Bahar Ocak 2016

Page 1

Kuzey Avrupa'nın En Büyük Türkçe Gazetesi

18. YIL

SAYI 134 | OCAK 2016 WWW.BAHAR.DK

EMRE OĞUZ: ‘‘SOSYAL’’ GEÇIM KAPISI OLUNCA

YOZGAT'TAN DANİMARKA'YA

“GÖRÜLMEMİŞ”

▶8 HÜSEYIN ARAÇ: GEÇ KALMADAN

BIR BAŞARI HIKAYESI

▶18

GURBETIN HIKAYESI BU MÜZEDE SAKLI

▶12

“GURBETÇILERDE ITHAL EVLILIK AZALIYOR, BOŞANMALAR AZALMIYOR”

▶28

▶24



Kuzey Avrupa'nın En Büyük Türkçe Gazetesi

18. YIL

SAYI 134 | OCAK 2016 WWW.BAHAR.DK

EMRE OĞUZ: ‘‘SOSYAL’’ GEÇIM KAPISI OLUNCA

YOZGAT'TAN DANİMARKA'YA

“GÖRÜLMEMİŞ”

▶8 HÜSEYIN ARAÇ: GEÇ KALMADAN

BIR BAŞARI HIKAYESI

▶18

GURBETIN HIKAYESI BU MÜZEDE SAKLI

▶12

“GURBETÇILERDE ITHAL EVLILIK AZALIYOR, BOŞANMALAR AZALMIYOR”

▶28

Adı; Ferudun Kahraman. 48 yaşında. Aslen Yozgatlı. 1980 yılında aile birleşimi yoluyla Danimarka’ya geldi. 13 yaşındaydı ve doğuştan görme engelliydi. Ancak ailesi ya da köyde koşup oynadığı arkadaşları arasında ona görme engelli olduğunu söyleyen olmamıştı. Burada öğrendi. Derin bir bunalımın eşiğinden dönüp önce Danca öğrendi sonra da spora başladı. Görme engelliler arasında popüler bir spor dalı olan “Goalball”e merak salmıştı. Kısa sürede Danimarka’nın A milli takımına kadar yükseldi. Mücadeleden hiç vazgeçmeyen bir yapısı vardı. Pes etmiyordu. 2000 yılında Sydney’da Olimpiyatlara katıldı ve geriye sadece kendisini değil Danimarka’yı da sevince boğan bir altın madalya ile döndü. Danimarka Görme Engelliler Derneği kendisini ülkenin en aktif insanlarından biri olarak seçti. Danimarka Ferudun Kahraman ile Yozgat’tan Danimarka’ya uzanan hayat macerasını ve elde ettiği başarıları konuştuk.

İskandinavya'dan gevrek

▶24 OCAK 2016

kökenlilerin tepkisine sert yasalar göçmen birşey dönemde hayata geçirilen bu konuda. Biz ise bu sayımızda farklı Danimarka’da son şikayet mesajları alıyoruz sorduk: Sizce Danimarka’nın ya da neden oluyor. Sık sık ıza şunu yapalım dedik ve okuyucularım en güzel yanı nedir? Ne Dersiniz? Danimarka’da yaşamanın

Sami Küçükakın

en güzel yanBence Danimarka’nın hangi aşamasınlarından biri hayatın eğitim almak ve da olursanız olun, için bir yolun kendinizi geliştirmek için her zabulunmasıdır. Eğitim burada. Sistem man bir yol vardır çünkü. Bu çok ona göre ayarlanmış yaşta olursanız güzel birşey. Hangi devam edebilirsiolun eğitiminize 60 yaşında dahi niz. Yeter ki isteyin. geçti sözü olsan. Benim zamanım değil. Dilediği Danimarka’da geçerli alıp meslek hazaman insan eğitim bu ülkenin en yatına geçebilir. Bence tanesi bu. güzel yanlarından bir

en güzel yanı Bana göre bu ülkenin çok güzel olması. sosyal imkanların ve yabancılar Yani devletin verdiği almaya hakkı olan da dahil herkesin rahatlatıyor. sosyal imkanlar insanı hem de madHem psikolojik olarak rahat hissettiridi anlamda insanı insanda, “işimi yor kendini. Mesela olacağım, aç mı kaybedersem ne mı kalacağım” kalacağım, sokakta Miktarı az olsa korkusu olmuyor. SU bursu bile öğrencilere verilen Türkiye’de burs çok büyük bir olay. biliyoruz. ararken çektiklerimizi

Hüsam Efe

Kopenhag, Fizikçi

Albertslund, Eğitimci

Ömer Ağırman

10 ADIMDA ÇOK IZLENECEK

▶30

17

Ne dersiniz?

BÖYLE GEÇTİ DANİMARKA’DA 2015 BU SANA YAKIŞIYOR MU DANIMARKA?

▶16

FILM YAPMANIN YÖNTEMLERI

Kopenhag, Öğrenci

▶32

birçok ülkeDanimarka’nın dünyanın inanıyorum. sinden daha iyi olduğuna bir toplum iyi Dünya üzerinde daha geleni yapoluşturmak için elimizden refah, uyum mamız gerek. Örneğin; olmalı. Tüm ve özgürlük ön planda için her birey sorunların çözülmesi olmalı. Bu dürüst, saygılı ve güvenilir Daörnekler aslında Danimarka’yı Çocuklanimarka yapan özellikler. Çocukönemli. rımız bizim için çok herkes gibi ların toplum içerisinde gerekiyor. eşit ve özgür hissetmesi mümkün. DaniDanimarka’da bu ve yaşam imkanları marka’nın sosyal daha ilerde. kalitesi diğer ülkelerden

isteyen herDanimarka iş yapmak olabileceği bir kesin çalışıp başarılı fikrin varsa ve ülke. Burada iyi bir ulaşırsın. Birçok çalışırsan amacına çalıştıkları halde ülkede insanlar çok hayat yaşayamıistedikleri gibi bir birşey söz koyorlar. Burada böyle yeteneğin kıynusu değil. İş dünyası birçok ülkeye metini bilir. Gelirler Danimarka göre daha adil. Ayrıca bir ülke. her alanda refahı yakalamış en güzel tarafBence Danimarka’nın ları bunlar.

çok güzel bir ülke. Benim için Danimarka rahat bir şekilde Çünkü kültürümü, dinimi iki kültürü birden yaşayabiliyorum. Her birleşik bir şekilde yürütebilmek ve onlarla bir duygu. 1997’de entegre olmak çok hoş bir olayı paylaşmak iş hayatımda yaşadığım olarak işe isterim. İlköğretim yardımcısı odasında bana başladığımda öğretmenler için birkaç kişiden başörtülü olduğum yönetime gidip dutepki geldi. O sırada belirttim ve rumdan şikayetçi olduğumu Yönetim uyarı aldı. sonrasında o insanlar yaparak bu ülkede kurulu da açıklama çalışabileceğini herkesin dilediği kıyafetle yıldır Danimarka’da vurguladı. Ben 36 vatandaşıyım ve yaşıyorum, Danimarka çıkabiliyorum. heryere başörtümle girip

Ne dersiniz? her ay gazeteniz Bahar'da!

Aysel Uçar

İshoj, Pedagog

güzel yanı ülke Danimarka’nın en bir sistemiolarak çok mükemmel bir hukuk sistemi nin olması. Güçlü o sistem var burada. Ülke içerisindebu ülkede insan güçlü olduğu için güvenli hissedikendini huzurlu ve olmadan insan yor. Hukuk ve huzur hissedekendini huzur içerisinde olan şey önemli mez. Benim için en sorunun olduğunbudur. Burada bir devleti sınırları da bu sorunu hukuk Bu çok değer içerisinde çözebilirsin. birşey. Smail Liçina

Taastrup, Eğitimci

Doğan Özçelik

Rodovre, İşadamı

▶26

▶17


4

OCAK 2016

PARA HAVALESİ Muhasebe ve Tercüme ile ilgili

DUYURU Muhasebe ve tercümanlık hizmetlerinin yanı sıra, 25 yıllık mesleki tecrübeleri ve sizlerin güvenine dayanan para havalesi hizmetleri sayesinde Danimarka´nın her köşesinden gönderebileceğiniz, dilediğiniz miktardaki havaleleriniz SADECE 1 SAAT İÇİNDE *

50 kr.´dan başlayan fiyatlarla, tüm Türkiye´ye ulaştırılmaktadır. İrtibat:

Pamir Kalkan Serbest Muhasebeci / Yeminli Tercüman ve Mütercim

VEPA Revision & Rådgivning / T.A.C. - Transfer And Consulting Trommesalen 1, 1. sal - 1614 København V (v. Hovedbanegården) Tlf. 33 79 33 77 - Fax 33 79 33 37 - Mobil 20 66 20 99

www.muhasebe.dk

-

www.tercüme.dk

-

www.havale.dk

Engin Bekar’ın acı haberi üzdü Kopenhag’ın Amager semtinde geçtiğimiz günlerde deniz kıyısında bulunan cesedin, 5 Aralık gecesinden beri kendisinden haber alınamayan Türk genci Engin Bekar’a ait olduğu öğrenildi. Üzerinden Engin Bekar’ın kimliği çıkan cesedin uzun süre denizde kaldığı belirtilirken, polis yetkilileri Bekar ailesinin evine giderek acı haberi ailesine verdi. Engin Bekar’ın ölüm nedeni yapılacak otopsinin ardından belirlenecek. Türkçe anadil öğretmeni Baba Vahit Bekar, Kopenhag Polisi’nde görevli iki polis memurunun evlerine gelerek bir ceset bulduklarını ve

cesedin üzerinde bir cüzdan ve cüzdanda oğlunun kimliğini bulduklarını söyledi. Gözüyaşlı acılı baba Vahit Bekar, “Yılbaşında iyi ya da kötü bir haber alacağımızı hissediyordum, maalesef acı haber aldık” diye konuştu. Engin Bekar’ın cenazesinin Sivas’ta toprağa verileceği öğrenildi.

Danimarka bir dialog adamını daha kaybetti Danimarka’da uzun yıllar Etik Konseyi’nin başkanlığını yapmış olan Erling Tiedemann hayatını kaybetti. 83 yaşında olan Tiedemann 19 yıl boyunca Vejle’nin belediye başkanlığını yapmıştı. 23 Haziran 1932 günü Kopenhag’da dünyaya gelen Tiedemann, hayatı boyunca değişik görevlerde bulundu. Toplumun değişik kesimleri arasında dialogun önemine inanan Tiede-

Danmarkspremiere d. 7/1

367040 80 - atlasbio.dk Rødovre Centrum 96 - 2610 Rødovre Gratis P-pladser

mann, Dialog Forum Derneği tarafından düzenli olarak verilen Dialog Ödülleri’nin 2015 yılı sahiplerinden biri olmuştu.

IŞİD saflarında savaşan iki Danimarka vatandaşı öldürüldü Terör örgütü IŞİD’ın merkezi olan Rakka şehrine yapılan hava saldırılarında iki Danimarkalı IŞİD üyesinin hayatını kay-

bettiği açıklandı. Politiken Gazetesi’nde yer alan bir habere göre; ölenlerin ikisinin de 28 yaşında olduğu ve Kopenhag bölgesinde yaşadığı ifade edildi. Gazete, söz konusu gencin bir süre önce IŞİD’e katılmak için Danimarka’yı terk ettiğini yazdı. Gazete söz konusu kişilerin isimlerinin başharflerini RT ve OS olarak yazdı. Söz konusu gençler Kopenhag yakınlarındaki Valby ve Nörrebro semtlerinde yetişmiş.

SAHİBİ: MOVING MEDIA APS

YAYIN EDİTÖRÜ: EMRE OĞUZ

YÖNETİM KURULU BAŞKANI VEDAT OĞUZ

HABER MERKEZİ HASAN YILDIRIM BAHAR KIRICI HASAN AKYÜZ MİYASE BARDAKÇI

DANIŞMAN BAHATTİN KARATAŞ

REKLAM Tel.: 71 51 43 85 reklam@moving-media.dk

GRAFİK TASARIM FADİME BAŞODA

BASKI OTM AVISTRYK

CVR-nr. 25065557

ADRES: Sluseholmen 2, 1. 2450 København SV Tel.: 70 20 69 70 info@bahar.dk www.bahar.dk

Gazetemizde yayınlanan yazı ve haberler referans gösterilerek kullanılabilir. Yayınlanan reklamların içeriğinden gazetemiz sorumlu değildir.


HURDA ÜCRETİNİ 20.000 KR.’A İNDİRDİK*

Yeni araçlarda uzmanlar!

Yeni araç depoda!

raç Yeni a da! depo

raç Yeni a da! depo

Yeni araç depoda!

raç Yeni a da! depo

Limited edition!

/ Yetkili Hyundai bayisi

Baldersbækvej 4B, 2635 Ishøj • Tlf. 43993666 Açılış - Kapanış Saatleri:

Pazartesi - Cuma: 09.00 - 18.00 Cumartesi - Pazar: 11.00 - 16.00

*Hurda ücretinden yararlanmak için yeni aracın Kiran Car A/S tarafından finanse edilmesi gerekmektedir.

Depomuzda her zaman 100 adet yeni aracımız mevcuttur!

Ishøj Bilcenter


6

OCAK 2016

DANIMARKA SINIRLARDA KIMLIK KONTROLLERINE BAŞLAYACAK DANIMARKA’DA HÜKÜMET GEÇTIĞIMIZ GÜNLERDE ÜLKEYE KARA, DENIZ VE DEMIRYOLU ILE GIRIŞ YAPAN HERKESIN KIMLIKLERININ KONTROL EDILMESINE KARAR VERDI.

HABER MERKEZİ

Danimarka’da hükümet geçtiğimiz günlerde ülkeye kara, deniz ve demiryolu ile giriş yapan herkesin kimliklerinin kontrol edilmesine karar verdi. Bir süreden beri gündemde olan karar, otobüs, gemi ve demiryolu firmaları ve Danimarka’nın güneydeki komşusu Almanya tarafından eleştiriliyordu. Toplu taşıma firmaları ekstra iş yükü çıkaracağı gerekçesiyle uygulamayı hayata geçirmek istemiyordu. Son dönemde mülteci akını dolayısıyla çok sayıda radikal kararı hayata geçiren

Danimarka şimdi de ülkeye giren herkesin kimliklerinin kontrol edilmesini istiyor.

Esasen Shengen Anlaşması gereği AB içerisinde serbest dolaşım hakkı bulunan in-

sanlar bu kararla birlikte yeniden sınır kontrollerine tabi tutulacak. Danimarka’da hükümet kanadından konuyla ilgili yapılan açıklamada söz konusu kontrollerin geçici bir süre için yapılacağı vurgulandı. Söz konusu kanunla birlikte Danimarka’ya çalışan bütün taşımacılık firmaları ülkeye yasadışı bir insan sokmaları halinde 12 bin krona kadar para cezasına çarptırılabilecek. Diğer taraftan İsveç 4 Ocaktan itibaren Almanya ve Danimarka’dan gelen bütün yolculara kimlik kontrolü yapılacağını açıklamıştı.


