POSTA212 - SAYI 28

Page 1

AHISKA TÜRKLERİ’NDEN BÜLENT ARINÇ’A SİTEM

»

TÜRKİYE’Yİ ŞİKAYETE GELMİYORUZ

Terörün yeni 12’DE adresi internet

■ Başbakan Yardımcı-

■ CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve

HAFTALIK ÜCRETSİZ

16 milyon doların sahibi kayıp

■ Young Turks Derneği 2. Başkanı, Türk

Amerikan Ülkücü Dernekler Asamblesi ve Amerika’da Yaşayan Şehit ve Gazi Aileleri Dayanışma Derneklerinin Onursal Başkanı Çoktosun, TADF Başkanlığı’na adaylığını açıkladı. » 4’TE

16’DA

, KUTUPLASTIK

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

Cenk Çoktosun TADF Başkanlığına aday

www.posta212.com • YIL 1 • SAYI 28

■ ABD’nin batı kıyılarından başlayan şiddetli

yağmur, su baskını ve kar, şimdiden 8 kişinin hayatını yitirmesine neden oldu. Fırtına, Şükran Günü tatiline darbe vurcak gibi. » 14’TE

16’DA

27 Kasım 2013 Çarşamba

Türk- Kürt ayrımı, Ergenekon, Balyoz davaları, Demokratikleşme Paketi, öğrenci yurtları, kızlı-erkekli tartışmaları, muhafazakarlık, yaşam tarzına müdahale ve en son olarak da dersaneler tartışması. Ve Türk toplumu arasındaki bu uçurum her geçen gün giderek büyüyor

Şükran Günü fırtınalı olacak

Pornocular da tatile çıktı »

sı Bülent Arınç, geçtiğimiz hafta New York’taydı. Türk toplumunun önde gelen isimleriyle biraraya gelen, açılışlara katılan Arınç, ABD’de yaşayan Türklerin sorunlarını dinledi. » 2’DE

»

kurmayları önümüzdeki hafta yapacakları ABD ziyaretine hazırlanıyor. CHP liderinin ilk kez gerçekleştireceği ABD ziyaretinde Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Kongre’deki isimlerle bir araya geleceğini söyleyen Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, “Türkiye’yi şikayete gitmiyoruz” dedi. » 9’DA

GÖÇMENLİK YASASI ZOR

Minnesota TürkAmerikan Derneği Başkanı Durgunoğlu’na göre, Türkiye’deki kutuplaşmanın ABD’ye yansıması ‘çok normal’

■ Uzmanlar Cumhuriyetçi Parti göçmenlik reformu konusunda hala görüşbirliğine varmış değil ve yasanın çıkması mümkün görünmüyor » 13’TE

Ezeli rekabete ortak balo

Yeni Anayasa umudu tükendi

■ Galatasaray USA Derneği’nin yeni Başkanı

Ahmet Gürler, ezeli rakipleri Fenerbahçe USA ile ortak balo düzenlemek istediğini açıkladı. » 3’TE

■ Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında yeni

bir Anayasa metni yazılamayacağı sonunda belli oldu. TBMM Başkanı Çiçek, 4 siyasi partinin grubuna yazdığı mektubuna cevap bekliyor. » 11’DE

Amerika ve Türkiye tecavüz şampiyonu

TAAM Başkanı Ali Durgunoğlu

» 8’DE

AA Kuzey Amerika’yı New York’tan yönetecek ■ Anadolu Ajansı, kuruluşunun 100. yıl hedefleri kapsamında

yurt dışı operasyonlarına hız verdi. Ajansın Amerika Bölge Direktörlüğü olan New York Ofisi, Manhattan’da açıldı. »15’TE

Türk Basını New York’ta buluştu Yatırımcılar

ABD’den kaçıyor»

■ ABD’de yılda 683 bin kadına tecavüz edildiği açıklandı. Rakamlara göre; Türkiye’de ise her 6 kadından biri tecavüze uğruyor. » 5’TE

6’DA

‘Eşcinselim seçilemem’ ■ Giresun’un Bulancak ilçe-

sinden belediye başkanlığı aday adaylığını açıklayan Can Çavuşoğlu, POSTA 212’ye konuştu. » 11’DE

■ Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, Kuzey

Amerika’da faaliyet gösteren Türk medya kuruluşlarının çalışanlarını New York’ta buluşturdu. » 15’TE

POSTA 212 GAZETESİ TÜRKİYE TEMSİLCİSİ REKLAM

Gazete ilanları

HABER

Türkiye’den haberler

İLETİŞİM

Hacı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apartmanı 15/2 34427 Kabataş / Beyoğlu - İstanbul Tel: +90 212 244 35 35 Fax: +90 212 244 35 38 E-Mail: nese@sria.com.tr


Toplum Yaşam

27 Kasım 2013 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

İHTİRASIN ESİRİ ÖĞRENCİLER BİZİM kuşak ve arkamızdan gelenelerin hepsi mecburdu dershaneye gitmeye.. Ülkeyi yönetenlerin keyfine ve çıkarlarına göre her yıl değiştirdiği, karmakarışık bir hale getirdiği sistemin köleleri haline gelmiştik. O yüzden dersaneler kurtarıcı kapıydı. Hayat ile yapacağımız evliliğin, nişan dönemiydi adeta... Bu paha biçilmez nişan yüzüğünü takacak kadar herkes şanslı değildi. Aileler için çeyiz hazırlamaktan daha önemliydi dershane parasını biriktirmek, taksite girmek. Üstelik bu nişanın garantisi yoktu. Ya evlenmezse ! Yani üniversiteyi kazanamazsa. Al at çöpe onca emeği. Ne ocaklar söndü bu uğurda. İşte böyle biz kaç kuşak bu korku ve telaşla bugünlere geldik.Sadece bizler değil velilerimiz ve öğretmenlerimizde kobay oldu.... Öğretmen, öğrenci ve veli üçgeni olarak yaz boz tahtasına döndük... Paçayı kurtardık mı bilmem ama o psikolojiyi yaşamayan bilmez, anlayamaz.... Dershanelerin açılması kötüydü ama zamanla gerekli hale geldi, devletin beceremediği eğitim sistemindeki eksikleri giderdi. 100 bine yakın çalışanı ile Türkiye’nin önemli iş kapısı haline geldi. Şimdi ortada hiçbir sorun yokken , “Dershaneler kapatılacak” diye muthıra gibi söylenmiş bu söz, Türkiye gündemine neden düştü ? Hiç öyle uzaklara gidip, bu işin altında, eğitim sistemindeki düzenleme, parasız eğitim gibi analitik kararlara bakmaya gerek yok. Şaibesiz bir tek sınavın geçmediği bu düzende , hükümet yetkilleri hala soruların nasıl çalındığını açıklayamazken dershanenin gerekliliğini mi araştıracak ? Bu ani karar, cemaate karşı kullanılmış büyük bir koz. Buna AKP- Cemaat savaşı ya da kontrolü ele alma operasyonu da diyebiliriz. Şimdi herkes bu heyecanlı savaşı izliyor, kim galip çıkacak, ortayı bulacaklar mı ? Ne büyük bir hadise ? Çocuklarımızın geleceği nelere kaldı ! Zavallı Öğrenciler, hayatlarının en önemli döneminde ihtiras savaşlarının esiri oldu !

AHISKA TÜRKLERİ’NDEN ÜVEY EVLAT YAKINMASI Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, New York’ta çeşitli dernek ve kuruluşlarının temsilcileriyle Türkevi’nde biraraya geldi. Toplantı sonrasında başka bir açılışa katılan Arınç’a, ABD’deki Ahıska Türkleri lideri Tiyanşan Muradoğlu, “Kürt kardeşlerimizi düşündüğünüz kadar lütfen bizi de düşünün” diye sitemde bulundu

TİKA BAŞKANI KIZILDERİLİ

ERTAN BEZEN NEW YORK - POSTA212

GAZETESİNE KONUŞTU

B

aşbakan Yardımcısı Bülent Arınç geçtiğimiz hafta Türk toplumunun önde gelen isimleriyle biraraya geldi. Arınç daha sonra Anadolu Ajansı Sergi açılışı için geldiği bir davette basın mensupları ve vatandaşların çeşitli sorularını yanıtladı. TÜRKİYE’DE ÇALIŞMIYORLAR Arınç'a en kritik soru ABD’deki Ahıska Türkleri Lideri Tiyanşan Muradoğlu'undan geldi. Muradoğlu, "Efendim Kürk kardeşlerimizi düşündüğünüz kadar neden bizleri de düşünmüyorsunuz? Biz Ahıska Türkleri olarak Türkiye Cumhuriyeti’nde kendi vatanımızda sefalet çekiyoruz, Bizlerin kendi vatanımızda sadece oturma iznimiz var ama çalışma iznimiz yok. Kürt kardeşlerimize tanıdığınız hakların yüzde onuna bile sahip değliz.. Bununla ilgili bir çalışma yapacakmısınız?" sorusu üzerine Bülent Arınç, bu konunu üzerinde

NEW YORK - POSTA212

T çalışmalar olduğunu söyledi ve Türkiye'de herkesin eşit seviyede yaşması için çalıştıklarını söyledi. HÜKÜMETİMİZ BİZE SAHİP ÇIKSIN Ahıska Türkleri Lideri Tiyanşan Muradoğlu’nun daha sonra POSTA212’ye yaptığı açıklama ise şöyle: “Dünya genelinde bütün Asıhka Türkleri sıkıntı içerisinde. Bir tek başvurabileceğimiz yer Türkiye Cumhuriyeti. Anavatanımız Babavatanımız Türkiye. Fakat kendi vatanımızda oturma izni dışında hiçbir sosyal hakkımız yok. Yurt dışında zaten çalışma iznimiz yok. Takdir edersiniz ki çalışıp hayatımızı devam ettirmek zorundayız. Türkiye’de çalışma iznimizin olmaması bizleri üzüyor. Söylemek istediklerimi lütfen kimse yanlış algılamasın ama kendi vatanımızda diğer etnik kökenli vatandaşlarımız kadar

Kürt kardeşlerimiz kadar hakkımızın olmaması ve hükümetimiz tarafından düşünülmüyor hssine kapılmak bizleri üzüyor. Düşünsenize kendi ülkenizde hiçbir hakkınız yok. Biz Ahıska Türkleri olarak bu konuya acil çözüm üretmelerini rica ediyoruz hükümetimizden. Başbakan yardımcımıza ve dolayısıyla hükümetimize bu sorunumuzu dile getirdik.” 60 YILDA ÜÇ SÜRGÜN 60 yıl içinde üç defa sürgün olan bir millet olduklarını hatırlatan Muradoğlu,” Rusya'dan bin 200 vatandaşımızı ABD’ye getirdik. Fakat dünya genelinde çeşitli ülkelerde türlü zorluklar içinde Ahıska Türkleri yaşamakta. Anavatanımızdaki haklarımızın tanınmasını ve artık ordan oraya sürüklenmek istemiyoruz” dedi.

ürk Serdar Çam, Warm Springs Kızılderili Rezervasyonu’nun 2012 yılının Eylül ayında duyurduğu bir bağış anonsunun bu sürecin çıkış noktası olduğuna dikkat çekti. Kızılderililerden oluşan bağımsız bir panel tarafından bağışın Warm Springs Kızılderili Rezervasyonu’na yapılmasına karar verildiğini Serdar Çam söyleyen Cam, “Bu nedenle Türk Cumhuriyeti’nin Başbakanlık Ofisi’ne bağlı olan TIKA tarafından ilk ödeneğin oraya gitmesine karar verildi” diye konuştu. Oregon eyaletinin Kızılderili kabilesine yaptıkları 200 bin dolarlık yardım aracılığı ile 648 öğrencilik bir okul inşa edileceğini söyleyen Cam, söz konusu kabilenin şu kay-

naklarının yeterli olamadığı söyledi. Ayrıca, okul şu projesi aracılığı ile önümüzdeki on yıl boyunca bu öğrencilerin şu ihtiyaçlarının karşılanacağını belirtti. TİKA delegasyonunun inşaatını tamamlanması ve anlaşma gereği ödenen fonun doğru yere gittiğine emin olmak için kabile ile yakın ilişki içinde kalacağının altını çizdi. Indian Country Today gazetesine verdiği demeçte, Türklerin Kızılderililerle her arasında her zaman bir yakınlık olduğunu vurgulayan Cam, Türkiye ile Kızılderiler arasındaki bağların gelecekte daha da güçleneceğini belirtti. TİKA’nın Kuzey Amerika’ya ve bir kabileye ilk kez yardımda bulunduğunu da söyleyen TIKA Başkanı, “Bu çerçevede yardımlar yapmamız için gelecekte yeni fırsatlar doğabilir” diye konuştu.


Güncel &Toplum

27 Kasım 2013 Çarşamba

Cimbom’dan Fener’e ortak balo önerisi Galatasaray USA Derneği’nin yeni Başkanı Ahmet Gürler, Fenerbahçe ile ortak balo düzenlenmesini istiyor. Gürler, eğer hayata geçirilebilirse söz konusu balonun, Türkiye’de ve Amerika’da çok ses getireceğini savunuyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

G

alatasaray USA Derneği’nin yeni Başkanı Ahmet Gürler, yeşil sahalardaki ezeli rakipleri Fenerbahçe ile ortak balo düzenlemek istediğini söyledi. Bu önerisi nedeniyle çok tepki alabileceğini de kaydeden Gürler, “Türkiye, TürkKürt, Alevi -Sünni, başörtülü- açık gibi bölünmüşlüğün olduğunu bir dönemden geçiyor. Bu girişim çok iyi bir mesajı olacaktır. Eğer taraflar anlaşırsa nisan ayı gibi yapacağımız bu balo ile Türk futbolundaki terörün bitmesi yönünde büyük bir katkımız olur. Aynı zamanda sevgi, kardeşlik ve dostluğu da yeniden inşa edebiliriz” dedi. 117 BİN ÜYE Geçtiğimiz hafta yapılan seçimlerin ardından başkanlığa seçilen

Ahmet Gürler, yeni dönemdeki projelerini POSTA 212’ye anlattı. Derneğin yaklaşık 8 yıl önce Amerika’daki Cimbom taraftarlarını bir araya getirmek ve Türkler’e yardım amaçlı kurulduğu bilgisini veren Gürler, derneğin kurucu başkanının Mustafa Merc olduğunu, Tolga Sağıroğlu’nun 5 yıllık başkanlığının ardından kendisinin seçildiğini söyledi. Yaklaşık 250 üyeleri olduğunu, facebook sayfalarında ise 117 bin üyeye ulaştıklarını kaydeden Gürler, geçmiş dönemde çok başarılı hizmetler verildiğini ifade etti. GELİR İÇİN BİNA SATIN ALIMI En büyük hedefleri arasında derneğin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamak amacıyla kiraya verilmesı yoluyla her ay düzenli gelir getirecek bir bina satın almayı

hedeflediklerini kaydeden Gürler, “Birçok hizmet veriliyor. Amacımız kimsenin yardımını almadan ayakta durabilmek ve hizmet götürebilmek. Bunu en yakın zamanda yapmak istiyoruz” diye konuştu. KADIN VE GENÇLİK KOLLARI Kendi döneminde ayrıca Kadın ve Gençlik Kolları oluşturacağını, bu yolla özellikle gençlerin birbirleriyle kaynaşmalarını sağlamayı

amaçladıklarını kaydeden Gürler, “1980’li yıllarda Türk Konsolosluğu Türk Gençliği Geceleri düzenlerdi. Buraya hiç birbirlerini tanımayan gençler gelir ve tanışırlardı. Bu yapılanma ile bunu yeniden hayata geçirmeyi hedefliyoruz” dedi. Türkiye’de çocuk okutmak ve Amerika’da da öğrencilere yardım etmeyi hedeflediklerini dile getiren Gürler, şöyle devam etti: “Benim en büyük emelim Fenerbahçe ve Galatasaray’ın birlikte balo düzenlemesi.

Bunun Türkiye’de de, burada da ses getireceğine inanıyorum. Çünkü artık Türkiye’de insanların TürkKürt, Alevi-Sunni, başörtülü- açık gibi ayrıldığı bir dönemde özellikle gurbette yaşayan bizlerin böyle bir katkılarının olması gerektiğine inanıyorum. Belki de bu önerimle çok tepki alacağım ama sevgi, kardeşlik ve dostluk bağlarının tekrar kurulması bakımından önemsiyorum. Bu süreçte buna çok ihtiyacımız var. Bazıları kavga çıkacağını düşünüyor. Olaylara böyle önyargılı yaklaşırsak başarılı olamayız. Bu, yarın öleceğim deyip yaşamayım demeye benzer. Baloda herhangi bir sorun çıkacağına da inanmıyorum.’’

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Türkiye'nin altınları da burada Sabahın erken saati, South Street Sea Port limanına yaklaşırken gözlerim bir kez daha 12 yıl önce terör saldırısına uğrayan ‘İkiz Kuleler’i arıyor. Gökdelenlerin ‘Sıfır Noktası’ denilen yerinde artık başka dev yapılar var. Kendime soruyorum: ‘’New York şehir mi, eyalet mi, ülke mi ? Rakamlara, istatistiklere bakılırsa hepsi ve daha fazlası. Sıfır Noktası geçen yılların boşluğundan arınmış, yeni yapılar ilkin 102 katlı ‘One World” Trade Center’(WTC) olmak üzere 2014 başlarında yerleşime açılacak. Yeniden yapılanma projesinin maliyeti son artışlarla 4 milyar dolar yükselerek 15 milyara çıktı. Manhattan eski haline dönmeye başladı. Yerli-yabancı turistlerin ‘New York’ diye sözünü ettiği aslında eyaletin beş ilçesinden biri olan Manhattan adası. 1.9 milyon insanın yaşadığı Manhattan’la rekabete girecek ada yok yeryüzünde. Boylamasına 21.6 km, enlemesine 3.7 km ölçümündeki Manhattan akla gelecek her konuda dünya lideri.. Herşey burada. 800 yabancı lisanın konuşulduğu Manhattan’ı geçen yıl ziyaret edenlerin sayısı 52 milyon. Valentino’dan Donna Karan’a, Louis Vuitton, Oscar de la Renta’ya ileri gelen modaevleri, takı butikleri burada. Tiyatro, müzikal, bale, konser, modern ve klasik müzeler, caz klüpleri New York ziyaretçilerine kültürel olduğu kadar eğlenceli gösterimler sunuyor. Petrol şeyhleri, Rus oligarklarının hisse senetleri, değerli taşlarını muhafaza eden Liberty Sokağı’ndan geçerken heyecanlanıyorum. Bir devlet binasında deniz seviyesinden 15 metre aşağıda külçe altın mahzenleri var. 7 milyon kilo altın stokları dünya rekoru sayılıyor. Geçen yılki Sandy Kasırgası yeraltı mahzenlerine ulaşmasına rağmen som altınlara zarar vermedi. Mahzenlerde Türkiye’de dahil yabancı ülke ve buyrukluların Amerikan makamlarına emanet ettiği altın külçeler bulunuyor. 32 milyar dolar ile Forbes listesinde dünyanın 10’uncu zengini gösterilen New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg ‘’New York süper zenginleri mıknatıs gibi çekiyor.‘’ diyor. Hürriyet Abidesi, Brooklyn Köprüsü, Rockefeller Square, Times Square, Fifth Avenue, Broadway gibi turistik lokallerle birlikte Madison Square Garden’(MSG)dan söz etmeden geçmek mümkün değil. Geçen hafta bir milyar dolara malolan iç yenilenmesini takiben bir basketbol maçıyla açılan MSG yerkürenin en ünlü spor ve eğlence alemine ev sahipliği yapan lokal. Basketbol, buz hokeyi, boks, müzikli şovlar, sirk gösterileri yanısıra Ali-Frazier ve Michael Jordan’ın şampiyonluk maçları, Marilyn Monroe’nun Başkan J.F.Kennedy’nin doğum günü şarkısı okuması, Rolling Stones, Frank Sinatra konserleri, Papa’nın New York’ta ağırlanması hep MSG’da gerçekleşti. New York’u bir yazıyla özetlemek güç. Yıllar önce İstanbul doğumlu Elia Kazan’la İstanbul’da konuştuğumda Marlon Brando, James Dean’e şöhret kapılarını aralayan 2 Oscar, 5 Altın Küre sahibi Rum kökenli film yapımcısı ‘’Beni dinle genç adam, ölmeden önce muhakkak New York’u gör. Gördüğünde ne dediğimi anlayacaksın.’’dedi. hurriyet.com.tr’den alınmıştır.

KKTC CUMHURBAŞKANI

EROĞLU’NDAN TADF’YE ÖVGÜ (KKTC- POSTA212) TADF Başkanı Ali Çınar, KKTC'de yapılan Kıbrıs Dünya Türkleri Kongresi’nde konuşma yaptı. Dünya Kıbrıs Türkleri Vakfı’nın organize ettiği programın açılış konuşmalarını KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, İkinci Cumhurbaşkanı M.Ali Talat, Meclis Başkanı Sibel Siber yaparken, Dünyadaki Kıbrıs Türk Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri sıralamasında ilk konuşmayı ABD’den tek temsilci olarak giden TADF Başkanı Ali Çınar yaptı.

YUNANLAR VE RUMLAR RAHATSIZ Konuşmasında ABD'daki yapılan çalışmalar dışında Kıbrıs konusunda yapılması gerekenler hakkında bir sunum yapan Çınar, KKTC'nin lobicilik alanında yavaş yavaş Amerika’da aktif olmasında payları olduklarını söyledi. Yunan ve Rumların yapılan çalışmalardan rahatsız olduğunu belirtti.

McMAHON TÜRK FESTİVALİNİ ANLATTI Eski Kongre Üyesi Michael McMahon ise, lobicilik alanında destekleri ile KKTC için çalışmaya başladığının altını çizerek, KKTC'nin Amerika'da daha iyi tanıtılması için ciddi bir çalışma yapılması gerektiğine inandıklarını söyledi. 2013 yılının Mayıs ayında Grand Central Terminali’nde Türk Festivali yapıldığını ve bu Festival’de KKTC tanıtımın yapılmasınında güzel bir başlangıç olduğunu dile getirdi.


Gündem

27 Kasım 2013 Çarşamba

ABD’YE GİDECEKLER DİKKAT! (NEW YORK -- POSTA212) ABD İstanbul Başkonsolosluğu'nun vize ve ABD vatandaşlığı hizmetleri birimi 29 Kasım - 4 Aralık 2013 tarihleri arasında tadilat nedeniyle kapalı olacağı için vize hizmetleri verilemeyecek. Bu süre zarfında ABD’den Türkiye ziyarete gelmiş olan göçmen ve göçmen olmayan vize hizmetleri Ankara’dan yürütülmeye devam edecektir. Ankara göçmen olmayan vize randevuları için +90 (850) 252-6355’i arayabilir veya https://usvisa-info.com/tr-tr/selfservice/ss_country_welcome adresini ziyaret edebilirsiniz.

