21 minute read

Z Kuşağı Kripto Paraya Güveniyor

Z KUŞAĞI KRİPTO PARAYA GÜVENİYOR

KPMG’nin gerçekleştirdiği son araştırma, ABD’de yaşayan 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 83’ünün kripto paraların geleceğiyle yakından ilgilendiğini ortaya koyuyor. Araştırmaya göre ABD’lilerin yüzde 82’si kripto paraları, banka, restoran gibi yerlerin müşteri sadakat programlarında kullanmaya istekli olduklarını belirtiyor.

Advertisement

Uluslararası danışmanlık, denetim ve vergi firması KPMG’nin ABD’de yaptığı yeni araştırma özellikle gençlerin, son iki yılda zayıf performans sergileyen kripto paralara olan güveninin kaybolmadığını gösteriyor.

Araştırmaya katılan 18-24 yaş arası gençlerin yüzde 83’ü kripto paraların geleceğiyle yakından ilgilendiklerini söylerken, 65 yaş ve üstündeki katılımcıların yarısından fazlası da kripto paralara ilgi duyduklarını belirtiyor.

Anahtar Sadakat Programlarında

Araştırmaya katılan ABD’lilerin yüzde 63’ü kripto paraların kolay bir ödeme yöntemi olduğunu düşünürken, yüzde 66’sı kripto paraları sıradan bir alışverişte kullanmaktansa, müşterisi oldukları firmaların sadakat programlarında kullanmayı tercih edebileceklerini vurguluyor. Katılımcıların yüzde 82’si, kripto paraları halihazırda dahil oldukları sadakat programlarında kullanmaya istekli olduklarını ifade ediyor.

Büyük Marka Şart Değil

Katılımcıların yüzde 60’ı kripto paraları kullanmak için sadece büyük markaları tercih etmeyeceklerini, küçük işletmelere de sıcak baktıklarını söylüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 64’ü ise bu paraları e-ticarette kullanabileceğini belirtiyor.

Kolay Kullanım Şart

Katılımcıların yüzde 79’u kripto paraları, kolay kullanım imkanı bulduklarında tercih edebileceklerini söylüyor. Kripto paraların yaygınlaşması için tüketiciye kolay ve çekici bir deneyim imkanı sunmak gerektiğini ifade eden KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri Kerem Vardar, bunun için de sadakat programlarının iyi bir fırsat sunduğunu dile getiriyor. Vardar, “Birçok yatırımcı, ticaretin geleceğinin kripto paralarda olduğunu düşünüyor. Yakın gelecekte geleneksel ticaret yöntemlerine alternatif olacaklar. Sadakat programları sayesinde kripto para kullanımının yaygınlaştırılması daha kolay gerçekleşebilir” diye konuşuyor. Katılımcılar hangi sektörlerin sadakat programlarını kullanıyor?

Banka ve kredi kartı firmaları

% 87

Restoran ve kahve dükkanları

Elektronik mağazaları

Medya ve telekom firmaları % 86

% 81

% 79

KPMG Türkiye Finansal Hizmetler Sektör Lideri

Kerem Vardar

www.digitaltrend.com.tr 35

SEKTÖRLERİN DİJİTAL KARNESİ

Dünya dijital dönüşümü tamamlamak üzereyken kripto paralar, blockchain kavramları daha fazla hayatımızın içerisine dahil oluyor. Türkiye’de en çok ihracat yapan ilk beş sektör ise dijitale yatırım kısmında geri kalmış durumda.

Türkiye, 2023 yılı için 226 milyar dolarlık ihracat hedefi belirlerken, 2018 yılında en çok ihracat yapan ilk beş sektör olan otomotiv, hazır giyim ve konfeksiyon, kimyevi maddeler ve mamulleri, çelik, elektrik ve elektronik sektörleri dijitalleşmede istenilen seviyeye gelmedi. Türkiye’de kayıtlı 83 bin firma ihracatçı konumdayken ve en çok ihracat yaptığımız Almanya’da da küçülme yaşanırken, 2020’de ihracatın zorlu geçeceği öngörülüyor. Durum böyle olunca dijitalleşme yoluyla sektörlerin ihracat atağına kalkması gündeme geliyor. Dijitalleşmenin sadece ihracata katkı sunmadığını, aynı zamanda kârlılık, farklılaşma ve hız sağladığını belirten Mezo Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı Dr. Nabat Garakhanova, “Oysa otomotiv sektörü için 2019 yılında ilk 9 ayda otomobil satışları, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 39,3 azalırken, ikinci el sektöründe internet siteleri bulunurken, 0 km araçlar, yedek parça gibi otomotiv ve ekipmanları üzerine kurulan internet sitesi sayısı ise az” diyor.

Şirketler, Kurumsal Stratejilerini Dijitalleştirmeli

Finansal hizmetler, perakende ticaret, hizmet faaliyetleri, sigorta, toptan ticaret gibi alanlarda dijitalleşmenin etkin olduğunu belirten Garakhanova, “Özellikle perakende ticaret şirketleri, perakende ticaret şirketleri e-ticaret ve mobil ticaret kanallarını birlikte kullanıyorlar. Karekod gibi ürün tanıma teknolojileri kullanarak ürün hakkında müşterilerine bilgi verirken, onların ürün karşılaştırmalarına da imkan sağlıyorlar. Finansal hizmetler sektöründe de dijital yardım, online sosyal topluluklar yönetimi gibi müşteri hizmetleri uygulamalar yaygın; ancak her şeyden önce şirketlerin bir an önce kurumsal stratejilerini dijitalleştirmesi şart. Türkiye’deki şirketlerin sadece yüzde 33’ü dijital işlerden sorumlu bir departmana ya da ekibe sahip” diyor. Geçtiğimiz 10 yıl içinde dijitalleşmenin, çok sayıda geleneksel şirketin ortadan kalkmasına neden olduğuna ve gelecek beş yıl içerisinde sürecin hızlanacağına işaret eden Garakhanova, kendi dijital departmanlarını kuramayan firmaların dışarıdan danışmanlık alması gerektiğini vurguluyor.

