Yolculuk Nereye

Page 24

"Bir arkadaşınım arkadaşı Paris'e giderken buradan aldığı taklit çantalarla Orly Havaalanı'nda durdurulmuş! Hem ceza ödetmişler, hem havaalanında bekletmişler, hem de bavulunda mavulunda ne kadar taklit varsa, katalogdan bakıp hepsinin gerçek fiyatım ödetmişler" diyorum. Dükkân buz kesiyor! Her an bir Hermes Birkin çantanın arkasından makineli tüfeğiyle Carlos'un adamı çıkabilir*. Kapalıçarşı'da yürüyoruz. Sessiz, hızlı, hedefine bir an önce ulaşmak isteyen, ancak hedeften emin olmayan insanların yürüme temposuyla. Nasıl oluyorsa işte! Yanımda marka meraklısı, aynı anda cimri bir kişilik! Kötü bir kombinasyon! Ve ben bu kötü kombinasyonla on yıldır arkadaşım. Herhalde başka konularda iyi kombinasyonlan da olduğu için. Marka meraklısı ve cimri kişilik, ünlü markalann bire bir kopyalannı yapan Özel bir çantacı peşinde. Kendisi daha önce bir kere gelmiş. "Aman ne çantalar almış, aman ne çantalar almış! Onun o modeli, bunun bu modeli, yan yana koy, anlayamazsın." Muhabbet bu! "Bak ben bu konsepte karşıyım, korsan kitap gibi. Benim de kitaplarımın korsanı satılınca çok kızıyorum, aynı şey" diyerek. Fes Cafe'de yemek yemeyi teklif ediyorum. Yürümeye devam ediyor ve "Ama senin kitabının tanesi 2000 dolar değil!" diyor. "Ya kızım, bak benim kendime göre bir şöhretim var, ayıp olur orada sahte çanta manta bakarken görseler. Zaten alıcı değilim, bakıcıyım!" "Ay öf, şöhret möhret, bırak ya" şeklinde, ne manaya geldiği belli olmayan bir şeyler söylüyor. "Boş ver kafana takma, kimse görmez" mi demek istiyor, "Aman pabucumun şöhreti, kim tanır seni yahu" mu demeye getiriyor, bilmiyorum. On yıllık arkadaş olunca, ikisi de mümkün. Bu kadar ukalalığa rağmen, dükkânın yerini hatırlamıyor yalnız! Mecburen tanıdığımız bir deri dükkânına soruyoruz. Adamlann bir yol tarif edişi var ki... Ciğerimizi okuyorlar! "İşte ünlü markaların sahtesi peşinde iki ucuz alışverişçi!" ifadesini sanki yüzlerinde görüyorum! Belki benim alınganlığım, bilmem. Ama arkadan "Seyrediyoruz, çok beğeniyoruz" diye bağırmalan iyice işkillendiriyor insanı. Ya da ben işkilliyim! Duymamış gibi davranarak, gizemli tavırlarla yürümeye devam ediyoruz. Suç mahalli, veya potansiyel suç mahalli tam karşımızda. Alt kat bariz sahtelerin, Kapalıçarşı'da her dükkânda bulunacak kötü taklitlerin ve markasız modellerin olduğu bölüm. Burada müşteriler bir elemeden geçiriliyorlar! Güney Amerika'da geçen, uyuşturucu ticareti konulu filmlerde gördüğümüz gibi. Şüphe çekmeyen, legal bir görüntü. Ancak doğru soruları sorduğunuz zaman, ikinci bölmeye geçebilirsiniz! -Carlos yok mu? -Carlos diye biri yok! Burası özel mülk, defol! -Ben Carlos'un Vietnam'dan arkadaşıyım. Hâlâ papağan besliyor mu? gibi saçmasapan bir parola-cümleden sonra, bir iki adam bakışıp, kahramanımızı arka tarafa alırlar ya hani. Arka tarafta da, ön tarafın mezbeleliğinden eser yoktur. Şırıl şırıl akan sular ve müthiş bir bahçe, etrafta güzel kızlar ve gölgede bir hasır tahtta oturmuş "esas adam" çıkar aniden mesela. Carlos! Bizim Carlos ise alt katta, etkisiz eleman rolünde. İnce belliden çay içiyor, bize pek bakmıyor! Ne zaman ki sihirli kelimeleri söylüyoruz, işler değişiyor; -Ben daha önce de gelmiştim bir defa. Hani Şelma Hanımla birlikte. O Birkin'lerin kırmızısından almıştı, ben siyahından! Bunu söyler söylemez, Carlos arkasını dönüp bize gülümsüyor ve bizi yukarıya buyur ediyor. Üst kat, belli başlı birkaç markanın, ikişer üçer modelinin sergilendiği "gizli showroom"! Öyle "içeriden" on tane çanta istetip bakmak yok. Bir tane geliyor, inceliyor, başkasını istiyorsun, önce elindeki alınıp, yenisi öyle getiriliyor! Dediğim gibi, esrarengizlik bakımından uyuşturucu ticareti filmi ortamı!


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.