Gezici Konsolosluk

Hizmeti Levitown’da (NEW YORK – POSTA 212) New York Başkonsolosluğu, gezici konsolosluk hizmetlerini sürdürüyor. Gezici konsolosluğun 8 Aralık’ta Pensilvanya eyaletinin Levitown kentinde hizmet vereceği bildirildi. New York Başkonsolosluğundan konuyla ilgili yapılan açıklamada başkonsolosluk memurları, işlem taleplerini alıp , işlemler yapıldıktan sonra bilahare belirlenecek bir tarihte evraklar iade edecekleri belirtildi. Yapılan açıklamada gezici konsoloslukta yapılabilecek işlemler şöyle , l Askerlik İşlemleri l Vatandaşlık İşlemleri l Nüfus İşlemleri l Noter İşlemleri l Pasaport İşlemleri (gerekli biyometrik fotoğraf çekimi hizmeti TADF görevlilerince ücreti mukabilinde mahallinde sunulacaktır).: Her türlü işlem için lütfen : - Nüfus Cüzdanlarınızı. Eski tip veya yeni tip Pasaportlarınızı yanınızda bulundurunuz. Başvurulara ilişkin işlem ücreti nakit alınacaktır. İşlemlere ilişkin ayrıntılı bilgi ve gerekli formlara Başkonsolosluğumuz internet sitesinin Bilgi Notları bölümünden veya http://newyork.bk.mfa.gov.tr/ AgencyInfoNotes.aspx adresinden ulaşılabilir” denildi. l Tarih: 8 Aralık 2013 l Saat: 11:00 – 16:00 l Adres: Tamca Yunus Emre Camii, 541 Levittown Pkwy, Levittown, PA 19054

CENK ÇOKTOSUN: FEDERASYONUN KURDUĞU SİSTEMİ DEĞİŞTİRECEĞİZ Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu ocak ayında yeni başkanını seçecek ABD’de yaptığı aktif toplumsal çalışmalarla tanınan Cenk Çoktosun, başkanlığa aday olduğunu açıkladı NEW YORK - POSTA212

O

cak ayının üçüncü haftasında yapılacak TADF (Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu) Başkanlık Seçimleri’nde Young Turks Derneği 2. Başkanı, Türk Amerikan Ülkücü Dernekler Asamblesi ve Amerikada Yaşayan Şehit ve Gazi Aileleri Dayanışma Derneklerinin Onursal Başkanı Cenk Çoktosun aday olacağını açıkladı. Yaklaşık 14 senedir TADF’de gönüllü olarak hizmet veren Cenk Çoktosun, başkanlık seçimlerine aday olmaya nasıl karar verdiğini şu şekilde açıkladı : “Türkiye’deki “ana sponsorlardan” her sene yapılan 300-400 bin dolar bağış artık yapılmıyor . İki senedir TADF İkinci Başkan Ekmel Anda’nın yardımlarıyla Türk günü yapıldı. Ana sponsorlardan yardım gelmeyince kimse elini taşının altına koymadı. Ben de bu sebepten aday oldum” dedi.

ALTI İYİ NİYETLİ ADAM Son dönemdeki gözlemlerine dayanarak, TADF’yi eksileri ve artılarıyla değerlendiren başkan adayı Çoktosun , TADF Başkanı Ali Çınar’ın, İkinci Başkan Ekmel Anda’nın ve icra kurulunda bulunan 33 kişiden 5 -6’sının iyi niyetinden hiç şüphesi olmadığını söyledi. “Sandy zamandında 7/24 hizmet veren bir yardım hattı açtılar. Work and Travel öğrencileri için faydalı çalışmalarda bulundular. Bunları destekliyoruz. Ben de zaten gönüllü olarak bu faaliyetlerde hizmet verdim” dedi. TADF başkanlık makamının diğer Türk derneklere iş yaptırmadığını savunan Çoktosun, “Federasyon başkanlığının derneklere görev vererek neler yapması gerektiğini söylemesi, maddi olmasa da, manevi yardımda bulunması gerekirdi. Fakat, maalesef TADF bunu yapmadı.

Başkan ve başkanlık makamı hep ön planda oldular. Bu açıdan TADF’yi eleştiriyorum”diye konuştu.

“GENEL SEÇİMLERDE GÖRECEĞİZ” Her gün halkın içinde olan biri olarak, ABD’deki Türk toplumunun TADF’nin eski başkanlarından Egemen Bağış’ın milletvekili olması nedeniyle. Ali Çınar’ın da böyle bir hedefi olduğunu düşündüğünü açıklayan Çoktosun, “Ben Ali Çınar’ı tenzih ederim, kendisi böyle bir niyeti olmadığını söylüyor. 2015 yılındaki seçimlerde doğru söyleyip söylemediğini göreceğiz”diye belirtti. ŞİRKETLER SPONSOR OLACAK TADF Başkanı seçildiği takdirde 8-10 icra kurulu üyesi olacağını açıklayan Çoktosun, “Derneklere projelerimizi sunacağız. Ana sponsorlardan ve şu anki devlet erkanından hiç bir yardım almayıp, kendi kasamızdaki paramızla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Ekibim bu konuda 2 aydır çalışıyor, onların tespit ettiği şirketler bize sponsor olacak” dedi. ‘İÇİ BOŞ DERNEKLER VAR’ Çoktosun, POSTA212 muhabirinin “Başkan olmanız durumunda ilk olarak hangi alanlar-

da faaliyet göstereceksiniz?” sorusunu şu şekilde yanıtladı: “ Başkan olduktan sonra ilk işimiz Sözde Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı olan 2015 yılında TADF olarak bir grup oluşturup, bu konuyla ilgili mücadele edeceğiz. Burada biz İbrahim Yazıcı’nın başkanlığını yaptığı bir sanat derneği var, Kendisine 2015 ile ilgili Off-Broadway’de bir tiyatro oyunu teklif edeceğiz. Bunun haricinde, 9 senedir devam ettirdiğimiz Ermeni Soykırımı Yalanları ve Diplomat Şehitleri Anma Mitingi’ni bu sene hem miting, hem de bir kaç eyalette sempozyum olarak gerçekleştireceğiz. Ayrıca, naylon dernek olarak tabir edilen, tabela üzerinde var olan fakat aslında üyesi olmayıp sadece 50 yıldır bu federasyonun içinde olup “Biz Hükümdarız” diyen , 3-5 kişinin elinde olan sahte dernekleri tüzük değişikliği yapıp Federasyon’dan uzaklaştıracağız. Her derneği çok yakından takip edeceğiz. New York Eyaleti

Cenk Çoktosun

Uzmanlara Göre

Göçmenlik Reformu Zorda WASHINGTON - POSTA212

U

zmanlara göre, Cumhuriyetçi Parti göçmenlik reformu konusunda hala görüşbirliğine varmış değil, bu yüzden de Temsilciler Meclisi’nin göçmenlik reformu konusunu yakın gelecekte ele alma olasılığı çok düşük. Amerikan göçmenlik sisteminde reform yapmak, Başkan Obama’nın en büyük önceliklerinden biri. Reform yanlılarını da yanına alan Başkan Obama, Temsilciler Meclisi’ne bu konuda sık sık şöyle çağrıda bulunuyor: “İster Cumhuriyetçi, ister Demokrat, ya da bağımsız olun, göçmenlik reformu üzerinde çalışmaya devam etmenizi istiyorum. Reform sürecini tamamlamak için yanıbaşınızda olacağım.” Kongre’deki Demokratlar da Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Başkanı John Boehner’den tasarısı oya sunmasını istedi. Linda Sanchez, ”Size sorum şu John Boehner, neden hala bekliyorsunuz? Amerikan kamuoyu son sözünü söyledi. Herkes kapsamlı göçmenlik reformu yapılmasına hazır. Artık oylamayı yapma zamanı geldi” diyor. Boehner ise bu yıl oylama yapılıp yapılmayacağı sorusunu yanıtlarken temkinli davranıyor: ”Göçmenlik reformunun önemli olduğuna inanıyorum. Ele alınması gereken bir konu. Ben umutluyum.” Bazı Cumhuriyetçiler, Senato’nun Amerika-Meksika sınırının güvenliğine değil, Amerika’da kaçak yaşayan 11 milyon göçmene öncelik verdiğini savunuyor. Kimileriyse kaçakların vatandaş olmasına karşı çıkıyor.

Başkan Obama ve Temsilciler Meclisi’ndeki Demokrat Partili siyasetçiler, Cumhuriyetçi çoğunluğun göçmenlik reformunu oya sunması için baskı yapıyor. Ancak, ABD Temsilciler Meclisi’nin yasayı onaylaması mümkün görünmüyor

Göçmenlik uzmanı Audrey Singer, Temsilciler Meclisi’nin Senato’nun tasarısını kabul etmeyeceği görüşünde: ”Senato, çok kapsamlı bir tasarı geçirdi. Tek bir yasa tasarısı birçok reform unsuru taşıyor. Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner bu yolu izlemeyeceklerini, farklı konuları ele alan farklı tasarılar oluşturacaklarını söylüyor.” Başkan Obama Kongre’yi harekete geçirmeye çalışırken çok da iyimser olduğu söylenemez: ”Açıkça görülüyor ki ekonomi için iyi olan, mali sorumluluk içeren, iş çevreleri, hatta dindar kesimler ve birçok Demokrat ve Cumhuriyetçi tarafından desteklenen bir konu, mutlaka hayata geçirilecektir anlamına gelmiyor. Ne de olsa burası Washington.” Bazı uzmanlar, Cumhuriyetçiler’in, Başkan Obama’nın sağlık reformuna karşı çıkmaları ve hükümetin kapanmasına yol açmaları nedeniyle büyük destek kaybettiklerine dikkati çekiyor ve bu yıl göçmenlik reformunu Temsilciler Meclisi’nin gündemine getirmeyeceklerini savunuyor. Kongre üyeleri, oy kaybına uğramamak için, önümüzdeki yılki ara seçimler öncesinde göçmenlik gibi kutuplaştırıcı konuları çözüme kavuşturmak isteyebilir. (VOA)

kanunlarına göre 30 üyeden az ve federasyonun gözlemcisi olmadan yapılan kongreler geçersiz sayılır. Fakat çoğu derneğimiz 30 üyesi olmadan kongre yapıyor.”

TÜRK TOPLUMU AYDINLANACAK 8 kişilik ekibi içinde alt komiteler oluşturarak, her eyaletteki ve New York’un içindeki her bölgedeki Türk toplumunu aydınlatacak temsilcileri görevlendireceğini söyleyen Cenk Çoktosun, “ Bu kişilerle haftalık toplantılar yaparak, halkı federasyona çağıracağız. Federasyon doktorların , bilimadamlarının, üst düzey dediğimiz “ Beyaz Türklerin” ev sahipliğinde olan bir yer olmayacak. Biz federasyonu halkın kendi yeri olduğunu tekrar halkımıza analatacağız ve toplumumuzu sık sık davet edeceğiz. İlk işlerimiz bunlar olacak” dedi. ŞEFFAF YÖNETİM Başkan olduğu takdirnde, TADF üyelerinin istedikleri zaman Federasyon’un internet sitesinden harcamaları günü gününe takip edebileceğini de duyuran Çoktosun, “Ali Çınar’a saygım sonsuz ama kendisi de bu şeffaflıktan bahsetti fakat başarılı olamadı. Bir sürü, perde arkasında, “İcra kurulu karar aldı “diye yapılan işler oldu. İcra Kurulu karar alır, fakat Yönetim Kurulu’na onaylatmak zorundadır. Biz herşeyi tüzüğe uygun bir şekilde gerçekleştireceğiz” diye konuştu. MALVARLIĞINI AÇIKLAYACAK TADF Başkan adayı Cenk Çoktosun, başkan olduğu gün, Amerika’daki bütün mal varlığını noter tespiti ile beyan edeceğini de söyledi. “TADF’nin başkanı olmak veya İcra Ku-

rulu’nda görev almak isteyenlerden de aynı mal beyanında bulunmasını isteyeceğim. Benim icra kuruluma girecek herkes 2 bin 500 dolar bağışta bulunacak. Ben de 10 bin dolar bağışta bulunacağım. 40-50 bin doları ise, şu an Türkiye’de görüştüğüm sponsor firmalarda yaptığım anlaşmadan alacağım. Sonuç olarak. yaklaşık 100 bin dolar ile bu işe başlayacağım” dedi.

DESTEK DEVAM EDECEK Cenk Çoktosun, TADF Başkanı seçilememesi durumunda da yeni başkandan desteğini çekmeyeceğini söyledi. “Aynı sponsorları, yeni seçilen arkadaşla itribata geçireceğiz. Anlaşırlarsa ne mutlu, bizde bundan feyz alacağız. Böylece, Türkiye’deki “ana sponsor”lara bağlı kalmayacağız” dedi. ABD’deki Türk toplumunun sınıf ve meslek gruplarına göre bölünmüş olduğunu ve bunun en büyük sıkıntısı olduğunu düşünen Çoktosun, “Biz herkesi bir araya getireceğiz. Benim ve arkadaşlarımın duruşu zaten belli. Atatürkçü, vatansever, topraklarımızda yaşayan azınlıklara da, herkese sevgi ile kucaklayıp her dine saygılı davranıp buradaki güzelliği oluşturacağız” diye kaydetti. SİSTEM TAMAMEN DEĞİŞECEK “Yalan söylemeden, şehit yetim hakkından para almadan, dürüstçe Atatürk ilke ve inklaplarına bağlı arkadaşlarımızla beraber, kişisel reklam ve rant elde edenlerin 50 yıldır federasyonda kurduğu sistemi değiştireceğiz” diyerek konuşmasına devam eden TADF Başkan adayı, “ TADF’yi yeniden toplumuzun kalbinde olması gereken yere getireceğiz. POSTA212 gazetesine bu hissiyatımızı topluma duyurduğunuz için çok teşekkür ederim” diye konuştu.


Gündem

27 Kasım 2013 Çarşamba

Genç tiryakilere Bloomberg darbesi New York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, kent sınırları içinde 21 yaş altı sigara satışını yasaklayan yasayı imzaladı. Amerika’da 21 yaş altına sigara satışını yasaklayan ilk kent de New York oldu

(NEW YORK –POSTA 212)

N

ew York Belediye Başkanı Michael Bloomberg, görevini bırakmasına sayılı günler kala sigara şirketlerinin tepkisini çekecek bir yasaya imza attı. Yasaya göre, New York kenti sınırları içerisinde 21 yaş altı gençlere sigara satışı yasaklandı. Böylece New York, 21 yaş altına sigara satışını yasaklayan ABD’nin ilk kenti oldu. Bunun yanı sıra, en ucuz paket sigaranın fiyatı 10.50 dolara çıkarıldı.

GENÇLERİ KORUYACAK Bloomberg, sigara satın almak için yasal yaşın 18’den 21’e çıkarılmasının gençleri sigarayı denemekten alı koyabileceğini vurguluyor. New York Belediyesi sağlık yetkilileri de sigara içenlerin yüzde 80’inin sigara içmeye 21 yaşından önce başladığını belirtiyor. Öte yandan, söz konusu yasağın bazı sınırlamaları var. 21 yaş altı kişiler hala yasal olarak sigara sahibi olabilecekler sadece sigarayı satın alamayacaklar. Fakat, New York Sağlık Komiseri Thomas Farley, bu kararın gençleri sigaraya başlamaktan koruyacağını belirterek, “Şu anda 18 yaşındaki bir genç, 16 yaşındaki bir çocuk için sigara satın alabiliyor. 180 gün sonra yürürlüğe girecek bu yasayla 16 yaşındaki bir çocuk sigara satın almak için 21 yaşındaki birini bulmak zorunda kalacak” dedi. New York’ta 18-20 yaş arasında sigara içenlerin sayısı 27.000.Yasaya

tepki gösteren bu gençler kararın sigara içenlerin oranını azaltıp azaltmayacağını sorgulayarak bunun kişilik haklarının ihlali olarak görüyor. 19 yaşındaki Jakob Sacksofsky-Bereck, “Bence Bloomberg sadece New York’ta sahte kimlik kartı sayısını yükseltiyor” yorumunu

yapıyor. Yine 19 yaşındaki Josh Kundert-Gibbs, “Hayatın daha karmaşık olacağı açık. Sigarayı karaborsadan alacağız” diyor. Çocuk yaşta sigara alışkanlığı edinenlerin, ya ebeveynlerinin sigaralarını gizlice alacaklar ya da kara borsada daha fazla para vererek satın alacaklar. Sigara satın alma yaşının yükseltilmesine karşı olan sigara şirketleri ve bazı toptan satıcılar da bu kararın insanları kara borsaya yönlendireceğini ve bu kişilerin sigarayı bırakmayacağını çünkü sigara satın alınabilecek yasa dışı yerler olduğunu savunuyor. Eskiden sigara içen Bloomberg, aynı zamanda paket sigaranın minumum fiyatını 10.50 dolar olarak belirleyen yasa tasarısını da imzaladı.

ABD’DEN RUHBAN OKULU YASASI ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi’nin Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tahditler Alt Komitesi’nde Heybeliada Ruhban Okulu’nun koşulsuz olarak ve gecikmeksizin açılmasına yönelik karar tasarısı kabul edildi ğunu belirten Keating, “Çok geç kalındığını düşünmüyorum” dedi.

(WASHINGTON –POSTA 212)

A

merika Temsiciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi’ne bağlı Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler Alt Komitesi, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılması çağrısına yer veren tasarıyı oy birliği ile kabul etti. Tasarıda azınlıklara yönelik reformlar memnuniyetle karşılanmakla birlikte Türkiye’den Ruhban Okulu’nun koşulsuz ve erteleme olmadan yeniden açılması talep ediliyor.

ORTODOKSLAR BEKLİYOR Oturumda ilk sözü tasarıyı Kongre’ye sunan Cumhuriyetçi Milletvekili Gus Bilirakis aldı. Bilirakis, Ortodoks Hıristiyanlar olarak Türkiye’de son dönemde inanç özgürlüğü alanındaki gelişmelerden memnuniyet duyduklarını söyledi. Bununla birlikte atılan adımların yeterli olmadığına dikkat çeken Bilirakis, “Bu tasarı açık olarak Türk hükümetine son olumlu adımı atması çağrısında bulunuyor” dedi. Dünya genelinde 300 milyondan fazla Ortodoks’un bu kararı beklediğine vurgu yaptı. Komite Üyesi Bill Keating yaptığı konuşmada, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden

açılması durumunda son dönemde gelişme gösteren Türkiye-Yunanistan ilişkilerini daha da güçlendireceğine dikkat çekti. Okulun Ortodokslar ve bölge açısından önemine

değinen Keating, birçok kişinin yeni demokrasi paketinde bu konunun yer almamasını şaşkınlıkla karşıladığını söyledi. Türkiye’nin büyük ilerleme kaydettiğinin farkında oldu-

‘BATI DOSTUYUZ’ MESAJI İSTENİYOR Komite Başkanı ve Temsilciler Meclisi Türkiye Dostluk Grubu Üyesi Dana Rohrabacher, Türkiye’nin bağımsız ve onurlu bir ülke olarak kendi değerlerine göre bir karar vereceğini ifade etti. Türkiye’den Müslüman bir ülke olarak ABD ve dünyanın geri kalanına insan haklarına ve başkalarının dini inançlarına saygı gösterdikleri mesajını göndermelerini istediklerini belirten Rohrabacher, “Türk Hükümeti ve Türk halkı iyi niyetlerini göstermek adına Heybeliada Ruhban Okulu’nu açmaktan daha güzel bir mesaj gönderemez” dedi. Rohrabacher, “Bize ‘endişelenmeyin sizin ve batı dünyasının dostuyuz’ mesajı vermelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.Tasarı geçtiğimiz Mayıs ayında Cumhuriyetçi Milletvekili Gus Bilirakis tarafından 12 milletvekilinin desteğiyle sunulmuştu. Bu sayı zamanla yeni milletvekillerinin eklenmesi ile 33’e yükseldi. Tasarının yürürlüğe konması için önce üst komiteden daha sonra Kongre’nin iki kanadı Temsilciler Meclisi ve Senato tarafından onaylanması gerekiyor.

Amerika ve Türkiye tecavüz şampiyonu! Amerika’da yılda 683 bin kadına tecavüz edildiği açıklandı. Tecavüze uğrayanların yüzde 68’i ise 18 yaşından küçük. Türkiye’de ise her 6 kadından biri tecavüze uğruyor

(NEW YORK –POSTA 212)

A

merika Tecavüzlerle Mücadele Merkezi Başkanı Dean Kilpatrick, hazırladıkları resmi rapora göre ülke dahilinde dakikada, 1,3 günde 1900 ve yılda 683 bin kadına tecavüz edildiğini ortaya çıkardıklarını ve bu rakamlardan utandıklarını söyledi. Kilpatrick, bu raporda tecavüze uğrayıp şikayet etmeyenler bunun dışındadır. Bu rakam polise intikal eden kayıtlardır. Dean Kilpatrick “Tecavüz Amerikan gençliğinin trajedisi haline geldi. Her 8 kız ve kadından biri tecavüze uğramaktadır. Tecavüze Uğrayanların yüzde 62’si 18 yaşından küçüktür. Bunun yüzde 29’u ise 11 yaşından küçüktür.

TÜRKİYE DE AŞAĞI KALMAZ İzmir Üniversitesi Kadın ve Toplum dersine konuk olan İzmir Kadın Dayanışma Der-

neği üyeleri, Türkiye’de her gün 5 kadının aile içi şiddet nedeni ile hayatını kaybettiğine dikkat çektiler.

6 KADINDAN BİRİ TECAVÜZE UĞRUYOR Türkiye’de her 3 kadından birinin haya-

tında en az bir kez şiddete uğradığını, her 6 kadından birinin ise tecavüze uğradığını ifade eden İzmir Barosu Kadın Komisyonu Üyesi Avukat Saadet Kaya Alp ise “Kişiyi olduğu gibi kabul etmeyen, benlik duygusunu bozmaya yönelik her hareket şiddettir. Kol kırılır yen içinde kalır mantığı ile eşinden şiddet gördüğünü çocuğuna, akrabasına, komşusuna söylemeyen kadın, şiddet görmeye devam eder. Oysa utanması, toplumdan uzaklaştırılması, kınanması gereken, kadına şiddet gösterenlerdir” dedi.

Cenk Sidar www.cenksidar.com • www.twitter.com/cenksidar

Türk dış politikasında “Reset” masalı Birkaç haftadır önde gelen Türk Dış Politika analistleri dış politikanın son dönemdeki hatalar dönemini geride bıraktığını, “Reset/Tekrar Kurulma” sürecine girdiğini iddia eden yazılar kaleme aldılar. Türkiye`nin El-Kaide`ye karşi pozisyonunu sertleştirmesini, Irak`la ikili görüşmelerde bulunmasını, Mısır meselesindeki retoriğini terk etmesini ve İran-ABD yakınlaşmasına destek vermesini bunun yansıması olarak gördüklerini belirttiler. Bu saptamada ciddi bir eksiklik mevcut. geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu`nun Brookings`te gerçekleştirdiği konuşmada bu şüphelerimde haklı olduğuma gordum. Izlenimlerime gecmeden once tekrar belirtmekte fayda var; Türk Dış Politikasının özellikle 2011 sonrasında ciddi bir bunalım/yanlışlar silsilesi içerisinde olduğunu ve bunun sonuçlarını ülke olarak milli güvenlik (Jetimizin dusurulmesi, Reyhanlı, Kaçırılma Olayları vs.), ekonomi (düşen ticaret hacmi) ve diplomasi (Suriye ve İran Süreçlerinden Dışlanmamız ) alanlarında yaşadığımızı defalarca yazdım. İddia edildiği gibi bir “Reset” in gerekli olduğunu da Ağustos ayında bir makalede belirtmiştim. “Turkey’s Foreign Policy Needs a Reset” https://medium.com/state-ofplay/4b4d3e25544d Fakat nasıl bir “Reset” gerekiyor? Mevcut politika değişikliklerini “Reset” olarak tanımlamak büyük bir hata olur. Bu değişiklikleri ancak pragmatik bir taktik olarak görebiliriz. Samimi ve kapsamlı bir “Reset” yapılan hataların en yüksek seviyede kabulünü, siyasi maliyet ödenmesini ve geçmişle hesaplaşmayı gerektirir. Ahmet Davutoğlu Brookings`te yaptığı konuşmada hatalarından ders almadığını, en başından beri tutarlı bir dış politika izlediğini söyleyerek ve başarısızlıkla sonuçlanan konseptlerini ovmeye devam ederek acikca beyan etmis oldu. Hala ülke dış politikasını yönetenlerin ciddi bir düşünsel yanılsama içerisinde olduğunu ve küresel sistem kurma hayali gibi ifadeleri zikredebildiğine tanık olduk. AKP Dış Politikasının içerisinde bulunduğu ilüzyon hala ayni hizla devam ediyor. Yapilan hatalara sahip cikmasi Davutoglu`nun meseleye hala bir akademisyenin objektif penceresinden bakmadigini, siyasetci hirs ve cikarlariyla hareket ettigini gun yuzune cikariyor. Bu sebeplerden oturu yaşadığımız süreci bir “Reset” olarak adlandırmaktansa günü kurtarma pahasına yapılmış bir manevra olarak görmek daha doğru olur. Bu sürecin de ne kadar sürdürülebilir ve samimi olduğuna önümüzdeki haftalarda tanık olacağız. Türkiye`nin ivedi olarak dış politikasını yeniden sağlam ve tutarlı bir zemin üzerisinde yeniden yapılandırması gerekiyor. Mevcut hükümetle bunun mümkün olmayacağını gördük.

