POSTA212 - SAYI 29

Page 1

»

7’DE Konut fiyatlarında dünyayı solladık

İstanbul adayını POSTA212’ye açıkladı

KILI DARO LU SARIGÜL’ DEDİ ■ Geçtiğimiz cumartesi günü kalabalık bir heyetle ABD’nin başkenti Washington’a gelen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, pazar günü ayağının tozuyla görüşmelerine başladı. Büyük bir ilgiyle karşılanan Kılıçdaroğlu, partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayını POSTA 212’ye açıkladı. » 1 ’DA

»

Amerikalılar 12’DE bölünüyor

ÜKRAN GÜNÜ’NDE A LIK GREVİ ■ Washington Capitol Hill

yakınlarında alışveriş merkezinin etrafındaki çadırlarda kalan ve Göçmenlik Yasası’nın çıkması için açlık grevi yapan bir grup insanın Şükran Günü’ndeki ziyaretçisi ABD Başkanı Barack Obama ve eşiydi. » 4’TE

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 1 • SAYI 29

4 Aralık 2013 Çarşamba

KÖPRÜLER ATILDI AKP ile Gülen Cemaati arasında dershane krizi’ ile doruğa çıkan gerginlikte sonunda köprüler atıldı ve savaş başladı Cemaat’e yakın yayın organları peşpeşe salvo’ ateşe başladı ve belge’ler havada uçuşmaya başladı Cemaat’e göre, AKP hükümeti iktidara geldikten sonra 2 ’te MGK’nın irtica eylem planları’nın altına hiç çekinmeden imza attı

Destek masası sonuç verdi

■ TADF, ABD’ye gelen Türklere

yardım amacıyla 2012 yılında yaz aylarında Work and Travel Destek Masası’nı kurmuştu. Bu masanın çalışmaları ile ilgili hazırlanan rapor açıklandı: Türk vatandaşlarının ve öğrencilerin mağduriyeti önlendi. » 3’TE

»

Müslümanlara ayrımcılık ■ Carnegie Mellon Üniversitesi’nde yapılan ve Pew

Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan araştırma, Amerika’da yaşayan Müslümanlara yönelik ayrımcılık yapıldığına işaret ediyor.. » 4’TE

ABD’nin derdi gelir eşitsizliği

» 7’DE

Dominik Cumhuriyeti’ne GAY Büyükelçi ■ Amerika Birleşik Dev-

letleri’nde gay olduğunu açıklayan ilk Büyükelçi Dominik Cumhuriyeti’ne atandı. Büyükelçi James Brester, geçen hafta yeni görevi için yemin ettikten sonra, soluğu evlendirme dairesinde aldı..» 4’TE

Göçmenlik Reformu’na patronlardan destek »

Gülen Cemaati ile AKP hükümetini karşı karşıya getiren ve ipleri kopartan belgeler ortalığın toz duman’ olmasına neden oldu Taraf gazetesinden Mehmet Baransu’nun yayınladığı belgeler eğer gerçek ise, Ergenekon, Balyoz gibi davalar ne olacak Bu davalardan hüküm giyen Albay Dursun içek’in çocukları POSTA212’ye konuştu

Taşnak üyeleriyle bir araya gelmiş. Taşnak gençleri ise geçtiğimiz hafta Diyarbakır’daydı. » 5’TE

Altın düşüyor Bitcoin yükseliyor ■ Altın, kağıt paraya bir alternatif. Dünyanın her tarafında geçerli. Güvenli liman görevi görebilir. Ancak, bitcoin için de bu tanımlamalar yapılıyor. » 7’DE

Kemal Derviş C P için sahaya iniyor ■ CHP lideri Kılıçdaroğlu ile Kemal Derviş’in aralık ayının ilk haftasında buluşacağı ve Derviş’in CHP için çalışmaya başlayacağı iddia ediliyordu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak bu haberleri doğruladı.. » 11’DE

Amacımız hizmet etmek ■ Çocuk uzmanı İkbal

Tokat’ın, NuHeights Pediatrics isimli kliniği, çocukların doğumundan 20’li yaşlarına kadar güvenilir bir sağlık evi yaratıyor. » 15’TE

’DA

POSTA 212 GA ETESİ TÜRKİYE TEMSİLCİSİ REKLAM

13’TE

■ Ermenilerle gizlice görüşen BDP’liler İstanbul’da da

’DE

Sahte belgeleri kim hazırladı

»

BDP’nin Taşnak açılımı tam gaz

Gazete ilanları

ABER

Türkiye’den haberler

İLETİ İM

acı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apartmanı 1 2 2 Kabataş Beyoğlu - İstanbul Tel 212 2 Fa 212 2 E-Mail nese sria com tr


Toplum Yaşam

4 Aralık 2013 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

KARA CUMA... İSMİ gibi Amerika’nın en kara günü “Black Friday” “Kara Cuma” ... Şükran Günü sonrasındaki belalı gün.... O gün sadece SATIN AL ama nasıl alırsan AL düşüncesiyle alışveriş mağazalarına akın eden milyonlarca Amerikalı, şiddet eylemleri ile Amerika ‘nın utanç kaynağı haline geldi. Küfürlerin, yumrukların, linç görüntülerinin ve silahların patladığı bu alışveriş günü, artık terör eylemlerini aratmıyor. Niye dersiniz ? Bir plazma Tv ya da bir dizüstü bilgisayar için.... Aslında bu gün, Amerikan ekonomisi canlandırmak için 19 .yüzyılın ortasında “Şükran Günü Sonrası Alıveriş” olarak başlamış. İndirim, ülke genelinde yüzde 50’lere kadar yapılmış. Ancak Philedelpia’da trafiğin çok sıkışmasına ve hayatın felç olmasına sebep olduğu için bu alışverişin günün adı “Kara Cuma “ (Black Friday) olarak değiştirilmiş. Her yıl, Amerika’nın şükranlarını sunduğu, aileleri ile birlikte barış içinde hindi yediği “Şükran Günü”nün ardından gelen “Kara Cuma” aslında Amerika’nın diğer yüzünü gösteriyor. O kara gün, tüketen toplumun sahip olma hırsıyla nasıl insanlıktan çıktığının bir kanıtı adeta... Geçtiğimiz yıl 300 milyona yakın Amerikalı’nın 60 milyar dolar harcadığı “Kara Cuma” da ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlandı. Ama yine ölümlere ve yaralanmalara sebep oldu. 2006 yılından bu yana Kara Cuma’da toplam 7 kişi öldü 40 kişi ağır olmak üzere 90 kişi yaralandı. 2008 yılında alşiveriş merkezinin kapısını açan bir güvenlik görevlisi, kendisi ezen müşterilerin ayakları altında can verdi... Diziüstü bilgisayarı paylaşamayan iki kişiden biri diğerini daha sonra otaprakta vurdu. Alıveriş sırasını bozan ve sıraya dışardan girenleri silahla tehdit edip “vururum” diyen bir kadın 5 yıl hapis cezası aldı. Ota parkta park kavgası yaşayan adam diğerini vurdu. Çocuğu ezilen bir adam diğer adamı öldüresiye dövdü... Geçtiğimiz hafta yine Şükran Günüydü ve ardından yine o korkulu gün “Kara Cuma” geldi. Geceden alışveriş kuyruklarına giren milyonlarca Amerikalı, alışqveriş merkezlerinin kapıları açılır açılmaz içeri saldırdı. Yine onlarca kişi yaralandı, 50’e yakın tutuklama oldu. Alışverişte 24 saat bekleyen 19 yasşndaki bir genç yolda uyuya kalınca kaza yaptı ve öldü. Aldığı ise sadece bir oyun cihazıydı... Okudukça ve yazdıkça insanlığımdan utanıyorum ama gerçek böyle. “Kara Cuma” gününü gören ya da görüntülerini izleyen herkesin kanı donuyor. Tüylerim diken diken oluyor...Eğer bir Amerikalı, basit bir bir eşya için gözünü bu kadar karartıyorsa, aç ve susuz kaldığında ne yapacak ? Cevap, hala unutamadığım kitaplardan biri olan Cormac McCarthy’nin Pulitzer Ödüllü romanı “The Road” ( Yol) ‘da var. Amerikalı yazar McCarty, İnsanoğlunun yiyecek ve içecek bulamadığında nasıl vahşileştiğini, yamyamlaştığını anlatmıştı. Böyle tüketim ve açgözlülük devam ederse romanın gerçek bir hikayeye dönmesi çok yakındır.

Yeni açılan Miami Başkonsolosluğu’nu FTAA ziyaret etti Florida Türk Amerikan Derneği (FTAA) yönetim kurulu üyeleri, Miami Başkonsolosluğu’na yeni tayin olan Başkonsolos Volkan Karagöz’ü Miami’deki Ticaret Ataşeliği ofisinde ziyaret etti (FLORIDA –POSTA 212)

B

aşkonsolos Volkan Karagöz, FTAA temsilcilerini konsolosluk hizmetlerinin Miami’den verilmesi amacıyla gerçekleştirdikleri çalışmaları anlattı. 40 yıllık köklü bir dernek olan FTAA’nın Türk toplumuna verdiği hizmetleri dinledi ve takdirlerini belirtti. FTAA’ya her konuda destek ve işbirliği sözü verdi.

li bir ticaret kapısı olduğunu söyledi. Ataşeliğin Miami’de de kurulmasının öneminin bakanlık tarafından anlaşıldığını, ve bu nedenle 2 yıl önce kendisinin buraya tayin edil-

ÖNEMLİ BİR TİCARET KAPISI Ticari Ataşesi Halit Akçağlayan ise, Miami’nin önem-

diğini anlattı. KARŞILIKLI İŞBİRLİĞİ Toplantının ardından POSTA212’ye demeç veren Türk Amerikan Ticaret Odası Baş-

kanı ve Florida Türk Amerikan Derneği’nin (FTAA) önceki dönem başkanlarından Fuat Ornarlı, tanışma toplantısının oldukça keyifli geçtiğini söyledi. Ornanlı ,“Sayın Başkonsolosumuza 40 yıllık derneğimizi tanıttık. Kendisini 7 Aralık’ta gerçekleşecek olan festivalimize davet ettik. O da seve seve geleceğini söyledi. Kendisi ile karşılıklı bir işbirliği içerisinde olacağımızı konuştuk. Bize ne zaman ihtiyacı olursa yardım edeceğimizi ilettik, Başkonsolosumuz da FTAA’ta her konuda destek olacağını söyledi” diye konuştu.

Ezeli rakipler ATATÜRK için toplanıyor Kaliforniya'da yaşayan Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray taraftarlarını aynı çatı altında toplama amacıyla kurulan İstanbul United CA organizasyonu, Los Angeles’a bir Atatürk Anıtı yapılması için yardım gecesi düzenliyor

(KALİFORNİYA –POSTA 212)

B

eşiktaşCA, FenerbahçeCA ve GalatasarayCA taraftarlarının ortak girişimi ile 13 Aralık Cuma akşamı düzenlenecek gecenin geliri, “Atatürk Monument in LA” projesine bağışlanacak. Kaliforniya'nın Reseda şehrindeki Sako's Mediterranean Cuisine adlı restoranda gerçekleşecek yardım gecesine, DJ Volkan Duygun ve İlhan Özülü müzikleriyle renk katacaklar. Geceye katılım için, kişi

başı ücret herşey dahil 50 dolar (30 dolar yemek ve 20 dolar bağış) olarak belirlenirken, her bir kulübün misafir kontenjanının 25 kişi ile sınırlandırılmasından dolayı, katılmak isteyenlerin PayPal üzerinden

İstanbulUnitedCA@yahoo.com adresine yapacağı erken ödeme ile yerini garantilemeleri öneriliyor. Biletler sadece PayPal'den satılacak olup, kapıda bilet satışı yapılmayacaktır.

Dayanışmayı ortak paydalar üzerine kurmalıyız

(ARKANSAS -POSTA212) Türk Amerikan Arkansas Derneği’nin Başkanı Prof. Dr. Coşkun Bayrak, yurt dışında yaşayan Türklerin dayanışma ve ortak paydalardan vazgeçmesinin yıkım olacağına dikkat çekti. Yaklaşık 32 yıldır Amerika’da yaşayan ve şu anda Little Rock Arkansas Üniversitesi’nin Bilgisayar Bilimleri Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak çalışan Prof. Dr. Bayrak, ‘Derneğimizde akademisyen olmanın avantajlarını da kullanarak, buradaki bir takım araştırma projelerine Türkiye’den öğrenciler getirmeye başladık. Bu öğrencilerin sayısı en son 58 ‘e ulaştı” dedi. Sadece Türk toplumunun değil, Türkiye’ye yakın kültürlerin de derneğe büyük bir desteğinin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bayrak, “ Bu durum, uzunca bir süre , çok dinamik bir şekilde, her hangi bir ayrım söz konusu olmadan devam etti” diye anlattı. 2007 yılında ATAA’nın Ortabatı Bölgesi Başkan Yardımcılığı’nı da üstlenen Bayrak, “Bazı konularda daha aktif olabilemek için kitlesel bir dayanışmanın gereksinimi hissediyorsunuz” diye belirterek, bu nedenle FOTIA’yı ATAA’nın çatısı altına taşıdıklarını ve derneğin isminin “ATA-AR” olarak değiştirildiğini söyledi. Şu an Little Rock Arkansas Üniversitesi’nin Bilgisayar Bilimleri Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak da çalışan Prof. Dr. Coşkun Bayrak, Türkiye’de son zamanlarda oluşan kutuplaşmaların ABD’deki Türk toplumuna da yansıdığını söyledi.

“ZARARLI ÇIKAN BİZLERİZ” Bayrak, “Biz elimizden geldiğince genç arkadaşlarımıza, dinamizmi ve dayanışmayı ortak paydalar üzerinde kurmamız gerektiğini, farklılıkları zenginlikle olarak algılanması gerektiğini göstersek de, Türkiye’de olan bir takım girişimler, bu durumu istediğimiz safhaya getirmesine engel oluyor. Bu da, Türkiye’deki gelişmelere doğru orantılı olarak , toplum arasında kopukluklara ve buradaki gücün parçalanmasına yol açıyor”diye konuştu. “Dinamiği farklılıklar üzerinde kurmaya kalkarsak, sıkıntı oluyor. Türkiye’nin gündeminden dolayı yaşanan parçalanmalardan zararlı çıkanlar maalesef bizler olduk. Bu durumun bilincinde olmadığımız sürece de, zarar görmeye devam edeceğiz” dedi.


Güncel &Toplum

4 Aralık 2013 Çarşamba

‘Şikayetler 10 kat azaldı’

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu tarafından kurulan ork and Travel Destek Masası Polis yanlış evliliğini sayesinde ABD’ye gelen onlarca Türk vatandaşı ve öğrencisinin mağduriyetleri önlendi hayatıyla ödedi NE

T

YORK - POSTA212

ürk Amerikan Dernekleri Federasyonu, (TADF), ABD’ye gelen Türk vatandaşları ve öğrencilerine yardım amacıyla 2012 yılında yaz aylarında ork and Travel Destek Masası’nı kurmuştu

Engin İkiz

RAPOR HAZIRLANDI 2012 yazının sonuna gelindiğinde, programda bir çok değişik problem türünün varlığı keşfedilmiş, kaynaklarının ve çözüm yollarının da çeşitli olabileceğine dikkat çekilmişti. Tüm bu çalışmaların sonucu olarak ise, TADF’nin program ile alakalı bulgular ve önerileri bir rapor olarak derlenmişti. TADF tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan söz konusu raporda,

riminin, bu yıl 50’ye düşmesi oldu.

ork Travel programın genel işleyişi, paydaşları, yaşanan problemler ve kaynakları, yapılabilecek düzenlemelerden bahsedildi.

500 ŞİKAYET 50’YE İNDİ Bu rapor çalışmasından sonra, konu ile alakalı çalışmalara devam edildiğini ve Türkiye’de de bu konu ile alakalı iyi yönde gelişmelerin yaşanmasına ve programın genelinde de iyileştirmelerin yaşandığına şahit olunduğunu açıklayan TADF, Amerikan Dışişleri Bakanlığı ve Türkiye’deki resmi kurumlar ile eğitim acentaları ile konunun önemi ve çözümü konusunda ortak çalışmalar yaptığı-

nı duyurdu. 2012 yılına oranla, 2013 yılında şikayetlerin büyük oranda azaldığı ve paydaşların da katılımcılığının sağlanabileceği platformların oluşmasının yararlı olabileceği açıklayan söz konusu raporun en çok dikkat çekici kısmı, geçtiğimiz yıl TADF’ye ulaşan 500 kadar şikayet bildi-

GÜÇLÜ ALTYAPI OLUŞTU TADF ork Travel Direktörü ngin İkiz, Posta212’ye verdiği demeçte şöyle konuştu “Bu yaz, ork and Travel öğrencileri için, Federasyon’un sayfasından ulaşabileceğiniz sistem ve 1-800’lü telefon hattı devam edecek. Önümüzdeki sene, büyük bir ihtimalle yeni yönetimde olmayacağız. Ama bu anlamda Federasyon’a güçlü bir altyapı kazandırdık. Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı’na sunulan rapor ışığında, Türkiye’de yapılan düzenlemeler sürdüğü sürece, öğrencilerden gelen şikayetlerin minumuma ineceğine inanıyoruz. Biz, bu büyük farkı görmüş olduk. Gelecek yıl sorunlar eminim çok daha azalacak.’’

SAVCI Sam Nitze “Joel Cacace tek bir nedenle polis Ralph Dols’u öldürttü. Dols, gangster Joel’in eski karısı Kim Kennaugh ile evlenmeye cesaret etmişti. Cacace tetiği çekmedi ama ‘öldür’ emrini verdi. Mafya tetikçileri sorgu-sualsiz azgın gangsterin emrini yerine getirdi’’ diyerek 35 bin kadrolu N.Y. polisinin merakla sonucunu beklediği davanın kapanış konuşmasına başladı. Joel Cacace yıllardır cezaevinde.1987’de ‘Mafia Savcısı’ diye ün yapmış William Aronwald’a suikast düzenleme suçundan hapiste. Joel’in üç adamı savcı yerine yanlışlıkla babasını öldürdüler. Katillerden Eddie Canini o tarihte Kim evliydi. Cacace yanlış kişiyi katleden Canini’yi öldürttü, arkasından Kim’le evlendi. Cinayeti azmettirdiği için hapse düşünce Kim gangster kocasını boşadı. Hırsız-katil-polis ayrımı yapmaksızın yeni bir evliliğe adım attı, polis Ralph Dols’dan bebek sahibi oldu. Eski eşinin yatağını polisle paylaşmasını hazmedemeyen gangster Joel cezaevinden Colombo mafya’sıyla temasa geçerek ‘’Ralph’ın defterini katlayın.’’ isteğinde bulundu. Üç tetikçi polis Dols’u evinin önünde katlettiler. Kimlikleri açığa çıkıp tutuklanan katillerden Competiollo ‘Baba’ların gizli dosyaları karşılığında azaltılmış ceza için savcılarla pazarlığa girdi. Mahkemede ‘’Colombo istedi diye Joel’e ‘iyilik’ yaptık’’ dedi. Savcının ‘’Ne iyiliği?’’ sorusuna homurdanarak ‘’Cinayet’’ yanıtını verdi. 72 yaşındaki Joel’in avukatı Susan Kellman ‘’Savcının elinde delil, kanıt, şahit yok. Joel’ın eski mafya ilişkisi yüzünden polis katlini üzerine yıkmak istiyorlar’’ diyerek gangsteri savundu. Mafya yüzlerce tetikçisiyle toplum yaşamında hala hatrı sayılır bir güç. ‘’Baba’’lar kumar, uyuşturucu, tefecilik, rüşvet, haraç gibi çeşitli konuda yüzlerce milyon dolarlık yasadışı işlerin içinde. Kendisine ters düşenleri de affetmiyor. 1970’li yılların başında varlıklı bir aileden gelen ‘Jimmy’ kızlı-erkekli mezuniyet partisinde silahlı beş soyguncunun baskınına uğradı. Maskeli soyguncular silah tehdidiyle gençlerin cüzdan ve takılarını toplamaya başladılar. Sıra Jimmy’nin kız arkadaşına gelince ‘’Büyük annemin küpelerine dokunmayın’’ diye karşı çıktı. Kulak memelerini yırtarak küpeleri aldılar. Jimmy ‘’Pişman olacaksınız’’ diye araya girdiğinde döverek komaya soktular. Komadaki gencin hastanede ilk ziyaretçisi yeraltı dünyasının iyi bildiği Genovese ailesi çetebaşlarından idi. Yoğun bakımda komadaki yeğenini görünce adamlarına ‘’Bulun bunları’’ dedi. Evladı olmayan yaşlı adam Jimmy’yi öz oğlu gibi yetiştiriyordu. Soruşturmayı yapan kıdemli bir detektif ‘’Polis de yeraltı dünyası da soyguncuların peşinde. Şansları varsa polisin eline düşerler’’ diye mafyanın acımasızlığını anımsattı. Sonraki yıllarda mafya içerikli kitap yazan bir gazeteci üçü Amerika’da ikisi Kanada ve Meksika’da faili meçhul beş cinayeti tespit etti. Cesetlerde para, saat, küpe, bileziklere dokunulmamıştı. Cinayetlerin diğer bir ortak yönü de beşinin de alından tek kurşunla öldürülmesiydi. Çevrede bir kaç tefeci polisle temas ederek hırpani görünüşlü soygunculardan bir ikisinin alışveriş isteğini geri çevirdiğini bildirdiler. Soyguncular eli uzun mafyanın gücünü hesaba katmadılar. hurriyet.com.tr’den alınmıştır

TÜRK- AMERİKAN KONFERANSI NİSAN AYINDA YAPILACAK ( ASHI GTO - POSTA212) Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) tarafından 34’üncüsü düzenlenecek olan “Türk Amerikan Ulusal Konferansı”nın, 11-12 isan 2014 tarihleri arasında ashington Plaza Otel’de yapılacağı duyuruldu. Geleneksel olarak her yıl ATAA öncülüğünde düzenlenen “Türk Amerikan Ulusal Konferansı”nda bu yıl da, dünyanın bir çok yerinden Türk toplum lideri bir araya gelerek, Türk-Amerikan ilişkilerini ve ABD’de Türk toplumunu ilgilendiren konuları tartışacak. 11-12 isan 2014 tarihlerinde ashington’daki ashington Plaza Hotel’de gerçekleşecek olan konferansın tam programının ve katılımcı listesinin önümüzdeki haftalarda açıklanması bekleniyor.


