POSTA212 - SAYI 1

Page 1

New York’ta Türklerin Günü 1981 yılında Ermeni terör örgütü ASALA’yı protesto etmek için başlatılan sonra da festivale dönüşen Türk Günü Yürüyüşü’nün 32’ncisi New York’ta 18 mayıs’ta yapılacak. Türk Günü Yürüyüşü Amerika’da Türk varlığının en güçlü sesi olarak kabul ediliyor n Türk Amerikan Dernekleri federasyonu (TADf) tarafından düzenlenen New York Türk Günü Yürüyüş ve festivali dünyanın en büyük etkinlikleri arasında yer alıyor.

n Etkinliğin geniş bir katılım ve büyük n festival kapsamında mayıs ayı boyunca bir coşkuyla kutlanması bekleniyor. gerçekleşecek olan etkinlikler Türkiye’yi ünlü pop müzik sanatçısı Serdar bir aylığına New York’a taşıyacak. Ortaç da ABD’de ilk kez 10 binlerce festivalin ana teması yapılan bir anket Türkle bir araya gelecek. sonucu belirlenmişti.

Amerika’da Türkler birleşti...

TüM HABER vE fOTOğRAfLAR SAYfA 15’TE

ZEKi AğABEYSiZ iKiNCi YÜRÜYÜŞ ABD Türk toplumunun bazı üyeleri ise bu yürüyüşle adeta özdeşleşti. 2012 yılının Mart ayında kaybettiğimiz Doktor Zeki Uygur, ilk Türk Günü Yürüyüşü’nden itibaren ameliyatlı olduğu biri hariç tamamına smokinli olarak katılmıştı. Zeki Uygur bu davranışının nedenini iki yıl önce, "Yürüyüş sabahları heyecanlanırım. Çevremdekilere her zaman; 'Bu adamlar bizi eli kılıçlı tanıyor. Şöyle dört başı mamur giyinelim de bizi görsünler" derdim’’ diye anlatmıştı.

18 Mayıs 2013 Cumartesi YIL 1 • SAYI 1 HAfTALIK üCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ

BAHÇEşEHİR ÜNİVERSİTESİ

ABD’NİN KALBİNDE ‘Kampüsüm Dünya’ n 2004’te Washington’da ‘Harriet anlayışıyla dünyanın Fullbright’ dil okulunu hizmete farklı noktalarına yerleşke sokan Bahçeşehir Üniversitesi, yave kampüsler açan, tırımlarını büyüterek ABD’deki ilk Bahçeşehir Üniversitesi’nin Türk üniversite kampüsünü açtı. yeni adresi ABD’nin Açılışı AB Bakanı ve Başmüzakerebaşkenti Washington oldu ci Egemen Bağış yaptı. » 9’da

Kadın sünneti vahşeti n Kız çocuklarının bekaretini koruduğu ve evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmelerini engellediği inancı ile yapılan kadın sünnetinin ABD’de de yaygın olduğu ortaya çıktı. Sadece New York’ta 26 bin sünnetli kadın var. Amerika’daki sünnetli kadın sayısı ise yaklaşık 200 bin. » POSTA212 LIFE’da

TÜRKLERİN

Sevgili POSTA 212 okurları;

Dünyada hiçbir müdahele olmadan meydana gelen tek doğal birlik “DÜŞÜNEBiLEN iNSANLAR” arasında, kendiliğinden oluşanıdır. Sağduyuyla düşünebilen kimseler biribirlerine dil, din veya ırktan daha kuvvetli bir bağ ile kenetlenirler. İşte şu an elinizde tuttuğunuz bu gazete sağduyu ile düşünmeyi becerebilen, kendi genç, ruhu genç, hem dinamik hem de heyecanlı bir ekip tarafından hazırlandı. Yazı yazmak hele hele haberciliğe soyunmak bir CÜRETKARLIK meselesidir. Cüretinizde eğer haklıysanız ve işin sorumluluğunun farkındaysanız işte o zaman okuyucunuzun baştacı olursunuz. POSTA 212 bugün ilk sayısıyla siz okuyucularının karşısına görücüye çıktı. Onu benimsemeniz, sevmeniz için can atıyor. Henüz yolun başında ve sizlerle elele verip büyümek, yazı işinin tüm niteliklerine layık olmak istiyor. Şu an bir çocuğun kalbi gibi ellerinizde atıyor ve ondan herşeyi yaratmak mümkün. New York için dünyanın kalbi olduğu söylenir. Birçoğumuzun kalbi başka başka coğrafyalarda atıyor olsa da sonuçta hepimiz aynı amaca, aynı duaya, aynı temenniye el kaldırıyoruz: DAHA iYi BiR DÜNYA! Biz tüm samimiyetimiz ve enerjimizle böyle bir dünya için çalışacağız. Bu gazeteyle sizlere içten bir merhaba diyor, daha az yalnızlık, daha az yabancılaşmışlık ve daha çok umut sunmak istiyoruz. iYi Ki DOğDUN POSTA 212! YOLUN AÇIK OLSUN...

Ekmel Anda

www.posta212.com

HER KONUDA UZLAŞTILAR Erdoğan ve Obama’nın 2,5 saatlik Beyaz Saray görüşmesinin gündeminde Suriye vardı. Görüşmenin ardından düzenlenen 38 dakikalık basın toplantısında, Suriye’nin ‘yeniden yapılandırılması’ için anlaşıldığı açıklandı ERDOĞAN

OBAMA

n Esad’ın diktatörlüğün- n Suriye’de kimyasal den uzak bir Suriye basilah kullanıldığına ğımsız bir Suriye için ilişkin kanıtları göruğraşacağız. Yeni bir dük. Ancak net bilgi yönetimin inşası konuyok. Muhalefeti Esad’a sunda ABD ile tam bir karşı korumak için mutabakat içindeyiz. uluslararası toplumun Buradan sonra başka seferber edilmesi şart. ülkeleri de ziyaret edip Bunu ABD tek başına süreci hızlandıracağız. başaramaz. » 8’de Erdoğan Beyaz Saray’daki toplantıyı, “Türkiye-ABD ilişkileri açısından tarihi bir gün” olarak tanımladı. Obama ise, ‘güçlü ortak’ vurgusuyla Türkiye’yi, ‘çözüm sürecindeki cesareti’ ve ‘İsrail ile normalleşme’ kararlarından dolayı kutladı.

POSTA212LIFE EKİNİZİ ALMAYI UNUTMAYIN

Başlarken...

GAZETESİ

Lara kurtuldu ya diğerleri? Lara Berkmen... Henüz 13 yaşında... iyi bir yüzücü, flütçü.... Cıvıl cıvıl hayat dolu genç bir kız. Ama aynı zamanda bir kanser savaşçısı. n Lara, sadece Amerika’daki Türklerin değil binlerce, yüzbinlerce kişinin ilgi odağı. iyileşmesi için Türk toplumunun ayağa kalktığı Lara’nın tedavisi iyi gidiyor. Küçük kızın son testleri temiz çıktı, aranan kemik iliği donörü bulundu. ilik nakli 19 mayıs’ta gerçekleşiyor. » 4’te

Saltanatı BiTiYOR... n ABD hükümeti dünyanın en meşhur parası 1 dolarlık banknotu tedavülden kaldırmak için çalışma başlattı. Amaç para basımında kullanılan kağıt ve mürekkebi ortadan kaldırıp tasarruf sağlamak. » 7’de

İş bulmanın sırrı neler?

» 7’de

Amerika’daki

küçük İstanbul n New York’a çok yakın olan New Jersey’in en büyük 3. şehri Paterson Türkler’in ikinci yuvası olmuş. 150 bin nüfuslu kentte 30 bin Türk yaşıyor. Bu kentte en ünlü Türk lokantaları bulunuyor. Kentin en işlek caddelerinde kulağa Türkçe müzikler geliyor. » POSTA212LIFE

Hazır olun! Sıra ‘’Turkish Delight’’ta

Yeni Ekonomik Düzenin Temelleri Atılıyor

Türkiye ekonomisi (1)

Krizden güçlü çıkış

ErdoğanObama Görüşmesi

Türkiye’nin Kırılganlığı

DO⁄AN ULUÇ n 3’TE

BARI ONARLI n 6’DA

PROF. DR. SEYFETT‹N GÜRSEL n 7’DE

YRD. DOÇ. DR. BURAK KÜNTAY n 9’DA

CENK S‹DAR n 14’TE


2

Toplum - Yaşam

18 Mayıs 2013 Cumartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Uyanık Türkler’in KAZI-KAZAN CİNLİĞİ

ABD medyasının gündemi oldu Amerikan medyası kazı kazan’dan 75 bin dolar kazanan Guetemalalı göçmenin ingilizce bilmemesini fırsat bilip, sadece 774 dolar ödeme yapan üç uyanık Türk’ü konuşuyor (NEW YORK-POSTA212) Amerikan medyası kazı kazan’dan 75 bin dolar kazanan Guetemalalı bir göçmenin İngilizce bilmemesini fırsat bilerek, kendisine sadece 774 dolar ödeme yapan üç uyanık Türk'ü konuşuyor. Şanslı müşterilerini dolandırdığı iddia edilen üç Türk ile ilgili haberler aralarında New York Times, Wall Street Journal gibi büyük gazetelerinin de bulunduğu bir çok Amerikan gazetesine haber oldu, kazı kazan skandalı haberi televizyonların haber bültenlerinde de geniş bir şekilde yer aldı.

Türk Bayrağı 12’nci kez Wall Street’de gönderde! n (NEW YORK POSTA-212) “12. Geleneksel Bayrak Çekme Töreni” başlıklı bir program çerçevesinde, Türk Bayrağı dünya borsasının kalbi sayılan Wall Street’deki Bowling Green Park’ta göndere çekildi. Türk Amerikan Eyüp Sultan Kültür Merkezi’nin sponsorluğunda düzenlenen törene, New York Başkonsoloslu Levent Bilgen ve TADF Başkanı Ali Çınar olmak üzere, bir çok Türk ve Kuzey Türk Cumhuriyeti’nden politikacılar da katıldı. Törene eşi Ayşe Bilgen ile katılan New York Başkonsolosu Levent Bilgen, Türk Amerikan toplumuna “ Her geçen gün başarınıza başarı katıyor olmanız benim, ailem ve meslektaşlarım için bir gurur kaynağı” diyerek seslendi. Konuşmasının devamında birlik ve beraberliğin önemine işret etti. ABD’nin en eski ve büyük çatı kuruluşu olan Türk Amerikan Dernekleri ‘nin Başkanı Ali Çınar, “12. Geleneksel Bayrak Çekme Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Sizlerle birlikte Türk’ün gücünü ve sesini Wall Street’de duyurduğumuz için gurur duyuyoruz” dedi. Çınar, törene katılan herkesi cumartesi günü gerçekleşecek Türk Günü Yürüyüşü’ne davet etti. Katılımcıların hep bir ağızdan söylediği İstiklal Marşı ile Türk Bayrağı’nın göndere çekildiği törenin devamında, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Mızıka Takımı, Ankara Belediyesi Folklor Grubu ve Bursa Belediyesi Mehter Takımı tarafından sergilenen performanslar katılımcıların büyük beğenisini topladı.

» ONDA BİRİNİ ALDI

25 yasındaki inşaat işçisi Marvin Choy Nij, Riverside bölgesindeki Pecocic Caddesi üzerindeki Valero Gaz İstasyonu'ndan bir adet "Take Five" kazı-kazan bileti satın aldı. Benzinlikte çalışan Yalçın Nergiz (41) ve Yunis Öztürk (33), Marvin'in 774 dolar kazandğini söyleyerek kendisini tebrik ettiler.

İngilizcesi yeterli olmayan Guetemalalı Marvin, gerçekte kazandığı miktarın onda birini alarak kasadan ayrıldı ve bilet bayisi çalışanı ile bu güzel haberi paylaşmak isteyince olanlar oldu. Bayii görevlisi Marvine'e bu tarz dükkanların en fazla 600 dolar ödeme yapabildiğini ve daha büyük ikramiyeler kazananların sadece New York Loto'suna giderek ödemelerini almaları gerektiğini söyledi.

» şÜpHELERİNDE HAKLI ÇIKTI

Bu haberin üzerine şüphelenmeye başlayan Marvin, benzinliğin camında '75 bin dolarlık büyük ikramiye biletinin satıldığı yer' olduğunu belirten bir duyuru asıldığını görünce şüphelerinde haklı olduğuna emin oldu. Ekonomik Suçlar Bürosu, Southampton Polisi ve New York Eyaleti Loto Komisyonu tarafından 19 Mart tarihinde başlatılan bir soruşturma adı geçen üç Türkün,

vergilendirilmiş haliyle 48 bin 318 dolar ve 27 cent değerinde olan Take Five biletini Lottery's Garden City'nin müşteri ilşikiler departmanında bozdurarak, kendi aralarında bölüştüğü sonucuna vardı. Mahkemeye çağırılan Yalçın Nergiz, Yunis Öztürk ve Orhan Öztürk'ün davası Türk bir tercüman olmadığı için Salı gününe ertelendi.

» AMERİKAN BASINININ DİLİNDE

New York eyaletinin Suffolk County bölgesinde yaşanan dolandırıcılık skandalı ABD basında da geniş çapta yer aldı. ABD'nin en saygın gazetelerinden Wall Street Journal konu ile ilgili "3 Long Islandlı adam loto dolandırıcılığı ile suçlandı" diye manşet atarken, New York Times Türk dolandırıcıların Guletamalalı gencin İngilizce bilememesini fırsat bildiklerinin altını çizdi. Dolandırılan Gutemalalı Marvin'in gerçek ikramiyeyi alıp alamayacağı henüz belirlenmedi.

ÖZGÜRLÜK HEYKELİ YENİDEN AÇILIYOR Geçtiğimiz ekim ayında Atlantik Okyanusu’nda meydana gelen Sandy Kasırgası’nın ardından ziyaretçilere kapanan Özgürlük Heykeli kapılarını 4 Temmuz’da açıyor vermişti. Sandy Kasırgası adayı büyük bir şiddetle vururken, yüksek bir zeminde bulunan Özgürlük Heykeli her hangi bir zarar görmezken, ABD'nin simgesi niteliğindeki heykel, 29 Ekim tarihinden itibaren ziyaretçilere kapanmıştı.

» ALTI AYLIK BİR ÇALIşMA

Yaklaşık altı aylık bir çalışmanın sonucunda 4 Temmuz’da tekrar ziyaretçilere açılacak olan Özgürlük Heykeli’ne gitmek

isteyen kişilerin, bu tarihten itibaren internet üzerinden veya telefon aracılığı ile bilet alabileceği duyuruldu.

» BELİRSİZLİK SÜRÜYOR

4 Temmuz’da Ellis Adası’ndaki Göçmenlik müzesi’nin bir bölümünün de ziyaretçilere açılacağını belirten Ulusal Park Hizmetleri, adanın ne kadarının kapalı kalmaya devam edeceği konusunda hala bir belirsizlik olduğunu açıkladı.

fOTOğRAfLAR: ZEYNEP ÖZ

(NEW YORK-POSTA 212) Sandy Kasırgası’nın ardından ziyaretçilere kapanan Özgürlük Heykeli, 4 Temmuz’da yeniden ziyaretçilerine kapılarını açacak. Geçtiğimiz ekim ayında Atlantik Okyanusu’nda meydana gelen Sandy Kasırgası, Liberty Adası’nın alt yapısında büyük tahribata yol açmış, yaklaşık 2.5 metre yükselen sular adanın elektrik sistemine ve jenaröterlerine büyük zarar

Sandy Hook yıkılıyor mu? CHP’Li TOPRAK’A ABD’Li Geçtiğimiz aralık ayında 6 öğretmenin ve 20 ilkokul öğrencisinin öldürüldüğü Sandy Hook İlkokulu yıkılarak yerine başka bir okul inşa edilmesi planlanıyor (NEW YORK-POSTA212) ABD’nin Connecticut eyaletindeki Sandy Hook İlkokulu’na geçen yıl aralık ayında silahlı saldırı düzenlenmiş ve 6’sı öğretmen, 20’si öğrenci toplam 26 kişi öldürülmüştü. Saldırgan da polisle girdiği çatışmada can vermişti. Okulun geleceği hakkında karar vermek üzere geçen hafta bir panel düzenlendi. Panelde, şu an 430 öğrencinin bulunduğu Sandy Hook İlkokulu’nu restore etmek ile tamamen yeni bir okul inşa etmek opsiyonları konuşuldu.Yapılan maliyet hesaplarında ise okulun restorasyonun 48 milyona, yeni okul inşa etmenin ise 60 milyon dolara mal olacağı ortaya çıktı.

Devlet görevlileri ise hangi karar verilirse verilsin, yeni veya restore olmuş bir okulun, gelecek eğitim yılının başlangıcı olan 27 Ağustos tarihine kadar hazır olmayacağına dikkat çektiler. Sandy Hook sakinleri ise okulun tamamen yıkılmasını istediklerini, çocuklarını tekrar o okula göndermekten çekindiklerini belirtti. 1990 yılında 2 öğrencinin ve bir öğretmenin öldürüldüğü Colorado’daki Columbine Lisesi olaydan bir kaç hafta sonra tekrar açılmıştı. Olayın büyük bir kısmının gerçekleştiği kütüphane ise atriuma dönüştürümüştü

EŞCiNSELLERDEN ÖDÜL

(NEW YORK-POSTA 212) CHP Milletvekili Binnaz Toprak’a, ABD’li eşcinseller ödül verdi. Uluslararası Gey ve Lezbiyen İnsan Hakları Komisyonu (IGHLRC) kuruluşundan, ‘’Açık sözlülük’’ ödülü alan CHP’li kadın vekille birlikte, koyu bir feminist olarak bilinen Yasemin Öz’e de Feliba de Souza ödülü takdim edildi. CHP’nin Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanvekili İstanbul Milletvekili Binnaz Toprak ve Kaos GL Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Yasemin Öz’e ödülü, IGLHR adlı CHP Milletvekili eşcinsel hakları Binnaz Toprak savunucusu

kuruluşun New York’ta düzenlediği özel gecede verildi.

» SEX AND THE CİTY’NİN OYUNCUSU

Kuruluş adına Emmy ve Tony ödüllü, Amerikalı sanatçı Cynthia Nixon’ın ev sahipliğini yaptığı gecede Avukat Yasemin Öz de bir konuşma yaptı. Bu arada Yasemin Öz’ün aldığı “Felipa de Souza” ödülü, 1556-1600’li yıllarda Brezilya’da yaşamış Engizüsyon mahkemesinde yargılanan tarihi bir lezbiyen karakter olarak biliniyor. IGLHR kuruCynthia Nixon luşunun ödülle ilgili açıklama-

sında Toprak’ın ödülü, “Lezbiyen, Gey ve Transgender (LBGT) topluluğunun açık sözlü bir müttefiki olduğu”ndan dolayı aldığı ve “LBGT topluluğun da aralarında olduğu çoğunluğa göre daha farklı kimliklerden insanların haklarını, isteksiz Türk hükümetinin tanıması için mücadele verdiği ve yaygın olan yasal ayrımcılık, cinsel yönelim ve kimliğe dayalı hak ihlallerine karşı arayışlarında bulunduğu” ifade edildi.

» “LBGT’NİN AÇIK SÖZLÜ MÜTTEFİKİ” Toprak’ın 14 Şubat 2013’te “polis taciz ve şiddeti”nin de dahil olduğu olaylara karşı Türk parlamentosuna bir araştırma önergesi vererek LBGT toplumuna aile içinde ve toplumsal saldırılara yasal koruma sağlanması konusunda bir haraket başlatmasıyla tarihe geçtiği kaydedildi. SELÇUK ACAR (TurkishJournal.com)


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Toplum - Yaşam

GAZETESİ

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kahramanlar Türkler’den çıkıyor New York’ta görev yapan Türk polislerin çoğu kahramanlık madalyası ve üstün başarı ödülü almış. Türk polislerin gösterdiği üstün başarı dikkat çekmiş. Bu nedenle yetkililer Amerika’da yaşayan Türkler’i polis olmaya davet ediyor. işte bu kahraman polislerden biri olan Yalkın Demirkaya’nın yaşam öyküsü RÖPORTAJ ARDA SAYINER

Türkiye’den göç eden Türkler arasındaki ilk New York polisi olan Yalkın Demirkaya, göreve başladığı ilk yıllarda kentin en belalı semti olan Harlem’de devriye polisliği yapmış. Türk olduğu anlaşılınca da Harlemli gençlerin ağabeyi olmuş. Amerika’da Bilişim Suçları Şube Müdürlüğü’ne kadar yükselen Demirkaya, artık emekli ve kendi şirketi var. Yalkın Demirkaya ile emekliliğinden sonra bilişim suçları üzerine kurduğu şirketinde konuştuk. Türklerin NYPD’deki geleceğini yorumladı. n ABD’ye gelişinizi ve polis oluşunuzu anlatabilir misiniz? İstanbul 1959 doğumluyum. Beşiktaşlıyız. Lise eğitimimi tamamladıktan sonra NYC’ye ailemle göç ettik. ABD’de okumama rağmen baba mesleği olan mimarlık yerine polisliği seçtim. NYPD sınavlarında ilk 500’e girdim. Annem zaten ABD vatandaşıydı. Benim de yeşil kartım vardı. Ancak ABD vatandaşı değildim. Vatandaşlığım olmadığı için hemen göreve başlayamadım. Ama NYPD bu süreci hızlandırarak gerekli tüm evrakları bana sağladı. Devriye polisi olarak önce Harlem’de sonra Washington Heights’da çalıştım. Harlem’de Türk olduğum duyulunca hiç problem yaşamadım. n Kariyerinizde yükselişiniz nasıl gerçekleşti? Bilgisayarlara ilgi duyduğum için ilk görev yerimde de bunu gösterdim. Bu yeteneğimle dikkat çektim. Yüksek Lisans’ımı Crimal Justice ve Computer Science alanında yaptım. En uzman ve yetenekli bilgisayar kullanan bendim. Bu yeteneğimin keşfedilmesinin ardından Emniyet Genel Müdürü’nün ofisine transfer oldum. Buradaki komuta merkezinde dedektifliğe yükseldim. Burada 6 sene çalıştım. n Organize Suçlar Bürosu’nda ne yaptınız? Dedektifliğe yükseldikten sonra Organize

Suçlar İstihbarat Bürosu’na geçtim. Burada 2 sene çalıştım. Sınava girdim ve komiser oldum. 6’ncı Karakol’a Grenich Villag’e devriye amiri oldum.Sonra bilişim suçları birimini kurmamı istediler ve dahili araştırmalar bölümüne geçtim. Dünyadaki ilk dahili suçlara odaklı bilişim suçları birimini kurdum. n Türk olmak herhangi bir engel yarattı mı? Kesinlikle hayır. Aksan ve yaşam biçimiz ile yabancı bir milletten olduğumuz belli olmasına rağmen hiç bir ayrımcılıkla karşılaşmadım. Bir çok Ermeni ve Yunan meslektaşlarımız da oldu. Hiç problem yaşamadık. Hatta ben son görevimi bir Ermeni meslektaşıma devrettim. Yine benim kadar meslekte eski olan Türk polis arkadaşım da emekli olunca Yunan bir meslektaşımıza görevini devretti. n Şirketiniz hangi alanlarda hizmet veriyor? Şirketimi 1995’de NYPD’de çalışırken kurdum. NYPD çalışanlarına sınırlamalara aykırı olmadığı sürece ikinci bir işte çalışmasına izin veriyor. Bende bilişim suçları çok güncel ve bu konuda araştırma hizmetleri verilmesi ihtiyacı olduğunu gözlemlediğim için bu şirketi kurdum. Gizli şirket bilgilerinin paylaşımı, formül çalınması, illegal döküman transferi, müşteri çalınması gibi durumlarda bu konuların nasıl ve kimler tarafından yapıldığını araştırıyor ve kanıtlarını ortaya koyuyoruz. Müşterimizin yüzde otuzunu içinde yüzlerce avukat çalışan büyük hukuki danışmanlık firmaları teşkil ediyor. Müşterilerimizin diğer yüzde otuzu Fortune 500’a girmiş şirketler. Bir diğer yüzde otuzu güvenlik şirketlerinden, yüzde onu ise şahıslardan ya da daha ufak avukatlık ofislerinden geliyor. Bu konuda ABD’de faaliyet gösteren tek şirket sahibi Türk benim. Bizim seviyemizde rakip olabilecek ise 4-5 şirket bulunuyor. İrili ufaklı firmalar var. Ama hiç biri bizim gibi milyon dolarlık laboratuvarlara ve teknik ekipmana sahip değil. n Türkiye’de ofis açmayı düşündünüz mü?

Türkiye’den özellikle özel şirketlerden hizmet verdiğimiz firmalar oldu. Banka hesaplarının boşaltıldığı, bilgisayar korsanlıklarının yapıldığı ve endüstri casusluğunun yaşandığı vakalarımız oldu. Fakat Türkiye’de yaptğımız için içeriğinin ve öneminin tam anlaşılmadığını düşünüyorum. Ayırca Amerikan iş kültürü ile Türk iş kültürü arasında çok fark var. Türk bir şirket sizden yardım istediği vakit bilgisayarındaki bilgileri sizinle paylaşmaktan çekiniyor. Rakip firmayla paylaşabileceğinizi veya zarar verebileceğinizi düşünüyor. Ama yanında sadece maaşlı elemanı olduğu için bulunan kişilere güveniyor. ABD’deki şirketlerde ise bir güven var. Bu tarz menfaatçiliklerin yapılacağı bizim profesyonel iş hayatımızda soru dahi olamaz. Bu sebeple Türkiye’deki kurum ve şirketlere halen kişisel ve iş kültürümüze aykırı durumlar olmadığı sürece hizmet veriyoruz. Ama yerleşik bir iş düzeni düşünmüyorum.