Connecticut’a ilk kez Müslüman belediye başkanı (CONNECTICUT-POSTA212) Amerika’nın Connecticut eyaletinin Güney Windsor şehrinin yeni Belediye Başkanı Yale Mezunu Doktor Saud Anwar oldu. “İlk Müslüman Belediye Başkanı” unvanını da kazanan Anwar’ın, etnik grup nüfusu çok az olan bir eyaletten seçilmesi Türk toplumu içinde de sevinç yarattı. TADF Başkanı Ali Çınar, yeni seçilen Belediye Başkanı Anwar’a kutlama mesajı yollayarak, Türk toplumun kendisine yardıma her zaman hazır olduğunu dile getirdi. Çınar, New York belediye başkanlığına seçilen yeni Belediye Başkanı Bill De Bilasio’nun da Ramazan ve Kurban bayramlarında resmi tatil günü verilmesi konusunda söz verdiğini hatırlattı. Çınar, yerel ve federal yönetimlerdeki temsilciler ile yakın ilişkilerini düzenli olarak yapmaya devam ettiklerinin de sözlerine ekledi.


Ekonomi

27 Kasım 2013 Çarşamba

FED başkanlığına YELLEN ADIM ADIM

FORBES SATILIYOR (NEW YORK- POSTA 212) 96 yıllık bir geçmişi olan ABD’nin finansal medya devi Forbes, 400 milyon dolara satışa çıktı. Şirket, satış için Deutsche Bank’ı yetkilendirdi. Forbes CEO’su Mike Perlis, çalışanlara gönderdiği notla satışa ilişkin yapılan görüşmeleri açıkladı. Elevation Partners adlı yatırım şirketi, 2006 yılında Forbes dergisini de yayınlayan aile şirketi Forbes Medya’ya yüzde 40 payla ortak olmuştu. Elevation Partners, Forbes’a 237.2 milyon dolar yatırım yaptığı belirtiliyor. Elevation Partners’ın yatırımcıları arasında dünyaca ünlü rock müzik grubu U2’nun yıldızı Bono ve Silikon Vadisi girişimcisi Roger McNamee da bulunuyor. Şuan Forbes ailesinin üçüncü nesli tarafından yönetilen şirket, 1917 yılında B. C. Forbes tarafından kuruldu ve şu an Steve Forbes tarafından yönetiliyor. Şirketin Forbes dergisinden başka ForbesLife, Forbes Asia, American Heritage , American Legacy ve American Heritage of Invention & Technology isimli dergileri de yayınlanıyor.

yürüyor

ABD Başkanı Barack Obama’nın, Ben Bernanke’den boşalacak Merkez Bankası (FED) başkanlığı için aday gösterdiği Janet Yellen, Senato Bankacılık Komisyonu’ndan onay aldı

B

(WASHINGTON – POSTA 212)

aşkan Barack Obama, Ben Bernanke’den boşalacak Merkez Bankası (FED) başkanlığına Janet Yellen’ı aday göstermişti. Senato Bankacılık Komisyonu’nda yapılan oylamada, Yellen’in adaylığı, 8’e karşı 14 oyla kabul edildi. Kabul oylarının 11’i Demokrat senatörlerden, 3’ü de Cumhuriyetçi senatörlerden geldi. 67 yaşındaki Yellen’in ocak ayında göreve başlayabilmesi için 100 üyeli Senato’nun genel kurulunda da oya sunulacak.

Uzmanlar, Yellen’in, gerekli oyu alabileceği tahmininde bulunuyor. Halen Merkez Bankası başkan yardımcılığı görevini yürüten Yellen, geçen hafta Senato Bankacılık Komisyonu’nda yapılan oturumda, FED’in, yavaş ancak istikrarlı biçimde canlanmaya devam eden ekonomiye destek politikalarının devamından yana olduğunu tekrarlamıştı. Yellen, bu oturumda, “Bugün ekonomik canlanmaya vereceğimiz destek, ileride geleneksel para politikalarımıza dönüş yolunu garanti altına alacaktır,” dedi.

FED, her ay 85 milyar dolarlık varlık alımları yaparak kredi maliyetlerini düşük tutuyor, bu şekilde de yatırım ve tüketim harcamalarını canlı tutmayı hedefliyor. Artan harcamalar sayesinde yeni iş sahaları açılması umut ediliyor. Ancak bazı Cumhuriyetçiler, bu politikanın, eğer kısa zaman içinde sona erdirilmezse, enflasyonu körükleyebileceği görüşünü savunuyor. Ancak Yellen, geçen haftaki oturumda, bu varlık alımlarının ne zaman azaltılmaya başlanacağı konusunda herhangi bir ipucu vermedi.

Merkez Bankası yetkilileri, daha önceki açıklamalarda önümüzdeki aylarda alımların yavaşlatılabileceğini söylemişlerdi. Ancak FED bu yönde harekete geçmeden önce ekonomideki canlanmanın hızını dikkate alacaklarını da söylüyor. Bu konuda takip edilen en önemli iki gösterge işsizlik ve enflasyon oranları. İşsizlik halen %7,3 düzeyinde. FED’in hedef aldığı işsizlik oranı ise %6,5 civarı. Ayrıca enflasyon oranının %2,5’in üzerine çıkması durumunda da varlık alımları azaltılabilir. (VOA)

ABD’DEN KAÇAN KAÇANA ABD Hazine Bakanlığı’nın eylül ayı uluslararası sermaye verilerine göre, yabancı yatırımcılar ellerindeki ABD hazine bono ve tahvillerini 106,8 milyar dolar azalttı. Bu Amerika’da şubat (NEW YORK – POSTA 212)

A

TÜRK GENÇ GİRİŞİMCİLER ÖRNEK OLUYOR

TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Türkiye’deki her 100 yetişkinden 12’sinin erken dönem girişimcilik faaliyetlerinde bulunduğunu belirterek, “Amerikalı gençlerin rol modeli Türk genç girişimciler oldu” dedi ANKARA(ANKA) – Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Avrupa’da genç girişimci oranı yüzde 30 iken Türkiye'de bu oranın yüzde 70’ler seviyesinde olduğunu belirterek, "Amerika’daki girişimcilerimizin başarıları Amerikan gençliği tarafından örnek alınıyor” dedi.

200 BİN KADIN ÜYE 2012 Küresel Girişimcilik Raporu’na göre, Türkiye’deki her 100 yetişkinden 12’sinin erken dönem girişimcilik faaliyetlerinde bulunduğunu hatırlatan Palandöken, “Avrupa’nın en girişimci nüfusuna sahip olan ülkemizde şu an itibariyle kadın üye sayımız 200 bine ulaştı” diye konuştu.

PROJE ÜRETİYORLAR Girişimci gençlerin işlerini büyütmek ve geliştirmek için sürekli projeler geliştirdiğini, finans aradığını, iş planları üzerinde çalışmalar yaptığını vurgulayan Palandöken şöyle konuştu.“Ülkemizde istikrar sürdükçe daha fazla kişi, yapmayı düşündüğü iş ve yaptığı işi büyütmek için yer arıyor.,Girişimci gençlerimiz işlerini büyütmek ve geliştirmek için sürekli projeler geliştirerek finans aramakta, iş kadrosu oluşturmakta veya iş planları üzerinde çalışmalar yapmaktalar. “

DÜNYANIN EN GİRİŞİMCİ GENÇLERİ Türk gençlerinin bu çalışma ve girişimlerini her geçen gün artırdığına dikkat çeken Palandöken, “Gençlerimiz dünyada en girişimci gençler olma ünvanına sahipler. Yani en girişimci gençler ülkemizden çıkıyor. Avrupa’da genç girişimci oranı yüzde 30 iken ülkemizde bu oran yüzde 70’ler seviyesinde. Amerika’daki girişimcilerimizin başarıları Amerikan gençliği tarafından örnek alınıyor” dedi.

merika Hazine Bakanlığı eylül ayı uluslararası sermaye verilerini açıkladı. Buna göre yabancı yatırımcılar eylül’de ellerinde tuttukları farklı vadedeki ABD hazine bono ve tahvil stokunu 106,8 milyar dolar azaltırken, şubat 2009’dan bu yana kaydedilen en büyük sermaye çıkışı gerçekleşti.

EN BÜYÜK ALIMI ÇİN YAPTI Yatırımcılar sahip olduğu uzun vadeli hazine tahvilleri miktarını Ağustos’ta 10,8 milyar dolar azalttıktan sonra eylülde 27,8 milyar dolar artırdı. ABD tahvillerinin en büyük müşterisi Çin tek başına bu alımların 25,7 milyar dolarını gerçekleştirirken, elinde tuttuğu ABD tahvil stokunu da son dört ayın en yüksek rakamı olan 1 trilyon 294 milyar dolara çıkardı. BANKALAR NET SATICI OLDU Cnbc-e’nin haberine göre, eylülde özel yatırımcılar hazine borçlanma enstrümanlarında net alıcı pozisyonunda bulunurken, yabancı merkez bankaları dahil resmi yatı-

rımcılar net satış pozisyonuna geçti. ABD Hazine Bakanlığı ağustos için açıklamış olduğu 2,9 milyar dolarlık net sermaye çıkış tutarını da 13,9 milyar dolara

revize etti. Uzmanlar, ABD’de hükümetin kapanması öncesi sert bütçe tartışmalarının yaşandığı eylül ayına rastgelen dönemde bir aydan az vadeli hazine bonolarının

faizinin yükselmesiyle, elinde bu enstrümanları tutan yatırımcıların zararını azaltmak amacıyla satış pozisyonu aldığını tahmin ediyor.

Ar-Ge’yi sevmiyoruz Araştırma Geliştirme faaliyetleri kapsamında yapılan bir çalışma Türkiye’nin bu konuda da çok gerilerde kaldığını ortaya çıkardı. AR-GE harcamalarında Türkiye son sıralarda yer alırken, ABD 405 milyarlık harcama ile bu konuda dünya liderliğini elinde tutuyor

(ANKARA – POSTA 212)

2

012 yılı Ar-Ge Faaliyetleri Araştırması kapsamında, kamu kuruluşları, vakıf üniversiteleri ve ticari sektördeki anket sonuçları ile devlet üniversitelerinin bütçe ve personel dökümlerine dayalı olarak yapılan hesaplamalara göre, Ar-Ge harcamasının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içindeki payı binde 9,2. Amerika ve Avrupa’da Araştırma geliştirmeye harcanan bu oran Türkiye’nin yaklaşık 100 katı…

ABD DÜNYA BİRİNCİSİ Dünya genelinde AR-GE harcamaları 1995-2010 yılları arası yaklaşık 525 milyar dolardan 1,5 trilyon dolara yaklaşarak 3 kat harcamaya ulaşmıştır. Ar-Ge yapan ülkeler arasında 405 milyar dolarlık Ar-Ge harcaması ile ABD ilk sırada yer almaktadır. ABD’yi 420 milyar dolarlık AR-GE harcaması ile Çin ve Japonya takip ediyor. Bu ikiliyi 275 milyar dolarlık harcaması 27 AB ülkesi takip etmektedir.


Ekonomi

27 Kasım 2013 Çarşamba

TÜRK GİRİŞİMCİLERDEN

MANHATTAN’A 4 YENİ OTEL Türk girişimciler, 1998’de The Marmara Manhattan’ın hizmeti girmesinden bu yana otel işine adım atmadı. Ama şimdi 4 Türk girişimci grubun yatırımları New York’da yükselecek

K

iska Grubu’na ait Manhatlık yüzünden iki oteli Ocak 2012’de tan’daki ilk Türk oteli olan bırakmak zorunda kaldı. ManhatThe Marmara tan’ın orta kısmında yer TÜRK alan Flatotel 272, Alex Manhattan’ın 1998 yıAVENUE lında hizmete girmesiHotel 203 odaya sahipti. nin ardından uzun yıllar Türk girişimcileri otel işiKARDEŞ GELİYOR ne adım atmadı. Kiska Son olarak Kiska GruGroup, The Marmara’nın Cemil bu, The Marmara Manikinci ve üçüncü otelleriÖzyurt hattan’a kardeş otel ni, Devli Group ve Lexinkurmak üzere 1 Mart gton Capital de ilk otelle@cmlzyrtcemil@turkofamerica.com www.turkavenue.com rini önümüzdeki yıllarda hizmete açacak. Alexico Group’un sahibi İzak Şenbahar’ın sa2010’da hibi olduğu The Mark Hotel ise 2008 Lexington yılında hizmete açıldı. The Mark Avenue Hotel, 1927 yılında yapılan New ile 56. York’un tarihi binalarından biri. Cad77. Cadde’de 5. Avenue ile Madison Avenue arasında yer alan 16 katlı binayı 150 milyon dolara Mandarin Oriental Management’ten satın alan ve renovasyon için 200 milyon dolar harcayan İzak Şenbahar’ın otelinde 150 suit, 10 tane de rezidans bulunuyor. Şenbahar, Flatotel ve Alex Hotel’in de sahibiydi ancak kredi veren banka ile yaşadıkları anlaşmaz-

de’de 34 milyon dolara aldığı binaların yıkımını tamamladı. Kiska, 678, 680, 682 ve 684 Lexington Avenue numaralı binalar ile 131, 122 ve 135 East 56th Street numaralı binaların yerine otel yapmayı planlıyor. Bu arada hazır bir binayı da otele dönüştürme çalışmaları devam eden Kiska, yeni otelde uzun süreli kalmaya imkan tanıyacak.

DEVLİ GROUP’TAN İLK OTEL Kiska Development’in renovasyonunu yaptığı binanın dışında 1986 yılından beri Devli Realty Management adı altında Wallington, NJ merkezli faaliyet gösteren Erol Devli, Manhattan’daki ilk otelini yapmak için kolları sıvadı. Sasha Bag çanta markası ile New York’ta tanınan Devli,

JPMorgan’a rekor ceza JPMorgan Chase, emlak kredilerindeki şüpheli işlemlerinden dolayı rekor para cezasına çarptırıldı.

4 katlı binayı yıkıp yerine otel yapacak. Yıkım iznini alan Devli, 42 West 29th Street’teki ilk otelini 2 yıl içinde hizmete almayı planlıyor.

LEXIN CAPITAL OTEL SEKTÖRÜNDE Bir diğer otel projesi ise Lexin Capital’in sahibi Metin Negrin tarafından yürütülüyor. New York’ta 1990’lı yıllardan beri emlak üze-

rinde uzmanlaşan Negrin, 2002 yılında kurduğu Lexin Capital ile ABD’nin Florida, Arizona, New York, Arizona ve Nevada eyaletlerinde arazi, emlak ve konut yatırımları yapıyor. 28. Cadde ile 6th Avenue üzerinde satın aldığı arsayı 70 milyon dolar yatırımla 31 katlı otel inşaa edecek Negrin, otelin işletmesini de Hyatt House apart otel zincirine verecek. Hyatt House markasının Manhattan’daki ilk oteli olacak. 2015 Yaz aylarında açılması planlanan otel, 152 unitten oluşacak.

TÜRK GİRİŞİMCİLERİN OTELLERİ Kiska Group - The Marmara Manhattan - 301 E 94th St New York, NY 10128 Alexico Group - The Mark Hotel - 25 East 77th Street New York, NY 10075 Lexin Capital - Hyatt House 101 West 28th Street New York, NY 10001 Devli Group - 42 West 29th Street New York, NY 10001

( NEW YORK- POSTA212) ABD’nin büyük bankalarından JPMorgan Chase, küresel mali kriz öncesi ve esnasındaki gayrimenkul kredilerindeki şüpheli işlemlerinden dolayı rekor para cezasına çarptırıldı. Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, Amerikan bankası13 milyar dolarlık uzlaşma teklifini kabul etti.

BORÇLU EMLAK SAHİPLERİNE YARDIM Uzlaşma teklifinin borç batağındaki ev sahiplerine yaklaşık 4 milyar dolar yardım ile yetkili kurum ve yatırımcılara yapılacak ödemeleri içerdiği belirtildi. Uzlaşmayla banka aleyhinde açılan birçok soruşturma ve dava sonuçlanmış oldu. Wall Street Journal gazetesi, söz konusu para cezasının bugüne kadar bir Amerikan işletmesinin yargı sürecinde aldığı en büyük cezası olduğunu bildirdi. Daha önce İngiliz petrol devi BP, 2010 yılında Meksika Körfezi’ndeki Deepwater Horizon petrol platformunda meydana gelen patlama ve çevre felaketi nedeniyle yaklaşık 4 milyar dolar ödemek zorunda kalmıştı. JPMorgan ve küresel mali kriz döneminde devraldığı Bear Stearns ve Washington Mutual, risklerini açıklamadan yatırımcılara batık konut kredileri alıp satmakla suçlanıyordu.

‘Türk ekonomisi mucize mi, rüya mı?’

B

aşkent Washington’da Turkish Policy Center - Türkiye Politika Merkezi tarafından Perşembe günü Ulusal Basın Kulübü’nde düzenlenen bir panelde Türk ekonomisinin durumu tartışıldı. Katılımcılar Türk ekonomisindeki değişimin bir “mucize mi yoksa bir rüya mı” olduğu sorusuna yanıt aradı. Türk ekonomisindeki değişim genelde mucize olarak değerlendirilirken, Türkiye’nin yumuşak karnı olarak değerlendirilen unsurların da altı çizildi. Bunların başında cari açıklar, tüketici kredilerindeki şişkinlik ve enflasyon oranı sıralandı. Türkiye’nin dış ve iç politikalarındaki kırılma noktaları olarak da Türkiye’nin Ortadoğu’da liderlik iddiasından uzak kalması ve Gezi protestolarıyla dışa vuran AK Parti hükümetinin izlediği bazı politikalar duyulan hoşnutsuzluk öne çıktı. Panelin ilk konuşmacısı New York merkezli Dış İlişkiler Konseyi uzmanlarından Steven Cook, Türkiye’nin dış ve iç politikalarındaki gelişmelerin ekonomik başarı veya başarısızlığı üzerinde doğrudan etkisi olduğunu söyledi.

‘EROZYONA UĞRADI' Cook, bu açıdan değerlendirme yapıldığında, Türkiye’nin, özellikle de Ortadoğu’daki jeo-stratejik liderliğinin “bir mucizeden çok bir rüya olduğunu” belirtti. Steven Cook, “Ankara ve Washington’da bir dönem Türkiye’nin Ortadoğu’da liderlik rolü oynayacağı, Arap dünyasındaki çalkantıları yumuşak inişle kontrol edebileceği konusunda büyük bir isteklilik vardı ama artık Türkiye’nin hem içerde hem de dışarıdaki eksikliklerini görmeye başladı” görüşünü savundu. Cook, Türkiye’nin Ortadoğu ile tarihi ve kültürel bağlarının iddia edildiği kadar güçlü olmadığını, bölgede yaşayanların Türkiye’yi hala Osmanlı’nın “sömürgecilik” perspektifinden değerlendirdiğini de söyledi. Dış İlişkiler Konseyi uzmanlarından Steven Cook, “Türkiye’nin bölgedeki stratejik konumu, son altı, sekiz, 12 ayda, büyük ölçüde erozyona uğramış durumda. Türkiye’nin, Suriye konusundaki müttefiki Suudi Arabistan’la ilişki-

Başkent Washington’da Turkish Policy Center tarafından düzenlenen bir panelde Türk ekonomisindeki değişimin ‘mucize mi’ yoksa ‘geçici mi’ olduğu sorusuna yanıt arandı

leri sorunlu. Yine Suriye konusundaki bir diğer müttefiki Katar’la da ilişkilerde sorun yaşanıyor. Özellikle 3 Temmuz’daki askeri darbe sonrasında Mısır’la ilişkiler iyice sorunlu hale geldi. İsrail’le zaten sürekli bir sorun yaşanıyor. Hatta Irak’la bile. Türkiye’nin stratejik konumu o kadar zayıfladı ki, elinde kala kala Erbil’le Gazze kaldı,” dedi. Steven Cook, Türkiye’nin bölgesel liderlik konumunda oluşan erozyonun iç politikadaki gelişmelerin bir yansıması olduğunun da altını çizdi. Gezi protestoları Türkiye’nin Arap dünyasındaki prestijini azalttı diyen Cook şöyle devam etti: “Kendinizi liberalleşen, demokratikleşen ve ekonomik açıdan başarılı ülke gibi gösterip, Ortadoğu’ya model bir ülkeymiş gibi sunup, devrilen Arap otokratların taktiklerine başvuramazsınız.” Steven Cook, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’nin kendilerine oy vermeyen kesimin isteklerine kulak tıkadığını, bu kesimin siyasi değişim isteklerini başka kanallar aracılığıyla dile getiremediğini ve muhalefet partileri-

lerin çoğunun birikimlerini YTL üzerinden tutmalarını hükümete duyulan bir güvenin göstergesi olarak değerlendirdi ve 10-15 yıl önce bu konudaki güvensizlikler yüzünden birikimlerin dolar’da tutulduğunu hatırlattı.

nin de bu konuda pozitif kanallar sunamadığını söyledi ve bu nedenle de gelecekte Gezi benzeri siyasi karışıklıkların devam edeceği öngörüsünde de bulundu.

‘HEM MUCİZE HEM DEĞİL’ Panele katılan bir diğer konuşmacı olan Maryland Üniversitesi Ekonomi Profesörü ve IMF uzmanı Şebnem Kalemli Özcan, Türk ekonomisinin hem mucize yarattığını hem de bazı unsurlar bakımından ciddi “kırılganlıkları” olduğunun altını çizdi. Şebnem Kalemli Özcan, Türkiye’nin 1990’larda yüzde 80’lere varan enflasyonist baskılara maruz kaldığını, 2001’de bankacılık ve kur krizini aynı anda yaşadığını hatırlattı, bu kriz sonrasında Kemal Derviş tarafından başlatılan ekonomik reformlara daha sonra AK Parti’nin yeni reformlarla devam ettiğini bu sayede enflasyonun yüzde 6’ya çekildiğini söyledi ve “bu bir mucizedir” dedi. “Türkiye’nin ekonomide son 10 yılda kaydettiği gelişme mucizedir” görüşünü savunan Maryland Üniversitesi Ekonomi Profesörü bununla birlikte önemli kırılganlıklar olduğunun da altını çizdi. Şebnem Kalemli Özcan, kurumsal ve bireysel kredilerindeki şişkinliği, cari açıkları, enflasyon hedefinin

tutturulamamasını ve sürdürülebilir büyüme için gerekli yapısal reformların yapılmamasını bu kırılganlıklar arasında sayıldı. Şebnem Kalemli Özcan, 1980’lerde reel sektöre verilen kredilerin yüzde 40’ken bugün bu oranın yüzde 60 olduğunu, 2004 yılında eksi yüzde 2 oranındaki cari açık/GSYH seviyesinin 2012’de yüzde 9, Ekim ayında ise yüzde 7,5 düzeyinde olduğunu söyledi. “Yüzde 5’lik bir büyüme oranınız olsa bile yabancı yatırımların herhangi bir şekilde, herhangi bir nedenle aniden durması büyük bir kırılganlık yaratır” diyen ekonomi profesörü 21 Mayıs günü FED’in varlık alımlarını azaltabileceği sinyali vermesinden sonra Türkiye’ye yabancı yatırım girişimlerinin aniden durmasına da buna örnek olarak verdi. Hedef enflasyon oranının yüzde 5,5 olarak açıklandığını söyleyen Şebnem Kalemli Özcan, gerçekleşen rakamın yüzde 10 oranında olduğunu bunun da cari açıklarla birlikte TL’nin aşırı değerli oluşuna işaret ettiğini söyledi. Merkez Bankası’nın da özellikle özel şirketlerin dolar üzerinden aldıkları borçlar yüzünden sürekli piyasalara müdahale etmek zorunda kaldığını, çünkü benzeri bir durumun -- özel şirketlerin dolar üzerinden kredilerinin çok yüksek olmasının-- Asya krizine yol açtığını hatırlattı. Şebnem Kalemli Özcan, bugün ortalama bir Türk şirketinin borçlarının

%70’inin dolar üzerinden olduğunu hatırlatarak bunun ciddi bir kırılganlık yarattığını söyledi. Şebnem Kalemli Özcan, Türkiye’nin son 10 yılda edindiği ekonomik başarıları sürdürülebilir kalkınma modeli yaratacak yapısal reformlara yöneltmediği içinse eleştirdi. Sürdürülebilir kalkınmanın 10 yılda yüzde 6-8’lerde seyreden büyüme ile değil Avrupa ve Amerika’da olduğu gibi 100 yıl boyunca devam eden yüzde 2--3’lük istikrarlı büyüme ile sağlanacağını söyledi.