Mezo Dijital Yönetim Kurulu Başkanı ve Dijital İletişim Uzmanı

Dr. Nabat Garakhanov

Dijital Ekonomi, Küresel Ekonominin Yüzde 25’ini Kapsayacak

Garakhanova’nın aktardığı bilgilere göre; istatistikler 2005 yılında dünya ekonomisinin sadece yüzde 15’i dijital iken, bu rakam 2018 yılında yüzde 28’e ulaştı. Araştırmalar, 2020 yılında dijital ekonominin küresel ekonominin yüzde 25’ini oluşturacağını gösteriyor. “Konvansiyonel şirketlerin müşteri analizlerini doğru ölçerek dijital pazarlama stratejilerini yapılandırmaları gerekiyor. Örneğin; eğer İngilizler online işlemlerde Ruslardan ya da Almanlardan daha fazla harcama yapıyorlarsa, o zaman web sitesinin de buna göre dizayn edilmesi, online reklam çalışmalarının yapılması şart” diyen Garakhanova, dijitalleşme ile hem müşteri memnuniyetinin artmasının hem de maliyetin azaltılmasının mümkün olduğunu belirtiyor.

TÜRK TELEKOM’DAN GERÇEK 5G DENEMESİNDE DÜNYA HIZ REKORU

Türk Telekom, Huawei ile birlikte canlı 5G test şebekesi üzerinde gerçekleştirdiği denemedei saniyede 2.9 Gbps üzeri hızlara ulaşarak bu alanda dünya rekorunu kırdı. Bu denemeyle Türk Telekom, aynı zamanda 5G Yeni Radyo Taşıyıcı Birleştirme Teknolojisini (NR Carrier Aggregation) de ticari telefonlar ile dünyada ilk defa deneyen operatör oldu.

Türk Telekom Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı

Yusuf Kıraç

Son dönemde yeni nesil teknolojiler alanındaki çalışmaları ile öne çıkan Türk Telekom, canlı 5G test şebekesi üzerinde 5G Yeni Radyo Taşıyıcı Birleştirme Teknolojisini kullanarak dünya çapında bir ilke imza attı. Kullanıcıya daha yüksek hız ve daha geniş kapsama alanı içerisinde iyileştirilmiş geniş bant deneyimi sunan bu teknolojiyi, 3.5 GHz ile çalışan, 3GPP standartları ile uyumlu olarak kullanan Türk Telekom, dünyadaki en yüksek 5G hızına ulaştı. Türk Telekom’un Ümraniye Teknopark Mobil Şebeke Test Merkezinde Huawei ile kurduğu uluslararası 3GPP standartları ile uyumlu canlı 5G test şebekesi üzerinde gerçekleştirdiği bu deneme ile 3.5 GHz frekansında iki adet 100MHz’lik bant genişliğine sahip taşıyıcı kullanıldı. Deneme sonucunda, içerisinde Türk Telekom 5G uyumlu SIM kartı bulunan, 3GPP Standartları ile uyumlu olan ve ticari olarak kullanılmaya başlanan Huawei Mate 20 X 5G akıllı telefonu ile en yüksek 5G hızına ulaşıldı.

Yüksek Hız Ve Geniş Kapasite Hedeflerine Ulaşıldı

Türk Telekom’un gerçekleştirdiği denemede, 5G NR Carrier Aggregation teknolojisini kullanarak iki farklı 5G taşıyıcısını birleştirdiklerini açıklayan Türk Telekom Teknoloji Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Kıraç, “İlerleyen yıllarda 5G alanında kullanılacak önemli bir teknoloji olan 5G NR Carrier Aggregation teknolojisini canlı 5G test şebekemiz üzerinde başarıyla uygulayarak dünyada eşi benzeri görülmemiş hızlara ulaştık. Kullanıcılar ve operatörler için birçok fayda sağlayan bu teknoloji sayesinde 5G teknolojisinin vadettiği yüksek hız ve geniş kapasite hedefleri yakalanmış oldu” dedi. Kıraç, Türk Telekom’un geçtiğimiz dönemde yeni nesil eğitim teknolojileri, Endüstri 4.0, kamu güvenliği, akıllı şehirler ve oyun alanlarındaki denemeleri ile birçok ilke imza attığını hatırlatarak, tüm yeni nesil teknolojiler alanındaki çalışmalarının hızla devam ettiğini kaydetti.

Huawei 5G Ticari Ağ Ekipmanları İle Gerçekleştirdi

Huawei Türkiye CTO’su Simon Pei, etkinlikte yaptığı değerlendirmede şunları söyledi; “Bu testi yalnızca Huawei ürününün destekleyebileceği C-bandı 200MHz IBW ve 2CC Taşıyıcı Birleştirme teknolojilerini kullanarak Huawei 5G ticari ağ ekipmanları ile gerçekleştirdik. Türk Telekom 5G test şebekesinde hayata geçirdiğimiz bu testte, yüksek veri hızları, arttırılmış kapasite ve daha geniş spektrum sağlayan inovatif ‘5G Yeni Radyo Taşıyıcı Birleştirme’ teknolojisini kullandık. Huawei, gelecekte 5G’nin pazar lideri ticari uygulamalarını tüm ekosistemle paylaşmak için Türk Telekom ile çalışmaya devam edecektir.”