New York’ta narkotik dedektifi olan Murat Öner de ödüllü kahraman polislerden biri.

NYPD’de Türkiye’den gelen Türkler arasında polis olarak çalışan ilk Türk benim. İşte bu 20 senelik süreçte gözlemlediğim bizim Türk aile terbiyemiz, uyuşturucu ve alkol gibi kötü alışkanlıklardan uzak yetiştirilmemiz, cesaretimiz ve pratik zekalılığımız biz Türkleri NYPD’de başarılı kıldı. ABD’de görev yapan Türk polislerin çoğu, az sayıda polise verilen Kahramanlık Madalyası ve başarı ödülünün sahibi. n Türk polislerin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Polislik çok kutsal bir meslek ve bu meslekte biz Türklerin çalışkanlık, bilgi ve gözü karalığımızla daha da başarılı olacağını düşünüyorum. Aileler, çevremizdeki arkadaşlarımız bize NYPD hakkında soru sorarak nasıl polis olunabileceğini öğrenmek istiyorlar. ve bu ilgi giderek artıyor. Tüm bu sebeplerden söyleyebilirim ki şu an 60 civarında olan NYPD’deki Türk polisi sayısı giderek artacak ve alanında örnek başarılara imza atacaktır.

fOTOğRAf NAfİZ ALBAYRAK (DHA)

Türk Günü festivali’nde sevilen sanatçı Davut Güloğlu sahne aldı.

Philadelphia’da şölen gibi

Bu yıl 11’incisi gerçekleştirilecek olan Uluslararası Türkçe Olimpiyatları’nda ABD’nin Doğu Yakası’nı temsil etmeye hak kazanan öğrencilere ödülleri manhattan’da düzenlenen görkemli bir törenle verildi. Onlarca okuldan 150’e yakın öğrenci arasında yapılan elemelerde şarkı, şiir, folklör dallarında birinciliği elde eden öğrenciler 31 mayıs - 16 Haziran tarihleri arasında Türkiye’de yapılacak olan Dünya Finali’nde yarışacak

» HALK OYUNLARI Hindistan’dan Brezilya’ya, Rusya’dan Kenya’ya kadar bir çok farklı ülkeden konuğun katıldığı ödül töreninde sahnedeki öğrenciler kadar salondaki aileler

fOTOğRAfLAR: SEZAİ KALAYCI - ORHAN AKKURT

6’ncı Doğu Yakası Türkçe Olimpiyatları Ödül Töreni, Manhattan’da bulunan Pace Üniversitesi’nin, Michael Schimmel Sanat Merkezi’nde yapıldı. Ödül töreninde Türkçe dışında İngilizce, Çince ve İspanyolca şarkı dillerinde de birinciler sahne aldı Türk Kültür Merkezi (TCC), Türk Amerikan İş Geliştirme ve Kalkınma Konseyi (TABID) ve Türki-Amerikan Birlikleri Konseyi (CTAA)’nın ortaklaşa düzenlediği ödül törenine Amerikalı senatör ve milletvekillerinin yanı sıra Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Halit Çevik ve Türkiye’nin New York Başkonsolosu Levent Bilgen ile çok sayıda davetli katıldı.

TÜRK FESTivALi

de heyecanlı dakikalar yaşadı. Türkçe dışında İngilizce, Çince ve İspanyolca şarkı dillerinde de birinciler sahne aldı. Yaşları 1218 arasında değişen öğrencilerin seslendirdiği şarkı ve şiirler kadar sergiledikleri halk oyunları da büyük ilgi gördü.

» GENCEBAY İLE BİRİNCİLİK

Bilecik ve Giresun yöresi halk oyunlarının dışında, öğrenciler Amerikan Yerlileri, Hindistan, Afrika, İtalya gibi farklı ülke ve kültürlerin yerel halk oyunlarını da icra etti. Türkçe şarkı yarışmasında Amity School öğrencilerinden Liann Aris, Orhan Gencebay’a ait ‘Hor Görme

Garibi’ parçası ile birincilik ödülünü aldı. James Madison High School’dan Sevili Muminzhanova ‘Günün Birinde’ şarkısıyla ikinci olurken, Central Jersey School’dan Alexander Harris, ‘Hakim Bey’ parçasıyla üçüncülük ödülünü almayı başardı. Törende öğrencilerin yanı sıra toplumun önde gelen isimlerine de ödüller verildi. ‘2013 Liderlik Ödülü’ CTAA Başkanı Furkan Koşar tarafından federal milletvekili Hakeem (Hakim) Jeffries’e takdim edildi. Jeffries öğrencilerin performansını, “Şu an sanki İstanbul’dayım” sözleriyle takdir etti. (Zaman-Amerika)

(PHILADELPHIA-POSTA 212) 4 Mayıs Cumartesi günü Philelphia’da gerçekleştirilen 5’inci Türk Günü Festivali’ne ABD’nin farklı eyaletlerinden katılan Türklerin yanı sıra, bir çok Amerikalı da ilgi gösterdi. Franklin Delano Roosvelt Park’ta düzenlenen festivalde çoğunlukla Pensilvanya eyaletinde yaşayan Türkler yer alırken, New Jersey ve Deleware eyaletinden de önceki yıllara oranla daha fazla katılım gerçekleşti. Festivale Türk Amerikan Müslüman Kültür Derneği (TAMCA), Selimiye Camii - New Jersey Burlington Bölgesi Müslüman Derneği, Paterson Türk Amerikan Cemiyeti, Karaçay Türkleri Camii ve Kültür Derneği, Karaçay Yardımlaşma Cemiyeti (AKBA), Türk Amerikan Dostluk Cemiyeti (TAFSUS), Murat Camii Derneği, Genç Türkler (Young Turks) Derneği, Eskişehir USA Derneği, Ulu Camii Derneği, Türk İslam Ülkü Ocakları Birliği, Türk Amerikan Giresun Derneği, New York Giresun Derneği, ODTÜ Mezunlar Derneği, Azerbeycan Amerika Cemiyeti, Ahıska Türkleri Derneği ve Türk Amerikan Güvenlik Vakfı (TASFO) ve Türk Dünyası Vakfı destek verdi.

» GÖNÜLLER BİR OLSUN

Philadelphia Türk Festivali’ne katılan New York Başkonsolosu Levent Bilgen,uzak mesafelere rağmen gönüllerin bir olduğunu vurgulayarak, Philadelphia'daki Türk toplumunun hızlı bir şekilde geliştiğine ve büyüdüğüne işaret etti.

Doğan Uluç Hazır olun! Sıra ‘’Turkish Delight’’ta

Türkler neden NYPD’de BAŞARILI OLUYOR?

New York’un Türkçe şampiyonları, ödüllerini görkemli bir törenle aldı

3

» YÜRÜYÜşE DAVET

Başkonolos Levent Bilgen’in ardından konuşma yapan Türk Amerikan Dernekleri (TADF) Başkanı Ali Çınar, Mayıs ayının Türk Festivali ayı olduğunu belirterek, herkesi 18 Mayıs’ta New York’ta yapılacak olan Türk Günü Yürüyüşü’ne davet etti. Philadelphia Türk Festivali Komite Başkanı Orhan Bayram, festivale katılan herkese teşekkür etti. Böyle bir kalabalığın önceden hiç olmadığı söyleyerek sözlerine başlayan Orhan Bayram, “Çok başarılı bir program yaptık, emeği geçen tüm dernek temsilcilerine ve arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz” dedi. Türk mutfağından sunulan yiyeceklerle lezzet şöleni yaşayan katılımcılar, yerel müzik gruplarının kemençeler eşliğinde söylediği şarkılarla çoşarken; festival, Karadenizli sanatçı Davut Güloğlu’nun sahneye çıkmasıyle doruk noktasına ulaştı. Güloğlu, "Şeytan'ın bacağını kırdım, uçak korkumu yenerek ABD'ye geldim" dedi.

» ANA SpONSORLAR

Philadelphia, New Jersey, Deleware ve New York’tan yaklaşık 18 derneğin destek sağladığı Philadelphia Türk Festivali’nin ana sponsorları THY,Unique Setting of New York, Toros Restaurant, Cimoğlu Kuyumculuk, İstikbal Mobilya, Taşkın Bakery, World of Travel, Ali Baba Restaurant, Efes Market, Ak Market ve World of Travel’dı.

“Yankılar yapacak yeni bir araştırmayı sunuyorum.’’ anonsunu duyunca takıldığım son kanalda kaldım. Ses aşina idi. Dr. Mehmet Öz içerik özetlemesini yapıyordu. ‘’ Uzun ve sağlıklı bir yaşam için her gün asgari bir bardak Yunan kahvesi için. Uzun ömürlülüğü yakalamanız mümkün olacak.’’ Nereden çıktı şimdi Grek kahvesi, nasıl hayat uzatacak? Yaygın şöhretli tıp adamında cevap hazır :’’Hayatınızı değiştirecek formül,Yunan kahvesinin üç kere hafif ateşte kaynatılarak hazırlanması. Kaynayınca içindeki kafein yüzde 15 azalıyor, kalp damarlarını güçlendirecek asitler yayılıyor. Son kez köpüğün bardak kenarına çıkıp yayılmasının da seyrine doyum yok.’’ Stüdyo tezgahında bakır cezveler, fincanlar, elektrikli su ısıtıcısı, kaplarda toz kahveler dizili. Arka planda teneke kutuda eski başbakan Venizelos marka kahve, plastik bakraca ‘Greek Coffee’ etiketi yapıştırılmış. Dr. Öz, ‘’Süper güçlü Yunan kahvesi kalbinizi hastalıktan kurtaracak.’’ diye söz ediyor. Öz süper kahve sırlarını bir Rum büyükanneden öğrendiğini açıklıyor. Programa çıkan Rum ev kadını Ya-Ya Nouly kahve yaparken üç kere kaynatılmanın şart olduğunu vurguluyor. Kahve hakkında kitap yazan araştırmacı Dan Buetner’in Yunan adası İkaria’da yaşlı halkla sohbetleri ekrana geliyor. İkaria’lılar 90’ı aşan yaş grubuyla dünya birincisi. Buetner ayrıca bu insanların Akdeniz perhizi denilen balık, zeytinyağı, sebze ve meyva yoğunluklu gıda aldığını, sağlıklı yaşadıklarını söylüyor. Dr. Öz, gıda-ilaç ikileminde ticaret yapan ‘’Medicine Hunter’’şirketinin sahibi Chris Kilham’a kahvenin kalp damarlarını nasıl güçlendirdiğini maket üzerinde izah ediyor. Eşi Rum olan Chris Yunan kahvesi gibi Türk kahvesinin Arabica türünden olduğuna işaret ediyor. Böylece 3 bölümlü programda bir kez Türk sözcüğünü duyuyoruz. Sunucu Dr.Öz’e inanç besleyen 4 milyon civarında izleyicisi var. ‘Süper Güç: Yunan Kahvesi’başlıklı program komşumuza gerçeklere dayanmadığı gibi hak etmediği tanıtım sağlayacak. Türk kahvesi ne zaman Yunan kahvesi oldu? Yerkürenin dört bir köşesinde Türk kahvesinin asırlardır süregelen şöhreti sır değil. Mehmet Öz’ün başlangıçta ‘Yankılar yapacak’ dediği gibi Amerika’daki ırkdaşlarımız Türk kahvesinin Yunan kahvesi diye tanıtılmasını protesto için imza kampanyasına giriştiler. Türk-Yunan ilişkilerinin gergin olduğu 1960’lı yıllar sonunda Londra’da NATO toplantılarının kapanış davetinde Yunan dışişleri bakanının masasına giderek bir kaç sorum olduğunu söyledim. Kızı Daphne’nin iskemlesine oturmamı istedi. Daphne masaya dönünce kızına ‘’Garsona söyle Türk kahvesi getirsin bize’’ dedi. Kızı ‘’Onun adı Yunan kahvesi.’’ diye itiraz edince yaşlıca babası konuyu noktaladı: ‘’Yunan kahvesi denilen bildim bileli Türk kahvesidir,senin ismin de Türk adı Defne’den alınmadır. Bunları tartışmaya zaman harcamak akılcı olmaz.’’ Erzincan’lı Hami Ulukaya Türk tipi Çobani yoğurdunu Yunan yoğurdu adıyla piyasaya sürdü, arkadan Dr. Mehmet Öz, bir kez Türk sözcüğü kullanmadığı şovunda Yunan kahvesinin kalp hastalıklarına iyi geldiğini, bir Yunan adası sakinlerinin 90 yılı aşkın yaşam ile dünya birincisi olduklarını bildirdi. Şimdi sıra hangi Türk ürününde acaba? Rumlar ‘’Türk Lokumu’na da ‘Yunan Lokumu’ diye sahip çıkacaklar mı? (*) hurriyet.com’dan alınmıştır.

Atahan Atay ADINA BURS n (NEw YORK-pOSTA212) Geçtiğimiz haftalarda Dakota’da elim bir trafik kazasında hayatını kaybeden Türk Amerikan Dernekleri federasyonu‘nun (TADf) eski Başkanları’ndan Erhan Atay'ın oğlu Atahan Atay adına burs programı açıldı. 5 Mayıs günü Jersey State Memorial’da toprağa verilen evlatlarının adına, ailesi New Jersey Teknoloji Enstiüsü’nde (NJIT) Atahan Atay Burs Programı’nı kurdu. Atay ailesi, New Jersey Teknoloji Enstitüsü (NJIT) Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra Yupan Tech firmasında çalışmaya başlayan Atahan’ın anısına, NJIT ile beraber hareket ederek, bilgisayar mühendisliği bölümündeki lisans öğrencilerinin birine burs vereceğini açıkladı. Merhumun cenaze törenine çiçek yollamak veya bir takım destekte bulunmak isteyen kişilerin, Atahan Atay Burs Programı’na yardımda bulunmasını rica etti. Atahan Atay Burs Programına destek olmak için aşağıdaki adrese çek gönderebilirsiniz: foundation of NJİT / Atahan Atay Scholarship. 323 Martin Luther Kİng Jr.Blvd Newark, NJ 07103 Attention : vincent.lombardo


4

Toplum - Yaşam

18 Mayıs 2013 Cumartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

ABD’de Türkler O’nun için kenetlendi!

İlik naklinde Bilgi Bankası

ÇIKMAZI!

Türkiye’de tek merkezde toplanmış bir ilik bankası bulunmuyor. Bu nedenle kanser hastalarını hayata döndürecek olan ilik nakli umudu da donör bulunamadığı için ölüm yolculuğuna dönüşüyor. Türkiye’nin ilik nakli için gerekli olan bir bilgi bankası oluşturamamış olması tepkilere neden oluyor. İstanbul ve Ankara’da kurulduğu varsayılan bilgi bankaları da yetersiz kalıyor. Bu durum en çok umutla bekleyen lösemi hastalarına zarar veriyor

HALDUN ARMAĞAN ANKARA

(POSTA212) "Son 10 ay içinde 15 lösemi hastası çocuk uygun kemik iliği bulunduğu halde, hastanede yatak bulunmasını beklerken yaşamını yitirdi." Bu haber gazetelerin birinci sayfalarında haber olarak yer aldığında sene 2006 idi. Daha sonrasında bu tip haberler neredeyse okurların kanıksayacağı bir halde tekrarlanır oldu. Değişen tek şey ilik nakli umudu ölüm yolculuğuna dönüşen hasta sayısının artması; değişmeyen tek şey ise 20 yıldır gündemde olmasına rağmen Türkiye'nin kemik iliği nakli için bir bilgi bankası oluşturamaması oldu. Lösemi denildiğinde akla gelen ilk isim olan, Türkiye'nin açık ara ile en güvenilir vakıflarından LÖSEV'in kurucu başkanı Doktor Üstün Ezer'e ilik bankası ihtiyacını sorduğumda rakamlarla yanıtlıyor sorumu ve bir küçük düzeltme yapıyor: "Yılda ortalama 2 bin 500 hasta kemik iliği nakli için bekliyor. Ülkemizin ihtiyacı sadece kemik iliği bankası değil, kök hücre nakli ve tüm organ bağışları için kullanılabilecek bir bilgi bankasının kurulması ivedilikle gerekiyor." Lara'nın durumundan kuzeni kendisiyle temasa geçince haberdar olmuş Dr. Üstün Ezer. Lara için şifa umudu doğmasından ötürü çok mutlu, hatta ülkemizde bilgi bankası gibi temel bir eksikliğe rağmen LÖSEV'in lösemi tedavisinde yüzde 92 oranında başarıya ulaştığını belirtiyor. Ve ekliyor: "Zaten lösemiyi yüzde 90 oranında kemoterapi ile tedavi ediyoruz, ilik nakli yüzde 10 oranındaki vakalarda sözkonusu." Lara için ilik naklinden konuşurken, bir anısı canlanıyor gözünde: "Antalya'dan bir anne aradı, oğlu lösemi hastası ve ilik nakli gerekiyordu, üstelik mucize eseri öz kardeşinin iliği tam uyumluydu. Bu tıbben çok çok ender rastlanan, mucizevi bir olgudur. Ancak Antalya Tıp Fakültesi’nden 3 ay sonrasına randevu vermişlerdi ve anne umutsuzca benden birşeyler yapmamı istiyordu. Hatırlı dostlarım sayesinde bir yatak ayarladık en sonunda ancak anneye bu müjdeli haberi veremeden çocuk maalesef hayatını kaybetmişti." n Bu denli acil bir ihtiyaca rağmen neden ilik bankası kuramıyor ve hastaları ya ölüme terkediyor ya da yurtdışına gitmek zorunda bırakıyoruz? Bürokrasi mi, başka nedenler mi? "Nedenini anlamış değiliz doğrusu. Çeşitli gerekçeler öne sürmek elbette mümkün. Ancak insana değer veren bir bakış açısıyla ele alınca, hiçbir mazeret insan yaşamından daha önemli ve öncelikli olamaz diye düşünüyorum. Üstelik artık bilgi bankası için gereken doku örneklemesinin yapılması da çok kolaylaştı. Yanak mukozasından HLA denilen doku grubu örneği alınıp, bu bilgi depolandığında hastaların ölmesi diye bir sonuçla hemen hemen hiç karşılaşmayacağız." n Bu pahalı bir işlem mi? "LÖSEV olarak, "Kemik İliği Doku Bankası" adıyla bir proje hazırlamıştık. Sadece 60 dolarlık bir test maliyetiyle toplam 1 saat içinde 96 numuneyi işlemlemek mümkün. Çünkü bu sistemde artık robotlar kullanılmaya başlandı. Dolayısıyla robotlar sayesinde bilgi bankası sistemini 24 saat çalıştırarak, senede 100.000 (yüzbin) numune işlemden geçirilebilir. Böyle bir durum ilik naklinin yanı sıra organ nakli bekleyen bütün hastalara da umut ışığı olur. Gerek yurtiçi, gerekse yurtdışında doku testleri için inanılmaz paraların ödenmesi sona erer, hem de bilgi bankasını Türkiye'de tutarak tersine akış sağlanabilir. Bir başka deyişle, bizim hastalarımız kendi ülkesinde ivedilikle şifa bulmanın yanı sıra yurtdışındakiler bize gelir." n Peki umudunuz var mı? "Her zaman umutluyuz ve geleceğe de böyle bakıyoruz. İşbirliğine de proje katkısına da her zaman hazırız."

Uzun süredir hastanede tedavi gören Lara, annesiyle birlikte Central Park’ta piknik yaptı.

“Türkiye’de olsa ölürdü” 2012 Eylül’ünden beri zorlu bir tedavi süreci yaşayan Lara, artık mutlu sona ulaşmak üzere. Minik Lara kemoterapiyi geride bıraktı. O kemik iliği nakli aşaması ve sonrası için gün sayıyor. Annesi “tedavinin ABD yerine Türkiye’de yapılsa Lara’nın ölebileceğini” söyledi BARBAROS SAYILGAN (NEW YORKPOSTA212) AMERİKA’DA yaşayan Türkler, Lara’nın gülen yüzüne mutlaka bir yerlerde rastlamışlardır. O 13 yaşında bir yüzücü, flütçü ve kanser savaşçısı. Geçtiğimiz aylarda onun için başlatılan kemik iliği bağışı kampanyası binlerce insanın ilgisini çekti ve sonuç verdi. 2012 yılının Eylül ayından beri zorlu bir tedavi süreci yaşayan Lara, en zoru olan kemoterapi sürecini geride bırakıp, onu kesin olarak iyileştirecek kemik iliği nakli aşamasına geçmek üzere. Lara’yla tanışmamız güneşli bir Manhattan gününde oldu. Önceden planladığımız gibi Central Park’ta piknik yapmak için onu, annesi Nevin Berkmen’i ve öğretmenini almaya gittim. Lara’yı ilk gördüğümde, gülen yüzü ve hayat dolu gözleriyle bana “merhaba” dedi. Arabada nerede oturmak istediğini sordum, ön koltukta oturmak istediğini söyledi. Kısa bir yolculuğun ardından Central Park’ta çimenlerin üzerine örtümüzü yayıp oturduk. Lara arabadayken taktığı maskesini açık havada çıkarttı. Uzun zamandır ilk kez hastane dışına çıkabiliyordu. O yüzden güneşe adeta şükreder bir hali vardı. Birlikte, neşeli bir piknik yaptık. Bu zeki ve duygulu kızın hayata karsı olan pozitif duruşundan etkilenmemek ve ders çıkarmamak mümkün değil.

» “AKLIMIZA ASLA KANSER GELMEDİ”

Nevin Berkmen: Lara 1999 yılında Boston’da doğdu. İkizi var, Alp. Connecticut’ta yaşıyoruz. Geçtiğimiz yaz da her yıl olduğu gibi Türkiye’deydik. Lara güzel bir yaz geçirdi. Fakat Ağustos’un sonuna doğru hafif bir halsizlik ortaya çıktı. Öğleden sonraları uyumak istiyordu, bu onun için normalin dışında bir hareketti ama bunu çok aktif olmasına yordum. Ağustos’un sonunda Amerika’ya geri döndük. Fakat Lara’nın halsizliği artmaya başladı. Ardından eylülün ortalarına doğru ateşi çıktı. Doktoru, kulak iltihabı olduğunu düşündü ve bir antibiyotik verdi. Ama ateş düşmedi ve öksürük başladı. Sonra bir pazar günü Lara “anne, başımın arkasında iki şişlik var” dedi. Biz bunu görünce panikledik. Ama aklımıza asla kanser gelmedi. Tekrar doktora götürdüğümüzde doktor kan testi istedi. 24 Eylül’de sabah 9’da kan testi yapıldı, 11’de doktor bizi ofisine çağırdı ve lösemi olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Ben şok oldum. Lara ne olduğunu anlamadı. Doktor Yale’e götürmemizi söyledi. Apar topar o gün Yale hastanesine gittik. Onlar da lösemiyi onayladılar. Derhal hastaneye yattık. n Kanser neden asla aklınıza gelmedi? NB: Bizi şaşırtan şu oldu: Bunu diğer anne babalar için söylüyorum. Benim kızım yüzme takımındaydı ve Norwalk Youth Symphony’de flütçüydü. Son derece mutluydu, hayatında her şey iyiydi. Çok sağlıklı bir çocuktu. Dolayısıyla benim çocuğum sağlıklı, organik besleniyor, onun başına gelmez diye düşünmemek lazım. Herkesin başına gelebilecek bir hastalık. n Tedavi süreci nasıl gelişti? NB: Löseminin iki türü var: ALL ve AML. İkisinin tedavisi de, ilaçları da çok farklı. ALL daha çok çocuklarda, AML ise büyüklerde görülen bir tür. Bize Lara’nın AML olduğunu söylediler. Şok olduk. Çünkü ALL’ye daha “targeted” bir tedavi uygulanıyor. Yani kanser hücrelerini yakalayıp yalnızca onları hedef aldıkları için bağışıklık sistemi fazla zarar görmüyor. Ama AML’de maalesef

bütün bağışıklık sistemini yok ediyorlar ve kemik iliğinde kanser hücreleriyle iyi hücreler birlikte yok oluyor. Daha sonra o hücrelerin yeniden oluşmasını bekliyorlar. Kanserli hücreler yine çıkarsa bir seans daha kemoterapi yapıyorlar. Biz böyle tam dört seans kemoterapi yaşadık. Dördünde de kanserli hücreler geri döndü. Dördüncüde Yale hastanesinin bizim çocuğumuza bakamadığına karar verdik. Sloan Kettering Cancer Center ile iletişime geçtik. Oradaki doktorlar “hemen getirin, çünkü kızınızın ilik nakline geçmesi lazım, artık hiç zaman harcayamayız” dediler. Ertesi gün, 8 Mart’ta Sloan’a yattık. Sloan’da bizi çağırıp “Size bir iyi, bir kötü haberimiz var: Sizin kızınızda AML değil, ALL var” dediler. Lara’da “bilineage” lösemi varmış ve AML hücreleri ölmüş. Geri gelen hücreler ALL hücreleriymiş. ALL’nin “targeted” tedavisine başlanacak ve bu sürede kanser gerilerse ilik nakline geçeceğiz dediler. Elbette çocuk beş kez kemoterapi görünce, bu kez iliğin yükselmesi çok uzun sürdü. Yeni yükselmeye başladı. O nedenle bizi eve yolladılar. Çünkü ilik naklinden sonra izolasyonda olması lazım. İki ay odadan çıkamayacak.