Gündem

4 Aralık 2013 Çarşamba

ŞÜKRAN GÜNÜ’NE AÇLIK

GREVİYLE GİRDİLER Cumhuriyetçi eyaletlerde müslümanlara ayrımcılık (NE YORK - POSTA212) Yeni bir araştırma Amerika’da yaşayan Müslümanlara yönelik ayrımcılık yapıldığına işaret ediyor. Carnegie Mellon Üniversitesi’nde yapılan ve Pe Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan araştırmada, iş başvurularında bulunacak 4 sahte aday profili yaratıyor. Adaylara birer özgeçmiş ve Müslüman ya da Hristiyan olup olmadığı ya da cinsel yönelimlerine ilişkin bilgiler içeren sosyal medya profilleri hazırlanıyor. Diğer bilgiler ise adayların hepsinde aynı şekilde kullanılıyor. Adayların online profillerinden bahsedilmeyen özgeçmişler, ülke genelinde 4.000 iş verenin bulunduğu bir siteye gönderiliyor. Araştırma sonuçları, ABD’deki Cumhuriyetçi eyaletlerin çoğunda işverenlerin, sosyal medya profillerinde Müslüman olan kişilerle iş görüşmesi yapma olasılığının daha düşük olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçi eyaletlerde, Hristiyan adaylar Müslüman adaylara göre daha fazla iş görüşmesi teklifi alıyor. Mitt Romney’in 2012 seçimlerinde en yüksek oy oranına sahip olduğu Cumhuriyetçilerin çoğunlukta olduğu 10 eyalette, Hristiyan adayların yüzde 17’si iş görüşmesi teklifi alırken işverenler, Müslümanların sadece yüzde 12’sini iş görüşmesine çağırıyor. Cumhuriyetçilerin en az olduğu 10 eyalette ise Hristiyan ve Müslüman adaylar aynı oranlarda iş görüşmesine çağrılıyor. Öte yandan, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat eyaletlerde, eşcinsel olan adaylara olmayanlarla kıyaslandığında işverenler tarafından yapılan geri dönüşlerde de bir fark görülmüyor. Bu araştırma Amerika’daki Müslümanlara yönelik negatif düşünceleri gösteren ilk araştırma değil. Pe Araştırma Merkezi tarafından 2011 yılında yapılan bir diğer araştırmaya göre, Müslüman Amerikalıların neredeyse yarısı (yüzde 4 ) ya Müslümanlar hakkında negatif görüşlerin ya da ayrımcılığın ve ön yarıların olduğunu düşünüyor. Müslüman Amerikalıların yüzde 5 ’sı ise ülkeden gitme düşüncesinin onları memnun ettiğini söylüyor.

ABD’NİN İLK GAY

Büyükelçisi Atandı (İLHA TA IR- ASHI GTO POSTA212) ABD’de gay olduğunu açıklayan ilk Büyükelçi Dominik Cumhuriyetlerine atandı. James Brester isimli büyükelçi, geçen hafta Biden önünde yeni görevi için yemin ettikten sonra, soluğu evlendirme dairesinde aldı ve erkek arkadaşıyla evlendi. Dominik Cumhuriyeti’nin başşehri Santo Domingo’ya ulaşan Büyükelçi Bre ster’e göre, atandığı ülkedeki bazı yerel kilise grupları tarafından protesto edildiği bilgileri geliyor. Başkan Obama ilk kez Bre ster'i Dominik'e atandığını açıkladığında, Büyükelçinin 'bilgisini ve fedekarlığını' övücü bir açıklama yapmıştı. O zamandan beri Dominik Cumhuriyeti atamayı kabul ettiğini açıklasa da, bazı tanınmış Katolik Kilise liderlerinin bu atamayı protesto ettiği basına yansıdı.

HABER OLMAK İÇİN...

Milyonlarca Amerikalı aile hindilerini yerken, onlar Beyaz Saray yakınlarında kurdukları çadırda ükran Günü’nü açlıkla karşıladılar Göçmenlik Reformu’nu destekleyen açık grevindeki Fast for Families grubunu Obama da ziyaret etti Research Institute’ın son yaptığı kamuoyu yoklamasına göre Demokrat’ların yüzde 73’ünün, Cumhuriyetçiler’in de yüzde 0’ının Göçmenlik Reformu’nu desteklediğini ortaya koydu. Araştırmanın koyduğu diğer bir sonuç da Cumhuriyetçilerin bölgelerinde seçmenlerin dörtte üçünün yasayı desteklediği ortaya çıkıyor.

( AS INGTON-POSTA212)

W

ashington’da Capitol Hill’in çok yakınında, bir alışveriş merkezinin hemen önündeki çimenlik alanda kurulan çadırlar tüm Amerika’nın ilgi odağı oldu. adırlara yaklaştığınızda göçmenlik yasasının Kongre’den geçmesi için iki haftadır açlık grevi yapan bir grup insanla karşılaşıyorsunuz. Yasal statüsü olmayan 11 milyon göçmenin umutlarını canlı tutmak için iki haftadır açlık grevini sürdüren bu insanlar Şükran Günü’nü de ağızlarına bir lokma koymadan geçirdiler. YEMEK YEMEDİLER Tüm Amerika aileleriyle hindilerini, kabak tatlılarını yerken, 11 milyon insan umutsuzca beklentilerini sürdürüyor ve sınır dışı edilme sırasının kendilerine gelmemesi için dua ediyordu. Göçmenleri destekleyen “Fast for Families” adlı grup ise Şükran Günü’nde de iki haftadır süren açlık grevlerini bozmadılar. Amerika’nın bu en mutlu gününde bu hüzün medyaya yürek burkucu görüntülerle yansıdı. Aralarında International Union’un Hizmet görevlisi lisa Medina, ational Korean American Service and ducation Consortium’dan Daee

Joong Yoon ve Mi Familia Vota adlı Grup’tan Christian Avila gibi kamuoyunca tanınmış isimlerin bulunduğu grup, açlık grevini yasa Kongre’den geçinceye veya doktorlar yaşamlarının riskte olduğunu söyleyinceye ka-

dar devam etme kararlılığında olduklarını açıkladılar. Geçtiğimiz günlerde Başkan Yardımcısı Joe Biden ve Cecilia Munoz açlık orucundaki grubu ziyaret etti. Başkan Obama, “Sizi duyuyoruz, tüm ülke sizinle sesinizi duyuyor” diye demeç verdi. AÇLIK GREVİ DESTEK GÖRÜYOR Bu arada Şükran Günü’nü izleyen gün Obama ve eşi Michelle, Beyaz Saray’ın birkaç yüz metre yakınındaki çadırlara bek-

lenmedik bir ziyaret yaptı. Başkan’ın günlük programında yer almayan ziyaretten sonra yapılan bir açıklamada, “Başkan’ın ‘Fast for Families’ grubuna destek vermek için bu ziyareti yaptığı belirtildi. Kamuoyu araştırmaları da Amerikalılar’ın çoğunluğunun açlık grevini desteklediğini sonu vatandaşlığa giden kapsamlı göçmenlik yasa tasarısının yasalaşmasından yana tavır olduğunu gösteriyor. Public Religion

Kara Cuma’ kana bulandı

ABD’deki Kara Cuma’ sonunda can aldı Pek çok alışveriş merkezinde yüzde ’lere varan indirimdeki malları almak için birbirlerini ezenler oldu İzdihamlarda kişi öldü, kişi de yaralandı (NE

A

YORK –POSTA 212)

BD’nin en büyük alışveriş günü olarak bilinen ve ‘Black Friday-Kara Cuma’ olarak adlandırılan, alışverişlerde en avantajlı ürünleri almak için yarışan 4 Amerikalı hayatını kaybederken, 74 kişi de yaralandı. Bu ölümlerden ikisi çocuk oyuncak mağazaları zinciri olan Toys ‘R’ Us’da, biri al-Mart ve diğeri de Target alışveriş merkezlerinde meydana geldi.

Her Şükran Günü sonrasındaki gün olan Cumaları, Amerikan alışveriş mağazaları, yıl içindeki en büyük indirimlerini müşterilerine sunuyor ve böyle-

ce oel Bayramı alışveriş dönemi de açılmış oluyor. Bu yıl bazı mağazalar indirim saatlerini, Şükran Günü akşamı 8 pm’e alırken, diğer bazıları Cuma günü sabah 3 veya 5 am gibi çok erken saatlerde başlattılar. ‘Kara Cuma’ günü, Amerikalılar özellikle elektronik ve ev

araçları malzemelerindeki büyük indirimden yararlanmak için, erken saatlerde kuyruğa girmekteler. Bu sırada ise, farklı anlaşmazlıklardan dolayı olaylar meydana geliyor. Olaylar oldukça farklı şekillerde meydana gelirken, bunlardan bazıları mağazaların açılışındaki heyecan ve talep nedeniyle kalabalık

içinde hayati tehlikeler oluştururken, bazen de, park yeri tartışmaları gibi durumlardan ortaya çıkıyor. Şükran Günü meydana gelen kazaları takip eden, ölüm ve yaralanmaları bildiren ‘Black Friday Death Count’ eb sayfası, bu olaylarla ilgili detaylı bilgileri bildiriyor.

1 milyon Suriyeli çocuk mülteci Birleşmiş Milletler Suriye’deki iç savaştan en fazla etkilenenlerin çocuklar olduğunu ve savaş devam ettiği taktirde Suriye’deki yeni neslin geleceğinin tehlikede olduğu uyarısında bulundu

haber@posta212.com

BOEHNER OYALIYOR Kongre analistleri Kongre’de yasanın oylanması durumunda, kendi seçim bölgelerinde giderek büyüyen Latin nüfusa sahip olan 2 Cumhuriyetçi Konge üyesinin yasaya onay vereceğini ve dolayısıyla yasanın Kongre’den geçeceğini belirtiyor. Ancak Kongre’nin Cumhuriyetçi sözcüsü John Boehner’in yasayı oylamaya koymaktan kaçınması bu trajedinin sürmesine yol açıyor. Şu ana kadar kilo kaybeden açlık grevinin liderlerinden Meksikalı göçmen bir çiftçinin oğlu olan liseo Medina milyonlarca insanın umudunu şu sözlerle ifade ediyor “İçimdeki açlık çok büyük. Bu açlık, buraya yoksulluktan kaçmak için gelenlerin bu acıklı durumunu ve Amerikan rüyasının peşinde karşılaştıkları bu şiddet son buluncaya kadar sürecek.”

B

irleşmiş Milletler, üç yıldır devam eden savaş nedeniyle binlerçe çocuğun okula devam edemediğini, ailelerinden koptuğunu ve bu nedenle de büyük psikolojik baskı altında olduklarını belirtiyor. Ülkeyi felç eden iç savaştan kaçmış olmalarına rağmen, mülteci çoçuklar savaşın şokunu yaşamaya devam ediyor. Birleşmiş Milletler Mülteci Dairesi, şimdiye kadar bir milyondan fazla Suriye’li çocuğun mülteci konumuna düştüğünü ve bunların birçoğunun Lübnan ve Ürdün’e yerleştiklerini belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Mülteci Dairesinin hazırladığı “Suriye’nin Geleceği Krizde Olan Mülteci ocuklar” başlıklı raporda, şu ana kadar kayıt edilen 1 milyona aşkın çocuğun yüzde 75’inin 12 yaşın altında olduğu belirtiliyor. Daire, bu çocuklara yardım eli uzatılabilmesi için uluslararası kamuoyunun finansal desteğine ihtiyaç duyulduğunun da altını çiziyor. Mülteciler Dairesi Sözcüsü Brian Hansford, raporun tüm çarpıcılığı ile Suriyeli çocukların yaşadığı sıkıntıları dile getirdiğini ifade ediyor. Özellikle eğitim alanındaki sıkıntılara değinen Mülteciler Daire-

si Sözcüsü Hansford, Ürdün’de yüz binin üzerinde mülteci öğrencinin okula gitmediğini, Lübnan’daki sayının ise bunun iki katı olduğunu tahmin ettiklerini söylüyor. Bu duruma yol açan en büyük sebeplerden birinin ailelerin çocukların çalışmasına duyduğunu ihtiyaç olduğunu belirten Hansford, her 10 Suriyeli mülteci çocuktan birinin ağır koşullar altında çalıştırılarak, çocukluklarından mahrum edildiklerini vurguluyor. BEBEKLER RİSK ALTINDA Suriye’de dünyaya gelip aileleri ile birlikte mülteci olarak göç

eden bebeklerin resmi kayıtları bulunmadığını belirten Hansford, bu durumun Birleşmiş Milletler’in işini daha da zorlaştırdığını, yapılan yardımları ve yasal işlemleri yavaşlattığını söylüyor. Rapora göre yetmiş binin üzerinde mülteci aile babasız ve dört binin üzerinde çocuk da kimsesiz. Bu çocuklar için mülteci kamplarında özel birimler kuran Birleşmiş Milletler, bir yandan çocuklara ihtiyaç duydukları temel hizmetleri vermeye çalışırken diğer yandan da aile yakınlarını bulmada yardımcı oluyor. (VOA)


Gündem

4 Aralık 2013 Çarşamba

TAŞNAK GENÇLERİ

DİYARBAKIR’DA BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın ashington ziyaretinde POSTA212’nin ortaya çıkardığı Taşnak Parti temsilcileriyle gizli görüşmesinin ardından geçtiğimiz haftasonu düzenlenen BDP Gençlik Kongresi’ne Taşnak Partisi’nin gençleri de katıldı YILDIZ YAZICIOĞLU ANKARA-POSTA212

T

he Armenian eekly adlı internet sitesindeki haberde, rmeni gençlerce katılım gösterilen BDP tarafından “ rmeni Soykırımı’nın tanınması” politikası izlendiği ifadesi de dikkat çekti. POSTA212, BDP ş Başkanı Demirtaş ve beraberindeki heyetin, ashington’u ziyaretleri sırasında, rmenistan’daki milliyetçi kesimleri temsil etmesiyle tanınan rmeni Devrimci Federasyonu (ARF) ile görüştüğünü duyurmuştu. Bu görüşme, Amerika’daki Türk toplumu arasında tepkiyle karşılanmıştı. BDP cephesi ise, rmenistan’da milliyetçi kimliğiyle ön plana çıkmış ARF ile görüşme trafiğini sürdürüyor. The Armenian eekly adlı yayın organındaki habere göre, ARF bünyesindeki gençlik organizasyonu AYF (Dashnaktsutyun Youth Organization) temsilcisi gençler, haftasonunda Diyarbakır’daydı. Uluslararası Sosyalist Gençler Birliği (IUSY) çatısı altındaki bütün üye gençlik birliklerine yapılan davet çerçevesinde, AYF’li rmeni gençler de BDP Gençlik Kongresi’ne katıldı. Diyarbakır’da 30 bin civarında BDP’li gencin katılımıyla gerçekleşen kongrede, katılımları nedeniyle AYF’li ekibe bir teşekkür

plaketi de sunuldu.

İSTANBUL’DA DA GÖRÜŞMÜŞLER

Bu arada The Armenian eekly’nin haberinde, kim ayındaki ashington görüşmesi ardından BDP ile ARF arasında İstanbul’da

da bir görüşme yapıldığı bilgisi paylaşıldı. 12 Kasım’da da ARF ile BDP arasında üst düzeyde önemli bir görüşme gerçekleştirildiği açıklandı. BDP ile yapılan görüşme nedeniyle 1 23 yılından beri ilk kez ARF’den bir heyetin İstanbul’u ziyaret etmiş olduğu da önemli bir

not olarak ifade edildi. Ayrıca BDP’nin 2008 yılından beri Sosyalist nternasyonel’de gözlemci statüsünde üye olduğu belirtilirken Türk Hükümeti tarafından “ rmeni Soykırımı’nın tanınması” yönünde politika izlediği de vurgulandı.

Amerika’da yabancılara karşı işlenen nefret suçlarının azaldığı açıklandı Federal Soruşturma Bürosu verilerine göre, 2 12’de işlenen nefret suçlarının yaklaşık yarısı ırksal YORK –POSTA 212)

A

BD’de yabancılara karşı işlenen nefret suçlarında düşüş eğilimi devam ediyor. 2012 yılında işlenen nefret suçlarının, önceki yıla oranla biraz daha düştüğü bildirildi. Federal Soruşturma Bürosu’nun (FBI) geçtiğimiz yıla dair yayınlamış olduğu nefret suçları raporu, 2011 yılında .222 olan nefret suçlarının 2012 yılında 5.7 0’na gerilediğini gösteriyor. 2012’de işlenen nefret suçlarının yaklaşık yarısı ırksal (yüzde 48.3), her beş suçtan biri ise cinsel (1 . ), dinsel (yüzde 1 ), etnik ulusal kökene (yüzde 11.5) ilişkin önyargılardan kaynaklanıyor. Toplum üzerinde yıkıcı bir etkiye sahip olan nefret suçlarında azalma olduğu vurgulanan raporda, 2012 yılında siyahlara karşı 1.805 (yüzde .1) nefret suçu işlenirken beyazlara yönelik 57 (yüzde 22.4) saldırı gerçekleştiği kaydedildi. Siyahlara karşı işlenen suçlarda bir düşüş yaşansa da genel suç oranlarıyla kıyaslandığında 2012 yılında da en fazla nefret suçu siyahlara karşı işlendi.

UZUN yıllar Anti Komünist politikalar ile bir çok din temelli örgütün batıdan aldığı destek bitiyor mu? Özellikle bireysel terörün artmasıyla birlikte bu tip örgütler ile işbirliği yapmak batı ülkeleri için çok kolay değil bu günlerde. Son dönemlere kadar Rusya ve İran a karşı kullanılmak üzere batı tarafından beslenen irili ufaklı yüzlerce teokratik örgüt miyadını doldurmuş gibi görünüyor. Özellikle Ortadoğu’daki tarikat yapılanmaları sempatiden çok antipati toplamakta. Uygulanan nedensiz şiddet bir yana, hayatın akışını tersine döndürmeye çalışması bu örgütlerin, hem bulundukları ülkelerde hem de batıda zeminlerini kaybetmesine neden oldu. Aşırı radikalleşmiş örgütler kendi çıkarlarını var olan bütün medeniyet ölçülerinin önüne koyunca bulundukları ülkelerde müthiş bir kaosa neden olmaya başladılar. Bunun neden olduğu göçler ise terörize edilmiş fikirleri ve çatışmacı ruhu da batıya getirdi.

Korku filmlerini aratmayan görüntüler sokakların ortasında izlenir hale gelmişti. Batı toplumları bu görüntülerle şoka girmeye başlamıştı. Hükümetlerin ilişkileri sorgulanmaya başlandı. Özellikle Suriye deki şiddet , o zamana kadar Batı halkına kötü adam Esad’ın işi olarak aktarılırken birden bire aslında batının desteklediği örgütlerin zaman zaman Esad’ı bile aratacak ölçüde şiddete bulaştığı internet sayfalarından sokaklara taşınca batı destekli radikal dini guruplar bir anda hükümetler için ateşten gömlek haline gelmişti. Amerika da, Almanya, Rusya ve Fransa gibi kendi bünyesinde gelişen İslami örgütleri araştırmaya çalışıyordu ancak nereden başlayacağını bilemiyordu. ‘’Gülen hareketi’’ hemen hemen her garip ilişkinin altından çıkıyordu. 1993’de Abromowitz başlayan bu evlilik sistemin derinlerine işlemeye başlamıştı. Özellikle 135’ e varan özel okullarda çocukların beyinlerinin yıkandığı ailelerden gelen şikayetlerinden biriydi. Hatta CFP adlı bir elektronik gazetede 2011 de yer alan habere göre, Gülen Hareketi’ne ait okulların gelirlerinin FBI tarafından soruşturulduğu iddia ediliyordu. (www.canadafreepress.com/ index.php/article34766) sitesindeki haberde örgütün 25 milyar dolarlık varlığı ile dünyanın en tehlikeli örgütü kabul ediliyordu. Gülen hareketinin beyni yıkanmış çocukları kullanarak İslami bir yapı oluşturmaya çalıştığı iddialar arasında yer alıyordu. Başka yerlerde de yayınlanan değişik araştırmalarda yer alan, iddialar ile başka suçlamalar da geliyordu Gülen hareketine http://horizonparentstruth.blogspot.co.uk/2011/03/ gulen-movement-slave-trade-aka-tuzuk.html?m=1 Adlı blogda öğretmenler ile yapılan kontrat da maaşlarından para kesildiğini ve çalışma koşulları kölelik olarak olarak tanımlanıyordu. Tabii bunların hepsi Amerikan kanunlarına göre kabul edilemeyecek şeylerdi, ancak hiçbiri Devletin Gülen hareketi ile varsa eğer ilişkisini ciddi anlamda zedeleyecek bir durum yaratmıyordu. Fakat iddiaların ardı arkası kesilmiyordu. Fakat bu kez başkaydı.

NEFRET SUÇLARINDA AZALMA

ABD’de 2012 yılında dini önyargılardan kaynaklanan 1.1 saldırı yaşandı. Bu saldırıların yüzde 5 .7 Yahudilere, yüzde 12.8 Müslümanlara, yüzde .8’i Katoliklere, yüzde 2. ’u Protestanlara karşı yapıldı. Müslümanlara karşı işlenmiş nefret suçları 2010 yılında 1 0 olarak gerçekleşirken, 2011 yılında 157 olarak kaydedilmişti. Bu rakam 2012 yılında ise 130’a düştü. Yahudilere karşıişlenen nef-

Acı bir son mu bekliyor?

Sonuçta batı kamuoyu kendi bahçesinde savaşan yüzlerce değişik fraksiyon ve örgüt ile karşılaştı. Batı toplumlarının en kötü hafızası sayılan secterian çatışmalar yüzünden emperyalizm ve kapitalizmin ana kuralı olan ‘’paranın dini olmaz ‘’ lafını yeniden düşünmeye başladılar. Çünkü bir kaç şirketin, politikacıları kullanarak yarattığı kaos ortamından sağlanan gelirin bedeli, toplumun kanı ile ödeniyordu. Boston bombalaması ile özellikle ABD de insanları piknik sofrasına kadar gelmişti terör. Bu garip bir his idi batı için... Arkasında çok fazla bir güç yokmuş gibi görünen bazı kişiler evlerde bulunabilecek malzemeler ile sıradan Amerikalının kabusu haline gelmişti. Hemen arkasından İngiltere de durup dururken genç bir askeri öğrenci sokak ortasında kafası kesilerek öldürülmüştü.

Nefret suçları azalıyor (NE

Sedat Aral

ret suçlarında da benzer şekilde düşüş yaşandı. Yahudilere karşı 2010 yılında 887 olan suç sayısı 2011 yılında 771’e gerilemişti. Yahudilere yönelik saldırılar 2012 yılında ise 75 oldu. Dini önyargılar kadar tehlikeli olan cinsel önyargılar da 2012 yılında toplamda 1.318 nefret suçuna neden oldu. rkek homoseksüellere karşı işlenen nefret suçları 05 (yüzde 54. )olarak gerçekleşti. Lezbiyenlere karşı ise 321 (yüzde 28) saldırı gözlemlendi. Bunun yanı sıra biseksüel 3 (yüzde 3.1), heteroseksüel 24 (yüzde 2), ön yargılardan kaynaklı suçlar işlendi.