IAS HİNDİSTAN’DA YETKİNLİK BELGELENDİ

Tüm süreçlerini uluslararası standartlarda yöneten IAS, bunları ISO standartlarına göre belgelendiriyor. Son olarak; IAS Hindistan, denetimlerden başarı ile geçerek ISO 9001:2015 Kalite Yönetim Sistemi sertifikasını almaya hak kazandı.

Yazılım geliştirmeden proje yönetimine, bilgi güvenliğinden kalite süreçlerine, değişiklik yönetimden risk yönetimi ve dokümantasyona kadar tüm süreçlerini uluslararası standartların gerektirdiği olgunluk seviyesinde yürüten IAS, globaldeki tüm ofislerinde de aynı vizyon ile çalışıyor. Türkiye ofislerinin yanı sıra globaldeki operasyonlarını Almanya,

Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri,

Güney Kore ve İsviçre ofisleri ile yürüten IAS’nin amacı, globaldeki tüm ofislerinde uluslararası sertifikaları tamamlamak ve hepsinin yönetim sistemleri prensiplerini ve prosedürlerini hizalamak. Bu anlamda önemli adımlardan biri daha atıldı.

Yapılan çalışmalar ve TUV NORD tarafından gerçekleştirilen iki aşamalı denetimin başarı ile tamamlanması sonucunda IAS

Hindistan’da da ISO 9001:2015

Kalite Yönetim Sistemi sertifikası alındı.

Altı Aylık Süreç

IAS Hindistan Genel Müdürü Ramakrishnan Pongirivasan ve ekibi ile IAS Genel Müdürü Çiğdem Dönmez ’in ortaklaşa çalışmasıyla başarılı bir şekilde yönetilen altı aylık süreç sonunda ISO 9001:2015 Kalite Yönetim Sistemi sertifikası alındı. IAS’nin globaldeki tüm ofislerinde uluslararası sertifikalarını tamamlamayı ve hepsini hizalamayı amaçladığını söyleyen Çiğdem Dönmez, “IAS Türkiye’deki ISO 9001 KYS, ISO 27001 BGYS ve ISO 15504 SPICE sertifikalarının sürekliliği devam ediyor. IAS Almanya’nın da ISO 9001:2015 sertifikası bulunuyor” diyor.

Sırada Dubai, Güney Kore ve İsviçre Var

IAS’nin Hindistan ofisiyle ilgili çalışmaları yaklaşık altı ay önce başlattıklarını aktaran Dönmez, “Çok kısa sürede, verimli bir çalışma ile, IAS Hindistan’da ISO 9001:2015 Kalite Yönetim Sisteminin tüm gereklilikleri yerine getirildi ve TUV NORD tarafından denetlendi. İki aşamalı bu denetimin ardından da ISO 9001:2015 sertifikasını almaya hak kazandık” diye açıklamada bulunuyor. Globaldeki tüm ofislerini bu anlamda eşitleyeceklerini kaydeden Dönmez; çalışmalarının başladığını, sırada Dubai, Güney Kore ve İsviçre ofislerinin olduğunu sözlerine ekliyor.

IAS İsviçre Pazarına Girdi

Dünya çapından binden fazla müşteri, 30 binden fazla kullanıcı ve 50’den fazla iş ortağı ile 31 ülkede 15 dilde hizmet veren IAS, her geçen gün etkinlik alanını genişleterek yoluna devam ediyor. 30 yılı aşkın tecrübesi ile hem yurt içi hem de yurt dışı operasyonlarında yatırımlarını arttıran IAS; Türkiye, Almanya, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Güney Kore’nin ardından şimdi de İsviçre operasyonunu başlattı. Aldendorf’ta kurulan IAS Switzerland AG’nin hedefi, hizmet alanını genişleterek caniasERP’nin global arenadaki yerini sağlamlaştırmak. İsviçre’de kurulan yeni şirket ile ofis sayısını 11’e yükselten IAS, İsviçre pazarı ve Orta Avrupa’da etkinliğini arttırmayı planlıyor.

AKDENİZ BİLİŞİM ZİRVESİ’NDE DİJİTAL DÖNÜŞÜM İÇİN İPUÇLARI PAYLAŞILDI

Akdeniz Bilişim Zirvesi, sektör temsilcilerini ağırladı. Milli teknoloji hamlesi, savunma teknolojileri, yapay zekâ uygulamaları, blockchain teknolojisi, yerli yazılım teknolojileri, veri süreçleri ve yeni teknolojiler gibi günümüzün en çok konuşulan konuları zirvede masaya yatırıldı.

Beşinci kez düzenlenen Akdeniz Bilişim Zirvesi, Antalya Mimar Sinan Kongre Merkezi’nde sektör temsilcilerini ağırladı. Zirveyi bu yıl yaklaşık 3 bin 500 katılımcı ziyaret etti. Piksel Akademi ile Antalya Teknokent’in stratejik iş ortaklığı kapsamında gerçekleştirilen organizasyonda; katılımcılar verimlilik avantajı sunan yeni teknolojiler ve dijital dönüşüm stratejileri hakkında en yetkili kişilerden bilgi aldı. Akdeniz Bilişim Zirvesi’nde, milli teknoloji hamlesi, savunma teknolojileri, yapay zekâ uygulamaları, blockchain teknolojisi, yerli yazılım teknolojileri, espor, veri süreçleri, KVKK, GDPR, turizm ve yeni teknolojiler gibi günümüzün en çok konuşulan konuları masaya yatırıldı. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Antalya Valisi Munir Karaloğlu, Antalya’nın tarımı, turizmi, ticaretiyle ve yeni yeni gelişen teknolojisiyle Türkiye’yi hedefine taşıyacak önemli merkezlerden birisi olduğunun altını çizdi. Karaloğlu’nun ardından kürsüye çıkan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Mehmet Fatih Kacır ise, Türkiye’nin bölgenin en güçlü demografik özelliklere sahip ülkesi olduğuna dikkat çekerek, orta yaşı 31 olan 80 milyonun üzerindeki dinamik nüfusuyla ülkemizin bölgenin parlayan yıldızı konumunda olduğunu söyledi.