» “ABD’DeKİ TÜRKLER KOL KANAT GERDİ”

n İlik bulunması nasıl bir süreç? NB: Amerika’da ilik bankası var. İlik bankasında 20 milyon insan ilik vermek için kayıtlı bulunuyor. Bu bankaya her isteyen kayıt oluyor. Kayıt olmak için ağızdan DNA örneği vermek yeterli. Onlar iletişim bilgilerinizi alıp, kayıtlı tutuyorlar. Bu kayıtlardan Lara’ya genetik yapısı en uygun olan kişiyi arayıp haber veriyorlar. Banka, bu kişinin yaşadığı şehirdeki sağlık merkeziyle anlaşarak nakli organize ediyor. İlik verirken Lara, Central Park’ta güneşin ve bahar havanın keyfini çıkardı.

kalçadan girip bir sıvı çekiyorlar. Bazıları bunu hissetmiyor bile, bazılarında üç gün hafif bir ağrı oluyor. İlik vermek bundan ibaret. Donörün hiçbir para vermesine gerek kalmıyor. n Türkiye’de de bir kampanya başlatıldı mı? NB: Başlatılmadı, çünkü Türkiye’den iliği buraya getirecek bir organizasyon yok. n Çünkü gelişmiş bir ilik bankası yok galiba… NB: Yok, evet. LÖSEV Başkanı bize banka olmadığı için çok üzüldüklerini söyledi. “Bu yüzden maalesef birçok çocuğu kaybettik. Bunun için çok çalıştım, fakat hükümet önümüze zorluklar çıkartıyor, bir türlü banka açamıyoruz” dedi. n Zor bir şey mi ilik bankası kurmak ve burada bir veritabanı oluşturmak? NB: Hayır, ilik çok basit bir şey. İlik hepimizde var. Nasıl sürekli kan üretiyorsak, ilik de öyle. Kan testiyle veya ağzınızdan DNA örneğiyle veritabanına giriyorsunuz. Bu veritabanında olup da 20 yıldır çağrılmayan insanlar var. Bu verileri saklayacak bir bilgisayar sistemi yeterli. Bir de tabi ki steril bir ortamın sağlanması lazım. n Peki bu zorlu süreçte Lara’nın psikolojisini nasıl sağlam tuttunuz? NB: Lara çok akıllı bir kız, ona her bakımdan çok güveniyoruz. Lara çok sakin bir çocuktur. Hastalık boyunca olayı kontekstinin dışında görmedi. Her zaman “hastayım, ama iyileşeceğim ve pozitif olmam lazım” diye psikolojisini hep yüksek tutmaya çalıştı. Annesi ve babası olarak onu hiçbir gün yalnız bırakmadık, hep hastanedeydik. Arkadaşları, anneannesi gelip gitti. Lara etrafından çok destek gördü. Destek çok önemli.

» “KIZIMIZI KAYBETME KORKUSU bitti”

n Kocanızla baş başa kaldığınızda neler düşündünüz bu konuda? Açıkçası hastalık dördüncü kez geri geldiğinde eşimi ilk defa yıkılmış gördüm. Çünkü bu hastalıkta anne baba çok büyük uykusuzluk çekiyor, yemek yiyemiyor, stres altında kalıyor. Eğer eşlerin ilişkisi sağlıklı değilse, kavgalar oluyor. Bunu hastane koridorlarında çok gördüm. Fakat bizim iyi bir evliliğimiz var ve birbirimize destek olmazsak bize kimsenin destek olamayacağını anladık. Ne olursa olsun, Amerika’dayız ve yalnızız. Bu hastalığı dört kişi yaşadık. Önümüzde ilik nakli var, ama en azından kızımızı kaybetme korkusu üzerimizden kalkmaya başladı. Daha önce hep kızımızı kaybedeceğiz korkusuyla yaşadık, bu korkunç bir şeydi. Çünkü hayatta evladından değerli hiçbir şey yok. İnsan evini, işini, hatta anne babasını bile kaybedebilir. Ama 13 yaşında, akıllı ve sağlıklı bir evladının ölümle burun buruna gelmesi… n Ailenizde başka kanser olan var mı? Hayır, iki tarafta da yok. Doktorlar bunun bir araba kazası gibi olduğunu söylediler. Kötü bir piyango. Bu işin bir açıklaması yok.

Lara için Türkler ABD’de kampanyalar başlatmıştı

Amerika’daki Türkler bize kol kanat gerdiler. İnanılmaz kampanyalar oldu. Mesajlar aldım. Binlerce kişi iliğini vermek için sıraya girdi. Kimse bana Türk halkının vurdumduymaz olduğunu söylemesin. Türk halkı, özellikle de bir çocuk söz konusu olduğunda çok hassas.

TÜRKLERİN

GAZETESİ

ZAMANLAR KÖTÜ OLUNCA HAYATIN İYİ TARAFINA BAKMAK LAZIM... Lara’nın gözleri ışıl ışıl ve sürekli gülümsüyor. Bu kadar zor bir hastalıkla baş etmeye çalışmak onun küçük bedenini biraz zayıf düşürmüş. Annesinin hazırladığı sandviçi yedikten sonra onun fotoğraflarını çekmek istedim. “Kalkamama yardımcı olur musun?” dedi. Elinden tutup kaldırdıktan sonra görkemli ve de yaşlı bir ağacının gövdesinin önünde deklanşöre bastım. Onun ne düşündüğü benim için önemliydi. Bu küçük ama dev yürekli kıza yaşını kat be kat aşan bu büyük savaşında neler hissettiğini sordum. Söyledikleri hepimizin hayata ve bize sunulanlara nasıl sahip çıkmamız gerektiğini özetliyor. HHH n Lara, senin hastalık hayatını nasıl değiştirdi? Lara: Bu hastalıktan çok şey öğrendim. Daha güçlü yaptı beni. Hayata daha pozitif bakmaya başladım çünkü hayatın değerini daha fazla öğreniyorsun. Zamanlar kötü olunca pozitif bakmayı öğreniyorsunuz çünkü aksi halde her şey daha da zorlaşıyor. Pozitif de bakıyorum. Çünkü çok iyi insanlarla tanıştım, benim için çok kapı açıldı. NB: Ne gibi kapılar açıldı mesela? Lara: Sizinle konuşuyorum. Öğretmenimle tanıştım ve birçok arkadaşım oldu. Benim yaşımda kanser geçiren çocuklarla arkadaşlık kurdum. Şimdi bütün yaşadıklarımdan kitap yazıyorum. Şu an 50 sayfa falan yazdım. Öğretmenim de bana yardım ediyor. n Hasta olduğunu öğrendiğinde neler hissettin? Lara: Pek bir şey düşünmedim, sadece annemle babamı düşündüm o gün. Çünkü ben neler olduğunu pek anlayamadım ama annemle babam çok üzgündü. Bir de çok hastaydım o yüzden fazla düşünmüyordum sadece uyuyordum. n Ve hastaneye yattın… Lara: Hastanede doktorlar ve hemşirelerle tanıştım. Çok rahatsız ediyorlardı, beş dakikada bir geliyorlardı. İlaçlar… Hayatımda hiç bu kadar çok ilaç almamıştım. İlaçlara alıştım. NB: Peki bizim üzüldüğümüzü gördüğün zaman nasıl hissediyordun kendini? Lara: Ben kendim için değil ama annem ve babam için üzüldüm. Çünkü babamla annemi hiç bu kadar üzgün görmemiştim. Kardeşim de çok üzgündü. Kardeşimi çok sık göremiyorum çünkü her zaman hastanedeyim. Ama telefonda çok konuşuyoruz. Bir de bir hafta buraya, New York’a geldiğinde her gün görüştük. Burada annemle çok zaman geçiriyorum. Geceleri hastanede kalıyor. Babam da hafta sonları geliyor. Kardeşimi fazla göremiyorum, ama ikiz olduğumuz için çok yakınız. n İyileştikten sonra ne yapmak istiyorsun? Lara: Okulda geri döneceğim, arkadaşlarımı göreceğim. Spor yapmaya devam edeceğim, daha güçleneceğim. Bir de flüt çalacağım yine. Norwalk Youth Symphony’ye geri döneceğim. Bir de bol bol parti yapacağım ve eğleneceğim. Tatile Hawai’ye gitmek istiyorum. NB: Büyüyünce ne olmak istiyorsun? Lara: Bilim adamı olup araştırma yapmak istiyorum. Lösemi üzerine yeni fikirler bulmak istiyorum. Ama doktor olmak istemiyorum. n Ama doktorlar senin için çok önemli şu anda. Sana iyi davranıyorlar, değil mi? Lara: Evet, ama bazen de gıcık ediyorlar! Günde beş bin kere geliyorlar. Bazen de cevapları yok, ama yine de geliyorlar. n Ne soruyorsun onlara? Lara: Ne zaman eve gideceğimi soruyorum. n Ne diyorlar? Lara: Söyleyemiyoruz diyorlar. n Moralinin bozulduğu olmuyor mu? Lara: Oluyor ama sık değil. O zamanlar da “it is what it is” diyorum kendime. n Senin gibi bir hastalıkla savaşanlara bir mesaj versen? Lara: Zamanlar kötü olunca hayatın iyi tarafına bakmak lazım. Bir de hayatta açılan önüne kapıları doğru değerlendirmek. HHH Lara, annesi ve öğretmeniyle uzaklaşırken arkasına dönüp bir kez daha bakıyor ve her zamanki gibi gülümsüyor. Lara’nın iyileşeceğinden ve kitabını tamamlayacağından emin oluyorum. Onun Facebook’ta “Love for Lara” adlı bir de sayfası var. Annesi ve Lara orada gelişmeleri paylaşıyorlar. Siz de bu müthiş kızı takip edin, çünkü Lara kendisine destek olan herkesi hayatın ve tanrının bir hediyesi olarak görüyor. Dünyada, her yıl 1 milyondan fazla çocuk lösemiye yakalanıyor. Türkiye’de her yıl lösemiye yakalanan çocuk sayısı bin 500. Peki ama sağlık sistemi ile övünen AK Parti iktidarı bu çocukların yaşaması için ne yapıyor, Lara yaşayacak peki ama ya diğer çocuklar?


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Türkiye - Gündem

GAZETESİ

18 Mayıs 2013 Cumartesi

ALÇAKLAR... SURiYELi mÜLTECiLER TÜRKiYE’DEN KAÇIYOR Reyhanlı saldırısının ardından bölgede barınan Suriyeli mültecilere dönük tepkiler artarken mülteciler de gruplar halinde ülkelerine dönmeye başladı. Türkiye’de Suriyeli mültecilere yönelik tepkiler nedeniyle Suriye’den Türkiye’ye gelen mülteci sayısı da önemli ölçüde azaldı. Reyhanlı ve yakın kentlerde barınıp ülkelerine dönmeyen Suriyeli mülteciler ise evlerinden veya barındıkları kamplardan dışarı çıkmıyor. Emniyet güçleri de Süriyeli mültecilere yapılacak olası bir saldırıyı önlemek için 24 saat nöbet tutuyor.

(POSTA212) Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’ne yapılan alçak ve hain saldırın ardından 5 gün geçti. Reyhanlı’yı savaş alanına çeviren bombalı saldırı sonrası hükümet ile muhalefet partilerinin tartışmaları ise tepki çekiyor. Reyhanlı son dönemde kimyasal silah kurbanlarının tedavi edildiği sembolik bir yer. Bu anlamda da sembolik önemi var. Saldırı Türkiye Cumhuriyeti’ne yapılmıştır. Bu ‘Suriye’ye savaş ilan edelim’ demek değildir. Ancak

SiYASiLERDEN PATLAmAYA TEPKiLER Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise özellikle Kılıçdaroğlu’nun tepkilerini yersiz bulduğunu belirterek, “Esad’I destekleyen Kemal Kılıçdaroğlu’dur” dedi.

yapılması gereken en önemli iş delilleriyle bu hainlerin bulunması ve gereken cezanın geciktirilmeden verilmesidir

» MADDİ YARDIM YApILACAK

Ölen 51 kişinin toprağa verilmeleri sırasında da protesto gösterileri oldu. Hükümet, saldırıda hayatını kaybedenlerin yakınlarına maddi yardım yapılacağını, işyerleri ile evleri yıkılanların da zararlarının karşılanacağını açıkladı. Bu arada

‘ÇANTADA KEKLiK DEğiLiZ’ (ANKA) Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, TürkiyeABD ilişkilerine değinirken, “Türkiye artık eskisi gibi çantada keklik bir müttefik değil ama güvenilir bir müttefik” dedi. Bağış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD temaslarında en önemli konunun Suriye ve Reyhanlı saldırısı olacağını kaydetti. NTv yayınına katılan Bakan Bağış, Erdoğan’ın ABD’ye ziyaretini ‘tarihi’ olarak nitelendirdi.

MHP lideri Devlet Bahçeli de saldırıyı kınadı ve Türkiye ile Suriye sınırının başıboş bırakılmasını eleştirdi.

Reyhanlı’ya gıda ve sağlık malzemesi yardımı da yapıldı.

» SINIRDAKİ ZAYIFLIK TEpKİ ÇEKİYOR Türkiye-Suriye sınırında ise moral bozucu kontrol zayıflığı var. Geçenlerde Amerikalı kadın turisti öldüren bir katil bile İstanbul’dan sınıra gidip rahatlıkla Suriye’ye geçip geri gelebilmişti. Yani sınırdan şu anda giren çıkan belli değil. Bu bomba yüklü araçlar da nasıl girdi nasıl çıktı, bu bombalar nasıl getirildi. Kısa sürede bulunması gerekiyor.

» 29 YARALININ DURUMU AĞIR

Reyhanlı patlamalarında yaralanan 100 KİŞİDEN 29’nun durumu ağır. Tüm yaralıların tedavileri sürüyor. Kentte bir yandan enkaz kaldırma çalışmaları da devam ederken patlamanın ardından kaybolanlar ise hala aranıyor. Kayıp yakınları ise hastanelerin önünde sabahlıyor. Hastane kapılarına kayıpların isimlerinin yazıldığı listeler asılırken Reyhanlı’da kayıp yakınlarının acı bekleyişi ise sürüyor. Kayıp listesinden bulunan kişinin ismi çıkarılırken kayıp yakınları umutla güzel haberler bekliyor.

‘Saldırıların caydırıcılığı anlamlı’

New York Times’in küresel yayını International Herald Tribune’da yer verilen bir makalede Türkiye’nin Esad rejimine karşı savaşa gitme hakkının bulunduğu belirtilirken Suriye’deki şiddetin komşularına sıçramasının rejimin caydırılık stratejisinin özlü bir unsuru olduğu da savunuluyor

Reyhanlı’ya yapılan saldırı sonrası ilçede Suriye’ye karşı protesto gösterileri yapıldı. Patlamada yırtılan Türk bayrağı infiale neden oldu.

(WASHINGTON-ANKA) Türkiye’nin, iki yılı aşkın bir süredir Suriye sınırındaki artan şiddetten sonra Esad rejimine karşı savaşa gitme hakkı bulunduğu belirtilirken Suriye’deki şiddetin komşularına sıçramasının “rejimin caydırılık stratejisinin özlü bir unsuru” olduğu yorumları yapılıyor. New York Times gazetesinin küresel yayını International Herald Tribune’da yer verilen bir makalede “Reyhanlı bombalamalarının Türkiye’yi Suriye’ye müdahale etmekten caydırıcı etkisine” dikkat çekiliyor. New York Times’in sitesinde de yayımlanan, güvenlik riski danışmanlık şirketi Max Security Solutions’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika istihbarat direktörü Daniel

Nisman imzalı makalede Reyhanlı saldırısından önce sınırın Türk tarafına defalarca ateş edildiği, bir Türk savaş uçağının düşürüldüğü anımsatıldıktan sonra şöyle devam edildi: “Şiddetin sıçraması ve mülteci akımı sadece Suriye ihtilafının bir yan etkisi değil aynı zamanda Esad rejiminin, isyancılara yönelik öldürücü baskılara karşı komşularını müdahale etmekten caydırma stratejisinin özlü bir unsurudur.” Daniel Nisman, Reyhanlı saldırısını, Esad rejiminin askeri güç gösterisini olarak değerlendirdiği makalesinde şu savlara yer verdi: “Reyhanlı’daki bombalamalar, doğrudan Şam’ın emri ile gerçeklemiş olsun ol-

AMERİkA’NIN SESİ

masın Türkiye’yi, Suriye’ye müdahale etme caydırmadaki etkisi anlamlı. O zamandan beri Türk kentlerinde göstericilerin, (Reyhanlı konusunda) Ankara’nın Suriyeli isyancılara desteğini sorumlu tutukları çok sayıda protesto eylemi yapıldı. Bu arada Türkiye’nin çeşitli etnik grupların yaşadığı güney illerindeki yüz binlerce mülteciye yönelik husumet önemli ölçüde arttı.” Makalede ayrıca, Reyhanlı patlamalarının yankılarının, İsrail ve Ürdün’e de ulaşmasının amaçlandığı savunuldu. Türkiye, Suriye krizine daha da karışmaktan çekinir ve Lübnan tarafsız kalmaya çalışırken İsrail ve Ürdün’ün Suriye ihtilafında “başlıca faktörler” haline geldikleri öne sürüldü.

“pKK’nın çekilmesiyle beklentiler artıyor” Amerika’nın Sesi, çekilme süreci sırasında hükümetin ‘daha fazla ödün vermesi’ beklentilerine değindiği haberinde, “Çekilme süreci başladığı için Türkiye’nin Kürt taleplerini karşılama yönünde daha çok baskı hissetmesi muhtemel” dedi (WASHINGTON-ANKA) TÜRK hükümetinin çağrılarına rağmen Türkiye’den çekilen PKK’lıların silahlarını bırakmaması, yurt dışında üzerinde durulan konulardan biri olmaya devam ederken “Çekilme ile beklentiler artıyor” yorumları da yapılıyor. Amerika’nın Sesi, çekilme süreci başladığı için Türkiye’nin Kürt taleplerini karşılama yönünde “daha çok baskı hissedebileceği” görüşünü öne sürdü. Amerika’nın Sesi, PKK’nın silah bırakmasının hükümetin önceliği olduğunu belirterek “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da, çekilen PKK’lıların Türkiye’den

Türkiye’de bir defada en çok insanın öldüğü saldırı uluslararası medyada geniş yer bulmadı. Saldırı, ABD’de yayımlanan Washington Post gazetesinde ancak Suriye haberinin kutusu olabildi. Ana haberde ise strateji değiştiren Suriye ordusunun iç savaşta üstünlüğü ele geçirdiği bildirildi. Dünya medyasında göze çarpan yorumlar şöyle:

» SURİYELİLERE TEpKİ

Hatay’ın Reyhanlı ilçesi’nde bomba yüklü iki aracın patlatılması sonucu 51 kişi ölmüş, 29’u ağır toplam 100 kişi de yaralanmıştı. Bu alçak ve hain saldırıya karşı birlik beraberlik olunması gerekirken ‘O yaptı bu yaptı’ tartışması başlatıldı

Reyhanlı’ya yapılan saldırıyı kınayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Ölen 51 masumun katili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dır. O’nun yürüttüğü yanlış Suriye politikasının meyvesi bize hain saldırı olarak döndü. Esad ile tatil yapan, Esad’a ‘Kardeşim’ diyen Erdoğan’dır. Ben tüm totaliter liderlere karşıyım. Erdoğan da Esad da baskıcı bir yönetim uyguluyorlar” dedi.

Hain saldırı medyada az yer buldu

ayrılmadan önce silah bırakma çağrısını yineledi” dedi. Buna karşın örgütün silah bırakma çağrılarını reddettiğine dikkat çeken Amerika’nın Sesi, PKK’nın bu konudaki gerekçelerini yansıttıktan sonra örgüt liderlerinden Murat Karayılan’ın insansız hava araçları da dahil Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çekilme güzergahındaki artan faaliyetlerine işaret ettiğini kaydetti. Çekilme süreci sırasında hükümetin “daha fazla ödün vermesi” beklentilerine de değindiği haberinde “Başbakan Erdoğan PKK’yla çekilmeden önce resmi

görüşme yapıldığı ya da hükümetin ciddi ödünler verdiği iddialarını reddediyor” denildikten sonra şöyle devam edildi: “Çekilme süreci başladığı için Türkiye’nin Kürt taleplerini karşılama yönünde daha çok baskı hissetmesi muhtemel. Hem PKK hem de Kürt siyasi liderler, cezaevindeki çok sayıda KCK tutuklu ve hükümlüsünün serbest bırakılmasını, Kürtlere yönelik siyasi ve kültürel reformlar yapılmasını istiyor. Hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik de Ankara’nın barış sürecine daha fazla oksijen takviyesi yapacağı vaadinde bulundu.”

Patlamaların ardından olay yerine koşan Ebu Mervan adlı Suriyeli, CNN’e, “İnsanlar sopalarla Suriyelileri kovaladı. Buradaki Suriyelilerin sayısı neredeyse Türklerden fazla. Halk öfkeleniyor” diye konuştu. NEW YORK TImES: Gazete muhabirinin Reyhanlı’da konuştuğu Munzir Halil adlı Suriyeli, “Öfke birkaç güne kadar dinecektir” dedi. Diğer mülteciler de Reyhanlıların normalde Suriyelilerin çektiği eziyete sempatiyle yaklaştığını belirtiyor. Gazetenin haberinde Türkiye’nin Reyhanlı saldırıları konusunda Suriye istihbarat örgütünü suçlamasının Suriye ile ihtilafta bir tırmanış ve savaşın genişlemesi olasılığını gündeme getirdiğini savunuldu.

» SURİYE TÜRKİYE’Yİ BOMBALADI

SUNDAY TELEGRAPH: Suriye Türkiye’yi bombaladı” başlıklı haberinde “Suriye’deki iç savaş Türkiye’ye sıçradı” yorumunu yaptı. WASHINGTON POST: Reyhanlı’ya saldırının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye krizine odaklanması beklenen Washington ziyaretine birkaç gün kala meydana gelmesinin anlamlı olduğuna vurgu yaptı. LOS ANGELES TImES: Suriye’deki şiddetin Türkiye’ye sıçradığına dikkat çeken gazete, , “Suriye’ye bağlı şiddet, Türk topraklarında giderek daha sıradan hale geliyor” görüşünü öne sürdü. NEWSWEEK: New York’ta yayımlanan derginin internet sayfasında Reyhanlı saldırısı için “Araba bombaları Türkiye’yi salladı” dediği haberinde saldırının “Suriye’deki iç savaşın dramatik bir sıçraması” gibi gözüktüğünü yazdı. SUNDAY TELEGRAPH : İngiltere’de yayımlanan gazete, “Suriye’deki iç savaş Türkiye’ye sıçradı” ifadesini kullandı. OBSERvER: Gazete, Türk hükümetinin saldırıdan sonra Esad yönetimini uyardığını vurguladı. INDEPENDENT: İngiltere’nin Suriye’de giderek güçlenen El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi’nden çok rahatsız olduğuna dikkat çekti. Gazete, Türkiye, kanlı iç savaşta Suriye isyanı davasının çok önemli bir destekçisi. Ankara, topraklarını Suriyeli isyancılarca lojistik üs ve tertipleme merkezi olarak kullanılmasına izin verdi” yorumunu da yaptı. THE GUARDIAN: Fransız gazetesinde “Türkiye, araba bombaları, sınıra yakın bölgede düzinelerce insanı öldürmesinden sonra Suriye’yi sorumlu tutuyor” başlığını kullandı. italyan medyasında, “Ankara’nın Esad’a karşılık vereceği” yorumu ön plana çıktı. Rus Crimelist sitesi de, Türkiye’nin Suriye ile savaşa girmesi halinde zorlanmayacağını, birkaç yüz kayıplı bir “yıldırım savaşıyla” zafer kazanacağını savundu. Fransız Le Figaro gazetesi, Reyhanlı saldırısının Suriye krizinin başlamasından bu yana Türkiye’de gerçekleştirilen “en öldürücü” saldırı olduğunu belirttiği haberinde Suriye Ulusal Koalisyonu’nun saldırıyı kınamasına rağmen Reyhanlı halkının Suriyeli mültecilere yönelik öfkeyi de yansıttı.

» DÜNYA SALDIRIYI KINADI

İngiltere, İran, Lübnan ve Belçika gibi birçok ülkeden Reyhanlı saldırısını kınayan ve Türkiye’nin yanında olduklarını belirten açıklamalar geldi. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz da saldırıyı kınadı. BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon, saldırganların “adalet önüne çıkarılmaları” gerektiğini vurguladı.

» BEYAZ SARAY

ABD’de Beyaz Saray’dan Reyhanlı saldırılarıyla ilgili yapılan açıklamada, Türkiye’nin ABD’nin en güçlü ortaklarından biri olduğunu belirterek, “Türklerle terör tehditlerine karşı koymada omuz omuza çalışmaktayız” denildi. (ANKA)

5


6

Ekonomi - Ticaret

18 Mayıs 2013 Cumartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Barış ORNARLI TÜSİAD Washington Temsilcisi • twitter@barisornarli

Yeni Ekonomik Düzenin Temelleri Atılıyor

İhracatımızda bahar havası ihracat 2013 yılı nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.9 artışla 11 milyar 870 milyon dolar oldu. Hayvansal ürünler ihracatı nisan ayında yüzde 35.6 oranında artışla 155 milyon dolar olurken rekor da kırdı

4 Ayda 1,8 milyar dolarlık ihracat n (NEW YORK-POSTA212) Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, ABD ile ticari ilişkileri geliştirmeye çok önem verdiklerini belirterek, “Nisan ayında ABD’ye yapılan ihracatımızı yüzde 12 arttırdık” dedi. “Nisan ayında AB pazarındaki ihracat artışının sürdüğüne dikkat çeken Büyükekşi, şunları kadetti: “AB’ye ihracatımız nisan ayında yüzde 3 yükseldi. Nisan ayında Bağımsız Devletler Topluluğu ve Afrika ülkelerine ihracatımız yüzde 14 artarken, Kuzey Amerika’ya yüzde 12 ihracat artışı yakaladık.”