İlk kez Boston bombalaması ile Gülen Hareketi başka bir tablonun içinde yer almıştı. Homeland Security de alarm zilleri çalıyordu. Sorular soruluyordu. Çünkü Gülen hareketinin dünyanın bir çok yerinden gençleri ABD ye sokmasına şüpheyle yaklaşılmıştı. Bombalamayı gerçekleştiren Çeçen kardeşlerinde bu bu yolla ABD ye geldiği iddia ediliyordu. Eski CIA yöneticilerinden Graham Fuller’in Gülen Hareketi’ne yakınlığı mercek altına alınıyordu. Özellikle okulların amacı büyük bir soru işareti haline gelmişti. F. William Engdahl’ın www. voltairenet.org sitesinde yazdığı ‘’Erdoğan ve Türkiye’nin Arkasındaki Gri Güç’’ adlı analizde çok enteresan ve tartışılacak şeyleri gün ışığına çıkarıyordu. Bir çok kişinin aynı anda yanlış düşünmesi hem de farklı coğrafyalarda bu neredeyse hiç olası değildi. Ancak Gülen hareketinin gittiği yönün İslam ya da demokrasi olduğundan bir çok kişinin ciddi şüpheleri olduğu kesin.

REKLAM VERMEK İÇİN...

reklam@posta212.com


Ekonomi

4 Aralık 2013 Çarşamba

TACCI İş Dünyasını buluşturuyor (NE YORK-POSTA 212) TACCI (Turkish American Chamber of Commerce İndustry), 10 Aralık günü düzenleyeceği “net orking etkinliği” aracılığı ile iş dünyasını bir araya getiriyor. “Mi ‘n’ Mingle et orking” ismiyle TACCI tarafından düzenlenen iş ağlarını geliştirme etkinliği, kariyerinde atılım yapmak ve köklü iş ilişkileri kurmak isteyen herkese açık olarak belirlendi. Manhattan’ın South Village bölgesindeki Pera Soho restoranında 18.30 ile 20.30 arasında gerçekleşecek olan etkinliğin ücreti, TACCI üyeleri için 10 dolar olarak, üye olmayan katılımcılar için 15 dolar olarak belirlendi.

Kolombiya’yı ziyaret

eden ilk Türk bakan (BOGOTA-POSTA212)

B

akan Bayraktar, Kolombiya’nın başkenti Bogota’da düzenlenen Türkiye-Kolombiya Karma Ekonomik Komisyon (K K) 1. Dönem toplantısına eşbaşkan olarak katıldı. Bakan rdoğan Bayraktar, Kolombiya programı kapsamında Kolombiya Konut ve Arazi Kalkınma Bakanı Luis Felipe Henao, Kolombiya Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Santiago Rojas Arroyo, Dışİşleri Bakanı Maria Angela Holgun’ı ile evre ve Sürdürülebilir Kalkınma Bakanı Luz lana Sarmıento ile görüştü.

KEK PROTOKOLÜ İMZALANDI

Damat’ın ortağı Namet’e talip Türkiye’de adını Damat markasının sahibi Orka Group’u strate ik ortak olarak duyuran Amerikalı Investcorp, şimdi de Namet’e talip INVESTCORP'un amet'in ortak kontrolünü almasına izin çıkarsa, şirket Türkiye'de 10'uncu yatırımını yapmış olacak. Investcorp amet'e ortaklık için Rekabet Kurumu'na başvurdu. Investcorp'u yöneten isim Lütfi Kırdar'ın yeğeni edim Kırdar. Menderes hükümetinde sağlık bakanı olan Kırdar'ın yeğeni İhtilalin ardından Türkiye'den ayrılmıştı. Geri dönüşü ise yatırımlarıyla oldu. İstanbul'un eski valilerinden ve Menderes Hükümeti'nin Sağlık Bakanı Lütfi Kırdar'ın ihtilal küskünü yeğeni emir Kırdar Türkiye'deki yatırımlarını artırmaya devam ediyor. Şirket Türkiye'de yatırımlarına 2010 yılında başlamış, Agro ve Arena Bilgisayar'ın hissedarı Redington'a ortak olmuştu. Şirketin 0'ın üzerinde şirkette yatırımı bulunuyor. 2011 yılını 5 5 milyon ciro ile kapatan amet ise 1 2 yılından bu yana faaliyette. 34 bin 00 metrekarelik ayırova tesislerinde et ve şarküteri ürünleri üretimi yapıyor. amet 2005 yılından bu yana Kayarlar Grup bünyesinde faaliyet gösteriyor. amet yetkiliNemir A. Kirdar leri saExecutive tış izni Chairman & CEO çıkana kadar herhangi bir basın açıklamasında bulunmayacaklarını ifade ediyor. ( SJ)

Bakan Bayraktar ve Kolombiya Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Santiago Rojas Arroyo karşılıklı olarak K K protokölünü imzaladılar. İmza töreninde konuşan Bakan Bayraktar iki ülke arasındaki ticaret hacminin, 2000 yılında 8, milyon dolar civarındayken, geçen yıl bu rakamın 112 kat artarak milyon dolar seviyelerine çıktığını belirtti. Bayraktar, iki ülke arasındaki sektörel tanıtım faaliyetlerinin artırılması gerektiğini de vurguladı. Bayraktar, ilk aşamada, Kolombiya’da ülkemizin demir-çelik ürünlerinin tanıtılacağını ve Kolombiya’nın bu ürün grubumuza karşı tereddütlerini aşmayı hedeflediklerini söyledi.

MÜTEAHHİTLER İSTEKLİ

Son yirmi yılda Türk müte-

VERMEK İÇİN...

reklam@posta212.com

ahhitlik sektörünün dünya pazarlarına başarıyla girdiğini de anımsatan Bayraktar, “Türk müteahhitlik firmaları, bugüne kadar 102 ülkede 2 0, milyar dolar değerinde 7.271 projeyi başarıyla gerçekleştirdi.2013 yılı itibariyle, müteahhitlik firmalarımızca Kolombiya’da üstlenilen ve 2,3 milyon dolar değerinde sadece 1 projemiz bulunuyor. Söz konusu proje İpiales şehrindeki teleferik projesi. Bu çerçevede, Türk müteahhitleri Kolombiya Hükümetinin programlarında yer alan konut ve altyapı projeleri başta olmak üzere, Kolombiya’da inşaat projeleri üstlen-

nusu anlaşma, işadamlarımızın önündeki gümrük duvarlarının kaldırılacak” dedi.

TÜRKİYE MODEL ÜLKE

meyi arzuluyor. Yapılacak bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) ile ile iki ülke arasında düşük seviyede bulunan ticaret hacmi önemli oranda artacak. Söz ko-

Kolombiya Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Santiago Rojas Arroyo da, turizmde Türkiye’nin çalışmalarını model olarak kullanmak istediklerini, Türkiye ile ticaretin arttırılması gerektiğini söyledi.

Kolombiya evre ve Sürdürülebilir Kalkınma Bakanı Luz lana Sarmıento ise Türkiye’nin Kolombiya’ya yatırımları desteklemek için Cumhurbaşkanımdan talimat aldıklarını ifade ederek, “ Birbirine benzeyen iki ülke olarak , beraber ortak çalışabiliriz” dedi. Bakan Bayraktar Kolombiya programı kapsamında Bogota Mega Projesi Alanı’nı da ziyaret etti.

IMF’YE G RE TÜRKİYE, KONUT FİYATLARINDA DÜNYAYI SOLLADI

IMF Finance and Development Magazine’de yayınlanan bir makaleye göre konut fiyatları küresel anlamda yavaş yavaş yükseliyor Türkiye bu yıl ikinci çeyrekte ong-Kong, Ukrayna, Filipinler, Yeni elanda, Kolombiya’dan sonra konut fiyatlarının en yüksek olduğu ülke oldu (ANKARA –ANKA)

REKLAM

Çevre ve ehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Kolombiya’yı ziyaret eden İlk Türk bakanı olarak tarihe geçti

T

ürkiye’nin Hong-Kong, Ukrayna, Filipinler, Yeni elanda ve Kolombiya’dan sonra konut fiyatlarının en fazla arttığı ülke olduğu bildirildi. IMF Finance and Development Magazine’de yayınlanan bir makalede Küresel konut fiyatlarının yavaş yavaş yükselmekte olduğu belirtilerek, “Konut piyasası toparlanıyor, fakat birçok ülkede gayrımenkul hala aşırı değerli” denildi.

TÜRKİYE LİSTEDE BEŞİNCİ Makalede, 2013’ün ikinci çeyreği itibarıyla konut fiyatlarında yıllık artış sıralamasında Hong Kong yüzde 15 ile ilk sırada yer aldı. Ukrayna yüzde 12, Filipinler ise yüzde 10 ile üçüncü sırada yer aldı. Bu ülke-

leri Yeni elanda yüzde , Kolombiya yüzde , Türkiye yüzde 8,5 izledi. Türkiye’nin konut fiyat yükselişinde geride bıraktığı ülkeler arasında, Brezilya, İsrail, İsviçre ABD, Hindistan, Almanya, in, orveç, Lüksemburg, İsveç bulunuyor. Konut fiyatları en fazla Macaristan (yüzde 11), Hollanda (yüzde 10,5), Yunanistan (yüzde 10.1) düştü.

FİYATLAR “ÇATI”DAN YUVARLANDI Buna göre küresel olarak konut fiyatları şu anda 2007’deki zirvenin yüzde 8 altında, 200 ’daki düzeyinde bulunuyor. IMF’nin dergisi makalesini “çatı” biçiminde bir grafikle de süsledi. Buna göre, 51 ülkenin basit ortalamasından oluşturulan, 2000 yılının 100 kabul edildiği IMF

Küresel Konut Fiyatı ndeksi, 2008 krizi sonrası “çatının eğik kısmından” aşağı inerken yön değiştirdi ve hafif yükselişe geçti. Konut endeksi şu anda 127’de bulunuyor. Küresel konut fiyatlarında 2013’ün ikinci çeyreğinde, 2012 başından birbirini izleyen altıncı artış kaydedildi. IMF Konut Fiyatları ndeksi 51 gelişmiş ve yükselen ülkenin 31’inde yükselmiş oldu. atıdan düşüşün durduğu 200 ’un ikinci çeyreğinde ise ülkede artış kaydedilmişti. Birçok O CD ülkesinde konut fiyatlarının kiralara oranı, tarihi ortalamanın üzerinde ve bu gelecekteki fiyat düzeltmeleri için bir ortam açıyor. Örneğin konut fiyatı-kira oranında, tarihi ortalamadan en yüksek sapma oranı Kanada’da ve ortalamanın yüzde 85 yukarısında.


Ekonomi

4 Aralık 2013 Çarşamba

GELİR EŞİTSİZLİĞİ GİDEREK ARTIYOR Berkeley Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırma ABD’de gelir eşitsizliğinin giderek arttığını ortaya çıkardı Araştırmaya göre, ABD’nin en çok kazanan yüzde 1’lik kesimi ülkenin toplam hane halkı gelirinin yüzde 1 , ’ünü elde ediyor

(KALİFORNİYA) - POSTA212

B

erkeley Üniversitesi'nden mmanuel Saez'in çalışmasına göre 2012 yılında ABD'nin en çok kazanan yüzde 1'lik kesimi ülkenin toplam hane halkı gelirinin yüzde 1 ,3'ünü elde etti. Bu oran, tüm zamanların en yükseği. şitsizlik hızla artmaya da devam ediyor. n çok kazanan yüzde 1'lik kesimin geliri 200 'a kıyasla 2012'de yüzde 31,4 arttı. Kalan yüzde 'luk kesimin gelirindeki artış ise yüzde 0,4 oldu. Gelir eşitsizliğinin ekonomik büyüme ve kısa vadeli toparlanma üzerindeki etkileri hakkında ekonomistler arasında dikkat çekici tartışmalar hala sürüyor. Ancak birkaç kişi eşitsizlikteki kontrol edilmeyen artışların, toplumda yarattığı bölünmeler ile sosyal güvenlik ağları üzerinde yarattığı gerginlikler nedeniyle uzun vadede kapitalizm için maliyetli olacağına karşı çıkabilir. Bu sorunun

ALTIN DÜ ERKEN Bitcoin neden yükseliyor

Kağıt paraya bir alternatif Dünyanın her tarafında geçerli Arzı sınırlı Finansal piyasalar çökmeye başladığında güvenli liman görevi görebilir Bunlar altın için yapılacak en doğru tanımlar Ayrıca artık bitcoin için de bu tanımlamalar yapılıyor WASHINGTON - POSTA212

İ

şte size bir bilmece. Altının fiyatı bu yılın genelinde düştü ve şu anki fiyatının taban yaptığını söylemek de bir yatırımcı için cesurca bir davranış olur. Ancak bitcoinlerin fiyatı yükseliyor. Altın meraklıları size altında fiyatların baskılanmış olduğunu söyleyeceklerdir aşağı yönde manipüle edilmemiş olsaydı fiyatı daha da yüksek seviyelerde olurdu. Diğerleri ise bitcoinin gelip geçici bir heves olduğunu söyleyecek, 17. yüzyıldaki Hollanda laleleri gibi. Aynı kişiler artan fiyatların bize insanların her zaman olduğu gibi kolayca kandırılabileceğini göstermekten başka bir şey ifade etmeyeceğini savunacak. Ancak gerçek çok ilginç. Açık olan bir şey varsa alternatif para birimlerine bir talep var ve bitcoin piyasa için birçok açıdan daha iyi bir ürün. Fiyat farklılığı alternatif para piyasasında bitcoinin altını nasıl geçtiğini çok iyi gösteriyor. Henüz bitcoini duymayanlar için Bitcoin tamamen dijital bir para birimi. Bu para birimi daha önce belirlenmiş algoritmalara göre sınırlı sayıda basılıyor. Kimse bu para birimini kimin icat ettiğini bilmiyor. Hiç kimse ya da hiçbir kurum bu para biriminde kontrol sahibi değil. Şu an tedavülde 11 milyon bitcoin var. Önceden belirlenmiş algoritma ile en fazla 21 milyon bitcoin üretilecek. Yani üretim duracak en fazla 21 milyon adet bitcoin olacak, daha fazla değil. Bu yılın başında bir bitcoini 13 dolar satın alabiliyordunuz. Geriye baktığımızda bu yılın birikimi. arşamba sabahı bir bitcoin 1000 doları ilk kez aştı. Bitcoinde önemli olan şu ki bu sanal para, para birimine dönüşmeden önceki altının tüm özelliklerine

sahip. Arzı sınırlı. Hükümetler ya da merkez bankalarınca kontrol edilmiyor. Bazılar anonim olmadığını iddia etse de bir banka hesabında bulunan paradan daha özel. Ayrıca bir tasarruf aracı.

TAM TERSİ BİR DURUM YAŞANIYOR Tüm bu özellikler aynı olduğundan bitcoin ile altın fiyatlarının aynı paralelde hareket etmesini bekleyebilirsiniz. Aynı faktörlerin fiyatları üzerinde etkili olmasını bekleyebilirsiniz Piyasalarda yaşanan kargaşa sırasında bir güvenli liman, çok fazla para basan merkez bankalarının yarattığı enflasyona karşı bir korunma aracı, dolar ve eurodan farklı bir enstrümana yatırım yapma isteği. Bitcoin fiyatı artarken altının fi-

yatı düşüyor. Bu yılın başında altının onsu 1.700 dolar seviyesinde idi. Şu an ise 1.241 dolara kadar gerilemiş durumda. Değerli metalde 20 yıldır hakim olan boğa trendi kesinlikle sona ermiş görünüyor. Birkaç cesur yatırımcı altında alım yapıyor olabilir ancak enflasyon düşük kaldığı ve Fed parasal genişlemeyi bitirmeyi planladığı sürece altının yakın bir zamanda toparlanması pek mümkün görünmüyor. Peki altın bu kadar düşük performans sergilerken bitcoin nasıl yükselebiliyor Altına yürekten inananların cevabı basit. Altının fiyatı baskılanmış durumda hükümetler ve merkez bankaları kağıt paradaki tekellerini ve güçlerini tehdit ettiği için altın fiyatlarını aşağı yönde manipüle etti. Aynı kişiler bitcoinin altına benzer olduğunu ancak fiyatının serbest şekilde belirlendiği ve manipüle edilemediği için baskılanamadığını söylüyor. Duruma bu açıdan bakıldığında yoluna kimse çıkmadığı sürece altın nasıl yükselirse bitcoin de onu yapıyor.

Aslında bitcoin saçmalıktan da besleniyor olabilir. Apple yeni bir işletim sistemi çıkardığında makul birisinden daha fazla heyecan duyan bir insan gibi dijital para birimine de bir hücum var. Yüzyıllardır, lalelerden demiryolu hisselerine, radyolardan uzay şirketlerine kadar birçok alanda balonlar ortaya çıktı. Bunun da bir farkı yok yakında çökecek ve çöktüğünde şu an bu tekneye binmiş olan herkesin kendisini aptal hissetmesine neden olacağı kısa süreli bir çılgınlık. Bu açıdan bakıldığında bitcoinin yükselmesinde altının ise düşmesinde bir gariplik yok. Yaşanan bir çılgınlık ve altın bu çılgınlıkta rol almıyor. Yukarıdaki argümanların gerçekle ilişkisi olabilir. Bitcoin hala aşırı şekilde volatil ve fiyatında çok fazla spekülasyon yapıldığına dair şüphe de yok. Ancak bizim yaptığımız en uygun açıklama bitcoinin ciddi bir para birimi olarak gün yüzüne çıktığı gerçeği. Altının aksine gerçekten de sınırlı bir arzı var. Manipülasyonlara maruz kalmıyor, imkansız olmasa da çalınması çok zor. Biriktirmesi çok maliyetli değil. Ayrıca bitcoin ile gerçek ürünler satın alabilirsiniz. Dubai pazarında olmadığınız sürece altın ile doğrudan bir ürün satın alamazsınız. Birçok açıdan altından daha iyi bir alternatif ve bu üstünlüğü gittikçe netleşmeye başlıyor. ğer bitcoin altından daha iyi görünüyorsa bu fiyat farklılığını da açıklıyor. Daha fazla para dijital para birimine gidiyor, bu da en azından altından para çıkışını gerektiriyor. Altın fiyatlarındaki zayıflığın bir kısmı bu açıdan değerlendirilebilir. Dahası altın birkaç bin yıldır tek alternatif para birimi olarak hüküm sürdü. ğer şimdi bir rakibi varsa güvenli limanlara yatırdığınız paranızın bir kısmını altın varlığından alıp bu takibe yatırmak akıllıca olur. ünkü daha uzun bir süre bitcoin yükselirken altın düşebilir.( all Street Journal)

üzerinden gelmenin en önemli ve sürdürülebilir yolunun eğitim reformundan ve yatırımdan geçtiğine inanılıyor. Vergi hukukunun ve diğer yeniden dağıtım formlarının değiştirilmesi eşitsizliğin semptomlarını azaltmaya yardımcı olsa da temel sebepte ciddi bir değişiklik yapmayacağı ileri sürülüyor. Mesleki eğitim başta olmak üzere eğitimin bu sorunla mücadele etmeye yardımcı olabileceğine dikkat çekiliyor. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi için özel sektörün de mücadalede rol almasını isteyen uzmanlar, “Örnek vermek gerekirse IBM lise ile üniversite müfredatını entegre ederek mezunlarını teknoloji sektöründe kariyer yapmaları için eğiten Brooklyn'deki P-T CH okulunun kurulmasına yardımcı olmuştu. Diğer özel sektör kuruluşları da buna benzer çalışmalar yapabilir” diyor. ( all Street Journal)

ME RU BİR MALİ İ MET BITCOI ’in gerçek para ile değiştirildiği belli başlı kuruluşlardan biri olan Mt. Go ’un yaptığı açıklama, sanal paranın suç şebekeleriyle bağlantısı konusunda kopan tartışmayı izliyor. Bu ay başlarında ABD Senato’sunda Adalet Bakanlığı yetkilileri ve mali denetleme kurumu temsilcilerinin dinlendiği bir oturumda Bitcoin ‘’meşru bir mali hizmet’’ olarak tanımlandı. Senato’daki bu komisyon toplantısından bu yana Bitcoin’in değeri artış trendine girdi. Bitcoin sıklıkla internet üzerinden gerçekleşen yasadışı faaliyetlerle bağlantılı olarak anılıyor.

