Mevlanakapı sayı 5

Page 1

Sevgi Kapısı Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi Bülteni Haziran 2013 /Sayı 5

Hobi Bahçemiz Özel Eğitimde Cinsel Eğitim Marmara Bölgesi Futbol Şampiyonluk Kupası

Aslında Aynıyız Projesi Özel Eğitimde Sanatla terapi NLP Terapisti Hülya KONAR


İçindekiler

2012-2013 EĞİTİM ÖĞRETİM YILINDA İZ BIRAKANLARA TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİRİZ.

Eğitim Kadromuz & Anneler Günü Kutlaması.................................01

• 2012- 2013 Eğitim –Öğretim yılı boyunca çocuklarımızı güvenle taşıtan, il içi il dışı etkinliklerimizde servis desteği sağlayan Doğanay Editörden& Başyazı.............................................................................2-3 Turizm’in yöneticileri Mustafa KAYKUM, Mutlu KELEŞ ve değerli çalışanlarına; Aslında Aynıyız Projemiz....................................................................04 • Çocuklarımızın dengeli ve sağlıklı beslenmeleri için bize ücretsiz Fenilketonürü ve diyet Tedavisi..........................................................07 öğlen yemeği sağlayan İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ANA MUTFAK YETKİLİLERİ ve ÇALIŞANLARINA; Okul etkinlikleri...................................................................................08 • Okulumuz kermesine yer sağladıkları için; İSTANBUL BÜYÜKÖzel Eğitimde Sanatla Terapi..............................................................10 ŞEHİR BELEDİYESİ KÜLTÜR A.Ş. MÜDÜRLÜĞÜ MİNİATÜRK GEZİ PARKI YETKİLİLERİ ve DEĞERLİ ÇALIŞANLARINA; Sınıflardan Enstantaneler.....................................................................11

• Okulumuza desteklerini hiç esirgemeyen FATİH BELEDİYESİNE,

Rehberlik Okula Devamsızlık.............................................................12

• Çocuklarımızın doğayla, toprakla rehabilitasyonu için okulumuza hobi bahçesi tahsis eden ARNAVUTKÖY BELEDİYESİNE ve buna Spor.........................................................................................................14 aracı olan Öznur AFŞAR’A… Seçici Konuşmazlık Sorunu.................................................................16 • 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI törenimiz için Okulumuza salon tahsis eden ÇAPA ANADOLU LİSESİ Neler Oluyor Mevlanakapıda...............................................................19 Müdürü Sayın Murat Mücahit YENTÜR’ ve değerli çalışanlarına, Okul Etkinlikleri....................................................................................18 • Öğretmenlerimizin bireysel eğitim yaparken kullandıkları sandalyeleri temin eden velimiz Necip ESMER’E, Özel Eğitimde Cinsel Eğitim................................................................22 • ‘’ASLINDA AYNIYIZ’’ Kaynaştırma projesiyle bizimle birlikte Okul Gezileri..........................................................................................24 olan ve Zihinsel yetersizlikten etkilenmiş bireylere karşı toplumsal sorumluluk hisseden OĞUZHAN İLKÖĞRETİM OKULU ve PERA MÜZESİNE, Engelli Ünlüler........................................................................................26 Okul Gezileri...........................................................................................28 Veli Öğretmen İşbirliği..........................................................................30

• Okulumuzu ziyaret edip, bizimle ortak paylaşımlarda bulunan ve çocuklarımıza hikâye kitabı hediye eden BALAT ÖZÜRLÜLER VAKFI yetkilisi Banu ADIYAMAN’A,

• Okulumuz kermesine sağladığı destekten dolayı CEMİL COPY’den 23 Nisan Kutlamamız............................................................................28 Cem GÖRÜNMEZ’e, Hobi Bahçemiz.......................................................................................29 • Her sene çocuklarımıza Köfte Ziyafetinde bulunan TARİHİ SULTAN AHMET KÖFTECSİ ‘ne; Özel Bir Çocuğum Var Ne Yapmalıyım?.............................................36 • Her zaman yanımızda olan OKUL AİLE BİRLİĞİ YÖNETİM KUDoğal Öğretim........................................................................................37 RULUNA ve TÜM VELİLERİMİZE

SONSUZ TEŞEKKÜRLER

Hülya Konar NLP Terapisti...................................................................39

Mevlanakapı Özel Eğitim Uygulama Okulu ve İş Uygulama Merkezi

Yaz Tatili Korkulu Rüyanız Mı?............................................................40

2013 Sayı: 5

Web Sitesi: www.mevlanakapi.meb.k12.tr

Sahibi / Mevlanakapı Özel Eğitim Uygulama Okulu ve İş Uygulama Merkezi adına Refik ESİN

Telefon: 0 (212) 585 06 73 Faks: 0 (212) 633 11 21

Editör/ Şebnem KÖMÜRKARA

Baskı/--

Yazışma adresi/ Mevlanakapı Mh. Hacı Evliya Cami sk. No: 3 Şeheremini/ FATİH

grafik Tasarım/ Mustafa Kurşat 506 402 01 99 Sevgi Kapısı 2569 Sayılı Teblliğler dergisi’nde yayımlanan sosyal etkinlikler yönetmeliğine göre hazırlanmıştır.


Özel Eğitim Emek, Sabır Ve Sevgi İşidir. Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu Olarak İşini Özenle Ve Severek Yapan

Eğitim Kadromuz

“Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar” sözüne muhatap olan başta Sema annemiz olmak üzere BÜTÜN ANNELERİMİZİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN.

Anne dediğin kadın, meleğin ete kemiğe bürünmüş hali

Seni bu dünyada karşılıksız seven tek kadın

Eğitim, anne kucağında başlar; her söylenilen kelime, çocuğun şahsiyetine konan bir tuğladır. (Namık Kemal)

Sarıldığında geçmişini hatırladığın cennet gibi kokan kadın

Emekli olmayan ve istifa etmeyen tek kadındır o

Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi 3


Editörden

İnsanlar vardır; berrak, pırıl pırıl bir deniz; Boşa gitmez onlara ne kadar güvenseniz. Dibini görürsünüz her şey meydanda, Korkmadan dalarsınız, sizi sarar bir anda. İçi dışı birdir çekinme ondan. Her sözü içtendir, her davranışı candan... Can YÜCEL

MERHABA, eşinci sayımızda bir yıl boyunca yaptığımız çalışmaları incelerken her bir etkinlikte paylaştıkça çoğalan mutlulukları ve umutla bakan gözleri göreceksiniz. Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu olarak oldukça hareketli bir yıl geçirdik. Okulumuzun 15 yıldır beklenen inşaatına başlanması gibi güzel gelişmelerin verdiği sevincin yanında, eğitim kadromuzdan bazı arkadaşlarımızın ayrılmasının hüznünü yaşıyoruz. Öğretim hayatlarına başka çocuklarla devam edecek arkadaşlara yeni iş yerlerinde başarılar diliyor, aramıza yeni katılan eğitimcilerimize de bültenimiz aracılığıyla hoş geldiniz diyoruz…

B

Her koşulda yeni fidanlar yetiştirme gerekliliğine inanan eğitim kadromuzla öğrencilerimizi toplumdan soyutlanmadan toplumun bir üyesi haline getirmek istiyoruz. Bunun için kaynaştırma projelerini artırarak farklı gelişim gösteren çocuklarımızın özelliklerini tanıtmak ve onlarla nasıl iletişime geçileceği konusunda topluma ayna olmak istiyoruz. Etrafımızda alternatiflerin fazla olması nedeniyle metropolde muhteşem bir panayırın içinde yaşıyoruz. Her renkten insanlarla dolu bir panayır… Hayatta hep griye inanan biri olarak siyah ve beyaz görmedim hiçbir insanı… İnsanların bazılarının berrak, bazılarının bulanık su olduklarını düşünmedim. İyi ve kötü insanları düşünürken hiç tanımadığım bir gerçeği öğretti meslek hayatım bana. Temiz insanlar kategorisini… Çocuklarımızı… Can Yücel’in bir şiirinde dediği gibi dibini göreceğiniz kadar berrak, pırıl pırıl olan, sahteciliği bilmeyen, çamura yakın bile dursalar kirlenmeyen çocuklarımızı... Öyle temizler ki onlar, kimin gözlerinde hüzün görseler gelip ‘Neyin var?’ diye sorarlar. Sorunun cevabını bile beklemeden başka konuya geçmeye çalışan, öylesine soranlar gibi de değil, gerçekten sorarlar. Sabah ilk gördükleri yerde koşarak yanına gelip kocaman gülümsemeleriyle ‘Günaydın…’ derler… Belki bir

4

gün işim düşer arayı sıcak tutmalı sahteciliğinde, ağızlarına hiç gitmeyen mecburi gülümsemeleriyle ‘Günaydın.’ diyenler gibi de değil, içlerinden ama en içlerinden selamlarlar. Canın sıkkınsa eğer sorduğu sorusuna cevap vermediğinde hiç küsmezler. O an bozulup da içine atıp, uygun bulduğu ilk fırsatta zehrini kusanlar gibi de değil, gerçekten halden anlarlar. Sevgi dolu sıcacık bakarlar. Sosyal çevre oluşturmak için herkese mavi boncuk dağıtıp zoraki şirinlik çabaları olanlar gibi de değil, gerçekten canının taa içine işler bakışları. Elindeki yiyeceğin bir parçasını seninle ‘Canın çekmesin’ diye paylaşırlar. “Şimdi Allah günah yazmasın” ya da “Çevredekiler bakıyor ne cimri demesinler.” diye isteksiz ‘Yer misin?’ diye soranlar gibi de değil, gerçekten paylaşırlar. Temiz çocuklarımız adam gibi adamdırlar. Ödevlerini, isimleri, beş kere yedinin kaç olduğunu unuturlar ama her gün bi ‘Seni seviyorum.’u unutmazlar. Yanlarında olalım, bağlanalım, sevelim de kendilerini iyi hissetsin isteyenlerin ‘Seni seviyorum.’u gibi de değil, o güzel yüreklerinin yine taa en içinden severler. Kendilerine engelli dediklerinde kırılır incinirler… Tavır alanlar, trip atanlar, kendi egoları için kızanlar gibi de değil, dudakları burkula burkula kırılırlar. Oyuncak bebekleri bile farklı farklı yapan Batı ülkelerinin aksine farklılıklara engelli demeyi bırakarak çocuklarımız için bir adım atmalıyız. Temiz pırıl pırıl berrak çocuklarımız için… Onlar için atılan bu adımlarda emeği geçen Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu eğitim kadromuza ve işbirlikçi eğitime inanan özverili velilerimize, güzel temiz yüzleriyle bültenimizi renklendiren çocuklarımıza ayrıca bültenimize katkı sunan ve emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım… Sevgiyle kalın…

Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi

Şebnem KÖMÜRKARA Müdür Yardımcısı


Baş Yazı

“Bana kazanma şansı verin, kazanmasam da çabamda bana yardımcı olun.”

Değerli Okurlar,

Ö

zel Olimpiyatların çok anlamlı bir sloganı vardır. “Bana kazanma şansı verin, kazanmasam da çabamda bana yardımcı olun.” Yaklaşık on beş yıldır özel çocuklarla çalışan birisi olarak, kendilerine şans ve imkan verildiğinde neler başardıklarını görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Akranları gibi spor yapan, müzeleri gezip etkinliklerin içinde yer alan, sinema ve tiyatro izleyen, yaşadığı şehrin özel mekânlarında kahvaltı yapıp yemek yiyen ve en önemlisi çalışıp para kazanmaya başlayan özel çocuklarımızın toplumda kendilerini görünür kılıp, yaşamlarına anlam katmalarını çok önemsiyorum.

öğretmen ihtiyacının yüzde 35’i karşılanabiliyor. Özel sektörde 25 bin engelli işçi, kamuda 23 bin engelli memur açığı var. Buna rağmen 100 binin üzerinde engelli işe yerleştirilmeyi bekliyor. Ayrıca ülkedeki engellilerin yüzde 44,3’ü sağlık hizmetinden faydalanamıyor. Değerli okurlar, bu tabloyu değiştirmek için vicdan ve akıl sahibi herkesin, öncelikle sorumluluk mevkisindeki kişilerin elinden gelen tüm çabayı göstermelerini bekliyoruz. Biz eğitimciler olarak elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bu anlamda fedakâr, sabırlı ve kendileriyle çalışmaktan büyük onur duyduğum idareci ve öğretmen arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Yine sağlıklı, güvenli ve temiz bir eğitim ortamı için çalışan yardımcı personelimize, okul aile birliğimize ve tüm velilerimize sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Odama gelip benden iş isteyen, il içi il dışı müsabakalara katılmak için talepte bulunan, okuldan mezun olsa bile bizimle bağını hiçbir şekilde koparmayan bu özel çocukları gördükçe kat ettiğimiz mesafeyle büyük Ayrıca bu bültenin size ulaşmasında görev alan başta gurur duyuyorum. editörümüz Şebnem KÖMÜRKARA olmak üzere katkı Bültenimizi takip ettiğinizde göreceğiniz gibi özel sunan tüm öğretmen arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. çocuklarımız; bazen hobi bahçesinde çapa sallarken, bazen de Çanakkale’de, Balıkesir’de, Denizli’de kazandığı madalya ve kupalarla kazanmanın verdiği sevinci doyasıya yaşayabiliyor. Bazen Florya’da kahvaltı yaparken, bazen de akranlarıyla birlikte Pera Müzesinde bir sergiyi gezebiliyor. Kısaca hayatın her alanında kendini var edebiliyor…

Engelsiz yarınlarda buluşmak üzere…

Refik ESİN Okul Müdürü

Elbette bugüne kadar engellilerin istihdamı, eğitimi, rehabilitasyonu ve bunlara erişimi konusunda çok değerli çalışmalar yapılmıştır. Ancak bunların yeterli olduğu söylenemez. Sabancı Vakfının “Engelsiz Türkiye İçin Yolun Neresindeyiz?” adlı raporundan sizinle bazı verileri paylaşmak istiyorum. Rapora göre engellilerin yüzde 69’u kaldırımlar ve yaya yollarının, yüzde 59,5’i mağaza ve lokantaların, yüzde 58,4’ü kamu binalarının kullanıma uygun olmadığını belirtiyor. Özel eğitimde Sayı 5

5


Projede Mev Merkezi ve O oluşum

Aslında Aynıyız ‘’Toplumların uygarlık düzeyi kaynaştırma eğitimine verdiği değerlerle ölçülür.’’

Kaynaştırma ortamı, toplumun bir küçük modeli olduğu kabul edilirse, sağlıklı bir iletişimin diğer sosyalleşme alanlarına da taşınacağı böylece öğrencilerimizin sosyal bir birey olması, toplumla bütünleşmesi için - deniz yıldızı hikayesinde olduğu gibi - daha çok “ ASLINDA AYNIYIZ” PROJEMİZİN OLUŞMASIN- bireye ulaşmayı hedefledik. DAKİ ETKENLER PROJENİN UYGULAMA ADIMLARI Yetersizliği olan çocuklarımız da toplumun bir parçası. Her insanda olduğu gibi özel eğitime muhtaç biYapılan projenin hangi amaçlar doğrultusunda olmareyde sevilmek, takdir edilmek, beğenilmek, değer gör- sı gerektiği konusunda iki okulun idarecileri görüştüler. mek ve kimseye bağımlı olmadan yaşamak ister. Bu onla- Projede okulumuzla işbirliği içinde olan Pera müzesi ile rın en doğal hakkı olduğu gibi, toplumsal bütünlüğün ve program hakkında bilgilendirme ve çalışmaların içeriğini kalkınmanın da temelidir. Özel eğitime muhtaç çocukla- belirlenmesi için toplantılar yapıldı. Mevlanakapı Eğitim ra verilen eğitimin niteliği ne kadar iyi olursa olsun so- Uygulama Okulu ve Oğuzhan İlköğretimin Okulu öğnuçta onu, içinde yaşadığı toplumun bir üyesi haline ge- retmenleri projenin amaçları doğrultusunda çalışmatirmiyor ve kabul görmesini sağlamıyorsa verilen eğitim lar yaptılar. Öğrencilerin karşılıklı olarak okul ziyaretleri amacına ulaşmıyor demektir. Yetersizliği olan bireyleri- yapmaları sağlandı. İki okulun öğrencileri birlikte ders mizi etiketlemenin ötesine geçebildiğimiz, farklılıkları işlediler ve Pera Müzesinde çalışmalarda bulundular. çabuk kabullendiğimiz, onların topluma adaptasyonunu Ebeveynlere bilgilendirme seminerleri düzenlendi. sağladığımız ölçüde toplumla bütünleşmeyi gerçekleştirmiş oluruz. Unutmayalım ki; Yetersizliği olan bireylerin PROJE IŞIĞINDA ULAŞMAYI HEDEFLEDİĞİMİZ SONUÇLAR farklı bir dünyası yok. Dünya hepimizin…. Proje Ulaşılmak istenen hedefler; yetersizlikleri olan bireylere yansıyan hayret ve korku dolu bakışlar azalmak, öteki olarak adlandırılan öğrencilerimize yeni bir bakış penceresi açmak, toplumdan soyutlanmadan birlikte yaşayabilmeye, koşulsuz kabule ve sevgiye önemli bir katkı sağlamaktır.

-Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler açısından; 1.Yetersizliği olmayan öğrencilerle birlikte çalışmaları ve aynı ortamı paylaşmaları kendilerinde öğrenme isteği ve cesaret uyandırır. 2.Özelliklerine uygun oluşturulan ortamdan dolayı uyum ve başarıları artacaktır. 3. Yetersizliği olmayan bireylerle aynı ortamda bulunmaları ile olumlu davranışları artacaktır.


vlanakapı Eğitim Uygulama Okulu, İş Eğitim Oğuzhan İlköğretim Okulu yer aldı. Projenin munda Pera Müzesi ile işbirliği yapıldı. Kiviyi tatmamış birisine, kivinin tadını sorduğumuzda kivinin tadını tanımlayamaz… Yetersizliği olan bireylerle bire bir iletişime girmemiş insanlar da hayata tutunmak için verilen mücadeleyi bilemezler. Bu proje ile amacımız topluma, bakmakla görmek arasındaki ince çizgiyi fark ettirmektir. -Aile ve çevre açısından; 1.Çocuklara nasıl yardım edecekleri konusunda yeni yollar öğrenirler. 2.Çocuklarının ilgi ve ihtiyaçlarının bireysel farklılıklarına göre değişebileceği konusunda daha sağlıklı bilgi edinirler. 3. Yetersizliği olan bireylere ve bu bireylerin ailelerine karşı tutumları değişir ve empati kurmayı öğrenirler. -Proje içerisinde yer alan öğretmenler açısından; 4.Kendine güven, takdir edilme, işe yarama, cesaret, sorumluluk gibi sosyal değerleri gelişir. 1. Yetersizliği olan öğrencilere nasıl yaklaşılması gerek5.Akranlarıyla değişik ortamda ortak çalışma ile toplu- tiği konusunda başarılı olurlar. mun bir parçası olduklarını, kaynaştırma yoluyla yeter- 2.Şartsız kabul, sabır, hoşgörü, bireysel özelliklerin farksizliği olan çocukların yetersizliği olmayan bireylerden lılıklarına saygı davranışı gelişir. soyutlanmaması onların duygusal ve sosyal gelişimleri3.Kaynaştırma çalışmaları sayesinde öğretim becerileri ne olumlu olarak etkilemektedir. gelişecek ve deneyimleri artar. - Yetersizliği olmayan çocuklar açısından; 1. Yetersizliği olan bireylere karşı kabul, hoşgörü, yardımlaşma ve ahlaki anlayışları gelişir. 2.Bireysel farklılıkları öteleştirmeden doğal karşılar ve saygı gösterir. 3.Kendi yetersizliklerini görme, bunları kabul etme ve giderme davranışları gelişir. 4.Soyutlamadan birlikte yaşamayı öğrenir. 5.Liderlik, model olma ve sorumluluk duygusu gelişir. Sayı 5

7


‘’ASLINDA AYNIYIZ ‘’ PROJESİ İLE KESİŞEN YOLLAR Bayrampaşa Oğuzhan İlk Öğretimle Kaynaştırma Eğitimi ‘’ASLINDA AYNIYIZ’’ Projesi ile yollarımız kesişti.

K

aynaştırma Eğitimi uygulamasına katılan hedef grubumuza (İdareciler, öğretmenler, veliler, öğrenciler) çalışmaya başlamadan önce yapılan anketlerde; zihinsel yetersizlikleri olan bireylere karşı korku ve hayret dolu tutumları vardı. Nasıl bir tutumla karşılaşacakları konusunda tedirginlik içindeydiler. Hedef kitleye yapılan anketlerde bu tutumlar yüzde % 90’a dayanıyordu. Kaynaştırma Eğitimi Projesi uygulanırken Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve Oğuzhan İlköğretim Okulu öğretmenleri projenin amaçları doğrultusunda

çalışmalar yaptılar. Öğrencilerin karşılıklı olarak okul ziyaretleri yapmaları sağlandı. İki okulun öğrencileri birlikte ders işlediler... Ebeveynlere bilgilendirme seminerleri düzenlendi. Uygulama sonucunda tekrar aynı anket yapıldı ve sonuçlarda öteki olarak adlandırılan öğrencilerimize yeni bir bakış açısı açmış, toplumdan soyutlamadan birlikte yaşayabilme, koşulsuz kabule ve sevgiye % 70 ‘e varan tutum değişikliğine katkı sağlamıştır.

‘’Mutluluğu tatmanın tek çaresi, onu paylaşmaktır. ‘’ BYRON

8

Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


İzzet Kaçmaz Zihin Engelliler Sınıf Öğretmeni

FENİLKETONÜRİ ve DİYET TEDAVİSİ YENİ DOĞAN BEBEKLERDE Topuktan alınacak 2 damla kan çocuğunuzun yada bir tanıdığınızın kaderini değiştirebilir…. FENİLKETONÜRİ: Zeka geriliğine yol açan ve sıklıkla akraba evliliklerinde görülen kalıtsal bir hastalıktır. Fenilketonüri hastalığı yeni doğan bebekten alınan bir damla kan ile erken teşhis edilirse tedavisi mümkün oluyor.

nin miktarını azaltarak kan fenilalanin düzeyini normal sınırlar içinde tutmaktır. Diyet tedavisi için fenilalanini çok azaltılmış özel ve ilaç niteliğindeki mamaların kullanılması gerekmektedir. Beyin dokusunun en hızlı geliştiği ilk 8-10 yıl boyunca tedavi devam etmelidir. Beslenme: Fenilketonüri Hastalarında Yasak Yiyecek ve İçecekler

Aşağı yukarı her 15.000 çocuktan biri doğuştan fenilketonüri hastasıdır. Zekâ gelişimini etkileyen bu hastalık, erken tanıyla zarar vermeden atlatılabilir. Fenilketonüri kalıtımla geçen, ender rastlanan bir hastalıktır. Nedeni, bir aminoasit olan fenilalanini dönüştürecek enzimin eksikliğidir ve küçük çocukta zekâ geriliğine yol açar. Doğumdan hemen sonra uygulanan bir testle erken tanı konursa, özel bir diyete başlanarak, hasta çocukta beyin gelişiminin normal olması sağlanır. Doğumevleri, sağlık ocakları ve ana çocuk sağlığı ve aile planlaması gibi merkezlerde bu test ücretsiz olarak yapılmaktadır.

- Süt ve süt ürünleri (süt, yoğurt, ayran, cacık, peynir ve çeşitleri, bunlarla yapılan bütün besinler)

Nedenleri:

- Kuru baklagil (kuru fasülye, nohut, mercimek, iç bakla, soya fasülyesi, kuru barbunya)

Fenilketonüri, aileden katılım yoluyla geçebilen bir hastalıktır. Bu hastalıkla doğan çocuklar proteinli gıdalarda bulunan fenilalanin isimli bir maddeyi metobolize edemezler. Buna bağlı olarak kanda ve diğer vücut sıvılarında artmış olan bu madde ve onun atıkları çocuğun gelişmekte olan beynini harap eder. Dolayısıyla çocuğun ileri derecede zeka özürlü olmasına ve sinir sistemini ilgilendiren daha bir çok belirtinin ortaya çıkmasına neden olur Belirtileri : Hayatın ilk birkaç ayı içerisinde fenilketonüri hastalığı olan bebekleri sağlıklı bebeklerden ayıran özellikler farkedilemez. Tedavi edilmeyen çocuklarda 4. ay civarında sinir sistemi belirtileri oluşmaya başlar. 5. - 6. aylardan sonra çocuklukta belirgin zeka geriliğinin yanında, akranlarından farklı olarak oturma, yürüme, konuşma gibi beceriler gelişemez. Beyin gelişmeleri normal olmadığından başları küçük kalır. Ayrıca kusma, aşırı el, kol, baş hareketleri, sara nöbetleri, ciltte döküntüler, idrar ve terin küf gibi kokması hastalığın önemli belirtilerindendir. Bu çocukların % 60!ında göz, kaş ve cilt rengi anne-babaya göre daha açıktır. Tedavi: Erken tanı konduğunda fenilketonüri tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavide genel ilke, gıda ile alınan fenilala-

- Yumurta - Et ve et ürünleri (kırmızı et, tavuk, balık, hindi eti, salam, sosis, sucuk, pastırma, kavurma, kabuklu deniz ürünleri, midye v.b) - Hayvanın iç organları (beyin, karaciğer, böbrek v.b.) - Normal ekmek (buğday, çavdar, yulaf, mısır ekmekleri) - Kuru yemiş (fındık, fıstık, leblebi, çekirdek çeşitleri, badem, ceviz)

- Hazır besin (kraker, bisküvi, kek, kurabiye, pasta ve yasaklarla yapılmış bütün besinler) - Aspartam ve fenilalanin içeren bütün içecek, sakız, yiyecekler. Serbest Tüketilebilen Besinler Mısır nişastası, sade lokum, sade akide şekeri, çay, ıhlamur, adaçayı, sıvı yağ, çay şekeri, elma suyu, komposto suyu, gazoz, kolalı içecekler. Sınırlı Miktarda Tüketilmesi Gereken Besinler Sebzeler, meyveler, unlu gıdalar, zeytin, margarin, tereyağı, bal, pekmez. Tıbbi Besinler: Düşük proteinli içecek (mlp lpd), düşük proteinli muhallebi (mlp lpf), düşük proteinli tahıl gevreği (mlp flakes), düşük proteinli makarna, düşük proteinli pirinç, düşük proteinli un, düşük proteinli ekmek, düşük proteinli gofret, düşük proteinli kurabiye, düşük proteinli bisküvi, düşük proteinli çikolata, yoğurt yapımı için özel jel, yoğurt yapımı için süt şekeri, düşük fenilalaninli peynir, düşük proteinli irmik ve bunun gibi pek çok ürün tıbbi besin kapsamına girer. Tıbbi besinlerin, içerdiği fenilalanin miktarına göre tüketimi ayarlanır.

Sayı 5

9


Okul Etkinlikleri

Her insanda olduğu gibi engelli çocuklar da, diğer insanlarla sosyal ilişki kurmak ve bunu sürdürmek, çevresi tarafından sevgi ve değer görmek, beğenilmek, takdir edilmek, hiç kimseye ihtiyaç duymadan ve bağımlı olmadan yaşamak istemektedirler. Bu onların en doğal hakkı olduğu gibi, toplumsal bütünlüğün ve kalkınmanın da temelidir.

10 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Okul Etkinlikleri

Engelli çocuklara verilen eğitimin niteliği ne kadar iyi olursa olsun, sonuçta onu içinde yaşadığı toplumun bir üyesi haline getirmiyor ve kabul görmesini sağlamıyorsa verilen eğitim işe yaramayacaktır.

6. INAS ÖZEL SPORCULAR ATLETİZM ŞAMPİYONASI Okulumuz öğrenci ve öğretmenleriyle İstanbul Ataköy’de düzenlenen 6.İNAS ULUSLARARASI AÇIK AVRUPA SALON ATLETİZM ŞAMPİYONASINA katıldık.

Özel Gereksinimi olan çocuklarımız için Garanti Bankası gönüllüleri ile birlikte hazırlanan ahşap oyuncaklar GEA Ekibi tarafından okulumuzda çocuklarımıza dağıtıldı… GEA Ekibine Teşekkür ediyoruz.

GEA ARAMA KURTARMA EKOLOJİ EKİBİ OKULUMUZDA Sayı 5

11


Seher KUL El Sanatları Öğretmeni

ÖZEL EĞİTİMDE SANATLA TERAPİ

S

anat; bir duygunun güzelliğinin anlatımında kullanılan ya da bu anlatım sonucu ortaya çıkan güzelliktir. Sanat dallarından biri olan el sanatları ise kişinin duygu, düşünce ve becerilerini yansıtarak kendi elleriyle üretimde bulunduğu hobi ve aktiviteleri kapsayan bir alandır. Tüm eğitim programları içinde özel bir konuma sahip olan sanat eğitimi, yalnızca yetenekli, sanatsal faaliyetlerde bulunmak isteyen bireyler için değil; toplumdaki bütün bireyler için gerekli olan bir olgudur. Sanat eğitiminin amacı; bireye ulaşarak, toplumda mutlu bireylerin yetişmesine olanak sağlayabilmektir. Bu açıdan bakıldığında; zihinsel engelli çocuklarımızın, kendi bireysel istekleri, yetenekleri doğrultusunda yönlendirilerek kendi elleriyle kısa vadede bir şeyler üreterek kısmen de olsa başarma duygusunu hissedip, kendine güveni artan, mutlu bireyler olarak yetişmelerinde el sanatları eğitimi, eğitim sistemi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Ayrıca zihinsel engelli bireyler için sanat eğitimi; bireysel kimlik kazanması, başarı ve başarı duygusunu tatması, güven ve cesaretinin artırılması, sosyal yaşama uyumunun sağlanması, el-göz ve el-gözbeyin koordinasyonun sağlanması, duygusal yapının geliştirilmesi, ifade gücünün geliştirilmesi, algılama yapısının artırılması, büyük kas ve küçük kas becerisinin artırılması, kıyaslamalar ve benzetmeler yapabilmesinin sağlanması, yaratıcılık oluşumun geliştirilmesi ve diğer akademik alanlardaki (Türkçe, matematik, okuma, yazma, kavram becerisi, günlük yaşam becerileri vb.) bilgi ve becerilerin öğretiminin yapılabilmesi için gereklidir. Çocukların bireysel farklılıklarını ortak paydada buluşturduğu sanat eğitimi aracılığıyla çocuk, insanı, toplumu ve yaşamı sever; eşsiz bir ruh gücü ve zen-

Sağlıklı, huzurlu, başarılı, mutlu çocuklar yetiştirmek için en önemli vitaminin sevgi olduğunu, sanatın da sevgi aktarımına yol açtığını asla unutmamalıyız.

ginliği kazanır. Eflatun ‘un dediği gibi, “estetik eğitim, ahlak eğitimini de etkiler. Sanatsal çalışmalarla insan ruhunun güzelliklerini yüceltir, insanı yumuşatarak geliştirir.” Bu nedenle yetersizliği olan öğrencilerimizle, normal gelişen bireylerin daha çabuk etkileşime geçebilmeleri için sanatsal çalışmanın etkili bir araç olacağı, ilişki kurmalarında, öğrencilerin iletişim becerilerini geliştireceği, olumlu davranış kalıplarını kazandırmalarına zemin hazırlayacağı unutulmamalıdır. Sanatsal çalışmalar, öğrencilerin daha paylaşımcı, yardımsever, başkalarını düşünen bir tavır sergilemesine katkı sağlayan etkinliklerdir. Topluluk iletişimini gerektiren bu tür ortamlarda öğrenci, iletişime yönelik süreğen bir isteklendirmeye itildiğinden, arkadaşlarına ve öğretmenlerine karşı nasıl bir tutum takınması gerektiğini daha kolay öğrenebilmektedir http://guneryener.blogcu.com/zihinsel-engelliler-ve-sanategitimi/1049851 http://www.biaile.com/detail.asp?id=195

Çocukların bireysel farklılıklarını ortak paydada buluşturduğu sanat eğitimi aracılığıyla çocuk, insanı, toplumu ve yaşamı sever; eşsiz bir ruh gücü ve zenginliği kazanır. Eflatun ‘un dediği gibi, “estetik eğitim, ahlak eğitimini de etkiler. Sanatsal çalışmalarla insan ruhunun güzelliklerini yüceltir, insanı yumuşatarak geliştirir.” Bu nedenle yetersizliği olan öğrencilerimizle, normal gelişen bireylerin daha çabuk etkileşime geçebilmeleri için sanatsal çalışmanın etkili bir araç olacağı, ilişki kurmalarında, öğrencilerin iletişim becerilerini geliştireceği, olumlu davranış kalıplarını kazandırmalarına zemin hazırlayacağı unutulmamalıdır.