(BİLECİK-ANKA) İhracat 2013 yılı nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.9 artışla 11 milyar 870 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Yılın ilk 4 ayında ihracat yüzde 5 artarak 48 milyar 943 milyon dolara ulaşırken, son 12 aylık ihracat yüzde 11 artışla 153 milyar 485 milyon dolar oldu. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) nisan ayı ihracat rakamlarını Bilecik’te açıkladı. Buna göre, ihracat 2013 yılı nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.9 artışla 11 milyar 316 milyon dolardan 11 milyar 870 milyon dolara yükseldi. Nisan ayında tarım ihracatı yüzde 13.7 oranında artışla 1 milyar 695 milyon dolar oldu. Bitkisel

ürünler ihracatı nisanda yüzde 10.1 oranında artışla 1 milyar 178 milyon dolar, hayvansal ürünler ihracatı yüzde 35.6 oranında artışla 155 milyon dolar, ağaç ve orman ürünleri ihracatı yüzde 18.2 oranında artışla 362 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti.

» SANAYİDE 2.8 ARTIş

Nisan ayında sanayi ihracatı yüzde 2.8 oranında artışla 9 milyar 772 milyon dolar oldu. Tarıma dayalı işlenmiş ürünler ihracatı bu dönemde yüzde 11 oranında artışla 1 milyar 40 milyon dolar, kimyevi maddeler ve mamuller ihracatı yüzde 3.3 oranında azalışla 1 milyar 432 milyon dolar, sanayi mamulleri ihracatı yüzde 3 oranında

artışla 7 milyar 299 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Nisan ayında madencilik ihracatı ise yüzde 25.2 oranında artışla 403 milyon dolar oldu.

» REKOR OTOMOTİVDE

2013 yılı nisan ayında en fazla ihracatı 1 milyar 770 milyon dolarla otomotiv endüstrisi gerçekleştirdi. Otomotiv sektörü ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 8.6 oranında artışla, yüzde 14.9 paya ulaştı. Kimyevi maddeler ve mamuller ihracatı 1 milyar 433 milyon dolarla ikinci sırada yer aldı. Kimyevi maddeler ihracatını, hazır giyim ve çelik ihracatı izledi. Nisan ayında en çok

ihracat yapan il İstanbul oldu. İstanbul’un ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3.8 oranında artışla 5 milyar 154 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. İstanbul’u yüzde 13.9 ihracat artış oranıyla 1 milyar 125 milyon dolar ihracat gerçekleştiren Bursa izledi.

» ABD’DE İLK 10’A GİRDİ

Nisan ayında en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülke arasında Almanya başı çekti. Almanya’ya yapılan ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4 gerilemeyle 1 milyar 39 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. İlk 10 ülke arasında fransa, ABD, Suudi Arabistan, İspanya ve Hollanda yer aldı.

çÖkÜşTEN 5 YIL SONRA cAN SUYU vERİLDİ

ABD’de emlak sektörü güçleniyor Emlak sektörünün çöküşünden 5 yıl sonra Amerikalılar yeniden konut satın almaya başladı. Ev alıp taksitleri ödeyemedikleri için hacze maruz kalanların oranı da son 7 yılın en düşük seviyesine indi (WASHINGTON-POSTA 212) Son veriler, Amerika’da emlak sektörünün güçlendiğini gösteriyor. S&P Case Schiller Konut Fiyatları Endeksi’ne göre, Amerika’nın en büyük 20 kentinde konut fiyatları son 12 ay içinde yüzde 9 oranında arttı. Son 7 yıldır elde edilen en büyük kazanım olan bu oran, aynı zamanda Amerikan tüketicisinin ekonomiye güveninin arttığının da bir göstergesi olarak yorumlanıyor.

Gülaylar’ın altınları manhattan’da n (NEw YORK-pOSTA212) Türkiye’nin önde gelen altın firmalarından olan Gülaylar Grup New York’un dünyada ünlü Diamond District diye anılan bölgesinde 12,000 sq üç katlı ofis alanı satın aldı. Manhattan 47’nci Cadde’de Extell Development Company tarafından inşaa edilen International Gem Tower’da (IGT) yer alan ofis katlarının satın alma işlemini hukuk firması Herrick, feinstein tarafından yürütüldü. Turkavenue.com global iş portalı’nın haberine göre Gülaylar’ın 15 yıla yakın zamandır ABD’de avukatlığını yapan Avukat Barbaros Karaahmet, Gülaylar’ın Manhattan Diamond Distrcit’te uzun zamandır faaliyet gösterdiğini, satın almanın şirketin deneyim ve saygınlığını ekonomik değere dönüştürmede büyük bir fırsat olduğunu söyledi. Gülaylar Group’un Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mehmet Gülay, satın alınan 3 katlı ofis katında mücevher alışveriş merkezi yapmayı planladıklarını söyedi. Ofis alanı 47’nci Cadde’deki binanın giriş katını ve üzerindeki iki katı kapsıyor. Modern bir alışveriş merkezine dönüşecek binanın giriş katı, Diamond District’in gözde alışveriş merkezlerinden biri olması bekleniyor. Toplam 400 bin sq’ten fazla bir alanı kapsayan projenin yüzde 70’den fazlası satılmış durumda. Extell Development Company, binadaki yerlerin sq feet’ini ortalama bin doların üzerinde bir fiyata satıyor.

» SATIşLAR YÜZDE 7 ARTTI

Emlak sektörünün çöküşünden 5 yıl sonra Amerikalılar yeniden konut satın almaya başladı. Konut satışları geçen yıla oranla yüzde 7 arttı. Haciz oranı son yedi yılın en düşük seviyesine indi. UBS Menkul Kıymetler ekonomisti Sam Coffin, “Satılan evlerin sayısı artmaya devam ediyor. Emlakçılar satışa çıkan ev sayısının azlığından yakınıyor” dedi. Satışa çıkan ev sayısının az olmasına dikkat çeken Amerika Taşeronlar Birliği’nden Ken Simonson, “Bu durum fiyatları yükselti-

yor. Bu da müteahhitlerin ihtiyacı olan itici güç. İnşaat sektörüne baktığınızda apartman inşaatlarında patlama görüyorsunuz. Müstakil konut yapımı da büyek oranda arttı” diye konuştu. İyimserlik havası ve borsanın yükselmesi Amerikan ekonomisindeki yavaş toparlanmaya destek veriyor. Fon yöneticisi Brad Friedlander, tüketici güveninin

de geçen ay hızla arttığını belirterek,”Kredi alanların durumu ve bilanço, birkaç yıl öncesine göre çok daha iyi. Ekonominin düzeldiğini görüyoruz. Ancak emlak piyasasında görülen bu düzelmenin işsizlik oranının azalmasına katkı yapması için henüz erken” dedi. (Kaynak: Amerika’nın Sesi Türkçe Haberler Servisi)

Türkiye’nin en itibarlı markaları Türkiye itibar Endeksi 2012 sonuçlarına göre, Türkiye’nin en itibarlı üç markası Koç Holding, Sabancı Holding ve Ülker oldu. Alkolsüz içeceğin de puanı arttı

(iSTANBUL-ANKA) Türkiye İtibar Endeksi 2012 sonuçlarına göre, Koç Holding yüzde 20, Sabancı Holding yüzde 18.1 ve Ülker yüzde 6.7 ile Türkiye’nin en itibarlı üç markası oldu. Bu şirketleri yüzde 5.9 ile Arçelik, yüzde 4.5 ile Turkcell, yüzde 2.7 ile Coca Cola, yüzde 2.4 ile Ağaoğlu, yüzde 1.7 ile Doğan Holding ve THY, yüzde 1.6 ile Eti ve Vestel ve yüzde 1.5 ile Doğuş Holding izledi.

sektörünün puanı düştü. Tekstil ve hazır giyim sektörünün itibar puanı ise aynı kaldı” dedi.

» şİRKETLER FAYDALANACAK

» RADARA GİRENLER

İtibar Atölyesi adına, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin akademik denetiminde uluslararası araştırma şirketi XSIGHTS tarafından “Alkolsüz İçecek”, “Bilişim”, “Otomotiv”, “Tekstil”, “Bankacılık”, “Gıda”, “İlaç”, “Turizm”, “Beyaz Eşya”, “Elektronik Eşya”, “Sigorta” ve “Ulaşım” sektörleri özelinde gerçekleştirilen, “Türkiye İtibar Endeksi 2012 Sonuçları” İstanbul Ticaret Üniversitesi Sütlüce Kampüsü’nde düzenlenen basın toplantısı ile açıklandı.

Toplantının açılışını yapan İstanbul Ticaret Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, geçen yıldan bu yana genel itibar endeksinin 78.3’den 77.1‘ e düştüğünü gözlemlediklerini belirterek, “Bu düşüş, ’Türkiye’nin En İtibarlı Şirketi’ genelinde anlamlı

bir düşüş olmamakla birlikte, sektörler bazında endeks puanı farklılıklar sergiliyor" dedi. Ekren, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu yılki çalışma sonucunda, alkolsüz içecek, gıda, beyaz eşya gibi sektörlerde Endeks puanı artarken, elektronik eşya

Endeksin metodolojisi ve kurumların Türkiye İtibar Endeksi’nden nasıl yararlanacağı hakkında bilgi veren XSIGHTS Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı Çiğdem Penn ise, Türkiye İtibar Endeksi raporundan şirketlerin bu yıl da çok faydalanacağını söyledi. Penn, “Öncelikle ‘Şirketiniz itibar radarına girmiş mi?’, ‘Sektörünüzdeki sıranız kaç?’, ‘Sizi en itibarlı şirket olarak algılayan kişiler Türkiye’nin neresinde?’, ‘Rakiplerinize göre neredesiniz?’, ‘Sektörünüzde hangi algı faktörleri fark yaratacak?’ gibi hep merak ettiğimiz soruları, sponsorsuz, tarafsız, akademik olarak kontrol edilmiş bir araştırmaya dayanarak bulacaksınız. Türkiye İtibar Endeksi raporunu tüm iletişim ve pazarlama profesyonelleri çok ilginç ve faydalı bulacak” diye konuştu.

ABD Başkanı Barack Obama Şubat ayında Amerikan Kongresi’nde yaptığı ‘Birliğin Durumu’ konuşmasında Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) anlaşması için müzakerelere başlayacaklarını açıklayarak Amerika ile Avrupa arasında yıllardır tasarlanan transatlantik ekonomik ortaklığın son evresine girildiğini bildirdi. Transatlantik ekonomik ortaklığının yanında, Büyük Okyanusa kıyısı olan ülkeler arasında müzakere edilen TransPasifik Ortaklık (TPP) anlaşmasıyla birlikte küresel ekonomik düzeni yeniden şekillendirecek bir döneme girmiş bulunuyoruz. HHH ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri dünya nüfusunun yüzde 11’ine sahip olsa da küresel üretimin yarısını, uluslararası ticaretin üçte birini teşkil ediyor. Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı ile gümrük vergilerinin sıfırlanması, tarife dışı engellerin kaldırılması, mevzuatlarda uyumun sağlanması, hizmet sektörü gibi alanlarda piyasalara erişimin kolaylaştırılması, yatırımlarda bütünleşmeye gidilmesi ve küresel sorunlara karşı kuralların ve prensiplerin oluşturulması amaçlanıyor. Kapsamlı bir serbest ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesiyle Avrupa Birliği ve ABD ekonomilerinde yüzde 0,5 – yüzde 1,0 oranında büyüme kaydedileceği hesaplanıyor. Oluşturulacak ekonomik bölgenin büyüklüğü ve anlaşmanın kapsamı göz önünde bulundurulduğunda, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı dünya standartlarını oluşturacaktır. HHH Kürenin öbür tarafında ise Asya Pasifik bölgesinde 11 ülkeyi kapsayan ve genişleyecek olan Trans-Pasifik Ortaklık anlaşması müzakere ediliyor. 16’ncı turu tamamlanan müzakerelere ABD, Avustralya, Brunei, Kanada, Şili, Malezya, Meksika, Yeni Zelanda, Peru, Singapur ve Vietnam katılıyor. Sürece Japonya da dahil edilirken, Güney Kore’nin de katılımı isteniyor. TPP anlaşmasında da gümrük vergilerinin ve diğer ticari engellerin kaldırılması, mevzuatlarda uyum gibi konuların üzerine gidilmesi, ticaretin teşvik edilmesi hedefleniyor. Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü’ne göre TPP11 ülkelerinin toplam üretimi 21 trilyon dolar civarında. Buna Japonya ve Güney Kore eklenince, Trans-Pasifik ekonomisi küresel üretimin yüzde 40’ını temsil edecek. HHH Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı ve Trans-Pasifik Ortaklığı müzakereleriyle yeni ekonomik düzenin temelleri atılıyor. TTIP müzakerelerinin başarıyla sonuçlanması durumunda ortaya çıkacak olan Transatlantik ekonomik bölgesine Türkiye’nin de dahil olması büyük önem taşıyor. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso dünyanın en önemli iki ekonomik gücünün bütünleşmeye gitmesini “oyunu değiştirecek bir gelişme” olarak nitelendirdi. Türkiye’nin bu oyunun dışında kalmaması gerekiyor.

TÜRKiYE iTiBAR ENDEKSi 2012 SONUÇLARI KURUM ADI 1. Koç Holding 2. Sabancı Holding 3. ülker 4. Arçelik 5. Turkcell 6. Coca Cola 7. Ağaoğlu 8. Doğan Holding ve THY 9. Eti & vestel 10. Doğuş Holding

YÜZDESİ 20.00 18.10 6.70 5.90 4.50 2.70 2.40 1.70 1.60 1.50

TÜRKiYE iTiBAR ENDEKSi 2012 SEKTÖR BiRiNCiLERi SEKTÖRÜ KURUM ADI Alkolsüz İçecek Coca Cola Bankacılık Garanti ve Ziraat Bankası Beyaz Eşya Arçelik Bilişim Casper Elektronik Eşya Arçelik Gıda ülker İlaç Eczacıbaşı Otomotiv BMW Sigorta Axa Sigorta Tekstil LCW Turizm Hilton Ulaşım Metro Turizm


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Ekonomi - Ticaret

GAZETESİ

18 Mayıs 2013 Cumartesi

7

Prof. Dr. Seyfettin Gürsel Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi • twitter@seyfettingursel

Türkiye ekonomisi (1) Krizden güçlü çıkış

işte ABD’nin en iyi iş bulma siteleri » About.com/Careers

New York Times'a ait olan About. com, iş arayanlara ve kariyerlerinde yükselişe geçmek isteyenlere patronlarıyla aralarını nasıl iyi tutmaları gerektiğinden iş mülakatı sırasında sorulmaması gereken sorulara kadar ipuçları sağlıyor. About.com reklamcılık veya kriminoloji gibi spesifik iş alanları konusunda bilgiler sağladığı gibi, üniversite öğrencilerine de mezun olduktan sonra hangi alanda ilerlemeleri konusunda tavsiyeler veriyor.

İş aramanın ipuçları Amerika’da kriz sonrası onbinler işsiz kaldı. Bu işsizler arasında üst düzey yöneticiler olduğu gibi vasıfsız işçiler de var. iş bulmanın ipuçlarını ve hangi internet sitelerinden yararlanacaklarını sizin için araştırdık. Bu internet sitelerini iyi kullananların iş bulma olasılıkları çok yüksek ZEYNEP ÖZ (NEW YORK-POSTA212) Ekonomik krizle mücadele eden ABD’de işsizlerin sayısı her geçen gün artıyor. İnternet üzerinde iş bulmak ümidiyle harcanan zaman da giderek yükseliyor. Posta 212 olarak ABD’de iş bulmanın ipuçlarını sizin için derledik. İstihdam İstatistikleri Bürosu’na göre, ABD ekonomisi ayakta kalmak için çaba gösterirken, son aylarda işsizlik oranında küçük bir azalma oldu. Şubat ayında yüzde 7.7 olarak hesaplanan işsizlik oranı, Mart ayı itibariyle yüzde 7.6’ya düştü. Uzmanlar

» 6FigureJobs.com

Özellikle orta ve üst düzey yöneticiler için iş ilanlarının bulunduğu bir site olan 6FigureJobs.com, yıllık en az 100 bin dolardan maaş teklif eden ilanları yayınlıyor. Bu nedenle, 6FigureJobs.com daha yüksek maaş almayı hedefleyen CEO'lar için doğru adres olarak yorumlanıyor.

» Brainbench.com

Doğru kişilerin doğru işlerde çalışmasının bir projenin başarılı olmasında çok büyük rolü olduğuna inanan Brainbench Şirketi, firmaların müşteri memnuniyetini arttırmalarını ve daha çok kar etmelerini hedefliyor. Brainbench, çeşitli konularda bilgi ve beceri ölçüm testleri ve sertifikasyonları sunuyor.

» Beydond.com

ABD'nin bazı eyaletlerinde olmak üzere teknik konulardaki iş ilanlarının bulunduğu bir site olan Beydond.com, milyonlarca kullanıcıya kariyerlerinde ilerlemeleri için iş imkanları sunuyor.

» Brassring.com

Özellikle bilgi teknolojileri alanında kariyer yapmak isteyen profesyonellere yönelik olan bu sitede, iş arayanlar geniş kapsamlı bir içerikten faydalanabildiği gibi, kariyerlerde nasıl ilerleyecekleri konusunda tavsiyelere ulaşabiliyor ve özgeçmişini oluşturarak iş ilanlarına online olarak başvurabiliyor.

» CampusCareerCenter.com

Öğrencilere ve yeni mezunlara yönelik ABD ve Kanada'daki iş ve staj ilanlarının bulunduğu bir site olan CampusCareerCenter.com kullanıcıları diledikleri eyaletteki iş ve staj imkanlarını takip edebildiği gibi, CIA ve IRS gibi kurumların yayınladığı iş ilanlarına ulaşabiliyor.u are a student, recent gr

» Careerbuilder.com

Aylık 24 milyon kullanıcı sayısı ile ABD'deki en büyük iş bulma sitelerinden biri olarak bilenen Careerbuilder. com üyelerine hızlı ve gelişmiş arama seçenekleri sunarak, iş hayatı ile ilgili kaynaklar ve USA Today.com'dan iş dünyası ile ilgili haberler sağlıyor.

» Dice.com

Bilgi teknoloji sektöründe çalışanlara ve mühendislere yönelik bir site olan Dice.com, bu tarz alanlardaki iş bulma sitelerinina arasında en iyisi olarak değerlendiriliyor. Dice.com teknoloji alanında çalışan profesyonellerin, şirketlerin ve bu alanlardaki insan kaynaklarının ihtiyaçlarını 20 yılı aşkın bir süredir takip ederek, işverenlerin tecrübeli ve kalifiye mühendislere ulaşmasını sağlamayı hedefliyor.

bu durumu istihdam sağlayan şirketlerin ve işe alınan kişilerin sayısında bir artış olduğunun göstergesi olarak yorumladı. Peki, piyasada yüzlerce hatta binlerce kalifiye kişi ile rekabet içinde olduğunuz bu dönemde, işe alınan kişiler hangi yöntemleri kullandılar? Cevap: İş bulma siteleri. Bu yüzden, hem ABD’ye profesyonel hayatlarını devam ettirmek için gelen kişilerin, hem de lokal Amerikalılar’ın kriz ortamında iş bulmak için başvurduğu internet kaynaklarını sizler için derledik.

1 DOLARLIk BANkNOTLAR ARTIk TARİHE kARIşIYOR

Saltanatı bitiyor...

ABD hükümeti dünyanın en meşhur parası 1 dolarlık banknotu tedavülden kaldırmak için çalışma başlattı. Amaç para basımında kullanılan kağıt ve mürekkebi ortadan kaldırıp tasarruf sağlamak. Bu arada Türkiye’de yapılan düğünlerde kağıt 1 dolarlar ortaya saçılırdı. Şayet kağıt 1 dolar tadavülden kalkarsa düğün yapacak olanlar da üzülecek (NEW YORK-POSTA212) On yıllardır metal 1 dolar yaygın şekilde tedavüle sokulmasına karşın, Amerikan halkı, metal 1 dolarları hiçbir zaman benimsemedi. Ancak, şimdi Amerikan devleti, metal 1 dolarlık parayı yaygınlaştırmak için kağıt 1 doları tamamen tedavülden kaldırma önerisini gündemine alarak tartışma başalattı. ABD bütçesinde kesinti yapılacak kalemleri ve tasarruf imkanlarını araştırmakla görevlendirilen ve ‘süper komite’ olarak adlandırılan 12 üyeli Kongre komitesinin bazı üyeleri, kağıt 1 dolarların tedavülden kaldırılmasının 30 yıllık süreçte ülkeye 5,6 milyar dolarlık gelir sağlayacağı yönündeki hesaplamaya dikkat çekiyor.

» KOMİTE İLGİ GÖSTERİYOR

1 dolarlık metal paranın üretimi ABD’ye 15 cent’e mal oluyor. Kağıt paranın basımı ise 3 cent’e. Ancak, metal paranın ömrünün ortalama 30 yıl ve kağıt paranın ortalama ömrünün 3 yıl olması kısa vadede zarar gibi görünen harcamayı uzun vadede 10 katı kâra dönüştürüyor. Süper Komite, gelecek 10 yılda ABD bütçesinde 1,5 trilyon dolarlık kesintinin hangi harcama kalemlerinde yapılacağını belirlemeye çalışıyor. 5,6 milyar dolar, 1,5 trilyon dolar karşısında her ne kadar küçük bir orana denk gelse de, hiçbir işçi çıkarmayacak ve ek vergi yükü getirmeyecek bir kesinti olması nedeniyle komite tarafından ilgi görüyor.

» MÜREKKEp VE KAĞITÇILAR TEpKİLİ

Öte yandan kağıt 1 doların varlığının tehlikeye girmesi, banknotlar için özel kağıt ve mürekkep üreten firmaları da karşı atağa geçirdi. 1 dolarlık banknotun üzerinde fotoğrafı bulunan ABD’nin kurucu başkanı

onlarca çocuğu mutlu etmek hayli zorlaşacak. Bu nedenle İzmir, Ankara ve İstanbul’da görüştüğümüz herkes kağıt 1 doların tadavülden kaldırılmasını istemiyor.

» MADENCİLER KARşI

Düğünlerde 1 dolar saçmak prestij sağlıyor.

George Washington’a atıfla ‘’Americans for George’’ hareketi oluşturan endüstri grubu, Kongre’de lobi yapmaya başladı. Grubun, Kongre Süper Komitesi’ndeki en büyük müttefiki ise Massachusetts Senatörü John Kerry. Massachusetts eyaleti kağıt paralar için, bileşimi özel sır olan özel kağıdı üreten Crane & Co. şirketinin bulunduğu eyalet. Hareket, 1 dolarlık banknotun para olmaktan öte milli bir sembol olduğu propagandası yapıyor.

» DESTEK TÜRKİYE’DEN

Türkiye’de yapılan düğünlerde deste deste kağıt 1 dolarlar dans edenlerin ve müzisyenlerin başından aşağı atılır. Düğünlerde ve eğlencelerde kağıt 1 dolar dağıtmak hem prestij sağlar hem de bu parayı dağıtana büyük yük getirmez. Yerler para dolar ama saydığınızda tümü 100 doları geçmez. Kağıt 1 doların tedavülden kaldırılması bu nedenle düğün sahiplerini üzecek. Özellikle yaz aylarında yapılan sünnetlerde çocuklara dağıtılan kağıt 1 dolar ortadan kalkarsa

Madenciler, metal para ile satış yapan alet üreticileri ve ABD Çelik İşçileri Sendikasının oluşturduğu ‘’Dollar Coin Alliance (Metal dolar İttifakı)’’ adlı hareket de, kağıt 1 dolarlın tedavülden tamamen kaldırılması için büyük bir kampanya yürütüyor. Bu hareketin Süper Komite’deki iki müttefiki ise Texas milletvekili Jeb Hensarling ile Arizona milletvekili David Schweikert.

» AMERİKALAR YEşİLDEN YANA

Öte yandan kamuoyu yoklamaları, Amerikan halkının büyük bölümünün hala metal 1 dolar yerine, kağıt 1 dolardan yana olduğunu ortaya koyuyor. Kağıt dolarcı ‘’Americans for George’’ hareketinin yaptığı ankete göre, Amerikalıların yüzde 77’si kağıt 1 doların daha kullanışlı olduğu görüşünde. Aynı ankete göre, halkın yüzde 75’i metal 1 doları gereksiz buluyor.

» İKİSİ DE KALSIN ‘pENNY’İ ÖLDÜRELİM

Kağıt 1 dolarcılar ile metal 1 dolarcıların kızışan savaşında bir de üçüncü yolcular ortaya çıktı. Onların hedefinde ise ‘penny’ olarak adlandırılan 1 cent’lik metal para var. Bu görüştekilere göre 1 dolarlık banknot basımını durdurmaya gerek yok. ABD her yıl 7 milyar penny basarak, yılda 70 milyon dolar kaybediyor. Aynı grup, her birinin üretimi 9 cent’e mal olan 5 cent’lik ‘nickel’in de aynı şekilde günlük hayatta artık pek öneminin kalmadığını ve ‘penny’ gibi tedavülden kaldırılması gerektiği görüşünde.