Siber Korsanlara Geçit Yok

Zyxel Türkiye Channel Head Tuğba Şişik, kurumların ağ güvenlik çözümlerini bünyelerine entegre ederken, yapay zekâ entegre edilmiş çözümleri tercih etmelerinin doğru bir strateji olacağını dile getirdi. 2019 yılında siber korsanların özelikle küçük işletmeleri hedef aldığını vurgulayan Şişik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de siber saldırıların yüzde 71’i, 100 kişiden az çalışanı olan KOBİ’lere karşı gerçekleştiriliyor. Dünyada neredeyse her 40 saniyede, bir şirketin verileri siber saldırganlar tarafından ele geçiriliyor. Siber korsanlarla mücadele eden bir şirketin yaşadığı mağduriyet, ortalama 50 gün sürüyor. Birçok küçük işletmede saldırı sonrasında çoğu zaman iş akışları durma noktasına gelebiliyor. Bulut tabanlı ve çok katmanlı güvenlik çözümleri, küçük işletmelerin ağ mimarisini daha çevik hale getirdiği gibi artarak karmaşıklaşan güvenlik tehditlerine karşı da üstün koruma sağlayabilir.”

Kapsamlı Dijital Yol Haritası Olan Kazanır

İşletmelerin dijital yol haritası oluşturmasının gerekli olduğunu vurgulayan Şişik, konuşmasına şöyle son verdi: “İş dünyasında başarılı olabilmek, yani geleceğe ayak uydurabilmek için dijital dünyayı anlamalı ve ona uyum sağlamalıyız. Bu yarışta kapsamlı dijital yol haritası olan kazanır. KOBİ’ler’in de iş İhtiyaçlarını oldukça iyi analiz etmesi gerekiyor. Her ölçekten şirketin rekabette öne geçmesinin sırrı dijitalleşmede gizli.”

ROCKWELL AUTOMATION CONNECTED ENTERPRISE İLE AVANTAJ SAĞLIYOR

CLPA ALMANYA’DA EN YENİ AÇIK AĞ TEKNOLOJİSİNİ TANITTI

Akıllı üretim girişimlerinde olması gereken en önemli unsurlardan biri veriyi sensör düzeyinden tüm şirket düzeyine sorunsuz şekilde iletebilme yetkinliğidir. Bu sayede doğru bilginin, doğru insana, doğru zamanda ve doğru formatta ulaştırılabileceğine dikkat çeken Rockwell Automation Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Blake Moret, “Bu veri iletişiminin, sahip olma maliyetlerini düşürmek ve yatırım getirisiyle operasyonel ekipman verimliliğini artırmak konusundaki kritik rolü kanıtlanmıştır. Rockwell Automation, bu yeni yaklaşımın teknolojik cephesine öncülük ediyor” diyor. Rockwell Automation’ın Connected Enterprise yaklaşımının şirketlerin pazara daha hızlı ulaşmasını, sahip olma maliyetlerini düşürmelerini, plansız arıza sürelerini azaltmalarını sağladığını kaydeden Moret; kurumun risk ve düzenlemelere uygunluğunu yönetmelerine yardımcı olduğunu belirtiyor.

Yeni nesil iletişim ve kontrol teknolojisi CC-Link’i dünya genelinde yaygınlaştırmayı hedefleyen bir açık ağ destekleme kuruluşu olan CLPA (CC-Link Partner Association), en yeni açık ağ teknolojisi CC-Link IE TSN’yi Almanya’da SPS IPC Drives Fuarı’nda tanıttı. CC-Link IE TSN teknolojisinin ağ ortamına ilişkin canlı bir demosunun da yer aldığı SPS Fuarı’nda kritik kontrol verilerinin, TSN desteğiyle bir adım ileriye taşınan gigabit Ethernet üzerinde sorunsuz bir şekilde entegre edilmesinin yöntemleri sergilendi. Bu işlem sayesinde, imalat sanayinin Endüstri 4.0 uygulamalarının kullanıldığı büyük hacimli verileri yönetmesi sağlanırken, aynı zamanda performans artışı sağlamak için bilişim teknolojisi (IT) ve operasyonel teknoloji (OT) sistemleri arasında köprü kurulması büyük ölçüde kolaylaştırılıyor.

MNG KARGO TEKNOLOJİK YATIRIMLARIYLA MÜŞTERİ DENEYİMİNİ YENİDEN ŞEKİLLENDİRİYOR

E-ticaretin özellikle son iki yılda hızlı yükselişiyle kargo ve taşımacılık sektöründe faaliyet gösteren şirketler de kendilerini bu yönde değiştirmeye başladı. B2B’den B2C’ye dönüşen süreç nedeniyle ‘alıcılar’ odak noktası olmaya başladı. Bu değişimin farkında olan MNG Kargo’da, tüm operasyonel süreçler müşteri memnuniyeti artırmaya odaklı yenilenmeye başladı.