Besøg os her: - Blomstervej 2K, Tilst (Aarhus) - Rådhuspladsen 55 - Ishøj bycenter - Amagerbrogade 95 - Tårnvej 3, Rødovre - Field’s Shopping center


8

OCAK 2016

EMRE OĞUZ emre@bahar.dk

‘ Sosyal’’ geçim kapısı olunca Danimarka İstatistik Kurumu verilerine göre 2014 yılı boyunca devletten ‘sosyal yardım’ alan ‘Türkiye kökenlilerin’ sayısı 3 bin 663. Bilindiği üzere sosyal yardımlar Danimarka’da en çok tartışılan konulardan biri. Bilhassa göçmenler sosyal yardımları suistimal etmekle suçlanıyor. Mevcut istatistikler de bu suçlamaları destekler mahiyette. Sosyal yardım alan göçmen kökenlilerin oranı Danimarkalılara oranla daha yüksek çünkü. Türkiye kökenliler genel olarak diğer göçmen gruplardan daha iyi durumda. Ancak yine de 3 bin 663 kişinin hiç bir iş yapmadan sadece devletin sağladığı sosyal yardımlarla geçiniyor olması

Danimarka’da yaşayan Türkiye kökenli toplum için gurur duyulacak birşey değil. Önümüzdeki yıllarda bu rakamın daha da aşağıya çekilmesi hepimizin üzerinde önemli bir görev olarak duruyor. Yaşadığımız topluma yük olmamalı tam tersine bu toplumun üzerindeki yüklerin kaldırılmasına destek olmalıyız. Kanaat önderlerine, işadamlarına, girişimcilere ve eğitimcilere bu anlamda önemli görevler düşüyor. Daha çok çalışmalı, daha fazla katkıda bulunmalıyız. Böylece belki diğer göçmen kökenlilere de örnek olabiliriz. Bununla birlikte bilhassa son yıllarda bu anlamda önemli bir görev ifa eden önemli sayıda Türkiye kökenli girişimcinin olduğunu da ifade etmeliyiz. Hem

kendisine hem de çevresine faydalı olan hazırlanıyor. Devletin kendisine sağladıbu insanlar geleceğe daha ümitli bir şekil- ğı sosyal yardımları alıp yan gelip yatsa, kimse onu kınamazdı de bakmamıza neden herhalde. Ancak bu oluyor. Bu vesileyle o bunu tercih Bahar Gazeteetmiyor. Kendisi’nin topluma Danimarka İstatistik Kurumu faydalı olan her sine ve yaşadığı verilerine göre 2014 yılı boyunca türlü girişime topluma katkıda devletten ‘sosyal yardım’ alan açık olduğunu bulunmak isti‘Türkiye kökenlilerin’ sayısı 3 bin 663. tekrar hatırlatyor. Bu yüzden sürekli çalışıyor. mak isterim. Kendisiyle yaptığıZaten bu yüzden şimdiye kadar sayısız mız röportajda ifade başarı hikayesini sizlerle paylaştık. Pay- ettiği şu sözler hiç bir engeli olmamasına rağmen yıllarca hiç bir işte çalışmadan laşmaya da devam ediyoruz. Bu hafta manşete taşıdığımız Ferudun sosyal yardımlarla geçinenlere ibret olur Kahraman’ın hikayesi bu yönüyle büyük umarım: ‘‘İnsanda bir kendine acıma duygusu dersler içeriyor. Kendisi doğuştan görme engelli ancak sırtını devletin sosyal yar- vardır. Ona yenilmemek devam etmek dımına dayayıp yan gelip yatmıyor. 2000 lazım. Boşverirsen dibe gidersin daima. yılında Sydney Olimpiyatları’nda altın Ama adım adım, santimetre santimetre madalya kazandı. Danimarka Görme de olsa mühim olan ileriye gitmek. Onun Engelliler Cemiyeti tarafından ülkenin için mücadeleden vazgeçmemek… Kötü en aktif bireylerinden biri seçildi. Şim- değil olumlu tarafında bakmak herşeyin. dilerde ise Danimarkalı bir arkadaşı ile Bence bu çok önemli.’’ Frederiksund’da bir masaj salonu açmaya

FORHANDLERE SØGES Autoværksteder, supermarkeder, transportfirmaer, reservedele udbydere / leverandører

Ejendomsmæglere og Valuar, MDE København • Storkøbenhavn • Vestegnen • Sydkysten

VIL DU ARBEJDE SAMMEN MED OS?

Evinizin değeri nedir?

Evinizi satmayı düşünüyorsanız ve bugünkü değerini öğrenmek istiyorsanız, ücretsiz satış değerlendirilmesi için bizi arayın. Bizden her zaman EN UYGUN FİYATI alacağınızdan hiç kuşkunuz olmasın, ayrıca aldığınız başka bir teklif varsa ona uygun teklif veriyoruz. Yasal işlemler Bir gayrimenkul ticareti çok karmaşıktır. Tatsız sürprizlerle karşılaşmamanız için gerekli bütün belgeleri sizin için inceleyip gözden geçiriyoruz. Daha fazla bilgi edinmek için bize ulaşın. Saygılarımla Sadık Kamit Sadık Kamit Ejendomsmægler, MDE Mobil: 2627 2905 • sadik@edc.dk EDC Vallensbæk • Gl. Køge Landevej 888 • 2665 Vallensbæk Strand

© Moving Media ApS

Emlak Alım-Satım İşlemleri

Benzinmotorer / Dieselmotorer Motorolie & alle former for smøring til benzinmotorer.

Motorvedligeholdelse Bredt udvalg af vedligeholdelsesprodukter.

Vi kan tilbyde alle former for olie produkter til biler, lastbiler, motorcykler, skibe mm. Vores produkter er godkendt af bla. Mercedes, WV, Ford, Renault og BMW Vi er en virksomhed hvis fokus er, at tilbyde smørings- og vedligeholdelsesprodukter til autobranchen. Vi har i samarbejde med Lubex, valgt at bringe deres produkter til det danske og nordiske marked. Vores mål er, at Lubex bliver et stærkt alternativ til de velkendte brands på markedet indenfor motorolieprodukter. Vi er et team på 4 ansatte, og vi glæder os til at tilbyde Jer disse fantastiske produkter! Vi er alle meget venlige, og kan slet ikke vente med at få en snak med Jer. Så tøv ikke med at kontakte os! Læs mere om os på www.tntoil.dk

TNT OIL Company ApS Literbuen 14A, 2740 Skovlunde Tlf: +45 54 958 958 E-mail: info@tntoil.dk


AN T

YE N İ M E KA NI

Z

E M C AF E & R E ST A

Cafe Alem’de

UR

NI

AL

Ocak ayı boyunca

her gün 14.00-18.00 arası

HER ÇARŞAMBA & PERŞEMBE GÜNLERİ

HAMSİ GÜNÜ

NARGİLE

50 kr.

Alem Cafe & Restaurant Diget 30-36 • 2600 Glostrup Tel. 43 44 10 15 • www.cafealem.dk Açılış saatleri: Pazartesi - Pazar 14.00-22.00

GÜMRÜK KORKUSUNA SON VERİYORUZ! Geniş altın takı, yüzük, kolye seti, 14 ve 22 ayar koleksiyonu, zincir, kemer ve bilezik çeşitleri mevcuttur

Altın alış ve satışında günlük Türkiye fiyati esas alınır Özel siparişler alınır Danimarkanın en büyük altın magazası

Düğün paketimizde önemli derece de işçilik indirim leri vardır Waves Shopping 12C, 2670 Greve info@aurum-guld.dk • www.aurum-guld.dk +45 43 69 12 65 • Türkeş Harmankaya


10

OCAK 2016

AB’de pasaport alarmı AB SINIR GÜVENLIĞI BIRIMI FRONTEX BAŞKANI FABRICE LEGGERI, MÜLTECI AKINININ ‘GÜVENLIK RISKI' OLUŞTURDUĞUNU SÖYLEDI. ‘BINLERCE' SILAHLI UNSURUN IRAK, SURIYE VE LIBYA'DA ELE GEÇIRDIKLERI PASAPORTLARLA BIRLIK TOPRAKLARINA GEÇMESINDEN ENDIŞE EDILIYOR. HABER MERKEZİ

Mülteci krizi Avrupa Birliği'nin (AB) başını ağrıtmaya devam ediyor. 29 Kasım'da Ankara'yla yapılan anlaşmaya rağmen halen günde ortalama 4 bin göçmenin Türkiye'nin Ege sahillerinden Yunan adalarına geçmeyi sürdürmesi kanlı Paris saldırıları nedeniyle kabaran terör korkusunu da diri tutuyor. AB sınır güvenliği ajansı Frontex'in İcra Direktörü Fabrice Leggeri, birlik topraklarına ula-

şan mültecilerin pasaportlarının gerçekliğini anlamanın bu insanların geldikleri ülkelerdeki savaş koşulları nedeniyle zorlaştığını söyledi. Teröristlerin de bir mülteci gibi bu yolla giriş yapma tehlikesine dikkat çekti. Fransız bürokrat, “Şu an Avrupa'ya kontrolsüz giren büyük insan akınları elbette bir güvenlik riski.” dedi. Almanya'nın en çok satan dördüncü gazetesi Die Welt'in pazar baskısı olan Welt am Sonntag'da dün yayımlanan demecinde Leggeri, tüm mültecilere “potansiyel terörist” gözüyle bakmanın yanlış olacağının altını çizdi. Ancak Su-

riye gibi iç savaşın yaşandığı bir ülkede de kimsenin “gerçek görünen belgelerin gerçekten resmi makamlarca verildiğini ya da gerçekten asıl sahibince taşındığını” garanti edemeyeceğini kaydetti. Batılı diplomatlar geçtiğimiz günlerde basına yansıyan açıklamalarında terör örgütü IŞİD'in de aralarında olduğu silahlı grupların Irak ve Suriye'de resmi makamlardan ele geçirdikleri seri numaraları gerçek “binlerce” boş pasaport olduğu, bunlara istenilen bilgi girişi yapılabileceği gibi kimi grupların elinde sıfırdan pasaport basma imkânının da olduğu uyarısı

yapmıştı. Gazete de Leggeri'nin açıklamalarının yer aldığı ‘Tehlikeli evraklar' başlıklı haberinde Batılı istihbarat örgütlerine göre IŞİD militanlarının Suriye, Irak ve Libya'da kontrolüne aldığı resmi dairelerde “10 binlerce gerçek pasaport” ele geçirdiğini yazdı. Örgütün elinde kimlik belgeleri üretecek makinelerin de olabileceğini belirtti. Haberin kaynak göstermediği bir kısmında ise okurlarına örgütün pasaport ticaretinden de para kazandığını, söz konusu pasaportların kara borsada 1000-1500 dolara satıldığını aktardı.



12

OCAK 2016

GURBETIN HIKAYESI BU MÜZEDE SAKLI AVRUPA’YA ILK GELEN GURBETÇILER ZOR ŞARTLARDA ÇALIŞTILAR VE YAŞADILAR. YENI NESIL IÇIN ILK KUŞAĞIN YAŞADIKLARI BIR MASALDAN IBARETTI. TA KI TÜRKLERE AIT AVRUPA’NIN ILK ‘MÜZE EVI’ AÇILANA KADAR. HASAN CÜCÜK, KOPENHAG

İstanbul Sirkeci’den kalkan trenlerle Avrupa’nın yolunu tuttular. Ekonomik nedenlerdi gurbetin yolunu tutturan. Daha iyi bir hayat için geldikleri gurbette türlü sıkıntılar çektiler. Dil bilmiyorlardı, yol bilmiyorlardı. Yıllarca en kötü şartlarda çalıştılar. Aradan yıllar geçti, yaşadıkları sıkıntılar günümüz nesli için adeta masal gibi oldu. İlk kuşağın yaşadıklarının ‘masal olmadığı’, Avrupa’da ilk kez oluşturulan bir müzede sergilenmeye başladı. Danimarka’nın ilk Türkiye kökenli milletvekili olarak tarihe geçen Hüseyin Araç, ilk kuşağın yaşadıklarının yakın tanığı. 1972’de 16 yaşındayken babasının çalıştığı Danimarka’nın ikinci büyük şehri Arhus’a gelen Araç, yurdundan, yuvasından ve sevdiklerinden uzakta hasreti yaşayanların çilesini hem çeker hem de tanıklık eder. Gündüzleri fabrikada çalışır, akşamları dil okuluna gider. Babasının “Oğlum, iki sene çalışıp memlekete döneceğiz, orada okursun.” sözlerinin yıllar geçtikçe gerçekliğini yitirdiğini görür. İşçi olarak başladığı Danimarka’daki yaşamına okulunu bitirip tercüman olarak devam eder. 1993’te

ların bulunması oldukça zor olur. Tüm tanıdıklara haber salınır, radyolardan ilan edilir. Elinde o yıllara ait eşyaları olanların kendileriyle irtibata geçmesi istenir. Bazıları ‘Hatırası var’ diyerek elindeki eşyaları vermek istemez. İkna seansları uzun sürer. Harcanan emekler boşa gitmez. Üç yıl içinde gerekli eşyalar toplanır. Hüseyin Araç’ın düşündüğü ‘müze oda’dır. Çünkü o yıllarda genelde tek odalı evlerde 5-6 kişi kalmaktadır. Ancak müze yetkileri iki odalı bir evin daha uygun olacağını belirtmesiyle Türklerin yaşadıklarının canlı şahidi ‘müze ev’ açılır. Bir gurbetçi çocuğu olarak 1990’larda Danimarka’ya geldiğimde rahmetli babamdan çektikleri sıkıntıları dinlemiştim. Tek odalı, kalorifersiz evlerde geçen hasret yıllarını uzun uzun anlatırdı. Geldiğim yılların Danimarka şartlarından dolayı babamın 1970’lerde yaşadıklarını doğrusu anlamakta zorlanırdım. Müze evi ziyaret

me adına o yılların vazgeçilmezi iskambil kağıtları duruyor. Ve tabii ki efkâr ve hasret bastırınca üst üste yakılan sigaralar... Odada açık olan televizyonda da o yıllara ait görüntüler dönüyor. Pencerenin önünde eski bir teyp ve kasetler var. 1970’ler gazetenin, televizyonun ve radyonun olmadığı yıllardır. Vatan hasre-

ti, dinlenen yanık türkülerle giderilirdi. ‘Bant doldurma’ gurbetçilerin yakından bildiği bir terim. Kasete ‘bant’ diyen gurbetçiler, yazılı iletişim için mektubu, sesli iletişim için ‘doldurdukları bantları’ kullanırdı. Teyp kasedine konan kasetle kayıt tuşuna basılır, sılada bıraktıklarına önce büyüklerden başlanarak selam yollanırdı. Sonra yaşadığı yer hakkında bilgiler verilir, mesaj mutlaka ya bir şiir ya da bir türkü ile bitirilirdi. Sıladakiler kasedi alır ve tüm ailenin toplandığı bir mecliste dinlerdi.