"YATIRIMCILAR KAYGILI" Türkiye ekonomisini yakından takip eden New York Times ekonomi ve finans muhabiri Landon Thomas da Türkiye’nin son yıllardaki ekonomik performansını büyük bir başarı olarak niteledi. Türkiye’nin, 1980’lerden beri büyük bir değişimden geçtiğini söyleyen Thomas, Türkiye’nin sadece yüksek büyüme oranlarıyla değil, ortaya koyduğu denk bütçe, mali fazla, kamu borçlarının GSYH’ya oranının yüzde 30 gibi bir oranda olması gibi nedenlerle Euro bölgesi kriterlerini yakaladığının altını çizdi. Thomas da cari açıkların önemine dikkati çekti “Ancak yatırımcıların hemen Türkiye’yi terkedeceklerini sanmıyorum, ama kaygılı oldukları kesin,” dedi. Landon Thomas, bugün Türk-

‘TÜRKİYE BAŞARILI’ Panelin son konuşmacısı Amerika Ticaret Odası’nın Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Sorumlu Başkan Yardımcısı Khush Choksy de Türk ekonomisinin bir mucizenin altına imzasını attığı görüşünü savundu: “ Türk ekonomisinin bir mucize yarattığına dair hiçbir kuşkuya yer yok. Ortadoğu ve AB’de büyük sıkıntılar yaşanırken Türkiye’nin büyüme oranı 2011’de yüzde 9’du, tarımsal ürün pazarında dünyanın en hızlı büyüyen üçüncü pazarı ve dünyanın en büyük 17’inci ekonomisi sıralamasına yükseldi. AB mali krize girerken Türkiye sağlam bankacılık yapısıyla bundan yara almadı ve 2023 hedefi doğrultusunda altyapıya, bilgi ekonomisine yatırımlar yapıyor.” Khush Choksy, Amerikan şirketlerinin de son zamanlarda Türkiye’yi artık bir bölgesel karargah olarak gördüklerini, Türkiye ile Amerika arasında halen orta derecede olan ikili ekonomik ilişkilerin önemli oranda büyüyecek potansiyele sahip olduğunu söyledi. Choksy, Amerika ile Türkiye arasında bir serbest ticaret anlaşmasına destek verdiklerini de hatırlattı. Ancak Choksy, Türkiye’nin ekonomideki başarılı performansını devam ettirebilmesi için özel sektörü yeni yasalar hazırlanırken daha fazla sürece katması gerektiğini, özellikle de telif haklarının korunması gibi konulardaki eksiklikleri gidermesi gerektiğini söyledi. Amerika Ticaret Odası yetkilisi, Gezi olaylarının Türk ekonomisi üzerinde etkili olduğunu Türk makamlarının ağzından duyduklarını vurgulayarak, ekonomik mucizenin devamı açısından siyasi sorunların çözülmesi gerektiğinin de altını çizdi. Khush Choksy, Türkie ile ilgili değerlendirmesini “Biz bardağın yarısından fazlasını dolu görüyoruz” diye tamamladı. (Melek Çağlar – VOA)


Güncel

27 Kasım 2013 Çarşamba

İlhan Tanır @Washingtonpoint

Obama’nın Ortadoğu hedefleri, İran ve Türkiye İRAN ile olmaz denen, başarıldı. Geçici de olsa, İran, 2010 yılında Türkiye ve Brezilya aracılığıyla imzalanan ama ABD tarafından aynı gün reddedilen ‘Tahran Anlaşmasından’ sonra, bir başka nükleer anlaşmaya imza attı. Washington’da da anlaşmanın temelde iki şekilde ele alındığını gördük. İlkinde, İran’ın zaferi olarak görülen, Tahran’ın onyıllardır elde etmeye çalıştığı ‘’uranyum zenginleştirme hakkının bağımsızlığının ayrılmaz bir parçası olarak uluslararası toplum tarafından tanınması’’ hedefinin gerçekleştirildiğini savunan görüş. Bu görüşe göre, İran çok az bir maliyetle (%5 üstünde uranyum zenginleştirmeyi bırakarak, günlük denetimlere bazı reaktörlerini açarak ve Arak reaktörünün inşasını durdurarak), hayali olan ‘zenginleştirme’ hakkını ve 7 milyar dolarlık maddi kazancı kapmış oldu. Konunun uzmanları, bazı görünmez kalemlerle, maddi kazancın daha da artacağı görüşünde. AP’nin belirttiği gibi ABD ve İran’ın nükleer müzakerelerinin Ruhani seçilmeden önce başlamış olmasının ortaya çıkması, bugünkü nükleer anlaşmanın sadece rastlantısal, kısa dönemli müzakereler ile değil, görünenden çok daha kapsamlı bir şekilde uzun dönemli bir hazırlığın eseri olduğunu ispat ediyor.

LİBERALLERİN FONKSİYONU

İkinci bakış açısı ise İran ile bir anlaşmayı yıllardır savunan Washington’daki liberal ve demokrat düşünce kuruluşları ve uzmanların, bu gelişmeyi, Ortadoğu’da yeni bir savaşa giden yolu kapattığını iddia etmeleri. Bu kanat, İran ile özellikle seçimler sonrası Ruhani hükümetinin Washington’da sempati toplaması için ciddi gayretler sarfettiler ve eda ettikleri fonksiyon dikkate değerdi. Neocon olarak bilinen ve bir önceki başkan Bush zamanında Washington’da sözleri çok daha yüksek çıkan entellektüel kanatın, Afganistan ve Irak’daki tartışmasız başarısızlıkları sonrasında, Obama dönemi ile birlikte etkilerinin çok daha azaldığına şahit olduk. Obama yönetimi, önceki yönetimin iki talihsiz savaşla ABD’ye yaşatılan mali, insani ve imaj zararları sonrası, Suriye krizinde olduğu gibi, olabilecek senaryoların en kötüsünün gerçekleşmesini seyretmesinde dahi, Bush döneminin dışpolitika barının düşüküğünden dolayı, kendisini halen başarılı takdim edebilmekte olduğunu görüyoruz.

TÜRKİYE KUTUPLARA AYRILIYOR

Türkiye artık her konuda sadece siyasi tercihine göre karar veriyor. 2011’den bu yana hızla yükselen kutuplaşma son araştırmalara göre yüzde 60’a erişti. AKP/ muhalefet kutuplaşması siyasi hayatla da sınırlanmıyor, hayat tarzı ayrışmalarıyla toplumsal hayatı sarıyor

Bundan önceki yıllarda arada uzlaşılan ya da gri olarak adlandırdığımız alanlar vardı. Şimdi bu gri alanların sayısı azaldı.”

AHMET BUĞDAYCI NEW YORK - POSTA212

T

SURİYE, İRAN YAKINLAŞMASINA KURBAN MI OLDU?

ürkiye son sürat kutuplaşıyor. Kısa bir süre önce Ergenekon, sonra demokratikleşme paketi, arkasından öğrenci yurtları, kız erkeğin aynı evde kalması ve dolayısıyla muhafazakarlık, şimdi de dersaneler, Cemaat, Kürt sorunuyla Türkiye çalkalanıyor. Yapılan araştırmalar her konuda toplumun sadece siyasi tercihlerine göre karar vermeye başladığını, dolayısıyla iki kutup arasında ayrışmanın hiç görülmemiş bir şekilde yükseldiğini gösteriyor. Fay hatları her tartışmada daha da şiddetleniyor, toplumu ikiye bölen bir uçuruma dönüşüyor. Ancak her alan da kendi içinde başka hatlar ile bölünüyor, ortaya parçalara ayrılmış bir toplum görüntüsü çıkıyor.

OBAMA’NIN ORTADOĞU’DAKİ TEMEL 2 HEDEFİ

KUTUPLAŞMANIN BELGESİ Türkiye’deki kutuplaşmayı anlatan en anlamlı örnek Ergenekon davası. Konda Araştırma Şirketi tarafından yapılan bir araştırma “AKP’ye oy vereceğim diyenlerin yüzde 87’sinin Ergenekon davasına destek verdiği, CHP’lilerin yüzde 83’ünün ise bu davayı, muhalifleri cezalandırma olarak gördüğünü” gösteriyor. Konda Araştırma Şirketi’nin sahibi Tarhan Erdem, ortaya çıkan bu tablonun Türkiye’deki kutuplaşmanın belgesi olduğunu söylüyor: “Siyasi anlamda tartışılan bir konu olduğunda, AK Parti’ye destek verenler ile CHP’ye destek verenler bir çizginin iki ucunda yer alıyor. Bir tarafın ak dediğine diğeri siyah diyor.

İran ile bir süredir yaşanan yakınlaşma aynı zamanda ABD’nin Suriye konusunda neden bunca uzak durduğunu da anlatmış oluyor. Bundan 1.5 yıl önce, Washington’da bulunan Suriye muhalefetinin en önde gelen isimlerinden birisi ile karşılamamızda bana söylediği sözü, bugün İran ile yapılan anlaşma ve bir yılı yakın zamandır süregiden müzakereler ışığında yeniden hatırladım. ABD’nin Suriye politikasını tartışırken, Washington’daki partilerüstü bir düşünce kuruluşunda uzmanlık da yapan muhatabım, ısrarla bu konunun İran ile bağlantılı olduğunu, Tahran ile bir nükleer anlaşma yapmayı temel hedef olarak belirlemiş Washington’ın, İran’ın ciddi bir şekilde yatırım yaptığı Suriye iç savaşında, ikisi arasındaki ilişkileri daha da gerecek bir adımı atmayacağını ifade etmişti. Şimdi görüyoruz ki bu tahmin ayakları yere basan bir tahmindi. ABD, Afganistan’dan çekilme planları yaparken, bu ülkede İran’ın yardımını, en azından düşmanlığını görmek istemezken, Suriye’de de, Cenevre 2 olarak bilinen konferans için İran’ın desteğini istiyor. Obama yönetimi, aynı zamanda, kendi çıkarlarını gözeterek, bir başka Ortadoğu savaşına zemin hazırlamamak adına, müttefiklerinin İran karşısındaki duruşlarını ikinci plana atıyor. Suriye krizine başından beri müdahale etmemede ısrarlı olan, kimyasal silah kullanımı sonrası dahi Kongre gitme kararıyla, kendi koyduğu kırmızı çizgiye sahip çıkmayacağını gösteren bir Obama yönetimi, bundan sonra da Ortadoğu’da hedef olarak koyduğu iki problemin arkasından gitmeye, diğer sıkıntıları görmemeye devam edecektir. ABD’nin Ortadoğu’daki iki temel hedefinden birincisi İran ile, en azından kendi görevi boyunca bir savaşa süreklenmenin önüne geçecek bir nükleer anlaşmanın kilidini açmak. İkincisi de İsrail ile Filistin arasında iki devletli bir çözüm yolunda adımlar atabilmek. ABD, bugün düşman olarak bilinen İran ile yakınlaşmak ve bir savaş ihtimalini ortadan kaldırmak adına, kendi müttefikleri olan Suudi Arabistan, İsrail ve Körfez ülkelerini azarlayıcı bir konum almaktan çekinmemektir. Aynen, Suriye konusunda Rusya ve İran’ın iyi niyet dileklerini kazanmak için, Türkiye’nin ‘çok ileri giden’ tavırlarını azarladığı gibi. İran ile yakınlaşmadan oldukça rahatsızlanan S. Arabistan’ın Suriyeli muhaliflere yardımı artırarak, ABD’ye bir ders vermek hedefleri şimdilik tam olarak meyve vermemiş olsa da, bu hafta yaşanan Suriyeli İslamcı muhaliflerin meydana getirdiği yeni oluşum, muhaliflerin en büyük petrol kuyularını barındıran bölgeyi ele geçirmeleri ve Doğu Şam’da kazanılan askeri başarılar, S.Arabistan’ın gayretinin ciddiliğini gösteriyor. Bu gelişmeler, yakın zamanda da Suriye’de çatışmaların artarak süreceği sinyalleri vermektedir.

ANKARA’NIN KIRDIĞI DÜMEN

Türkiye’nin değişen bu Ortadoğu dinamikleri ışığında son zamanlarda yaptığı Irak, KRG, İran yakınlaşmaları olumlu ve gerekli adımlar olarak algılanmalıdır. Washington ziyaretinde Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun verdiği mesajlar, aynı şekilde 1.5 yıllık ‘tekçi’ dışpolitikadan, yeniden hızla dümen kırıp, çoklu diplomasiye dönüşün güçlü sinyallerini vermektedir.. Bu dönemde, Mısır’la olan ilişkilerin kopması ise, AK Parti dış politikasının, kişilere ve duygulara takılmasının bir örneğidir. Bölgede tarihi anlaşmaların yapılıp, süper güç ABD’nin ‘bencillik’ ve ‘milli çıkar’ gözetiminin tavan yaptığı bir ortamda, Ankara’daki poliitika yapıcıların meşgul olduğu, Türkiye’yi meşgul ettiği tartışmaları görmek ise can sıkıcı.

KUTUPLAŞMA YÜZDE 60’A YÜKSELDİ Araştırmacılar, toplumsal eğilimleri belirlerken genel olarak yaş, cinsiyet, eğitim, gelir düzeyi gibi kriterlere bakarlar. Oysa son dönemlerde yapılan araştırmalar, toplumsal konularda insanların yaşlı, genç, erkek, kadın, zengin ya da yoksul olmasına göre karar vermeyi bıraktığını gösteriyor. Bir başka deyişle sadece siyasi görüşlerine göre pozisyon olan bir topluma dönüştük. Siyasi ve toplumsal alanda düzenli ölçümler yapan Konda Araştırma’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Toplumsal meselelerin tümüne yaklaşımda siyasi tercihin belirleyici unsur olması çok makul değil. Hangi araştırmayı yaparsanız yapın, siyasi tercihe göre yanıt veriliyor. 2008’e kadar 40-45’lerdeydi kutuplaşma, 2011’den sonra hızlanarak şimdi yüzde 60’lara ulaştı. Ayrışma AK Parti karşıtları ve yandaşları şeklinde.” diyor. Konda, 6 ayda bir bir Kutuplaşma Endeksi hazırlıyor. Yüzde 60 rakamı da işte bu endeksin son verisi. Peki kutuplaşma anketle nasıl ölçülüyor. Ağırdır yöntemi şöyle anlatıyor: “Ergenekon’dan hakim savcılar meselesine, medyaya baskı var mı yok muya kadar toplumda güncel veya temel tartışma konularında 9 soru soruyoruz. Bu 9 soruyu 6 ayda bir aynı şekilde soruyoruz. Grafiklere baktığınızda toplum iki ayrı toplum gibi açılıyor. Şu anda bir tarafta yüzde 35, diğer tarafta yüzde 25 olmak üzere yüzde 60’a geldi kutuplaşma oranı. Yani bugün Başbakan bir yeni öneri getirse, toplumun yüzde 35’i hiç sorgulamadan kategorik olarak o önerinin yanında duracak, yüzde 25’i de

hiç ne getiriyor ne getirmiyor demeden karşı duracak. Bu durum, iki farklı görüş arasında karşılıklı iletişimi yok edip her iki kesimi de yalnızlaştırıyor.” Her meselenin iki karşı tribüne karşı oynanan bir maça dönmesi, eleştirel her türlü düşüncenin, görüşün siyasi ortama pozitif, geliştirici yönde nüfuz etmesini engelliyor, yaşam kalitesini düşürüyor. TOPLUMUN SİGORTASI GRİ ALANDA Toplumun yüzde 40’ını oluşturan geri kalanı bu kutuplaşmanın henüz uzağında. Ağırdır’ın “gri alan” olarak tanımladığı bu kitle serikkanlılığını koruyor, bir anlamda toplumun ikiye çatlamasını engelleyici bir “sigorta” görevini görüyor. Ağırdır “Kimlikteki bu kutuplaşmanın artık çatışma üretmesi tehlikeli. Bazı yazarların iddia ettiği gibi bir kültürel melezleşme yok. Ancak toplum her şeye karşı serinkanlılığını koruyor. Bizim tarihimizde sade vatandaşın, kimlik, hayat tarzı üzerine bir çatışma geleneği yok, hiç yaşamadık bunu. Ama yaşadığımız kutuplaşmanın ilerde çatışma da üretebilme ihtimali var. Gri alanı güçlendirmeliyiz.“ diyor.

HAYAT TARZLARI KUTUPLAŞMASI BAŞLADI Daha da kötüsü kutuplaşma sadece siyaseti hayatla sınırlı kalmayıp, toplumsal yaşamı da sarıyor. Siyasi kutuplaşmadan daha da tehlikeli olan bir yaşam tarzı kutuplaşması giderek daha görünür hale geliyor. Konda’nın araştırmasına göre “tüketim tercihini o ürünün kalitesi, fiyatı gibi özelliklerine göre değil, o ürünü üreten şirketin sahibinin kendisi ile aynı ‘tarafta’ olup olmamasına göre belirleyenlerin oranı yüzde 25’lere yükselmiş.” Bir başka deyişle, toplumun dörtte biri bir markete gittiğinde kaliteden, fiyattan çok şirketin sahibinin siyasi pozisyonuna göre satın alma kararını veriyor, evine “bazı markaları” asla sokmuyor. Henüz yüzde 60’lık siyasi bölünme kadar olmasa da hayat tarzı kutuplaşması, farklı tatil siteleri, hastaneler, okullar, restaurantlar, eğlence yerleri ile her geçen gün bu Kutuplaşma, her geçen gün yeni boyutlar kazanarak “ikiliği” günlük hayatımıza taşıyor. Ağırdır tırmanıyor, artık ailelerin çocuklarına meslek seçmelerinde bunu yavaş yavaş yayılan bir kanser gibi bile etkin dinamik hale geliyor. Tuttuğu partiye göre biri polis görüyor ve “bıçak kemiğe dayandı” diyor. olacak derken, karşı taraftaki asker olacak diyebiliyor. Ağırdır, bu Hayat tarzları kutuplaşmasıyla farklı konuda şunları söylüyor: “Örneğin çocuğunuzun hangi mesleği mahallelerin birarada uzlaşmayla yaşama seçmesini istersiniz diye sormuşuz. Bazı meslek kollarını sadece umudunu azalıyor. Yeni Şafak’tan Hayrettin belirli TV kanallarını izlediğini söyleyenler seçmiş Bazı meslekleri Karaman’ın dediği gibi “azınlık çoğunluk de ana haberi belirli kanallardan seyredenler, belirli bir cenahın hayat tarzını kabul etmeli” noktasına kadar gazetelerini okuyanlar hiç söylememiş. Bu tuhaf bir durum. gelebiliyor.

MESLEKİ KUTUPLAŞMA

KÜRDOFOBİ KUTUPLAŞMASI

Örneğin Konda’nın anketine göre Türklerin yüzde 52’si Kürtlerle komşuluk yapmak ve herhangi bir ilişki kurmak istemiyor. Bir anlamda Kürtleri eşit yurttaşlar olarak görmüyorlar. Türklerle komşu olmak istemeyen Kürtlerin oranı ise yüzde 25. Toplumun yüzde 45’i Kürt meselesine eşitlikçi, barışçıl bir anlayış yerine yıkıcı çözümlerle yaklaşıyor. Yüzde 45’in içinde ‘sabun yapalım’ diyenler bile var. Kürtlerle barış, eşit yurttaşlık gibi konulara şiddetle karşı çıkan bu kutup, Türkiye’de yaygın bir milliyetçi, ötekileştirici damara sahip Kürdofobik bir cephe olduğunu gösteriyor. Kürt meselesinde kutuplaşma her iki yöne doğru savruluyor. Bir yandan Kürtlere haklarının verilmesini isteyenler artıyor, diğer yandan da buna karşı çıkan radikal tavırlar güçleniyor. Ağırdır “beş yıl önce Kürtlerın ana dille eğitim görmesini destekleyenlerin oranı yüzde 10-15 arasında iken bu oran şimdi yüzde 45’lere çıktı. Aynı şekilde bu hakka karşı çıkanlar da yüzde 45’e yükseldi.”

Politize olmaktan farklı bir şey konuşuyoruz.”

ABD’DE DE KUTUPLAŞIYORUZ (MINNESOTA – POSTA 212)

M

Minnesota Türk-Amerikan Derneği Başkanı Ali Durgunoğlu, “Türkiye’de yaşanan kutuplaşmanın Amerika’ya yansımasının normal olduğunu söyledi

innesota’daki Türk toplumunun Türkiye’nin mikrokosmosu olduğunu söyleyen TAAM (Minnesota Türk-Amerikan Derneği) Başkanı Ali Durgunoğlu, “Türkiye’de bugün yaşanan kutuplaşmanın buraya yansıması çok normal” dedi. Türk kültürünü ABD’ye tanıtmak için kurulmuş, Atatürkçü ve laik bir çizgi takip eden TAAM Derneğini Başkanı Ali Durgunoğlu, dernek olarak politika ve siyaset ile ilgilenmediklerini söyledi. Durgunoğlu, “Ama, bu demek değildir ki,Türkiye’deki hükümet politikasından etkilenmiyoruz. Hepimizin Türkiye’de yaşayan aileleri ve arkadaşları var. Onları etkileyen politika

burada bizleri de direkt veya dolaylı olarak etkiliyor” dedi. “DOSTLUKLAR ÇOK GÜÇLÜ” Minnesota eyaletinde 450-500 aile olduğunu belirten TAAM Başkanı Durgunoğlu, nüfus yoğunluğunun en çok Minneapolis-St. Paul ile Rochester civarında yaşandığını söyledi. Minnesotalı Türkler arasında arasında güçlü dostluk ve arkadaşlık bağları olduğunun, ve dernek olarak en önemli görevlerinden birinin Türk toplumu bir araya getirerek, bu dostluk ve arkadaşlıkların gelişmesine vesile olmak olduğunun altını çizdi.

Minnesota Türk Amerikan Derneği

Marmara depremini sonrası Minnesota Türk toplumunun yaptığı yardımlaşma eylemini hatırlatan Durgunoğlu, “Yine bu yaz Türkiye’deki Gezi Parkı olayları sırasında Minnesota’daki Türk toplumu, birlik olarak Gezi Parkı için gösteri yapanlara destek olduğunu açık olarak gösterdi” diye konuştu. ETKİNLİKLERE BÜYÜK KATILIM VAR Ali Durgunoğlu, TAAM’ın düzenlediği etkinliklere, Türk toplumundan büyük bir katılım olduğunu söyledi. Durgunoğlu, çok daha iyi işler yapmak istediklerini belirterek, “Bizim, ve belki de yurt dışındaki çoğu Türk derneklerinin en büyük sorunlarından biri yeterli maddi kaynak olmaması. Yeterli maddi kaynak olmayınca bazı projeleri hayata geçiremiyoruz” dedi.


Güncel

27 Kasım 2013 Çarşamba

TÜRKİYE’Yİ

Ahmet Buğdaycı

ŞİKAYETE

ahmetbugdayci@posta212.com

“TÜRKÜN TÜRK’DEN BAŞKA DOSTU YOKTUR!”