SON bir hafta içinde Borsa İstanbul Endeksi tarihi bir rekora imza atarak 90.000 bini geçti. Böylece Endeks Küresel Kriz öncesinde ulaştığı en yüksek düzeyin (57.000) yüzde 60 oranında üzerine çıkmış oldu. Gösterge Hazine tahvilinin faizi ise tarihinin en düşük düzeyi olan yüzde 5’e geriledi. Türkiye ekonomisi ilk kez beklenen reel faizin negatif olduğu bir dönemi yaşıyor. Kısa süre önce Standard & Poors, ondan önce de Fitch Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir düzeye yükselttiler. Türkiye tahvillerinin risk primi (CDS) uzun süredir pek çok Avrupa Birliği üyesinin risk primlerinin altında seyrediyor. Liste uzatılabilir ama bu bir kaç spot gösterge bile Türkiye ekonomisinin başarılı bir şekilde yöneltildiğinin kanıtı olarak sanırım kabul edilebilir. Türkiye ekonomisinin sorunları olmadığı, her şeyin yolunda gittiği elbette iddia edilemez. İsterseniz bardağın fazlasıyla dolu olan tarafından başlayalım. Kürsele krizden Türkiye ekonomisi de olumsuz etkilendi. 2008 yılında yıllık büyüme hızı yüzde 0,7’ye geriledi, 2009’da ise ekonomi yüzde 4,8 oranında küçüldü. Bu olumsuz gelişmede Lehman Brothers’ın batmasının ardından gelen Türk Lirasındaki hızlı değer kaybının etkisi kadar iş dünyasının kötümser beklentileri, diğer ifadeyle krizin yarattığı olumsuz psikolojik etki de rol oynadı. Ekonomik küçülmenin hemen hemen yarısı firmaların üretimi kısarak stoklarını boşaltmalarından kaynaklandı. Ancak bu etki kısa sürerken, Türk Lirasının değer kaybı yatırımları olumsuz etkilerken ihracatı kamçıladı. Bununla birlikte 2008’in ikinci çeyreğinde başlayan durgunluk dört çeyrekle sınırlı kaldı. 2009’un ikinci çeyreğinden itibaren Türkiye ekonomisinde güçlü bir canlanma başladı. Yıllık büyüme oranları 2010’de yüzde 9,2’ye, 2011’de yüzde 8,8’e yükseldi. Türkiye bu yıllarda Çin’in ardından en hızlı büyüyen ikinci ülke oldu. Durgunluğun etkisiyle 2009 yılında yüzde 14’ü aşan işsizlik oranı, yılda ortalama bir milyonun üzerinde istihdam yaratan yüksek büyüme sayesinde 2011’de yüzde 9 civarına geriledi. Kriz öncesinde işsizlik oranı yüzde 10’un üzerinde seyrediyordu. Krizden bu güçlü çıkışın ardında yatan üç temel etkenin altı çizilmelidir: 1) Türkiye’nin kamu borcu kriz arifesinde çok düşük düzeylere gerilemişti. 2001 kriziyle birlikte yüzde 70’nin üzerine fırlayan kamu borcu, 2003 yılından itibaren Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) Hükümeti’nin uyguladığı sıkı maliye politikası sayesinde 2008 yılında Gayri Saf Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) yüzde 40’ının altına, bütçe açığı da yüzde 3’ünün altına indi. Her iki oran da ünlü Maastricht kriterleriyle (sırasıyla yüzde 60 ve yüzde 3) uyumlu olduğunu belirtelim. 2009 yılında bu oranlar krize rağmen çok sınırlı ölçüde arttı. Ak Parti bütçe disiplininden taviz vermedi. Düşük kamu borcu krizde çıkışı kolaylaştırdı. 2) Kamu borcunun düşüklüğü, küresel krizin etkisiyle düşen enerji ve emtia fiyatları, genel olarak da zayıf talep koşulları, Türkiye Merkez Bankası’nın faizleri büyük ölçüde düşürmesine fırsat tanıdı. Bu sayede reel faizler yüzde 8-9 düzeyinden yüzde 1-2 düzeyine geriledi. 3) Türk Bankaları 2001 krizinden alınan dersler sayesinde –söz konusu krizde 70 küsur bankanın yarısı batmış, zararları da devletin, yani toplumun sırtına yüklenmişti- çok sıkı denetlendi. Bu sayede Amerikan ve Avrupa bankalarını zora sokan çürük varlıklara sahip değildiler. Aynı zamanda batık kredi oranları krizde dahi çok düşük kalırken, sermaye yeterlilik oranları Batı bankalarının oranlarının çok üzerindeydi. Bu ortamda Türk banka sistemi krizin psikolojik etkisinin geçmesi, faizlerin düşmesi ve yabancı kredilelerin geri dönmesiyle birlikte canlanma için gereken yakıtı, yani kredileri sağlamakta zorluk çekmedi.

Umut Asya’da n (wASHINGTON-pOSTA212) Uluslararası Para fonu (IMf) 2013 yılında Asya ülkelerindeki büyümenin küresel ekonominin canlanmasında büyük rol oynayacağını açıkladı. IMf, Asya ülkeleriyle ilgili son görünüm raporunda, bölge ülkelerinin bu yıl yüzde 5,7 oranında büyüyeceği tahmininde bulundu. Asya ülkelerindeki büyümede iç tüketimdeki artış ve düşük orandaki işsizliğin etkili olması bekleniyor. IMf, Çin ve Japonya’da iç tüketimi güçlendirmek için alınan önlemlerin tüm bölge ekonomilerini olumlu etkileyeceği öngörüsünde de bulunuyor. Ancak bununla birlikte Çin’de beklenilmedik şekilde yavaşlama görülmesi ve Japonya’daki ekonomiyi canlandırma paketinin sonuç vermemesi durumunda yeni riskler oluşacağı tahmini de yapılıyor.


8

Güncel

18 Mayıs 2013 Cumartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

‘ABD ile tam mutabakat’ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Barack Obama, ikili görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi (WASHINGTON-POSTA212) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında Beyaz Saray’da gerçekleşen görüşmenin ardından iki lider ortak basın toplantısı düzenledi. ABD Başkanı Barack Obama, basın toplantısında, Reyhanlı’da meydana gelen bombalı saldırılar nedeniyle başsağlığı dileklerini ileten Obama, “Bölgeyi uzun zamandır rahatsız eden Suriye konusunu görüştük. Türkiye Suriyeli sığınmacılara kucak açtı, bunu çok ağır bir yük olduğunu biliyorum. ABD Türkiye ve diğer bölge ülkelerine bu yükün azaltılması konusunda yardımcı olacaktır. Suriye muhalefeti ile çalışarak Esad rejimine baskımızı arttıracağız. Esad’sız demokratik bir Suriye’ye geçişte Türkiye önemli bir rol üstlenmeye devam edecek. Önümüzdeki günlerde Türkiye Esad’ın gitmesi konusunda önemli rol oynayacak. Esad’ın diktatörlüğünden uzak bir Suriye bağımsız bir Suriye için uğraşacağız. Esad’ın gitmesi gerektiği konusunda hemfikiriz” diye konuştu.

Şemsiyeler devreye girdi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama’nın ortak basın toplantısı sırasında yağmur sürprizi yaşandı. Toplantı sırasında yağmur yağması üzerine ABD Başbakanı Obama, yardımcılarından şemsiye istedi. Obama’nın şemsiye isterken “Ben takımımı değiştirebilirim ama sayın başbakanın böyle bir imkanı sanırım yok” demesi ise gülüşmelere neden oldu.

» “TİCARİ İLİŞKİLERİMİZİ ARTIRACAĞIZ”

Başbakan Erdoğan da sözlerine, ABD’nin Boston saldırılarındaki kayıpları için başsağlığı dileyerek başladı. Erdoğan, Obama ile yaptığı görüşmede bölgesel ve küresel gelişmelerin yanı sıra, ikili ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi için atılması gereken adımların da konuşulduğunu belirtti. ABD’ye 100’e yakın işadamıyla geldiğini ifade eden Erdoğan, “Türkiye ile ABD ikili ekonomik ve ticari ilişkilerini daha ileri bir düzeye yükseltme hedefini koymuş vaziyetteyiz. 10 yıl önce 8 milyar dolar gibi bir seviyedeydik, şimdi 20 milyar dolar gibi bir seviyedeyiz. Ancak bunu çok daha ileri taşımalıyız” diye konuştu.

» “ABD İLE TAM BİR MUTABAKAT İÇİNDEYİZ”

Suriye konusunun 1 numaralı konu olduğunu belirten Erdoğan, “Suriye’de kanlı sürecin sonlandırılması, halkın meşru taleplerini karşılayan yeni bir yönetimin inşası konusunda ABD ile tam bir mutabakat içindeyiz. Bu konuda muhalefetin desteklenmesi ve Esad’ın gitmesi, Suriye’nin terör örgütlerinin faaliyet alanı olmasının engellenmesi, kimyasal silahların kullanımının engellenmesi, bütün azınlıkların güvenliklerinin temin edilmesi öncelik olarak önem arz etmektedir” dedi.

» “ORTADOĞU’DA BARIŞ ÖNEMLİ”

Obama ve Erdoğan açıklamalarının ardından, bazı basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Haziran ayı içerisinde Gazze’ye gitmeyi planladığını belirten Erdoğan, Ziyaret sadece Gazze’ye değil Batı Şeria’ya da olacak. Ortadoğu barışı için bu ziyareti çok önemsiyorum. Bu ziyarette bir grubun sahiplenilmesi gibi bir şey olamaz. Bunun Filistin uzlaşı sürecine katkı getirmesini temenni ediyorum” dedi.

» “SURİYE’DE KİMYASAL SİLAH KULLANILDI”

Uygar dünyanın kimyasal silah kullanımına kesinlikle karşı olduğunu ifade eden Obama, “Suriye’de kimyasal silah kullanıldığına ilişkin kanıtları gördük. Ancak Suriye içinde nelerin yaşandığına dair daha net bilgi almamız çok önemli. Ama kimyasal silah dışında da havan topuyla da çok sayıda insanın öldüğünü biliyoruz. Suriye muhalefetini Esad rejimine karşı korumak amacıyla kapasitesinin arttırılması konusunu konuştuk. Esad’ın artık meşru bir lider olmadığını ve gitmesi gerektiği konusunda uluslararası toplumun seferber edilmesi gerekiyor. Uluslararası toplum Esad üzerindeki baskıyı arttırıp ek bir mekanizma oluşturabilir mi? Suriye içindeki kimyasal silahlar bizim, komşularımızın, müttefiklerimizin güvenliğini tehdit ediyor. Bu konuya çözüm bulmak amacıyla kimyasal silahları stabilize edecek şekilde birlikte çalışmayı umuyorum. Bu ABD’nin tek başına başarabileceği bir şey değil” ifadelerini kullandı.

Beyaz Saray’da tarihi görüşme Tüm dünyanın merakla beklediği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama görüşmesinden mütabakat çıktı. İki lider yağmur altında basının soruları yanıtladı (WASHINGTON-POSTA212) Washington’da temaslarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama’yla görüşmek üzere Beyaz Saray'a geldi. Erdoğan'ı Beyaz Saray'a girişinde merasim kıtası karşıladı.

» mit müsteşarı ilk kez

Düzenlenen askeri törende, Başbakan Erdoğan'ın geçeceği yol üzerinde 50 ABD eyaletini ve 6 ABD bölgesini temsil eden 56 bayrak askerler tarafından taşındı. Erdoğan, Beyaz Saray'a girişinde ABD Protokol Şefi Büyükelçi Capricia Marshall tarafından karşılandı.

Heyetler arası görüşmeye, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Numan Kurtulmuş ve Mevlüt

» 2,5 SAAT GÖRÜŞTÜler

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama arasında Beyaz Saray’da gerçekleşen görüşme sona erdi. Görüşme 2 saatten uzun sürdü.

Başbakan Erdoğan ise Suriye’ye yönelik politikalarda Rusya ve Çin’in desteğini de almaya çalışacaklarını belirterek, “Cenevre görüşmelerin devamı olarak, bu sürecin içinde Rusya’nın, Çin’in olması çok çok önemli. Bunu BM Güvenlik Konseyi üyeleri açısından önemsiyoruz. Onların da işe katılımı süreci hızlandıracaktır” diye konuştu.

Çavuşoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, AK Parti Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve Türkiye'nin ABD Büyükelçisi Namık Tan da katıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama’ya Türkiye’den çok özel bir hediye götürdü. Erdoğan, Obama’ya hat sanatıyla “Barack Hüseyin Obama” yazan tablo hediye etti. Obama, Erdoğan’ın hediyesini bir süre inceledi ve teşekkür etti.

(Barbaros Sayılgan / WASHINGTON-ANKA) ABD Başkanı Barack Obama ile Beyaz Saray’da yapılan zirvenin ardından iki lider akşam yemeğinde yeniden bir araya geldi. Başkan Obama’nın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın onuruna verdiği akşam yemeği Beyaz Saray’ın Kırmızı Salonu’nda gerçekleşti.

» YEMEK 3 SAAT SÜRDÜ

Yaklaşık 3,5 saat kadar süren yemekte Başbakan Erdoğan’a, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan da eşlik etti. ABD tarafından ise yemeğe Dışişleri Bakanı John Kerry ve Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Danilon katıldı. Yemekte iki liderin sabah Suriye konusunda vardıkları karşılıklı mutabakatın detaylarının masaya yatırıldı.

» ESAD’IN GİDİŞİ İÇİN SİHİRLİ BİR FORMÜL YOK

» SÜRECİN İÇİNDE RUSYA’NIN, ÇİN’İN OLMASI ÖNEMLİ

BARACK Obama’ya çok özel hediye

ABD Başkanı Barack Obama ile Beyaz Saray’da yapılan 2 saatlik zirvenin ardından iki lider akşam yemeğinde yeniden bir araya geldi. Yemekte iki liderin Suriye konusunda vardıkları karşılıklı mutabakatın detaylarının masaya yatırıldı

Uluslararası camianın Suriye konusunda yeterli hassasiyeti göstermediğini söyleyen Erdoğan, “Uluslararası camianın hassasiyetini göstermesi için Türkiye olarak biz çaba gösterirken, diğer ülkeler, gerek BM Güvenlik Konseyi, gerek Arap Ligi gerekse tüm bunların dışında olduğu halde buna hassasiyet gösteren ülkeler var. Bu seyahatten sonra çok daha farklı ülkeleri ziyaret ederek, bu süreci hızlandıracağız. Daha az nasıl insan ölsün ve bir demokratik rejim Suriye’ye nasıl gelsin. Derdimiz Suriye’yi otoktarik bir devletten kurtarmaktır. Bu da öyle zannediyorum ki sorun demokrasiye inanmış tüm devletlerin sorunudur” dedi.

Kerry: “Memleketim İstanbul gibi oldu!

‘BOSTONBUL’ DİYORUZ (POSTA212) ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Başbakan Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyet şerefine verdiği öğle yemeği öncesinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin ABD’ye tüm Avrupa ülkelerinden fazla öğrenci gönderdiğini hatırlatarak, “Bunların çoğu da benim memleketim Boston’da yaşıyor. O kadar ki biz buraya Boston-bul diyoruz” dedi.

BARBAROS SAYILGAN

Suriye Oyunu...

Akşam yemeğinde de Suriye vardı

» “DİPLOMASİ TURU HIZLANACAK”

ABD Başkanı Obama, Esad’ın iktidardan ayrılmasına ilişkin “Esad’ın 2 yıl önce gitmiş olmasını dilerdik. Esad kendi halkına ateş açarak, kendi halkını öldürmeye başlayarak, meşruiyetini kaybetti. Esad’ın gidişi ne kadar önce olursa o kadar iyi olur. Sihirli bir formül yok bu konuda. Böylesi zor bir bölgede, burada bundan sonraki süreçte istikrarlı bir şekilde rejim üzerindeki baskıyı arttırmak, muhalefeti güçlendirmek, Cenevre’deki görüşmelerde Rusları da işin içinde dahil ederek, ciddi siyasi bir geçiş süreciyle başlatacağız. Muhalefete yardımcı olmak için elimizden geleni yapacağız. Türkiye’ye yakın istişarede bulunarak Türkiye’ye yardımcı olacağız” ifadelerini kullandı.

İZLENİM

İçlerinde çok sayıda işadamının da bulunduğu yüz kişilik bir ekiple Washington’a gelen Başbakan Erdoğan’ın Obama ile yaptığı görüşmede ele alınan konular arasında yeni bir başlık yoktu. Bu, Erdoğan’ın iktidarı boyunca ABD’ye gerçekleştirdiği on beşinci ziyaretti. Obama ve Erdoğan’ın birlikte yaptıkları basın toplantısında öne çıkan konu Suriye oldu. ABD’nin iç politikadaki yoğun gündemi ve özellikle IRS konusunda yaşanan skandal nedeniyle Obama sıkıntılı bir hafta geçirmişti. Bu durumu şanssızlık olarak nitelendirmek de mümkün. Obama basın toplantısında bu konuyla ilgili sorulara maruz kaldı. Suriye konusunda ise, basın toplantısında gazetecilerin ısrarlı sorularına karşılık, Obama ülkeye Libya tarzı bir müdahalede bulunulmayacağını tekrarladı. Her ne kadar askeri opsiyonları saklı tuttuklarını vurgulasa da bunun Esad yönetimine yönelik basit bir tehditten başka bir anlamı olmadığı da belliydi. Reyhanlı saldırısından sonra askeri bir müdahale olasılığı akıllarda soru işaretine yol açmış olsa da, bu açıklamayla ABD’nin Suriye politikasında bir değişiklik olmayacağı, Amerika’nın çıkarlarına hizmet edecek zenginlik ya da petrol kaynakları olmayan bu ülkeye askeri bir müdahale de olmayacağı bir kez daha anlaşılmış oldu. Dolayısıyla Obama’nın da söylediği gibi ABD’nin elinde sihirli bir değnek yok. O zaman geriye tek bir yol kalıyor, o da Suriye yönetimin arkasında duran ve Esad’ı dışlamayı önkoşul olarak kabul etmeyen Rusya ve Çin’i Esad’sız bir Suriye konusunda ikna etmek. Bu açıdan görüşme en çok da Mayıs ayı sonunda Cenevre’de yeniden yapılması planlanan görüşmelerin öncesinde ABD ve Türkiye’nin kararlı tutumlarını bir kez daha ortaya koyması bakımından önem taşıyordu. Ayrıca İsrail istihbaratının “Suriye kimyasal silah kullanıyor” iddialarına mesafeli bir tutum sergileyen Obama, soğukkanlı davranarak daha önce Bush rejiminin yanılgısına düşmemek ve güven kaybetmeden ilerlemek niyetinde olduğunu gösterdi. İki lider, önümüzdeki günlerde Suriye rejimine karşı baskının daha da artırılması konusunda el sıkıştılar. Ayrıca Esad’a karşı özellikle sahadaki muhaliflerin güçlendirilmesinden söz eden Obama’nın bu sözleri, muhaliflerin silahlanması için ABD’den giden desteğin süreceğini gösteriyor. Orta Doğu’daki istikrarsızlık ve savaş hem Türkiye hem de ABD açısından tehdit oluşturuyor. Ancak Reyhanlı’daki saldırının da ortaya çıkarttığı gibi, Türkiye için güvenlik çok daha hayati bir konu. Suriye konusunun Obama yönetimini Erdoğan yönetimi kadar endişelenmediği aşikâr. Obama yönetimi müttefiklerini koruma konusunda da güven kaybetmek istemeyecektir. Dolayısıyla şimdi ABD’nin Türkiye’nin endişelerine karşılık vermesi ve Cenevre’de kararlılık sergilemesi gerekiyor.


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Güncel

GAZETESİ

18 Mayıs 2013 Cumartesi

washington DC’de BAHÇEşEHİR gururu

ABD’nin ilk Türk üniversitesi başkent Washington’da hizmete açıldı. Üniversitede dünyanın her yerinden öğrenciye eğitim verilecek (BARBAROS SAYILGAN-POSTA212) Dünyanın önemli şehirlerinde kampüs açarak eğitim ağını genişleten ve ülkeler arasındaki eğitim köprülerini kuran Bahçeşehir Üniversitesi Washington DC’deki kampüsünü açtı. Açılısına çok sayıda işadamı, akademisyen ve siyasetçinin katıldığı törende Bahçeşehir Üniversitesi mütevveli heyeti başkanı Enver Yücel; “Bahçeşehir Üniversitesi’nin engelleri olmayacak, bütün dünya kampüsümüz olacak” dedi. AB’den Sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzekereci Egemen Bağış’ın da katıldığı törende, işadamları Ali Sabancı, Zülküf Ceylan, Zeynel Abidin Erdem, TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, TOB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yanısıra, ABD’nin eski Birleşmiş Milletler temsilcisi ve UNESCO iyi niyet elçisi Esther Coopersmith, Demokrat Parti Kongre Üyesi Virginia Foxx, ABD’nin eski Ankara büyükelçisi James Geofrey, ABD Eğitim Bakanı Müsteşarı Maureen McLaughlin, UNESCO Başkanı İrina Bokova’yı temsilen UNESCO New York Ofis Direktörü Philippe Kridelka’da katıldı.

» BAHÇEşEHİR’İN ENGELLERİ OLMAYACAK

Açılışta konuşan Bahçeşehir Üniversitesi Mütevveli Heyeti Başkanı Enver Yücel şunları söyledi: “Bahçeşehir Üniversitesi kuruluşundan bu tarafa söylediği bir sözü yıllar geçtikçe yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyor. Bahçeşehir’in kuruluşunun 15. yılındayız. 15 yıl önce söylediklerimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Bizim kampüsümüzün duvarları olmayacak. ‘Bahçeşehir’in engelleri olmayacak, bütün dünya bizim kampüsümüz olacak’ dedik ve ‘Kampüsüm Dünya’ sloganıyla işe başladık. Dokuz yıl önce Washington DC’de açmış olduğumuz kursun bugün Bahçeşehir’in kampüsüne dönüşüyor olması bizleri çok mutlu ediyor. Aynı zamanda bu binanın Bahçehir Üniversitesi’nin kendi mülkü olması da çok önemli. Bu demektir ki, artık biz burada kalıcıyız. Beyaz Saray’a komşuyuz.”

» BAĞIş: TÜRKİYE’NİN YENİ MİSYON BİNASI

Üniversitenin açılışını yapan AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da, Türk Hükümeti’ni temsilen bulunmaktan duyduğu

AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Bahçeşehir üniversitesi Mütevvelli Heyeti Başkanı Enver Yücel ile açılışta sohbet etti.

Bahçeşehir üniversitesi’nin Washington DC’deki üniversite açılışına AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Bahçeşehir üniversitesi Mütevveli Heyeti Başkanı Enver Yücel ve çok sayıda davetli katıldı.

onuru dile getirerek, “Bugün biz burada sadece Bahçeşehir Üniversitesi’nin Türkiye’nin göz bebeği eğitim kurumlarından birinin bir temsilciliğinin bir kampüsünü açmakla kalmıyoruz. Çok değerli mütevelli heyeti başkanımızında dediği gibi aslında Türkiye’nin yeni bir misyon binasını, Türkiye’nin Washington’daki yeni merkezlerinin bir tanesinin daha açılışını gerçekleştiriyoruz. Bu bina sadece Bahçeşehir Üniversitesi’yle değil buradaki farklı kurumlarımızın, derneklerimizin, vakıflarımızın ortak çalışacağı yepyeni bir Türk merkezi haline geldi. Sayın başbakanımızı ve hükümeti temsilen bu açılışta bulunmaktan gerçekten çok büyük onur duyuyorum” dedi.

Yücel onuruna RESEpSİYON AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, açılışa gelen konuklarla tek tek ilgilendi

(BARBAROS SAYILGAN/WASHINGTON-POSTA 212) Dünyanın çeşitli şehirlerinde eğitime yatırım yapan Bahçeşehir Üniversitesi bu kez yeni kampüsünü ABD’nin başkenti Washington’da açtı. Açılış öncesi Washington ’da Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel’in onuruna verilen resepsiyona çok sayıda Türk ve Amerikalı akademisyenin yanısıra siyasetçi ve gazeteciler de katıldı. Yemeğin ev sahipliğini ABD’nin eski Birleşmiş Milletler temsilcisi ve UNESCO iyi niyet elçisi Esther Coopersmith yaptı. Esther Coopersmith, ABD’nin eski başkanlarından Jimmy Carter döneminden bu yana tüm politikacılarla çalışmış önemli bir isim. Eğitimin dünya barışındaki rolünün öneminin vurgulandığı yemek Türkiye ile ABD arasında kültürel köprünün gelişmesi açısından da büyük önem taşıyor.

9

Yrd. Doç. Dr.