Kargo ve taşımacılık sektöründe bir süre önce değişim başladı. B2B’den B2C’ye evrilen sektörde artık kargo alıcıları da büyük bir yer kaplıyor. Son iki yılda e-ticaret iş hacmi yüzde 80 arttı ve sektörde de dönüşüm başladı. Öte yandan, alıcı tarafında da beklentiler değişti. 50 milyona yakın alıcının bulunduğu sektörde müşteriler artık paketlerini hızlı bir şekilde almak ve süreçle ilgili an be an haberdar olmak istiyorlar. Bu değişimin ve dönüşümün farkında olan MNG Kargo’da da ‘alıcı’ deneyimini iyileştirmeye yönelik çalışmalar başladı.

Fark Yaratacak Unsur Teknoloji

Müşteri memnuniyetini yükseltmek amacıyla çeşitli modeller üzerinde çalıştıklarını ifade eden

MNG Kargo CTO’su Gökhan

Yoluaçık, operasyonel verimlilikte fark yaratacak unsurun teknoloji olduğunu vurguluyor.

Kargonun yolculuğunu değiştirecek, hatta bu yolu kısaltacak projeler üstünde çalıştıklarını belirten Yoluaçık, müşteri memnuniyeti sağlamak adına tüm süreci gözden geçirip yenileyeceklerini söylüyor ve ekliyor: “Kargo alıcılarının paketlerini nereden alacaklarına karar vermelerine olanak sağlayan projelerimiz var. Müşteri odaklı bir dijital dönüşüm yaşıyoruz. Aktarma merkezlerimizin otomasyonundan IT altyapımıza, ekiplerimizin kullandığı teknolojik ekipmanlardan şubelere yaptığımız yatırımlara kadar pek çok alanda değişim ve gelişim sürecine girdik.”

Online Şube İle Tüm Kargo İşlemlerinde Kontrol Müşteride

Hem alıcı hem de gönderici tarafında geliştirmeler yapan MNG Kargo, Online Şube uygulamaları ile bireysel müşterilerinin kargo işlemlerini kolaylaştırıyor. Online Şube kurulum gerektirmeden, online olarak kargo süreçlerinin yönetilmesine ve kargo ile ilgili her türlü işlemin tek bir platform üzerinden, kolayca yapılabilmesine olanak sağlıyor. Kargo gönderileri toplu gönderi datası (Excel) ile sisteme yüklenebiliyor ve bu data ile gönderi hazırlanabiliyor. Online Şube sayesinde devamlı yapılan gönderiler kaydedilebiliyor ve tekrar aynı bilgileri girmeden gönderi yapılabiliyor. Böylece gönderim işlemleri çok daha hızlı olabiliyor. Kargo gönderileri ile ilgili tüm raporlar özet ve detay olarak görüntülenebiliyor. Farklı kişilere kullanıcı adı ve şifre tanımlanabiliyor, sistemde yetkileri belirlenebiliyor. Adres defteri de oluşturulabilen sistemde, gönderi sırasında kayıtlı adreslere kolayca gönderi yapılabiliyor. Birlikte çalıştığı ticari müşterilerin işlemlerini Online Şube ile çok daha hızlı yapmasını amaçlayan MNG Kargo, KOBİ’lere olan desteğini de devam ettiriyor.

LOJİSTİK FİLLO LOJİSTİK, GİYİLEBİLİR TEKNOLOJİ CİHAZLARI İLE VERİMLİLİĞİNİ ARTIRDI

AVM lojistiği ile sektöründe farklılaşan Fillo Lojistik, 2018’de kurduğu sorter sistemi sayesinde günlük parça işleme kapasitesini yüzde 30 artırdı. Şirket, sektöründe giyilebilir teknoloji cihazlarını kullanarak fark yaratmaya devam ediyor.

Giyilebilir teknoloji olarak adlandırılan ‘hands free barkod okuyucu’ cihazlarını iş süreçlerine entegre eden Fillo Lojistik, çalışan güvenliği ile birçok süreci verimli hale getiriyor ve zaman tasarrufu sağlıyor. 2018 yılında İstanbul Avrupa

Aktarma Merkezi’nde 3 milyon TL’lik yatırımla sorter sistemi kurduklarını dile getiren Fillo Lojistik Genel

Müdürü Recep Demir, bu sayede günlük parça işleme kapasitesini yüzde 30 artırdıklarını söylüyor. Türkiye genelinde 40 bin metrekare kapalı alana sahip 27 operasyon merkezi üzerinden yurt genelinde parsiyel dağıtım hizmeti verdiklerini belirten Demir; gerekli yatırımları yaparak gelişen teknolojiyi, iş süreçlerini iyileştirme ve verimliliği artırma noktasında kullandıklarını açıklıyor. Fillo Lojistik’in tüm sektörlere hizmet verdiğini hatırlatan Demir, AVM lojistiği gibi bazı konularda uzmanlaşarak butik hizmet sunduklarını kaydediyor.

Günlük Kapasite Yüzde 30 Arttı Demir, yatırımlarını doğru planlamaları sayesinde 2019 yılının ilk 8 ay içerisinde yüzde 20 oranında büyüdüklerini ifade ediyor. Dijital dönüşümü gerçekleştirdiklerini de kaydeden Demir, bu sayede şirket genelinde kullandıkları tüm sistemleri mevcut yazılımlara dahil olarak iyileştirdiklerini söylüyor ve ekliyor: “Mobil Uygulama platformlarına yatırımlar yaptık. Bilgi işlem altyapımıza sürekli yatırım yaparak müşterilerimizle olan bilgi akışını kesintisiz olarak sağlamaya başladık. Daha önce endüstriyel cihazlarla ve insan gücüyle yapmış olduğumuz tüm iş süreçlerinde mobil cihazlar kullanarak, uygulamalar geliştirerek, dönüşüm projesinde çok önemli bir noktaya geldik.”