UYUŞTURUCU TİCARETİ Uyuşturucu madde satan internet sitesi Silk Road, geçen ay kapatılana dek, müşterileriyle ticaretini Bitcoin üzerinden yürütüyordu. Yetkililerin Silk Road’u kapatması ardından Bitcoin’in değerinin de piyasalarda hızla düşeceği tahmin ediliyordu. Fakat ABD’de mali denetçilerin bitcoin’i en azından yakın gelecekte yasaklamayı düşünmediğinin ortaya çıkması ardından, sanal paraya olan güven yeniden hızla arttı. Bitcoin’i destekleyen çevreler, küresel para transferleri için çok etkin bir yöntem olduğunu söylüyor. Bitcoin gelişticisi Mike Hearn, ‘’Bu paranın değerinin beş yıl gibi kısa bir süre içinde sıfırdan 1000 dolara tırmanması şaşkınlık verici.’’ diyor. BD Senatosu’ndaki Bitcoin oturumu, Silk Road sitesine düzenlenen baskını izlemişti. KAFALAR KARIŞIK Senato, adli ve mali yetkililerin görüşlerini dinledi FBI ve Amerikan Hazinesi’nin konuyla ilgili değerlendirmelerini ele aldı. Komisyonun başkanı Senatör Thomas Carper, açılış konuşmasında, ‘’Dolaşıma giren sanal para birimleri, özellikle de Bitcoin, kimilerinin kafasında hayranlık, kimilerindeyse korku uyandırıyor. Bizim gibi geriye kalan kesimin ise kafasını iyice karıştırdı.’’ dedi. Komisyona yazılı bir açıklama yollayan Federal Soruşturma Bürosu FBI, sanal para birimlerinin ‘’meşru bir mali hizmet’’ sağladığını kabul ettiklerini, fakat ‘’kötü niyetli insanlar tarafından’’ suistimal edilebildiğini söylüyor. Amerikan Adalet Bakanlığı yetkilileri, Bitcoin’in uyuşturucu ticareti, çocuk pornosu ve büyük çaplı yolsuzluk olayları gibi alanlarda giderek daha çok kullanıldığına tanık olunduğunu kaydediyor. (BBC TÜRK )


4 Aralık 2013 Çarşamba

İlhan Tanır @Washingtonpoint

Erdoğan ve Cemaat Savaşı Nelere Gebe BİR TARAFTA 11 yıldır girdiği her seçimde başarılı olmuş bir başbakan ve arkasındaki önlenemez, çok iyi çalışan siyasi bir makine. Dünyada en çok tanınan ülke liderlerinden biri haline gelmiş, ülkesinin ekonomisini oldukça başarılı sayılabilcek bir on yıl yaşatmış, hatta bir süre için, Arap ülkelerine ‘rol model’ olarak gösterilen bir iktidarın sahibi: Recep Tayyip Erdoğan. Diğer tarafta, Erdoğan’a göre dünya çapında daha az bilinse de, Afrika’dan Uzak Doğu’ya, Avrupa ülkelerinden Orta Asya’ya 160 ülkede bin civarında okulun açılmasına öncülük etmiş, Fethullah Gülen. Hareketin sadece ABD’de özel ve charter (devlet parasıyla desteklenen özel yönetimli) okullarının sayısı 200’e yaklaşıyor. Amerika’daki yapılanması çok yakın zamanlara dayanan Hareket, 50 eyaletin tümüne dağılmış 400’e yakın dernek ile Kongre’deki en güçlü Türki-Amerikan grubu oldu bile. 50’nin üstünde Kongre üyesi aynı akşam Hizmet’in yıllık galalarında boy gösteriyor. Kasım ayı sonunda düzenlenen Amerikan-Kırgız Konferansı’nda da, 30 civarında Kongre üyesinin gelmesi dikkat çekti. Türkiye içinde iki güç de dindar ve muhafazakar olarak sınıflandırılıyor, her ne kadar Gülen Camiası Batılı ülkelerde liberal olarak kabul edilse de. 1960’lı yıllarda entellektüel temeli atılan Erdoğan’ın liderliğini yaptığı Türk Siyasal İslam Hareketi ile düşünce okulu olarak temelleri yine aynı yıllara denk gelen ve Gülen’in liderliğini yaptığı Toplumsal İslam Hareketi’nin, birbirlerinin metodlarını her zaman için yetersiz veya yersiz bulduklarını hatırlamak gerekir. Özellikle 28 Şubat sürecinde bu metodlar çarpışmış, Gülen Hareketi’nin, o dönemde iktidardaki Erbakan koalisyonuna sahip çıkmadığı düşüncesi, Milli Görüş üyelerince dillendirilmiş ve hiçbir zaman unutulmamıştı. Gülen Camiası üyeleri, Siyasal İslam’ın, İslam’ın temel tebliğ metoduna aykırı olduğunu düşünüyor, idare ile ilgili ayet ve hadislerin toplamda hayatın diğer yönleri ile ilgili olanlara göre sadece yüzde 5’lik bir yer kapsadığını iddia ederek, önceliklerde sapma olduğunu iddia ediyordu. Halkı İslamın prensiplerine yakınlaştırmadan, tepeden inmecilikle, İslam’a zarar verileceğini savunuyordu. Bundan dolayı da, eğitim alanına yapılan yatırımlar ve bu yolla insanlara İslam’ı anlatmanın daha uygun hizmet yolu olduğunda ısrarcı oldular. Milli Görüş hareketi ise, özellikle Ortadoğu’da Siyasal İslam’ın kurucusu olarak anılan Seyyid Kutub’un prensiplerini kabul ederek, siyaset yoluyla, ülke yönetimini ele geçirmenin ve o şekilde dini değerlerin ülkeye yayılmasının daha çabuk ve yerinde metotlar olduğunu düşünmüştür. Aradaki derin felsefe ve metod farklarına rağmen, 2002 ylından itibaren, özellikle 2007 yılındaki 27 Nisan muhtıra sonrası bu iki farklı muhafazakar dindar kesim çok başarılı bir evlilik ile Türk Askerinin liderliğini yaptığı seküler-Kemalist güçleri devirmeyi başarmıştı.

Güncel

DERSHANE CATISMASI GİDEREK DERİN’LESİYOR

Türkiye, Ağustos 2 ’teki Milli Güvenlik Kurulu’nda Nurculuk faaliyetleri ve Fethullah Gülen grubuna karşı eylem planı hazırlanmasıyla ilgili karara AKP ükümeti’nce imza atılmış olması tartışmasına sahne oluyor YILDIZ YAZICIOĞLU ANKARA - POSTA212

A

KP Hükümeti ile Gülen cemaati arasında dershaneleri kapatma girişimiyle başlayan çatışma tablosunda, Başbakan rdoğan’ın “Geri adım atmayacağız” açıklaması ardından Ağustos 2004’teki MGK kararı gündeme taşındı. Türkiye’de yıl önce farklı haberlere konu edilmiş olmasına karşın cemaat faaliyetlerine müdahale edilmesini içeren AKP Hükümeti imzalı MGK kararı belgesi kamuoyuna yansımamıştı. Hafta içerisindeTaraf Gazetesi’nde Mehmet Baransu imzasıyla dershane çatışması kapsamında, o MGK kararı belgesi yayımlandı. O MGK belgesiyle birlikte hükümet ile cemaat arasındaki çatışma, derinleşti ve karşılıklı olarak “samimiyetsizlik” suçlamalarına yol açtı.

KAVGA BÜYÜYOR Türkiye’de bugünlerde sosyal medyada suçlayıcı T itter mesajları yanı sıra yazılı basında AKP Hükümeti’nin neden o karara imza attığını açıklayan savunmacı yazılar ile bugünkü dershaneleri kapatma kararını o MGK kararına bağlayan yazılar ile tartışma dallanıp budaklanıyor. O MGK KARARINDA NE VAR? Taraf’ta yayımlanan MGK belgesine göre, 25 Ağustos 2004’teki toplantıda, urculuk faaliyetleriyle ilgili “ağır yaptırımlar getiren yasal düzenlemeler yapılmalıdır” 15 maddelik bir dizi karar alındı. Cumhurbaşkanı Ahmet ecdet Sezer’in imza attığı bu MGK kararına, AKP Hükümeti adına ise

Başbakan Recep Tayyip rdoğan, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, Adalet Bakanı Cemil içek, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ile İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu imza attı. Bu MGK belgesini, sayısal açıdan azınlıktaki askeri üyeler (Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalmaz, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ile Jandarma Genel Komutanı Şener ruygur) da imzaladı. İddiaya göre, bu MGK kararında, öğrenci evlerini, bağış mekanizmasını, özel okul ve dershaneleri takip altına alma gibi bir dizi mücadele aşamaları da yer aldı.

AKDOĞAN “UYGULANMADI” DEDİ Taraf Gazetesi’ndeki bu haber üzerine ilk açıklama, Başbakan’ın başdanışmanı ve AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’dan geldi. Akdoğan, T itter mesajıyla, “2004’teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiçbir Bakanlar Kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır” dedi. n ilginç açıklama ise, AKP Ga-

ziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın, “Doğru cemaati bitirme kararı 2004’te alındı, sonra emniyet cemaate bağlandı, dershane ve okul sayısı patladı.

AK Parti’ye kapatma davası açıldı” T itter mesajı oldu.

TARAF İDDİASINI SÜRDÜRDÜ Ancak Akdoğan gibi hükümet ve AKP cephesinden söz konusu “MGK kararıyla ilgili uygulamaya geçilmedi” ve “Şimdiki dershane kararıyla hiçbir ilgisi yok” yönünde açıklamalar yapılmasına karşın Taraf Gazetesi, iddiasını yeni haberler ile devam ettirdi. Taraf’ta yayımlanan yeni haberde, Baş-

bakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer imzasıyla o MGK kararlarını uygulamak yönünde adımlar atıldığı iddiasına yer verildi. Dinçer’in, Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu’ndan (BUTKK) da sorumlu olduğu belirtildi. Gülen cemaatiyle ilgili karara imza atılan 25 Ağustos 2004’teki MGK toplantısından hemen iki ay sonra 28 kim 2004’te uygulanmaya başlandığı ve 2005 ile 200 yıllarında da uygulamalara devam edildiği öne sürüldü.

BALYOZ TARTIŞMASINI TETİKLEDİ Hükümet ile cemaat arasındaki çatışma çerçevesinde yayımlanan o MGK belgesi, Yargıtay’ın kesinleştirdiği Balyoz Davası kararlarını tartışmalı hale getirdi. Balyoz Davası’nda hapis cezasına çarptırılan komutanlar ve askeri personel, irticai faaliyetlerle mücadele kapsamsında ‘emirkomuta zinciri’ çerçevesinde hareket ettiklerini gerekçesiyle kendilerini savunmuştu. Dolayısıyla Ağustos 2004 MGK belgesi, “Ortada hükümet talimatı var” ifadesiyle Balyoz Davası kararlarını kamuoyunda yeniden tartışmaya açtırdı. Bu tartışma ile ilgili, ABD’de yaşayan Fethullah Gülen ise, videolu mesaj yayımladı. “Şahsen benim kolum, kanadım kırıldığı gibi, dilime de bir kilit vuruldu” diyen Gülen, çok sayıda dini ifadelerle yaşananlara şaşırdığını vurguladı. BAŞBAKANLIK’A “İDEOLOJİK” BİLGİLENDİRME Taraf Gazatesi, geçtiğimiz haf-

ta Pazartesi günkü sürmanşetindeki haberiyle AKP Hükümeti’nce cemaat faaliyetleriyle fişlemeye devam edildiği iddiasını gündeme taşıdı. Başbakanlık’a gönderildiği iddia edilen bilgilendirme notunda, “şahıslarla ilgili ideolojik bilgilendirme yapıldığı” ve “Başbakanlık’a şifai bildirimler yapıldığı” yönündeki ifadeler dikkat çekti. Haberde, sadece Gülen Cemaati ile ilgili değil Süleymancı, akşibendi gibi cemaat ilişkileriyle hangi vakıflara üye olunduğu, kurban kesimine katılıp katılmadığı gibi şahıslar hakkındaki bilgilerin fişlendiği savunuldu. Taraf’ın ortaya attığı fişleme iddiası, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na da tümüyle aykırı. Anayasa’da, “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar” hükmü yanı sıra özel hayata dokunulmazlık sağlayan hükümler de mevuct.

AKŞENER’DEN İLGİNÇ TEPKİ Bu arada MHP İstanbul Milletvekili Meral Akşener, T itter mesajlarıyla “dershane tartışması”nda MGK kararındaki imzası nedeniyle Cumhurbaşkanı Ahmet ecdet Sezer’in suçlanmasına tepki gösterdi. Akşener, “MGK bildirisinin suçlusu bulundu. Ahmet ecdet Sezer. Bir defa da sorumluluk alın. Sn Sezer’in seçimi için canhıraş gayretinizi unutmadık” ifadesiyle AKP’ye seslendi. Akşener’in, “Sn Sezer’in CB seçilmesi için benim gibi MV’lerine evlerde toplantılar düzenlediğinizi unuttunuz mu Haşim Kılıç’ın faaliyetlerini hatırlayın” mesajı da göze çarptı.

Hareketin aktif bir üyesinin BBC Türkçe’ye aktardığı kadarıyla da, 1980’lerden beri eğitim alanına giderek daha fazla odaklanan, yargı, güvenlik, ve özellikle bürokrasi alanlarında 2000’li yılların ortalarına gelindiğinde yeterince büyük bir yetişmiş kadrosu bulunan Gülen Hareketi, bu dönemde AKP hükümetinin iktidarının sözünü, tarihte ilk kez emekli ve aktif subayların hemen hergün tutuklandığı o kritik dönemde, devletin katmanlarına dinlettirebilmesi için hayati bir fonksiyon üstlenmişti. Bütün bu ‘kusursuz birliktelik,’ ortak ve en büyük düşman Kemalist-laikçi yapının gücünün kırılması ile bir seri sıkıntıya uğradı. Mavi Marmara dış politikadaki ilk ve büyük kırılmayı meydana getirirken, içeride Şike yasalarındaki farklılık, ama özellikle 7 Şubat’ta Hakan Fidan’ın Savcılığa daveti ve nihayet dersane kapanması konusuyla birlikte, Türkiye’nin en güçlü olarak bilinen bu iki tarafı, aralarındaki farklılıkları saklayamaz hale geldiler. Ankara’dan eski bir milletvekilinin BBC Türkçe’ye aktardığına göre, önümüzdeki dönemde AK Parti ile ilgili bir dizi yolsuzluk dosyalarının ortaya saçılması, Ankara’da bugünlerde ciddi bir beklenti haline gelmiş durumda. Perşembe günü ortaya çıkan 2004 yılındaki ‘Gülen Cemaatini bitirme’ kararının altında Erdoğan ve Gül’ün imzalarının ortaya çıkması da, bu maratonun ilk adımları olarak değerlendiriliyor. Gülen Hareketinin, 1970’li yıllardan beri Askeri öncülüğünde kendisine yapılan baskılarla hiçbir şekilde açıktan mücadele etmeyen şiarı, Hareketi yakından bilen AK Parti kurmaylarını, dersane kapanması konusunu da sineye çekmesini bekleyerek yanlış bir hesaba sürüklemiş olabilir mi? Yoksa, hiçbir zaman hafife alınamayacak olan Erdoğan’ın henüz açmadığı ve toplumla paylaşmadığı başka kartlar mı var. Bu soruların cevabını, Mart ayındaki yerel seçimler öncesi öğreneceğiz. Şimdilik Cemaate yakın olarak bilinen kimseler, Erdoğan ve ekibine olan kızgınlığı ve seçimlerde bu partiyi desteklemeyeceklerini saklamakta artık bir beis görmüyorlar. Soru, bu kızgınlığın toplumun ciddi bir kısmına yayabilip, seçimlerde AK Parti’yi ne ölçüde sarsabileceği. Ve bu kavgadan diğer muhalefet partilerinin ne şekilde yararlanabileceği.

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com

AKP Hükümetinin dershaneleri kapatacağını açıklamasının ardından adeta kıyamet koptu. Uzun süredir araları açık olduğu söylenen AKP ile Cemaat arasında sonunda ipler koptu. Cemaat’e yakın yayın organları yayınladıkları ‘belge’lerle saldırı başlattı

İ TE CEMAAT’İN ELDEN

ELE DOLA TIRDI I LİSTE AKP hükümeti dershanelerden sonra Cemaat'e ne yapmayı planlıyor Cemaat bir tablo ile yapılmak istenenleri ve yapılanları anlatıyor

(A KARA POSTA212) AKP Cemaat kavgasında Baransu'nun yayınladığı 2004 MGK kararından sonra AKP'li siyasetçiler art arda açıklama yaptı. Arınç, Ben o toplantıda yoktum , Cemil içek, Sadece ben imzalamamışımdır derken, Başbakan rdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan ise vet ama uygulanmadı dedi.

Bunun üzerine cemaat harekete geçti ve bir liste yayınladı. Listede MGK kararları uygulanmadı mı sorusuna yanıt verildi. Listede Yargı'da, mniyet'te, kamuda, Milli ğitim'de ve üniversitelerde tasfiye maddelerinin karşısına

Bitti yazılırken, Dershaneler kapatılacak kararının karşısına Devam ediyor yazıldı. Ayrıca Öğrenci evleri kapatılacak, Camia'ya yakın gazetelerin tirajları denetlenecek, haber ajanslarının akreditasyonu kaldırılacak gibi maddelerin karşısına olgunlaştırılıyor notu düşüldü. Türkçe Olimpiyatları, TUSKO 'un ve Cemaat okullarının devlete devredilmesi maddelerinin karşısında ise bekliyor diye yazıldı.


Güncel

PEKİ ŞİMDİ NE OLACAK?

Ergenekon davasından ağırlaştırılmış müebbet, Balyoz’dan ise 1 yıl ceza alan Albay Dursun içek’in kızı İrem ve oğlu Deniz içek, POSTA212’ye AK Parti-Cemaat güç gösterisinde ortaya çıkan yeni belgeler ışığında son gelişmeleri değerlendirdi (NE

YORK-POSTA212)

A

CD’ler oluşturmak, çiplere değişik şeyler yüklemek, bazı kimselerin haysiyet, şeref, namus ve i etiyle alakalı bazı şeyleri teşhir etmek suretiyle onları yıkmak ve devirmek bir müminin yapmaması gerekli olan şeyler. Caiz olmayan şeylerdir bir mümin için. İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (sas) tavrı da bu olmuştur... Karşı tarafı yıkma gayreti içine girmeme. Fethullah Gülen

k Parti ile cemaat arasında başlayan belge savaşları sonrası rgenekon davasından ceza alan Albay Dursun içek’in kızı İrem ve oğlu Deniz içek şu açıklamalarda bulundu Hakan Fidan soruşturmasıyla başlayan, ve bu hafta 2004 MGK kararları ve daha sonrasında Başbakanlık’ça yapılan bazı yazışmaların Taraf gazetesinde yayınlanması ile devam eden CemaatAKP güç gösterisinde rgenekon davasından ağırlaştırılmış müebbet, Balyoz’dan ise 1 yıl ceza alan babamız Dursun içek’in ismi basında yine sıklıkla kullanılmaya başladı.

İMZA TAKLİTTİR Bu son belgelerin ortaya çıkmasıyla kafaları karıştıran soru “Madem hükümetin altına imza attığı böyle bir MGK kararı varsa, Dursun içek İrticayla Mücadele ylem Planını hazırladı diye neden müebbet hapse mahkum edildi ” oldu. Bu noktada vurgulanması gereken üç nokta var. İrticayla Mücadele ylem Planı sahte bir plandır. MGK kararları verilmiş olsa bile, irticayla mücadele bir devlet politikası olarak kabul edilmiş ve yürütülmüş olsa bile, Dursun içek’in imzaladığı iddia edilen bu plan hala sahte bir plandır, altındaki imza hala taklittir. Bu yeni ortaya çıkan belgeler bu gerçeği değiştirmemektedir. Kamuoyunun hafızasını tazelemek adına, kısaca bu belgenin sahteliğini ortaya koyan kanıtları burada tekrar etmekte fayda var. PARMAK VE AVUÇ İÇİ İZİ YOK Sadece son sayfasında bir imza bulunan 4 sayfalık dokümanda Dursun içek’in parmak ve avuç izi bulunamamıştır. Belge üzerinde inceleme yapan Adlı Tıp genel kurulunda yıllarca imza inceleme uzmanı olarak görev yapmış olanlanların tamamı belgedeki imzanın Dursun içek’a ait olduğu sonucuna varılamayacağı yönünde görüş bildirmiştir. Belgenin Genelkurmay karargahındaki hiçbir yazıcı tarafından yazdırılmadığı Jandarma Kriminal raporu ile sabittir. İlk başta belgenin sadece fotokopisi Avukat Serdar Öztürk’ün ofisinda bulunmuş, ofiste ele geçirilen tüm belgeler üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasına rağmen bu 4 sayfalık fotokopi üzerinde tüm ısrarlarımıza rağmen mniyet Kriminal parmak izi incelemesi yapmamıştır. mniyet Kriminal’ın işin başından beri içinde olduğunu gösteren bir diğer veri ise henüz daha sahte belgenin “ıslak imza”lı versiyonu ortaya çıkmamışken, mniyet Kriminal’ın sadece İM P’in fotokopisi üzerinden yaptığı imza incelemesinde imzanın Dursun içek’in el ürünü olduğu yönünde rapor vermesidir. Bu kadar basit bir imzada, sadece fotokopi üzerinden el ürünü olup olamayacağının anlaşılmasının mümkün olmadığı birçok başka uzman tarafından tescillenmiştir. Girişimlerimiz sonucunda alınan uzman raporlarında imzanın Dursun içek’in el ürünü olup olmayacağının anlaşılamayacağı sonucuna varılmıştır. SAHTEKARLARI BULMAK MÜMKÜN Jandarma Kriminal’ın yaptığı parmak izi incelemesi sonucunda belge üzerinde “kime ait olduğu belirlenemeyen” 14 adet parmak izi bulunmuştur. Bu parmak izlerinin kime ait olduğunun tesbiti için kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır. Bu parmak izlerinden birinin iddia edilen olay akışı içerisinde belgeye dokunmuş olamayacak birine ait çıkması durumunda ortaya atılan hikayenin sahteliği kanıtlanmış olacak dahası belgeyi üreten çetenin elemanları hakkında da çok önemli ipucuna erişilmiş olunacak. KAMERA KAYITLARI SİLİNDİ Mahkeme’den ısrarlı taleplerimize rağmen, mahkeme ukurambar Postanesi’nin kamera kayıtlarını çok geç istemiştir. PTT’den gelen yanıtta, kayıtların 3 ay süreyle sak-

İrem Çiçek

Dursun içek’in çocukları şimdi soruyor Gerçek belgeler ortaya çıktı Peki sahte belgeleri kim hazırladı Sahte belgede Dursun içek hariç 1 ayrı kişinin parmak izi tesbit edildi Bu parmak izlerinin kimlere ait olduğu ortaya çıkarsa herşey çözülür

Deniz Çiçek

landığı, daha sonra silindiği, mahkemenin yazısının ellerine ulaştığında ise istenen tarihin üzerinden 3 ay ve sadece birkaç gün geçmiş olması sebebiyle kamera görüntülerinin silindiği belirtilmiştir. Sadece birkaç günlük gecikme yüzünden sahte ihbarcı kimliğini gizlemeyi şimdilik başarabilmiştir. Mahkemenin silindiği iddia edilen görüntüleri kurtarmak için herhangi bir çabasının olmaması da mahkemenin de ihbarcının kimliğini saklama çabalarına ortak olduğu hissiyatını yaratmaktadır. Bu görüntülerin kurtarılması yine davayla ilgili çok önemli ve davanın seyrini değiştirebilecek delillere sahip olunacağı anlamına gelmektedir. İrticayla Mücadele ylem Planı’nın sahte bir plan olduğunu en başından beri söylenirken, İnternet Andıcı’nın gerçek bir belge olduğu yine en başından beri kabul edilmektedir. Buna rağmen bu iki belge özellikle yandaş basınca kasıtlı olarak birbirine karıştırılmakta ve kamuoyunun her iki belgeyi gerçekmiş gibi algılamasına sebep olmaktadır. Taraf gazetesinin geçen hafta açıkladığı MGK kararları ve daha sonrasında yine aynı gazetece

yayınlanan hükümet içi yazışmalar göstermiştir ki irticayla mücadele devlet politikası olarak benimsenmiş, şu andaki hükümet üyelerince de bu politikalar kabul edilmiş, uygulamaya geçirilmiştir. Bu gelişmelerden sonra Internet Andıcı’nın hukuk dışı bir belge olarak değerlendirilmesi, bu belge gerekçe gösterilerek eski Genelkurmay Başkanı dahil birçok kişinin müebbet hapis cezası alması abestir. Konuyla ilgili şu detaylar gözden kaçırılmamalıdır

HÜKÜMET ONAY VERDİ İnternet Andıncına konu olan siteler Dursun içek Genelkurmay’a atanmadan önce kurulmuştur. Sitelerin kurulması için gerekli bütçe Milli savunma Bakanlığı’nca karşılanmıştır. Sitelerin kurulması, işletilmesi için gerekli olan yazışmalar, onaylar dönemin hükümet yetkilileri ve Milli Savunma Bakanlığı dahil tüm ilgili mercilerden alınmıştır. MGK kararlarının ortaya çıkış şekli de yargılama sürecinin nasıl işletildiğini göstermektedir. Bu belgeler yargılama süreçlerinde açıkça istenmiş olmasına rağmen mahkeme veya Başbakanlık’ça gizlenmiştir . Genelkurmay’ın işlettiği internet sitelerinde orijinal içerik yoktur. Bu sitelerde yayınlanan yazılar açık kaynaklardan derlenip toplanan yazılardır. İrticayla mücadelenin şu anki Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükümet üyelerince devlet politikası olarak kabul edildiğini düşünürsek bu sitelerde irticai faliyetlere karşı haberlerin yayınlanmış olması doğaldır. AKP’nin irticanın odağı olduğu yönündeki anayasa mahkemesi kararı da hatırlandığında siteye konan haberlerin “hükümeti düşürmek” değil irticayla mücadele amaçlı olduğu görülecektir. PARMAK İZLERİNİN SAHİBİ KİM Ortaya dökülmeye başlayan kirli çamaşırlar kaçınılmaz sonun başlangıcı. İM P’in sahteliği er ya da geç ortaya çıkacak ve sahte belgeler üreten bu çete cezasını çekecek. Buradan bu çeteye dahil olmayan hükümet üyelerini bu çetenin ortaya çıkarılması için gerekenleri yapmaya davet ediyoruz. 14 parmak izinin sahibinin bulunması ve PTT kamera kayıtlarının kurtarılması en kısa zamanda somut olarak atılabilecek adımlar. Hükümet üyelerinin bu adımları atmaması, bilakis bu adımların atılmasını engellemesi onları da bu çetenin koruyucusu, kollayıcısı durumuna düşürüyor ve siyasi olarak sorumluluğu üzerilerine daha da yıkıyor.