Burak Küntay

Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi

Erdoğan-Obama Görüşmesi BAŞBAKAN Erdoğan ile ABD Başkanı Obama arasındaki görüşme 16 Mayıs tarihinde gerçekleşecek. Yapılacak olan bu görüşmenin, hem iki ülke arasındaki ilişkiler hem de genel olarak bölge için büyük bir önem taşıdığı aşikâr. Türkiye ve Amerika’nın önünde bir an önce sonuçlanması gereken birçok konu bulunmaktadır. Özellikle, Ortadoğu’da hâlihazırda devam eden değişim rüzgârı dikkate alındığında, Suriye’de uzun bir zamandır devam eden iç savaş ve ülkenin geleceği, Irak’ta artmakta olan gerginlik ve Türkiye’nin Erbil ile enerji konularında sürdürdüğü görüşmeler, İran’ın nükleer programı ve genel olarak bölgedeki politikaları, Güney Kıbrıs’taki gelişmeler ve muhtemelen şuan Türkiye’de süregelen barış görüşmeleri bu üst düzey buluşmada masaya yatırılacak olan konular arasında yer alacaktır. Bu konuların dışında, önemlilik sıralamasında en üst sırada yer alacağını düşündüğüm konu ise Türkiye-İsrail ilişkilerinin geleceği ve kısa bir zaman önce başlayan normalleşme sürecidir. Bunun birkaç nedeni bulunmaktadır, ilki ABD, bölgedeki iki önemli müttefikinin aralarında bir gerginlik olmasını asla istememektedir, zira bu durum ABD’nin çıkarları ile ters düşmektedir. İkincisi, Obama’nın iki önemli müttefikini uzlaştırmış olması ve bir normalleşme sürecinin başlaması Obama’nın iç politikada elini güçlendirmiş ve son yapmış olduğu Ortadoğu ziyaretinden önemli bir koz ile ülkesine dönmesine neden olmuştur. Bu nedenle, ABD bu sürecin takipçisi olmaya devam edecektir. Üçüncü neden ise, İran’ın nükleer programı ve bu durumun hem bölge ülkelerine hem de ABD’ye olası etkileri olarak ifade edilebilir. Bu süreçte, Türkiye haricinde ne ABD ne de İsrail, İran ile bir görüşme kanalına sahip. Her iki tarafın da iletişim içinde olabileceği bir kanalın oluşması açısından Türkiye ile İsrail’in irtibatta olması şart. Bu sürecin nelere gebe olduğu şu an büyük bir muamma; ancak bir gerçek var ki İsrail’in ilk seçenek olarak ABD’ye sunduğu ve ABD’nin ise öncelikle olmasa da sonraki aşamalarda değerlendireceğini ifade ettiği askeri seçenek öncesi bu kanalın önemi gittikçe artıyor. Dördüncü bir neden olarak Suriye meselesine değinmemiz gerekiyor. Yaklaşık iki yıldır süren çatışmaların ardından Süriye’nin geleceği hala karanlık görünüyor. Ne ABD, ne Türkiye ne de İsrail Esad rejiminin sahip olduğu ve ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’in de bunu doğruladığı kimyasal silahların bu ülkelerin menfaatine olmayacak radikal bir iktidarın eline geçmesini engellemek için elinden geleni yapacaktır. Zira Obama, kimyasal silah kullanılmasını “kırmızı çizgi” olarak nitelendirmişti ve yakın zamanda kimyasal silahların kullanılmasından sonra atılacak olan adımların bir arada kararlaştırılması da büyük bir önem arz etmektedir. Esad sonrasında iktidara gelece olan yeni yönetim ile uzlaşma rolü üstlenebilecek ve bu silahların kullanımı noktasında sürece ket vurabilecek bir Türkiye’nin İsrail ile ilişki içinde olması elzem olmaya başlıyor. Son olarak ise, gündemde çok da olmayan bir enerji meselesini de ifade etmemiz gerektiğini düşünüyorum. İsrail’deki şahin kanat, yaklaşık bir yıldır İsrail ve Güney Kıbrıs’ın Akdeniz’de ortak petrol araması noktasında Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge söylemiyle bu sürece balta vurduğunu ifade ediyordu. Bu özür süreci sonrasında muhtemelen ilk somut gelişmeler Türkiye’nin bu konuda ortak çalışması hatta sürece dâhil olmasıyla birlikte bir işbirliği teklifini getirebilir diye değerlendirmekteyim. Bu nedenlerle ABD, iki ülkenin atacakları adımları yakından takip etmek isteyecektir, zaten ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin kısa aralıklarla Türkiye’ye yapmış olduğu ziyaretler de hem bu durumu hem de ABD kanadının Türkiye’nin desteğine verdiği önemi işaret etmektedir. Türkiye tarafı ise İsrail’in özrünü kabul etmiş, Obama’nın arabulucu rolünü de benimsemiş görünmekte. Ancak hâlihazırda hükümetin talep ettiği üç önemli unsurun ilki gerçekleşmiş ve geride kalan tazminat ve ambargonun kalkması henüz gerçekleşmemiştir. Özrün dilenmesine ve bir şekilde tazminatın verilme sürecinin başlamasına diyecek bir şey yok, ama Türkiye açısından kanaatimce kilit olacak unsur ambargonun kalkması hususu. Erdoğan’ın ziyaretine kadar Türkiye’nin İsrail’den istediği adımları atmaması halinde arabulucu konumundaki Obama ile söz konusu durumun paylaşılacağına ve bu yönde bir girişimde bulunulacağına kesin gözüyle bence bakabiliriz. Görüşmede değinilecek konulardan bir diğeri ise, Başbakan Erdoğan’ın Gazze’ye yapmak istediği ziyaret olacaktır. Kerry’nin basın mensupları önünde yapmış olduğu açıklamadan sonra bence daha da önem kazandı; çünkü Erdoğan bu noktadan sonra geri adım atmak istemeyecektir. Bu durum karşısında, Obama’nın tavrı bence çok da engelleyici olmayıp ancak erteleyici olacaktır; çünkü ABD’nin Türkiye’den özellikle Irak konusunda çok daha büyük talepleri olacağını düşünmekteyim. Bilindiği üzere, Türkiye ile merkezi Irak Hükümeti arasındaki ilişkiler gergin bir şekilde devam ediyor. Hatta Türkiye’nin Irak politikasının şuan için sadece Kuzey Irak ile sınırlı olduğunu bile söyleyebiliriz. Ayrıca Türkiye Erbil yönetimi ile büyük ölçekli enerji anlaşmaları yapmış durumda. ABD, genel olarak tüm bunları Irak’ın geleceği için pek de hoş karşılamıyor ve Türkiye’nin bu son zamandaki politikalarını çok fazla Sünni ve Kürt endeksli buluyor. Bu durum dikkate alındığında aslında 2003’den bu yana ne kadar çok şeyin değiştiğini görmekteyiz. Sonuç olarak, Türkiye-İsrail normalleşme süreci ağırlıklı olmakla beraber çok geniş kapsamlı bir içeriğin görüşüleceğini düşünmekteyim. Erdoğan Obama görüşmesi zamanı ve içeriğiyle beraber hem iki ülke ilişkilerinin güçlenmesi hem de bölgede süregelen sorunların çözümü için büyük bir önem taşımaktadır.


10

Göçmenlik

18 Mayıs 2013 Cumartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

ABD Kongre’sinde görüşülmeye başlanan en kapsamlı göçmenlik reformu

NE GETİRİYOR? ABD Kongresi’nde göçmenlik reformu tasarısı maratonu başladı. Ülkede başta yasal statüsü olmayan 11 milyon göçmen olmak üzere, yeşil kart, vize, H1, aile üyelerinin birleşmesi ve diğer konularda işlemleri sorunlu milyonlarca kişi yeniden umutlu bir bekleyiş içine girdi cEMAL TUNçDEMİR NEW YORK

(NEW YORK-POSTA212) New York Senatörü Charles Schumer’in Senato’ya sunduğu ve ‘Gang of Eight’ olarak adlandırılan her iki partiden üst düzey 8 Senatörün desteklediği, ‘’Border Security, Economic Opportunity, and Immigration Modernization Act of 2013’’ adlı yasa tasarısının Senato’nun Adalet Komitesindeki görüşmeleri Nisan ayı içinde başladı. Peki 844 sayfalık bu oldukça kapsamlı ve detaylı reform tasarısı neler getiriyor? İşte bu konuda en çok sorulan sorular ve cevapları:

» YASAL STATÜSÜ OLMAYANLARA

Tasarı, ABD’de 31 Aralık 2011’den önce bulunduğunu ispatlayabilen ve halen ‘kaçak’ olarak bulunan 11 milyon göçmene, bu yasanın ABD başkanı tarafından onaylanmasından 6 ay sonra, eğer kriminal bir kayıtları yoksa, 500 dolar ceza ve geriye dönük tüm vergilerini ödemeleri şartıyla, ‘’Registered Provisional’’ adıyla yeni bir göçmenlik statüsüne başvuru imkanı veriyor. 6 yıllık bu ilk süreden sonra eğer hala kriminal suç kayıtları olmazsa ve ikinci bir 500 dolar daha öderlerse statülerini 4 yıl daha koruyabilecekler. Bu statü, yeşil kartın sağladığı ‘kalıcı göçmenlik’ statüsü değil ama tıpkı yeşil kart sahipleri gibi ülkede yasal olarak bulunup, çalışabilecek dilediklerinde ABD dışına seyahat edip geri gelebilecekler. 10 yılın sonunda ‘geçici statü’ sahipleri, eğer gerekli süre İngilizce ve vatandaşlık kurslarını aldıklarını ispatlayabilir ve 1000 dolar öderlerse kalıcı göçmen statüsü (green card) için başvuru hakkı kazanacaklar. Green Card’ı aldıktan 3 yıl sonra ise ABD vatandaşlığına başvurabilecekler. Geçici göçmen statüsündekilerin kalıcı göçmenliğe başvuru hakkına kavuşmaları iki

koşula bağlanıyor: Birincisi Meksika sınırında ABD’ye kaçak girişlerin bugünkünden yüzde 90 oranda daha az olacak seviyeye gelinmesinin sağlanması ve ikincisi göçmen işlemleri bekleme sırasının erimesi. Yani, ‘kaçak göçmenler’, halen yasal yollardan ‘green card’ veya ‘vatandaşlık’ başvurularının işleme konmasını bekleyenlerden önce yeşil kart ve vatandaşlık kazanamayacak. Ayrıca, ‘’Registered Provisional’’ göçmenler, düşük gelirli yeşil kartlılara ya da vatandaşlara sağlanan federal yardım programlarının hiçbirinden yararlanamayacak. Örneğin Medicaid, gıda yardımı (food stamps), muhtaç ailelere yardım, düşük gelirlilere ilaç yardımı ve federal konut yardımı (federal housing aid) gibi programların hiçbirinden yararlanamayacaklar. Bu statüde olanların çocukları lise sona kadar devlet okullarında okuyabilecek. Bu aslında Senato’nun tasarısından çok, ABD Yüksek Mahkemesi’nin 1982 yılında aldığı göçmen çocukları hangi statüde olurlarsa olsunlar yine de devlet okullarına kabul edilirler içtihadının eseri. Tasarı, “Dreamer” olarak tabir edilen ve istekleri dışında ailelerince küçük yaşta ABD’ye gelen statüsüz gençler ile tarım işçileri içinse daha kolay ve öncelikli statü yolu açıyor. Aileleri tarafından 16 yaşından küçükken ABD’ye getirilen öğrenciler, ‘’Registered Provisional’’ statüsündekiler gibi 13 yılda değil sadece 5 yılda ABD vatandaşı olabilecek. Bunun iki şartı ise en 2 yıllık üniversite eğitim ile en az 2 yıl askerlik olacak. Yine, ABD’de bulunduğu sürenin belli bir oranında tarım işçiliği yaptığını ispatlayan kaçak göçmenlere ‘Blue Card (Mavi Kart)’ statüsü verilecek. Bunlar diğer kaçak göçmenlerden çok daha kısa sürede kalıcı göçmen statüsü kazanacak.

» pARÇALANMIş AİLELER BİRLEşTİRİLECEK

» YENİ EB – 6 KATEGORİSİ YOLDA

» TASARI NE ZAMAN OYLANACAK?

Tasarı vize sorunları nedeniyle eşinden, anne-babasından, kardeşlerinden veya çocuklarından uzak kalan ailer için de daha hızlı bir araya gelme kolaylıkları sağlıyor. Yeşil kart sahipleri, eşleri ve çocuklarını ABD’ye derhal getirebilme hakkı kazanacak. 3 yılı bulan bekleme süresi kalkacak. Yeşil kart sahiplerine eşleri, anne-babaları ya da çocukları için tanınan yıllık 88 bin vize kotası kaldırılıyor. Tasarı ile tüm ABD vatandaşları ve yeşil kart sahiplerine, sınırdışı edilen ya da ABD’ye yeniden girmesine izin verilmeyen anne-babaları, eşleri ve çocukları için başvuru yapma hakkı getiriliyor. Ayrıca, aile üzerinden göçmen vize başvuruları yıllardır sırada bekleyen 4,5 milyon kişinin bekleme sürelerini azaltacak düzenlemeler içeriyor. ABD vatandaşlarına ve yeşil kart sahiplerine kardeşleri için de ülkeye getirme başvurusu hakkı getiriliyor.

Öte yandan nitelikli göçmenlere kolaylıklar sağlanacak. EB-1 göçmenleri, doktora sahipleri ve ihtisas dönemini tamamlamiş doktorlar yeşil kart kotalarından muaf tutulacak. Girişimciler için yeni bir EB-6 yeşil kart kategorisi eklenecek. Yıllık H-1B kotasi taban sayi olarak 110,000’e ve tavan sayi olarak 180,000’e çikacak. ABD’nin niteliksiz işgücü ihtiyacını karşılamak içinse düşük vasıflı işçiler için W-1 vizesi, tarım ve ziraat alanında geçici veya kontratla çalışacak olan işçiler için W-2 vizesi, ve tarım ve ziraat alanında isteğe bağlı tam zamanlı çalışacak işçiler için W-3 vizesi getirilecek. W-2 ve W-3 vizeleri su anki H-2A vizesinin yerini alacak. ABD’ye ilticalarda 1 yıllık zaman sınırı kaldırılacak ve iltica memurlarına geçerli korku mülakatları süresinde ilticaya izin verme yetkisi verilecek.

Öncelikle, reform paketinin sadece bir tasarı olduğu ve henüz kanunlaşmaya çok uzak olduğu unutulmamalı. ABD Senatosundaki tasarının Mayıs ayında ya da en geç Haziran başında Senato Genel Kurulu’nda oylanması bekleniyor. Cumhuriyetçi Partinin çoğunlukta olduğu ABD Temsilciler Meclisi’nde de her iki partiden partiler üstü bir komisyon Temsilciler Meclisi’nin yasa tasarısı üzerinde çalışmalarını halen sürdürüyor. Senato tasarısına benzer unsurlar içermesi beklenen bu tasarı henüz kamuoyuna yansımadı. Eğer her iki tasarı da Senato ve Temsilciler Meclisi’nden geçerse, bu kez iki tasarıyı birleştirip tek tasarıya dönüştürecek bir komisyon çalışmalarına başlayacak. Hazırlanacak ortak tasarı, Kongre’nin iki kanadında yeniden oya sunulacak. Ancak bu son tasarı da Kongre’nin her iki kanadından geçtikten sonra Obama’nın onayı ile yürürlüğe girebilir. Yani en iyi olasılıkla aylar alabilecek hatta 2014 yılına bile sarkma olasılığı bulunan süreci kesebilecek yığınla mayınlı tartışma konusu bulunan bir Kongre süreci söz konusu.

» İşVERENLERE SIKI DENETİM GELİYOR

Tasarının en tartışmalı kısımlarından biri ise işverenlere ‘E-Verify’ sistemine girmeyi mecbur eden hükmü. E-Verify sistemi, işverenlerin işe aldığı herkesin ABD’de legal statüde olduğunu doğrulayan ve denetleyen bir bilgisayar sistemi. Buna göre 5000’den fazla işçi çalıştıran tüm şirketler en fazla 2 yıl içinde, 500’den fazla işçi çalıştıranlar 3 yıl içinde ve tüm işyerleri de 4 yıl içinde bu sisteme geçecek. İşverenler işe aldıkları herkesin fotoğraflı kimlik bilgilerini sisteme girecek. Böylece kaçak işçi çalıştırıp çalıştırmadıkları denetlenebilecek. Ancak bazı hukuk çevreleri, ‘E-Verify’ sisteminin fiili olarak ‘ulusal kimlik sistemi’ yaratacağı gerekçesiyle itiraz ediyor.

» ERKENDEN UMUTLANMAYIN!

ABD’de mevcut göçmenlik sisteminin fonksiyonel olmadığında, göçmen taftarı ya da karşıtları da dahil herkes hemfikir. Mevcut sistemin açıklarına kapatmaya çalışmak ülkeye büyük enerji ve para kaybettiriyor. Acil reforma herkes inanıyor. Ancak sorun şu ki reformun içeriği konusunda derin görüş ayrılıkları ve kutuplaşmalar var. Bu nedenle de göçmen reformu ABD iç politikasının en sıcak konularından birine dönüşmüş durumda. Bir çok siyasi gözlemci, medyada, tasarının sanki kesin yasalaşacağı gibi bir hava estirilmesinin sakıncalarına dikkat çekiyor. Nitekim, Newton’da onlarca ilkokul çocuğunun katledilmesi bile, Kongre’de silah alımında kimlik sorugusu getiren yasanın geçmesini sağlayamadı. Öte yandan, Boston Maratonu’nu iki göçmenin gerçekleştirmesi de, reform karşıtlarının elini güçlendirdi.

» TASARIYI ENGELLEYEBİLECEK FAKTÖRLER

ABD’de tutucu çevrelerin en etkili düşünce kuruluşlarından Heritage Foundation’un yayınladığı ve tasarının yasalaşması halinde ABD’ye trilyonlarca dolar maliyeti olacağı iddialı rapor, Cumhuriyetçi Kongre üyeleri arasında yankı yaptı. Yine, Rand Paul (R-Ky.), Ted Cruz (R-Texas) ve Mike Lee (R-Utah) gibi Çay Partisinin yıldızı senatörlerin, ‘filibuster’ denen kürsü işgali hakkını kullanarak Senato’nun yasayı görüşmesini engelleme olasılığı var. Yasanın Demokrat çoğunluklu Senato’dan geçtikten sonra, Cumhuriyetçi çoğunluklu Temsilciler Meclisi’ne takılma olasılığı da var. Özellikle, bazı Demokrat Kongre üyelerinin, eşcinsel kişilere de eşlerine vize ve yeşil kartta sponsor olma hakkı verme çabalarının reform tasarısını torpilleyebileceği belirtiliyor.

Herkes göçmenlik reformu istiyor ama...

26 bin Türk ABD vatandaşı oldu n Son 10 yılda 26 bin 302 Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Amerikan vatandaşlığına kabul edildi. www.turkavenue.com’un haberine göre; 2012 yılında 3 bin 329 Türk vatandaşı Amerikan vatandaşı olurken, yine aynı zaman diliminde Türki cumhuriyetlerden ve Türkiye’nin ilişkilerinin güçlü olduğu Bosna Hersek, Arnavutluk, Makedonya, Irak gibi ülkelerden 167 bin 83 kişi Amerika vatandaşlığını seçti. ABD’de 2012’de toplam 757 bin 434 bin kişi Amerikan vatandaşı olurken, 102 bin 181 Meksikalı, 44bin 958 filipinli, 42 bin 928 Hintli, 33 bin 351 Dominik Cumhuriyetli ve 31 bin 868 Çinli en fazla vatandaşlık hakkı kazanan ülkeler olarak sıralandı.

ABD’nin değişmeyen gündem maddelerinin başında gelen ‘yasal ve kaçak göçmenlik ile vatandaşlık hakkı’ konularına ilişkin düzenlenen son kamuoyu araştırması, Amerikalıların mevcut göçmen politikalarından hoşnut olmadığını gösterdi. Ancak, kimsenin memnun olmadığı göçmenler politikasının da ne şekilde düzeltilebileceği konusunda belirgin bir görüş birliği de bulunmuyor HALDUN ARMAĞAN NEW YORK

(NEW YORK-POSTA212) PEW tarafından tüm eyaletlerde telefon aracılığıyla yapılan anket çalışmasında mevcut politikaların çok geniş kapsamlı bir reforma ihtiyacı olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 75; göçmenlikle ilgili her yasal düzenlemenin "baştan sona" yeniden yapılandırılması gerektiğini söyleyenlerin oranı yüzde 35 oldu. Böylesine yüksek oranlı değişim talebine rağmen, reform niteliğindeki yasal düzenlemelerin hangi konularda olması gerektiği noktasında çoğunluğun somut bir fikri olmadığı ortaya çıktı.

Telefon anketine katılanlar genellikle yasal göçmenler ve kaçak göçmenlere ait klişeleşmiş görüşleri yinelemeyi tercih ederken, reformun kimleri kapsaması konusunda kararsız kaldı. Ancak Boston maratonu sırasında patlayan bombalar ve bu terör eyleminin Müslüman göçmenlere yönelik ortalama yüzde 36 oranında bir negatif etki oluşturduğu tespit edildi. Araştırma sonuçlarıyla, tüm partilerin ortak önerisi şeklinde Kongreye sunulan ve halen Amerika'da kaçak olarak yaşayanlara vatandaşlık yolunu açan Göçmen Reformu yasa tasarısının "daha fazla tanıtıma" ihtiyaç duyduğu da ortaya çıktı. PEW araştırmasını yanıtlayanların yüzde 38'i böyle bir tasarıdan

habersizdi, yüzde 46'sı ise tasarıdan haberdar olmakla birlikte, konuya ilişkin ayrıntılara vakıf değildi.

» İDEOLOJİK FARKLILIK

Pew çalışmasının bir başka ilginç sonucu da Amerika'nın iki büyük siyasal gücü olan Cumhuriyetçi ve Demokratların göçmenlik konusuna nasıl farklı yaklaştığını belirgin biçimde sergilemesiydi. Kendisini muhafazakar ve Cumhuriyetçi Partiye yakın hisseden yüzde 78'lik grup, kaçak göçmenlerle mücadelenin bir içgüvenlik meselesi olduğu savıyla sınırda daha sert tedbirler alınmasını istedi. Buna karşılık meseleyi salt sınır güvenliği olarak gören Demokratların oranı yüzde 37'de kaldı.


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Göçmenlik

GAZETESİ

18 Mayıs 2013 Cumartesi

11

Yabancı işçi göçüne piyangoyla vize Göçmenlik Bürosu’na çalışmak isteyenlerin başvuruları çığ gibi artınca ‘Çalışma Vizesi Piyangosu’ düzenlendi. ‘Green Card’ tan sonra şimdi de ‘Çalışma Vizesi’ için çekiliş yapılıyor

‘Green card’ için başvuranlar dikkat!

Dolandırıcılık sezonu açıldı Amerikan Dışışleri Bakanlığı her yıl tekrarlanan sahtekarlık olaylarına karşı başvuru sahiplerini uyardı: Başvuru sonuçları eskisi gibi e.posta ile gönderilmeyecek. Sadece internetten öğrenilebilecek HALDUN ARMAĞAN NEW YORK

(NEW YORK-POSTA212) Amerikan vatandaşlığına giden yolda ilk önemli basamak olan Yeşil Kart/Green Card hakkını elde etmek umuduyla İnternet üzerinden yapılan başvuruların sonuçları yine web sitesi üzerinden öğreniliyor. Buna göre, 2013-2014 için Green Card başvurusu yapmış olan kişi kayıt sırasında verilmiş olan Referans Numarası ile "www.dvlottery.state.gov" web adresine girerek çekilişte kazanıp kazanmadığını öğrenebilecek. Yazılan referans numarasına göre ekranda "Başvuru sahibi bir sonraki aşamaya (Green Card işlemleri kastediliyor) geçememiştir" veya "Başvuru sahibi bir sonraki aşamaya hak kazanmıştır" ifadesi görülecek. Sözkonusu sitede "ikinci aşamaya hak kazandınız" ifadesiyle karşılaşan başvuru sahibi, daha sonraki işlemler için Amerikan Büyükelçiliği’nden randevu alacak.

» GREEN CARD DOLANDIRICILARI

Her yıl belirlenen ülke kotalarına göre düzenlenen Green Card piyangosu, yapılan tüm uyarılara rağmen, sanal dolandırıcılığın çığ gibi arttığı bir alan haline geldi. Başvuru sahiplerinin elektronik posta adresini ele geçiren sahtekarlar,

kullandıkları e.posta adreslerine Amerikan Dışişleri Bakanlığı görüntüsü vererek "Green Card çekilişini kazandınız, kartınızı alabilmek için xxx doları yatırmanız gerekli" şeklinde mesajlar gönderiyor. İstenen paralar binlerle ifade edilen rakamlara ulaşabiliyor. Konuyla ilgili olarak Amerikalı yetkililer, özellikle iki noktayı vurguluyor: Başvuru sahiplerinin piyango sonuçları sadece ABD Dışişleri Web Sitesinden öğrenilecek; Green Card piyangosunda kazananlar para yatırma dahil bütün işlemlerini sadece ABD Büyükelçiliği veznesinde yaptıracak.

» BAŞVURU BİLE ‘KAZANÇ KAPISI’

Yapılan tüm uyarılara karşın piyango tarihi açıklanır açıklanmaz "Yeşil Kart çekilişi için başvuru yapılır" şeklinde ilanlar gördüğünü hatırlatan yetkililer,

"Başvurunun aslında ücretsiz olduğunu, ilk aşamada temel bilgilerden başka birşey istenmediğini ve bilgisayar kullanabilen herkesin bunu yapabileceği konusunu hep söylüyoruz" uyarısıyla önümüzdeki sene için şimdiden önlem almaya çalışıyor. Aracı kullanmak isteyen bazı kişilerin ise, aslında ücretsiz olan bilgisayar formuna belli ücretler ödediği de bilinen bir gerçek. Ancak son dönemde, başvuru formunu doldurmak için ücret talep etmenin ötesine geçilerek, "çekilişi kazandınız, para gönderin kartınız adresinize gelsin" şeklinde dolandırıcılıkta "boyut atlandığı" da görülüyor. Dolandırıcıların kendilerine ABD hükümeti görüntüsü veren, devlet kurumlarını andıran logoları kullanan sahte mesajlar kullandığına dikkat çeken yetkililer, sonu "com" veya "net" ile biten elektronik posta adreslerin kesinlikle Amerikan Hükümetine ait olmadığını hatırlatıyor. Amerikan resmi adreslerinde mutlaka en sonda "gov" olması gerekiyor. Ancak dolandırıcılar buna karşılık yeni taktikler geliştirip, "gov.com" ya da "gov. net" gibi adresler kullandığı için Green Card çekilişine katılırken birdenbire "sahtekarlık" ikramiyesi kazanmamak için çok dikkatli olunması gerekiyor.

Haldun Armağan (NEW YORK-POSTA 212) Ekonomistlerin çoğu Amerikan ekonomisindeki yapısal sorunların düzelmesi için epey bir zaman geçmesi gerektiğini savunsa da, yabancı işçiler için Amerika Birleşik Devletleri bir umut kapısı olarak görülme özelliğini koruyor. Çalışma vizesi olan H1B alarak ülkeye gelmek için yapılan başvuruların beklenenin çok üstünde olması ve belirlenen yıllık kotayı aşması üzerine, Amerikan Göçmenlik Bürosu USCIS H1 vizesi için çekiliş düzenleyerek yalnızca kurada ismi çıkanların işlemlerini yaptı. 2014 yılı için yabancı işçilere tahsis

edilen H1 vizesi 65 bin iken, daha yılın yarısı olmadan USCIS merkezine 124 bin. başvuru ulaşınca, yetkililer kimseye haksızlık etmemek üzere bir piyango düzenleme kararı aldı. 124 bin başvuru dosyası bilgisayarla yapılan

kura ile 65 bine indirildi. Göçmenlik bürosu normalde yıl boyu sürecek çalışma vizesi işlemlerini bu sene kısa sürede tamamlamayı hedeflerken bundan böyle 2014 yılı için işverenlerin başvuru dilekçesi göndermesinin bir faydası olmayacağını vurguluyor. Bununla birlikte başvuruların bu yıl için dondurulması sadece yeni işçi adaylarını kapsıyor. Daha önce H1 vizesi almış olan ve halen çalışma vizesi statüsü ile Amerika'da ikamet edenler kalış süresini uzatmak, mevcut sözleşmesini veya işvereni değiştirmek ya da ikinci bir işte çalışmak amacıyla başvuruda bulunmaya devam edebilecek.


12

Güncel

18 Mayıs 2013 Cumartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Amerikalıların coğrafi diplomatik skandalı KOLOMBİYA BARIŞTAN UMUTLU

Kolombiya’da ‘açılım’ yavaşladı Kolombiya hükümetleri de Türkiye gibi uzun yıllardır terörle mücadele ediyor. FARC militanları ile 60 yıldır savaşan Kolombiya, 6 ay önce ‘açılım’ yaparak görüşme başlattı. Ancak FARC’ın toprak isteği görüşmeleri yavaşlattı

n (BOGOTA-POSTA212) Kolombiya Hükümeti, 60 yıldır binlerce insanın ölümüne neden olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ile altı aydır görüşmeler yürütüyor. Hatırlanacağı gibi Türkiye’de uzun yıllardır ülkede terör estiren Kürt silahlı grubu PKK ile ‘açılım’ adı altında görüşme başlatmıştı. Bu görüşme sonucu örgütün Türkiye sınırları içinde bulunan silahları güçleri Irak’a çekiliyor. Kolombiya’nın baş temsilcisi Humberto de la Calle görüşmelerin yeterince hızlı ve istikrarlı biçimde ilerlemediğini açıkladı. Görüşmeler, başından beri FARC ile devlet arasındaki çatışmanın başlıca nedeni olan toprak sorunu konusunda kilitlenmiş durumda. Ancak görüşmelerin zaman alabileceğini düşünen FARC gerillaları barış konusunda kararlılıklarını dile getiriyorlar. Al Jazeera’ye konuşan, örgütün temsilcilerinden Ruben Zamora, Kolombiya’da 60 yıldır binlerce insanın ölümüne ve yerinden olmasına neden olan bu çatışmanın, hükümetlerin büyük toprak sahiplerine dokunmaması nedeniyle sürdüğünü belirtti. “Ülkede kırsal alanların yapısal dönüşümüne karşı gelen birçok güç var. Toprakların dörtte üçü seçkinlerin elinde,” diyen Zamora, kırsal kesimde fakirlik içinde yaşayanların emeklerinin karşılığını alması için toprakların geri kazanılması gerektiğine inandıklarını söyledi.

» REFORMLAR YAPILSAYDI

Boston’da 15 Nisan’da yapılan bombalı saldırı Amerikalıların hiç coğrafya bilmediklerini ortaya çıkardı. Bombalı saldırıdan sonra zanlıların Çeçen olduğu açıklandı. Ancak sosyal medyada Çeçen zanlılar Çek olarak gösterildi. Bunun üzerine Çek Cumhuriyeti’nin ABD büyükelçisi açıklama yaparak, Çek ve Çeçen’in farklı olduğunu anlatmak zorunda kaldı (CEMAL TUNÇDEMİR / NEW YORKPOSTA 212) 15 Nisan günü Boston Maratonu’na yapılan bombalı saldırının iki zanlısının Çeçen (Chechen) olduğu açıklandıktan sonra birçok Amerikalının sosyal medyada Çek Cumhuriyeti’ni konuşmaya başlaması üzerine bu ülkenin ABD Büyükelçisi bir açıklama yaparak Çek ve Çeçen’in iki farklı şey olduğunu anlatmak zorunda kaldı. Çek Cumhuriyeti’nin bir Orta Avrupa ülkesi olduğunu, Çeçenistan’ın (Chechnya) ise bir Kaf-

kas ülkesi olduğunu vurguladı. Ancak bu açıklamaya rağmen bu yanlış algı üzerinden konuşmaya devam edenlere hala rastlamak mümkün. Aslında Çek ve Çeçen karışıklığı Amerika için tek karışıklık değil. Bazı ülkeler var ki Amerikan kamuoyu sıklıkla karıştırıyor ve tüm bilgi düzeltme çabalarına rağmen her defasında yanlışlık tekrarlanıyor. Amerika Bülteni adlı haber sitesi Amerikalının en çok karıştırdığı diğer 5 çift ülkeyi şu şekilde belirtiyor.

Sadece ‘Czech’ ve ‘Chechen’ değil! İşte Amerikalının en çok karıştırdığı 5 ülke » Avusturya - Avustralya

Müslümanlar teröre karşı, şeriata yatkın...

ÇATIŞMALAR DAHA ÖNCE DURURDU Açıklamasında, insan hakkı ihlali yapan gerillaların yargılanması konusuna da değinen Zamora, görüşmelerde öncelikle çatışmayı başlatan nedenlerin üzerinde durulması gerektiğinin altını çizdi. Zamora, “Bu çatışmanın kurbanları oldu. Ama tüm suçu FARC’a yüklemek çok zor, çünkü bu çatışma 1960’larda devlet tarafından başlatıldı. Hükümetler ciddi reformlar yapmış olsalardı bu çatışma çok daha önce sona erebilirdi” açıklamasını yaptı. Anlaşmazlıklara rağmen, iki taraf da çözüm aramakta kararlı. Görüşmeler Küba’nın başkenti Havana’da devam ederken, Kolombiya’da hükümet güçleriyle FARC arasındaki çatışmalar ise tüm şiddeti ile sürüyor.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

» Uruguay – Paraguay

Sahibi Posta 212 Puplishing Llc Adına

Ekmel Anda

Medya Grup Başkanı

Can Kamiloğlu

Genel Yayın Yönetmeni

Yazi İşleri Müdürü

Haber Koordinatörü

Yayın Danışmanı

Tufan Sevimli

Görsel Yönetmen

Süleyman Perol

Ahmet Ravalı Haldun Armağan

Turkish Life Haberleri Editörü

Bingül Sevimli

Spor Editörü

Adnan Onaran

Webmaster-It

Emre Emirgil

Reklam ve Pazarlama Müdürü

Surhan Ünal

Editörler Mehveş Koçak, Barbaros Sayilgan, Zeynep Öz Cemal Demir, Arda Sayiner, Esin Eşkinat Müge Hale Mengü, Dilay Türk

Adres 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

Amerikalı ünlü aktris ve model Jessica Alba 2009 yılındaki röportajında, ‘’Tarafsız olun… İsveç gibi...’’ gafıyla fırtına koparmıştı. ‘Yahu ben İsviçre ile karıştırdım’ dese, birçok kişi aynı karışıklığı yaşadığı işin içinden sıyrılacaktı. Ancak, Alba, İsveç’in ikinci dünya savaşında tarafsız kalmasından böyle dediğini savundukça gafın toplumsal şiddeti artmıştı. İsveçliler (Swedes) ve İsviçreliler (Swiss) hangi ülkeden olduklarının sürekli karıştırılmasından sonra şu formülü geliştirdiler: İsveç = Ikea, ABBA ve köfte. İsviçre = bankalar, saatler, çikolata! Her ikisi de ‘slov’ ile başlayıp ‘ya’ ile bitiyor. Her ikisi de 1990’larda bağımsız devlet oldu. Bayrakları birbirine benziyor. Doğal olarak herkes karıştırıyor. Bir zamanlar Çek Cumhuriyeti ile birlik olan Slovakya, Orta Avrupa’nın yukarısında Polonya’nın hemen güneyinde yer alıyor. Bir zamanlar Yugoslavya’nın parçası olan Slovenya ise Balkanların kuzeybatısında İtalya’nın hemen doğusunda yer alıyor. Amerikalılar yalnız değil. Dünya liderleri, Olimpiyat yöneticileri ve hatta BM bile zaman zaman iki ülkeyi karıştırıyor. Karışıklığın boyutu Slovak turizm idaresinin Web sitesinde şu şaka ile dile getiriliyor: Slovak ve Slovenyalı yetkililer ayda bir buluşup, yanlışlıkla kendilerine gelen postaları değiş tokuş ediyor.

GAZETESİ

» İsveç (Sweden) - İsviçre (SwItzerland)

» Slovakya - Slovenya

18 Mayıs 2013 Cumartesi YIL: 1 SAYI: 1

Yılmaz Soytürk

2007 yılında ABD Başkanı George Bush, Irak’ta Avusturya birliğini ziyaretindeki konuşmasında Avustralya Başbakanına desteğinden dolayı teşekkür etti. Ancak kabul edelim ki bu iki ülkeyi karıştıran sadece Bush değil. Bütün dünyada karıştırılır. Öyle ki Avusturya’daki turistik mağazalarda turistlere satılan en popüler tişörtlerden birinde, "Avusturya’da kanguru yoktur’’ yazıyor. 2010 yılında Güney Kore’deki G20 zirvesi sırasında ülke liderlerine kendilerine benzeyen bir bebek milli kıyafetler içinde hediye edildi. Avustralya başbakanına hediye edilen maket bebeğe, Avusturya’nın milli kıyafeti giydirilmişti.

HALDUN ARMAĞAN NEW YORK

(NEW YORK-POSTA212) Araştırma raporlarıyla dünya çapında saygınlığa sahip olan Pew Araştırma Merkezi, “Dünya Müslümanlarının Gözüyle Din, Siyaset ve Toplum” başlıklı son araştırmasıyla dikkat çekici sonuçlara ulaştı. Pew raporuna göre dünyadaki müslüman nüfusun çok büyük bir çoğunluğu İslam adına yapılan terör ve vahşet eylemlerini onaylamazken, şeriat yasalarıyla yönetilmek konusunda olumlu bir tavır sergiliyor.

» İNTİHAR BOMBACILARINA ONAY YOK

Buna karşın, toplumsal yaşamını düzenleyen evlilik, boşanma, doğum kontrolü gibi temel konulara müslümanların gösterdiği tepkiler bölgeden bölgeyte, ülkeden ülkeye ciddi farklı farklılıklar gösteriyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu

Müslüman coğrafyanın tamamını kapsayan araştırmada “İslam dini adına hareket ettiğini iddia eden intihar bombacısı tarzı terör eylemlerini nasıl karşılıyorsunuz” sorusuna yüzde 81 çoğunluk “hiçbir şekilde onaylamıyorum” cevabını verdi. Bu tür eylemler “bazen kabul edilebilir” diyenler yüzde 7, “çoğunlukla kabul edilebilir” diyenlerin oranı ise yüzde 1’de kaldı. Raporun bir başka bulgusu da cinsel kimlikler ve yaşam tarzlarına ilişkin hoşgörü seviyesinin ne kadar düşük olduğunu gösterdi. Seks işçiliği, eşcinsellik, doğum kontrolü veya intihar gibi mevzular Müslümanların büyük çoğunluğuna göre “ahlak dışı.” Ancak çokeşlilik konusunda belirgin bir coğrafya farkılılığı ortaya çıktı. Bosna-Hersek, Azerbaycan gibi ülkelerde çok eşliliği tasvip edenlerin oranı yüzde 4 gibi çok düşük düzeyde kalırken, Filistin ve Malezya’da yüzde 49’a, Afrika

kıtasındaki bazı ülkelerde ise yüzde 87’lere yükseldi. Töre cinayetleri de bir başka farklılık alanını oluşturdu. Müslümanların büyük çoğunluğu töre cinayetlerini onaylamazken, Afganistan ve Irak’ta tam tersi bir sonuç ortaya çıktı.

» AFGANİSTAN’DA ŞERİAT İSTENİYOR

Şeriat yasalarına göre yönetilmek konusuna ise, Pew Raporuna gore, Ortadoğu ve Afrikalı Müslümanlar herkesten daha fazla destek veriyor. Örneğin Pakistan ve Fas’ta yüzde 84’lerde olan şeriat arzusu, Afganistan’da yüzde 99’lara varıyor. Oysa Azerbaycan Müslümanlarının sadece yüzde 8’i şeriatla yönetilmek arzusunda. Dünyadaki müslüman nüfus içerisinde Amerikalı Müslümanların diğer dinlerden olanlarla daha rahat kaynaştığı ve arkadaşlık kurabildiği de raporda vurgulanan sonuçlar arasında yer alıyor.

Bu iki Güney Amerika ülkesinden Uruguay Atlantik sahili ülkesi. Paraguay ise kıtanın ortasında ve sahili yok. Uruguay, eşcinsel evlilik yasasını kabul etti. Paraguay devlet başkanı ise, ‘Eğer oğlum eşcinsel olursa, silahı alır kendimi testislerimden vururum’ açıklaması yaptı. Gezi yazarı John Gimlette, Paraguay’daki maceralarını anlattığı At the Tomb of the Inflatable Pig kitabını yazdığında, kitabın kapağının bu yanlışa kurban gideceğini düşünemezdi. Yayınevi, kitabın arka sırtında yanlışlıkla Uruguay bayrağı kullanmıştı.

»

Oakland – Auckland

Tamam kabul bunlar ülke değil iki ayrı şehir. Ama karışıklık konumuzla ilgili. 1985 yılında bir üniversite öğrencisi Almanya tatilinden memleketi olan California’nın Oakland şehrine dönmek isterken kendini Yeni Zelanda’nın Auckland şehrinde buldu. Bileti doğruydu. Havaalanında bütün anonsları ‘Oakland’ olarak duydu. Hangi yetkiliye sorduysa onlar da ‘Evet doğru Auckland’ dediler. Uçak havalandıktan sonra yanlışlık farkedildi. Auckland’ta bir gece kaldıktan sonra havayolu şirketinin sağladığı bedava biletle evine döndü. Tek aklında kalan ise, ‘Auckland’ın çok güzel bir şehir olduğu oldu.


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Eğitim

GAZETESİ

18 Mayıs 2013 Cumartesi

13

212’NİN İkİ YAkASI

Haldun Armağan haldunarmagan@posta212.com

Justin Bieber’a Türk Kahvesi

Cooper Union / New York

Berea College Kentucky

Deep SprIngs College CalIfornIa

Amerika’nın bedava üniversiteleri ABD’de kaliteli bazı üniversitelerde bilinenin aksine öğrenim görmek bedava. Bu üniversitelerin içinde New York’taki dünyaca ünlü sanat okulu Cooper Union’da var

Khan Academy

U.S. AIr force Academy

(NEW YORK-POST 212) ABD’de yüksek üniversite ücretleri birçok aile için karşılanamaz boyutlara yükselirken, bedava öğrenim veren üniversiteler her zamankinden daha fazla dikkat çekiyor. Ancak, bedava eğitim veren birçok eğitim kurumu da ekonomik krizden olumsuz etkileniyor. Nitekim, ABD’deki bedava üniversitelerin belki de en ünlüsü olan New York Cooper Union, 16,5 milyon dolarlık bütçe açığını kapatacak bir formül bulamazsa, öğrencilerinden bir miktar ücret tahsil etmeye başlayabileceğini açıkladı. iŞTE ABD’DE BEDAvA EğiTim vEREN BAZI ÜNivERSiTELER

» COOpER UNION / NEw YORK

» BEREA COLLEGE

New York şehrinin ortasındaki bu sanat üniversitesi kurulduğu 1859 yılından beri ilk defa öğrencilerinden harç almayı düşünüyor. Normalde öğrenci başına okul ücreti 35 bin dolar. Ancak Cooper Union, tüm öğrencilerine bu ücreti burs olarak veriyor. Okul, ABD’nin girilmesi en zor okullarından biri olarak biliniyor. Başvuran her 3500 öğrenci adayından sadece 250’si okulda öğrenim görebiliyor. http://cooper.edu/admissions/facts/ faq#q16

Kentucky eyaletinin Berea şehrinde 1855 yılından beri eğitim veren bu liberal art üniversitesi, toplamda 102 bin doları bulan okul ücretini almıyor. Her öğrencisine burs olarak eğitim veriyor. http://www.berea.edu/

KENTUCKY

» DEEp SpRINGS

COLLEGE /CALIFORNIA

California eyaletinin Deep Springs kentinde kurulu bu erkek öğrenci üniversitesi her yıl başvuran yaklaşık 200 aday arasından 15 kişiyi öğrenci olarak kabul ediyor. Ancak bu üniversitenin kırsal arazisindeki tarım alanlarında çalışmayı da kabul edeceksiniz. Üniversite mütevelli heyeti bu yıl yaptığı oylamada okula kız öğrenci kabul etmeyi de kararlaştırdı. Ancak kızların okula hangi yıl başlayacakları henüz belli değil. http://deepsprings.edu/

» U.S. NAVAL ACADEMY,

»

ABD deniz, hava ve kara harp akademileri, öğrencilerinin eğitimden sonra belli süre sonrasına kadar orduda görev yapmaları şartıyla ücretsiz eğitim veren üniversite dengi okullar arasında. http://www.usna.edu/ http://www.westpoint.edu/ http://www.usafa.af.mil/

2006 yılında Bangladeş kökenli Selman Khan tarafından, herkese her yerde kaliteli eğitim anlayışı ile kurulan bu okul online bedava eğitim veriyor. Derslere YouTube üzerinden katılınabiliyor. Google ve Bill and Melinda Gates Vakfı da okulun destekçileri arasında yer alıyor.

wEST pOINT MILITARY ACADEMY VE U.S. AIR FORCE ACADEMY

KHAN ACADEMY (AKREDİTASYONU YOK)

TÜRK ve Amerikan toplumlarını karşılaştırırken yapılan genellemelerden birisi biz Türklerin “tepki verme” konusunda Amerikalıların çok gerisinde kalmasıdır. Bir Amerikan vatandaşı doğrudan ya da dolaylı hayatını etkileyen bütün konularda tepkisini net biçimde ifade etmekten korkmadığı gibi, Kongre üyelerinin doğrudan seçmenine hesap vermesine dayalı sistemin gücü sayesinde genellikle istediği sonucu alır. Bizler ise sanıldığının aksine tepkisiz değiliz ancak “güncel” konuları fazlasıyla ciddiye alıp, önemli ve değerli arasındaki farkı bir türlü göremiyoruz. Bundan da vahimi “bize bizi anlatmaktan” bir türlü vazgeçemiyoruz.Son günlerde Dr. Mehmet Öz kendi televizyon programında “Yunan kahvesinin faydalarından” bahsetti diye kopartılan fırtınaya bakınca, acaba İstanbul’da yaşadığımı sanırken aslında bir başka gezegende mi ikamet ediyorum diye düşünmeden edemedim. Mehmet Öz’ü “hainlik” hatta “satılmışlık” ile yaftalayanları, Türkiye’de herhangi bir kahvecide oturmaya davet ediyorum. Şimdiden uyarmak isterim: Pek çoğunda Türk kahvesi bulamayacakları gibi, en yaygın kahve içme tarzımızdan biri olan, “sütlü kahve” istediklerinde bile, “pardon kafe latte mi?” gibi absürd bir soru ile karşılaşacaklar. Bizler kendimize yabancılaşmanın şahikasını yaşarken, dahası yaşadığımız mekanları bile “İstanbul Life”, “212 My World” tarzı garipliklerle ifade etmeyi tercih ederken; ister beğenelim ister beğenmeyelim, Amerika’da Yunan kahvesi diye bilinen kahve pişirme şeklini hatırlattı diye Dr. Öz aleyhine kampanya yapmak hangi mantıkla bağdaşmaktadır? Gerek Türkiye, gerekse Amerika’daki Türk toplumu “bir fincan kahvede fırtına kopartarak” İnternette imza kampanyasıyla bir kez daha “Türk’ün Türk’e propagandasını” yapmak yerine, dünya sıralamasında ilk başlarda olmaya layık mutfağımızın neden bir türlü doğru-dürüst tanıtılamadığı ve dünyanın önemli mutfakları arasında sayılmadığı üzerine enerjilerini harcasalar daha iyi olacak. Değerli olan, bir bütün olarak kültürümüzün bilinmesi ve saygın bir yerde olmasıdır. Çay-kahve derken, dünya kültürel gelişmişlik ve tanınmışlık endekslerindeki yerimizi tartışmaya vakit kalmıyor anlaşılan. Bir Amerikalı kendisine “ter kokusu” eleştirisi yapılsa bunu fazlasıyla ciddiye alır ve hemen durumu telafi etme yoluna gider. İşte bir farkımız daha: Bize böyle bir yakınma geldiği zaman, ne hikmetse tepkimiz “sana ne” seviyesinden öteye geçemiyor bir türlü. İstanbul’da 30 bin kişiye başarılı bir konser veren Justin Bieber, konser sonrası “herkes harikaydı ama keşke o ter kokuları olmasaydı” anlamına gelen birşeyler söyledi. İstisnasız herkesin sabah akşam duş yaptığı ve Fransız kokuları başta olmak üzere, hergün bir parfüm değiştirdiği ülkemiz topraklarında, doğal olarak Justin Bieber’in yorumu fazlasıyla tepki topladı! “Justin Bieber’dan Şok Twit” diye haberi verdi gazeteler. Tepkiler üzerine bu yorumu daha sonra kaldırdığı iftiharla duyuruldu... Bu bile yetmemiş olacakki, “Sen Türk kızlarına kurban ol” tarzı ilginç(!) yorumlar yapıldı. Hemen hemen aynı günlerde İstanbul’un tanınmış bir klüp işletmecisi ile yapılan bir röportaj yayınlandı. “Konuklarınızın müşteri profili nasıl?” sorusuna Türk işletmecinin verdiği yanıtı gelin birlikte okuyalım:“Ayrım yapmayız. Kimsenin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğüne dokunmadığı sürece mesele yok. Yeterki temiz, bakımlı olsun, kokmasın.” Başka söze gerek var mı?


14

Eğitim

18 Mayıs 2013 Cumartesi

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

Cenk Sidar www.cenksidar.com • www.twitter.com/cenksidar

Türkiye’nin Kırılganlığı KÜRESEL ekosistemde karşılıklı bağlılıktan karşılıklı bağımlılığın temel unsur olduğu bir düzene geçiş yapmaktayız. İletişim teknolojilerinin gelişmesiyle dünyanın en uzak bölgelerindeki istikrarsızlık faktörlerinin bile birey ve kurumları anında etkilemesi bu aktörlerin risklere karşı sürekli teyakkuz halinde olmasına neden oluyor. Yeni normalın sürekli kriz durumu olduğu bu ekosistemde varolmak ve mevcut konumlarını geliştirmek isteyenlerin birincil önceliği dış şoklara karşı kuvvetli bir yapı inşaa edip, makro gelişmeleri iyi okumak olmalı. Dünyada risk analitiği disiplininin öncü isimlerinden Nassim Taleb`in son yazdığı “Anti-Kırılgan: Düzensizlikten Kazananlar” isimli kitabında yazar birey, kurum ve ulus devletlerin risk parametrelerinin farklılaştığı yeni ekosistemde risklere karşı dayanıklılığını kırılgan, dirençli ve anti-kırılgan olarak sınıflandırmakta. Kitapta meseleye sadece ülke değil, birey ve kurum perspekfitinden de bakılıyor. Fakat bu yazıda Türkiye`nin risklere karşı dayanıklılığını değerlendirebileceğimiz için meseleyi ulus devlet boyutundan ele alacağım. Taleb`in kitabında kırılgan olarak kategorize edilen ülkeler yeni düzenin tehditlerine karşı hazırlıksız, risklerle karşılaştıkları durumlarda devamlılıkları tehlikeye girecek ve büyük zarar görecek ülkeler olarak tanımlanabilir. Kitapta dirençli olarak belirtilen ülkelerse tehdit ve belirsizliklere karşı hazırlıklı, ve risk parametreleriyle karşılaştıkları durumda olumsuz etkilenmeyecek ama bu tehditlerin varlığından da herhangi bir fayda görmeyecek ülkeler olarak belirtiliyor. Bu kategorilenmede üçüncü kategori olan anti-kırılgan aktörler ise risk parametrelerine karşı topyekün hazırlıklı, risk unsurlarıyla karşılaştıkları takdirde kendilerini mevzilendirmiş olmaları ve kuvvetli iç yapıları nedeniyle devamlılıklarını koruyabilecek, zarar görmeyecek hatta kendilerini konumlandırmaları sayesinde bu volatiliden fayda sağlayacak ülkeler olarak görülüyor. Bu kısa özeti yaptıktan sonra “Türkiye olarak bu sınıflandırmada neredeyiz?” sorusu akıllara geliyor. Maalesef çok basit bir analizle bile bu soruya vereceğimiz cevabın olumlu olmadığını, ülkemizin kırılgan ülkeler kategorisinde zayıf bir pozisyona sahip olduğunu iddia edebiliriz. Bu değerlendirmede üç ana faktörü irdelememiz gerekiyor. Bunlar; ekonomik sürdürülebilirlik, iç politikadaki belirsizlikler ve dış politika tutumu olarak sıralanabilir. Ekonomik istikrar bu analizde dışarıdan etkilenme riski ve süresi bakımından birincil öneme sahip. Türkiye ekonomisinin halen yapısal sorunları çözememiş, ve dış şoklara karşı kırılgan bir durumda olması milli güvenliğimizi tehdit eden ana unsur. Enerji bağımlılığının tetiklediği yapısal cari açık problemi, kısa dönemli dış mali kaynaklara bağımlılık, merkez bankasın rezervlerinin düşüklüğü, üretim niteliğinin halen alt ve orta seviye teknolojik ürünlerden oluşması, gelir adaletsizliği ve yoksulluğun sosyal istikrarı tehdit etmeye devam etmesi gibi faktörler uzun vadede Türkiye`nin güvenliğini tehdit etmekte. Yüksek cari açığın ana tetikleyicisi durumunda olan enerjide maalesef jeopolitik olarak dünyadaki en riskli bölgelere bağımlıyız. Üstelik bunun tek ilacı olan yerel ve yenilenebilir enerji üretimini artırmak yerine zaten son derece bağımlı olduğumuz Rusya`ya nükleer enerji alanında da bağımlılığı arttırmaktayız. Ayrıca kısa dönemli mali kaynaklara bağımlılığımız mevcut durumda merkez bankalarının izlediği parasal genişlemenin sona ermesiyle ekonomiyi ciddi bir darboğaza sokma potansiyeline sahip. Yeni ekonomik sistemde üretim araçlarının ve sermayenin ivedi bir şekilde hareket edebilme yetisi teknolojik ve katma değer seviyesini artıramayan sektörlerimizin başka ülkelere rekabeti kaybetmelerine neden olabilir. İç politikada da günlük çalkalanmaların ve belirsizliğin yönettiği tehlikeli bir süreçten geçmekteyiz. Son dönemde tanık olduğumuz yargının siyasallaşması, anayasa tartışmaları, gelecek seçimler silsilesi, terörün nüksetmesi, Cumhurbaşkanlığı konusunda yaşanan belirsizlik ve siyasal kazanım uğruna Kürt sorununun uzun vadeli yapısal bir çözüm yerine terörizmi meşrulaştırabilecek İmralı Süreci adında salt kısa dönemli sonuç yaratabilecek bir planla çözülmeye çalışılması bu zayıflığı daha da güçlendiriyor. Bu süreçte yaşanan gelişmelerin ülkedeki kamplaşmaları ve siyasal kurumlara olan güvensizliği tetiklemesi ülkeyi dış şoklara karşı hazırlıksız bir hale getirmekte. Dış belirsizliklerin ve risk faktörlerin çeşitlendiği bu yeni ekosistemde Türkiye`nin silahlı kuvvetlerinin de moral bunalımında olması, komuta kademesinin önemli kısmının halen çoğunluğu kanıtlanmamış iddialarla tutuklu olması ve özellikle yeni küresel sistemde önemi artan donanma kuvvetlerinin üst kademelerini dolduracak kalifiye personelin tutukluluk nedeniyle noksanlığı bu kırılganlığımızı daha da tetiklemekte. Maalesef ekonomik ve iç politik meselelere ilaveten hükümetin dış politikada izlediği tutumun ve stratejinin de diğer zayıflıklarımızın yarattığı risklere başkalarının eklenmesine neden oluyor. Türkiye`nin yakın coğrafyasında son dönemde yaşanan mezhepsel çatışmalarda ülkemizin giriştiği ittifaklarla müdahil taraf olması, Suriye meselesinde diplomatik çözüm yerine, muhalefetin askeri olarak desteklenmesi yöntemini tercih etmesi, Irak`ta milli bütünlüğü tehdit edecek projelere girişmesi, bütün trend ve analizlerin gösterdiği gibi gelecekte de mezhepsel çatışmaların devam edecek Orta Doğu`da ülkemizi bir cadı kazanının içine atmakta, devamlılığımızı ve milli bütünlüğümüzü tehdit etmekte. Bu nedenlerden ötürü Türkiye`nin ivedi olarak mevcut ekonomik, siyasi ve dış politika kırılganlıklarını azaltacak yapısal adımları atması şart. Kısa vadeli siyasal kazanımlar uğruna uzun vadeli ulusal refah ve istikrarı tehlikeye atmak kabul edilemez bir olgu. Maalesef hükümetin son dönemde bütün bu kırılganlık faktörlerinde kısa dönemli kazanç ve algıyı, uzun dönemli refah ve güvenliğe tercih ettiğini görüyoruz. İçerideki zayıflıkların üstesinden gelerek ülkenin ekonomik güvenliğini sağlayacak reformlar yaparak ve bölgedeki çatışmaların çözümünde proaktif bir anlayışla diplomasi gibi barışçıl araçları kullanarak Türkiye ilk aşamada yeni dünya düzeninde risklere karşı direnç gösterebilecek ülkeler kategorisine geçebilir. Bunu gerçekleştirmediği takdirde Türkiye`nin bölgede ve dünyada karşı karşıya olduğu geleneksel ve asımetrik riskler ülkemizin siyasi ve ekonomik geleceğini ve güvenliğini tehdit etmeye devam edecek, ve onarılması güç problemler yaratabilecek.

ABD’de öğrencilerin çalışma hakları

ABD’dedeki yabancı öğrenciler yol yöntem bilmedikleri için çalışırken yakalandıklarında sınır dışı edilebiliyor. Halbuki Amerikan hükümeti öğrencilere bazı koşullarda çalışma imkanı sağlıyor (NEW YORK-POSTA212) ABD’de eğitim almak isteyen öğrencilerin en çok sorduğu soru, bu ülkede okurken çalışıp çalışamayacakları, yasal olarak hangi işleri yapıp para kazabilecekleridir. Birçok öğrenci sahip olduğu çalışma hakkı türlerini bilmemekte ve bu sebeple yasal olmayan çalışma yöntemlerini farkında olmadan dahi gerçekleştirmekte ve sonu ABD’den sınır dışı edilmeye varabilecek yasal sorumluluklar altında kendini bulabilmektedir. Amerikan Hükümeti akademik yıl boyunca devam eden sertifika programları, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarındaki öğrencilere OPT (Optional Practical Training) ve CPT (Curriculum Practical Training) imkanlarını sunmakta ve dönemsel yasal çalışma hakkını yabancı öğrencilere vermektedir. ABD’de kısa süreli dil kursları, OPT ve CPT hakkını öğrencilere vermez. Çünkü Amerikan Hükümeti’nin öğrencilere bu hakkı vermesinin sebebi akademik alanda alınan eğitimin pratikle de pekiştirilmesini sağlamak, akademik yıl boyunca devam eden sertifika programları, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimimi tamamlamış yabancı öğrencilerin Amerikan çalışma hayatını da yasal bir şekilde yaşamasını mümkün kılmaktır. Bu sebeple sadece dil öğretmeyi amaçlayan ya da eğitim süresi 12 aydan az olan sertifika programlarıyla OPT ve CPT’ye başvurulamaz. Dil okulu veya kısa süreli

sertifika programına katılanlar “on campus” denilen sadece eğitim alınan kurumun kampüs alanı içinde part-time çalışma hakkına sahip olabilirler. Bu durumda ancak kampüs içinde okul idaresince uygun olabilecek pozisyonların doğması, duyurulması ve sizin okul idaresince işe alınmanız yöntemiyle var olabilir. Yani kampüs dışında part-time ya da full-time çalışamaz, kampüs içinde sadece size belirtilen

alanlarda çalışabilirsiniz.

» KALICI OLMAK İSTEYENLERE FIRSAT OPT’nin, CPT’den en büyük farkı, bu haklara başvurudaki zamanlama farkıdır. OPT’ye akademik eğitim programınızı tamamladıktan sonra başlayabilmekte ve 1 sene süreyle ABD’de legal olarak full-time çalışabilmektesiniz. CPT ile ise okuduğunuz dönem içerisinde çalışma

hayatına atılabilir ama sadece part-time olarak çalışabilirsiniz. Bu sebeple OPT ve CPT’ye başvurmadan önce çalışabileceğiniz şirketleri araştırmaya önceden başlamanız ve bu hakları kullanmaya hazır olduğunuz vakit başvuruları göndereceğiniz şirketlerin iletişim bilgilerini önceden hazır bulundurmalısınız. Bu başvuruları yapmak için okulunuzun yabancı öğrenci işlerine bu isteğinizi belirtmeli, hem okulunuzun başvurunuz için hazırlaması gereken belgeleri istemeli, hem de Amerika Göçmenlik Bürosu’na göndermeniz gereken evrak ve formların listesini okulunuzdan almalısınız. OPT ve CPT’nin en büyük avantajı 1 sene boyunca çalıştığınız kuruma kendinizi gösterme ve yeteneklerinizi kanıtlama imkanı sunarak, Amerikan şirketlerinin çalışma vizesi ve yeşil kart için sponsorluğunu alabilme şansını size sunmasıdır. OPT ve CPT hakkını kullanarak çalıştığınız Amerikan şirketinin sizin için sponsor olmayı kabul etmesi ve gerekli şartları yerine getirmeniz durumunda çalışma vizesine ve yeşil karta başvuru yapılabilir. Bu süreci başlangıcından itibaren, kulaktan dolma bilgiler veya internette dolaşan yorumlara güvenmekten çok, ABD’de göçmenlik konularında uzmanlaşmış avukatlarla sürdürmeniz en mantıklı ve faydalı karar olacaktır.

TÜRk ÖĞRENcİLERE MADDİ DESTEk

OPPORTUNiTY GRANTS PROGRAmI

Harvard Türkiye’ye açılıyor Türkiye’nin prestijli okullarından Hacettepe, bir ilke imza atmaya hazırlanıyor. Hacettepe Üniversitesi dünyanın bir numarası Harvard Üniversitesi ile ortak tıp fakültesi kuruyor Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Tuncer, üniversiteye yeni bir tıp fakültesi kazandırmaya hazırlanıyor. Tuncer, dünyanın bir numarası Harvard Üniversitesi ile ortak tıp fakültesi kurulması için girişim başlattı. Yeni tıp fakültesi için Harvard'la anlaşan Hacettepe, YÖK'ten de gerekli tüm izinleri aldı. Proje tamamlanırken Bakanlar Kurulu'nun imzası bekleniyor.

» HARVARD DİpLOMASI ALACAKLAR Sabah Gazetesi’nden Safure Cantürk’ün haberine göre; Bakanlar Kurulu'nun onay vermesiyle birlikte Harvard Türkiye'ye gelecek. Hacettepe Üniversitesi'nin Beytepe Kampüsü'ne

yapılacak yeni tıp fakültesi dünyada bir ilk olacak. Beytepe'de açılacak fakülteye giden öğrenciler, öğretim yılının yarısını Türkiye yarısını ABD'de okuyacak. Böylece Hacettepe'nin yeni tıp fakültesinden mezun olan öğrenci Harvard diplomasına sahip olacak. Sadece öğrenciler değil tıp fakültesinde eğitim veren öğretim üyeleri de ABD-Türkiye arasında mekik dokuyacak. Türk profesörler, hem Türkiye'de hem de Harvard'da ders verecek. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın onaylaması halinde yeni fakültenin inşaatına hemen başlanacak. Son teknolojinin kullanılacağı akıllı bina olarak inşa edilecek olan

Hacettepe Harvard Üniversitesi 2015 yılında eğitime başlayacak. Yeni tıp fakültesi daha çok Araştırma Üniversitesi olarak görev yapacak.

(NEW YORK – POST 212) EducationUSA Eğitim Danışmanlığı Merkezleri, Amerikan Dışişleri Bakanlığı tarafından ABD’de eğitim ile ilgili resmi danışmanlık yetkisi verilen kuruluşlardır. Bu merkezler, ABD’de eğitimin her yönü ile ilgili her konuda ücretsiz, tarafsız ve doğru bilgi vermekle görevlidirler. Dünya çapında 456 merkezden oluşan bu ağ içerisinde 1949 yılından beri Türkiye de bulunmaktadır. Ülkemizde EducationUSA ana merkezleri Fulbright Eğitim Komisyonu Ankara ve İstanbul ofisleri ile Ankara’daki Türk-Amerikan Derneği’ndedir. ABD’de yüksek öğrenim görmek isteyen öğrencilere, okullara başvuru sürecinde, bugüne kadar bilgi verme ve kaynak araştırma konularında destek olan ofisler, artık başvuru sürecindeki masraflar konusunda da yardımcı olmak amacıyla seçilecek bazı öğrencilere aşağıdaki kategorilerden gerekenleri karşılayacak bir miktar maddi destekte bulunabilecektir.

» ADRESLER:

FULBRiGHT EğiTim KOmiSYONU Şehit Ersan Cad. 28 / 4 Çankaya 06680 Ankara Tel: 428 48 24 Fax: 312- 468 15 60s e-posta: advising@tr.net LARA mELTEm BiLiKmEN Fulbright Eğitim Komisyonu Istanbul Irtibat Bürosu Gümüşsuyu, Dümen Sok. 3/ 11 Taksim Istanbul 34437 Tel: 212- 244 11 05 Fax: 212- 249 75 81 email: fulbrightistanbul@yahoo.com Mevlude Bakir TÜRK-AmERiKAN DERNEği (TAD) Cinnah Cad 20 Kavaklıdere Ankara Tel: 312- 4670820 / 426 26 44 Fax: 312- 468 25 38 email: useducation@taa-ankara.org.tr


A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Toplum

GAZETESİ

18 Mayıs 2013 Cumartesi

15

NEw YORK TÜRKLEşECEK

Kaldırımda başladı n Aslında ilk yürüyüş bir tepki yürüyüşüydü. Amerikan Türk toplumu üyeleri, terör örgütü Asala’nın dünyanın dört bir köşesinde dipomatlarımızı şehit edilmesi karşısında dünya kamuoyunu sessizliğine bir tepki verilmesi gerektiğini düşündüler. Dönemin New York Başkonsolosu Tevfik Günay’ın öncülüğünde 23 Nisan 1981 günü yapılan ilk yürüyüşe “Ermeni Terörünü Telin Yürüyüşü” adı verildi. Manhattan’ın meşhur 5. Caddesi’nin kaldırımlarında yapılan bu yürüyüşe birkaç yüz Türk katılmış ve şehit edilen diplomatların resimlerini isimleriyle birlikte üzerlerine asarak yürümüştü.

Güven arttı

n Türk Amerikan Dernekleri federasyonu (TADf) eski başkanlarından Erhan Atay, ilk yürüyüşü şu şekilde anlatıyor: “Bu işin başlamasında federasyon başkanlarımızdan Rebi abi ve New York Başkonsolosu Tevfik Günay’ın katkısı çok büyüktür. ASALA dünyanın her yerinde Türk diplomatlarımızı öldürüyordu. Korkuyorduk; çünkü adamlar teröristti. İlk yürüyüşten aklımda en net kalan şey annelerin bebekleriyle katılmasıdır. Bebek arabaları ve ellerinde küçük kâğıt bayrakları vardı. Yürüyen grubun içinde imamımız bile vardı; cübbesi ve takkesiyle. ‘Türkiye, Türkiye’ deyip, ‘Ermeni terörüne son’ diye slogan atılıyordu. Biz gençler İngilizce slogan atıyorduk çünkü İngilizce bilen çok azdı.’’ Beşinci Cadde’nin kaldırımlarında yaklaşık 1,5 saat süren yürüyüş, birkaç yüz kişi katılmasına rağmen Amerikan Türk toplumunun o güne kadar gerçekleştirdiği en büyük etkinlik olmuştu. Bu da Amerikan Türk toplumunun kendine güvenini artırdı. Bu ilk yürüyüş yerel New York medyasına da konu oldu. Yürüyüş sonunda, bugün hala her yürüyüş sonrası toplanılan Dag Hammarskjöld Park’ında toplanıldı ve konuşmalar yapıldı.

Yer-gök Kırmızı-Beyaz n New York, her yıl yüzlerce kültürel yürüyüşüyle, dini ve etnik festivaliyle, kültürel çeşitliliğini coşkuyla kutlayan bir şehir. New York caddeleri İrlandalıların dünyadaki benzerlerinin en büyüğü olan “St. Patrick Günü” yürüyüşünden, her “Labor Day” günü milyonlarca Karayipliyi Brooklyn’in sokaklarına çeken ‘West Indian Karayip Yürüyüşü’ne kadar birbirinden renkli yürüyüşlere sahne oluyor. New York’taki varlığı ve tarihi nispeten genç sayılabilecek Türk toplumu da, 1981 yılından beri New York’taki kültürel yürüyüşler harmonisine kırmızı-beyaz bir renk katıyor.

Özal’ın katkısı büyük

n Yürüyüşün adı sonraki yıl ‘Türk Günü Yürüyüşü’ olarak değiştirildi. Dönemin Başbakanı Turgut Özal’ın da New York’a gelerek yürüyüşe bizzat katılması ise yürüyüşün önemini ve etkisini artırırken, Türkiye’de de popülerleşmesine neden oldu. 5-6 yıl daha Beşinci Cadde’de gerçekleşen yürüyüş, Türkiye’den gelecek yetkililerin de takvimine uymak için Mayıs ayına kaydırılınca, New York Belediyesi, takvimi dolu Beşinci Cadde yerine Madison Avenue teklifinde bulundu. ve 1980’li yılların ortasında itibaren bütün Türk Günü Yürüyüşleri Madison Avenue’da yapılmak zorunda kaldı.

Ermeni terör örgütü ASALA’yı protesto etmek için 1981’de başlatılan ve daha sonra festivale dönüşen Türk Günü Yürüyüşü’nün 32’ncisi New York’ta bugün yapılacak. Yürüyüş ABD’de Türk varlığının en güçlü sesi olarak kabul ediliyor Mayıs ayı boyunca gerçekleşecek etkinliklerle Türkiye’yi bir aylığına New York’a taşıyacak olan New York Türk Festivali’nin, geçtiğimiz ekim ayında yapılan bir anket sonucunda ana temasının “New York Goes Turkish”olmasına karar verildi. Festival programını açıklayan TADF yetkilileri, Grand Central’da yapılacak festivalin temasının da “ Grand Bazaar to Grand Central “ olduğunu açıkladı. Mayıs ayındaki etkinliklerin hedefini “Amerika’nın Türk toplumunun birlik ve beraberliğini göstermesi dışında ülkemizin tanıtımı” olarak tanımlayan Türk pop müTADF Başkanı Ali Çınar, ziğinin sevilen 13-20 Mayıs arasında, isimlerinden Serdar Ortaç 18 New York’ta ilk defa Mayıs 2013 günü Türk Restoran haftası New York Türk Günü Yürüyüşü düzenleneceğini söyledi. ve festivali’nde Amerika’daki Türk toplumu ile buluşacak.

» ORTAÇ GELİYOR

18 Mayıs’ta Madison

Caddesi üzerinde başlayıp, Birleşmiş Milletler Binası’nın karşısındaki Dag Hammarskjold Parkı’ndaki düzenlenecek festivale çok güçlü bir ekiple hazırlandıklarına dikkat çeken Ali Çınar, ünlü sanatçı Serdar Ortaç’ın festivalde yer alacağı müjdesini verdi. Çınar festivale, “ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Başbakanı İrsen Küçük, TBMM’den 6 milletvekili, 55 kişilik Türk Silahlı Kuvvetleri Armoni Mızıkası , Bursa Belediye Mehteran Takımı ve Ankara Belediyesi Fomget Folklor Grubu da katılacak” dedi.

» ABD BASININDA DA YER ALACAK

Festivalin tanıtımı amacıyla Central Park ve Times Meydanı’nda on binin üzerinde festival broşürü dağıtılacağını belirten Ali Çınar, Amerikalıları ve diğer milletlerin vatandaşlarını festivale ilgi duyması amacıyla New York Times, New York Daily News, New York Post olmak üzere birçok medya kuruluşlarına reklam vereceklerini söyledi.

» ANA SpONSORLAR

New York Türk Günü Yürüyüşü ve Fes-

tivaline, İstanbul 2020 Olimpiyat Komitesi, Türk Hava Yolları, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Bahçeşehir Üniversitesi, Mado, Vintage, AK Market, Göğüs Holding, Türsab, Paşabahçe, Smart Juice, Türkiye Odalar Borsalar Birliği, Mezun USA, başta olmak üzere birçok kuruluş da destek veriyor. New York Türk Günü Yürüyüş ve Festivali’nin programı şöyle; 13-20 mayıs: Türk Restoran Haftası (New York-New Jersey), 18 mayıs: 32. Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali, 19 mayıs: 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı Futbol Turnuvası İstanbulspor Derneği, New Jersey, TACC, ATKB,Türk- Amerika Hars Birliği, ODTÜ Gemi Programı, New York Mevlana Tasavvuf Düşünürü Ömer Tuğrul İnancer Bizlerle. (New York), 25 mayıs: Manhattan Sokak Fuarı. (New York), 26 mayıs: Geleneksel Türk Birlik ve Beraberlik Pikniği ( TADF,SNETACA,Türk Amerikan Giresun Derneği ve Saray Restoran” (Connecticut).

Bir milyon kişiye Türkiye tanıtımı Her yıl giderek büyüyen New York Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali’nin bu yılki açılışı oldukça görkemli oldu. TADF’ın ev sahipliğindeki etkinliğe çok sayıda davetli katıldı. (NEW YORK POSTA 212) Bu yıl kuruluşunun yüzüncü yılını kutlayan, New York’un en ünlü binalarından biri olan Grand Central’da “Grand Bazaar to Grand Central” adlı bir etkinlik düzenlendi. New York’ta toplu taşımacılığın can damarı sayılan Grand Central’da bulunan şehirlerarası tren ve metro seferlerini günde yaklaşık bir milyon kişi kullanıyor. Her yıl büyümekte ve daha geniş bir kitleye hitap etmekte olan New York Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali kapsamında, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) en sahipliği yaptığı etkinliğin açılışı New York Başkonsolosu Levent Bilgen, AK Parti grup başkan vekili Nurettin Canikli, New York Eyalet Senatörü Liz Krueger, New York Polis Departmanı (NYPD) Üst Düzey Temsilcisi Amin Kosseim, TADF Başkanı Ali Çınar ve yardımcılarından Engin İkiz tarafından gerçekleştirildi.

» MEHTER TAKIMI ÇOşTURDU

Türk-Amerikan toplumu kadar turistlerin de yoğun ilgi gösterdiği “Grand Bazaar to Grand Central” etkinliği sabah saatlerinde Celil Refik Kaya’nın gitar performanısı ile başladı. Sema gösterileriyle devam eden etkinliğin en çok ilgi gören bölümü Mehter Takımı’nın sergilediği performans-

Amerika’daki Türkler birleşti

n (NEw YORK-pOSTA212) NewYork Türk Günü Yürüyüşü ve festivali çerçevesinde yoğun bir programı olan Türk-Amerikan Dernekleri federasyonu (TADf) Başkanı Ali Çınar, “ABD’nin TüM eyaletlerinde, Türkler arasında gözle görülür güçlü bir birliktelik, beraberlik ve dayanışma sağladık” dedi. Türk’ün sesini ve gücünü dünyaya gösterecek TADf şekilde kenetlenme çalışmaBaşkanı Ali Çınar larının devam ettiğini belirten Ali Çınar, “Bunu başarmak adına, yeni neslimizin bu ülkede en iyi yerlere gelebilmesi için okullarımıza gereken desteği vermeliyiz” dedi.

BÜYÜKELÇİ TAN’IN TÜRK GÜNÜ MESAJI n (WASHINGTON-POSTA 212) Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, 32’inci Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali Galası ile ilgili bir mesaj yayınladı. Büyükelçi Tan, ABD kıtasındaki Türk-Amerikan Büyükelçi Namık komitesinin çok büyük adımlar Tan attığını vurguladı. Büyükelçi Namık Tan, 32. Türk Günü Yürüyüşü ve Festivalini düzenleyen Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nu (TADF) tebrik etti.

Ülkemizin cazibesi artıyor

Haberin devamı ve diğer fotoğraflar pOSTA212 LIFE NEwS sayfalarında.

tı. Mehter Takımı’nı büyük bir heyecanla izleyen seyirciler, gösteri sonrasında mehterlerle fotoğraf çektirmek için kuyruk oluşturdular.

» HEM GÖZE HEM MİDEYE HİTAp ETTİ

“Grand Bazaar to Grand Central” etkinliğinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Turizm Bakanlığı, Ordu Valiliği,Bahçeşehir Üniversitesi, Turkish Airlines, Mado, Kuru-

kahveci Mehmet Efendi, Paşabahçe Aytek Rug and Home Design, A la Turka Restaurant ve Smart Juice gibi kurumlar, çeşitli standlar açarak Türkiye’yi ve Türk kültürünü daha yakından tanımak isteyen ziyaretçilerle bire bir ilgilendi. Etkinliğin sonunda Türkiye hakkında daha çok bilgi sahibi olduğunu ifade eden ziyaretçiler, keyifli bir gün geçirerek tarihi gar binasından ayrıldılar.

n Mayıs ayı boyunca düzenlenen yan faaliyetlerle,Türk Günü Yürüyüşü ve Festivali’nin daha renkli ve çeşitli bir organizasyona dönüşmekte olduğunu düşünen New York Başkonsolosu Levent Bilgen, “Grand Bazaar to Grand Central” etkinliğinin bu New York Başkonsolosu durumun en güzel örneklerinden Levent Bilgen biri olduğunu söyledi. “Hepimiz bu etkinliğin bir parçası olduk” diyerek etkinliğin Türk - Amerikan toplumunu bir araya getiren önemli bir organizasyon olduğunun altını çizen Bilgen, bu tür organizasyonların Amerikan halkının da oldukça ilgisini çektiğini ve ülkemizin cazibesini arttırdığının söyledi. TADF’nin organizatörlüğünde Mayıs ayı boyunca devam edecek olan faaliyetleri takip edeceğini ve TADF’ye başarılarının devamını dilediğini söyledi. Bu tip organizasyonların özverili çalışmalar gerektirdiğini de vurgulayan New York Başkonsolosu Bilgen, “Uzak ya da yakın olsun, buradaki bütün derkeklerin katkılarının bir araya geldiğini görmek bizi çok mutlu ediyor “diye kaydetti.



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.