Sistemli Bir Operasyon Yapılabiliyor Demir, 2019 yılının ilk çeyreğinde Ankara Aktarma Merkezi’ne kurdukları konveyör bant sistemiyle zaman ve mekan tasarrufu yaparken operasyonel verimliliği de artırdıklarını belirtiyor. Uluslararası şirketler tarafından kullanılan ‘hands free barkod okuyucu’ cihazlarını mevcut sistemlerle entegre etmeye başladıklarını açıklayan Demir; bu teknolojiyi yurt dışından getirerek iş modeline entegre ettiklerini kaydediyor. Demir, “Giyilebilir teknolojiyi iş güvenliği içinde bir fırsat olarak gördük. Giyilebilir teknoloji sayesinde çalışan güvenliği ile birlikte birçok süreçlerimizi verimli hale getirdik ve zaman tasarrufu sağladık. Parmaklara takılabilen barkod okuyucuları kullanan çalışanlarımız her iki elini de rahatça kullanabildiği için sistemli bir operasyon yapabiliyor. Cihazların tutulmuyor olması sayesinde, çalışanlarımızın hareket kabiliyeti artarken, elde olan kaynakların kullanımının da maksimuma çıkması sağlandı. Bu sayede veri akışlarının depolanması, var olan verilere ulaşılması ve bu verilerin müşterilerimize ulaşması kolaylaştı” şeklinde konuşuyor.

SİGARA İÇEN SÜRÜCÜ YAPAY ZEKÂ İLE TESPİT EDİLECEK

İTÜ OTAM, otomotiv teknolojilerine yönelik önemli bir projeyi daha hayata geçirdi. İTÜ ARI Teknokent’te yer alan PIXSelect isimli teknogirişim şirketiyle ortak bir proje geliştiren İTÜ OTAM, sürüş esnasında sigara içen, telefonla konuşan, uyuyan veya emniyet kemerini bağlamayan sürücüleri yapay zekâyla tespit edebilecek.

Otomotiv firmalarına yönelik test çözümleri sunan İTÜ OTAM (İstanbul Teknik Üniversitesi Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme

Merkezi), test laboratuvarlarında ileri teknolojiyi kullanarak otomotiv endüstrisine yönelik önemli hizmetlerini sürdürüyor. İTÜ OTAM son olarak,

İTÜ ARI Teknokent’te yer alan PIXSelect isimli teknogirişim şirketiyle birlikte ‘Yapay Zekâ Sürücü

Davranışlarını İzleme’ projesini hayata geçirdi.

Aracın dikiz aynasında yer alan yüksek çözünürlüklü kamerayla sürücüyü takip eden sistem, elde edilen görüntülerin yapay zekâ tarafından analiz edilerek sürücüyü ve merkezi uyarmasına dayanıyor.

Sürücünün hareket halinde sigara içtiğini, telefonla konuştuğunu, uyukladığını veya emniyet kemerini bağlamadığını algılayabilen yapay zekâ teknolojisi, kamera görüntülerini merkeze ileterek anlık uyarılarda bulunuyor.

Big Data’yı İşleyerek Firmalara Sunacak

Geçtiğimiz Ekim ayından itibaren İTÜ OTAM bünyesindeki test sürücülerinin, dinamometreler üzerinde üç vardiya araç sürdüğünü ve bu durumun sürücülerle ilgili ciddi bir ‘big data’ ortaya çıkardığını ifade eden İTÜ OTAM Genel Müdürü Ekrem Özcan, “İşte bu big data’yı, işlemek üzere teknogirişim firmalarıyla ortak projeler üretiyoruz. ‘Yapay Zekâ ile Sürücü Davranışları İzleme’ projemizi de İTÜ ARI Teknokent firmalarından PIXSelect ile birlikte geliştiriyoruz. Yapay zekâ ile paylaştığımız data arttıkça, zekâ seviyesi artıyor, daha hızlı tespit edebiliyor. OTAM’da testlerini yürüttüğümüz ve kullandığımız bu teknolojik çözüm ile forklift kullanıcılarından filolarındaki araçların sürücülerine kadar diğer firmalarımızın ihtiyacını karşılamaya da hazırız” diye konuşuyor.

Yerli Teknogirişim PIXSelect

Yapay zekâ ve görüntü işleme alanında önemli yetkinliklere sahip olduklarını belirten PIXSelect Genel Müdürü Kerem Yazıcı ise, özellikle görüntü analizinde sürücü davranışları üzerine odaklanmış durumda olduklarını dile getiriyor. Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Sürücünün sigara içmesinden, yorgunluk analizine, trafikte risk oluşturabilecek telefon kullanımına kadar birçok davranışını yapay zekâ sayesinde tespit edebiliyoruz. Bu bilgiyi de firmaların izleme merkezlerine anlık olarak bildirebiliyoruz. Yapay zekâ üzerine çalışmalarımızı geliştirmek için test altyapısını ve sürücü davranış datalarını bize açan İTÜ OTAM’a teşekkürlerimizi iletiyorum.”