GİTMİYORUZ

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk kez gerçekleştireceği ABD ziyaretinde Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Kongre’deki isimlerle bir araya geleceğini açıkladı. Loğoğlu, “Türkiye’yi şikayete gitmiyoruz” dedi ANKARA - POSTA212

C

HP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilk kez gerçekleştireceği ABD ziyaretinde Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Kongre'deki isimlerle bir araya geleceğini açıkladı. AKP tarafından CHP olarak yürüttüklerini dış temaslara yöneltilen eleştiriyi yanıtlayan Loğoğlu, "Biz ABD'deki temaslarımızda AKP Hükümeti uygulamalarını anıyor olabiliriz ama Türkiye'yi şikayet etmiyoruz. Şimdi de Türkiye'yi şikayete gitmiyoruz, CHP'yi anlatmaya gidiyoruz" dedi. Emekli diplomat Loğoğlu,

TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, Kılıçdaroğlu başkanlığında 30 Kasım - 4 Aralık arasında Washington'a gerçekleştirilecek CHP Heyeti ziyaretini de değerlendirdi. Kılıçdaroğlu ile görüşme taleplerini ABD'deki çalışma takvimine uygun olarak sıraladıklarını belirten Loğoğlu, Amerika ziyaretince öncelikle ABD Kongresi'nde temaslar olacağını ifade etti. Loğoğlu, Yahudi kuruluşlarınca yapılan davetler çerçevesinde Kılıçdaroğlu'nun, Yahudi sivil toplum örgütleri temsilcilerini de kabul edeceğini dile getirdi. Bunun yanı sıra Beyaz Saray ve ABD Dışişleri

Bakanlığı'nda bir dizi görüşmeler yapılacağını açıkladı. CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, ABD medyası tarafından yöneltilen bazı talepleri de yanıtlamaya çalışacağını söyleyen Loğoğlu, Kılıçdaroğlu'nun programında Washington Post'un yönetim kadrosuyla buluşulacak özel bir zaman ayrıldığını da kaydetti. Bu noktada AKP ve hükümet cephesinden CHP'nin dış ziyaretlerine yöneltilen eleştirileri de yanıtlayan Loğoğlu, "AKP bizim her ABD'ye ya da Avrupa'ya gidişimizde Türkiye'yi şikayet ettiğimizi öne sürüyor" dedi. Bu yurtdışı ziyaretlerinde belki

AKP'den bahsettikleri zamanlar olduğunu veya AKP Hükümeti'nin uygulamalarıyla ilgili soruları yanıtladıklarını belirten Loğoğlu, ancak bunun Türkiye'yi şikayet etmek gibi suçlanamayacağını ifade etti. Loğoğlu, "Biz CHP'yi anlatmaya gidiyoruz. CHP'nin Türkiye'de iktidara talip bir parti olduğunu anlatmaya gidiyoruz" diye konuştu.

ERİC CANTOR İLE GÖRÜŞECEK. POSTA212 tarafından alınan bilgiye göre, Kılıçdaroğlu, Türkiye dostu olarak tanınan isimlerden Kuzey Carolina temsilcisi Virgina Foxx ile bir araya gelecek. Kılıçdaroğılu, Türkiye kökenli vatandaşlara ciddi

oranda ev sahipliği yapmakta olan eyaletlerden birisi olan Virgina'nın temsilcisi Eric Cantor ile görüşecek. Cumhuriyetçi Parti temsilcisi Cantor, 3 Ocak 2011 seçimlerinden beri Temsilciler Meclisi'nde Çoğunluk Lideri konumunda bulunuyor. Kılıçdaroğlu, Washington'da 3 ayrı düşünce kuruluşunda da konuşmacı olarak toplantılara katılacak. Brookings Enstitüsü, Başkan Barack Obama ekibini yakınlığıyla tanınan Center of American Progress'de birer konuşma yapacak olan Kılıçdaroğlu, ABD'nin eski Türkiye büyükelçileri Mort Abramowitz and Eric Edelman'ın ev sahipliğinde Bipartisan Policy Center'da da ağırlanacak.

POSTA 212 Türkiye Temsilciliği

Türkiye

2017’ye dek

AB yolunu çizdi Avrupa Birliği Bakanlığı, 2014 yılı bütçe görüşmeleri arifesinde 2017 yılına dek Stratejik Planı’nı hazırladı. Buna göre, Türkiye açısından AB üyeliği önündeki en önemli tehdit olarak “üye ülkelerden kaynaklanan siyasi belirsizlik ve engellemeler” olduğu açıklandı. YILDIZ YAZICIOĞLU ANKARA-POSTA212

P

OSTA212 olarak incelediğimiz AB Bakanlığı Stratejik Planı'na göre, AB ülkelerindeki son yıllarda yaşanan ekonomik kriz üyelik açısından en düşük tehdit olarak belirlendi. Türkiye'nin üyeliğini ilişkin önyargılar tehditlerden birisi olarak sıralanırken, hem Türkiye hem de AB ülkeleri kamuoyunda üyelik sürecine duyulan inancın azaldığı da ifade edildi. Planda, her yıl en 20 bin sayfa çevrilmesi, ortalama 40 civarında toplantılar düzenlenmesi gibi verilerin paylaşılması dikkat çekti. Bu çerçevede, Türkiye açısından AB Bakanlığı nezninde 2017 yılı öncesinde üyelik öngörülmediği de kayda geçti.Türkiye, 2012 yılında 413 başvuru yapılan Jean Monnet Burs Programı'ndan bu yıl 100 kişi yararlanmasına karşın 2017 yılına dek her yıl düzenli olarak en az 500 başvuru yapılmasını planladı.Türki-

ye, şehirlerini hazırlamak konusundaki programa ise 2012 yılında sadece 51 kent ile katıldı. Gelecek yıllarda 81 ilin tümüyle katılmasının planlandığı açıklandı.Türkiye - AB sivil toplum diyaloğunda, sivil toplum örgütlerince düzenlenen projelerden 56'sına 2012 yılında destek verilirken bunu gelecek yıllarda 60 proje olması öngörüldü. Bu çerçevede, AB Bakanlığı, 2014 yılı bütçesini 238 milyon 769 bin Türk Lirası olarak sundu.

TÜRKİYE nasıl oluyor da her türlü bireysel özgürlüğü askıya alabilen, toplumu açıkça kendi tasavvuruna göre şekillendirmeye çalışan bir lidere teslim oluyor. 90 yıl TC’nin baskılarıyla sindirilen muhafazakarların Erdoğan’ı desteklemeye devam etmesi sadece çoğunluğun intikam hissiyle mi açıklanabilir. Devletten çok çekmiş muhafazakarlar yine devletten gelen sivil mühendisliğe karşı homurdanıyorlar elbette, muhtemelen de değişim onlardan gelecek. Yine de toplumun her kesiminde “şekillenmeye” açık bir yapı olduğundan hiç bahsedilmiyor. Cumhuriyetin başında elindeki toprakları kaybetmenin travması ve sonrasında Sevr ile ortaya çıkan korku, resmi tarihle, eğitimle zihinlere kuşaklar boyu işlendi. İttihatçı, milliyetçi bir kafa inşa edildi. Şimdi de dini bir tasavvurla aynı devlet toplumun tepesine biniyor. Her iki yaklaşım da popülerliğini koruyor bir yandan da. Sanki sorun daha derinlerde. Sorun, Türkiye’nin laikiyle muhafazakarıyla “ezik”, “ötekileştirici”, hala “dış düşman tehdidi”yle yaşayan, “içe kapanmacı”, “şüpheci” bir kültürel iklimin, psikolojinin tesiri altında yaşamaya devam etmesinde mi acaba. Her şey komplo, her şey Türkiye’nin aleyhine… İşte Başbakan bu psikoloji üzerine iktidarını inşa ediyor. TÜRKİYE KİMSEYİ SEVMİYOR Bilgi Üniversitesi’nden Emre Erdoğan’ın PEW Global ve diğer kaynaklardan derlediği verilere göre Türkiye genellikle diğer ülkelere hiç olumlu bakmıyor. En olumlu baktığımız Pakistan bile yüzde 35’i aşamıyor. İkinci sırayı yüzde 30 ile İran alıyor. ABD hakkında pozitif düşünenler ise sadece yüzde 19. ABD’ye olumsuz bakışta Türkiye, Mısır, Pakistan ve Ürdün ile küresel sıralamanın sonundaki grupta yer alıyor. Araştırmanın yapıldığı ülkelerde, ABD, Rusya, Çin, İran ve AB’ye karşı tavrın ölçülmesinde de Türkiye bu beşliye karşı en olumsuz bakan ülkelerin başında geliyor. Türkiye’de görüşülen kişiler sayılan beş ülkeden ortalama 3.1’i hakkkında olumsuz yargı belirtmiş. Uluslararası araştırmalardan bir diğeri olan ve 20’den fazla ülkede yapılan BBC GlobeScan’ında verileri de PEW’in verilerini doğruluyor. Türkiye diğer uluslara karşı belirgin derecede negatif, şüpheci bir tavırla diğer ülkelerden farklılaşıyor. 2007’den beri düzenli olarak yapılan bu araştırmanın son ayağında Türkiye’nin 17 ülke hakkkındaki pozitif algı puanı 3.5. Diğer ülkelerin pozitif algı ortalaması ise 10.3. Yani diğer ülkelere küresel ortalamanın nerdeyse 3 misli daha olumsuz bakıyoruz. Türkiye’de öteden beri güçlü bir ABD ve İsrail karşıtlığının varlığı bilinir. Ama farklı kaynaklardan yapılan küresel araştırmalar, negatif algının bu iki ülke ile sınırlı olmadığını, diğer ülkeler hakkında da dünya ortalamasının çok üzerinde olumsuz bir tutuma sahip olduğumuz ortaya çıkıyor. ULUSLARARASI HUKUKA SAYGIMIZ YOK Bir başka küresel araştırma olan PIPA-WPON tarafında yürütülen bir araştırmada da “hükümetlerin her koşulda uluslararası hukuka uyması mı, yoksa ülkenin çıkarına olmadığı durumlarda uluslararası hukuk kurallarını yok sayması mı gerektiği” sorulmuş. Araştırmaya katılan 24 ülkenin ortalaması 21 puan çıkmış. Bir başka deyişle ülkeler ağırlıklı olarak uluslararası hukuka saygı gösterilmesi gerektiğini söylemiş. Türkiye sıfır puanla 24 ülke arasında Pakistan ve Meksika’dan sonra üçüncü sırada geliyor. Aynı araştırmalara göre Türkiye uluslarası kurumlara güvenmiyor. Türkiye’nin AB’ye güven açısından 32 ülke arasında 26. Sırada geliyor. BM söz konusu olduğunda Türkiye güvensizlik açısından ortalamanın çok üzerine çıkıyor. Müslüman ülkelerden bile iki kat daha fazla BM’ye güvensizlik söz konusu. TÜRK’ÜN YALNIZLIĞI, İSLAMIN MAZLUMLUĞU Ulusal kimliğini “dış düşmanlar”, “emperyalist güçlerin oyunları ve tehditleri”, “bizi bölmek isteyenler” gibi temaların üzerine kuran Türkiye’de diğer ülkeler hakkkında olumsuz algılar zamanla kökleşti, dindarıyla, laikiyle toplumun tüm katmanlarını sardı. Diğer toplumları sevmeyen bir toplum haline geldik. Müslüman ülkelere dahi başka ülkelere negatif algıda fark atmamız sorunun dinden çok kültürel kimlikte olduğunu işaret ediyor. Yöntem Araştırma’nın yaptığı bir araştırmada küreselleşmenin “çoğulcu, dünyalılaşma” etkisine karşı Türkiye’nin bu etkileri umursamayan, içe kapanık ülkelerin başında geldiğinin ortaya çıkması bir başka anlamlı gösterge. Dış gelişmelere ilgi duymayan, uluslararası kuruluşlara hiç güvenmeyen toplumu işte bu yüzden laikiyle, muhafazakarıyla “Batı, ABD, İsrail karşıtı” ya da “komplo teorileriyle” etkilemek pekala mümkün hale geliyor. Muhalefet de “emperyalistler”, “kutsal ittifak”, söylemini kullanmıyor mu hala. Kısacası toplumun ortak paydası negatif algılar, tutumlar üzerinde şekilleniyor. Pozitif, yenilikçi, uzlaşmacı algılarda ise paydaşlık çok düşük. Başbabakan Erdoğan işte Cumhuriyet boyunca “işgalci, bölücü, komplocu Batı’dan gizli açık nefret eden” bir toplumun damarına basıyor. Erdoğan’ın Gezi ile ilgili “Dış komplolar” söylemi bu yüzden kendi seçmeninde inandırıcı olabiliyor, ulusalcıların AKP’nin 2002’de iktidara gelmesinin “ABD komplosu” olduğuna inanmaları gibi. Artık atasözümüz hale gelen “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” yalnızlığının üstüne Başbakan şimdi “şanlı Türkiye” tarihini”, “İslam mazlumluğunu” koyuyor. Kendinden başka dostu olmayan Türkiye’nin içe kapanıklığı, paranoyakça şüpheciliği, endişeli ruh haleti, İslam’ın ezilmişliği, dışlanmışlığı ile entegre edilmeye çalışılıyor. İşte bu da bir “ötekiye” ve “kutuplaşmaya” ihtiyaç duyuyor. Bu damar siyasi olarak çok verimli bir damar…


Güncel

27 Kasım 2013 Çarşamba

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

Milli marşa -gürültüdiyen var

ABD’de kişilerin ve evlerin - hanelerin çevresinde bir dokunulmazlık halkası vardır. O alana girilmez. Girilirse de sorun çıkar. Kişisel alan denen yer budur... Haneler zaten kişinin kalesidir. Bir evin bahçesine izinsiz adım atmanın bile cezası var. Bazı eyaletlerde ev sahibi evin bahçesine izinsiz adım atanı vurabiliyor... İnsaflı davranıp polis çağırıp ilgiliyi gözaltına aldıran da var. Böyle bir ortamda mahallede gürültü yapmak, çevreyi rahatsız etmek, düşünülemiyor. Ya polis gelir ya da kurşun. Birkaç ay önce New Jersey eyaletinde bir mahallede sabah 08’de milli marş duyulmaya başlıyor. Hoparlörle bir yerden ABD Milli Marşı çalınmakta... Mahalleli şaşırıyor. Hatta polisi arayan oluyor: Acil imdat, gelin, birisi gürültü yapıyor! Evet milli marşa gürültü muamelesi yapılıyor... Gelen sesin milli marş olması durumu değiştirmiyor. Beni rahatsız ediyor, durdurun! Sonra arayıp tarıyorlar, ve milli marşın, yakındaki askeri üsten geldiği anlaşılıyor... Üs her sabah 08’de milli marşla bayrak çekiyor. Akşam da hava kararırken yine marşla indiriyor. Bu iki tören, geniş bir alanda, üs dışındaki mahallelerde duyuluyor. Yaklaşık 30 yıl o mahallede o üsle birlikte yaşayanlar, daha önce marş falan duymadıklarını söylüyorlar. ABD ordusunda da bayrak töreni yeni icat edilmedi... Peki değişen ne? Üs onyıllardır bayrak töreni yapıyor, ama ne hikmetse bu töreni daha yeni hoparlörle yaymaya başlamışlar. Esas neden, iç anons sistemi yeni yaptırılmış, ondan. Şikayet üzerine üs, -biz marşı dışarı vermiyoruz, kendi içimizde yayıyoruz- demiş. Ancak şikayet sürüyor... Şikayetlerde - gürültü- dışında gerekçeler de verilmiş: -Ben sivilim. Milli marş askerler için çalıyor, neden beni de uyandırıyorlar? Bu arada askerler hoparlörlerin alarm durumunda üsteki herkesin duyacağı bir düzeye ayarlandığını, mahalleye yayın derdinde olmadıklarını da söylemişler. Ama -İyi komşuluk- ilkesi gereğince itirazları gözönüne alıp, üs çevresinde desibel ölçümleri yapmışlar... Bulguları: Üsten gelen ses normal... Yakındaki ana karayolundaki gürültü daha fazla... İyi de, ahali karayolu gürültüsünden değil, milli marştan şikayet ediyor. Bu arada son birkaç gün marş kesilmiş. Şikayetçiler -Hah ne güzel, şikayet sonuç verdi, kurtulduk- diye sevinirken, Üs - Hayır, durdurmadık. Hoparlör sistemi arızalandı, tamirci çağırdık, gelip onaracak ve sonra marş yayını sürecek- demiş... Onun üzerine başka gerilim... En hayati nokta: Milli marştan -gürültü - diye şikayet edenler için askerler -Kimmiş o vatan haini? Milli marştan ne cüretle rahatsız olursun?- demiyor... Konu ses düzeyi, desibel ve üs öncelikli ihtiyaçlarkapsamında ele alınıyor. Üs -İyi komşu olarak ara formül bulmaya çalışıyoruz- diyor... Öte yanda mahalle içinden -Ben milli marşı duymayı seviyorum, ses kesilmesin, daha da yüksek çalsın- diyenler de var. Bu komşular kendilerini -Yurtsever- diye niteliyor. Ama itiraz edenlere sorsanız, onlar da yurtsever olduklarını söyleyeceklerdir. Zaten en iyisi, yurtseverliğin her dakika teyid ve ilanının gerekmemesi ve başkasının tesciline ihtiyaç duyulmaması... Ve de bütün bu tartışmada, ABD milli marşının 90 saniye sürdüğünü de hatırlamak gerekiyor. Gürültü de sayılsa, keyifle de dinlense, hepsi 90 saniye. Demokrasi zaten 90 saniye için tarafların birbirine katlanması sanatıdır. (Star Gazetesinden alınmıştır)

KILIÇDAROĞLU: WALL STREET JOURNAL GAZETESİ’ NE YAZDI Haftasonu Washington’a gelmeye hazırlanan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Amerikan Wall Street Journal Gazetesi’ne Erdoğan Hükümeti’ni eleştiren çok sert bir makale yazdı

P

AZAR günü aralarında Şafak Pavey, Sezgin Tanrıkulu, Kamer Genç, Aykan Erdemir, Umut Oran, Faruk Loğoğlu, Faik Öztrak gibi partinin önde gelen isimlerinden oluşan 12 kişilik kalabalık bir heyetle 3.5 yıllık genel başkanlık döneminde ilk kez ABD’nin başkenti Washington DC’ye gelecek olan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Amerikan Wall Street Journal Gazetesi’ne Türkiye’deki demokrasinin durumunu anlatan sert bir makale yazdı. Başbakan Erdoğan ve Ak Parti Hükümeti nedeniyle Türkiye’de demokrasinin tehlikede olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşıp hızla otoriter ve mütecaviz bir rejime doğru sürüklendiğini söyledi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın demokraside yeri olmadığını savundu. Journal’ın Pazartesi akşamı yayına koyduğu, “Türkiye’nin demokrasisi neden tehlikede?” başlıklı makalesinde Kılıçdaroğlu özetle şunları söyledi: Yoldaki bütün tümseklere rağ-

men, 1946’daki başlangıcından beri Türkiye’deki demokrasi yarım yüzyıldır ayakta kalmayı beceriyor. Ancak sistem bugün iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun liderinden dolayı şimdiye kadar karşılaştığı en ciddi zorlukla yüz yüze. Ülkemiz hızla, işleyen bir demokratik rejimden iktidardaki tek bir kişinin keyfi etrafında inşa edilmiş, alenen otoriter ve mütecaviz

bir rejime doğru sürükleniyor. 2002’den beri Türkiye’yi yöneten AKP liderliği, politik amaçlar için Sünni ideolojiyi kullanarak sistemli bir biçimde demokrasimizin altını oyuyor. Türk Anayası’nda belirtilen kuvvetler ayrılığı ilkesi, göz göre göre bir kenara itildi. Yargı artık bağımsız değil ve yasama da rutin bir biçimde Başbakan’ın emirlerini yerine getiriyor.

OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen sene yaptığı gibi kuvvetler ayrılığını bir sistem hatası olarak tanımlayan ve parlamenter çoğunluğu istediği gibi yönetme yetkisi olarak gören bir liderin demokraside yeri yoktur. Tarih bize, demokrasinin araçlarıyla kontrol edilip dengelenmedikleri zaman demokratik yollarla seçilen liderlerin bile diktatörlere dönüşebildiklerini söylüyor. Partim CHP, Türkiye’de gerçek demokrasi ve temel özgürlüklerin tamiri için çalışmaya kararlıdır. Bu da, siyasal sistemi aşağıdan yukarıya değiştirip, siyasi katılımcılığı artırıp, kadın ve gençleri güçlendirme yoluyla Türkiye’deki temsili demokrasiyi yenilemeyi gerektirir. CHP’nin amacı, ABD’ye yapacağım ziyarette Amerikalı dostlarımla da detaylarını paylaşacağım bir vizyon olarak, herkes için eşit haklar ve ulusal dayanışmaya dayalı bir birlik duygusunu yeniden inşa etmektir. Tolga TANIŞ / WASHINGTON -HÜRRİYET)

‘Yurtdışındakiler küresel

etkin bir ülke simgesi’

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yurtdışında yaşayan vatandaşlarına yüklediği misyonu 2014 yılı arifesinde dış politikayı özetleyen kitapçıkta açıkladı. Davutoğlu imzasını taşıyan kitapçıkta, “Bir devletin sınırları dışında yaşayan vatandaşlarının bulunması küresel ölçekte etkin bir ülke olma ideali açısından büyük önem taşımaktadır” denildi YILDIZ YAZICIOĞLU ANKARA-POSTA212

D

ışişleri Bakanlığı 2014 yılı bütçe görüşmelerinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasına ilişkin yol haritasına dair ipuçları da verildi. Bu amaçla hazırlanmış kitapçıkta, yurtdışındaki Türkiye vatandaşları da unutulmadı. Yurtdışında yaşayan vatandaşlar ile Türkiye’nin küresel etkin varlığını ortaya koyduğu belirten Dışişleri Bakanlığı, gurbetçileri ve başka ülke vatandaşı olmuş Türkiye kökenlileri şöyle tarif etti:

200 BİN KİŞİLİK BAĞ “Nitekim dünyanın dört bir tarafına uzanmış ve diğer ülkelerde hayat kurup kültürünü yeni coğrafyalara taşımış vatandaşlarımız bizim açımızdan büyük bir değer ifade etmektedir. Yurtdışında yaşayan vatandaş-

larımız bulundukları ülkelerin sosyal, siyasal ve ekonomik yaşamlarına önemli katkılarda bulunurken, aynı zamanda ülkemizle o ülke arasındaki bağları da güçlendirmektedirler.” Bu tarif açısından bakıldığında, ABD’deki Türkiye kökenliler ve vatandaşlar, iki ülke arasındaki en önemli köprüyü oluşturuyor. Kanada ile birlikte ABD’de yaşayan vatandaş sayısı ise, 200 bin olarak açıklandı. Yurtdışında yaşayan toplam nüfus ise 5 milyon 500 bin civarında olarak kaydedildi. Yurtdışındaki Türk toplumu arasında iletişim ağını güçlendirmek gerektiği de ifade edilerek, etkin sivil toplum kuruluşları oluşturmalarının ise teşvik edildiği de anlatıldı.

yeti’nde büyükelçilikler kuruldu. Latin Amerika coğrafyasında Türkiye, 11 büyükelçilik ve 1 başkonsolosluk ile temsil edilmeye başladı. Dünyada dış temcilik sayısına göre ülkeler sıralamasında 221 temcilik ile Türkiye 7’nci sıraya yükseldi. Fransa 271, ABD 266 ve Çin 256 temsilik ile ilk üçte yer alıyor.

YSK İLE ÇALIŞILACAK Dışişleri Bakanlığı 2014 yılı bütçe ödeneği kitapçığında ise, “konsolosluk.net” sistemini iyileştirme çalışmalarına da devam edileceği açıklandı. Bunun yanı sıra gelecek yıl genel seçimlere hazırlık yapılması amacıyla Yüksek Seçim Kurulu’nca verilecek görevler nedeniyle gerekli düzenlemelere başlanacağı kaydedildi. Bu gerekçelerle birlikte Dışişleri Bakanlığı, yurtdışındaki vatandaşları da kapsayan tüm çalışmaları için 2014 yılı bütçesini ise 1 milyar 868 milyon 612 bin Türk Lira olarak TBMM’ye sundu.