Dursun Çiçek, Ergenekon davasından ağırlaştırılmış müebbet, Balyoz Davası’ndan ise 16 yıl ceza aldı

4 Aralık 2013 Çarşamba

Ahmet Buğdaycı ahmetbugdayci@posta212.com

Ders kitaplarında çocuklara neler öğretiliyor? DERSHANE tartışması artık siyasi bir kamplaşma meselesi oldu. Tribünler maçı merakla izliyor. Ama eğitimin içeriğine bakmak çok azımızın aklına geliyor. Türkiye’nin ilk ve orta eğitim ortalaması 6.5 yıl. Avrupa ortalaması ise 10 ile 12 yıl arasında değişiyor. 25-34 yaş grubu arasında yer alanların yüzde 60’ı ilkokul mezunu. Türkiye Avrupa’nın yarısı süresinde eğitim alıyor, acı gerçek bu. Eğitimde niceliksel başarısızlık ortada, ama bir adım daha attığımızda karşımıza içerik sorunu çıkıyor. Nasıl bir içerikle eğitim alıyoruz da araştırma verilerinin kanıtladığı gibi bu denli dünyadan kopuk, içe kapanık, başka toplumlara klişelerle, korkularla yaklaşan, çatışmacı bir zihniyet üretiyoruz. Açık Toplum Vakfı adına İstanbul Bilgi Üniveritesi’nden Doç. Dr. Kenan Çayırcı’nın orta öğretimde okutulan ders kitaplarının içerikleri ile ilgili yaptığı bir araştırma Türkiye’nin bu “karanlık gerçeğini” aydınlatıyor. Meşru bilgiyi, resmi tarihi öğrendiğimiz ders kitapları, kolektif kimliğimizi, ortak kültürümüzü, ortak değerlerimizi şekillendiren en ciddi kaynak. Çayırcı’nın ders kitapları taramasında ders kitaplarında en sık tekrarlanan tema “Türkiye’nin sürekli tehdit altında olan” bir ülke olması. Kitaplarda pek çok ayırımcılık içeren ifade yer alıyor, Türkiye düşmanlarla çevrili bir ülke olarak gösteriliyor ve birçok ders militarist bir perspektifle savaşı ve ölümü yücelten bir içerikle sunuluyor. Her ne kadar 2005 yılında müfredatta bazı iyileştirmeler yapılmış olsa da ve emekli subayların dersini verdiği meşhur “Milli Güvenlik” dersi kaldırılsa da bizim için tarih “güzel yurdumuzun işgali” ile başlıyor. Örneğin 7. Sınıf Sosyal Bilgiler Kitabı, 20. yy. başlarında Osmanlı’nın durumunu başka devletleri kilişelerle ve hasmane bir dille konuşturarak anlatıyor: İngiltere: “Ben İngiltere, biliyorsunuz Sanayi İnkılabını ben başlattım. Bu nedenle sömürge yarışının öncüsüyüm…” Fransa: “Ben Fransa, İngiltere’den sonra Hollanda, Belçika sanayileşti ve ben de sanayileştim. Hep birlikte sömürgecilik yarışına başladık. Dünyadaki yoksul, güçsüz devletleri kendi aramızda paylaştık…” Rusya: “Ben Rusya, ekonomim güçlü ve çok geniş topraklara sahibim. Fakat topraklarımın sıcak denizlere kolayca bağlantısı yok… Komşum Osmanlı Devleti’nin topraklarını alsam Akdeniz’e ineceğim…” İtalya: “Ben İtalya, ben de siyasi birliğimi geç sağladım. O yüzden Almanya ile birlikte hareket ediyoruz. Bunun yanında ben Osmanlı topraklarında sömürgeler elde etmek istiyordum, bu amaçla Trablusgarp’ı işgal ettim…” Bulgaristan-Romanya-Yunanistan: “Biz Osmanlı Devleti’nden ayrılarak bağımsızlığımızı kazanmış devletleriz. Biz Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da kalan topraklarını almak istiyoruz…” Üstelik bu ülkelerin Türkiye’e bakışı ve Türkiye üzerindeki emelleri halen devam etmektedir. Yine 5. Sınıf Sosyal Bilgiler Kitabından bir metin: “... Türkiye’yi bazı devletler tehlikeli bulmaktadır. Bu ülkeler kendi topraklarını genişletmek ve denizlerde egemenlik elde etmek amacıyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin zayıflaması için çaba harcamaktadır.” Bu cümlelerden sonra sınıfa tartışılması için verilen soru şudur: “Ülkemizi kendileri için tehlikeli bulan devletler karşısında vatandaşlara düşen görev ve sorumluluklar neler olabilir?” Öğrencilerin cevabını tahmin etmek o kadar zor değil. 6. Sınıf Sosyal Bilgiler kitabına göre de Türkiye o kadar tehdit altındadır ki, “Ülkemizin savunmasında her zaman görev yapabilmeleri için kadınların da askere alınmaları gerektiği” dile getirilir. Bunu da öğrenciler arasında bir diyalogla iletir. Diyalog şöyle ilerler: Zeynep: Yasalara göre bayanlar askere alınmıyor. Ama Kurtuluş Savaşı’nda bu vatanı birlikte kurtardık. Bence bayanlar da askere gitmeli. Okan: Bence bayanlar erkekler kadar kuvvetli olmadığı için askerlik yapamaz. Ece: Ülkemizin savunma için daima hazırlıklı olması gerekiyor. Bunun için de askerlik eğitimini bayanların da alması gerekir. Ancak bu eğitim sayesinde ülkemizin savunulmasında her zaman görev yapabilir hale gelebiliriz. Militarist eğitim, öğretmenlere yazdığı bir klavuzda İstiklal Marşı’nın öğretilmesi için gerekli araç ve gereçi tanımlar: “CD (silah, top, tüfek vb. ses efektleri) ve Kurtuluş Savaşı’nı yansıtan görsel imajlar.” Ders kitaplarında diğer ülkelerin resmedilme biçimleri de tehdit yaklaşımını destekliyor. Hayat Bilgisi 2, Sosyal Bilgiler 4 veya 6’da değişik başlıklar altında ülkeler iki gruba ayrılıyor: Türk Cumhuriyetleri ve Finlandiya, Almanya, Meksika, Brezilya gibi “Uzaktaki Arkadaşlar”. Metinlere göre Türk Cumhuriyetleri Türk Dünyası’nın içindedir ve dış politikada önceliklidir. Metinlerde çocuk karakterler bu ülkelerle olan benzerlikleri dile getiriyor. Diğer ülkeler ise sadece klişe bir kıyafet ve yemek üzerinden tanıtılıyor. Bu ülkelerle ilgili tüm görseller ve anlatımlar o ülke hakkındaki önyargıları güçlendiriyor ve kültürleri yemek/giyim kuşam basitliğine indirgiyor. Örnek olarak, “Bezilyalılar futbol oynamayı severler”, “Çinliler pirinç yetiştirir”, “İngilizler şehir içi ulaşımda iki katlı otobüs kullanır”. İşte küreselleşen, çok sesli, çoğulcu bir yapıda sürekli sentezlenen dünya, bizim çocuklarımıza etkileşim yerine önyargıların teşvik edildiği bu kalıplarda sunulur. Bu koşullamacı eğitim zihniyetinin evrensel değerlere inanan vatandaşlar ve siyasetçiler yetiştirmemesine pek şaşırmamak gerek. Toplumsal bilinçaltımız işte bu ders kitaplarıyla şekilleniyor. Dershaneler yerine çağdışı kalan bu eğitimi toptan kaldırmayı, yerine evrensel değerlerle donanmış bir eğitim sistemini koymayı tartışsak, nasıl olur...


Güncel

4 Aralık 2013 Çarşamba

KILIÇDAROĞLU İLK KEZ POSTA 212’YE AÇIKLADI

İstanbul adayımız Sarıgül

Amerikalılar AKP’yi bizden daha yakın takip ediyor’

C P Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, beklenen ashington gezisine başladı Kalabalık bir heyetle gelen Kılıçdaroğlu hafta sonu olmasına rağmen temaslarına başladı ve önemli açıklamalarda bulundu İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

G

eçtiğimiz hafta cumartesi akşamı ashington’a yanında kalabalık bir milletvekili ve gazeteci topluluğu ile inen Kılıçdaroğlu, pazar günü başkentteki ilk görüşmelerini yaptı.

MAVİ MARMARA’YA İZİN VERMEZDİK Pazar günü Hasna’nın düzenlediği bir organizede bazı Türk ve Amerikan bilimadamları ile bir toplantı yapan Kılıçdaroğlu, ayrıca ABD’nin önde gelen gazetelerinden all Street Journal ile de 1 saat 5 dakika süren bir mülakat yaptı. Alınan duyumlara göre, bu mülakatta, Mavi Marmara ile ilgili sorulan bir soruya karşılık, Kılıçdaroğlu gazeteciye ’eğer biz iktidarda olsa idik, o krizin olmasına izin vermezdik’ doğrultusunda bir cevap verdiği aktarıldı. Kılıçdaroğlu Posta212’nin sorduğu sorulara da cevap verdi. Kılıçdaroğlu, Posta212’ye verdiği demeçte, ‘’ ashington’da bir boşluğu doldurmak üzere bulunuyoruz, bu ziyaretin uzun bir zaman sonra geldiğinin farkındayız’’ dedi. Kılıçdaroğlu ayrıca, konuşmalarında ve ashington ziyaretlerinde ‘gezi protestolarının ağırlık taşıyacağının’ altına çizdi. SARIGÜL İSTANBUL ADAYI Kılıçdaroğlu, İstanbul yerel seçimleri ile ilgili olarak ise, ilk kez, Mustafa Sarıgül’ün İstanbul’dan aday olacağını kesin bir şekilde ifade etti. Kılıçdaroğlu, İstanbul’dan kimin aday olacağının kesinleşip, kesinleşmediği sorusuna şöyle cevap verdi ‘İstanbul adayımız belli. Mustafa Sarıgül önümüzdeki hafta büyük ihtimalle adaylağını açıklar. Olmazsa bu ay içinde adaylığını açıklarız,’’ dedi. Kılıçdaroğlu, Pazar akşamı, CHP’nin ashington temsilciğinin açılışının yapıldığı bir resepsiyona katıldı. Bu resepsiyonda misafirlerle biraraya gelirken, bir de kısa bir konuşma yaptı ve ‘’Yeni CHP dünyayı daha iyi okumaya çalışan bir parti’’ olarak ashington’a geldiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, konuşmasında ayrıca, CHP’nin yeterince kendisini anlatamadığının farkında olduklarını da sözlerine ekledi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Beyaz Saray görüşmesinden sonra ashington’ın prestijli düşünce kuruluşu Brookings nstitüsü’nde bir konuşma yaptı. Yaklaşık 150 kişinin dinlediği ve salonun tümünün dolduğu ve ayakta birçok kişinin konuşmayı izlediği görüldü. Konuşmanın başlığı ise, “CHP’nin Türkiye için Vizyonu” idi. Kılıçdaroğlu Brookings’de konuşmasını yaptıktan sonra dinleyicilerin sorularını cevapladı. Kılıçdaroğlu, Irak ve K.Irak ile ilgili olarak sorulan bir soruya, Bağdat’ın dışlanmaması gerektiğini söyleyerek, ‘Bağdat’ı dışlarsanız olmaz’ dedi. “CHP’nin Kürt sorununa değişiklik önerileri, Öcalan ile görüşmeleri CHP’nin devam ettirip, ettirilmeyeceği, dış politikada CHP’nin AKP’den ne gibi farklı yaklaşımları olacağı ve CHP’nin gençlere mesajları nelerdir” şeklinde sorulan sorulara da Kılıçdaroğlu şu cevapları verdi

YENİ ANAYASA SORUNU

Türkiye’nin gerçek anlamda özgürce bir anayasaya ulaşması için çaba harcıyoruz. Anayasa’da görüşmeler devam eder ve AKP başkanlık önergesini geri çekerse daha çok ilerleme yaşarız. Şimdiden 0 civarında maddede anlaşma sağlandı. Bunun devamı gerekir. Anadil konusunda yasaklara karşıyız. 17 maddelik özgürlük manifestosu yayınladık. Ama buna AKP katılmadı. Öcalan ile müzakereler konusunda: Süreçle ilgili olarak büyük eleştirimiz parlamento dışı çözümle-

re karşıyız. Akil adamların kurulmasını istedik ve bu görüşmeyi onların yapmasını istedik. Ama sürecin nasıl gittiğini dahi bilmiyoruz. Kendi milletvekillerinin de bilmediğini görüyoruz. Türkiye’nin komşularıyla olan ilişkilerini de eleştiren Kılıçdaroğlu, “Türkiye bütün komşuları ile iyi ilişkiler kurmalı. ğer siz kuzeyle ilişki kurar, Bağdat’ı dışlarsanız olmaz. Irak’ın bağımsız olduğunu unutmamalı” dedi. Türkiye’de iktidar olunduğunda AKP ile dışpolitikada ne gibi farklılıklar olduğu sorusuna ise teker teker ülkelerden giderek, şunları söyledi SURİYE: Suriye’nin içişlerine karışmamalıyız. Bu konuda uluslararası bir konferans düzenlenmeli, İran, Rusya da dahil olmak üzere herkes rol almalı. Türkiye Suriye’de taraf olmamalı. Cenevre’de atılan adımları destekliyoruz. MISIR: Mısır’da darbeye hep karşı çıktık. Darbelerden en çok CHP etkilenmiştir. Mısır’daki darbeye ilk tepki koyan genel başkanlardan biri olduk. Türkiye Mısır’da taraf oldu iç politikadaki gibi davranmaya başladı. Bu olmamalı. İSRAİL: İsrail ile bir diplomatik çatışma yaşanmasını istemiyoruz. Köklü bir ilişkimiz var. Mavi Marmara gibi bir olay eğer CHP olsaydı, olmazdı. Ortadoğu’da barış ve huzurdan yana olunmasını istiyoruz. İRAN: Ortadoğu’da herhangi bir ülkenin nükleer silaha sahip olmasını istemiyoruz. Barıştan yana eşitlikci bir diploması gerekir. ABD ve İran arasında Cenevre’de atılan adımları önemsiyoruz. İran’ın uluslararası kuruluşlara kapılarını açmasını da önemsiyoruz. K.KIBRIS: AB, K.Kıbrıs konusunda çifte standart uyguluyor. Annan Planına evet derseniz, K.Kıbrıs’a ticari kolaylıklar sağlanır dendi AB tarafından. Ama yapılmadı. Bunu her zaman Brüksel’e gittiğimizde dile getirdik. Gençlere mesajlar: YÖK’ün kaldırılmasını istedik, üniversitelerimizdeki özgürlüğü önemsiyoruz. Biz gençlere gezi protestolarından sonra gelin, bizi değiştirin dedik. Biz yüzde 10 gençlik kotası getirdik, yüzde 33 kadın kotası getirdik. Gezi olaylarında, dedik ki Beyoğlu adayımızı siz belirleyin dedik. ■ Seçimlerdeki yapılan hileleri nasıl engelleyeceksiniz ağdaş hukuktan bizi koparacak her şeye karşıyız ve mücadele vereceğiz. Kadınların Türkiye’de daha çok tepki vermesi onların kaybedeceklerinin daha fazla olmasındandır. CHP halkın partisidir. Kendimi-

zi dünyaya da anlatıyor beklentileri de öğrenmeye çalışıyoruz. Hiç kimse Türkiye’ye 2. Sınıf demokrasi biçmemeli. İktidarın seçim sistemini değiştirmek gibi bir amacı yok. Temsil sisteminde adalet olması gerekiyor. ■ Suriye’de insanlık adına işlenen suçları kınayacak mısınız Suriye’de ne olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. Bu sorununun diploması ile çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Hiçbir zaman bir CHP’li baskı uygulayan bir lideri destekleyemez. 1 milyonu aşkın Suriyeli şimdi Türkiye’de. ğer siz taraflardan birini silah verip, bir tarafında gidip öldürmesini isterseniz buna karsıyız. O coğrafyada kanın akması hepimizi üzüyor. Cenevre’deki adımlardan umutluyuz. Silahlar sustuktan sonra problemler daha sağlıklı çözülebilir. ■ Eğitim politikalarını ve dershane tartışmalarını nasıl buluyorsunuz ğitim politikaları bizde çok çabuk değişiyor. Bir sabah kalkıyorsunuz, bir anda yeni teklifler görüyorsunuz. Öğrencileri denek olarak kullanıyoruz. ğitim politikalarımız

CHP Adana Milletvekili, Dış İlişkiler ve Yurt Dışı Örgütlenmelerden sorumlu genel başkan yardımcısı Faruk Loğoğlu da POSTA212’ye gezi ile ilgili özel demeç verdi. Loğoğlu, ziyaretlerinin ana hedefi olarak, ‘’CHP’nin iktidarında, demokrasi, ekonomi, dış ilişkiler alanında neler yapacağını anlatmak, bu konudaki hedef, ilke ve değerlerimizi genel başkanın ağzından, uzun yıllardan beri yapılan bu ilk ziyarette ifade etmektir’’ dedi. Loğoğlu ayrıca, ‘’bu vesileyle, CHP’yi daha iyi anlatmak hem de genel başkanı daha iyi tanımalarına imkan sağlamak hedefindeyiz. iyaretin temel amacı bu. Mesajlarımız ise, demokrasi, temel özgürlükler ve sorumlu bir dış politika. AKP ile bir derdimiz yok, Türk milletinin derdi var. Amerikalılar bizden daha yakın takip ediyorlar AKP’yi zaten. Ondan dolayı, biz kendimizi anlatmaya geldik.’’

AKP imaj kaybetti CHP heyetiyle birlikte gelen CHP Genel Başkan yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Posta212’ye verdiği özel demeçte, AKP’nin ABD’de yaşadığı imaj kaybının farkında olduklarını ifade ederek, ashington’da kendi vizyonlarını anlatmak üzere geldiklerinin altını çizdi. Kılıçdaroğlu ve beraberindeki heyet, resepsiyonda bir saati aşkın bir süre kaldıktan sonra ise, AmerikanMusevi toplumunun önde gelen isimleri ile görüşmek üzere ayrıldı. iktidar ile taban tabana zıt. ğitim politikaları stratejik olarak değerlendirilmeli. Dershane modelinde bir sabah kalktık, Başbakan karar vermiş kaldıracağız diye. Hiçbir değişiklik yapmadan dershaneleri kaldıracağız demek serbest piyasaya ve girişimciliğe de aykırı. ■ Azınlıklar konusu, mahalle aralarında yapılan dini eğitimlere karşı önlemleriniz nelerdir Azınlıkların haklarını korumak, nefret suçları ile ilgili bir düzenleme yapmak gerekiyor. efret suçları ile ilgili yasa yapılırsa büyük anlamda düzeleceğine düşünüyorum. aman zaman iktidarın laikliği aykırı davranışları var. Bununla ilgili yargı kararı da var. apiste bulunan askerler hakkındaki düşünceleri Silivri yargılamalarında büyük hukuksuzluklar yapıldığını söyledik. Yargının siyasalaşmasını gördük. Herkes yargılanabilir ama sahte delillerle değil. Ondan dolayı özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını istiyoruz. Türkiye’nin hukuka ve adalete ihtiyacı var. Bırakın normal sanığı, avukatın tutuklandığı veya avukatın dosyaya ulaşamadığı bir durum yaşadık. Silivri toplama Kampı dedik ondan dolayı. ■ C P iktidara hazır mı Tabi ki hazırız. Türkiye’nin her sorunu ile ilgili proje ürettik, çözümler ürettik. Kadrolarımız çok birikimli kadrolar. Her alanda başarılı insanlarımız var. Son seçimlerde projelerimizi anlatma imkanımız, vaktimiz olmamıştı. Önemli aşamalar kat ettik. Gençlik ve kadın kotaları getirdik. Yurtdışı ilişkilerimizi oldukça geliştirdik. İktidara talibiz ama eğer Türkiye’de özgürlükler kısıtlanmış, medya, sendikalar veya üniversiteler susturulmuşsa CHP yalnız kalmıştır. Ama bu mücadeleye devam edeceğiz. ünkü Türkiye’nin özgürlüğe ihtiyacı var. Türkiye tarihinde 3 büyük devrim olmuştur üçünde de CHP’nin imzası var. Cumhuriyeti kurmak, çok partili hayata geçiş, sosyal demokrasi. Şimdi Türkiye’nin dördüncü devrime ihtiyacı var tam özgürlük ve demokrasi sistemine geçiş.