MITSUBISHI ELECTRIC’DEN YAPAY ZEKÂLI KONUŞMA TANIMA TEKNOLOJİSİ

Mitsubishi Electric, hangi dilin konuşulduğu belirtilmeden yüksek isabetle çok dilde konuşma tanıma özelliğini taşıyan bir teknoloji geliştirdi. Mükemmel Konuşma Tanıma adı verilen yeni teknoloji, Mitsubishi Electric’in tescilli Maisart kompakt yapay zekâ teknolojisi yardımıyla konuşulan dilleri eş zamanlı olarak tespit edebiliyor ve anlayabiliyor.

Konuşma tanıma teknolojisi, akıllı telefon gibi cihazların ve araç navigasyon sistemlerinin sesle çalıştırılmasına olanak sağlıyor; ancak konvansiyonel konuşma tanıma sistemleri her bir dil için ayrıca geliştirildiğinden, kullanıcılar konuşmadan önce dil seçimi yapmak zorunda kalıyor.

Dolayısıyla mevcut sistemlerde hem dil tespiti için ek bir süre harcanması gerekiyor hem de birden fazla konuşmacının aynı anda konuştuğu durumlarda sistemin kesinliği ciddi ölçüde etkileniyor. Tüm bu sorunlara çözüm sunmayı hedefleyen Japon devi Mitsubishi Electric, tescilli

Maisart kompakt yapay zekâ (AI) teknolojisi yardımıyla konuşulan dilleri eş zamanlı olarak tespit edebilen ve anlayan Mükemmel

Konuşma Tanıma Teknolojisi’ni (Seamless Speech Recognition) geliştirdi. Mitsubishi Electric otomatik konuşma tanıma teknolojisinin kesinliğini ve uygulanabilirliğini otomobiller, konutlar, kamu tesisleri ve daha birçok gerçek ortamda geliştirmek için çalışmalarını sürdürmeyi hedefliyor.

10 Dilde Yüzde 80 Başarı

Mükemmel Konuşma Tanıma Teknolojisi’nde, Mitsubishi Electric’in benzersiz esneklik ve kesinlik sağlayan tescilli derin öğrenme metodu kullanılıyor. Derin bir ağın yalnızca giriş ve çıkış örnekleriyle eğitime tabi tutulduğu bir uçtan uca öğrenme çerçevesini kullanan teknoloji, sesbirim sistemleri ve telaffuz özellikleri gibi uzman bilgilerinden yararlanmak zorunda kalmadan konuşma dillerini eş zamanlı olarak tespit eden ve anlayan tek bir sistemin oluşturulmasına imkan tanıyor. Bu sayede çok dilli konuşma verilerinin kullanıldığı eş zamanlı öğrenme isabet düzeyinin arttırılmasını sağlıyor. Tamamı düşük gürültülü ortamlarda olmak üzere 5 ve 10 dili içerecek şekilde yapılan testlerde, sistem hangi dilin konuşulduğu belirtilmeden sırasıyla yüzde 90’ın ve yüzde 80’in üzerinde başarı sağladı. Bu teknoloji eş zamanlı olarak aynı veya farklı dilleri konuşan birden fazla insanı da anlayabiliyor.

İki Temsili Yöntemle Geliştirildi

Yeni sistemde uçtan uca konuşma tanıma için kullanılan Mitsubishi Electric’in tescilli Hibrit CTC/ Dikkat Metodu, konuşma tanıma prosesinin hassasiyetinde ciddi ölçüde iyileşme sağlıyor. Uçtan uca konuşma tanıma için bağlantıcı zamansal sınıflandırma (CTC) ve dikkate dayalı kod çözme şeklindeki iki temsili yöntemle geliştirilen bu metot, söz konusu yöntemlerin avantajlarını desteklerken dezavantajlarını azaltıyor. Özellikle hibrit metot CTC’nin sisteme kaydedilen konuşma sinyalleri ile çıkış karakterleri arasındaki uyumu, isabetli bir şekilde tahmin etme ve dikkate dayalı yöntemin konuşmanın akustik ve dilsel özellikleri arasındaki bağlantıları değerlendirme kabiliyetinden faydalanıyor.

YAPAY ZEKÂ ÜRETİMDE HATALARIN ÖNÜNE GEÇECEK

Yapay zekâ, makine öğrenimi ve derin öğrenmeye dayalı görüntü işleme çözümleri sunan Türk Ar-Ge şirketi

Ayvos, yapay zekâ temelli yeni yazılımıyla üretim süreçlerini farklı bir boyuta taşıyor. Yenilikçi şirket, geliştirdiği son yazılım ile yapay zekâ tabanlı görüntü işleme teknolojileri aracılığıyla üretim süreçlerini iyileştiriyor.

Bilgisayarlı görme yaklaşımı kullanılarak üretim süreçleri sırasında karşılaşılabilecek sorunları önceden saptayıp hızlı çözümler üretilmesine olanak sağlayan Ayvos, özellikle tekstil sektöründe yaşanan baskı hatalarını en aza indirerek üretim verimliliğinde artış sağlamayı hedefliyor. Ayvos’un I-Fact adını verdiği yazılım, geliştirilen otomasyon sistemi ile bir bant üzerinde akan ürünlerin sadece tek kare görüntüsü üzerinden anomali analizi yapabiliyor. I-Fact, tekstil üreticilerine doğru ürün sevkiyatının yapılması ve logo veya desen baskısı yapılan ürünlerde hatalı basımların bildirilmesi gibi konularda gerekli bildirimleri ileterek önlem alabilmelerini sağlıyor. Ayvos Kurucu ve CEO’su Eray Hangül, bir yıl içerisinde tekstil sektöründe kullanılan kumaşların yüzde 10’unun hatalı üretim sonucu boşa gittiğinin altını çizerek, I-Fact ile üretimdeki aksamaların önüne geçip yaşanan bu zararı yüzde 1 seviyelerine indirmeyi hedeflediklerini belirtiyor.