LATİN AMERİKA’YA ÖZEL İLGİ Ayrıca Türkiye, son dönemde Amerika kıtasında güney ülkelere yönelik diplomatik temaslarını da arttırdı. Peru, Kolombiya, Ekvator, Panama ve Dominik Cumhuri-

‘Hiçbir TC Bakanı, El-Kaide

SEMPATİZANI DEĞİLDİR’ ANKARA –POSTA 212)

HABER

Barışçıl gösteriler sürekli olarak polis şiddetiyle karşılaşıyor. Yaygın boyuttaki telefon dinlemeleri de hayatın bir parçası. Bu arada ülke mezhepsel, etnik ve cinsiyet ekseninde giderek kutuplaşıyor. Hükümet, ailelerin kaç çocukları olması gerektiğini, çocukları nasıl büyütüp eğitmek gerektiğini, toplum içinde nasıl davranılacağını ve ne giyip ne yiyip ne içileceğini topluma dikte etmeye çabalıyor. Yaşam şekline bu ağır müdahaleye reaksiyon, sonunda ülke genelinde yaz boyunca ortaya çıkan gösteriler oldu. Hükümet ise birçok ölüm ve binlerce yaralanmaya sonuçlanacak şekilde biber gazı ve diğer kimyasal maddeler kullanarak göstericilere karşı şiddetli bir müdahalede bulundu. Bunların hepsi basit bir gerçek anlamına geliyor: Türkiye’nin mevcut hükümeti sadece görüntüde demokrat. Demokrasinin aksesuvarları var ama aslında sistem diktatörlük yöntemleriyle işliyor.

T

BMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki Dışişleri Bakanlığı bütçe görüşmeleri oldukça gergin dakikalara sahne oldu. CHP’li milletvekilleri Bakan Davutoğlu’nu hazırladıkları “0 Sorun Karnesi” başlıklı dev

bir afiş ile karşıladı. Karnede, Türkiye’nin AB ile ilişkilere 1, Irak’a 1, İran’ 2, Mısır’la olan ilişkilere 0 puan verilirken, Suriye notu ise -5 olarak dikkat

çekti. Davutoğlu, “Siz hala bunlarla mı uğraşıyorsunuz diyerek karneyi gülümseyerek karşıladı. Ancak ilerleyen saatlerde muhalefet sıralarıyla Davutoğlu arasında gerilimli anlar başladı. Bakan Davutoğlu, sunuş konuşmasında, ‘komşularla sıfır sorun’ ilkesine ilk başta muhalefet tarafından eleştiriler getirilmesine karşın sonra bu ilkeye sahip çıkıldığını gözlemlediğini belirterek, “Komşu ülkeler kendi içerisinde kriz yaşamadıkça zaaf göstermemiştir” dedi. Ancak Türkiye açısından Suriye, Güney Kıbrıs ve Ermenistan ile sıkıntılı ilişkiler yaşandığını da ifade etti. EL-KAİDE ELEŞTİRİLERİ... Muhalefet cephesindeki itirazlar

ise özellikle Suriye başlığı altında gerçekleşti. BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Kürtler olarak Dışişleri Bakanlığı’nın Suriye’deki Rojava bölgesine yönelik dış politikasından rahatsızlık duyduklarını anlattı. Kürtçe ‘sıfır’ anlamındaki ‘zero’ kelimesini kullanarak dış politikaya ilişkin görüşünü “Zero değil bin kere zero” diyen Kaplan, El-Kaide bağlantılı gruplara destek verildiği iddiasını gündeme taşıdı. Kaplan, “Kelle kesen adamlara Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla silah verilmemesi lazım bu sadece dış politika hatası değil içinize de hata yapmış olursunuz Türkiye üzerinden silahlı gruplarca halen geçiş yapılması, bu gruplara lojistik destek verilmesi saygın bir Türkiye ile bağdaşmıyor” dedi.


Güncel

Aydoğan Vatandaş Hizmet Hareketi’nin oyları nereye gidecek? TÜRKİYE’DE yaşanan dershane tartışmasıyla birlikte sıkça sorulan bir soru bu. Cemaat CHP’ye oy verir mi? Cemaat, İstanbul’da Sarıgül’ü destekler mi? Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı bundan bir yıl kadar önce yaptığı yazılı açıklamada, Hizmet hareketinin bütün partilere eşit mesafede olduğunu, partilere yaklaşım konusunun demokrasi, evrensel hak ve özgürlükler bağlamında olduğunu anımsatmıştı. Hizmet bugün de aslında farklı bir noktada değil. Hizmet hareketinin, AK Parti Hükümetinin göreve gelmesinin ardından demokratikleşme adımlarını desteklediği sır değil. Ancak son yıllarda Başbakan Erdoğan’ın bir tür otoriterleşme eğiliminde olduğu ve bunun da Türkiye’nin iç ve dış siyasetine etki ettiği de sıklıkla ifade edilen bir başka gerçek. Bu bağlamda Dershanelerin devlet gücüyle kapatılmak istenmesi demokratikleşme sürecinde bir geriye gidiş olarak karşımıza çıkıyor. Başbakan Erdoğan’ın çok sayıda anket şirketiyle çalıştığını biliyoruz. Dolayısıyla attığı her adımı aynı zamanda oy bağlamında da değerlendiren Erdoğan’ın -varsa eğer-Dershanelerin kapatılmasının önümüzdeki seçimlerde olumsuz bir etkisinin olmayacağını değerlendirmesi kanımca eksik bir değerlendirmedir. Zira, Hizmet hareketine gönül veren milyonlarca insan Dershane tartışmasıyla birlikte Türkiye’de bir şeylerin ters gitmeye başladığını değerlendirmeye başlamıştır. Bunun ‘çarpan etkisi’nin olabileceği sanırım göz ardı edildi. Dershane tartışmasıyla birlikte Zaman Gazetesi’nin tirajının 1 milyonu aşması önemli bir veridir. Dahası, Zaman’ın söz konusu tartışmayı sürekli canlı tutması, sosyal medyada yapılan tartışmalar bu konunun hayati öneme sahip olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla Zaman’ın haberleri bile -varsa eğer- söz konusu anket sonuçlarını etkileyebilecek durumdadır. Hiç bir şey haklı bir dava kadar güçlü değildir ve hiç bir şey gerçeğin karşısında uzun sure direnemez. Tıpkı hiç bir şeyin uzun sure gizli kalamadığı gibi. Demem o ki, bu çağda, devlet zoruyla dershane kapatmanın siyasi parti kapatmaktan hiç bir farkı yoktur. Dershane kapatmaya çalışmaya çalışmak tepeden inmeci, toplum mühendisliği uygulamalarını anımsatmıştır. Peki, Hizmet Hareketi bu süreçte oyunu kime verir? Hizmet, hiyerarşik bir organizasyon olmadığı için, hiç kimsenin başkalarının siyasi tercihlerine karışmak gibi bir çabası söz konusu olamaz. Hizmet hareketi son derece eğitimli bir harekettir. İnsanlara hangi partiye oy vereceklerini söylemek bu insanların muktesabatına saygısızlık olur. Diğer bir gerçek ise, Hizmet hareketinde farklı siyasi görüşe sahip insanların da olabileceği gerçeğidir. Seçmen davranışları bir çok ülkede benzerlik gösterir. Dünyanın her yerinde insanlar aynı nedenlerle oy verir. İnsanlar öncelikle kendilerine benzeyen insanlara oy verirler. Bu çerçevede, Hizmet hareketine mensup insanlar da örneğin yerel seçimlerde herkesi kucaklamaya çalışan adaylara oy vermeyi tercih ederler. O yüzden, partiden çok adaylar önem kazanır.

Yeni Anayasa

UMUDU KIRILDI Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) çatısı altında Türkiye Cumhuriyeti geleceğini şekillendirecek yeni Anayasa metni yazımında mutlu sona ulaşılamayacağı ortaya çıktı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 4 siyasi parti grubuna Anayasa Uzlaşma Komisyonu yapısıyla yazım çalışmalarını sürdürebilme imkanı kalmadığını anlatan mektubuna yanıt beklediğini açıkladı YILDIZ YAZICIOĞLU ANKARA-POSTA212

T

ürkiye açısından uzlaşmaya dayalı yeni anayasa yazımı umudunu rafa kaldıracak süreç, geçtiğimiz hafta 14 Kasım'da Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantısıyla başladı. Önceki haftalarda AKP tarafında uzlaşmaya arayışından vazgeçme eğilimi ortaya çıkmış olmakla birlikte Başkan Çiçek, süreci noktalama kararını resmen açıklayan isim oldu. Geçtiğimiz haftaki komisyon toplantısında, aradan geçen 25 aylık süreçte hedeflendiği gibi yeni anayasa yazımında başarı sağlamadığını ifade eden Çiçek, komisyon üyelerine, başarısızlığı üstlenerek bitirme kararı aldığını söyledi. Yeni anayasa hazırlığını yeni bir bina inşaatına benzettiğini kaydeden Cemil Çiçek, "Ana kolonlarında bir anlaşma yok. Çatının kiremitinde anlaştık, bacanın şeklinde belki anlaştık, çatı oluklarında anlaştık ama esas, ana kolonlarda bir anlaşma yok. Olma ihtimali de gözükmüyor. Siyasette kim olacak sorumlu? Vallehi siz partiler olarak hiçbir sorumluluğa girmeyiniz. ‘Meclis Başkanı yapamadı, koordinasyonu yapamadı’ dersiniz" diye konuştu. Cemil Çiçek'in seçim atmosferinde anayasa yazılamayacağı gerekçesiyle komisyon başkanlığını bıraktığını açıkladığı toplantıyla birlikte Ankara'da anayasa krizi baş gösterdi. CHP: AKP OYUN OYNADI Çiçek'in komisyondan ayrılma kararına rağmen CHP, MHP ve BDP milletvekilleri haftaiçi yeniden toplandı. AKP'li üyelerden katılım olmayan toplantı sonrasında CHP'li milletvekilleri Rıza Türmen ve Atilla Kart, uzlaşma masasından AKP'nin kalktığını vurgulayan bir basın toplantısı düzenledi. Cemil Çiçek'in, AKP adına ve doğrudan Başbakan'ın talimatıyla komisyon çalışmalarına son vermek istediğini kaydeden CHP'liler'in temel eleştirisi, AKP'nin ilk günden bugüne içerisinde Başbakanlık Sistemi'ni barındıran kendi taslağını hayata geçirmek amacıyla oyun oynadığı iddiası oldu. CHP'li Atilla Kart, "AKP'nin tavrı nedeniyle kilitlenmiş bir tablo. AKP'nin sunduğu başkanlık modeli nedeniyle yasama ve yürütme müzakerelerini yapamıyoruz. 60 madde dışındaki maddeler AKP nedeniyle

G

ABD’de yaşayan Türk inşaat işçisi İsmail Çekiç (40) çöpte Emmy ödülü buldu. Los Angeles merkezli Academy of Television Arts & Sciences (Televizyon Sanat ve Bilimleri Akademisi) tarafından en iyi dizilere verilen Emmy ödülü heykelciği Brooklyn’in bir mahallesindeki çöpten çıktı. ABD’de yayımlanan New York Post gazetesine konuşan Çekiç, heykelciği evinin yakınlarında dolaşırken tesadüf eseri bulduğunu anlattı. Ödülü geçtiğimiz eylül ayında bulan Çekiç önce ne olduğunu anlamadı. Ancak bundan birkaç hafta sonra Emmy ödül törenini izleyen İsmail Çekiç ödülün değerini fark etti.

İSİM YERİ SÖKÜLMÜŞ Ödülü sahibine geri vermek istediğini söyleyen Çekiç heykelciğin üzerinde isim yazmadığı için kime vereceğini bilmediğini dile getirdi. İsim yazılan kısmın sökülmüş olduğunu söyleyen Çekiç, “Ben de bir müzisyenim. Bir sanatçı olarak bu ödülün gerçek sahibine veya akrabalarına ulaşması gerektiğini düşünüyorum” dedi. Amerikan televizyon akademisi de ödülün gerçek olduğunu onaylayarak, 1950’li yıllarda verilmiş olabileceğini açıkladı. (Milliyet Dış Haberler Servisi)

Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yaklaşık iki yıllık yazılamıyor" dedi. Rıza sı yaptı. Komisyon üyeçalışma süreci boyunca Türkiye’deki Türmen de, "AKP anasi AKP'li Ahmet İyimasivil toplum kuruluşlarından, sendikalardan, meslek örgütlerinden yazılı yas yapım sürecinden ya da, "Masadan kimse anayasa önerilerini aldı. Öneriler tek taraflı olarak vazkalkmamıştır" diyerek, değerlendirildikten sonra yazım geçmiştir. Komisyonönümüzdeki genel seçalışmalarına geçildi ancak bugüne dan tek taraflı çekilmeçimi bir yeni ayayasa dek müzakere edilmiş 172 madsinin bedelini ödememek süreci olarak okumanın deden sadece 60 maddede için meclis başkanını bir mümkün olduğunu söyleuzlaşma sağlandı. rol verilmiştir" diye konuştu. di. İyimaya'nın ifadeleri çerçe-

MHP VE BDP DE TEPKİLİ MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da, komisyon toplantılarına katılmaya devam edeceklerini ve uzlaşmayla anayasa hazırlama kararında geri adım atan parti olmadıklarını vurguladı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın da, "Uzlaşmasız çıkarılacak bir anayasa, halkın değil, AKP’nin anayasası olacaktır" dedi. BDP cephesi de, AKP'nin tek başına hazırlayacağı yeni anayasa metnine karşı olduklarını açıkladı. BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, "Meclis Başkanı'nın komisyonu dağıtıyorum deme gibi bir yetkisi yok. Hangi siyasi parti gelmez ise komisyondan çekilme iradesini ortaya koymuştur. AKP hiçbir öneri koymadan Sayın Meclis Başkanımızın da vasıtasıyla komisyonu bitirmeye çalışıyor. Bu ne şıktır, ne ahlaktır" diye konuştu. AKP SEÇİMLERİ İŞARET ETTİ AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop ise, Pazartesi günkü toplantı ardından "Komisyon yeni anayasa yapımı için bir araç olmaktan çıkıp, anayasa çalışmaları konusunda adım atmanın önünü tıkayan bir komisyon haline gelmiştir" açıklama-

vesinde, AKP'nin ya yeni anayasa sürecini genel seçim takvimine dek erteleyeceği ya da yerel seçimler sonrasında ikili ittifak arayışlarıyla Meclis'ten kendi taslağını geçirmeye çalışacağı yorumuna yol açtı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'ın, "Yeni anayasa defterini kapatmadık, şu anda iklim uygun değil" ifadesi de AKP'nin 'bekle gör' taktiği izleyeceği sinyali olarak algılandı. ÇİÇEK: PARTİLERDEN YANIT BEKLİYORUM TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise, AKP, CHP, MHP ve BDP gruplarına hitaben bir mektup gönderdi. Komisyon çalışmalarında partiler arasındaki karşılıklı suçlamalar ve kırmızı çizgilerden geri adım atılmaması nedeniyle ilerleme sağlanamadığının altını çizen Çiçek, "Sonuç olarak sürecin önemli kazanımlarına rağmen, yeni bir anayasanın tümünde uzlaşmanın olmayacağı, sadece kısmi bir sonucun ortaya çıkacağı açıktır" dedi. Bu ifadeleriyle Çiçek, partilere uzlaşma komisyonu ile yeni anayasa hazırlanamadığı mesajını açıkça iletmiş oldu. Çiçek, son olarak siyasi partilerden mektubuna yanıt beklediğini ancak bu noktada komisyon ile çalışılmasını anlamlı bulmadığını da açıkladı.

olduğum için seçilemem” NEW YORK-POSTA212

çöpte buldu

60 MADDE YAZILDI

Yılmaz Polat Bülent Arınç’a Washington’da protesto WASHİNGTON bugünlerde çok hareketli. AKP’li bakanın biri gidiyor, diğeri geliyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ardından, Başbakan’la arasında fırtınalar esen Bülent Arınç da soluğu Washington’da aldı. Arınç Amerika’da da rahat değil. Erdoğan stresinden uzak, Okyanus ötesinde Fethullah Gülen ziyareti de olmayınca dinlenirim, diye düşündü ama bu kez de protestocular peşini bırakmadı. Arınç, merkezi Türkiye’de olan bir giyim mağazasının açılışını yaptı. Mağazanın önünde toplanan ‘Türk Bayraklı’ ve pankartlı bir grup yurttaşımız tarafından protesto edildi. Arınç’a başka bir protesto da ‘Türkiye’nin Demoratikleşme Süreci’ başlıklı bir konuşma yapacağı Carneige Endownment for International Peace adlı düşünce kuruluşunun önünde düzenlendi. Arınç protesto edilirken, Ulusal Basın Kulübü’nde (National Press Club) ‘Mucize mi, Hayal mi’ başlıklı, Türk ekonomisi konulu bir panel vardı. Turkish Policy Center (TPC) ile Atatürk Society Of America kuruluşlarının ortaklaşa düzenlediği panelde, Gezi Direnişi sırasında tesadüfen İstanbul’da bulunan Steven Cook da siyasi içerikli bir konuşma yaptı. Cook ekonomist değil. Tanınmış bir Orta Doğu uzmanı ve ünlü Council on Foreign Relations adlı düşünce kuruluşunda çalışıyor. AKP’nin ilk dönemlerinde Erdoğan’a destek veren Musevi asıllı Cook’un konuşması bu kez eleştiri doluydu. Cook, AKP Hükümeti’nin anti-demokratik uygulamalarını sert biçimde eleştirdi, ‘Gezi’nin faturasının kendisine (dış kaynaklı- faiz lobicileri, diye) nasıl çıkarılmak istendiğini anlattı. Erdoğan Hükümeti’nin demokrasi söylemleri artık Washington’da inandırıcılığını yitirdi. Kongre’de Türkiye dostu üyelerini ikna etmek bile zor. Demokrat Milletvekili Steve Cohen bu hafta Davutoğlu’yla yaptığı konuşmayı değerlendirirken, “Anti-Semitizm ve insan hakları ihlalleri konusunda iyi şeyler söyledi ama inanması güç “ dedi. Bülent Arınç Washington’dan sonra New York’a geçip, Kuzey Amerika’daki Türk gazetecileri organize edecek bir toplantı yapacak. Toplantıya TRT, Basın-Yayın ve AA genel müdürleri de katılıyor. Toplantıya katılacak ABD’deki gazetecilerin otel ve yol masraflarını hükümet karşılıyor. Türkiye protestolarla, gösterilerle demokratikleşir. Gazetecilerin masraflarını ödeyerek düzenlenen toplantılarla, ısmarlama yazılarla değil. Amerikalılar Merdan Yanardağ, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve onlarca gazetecinin neden tutuklu olduğunu biliyor. Umarız Arınç, Basın Müzesi’nde (Newseum) Türk Basını’nın özgürlükte ancak Afrika ülkeleriyle aynı düzeyde olduğunu görmüştür. (Yurt Gazetesinden alınmıştır.)

“Muhafazakârlık arttı, eşcinsel DİLEK ESKİ BEZİRKAN

Emmy ödülünü

27 Kasım 2013 Çarşamba

iresun’un Bulancak ilçesinden adaylığını açıklayan Türkiye’nin ilk eşcinsel belediye başkan aday adayı Can Çavuşoğlu, AKP ile birlikte muhafazakar yapının ilerlediğini belirterek, bu yapı nedeniyle cinsel kimliğinin seçilmesinin önünde bir engel olduğunu söyledi. Türkiye'nin eşcinsel kimliğini açıklayan ilk belediye başkan aday adayı Çavuşoğlu, muhafazakâr yapının AKP'nin ilk 5 yılında görünür hale geldiğini ve sonraki süreçte de arttığını savunarak, muhafazakarlığın gerilemesi halinde eşcinsel siyasetçi ya da bürokratın olabileceğini ileri sürdü. Eşcinsel kimliğinin yerel seçimlerde seçilmesinin önünde engel olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, "Kadınların bu kadar şiddet gördüğü bir ülkede LGBTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks) bireylerin uğradığı hor görülme, aşağılanma, ayrımcılık, baskı, zulüm ve ölümler önümüzde duran başka bir gerçekliktir" dedi. AKP'nin ilk 5 yılından sonraki süreçte giderek artan muhafazakar yapı nedeniyle bu parti öncesi azınlık durumunda olan muhafazakar yanlılarının çoğunluğa geçtiğini ifade eden Çavuşoğlu, " Görünen o dur ki 12 yıllık AKP iktidarında, burada zayıf ve yetersiz muhalefeti de

unutmamak lazım, Türkiye gittikçe muhafazakarlaşmıştır" diye konuştu. MUHAFAZAKÂR BASKI Toplum üzerindeki muhafazakâr baskının iktidar partisinin ilk yıllarında mahallelerde başladığını savunan Çavuşoğlu, bu baskının askerlerin, yazarların, gazetecilerin Silivri'ye gönderilmesine kadar devam ettiğini söyledi. Etek Can boyu tartışması, içki satışı Çavuşoğlu yasağı, hamile kadınların sokakta özgürce dolaşmalarının engellenmek istenmesi gibi olaylar sonrası Taksim Geziparkı olaylarının patlak verdiğini kaydetti: "AKP bir yandan da Kürt açılımıyla Diyarbakır’da Barzani’yi ağırladı, 'Kürdistan' kelimesiyle tabanındaki milliyetçi kesimi huzursuz etti ve hepsi üst üste gelince kaybettiği oyları toparlamanın peşine düştü. Nitekim önce kızlı-erkekli tartışması yaratıldı, ardından TBMM Başkanvekili kızlarla erkeklerin ortak eğitim görmelerinin sakıncalarından bahsetti. Şimdilik bunlar seçimlere yönelik oy hamleleri gibi gözükse de aslında toplum içerisinde tartışmaya açılan, bir yandan da nabız yoklayan konular. Gerekli kamuoyu oluşturulur ve çoğunluk sağlanırsa, kızlarla erkeklerin ayrı eğitim ya-

pacağı bir modele geçmeyeceğimizin garantisini kim verebilir? Ya da toplu taşıma araçlarında ayrı seyahat etmeyeceğimizin?" ‘SEÇİLEMEYECEĞİMİ BİLİYORUM’ Muhafazakarlığın artması nedeniyle eşcinsel kimliğinin başkan seçilmesinin önünde engel olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, şöyle devam etti: "Kadınlarına bu kadar şiddet uygulayan bir Türkiye’de LGBTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks) bireylerin uğradığı hor görülme, aşağılanma, ayrımcılık, baskı, zulüm ve ölümler önümüzde duran başka bir gerçekliktir. Mantıklı düşünürsek, benim şu an sahip olduğum oy oranı yüzde 2-3 arasında, bu da haliyle seçilmeme yetmez. Ama zaten en baştan seçilme-seçilmeme gibi bir kaygı taşımadığımı üstüne basa basa söylemiştim. Son bir senede Türkiye’de LGBTİ görünürlüğü artmıştır. Buna bireysel eylemler ve dernek, platform gibi oluşumların aktiviteleri büyük katkı sağlamıştır. Artık hemen her şehirde gökkuşağı rengine boyalı bir merdiven görebilirsiniz. Yaklaşan seçimler olmadı bir sonraki, ben olmadım bir başkası muhafazakarlığın gerilemesi halinde bir gün Türkiye’de eşcinsel bir siyasetçi ya da bürokrat olabilir.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

27 Kasım 2013 Çarşamba

YIL: 1 SAYI: 28

SAHİBİ POSTA 212 PUPLISHING LLC ADINA

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

YAYIN DANIŞMANI

HABER KOORDİNATÖRÜ

AHMET BUĞDAYCI

HALDUN ARMAĞAN

EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK – ADNAN ONARAN - ESEN ÜNAL – DİLEK ESKİ BEZİRKAN – AYSEL TAPAN - DEMET DEMİRKAYA - EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİSİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİSİ YILDIZ YAZICIOĞLU AVRUPA KOORDİNATÖRÜ DÜNDAR KEŞAPLI Largo Chigi N.5 00187 / Roma / İtalya OFİS TEL + 39 064 5449 780 CEP TEL + 39 338 5608 792 e-posta: dundarkesapli@posta212.com SAYFA TASARIM ERDAL ÖZBEK – TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR - ERTAN BEZEN İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 – 347 730 42 36 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ ADRES: Hacı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apt. 15/2 34427 Kabataş/Beyoğlu-İstanbul TELEFON +90 212 144 35 35 Fax: + 90 212 244 35 38 e-mail: nese@sria.com.tr POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR


ABD Güncel

27 Kasım 2013 Çarşamba

212’NİN İKİ YAKASI

Haldun Armağan info@haldunarmagan.com

İzaha muhtaç durumdaki kızılderililer! TÜRKİYE beklenmedik bir jest yaparak Kızılderililere 200 bin dolar tutarında bağışta bulundu. Basının tamamen özgür ve bağımsız olduğu Türkiye’de muhabirlik mesleği “haber merkezine iletilen yazılı metinlerin olduğu gibi alıntılanması” konumuna dönüştüğü için de, bu haber herhangi bir ek araştırmaya gereksinme duyulmadan gazetelerde manşet, televizyonlarda önemli bir gelişme olarak yerini aldı. Bir devlet kuruluşu olan Türkiye İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) tarafından iletilen sözkonusu bağışın anlam ve önemi vurgulanırken, Amerika’nın sahip çıkmadığı Kızılderililere su götüren ülkenin Türkiye olduğunu gururla öğrendik. Gerçekten de Oregon’un Warm Springs bölgesinde büyük bir su deposu kurulması için TİKA tarafından 200 bin dolar bağışlamıştı. Sözkonusu miktar, yapılacak deponun maliyetinin yarısını karşılıyordu. Hatta Ankara’dan yapılan bir başka açıklama sayesinde de yardım çekinin bizzat Oregon’daki Kızılderili kabilesinin şefi Moses’e verildiğini öğrendik. Türkiye’nin uluslararası alanda aktif biçimde çalışması ve yardıma muhtaç olanların yanında yeralması elbette sevindiricidir. Ancak bu Kızılderili olayında, Moses’in şefliğini yaptığı Paiute kabilesinin ne derece yardıma muhtaç olduğu meselesi bir yana, yardımın yansıtılış biçimi ve sonrası tamamen “izaha muhtaç” bir konudur. Öncelikle haberin yansıtılış biçimindeki “gerçeklerden uzaklaşma” olgusunu görmezden gelmek imkansız. TİKA yardımı sayesinde Türklerin Kızılderililere sahip çıktığı şeklinde bariz bir mesaj verilmekle birlikte, bu çabanın beyhude olduğunu üzülerek belirtmek gerekiyor. Çünkü Amerika Birleşik Devletlerindeki Kızılderililer kendş kaderlerine terkedilmiş değildir. ABD’nin kuruluş döneminde Kızılderililere yönelik yapılan katliam ve sonrasında yaşatılan acıların telafi edilmesi maksadıyla --buna bir çeşit resmi özür de denebilir-- Kızılderili kabilelerin bulundukları bölgeler, tıpkı bizdeki SİT alanları gibi koruma altında tutulmakta ve önemli mali ayrıcalıklar uygulamaktadır. Bunların başında Kızılderili kabilelerinin yaşadığı alanların çevresel koruma altında olması, Kızılderililerden vergi alınmaması ve belli başlı eyelet gelirlerinin doğrudan Kızılderili kabilelerine aktarılması gelir. Koruma çabası bunlarla sınırlı kalmaz. Kızılderili kabileleri idari, mali ve yargısal alanlarda öncelikli muamele görür ve diğer Amerikalılara tanınmayan belirli imtiyazlara sahiptir. Amerika’nın belli başlı eyaletlerindeki kumarhanelerin tüm gelirleri o bölgede yaşayan Kızılderililere aktarılmaktadır.