12 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


M

SINIFLARDAN ENSTANTANELER

atematik dersine giriş yapıyordum: “Şimdi, hep birlikte gülen yüzlerimizi toplayacağız. İşlemleri tahtaya yazacağız. Kim tahtaya gelmek ister? Onur herkesten önce parmak 7-A dan R kaldırdı. Onuru tahtaya çağırdım. Onur’a daha soru sor- KESİTLE madan kalemi alıp tahtaya “e” yazdı. Onur’un işitme kaybı vardı. Onun için matematik dersini Türkçe dersi olarak algıladığını anlamıştım. “Onur dersimiz matematik, toplama işlemi yapacağız!” diyence Onur 3 tane “e” daha yazdı topladı: 4e.

B

ir gün sabah ilk derste “Bugün günlerden hangi gün?” diye sordum. Mustafa hemen atladı: “Pazar öğretmenim!” Ben de “Peki Mustafa. O zaman tatil olan günleri söyle bakalım?” diye ami ifade edici dil becerileri “haa, hıı…” sordum. Mustafa “Cumartesi ve Pazar öğretmenim.” diye cevap seslerinden öteye gitmeyen bir öğrencidir. verdi. “Okulda olduğumuza göre tatil değil, değil mi Mustafa?” diye sorunca, Mustafa: “Haa anladım şimdi. Aklım gitti öğretme- Yani biz öyle biliyorduk. Ta ki sınıf arkadaşı Burak’ın gelmediği bir günde, onun oturduğu nim, kafa kalmadı ki! ” dedi. yeri göstererek -“Burak?” diyene kadar… ünlerden bir gün okuma - yazma dersinde öğrencilerden Mert’e sorulan soru şudur; -Mert şu an defterine aile bireylerinden kimin adını yazıyorsun? ğrencilerimiz yeme - içme aktivi- S8ı/nAıfı -Özge Turna’yı yazıyorum öğretmenim. telerini çok severler. Pera müze-Peki, Özge Turna senin neyin? sinde atölye çalışmasında Eğitim Koordinatörü -Babam..:))))) cevap hiç gecikmeden anında verilmiştir. Müge Hanım öğrencilerimize sorar : - “Nelerin fotoğraflarını çekmek isterdiniz Çocuklar?” ir gün Batuhan adlı öğrencim “Öğretmenim! Öğretmenim!” diye çağırdı. O esnada Mustafa adlı başka bir öğrencim ara- diye, 8-A sınıfı öğrencisi Alperen hemen anında ya girdi: “Öğretmenim kesin ayakkabı bağcığımı bağlar mısın? cevap verir: - “Kuzu çevirmesi öğretmenim.’’ diyecek, bak görürsün!” “Efendim Batuhan, ne oldu?” diye sorunca, Batuhan: “ Öğretmenim ayakkabı bağcığımı bağlar mısın?” dedi. ınıfta resim, el sanatları gibi ders- İŞ A lerimizde şarkı çalarız. Ve Levent UYGU/L1A0 M her seferinde; şarkıyı söyleyenin adıtizmli olan Uğur’un dil ve iletişim becerisi fazla nı, şarkının eski ya da yeni mi olduğunu gelişmemiştir, sözel iletişimi sınırlı düzeydedir İŞ MA söyler. A L ve çoğu zaman işaretlerle iletişim kurulmaktadır. UYGU 12 / - “Öğretmenim Yaşar bu. Bu şarkı çok eski. Öğretmenin birçok yönergesini almakta zorlanmakYaşar artık çok ortalarda gözükmüyo.” ta ve çoğu zaman yapmamaktadır kiii boyama yapmasını isteyene kadar… Uğur’dan önündeki şekli boyaması istenmiştir, öğretmen bir kez boya kalemini al yönergesini vermiş ve beklemiştir, ikinci kez söylemiş, üçüncü kez söylemiştir ve hatta dördüncü kez söylemeyi bile denemiştir artık son bir kez daha “Kahvaltıda eğer ceviz yerseniz unutmazsın. yönergeyi veren öğretmenin uyarısına Uğur -“okul içiinn” diye- Evde ceviz yoksa harçlığınız ile de ceviz alabilirsiniz” dedim. Mustafa da parmak kaldırarak: rek kaleme uzanmış ve boyama yapmaya başlamıştır:))) “ Öğretmenim babam bana harçlık vermiyor ki? Abime veriyor. O da parasının hepsini sigaraya ş Uygulama Merkezi öğrencilerimizden Mert oldukça pozitif veriyor. Sigara zararlıdır diyorum ama anlamıbir çocuktur. İnsanlara iltifat etmeyi sever. MERT: - “Öğret- yor. Harçlığıyla ceviz alsa ben de yesem o da menim bugün çok güzel olmuşsunuz” der. Sınıf arkadaşı Mah- yese ne güzel olur! Ama anlamıyor ki söylüyosum araya girip : - “Hayır Öğretmenim Mert yalan söylüyor hiç rum, söylemiyorum anlamıyor ki! güzel olmamışsınız.” der.

G

S

Ö

B

O

S

İ

Sayı 5

13


Semra Rızaoğlu Rehber Öğretmen

Rehber Öğretmenleri; gerek Aile gerek okul personeli gerekse öğrenciler arasında bir köprü görevini görür.

Ö

zel eğitim uygulama okulları eğitim sisteminin genel ve özel amaçlarının öğrenciye istendik bilgi, beceri ve davranışların bilimsel yöntemlerle kazandırıldığı eğitim kurumlarıdır. Okula başlamak, zihinsel yetersizlikten etkilenen çocuğun hayatındaki en önemli dönüm noktalarından biridir. Eğitimde kritik yaş dönemleri vardır bu dönemlerde çocuk eğitim ortamında bulunmadığında kazanması gereken amaçlarda aksamalar olduğu gibi bir üst hedefe geçmesi güçleşecektir. Bu nedenle öğrenciler için oldukça aktif geçirmeleri gereken bir dönemdir. Bunu sağlamak içinde okula devam etmeleri gerekmektedir. Buda öğrencinin akademik başarısını etkilemektedir. Okula gitmek istememe birçok çocuğun yaşadığı doğal bir durumdur. Okula ilk başlangıç, okul değiştirme, yaşam olayları (kardeş doğumu, kayıp, boşanma, ev değişikliği vb) esnasında okula devamsızlık ve okul fobisi görülebilir. Ergen, okula devamsızlığı otoriteye karşı gelmek için yaparken, okula ilk başlayan çocuk ise kaygısından ve korkusundan dolayı okula gitmek istemez, okulu reddeder. “Okula devamsızlık, fiziksel, psikolojik, toplumsal birçok etmenden kaynaklanabilmektedir.”; Öğrencinin evinin okula uzak olması, akut ve kronik sağlık nedenleri, öğrencilerin içsel, kişisel sorunları, öğrencinin başarılı olma

Okula Devamsızlık duygusunu yaşayamaması, seviyesinin sınıfın üstünde ya da altında olması. Öğrenciler, grup psikolojisini yaşama isteğinden dolayı yaşıtları tarafından dışlanma durumunda devamsızlık yapabilirler. Okuldaki sosyal etkinliklerin yetersizliği. Maddi durumu iyi olmayan öğrencilerin bir işte çalışmaları. Öğrencilerin gerekli olan araç-gereçlere sahip olamayışı. Öğrencinin yaşı gereği ilgilerinin değişmesi okula karşı isteksizliği. Aşrı serbest ve sorumluluk verilmeyen aile çocuklarına okul kurallarının ve derslerin sıkıcı gelmesi. Öğretmen tutumları. Zamanında uyumayan öğrencilerin sabahları uyanamaması. Öğretmenlerin öğrencinin derse ilgisini arttıracak öğretim yöntemlerini kullanmaması. Ailenin eğitim seviyesinin düşük olması, okul ile aile arasında yeterli ilişki kurulamaması, gibi nedenler öğrenci devamsızlığında etkilidir. Okula devamsızlık esnasında görülen belirtiler: • Depresyon • Korku ve panik •Sosyal Fobi • Kaygı • Fiziksel şikâyetler (karın ağrısı, bulantı, kusma, baş ağrısı, ishal vs) • Öfke • Sabahları uyanamama veya yataktan çıkmayı reddetme • Okuldan kaçma • Ağlama nöbetleri

14 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Rehberlik

DEVAMSIZLIĞI ÖNLEME YOLLARI Öğrencilerin aktif katılımlarının sağlanmadığı bir eğitim- öğretim ortamında istenen hedef davranışların tam anlamıyla gerçekleşmesi mümkün olmamaktadır. Aktif katılım ilkesinin temel alındığı, eğitim-öğretim ortamlarında öğrenim gören öğrencilerin motivasyon düzeyleri yüksek olur. Öğretmenlerin, öğrencilerin beş duyusuna hitap eden eğitim araç gereçleri, düzeylerine uygun yöntem teknikler ve interaktif eğitim ortamları sağlamaları devamsızlığı önlemede etkilidir. Öğretmen ile öğrenci olumlu bir sınıf atmosferinde yüz yüze etkili iletişim içerisinde olmalıdır. Rehber öğretmenler ve sınıf öğretmenleri öğrencilere daha dikkatli ve ilgili davranmalıdır. Okul- aile ilişkileri daha fazla geliştirilerek, sosyo-kültürel faaliyetlere daha fazla yer verilerek, özellikle de devam sorunu yaşayan öğrencilerin katılımları sağlanmalıdır. Sınıf ortamı çağdaş yaklaşıma göre düzenlenerek, öğrencilere başarma duygusu tattırılmalıdır. Dersler öğrenciyi merkeze alarak işlenmelidir. Sınıf kuralları belirlenirken öğrencilerin de görüş ve tutumları dikkate alınarak sorumluluk duygusu kazandırılmalıdır.

Öğrencide başaramama duygusu varsa, kendini yetersiz hissediyorsa, dersler somuttan soyuta doğru kademeli bir şekilde işlenerek başarma duygusu kazandırılmalıdır. Aileden kaynaklanan devamsızlık durumunda rehber öğretmen aile ile iletişim halinde olmalıdır. Veli eğitiminde, çocuğunun eğitimini takip, uyku düzeni, kahvaltı, ders araç gereçlerin tam olması konularına yer verilmelidir. Kişisel sorunlardan kaynaklanan devamsızlık durumunda öğrenci rehberlik servisine yönlendirilmelidir. Değerli olduğu hissettirilerek okula istekli gelmesi sağlanmalıdır Öğrencilerin fiziksel-zihinsel sağlıklarının ve performanslarının istenilen düzeyde olabilmesi için, yaşamlarının büyük bölümünü geçirdikleri eğitim kurumlarında yeterli ısı, ışık görsel konforun mekânsal genişliğin sağlanması gerekmektedir. Öğrenciler olumsuz koşullardan oldukça etkilenmektedirler. Bu etki, öğrenme yeteneklerinin azalması, hoş vakit geçirememe ve sağlıklarının bozulması ile okula devamsızlık şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Okulumuzda devamsızlıklar öğrenci yoklama fişine ve e-okul sistemine işlenerek devamsızlık yapan öğrencilerin durumları yazılı mektuplarla ailelerine bildirilmektedir

Öğrencilere değişik sorumluluklar verilerek değerli bir birey olduklarının farkına varmaları sağlanmalıdır. Öğrenciler devamsızlık yaptıkları zaman devamsızlık nedeni öğrenciyle konuşulmalı ve iyileştirici çalışmalarda bulunulmalıdır. Sınıf içerisinde ders işlenirken öğrencilerin oturma düzeni öğretmenin sınıfa hâkim olacağı şekilde düzenlenmelidir. Sınıf ortamında istenmeyen bir durum olduğunda rehber öğretmenden destek alınmalıdır. Sayı 5

15


izm Atlet ümüzden b ü l irik , i da ku a Beş dalın rda Hüly rinciliğin 00 bi n la 1 e a ı g y l ç a ş b e bö Emre A eced e r t e s er 100 m rde Yunu inciliği d etre r e m l i k b 0 e e 5 k g er böl zme Yonar e ü d Y e . r met mışlardır e Havva l s tur. sini a st dalda i sü olmuş e ü serb e üçünc bölg

ÇANAKKALE’DE 10-12 NİSAN 2013 TARİHLERİNDE YAPILAN ÖZEL SPORCULAR SPOR FEDERASYONU MARMARA BÖLGESİ ATLETİZM –MASA TENİSİ VE YÜZME ŞAMPİYONASINA BİZDE KATILDIK.

13 IS 20 Y A e 1M 19-2 rihlerind ‘de ir ta s L alıke YE ÖZE B / k Erde TÜRKİ OR Sİ LGE SP en n Ö R e l B A n düze ORCUL RMARA umuzun l A SP U M tılan oku N O ka SY ARA VASINA takımı rak D E F l la NU futbo birinci o k TUR u nlu ubun şampiyo . r G B ıştır rek bitire asını alm kup

16 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi

Sp


or

hayata tutunmanın bir dalıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Engelliler Spor Şöleni 2012 Basketbol Turnuvasında Okulumuz 3. oldu

Spor; özel eğitimin hedefi olan bütünleşme için, engelli bireyi, hem engelli hem de engelli olmayan bireylerle çeşitli sportif etkinlikler vasıtasıyla bir araya gelmesine olanak sağlayarak, önemli bir işlevi yerine getirmektedir.

ZEL E Ö POR Y İ RK RS “TÜ CULA ONU İRNE Y R D SPO DARAS GESİ E L O L FE BÖ SKETB A R ” A A NB a ASI nay RM MA –KEŞA PİYON ampiyo ŞAM da bu ş uz atıldı. lum k u k O

Sayı 5

17


Büşra ULUYILMAZ Özel Eğitim Uzmanı

SEÇİCİ KONUŞMAMAZLIK (SELEKTİF MUTİSM) SORUNU Konuşmanın normal ve doğal olduğu sosyal ortamlarda sürekli olarak konuşamıyor, fakat başka ortamlarda konuşuyor olabilmek olarak tanımlanmıştır. SEÇİCİ KONUŞMAZLIK SORUNUNU (SELEKTİF MUTİSM) SEÇİCİ KONUŞMAZLIK (SELEKTİF MUTİSM) SORUNUNU

mutismde, çocuk kaygı uyandıracak ortamlarda oldu-

AÇIKLAMADAN ÖNCE BİR ÇALIŞMAMI PAYLAŞMAK İSTİ-

ğunda mute olmayı yani konuşmamayı seçmektedir

YORUM.

(Black, 1996). Diğer yandan Steinhausen ve Juzi (1996)

Öğrencim C.A 11 yaşında devlet okulunda bir

SM”li çocukların normalde konuşmaları gereken or-

kaynaştırma öğrencisi idi. 2011 yılında çalışmış ol-

tamlarda, tanımadıkları insanlarla konuşmadıklarına

duğum kuruma başvuru yaptıklarında hafif dereceli

dikkati çekmektedir. Bu çocuklar evlerinde anne-baba

zihinsel engeli olan ve konuşamayan çocuk olarak

ve kardeşleriyle, dışarıda oyun arkadaşlarıyla konuşur-

değerlendirmiştik…

ken; okula başladıklarında öğretmenleriyle konuşma-

Ancak annesi ‘’hocam C. evde çok güzel konuşuyor.

maktadırlar ya da tanımadıkları ortamlarda ve tanıma-

AMAAAAAAA pencerenin önünden kedi geçse

dıkları yetişkinlerle konuşmamaktadırlar (Black, 1996).

konuşmayı durduruyor ve 10 yıldır böyle yaşıyoruz

Resmi olarak bu tanının konulabilmesi için çocuğun

dedi’’… Bu durum aklımıza acaba SELEKTİF MU-

konuşmama durumunun en az bir ay sürmesi ve bu

TİZM Mİ ? sorusunu getirdi ve çabalarımız sonucu

sürenin de özellikle çocukların okula başladıkları -ilk

selektif mutizm olduğunu anladık…

ayda utangaç ve çekingen olabileceklerinden dolayı- ilk

Psikologumuzla işbirliği yaparak 4 ay süreli oyun tera-

bir aydan sonraki bir ay olması gerekmektedir.

pisi çalıştık ve öğrencim C.A.’dan 2012 kurban bayra-

mında bayram için tebrik telefonu aldım işte o bayram

çifte kavrulmuş oldu mutluluklarım…

jest ve mimik kullanımı, kafa sallama, çekme, itme ve

Bu çocuklarda sözel olarak konuşmak yerine,

tek heceli kelimeleri mırıldanma ya da fısıltılı ko!!!ASLINDA TEK YAPTIĞIM ÇOCUĞU DOĞRU

nuşmalar görülmektedir. Aşırı derecede utangaçlık,

ANLAYABİLMEKTİ!

sosyal ortamlarda küçük düşmekten korkma, sosyal izolasyon(dışlanma), geri çekilme, anneden ayrılmama,

SEÇİCİ KONUŞMAMAZLIK NEDİR?

dürtü kontrol edememe özellikleri, olumsuz duygular, mutsuzluk, öfke nöbetleri, özellikle evdeki bireyleri

DSM IV “ün tanımlamasına göre; selective mutism

kontrol altında tutma ve karşı gelme davranışları bu

(SM), konuşmanın normal ve doğal olduğu sosyal

bozukluğun en temel özelliklerindendir (Dow, Sonies,

ortamlarda sürekli olarak konuşamıyor, fakat başka or-

Scheib, Moss ve Leonard, 1995).

tamlarda konuşuyor olabilmek olarak tanımlanmıştır (4th ed. Amerikan Psikiyatri Birliği, 1994). Selektif

18 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Büşra ULUYILMAZ Özel Eğitim Uzmanı

Aile sistem yaklaşımcılarına göre ise mutism çocuğun aile ile olan ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. EŞLİK EDEN PROBLEMLER Selektif mutisme eşlik edebilecek rahatsızlıklar arsında en çok; sosyal fobi, kaçınma bozukluğu, basit fobi (Roberts, 2002), altını ıslatma, dışkı kaçırma, obsesif-kompulsif bozukluk(elinde olmadan gelen rahatsız edici düşünceler), konuşma ve dil bozuklukları ( Kolvin ve Fundudis, 1981) görülür. Bunun yanında sıkça depresyon (Wilkins, 1985), yaygın gelişimsel bozukluk, psikotik bozukluklar ve anksiyete bozuklukları (Roberts, 2002), gelişme geriliği (Kristensen, 2000), Asperger bozukluğu (Gilberg, 1995), karşı gelme davranışı, somatik semptomlar (Kristensen, 2001), okulda düşük akademik başarı, arkadaşları tarafından reddedilme, şiddete maruz kalma ve boyun eğme davranışları (Kumpulainen, Rasanen, Raaska, ve Somppi, 1998), okula gitmek istememe ve reddetme, kaygı, çevresini ve yetişkinleri kontrol etme davranı Ģları (Hayden, 1980), ve mental retardasyon (zekâ geriliği) da görülmektedir (Remschmidt, Poller, Herpertz-Dahlmann, Hennighausen ve Gutenbrunner, 2001). NEDEN SELEFTİF MUTİZM OLUR? SM’in oluşumu zaman içinde farklı uzmanlar tarafından farklı şekillerde açıklanmıştır (Leonard & Topol, 1993). Erken dönemde yapılan araştırmalarda (Hayden, 1980) düşük öz saygı, güvensiz ev ortamı, duygusal sorunlar ve geçmişte yaşanan tek ya da bir seri travmatik deneyimleri SM nedenleri arasında görmektedir. Bozigar ve Hansen (1984) SM’in öğrenilmiş bir durum ya da dikkat çekme davranışı olarak sebep gösterilirken, bazıları da bunu çocuğun iki yaşına kadar anne çocuk arasındaki başarısız dil gelişimine bağlamaktadır (Hultquist, 1995). Diğer taraftan SM’i depresyonun konuşulmayan ve dile getirilmeyen bir belirtisi olarak görenlerde vardır (Shreeve, 1991). Başka bir neden olarak da, konuşma ve seslendirme bozukluğu gösterilmiştir (Krohn ve ark.1992). Göçmen ailelerde olduğu gibi, iki dilli olmak ,evde başka okulda başka bir dil kullanmak, travmatik yaşantılar ve diğer önemli yaşam olayları da oluşum nedenleri arasında bahsedilmiştir (Steinhausen ve ark. 2006).

Aile sistem yaklaşımcılarına göre ise mutism çocuğun aile ile olan ilişkilerinden kaynaklanmaktadır(Anstending, 1998). Diğer yazarlar ise mutismin anne-baba ya da çocuk-ebeveynler arasında aşırı derece kontrol ihtiyacından kaynaklanan, bağımlı ve çelişkili nitelikleri olan nörotik bir ilişkiden doğduğunu belirtmektedirler (Subak, West ve Carlin, 1982). Ebeveynlerle gelişen bu nörotik ilişki tarzı, çocuk tarafından başkalarıyla olan ilişkilerine de yansımaktadır. Öyle ki çocukları olan ailelerde, baskın, aşırı koruyucu, aşırı katı nitelikleri olan sıkı bağlanmalar, karşılıklı bağımlılıklar, dış dünyaya ve yabancılara karşı güvensizlik, dil ve kültürleşme zorlukları, evlilik sorunları ve anne ya da baba tarafından zaman zaman konuşmama gibi özellikler sık görülmektedir (Meyers, 1994). TEDAVİ YAKLAŞIMLARI Tarihsel olarak bakıldığında ilk defa SM’in tedavisinde psikodinamik yaklaşımın kullanıldığı görülmektedir. Bu yaklaşımda ruh sağlığı uzmanları SM’li çocuklarla bireysel olarak çalışmaktadırlar (Shreeve, 1991). Son zamanlarda bu yaklaşım daha çok bireysel oyun terapisi şeklinde kullanılmaktadır (Anstending, 1998). Oyun terapisi çocuklara konuşmaları için herhangi bir baskı oluşturmayan güvenli bir ortam ve çocuğa oyun aracılığı ile iletişim kurma fırsatı vermektedir (Weininger, 1987). Bu nedenle çok yararlı sonuçlar doğurmaktadır. Aile terapisi de, SM’de sağlıklı ve fonksiyonel olmayan aile ilişkilerini belirlemek amacıyla kullanılmaktadır. Burada amaç aile üyelerine sağlıklı olmayan iletişim kalıpları ve davranışları hakkında farkındalık kazandırmaktır. Eğer mute durumu aile dinamiklerinden kaynaklanıyorsa, geleneksel iç görüyü geliştirmeyi amaçlayan aile terapisi önerilmektedir (Krysanski, 2003). Son on yılda farmakolojik tedavilerin SM’e uygulanmasında oldukça yenilikler olmuştur (Roberts, 2002). Özelliklede sosyal fobinin tedavisinde kullanılan ilaçlar artarak SM tedavisinde de kullanılmaktadır (Dow ve ark. 1995).

Sayı 5

19


Büşra ULUYILMAZ Özel Eğitim Uzmanı

Mutismin en çok ortaya çıktığı yerlerden birisi okul ortamlarıdır (Hultquist, 1995). Bu nedenle okul temelli bir tedavi yaklaşımından da burada bahsetmekte fayda vardır. Bu programların amacı çocukta sosyal ortamlarda konuşurken kaygı yaratan durumları azaltmak, sosyal iletişim ve etkileşimlere teşvik etmektir. Mutismin en çok ortaya çıktığı yerlerden birisi okul ortamlarıdır (Hultquist, 1995). Bu nedenle okul temelli bir tedavi yaklaşımından da burada bahsetmekte fayda vardır. Bu programların amacı çocukta sosyal ortamlarda konuşurken kaygı yaratan durumları azaltmak, sosyal iletişim ve etkileşimlere teşvik etmektir. Bunlar yapılırken de çocuk konuşması için zorlanmamalı, çocuklar sınıf arkadaşlarıyla normal sınıflarda tutulmalı, sözel iletişime daha az vurgu yapılmalı, arkadaşlarla ilişkileri teşvik edilmeli ve bilişsel-davranışçı teknikler kullanılmalı.

Bazı yazarlar tek bir müdahale yönteminin diğerine olan üstünlüğünü tartışırken, bazıları da tek bir yöntemin etkili olmadığını ve en etkili yöntemin diğer yaklaşımlarla beraber kullanıldığında (multimodal) daha başarılı olacağını savunmuşlardır (Kehle ve ark. 1998). Bu nedenle seçilecek olan yöntem ya da yöntemler dikkatlice çocuğun ve ailenin nitelikleri göz önüne alınarak yapılmalıdır. En uygun tedavi yaklaşımı olarak ise aile katılımının sağlandığı, okul ortamlarını da içine alan, ilaçlardan da yararlanılan davranış değiştirme yöntemidir

Ayrıca, öğretmenler öğrencilere destek olabilecek arkadaşlar bulabilir ve onların sosyal becerilerini geliştirecek etkinliklere yöneltebilirler. Ayrıca eğer gerekli ise bir konuşma terapisti de çocuğun telaffuz becerisini arttırarak ve konuşma kurallarını öğreterek çocuğa yardımcı olabilir (Krysanski, 2003). Ebeveynlerin ve öğretmenlerin de, çocuğun rahatsızlığı hakkında eğitilmesi gerekmektedir. Çocuğun bir kaygı durumundan rahatsız olduğu, isteyerek konuşmayı reddetmediği şeklinde bozukluğun doğası tanıtılmalıdır. Bu eğitim, ailenin ve öğretmenin çocuğa karşı daha destekleyici, anlayışlı bir yaklaşım benimsemesini sağlar. Psikoeğitim aynı zamanda anne babanın, öğretmenlerin ve okuldaki diğer personelin yaşayabilecekleri karışıklığı ve engellenmişlik duygularını azaltacak ve çocuğa daha iyi bir eğitim verebilmek için motive olmalarına yardım edecektir (Roberts, 2002).

Alıntı; S. Bulut Seçici Konuşmamazlık (Selective Mutizm): Sebepleri Ve Tedavi Yaklaşımları, Abant izzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi – Journal of Social Sciences Cilt / Volume: 2008-2 Sayı / Issue: 17

Bir izleme çalışmasında Remschmidt ve ark (2001), bu bireyleri bağımlı, düşük motivasyonlu, kendilerine güvensiz ve daha az olgun, dikkat bozukluğu problemleri, duygusal sorunları olan ve depresyon, çabuk kızma ve aşırı duygusal dalgalanmalar yaşayan bireyler olarak tanımlamıştır. Bu rahatsızlığın gelişimi (prognoz) çok sistematik olarak incelenmemiştir. Fakat ailede yoksulluk, ebeveynlerde ruhsal bozuklukların olması, ailenin tedavi için işbirlikçi olmaması, düşük zeka düzeyi ve aile üyelerinde gözlemlenen mutism, bu rahatsızlığın tedavisini olumsuz etkileyen faktörler arasındadır (Steinhausen ve ark. 2006).

20 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Neler Oluyor Mevlanakapı’da O

kulumuz 2012 -2013 eğitim öğretim yılına oldukça hareketli girdi. Okulumuz eğitim kadrosunda yıllardır çalışan arkadaşlarımızdan ayrılanlar oldu. Okulumuza verdikleri emekler için öğretmenlerimize teşekkür ediyoruz. Bunun beraberinde aramıza yeni katılan öğretmenlerimiz oldu. Aramıza katılan yeni öğretmen kadromuza başarılar diliyoruz. Askere gönderdiğimiz ’ Buğra DİŞDİŞ ve Mevlana TAPAR ‘’ öğretmenlerimize hayırlı teskereler diliyoruz. 2013 - 2014 Eğitim Öğretim yılında başarılarının devamını diliyoruz. Veeee bu yıl 15 yıl beklenen rüya gerçekleşiyor. 2 KASIM 2012 tarihinde yapımına başlanan okulumuz ek binasına 2013 - 2014 Eğitim – Öğretim yılında taşınmayı büyük bir heyecanla bekliyoruz. ti

Ziyare kulumuzu O n u ’n U Z U rü Umut K ube Müdü Ş im it ğ E İlçe Milli

Aramızdan Ayrılan Arkadaşlarımız

15

rüya k ı l l ı r y eşiyo l k e ç ger

ız larım a c o R zH iğimi lana TAPA d r e d v n e Me re gö Aske DİŞDİŞ v a Buğr

Sayı 5

21


Okul Etkinlikleri

OKULUMUZDA 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLAMASI

Okul

den, ğretmen Ö . r i d r retmenle k kabiliyetini ka ğ ö k a c lma e an yalnız v üz millet adını a ; r la n a r a n t; he i kurt bir mille Milletler n u s k o y K den eğitimci ır. ATATÜR t ış zanmam

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜMÜZ

irvb. b n, z ı rı şım kada insanla r a t ya rin z, ha n bu na u m stu tire z, do erine ge olsun. i m i , eş iy tlu limiz elsefesin Günü ku i g v şf , se ar emiz ın varolu i Kadınl n n A ç ğ sanlı ya Emek n i e n yl rolü n Dü çok larımızı n kadı

22 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Okul Etkinlikleri

Etkinlikleri

ZDA OKULUMU ÖFTE K L E S K E GELEN GÜNÜMÜZ

İSİ ‘’ FTEC lleşÖ K ekse MET NAH artık gelen A T L U e İHİ S eşen v ‘’ TAR ıl gerçekl a muzd her y ler. Okulu atkılarıyla nden kare k ” NİN öfte Günü K miş ‘’

laında Mev s a r a i r le 3 tarih olarak, aziran 201 İş Eğitim Merkezi H 3 0 ıs y amen 27 Ma kulu ve lirleri tam mes O e g a e m il i la ğ u g te in des te ker itim Uy velilerimiz macıyla Miniatürk’ in desnakapı Eğ e v in iz irliğim ılmak a lerimiz okul aile b ına kullan tmenlerimiz ve veli r ğış a r a y iz im arıdan ba ğre ış ö d i, e ğ v li n ir öğrenciler a b a yapıl tama. Okul aile sınıflarınd mes geliri r e e k ly düzenledik iz tö a im n e ettiğ ulumuzu şından eld tı a teğiyle ok s ın r ize, la maktadır. eşya ıl n n a le ll e u tmenlerim g k e r k a ğ a ö ın r a olar n r a la y görev a rıyla bize cilerimiz la n te s e ış r e ğ ğ a m ö b r , e n e k e m ve iğimiz üyelerin ı bize açan Düzenled ile birliği a ın l r a u k ıl o p a n k a y ine ve ımıza, atkı sağla görevliler bağışçılar e e v v i kermese k e im iz t e im n rk yö n veliler n Miniatü kür ederiz. e y destek ola e m e g ir ını es a teşek yardımlar aşlarımız d n ta a v lı ar bütün duy

ME VLA UYG NAK A U İŞ E LAMA PI EĞİ ĞİT T O İM KULU İM KER MERK VE EZİ ME Sİ

Sayı 5

23


Merve Çiftçi Zihin Engelliler Sınıf Öğretmeni

ÖZEL EĞİTİMDE CİNSEL EĞİTİM

“İnsanın cinsel konulardaki tutumu hayatın tüm alanlarındaki tutumunun prototipidir.” S. Freud

Cinsellik, cinsel yaşam, ülkemizde büyük bir tabudur.

T

oplum içerisinde cinsellik hakkında konuşmak ya da yorum yapmak bazılarımızın çekindiği birçoğumuzun da hiç yapmadığı bir konudur. Bu nedenle gençlere ve çocuklara cinsel eğitim vermekte oldukça başarısız bir toplumuzdur. İnsanların özel gereksinimli olup olmaması cinsel eğitime ihtiyacı olup olmamasını değiştirmez. Özel gereksinimli olsun normal olsun her birey cinsiyeti ile doğar. Cinsiyet kelime anlamı olarak“dişi” veya “erkek” olma şeklinde açıklanabilir. Cinsel kimlik ise kişinin cinsiyetinden haberdar olması ve cinsiyetine uygun davranışlar göstermesidir. Bu noktada kişinin kendi cinsiyetinden memnun olması, böyle yaşamaktan mutluluk duyması çok önemlidir. (Artan İ., 2003) Özel gereksinimli çocuk ve gençlerde cinsel gelişime baktığımızda normal gelişim gösteren çocuklarla aynı sırayı izlediği ancak zihinsel gelişim düzeyine bağlı olarak daha yavaş ve geriden takip ettikleri görülür. Özel gereksinimli çocuk ve gençlerde cinsel gelişim incelenirken takvim yaşları değil gelişim düzeyleri dikkate alınmalıdır. Bu şekilde değerlendirildiğinde anne-baba veya eğitimcilere sorun gibi görünen pek çok durumun gerçekte sorun sayılamayacağı anlaşılır. Örneğin takvim yaşı 15, ancak zihinsel düzeyi altı yaş olan bir genç cinsel organlar, göğüsler, bebeklerin nasıl

doğduğu ile ilgili sorular sorabilir. Bu sorular altı yaş zihinsel düzeyi için beklenen normal sorulardandır. Bu çocuklara gelişimsel düzeylerine uygun eğitim ve tepkiler verilmelidir. Özel gereksinimli çocukların genelde yaşıtlarından daha fazla cinsel ilgileri olduğu, daha fazla cinsel içerikli davranışları olduğu düşünülür. Oysa bu çocuklar cinsel içerikli davranışların nerede, ne zaman, hangi durumlarda uygun olup olmadığını bilemedikleri için yani bir anlamda cinsel tipli davranışlarını kontrol edemedikleri için böyle algılanmaktadırlar. Araştırmacılar, cinsel eğitimin önemli olduğunu çünkü özel gereksinimli çocukların kendilerine gösterilen ilgiye aşırı sevgiyle cevap verdiklerini belirtmektedir. Cinsel ilişki için yapılacak bir teklifi, cinsel olarak sömürüleceklerini bilmeden mantıksız biz sevecenlikle kabul edebilirler. Gerçeği ve gerçek olmayanı ayırma zorlukları olduğundan kolayca şaşırtılabilir ve korkutulabilirler. Gerek arkadaşlarından gerekse kitaplarından doğru ve gerekli bilgileri edinmeleri çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Ayrıca diğer kişilerin davranışlarını gözlemleyerek de öğrenmeleri kolay olmamaktadır. Tüm bu nedenler, özel gereksinimli çocukların anne baba ve öğretmen yönlendirmesine ne kadar ihtiyacı olduğunu göstermektedir.

24 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Merve Çiftçi Zihin Engelliler Sınıf Öğretmeni gereklidir. *Çocuğun zamanından daha erken yaşta cinsel konularda farkındalık oluşmaması için ayrı odası olmalı anne babası ile aynı odayı ve yatağı paylaşmamalıdır. *Cinsel organlarına sürtünerek uyarılmaması için fazla dar çamaşır veya elbiseler giydirilmemelidir.

Özel gereksinimli bireylerin cinsel gelişim özellikleri

-Çocuk birikmiş enerjisini uygun şekilde harcayabileceği oyun ve spora alıştırılmalıdır. Böylece çocuk kendi cinselliği üzerinde yoğunlaşmaz. Çocuğun kendi enerjisini doğal olarak harcayabileceği spor ve oyun en iyi koruyucu önlemler olarak bilinmektedir.

Normal erkekler ve kadınlar gibi özel gereksinimli erkeklerin de arzularını doyurmak, uygun bulunmak ve sevgi edinmek için cinsel dikkat çekmek istediklerini vurgulayan araştırmacılar, özel gereksinimli bireylerin televizyonlarda filmlerde sıklıkla gördükleri çekici, baştan çıkarıcı davranışları taklit etmeye çalıştıklarını bulmuşlardır.

-Çocuğun kendi kendine cinsel doyum sağlaması demek olan mastürbasyon zararlı bir yöntem olarak algılanmamalıdır. Mastürbasyon doğal bir olaydır.

Özel gereksinimli bireylerin normal bireylere kıyasla daha çok cinsel güdülere sahip olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. Aksine özel gereksinimli bireylerin normal bireylerle aynı cinsel güdüler ve ihtiyaçlar zincirine sahip oldukları, fiziksel gelişimleri normal olduğunda cinsel gelişimlerinin; zihinsel işlevlerindeki bozukluğa rağmen sekteye uğramadığı görülmektedir. Özel gereksinimli bireylerin cinsel özelliklerini araştıranlar, hafif derecedeki engellilerin cinsel davranışlarının normal gelişim gösteren insanlara benzediğini, orta derecedekilerin biraz yardıma ihtiyaçları olduğunu, ağır derecedeki engellilerin genelde cinsel dürtülerini çok az kontrol edebildiklerini toplumsal kuralları algılamakta ve uygulamakta sıkıntı çektiklerini belirtmişlerdir.

Cinsiyet temel ve önemli bir parçadır. Her gelişim evresinin anlaşılmasında bu gerçeği unutmazsak, kendi kendimizle bir rahatlık duygusu içinde olur ve diğer insanlara karşı anlayış kazanırız. Sevgi iyimserdir, sevgi umutludur. Ona ulaşmak olanağı her zaman bizimledir. İşte çocuklarımıza aşılamak isteyeceğimiz gerçek de budur. (Yurdakul A., 1999)

Özel gereksinimli bireylerin cinsel gelişiminde nelere dikkat edilmelidir -Çocukların cinsellikle ilgili sorularına cevap vermeyi reddetmemeli, gerekli bilgiler çocuğun anlayabileceği şekilde uygun zamanda verilmelidir.

-Cinsel gelişimin yoğunlaştığı ergenlik öncesi dönemde çocukta cinsel ve bedensel gelişimler hakkında çocuğa bilgi verilmelidir.

Kaynaklar Artan İ. (2003), Engelli Çocuk ve Gençlerin Cinsel Eğitimi, HÜÇ Gelişimi – Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi. Ankara http:http://www.tarsusram.gov.tr/engelli-egitimi/88engelli-cocuk-ve-genclerin-cinsel-egitimi.pdf Yurdakul A. (1999), Engelli Ergenler ve Cinsel Eğitim, İlk ışık Dergisi. http: http://isikozelegitim.com/uploads/File/Engelli%20Ergenler%20ve%20Cinsel%20Egitim.pdf

-Çocuğun cinsellikle ilgili sorduğu sorular sade ancak, doğru ve yeterli olarak cevaplandırılmalıdır. -Çocukların anlayabileceği düzeyde eğitim verilmeli her şey öğretilmeye kalkışılmamalıdır. -Cinsel eğitim yönünden ailenin bazı önlemler alması Sayı 5

25


Okul Gezileri

FLORYA DİNLENME TESİSLERİNE GEZİMİZ

Yeni yerler geziyorum Görüyorum ,Eğleniyorum ,Bazen de Korkuyorum ((((

ÖZEL EĞİTİM HİZMETİ, AMACA UYGUN ÇAĞDAŞ 04.03.2013 tarihinde öğrencilerimizi Florya Dinlenme Tesislerine kahvaltıya götürdük. Güzel bir kahvaltıdan sonra sahil gezisi yapıldı. Lunaparktaki eğlenceli saatlerden sonra okula dönüldü.

Florya da öğretmen ve öğrencilerimizin çarpışan oto keyfi...

Çarpışan oto keyfinden...

Okulumuz Tarabya’da Ted Golden Chef ’de doğanın eşsiz güzelliği ve gitar dinletisi eşliğinde kahvaltı yaptı. Öğrencilerimiz değişik ve hoş bir ortamda arkadaşları ve öğretmenleri ile vakit geçirdiler. Bizlere samimi ve sevecen ortamı hazırlayan başta Ali ŞAHİN olmak üzere tüm TED GOLDEN CHEF ekibine teşekkür ediyoruz.

26 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi

TARABYA TED (TED SPOR KULÜBÜ) GOLDEN CHEF’DE OKULUMUZUN “BRUNCH” KEYFİ


Okul Gezileri

VE MODERN MEKÂNLARDA VERİLDİĞİNDE ÖNEM KAZANIR. IKEA GEZİMİZ

Mevlanakapı İş Eğitim Merkezi olarak 08.05.2013 tarihinde IKEA alışveriş merkezine bir gezi düzenlemeye karar verdik. Gezimizin amacı çocuklarımıza ihtiyaçları olan günlük yaşam becerilerini kazandırmak ve var olan becerilerini pekiştirerek topluma kaynaşmalarını sağlamaktı. 8 Mayıs sabahı saat 10.00 sularında IKEA’ YA doğru yolla koyulduk. Ekibimiz yaklaşık olarak 20 kişiden oluşuyordu. Ekibimizde; sınıf öğretmenleri Merve Nur ÖRKMEZ ve Merve ÇİFTCİ, el sanatları öğretmenimiz Seher KUL, rehberlik öğretmenimiz Semra RIZAOĞLU, Eylem Merve OCAK öğretmenimiz ve tabii ki öğrencilerimiz bulunuyordu. Oraya vardığımızda öncelikle kahvaltı yapmamız gerekiyordu. Öğrencilerimize kasada sıraya girmeleri için rehberlik ettik ve kahvaltılarını almalarına yardımcı olduk. Bu süre içerisinde IKEA çalışanları öğrencilerimize ve bize oldukça yardımcı oldular. Ardından aldıklarımızı yeme faslına geçtik. Bir güzel karnımızı doyurduktan sonra sırada kahve keyfi vardı. Zamanla ısınan ortamımız diğer müşteriler ve çalışanların dikkatini çekmişti, gelip öğrencilerimizle ve bizimle sohbet ettiler. Gün için gereken enerji ve morali depoladıktan sonra sıra sınıfımızda yapacağımız yeni el sanatları etkinliklerimiz için alış veriş yapmaya gelmişti. Hemen bir alış veriş arabası kaptık başladık bakınmaya. Çocuklarımızın ve öğretmenlerimizin yardımlarıyla alış verişimizi bitirdik. Gördüğümüz en yakın koltuğa kendimizi bıraktık. Kısa bir soluklanmanın ardından aldıklarımızın ücretini ödedik. Ve okulumuza döndük. Okula döndüğümüzde öğrencilerimiz öğretmenlerine teşekkür etmeyi ihmal etmediler. Her açıdan güzel ve verimli bir etkinlik yaşamış olduk.

OLİV iU AVM M ‘D OKU LUM E U SİNE MA K ZUN EYFİ

8/A SINIF I PİYE NIN RLO GEZİ Tİ Sİ

Ö

ğrencilerimiz ile birlikte sınıf gezisi yapmayı planladığımız Piyerloti’ye teleferik ile çıkıldı. Öğrencilerimizin yüzündeki teleferiğe ilk defa binmiş olmanın verdiği heyecan görülmeye değerdi. Piyerloti’de Haliç manzarası eşliğinde öğrencilerimizle çaylarımızı yudumladık. Birlikte fotoğraflar çekildik daha sonra bir restorana gidip hamburgerlerimizi yedik. Esra ÖZ - Rita MARDİNYAN

Sayı 5

27


Ahmet Güleç Zihin Engelliler Sınıf Öğretmeni

Engelli Ünlüler 25 Ekim 1894 yılında Sivas Sivrialan Köyünde dünyaya gelmiş ve 6 yaşından sonra çiçek hastalığından görme engelli olmuştur ve babasının oyalansın diye aldığı sazı ile avunurken okuduğu şiirler ile ülkemizin en ünlü halk ozanlarından biri olmuştur. Cumhuriyet Tarihimizin en ünlü halk ozanlarından birisi olan Şatıroğlu toprak, tabiat doğa üzerine şiirler yazmıştır. Köy okullarında ve köy enstitülerinde türkü muallimliği de yapan Şatıroğlu 1973 yılında aramızdan ayrılmıştır. Aşık Veysel Şatıroğlu

Yurtdışında geçirdiği tren kazası ile bir kolunu ve ayağını kaybeden ve birleşmiş milletler teşkilatında üst düzey yöneticilik yapan Pavey, şu an CHP den milletvekili olarak engelli haklarını aramak için mücadele etmektedir. Neşeli ve hayat dolu olan Pavey hayat mücadelesi ile pek çok engelliye örnek olmaktadır. Şafak Pavey

Stephen Hawking

Ludwig van Beethoven

1960’ların başında 21 yaşındayken tedavisi olmayan Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalandı. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. Ünlü bilim adamı, 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğu için, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyor. Kuantum fiziği ve kara deliklerle ilgili iddialarıyla, bugün yaşayan bilim adamları arasında dünyada en çok tanınan isimdir. Kitapları, 40 dile çevrildi. (d. 16 Aralık 1770 - ö. 26 Mart 1827), Alman klasik müzik bestecisi. Ludwig van Beethoven Bonn’da 8 oğlu olan, fakat bunların hepsinin de kendisi gibi engelli olduğu bir ailenin çocuğudur. İlk müzik öğretmeni babasıdır. Alkolik bir müzisyen olan babasının Beethoven’a piyano eğitiminde çok sert ve acımasız davrandığı bilinir. Mutsuz bir çocukluk geçiren Beethoven, küçük yaşlarda ailesinin geçimine katkıda bulunmak için kilisede piyano çalarak çalışmaya başlamıştır. Yaşamı boyunca sağlık problemleri çeken Beethoven 1801’de işitme problemleri yaşamaya başlamış ve 1817’de tamamen sağır olmuştur. Bu dönemden sonra sağırlığı müzik yaşamını hiçbir şekilde etkilememiştir. 9. senfoniyi sağırlık döneminde bestelemiştir. 1827 yılında 56 yaşındayken dünyaca tanınan bir besteci olarak vefat etmiştir ve cenazesine otuz bine yakın insan katılmıştır. (5 Haziran 1932 – 6 Eylül 1981), İrlandalı yazar ve ressam 23 cocuklu bir ailenin, hayatta kalabilen 13 çocuğundan biri olarak Dublin’de doğmuştur.Beyin felci ile dünyaya gelmiş ve uzun süre hareket ve konuşma yetenekleri olmadan yaşamıştır. Doktorlar, başlangıçta C.Brown’un zihinsel olarak özürlü olduğunu düşünmüşlerdir ve öleceğini söylemişlerdir. Fakat annesi doktorların sözüne aldırmayarak oğlunun eğitilebileceğine inandı. Annesinin bu çabaları sonuç verdi ve Christy Brown sol ayağını kullanarak yazmayı ve resim yapmayı başardı. Konuşmaya başlaması ile birlikte, doktorlar tedavi biçimini değiştirerek fizyoterapiye ağırlık vermişler, böylelikle yazar daha rahat hareket edebilmeye başlamıştır.

Christy Brown

Yaşamı boyu yardıma muhtaç olarak yaşaması onun İrlanda’nın tanınmış yazarları arasına girmesini engellememiştir. Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı eserler, onun dünya çapında bir üne kavuşmasını sağlamıştır. Kendi hayat hikâyesini yazdığı Sol Ayağım (My Left Foot) adlı eseri filme alınmıştır.

28 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Ahmet Güleç Zihin Engelliler Sınıf Öğretmeni (d. 30 Ocak 1882 – ö. 12 Nisan 1945) Amerika Birleşik Devletleri’nin 32. başkanı olup en uzun süreyle görevde kalmış olan başkanıdır. ABD halkı tarafından kısaca isminin baş harfleri olan FDR şeklinde anılır. 1921 yılında Franklin Roosevelt o dönemde çok büyük salgın halinde olan çocuk felcine yakalandı. Hastalığı yenmesine karşılık bacaklarına gelen felç yüzünden yaşamının geri kalan bölümünde bir daha yürüyemedi. ABD tarihinde engelli olan tek başkandır. Tekerlekli sandalyesiz bir yerden bir yere gidemiyordu ama ayağa kalkması ve ayakta durup konuşma yapması mümkün oluyordu. 1928 yılında New York eyaletine vali seçilmeyi başardı. 4 yıl valilik yaptıktan sonra da 1932 seçimlerinde ABD’nin 32. Başkanı olarak seçildi. Franklin Delano Roosevelt

Ray Charles Robinson

Eli Bowen

BRAİLLE

(23 Eylül 1930 - 10 Haziran 2004), ABD’li piyanist, müzisyen, ritim ve blues ustası. Albany, Georgia’da doğmuştur. Beş yaşındayken, küçük kardeşi George banyo küvetine kafa üstü düşerek ve boğularak ölmüştür. Bu olaydan birkaç yıl sonra Ray yedi yaşındayken kör olmuştur. Ancak hiçbir zaman görüntüyü tamamen kaybetmemiştir. Okul hayatına Florida Sağır ve Körler Okulu’nda devam etmiştir. Orada kör alfabesini ve enstrüman çalmayı öğrenerek müzik hayatına başlamıştır. Okuldan ayrıldıktan sonra müzisyen olarak çalışmaya başlamıştır. Ayrıca çoğu kişinin sevenidir. Atlantic Records’un sahibi Ahmet Ertegün sayesinde şöhrete kavuşmuştur. Ray Charles’ın müzik hayatı 7 yaşında bir arkadaşını kıskanarak başlamıştır. Daha sonra aynı dönemde kardeşini kaybetmiş bu olay Ray’in müziğe olan ilgisini arttırmıştır. Yaşamının büyük bölümünde uyuşturucu problemi yaşamış ve sonraları bu problemi yenmiştir.

Eli Bowen, Amerika’nın Ohio eyaletinde 1844’te dünyaya geldi. 10 çocuklu bir ailenin son üyesi olarak geldiği bu dünyaya gözlerini biraz eksik açmıştı çünkü ayakları beline bitişikti bir başka deyişle bacakları olması gerekenden çok daha kısaydı.Gençliğinde ailesini geçindirmek için çiftliklerde çalışmaya başlayan Eli, ellerini kullanmakta o kadar usta olur ki bir gün onu tesadüfen izleyen sirk sahipleri onunla çalışmak ister.13 yaşında Barnum ve Bailey Circus tarafından işe alınan Eli Bowen, “Bacaksız Akrobat” olarak Avrupa turnesine çıkar ve ünü kısa zamanda tüm dünyaya yayılır.26 yaşında Mattie isimli genç bir bayanla evlenen Eli Bowen, dört sağlıklı çocuk sahibi olur. 2 Mayıs 1924’te dünyanın en meşhur akrobatı olarak hayata veda eder. 1809 VE 1852 yılları arasında yaşamış olan Louis Braille günümüzde bile kullanılan kabartma harflerden oluşan ve Braille Alfabesi denilen alfabeyi keşfetmiş olan ve 3 yaşından bu yana görmeyen bir insan olarak tarihe derin izler bırakmıştır. Önce öğrenci olarak, sonra öğretmen olarak Körler okullarında öğretmenlik yapan Braille aynı zamanda kitaplarda yazarak karanlık dünyasından sağlamlara ve kendisi gibi görme engellilere ışık olmuş ve ismi verilen Alfabe ile tarihe altın harfler ile isim bırakmıştır. Bugün bile körler okullarında Braille alfabesi okunmakta bu alfabe ile ülkemizde dergiler yayınlanmakta kitaplar neşredilmektedir. İnsan engelli bile olsa hem sağlamlara hem de kendi gibi engellilere rehberlik edebilir inancını topluma benimsetebilir ve yüzyıllarca isminden bahsettirebilir BRAİLLE gibi. Sol Ayağım filmi büyük bir başarı kazanmıştır. Bu tarzda yazdığı diğer kitabı da (Down All The Days) en çok satanlar listesine girmiştir. Londra’ya yaptığı birkaç ziyaret dışında bir kere de Amerika’ya giden yazar, tüm yaşamını Dublin’de geçirdi. Christy Brown 1981’de öldü. Christy Brown hayat hikâyesinin bulunduğu Sol Ayağım kitabında annesine sık sık teşekkür etmektedir. Ailesi onunla hep gurur duyduğunu belirtiyor Sayı 5

29


Okul Gezileri

ÇANAKALE ŞEHİTLİĞİNE GEZİMİZ

Çanakkale´de ortaya konulan mücadele ve kazanılan zafer eşsiz bir destandır. Bu destanı yazan Mehmetçiklerimizi, Aziz Şehitlerimizi, rahmet, şükran ve minnetle anmak için Okulumuz öğretmen, öğrenci ve velileriyle Çanakkale Şehitliğini ziyarete gittik. Ruhları Şad olsun…

ÖĞRETMENLERİMİZE ÖZEL ULUDAĞ GEZİMİZ VE KAYAK KEYFİMİZ

Biraz olsun işimizden uzaklaşmak istedik. İşimizi, koşuşturmalarımızı İstanbul’da bırakıp, Bursa yollarına düştük… Uludağ’da kayak sporu yaptıktan sonra çok keyifli bir gün geçirmiş olarak İstanbul’a döndük.

30 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Eyüp Belediyesi liderliğinde, İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ve Dost Yaşam Down Sendromu Vakfı ortaklığında sürdürülmekte olan Şeker Hayat atölyelerini okulumuzun 7-A Sınıfı öğretmenleri ve öğrencileri ile okul müdürümüz, atölye öğretmenimiz ve rehber öğretmenimiz birlikte ziyaret ettiler. Şeker Hayat projesinin içinde yer alan eğitimcilere ve öğrencilere misafirperverlikleri için teşekkür ediyoruz.

ŞEKER HAYAT ATÖLYELERİNE ZİYARETİMİZ

la an çocuklar esinde yer al oj pr t ya ha ı. Şeker lışmas izin atölye ça öğrencilerim

Ferhat’ın

Sevgili Velilerimiz, Çocuklarımızın arada sırada soluk almalarını, okul dışında keyifli anlar yaşamalarını istiyoruz. Gündelik işlerden uzak… Doğa ile baş başa… Çocukları ve öğretmenleri ile birlikte okul pikniğimiz.

Hamak K eyfi.

..

GELENEKSEL OKUL PİKNİĞİMİZ Sayı 5

31


Deniz’in Ailesinden ÇİNGENE KIZIN GÖZLERİ

VELİ, ÖĞRETMEN İŞBİRLİĞİ

V

Zeugma antik kentinde yapılan kazılarda ortaya çıkan Çingene Kızı mozaiği bugün Gaziantep’teki Zeugma müzesinin simgesi oldu. Çünkü Milattan sonra 2.-3. yüzyılda yapıldığı düşünülen bu mozaiğin bakışlarını eşsiz kılmak için ayrı bir teknik kullanılmış; Sevinç ve hüznü aynı anda yansıtan yüzünde Çingene Kızı’nın gözleri, hangi açıdan bakarsanız bakın sizi takip eder. Siz durduğunuz yönü değiştirseniz de onun gözleri hep size bakıyordur.. Zihinsel yetersizliğe sahip çocuğu olan ailelerin gözleri de çocuklarını Çingene Kızı’nın gözleri gibi takip eder. O nereye giderse ailenin gözleri onun üzerindedir. Sevinç ve hüznü bir arada taşıyan o gözler, her açıdan hep zihinsel yetersizliği olan çocuklarına bakıyordur. Bu eşsiz durumun temelinde, tabii ki sonsuz sevgi ve sorumluluk anlayışı vardır.

eli öğretmen arasındaki iletişimin öneminden sık sık bahsedilir. Veli öğretmen işbirliğiyle bir öğrencide nasıl değişikliler olabileceğini, bir veli olarak örneklerle dile getirmeye çalıştım. Deniz’e ilk zamanlar seslendiğimizde bizi duymuyordu. Kendi dünyasında yaşıyordu. Kendi kendine konuşma, gülme, hayali arkadaş… Artık bir süre sonra onunla yüksek sesle konuşarak ya da çoğu zaman kolundan dürterek iletişim kurmaya çalıştık. Yine aynı şekilde evin içinde dolanma ve ses çıkarma şeklinde davranışlar gösteriyordu. Biz onu durdurmaya çalışırken onun tepkisi bağırıp çağırmak oluyordu. Bizimle iletişim kurmaması, sürekli dalması, onunla sohbet etmeye çalışırken bize tepki vermemesi şeklinde gerçekleşiyordu. Kendi dünyasından çekip çıkarma girişimlerimize; sesini yükselterek, bağırarak, hırçınlaşarak tepki gösteriyordu. Ona eskiden görev verdiğimizde severek yapıyordu. Örneğin eskiden sofra kurmaya yardım etmeyi çok seviyordu. Ancak ona tabak vs verip sofraya bırakmasını istediğimizde onun elindekilerle başka odada otururken ya da farklı bir işle uğraşırken bulurduk. Elindekileri unutmuş oluyordu. Ona söylediğimizde bizi duymuyordu ve artık iş bizlerden çıkmıştı, psikologlarla, nörologlarla görüşmeye kadar gitti. Yemek saati de tam bir işkenceydi. Sofrada oturması bazen bir saati buluyordu. Sofrada elinde kaşıkla, çatalla yemeğini ağzına götürmeden çok uzun süre duruyordu. Dakikalarca sabit bir noktaya takılıp duruyordu. Yemek yemiyordu. Bizim dürtmemizle, söylemimizle yemeğini bitirebiliyordu. Yemekte de başka bir dünyada yaşıyordu; sürekli dalgındı. Uyku saatinde de sıkıntılar devam ediyordu. Yukarı kata odasına çıkmak istemiyordu. Sürekli bağırıp çağırıyor, ağlıyordu. Saatlerce yatakta dolanıp

duruyordu. Çok geç yatıyordu. Aynı şekilde sabahları da çok zor kalkıyordu. Deniz akademik olarak da oldukça geriledi. Hiç okula gitmemiş, eğitim görmemiş bir öğrenci seviyesine gelmişti. Öğrendiklerinin hepsini unuttuğu gibi hayattan tamamen kopmuştu. Aslında bu geçen sene yavaş yavaş başlamıştı ve en sonunda bu noktaya geldi. 7/A sınıfının yeni öğretmeni de Deniz’in bu durumunun farkındaydı. Bir gün bizi okula çağırdı. Deniz için neler yapabileceğimizi konuştuk ve 21.11.2012 tarihinde itibaren iletişim defterine karşılıklı olarak yazmayı kararlaştırdık. Deniz’in öğretmeni, Deniz’in sınıfta neler yaptığını, sınıfta arkadaşlarıyla olan ilişkilerini her gün yazdı. Biz de öğretmenin deftere yazdığı önerilere harfiyen uyduk. Evde neler yaptığını, onunla olan iletişimizi aktardık deftere. Sürekli görev verme, sohbet etme, peşinden gitme, elindeki eşyaları sofraya koyuncaya kadar onu takip etme, onu (yalnız kalınca dalmaması için) oyalamak şeklinde hareket edildi; her fırsatta, gün içinde onunla okulda ya da gittiği başka yerlerde neler yaptığını ya da bizim neler yaptığımızı konuştuk…Yeter ki yalnız kalmasın, kendi dünyasına çekilmesin diye çaba sarf ettik.

32 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Deniz’in en çok bulunduğu iki ortam, okul ve ev. İki ortamda da en çok neler yaptığından yani birbirimizden haberdar olmanın çok iyi etkisi oldu. Evde bütün yaptıklarını yazdığımızda Fırat Hoca da yönlendirmede bulunuyordu. Uyku saatini işkenceden kurtarmak için masal dinlettirmek, bilgisayarı sevdiği için internetten masal izlettirmek gibi aktiviteler gerçekleştirdik. Bu şekilde eskiye nazaran daha kısa sürede uyumaya başladı. En sevdiği şeylerden yola çıkarak yani bunu ödül olarak ona vererek ona yeniden görevler vermeye çalıştık, görevlerini bu şekilde yaptırmaya çalıştık. Bu şekilde ufaktan da olsa yeniden iletişim kurmaya başladık. Kendi başına kalmaması için sürekli görevler verdik. Örneğin biz mutfakta olduğumuzda onu da yemek hazırlığına kattık, daldığı vakit sorular sorup sohbet ettik. Onu yanımıza çağırdığımızda daha kısa sürede gelmeye başladı. Ancak bu davranışları da kalıcı hale gelmiş değildi ya da bağımsızlaşmamıştı. Deniz büyük sorun yaşadığında Denizin öğretmenini arıyorduk, Deniz’le konuşturuyorduk. Bir yandan da ergenlik sorunu, sendromu nedeniyle de ortaya çıkan sorunlar, davranış değişiklikleri ayrı birer sorundu ve bizler için ayrı ayrı soru işaretleriydi. Yine defterde karşılıklı yazılar, görüşlerle hareket ettik. Bu dönemi de bu şekilde en az sorunla aşmaya çabaladık. Evde Deniz’in bazı sıkıntılarına ya da gösterdiği olumsuz tepkilere karşı okulda öğretmeni Onunla konuşuyor, onu ikna ediyordu. Biz de olaylar, durumlar karşısında günlük hayatta gösterdiği her tepkiyi, davranışını deftere geçiriyorduk. Fırat Hoca da Denizin gösterdiği davranışların olası gerekçeleri konusunda bizi aydınlatıyor, bundan sonra bir olumsuz durum karşısında tavrımızı değiştiriyorduk. Adım adım her davranışına karşı biz de bir tavır belirliyor, onu eski haline dönmesi için uğraşıyorduk. Okuma-yazma, muhakeme gücünü artırmak için okulda yaptıklarına ek olarak evde de çalıştırmaya, ona bir şeyler yaptırmaya çalıştık. Evde yapılması gereken ama yapmadığı bir şeyi deftere yazmamız sonucu öğretmeni Deniz’in kendisiyle konuştuğunda, onu dinliyor aynı sorunu artık bize yaşatmıyordu. Yine okulda öğrendiği rakamlar, iç organları vs konularında, öğrenmede sıkıntı yaşadığı kısımları evde de yapmaya çalışıyorduk. Aklında kalması, kavraması için Öğretmenin önerileri doğrultusunda farklı yöntemler uyguluyorduk. Ve zamanla Deniz’deki değişimler, eski haline dönme daha belirgin hale geldi. Eskiden sadece yalnız kalırken, kalmak isterken daha sonra aile bireyleriyle yavaş yavaş iletişime girdi. Daha sonra da misafirliğe gitmeye tanımadığı insanlarla da iletişim kurmaya başladı. Kendi

kendine gülmesi iyice azaldı, yemeği yerken artık uyarıya gerek kalmadan yemeğini yiyebiliyor. Yine sorun yaşadığı daha doğrusu sürekli saldırgan bir tutum aldığı ablasına karşı, Fırat Hoca’nın önerisiyle onu özlettirmeye karar verdik. İlişkisinde geri çekilecekti. Bu sorunu bu şekilde çözdük. Başta Deniz’in bebeklerle kendinden küçük çocuklarla ilişkisi hiç iyi değildi. Onlarla oyun oynamıyordu. Akraba çocuklarına çok ilgi göstermiyordu. Kendine rakip olarak da görüyor, kıskanıyordu Ama son dönem bu da değişti, onlarla ilgilenmeye, 1 saate yakın birlikte oyun oynamaya başladı. Deniz’in inatçı olduğu, yapmaktan alıkoyamadığımız bir diğer davranışı yemeğe düşkünlüğü. Asla boş oturmayı sevmiyor. Ne yaparsa yapsın yemek yiyerek ya da bir şeyler atıştırarak yapmayı seviyor. Bu sorun yine iletişim halinde okulda ve evde neler yediğini göz önüne getirerek çok üzerine gitmemeye baskı altında tutmamaya ama ödültepkinin bedeli yöntemiyle aşılmaya çalışıldı. Bunu yaparken de Deniz’e mantıklı açıklamalarda bulunuyorduk. Yine Deniz’in özentileri ve takıntıları, çok istediği şeyler oluyor. Yüzük, gelinlik, düğün, kıyafetler vs. Büyüklere özenmesinin ve ergenliğin bir özentisi olan bu durumun sorun yaratmaması için hocamızın önerisiyle katı olmamaya, bu duygularını bastırmamaya çalıştık. Birikip ilerde sorun yaratmaması için. Ve bugüne geldiğimizde Deniz’in aile bir aradayken onlarla oturduğunu, sohbetini dinlediğini, özellikle okuldaki durum anlatıldığında espri dahi yaptığına tanık oluyoruz. Ve dil gelişimi şu anda daha öncesinden çıkaramadığı harf, kelimeleri şu anda söyleyebildiği gibi çok net söylüyor. Ayrıca 3-4 kelimelik cümle kurabiliyor, kendini çok güzel ifade edebiliyor ve uzun uzun sohbetlere katıldığı gibi çoğu zamanda o başlatıyor

Sayı


HER ÇOCUK MUCİZEDİR. O‘NUN HAYAT KALİTESİNİ

34 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


ARTIRMAK İÇİN VERİLEN TÜM EMEKLER KUTSAL VE ÖZELDİR.

Sayı 5

35


Hobi Bahçemiz

Arnavutköy Belediyesinden proje kapsamı öğrencilerimize ‘’TARIMSAL TERAPİ ‘’ uyg zihinsel yetersizlikten etkilenmiş öğrencilerim becerilerini geliştirmek amaçlanmaktadır. Öğ ve süs bitkileri y

Z

or iştir toprakla uğraşmak, emek ister, ekimden önce toprağı hazırlarsın, tohumu ekersin, gübrelersin, sularsın, mahsulü toplamanın bile bir zamanı, yapılan her işlemin bir inceliği vardır. Tohumu ektiğin yerin derinliği, suyun miktarı, gübrenin cinsi gibi

her faktör ürünün yetiştirilmesinde bir etkendir. Toprakla uğraşmak sabır işidir. Aynı çocuk eğitiminde olduğu gibi Toprağın hazır olması yetmez, mevsimine göre hareket edersin. Çocuk eğitimi de uzun bir süreçtir; çocuk emek ister, önce onu tanıman gerekecek. Nasıl yetiştirebilirim, nasıl öğretebilirim gibi süreçte kendini hazırlarsın ama çocuğa yaklaşmak, onu tanımak, sevginin derinliğini ayarlamak onun bireysel farklılıklarını bilmek tıpkı toprakta olduğu gibi emek ve sabır ister. Biz emek isteyen iki olguyu bu projede bir araya getirdik. Çocuklarımızın emek ve sabır isteyen sürece tanık olmalarını amaçladık.

36 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Hobi Bahçemiz

ında ‘’HOBİ BAHÇESİ ‘’ kiraladık. Burada guluyoruz. Projemiz bir yıl sürecek. Projemizle mizin kişisel gelişimlerine katkı sağlamak ve el ğrencilerimize tahsis edilen iki bahçede, sebzeler yetiştirilmektedir. Öğrencilerimiz ve eğitim kadrosuyla yürüttüğümüz bu projeyle, zihinsel yetersizlikten etkilenmiş çocuklarımıza, meşguliyet sahibi olma, enerjisini boşaltarak üretkenlik kazandırma ve grup içi dinamiğinden etkilenme bilinci kazandırıyoruz. Hobi bahçesi projesi, öğrencilerimizin özgüvenini artırarak davranış problemlerini azaltıyor. Ayrıca istekli olma, uyumlu olma, grup kurallarına uygun olarak verilen görevleri yerine getirme, arkadaşları ile iletişim kurma, yardımlaşma, birbirlerine zarar vermeden işbirliğinde bulunma, paylaşma, sırasını bekleme, sorumluluk alma gibi konularda gelişim sağlıyor. Tarımla; toprakla uğraşmak, dalından meyve ve sebze koparmak, zihinsel yetersizlikten etkilenmiş bireyde duyu bütünleme için doğal bir tedavi yöntemi oluşturmaktadır. Örneğin; çocuklar salatalık tohumundan salatalığın büyümesi ve masaya salata olarak getirilmesi sürecini yaşamaktadır. Çocuklarımız bir işe odaklanmayı, sorumluluk almayı, bir işi yapmış olmanın mutluluğunu yaşamaktadır. Tarımsal faaliyetlerle çocuklarımız sakinleşmekte ve değişik ortamlara daha kolay uyum sağlamaktadır. Her şey çocuklarımız için.

Sayı 5

37


Mervenur Örkmez Zihin Engelliler Öğretmeni

Özel Bir Çocuğum Var, NE YAPMALIYIM

Çocuk sahibi olmak, bir insanın hayatta başına gelebileceği en güzel mutluluklardan biridir. Ancak çocuğun engelli olduğunun öğrenilmesi yaşanan duyguların yoğunluğunu değiştirir. Önemli olan bu noktada anne-babalar olarak çocuğunuzu kabullenmek ve onu her yönüyle sahiplenmektir.

*Engelli bir çocuğa anne-baba olmak zor bir görevdir. Bu zor görevde ilk yapacağınız iş, çocuğunuzu kabullenmektir. Sizin çocuğunuz sebebi ne olursa olsun farklı özellikleri olan bir çocuktur. Bunu kabullenme noktası annebaba için ne kadar zor olursa olsun ailenin mutluluğu ve çocuğun sağlıklı yaşaması için oldukça önemlidir. *Engelli bir çocuk için erken teşhis çok önemlidir. Zaman kaybedilmeden hem sağlık hem de eğitim önlemleri alınmalıdır.

şey öğrenmesinin ve dolayısıyla bağımsız yaşamasının önüne konulan bir engeldir. *Çocuğunuzun tek başına bir şeyler yapmasına izin verin. Çocuğunuzun bir işi yapıp o işi başarmadaki başarı hissini tatmaya ihtiyacı vardır. *Çocuğunuza tutarlı davranmalısınız. Annenin, çocuğun yapmasına izin vermediği bir davranışa baba da izin vermemelidir. Ayrıca söz verdiğiniz bir şeyi muhakkak yerine getirmelisiniz veya yerine getiremeyeceğiniz sözü vermemelisiniz. Bu çocuğunuzun size karşı güvenini, inancını sarsacaktır.

*Çocuğunuz bir davranışı yapamıyordu fakat zamanla yapmaya *Çocuğun olduğu gibi kabul edil- başladıysa” yeter ki yapsın da nasıl yaparsa yapsın demeyin.” mesi ileride karşılaşılacak sorunların üstesinden gelinmesinde atılacak önemli bir adımdır. Akrabala- *Tüm ailelerin yaptığı bir şey vardır. Çocuk istediğiniz gibi davrınızın, komşularınızın, sokakta yürürken gördüğünüz insanların, ranıyorsa (oturup oyun oynuyor, oyuncaklara ve çevreye zarar toplu taşıma araçlarındaki insanların tepkileriyle, meraklı bakışla- vermiyorsa) onunla hiç ilgilenilmez, farkına varılmaz. Çocuk kenrıyla karşılaşacaksınız. dinin de var olduğunu göstermek ister ve anne-babanın da varlığı*Çocuğunuzu sosyal ve fiziksel ortamlardan kısıtlamayınız. Onu eve nı hissetmesini bekler. Bunu hissetmeyen çocuk gürültü yaparak kapatmayınız. Parka, ev gezilerine götürün. Birlikte dikkat çeker. Artık tüm ilgiler üzerindedir, çocuk Anne ve babaların sokağa çıkıp yürüyün. Ona çevreyi tanıtın, anlatın. Soamacına ulaşmış dikkati çekmiştir. Bağırmak bile rularına cevap verin, birçok kez sorsa da cevap verin. bu vakitten sonra onun için ödül sayılır. çocuklarına Çevrenizdeki insanların bakışları sizi kızdırmasın, etbağışlayabilecekleri kilemesin. en güzel miras, günlük *Diğer engelli çocukların aileleri ile vakit buldukça bir araya geliniz, duygularınızı, düşüncelerinizi *Çocuğunuzun kabulü bütün bu tepkilerden daha az zamanlarından bir kaç paylaşınız. Bilgi alışverişinde bulunarak rahatlayaetkilenmenize yardımcı olacaktır. Ve siz çocuğunuzu dakikadır. (O.A. Batista) bilirsiniz. kabullenmiş bir anne-baba olarak, çocuğunuzu topluma daha kolay kabul ettirmiş olacaksınız. *Çocuğun içinde bulunduğu engel türü hakkında bilgi edinin. Bu sayede çocuğunuza nasıl davranacağınızı, nasıl yardımcı olacağı*Çocuğunuzu birer “koruma” gibi korumayın. Tüm aile bireyleri nızı, çocuğun yapmış olduğu farklı davranışların kaynağını ve geliçocuk için özveride bulunmaya hazırdır. Onları bağımsız yaşama- şim seyrini daha iyi kavramış olacaksınız. ya hazırlayın. Unutmayın ki çocuğunuzun her anında yanında olamayacaksınız. *Engelli olan çocuk illaki sizin çocuğunuz olmayabilir. Çevrenizde bir başkasına veya yakınınıza ait bir ailenin çocuğu olabi*Çocuğunuzdan beklentilerinizi özür ve özelliklerine göre ayarla- lir. Onları yadırgamamalı ve onun da ilk önce bir insan olduğunu yın. Engelli olmayan bir çocukla karşılaştırıp,aynı görevleri bekle- unutmadan,acımadan ilgilenmelisiniz. Yarın sizin de böyle bir çomeyiniz. cuğunuz olabileceği ihtimalini göz ardı etmemelisiniz. *Ondan yapamayacağı bir davranışı veya beceriyi istemeyiniz. Onun sınırlarını zorlamanız, aşırı yüklenmeniz kendine güvenini sarsabilir ve başarısızlık duygusuna kapılarak içine kapanmasına sebep olabilir. *Çocuğunuzun üzerine gereksiz yere hassasiyet gösterip onu sosyal ortamlardan engellemeyin. Onların da aniden düşüp kalkabileceğini, canlarının yandığında geçebileceğini, ufak kazaları atlatabileceğini unutmayın!!! *Çocuğunuzun yapması gereken beceri, davranış ve gereksinimleri çocuğa fırsat tanınmadan, aile içindeki herhangi biri tarafından yerine getirilmemelidir. Ona fırsat verilmelidir. *Öğretilmek istenilen herhangi bir konuda ilk önce aileden birisinin model olması gerekir. Yine yapamıyorsa sözel yardım ve fiziksel yardım yapılmalıdır. Unutmayın, “yardım” tüm gereksinimlerini onun adına yapmak değildir. Onun adına yapılan her

*Çocuğa verilecek ceza ve ödülde dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Eğer çocuğunuzu ödüllendirecekseniz ona hangi davranışından dolayı ödül verdiğinizi muhakkak belirtiniz. Ceza verdiğinizde de neden, hangi davranışından dolayı cezalı olduğunu ona söyleyiniz.

*Çocuğunuza asla fiziksel ceza vermeyiniz.

Çocukların korkusuzluklarını yürüyüşlerindeki coşkudan anlayabilirsiniz.

38 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi

Muhammed BOZDAĞ


Fırat Keser 7/A Sınıf Öğretmeni

DOĞAL ÖĞRETİM Doğal öğretim yöntemlerinden fırsat öğretimi; öğretmenlerin yanı sıra, okulda çalışan personeller ve aile bireyleri tarafından da kolaylıkla uygulanabilen bir yöntemdir.

D

il ve iletişim becerilerinin öğretimi için, doğal bağlamların kullanılması, doğal çevrenin iletişimi cesaretlendirmesi ve öğrenciyle iletişime girecek kişilerin iletişimi kolaylaştırmaları gerekmektedir. Bunları sağlayan yaklaşıma “doğal öğretim yöntemleri” denilmektedir. (Cebeci, 2008) Doğal Öğretimin Özellikleri: -Öğretim doğal ortamlarda yapılmalıdır. -Öğretim genellikle bir günde ya da bir saatte kısa ve dağınık aralıklarla yapılmalıdır -Etkileşim genellikle öğrenci girişimi ile başlatılır -Öğretim sırasında davranış sonrası uyaranlar olarak doğal sonuçlar kullanılır -İşlevsel iletişim becerilerinin öğretiminde kullanılır -Öğretilmesi hedeflenen beceriler çocuğun girişimde bulunduğu becerilerdir -Genellemeyi kolaylaştırır Doğal Öğretim Yöntemleri Türleri: -Fırsat Öğretimi -Tepki İsteme (Mand-Model) Öğretimi -Doğal Bekleme Süreli Öğretim -Geçiş Merkezli Öğretim Fırsat Öğretimi: -Fırsat öğretimi, doğal ortamlarda çocuk ve yetişkin arasında etkileşim kurarak dil ve iletişim becerilerinin arttırılmasının planlandığı öğretim yöntemleridir. -Öğretmen çocuğun istendik tepkiyi sergilemesi için gerekli olan ipucunu belirler. -Öğretmen, öğrenci istendik tepkide bulunduğunda ne şekilde tepkide bulunacağına karar vermelidir. -Uygulamanın etkililiğini belirlemek, gerektiğinde değişiklikler yapmak üzere veri toplama yöntemini belirler. Çevresel Düzenlemeler:

sıraya girerler. Sıra Hüsnü adlı öğrenciye geldiğinde Sema abla, elinde çorba dolu kepçeyle Hüsnü’ye sorar: “Ne yapayım?” 2-3 saniye bekler. Hüsnü “ver” derse veya bu kelimeye yakın (ve) bir kelime söylerse, Sema abla: “Aferin Hüsnü çok güzel ver dediğin (‘ver’i vurgulu söyleyerek) için sana çorbanı veriyorum!” der ve çorbayı Hüsnü’nün tabağına boşaltır. Eğer Hüsnü “ver” demezse veya ‘ver’e yakın bir şey demezse (tepkisiz kalırsa) Sema abla daha ılımlı ve ipucu teşkil eden ikinci soruyu sorar: “Vereyim mi?” 2-3 saniye bekler. Hüsnü “ver” derse Sema abla aynı şekilde “ Aferin Hüsnü çok güzel ver dediğin için sana çorbanı veriyorum!” der ve çorbayı Hüsnü’nün tabağına boşaltır. Hüsnü “ver” veya ‘ver’e yakın bir şey söylemezse, Sema abla daha ılımlı ve daha çok ipucu teşkil eden üçüncü /ipucunu sunar: “Ver dersen veririm?” 2-3 saniye bekler. Hüsnü “ver” derse veya bu kelimeye yakın (vel) bir kelime söylerse, Sema abla: “Aferin Hüsnü çok güzel ver dediğin (‘ver’i vurgulu söyleyerek) için sana çorbanı veriyorum!” der ve çorbayı Hüsnün tabağına boşaltır. Eğer Hüsnü “ver” veya ‘ver’e yakın bir şey demezse (tepkisiz kalırsa) Sema abla en ılımlı ipucu olan dördüncü ipucunu sunar. “Ver!” Öğrenci bağımsız bir şekilde ver demeye başladıktan sonra, “Çorba ver.” “Çorba verir misin?” “Bana çorba verir misin?” cümleleri için de yöntem uygulanarak öğrencinin kurmuş olduğu cümleye kelimeler eklemesi sağlanabilir. Yöntemi “al”, “aç”, ”bırak”, ”tut” vb. birçok sözcük için rahatlıkla kullanabiliriz. Görüldüğü gibi, fırsat öğretim her zaman her yerde ve herkes tarafından kolaylıkla uygulanabilen bir yöntemdir. Burada çorba doğal pekiştireç olduğu için ayrıca öğrenciye başka pekiştireç ( gofret, gülen yüz v.b) vermeye gerek yoktur.

-İlgi çekici araç-gereç sağlama, -Bazı nesneleri görülebilir, fakat erişilemeyecek yerlere koyma, -Gereksinim duyulan ya da istenilen nesnelerden az miktarda bulundurma, -Seçim yapmak için elverişli durumlar oluşturma -Öğrencilerin yardıma gereksinim duyacakları durumlar oluşturma -Beklenmedik durumlar oluşturma.

Bu yöntemin değerlendirmesi de oldukça basittir. Çizilecek bir tablo sayesinde öğrencinin performansı kayıt altına alınabilir:

“Ver” sözcüğünün öğretimine bir örnek Saat 12’de öğrenciler öğle yemeği için okulun yemekhanesine inerler. Ellerini yıkadıktan sonra yemek almak için

Dördüncü ipucunu verdikten sonra öğrenci “ver” derse bile – işareti koyuyoruz. Çünkü biz “ver” dedikten sonra öğrenci bizim söylediğimizi kopyalamış oluyor

Sayı 5

39


Hülya Konar NLP Terapisti

Mutluluğun yüce sırrı Dengede Olabilmek!

Y

aşam bir var olma ve sahip olma yarışıdır. Hayattaki tüm canlıların en önemli ortak özelliği; hayatta kalabilme, yaşamını sürdürebilme ve sahiplik güdüsüne sahip olmalarıdır. Bu var olma ve hayatta kalabilme mücadelesi dengede kalındığı zaman devam etmektedir. Yaşam bir denge oyunudur. Yaptığımız her faaliyet; eksikliğini hissettiğimiz istek, arzu ve ihtiyaçlarımızı karşılayarak doyuma ulaşmak ve kendimizi iyi hissetmeye yöneliktir. Kişinin kendini iyi hissetmesi onun mutlu ve sağlıklı olduğunun en önemli göstergesidir. Biz insanlar fiziksel sağlığımızı korumakta genellikle bilinçli hareket ederiz. Fiziksel sağlığımızın bozulmaması için vücudumuzun ihtiyacı olan besinleri almak, sağlıklı beslenmek, gerektiği kadar uyumak, hastalıklara neden olabilecek ortamlarda bulunmamak, soğuk havalardan etkilenmemek için gerektiği kadar giyinmek v.b. gibi… Fakat ruhumuzu veya duygularımızı korumakla ilgili ise aynı özen ve davranış tarzını göstermeyiz. Mutluluğumuz, yaşantımızın dengede olmasına bağlı. Ancak genellikle birçok insanın sorunudur “dengede kalabilmeyi” öğrenebilmek. Çünkü bizler günlük yaşam içerisinde karşılaştığımız olaylarda zaman zaman birçok duygusal inişler ve çıkışlar yaşarız. Olaylar karşısında üzülebilir, kırılabilir, öfkelenebilir, hatta çok sert tepkiler bile verebiliriz. Bu durum bir ilişkide yaşanmışsa karşımızdaki insanda birçok tahribata da yol açabilir. Kısaca kendi içimizdeki dengesizlik, karşı tarafın dengesini de bozabilir. Daha ileri boyutlarda ise; bu dengede kalamama hali ruhsal ve bedensel hastalıklara da zemin hazırlar. Peki “Denge” nedir? Canlı veya cansız her sistem varlığını sürdürebilmek için dengede olmak zorundadır. Hatta değişirken bile dengeli olarak değişmelidir. Örneğin insan vücuduna bakacak olursak yaşam “homeostasis” denilen denge üzerine kuruludur. Bu denge her organ için ayrı tanımlıdır. Örneğin vücut sıcaklığımız için en uygun denge alanı 36,538 derece arasındadır. Bu alan aşağı ya da yukarı aşılırsa vücudumuz kendini dengelemeye çalışır. Aynı şekilde vücutta şeker, kalsiyum, kolesterol, üre gibi için de en uygun denge aralıkları mevcuttur. Bu aralıklar yaşa göre değişebilir. Beni daha çok ilgilendirense zihinsel dengeleri uygun değer alanda oluşturmak ve bunları korumayı öğretmektir. Çünkü zihin ve ruh hali (uygun değer) dengede olunca beden de zaten dengelenmektedir. Hiç sürdürdüğünüz yaşamda dengeli olup olmadığınızı kontrol ettiniz mi? Ya da hayatınızın ne kadar iyi durumda olup olmadığına baktınız mı? Cevabınız “hayır” ise işte size

yaşamınızın dengesine bakmanız için bir bir test/uygulama. Bu, yaşamınızı çok daha başarılı yönetebilmeniz için hazırlanan bir denge modeli. Hayatınız ne kadar iyi durumda ve ne kadar dengeli? Bu iki parametre ön plana çıkacak. 1- Şu an ne durumdasınız? 2- Hangi alanlara odaklanırsanız daha iyi bir hayatınız olabilir? Fiziksel Çevre: Yaşadığınız çevre, eviniz, kullandığınız araba, iş yerindeki masanız... Kısacası çevrenizde olan her nesne fiziksel çevrenizi temsil edebilir. Fiziksel çevreniz yaşam kalitenize katkıda mı bulunuyor yoksa zorlayıcı bir faktör mü? Kariyer: Misyon, vizyon, amaç gibi kelimeler akla gelebilir. İçinde bulunduğunuz kariyeriniz sizin için uygun mu? Ne kadar rahat hissediyorsunuz? Para: Finansal durumunuzu gösteren kadran. Parasal anlamda kendinizi ne kadar iyi durumda ve güvende hissediyorsunuz? Para rahatlık mı stres mi yaratıyor? Sağlık: Fiziksel anlamda nasıl hissediyorsunuz? Ağrıyan bir yerler, ara sıra baş ağrıları, yorgunluk vb. durumlar var mı yoksa şikâyetten muaf durumda mısınız? Arkadaşlar ve Aile: Sosyal anlamda insanlar ile ilişkilerinizden duyduğunuz tatmin seviyesi. Ailenizle ne kadar zaman geçiriyorsunuz? Arkadaşlarınız pozitif ve sizi destekleyen kişiler mi? Çevrenizde tanıştığınız insanlar artış gösteriyor mu? Duygusal Mutluluk: Aşk hayatı, romantizm gibi kelimelerle de tanımlayabiliriz. Sevdiğiniz ve sevildiğiniz biri var mı? Duygusal ve sevgi ihtiyaçlarınızı ne derece karşılayabiliyorsunuz? Kişisel Gelişim: Kendi gelişiminize ne kadar vakit ve para ayırıyorsunuz? Gelişiminiz sizi ne kadar tatmin ediyor? Kişisel büyüme, ruhsal gelişim gibi alanları da kapsıyor bu kadran. Eğlence/Hobiler: Ne kadar gülüyorsunuz? Eğlenmeye, oyuna ne kadar vakit ayırıyorsunuz? İçinizdeki çocuğun ortaya çıkmasına ne kadar izin veriyorsunuz? Bütün bu “sihirli” soruları kendinize sorup, hayatınızın şu anki durumunu ve hangi alanlara ilgi gösterirseniz daha iyi olabileceğinizi görme şansınız var. Elbette bu sadece bir farkındalık yaratabilir. Farkındalık sonrası hareket gelmediği, uygulama yapılmadığı sürece sonuç yeterince değişmeyecektir :) Hayatta her şey belirli bir denge üzerine devam ediyor. Bu denge bozulduğunda ya da kurulamadığında problemler ortaya çıkmaya başlıyor. Aşırılıklardan kaçınarak hayata dengeli ve ustaca yaklaşabileceğiniz, rahatça esneyebileceğiniz, sağlıklı bir yaşam sürmeniz dileğimle…

40 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


Hülya Konar NLP Terapisti

Engelli olmak ya da engelli ailesi olmak,bir eksiklik değildir! Bir çocuğun doğumu, ailelerin yaşamında bir dönüm noktası oluşturur. Doğal olarak tüm anne babaların beklentisi normal ve sağlıklı çocuklara sahip olmaktır. Hiçbir anne baba, çocuğunun engelli olarak dünyaya gelebileceğini veya sonradan engelli olabileceğini düşünmez. Bu yüzden, anne ve baba, doğum öncesi, sonrası ya da çocukluğun bir safhasında çocuklarının engelli olacağını öğrendiklerinde büyük bir çöküntü yaşar. Üzüntü, şaşkınlık, kararsızlık, asabiyet, suçluluk duygularına zihinsel tereddütler ve bunalımlar eşlik eder. Bu şartlar altında eşlerin birbirini her zamankinden daha çok desteklemeleri gerekir. Eşlerin birbirini suçlaması, çocuğu suçlamaları ya da bu özrün kabahatini kaderde aramaları, içlerindeki öfke ve kızgınlığı yöneltmek için bir kaynak arayışında olduklarını gösterir. Sağduyuya sahip kişiler bunun zaman ve enerji kaybı olduğunu bilir. Zaten ortada bir suç ve suçlu yoktur; masum bir bebek ile üzüntü ve şaşkınlık yaşayan bir anne-baba vardır. Ailede engelli, bakıma muhtaç bir çocuğun varlığıyla birlikte, özellikle çocuğun agresif, amaçsız hareketlerinin arttığı durumlarda, anne-babaların iyilik hali ve anne-babalık davranışları da olumsuz yönde etkilenmeye başlar. Engelli çocuğu olan aileler, suçluluk duyma ve acı çekme gibi duygulara bağlı olarak anne-babalık rollerini yerine getirmekte zorlanmaktadır Eşlerin birbirine destek olması, onların “kabul sürecini” kolay atlatmalarını sağlayacaktır. Ne yazık ki engelli çocuğunu en yakınlarından bile aylarca saklayan, çocuğuyla hiç ilgilenmeyen, onu yok sayan aileler vardır. Böylesi bir durum, eşlerden diğeri için büyük bir yıkım olmaktadır. Bu yüzden eşler arasında kenetlenme şarttır. Anne ve babanın hep hatırlaması gereken nokta; eğer onlar bu engeli kabul edebilirlerse, çocuklarının da engeliyle barışık bir hayat için azmedeceğidir. Aile içerisindeki bu kenetlenmeye kısa zaman içinde yakın çevrenin katılımı da gereklidir. Çevreden beklenen destek, aileye karşı pembe tablolar çizmeleri değil, sadece anlayış ve ilgiyle onlara yaklaşma gayreti göstermeleridir. Çocuğu engelli olan ailelerin etrafını saran sosyal çevre hem aile hem de çocuk için çok önemlidir. Çocuk için ailesi ve okulunun etkisi sürerken; aile için toplumun genel tutumunun ve değerlerinin etkisi söz konusudur. Engelli olan çocuğu içinde bulunduğu çevrede değerlendirerek koşulları uygun hale getirmeye ve iyileştirmeye çalışmak hem aile hem de çocuk için önemi büyük olan bir çabadır. • Engelli bireyleri görmezden gelmek ne kadar sakıncalı ise durumundan dolayı bireyi ‘farklı’ görmek ve bu farklılığı her açıdan ön planda tutmak da rahatsızlık verici olabilir. Normal olan durumları görmemizi zorlaştırabilir ve toplum içerisinde bu kişilerin farklılaştırma adı altında etiketlenmesine neden olabilir. • Engellilik kişinin kendi için olduğu kadar çevresindeki bireyler için de baş edilmesi gereken duyguların yoğun olduğu, hayal kırıklıklarının fazlaca yaşanabileceği zor bir durumdur. Bu anlamda hassaslık yani kırılgan olmak daha kolay gerçekleşebilmektedir. Ancak koruyan ve kapsayan bir sosyal çevre ile durumla baş etmek kolaylaşmaktadır. Güven duygusunu geliş-

tirilebileceği, içinde yaşanılan toplumun değer yargılarının iyi işlediği bir ortam, engelli bir birey, ailesi ve çevresi için daha olumlu olmaktadır. • Anne baba olarak engelli bir çocuğa sahip olmak konusunda ailelerin hem destekçi olması hem de desteğe ihtiyaç duyması gözlenen en önemli konudur. Aslında bu iki durum belirli bir ihtiyacı ve giderilmesini ortaya koymaktadır. Destekçi olmak olumlu duygular uyandırmakla beraber uzun sürmesi halinde tükenmişlik, yalnızlık, yetersizlik duygularını yaşatabilmektedir. Bu duyguların hissedilmesini azaltmak için desteği çevremizden veya bir uzmandan sağlamak da gerekebilmektedir. • Engelli bir anne babanın çocuğu olarak hissedilen yalnızlık, güvensizlik gibi duygularla baş etmek için de öncelikle çocuğun çevresinin sağlamlaştırılması, destek sağlayıcı olması gerekmektedir. İhtiyaçlarının karşılanması sağlanabilmeli ancak zor bir durum karşısında yeterliliğini desteklemek, tamamlamak anlamında da yardımcı olunmalıdır. Engelli bireyleri görmezden gelmek ne kadar sakıncalı ise durumundan dolayı bireyi ‘farklı’ görmek ve bu farklılığı her açıdan ön planda tutmak da rahatsızlık verici olabilir. Normal olan durumları görmemizi zorlaştırabilir ve toplum içerisinde bu kişilerin farklılaştırma adı altında etiketlenmesine neden olabilir. Engelliliğin sadece bir hastalık olmadığı, çoğu kez sosyal bir araz olduğu, bu nedenle asıl amacın engelli çocuğun olabildiğince bağımsız olması, kendi kendine yeterli duruma gelmesi, ailelerin tüm beklentilerinin bu mantıkla karşılanmasına önem verilmeli ve bu amaca uygun olarak aile psikolojik ve sosyolojik olarak desteklenmelidir. Her şeyin Sonu Değil! Engelli bir çocuğa sahip olmak her şeyin sonu değildir. Ülkemizde ve dünyada hayatlarını normal bir şekilde sürdüren ve iş güç sahibi olmuş pek çok engelli birey vardır. Engelin erken teşhisi, rehabilitasyonu, özelliklerine ve yapabileceklerine göre eğitim verilmesi çocuğun daha hızlı gelişmesini sağlayacaktır. Ülkemizde son yıllarda yapılan iyileştirme çabalarına rağmen; engelli bireylerin eğitimden sağlığa, iş ve mesleki rehabilitasyondan kültür ve sanata, spor ve kent standartlarının iyileştirilmesine, ulaşımdan psikolojik ve sosyal desteğe bireysel ve aile danışmanlığı hizmetlerinden gerektiğinde sürekli bakıma kadar çok ciddi ve çözüm bekleyen sorunları bulunmaktadır. Yaşanan bütün bu sorunların en aza indirilmesi için bireylere, merkezi ve yerel yönetimlere, bilhassa sivil toplum kuruluşlarına çok iş düşmektedir. Sevgiyle, sağlıcakla. Hulya Konar NLP Terapisti İş, Marka ve Yaşam Geliştirme Koçu Eğitmen hulyakonar.com hulya@hulyakonar.com

Sayı 5

41


Esra Aygün Sınıf Öğretmeni

Yaz Tatili Korkulu Rüyanız Mı? Çocuklarınızla Neler Yapabileceğinizi Hiç Düşündünüz mü?

Y

az tatili çoğu veli için korkulu bir rüyadır. Bütün gün evde çocuklarıyla ne yapacaklarını düşünüp dururlar. Aslında sandığınız kadar kötü değildir tatiller. Çocuklarınızın ihtiyacı olan aile sevgisi ve birlikte vakit geçirme ihtiyaçlarını karşılamak için harika bir fırsattır. Bunun dışında birlikte yapacağınız etkinlikler ve görev paylaşımları karşılıklı ilişkilerinizi güçlendirecektir.

Fakat sizin verdiğiniz destek ve gösterdiğiniz kararlılık ile bunu devamlı hale getirecektir. Sizin çocuğunuzu yüreklendirmeniz bu noktada çok önemlidir. Çocuklarımız anne ve babalarının iltifatları ve ödüllerine çok değer verirler. Bütün çocuklar özellikle ergenlik dönemindeki çocuklarımızın güven duyguları pekişerek daha aktif hale geleceklerdir.

Çocuklarınıza ev içinde vereceğiniz basit görevler bile siz ve çocuğunuz arasında güzel bir iletişim oluşturup zamanı değerlendirmenize yardımcı olacaktır.

Bütün bunların dışında spor etkinlikleri ile hem beden gelişimlerini destekleyip hem de zamanlarını etkili kullanma ve enerjilerini atmalarını sağlayabilirsiniz. Aynı zamanda el işi becerileri ya da çeşitli kurslarla eğlenceli vakit geçirmelerine katkıda bulunabilirsiniz. Bunun için halk eğitim merkezleri ve spor alanlarını kullanabilirsiniz.

Örneğin, sabah ekmek alma görevi çocuğunuzun olsun. İlk başlarda belki biraz zorlanabilirsiniz. Belki sizinle inatlaşıp yapmak istemeyebilir.

42 Mevlanakapı Eğitim Uygulama Okulu ve İş Eğitim Merkezi


İSÖM’DEN ENGELLİ ÇOCUKLARA YAZ OKULU EĞİTİM DESTEĞİ

Engelli bireylerin, sosyal yaşamın daha aktif ve daha bağımsız üyeleri olabilmeleri amacıyla tıbbi ve sosyokültürel pek çok destekleyici projeyi hayata geçiren İSÖM, engelli öğrencileri yaz okullarında bir araya getirerek engelli bireylerin eğitimlerine katkıda bulunmaya devam ediyor.

Özürlüler Müdürlüğü (İSÖM) İstanbul genelinde bulunan engelli bireyler eğitim merkezlerinde Yaz Okulu kapsamında eğitime başlayacak öğrenciler 8-13 yaş aralığında olup ortopedik, işitme, görme, süreğen ve hafif zihinsel engelli gibi karma engel gruplarından seçilecek.


İletişim Mevlanakapı Mh. Hacı Evlliya Cami sk. No: 3 Şeheremini/ FATİH Telefon: 0 (212) 585 06 73 Faks: 0 (212) 633 11 21

www.mevlanakapi.meb.k12.tr


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.