SİGORTACILIKTA HASAR MALİYETLERİ YAPAY ZEKÂ İLE AZALIYOR

Insurance Information Institute raporlarına göre, dünya genelinde tüm poliçe ve sigortalama işlemlerinin yüzde 10 ila yüzde 20’sinde sahteciliğe rastlanıyor. Bu nedenle sigorta sektöründeki poliçe işlemlerinde risklerin minimize edilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi için Insurtech (Sigorta Teknolojileri) yapılarla etkili iş birlikleri kaçınılmaz oluyor. Teknopark İstanbul’un kuluçka merkezi Cube Incubation’da yer alan B2Metric AI da Türkiye’nin en iyi insurtech şirketlerinden biri olma yolunda ilerliyor. Geliştirdiği B2Metric AI Hunter yazılımı ile sigortacılık sektörüne yapay zekâ çözümü getiren firma, bu sayede sigorta şirketlerinin risk yönetimlerinin doğru yapılmasını sağlayarak hataları en aza indiriyor. B2Metric AI Kurucu Ortağı ve CEO’su Murat Hacıoğlu, B2Metric AI yazılımının sahip olduğu gelişmiş makine öğrenmesi algoritmaları sayesinde piyasadaki analitik çözümlerinin modelleriyle karşılaştırıldığında yüzde 10 ila yüzde 15 oranında daha iyi sonuçlar verdiğini söylüyor.

AÇIK ALANLARIN GÜVENLİĞİNDE YENİ VE ÇEVRE DOSTU ÇÖZÜMLER GÜNDEMDE

Toplu konutlar, fabrika ve endüstriyel tesisler, şantiyeler ve kampüslerin bina içi güvenlik ihtiyaçları kadar çevre güvenliği de büyük önem taşıyor. Kullanım alanına göre farklılaşabilen çevre güvenlik sistemleri, bu tarz özel alanların fiziksel sınırlarının aşılmaya çalışıldığını tespit ediyor ve ilgili uyarıyı kontrol merkezine ulaştırıyor.

Günümüzde endüstriyel tesisler, küçük ve orta ölçekli fabrikalar, kurumsal şirketlerin merkez binaları, konut ve siteler gibi toplu yaşam alanlarının çevre koruma ihtiyacı artıyor. Hırsızlık ya da özel alan ihlali gibi durumlar söz konusu olduğunda ise imdada ilk olarak çevre güvenlik sistemleri yetişiyor. Çevre koruma sınır çiti, toprak altı optik algılayıcılar veya duvar üzerine monte edilebilen algılayıcılar, hareket sensörleri, radar, mikro dalga bariyerlerden oluşan çevre güvenlik sistemleri, diğer sistemlerle entegre edilerek daha proaktif bir çözümün tasarlanmasına imkan veriyor. İlgili alanda bulunan kameralar ile entegrasyon sağlanarak ihlalin yapıldığı bölgenin görüntüleri kontrol merkezi monitörlerine otomatik olarak yansıtılıyor, böylece ilgili görevlinin veya operatörün görüntüleri anlık görmesi sağlanıyor.

Sensormatic İle Çevreniz De Güvende

Güvenlik teknolojileri alanında, farklı sektörlere ve ihtiyaçlara yönelik çözümler geliştiren Sensormatic, çevre güvenliği kategorisinde de yenilikçi ve çevre dostu uygulamalarıyla dikkati çekiyor. Sensormatic’in çevre güvenlik sistemleri, gergi teli uyarı, gömülü, çit üstü ve radar sistemleri olmak üzere dört başlık altında toplanıyor. Bu sistem, özel bir bölgeye izinsiz giriş ve çıkışları takip ediyor, IP video izleme sistemleri ve geçiş kontrol sistemleri ile entegre çalışarak tam koruma sağlıyor.

Gömülü Sistemler

Toprak altına uygulanan gömülü çevre güvenlik sistemleri; fiber optik kablolar sayesinde korunmak istenen sınır çevresindeki titreşimleri algılıyor. Bu sayede merkezde bulunan harita yazılımı üzerinde noktasal olarak alarmın geldiği bölgeyi tam olarak gösterebiliyor.

Radarlar Güvenliğin Hizmetinde

Bugüne kadar daha çok savunma sanayi, trafik, meteoroloji ve havacılık sektöründe karşımıza çıkan radarlar, fiyatlarının son kullanıcı için ulaşılabilir hale gelmesi sayesinde bugün standart çevre güvenlik bileşenlerinden biri haline geldi. Günümüzde özel mülkler, havalimanları, veri merkezleri ve sınır bölgelerinde olası tehlikeler radar sayesinde daha uzaktayken fark edilebiliyor. Radarlar, güvenlik amaçlı kullanımlarda etkin rol oynuyor.

Çit Üstü Sistemler

Alternatif güvenlik sistemlerinden farklı olarak güneş enerjisiyle de çalışabilen bu sistem ile özellikle geniş alanlarda ve uzun metrajlı uygulamalarda sahada enerji kablosu maliyeti ortadan kalkıyor. Enerji tasarrufu da sağlayan bu sistemler hem kurulum hem de devreye alma süreçlerinde kolaylık ve zaman kazandırıyor. Çit üstü çevre güvenlik çözümleri, zorlu ortamlarda da sıkıntısız bir şekilde çalışabiliyor.

This article is from: