Ölümün Kimyası

Page 253

tarafa ulaşan bir toprak yol var. Kendisini caddede hiç kimse görmeden bir minibüsle ya da arabayla dönmüş, sonra da aynı yoldan geri dönmüş olabilir." Pencereden baktım. Uzaklarda ayna gibi parlayan göl sakin ve masum bir şekilde uzanıyordu. Mackenzie ne düşündüğümü tahmin etmiş olmalıydı ki, "Bir tekneye ait hiçbir iz yok. Helikopter hâlâ bakıyor, ama..." dedi. Açıklamasına gerek yoktu. Jenny'nin kapıya bakmaya gitmesiyle polisin gelmesi arasında on dakikadan az zaman geçmişti. Ama buranın kırsalını tanıyan birinin yanındaki kişiyle birlikte ortadan kaybolması için bu yeterince uzun bir süreydi. "Niçin yardım istemek için bağırmadı?" diye sordum, şimdi daha sessizdim. Ama bu sakinlikten çok umutsuzluğun verdiği bir sessizlikti. "Hiç mücadele etmeden gitmezdi." Mackenzie henüz cevap veremeden dışarıda bir kargaşa oldu. Bir an sonra Tina eve daldı, yüzü bembeyazdı ve sarsıl— mıştı. "Ne oldu? Jenny nerede?" Sadece kafamı sallayabildim. Çılgın gibi etrafa bakmıyordu. "Oydu değil mi? Onu götürdü." Bir şey söylemeye çalıştım, ama söyleyemedim. Tina'nın elleri ağzına gitti. "Ah, hayır. Ah Tanrım, lütfen." Ağlamaya başladı. Tereddüt ettim, sonra elimi uzatıp ona dokundum. Kendini göğsüme bıraktı, hıçkırıyordu. "Efendim?" Adli tıp ekibinden biri Mackenzie'ye yaklaştı. Elindeki plastik delil torbasının içinde kirli kumaştan bir tıkaç gibi görünen bir şey vardı. "Dip köşedeki çitin yanma atılmış," dedi memur. "Orada bir açıklık var, insanın sıkışarak geçebileceği kadar büyük." 255

www.cizgiliforum.com


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.