Arhus Belediye Meclisi üyeliğine seçilen Hüseyin Araç, 2005’te Danimarka Meclisi’nin ilk Türkiye kökenli milletvekili olur. Halen Arhus Belediye Meclisi üyesi olan Araç, ilk kuşağın birer birer vefat etmesi ve yeni neslin onların çektiklerini masal sanmasından dolayı ‘müze ev’ için harakete geçer. Konuyu ilk olarak yıllarca üyesi olduğu Arhus Belediyesi yetkililerine açar. Türklerin şehre yaptığı katkıya bir teşekkür olarak projeye belediye tam destek verir. Daha sonra Arhus kültürel miras müzesi ‘Den Gamle By’ın (Eski Şehir) kapısı çalınır. Şehrin kültürel mirasının sergilendiği ve tarihi dokunun korunduğu müzenin yetkilileri Türklere ait ‘müze ev’ için memnuniyetle yer vereceklerini belirtir. Ancak asıl zorluk Hüseyin Araç için şimdi başlar. 1970’lerde kullanılan eşya-

ederken bir anlamda babamın çilesine tanıklık edecektim. Den Gamle By’a adım atar atmaz doğruca projenin hayata geçmesini sağlayan mihmandarımız Hüseyin Araç’la birlikte müze eve doğru yöneliyoruz. Yıllar öncesinin Danimarkasını yansıtan evler arasından hızla geçip müze evin kapısına geldiğimizde “20 dakika sonra açılacak” yazısını görüyoruz. Sebebini öğrendiğimizde mutlu oluyoruz; müze eve aşırı ilgiden dolayı görevliler sınırlı sayıda ziyaretçiyi içeriye alıyor. Merdivenlerden çıkıp kapıdan içeriye adımımızı attığımızda yanık yanık gurbet türküleri bizi karşılıyor. Odada bir koltuk ve o yıllarda çok moda olan bir halı duvarda asılı. Eşya olarak bir çekmeceli dolap var. Masanın üstünde vakit öldür-

Aynı kaset bu kez cevap olarak doldurulup geriye gönderilirdi. Sıladaki herkes sırasıyla büyüklerden başlayıp duygu ve selamlarını iletirdi. Çoğu zaman duygular coşar, gözler buğulanır, ses titrerdi. Evin büyükleri devreye girer, ‘Gurbette zaten’ deyip üzülmemesi için o

kısım geriye sardırılır, yeniden kayıt yapılırdı. Nereden mi biliyorum? Dedim ya ben de gurbetçi çocuğuyum. Müze evin ikinci odasında benzer durum var. Masanın üstünde eski bir nüfus cüzdanı, eski bir pasaport ve o yıllarda sılaya gönderilen havalelerin makbuzları. Sehpanın üstünde iki telefon ahizesi asılı. Birini kulağıma götürdüğümde gurbettteki oğlu Mehmet’e sıladaki annenin hüzünlü satırlarını dinliyorum. ‘Mehmedim yavrum’ diye başlayan mektup, hasret cümleleri ve sıladan havadislerle devam edip ‘seni aklından hiç çıkarmayan çilekeş annen’ ile son buluyor. Diğer ahizeyi kaldırdığımda, gurbetten sıladaki ‘Karagözlü’ye yazılan şiir yankılanıyor, her satırında özlem ve hasret olan. Duvarda saz, yerde eski bir bavul, o yıllara ait saat, traş bıçağı, tarak duruyor. Hüseyin Araç, odayı dolduranlara “İşte bizim 1970’lerde yaşadığımız ortam.” deyip başlıyor çekilen çileleri anlatmaya. Danimarkalılar ilgiyle dinliyor. Ve tabii ilave ediyor: “O yıllarda bir odada 6 kişi kalıyorduk.” Müzeyi gezerken Danimarka’ya ilk kuşağın kazandırdığı ‘Türk buzdolabı’ tabirini anlatıyor Hüseyin Araç. Herkes gibi ben de şaşkınlıkla dinliyorum. Gurbete para kazanmak için gelindiği için o yıllarda ‘fuzuli’ masraflar yapılmaz. Buzdolapları pahalı olduğu için çözüm bulmak zor olmaz. Danimarka’nın iklim şartlarının soğukluğundan dolayı bozulacak süt, yağ gibi gıdalar bir poşete konup camdan dışarı sarkıtılır. Böylece bu ürünlerin bozulması engellenir. Bu buluşun adı ‘Türk buzdolabı’ olarak tanımlanır. Müze evin penceresinden sarkan poşetin Türk buzdolabı olduğunu da anlamış oluyorum böylece. Müze evin duvarında projenin mimarı Hüseyin Araç’ın hayat hikâyesi Türkçe, Danca ve İngilizce olarak anlatılıyor. Araç, “Yaşarken müzelik olduk!” diyor gülerek. İlk kuşağın yaşadıklarına tanıklık eden müze evi açıldığı ilk ay, yani haziranda tam 300 bin kişi gezmiş. Bu rakamın gerçekçi olduğunu, gördüğümüz kalabalık ispat ediyor.


Auto - pladeværksted og skadecenter med special i Mercedes

MERCEDES - SPECIALIST / Vi laver alle bilmærker Deneyimli ekibimizle her marka araç bakım ve tamiri özenle yapılır.

Salg af frikørte taxaer

ABS • Airbag • Akü • Boya • Far ayarı • Kaporta • Klima • Mekanik Otomatik şanzıman • Yedek parça • Lastik • Motor kayışı • Syn kontrolü • Rot balans ayarı

Stort udvalg af

Kışlık lastiklerinizi en uygun fiyatlarla bizde bulabilirsiniz Bridgestone’un ürettiği 4 adet kaliteli tekere Danimarka’nın en iyi fiyatına sahip olabilirsiniz: 175-65-14 ...........kr. 1.500,185-65-15 ...........kr. 1.600,195-65-15 ...........kr. 1.600,205-55-16 ...........kr. 2.000,205-60-16 ...........kr. 2.000,205-65-16c .........kr. 3.000,-

225-55-16 ...........kr. 2.100,225-45-17 ...........kr. 2.700,225-50-17 ...........kr. 2.600,235-60-17 ...........kr. 3.700,235-65-17 ...........kr. 3.700,245-45-17 ........... kr. 2600,-

ALLE PRISER MED MOMS OG MONTERING - GRATIS LAPNING.

YETKİLİ

dæk!

BAYİSİ ©Moving Media ApS

4-HJULS UDMÅLING Hvis du køber dæk hos os, koster sporing kr. 375,- med moms. Hvis ikke du køber dæk hos os, koster sporing kr. 550,- med moms.

Tlf. 63 12 12 13 AUTO - PLADEVÆRKSTED

/

TAHSİN ÖCAL

Akut-nødopkald tlf. 27 12 12 13

Hvidsværmervej 163-165 • 2610 Rødovre • www.eco-steam-auto.dk Åbent: Man-fre kl. 8:00-16:30 • Lørdag kl. 9:00-14:00 • Helligdage kl. 9:00-14:00


14

OCAK 2016

Elif Doğan, 3 Müslüman öğrenciye burs veriyordu PARIS’TE, IŞİD’IN DÜZENLEDIĞI SALDIRILARDA YAŞAMINI YITIREN 129 KIŞIDEN BIRISI OLAN TÜRK KIZI ELIF DOĞAN ILE ILGILI YASAL PROSEDÜRLER SÜRDÜRÜLÜRKEN, BANKA KAYITLARINDAKI BIR GERÇEK ORTAYA ÇIKTI. HABER MERKEZİ

Paris’te, IŞİD’in düzenlediği saldırılarda yaşamını yitiren 129 kişiden birisi olan Türk kızı Elif Doğan ile ilgili yasal prosedürler sürdürülürken, banka kayıtlarındaki bir gerçek ortaya çıktı. 2 bin Euro maaş alan Elif’in, bunun 4’te biri olan 500 Euro’yu, her ay Senegal’de üniversite eğitimi gören 3 Müslüman öğrenciye gönderdiği belirlendi. Müslümanlar adına hareket ettiğini ileri süren IŞİD militanlarının öldürdüğü Elif’le ilgili bu gerçek, ailesine hüzünlü gurur yaşattı. İzmir’de oturan baba Kemal Doğan, Fransa’nın kızı için vereceği tazminatı da, yine burs olarak yoksul öğrencilere dağıtacaklarını açıkladı. Fransa’nın Paris kentinde 14 Kasım’da IŞİD militanlarının düzenlediği üç ayrı saldırıda 129 kişi yaşamını yitirdi, 352 kişi de yaralandı. Saldırılarda Türk asıllı Belçika vatandaşı Elif Doğan da erkek arkadaşıyla birlikte kafeteryada oturduğu sırada hayatını kaybetti. Elif’in, çalıştığı şirketten aldığı 2 bin Euro’luk maaşının 4’te biri olan 500 Euro’yu, her ay düzenli olarak Senegal’de üniversite eğitimi alan 3 Müslüman öğrenciye eğitim bursu olarak gönderdiği ortaya çıktı. Lise yıllarında da Senegal’e gidip çeşitli kurumlar adına burada Fransızca dersleri veren Elif’in bu yardımlarından haber-

siz olan ailesi, üzüntü ve buruk gururu bir arada yaşadı. Baba Kemal Doğan, Fransa’nın vereceği tazminatı da ihtiyacı olan öğrencilere burs olarak dağıtmaya karar verdi. Aile ayrıca kızlarının Belçika’daki arkadaşları aracılığıyla da vakıf kuracak. Vakıf, yoksul öğrencilere burs verecek. Bunu arkadaşlarının bile bilmediğini belirten Baba Kemal Doğan, “Müslüman lıktaki, ’Bir elin verdiğini diğeri bilmemeli’ kuralına uygun hareket etmiş. Kızımın bu yaptığı sadece Müslümanlıkla ilgili değil, yardım ettikleri Hıristiyan da olabilirdi,

Budist veya Musevi de olabilirdi. Burada önemli olan hümanist, yaklaşım. İnsanlık, insani yan önemli. Bizler de kızım adına

küçük bir vakıf kuracağız. O zaman bu yardımları daha organize ve sürekli hale getirmiş olacağız" diye konuştu.

Christian Mork’tan hükümete anlamlı tepki DANIMARKALI ÜNLÜ YAZAR CHRISTIAN MORK, ÜLKEYE SIĞINAN MÜLTECILERIN TAKILARINA EL KOYULMASINI ÖNGÖREN BIR KANUN TEKLIFI HAZIRLAYAN HÜKÜMETE BÜYÜKANNESINE AIT BIR YÜZÜĞÜ ENTEGRASYON BAKANI INGER STÖJBERG’E GÖNDEREREK TEPKI GÖSTERDI. HABER MERKEZİ

Danimarka’da hükümetin ülkeye sığınma talebinde bulunan mültecilerin takılarına el koyulmasını öngören kanun teklifi dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Danimarkalıların da tepkisini çekti. Söz konusu kanunu zalimce bulan birçok kişi tepkisini değişik şekillerde ifade etti. Danimarkalı ünlü yazar Christian Mork tepki gösterenlerden biri. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yaşayan Mork kanuna son derece çarpıcı bir şekilde tepki gösterdi. Mork Entegrasyon Bakanı Inger Stöjberg’e gönderdiği tepki mektubuna büyükannesine ait bir yüzüğü de ekledi. Tepkisini sosyal paylaşım sistesi Facebook üzerinden de paylaşan Mork kısa sürede çok sayıda kişinin desteğini aldı. Ünlü yazar mektubunda ise; kendi atalarının da Danimarka’ya Rusya’dan sığınmacı olarak geldiğini belirterek, ‘‘Kesin olarak bildiğim kadarı ile büyükannem Danimarka’ya girerken, kıymetli eşyalarını yetkililere teslim etmesi istenmemişti. Böylesine aşağılayıcı bir uygulama ile karşılaşacak olanları düşünerek, size büyükannemin yüzüğünü gönderiyorum’’ ifadelerine yer verdi.

Diğer taraftan Danimarkalı yazara başta aşırı sağcılar olmak üzere hükümet yanlısı bazı çevreler de tepki gösterdi. Çok sayıda tehdit yorumu almasının akabinde

Mork Facebook’taki paylaşımını kaldırmak zorunda kaldı. Danimarka’da hükümetin ülkeye sığınan mültecilerin takılarına el koymaya ha-

zırlandığı haberi dünyada büyük yankı bulmuştu. Söz konusu haber birçok uluslararası medyada yer almış ve Danimarka değişik ülkeler tarafından sert bir şekilde eleştirilmişti.



16

OCAK 2016

BU SANA YAKIŞIYOR MU

DANIMARKA? Danimarka’da hükümetin mültecilerin takılarına el koymak için hazırladığı kanun teklifi geçtiğimiz günlerde uluslararası gazetelere konu oldu. Birçok gazete söz konusu kanun teklifini Nazi dönemini çağrıştırdığını yazdı. İnsan sormadan edemiyor: Değer miydi Danimarka? Ülkeye sığınan mülteci sayısını azaltmak için kendini bu kadar küçültmeye değer miydi? EMRE OĞUZ

Danimarka ekonomisinin 2015 yılında yüzde 1,9 büyümesi bekleniyor. 2016 yılı için büyüme beklentisi ise yüzde 2,3’ün üzerinde. 2011 ile 2014 arasında alınan ekonomik tedbirler işe yaradı. Ekonomide işler rayına girmiş gözüküyor. Ülkede halihazırda kişi başına gelir 46 bin 255 Dolar. Ortalama aylık net maaş ise 3,500 Euro civarında. Birçok Avrupa ülkesi için bile bu rakamlar hayal edilenin bile çok üzerinde. Ülkede işsizlik 2014 rakamlarına göre yüzde 5’in altında. Ve giderek düşüyor. Ve bu haldeki bir Danimarka ülkeye gelen mültecilerin takılarına en koymayı planlıyor. İnanılır gibi değil. Danimarka’nın halihazırda yapılan birçok araştırmada dünyanın en mutlu ülkelerinden biri seçilmesinde yukarıdaki rakamların payı çok büyük şüphesiz. Ekonomik gelişme olmadan sosyal hayatın tekamülü mümkün değil maalesef. Ancak; bu haldeki bir Danimarka’nın ülkeye sığınan mültecilerin şahsi takılarına el koymayı planlaması hiç bir şekilde kabul

edilemez birşey. Herşeyden önce bu temel insan haklarına aykırı birşey. Zaten ülkelerinde yaşanan savaşlar nedeniyle hayatı altüst olmuş insanların elinde kalan son değerli eşyalarına el koymayı hangi insani kanunla izah edebilecekler çok merak ediyorum. Söz konusu kanun teklifi mevcut haliyle parlamentodan geçip yasalaşır mı bilmiyorum. Ancak bildiğim birşey var. Mültecilerin haklarını savunmayı göze alacak uluslararası bir hukuk firması ilerde ziynet eşyalarına el koyulan bütün mültecilerin zararını faiziyle birlikte Danimarka devletinden tahsil eder. Söz konusu kanun teklifine sadece sağ bloğun partileri değil parlamentodaki bütün partiler destek verse de değişmez bu. Öte yandan söz konusu kanun teklifiyle ilgili haberler geçtiğimiz hafta birçok uluslararası medyada çıktı. Birçok gazete Danimarka’nın hazırladığı kanun teklifinin Nazi dönemini çağrıştırdığını söyledi. Bir dönem Nazi Almanyası tarafından işgal edilen Danimarka’nın düştüğü hali görüyor musunuz? Nazilerle karşılaştırılır hale geldi. Ülkenin yaşadığı imaj kaybından doğan zarar mültecilerden elde edilecek geli-

rin en az 100 katı daha fazladır herhalde. Ancak mevcut hükümette bunu düşünebilecek kimse kaldı mı bilmiyorum. Liberal Parti (Venstre) DF tarafından zehirlenmiş durumda. Danimarka’nın gelişmesinde ve büyümesinde önemli katkıları olan Liberal Parti gitmiş yerine altına imza attıkları neredeyse her kanun maddesi ile Danimarka’yı biraz daha insan haklarından ve uluslararası standartlardan uzaklaştıran Danimarka Halk Partisi (DF) gelmiş. Liberal Parti’nin başkanı Lars Lökke Rasmussen değil de Kristian Thulesen Dahl var sanki. Inger Stöjberg’in ‘liberal’ bir partinin bakanı olduğuna aklı başındaki hangi siyaset bilimci inanabilir. Partinin önde gelen isimlerinden Jens Rohte’nin geçtiğimiz hafta içerisinde mülteci politikasına isyan ederek istifa etmesi ve Radikal Parti’ye (B) geçmesini iyi analiz etmek gerek. Danimarka’da bazı gazetelerin mültecilere yönelik yürüttüğü karalama çalışmalarına rağmen ülkede aklı başında herkesin mültecilerin takılarına el koyarak ciddi bir gelir elde edilemeyeceğinin farkında olduğunu düşünüyorum. Bakmayın bazı haberlerde mültecilerin sürekli son model

akıllı telefonlarla aslında çok zenginmiş gibi gösterilmesine. Aralarında birkaç tane durumu nispeten iyi aile olsa da Suriyeli mülteciler genel itibariyle perişan halde. Öyleyse bu kanun teklifinin arkasında yatan neden ne? Bana sorarsanız Danimarka’da hükümetin mevcut politikası mültecilerin ülkeye gelmesini engellemek. Hatırlarsanız bunun için daha önce Türkiye başta olmak üzere bazı ülkelerde reklam kampanyaları bile yapmışlardı. Bu kampanyalara milyonlarca kron harcanmıştı. Takılarına el koyulmasını öngören kanun teklifleriyle mültecilerin gözünü korkutmak ve Danimarka’ya iltica etmelerini engellemek istiyorlar. Çünkü iltica etmeye karar veren bir mülteci karşısında yapabilecekleri hiç birşey yok. Ona bakmak zorundalar. Biz ‘mesele uluslararası medyaya konu oldu, Danimarka’nın imajı zarar gördü’ derken eminim hükümette birileri de göçmenlerin ülkeye gelmesini engellemek için amaçlarına ulaşmış olmanın keyfini sürüyordur. Ancak yine de sormak istiyorum: Değer mi Danimarka? Ülkeye sığınan mülteci sayısı biraz daha azalsın diye kendini bu kadar küçültmene değer mi?


OCAK 2016

Ne dersiniz? Danimarka’da son dönemde hayata geçirilen sert yasalar göçmen kökenlilerin tepkisine neden oluyor. Sık sık şikayet mesajları alıyoruz bu konuda. Biz ise bu sayımızda farklı birşey yapalım dedik ve okuyucularımıza şunu sorduk: Sizce Danimarka’nın ya da Danimarka’da yaşamanın en güzel yanı nedir? Ne Dersiniz?

Sami Küçükakın

Bence Danimarka’nın en güzel yanlarından biri hayatın hangi aşamasında olursanız olun, eğitim almak ve kendinizi geliştirmek için bir yolun bulunmasıdır. Eğitim için her zaman bir yol vardır burada. Sistem ona göre ayarlanmış çünkü. Bu çok güzel birşey. Hangi yaşta olursanız olun eğitiminize devam edebilirsiniz. Yeter ki isteyin. 60 yaşında dahi olsan. Benim zamanım geçti sözü Danimarka’da geçerli değil. Dilediği zaman insan eğitim alıp meslek hayatına geçebilir. Bence bu ülkenin en güzel yanlarından bir tanesi bu.

Bana göre bu ülkenin en güzel yanı sosyal imkanların çok güzel olması. Yani devletin verdiği ve yabancılar da dahil herkesin almaya hakkı olan sosyal imkanlar insanı rahatlatıyor. Hem psikolojik olarak hem de maddi anlamda insanı rahat hissettiriyor kendini. Mesela insanda, “işimi kaybedersem ne olacağım, aç mı kalacağım, sokakta mı kalacağım” korkusu olmuyor. Miktarı az olsa bile öğrencilere verilen SU bursu çok büyük bir olay. Türkiye’de burs ararken çektiklerimizi biliyoruz. Hüsam Efe

Albertslund, Eğitimci

Ömer Ağırman

Kopenhag, Öğrenci

Doğan Özçelik

Rodovre, İşadamı

Kopenhag, Fizikçi

Danimarka’nın dünyanın birçok ülkesinden daha iyi olduğuna inanıyorum. Dünya üzerinde daha iyi bir toplum oluşturmak için elimizden geleni yapmamız gerek. Örneğin; refah, uyum ve özgürlük ön planda olmalı. Tüm sorunların çözülmesi için her birey dürüst, saygılı ve güvenilir olmalı. Bu örnekler aslında Danimarka’yı Danimarka yapan özellikler. Çocuklarımız bizim için çok önemli. Çocukların toplum içerisinde herkes gibi eşit ve özgür hissetmesi gerekiyor. Danimarka’da bu mümkün. Danimarka’nın sosyal imkanları ve yaşam kalitesi diğer ülkelerden daha ilerde.

Benim için Danimarka çok güzel bir ülke. Çünkü kültürümü, dinimi rahat bir şekilde yaşayabiliyorum. Her iki kültürü birden yürütebilmek ve onlarla birleşik bir şekilde entegre olmak çok hoş bir duygu. 1997’de iş hayatımda yaşadığım bir olayı paylaşmak isterim. İlköğretim yardımcısı olarak işe başladığımda öğretmenler odasında bana başörtülü olduğum için birkaç kişiden tepki geldi. O sırada yönetime gidip durumdan şikayetçi olduğumu belirttim ve sonrasında o insanlar uyarı aldı. Yönetim kurulu da açıklama yaparak bu ülkede herkesin dilediği kıyafetle çalışabileceğini vurguladı. Ben 36 yıldır Danimarka’da yaşıyorum, Danimarka vatandaşıyım ve heryere başörtümle girip çıkabiliyorum.

Danimarka iş yapmak isteyen herkesin çalışıp başarılı olabileceği bir ülke. Burada iyi bir fikrin varsa ve çalışırsan amacına ulaşırsın. Birçok ülkede insanlar çok çalıştıkları halde istedikleri gibi bir hayat yaşayamıyorlar. Burada böyle birşey söz konusu değil. İş dünyası yeteneğin kıymetini bilir. Gelirler birçok ülkeye göre daha adil. Ayrıca Danimarka her alanda refahı yakalamış bir ülke. Bence Danimarka’nın en güzel tarafları bunlar.

Danimarka’nın en güzel yanı ülke olarak çok mükemmel bir sisteminin olması. Güçlü bir hukuk sistemi var burada. Ülke içerisinde o sistem güçlü olduğu için insan bu ülkede kendini huzurlu ve güvenli hissediyor. Hukuk ve huzur olmadan insan kendini huzur içerisinde hissedemez. Benim için en önemli olan şey budur. Burada bir sorunun olduğunda bu sorunu hukuk devleti sınırları içerisinde çözebilirsin. Bu çok değer birşey.

Aysel Uçar

İshoj, Pedagog

Smail Liçina

Taastrup, Eğitimci

17


18

OCAK 2016

HÜSEYİN ARAÇ huseyin@bahar.dk

Geç kalmadan Danimarka’ya gelen yabancıların sayısında hatırı sayılır bir artış var ve bu artış gün geçtikçe devam ediyor. Ortadoğu’dan, Uzakasya’dan ve Afrika’dan insanlar kendilerine ve ailelerine daha iyi bir gelecek sağlamak için canını bile tehlikeye atarak Avrupa’ya ve Danimarka’ya gelmek istiyor. Bu göçü önlemek için Avrupa Birliği (AB) çare arıyor. İsveç sınırlarını kapadı. Norveç sınırlarını kapadı. Başka ülkeler tel örgüler çekti. Kendim de 1970’lerin ortalarında Danimarka’ya gelen bir yabancı olarak bu insanların, cabalarını, mücadelelerini anlıyor ve anlayışla karşılıyorum. Ama sayı arttıkça ve gelen insanların birçoğu eğitimsiz olduğu ve kalifiye işlerde çalışmaları mümkün olmadığı için geldikleri ülkede sorun yaşayacakları ve ekonomik sorunlara yol açacakları da bir gerçek. Her konuda olduğu gibi bu konuda da suistimaller, hileler, hurdalar olduğunu duyuyor, dinliyor ve okuyoruz. Gerçekten de hayatları tehlikede olan insanlar olduğu gibi bunu fırsat bilen “uyanıkların” da bulunduğunu görüyoruz. Bunların içinde; hırsız, yolsuz hatta Suriye'de ve başka ülkede terör olaylarına ka-

rışmış insanların da olabileceği bir gerçek. Her ülkenin uluslararası toplum karşısında bazı sorumlulukları olduğu gibi kendi ülkesine ve de insanlarına karşı da bazı sorumlulukları vardır. Sosyal ve ekonomik olarak kaldıramayacağı yükün altına girmemeli bir ülke. Ülkemize gelen insanların kimler olduğu, niyetlerinin ve beklentilerinin neler olduğunu iyice inceleyip öğrenmemiz lazım. Çalışabilecek, eğitim alabilecekleri bir entegrasyon sistemi belirleyip toplum yaşantısına kazandırmamız gerekir. Danimarkalı yetkililer bu insanları sadece kurslara ve ücretsiz deneme işlerine göndermemeli. Şimdiye kadar birçok insan bu şekilde pasifleştirildi ve hasta edildi. Gelenler de nasıl olsa paçayı Avrupa’ya attım, çalışmamama, okumama gerek yok düşüncesine kapılmamalıdır diye düşünüyorum. Bir insanın kimliğini, benliğini, kendini geçindirme ve geleceğini kazanma duygusunu elinden alırsanız bu insan pasif olur. Ne kendisine ne de yaşadığı topluma faydası olur o zaman. Bunu bazılarımız yaşadı. Hiçbir anlamı ve hedefi olmayan kurslara tabi tutularak, işsiz öğretmenlere iş, işsiz peda-

goglara iş sağladık. Daha sonra ise ruhsal sorunlar yaşadığımız için psikologlara iş ürettik. Neticede bunun bize ne faydası oldu? Toplumdaki yerimizin ve konumumuzun yükselmesini sağladı mı? Doğrusu söyleyecek olursam bu içimizde bazılarının da işine geldi. İşi deliliğe vurarak ve de hasta rolü yaparak işten, okuldan kaytarmaya veya erken emekli olmaya kadar götürdük bu suistimali. Peki, genç bir insanın hedefi, planı ve çocuklarına, ailesine iyi bir örnek olması böyle mi olur? Hayır. Alsa! Bilim adamlarının yaptığı araştırmaya göre; çalışan, aktif bir yaşamı olan insanlar boş gezen, sosyal yaşamı kötü olan, hayatta; hedefi, planı, programı olmayan kişilerden 10 sene daha fazla yaşıyor. Hem de daha sağlıklı, dinç oluyorlar. Bir de olanaklara, imkanlara bakalım. Birçoğumuz yıllardır bu ülkede yaşıyoruz. Bundan 20 sene önce bize verilen, sunulan olanaklarla şimdikiler aynı mı? Tabiki hayır! Örneğin; Danimarka vatandaşlığına geçin diye polisten, resmi makamlardan ve iş arkadaşlarımızdan istekler gelirdi eskiden. Bizimkilerin birçoğu bu teklife hayır diyordu. Memlekette evim var; malım var, sonra ben burada kalıcı değilim ki, vatandaşlığı ne yapacağım diyerek naz yapar, vatandaşlık için müracaat bile etmezdik. Peki ya şimdi? Şimdi neredeyse Danimarkalılardan daha iyi Danimarkaca bileceksin ayrıca bir sürü ilave şartı da yerine getireceksin ki sana vatandaşlık versinler. Değerli okuyucularım, ben yazılarımı kimseye akıl vermek veya kimseyi tedirgin etmek için yazmıyorum. Sadece kendi değerlendirmelerimi ve uyarılarımı yapıyorum. Bunları tecrübelerime dayanarak ve toplumdaki gelişmeleri yakından takip ederek yapıyorum. Uyarılarımda da şimdiye kadar hep haklı çıktım. Birçok değerli okurum da bu konuda yazılarımı ve yorumlarımı takdir etti, ediyor. Onun için de ayrıyeten sizlere teşekkür ederim. Yazımın başında belirttim. Danimarka’ya başka ülkelerden insanlar geliyor ve

gün geçtikçe sayıları artıyor. Bu insanların birçoğu daha az ücretle, daha zor şartlarda çalışmaya hazır. Örnek isterseniz işte Polonyalılar, Bulgarlar, Litvanyalılar… İş imkanları azaldığı gibi eğitim imkanları da kısılıyor. Eskiden her istediği liseye üniversiteye girebilen gençler bundan sonra daha da zor şartlarla karşılaşacaklar. Çalışmadan eğitimini, geçimini sağlayan, yani sosyal yardım ve hastalık parası ve emeklilik maaşı ile geçinenlerin gelirleri gün geçtikçe kısılıyor. Bunu kendileri de hissediyor herhalde. Hükümet yüksek kazançlılara, şirketlere vergi indirimine giderken, sosyal yardımları, işsizlik paralarını, emeklilere yapılan yardımları kesmeye başladı. Bu bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. İstatistik Dairesi’nde yapılan son açıklamada Danimarka’da sosyal yardım alan karı kocaların yüzde 68’inin yabancı kökenli olduğu ifade edildi. Bu şu anlama geliyor. Bu yüzde 68’in aldığı yardımları daha da kısmak hükümetin iştahını kabartacaktır. Çünkü bu kesimdeki insanların birçoğu haklarını arayacak ve geri almak için mücadele edecek durumda değiller. Zaten bu kısıtlamalara şu anda da başlanıldı. Yüksek ev kirası ödeyenler, geçimini sağlamakta zorlanıyorlar. Ama kimseden ses seda çıkmıyor. Değerli okuyucularım herşey para değil ama para da yerine göre çok gerekli. Belki sizler şimdiye kadar durumu idare ettiniz ama peki ya çocuklarınız, torunlarınız? Evet bizlerin en değerli varlıkları olan ailemizin, ülkemizin, dünyamızın geleceği olan çocuklarımıza iyi bir eğitim, iyi bir meslek, rahat bir gelecek sağlamak için elimizden gelen tüm çabayı gösterelim. Hem de geç kalmadan. Hem de fırsat eldeyken. Yoksa fırsatlar geçer gider, biz çok geç kalırız. Rahmetli babam derdi ki; çeşme akarken testini doldur, fırsat varken işini bitir. Hoşça ve dostça kalın. Türkiye’den selamlar.

Mülteci kanuna tepki gösterdi:

JENS ROHDE LIBERAL PARTI’DEN ISTIFA ETTI Liberal Parti’nin (V) önde gelen isimlerinden biri olan Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Jens Rohde, partisinin sert mülteci politikasına tepki göstererek istifa etti. Rohte Radikal Parti’ye (B) katıldı. HASAN CÜCÜK, KOPENHAG

Azınlık hükümeti Liberal (Venstre) Parti’de sular bir türlü durulmuyor. 18 Haziran’da yapılan genel seçimlerden sağ blokun en büyük partisi olma özelliğini aşırı sağ Danimarka Halk Partisi’ne (DF) kaptırarak 3. parti olarak çıkan Liberal Parti’nin azınlık hükümetinde DF’in etkisinde kalmasına parti içinden tepkiler devam ediyor. Özellikle Entegrasyon Bakanı Inger Stöjberg’in mülteciler konusundaki politikasını liberal değerlerle bağdaştırmayanların sayısı giderek artıyor. Liberal Parti’den milletvekili adayı olan Kaare Traberg Smidt ve Michael Jellesmark’in partinin yabancılar politikasından rahatsız olup istifa etmesinin ardından, partinin önemli ismi Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili Jens Rohde’nin istifası şok etkisi yaptı. Azınlık hükümeti Liberal (Venstre) Parti’nin önemli ismi Jens Rohde, partisinin yürüttüğü sert mülteciler politikasını tepki göstererek istifa etti. Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili ve Liberal Parti AP grup

başkanı olan Rohde, politik yaşamını Radikal Parti’de devam ettireceğini açıkladı. Partisinin son dönemde yürüttüğü Avrupa Birliği ve mülteciler politikasına sert eleştiler yönelten Jens Rohde, Liberal Parti’nin aşırı sağ Danimarka Halk Partisi’ne (DF) benzemesini kabul etmesinin mümkün olmadığını söyledi. Kristian Jensen’in parti başkanı olması için 1,5 yıl önce kampanya yaparken argümanının giderek ‘DF’in light’ hali oluyoruz olduğuna işaret eden Rohde, ‘Geçtiğimiz günlerde kabul edilen yeni mülteciler yasası maddelerinin Liberal Parti’nin ürünü olacağını hayal bile edemezdim’ dedi. DF’in politikasının ‘meşru’ olduğuna işaret eden Rohde, ‘Ancak benim anlamadığım Liberal Parti olarak biz neden DF’i örnek alıyoruz’ diye konuştu. Rohde, hükümetin mülteciler politşkasının sorun çözmeye yönelik olmadığına işaret ederek, inandığı değerler adına partiden ayrıldığını ifade etti. Politik yaşamına Radikal Parti’de devam edeceğini açıklayan Jens Rohde, Liberal Parti’de önemli görevlerde bulundu. 1998-2006 arasında milletvekilliği yapan Rohde, 2001’den itibaren partisinin poli-

tik sözcülüğünü yaptı. 2007’de politikayı bırakıp TV2 Radyo’nun direktörü olan Rohde, 2009’da tekrar politikaya dönerek partisinden AP’ye seçilen Rohde, 2014 seçimlerinde AP’ye listebaşı olarak seçilmeyi başarmıştı. Jens Rohde’nin politik yaşamını Radikal Parti’de devam ettirecek olmasını mutlulukla karşılayan Radikal Parti Lideri Morten Östergaard, ‘Hem AP bir milletvekili kazandığımız için hem de Jens Rohde gibi değerli bir ismim partimize katılmasından dolayı mutluyum. Ancak asıl mutluluğum Rohde’nin isti-

fa gerekçesidir. Danimarka, uluslararası bir bakış açısıyla, mülteciler sorununu rahatlıkla çözer’ diye konuştu. Jens Rohde’nin istifasını değerlendiren Liberal Parti başkan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kristian Jensen, istifa eden arkadaşının eleştilerinin haksız olduğunu ifade etti.


UZUN ZAMANDAN BERI BEKLENEN HELAL VE ALKOLSÜZ AILE RESTAURANTI

Kahvaltı tabağı / Günün çorbası / Izgara çeşitleri Beyzade özel menüler / Pideler / Burger çeşitleri / Tatlılar Menümüzün tamamını www.beyzade.dk adresinde bulabilirsiniz.

Sabah 10.00’da başlayan özel kahvaltı tabağıyla, limitsiz içecek ve eşsiz yemeklerimiz ile akşam 22.00’a kadar hizmetinizdeyiz!

Beyzade Restaurant • Gammelkongevej 9, 1610 København V • Tel. 33 33 73 73 Açılış saatlerimiz her gün 10.00 - 22.00 • www.beyzade.dk

© Moving Media ApS

Osmanlı motifleriyle dizayn edilen restaurantımızda dinlendirici müzik eşliğinde ve egzotik bir atmosferde lezzetli yemeğinizi yerken geçmişe doğru bir yolculuk yapmaya ne dersiniz?


20

OCAK 2016

ODENSE DENINCE AKLA ILK OLARAK DÜNYACA ÜNLÜ MASALCI HANS CHRISTIAN ANDERSEN GELIYOR. ŞEHIR ILE ÖZDEŞLEŞEN ANDERSEN ADI VE HATIRASI ITINALI BIR ŞEKILDE KORUNUYOR. HASAN CÜCÜK, ODENSE

Televizyonun siyah- beyaz ve tek kanal olduğu 1980’li yıllarda Perşembe akşamları ekran başındaki en büyük eğlencemiz ‘Andersen’den Masallar’ olurdu. Danimarkalı dünyaca ünlü masal yazarı Hans Christian Andersen’in yazdığı masallar çizgi film olarak evlerimize misafir olurdu. Kurşun Asker, Kibritçı Kız, Denizkızı, Çirkin Ördek Yavrusu, Kralın Elbiseleri ve onlarca masalını ilgiyle seyrederdik. Yıllar sonra Danimarka’ya geldiğimde Andersen hakkında daha fazla bilgi sahibi oluyordum. Odense adeta Andersen ile özdeşlemiş bir şehir. 2 Nisan 1805’te Odense’de doğan Andersen, şehrin dünya çapında bir markası olmuş durumda. Ayakkabıcı bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Andersen’in doğduğu eve doğru yöneldiğimizde tarihi bir yolculuğa çıkmış gibi hissine kapılıyoruz. Ünlü yazarın anısına doğduğu sokaktaki tarihi doku aynen korunmuş. Rengarenk evlerin bulunduğu sokakta ilerlerken yazarına sahip çıkmanın nasıl bir şey olduğunu anlıyorsunuz. Zira, Andersen’in doğduğu sokak Odense’nin tam merkezinde bulunuyor. Ranta kurban edilmemiş. Andersen Müzesi’nden adımımızı içeriye attığımızda ilk olarak karşımıza 1800’lü yılların başında dünyanın hali çıkıyor. Andersen’e ait her detay titizlikle müzede yer alıyor. Örneğin İspanya seyahati sırasında

aldığı bir puroyu görmek bile mümkün. Hayatının kronolojik sırasına göre düzenlenmiş herşey. En çok eserlerini yazdığı not defterleri karşımıza çıkıyor. Yazara ait özel eşyalar açıklamalarıyla birlikte vitrinde yerini alıyor. Andersen, 1831-73 arasında onlarca yurtdışı şeyahatinde bulunmuş. 42 yıla sığdırdığı bu yolculuklarından biride Osmanlı Devletineyapılmış. Andersen’in Osmanlı’dan aldığı vize müzede

yer alıyor. Yine müzede Andersen’in yazdığı masalların canlandırıldığı bölümler ve yazarın hayatı ile eserlerini gösteren cep sinema bulunuyor. Andersen’in eserleri tam 160 dile çevrilmiş bulunuyor. Müzenin kütüphanesinde 160 dilde Andersen eserleri sergileniyor. Andersen’in doğduğu ev müzeyle iç içe bulunuyor. Evde o dönemde kullanılan eşyalar bulunuyor. Babasının ayakkabı yaparken kullandığı kalıplar ve aletler yer alıyor. Evde eşya adına fazla bir şey yok. Babası Hans Andersen, aristokrat köklere sahip olduğuna inanan, okumuş, fakir bir ayakkabıcı. Annesi Anne-Marie ise çamaşırcıdır. Andersen, okuması olmayan annesini romanlarında ve 'Hun duede ikke' adlı masalında anlatacaktır. Annesinin zamanla yatalak olduğu ve yardımsever bir ailenin evinde öldüğü söylenir. İyi bir öğrenim görmemiş Andersen. 1816'da babası ölünce, çalışmak zorunda kalmış. Kısa bir süre, dokumacı ile terzi yamaklığı yapmış, ayrıca bir tütün fabrikasında çalışmış. Andersen on dört yaşındayken şarkıcı, dansçı ve aktör olarak kariyer yapmak üzere Kopenhag'a taşınmış. Ancak bu yılları takip eden üç yıl, onu tiyatroya sokan destekçileri olmasına rağmen, büyük sıkıntılarla geçmiş. Andersen, Kraliyet Tiyatrosu'nun bir üyesi olmuş, ama sesi değişmeye başlayınca bırakmak

zorunda kalmış. 1822'de Kraliyet Tiyatrosu'nun yöneticilerinden bir hükümet görevlisi olan Jonas Colin, Andersen'e Slagelse'deki gramer okuluna girmesi için bir fırsat tanımış. Colin, Andersen için özel bir öğretim hazırlamış. Bu öğrenimi tamamlayan Andersen, Kopenhag Üniversitesi'ne giriş hakkı kazanmış. 1831'den itibaren Avrupa'da sık sık seyahate çıkmış ve bütün hayatı boyunca fırsat buldukça seyahat etmiş. Andersen, İsveç, İspanya, İtalya, Portekiz ve Ortadoğu hakkında kısa öyküler yazmış. Seyahatleri sırasında Paris'te Victor Hugo, Heinrich Heine, Balzac ve Alexandre Dumas gibi yazarlarla tanışmış. Andersen'in ünü 1835-1872 yılları arasında yazdığı masallar ve öykülere dayanır. Çocuklara Masallar 1835'de kitapçık formunda yayımlanır. Andersen her Noel'de yayımlanan ilk masallarında, çocukken dinlediği hikâyelere başvurur, ama yavaş yavaş kendi hikâyelerini de yazmaya başlar. 1837'de yayımlanan üçüncü ciltte, Küçük Deniz Kızı ve Kralın Yeni Giysileri de yer almaktadır. Andersen’in 156 tanınmış masalından yalnızca 12’si halk masallarından türetilmiştir. Andersen 4 Ağustos 1975’te Kopenhag’da hayata veda eder.



22

OCAK 2016

ARHUS VEST BAZAR’IN

ÇOK RENKLİ HİKAYESİ Danimarkalı işadamı Olav De Linde’nin eski bir fabrikayı elden geçirerek 1996 yılında açtığı Vest Bazar aradan geçen yıllar boyunca binlerce aileye ekmek kapısı oldu. Hem Danimarka’nın değişik şehirlerinden hem de Avrupa’nın değişik ülkelerinden sayısız müşteri ziyaret etti pazarı bugüne kadar. Restorandan markete hediyelik eşyadan elektronik eşyaya onlarca dükkana ev sahipliği yapıyor burası. İşte Vest Bazar’ın hikayesi…

EMRE OĞUZ, AARHUS

Renkler, sesler, kokular birbirine karışıyor pazarın içinde. Daha adımınızı pazarın içine atar atmaz sanki başka bir aleme dalıyorsunuz. Gezdikçe aklınızdan uçup gidiyor hala Danimarka’da olduğunuz. Bir köşede iş elbiselerini giymiş çayını içen ve Türkçe muhabbet eden iki esnaf diğer bir köşede kandurasıyla kahvesini içen mağripliler. Iraklılar, Suriyeliler, Somalililer kendi halinde… Birlikte birazdan pazarın bir köşesindeki küçük mescitte namaz kılacak ve Allah’ın kendilerine bahşettiği nimetler için şükredecekler. Namazdan sonra ya bir Türk restoranına girip döner yiyecekler yada bir Arap restoranında kuskusa kaşık sallayacaklar. Nihayet o curcunanın içinde işlerinin başına dönecekler. Bütün bunlar aşağı yukarı 11 bin metre kare kapalı alana sahip bu dev pazarda yaşanacak. Danimarkalı işadamı Olav De Linde’nin ticari zekasının ürünü olan Vest Bazar vaktiyle metruk bir fabrikaymış. Meslek lisesi öğrencilerine bu binada ders verilir karşılığında ise belediyeden bir miktar para alınırmış. 1996 yılında ise elden geçirilip küçük çaplı bir pazara dönüştürülmüş. Aradan geçen yıllar boyunca gördüğü ilgi

sürekli büyümesine neden olmuş pazarın. O küçük pazar şimdilerde 11 bin metreka-

gençlerin sebep olduğu hırsızlık olaylarından şikayet etti. Bu olayların hem Vest

re. Ve büyümeye devam ediyor. Daha bu yıl yeni bir oto pazarı açıldı.

Bazar’ın hem de bütün göçmenlerin imajını bozduğunu anlattılar. Bununla birlikte herşeye rağmen Danimarkalıların hoşgörüsünden bahsetmeyen ise neredeyse yok gibi. 9 yıldır Vest Bazar’da dükkan işleten Erdan Sarıkaya, ‘‘Dünyanın her yeniden gelen gıda, giyim ve kültürel malzemelerinin olduğu bir yer burası. Zaman içerisinde Danimarka’nın değişik şehirlerinden insanların gelip ziyaret ettiği bir mekan haline geldi. Otobüs gruplarıyla insanlar geliyor. Bu çok güzel birşey.’’ diyor.

Kimler gelmedi ki Vest Bazar’a… Bugüne kadar kimlerin yolu düşmemiş ki buraya; Danimarka Veliaht Prensi Fredrik, Prenses Mary, eski Başbakanlardan Anders Fogh Rasmussen, Helle Thorning Schmidt, sanatçılar, müzisyenler, oyuncular ve daha niceleri. Her gelen övgüyle bahsetmiş pazardan. Sadece ticari başarısından değil bölgede yaşayan göçmen kökenlilerin entegrasyonuna katkısından dolayı da takdir toplamış Vest Bazar. Ancak bununla birlikte bazı sıkıntılar da yaşanmıyor değil. Konuştuğum bazı esnaflar göçmen kökenli

Vest Bazar kaynaşma noktası... Vest Bazar sahiden de beynelmilel bir çarşı gibi. Görebilen için çok renkli bir kül-

tür havuzu. Danimarka için önemli bir katkı. 20 yıldır Vest Bazar’da bulunan Mustafa Demirezen’e göre ise burası bir kaynaşma noktası. ‘‘Burada Danimarkalılara kendi yemek kültürümüzü tanıttığımızdan dolayı mutluyum. Kendi mutfağımızı, kültürümüzü anlatma imkanı sağlıyor burası. Bugün Danimarka’da her yerde Türk ürünleri varsa bunda buranında etkisi olmuştur. Sadece Türkler değil diğer milletlerden insanlar da kendi kültürünü anlatıyor. Bir anlamda kaynaşma noktası burası.’’ diyor. Vest Bazar’ın en sevilen isimlerinden biri Kılıç Marketleri sahibi Mustafa Kılıç. Kendisi 1997 yılından bu yana Vest Bazar’da. Danimarkalıların hoşgörülü yaklaşımından şu sözlerle bahsediyor: ‘‘1997 yılından bu yana buradayız. Önce fırınımız vardı sonra market açtık. Müşterilerimizin yüzde 60’ı Danimarkalı. Çok memnunuz. Zaman zaman Arap gençlerin yaptıkları bazı olaylar oluyor ama onun dışında herhangi bir sıkıntı yaşamadık. Danimarkalılar sürekli hoşgörü ile yaklaştı bizlere. Bize dair birçok şeyi burası sayesinde tanıdılar onlar da.’’ Herşeye rağmen Vest Bazar’da çalışıp memnun olmayanlar da yok değil. Sultan Hediyelik dükkanında bulunan Fatih Öztürk onlardan biri. 11 yıldır Vest Bazar’da olduğunu belirten Öztürk, ‘‘Açıkası o kadar da memnun değilim. Önceden çok müşteri geliyordu ama azaldı artık. Sürekli olaylar oluyor. Çekiniyor biraz insanlar. Bir de ekonomik kriz var tabi. Etkiliyor.’’ diyor. ‘‘İnsan yeni bir ülkeye nasıl entegre olur?’’ Başta Suriyeliler olmak üzere 1 milyon mültecinin Avrupa’ya geldiği bugünlerde cevabı en çok merak edilen soruların başında geliyor bu. Akademisyenler, politikacılar bu soruya cevap arıyor. Çünkü önümüzdeki yıllarda karşı karşıya kalınacak toplumsal sorunun çözümü bu sorunun cevabında gizli. O yüzden bu soru hepimiz için çok önemli. Arhus Vest Bazar bu soruya cevap arayanlar için güzel bir başlangıç noktası olabilir.


N E D R E V E LAD HEL

! G I D L I T KOMME

BAU HOLMSTR

TAV EJ

GVE J

S VEJ

RIN

RAHR

EJ

RS VEJ

ÅBY

EDWIN RAH

EDWIN RAHR

S VEJ

HE J

RE

DA

LS VE

J

GUDRUNSVEJ ÅBY RINGVEJ

EJ

SVEJ

GUDRUN

SV

AL

ED

JR

ST CITY VE

INGASVEJ

SILKEBORGVEJ

EDITHSVEJ EJ

SILKEBORGV

EJ SILKEBORGV

EJ SV

J

TS VE

HOLS

LST

. HO

DR

HE

BAZAR VEST Edwin Rahrs Vej 32 8220 Brabrand Tlf: 86 25 42 11 DR.

EJ IDSV SIGR

LOU

Åbningstider Butikker: Tirs - Søn 1000 - 1800 Spisesteder: Tirs - Søn 1000 - 2100 EJ

SILKEBORGV

www.bazarvest.dk EJ

ISEV

Langt over 100 forskellige, individuelle forretninger byder på oplevelser fra det meste af kloden. Eksotiske spisesteder, tyrkiske og arabiske bagerier, mere end 1.000 m2 frugt og grønt marked, slagtere, orientalske købmænd og mange andre butikker med spændende non-food produkter og serviceydelser.

EDWIN

UPGÅRV

Alverdens nationaliteter, én bazar

BR

AB

RA

ND

SK OV V

EJ


24

OCAK 2016

Yozgat'tan Danimarka'ya

“GÖRÜLMEMİŞ”

BİR BAŞARI HİKAYESİ Doğuştan görme engelli olan Ferudun Kahraman’ın Yozgat’tan Danimarka’ya uzana hayat hikayesi başarılarla dolu. 13 yaşında bir çocuk olarak Danimarka’ya geldiği ilk günlerde kendi ifadesiyle ‘bunalımın eşiğindeydi’. Ancak sonrasında hayata öyle bir güçlü bir şekilde bağlandı ki; adını Danimarka tarihine ‘altın’ harflerle yazdırdı. İşte Ferudun Kahraman’ın ‘görülmemiş’ başarı hikayesi. EMRE OĞUZ

Sakıncası yoksa en baştan başlayalım isterseniz. Doğuştan mı görme engellisiniz yoksa sonradan mı oldu? Doğuştan görme engelliyim. 1980’de aile birleşimi ile Danimarka’ya geldim. 13 yaşındaydım. Görme engelli olduğumu burada öğrendim. Köydeyken kimse bana görme engelli olduğumu söylemedi. Burada ise farklı bir ortam vardı. Görme engelli biri olarak yaşadığınız köyden ayrılıp bambaşka bir ülkeye geldiniz. Zor olmadı mı? İlk zamanlarda görme engelli olduğumu kabullenmek benim için çok zor oldu. Ben diğer çocuklar gibi olduğumu zannediyordum. Herkes bakıp okurken bana dokunarak Braille ile (kabartma yazı) yazıyla okumak garip geldi. Bunu içime sindiremedim. Hala daha düzgün okuyamam. Sonra bana bastonla yürüyeceksin dediler. Bu herşeyin tuzu biberiydi zaten. Bu çok zoruma gitti. Yürümedim uzun süre. Sonra bir gün eve giderken tren yoluna düştüm. O zaman anladım ki; bana baston gerekiyor. Ancak hala bazen değneği kullanmadan yürüyorum. (Gülüyor…) Okul hayatınız nasıldı… Danimarka’ya gelince 4 yıl kadar İshoj’da kaldım. Sonra Hellerup’a yatılı okula gittim. Orada Danca’mı geliştirdim. Sonra Norveç’e tiyatro okuluna gittim. Ama tiyatrocu olamadım. Ben de çeşitli spor dallarıyla tanıştım. Spor maceranız böyle başladı yani. Peki sonrasında önemli başarılar elde ettiniz. 2000 yılında Sydney’da Olimpiyatlar’da altın madalya kazandınız. Anlatır mısınız nasıl oldu?

Benim tüketmem gereken bir enerjim vardı. Pedagoglardan biri beni bir hocaya götürdü. Orada bana “Goalball” öğrettiler. Çok hoşuma gitti. Sonra A milli takıma çağırdılar. Derken Sydney’e gittik. Bazı şeyleri anlatmak gerçekten çok zor. Yaşanması lazım. Maçta 1-0 geriye düşmüştük. Ama takım arkadaşlarıma güveniyordum. Neticede 6-1 galip geldik. Muhteşem bir duyguydu. İlk başlarda kazandığımızı biliyorduk ama bu başarıyı tam olarak algılayamıyorduk. 1 ay elimde madalya ile gezdim, sonra kendime geldim. Hala düşündükçe duygulanıyorum. Hayal dünyası gibi birşeydi. Geri dönünce nasıl karşılandınız… Havaalanında büyük bir törenle karşılandık. Televizyon ekipleri, insanlar vardı. Müthiş bir atmosferdi benim için. Peki Danimarka’da yaşadığınız süre boyunca yabancı kökenli olduğunuz için ayrımcılıkla karşı karşıya kaldınız mı? Sporcu arkadaşlarım arasında böyle birşeye asla şahit olmadım. Spor birleştirici oluyor. Ancak sokakta oluyor ufak tefek şeyler. Çok önemli değil bence.

Hiç düşündünüz mü; 13 yaşında Danimarka’ya gelmemiş olsaydınız hayatınız nasıl olurdu? Yine de böyle başarılar elde edebilir miydiniz? Evet açıkçası bunu düşündüm birkaç kez. Sanmıyorum. Gerek ülke olarak gerek aile yapısı olarak sanmıyorum. Çok zor olurdu. Neden? Ülke olarak zaten iyi durumda değildi. O zaman ki görme engellilerin durumu çok kötüydü. Şartları çok zorlamak gerekirdi. Aile olarak da şartları çok zorlayabileceklerini sanmıyorum. Türkiye’de görme engellilerin şartları ile Danimarka’yı karşılaştırırsanız ne dersiniz? Şimdi Türkiye’de bastonla gidiyorsun; bastonun üzerinden ya adam geçiyor, ya araba geçiyor ya da kaldırıma çarpıyorsun diz boyunda. Otobüs bir iki basamak. Bu tür zorluklar var. Öte yandan halk bilinçli ya da bilinçsiz yardım etmeye çalışıyor. Bu öne çıkıyor. Halk olarak yardım ediyorlar. Ama sokaklarda sorunlar çok büyük. O halde Danimarka’da olmaktan, Danimarka’da yaşamaktan mutlusunuz diyebiliriz. Evet, Ben Danimarka’yı seviyorum. Buraya alıcı gözüyle baktım ben. (Gülüyor…) Öyle olunca güzel taraflarını görebildim.

Hedefleriniz nelerdir? Goalball’ün yanı sıra kayak da yapıyordum ben. Sydney’dan sonra Goalball’ı bıraktım ve kayağa devam ettim. Önümüzdeki ay Amerika’ya gideceğim. Orada Michigan’da bir turnuva var ona katılacağım. En az bir dalda altın madalya kazanmak istiyorum. Öte yandan önümüzdeki ayın 15’inde Frederiksund’da bir masaj salonu açacağım. Son olarak görme engelli insanlara özellikle de gençlere tavsiyeleriniz nelerdir? Herşeyden önce vazgeçmesinler. Kendilerini bırakmasınlar. İnsanda bir kendine acıma duygusu vardır. Ona yenilmesinler. Devam etmek lazım. Boşverirsen dibe gidersin daima. Ama adım adım, santimetre santimetre de olsa mühim olan ileriye gitmek. Onun için mücadeleden vazgeçmemek… Kötü değil olumlu tarafında bakmak herşeyin... Feridun Kahraman’dan ibretlik bir hikaye Topal Timur, topal olunca artık demiş ben bir işe yaramam, krallığım çöktü gitti diye kendi kendine kahrolurmuş. Bu arada bir karınca görmüş. Karınca bunun yatağına tırmanır, geri düşermiş. Tırmanır, yolun yarısına çıkar geri düşermiş. Uğraşa uğraşa uğraşa yatağın üzerine çıkmayı başarmış. Topal Timur bakmış; “Bu karınca buraya çıkana kadar ne kadar uğraştı. Ben de krallığıma da devam ederim. Liderliğime de devam ederim.”


70 200 325

ORIENTERINGSAFTEN

14.01.2016 HØJE TAASTRUP

PRIVATE GYMNASIUM

HTPG tilbyder STX-uddannelse som giver adgang til videregående uddannelser på lige fod med andre gymnasier. Vi er et nyt gymnasium og derfor vil du være med til at starte skolens traditioner

Vi afholder vores årlige orienteringsaften for 2016 d. 14. januar kl. 19.30-21.00 Aftenen er for alle, der gerne vil opleve hvem vi er, hvad vi laver, og hvordan hverdagen på HTPG ser ud.

Studieretninger htpg.dk

info@htpg.dk

Erik Husfeldts Vej 2B, 2630 Taastrup

Den humanistiske studieretning med engelsk A, psykologi B og samfundsfag B. Den naturvidenskabelige studieretning med matematik A, fysik B og kemi B.


OCAK 2016

UTKU ÇUBUKÇU

26

diyor. 2017’de bağımsızlığının 100. yılını kutlayacak Finlandiya’ya dağ verme hakkında ise çok olumlu yorumlar var. Örneğin, Norveç Devlet Televizyonu’ndan bir sunucu fikrin çok hoş bir fikir olduğunu belirterek, tüm ülke çapında duyulmasını ve halktan tam destek almasını sağladı.

Telefonlarımızdaki Bluetooth Teknolojisinin İsmi ve Logosu Eski Danimarka ve Norveç Kralından Geliyor

İskandinavya'dan gevrek

958 – 970 yılları arasında Danimarka ve Norveç’e krallık yapan Harald Gormsson’un Bluetooth/ Blåtand lakabını aldığı üzerine farklı inanışlar var. İlk teori, Harald’ın hasta dişinin koyu mavi gözükmesi üzerine kurulu. Bir başka teori ise Harald’ın genelde mavi giymesi üzerine yazılmış. Kralın yaşadığı dönemde en pahalı renk olarak bilinen mavi, Harald’ın kraliyet zenginliğini belli etmek için en çok tercih ettiği renkmiş.

Danimarka’nın Müzik Dünyasındaki Başarısı Nordik ülkeler, dünya müzik endüstrisi için hem sanatçıları, yapımcıları ve bestecileri ile çok önemli bir coğrafya. Bugün dünya çapında en üst sıralarda yer alan yabancı parçaların arkasında Nordik isimler görmeye çok alıştık. 2015’te de bu durum değişmedi ve tüm dünyada en çok dinlenen parça, Danimarkalı şarkıcı MØ’nün, Major Lazer ile birlikte çalıştığı “Lean On” oldu. Hatta 2015’in en çok dinleneni ünvanının dışında müzik dinleme servisi olan Spotify’da, dünya çapında 526 milyon dinleme ile bugüne kadar en çok dinlenen şarkı ünvanını da aldı. İlk tekliklerini 2013’te çıkaran ve o zamanlar YouTube’un derin köşelerinde müzikseverleri bekleyen MØ 2014’te No Mythologies to Follow adını verdiği ilk albümünü yayınlamıştı. Albüm yayınlandıktan sonra 2 yıl içerisinde bu kadar önemli seviyeye gelmek, bağımsız müzik dünyasını adına çok büyük bir adım ve motivasyon. Çünkü Rihanna gibi dünyaca ünlü bir yıldızın, hit çıkarmak için 1 milyon dolara yakın para harcadığı endüstride, çok düşük bütçeler ile onları geride bırakabilmek çok büyük bir başarı.

Oh Land, Türkiye’de Daha Çok Dinleniyor

Danimarka’da Voice Junior yarışmasında koçluk yapan Oh Land, bilindiği üzere dünyaca ünlü Danimarkalı bir şarkıcı. 2008’de ilk çıkardığı albümden bu yana herkesin beğenisini toplayan Oh Land, dünyada en çok Türkiye’de seviliyor. İstanbul ve Ankara’da toplam 4 kere konser veren Oh Land’in biletleri hep tükendi ve hayranlarını bilet bulabilmek için konser alanında sıraya girdiğini gördük. Sosyal medya araştırmalarında ise Oh Land hakkında en çok Türkçe tweet atılıyor ve Google’da en büyük arama hacmine sahip ülke ise yine Türkiye.

Norveç, Finlandiya’ya Dağ Hediye Ediyor

Norveç‘te başlatılan bir kampanya, Finladiya‘nın bağımsızlığının 100. yılı şerefine, komşuya hediye dağ etmeyi amaçlıyor. Norveç‘in sınırını 200 metre içeri çekmesi ile Finlandiya‘nın en yüksek noktası olacak Halti dağını hediye edilmesini isteyen kampanya, halktan da çok büyük

ilgi gördü. Norveç’in toplam yüz ölçümünü çok az değiştirecek bu kampanya başarılı olursa, Finlandiya yeni bir dağa sahip olacak. Bir gazeteye röportaj veren, kampanyanın sahibi Bjørn Geirr Harsson, çok az toprak kaybederek, komşumuz için çok hoş bir hediye vermiş oluyoruz

Bluetooth’un amacı farklı elektronik cihazları birbirine bağlamak olan bir teknoloji. Bu nedenle de ismini Norveç ve Danimarka’yı birbirine bağlayan Harald’ın lakabı aynı zamanda bu teknolojinin ismi olmuş. Bluetooth’un meşhur logosu da Vikinglerin de kullandığı antik runik harflerinde Harald’ın H’si ve Bluetooth’un B’si ile oluşturulmuş.

Danimarkalı Ünlü Şarkıcı Fallulah’tan Kopenhag Rehberi

Danimarka‘nın en tatlı insanlarından birisi olan Fallulah‘a ile Kopenhag‘daki en sevdiği mekanlardan bazılarını sorduk. Kopenhag’ı bir de Fallulah gözünden gezmek isterseniz, önerdiği mekanlara uğramadan şehri terk etmeyin. Ayrıca bu rehberi okurken ve mekanları gezerken Fallulah’ın hiç eskimeyen şarkısı Give Us A Little Love ’ı dinlemeyi unutmayın! Yemek İçin: Kopenhag’da çok fazla güzel yemek var, o nedenle seçmek çok zor. Geçenlerde içinde tüm dünyadan farklı yemekler satan kamyonetler ile dolu yemek severlerin Mekke’si gibi bir mekan açıldı. Papirøen‘de (Kağıt Adası), suyun kenarında, kocaman bir hangarın içinde. Nyhavn’dan yürüyerek ya da deniz taksisi ile kolayca ulaşılabiliyor. Ayrıca bazen canlı müzik ve bit pazarı da oluyor. Kahve İçin: Tüm şehir küçük kahve dükkanları ile dolup taşıyor. Ben de büyük kahve zincirleri yerine Torvehallerne’daki Kent Kaffe Laboratorium ya da Coffee Collective gibi yerel dükkanlara gitmeyi tercih ediyorum. Torvehallerne, Nørreport istasyonunun ordaki kapalı yemek pazarımız. Mutlaka ziyaret edilmeli. Yazları dışarıda caz çalarken, insanlar şampanya barında keyif çıkarıyorlar. Şehirden Kaçmak İçin: Botanik bahçe, şehrin gizli cevheri gibi. Şehir merkezinde olduğu halde, orda yürüyüşe çıktığınızda başkentin yoğun hayatını unutuyorsunuz. Kocaman cam seralar çok güzel ve görülmeye değer çok farklı bitkiler var. En İyi Manzara: Tivoli Bahçeleri’nde Det Gyldne Tårn‘a binmek, 9 saniye boyunca harika bir şehir manzarası sunuyor; taa ki çılgınca aşağı düşmeye başlayana kadar. Fakat daha turistik ve sıcak bir şey isterseniz, kanallarda tekne ile gezmeyi önerebilirim.

Yeni Nordik müzikler keşfetmek isterseniz Nordik Simit’i Spotify üzerinden takip etmeyi unutmayın! Takip için mobil cihazınızla kare kodu taramanız yeterli!


Taner Usta

Mustafa Usta, Mikail Usta, Bayram Usta

18 yıldır, ilk gün gibi heyecanlı, temiz, helal ve kaliteli ürün sunmaya gayret ediyoruz. Biz, en iyi bildiğimiz işi yapıyoruz ve işimizi çok seviyoruz. Başta kurucumuz Mete Özer’e ve yıllardır beraber çalıştığımız profesyonel kasaplık yapan ustalarımızın gösterdiği gayret, güleryüz ve disiplinli çalışmalarının meyvesini alıyoruz. Siz değerli müşterilerimiz her zaman daha iyisine layıksınız, biz de bu nedenle buradayız. Siz isteklerinizi sunun, biz çözüm üretelim.

Saygılarımızla Oğuz Özer, Høje Taastrup Slagter

Høje Tåstrup Boulevard 68, 2630 Tåstrup • Telefon +45 43716733 • www.tayyibslagter.dk • Facebook.com/TayyibFood

TİVİGO TÜRK

BÜTÜN TÜRK TV KANALLARI

YÜKSEK KALİTELİ TÜM TÜRK KANALLARI İNTERNET ÜZERİNDEN TİVİGO İLE İZLEYİN KURULUM ÜCRETİ 399 - POSTA ÜCRETİ DAHİL HEMEN ARA

+45 50 43 51 00

ÇANAK ANTENE GEREK YOK İnternet adresi : www.tivigo.net Telefon : +45 50 43 51 00 Email : info@TiviGo.Net


28

OCAK 2016

“GURBETÇILERDE ITHAL EVLILIK AZALIYOR, BOŞANMALAR AZALMIYOR” Avrupalı gurbetçiler için “ithal evlilik” artık yerini “buradan evlenmeye” devrediyor, fakat ivmesi yukarı doğru çıkan boşanmaların önüne geçilemiyor. Psikolog Erdinç Üstündağ, Anadolu toplumunun temel yapısı, aile kurumda ciddi çatırdamaların olduğunu söylüyor. “Evlilikler oyuncak oldu” diyen Üstündağ 20-30 seneye evlenmelerde ciddi azalmaların olacağına inanıyor.

MEHMET DİNÇ

Almanya, Fransa ve Türkiye’de şubeleri bulunan Avrupa psikoloji merkezi sahibi Psikolog ve kişisel gelişim uzmanı Erdinç Üstündağ, başta evlilik olmak üzere çocuk eğitimi konularında gazetemize açıklamalarda bulundu. Üstündağ özellikle evlilik kurumunun çok yıpratıldığını söyleyerek ileride toplumu temelden yaralayacak ciddi sorunlara işaret etti. Evliliklerin ve ayrılıkların çok hızlı geliştiği söyleyen Üstündağ’a göre bir anda evlilik kararı alan gençlerin

henüz bir sene bile dolmadan boşanma kararı aldıkları vurguluyor, bazen ortada kalan çocukların ise ileride evliliğe soğuk baktığı görüşünde. Bu sebeple 20-30 sene sonra evlenmelerde ciddi oranlarda düşüş yaşanacağı görüşünde. Psikolog ve kişisel gelişim uzmanı Erdinç Üstündağ “Ben Eşimi Seviyorum” kitabında mutlu evlilik ve mutlu aile olmanın yollarını anlatıyor. “Neden” olmayan nedenlerden dolayı ayrılıyorlar Üstündağ, “Bazı gençler saçma sapan “neden” olmayan nedenlerden dolayı ayrılıyor. Artık ayrılmak çok doğal karşılanıyor. Ayrılmak, evlenmek gibi insana verilmiş haktır, ama çok kolay ve basit sebeplerden dolayı çiftler çok çabuk ayrılıyor. Maneviyatı sadece gösteriş amaçlı yaşayan , içselleştirmeyen, insanların evliliklerinde böyle sorunlar daha fazla olabiliyor. Annelere kızlara, babalar erkek çocuklarına evlenemeden birçok evlilik ve yuva kurma eğitimi vermeli, bunu yapamıyorsa, hiç merak etmesinler, sokakta veya internet dünyasında bunun yapacak fazla sayıda ortam var. Zaten günümüzde bunu engelleyemezsiniz” şeklinde uyarılarda bulundu.

Gurbetçiler artık buradan evleniyor ama boşanmalar yine artıyor Üstündağ, “Aile birleşimi yolu ile Türkiye’den evliliklerde sorunlar vardı. Toplumda bu durum, doku uyuşmazlığı, farklı toplum ve kültürde büyümüş olmaktan dolayı birbirlerini anlamama gibi bir algı oluşturmuştu. Fakat son yıllarda bu tip evliliklerin yerini doğdu büyüdüğü ortamda, birbirini tanıyan, aynı kültür ortamında büyüyen gençler evliliği aldı. Fakat sonuç değişmedi, boşanmalar yine var yine artıyor. Türkiye’den gelen damat veya gelini Türkiye’ye yollamayan, ailesini aramasına izin vermeyen insanlar var. Avrupa’ya birisini getirmek demek ona bir şey katmak değil, sonuçta sen de Avrupa’ya sonradan geldin. Bu insanı Almanya’ya Fransa’ya getirerek neyi bağışladın. Bunlar hala yıkılmadı. Bazı aileler bu sorunları yaşamamak için Türkiye’den evlilikleri azalttı. Daha çok bu çevrede aynı ortamda büyümüş, aynı dili konuşanlar evleniyor ama bu da çözüm olmadı, onlarda da ayrılıklar oluyor. Demek ki çözüm nereden evlendiğin değil. Karşılıklı sevgi-saygı, karşındaki olduğu gibi kabul etme, samimiyet ve anlayış. Evlilikte herkes kendi doğusunu kabul ettirmek istiyor. Karşıdakini olduğunu gibi kabul edip öyle sevmen lazım” dedi. Ne yazık ki toplumda hala kadına şiddet uygulayan erkeklerin olduğunu söyleyen Üstündağ “Çok zalimler var, dayak var, cadde orta-

sında dövenler var, polis çağırırsan burada bana ceza verdirebilirsin ama Türkiye’de de ailen var şeklinde tehdit edenler var” ifadelerini kullandı. Çiftler sorunlarını paylaşmadığı için boşanmalar oluyor Üstündağ’ın son kitabı “Ben eşimi seviyorum” kitabında çiftlerin kendilerine rehber olması, evlilikte mutluğunun önemli anahtarının cinsellik olduğu konularına değiniyor. Toplumda, dinin söylediklerini yanlış algılayan, kültürden ve örflerden gelen bazı şeyleri dini söylem gibi algılayan insanların olduğunu söylüyor. “Boşanmaların yüzde 40’i cinsel ilişki problemlerinden kaynaklanıyor. Fakat bu “şiddetli geçimsizlik var, eşim kumar bağımlısı, eşim bana ilgisini göstermiyor” başlıkları altına gizlenmiş bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bazen sadece, “çevremdekiler boşandılar demesinler” diye zoraki bir arada yaşıyorlar. Kültür dinin önüne geçmiş. İslam çok modern bir din, çiftlere de yön gösteriyor. Evde mutluluğunu paylaşmayan erkekller bazı duygularını ne yazık ki dışarıda arıyor. İslamiyet’te cinsellik anlatılmış bu konuda bir çok ilmihal var. Evlenmeden önce gençlere evlilik eğitimi verilmeli, bunu anne-baba da yapabilir” tespitinde bulunuyor.


OCAK 2016

BULMACA

KAFA OYUNLARI SERKAN YÜREKLİ

kafaoyunlari@aksiyon.com.tr

Geçen ayın çözümleri

29


30

OCAK 2016

BÖYLE GEÇTİ DANİMARKA’DA 2015 2015 DÜNYANIN BIRÇOK ÜLKESINDE OLDUĞU GIBI DANIMARKA’DA BIRÇOK RADIKAL DEĞIŞIMIN OLDUĞU YIL OLARAK TARIHE GEÇTI. ŞUBAT AYINDA KOPENHAG’DAKI TERÖR SALDIRILARIYLA SARSILAN DANIMARKALILAR HAZIRAN AYINDAKI GENEL SEÇIMLERDE AŞIRI SAĞI ZIRVEYE TAŞIDI. İKTIDAR DEĞIŞTI. ÖTE YANDAN GEÇTIĞIMIZ KASIM AYINDA YAPILAN REFERANDUMDA ISE DANIMARKALILAR DAHA FAZLA AB’YE HAYIR DEDI. İŞTE 2015’IN ÖNE ÇIKAN GELIŞMELERI. HABER MERKEZİ

14-15 Şubat: Kopenhag terörle sarsıldı 14 ve 15 Şubat 2015 Danimarka tarihine terör saldırılarıyla geçti. İlk saldırı Kopenhag’ın merkezindeki Krudttonden Kültür Merkezi’ne gerçekleştirildi. Burada İsveç’te hakaret karikatürleriyle bilinen Lars Viks’in de aralarında olduğu bir grup ifade özgürlüğü konferansı verecekti. Binaya yapılan saldırıda 1 kişi hayatını kaybetti çok sayıda polis yaralandı. Aynı günün gecesinde ise bir saldırı da Kopenhag’daki Sinagog’a gerçekleştirildi. Binanın güvenliğinden sorumlu bir kişi hayatını kaybetti. Akabinde yapılan açıklamada saldırganın Omer El Hüseyin adında 22 yaşında bir Danimarka vatandaşı olduğu açıklandı. 16 Nisan: Kraliçe 75 yaşını kutladı Avrupa’nın değişik ülkelerindeki kraliyet aileleri Danimarka Kraliçesi II. Margrethe’nin 75. yaş günü kutlamaları için Kopenhag’a geldi. Kutlamalara ayrıca birçok ülkenin devlet başkanı da katıldı. 14 Ocak 1972’den beri 43 yıldır Danimarka Kraliçesi olan II. Margrethe 75 yaşına girdi. Kraliçe’nin yaşgünü için başta başkent Kopenhag olmak üzere Danimarka’nın değişik şehirlerinde kutlama programları organize edildi. 16 Nisan 1940 tarihinde doğan Kraliçe II. Margrethe, halihazırda dünyada en uzun süre görevde bulunan kraliçelerinden biri olarak biliniyor. 19 Mayıs: Dialog ödülleri sahiplerini buldu Danimarka Dialog Forum Derneğinin 2015 Diyalog Ödülleri sahiplerini buldu. Ünlü Milli Müze’de gerçekleşen ödül törenine Danimarka Meclis Başkanı Mogens Lykketoft, Savunma Bakanı Nicolai Wam-

men, anamuhalefet Liberal Parti Başkanı ve eski Başbakan Lars Lökke Rasmussen ile Suudi Arabistan, Makendonya ve Bosna- Hersek büyükelçilerinin aralarında bulunduğu çok sayıda seçkin misafir katıldı. 4.sü düzenlenen Diyalog Ödülleri’nin sahipleri ülkenin 2. Büyük şehri Arhus’un Sosyal Demokrat Partili Belediye Başkanı Jakob Bundgaard, Dünya Kiliseler Konseyi üyesi İsveçli Papaz Hans Ucko, müzisyen Frans Rasmussen, Etik Kurulu eski Başkanı ve eski politikacı Erling Tiedeman ve Danimarka Mültecilere Yardım Kurumu oldu. Ödül töreninin suncuculuğunu TV2’nin ünlü isimlerinden Lisbeth Davidsen yaptı. 18 Haziran: İktidar değişti Danimarka’da 18 Haziran günü gerçekleştirilen genel seçimlerde sandıktan aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi (DF) büyük bir zaferle çıktı. Yüzde 21,1 oy alan DF Sosyal Demokrat Parti’nin akabinde Danimarka’nın en büyük ikinci partisi oldu. Oy oranını yüzde 8,8 arttıran DF bu başarısıyla halihazırda muhalefette bulunan sağ blok partilerine de iktidarı kazandırdı. Katılımın yüzde 85,5 olduğu seçimlerde sağ blok 179 sandalyeli Danimarka Parlamentosu’nda 90 milletvekili çıkarmayı başardı. Sol blok partileri ise toplamda 85 vekil çıkarabildi. 3 Temmuz: Pia Kjaersgaard Meclis Başkanı Danimarka’da 18 Haziran’da yapılan genel seçimlerde büyük bir çıkış sergileyerek ülkenin en büyük ikinci partisi haline gelen aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi (DF) ülke siyasetindeki etkisini giderek arttırıyor. Liberal Parti tarafından kurulan azınlık hükü-

metini dışardan destekleme kararı alan DF, bugün yapılan seçimde meclis başkanlığını ise diğer partilere bırakmadı. Danimarka Meclisi’nin (Folketinget) başkanı DF’in eski başkanı Pia Kjearsgaard oldu. 23 Ağustos: Kundaklanan cami çevresinde barış halkası Kopenhag’ın Nordvest semtinde bulunan Islamisk Trosamfund’a ait bir caminin kütüphanesinin kundaklanmasının akabinde tepkiler devam etti. Yüzlerce kişi cami etrafında el ele tutuşarak ‘Barış halkası’ oluşturdu. Söz konusu etkinliğe katılanların önemli bir bölümünün Danimarkalı olması dikkat çekti. Etkinlikte ayrıca çok sayıda siyasetçi de yer aldı. 2 Eylül: Uzaya giden Mogensen Danimarka’nın gururu oldu Uzaya giden ilk Danimarkalı olma ünvanını kazanan astronot Andreas Mogensen, 10 günlük uzay yolculuğunu tamamlayarak dünyaya döndü. Mogensen, Soyuz kapsülünde Rus kozmonot Sergei Volkov ve Kazak kozmonot Aidyn Aimbetov ile birlikte sorunsuz bir şekilde Kazakistan’a inişini gerçekleştirdi. Mogensen, ‘vatan özlemi çekecek kadar’ uzun olmayan bir yolculuk yaptığını belirterek, uzayda vaktin çok hızlı geçtiğini söyledi. 22 Ekim: Partiler işsizlik yasasında anlaştı Meclis’te temsil edilen 3 büyük parti işsizlik parası konusunda anlaştı. Sosyal Demokrat Parti, Liberal Parti ve Danimarka Halk Partisi arasında varılan anlaşmanın detaylarını Maliye Bakanı Claus Hjort Frederiksen açıkladı. Frederiksen, işsizlik

parası reformunun sağlam bir çerveye oturtulduğunu belirterek, bu konunun artık politik bir malzeme olmaktan çıkartıldığını söyledi. Yeni anlaşmanın en büyük kazancı, işsizlik parası hakkını tekrar elde etmenin kolaylaşması oldu. 11 Kasım: İsveç Danimarka sınırında kontrollere başladı İsveç bir süreden beri tartışılan sınır kontrolleri konusunda kararını verdi. Artan mülteci trafiği nedeniyle Danimarka sınırında kontrollerin yeniden başlatılmasına karar verildiği açıklandı. Söz konusu kontrollerin ”geçici olarak” başlatıldığı ve 10 gün sonra kaldırılmasının planlandığı açıklandı. Ancak kontroller o günden bu yana devam ediyor. 3 Aralık: Danimarkalılar daha fazla AB’ye hayır dedi Danimarka, Avrupa Birliği’nin (AB) dışında kaldığı ‘ortak yargı’ çekincesini kaldırmak için yapılan referandumda hayır sonucu çıktı. 1992’de Maastricht Antlaşması için yapılan referandumda ’hayır’ çıkması sonucu Danimarka, Avrupa Birliği’nin ortak yargı, para, savunma ve vatandaşlık konularında dışında kalmıştı. Danimarka’yı, AB dışında tutan bu 4 çekincesinden daha önce para birliği (Euro) için yapılan referandumda Danimarkalılar yine hayır demişti. Danimarka, AB’ye ‘ortak yargı’da dahil olmamasına karşılık Avrupa Birliği Polis Teşkilatı Europol ile işbirliği içerisinde çalışma yürütebiliyordu. Ancak 2016 yılında AB tarafından hazırlanacak yeni Europol yasası bu işbirliğini imkansız hale getiriyor.



32

OCAK 2016

10 ADIMDA ÇOK IZLENECEK FILM YAPMANIN YÖNTEMLERI GÖSTERIME GIRDIĞI SALON SAYISI, YILDIZ OYUNCUSU, TÜRÜ, KULLANDIĞI KOMEDI MATEMATIĞI, SEYIRCIYE SUNUŞ BIÇIMI... BIR FILMIN EN ÇOK IZLENEN LISTESINE GIRMESI IÇIN BAŞVURULAN YÖNTEMLER BENZER. GÖSTERIMDEKI ‘DÜĞÜN DERNEK 2: SÜNNET' ÖZELINDE NELER YAPILDIĞINA BAKALIM. AYHAN HÜLAGÜ

1-Mizah varsa gerisi teferruat İlk şart, filmin türünün komedi olması. Ülkemiz sinemasında tüm zamanların en çok izlenen filmleri listesinde ilk beşin, dördünün komedi olması tesadüf değil. Seyirci komedi istiyor, izliyor. Zirvede 7 milyon 219 bin izleyiciyle ‘Recep İvedik' 4 var, onu takip eden 6 milyon 961 bin ile ‘Düğün Dernek', 6 milyon 572 bin ile ‘Fetih 1453'… Diğer iki film de İvedik'in. Güçlü sinematografi, hikâye, oyuncu performansından ziyade asıl olan mizah. 2-Sırtını zekaya değil sokağa yaslıyor Ama nasıl bir mizah? Anadolu'dan karakterlerin başrole soyunduğu, onların gündelik hayat içindeki absürt, sıra dışı maceralarına yer verildiği hikâyeler (Dört kafadarın imece usulü düğün yapma süreci, bir karakterin toplumun farklı katmanlarında dolaşarak yaşadığı tuhaflıklar vb.) seyirciden ilgi görüyor. Sırtını zekâdan ziyade sokağa yaslayan bir mizah anlayışı hâkim. Dile gelen hikâye, kullanılan dil yılda bir sinemaya giden sadık televizyon izleyicisini salona çekecek kadar hayatın içinden. Sokaktaki argonun köpürtülmüş hali perdede. Cem Yılmaz'ın 4 milyon bandını aşamamasının; hitap ettiği kitlenin eğitim seviyesinden kullandığı mizahın derinliğine kadar birçok sebebi yok mu? 3-Vitrine popüler oyuncu yakışır! Ana akım sinemada filmlerin ilk aranan özelliklerden biri vitrine konan isimlerin popülerliğidir. Şahan Gökbakar, İvedik serisinde bütün hikâyeyi kendi üzerine kuruyor, kendisinden ‘rol çalmayacak' yeni yüzlerle kadrosunu besliyor. Popüler kimliğinden dolayı yıldız bir isme gereksinim duymuyor. Düğün Dernek 2'de ana rolde sinemamızın yeni Zeki-Metin'i olmaya aday Ahmet Kural-Murat Cemcir var. Onlara ilkinde olduğu gibi Şinasi Yurtsever, Rasim Öztekin, Barış Yıldız eşlik ediyor. Futbolda olduğu gibi kazanan kadro değiştirilmiyor. ‘Çalgı Çengi ile sektöre ürkek adımlarla giren çift, ‘İşler Güçler' dizisinden büyük bir izleyiciye sahip. Televizyondaki kitle onları sinemada da takip ediyor. İşçiliği iyi yapılmış senaryo, değindikleri meselelerden dolayı

Y ve Z kuşağıyla da güçlü bir bağa sahipler. Sinemaya giden çoğunluğun 15-30 yaş aralığında olduğu gerçeğini göz önünde bulundurursak bu anlamda iyi matematik oluşturdukları söylenebilir. Şüphesiz en büyük güçleri ilk filmin gişe başarısı. 4-Karaktere değil tipe gülünüyor Her toplum farklı bir mizah algısına sahip. Zekâ yoksunu Mr. Bean'in sakarlıkları İngiltere'de, kökü sessiz sinemaya dayanan ‘kaba komedi' üzerine mizahını inşa eden Peter Sellers Amerika'da daha çok ilgi görüyor. Bizdeki komedilerin

ana karakterleri Karagöz, ortaoyunu gibi geleneksel oyunlardaki tiplerin karması. Giyinişi, tavırları, konuşma tarzlarıyla özel-yerel tipler… Yanlış anlaşılmalar, kelime oyunları, olaydan ziyade durum komedisi baskın. Ekibin baştan sona derli toplu bir hikâye anlatma telaşı olmayınca ortaya mizah geçidi çıkıyor. Seyirci 90 dakika boyunca bir espri bombardımanına tabi tutuluyor. Kim ne kadar çok güldürürse o kadar iyi! Yüzüklerin Efendisi, Avatar gibi yeni dünyalar inşa edip seyirciyi farklı atmosferlere çekecek yapımlara imza atacak altyapımız olmadığı için komedi matematiği uzun yıllar işletilir gibi… 5-Gündemden kaçıp mizaha sığınıyoruz Filmin seyirciyle buluştuğu dönem gişesi büyük oranda artıyor. Bunun iki değişkeni var. 1-Mevsim. 2-Ülke gündemi. Yaz ayları, güneşli bir günde insanlar dört duvar arasına girip karanlık bir odada film izlemeyi tercih etmedikleri için ölü sezondur. Bu nedenle gişe canavarı filmler çoğunlukla kış aylarında gösterime girer ve uzun süre kalır. Memlekette politik gündemin boğucu derecede yoğun olduğu dönemlerde (depresif atmosferden uzak durduğumuz gün sayısı hayli az ne yazık ki) gösterime giren komediler daha çok izleyici buluyor. Seyirci gündemi unutup nefes almak için mizaha sığınıyor. Düğün Dernek'in ilki 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının açığa çıktığı dönemde vizyondaydı. Bugünlerdeyse terör, Rusya krizi, medya özgürlüğü… Boğazımızı nasırlı

bir el sıkmaya devam ediyor. Yüzümüzü kim güldürecek? 6-Ne kadar salon o kadar izleyici Düz mantık: Nitelikli bir film ne kadar çok sinemada gösterilirse o kadar çok seyirciye ulaşma şansı bulur. Düğün Dernek'in ilki 229 kopyayla gösterime girmişti, ilk üç günde 572 bin izleyiciye ulaşmıştı. Sonra fısıltı gazetesiyle seyirci sayısı katlandı. Birkaç ay sonra yayınlanmamış bölümlerle yeniden montajlanıp piyasaya sürülünce 40 haftada 7 milyon seyirciye ulaşıldı. En çok izlenen film olan ‘İvedik 4'ün gösterime girdiği salon sayısı: 338. İlk üç günde ulaştığı seyirci: 1 milyon 641 bin. ‘Düğün Dernek 2: Sünnet'in ikincisi İvedik'in açılış rekorunu kıramadı ama salon sayısında dörde katladı. Gösterimde olduğu salon sayısı: 1400. İlk üç gün izleyen seyirci sayısı: 1 milyon 375 bin. Görünen o ki yeni bir rekor yolda. 7-Devam filminde seyirci garanti Tutan bir filmin devamı mutlaka çekilir. Sadece bizde değil dünya sinemasında değişmeyen bir kural. Mesela Star Wars tutmasaydı yedincisi bu ay gösterime girer miydi? Recep İvedik'in ilki beğenilince dördüncüsü çekildi, muhtemelen devamı da gelecek. Düğün Dernek de keza öyle... Devam filmlerinde ilkinde yakalanan seyircinin üzerine çıkılıyor ama çoğunlukla nitelik daha düşük oluyor. 8-Gazete başlıkları bile belli! Filmin geniş kitlelere ulaşması için iyi PR stratejisi takip edilmek durumunda. Bunun için günlerce özel toplantılar yapılır, gazetelere verilecek başlıklar dahi önceden planlanır. Mesela Gökbakar sadece filmlerinden önce -yayın çizgisi ayırmaksızın her gazeteye- röportaj verir. Asıl olan her kesimden izleyiciye ulaşmak. Düğün Dernek'in tanıtımını yapan yapımcı şirket BKM'nin farklı bir yöntemi var. Onlar ilk hafta oyuncularını sadece seçkin televizyon programlarına çıkarıyor, ikinci haftasında gazetelere röportaj verdiriyor. Bu sayede ikinci haftasında film yeni gösterime girmiş gibi su-

nuluyor. Bir filmin ne kadar izleyiciye ulaşacağını belirlemek için ilk hafta izleyici sayısına bakmak yeterli. Açılışı iyi olan bir film zirveye tırmanır. Düğün Dernek'in önü açık. Not: İstisnalar kaideyi bozmaz. 9-Kırmızı halı gitti halk galaları geldi Yazılı ve görsel medya üzerinden seyirciyi salona çekmek geleneksel bir yöntem. Son dönemde seyirciyi filmle kaynaştıracak yeni yöntemler uygulanıyor. Seçilmiş kişilerin davetli olduğu kırmızı halılı, smokinli galalar yerini, halkın ekiple beraber filmi izlediği gösterimler aldı. Buluşmalar İstanbul dışında İzmir, Ankara, Antalya, Diyarbakır gibi büyük şehirlerde, Anadolu izleyicisinin yoğun olduğu Avrupa başkentlerinde yapılıyor. Bu birliktelik seyircinin filmi daha fazla sahiplenmesini sağladığı gibi hikâyenin ana karakterlerini de halk kahramanına dönüştürüyor. İşin tanıtıma bakan diğer yönü sosyal medya kullanımı. Katılımcıların çektirdiği fotoğraflar sosyal medya üzerinden paylaşılınca bir etkinlikle bir gecede yüz binlerce kişiye ulaşılmış oluyor. Bir oyuncunun dört yüz kişiyle çektirdiği selfieler boşa değil. 10-Fısıltı gazetesi en büyük referans Ne kadar güçlü bir tanıtım ağına, yıldız oyuncuya sahip olursa olsun asıl önemli olan ‘fısıltı gazetesi'nin nasıl manşetler attığı. Eğer hikâyedeki espriler gündelik hayata taşınıyorsa aşı tutmuş demektir. Seyirci filmden yüzü gülerek çıkarsa yakın çevresinden en az iki kişinin daha filmi izleyeceği garantidir. Bu da izleyici sayısının zamanla artacağının habercisi. Mesela gösterimde olan Cem Yılmaz'ın ‘Ali Baba ve 7 Cüceler' filmi fısıltı gazetesinde çok eleştirildi. Filmi gösterime gireli bir ay oldu ve 2 milyona henüz yaklaşmadı. Bu demek oluyor ki Yılmaz'ın en az ilgi gören filmlerinden biri olacak. ‘Düğün Dernek'in ilki izleyici referanslarıyla zirveye çıktı. İkincisinde seyirci büyük beğeniyle salondan çıkmasa da referans oluyor. Bakalım bir ay sonra en çok izlenenler listesi nasıl şekillenecek?


KINGO S TRAFIKSKOLE Kingo’s Trafikskole’den süper yeni yıl kampanyası!

DANSK LOVPAKKE

TÜRKÇE EHLİYET PAKETİ

hold start 7. januar 2016 - kl. 17

15 yıllık tecrübemizle Türkçe eğitim veriyoruz

• Ubegrænset teorikursus min. 29 lektioner • Evaluerende teoriprøver • Manøvrebane inkl. 4 kørelektioner + baneleje • Glatbaneleje inkl. 4 kørelektioner + baneleje • 16 kørelektioner på vej (24 kørelektioner i alt) • Forsikring uden selvrisiko på manøvrebane

TÜRKÇE FULL PAKET 7.499,Ders günleri: Pazar günleri saat 14:30 teori veriyoruz

Normalpris 11.545 kr.

5.499 kr.

TILMELD DIG ONLINE www.kingostrafikskole.dk Kingo’s Trafikskole yeni yılınızı en içten dileklerle kutlar ve daha nice mutlu yıllar diler.

© Moving Media ApS

NU KUN

KINGO’S TRAFIKSKOLE • Frederiksberg Allé 29 • 2000 Frederiksberg C • Telefon 33 79 79 79 • Mobil 24 91 96 68


34

OCAK 2016

Bizde üvey Avrupa'da öz TÜRKIYE’DE ARADA BIR KOLTUĞA OTURTULUP EN UFAK BIR SARSINTIDA GÖNDERILEN ‘EVLATLARA’ AVRUPA’DA PLANLI BIR ŞEKILDE GÖREV VERILIYOR. HASAN CÜCÜK

Türk futbolunun yazılı olmayan değişmez kuralları vardır. Üç büyüklerde uzun yıllar forma giyen ‘evlatlar’ futbola veda ederken ‘Kulübümüze hizmeti devam edecek’ klişesi kullanılır. Günün birinde nadir olarak ‘evlada’ takım teslim edilir. Puan kayıpları başlayınca yönetim tam kadro ‘Hocamızın arkasındayız’ açıklaması yapar. Bu bir anlamda ‘bavulunu topla’ mesajıdır. Nitekim kısa süre sonra o ‘evlat’ takımın başından alınır. Bunun örnekleri Beşiktaş’ta Rıza Çalımbay ve Ertuğrul Sağlam, Fenerbahçe’de Oğuz Çetin ve İsmail Kartal, Galatasaray’da da Hamza Hamzaoğlu. Yaşananlar, Türkiye’de ‘evlat’ anlayışının ‘üvey’den ileri gitmediğini gösteriyor. Hamzaoğlu’nun geçen sezonu 3 kupa ile kapatıp 4. yıldızı formaya işletmesi bile makûs talihini değiştirmeye yetmedi. Türkiye’de durum bu. Peki, Avrupa’da nasıl? Avrupa yolculuğumuzda ilk durağımız Hollanda ve tabii ki Ajax. Ajax kültürü, ‘evladına’ sahip çıkma üzerine kurulu âdeta. Hollanda futbolunun ‘sarı fırtınası’ Johan Cruyff, 1984’te futbolu bıraktıktan sadece bir yıl sonra, futbola başladığı Ajax’ın başına geçiyordu. Takımı 3 yıl çalıştıran Cruyff, lig şampiyonluğu yaşayamazken; 2 Hollanda Kupası ve 1 Avrupa Kupa Galipleri Kupası kazanıyordu. 1988’de veda ederken ‘kovulmuyor’, kendi isteğiyle bir başka göz ağrısı Barcelona’nın başına geçiyordu. Ajax’ın yakın döneminde de Ronald Koeman, Danny Blind ve Marco Van Basten örneklerini görüyoruz. 2010’da ise

Ajax, daha önce genç takımı çalıştıran bir başka evlat Frank de Boer’a teslim edildi. 5 yıldır takımı çalıştıran Boer ile Ajax 4 şampiyonluk yaşadı. Barcelona da evladına sahip çıkanlar listesinde üst sırada yer alıyor. Johan Cruy-

yıl olan Guardiola, henüz 37 yaşındayken 2008’de Barcelona’nın başına geliyordu. 4 yılda Guardiola kazanmadık kupa bırakmazken, 2012’de kendi isteğiyle takımdan ayrılıyordu. Takım bir başka evlat Tito Vilanova’ya teslim edilirken bu birlikteli-

ff, 1988’de Ajax’ı bırakıp Barcelona’nın başına geçerken sadece 3 yıllık tecrübeye sahipti. Tam 8 yıl Barcelona’yı çalıştıran Cruyff’la ilk şampiyonluk 3 yıl sonra 199091 sezonunda geldi. Cruyff, 1996’da sağlık nedenlerinden dolayı sadece Barcelona’ya veda etmiyor, teknik direktörlük kariyerini de sonlandırıyordu. Barcelona, 2006’da futbolu bırakan eski oyuncusu Josep Guardiola’ya 2007’de B takımı emanet ediyordu. Teknik adamlık tecrübesi sadece bir

ğin sadece bir yıl sürmesi İspanyol teknik adamın kansere yakalanıp hayata veda etmesinden kaynaklanıyordu. Takvim yaprakları 2014’ü gösterdiğinde bu kez teknik adam olarak Luis Enrique takımın başına geçiyordu. Futbolu bıraktıktan sonra stajını B takımında yapan Enrique ile Barcelona yoluna kupaları kazanarak devam ediyor. Son yıllarda eski gücünden oldukça uzaklaşan İtalyan devi Milan, teknik adam arayışına girdiğinde ilk olarak eski oyuncu-

larına bakıyor. 2001’de Fatih Terim’in görevine son verilince takım, 1987-1992 arasında formasını giyen Carlo Ancelotti’ye teslim edildi. 8 yıl görevde kalan Ancelotti ile Milan sadece bir kez Serie A şampiyonluğu yaşarken, 2 kez Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdı. Bu süreçte Ancelotti’nin kovulması gündeme bile gelmedi. 8 yılın sonunda kendi isteğiyle ayrılıp Chelsea’yi çalıştırmaya başladı. Ancelotti’den sonra Milan’ı yine eski oyuncuları Leonardo, Clarence Seedorf ve Filippo Inzaghi birer yıl çalıştırdı. Son dönemlerde Didier Deschamps ve Antonio Conte gibi isimleri takımın başına getiren Juventus’un da evlatlarına görev vermekte tereddüt etmediğini söyleyebiliriz. Evladına sahip çıkma konusunda Werder Bremen için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. 1961 doğumlu Thomas Schaaf, Werder Bremen’in kapısından içeriye adımını attığında henüz 11 yaşındaydı. 1978’de profesyonel olup A takım formasını giymeye başlayan Schaaf, kariyerini 1995’te futbola başladığı kulüpte sonlandırmanın mutluğunu yaşadı. Schaaf daha formasını çıkarmadan 1993-95 arasında oyuncu-antrenör olarak görev yaptı. Schaaf, 1999’da A takımın başına getirildi. Tam 14 yıl görevde kalan Schaaf ile bir kez Bundesliga şampiyonluğu yaşandı. Schaaf kendi isteğiyle 41 yıl oyuncu ve teknik adam olarak hizmet verdiği Werder Bremen’e 2013’te veda etti. Alman futbolunun panzeri Bayern Münih ise evladına sahip çıkmada başka bir taktik izliyor. Eski oyuncularına takımı değil, kulübü teslim ediyor. Franz Beckenbauer ile başlayan gelenek, Uli Hoeness’in ardından Karl-Heinz Rummenigge ile devam ediyor.


YENİ MAĞAZAMIZA TAŞINDIK! 950 METREKARE KAPALI ALANI ILE SIZ MÜŞTERILERIMIZE YENI MAĞAZAMIZDA HIZMET VERMEKTEN GURUR DUYARIZ ...

İpek mobilya Kopenhag’da!

Ücretsiz adrese tesl

im

Şark köşeleri

Ücretsiz ölçü ve montaj

İstediğiniz ölçü ve zengin renk çeşitleri ile Danimarka’nın her yerine hizmet veriyoruz.

Høje Taastrup Boulevard 58 • 2630 Taastrup Tel. +45 50256850 / +45 50478055

Açılış saatleri: Pazartesi - Cuma: 9.00-18.00 / Cumaresi: 10.00-17.00 www.erciyes.dk facebook.com/erciyestaepper



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.