İNTERNET TERÖRİZME DE FIRSATLAR SUNUYOR (!)

Radikal ve terörist gruplar faaliyetlerini online ortama kaydırıyorlar. Yapılan bir araştırma İnternet’in tehlikeli bir şekilde radikal, fanatik gruplar için de bir platform haline geldiğini gösteriyor AHMET BUĞDAYCI

En çok ‘Bomba yapımı’ araştırılıyor

NEW YORK - POSTA212

D

ijital dünya sınırsız bir özgürlük ve iletişim yaratırken bu özgürlükler “karanlık amaçlara da fırsatlar” sağlıyor. İnternet terör amaçlı radikal gruplara işbirliği, iletişim ve kendilerine taraftar toplama, propaganda, hatta terör eylemini gerçekleştirme imkanları veriyor. ABD’nin en büyük düşünce kuruluşlarından biri olan aynı zamanda CIA’ye yakınlığı ile bilinen Rand Corporation’un internet bazlı suçlularla görüşerek, mahkeme ve polis kaynaklarını inceleyerek yaptığı yaptığı bir araştırma İnternet’in radikalleşme ve terör potansiyelini gözler önüne seriyor. Rand Corporation’un yaptığı araştırma ilginç ve ürpertici gerçekleri ortaya koyuyor.

15 KİŞİ TUTUKLANDI Araştırmaya göre radikal ve terörist gruplar güvenlik amacıyla aktivitelerini kamusal alanlardan kişisel bilgisayarlara ve tabletlere kaydırdılar. Bu da radikal eylemcilerin giderek daha “anonim, gizli” bir niteliğe bürünmesine yol açıyor. İngiltere’de son bir yıl içinde 15 kişi “İnternet terörizmi” gerekçesiyle tutuklandı. Tutuklanan 15 kişinin 9’u cihadcı İslami gruplardan ve de aşırı sağcılardan oluşuyor. İnternet’te şüpheli taramalar yapanlardan bir tutuklunun El Kaide

İnternet aşırı görüşlere de toplumun geri kalanına sunduğu imkanları sunuyor. Araştırmaya göre 2013’te Google’da radikal fikirlerin yayılması veya eylem amaçlı bilgilenme sıklığı şu şekilde gerçekleşiyor: Araştırılan terim “Bomba nasıl yapılır” “Salafi yayınları” (*) “Kafa kesme videoları”

Kaç kez araştırıldığı 1,830,000 46,200 257,000

(*) Cihad yanlısı aşırı İslami gruplar

luğun her an her yerde erişebildiği internet, aynı fikirdeki insanların iletişimine, bilgi alışverişine ve dolayısıyla radikalleşmesine fırsatlar yaratıyor. Ayrıca da radikalleşmenin fiziksel bir temas olmaksızın hızlanmasına elverişli bir ortam sunuyor. bağlantılı olduğu tespit edilirken, diğer beş tutuklamanın suçu önleme amacıyla yapıldığı bildirildi.

RADİKALLEŞME FIRSATI Araştırma sonuçlarına göre, artık dünya yüzeyinde büyük çoğun-

YANKI ODASI EFEKTİ İnternet radikal, aşırı düşüncelere sahip insanlar için birbirlerinin seslerini duyup hızla güçlenecekleri bir “yankı odası efekti” yaratıyor. Son bir yıl içinde İnternet’in bu amaçla kullanımı çeşitli Avru-

pa ülkelerinde de mahkemelerin harekete geçmesine yol açtı. Belçika’da bir mahkeme geçtiğimiz yıl internette kilit sözcüklerin araştırılmasından yola çıkarak El-Kaide bağlantılı beş kişiyi tutukladı. Amsterdam’da da internette patlayıcı madde yapımını araştıran bir kişi tutuklandı. Araştırmanın yapıldığı İngiltere’de hükümet, İnternet’in bu amaçlarla kullananlara karşı önlem almak için “filtrele-

me” şirketleri ile çalışıyor. Bu tür şirketler terörizm kapsamına girecek mesajlaşmaları tespit edip güvenlik güçlerine bildiriyorlar. İngiltere’de bu amaçla 2010 yılında faaliyet göstermeye başlayan CTIRU, bu tür radikal online iletişimin ağırlıklı olarak Facebook, Twitter, Blogger ve Blogspot üzerinden yapıldığını tespit etti. Diğer yandan İnternet servis sağlayıcı firmaları ve Your Tube gibi teknoloji şirketleri de söz konusu içeriği araştıranların kimliğinin belirlenmesine yönelik programlar geliştiriyor.

“Kızılderililere bile su götürdük” diye siyasi malzeme yapılan Oregon’daki kabilenin durumuna ise yakından bakmakta fayda var: Oregon eyaleti içinde toplam üç konfedere kabileden oluşan Kızılderili, yani yerliler yaşıyor. Bu çerçevede Kızılderililerin konfederasyonuna ait ticari faaliyet içinde olan ve gelir kaynağı anlamında büyük hacimlere sahip işletmeler mevcut. Bunlar otelcilik, kumarhane, Warm Springs orman ürünleri ile enerji ve su şirketleri. Kabileler bu işletmelerin gelirlerini topluyor ve tekrar hatırlatalım, vergiden muaf tutuluyorlar. Geliri Kızılderililere giden su ve enerji şirketinin faaliyetleri arasında sahip olduğu bir baraj da bulunuyor. Uzun sözün kısası, eğer amaç bir su deposu yapmak ise, Oregonlu Kızılderililerin yardıma ihtiyaçları olduğunu söylemek epey zor. Şirketlerin ticari faaliyetinden ve kumarhanelerden gelen paralarla herhalde bir su deposu değil, yeni bir baraj bile inşa edebilecek düzeydeler. Nihayetinde federal hükümet kendilerine “ne haliniz varsa görün” dememiş, başta finansman desteği ve vergi muafiyeti olmak üzere önemli ayrıcalıklar tanımış durumda. Yine de yardım elini uzatmanın asaletinden hareketle, yapılan bu bağışla öğünmek mümkün elbette. Ancak şu soruyu sormadan geçmek olmaz: Tatlı su kaynaklarını, göllerini, ırmaklarını kurutan, suyunu ticarileştirip uluslararası tekellere satmış olan Türkiye, Kızılderililere su götürürken kendi halinin de farkında mı? Dünyanın doğa ve çevre konusunda en saygın yayın organlarından biri olan National Geographic, geçenlerde Türkiye’deki su kaynaklarının durumuna ilişkin detaylı bir rapor yayınladı ve deyim yerindeyse “içler acısı” manzarayı rakamlarla gözler önüne serdi. Yalnızca birkaç başlığı hatırlatalım: Türkiye’de son 20 yılda kuruyan (kurutulan) tatlı su kaynaklarının toplamı 2 milyon metre küp seviyesinde. Bir başka deyişle, kuruttuğumuz göllerin toplamı Marmara Denizi’nin iki katı büyüklüğüne karşılık geliyor. Göller birer birer kururken dereler de aynı durumdan payını almış. HES projesiyle özel sektöre satılmayan dere kalmamış durumda. İçme sularının kaynağı olan dağlar, maden şirketlerine satılmış. Son rakamlara göre 40 binden fazla şirkete maden ruhsatı verilmiş. Ormanlarımızın ne hale geldiği, en başta çevre yolu ve köprü inşaatı diye diye nasıl birer beton çöle dönüştüğü ise ayrı bir yazı konusu olur. Göllerini kurutan, varolan su kaynaklarını ve doğasını durmaksızın ve kararlı biçimde kirleten bir konumdayız maalesef. Sürdürülebilir bir çevre politikası belirleyip, taviz vermeden uygulamaz isek, gün gelip de çevresel tükenmişliğimize acıyan Kızılderililerden yardım eli uzatılırsa şaşırmayalım.

İran ile nükleer anlaşma sağlandı Uluslararası toplum ve İran, Tahran’ın nükleer programı nedeniyle yaklaşık 20 yıldır süren anlaşmazlıkta tarihi bir adım attılar. Ve kapsamlı bir anlaşma öncesi, aralarında altı aylık geçici bir mutabakat sağladı rası toplum ve İran’a kapsamlı bir nihai anlaşma için altı CENEVRE - POSTA212 ay süre tanıyan ara anlaşma merika, Rusya, Çin, uyarınca İran’ın nükleer Almanya programını büyük oranİngiltere, Fransa ve Almanya ile İran arada durdurması, elindeki Fransa sında Cenevre’de süyüzde 20 zenginleştirilİngiltere ren müzakerelerde miş uranyumu sıfırlamaİran’ın nükleer progsı, denetimleri genişletmeramı konusunda ilk si, uluslararası toplumun da kez bir anlaşmaya varıldı. Buna bunun karşılığında İran’a göre İran nükleer programını bü7 milyar dolar olacağı yük oranda donduracak. Uluslahesaplanan bir yaprarası toplum da bunun karşılıtırım hafifletmesine ğında İran’a 7 milyar dolar olacağı gitmesi öngörüldü. hesaplanan bir yaptırım hafifletGÖRÜŞMELER mesine gidecek. Hafifletmeler araGERGİN GEÇTİ sında Türkiye’yi yakından ilgilenİsviçre’nin Cediren İran’a altın ve değerli maden nevre kentinde, ön satışı da var. görüşmeler hariç Çarİran’da Hasan Ruhani’nin şamba gününden beri ikinci Ağustos’ta cumhurbaşkanı seçilturu yapılan ve büyük ölçüde AB mesinin ardından başlayan ve Dış İlişkiler Temsilcisi Catherine İran’la ABD liderlerinin Eylül’deAshton ile İran Dışişleri Bakaki Birleşmiş Milletler Genel Kurul nı Cevad Zarif arasında süren toplantıları sırasında 1979 İran İsmüzakereler son ana kadar lam Devrimi’nden beri tarihte ilk çok gergin geçti. Cuma akkez birbirleriyle iletişim kurmaşamı, hafta sonu progralarına kadar varan yumuşama mını boş bırakan ABD dönemi bugün ilk somut sonuDışişleri Bakanı John cunu doğurdu. Ve P5+1 (Uluslara-

İLHAN TANIR

A

Bu anlaşmayla İran’a uygulanan ambargoda 7 milyar dolarlık bir hafifletmeye gidilecek. Hafifletmeler arasında Türkiye’yi yakından ilgilendiren İran’a altın ve değerli maden satışı da var. Öte yandan İsrail, anlaşmayı ‘Tarihi hata’ olarak nitelendirdi

Kerry’nin Cenevre’ye gideceğinin açıklanmasının ardından ise çözüme çok yaklaşıldığı düşünüldü. Ancak tansiyonun çok yüksek olduğu Cumartesi, bir ara görüşmelerin tıkandığı bilgisi geldi. Ashton’ın sözcüsü Michale Mann’ın sabaha karşı TSİ 03.55’te Ashton’ın ağzından yazdığı tweet mesajı ise dünyaya bekklenen haberi verdi: “E3+3 (Almanya, Fransa ve İngiltere’den oluşan üç AB ülkesi ve ABD, Rusya, Çin) ve İran arasında bir anlaşmaya vardık.”

UMUT VERİCİ GELİŞME ABD’nin 1996’tan beri İran’a yaptırım uygulamasıyla sonuçlanan ve Tahran Yönetimi’ne sadece petrol alanında ayda 5 milyar dolarlık bir külfet getirdiği he-

İran

saplanan, İran Merkez Bankası’nın dünya finans sisteminden izole edilmesine neden Amerika olan kriz, bölge istikrarı için Rusya son 20 yıldır Çin elde edilen en umut verici gelişmelerden biri olarak görülüyor.

kat sağlanana kadar hiçbir anlaşma olmayacak. Kapsamlı, barışçıl bir anlaşmayı başarmak için gerçek bir şansımız var ve bunu test etmemiz gerektiğine inanıyorum. Kolay olmayacak. Önümüzde büyük zorluklar var. Ama ülkeler arasında daha geniş bir barış, güvenlik ve işbirliğinin olduğu bir dünya için güçlü ve ilkeli diplomasiyle ABD üzerine düşeni yapacak.”

DAHA GÜVENLİ BİR DÜNYA ABD Başkanı Obama da, anlaşmanın ardından Cumartesi gecesi apar topar TV ekranlarına çıktı ve Amerikan halkına yedi dakikalık kısa bir zafer konuşması yaptı. Bütün gece Beyaz Saray’da Ulusal Güvenlik Danışmanlarından Tony Blinken, Ben Rhodes ve Genel Sekreter Denis McDonough ile durumu değerlendiren Obama, “Bugün diplomasi daha güvenli bir dünyaya doğru yeni bir yol açtı” dedi.

İSRAİL: TARİHİ HATA İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran ile P5+1 (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) ülkeleri arasında varılan nükleer anlaşma için “tarihi hata” yorumunda bulundu. Netanyahu, “Dünya artık daha tehlikeli bir yer haline geldi” dedi .

BARIŞ, GÜVENLİK, İŞBİRLİĞİ İran’ın bu şansı değerlendirmesi gerektiğine dikkat çeken Başkan Obama şöyle kouştu: “Bu müzakerelerde her konuda mutaba-

ASKERİ MÜDAHALE Netanyahu, İsrail’in kendi kendini korumak için gerekirse İran’a karşı askeri harekat düzenleyebileceğini açıkladı. Yapılan anlaşmanın yetersiz olduğu konusunda uyarıda bulunan İsrail Başbakanı, İran’ın nükleer silah geliştirmeye çalıştığına inandıklarını belirtti.


Göçmenlik

27 Kasım 2013 Çarşamba

Göçmenlik yasası parçalara ayrılsın Temsilciler Meclisi sözcüsü John A. Boehner, Göçmenlik Yasa Tasarısı’nın bu yıl için unutulması gerektiğini ama yasanın ‘tamamıyla ölü olarak değerlendirilemeyeceğini’ açıkladı

T

(NEW YORK –POSTA 212)

emsilciler Meclisi sözcüsü John A. Boehner, Cumhuriyetçi kongre üyeleriyle görüştükten sonra yaptığı açıklamada, Göçmenlik Yasa Tasarısı’nın bu yıl çıkmasının mümkün olmadığını söyledi. Boehner, Obama’nın bu yıl için belirlediği zamanlamanın kendilerini bağlamadığını, Senato’nun yasal statüde olmayan göçmenleri yasal hale getiren ve göçmenlik sistemini tekrardan belirleyecek yaklaşımına şiddetle karşı çıkmaya devam edeceklerini açıkladı. KAPSAMLI YASALARA ŞÜPHECİ YAKLAŞIM Boehner, açıklamasında sağduyuya göre hareket edeceklerini ve göçmenliği nasıl ele alacaklarında temel çizgilerinin adım adım gitme olduğunu vurguladı. Boehner, “Obama’nın yasanın adım adım gerçekleştirilmesine yönelik yaklaşımlarının karşısına dikilmeyeceğini açıklamasından mem-

nuniyet duyduğunu” söyledi. Boehner, “Amerikalılar, büyük, kapsamlı yasa tasarılarına karşı şüpheciler, doğrusu da öyle olmalılar” dedi. Ancak siyasi yorumcular Boehner’in yorumunda, Obama’nın konuşmasında bazı husuları kaçırdığınını ileri sürüyor. “ÖZÜNE ZARAR VERMESİNLER” Obama, tasarının Cumhuriyetçilerin arzu ettiği gibi parçalara ayrılarak geçmesine karşı olmadığını, ancak her parçanın içeriğinin küçültülmemesi kaydıyla bu yönteme karşı çıkmayacaklarını söyledi. Obama,Wall Street Journal’a verdiği demeçte, ” Eğer bu yasayı beş parçaya bölmek istiyorlarsa, bu parçaların özlerine dokunulmadığı sürece, bunun nasıl olacağı beni ilgilendirmiyor” diye konuştu. Obama, “Bir şekilde bunu yapmak zorundayız. Cumhuriyetçilerle yaptığımız bir konuşmada, aramızdaki mesafenin o kadar da büyük olmadığını gördüm. Dolayı-

sıyla Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçiler’in kendilerini yasa konusunda rahat hissetmelerini ve bizimle orta noktada buluşmalarını sağlamak istiyorum” dedi. Temsilciler Meclisi Azınlıklar Lideri Nancy Pelosi, Boehner’den, Cumhuriyetçiler’in arzu ettiği gibi yasanın parçalara ayrılmış şekilde Senato’ya göndermesini talep etti. Pelosi, parçaların Senato ile yapılacak bir toplantıda değerlendirilmek üzere biraraya getirilmesini önerdi. Cumhuriyetçiler içinden de Boehner’in yasanın parça parça geçirilmesi yaklaşımının bir an önce hayata geçirilmesini isteyen sesler yükseliyor.

Vize piyangosunda büyük sahtekarlık

GÖÇMENLER SANDALYE SAYISINI DEĞİŞTİRİYOR Göçmenler, Temsilciler Meclisi’nin dağılımında farklılıklar oluşturuyor. Bu da önümüzdeki seçimlerde Indiana, Oregon ve Virginia’nın birer sandalye kaybetmesine neden olacak

(NEW YORK-POSTA212) Temsilciler Meclisi’ndeki temsilci sayısı belirlenirken hükümet, ülkenin tüm sakinlerini sayıyor. Amerikan vatandaşları, yeşil kart sahipleri, misafir statüsündeki çalışanlar, yabancı öğrenciler ve yasal statüde olmayan göçmenler. Göçmenler, Temsilciler Meclisi’nin dağılımında farklılıklar oluşturuyor. Yeni göçmen yasası çıktığında Amerika’nın seçmen dağılımı şöyle değişecek: 2020’ye kadar mevcut trendlere göre 7 milyon yeni vatandaş daha ülkeye entegre olacak, bu da Temsilciler Meclisi’nde Indiana, Oregon ve Virginia’nın birer sandalye kaybetmesine, New York’un bir, Kaliforniya’nın ise iki sandalye kazanmasına yol açacak.

Amerika’nın her yıl dünya genelinde düzenlediği vize piyangosunda kazanma şansı 80’de bir. Ancak Ukraynalı çetelerin büyük sahtekârlıklar yaparak bu piyangoyu istedikleri kişilere kazandırdıkları ortaya çıktı (NEW YORK –POSTA 212)

A

merika’nın her yıl dünya genelinde düzenlediği vize piyangosunda birtakım çetelerin büyük sahtekârlıklar yaptığı ortaya çıktı. 50 bin göçmenin kazandığı vize piyangosunda özellikle Ukrayna bazlı çetelerin son derece karmaşık bir dolandırıcılık yaptığı gün ışığına çıkıyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ve ABD Ukrayna Büyükelçiliğinin ortak çalışmasıyla açığa çıkan sahtekârlık şu şekilde işliyor: HER YIL 50 BİN KİŞİ Vize piyango programıyla her yıl tüm dünya genelinde 50 bin kişiye yeşil kart veriliyor. Bu programa katılabilmek için Çin, Kanada, Hindistan, Meksika gibi önceden çok büyük sayılarda göçmen gönderen ülkelerin dışında bir ülke vatandaşı olunması gerekiyor. Bu diğer ülkelerin vatandaşlarının, ya lise düzeyinde eğitime veya iki yıl eğitim gerektiren bir işe sahip olması yeterli. 2012 yılında yaklaşık sekiz milyon kişi kendi adlarına başvururken bu kişiler sayıları 5.5 milyon kişiye varan akrabalarını da başvurularına eklediler. Eğer piyango kazanılırsa, birinci dereceden akrabalar da bu

şekilde ABD’ye getirilebiliyor. Başvuru İnternet üzerinden yapılıyor. Hükümet tasadüfi olarak sekiz milyon başvuruyu 100 bine indirgiyor, daha sonra bu başvuruların içinden sahte olanları veya ilişkisiz olduklarını saptadıklarını eleyerek sayıyı 50 bine indiriyor.

BİLGİSAYARIN AÇIĞINI KULLANIYORLAR Hükümet eleme işini bilgisayarlara yaptırdığı için, dolandırıcılar bilgisayarlara yoğun olarak gerçek şahısların isimlerini gönderiyor. Tabii bu “gerçek isimler” çeteler tarafından hükümet kriterlerine uyduğu tespit eden kişiler, üstelik bu kişilerin ken-

di adlarına başvuru yapıldığından bile haberleri yok. Çeteler, bu gerçek isimleri gönderdikten sonra eğer bu isimler ilk 100 binin içinde kalırlarsa onların seçilme şansının çok yüksek olduğunu biliyorlar. Bilgisayar programının seçim modelini iyi inceleyen çeteler, bu gerçek kişilere verilen olumlu cevabı kendileri kontrol ediyor. Bir başka deyişle bu kişiler ne başvurduklarını ne de piyangoyu kazandıklarını biliyor. Piyango bilgileri çeteye ulaşıyor. Daha sonra çete bu kişilere gidip vize piyangosunu kazandıklarını söylüyor. Ancak bu kişilerin Amerika’ya girebilmesi için başvuru sırasında kendilerine verilen ID numarasına ihtiyaçları var. Başvuruyu kendileri yapmadıkları için bu numara sadece çetenin elinde oluyor. Tabii Amerika’ya girmek isteyen kişiler bu ID’yi elde etmek için çetelere 15 bin dolar ödüyorlar. Eğer bu parayı ödeyemeyecek olurlarsa, çete onlara bir seçenek daha sunuyor. Çete bu parayı ödeyebilecek bir erkek veya kadın bulup, söz konusu kişiyle evlendiriyor. Tabii bu kişi evli ise eşinden boşanıyor. Sahte eşiyle ailesini bırakıp Amerika’ya gidiyor. Ancak yıllar sonra aile tekrar biraraya gelebiliyor.

2010’DA 40 SANDALYE DEĞİŞMİŞTİ 2010’da yapılan nüfus sayımında yasal olmayan göçmenlerin sayılması, Louisiana, Missouri, Montana ve Ohio’nun temsilci sayısını bir adet azaltırken, Teksas ve Florida birer, Kaliforniya iki temsilci kazanmasına yol açmıştı. Göçmenliğin Temsilciler Meclisi sandalye dağımına etkisi ise çok daha büyük. 2010’da sayısı 22.5 milyonu bulan yasal ve olmayan vatandaşlık hakkı taşımayan göçmenler Meclis’te 9 sandalyenin değişmesine neden olmuştu. Vatandaş ve vatandaş olmayan tüm göçmenlerin sayısı ise 2010 sayımında 40 milyona ulaşmış, bu da Temcilsiler Meclisi’nde 40 sandalyenin değişimine neden olmuştu.


Güncel

27 Kasım 2013 Çarşamba

FIRTINA ŞÜKRAN GÜNÜ TATİLİNİ ZEHİR EDİYOR

ABD’de Şükran Günü tatiline hazırlanırken kötü haber Batı eyaletlerinden geldi. En az 8 kişinin öldüğü fırtına tatilcilerin kabusu oldu. Olumsuz hava koşullarının aralarında New York’un da bulunduğu bazı doğu eyaletlerini etkisi altına alması bekleniyor NEW YORK - POSTA212

K

aliforniya başta olmak üzere Batı kıyılarını şiddetli yağmur, su baskını, karla vuran, en az 8 kişinin ölümüne yol açan fırtına şimdi Güney ve Orta Atlantik’e doğru ilerliyor. Batı kıyılarında başlayan sert fırtına bu hafta da etkisini artırarak Şükran Günü tatiline büyük bir darbe indiriyor. Giderek şiddetlenen fırtına, New Mexio’da bir trafik kazasına yol açarak 4 yaşındaki bir kız çocuğunun, Teksas’da da üç kişinin ölümüne neden oldu. Kazalar Kaliforniya’da üç, Arizona’da da bir

kişinin ölümüne yol açtı. Böylece fırtına nedeniyle 8 kişi yaşamını yitirdi. Hava koşulları nedeniyle Dallas’ta 300’den fazla uçuş iptal edildi. Fırtına, evlerin çatılarını yıktı, yüzlerce aracı devirdi. Arizona’da ise bazı yerlerde kar kalınlığı 11 inch’lik bir yüksekliğe ulaştı.

da şiddetli yağışlara neden olacak. Bu arada Kuzey Amerika’daki dağ serisi Appalachians’tan St. Lawrence Walley’e ve kuzey New England’a kadar yoğun kar görülecek. Meteoroloji, Şükran Günü tatilcilerinin yola koyulacağı tarihlerin fırtınanın en yüksek noktaya eriştiği zamana geleceğini öngörüyor. Şükran Günü’nden bir önceki günde tatilcilerin yüzde 37’si tatile çıkmak için yola koyuluyor. Bu arada Washington D.C’den Philadepphia, New York City ve Boston’ı kapsayan I-95 koridoru çok yoğun bir yağmurdan etkilenecek.

TATİLCİLERE KABUS OLDU Bu arada fırtına milyonlarca Şükran Günü tatilcisine kabus yaşatıyor. Accuweather.com meteoroloji yetkililerinin verdiği bilgilere göre; New Mexico ve güney ovalarının üzerinden geçen fırtına bu hafta tüm Güney’de ve Doğu kıyıların-

TATİL ULAŞIMI FELÇ Şiddetli yağmurun bu koridor boyunca karayolu ulaşımınında görüşü ciddi etkileyeceği, havayolu uçuşlarında tehirler ve iptaller yaşanacağı bildiriliyor. Ancak uzmanlar I-95 koridoruna kar yağışının erişmeyeceğini söylüyor. Bu yüzden tatilcilere gidecekleri yerlerin hava ve yol durumları konusunda önceden ayrıntılı bilgi almaları öneriliyor. Buna karşın, Appalachians’tan güneybatı Quebec ve kuzey New England’e uzanan bölgede tatilciler yollarda karla boğuşacak.

İZMİR’İ SEL ALDI

İzmir’de Pazar akşamı başlayan sağanak ve dolu yağışı hayatı tamamen felç etti. Dereler taştı. Alt geçitler suyla doldu. Taşıtlar yolda kaldı. Trafik tamamen durdu. İzmir’in bazı semt ve ilçelerinde bir saatte metrekareye 83 kilogram yağış düştüğü açıklandı İZMİR-POSTA212

İ

zmir kent merkezinde Pazar günü saat 18.00'de başlayan gök gürültülü sağanak ve dolu yağışı, rüzgarla etkili oldu. Konak, Karşıyaka ve Çiğli sağanak yağmurdan en çok etkilenen ilçeler oldu. Alt geçitleri su bastı. Araçlar yollarda kaldı ve trafik 8-9 saat boyunca kilitlendi. Bir saatte metrekareye yaklaşık 83 kilogram yağışın düştüğü kentte, çok sa-

yıda trafik kazası meydana geldi, birçok ev ve iş yerini su bastı. Şiddetli rüzgarın etkisiyle ağaçlar yola ve araçların üzerine devrildi. İtfaiye merkezi de suların altında kaldı. İtfaiye araçları çalışamaz duruma geldi. Ev ve işyerlerini su basan vatandaşlar saatlerce boşuna yardım bekledi. Bayraklı ilçesinde sahildeki parktan geçen Murat Çolak'a (41) yıldırım isabet etti. Ağır yaralanan Çolak, hastanede tedavi altına alındı.


Toplum

27 Kasım 2013 Çarşamba

Medya’da Kuzey Amerika buluşması Türkiye Cumhuriyeti Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün Kuzey Amerika’da faaliyet gösteren Türk medya kuruluşlarının çalışanlarına yönelik düzenlediği “Kuzey Amerika Medya Buluşması” toplantısı New York’ta yapıldı (NEW YORK –POSTA 212 - ANKA AA)

B

asın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM), Kuzey Amerika’da faaliyet gösteren Türk medya kuruluşlarının çalışanlarını New York’ta buluşturdu. ABD’de ve Kanada’da görev yapan ulusal ve yerel basın temsilcilerinin katıldığı toplantıda Kuzey Amerika’da Türk medyasının sorunları masaya yatırıldı. Toplantıya Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Büyükelçi Halit Çevik, New York Başkonsolosu Levent Bilgen, BM Daimi Temsilci Yardımcısı Levent Eler, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya, Kamu Diplomasisi Koordinatörü Cemalettin Haşimi, AA Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, AA Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Ömer Ekşi, AA Genel Müdür Yardımcısı Çağatay Çulcuoğlu, Türkiye Haberleri Yayın Yönetmeni Ertuğrul Cingil

katıldı. Arınç, yaklaşık 70 gazetecinin katıldığı toplantıda Kanada ve ABD’nin çeşitli kentlerinde yayın yapan medya mensuplarının sorunlarını dinledi. Toplantıda konuklara hitap eden Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kendi sorumluluğu altında bulunan kurumlar hakkında da bilgi vererek toplantıyı düzenleyen BYEGM ile AA’nın Türkiye için büyük önem taşıdığını ifade etti. İki kurumun da 93 yıllık kurumlar olduğunu belirten Arınç, Atatürk’ün Milli Mücadele’yi bütün dünyaya tanıtmak amacıyla Anadolu Ajansı’nı kurduğunu hatırlattı. AA’nın özellikle son iki yılda büyük bir atılım yaptığını dile getiren Arınç, “AA, 2020 yılında dünyanın ilk beş güçlü ajansı içerisine girme gayretinde” dedi.

TRT’DEN İNGİLİZCE KANAL

AA’nın farklı dillerde yayınlar yaptığını da kaydeden Arınç, kurumun Haber Akademisi’nde verdiği eğitimlerle finans, diplomasi,dış politika gibi dallarda muhabirlerine daha iyi bir nitelik kazandırmak istediğini kay-

detti. Arınç, TRT’nin İngilizce haber kanalının 8 ay sonra hizmete gireceğini söyedi. Konuşmasında TRT’in çalışmalarına da değinen Arınç, kurumun özellikle 2008’den bu yana atılım içinde olduğunu belirterek, şu anda 15 kanalı bulunduğunu ifade etti.TRT’in halen “en prestijli kanalı” olarak İngilizce haber kanalını kurmak üzere çalıştığını anlatan Arınç, “Belki bir altı yedi aysonrasında bitebileceğini düşündüğümüz veya sekiz aylık bir periyot

kuralım isterseniz. Çünkü altyapısı önemlidir. Ofislerinkurulması önemlidir. Ekran yüzlerinin, iyi İngilizce bilmenin, konuşmanın önemini takdir edersiniz” diye konuştu. İyi İngilizce bilme ve konuşma konusunda Türkiye’de sıkıntılar olduğunu da vurgulayan Arınç, “Anadolu Ajansı da İngilizce haber servisine başlayacak. TRT de İngilizce haber kanalı kuracak ama İngilizceyi çok iyi konuşan, televizyon ekran yüzüne aşina ve bu konuda daha önce deneyim sahibi ol-

muş insanları arayıp bulma konusunda biraz zayıf olduğumuzu ifade etmeliyim”değerlendirmesi yaptı. Arınç, bu konulara ilgi duyan habercileri de AA ve TRT’nin çalışanları arasında görmek istediğini kaydetti. Katılımcıların “hapisteki gazetecilere” ilişkin sorularını da yanıtlayan Arınç, Tür-

kiye’de şu anda 60 civarında tutuklu ya da hükümlü gazeteci bulunduğunu, bunun sebebinin Terörle Mücadele Kanunu olduğunu söyledi. Bu gazetecilerden yaklaşık kırkının “terör örgütünün propagandasını yapmak, örgüte yardım yataklık yapma” ve benzeri suçlamalara muhatap olduğunu vurgulayan Arınç, “Bunlar gazetecilik sıfatını kullanıyorlar ama kanun karşısında yargılanırken sıfatları Terörle Mücadele Kanunu’na aykırı eylemlerde bulunmak” diye konuştu. Arınç, bu gazetecilerin bazılarının soruşturmanın gizliliğini ihlal etme, adli yargılamayı etkileme suçlamaları ile karşı karşıya olduğunu, bazılarının örgütsel suçlamalar kapsamında yargılandığını diğerlerinin ise adli suçlara muhatap olduğunu kaydetti.

AA New York’ta ofis açtı Anadolu Ajansı Kuzey Amerika Bölge Direktörlüğü, New York’ta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da katıldığı törenle hizmete açıldı (NEW YORK – AA)

A

AA FOTOĞRAF SERGİSİ’NE İLGİ BÜYÜKTÜ New York Türk Evi’ndeki fotoğraf sergisinin açılışını Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptı. Mısır’dan Amerika’ya kadar bütün bölgelerdeki AA çalışanlarının birbirinden güzel eserlerinin yer aldığı serginin açılışında konuşan Arınç, Foto Muhabirleri Derneği ya da diğer kuruluşların düzenlediği yarışmalarda ‘ödüllerin aslan payını’ Anadolu Ajansı çalışanlarının aldığını söyledi.

nadolu Ajansı, kuruluşunun 100. yıl hedefleri kapsamında yurt dışı operasyonlarına hız verdi. Bu kapsamda AA'nın Amerika Bölge Direktörlüğü New York Ofisi, ABD ve dünyanın finans, sanat ve diplomasi merkezi konumundaki New York'un Manhattan bölgesinde hizmete açıldı. Açılış törenine, Başbakan Yardımcısı Arınç, AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Halit Çevik, New York Başkonsolosu Levent Bilgen, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya, Kamu Diplo-

masisi Koordinatörü Cemalettin Haşimi, AA Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş, AA Genel Müdür Yardımcısı ve Genel Yayın Yönetmeni Ömer Ekşi, AA Genel Müdür Yardımcısı Çağatay Çulcuoğlu, Türkiye Haberleri Yayın Yönetmeni Ertuğrul Cingil ve diğer davetliler katıldı. Ofis, tüm Amerika kıtasındaki AA operasyonlarının merkezi olacak. AA'nın 100. yılında dünyanın ilk beş haber ajansı içinde yer alma hedefine katkı sağlayacak ve AA'nın İngilizce yayını için de önemli merkezlerden birisi olacak. Ofis, Birleşmiş Milletler Genel Merkezi ve New York'un önemli simgelerine yakın bir noktada yer alıyor. ABD'nin yanı sıra Kanada, Brezilya, Arjantin, Meksika, Şili gibi kıtanın önemli

ülkelerinin de merkezi konumunda bulunacak New York ofisi, zaman içinde haber ağını genişleterek bölgede yer alan yaklaşık 60 ülkedeki gelişmeleri ilk elden abonelerine duyuracak. Dünyanın tüm piyasalarının yakından takip ettiği New York borsası ve Wall Street'teki gelişmeler de finans çevrelerine sıcağı sıcağına aktarılacak. AA, yeni dönemde uluslararası politikanın ve diplomasi faaliyetlerinin kalbi durumundaki Birleşmiş Milletler merkezinden de abonelerine çok daha zengin bir içerik sunacak. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anadolu Ajansı'nın hedeflerinin büyük olduğunu ve bu hedeflere ulaşacağını söyledi.

SAYGIN HABERCİLİK

Arınç, Anadolu Ajansı Amerika Bölge Direktörlüğü New York Ofisi'nin açılışında, burada çok sayıda gazetecinin çalışacağını ve çok sayıda haber geçeceklerini kaydederek "Böyle güzel bir yerde güzel bir açılışta bu hizmetleri başlattığımız için çok sevinçliyiz" diye konuştu.

DÜNYADAKİ İLK 5 AJANS

AA'nın 2020'de dünyadaki ilk beş ajansı arasında olma hedefiyle gelişmesini sürdürdüğünü ifade eden Arınç, "Hedeflerimiz büyüktür bunlara ulaşacağız" ifadesini kullandı. "Niçin Türkiye'de bir haber ajansı bütün dünyada saygın olmasın?" diyen Arınç, Anadolu Ajansı'nın seriliği, kuvveti ve tesiri nispetiyle de mutlaka başarılı olacağını belirterek hayırlı olmasını diledi.

TÜRKİYE TANITILACAK

Açılışta konuşan AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk de ABD'de Türkiye'nin medya alanındaki çalışmalarının hızlı bir şekilde arttığını kaydederek amaçlarının Türkiye'yi Amerika'da tanıtmak ve Amerika'daki haberleri Türkiye'ye sağlıklı bir şekilde iletmek olduğunu söyledi. AA'nın 100. yılında dünyanın en etkili beş ajansı içine girme hedefini dile getiren Öztürk, "Burası da bizim için önemli bir adımdır. Bu açılışımızı şereflendiren Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent Arınç'a çok teşekkür ediyoruz. Bütün projelerimizde arkamızda yer aldı, destek verdi, yüreklendirdi. Kendisine müteşekkiriz" dedi. Amerika Direktörlüğü ile büyük hedeflere ulaşmayı amaçladıklarını kaydeden Öztürk, "İnşallah büyük Türkiye'ye yakışan büyük bir ajans olma hedefinde daha da hızla ilerleyeceğiz" diye konuştu.


PORNOCULAR TATİLE ÇIKTI Şükran Günü ve Christmas, her sektörden her yaştan insan için kaçırılmaması gereken bir tatil fırsatı sunuyor. Fakat bu durum porno sitelerinin işine yaramıyor. Porno sitelerinin kullanımı Şükran Günü ve Christmas’ta önemli bir şekilde düşüyor

NEW YORK - POSTA212

P

ornHub sitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, geçen Şükran Günü’nde XXX sitesini ziyaret edenlerin sayısı ABD’de yüzde 29 oranında dünya genelinde ise yüzde 22 oranında düşmüş. Benzer şekilde aynı dönemde önemli spor ve haber olaylarının takibinde de bir düşüş yaşanıyor. Öte yandan, Şükran Günü’nden bir sonraki gün olan Black Friday günü porno sitelerin kullanımı yüzde 7 oranında artıyor. Dini tatillerin de doğal olarak libidoyu sınırlandıran etkileri var. İsrailli porno izleyen kişilerin porno sitelerini tıklama oranı Yahudi bayramları Rosh Hashana ve Yom Kippur’de yüzde 40 oranında düşüyor. Yine Christmas Eve de insanların porno izlemeyi tercih etmediği günler arasında yer alıyor.

2

Cronut

Şef Dominique Ansel’in, New York’ta Mayıs ayında yapılmaya başladığı cronut, içi kremayla dolu croissant şeklinde doughnut gibi kızarmış bir hamur işi. Şef Ansel’in tarifi tüm dünyada taklit ediliyor. Müşterileri cronut yiyebilmek için saatlerce bekliyor. Hatta karaborsacılar, bir cronutu 5 dolardan alıp 40 dolara satıyor.

3Doodler

3

Yani üç boyutlu kalem ile siz çizim yaparken, o hızlı soğuyan ve sağlam yapılar şeklinde katılaşan ısıtılmış plastik şeklinde çıktı veriyor. Bu sonsuz sayıda şekilleri kolayca oluşturabilmeye olanak sağlıyor. Bu kalemi 99 dolara internetten sipariş verebilirsiniz.

27 Kasım 2013 Çarşamba YIL 1 • SAYI 28

3 1 0 2 ’ÜN EN İYİ HAFTALIK ÜCRETSİZ

www.posta212.com

BULUŞLARI NEW YORK - POSTA212 Time dergisi 2013 azen çözülemeyeceğini düşündüğünüz yılında insanlığa bir problemi çözmesi bazen de bilmediğiniz bir sorunu ortadan kaldırması sunulan en yararlı bir buluşu en iyiler arasına sokabilir. Gökdeve eğlenceli lenler görünmez değildi ama artık görünmez Doughnut ya da croissant yemeniz buluşları belirledi. olabiliyor. gerektiğini fark etmemiş olabilirsiniz şimdi duramıyor olabilirsiniz. Bir buluşun Hayatımıza giren yemeden iyi olmadığı sadece bilimsel kriterlerle ölçüleyeni buluşlar arasında içi kremalı 1 The Oculus Rift hamur işi cronut, Kısaca Rift olarak bilinen bu cihaz oyun oynamayı seven milyonlarca kişinin hayalNew York’un lerini gerçekleştirecek. Kişiler, oynadıkları oyunun içine girebilecekler. Oculus Rift, ortasına yapılacak henüz piyasaya sürülmemiş bir sanal gerçeklik cihazı. 2014 yılında tüketicilerin olan yüzen havuz kullanımına sunulması beklenen cihazın geliştirici versiyonları şu an dağıtılıyor. da var…

B

Plus Pool

4

New York’un tam ortasından geçen East River üzerine yapılacak 9 bin metrekarelik yüzen havuz da 2013 yılının en iyi icatları arasına girdi. Nehir suyunun havuzun duvarlarından arıtılarak geçmesi ile elde edilecek sağlıklı suda yüzecek kişiler, East River sularının keyfini çıkaracak. Havuzun, 2016 yılında bitmesi bekleniyor.

mez. Bazı buluşlar vardır ki basit görünseler de olmasaydı ne yapardık deriz. Time Dergisi, 2013 yılında insanlığa sunulan en yararlı ve eğlenceli buluşları belirledi. Bu buluşlar arasında şunlar yer alıyor:

5

Tower Infinity

Güney Kore’de dünyanın ilk görünmeyen gökdeleni inşa ediliyor. Tamamen cam kaplı olacak Tower Infinity, projektörlerle entegreli en son teknoloji LED yüzeyler ve stratejik olarak özel konumlandırılmış 18 optik kamera ile görünmezlik kazanacak. Gökdelenin, 450 metre yüksekliği ile dünyada 6. yüksek bina olacağı belirtiliyor. Gökdelenin ne zaman açılacağı ise bilinmiyor.

Her eyaletin en SAHİBİ YOK ünlü markaları 16 milyonluk biletin NEW YORK - POSTA212

ABD’nin en fazla ikramiye dağıtan lotosunda 16 milyon dolarlık ikramiye talihlisi ortaya çıkmayınca Powerball lotosunun kasasında kaldı.Ödeneceği son tarihin geçmesiyle 16 milyon değerindeki Powerball lotosu biletini 6 ay boyunca hiç kimse ödülü alma talebinde bulunmadı. Florida Piyango sözcüsü Amy Bisceglia, “Sadece bu birkaç defa oldu. Bu gerçekten çok sıra dışı. Her şey olmuş olabilir. Biri bileti kirli çamaşırlarının cebinde unutmuş olabilir ya da sadece atmıştır. Ne olduğu konusunda hiçbir fikrimiz yok”” dedi. Powerball lotosu, bugün Washington DC ve Virgin Adaları’nın da bulunduğu 29 eyalette oynanıyor. Powerball lotosu tüm dünyadan oyuncular kabul ediyor. Oynanan 6 rakamı da bilen yani lotoyu tutturan kişinin hayatının değişmesi garanti.

Amerika’da dünyaca ünlü her bir marka üretildiği 50 eyaletle de özdeşleşmiş. Sanatçı ve yazar Steve Lovelance’in yaptığı araştırma, ortaya ilginç bir ‘Eyalet Marka Haritası’ çıkarıyor NEW YORK - POSTA212

A

merika bir anlamda dünyayı dev markalarıyla yönetiyor. Her bir markanın piyasa değeri yüzmilyarlarca dolar. Küresel kapitalizmi yöneten bu ünlü markalar Apple’dan CocaCola’ya,Facebook’tan General Motors’a Amerika’nın 50 eyaletine dağılmış durumda. Sanatçı ve yazar Steve Lovelance’in yaptığı bir araştırmada her eyalet nerdeyse bir ünlü marka ile özdeşleşmiş. Eyaletlerle markaları çakıştırdığınız zaman ortaya son derece ilginç bir “Eyalet Marka haritası” ortaya çıkıyor.

KALİFORNİYA’DA MARKA BELİRLEMEK ZOR Eyaletler içinde bu marka haritasının belirlenmesinde en büyük tartışma Kaliforniya’da çıkıyor. Bir yanda Facebook diğer yanda Google. Ama sonuçta Kaliforniya’nın en güçlü markası Apple seçilmiş. Oregon deyince Nike akla geliyor. General Motors Michigan’a damgasını vurmuş. Maine’de posta ve perakende şirketi L.L. Bean ‘in sözü geçiyor. Connecticut General Motors’a, Florida res-

taurant zinciri Hooters’a evsahipliği yapıyor.

50 EYALET 50 MARKA Eyaletlerin en ünlü markaları şöyle: Washington - Starbucks, Oregon - Nike, Kaliforniya - Apple, Montana - Great, Harvest Bread Co., Idaho - Albertsons, Nevada - Zappos, Arizona - Best Western, Utah - Sinclair, Wyoming - Taco John's, North Dakota - Bobcat, South Dakota - Super 8, Nebraska - Cabela's, Kansas -

Garmin, Colorado - Coors, New Mexico - Allsup's, Texas - Dr Pepper, Oklahoma - Sonic, Louisiana - Tabasco, Arkansas - Walmart, Missouri - Anheuser-Busch, Iowa - Maytag, Minnesota - Pillsbury, Wisconsin - Harley Davidson, Illinois - CAT, Kentucky - Lexmark, Tennessee FedEx, Mississippi - Peawey, Alabama – Saks, Florida – Hooters, Georgia - Coca-Cola, South Carolina Denny's, North Carolina - Bank of America, Virginia - AOL, West Virginia - Gino's, Maryland - GEICO, Delaware - DuPont, New Jarsey - Cambell’s, Indiana - Cummins, Michigan - GM, Ohio - Wendy's, Pennsylvania - Hershey's, New York - Verizon, Vermont - Ben & Jerry's, New Hampshire - Timberland, Maine - L.L. Bean, Massachusetts - Gillette, Connecticut - General Electric, Alaska – Carrs, Hawaii - Hawaian Airlines, Rhode Island – Hasbro.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.