İşte Sarıgül’ haberinin öyküsü (İL AN TANIR) 2 Aralık Pazar akşamı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin ashington temsilciğini resmi olarak açmak üzere düzenlenen resepsiyona katılarak, bu esnada konuklarla da biraraya geldi. Salonda dolaşmaya devam eden Kılıçdaroğlu ile ben de ilk kez tanıştım. Önce ashington ziyaretinin hedeflerini sordum. Bu soruya, ‘’ ashington’da bir boşluğu doldurmak üzere bulunuyoruz, bu ziyaretin uzun bir zaman sonra geldiğinin farkındayız’’ dedi ve daha önce başka yerlerde de söylediği gibi, ashington'ın ilk yurtdışı gezileri olmadığını ve daha önce in ve Avrupa ülkeleri de olmak üzere birçok yerde kendi partilerinin vizyonlarını anlattıklarını söyledi. İstanbul belediye başkanlığı adaylığı ile ilgili ben bir soru sormadım çünkü hem kalabalık ortamda daha çok Kılıçdaroğlu'nun vaktini almak istemedim hem de yeni bir şey söyleyeceğini de beklemedim. Kılıçdaroğlu, yanında bazı kimselerle birlikte benim soluma ve kendilerinin sağına doğru yavaşça ilerlemeye devam etti. Bu esnada, orada bulunan Türk konuklarından biri, yerel seçimler konusunu açtı ve İstanbul adayının belli olup, olmadığını sordu. Kılıçdaroğlu, kendisinden hiç de beklemediğim bir şekilde, bu soruya açıklıkla ce-

vap verdi ‘İstanbul adayımız zaten belli '' dedikten sonra duraksadı ve Türk konuklardan, daha önce tanışmadığım şahıs, bu adayın kim olduğunu sordu. Kılıçdaroğlu ''Mustafa Sarıgül, önümüzdeki hafta büyük ihtimalle adaylağını açıklar. Olmazsa bu ay içinde adaylığını açıklarız,’’ dedi. Hemen arkasından, başka kimselerin de şaşırmış, ünlem dolu, hayretkar sesler çıkardığını kendisi de farketti ve

POSTA212 Washington temsilcisi İlhan Tanır

temsilcisi Yurter Özcan'a da t itter'in DM özelliğinden yararlanarak, mesajla göndererek, habere dikkatini çektim. Haberle ilgili bir tepki gelmedi. Tabi sevgili arkadaşımız Yurter'in o geceki yoğunluğu yüzünden görmemiş olması da mümkün. Ama ben en azından, yapmakla yükümlü olmadığım halde, haberin içeriğini, bu konuda yetkili olduğunu düşündüğüm bir kişinin de haberdar olmasını istedim.

CHP Washington temsilcisi Yurter Özcan

şunları söyledi ''eee, soruyorlar, biz de söylüyoruz '' Belki bu minvalde, başka bir veya iki kelime daha etti. Haber büyüktü ve hemen telefonuma not düştüm. Kılıçdaroğlu, yaklaşık yarım saat daha resepsiyonda kalarak, ve başka konuklarla da konuşarak ve sonrasında bir de konuşma yaparak salondan ayrıldı. ve geldiğim gibi bu kısa ama önemli haberi yazdım. Haber kısa sürede ve ilk olarak POSTA212'nin internet sitesinde yayınlandıktan sonra, linkini, aynı dakikalarda CHP'nin ashington

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu

Haber sabah saatlerinde Türkiye basınına düştü, ve gürültü kopardı. Bir gazeteci için, güzel bir haber yaptığımdan ötürü, keyifli bir sabah kahvesi içtim. Sabah saatlerinde, bir süre sonra ise, sayın genel başkan Kılıçdaroğlu'na Sarıgül'ün adaylığının sorulduğunu ve soruyu soran gazeteciye, böyle birşey söylemediğini dediğini okudum. Gazetecilik yaşantımda ilk kez bir haberim ile ilgili istenmeyecek bir pozisyona düştüğümü sandım. Ama üzülmedim. Bunu yazan ‘gazete’nin amacı zaten belli.


Güncel

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

Temas kanallarını hep açık tutmak gerekiyor GEÇEN sonbaharın en dramatik gelişmesi, Başkan Obama’nın Suriye’yi vurma noktasına geldiğini duyurup, sonra da durmasıydı. Obama’nın harekatın kıyısına gelip neden döndüğü karanlıkta kaldı. Şimdi yeni bir teori var: İran’ı küstürmemek için Suriye’de durdu. İddiayı sağ kanattaki Obama karşıtları, muhalif Cumhuriyetçi Partililer savunuyor... Dayanakları da Cenevre görüşmelerinde İran’ın ABD dahil 5 ülke ile nükleer anlaşma adımı atması. Bu anlaşma sürprizdi... Cenevre’de İran’a ağır şartlar konduğu biliniyordu -İran’ın teslim olması- gerekiyordu... İran’ın tavır değiştirmesi için de bir neden yoktu. Ama Cenevre’de anlaşmanın ilk durağına varıldı. Daha hâlâ ince ve uzun bir yol var, ama Obama muhalifleri İran’a taviz erilerek bu anlaşmaya varıldığını savunuyorlar. Anlaşmaya İsrail’in hepten, Suudi Arabistan’ın usulden karşı olduğunu da hatırlayalım. Aslında Cenevre’de anlaşmayı sağlayan, ABD ile İran’ın son 8 ay gizlice g.rüşmeleri. Martta Oman’da gizli g.rüşmeye aşlamışlar. Sonra en az 5 kez g.rüşmüşler... Cenevre’den daha da önemli olan, İran ile ABD’nin masaya oturmuş olması. O gizli g.rüşmeler olmasa, Cenevre’de nükleer anlaşma olmazdı. Anlaşılan bu g.rüşmelerde yalnızca nükleer onular değil, ABD ile İran’ın sonraki adımlarının ve nihai barışmanın da taslakları çizildi. Gerçi bu nihai barışma kılıçtan da keskin bir süre.. Ona sonra bakılacak. Peki Obama neden İran ile yakınlaşmak istiyor? Irak ve Afganistan’dan çıkışı hedeflemişti. Onlar zaten tarihi adım, bölgede İran ile de tekrar ilişkiye geçerse, bir başka tarihi adım olacak. Bunlar Obama’nın kendine koyduğu hedeflere uygun. Muhaliflere göre ise Obama yönetimi İran’ı -Ortadoğu kaosu ve şiddeti ortasında bir istikrar adasıg.rüyor ve İran’ı kazanmak istiyor. İstikrarlı olduğu belki doğru, ama İran’ı kazanmak kolay bir iş değil. Hele İran’ın kısa sürede ABD ile işbirliği yapacak ada olması mümkün değil. Ada da olsa, ortalıkta hâlâ kaos ve şiddet olacağından çevre bozukken adanın dalığı kalmaz. Ayrıca da Ortadoğu’da İran deyince sadece sınırlar değil, sınır ötesine uzanan mezhep ve ideolojik uzantılar da var. Ada yok. Diğer teori, Obama son 5 yıldaki dış politika hatalarını örtmek için bu yola girdi... Bu da hayli ideolojik ve standart muhalefet tezi. Son 5 yılda Obama çok da hata yapmadı. Kucağında bulduğu ve ABD sisteminin yarattığı sorunlarla uğraştı. İran ile uzlaşma, görev süresinin sonunda Obama’yı tarihe geçirmez... Başarabilirse, -İran’ın ABD için başağrısı olmasını engellemek- yeterlidir ve ayrıca onun da getirisi tartışılır. Öte yanda İran ile uzlaşma Suudi Arabistan’ı ve Şii azınlığa sahip diğer Körfez ülkelerini rahatsız etti. Mısır’ın mevcut yönetimi İran’a iyi bakmıyor. Yani İran kartı Obama ve ABD’yi Ortadoğu’da kurtarmıyor. Bir diğer teoride, Obama’nın iç sorunlara odaklanmak için İran ile anlaşmak istediği öne sürülmekte. Her başkan iç sorunlara odaklanmak ister, ama dünya bırakmaz. İran ile anlaşınca Ortadoğu’nun tamamının düzelmiş olmaz. Obama anlaşıldı ki vurmayı kırmayı bombalamayı tercih etmiyor ve diplomasiyi seviyor. Bir süre bu diplomasi havası gidebilir. Ortam ise ne muhaliflerin savunduğu gibi berbat, ne de Beyaz Saray’ın savunduğu gibi iyimser. İran’ın uzlaşırken bile bölgesel kazancını artırmaya çalışacağını düşünmek gerekir. Zaten Irak’ta olduğu gibi fazla uğraşmadan bazı hediyeleri kucağında buluyor. Bu arada İran’da rejimin koalisyon benzeri yapısı var ve herkes ABD ile uzlaşma yanlısı değil. Beyaz Saray -Her ne kadar önemli de olsa, tek bir bölge 7 gün, 24 saat zamanımızı alamaz- derken Ortadoğu’dan söz ediyordu. Bölgenin sonsuz enerji ve zaman öğüttüğünü fark etmişler. İran bunu daha önceden biliyordu. Ve son gelişmeler Ortadoğu’da herkesin herkesle gizli ya da açık konuştuğunu - konuşabildiğini yeniden gösterdi. (Star Gazetesinden alınmıştır)

REKLAM VERMEK İÇİN...

reklam@posta212.com

4 Aralık 2013 Çarşamba

“ABD’NİN TÜRKİYE’YE

ARTIK GÜVENMESİ ZOR”

Bayram Balcı, en etkili düşünce kuruluşlarından Carnagie’nin Orta Doğu uzmanı Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkaslar’da Türkiye’nin dış politikası üzerine çeşitli araştırmalar yapan Balcı, POSTA212’ye Türkiye’nin son dönem dış politkalarını değerlendirdi AHMET BUĞDAYCI NEW YORK - POSTA212

E

vet son zamanlarda Türkiye “izole” oldu. Bunun değişik sebebleri var ama bence en büyük nedeni, ana sebep Suriye’dir. Suriye’de pasifik bir şekilde başlayan devrim hareketinin böyle bir çıkmaza girmesi ve komşu ülkelerin çelişkili ve polarize pozisyonları Suriye’yi bölgenin en büyük problemine dönüştürdü. Türkiye Suriye’de yanlış politika izledi diyemeyeceğim, çünkü bence başka çaresi yoktu. Ve o zamanın bağlamında Türkiye’nin başka politika izlemesi bence zordu. ERDOĞAN MURSİ’NİN KULAĞINI ÇEKMELİYDİ Başka bir sebep daha var Türkiye’nin bölgede gerilemesinde, o da Mısır’dır. Ve yine de bence Türkiye’nin, daha doğrusu hükümetin, Mısır meselesinde hataları oldu ama sanki bu hatalar kaçınılmazdı. Ordudan, askerden çok çekmis bir hükümetin Mısır’daki olaylarda askere karşı, darbeye karşı olmaktan başka seçeneği yoktu. Ama hükümetin kusuru belki daha önce oldu Müslüman Kardeşler iktidarda iken, belki AKP hükümeti Mursi’yi dogmatik ve küstah olmaması için yardımcı olmalıydı. Maalesef bunu rdoğan hükümeti yapmadı. Ama yine de şunu söylemeliyiz, a edersiniz rdoğan Mursi’nin kulaklarını çekmiş olsaydı yine de “Türkiye Abicilik yapıyor ve belki de iç müdahale ve hatta emyeryalistlik yapıyor” diyen adamlar çıkacaktı, bundan eminim. Su anda Türkiye’nin Mısır’da çıkmaza giren bir politikası var, geri de dönemez, ileri de gidemez. Bu sürecin kısa ve orta vadede Türkiye’ye etkileri sizce ne olacak Bence bu süreç Türkiye’yi çok etkileyecek. Şöyle ki Kısa vadede hükümet pek fazla siyasetini değiştiremez, çünkü onu yapacak kapasitede değil. Uzun vadede hükümet bu durumdan gereken dersleri alırsa bence Türkiye yine kazançlı çıkar. Suriye meselesinde mültecilere sahip çıktığı gibi, Kürt politikasını değiştirip daha aktif bir “Pro-kürt” siyaseti uygularsa bence Türkiye karlı çıkar, ama tabii ki bu değişimleri kısa vadede yapmak mümkün değil. Yine aynı süreçte genel olarak Ortadoğu’nun ve bölgede yer alan ülkelerin etnik, dini (Sünni- ii), ulusal sınırlar bağlamında ne yönde değişeceğini öngörüyorsunuz Bu değişimin Türkiye’ye etkisi ne yönde olabilir vet ilk bakışta rdoğan’ın Suriye siyaseti sanki bir Sünni-Şii kutuplaşması gibi görünüyor. Ve gerçekten Suriye meselesinde Türkiye’nin hizasında olan devletlerin çoğu Sünni, Suudi Arabistan, Katar ve Mısır. Fakat bence bunda rdoğan’a karşı biraz

adaletsizlik var. rdoğan’ın politikası Suriye’de bence kendisi istemeden böyle bir hale geliyor. rdoğan Sünniliğin şampiyonu olsaydı bunu Suriye inkilabından önce de yapardı. Halbuki Mart 2011’den önce, yani Suriye krizi başlamadan önce, rdoğan’ın bölgede sadık ve yakın müttefikleri arasında Şii İran ve sad vardı. Son zamanlarda Sünni Şii kutuplaşması var ama bence bu fazla sürmeyecek. Dini dinamikler o kadar önemli değil, ama etnik açıdan önümüzdeki yıllarda önemli değişikler olacak. Bunun ana noktası Kürt faktörüdür. Bundan sonra bütün Orta Doğu’da önemli faktör Kürt faktörü olacak, bu bütün ülkelerin siyasetini etkileyecektir. Suriye, Irak ve İran’daki Kürt bölgeleri sizce ne yönde şekillenecek Türkiye’nin dış politikasını Kürtler açısından değerlendirir misiniz Türkiye’nin Kürt siyaseti biraz problematiktir. vet Irak Kürtleri ile iyi ilişki kurup Suriye Kürtleri ile problematik ilişkide olmak aslında anlamsızdır. Ama şu da bir gerçektir ki Türkiye’nin bütün Orta Doğu’nun Kürtlerini birdir, aynıdır falan hesaplayıp siyaset yapması zordur. Yani Türkiye Kürtlerin yerine bir Pan-Kürdist politika yapması bence zordur. Ve bunu Türkiye’den isteyemezsiniz, çünkü böyle bir siyaset bütün Türkiye’nin Orta Doğu siyasetini zorlaştırır. Başka bir soru var burada. Türkiye’nin Suriye deki de facto Kürt bölgesini tanıması bence Türkiye’nin yapabileceği bir şey değil, çünkü Türkiye bunu yaparsa ondan sonra Suriye Arap milliyetçileri Türkiye’yi Suriye’yi bölmekle suçlayabilir. Kürt meselesinin bölgesel olması bazılarına devletlerin yeni sınırları çizilecek diye düşündürtüyor. Bence Sykes Picot’dan kalan bu sınırlar ne kadar suni olsa da bunları muhafaza etmek lazım. ün- Bayram Balcı kü sonuçta bu sınırlar artık realite olmuş ve onları değiştirirseniz daha çok problem yaratırsınız. Ancak bu sınırlar içerisinde bütün din ve etnik gruplara hak ve özgürlüklerini verirseniz bütün bölge için herşey daha rahat olur. Türkiye İran’la siyasi temaslara yeniden başlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz Türkiye’nin l Kaide, veya en azından l Kaide’ye yakın olan Cihatçılarla ilişki kurmuş olması artık herkes tarafından bilinen bir realitedir. Türkiye kendisini çok rahatsız eden Suriye krizi ve bir açıdan Rojava sorununu kontrol edebilmek için elinden gelen her şeye başvurdu. Bu umutsuzluğun ve perişanlığın içinden gelen bir siyasetten kaynaklanan bir harekettir. Ama galiba artık Türkiye bunun tehlikeli ve ateşle oynama anlamına gelen bir siyaset olduğunu artık anladı. Ve bence

nız Özbekistan ile çok kötü ve zayıf ilişkileri var. Bunun sebepleri çoktur ve kusurların çoğu Özbekistan tarafında. Özbekistan lideri Kerimov başlangıçtan beri Türkiye’ye karşı bir kırgınlıgı var. İlk önce belki haklı idi, (örnek özbek muhalefet Türkiye’ye sığınmıştı) ama sonradan Türkiye’nin bütün çabalarına rağmen Özbekistan iyi ilişki istemedi. Ve bu durum halen devam ediyor. Genel olarak Türkiye’nin Orta Asyada en çok görünen etkisi ticaret ve ekonomidir. Siyasi açıdan o kadar etkisi yok. Ve birde dini alanda etkisi var Türkiye’nin. Diyanet olsun, özel hususi dini cemaatlar olsun, dini açıdan Türkiye’nin orta Asya da canlanmakta olan islamında bir etkisi var. Bence bunun bölgede ılımlı islamin gelişmesi için güzel bir şeydir.

Ankara’nın İran’la yakınlaşma arayışları İran’sız bölgenin meselelerini halledemezsiniz anlayışından kaynaklanıyor. Ama tabii ki bunda Türkiye’nin, İran’da Batı ile son nükleer konuşmalarıyla yeni atmosfer kurulduğunu görmesi etkili oldu. Bunun için Türkiye son haftalarda İran siyasetini tamir etmek istiyor. Gezi’den sonra ABD’nin Türkiye pozisyonu ne olacak Gezi Parkı olayları Türkiye’nin yalnız burada değil bütün Batı’da ve hatta bütün dünyada imajını yıprattı. Bunun için Amerika’nın eskisi gibi Türkiye’ye o kadar güvenmesi ve Orta Doğu problemlerini halletmek icin Türkiye’ye bel bağlaması artık zor olacak. Örnek olarak Amerika ne kadar uğraşırsa uğraşsın, Türkiye ve İsrail’i barıştırmak isterse istesin, rdoğan anti İsrail hareketinden pek vazgeçmiş diyemeyiz. Başbakan Erdoğan bir kez daha anghay Beşlisi’ne girme isteğini yineledi AB’den bir kopuş yaşanırken sizce bu yönelim ciddiye alınabilir mi, ciddiye alınırsa bunun Türkiye’ye etkileri ne olur rdoğan’ın bu siyasetine mana veremiyorum. Bu tür şeyleri gördükçe rdoğan’ın gerçekten son Suriye ve Mısır olaylarından sonra siyaset yapma kapasitesini ne denli güçlü bir şekilde kaybettiğini görüyorum. Ümit ederim ki inanmıyor ve bu yalnız bir stratejidir, inanıyorsa demek ki Türki-

ye’nin gerçekten başka bir Başbakana ihtiyacı var. Türkiye’nin Türki cumhuriyetlerdeki etkisi nedir, hala aynı ağırlığı devam ediyor mu Bölgedeki İslami canlanmada ekonomik kalkınmada Türkiye etkili bir rol oynamaya devam ediyor mu Türkiye yirmi yıl önce Orta Asyada yani Türki alanda bir Türki birliği kurma fikri vardı. Bu olmadı ve olmamasında Türkiye’nin kusurları yalnız değil, bunu Orta Asya halklarıda istemedi. Bırakın Türkiye ile, kendi aralarında bile anlaşamıyorlar. Özbekistan ve Kazakistan arasında bazen rekabet var. Özbekistan’ın Türkmenistan ile problemleri var. Kırgızistan ve Özbekistan ile de etnik nedenlerden kaynaklanan problemleri var. Onun için Türkiye’nin bir Türk Dünyası veya Türk Birliği kurması başlangıçta biraz zor idi, ve bunu istemeyen diş güçlerde zaten vardı, örnek Rusya, ve hatta Batı. Batı başlangıçta bu ülkeler için “Türk model”ini desteklemişti. Ama yinede Türkiye’nin “bilateral” olarak Türki cumhuriyetler ile ilişkileri hemen hemen çok güzel. Azerbaycan kardeş ülke sayılır. Azeriler Türkiye’yi çok severler ki iki halk ve ülke arasında zaten o kadar fark yoktu, tarihten gelen bir benzerlik var. Türkiye’nin Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan ile ilişkileri gayet güzel ama bu ilişkiler söylediğim gibi bilateral olarak. Yani bu ülkeler integrasyonist formüllere geçmeleri için hazır değiller, çünkü bağımsızlıkları yeni olduğu için ilk önce onları pekiştirip sonra daha global birliklere geçme niyetleri olabilir ama daha o düzeye gelinmedi. Türkiye’nin Orta Asya da yal-

ÖRNEK OLARAK KÜRT MESELESİ Kürtler Sykes Picot antlaşmasından sonra mağdur hale düştüler. Ama onların hak ve hukuk kurallarını yinede bu sınırlar içersinde verebilirsiniz. ünkü onlara haklarını vermek için sınırları değiştirmek isterseniz o zaman daha çok problem yaratırsınız, hem onlar için hemde başka halklar için. Ve şunuda unutmamak lazım, ne Türkiye’de ne Irak’ta ne İran’da ne de Suriye’de Kürt bölgeleri o kadar homejendir. Ama yinede her ülkede de demokratik, federal, muhtariyet ve başka formüller ile Kürtlerin ve öbür halkların birlikte yaşamalarını elde edebilirsiniz. Bakarsanız asırlardan beri Osmanlı İmparatorluğu ve Safaviler, ve sonra İran ve Türkiye ile her zaman iyi ilişkileri oldu. Türkiye’nin en statik sınırı İran ile sınırdır. Ve İran’ın İslam’ı retorik ve dik duruşuna rağmen yine de ilişkiler her zaman iyi oldu. Ve Suriye bunu değiştirdi. Türkiye İran’ın önemli olduğunu bildiği için artık İran ile daha sıkı ilişkiler kurmak istiyor. Türkiye’nin Orta Doğu’da gerilemesinde tabii ki iç neden ve dinamikler de vardır, ama bütün bunlar bence dış dinamiklerden kaynaklanıyor. Gezi Parkı olayları hükümetin ve Türkiye’nin prestijini yıprattı ama iyi bakarsanız Gezi Parkı ile dış siyaset arasında ilişki var. Bunu “Dış güçler yapıyor” ve diğer komplo teorileri manasında demiyorum. Hayır, ama Gezi parkı olaylarını derinden incelersek biraz Arap baharından gelen bir ilham gibi bir şey gözüküyor bana. Üstelik Gezi Parkı hareketinin bazı elemanlarında Alevi motivasyonlar var. Ve şunu bilmek lazım ki Alevi meselesi Türkiye’de kökü çok eskiye giden bir problem, Suriye meselesinde daha da güncelleşti. Hükümetin Suriye politikası Türkiye’de Alevi problemini daha da güncelleştirdi. rdoğan’ın Suriye yaklaşımı her ne kadar “anti- usayri” olmasa da sonuçta öyle gözüküyor ve bu da Türkiye’de ki Sunni ve Alevi ilişkilerini etkiliyor.

Kemal Derviş C P için sahaya iniyor Dünya ekonomisi , ızlı büyümenin koşulları ve Avrupa’nın geleceği’’ İstanbul’da C P’nin ev sahipliğinde tartışılacak C P Lideri Kılıçdaroğlu’nun ABD dönüşü katılımıyla Aralık’ta yapılacak uluslararası çalıştayın moderatörlüğünü ise Kemal Derviş yapacak

AS INGTON-POSTA212

G

erçek Gündem.com bir süre önce, “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Kemal Derviş’in aralık ayının ilk haftasında bir kez daha buluşacağı’’nı yazmıştı. Aynı haberde, Derviş’in bu görüşmenin ardından CHP için çalışmaya başlayacağı da yer almıştı. CHP Genel Başkan Yar-

dımcısı Faik Öztrak, bu haberi doğruladı. Öztrak’ın verdiği bilgiye göre, CHP’nin ev sahipliğinde, 8 Aralık tarihinde, İstanbul’da “Dünya ekonomisi”, “Hızlı büyümenin koşulları” ve “Avrupa’nın geleceği’’ konularının derinlemesine tartışılacağı bir çalıştay gerçekleştirilecek. KILIÇDAROĞLU, DERVİŞ BULUŞACAK

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla gerçekleştirilecek yuvarlak masa toplantısına, az sayıda ancak dünyada ve Türkiye’de konularında en yetkin ve deneyimli uzmanlar arasında yer alan isimler katılacak. Toplantıya yurt dışından katılacaklar arasında otre urope (Bizim Avrupamız) kuruluşunun onursal Başkanı ve Dünya Ticaret Örgütü Genel Direktörü olarak görevi kısa süre önce sona eren Pascal Lamy, SAD geo (Küresel konomi ve Jeopolitik Merkezi)

Başkanı, eski ATO Genel Sekreteri ve AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi, İspanya’nın demokrasiye geçişinin ardından göreve gelen ilk sosyaldemokrat dışişleri bakanlarından Javier Solana, Yunanistan ve Avrupa Reform Ağı Diktyo Başkanı, Avrupa Komisyonu’nun İstihdam, Sosyal İşler ve Fırsat şitliğinden sorumlu eski üyesi ve Yunanistan’ın eski ğitim Bakanı Anna Diamantopoulou, dünyanın önde gelen sosyal politikalar uzmanı, İsveç Sosyal Araştırmalar nstitüsünde Profesör Joakim Palme de bulunuyor. Oturumların yönetim ve moderatörlüğü Kemal Derviş tarafından gerçekleştirecek. CHP’nin seminer konularıyla ilgili yetkilileri, yurtdışından konuklar ve yurtiçinden ekonomist ve akademisyenlerden oluşacak toplam 40’a yakın katılımcı çalıştayda yer alacak (G R K GÜ D M)


ABD Güncel

4 Aralık 2013 Çarşamba

AMERİKA “KIRMIZI VE “MAVİ” İKİ DÜNYADA YAŞIYOR

212’NİN İKİ YAKASI

Haldun Armağan info@haldunarmagan.com

DROGBA BİRŞEY YAPAMAZ, DERDİMİZİN ÇARESİ VOLTAIRE AMERİKALI entelektüeller Voltaire için “tarih boyunca Fransa’dan çıkan en şahane şey” diye mizahla karışık bir tespit yapıyor. Tabii işin şakası bir yana, Fransız düşünür Voltaire’in tüm çağların ötesinde bir filozof olduğu gerçeğinin günümüz koşullarında giderek daha da belirginleştiğini söylemek abartı olmaz. Özellikle Türkiye’nin gerek kendi içinde yaşadığı, gerekse bölgesinde cereyan eden sosyal ve siyasal gelişmeler Voltaire felsefesini her zamankinden daha fazla zorunlu bir ihtiyaç haline getiriyor. Şaşırtıcı ama gerçek: Voltaire’in din, hoşgörü ve fikir özgürlüğü uğruna verdiği mücadele aradan geçen asırlardan sonra eskisinden daha çok anlam ve değer taşıyor. Artık Voltaire’in 1700’lü yıllardaki öngörüsünün 21. yüzyılda birebir doğrulanmış olmasına üzülmek mi yoksa sevinmek mi gerekir, takdir size kalmış. Ancak, hoşgörüsüzlük ve dogmanın tavan yaptığı bu coğrafyada yüzyıllar boyu yerinde sayılmasına tanıklık etmek, en hafif deyimle yürek burkucu. Biraz ansiklopedik bilgi gibi görünse de, artık eğitim programlarında felsefe derslerine “olmasa da olur” muamelesi yapıldığı için, Türk gençlerine felsefenin derinliğini hatırlamakta yarar var. Asıl ismi François-Marie Arouet olan, ancak hayatını edebiyat ve felsefeye adayarak kitaplarında Voltaire ismini kullanan yazar, babasının tüm ısrarlarına rağmen avukatlık mesleğini seçmemiş ve hayatını ideallerine göre yönlendirmiştir. Katolik okuluna giden Voltaire aldığı dini eğitimin parçası olarak Latince ve Yunancayı öğrenmiş; daha sonra yabancı dil dağarcığına İtalyanca, İspanyolca ve İngilizceyi de eklemiştir. Böylece dünyayı tamamen kucaklayabilecek bir entelektüel altyapı ve birikime sahip olan filozofun sayısız makale ve çalışmasının yanı sıra ikibinden fazla kitabı vardır. Din kisvesi altında Katolik kilisesi tarafından yapılan istismar ve sömürgeciliğe karşı çıkmış; her zaman bütün dinlerin birleştirici ve hoşgörü temeliyle hareket etmesi fikrini savunmuştur. Bu çerçevede din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiğini söyleyen Voltaire, İslamiyet dahil bütün dinlerin kardeşliği fikrine kafa yormuştur. Uzun sözün kısası, Voltaire felsefenin tüm derinliğine nüfuz etmiş bir bilgedir ve modern çağda yeniden incelenmelidir. Zaman zaman gazete sayfalarında yeralan “özlü ve güzel sözler” faslından alıntı yapılan birkaç cümlesi ile geçiştirmek haksızlık olur. Gazetemizin geçen haftaki manşeti Türkiye’de kutuplaşmanın vahim boyutlarına vurgu yapan, son derece uyarıcı bir haberdi. Son araştırmalara göre 2011’den bu yana hızla yükselen kutuplaşma yüzde 60’a ulaşmış durumda. Ayrışmanın siyasi hayatla sınırlı kalmayıp, hayat tarzı dahil bütün sosyal konularda kendisini göstermesi elbette işin alarm verici vahim boyutu. Gezi olayları sırasında duvara “Çare Drogba” diye yazan gençler hoşgörüsüzlüğe karşı mizah yoluyla bir gönderme yapmıştı. Bu denli kutuplaşma ve ayrışma karşısında Drogba birşey yapamaz; ancak Voltaire ruhunu geriye getirmek epey faydalı olabilir! Siyaset erkinin sosyal, hukuksal ve siyasal sorumlulukları üzerine sayfalar dolusu yorum yazmak mümkündür. Ama herşeyin ve hepsinin ötesinde ülke yöneticilerinin “toplumun dirlik ve düzenliğini sağlamak” sorumluluğu vardır. Halkını dost ve düşman diye iki kampa ayırıp; yaşanan her olayı, gösterilen her tepkiyi bu gözlükle görmek sağlıklı bir bakış olamaz. İşte tam da bu sebeple Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey temel ilkeler üzerinden hayatı algılayabilen bir yaklaşımdır; örneğin “düşüncelerinizin hiçbirine katılmıyorum, ama bunları savunmanız için son nefesime kadar mücade ederim” diyebilen kuvvetli bir Voltaire bilgeliğidir.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

4 Aralık 2013 Çarşamba

YIL: 1 SAYI: 29

SAHİBİ POSTA 212 PUPLISHING LLC ADINA

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

YAYIN DANIŞMANI

HABER KOORDİNATÖRÜ

AHMET BUĞDAYCI

HALDUN ARMAĞAN

EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK – ADNAN ONARAN - DİLEK ESKİ BEZİRKAN AYSEL TAPAN - DEMET DEMİRKAYA - EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİSİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİSİ YILDIZ YAZICIOĞLU AVRUPA KOORDİNATÖRÜ DÜNDAR KEŞAPLI Largo Chigi N.5 00187 / Roma / İtalya OFİS TEL + 39 064 5449 780 CEP TEL + 39 338 5608 792 e-posta: dundarkesapli@posta212.com SAYFA TASARIM ERDAL ÖZBEK – TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR - ERTAN BEZEN İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 – 347 730 42 36 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ ADRES: Hacı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apt. 15/2 34427 Kabataş/Beyoğlu-İstanbul TELEFON +90 212 244 35 35 Fax: + 90 212 244 35 38 e-mail: nese@sria.com.tr POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

Bu da Amerikan kutuplaşması! Amerika, sadece bölge, eyalet ve kentler bazında değil, Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında da farklılaşıyor ABD’de yerleşim bölgeleri de bu ayrıma göre kamplaşıyor AHMET BUĞDAYCI NEW YORK - POSTA212

G

eçtiğimiz hafta Türkiye’deki siyasi ve hayat tarzı kutuplaşmasını ele almıştık. Bu kez Amerika’daki kutuplaşmayı mercek altına aldık ve ortaya ilginç bir tablo çıktı. eşitli ulusal ölçekte yapılan araştırmalara göre Amerika’da 2008 seçimlerinden sonra Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki ideolojik bölünme tarihin en yüksek seviyesine erişti. n önemli bulgu da ikamet edilen bölgelerin Demokrat Cumhuriyetçi ayrımına göre homojenleşmesi. Bir başka deyişle farklı düşünceden olanlar, kendi düşüncelerinin hakim olduğu mahallelere taşınıyor.

AMERİKA KIRIMIZI VE MAVİ RENKLERE AYRILIYOR Mahalleler bile Cumhuriyetçiler’in parlak kırmızı veya Demokrat’ın mavi renklerine göre homojenleşiyor. Örneğin Obama’nın “Yes e Can” sloganını duvarlara, tabelalarda görüyorsanız Demokratlar’ın bölgesinde olduğunu anlıyorsunuz. Pasicific Standart adlı araştırmaya göre de çoğunluk bu ayrışmadan dolayı kendilerini oldukça mutlu hissediyor. Virginia Üniversitesi’nden araştırmacılara göre de insanlar kendi değerlerinin yaşadıkları ortamla uyum sağlamasından hoşlanıyor, bu durumda kendilerini daha iyi hissediyor ve kendilerine saygıları artıyor. Korku veya tenkit dolu sözlerden uzak kalmaları bu ortamla daha güçlü kişisel ilişkiler geliştirebilmelerini sağlıyor. ULUSAL ÇIKARLARLA ÇELİŞİYOR Virginia Üniveristesi tara-

12,9

11,2 9,8

1987

fından yapılan ve Journal of perimental Social Psychology adlı dergide yayınlanan bilimsel araştırma da, siyasi görüşler, mevcut zip kodları ve ikamet yerlerinde ne kadar süre yaşanıldığı gibi üç kriter üzerinden bilgiyi içeren 1 milyon kişilik muazzam bir datayı ele alarak büyük gürültü kopardı Araştırmacılar, taraflı seçmenlerin karşıt düşüncenin egemen olduğu mahallerde

yaşıyorlarsa, bir süre sonra rahat edemeyip kendi düşüncelerine uygun bir zip koduna sahip mahallelere taşındığını belirtiyor. Kendilerini liberal ya da muhafazakar olarak adlandıranlar siyasi düşünce olarak yaşadıkları ortamda bir uyumsuzluk varsa hızla taşınmayı tercih ederken ılımlılarda taşınma eğilimi görülmüyor. Bir başka araştırma şirketi Pe ’e göre kendi düşüncelerine uygun mahallelere taşınanların aidiyet duygusu yükseliyor.

KONGRE ÜYELERİNE DE YANSIYOR Diğer yandan Kongre üyelerinin yasa tasarılarını onayla-

ma oranı sadece yüzde 8’lerde. Bu oran da son 3 yılın en düşük oranı. Araştırmacılar Kongre üyelerinin de tamamen seçmenlerin görüşüne göre oy verdiğini gösteriyor. İdeolojik ayrım büyüdükçe son göçmen tasarısında görüldüğü gibi Konge üyeleri de giderek daha az tavizkar oluyor.

müdahalesine her sosyal konuya bakışta aradaki ayrım büyüyor. Araştırmalar muhafazakarların giderek daha muhafazakar liberallerin de giderek daha liberal olduğunu gösteriyor. Bu yüzden her iki kesim de kendilerini daha rahat hissedecekleri bölgelere taşınıyor.

KUTUPLAŞMA BUSH’LA BAŞLADI, OBAMA İLE ZİRVE YAPTI Pe Research Center 1 87 ile 2012 arasındaki sosyal değerleri inceldiği araştırmada 20 yıl önce Demokratlarla Cumhuriyetçiler eşit derecede çevre sorunlarını önemli bulurken, şimdi iki partinin bu konudaki görüşleri arasında derin bir ayrım yaşanıyor. Göçmenlikten hükümetin topluma

ASIL NEDEN DEĞİŞEN DEMOGRAFİK YAPI Yerleşim bölgeleri nezdinde yaşanan kutuplaşmanın asıl nedeni ise son yıllarda Amerikan demografik yapısında gözlenen değişim. Başta Latinler olmak üzere yoksullar, siyahlar ve Asyalılar’ın beyazlara göre paylarını artırması kutuplaşmanın ana nedeni. Örneğin, 2010 yılında toplam nüfus içinde yüzde 1 olan Hispaniklerin payı 2020’de yüzde 20’ye yükselecek. Bu kesime 2010 itibarıyla nüfusun yüzde 12’sini teşkil eden Afro Amerikanlar , yüzde 5’lik Asyalılar da eklendiğinde, ağırlıklı Demokrat olan bir blok ortaya çıkıyor. Yüzde 4’lük paya sahip beyazların içindeki Demokrat liberallari de çıkardığınızda, toplum “eski Amerika”yı savunan zengin ve orta sınıf beyaz Amerika ile çok renkli, yoksul ve liberallerden oluşan iki cephede homojenleşiyor.

14,3

13,2

12,3

17,8

14,8

13,8 12,8

11,8

Demokrat Cumhuriyetçi Kutuplaşması değerin ortalama farklılaşması Demokrat Cumhuriyetçi

2012

DEMOKRAT BA KANLAR EKONOMİYİ BÜYÜTÜYOR

P

rinceton Üniversitesi'nden önde gelen iki ekonomist ABD ekonomisinin İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana başkanın demokrat kesimden geldiği dönemlerde cumhuriyetçilere kıyasla daha iyi performans gösterdiğini ortaya koydu. konomistlere göre bu durum çoğunlukla başarıdan ziyade şanstan kaynaklanıyor. Son 4 yılda 1 başkanlık döneminde, ABD ekonomisi başkanlık koltuğunda demokratlardan bir isim otururken ortalama yüzde 4,35, cumhuriyetçilerden biri oturduğunda ise yüzde 2,54 büyüdü. konomistler, aradaki farkın şaşılacak kadar büyük olduğu görüşünde. Araştırma Clinton döneminde Beyaz Saray'da makroekonomist olarak görev yapan, bazı demokrat adaylar için de danışmanlık görevinde bulunan Alan Blinder ile partizan politikalarda yer almayan Mark atson tarafından yapıldı. Profesörler Başkanlar ve ekonomi Adli bir araştırma adlı 55 sayfalık çalışmalarında Demokrat başkanlar, cumhuriyetçilere kıyasla daha iyi petrol şokları tecrübe etti, daha iyi verimlilik şokları ve tüketici beklentilerinin iyimserliğini miras aldı, sonucuna vardı. Profesörler, ekonominin neden demokrat başkanlar döneminde daha iyi

Princeton Üniversitesi’nden iki ekonomist demokrat başkanların iş başında olduğu dönemlerde ABD’de ekonominin büyüdüğüne dikkat çektiler

performans gösterdiğini açıklamaya çalışırken istatistiki olarak öne çıkan üç faktör belirledi. 1. Petrol fiyatı şokları cumhuriyetçilerin Beyaz Saray'da olduğu dönemlerde daha çok yaşandı. Profesörler ilk OP C petrol şoku için Richard i on'ı, ikincisi için ise Jimmy Carter'ı suçlamıyor. Ancak George H. . Bush dönemindeki Körfez Savaşı ile George . Bush dönemindeki Irak Savaşı'nın petrol fiyatlarını etkileyen politika kararları olduğuna işaret ediyor. 2.Büyüme oranları arasındaki farklılığın dörtte biri verimlilikteki saatte üretilen çıktı miktarı- artıştan kaynaklanıyor. Profesörlere göre petrol fiyatlarında olduğu gibi verimlilikteki deği-

şim de şansın bir yansıması.. 3.Tüketici güvenindeki dalgalanma ise demokratlar ile cumhuriyetçiler arasında Michigan Üniversitesi'nin anket verilerinin tutulmaya başlandığı yıl olan 1 2 ile 2013 arasındaki büyüme farkının yaklaşık dörtte birini açıklıyor. Profesörlere göre bu durum tüketicilerin ekonominin daha iyi performans göstereceği beklentisi ile daha fazla dayanıklı mal aldığı kendi kendini gerçekleştiren kehanet dönemi. Ancak demokratların seçilmesinin ardından iyimserliğin arttığını gösteren

doğrudan ölçümlere ulaşmak zor. Blinder ve atson, demokrat ve cumhuriyetçi başkanların dönemleri arasındaki büyüme farklılığını açıklayan diğer nedenleri içeren uzun bir listeyi ise önce göz önüne aldı daha sonra ise reddetti. Söz konusu listede başkanın önceden Kongre üyesi ya da vali olup olmadığı, genç mi, uzun boylu mu olduğu gibi maddeler içeriyor. Önemli olan başkanın hangi partiden geldiği olduğunu söyleyen profesörler demokratların cumhuriyetçi seleflerinden daha güçlü ekonomiler aldığı ya

da tam tersi- iddiasını da reddediyor. Fed'e yeni bir başkanın seçildiği dönemde Beyaz Saray'da kimin olduğu da çok önemli değil. Blinder ile atson, Fed'den etkilenen faiz oranlarının demokrat başkanlar döneminde yükseldiğine, cumhuriyetçi başkanlar döneminde ise gerilediğine dair çok küçük bir eğilim saptadı. Kanada'da da benzer bir partizan büyüme farkı görülürken İngiltere, Fransa ya da Almanya'da sol ya da sağ hükümetler dönemindeki ekonomik büyüme oranları arasında önemli bir fark görülmüyor. ( all Street Journal)


Göçmenlik

4 Aralık 2013 Çarşamba

Göçmenlik Reformu’na PATRONLARDAN DESTEK Göçmenlik Reformu destek protestoları kervanına iş liderleri de katıldı Reforma destek verenler arasında, Facebook’dan uckerberg’e, Microsoft’tan Bill Gates’e, Linkedin’den o man’a, Yahoo’dan Mayer’e kadar dev isimler bulunuyor BILL GATES (Microsoft) Bill Gates, ABD’nin global ekonomide rekabetçi olabilmesi için sadece eğitime yatırım yapması değil, aynı zamanda yüksek becerili, kalifiye yabancı iş gücünün Amerikan şirketlerine kolayca entegre edilebilmesi gerektiğini söylüyor. Gates ülkeye daha çok hightech işgücünün ülkeye girebilmesi için uckberger’in f d.us girişimine destek veriyor.

MU TAR KENT (Coca-Cola) Coca-Cola’nın başkanı Muhtar Kent, yüksek becerili göçmenlere ihtiyacın giderek büyüdüğünü belirtirken, Fortune 500 Şirketi listesinin yarısından daha fazlasının göçmenler tarafından kurulduğunu hatırlatarak ABD’deki ekonomik büyüme içinde göçmenlerin oynadığı rolü vurguladı.”

GREG BRO N (Motorola) Motorola’nın C O’su Bro n da ekonomik büyüme ile ulusal güvenliğin ancak bu tasarıyka sağlanabileceğini düşünüyor.

Bloomberg 2010 yılında belediye başkanları ve C O’lardan oluşan “Partnership for a e American conomy” adlı gruba destek olarak göçmenlik hareketine ciddi katkıları oldu.

T OMAS DONO UE (US Ticaret Odası) Thomas Donohue, yasa tasarısının bir an önce çıkmasının, ABD sınırlarını güvenceye alacağını, vizeleri pazar talepleriyle uyumla hale getireceğini belirtiyor.

REID OFFMAN (Linkedin) Linkedin’in kurucusu Ho man tasarıya destek veren tavırları ile dikkat çekiyor ve bu konuda şunları söylüyor “Tarihin en başarılı start-up şirketi olarak, ABD’nin yeni başlangıçlar yapan, risk alan tüm göçmenlere ihtiyacı vardır”.

MIC AEL BLOOMBERG (Bloomberg LP)

ARNE SORENSON (Marriott) Marriott otel zincirinin C O’su Tresmiciler Meclisi’ne bir çağrı yaparak bir anlamda kutsal bir anlama sahip olan reformun heba edilmemesini istedi.

MARK UCKERBERG (Facebook) Facebook’un sahibi ve kurucusu Mark uckerberg göçmenlik reformunun en güçlü destekçilerinden biri. uckerberg, reform zamanın en önemli sivil hareketlerinden biri olarak tüm gücüyle yasaya destek veriyor. urkerberg geçtiğimiz nisan ayında yasa tasarısına destek vermek için f d.us adlı bir grup kurdu.

MARISSA MAYER (Yahoo) Marisa Mayer, Obama’nın yasa konusunda en büyük destekçilerinden birisi. Mayer, geçtiğimiz aylarda Obama’ya ortaklaşa mektup yazan 100 iş liderine katılarak ABD’nin acil olarak daha nitelikli ve becerili işgücüne ihtiyaç duyduğunun altını çizdi.

VERGİ NUMARASI (TA ID) NASIL ALINIR Amerika’da yaşayan ancak Yeşil Kartı olmayanların resmi işlemlerini yaptırabilmeleri için Sosyal Güvenlik Numarası’na ihtiyaçları var POSTA212 olarak nasıl Bireysel Vergi Kimlik Numarası alabileceğinizi araştırdık (NEW YORK –POSTA 212)

A

BD’de Yeşil Kart sahibi olanlar , buna bağlı olarak Sosyal Güvenlik umarası aldıkları için oturum ve çalışma hakkı çerçevesinde her yıl vergi bildiriminde bulunmakla yükümlü oluyor. Ancak Yeşil Kart hakkı olmayıp, başka düzenlemeler ve vizeler altında Amerika’da yaşayan ve çalışanlar ise Sosyal Güvenlik umarasına sahip olmadıkları için pek çok resmi ve özel işlemlerde sıkıntı yaşayabiliyor. Amerikan Vergi Dairesi’nin, Bireysel Vergi Kimlik umarası (ITI ) adlı düzenlemesi işte bu ihtiyaca cevap veriyor. Amerikan Vergi Dairesi IRS, sosyal güvenlik numarası olmayan ancak ver-

gi yükümlülüğü taşıyan veya vergi iadesi talebinde bulunmak isteyenlere kolaylık sağlamak için 1 yılında bireysel vergi numarası (ITI ) uygulamasını başlattı. Göçmen olmayan vize kategorileriyle ülkeye girenler veya göçmen olduğu halde Sosyal Güvenlik umarası’na sahip olmayanlar ile onların yakınlarını kapsayan bu uygulamadan yararlanmak için .irs. gov adresine girerek, buradaki -7 formunu doldurmak gerekiyor. Başvuru kabul edilenlere “ ” ile başlayan bir biyeysel vergi numarası tahsis ediliyor. Başvuru yaparken geçerli bir kimlik belgesi de isteniyor. Pasaport, pasaporttaki vize sayfası, Amerika’dan veya Türkiye’den alınmış ehliyet ya da nüfus cüzdanı Kabul edilen belgelere arasında.

Obama’nın sınırdışını durdurma yetkisi var’ Yasal belgeleri olmayan göçmenlerin sınırdışı edilmesi rekor bir hızla devam ediyor Bir yandan da açlık grevleri yaygınlaşıyor Kamouyu şimdi Obama’nın sınırdışı edilmeler konusunda gücünü kullanmadığını düşünmeye başladı (NE YORK-POSTA212) Yasal statülerini kazanmayı uman 11 milyon göçmen 2013’te büyük hayal kırıklığına uğradı. Kongre’de yasanın oylanmasının önünün kesilmesiyle umutlar tükendi. Pek çok parçalanmış aile Şükran Günü’ne beraber girememenin üzüntüsünü yaşadı. Diğer yandan da bu statüdeki göçmenlerin sınırdışı edilmeye devam edildiğine dair haberler yürekleri burkmaya devam ediyor.

AÇLIK GREVLERİ SÜRÜYOR Obama’nın göçmenlere tüm sempati mesajlarına rağmen sınırdışı edilmelerin hızlanması ise gerilimin Capitol Hill’de paylaşılmadığına dair yorumların artmasına neden oluyor. ashington’da ve ülke genelinde göçmen hareketini destekleyen bazı gruplar açık grevlerini sürdürüyorlar. Yasa’nın Konge’de oylanmasına karşı çıkan Cumhuriyetçi Kongre sözcüsü Boehner’in ashington ve Ohio’daki ofisinin önü göçmenler için dua edenlerle dolup taşıyor. Sınırdışı edilenlerin bindirildiği otobüslerin ve gözaltı merkezlerinin etrafı göstericilerle çevriliyor ve her gün yeni bir trajedi haberi geliyo.

OBAMA’YA SESSİZ KALIYOR SUÇLAMASI Konu, Obama’nın sınırdışı edilmelerle ilgili otoritesinin olup olmadığında düğümleniyor. Politikacıların ve Beyaz Saray’ın yaptığı açıklamaların gerçeklerle ne kadar bağdaştığını ölçen Politifact adlı kuruluş, Obama’nın belgesi olmayan göçmenlerin sınırdışı edilmelerini durdurmada yetkisi olup olmadığını yasaları inceleyerek analiz etti. Politifact Yönetim Kurulu Başkanı Frank Sharry, bu konuda kamuoyuna ilgiyle karşılanan şu açıklamaları yaptı “Obama sınırdışı etmeyi durdurmanın yetki alanında olmadığını vurguluyor. vet, Başkan’ın bu insanlara vatandaşlık hakkı vermeye yetkisi olmayabilir. Ama sınırdışı etme ile uğraşan kurumların önceliklerini etkileyebilir. Ancak Başkan bunu yapmıyor. Kısacası Başkan sınırdışı etmeyi durdurma yetkisine sahip.”

OBAMA SORGULANIYOR Obama geçtiğimiz günlerde göstericilere yönelik , “Sizinle birlikte yürümeye ve savaşmaya devam edeceğim” diye açıklama yapmıştı. Ancak Başkan bu sözleri vermeye devam ederken, diğer yandan rekor sayıda sınırdışı işleminin devam etmesi Obama’nın gücü ve kararlılığının ciddi bir şekilde sorgulanmasına yol açıyor.


Güncel

4 Aralık 2013 Çarşamba

Kanseri kuklalarıyla yendi ayatını temizliğe giderek kazanan Donna Correrea, göğüs kanseri olduğunu öğrenince hayatını değiştirdi Evinin bir bölümünü el yapımı küçük bir kukla tiyatrosuna çevirdi, hayallerini gerçekleştirdi, kanseri de yendi DEMET DEMİRKAYA NEW YORK - POSTA212

L

ong Island “In Medford kasabasında benzin istasyonları, restoranlar, mobilya mağazaları arasında canlı ve parlak renkleriyle sevimli bir ev dikkatinizi çekiyor. “Marionette Puppet Theatre”. ocuklara kukla şovları sergileyen bu tiyatronun sahibi Donna Correrea ve erkek arkadaşı Chris Gartung. Donna hayatını ev temizliğine giderek kazanıyor. Hatta çoğu müşterileri de Türk. Ve bu sayede yıllar önce seyrettiği Orient press filminden edindiği olumsuz izlenimleri sildiğini ve Türkleri daha iyi tanıdığını, dostluğumuzu aile bağlarımızı örf ve adetlerimizi hayranlıkla öğrendiğini söylüyor. ocuklarına da bakıcılık yaptığı bu ailelerin bazılarına hala temizliğe giden Donna’nın hayatı, yıl önce göğüs kanseri teşhisi konulmasıyla değişiyor. Böylece tüm yaşamının akışını değiştirmeye ve önceliklerini gözden geçirmeye karar vermiş. Onu mutlu eden ,gerçekten yapmak istediği şeyleri denemeye odaklamış hayatını. HAYALLERE YOLCULUK Önce vitray yapmaya başlamış, ardından yağlıboya resme merak sarmış. Derken marangoz erkek arkadaşı sayesinde kuklalar yapmaya başlamış.

Yaptığı kuklalara hayat vermeye karar veren Donna, oturdukları evin bir bölümünü çocuk tiyatrosuna çevirmiş. Marionette denilen ipli kuklaların yapımıyla beraber ilk oyunları Kırmızı Başlıklı Kız ‘ı sergilemeye başlamışlar. Kız arkadaşının kanserle savaşının yaşam arzusunun güçlü tutulmasından geçtiğini anlayan Chris Gartung, 30 kişinin rahatça oturabileceği bu tiyatronun tüm oturma banklarını, sıralarını ve sahnesini bizzat kendisi yapmış. Marionette’lerin yontulmaları,

elbiseleri, aksesuarları yapımı 2 hafta gibi bir süre alıyor. Her şovda iki oyunun sergilendiği bu tiyatronun biletleri yetişkinlere 10 dolar, çocuklara (2 yaş ve üstü) 8 dolar. “SEVGİ VE UMUDUN VARLIĞI” Donna “Benim en çok göstermek anlatmak istediğim aslında umudun varlığı. Sevginin ve umudun olduğu bir dünyada herşeyin mümkün olduğunu, yaşınız ne olursa olsun ve kim ne derse desin, hayatınızı sizin seçtiğiniz değerler ve çizgilerle yaşamanız gerektiğini söylemek istiyorum” diyor ve ekliyor “Ve istiyorum ki çocuklar hayal güçlerini kullanmayı unutmasınlar.

AMACIMI

Teknolojik bağımlılıklar yüzünden unuttuğumuz eski tiyatro alışkanlıklarımızı çocuklarımıza yeniden öğretmek, aşılamak ve basit şeylerden neler üretebileceklerini görmelerini sağlamak istiyorum” diyor. Tiyatroya kliselerden çocuklar, okul öğrencileri özellikle de engelli çocuklar ziyarete geliyor çoğunlukla. Oyunların sergilenmesi için Donna ve Chris’ten başka bir kişiye daha ihtiyaç duyuluyor ve bu elemanı bulmak kolay olmuyor. Ancak belirli zamanlardaki oyunlar için çalışması gereken bu kişilerin hem yetenekli olması hem de Donna’nın eğitiminden geçmesi gerekiyor ki bu da aşağı yukarı 1-2 haftalık bir zamanda mümkün olabiliyor. Fakat kalıcı ve full time bir iş olmadığı için çok eleman değiştiren tiyatronun cumartesi günkü oyunu iptal edilmiş bu yüzden. Bu görüşmeyi yaparken içeri giren dede ve torunun,

oyunun iptal edildiğini duyduklarındaki hayal kırıklıkları yüzlerinden okunuyordu. Bunun üzerine kapılar kapanıyor, ışıklar söndürülüyor ve dede ile toruna özel kısa bir oyun sahneleniyor hemen. Bu küçük derme çatma tiyatro,

İ MET ETMEK

1 yıldır hekimlik yapan çocuk uzmanı İkbal Tokat’ın, Ne ersey’de kurduğu Nu eights Pediatrics isimli klinik, çocukların doğumundan 2 ’li yaşlarına kadar güvenilir bir sağlık evi yaratıyor (NE

DF yayına BA LIYOR DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

ERSEY-POSTA212) (

D

r. İkbal Tokat, kliniklerinin çocukların severek geldiği, aile havasının hissedildiği, ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili her türlü sorunlarını konuşup görüşebildiği, sıcak bir ortam olduğunu söyledi. Dr. Tokat, “ sas amacımız buradaki Türk insanına hizmet etmek. Annelerin ihtiyaçlarına cevap vermek”diyor. Sizi tanıyabilir miyiz Ne York'a geliş hikayeniz nedir 1 8 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Türkiye'de TUS'u kazanıp uzmanlık eğitimine başladım. Fakat bir yıl kadar sonra, uzmanlığımı Amerika'da yapmaya karar verip, Ocak 2000'de e York'a geldim. İlk olarak Mt. Sınai University Medical Center'da Karaciğer akli Kursu Başkanı Prof. Dr. Şükrü mre ile iki yıl boyunca çocuk karaciğer ünitesinde çalıştım ve araştırma yaptım. Sonrasında da Long Island College Hospital Beth Israel Medical Center'ın ocuk Hastalıkları bölümünde 200 'da uzmanlığımı tamamladım. Daha sonra da aynı hastanelerin yeni doğan ve çocuk yoğun bakım ünitelerinde uzman hekim olarak uzun yıllar çalıştım. Bu sürede de e York ve e Jersey'deki bazı çocuk kliniklerinde genel çocuk uzmanı olarak çalıştım. Nu eights Pediatrics'in kuruluş hikayesini bizimle paylaşır mısınız Gönlüme göre, çocukların severek geleceği, aile

çocuklara umudun sevginin gücünü, arkadaşlık ve aile değerlerinin, hayal gücünün önemini hatırlatıyor. Ama asıl olan, hayatını hala temizliğe giderek kazanmaya çalışan Donna’nın yıllar sonra gerçekleştirdiği hayalini gerçekleştirmesi.

havasının hissedildiği, ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili her türlü sorunlarını konuşup görüşebildiği, çok sıcak bir klinik kurmak hep hayalimdi. “ uHeights” ismini de yeni bir ufuk, yeni bir yaklaşım, yeni bir yüksek hedef anlamıyla düşündük. Günümüzde fazlaca ticarileşen sektörümüze adeta meydan okurcasına hiç masraftan kaçınmadan çok yüksek teknolojiyi kullandığımız, içinde labaratuvarı da olan bir klinik kurduk. sas amacımız buradaki Türk insanına hizmet etmek. Annelerin ihtiyaçlarına cevap vermek. Nu eights Pediatrics de ne gibi hizmetler veriyorsunuz Doğum öncesi birebir konsültasyondan başlayıp, 0 ile 2 yaş arası hastalara hizmet veriyoruz. Hem çocuk hem de yeni çocuğu olmuş genç annelere de hizmet veriyoruz. Genel check up'larla beraber, hertürlü hasta çocuğa bakıyoruz. Göz ve kulak muayenesi, kulak yıkama, kulak delme, dikiş alma ve sığıl tedavisi uyguluyoruz. “ÇOCUKLARLA GÖZ TEMASI KURUYORUZ” astane veya doktor korkusu olan çocuklar için herhangi programınız var mı

ocuklara birebir ilgiden daha etkili bir çözüm yok. ocuklarla yukarıdan konuşmayıp birebir göz teması, aynı seviyede konuşmayı çok önemsiyoruz. ocuklar geldiğinde muayene ederken oyunlar oynuyoruz, onları dinliyoruz, değer veriyoruz, bu çok etkili oluyor. Ayrıca kliniğimizde çeşitli oyuncaklar, orijinal deniz balıklarının olduğu bir dev akvaryum, ve çocukların çok keyif aldığı bir sinema salonumuz var. Ayrıca erkek çocukları için firetruck (itfaiye kamyonu) ve love bus (aşk otobüsü) şeklinde muayene masalarımızı da çocuklar çok seviyor. “ENFEKSİYON HASTALARI BİRİNCİ SIRADA” astalarınız en çok hangi şikayetlerle kliniğinize geliyor n çok enfeksiyon hastalarımız oluyor. Havaların soğumasıyla birlikte, yüksek ateş, grip, boğaz ağrısı gibi şikayetlerle gelen hastalarımız da çok. “YENİ ŞUBELER AÇACAĞIZ” Nu eights’in başka yerlerde de şubelerini açmayı düşünüyor musunuz vet. Biz uHeights'i bir zincir olarak düşündük. Önümüzdeki bir kaç yıl içinde J ve Y'un değişik yerlerinde de şubeler açmayı düşünüyoruz.

YORK) Yaklaşık iki haftadır uyduda yaşadıkları sorun nedeniyle abonelerine hizmet veremeyen DFH yayınlarına bu haftadan itibaren ulaşılabilecek. DFH et ork Inc Başkan Yardımcısı Burak Cerrahoğlu, bu haftadan itibaren tüm kanalların uydu üzerinden izlenebileceğini belirterek, “Aynı zamanda abonelerimiz ebsite adresimize girip kutu üzerindeki numaralarını girmeleri halinde de yayınlara ulaşabilecekler. Müşterilerimizin her türlü mağduriyetleri giderilecek. Bu konuda hiç bir şüpheleri olmasın” dedi. Hizmet veremedikleri süre içerisinde birçok abonenin kendilerine ulaşamadığını kaydeden Cerrahoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü “Bize kızmış olan müşterilerimiz olabilir. Onların mağduriyetlerini çok iyi anlıyoruz. Tüm müşterilerimizden bu süreçte yaşadıkları sorun nedeniyle özür diliyoruz. Bu süreçte bize çok anlayışlı davranan müşterilerimiz de oldu. Onların anlayışlı davranışları nedeniyle sorunların altından kalkabildik. Onlara da ayrıca teşekkür ediyoruz. “ Müşterilerin mağduriyetlerinin giderilmesi konusunda kimsenin şüphesi olmaması gerektiğini vurgulayan Cerrahoğlu, “Bir süre hizmet alamayan, mağdur olan abonelerimiz hesaplarında izleyemedikleri günler kadar kredilendirilme yapılacak” dedi. Cerrahoğlu, son yaşanan sorun nedeniyle oluşan zarara ilişkin bilanço ile ilgili bilgi vermenin henüz erken olduğunu da belirtti.

TADF BA KANI ALİ INAR’IN ANKARA TEMASLARI

(ANKARA – POSTA212) Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) Başkanı Ali ınar, Ankara’da biri dizi temaslarda bulundu. ınar, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Dışişleri Bakan Yardımcısı aci KoruYurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanı Kemal Yurtnac, LÖS V Başkanı Üstün zer, TÜGİAD Başkanı Ali Yücelen, Mehmetçik Vakfı Temsilcileri, İTO Temsilcileri ve diğer kuruluşlar ile birçok temasta bulundu.


Toplum

4 Aralık 2013 Çarşamba

ÜKRAN GÜNÜ KAHRAMANI OLDU

METRO NORTH TRENİ

RAYDAN ÇIKTI New York’ta yolcu treni Bronx semtinin Hudson Nehri yakınlarında vira ı alırken raydan çıktı Büyük paniğe neden olan kazada kişi öldü kişi yaralandı (NEW YORK –POSTA 212

N

ew York’ta 100’den fazla yolu taşıyan Metro orth Treni raydan çıktı. Kazada 4 kişi öldü 11’i ağır 8 kişi de yaralandı. Tren, New York’un Bronx semtinde Hudson ehri yakınlarında viraj alırken raydan çıktı ve 7 vagonu devrildi. e York Valisi Andrew Cuomo, kaza nedeninin henüz belirlenmediğini belirterek, açıklama için Ulusal Ulaştırma Kurulu’nun yapacağı soruşturmanın beklendiğini söyledi. Cuomo, tren makinistinin yaralılar arasında olduğunu söyledi.

ÖLÜ

(NEW YORK-POSTA212) lkhart, Indiana’daki Pizza Hut’ın manageri Şükran Günü’nde restoranı açmadığı için işinden kovuldu. Şükran Günü’nde elamanlarının çalıştırmaya zorlandığını söyleyen Pizza Hut’ta 10 yılı aşkın süredir çalışan Tony Rohr, bu isteği reddedince istifa mektubunu yazması söylendi. Rohr, bunun yerine, restoranın bu özel günde neden kapalı olması gerektiğini açıklayan bir mektup yazdı.

AÇGÖZLÜ, ETİK DIŞI İSTEĞİNİZE UYMUYORUM Rohr, “ eden çalışanlarına özen gösteren ve bu günde tatil yapmalarını destekleyen bir şirket olamıyoruz. Christmas ve Şükran Günü bütün yıl boyunca kapalı kaldığımız yegane iki gündür. Ve bu iki gün çalışanlarımızın aileleriyle birlikte zaman geçirebileceği çok özel iki gündür” dedi. Şirketten ayrılmayı reddeden Rohr, yazdığı mektupta hayal kırıklığını şöyle belirtti “Bu açgözlü, etik dışı isteğinizi yerine getirmeyi reddediyorum. Bu insanların sizin hayatınızı kazanmanızı sağladığını da umarım farkedersiniz.” Rohr, mektubu yazdıktan kısa bir süre sonra kovuldu.

BİR ANDA KAHRAMAN OLDU Ancak bir süre sonra konunun medyaya yansıması, Şükran Günü konusunda çok hassas olan Amerikalıların Pizza Hut’a yönelik tepkilerinin yoğunlaşmasına neden olunca şirket geri adım atmak zorunda kaldı. Pizza Hut merkez ofisinden yapılan bir açıklamada franchise’ın ciddi bir hata yaptığını ve bunu hızla düzeltmesini beklediklerini belirtti. Bunun üzerine Rohr’un çalıştığı restaurant eski müdürünü tekrar işe almaya razı oldu. Ancak Rohr, işe geri dönüp dönmemek konusunda kararsız. Rohr, konunun hızla kamuoyunda popüler olmasından dolayı arkadaşlarının kendisini kahraman olarak nitelediklerini, ancak kendisinin sadece yapılan haksızlığa karşı durduğunu söyledi.


Kara Cuma’ mı ılgın Cuma’ mı Firmaların her yıl elektronikten tekstile birçok üründe yüzde ’lere varan indirimler yaptığı Black Friday’ bu yıl da alışveriş çılgınlığına dönüştü

(NEW YORK , POSTA212) ükran Günü sonrasında, alışveriş kampanyalarının had safhaya çıktığı Black Friday’ (Kara Cuma) olarak bilinen günde, birçok mağazada izdiham yaşandı ükran Günü açık kalmayı tercih eden dünyanın en büyük alışveriş mağaza zinciri olan al-Mart’ın yanı sıra bu yıl Macy’s, C Penney, Kohl’s gibi 1 ’den fazla mağaza kapılarını ükran Günü’nden başlayarak alışveriş çılgınlarına açtı al-Mart, televizyon ve

bazı Apple ürünlerinin de dahil olduğu inanılmaz indirimli ürünleriyle bu yıl Kara Cuma’nın en iyi iş yapan mağazası oldu al-Mart mağazasının indirimli ürün fiyatlarından bazıları şöyleydi Emerson 1 p LED-Backlit LCD DTV 2 , Funai 2 2 p LED-Backlit LCD DTV dolar, Samsung 1 2 p Plazma DTV 2 dolar, Apple iPad mini 1 GB iFi Tablet 1 dolar, Apple iPhone C 1 GB Smartphone dolar almart hediye kartıyla dolar

4 Aralık 2013 Çarşamba YIL 1 • SAYI 29

HAFTALIK ÜCRETSİZ

www.posta212.com

Macy’s mağazalarının 1 2 ’ten beri geleneksel olarak düzenlediği Macy’s Geçit Töreni’nin bu yıl ’incisi yapıldı

Büyüleyici geçit E

NEW YORK - POSTA212

tkinlikler renkli görüntülere sahne oldu. Şükran Yürüyüşü, Central Park’ın batısındaki 77. caddeden başlayan ve 34. caddedeki Herald Meydanı’na kadar süren yürüyüşte, birbirinden renkli çizgi film karakterlerinin dev balonları, masal kahramanları, palyaçolar, bandolar ve dansçılar yer aldı. izgi film karakterleri arasında çocukların hayranlık duyduğu Örümcek

Adam, Şirinler, Kermit, Buzz Lightyear, Sünger Bob, Pillsbury ve Doughboy da yer aldı.

ÜNLÜLER GEÇİDİ Ünlülerin de katıldığı yürüyüşte Kellie Pickler, Jimmy Fallon, Kristin Cheno eth ve Debby Ryan dikkat çeken isimler arasında oldu. Yürüyüşü 3 milyondan fazla kişinin Manhattan sokaklarında, 50 milyondan fazla kişinin de televizyonları başında takip ettiği tahmin ediliyor.

BEYA SARAY’DA AİLESİYLE ABD Başkanı Barack Obama ükran Günü’nü ailesi ile birlikte Beyaz Saray’da geçirdi ( AS INGTON – POSTA212) Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre Obama öncelikle Afganistan’da görev yapan 10 Amerikan askerini arayıp ülkeye verdikleri hizmetlerden dolayı kutladı. Beyaz Saray’ın Şükran Yemeği misafir listesi açıklanmadı. 200 yılından beri aynı olan Şükran Yemeği menüsünde organik, tuzda terbiye edilmiş hindi rostosu ve balla pişirilmiş jambon menünün ana yemeklerini oluşturdu. Menüde ayrıca mısır ekmeği ve istiridye, peynirli makarna, yeşillikler, tatlı patates ve taze fasulye bulunuyordu.

OBAMA POPCORN VE CARAMEL’İ AFFETTİ

( ASHI GTO -POSTA 212) Sosyal paylaşım siteleri T itter, Facebook ve Instagram dahil yapılan online oylamanın ardından, Başkan Barack Obama, Şükran Günü öncesinde Caramel ve Popcorn adındaki iki hindiyi a etti. Kızları Sasha and Malia ile birlikte katıldığı seremonide Obama, “Şükran Günü hindi olmak için kötü bir gün” dedi. Obama, Beyaz Saray’daki Şükran Günü etkinliğinde a edilmek için 80 hindinin bu yıl verdiği mücadeleyi yeni gösterime giren Açlık Oyunları (Hunger Games) filmine benzetti. ABD Başkanları geleneksel olarak her yıl, Beyaz Saray’da, Şükran Günü’nün geleneksel yemeği olan hindilerden iki tanesini kesilmekten kurtarıyor.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.