Aminmaalouf semerkant

Page 12

Kadı'nın evi önünde biriken kalabalığın içinden, bir armut ağacını siper etmiş akşamki kestane hırsızını fark eder gibi oldu Ömer. Yavaşladı. Gözleriyle onu aradı. Ama Ebu Tahir onu iteledi: — Çabuk ol. Han bizden önce gelmiş olursa, kemiklerini kırarım. 24 25 IV — Müneccimler ta ezelden beri bunu söylüyor ve doğru söylüyor. Dört kent var ki, isyan yıldızı altında doğmuş. Bunlar Semerkant, Mekke, Şam ve Palermo'dur. Bu kentlerin insanları, zorla olmadıkça asla yöneticilerine baş eğmemişler, adaletin kılıcı olmadıkça asla doğru yoldan gitmemişler. Peygamberimiz, Mekke'nin küstahlığını kılıcı ile gidermiş, ben de Semerkant'ın küstahlığına adaletin kılıcı ile son vereceğim! Maveraünnehir'in hükümdarı Nasır Han, her yanı kakmalı, muazzam tahtının önünde ayakta durmuş, el kol hareketi ile konuşuyor, sesi etrafmdakileri titretiyordu. Gözleri, topluluk içinde bir kurban, kıpırdanma cüreti gösterebilecek bir çift dudak, inanmayan bir bakış, bir ihanet belirtisi yakalamaya çalışıyordu. Ama herkes, içgüdüsel olarak, yanındakinin arkasma saklanmış, sırtını, boynunu, omuzlarını, fırtına geçene dek, gizlemeye çalışıyordu. Nasır Han, pençesine uygun bir av bulamadığı için, tören giysilerine saldırdı ve peşpeşe her birini sırtından çıkarmaya başladı. Türk-Moğol şivesi ile sıraladığı küfürlerin ardı arkası kesilmiyordu. Geleneğe göre, hükümdarlar, üst üste üç, dört, bazen yedi kat giyinirler ve gün boyu, bu işlemeli giysilerini, onurlandırmak istedikleri kimselerin sırtlarına geçirirlerdi. Böyle davranmakla Nasır Han, o gün onurlandıracağı kimse olmadığını göstermiş oluyordu. Oysa, hükümdarın Semerkant'a her gelişinde olduğu gibi, o gün de şenlik yapılmalıydı ama daha ilk saniyelerden itibaren, herkesin keyfi kaçmıştı. Nasır Han, Siab ırmağı boyunca taşlı yolları aşıp, kentin kuzeyindeki Buhara Kapısından girmişti Semerkant'a. Yüzü gülüyor, iyice çekik gözleri pırıldıyor ve elmacık kemikleri alev alev yanıyordu. Sonra, birdenbire keyfi kaçıverdi. Aralarında Ebu Tahir'in de bulunduğu ikiyüz kadar eşrafa yaklaşmış, kalabalığa bir göz atmış, aradığını bulamayınca, atını mahmuzlayıp, anlaşılmaz sözlerle uzaklaşmıştı. Siyah kısrağının üzerinde dimdik, somurtkan, sabahın erken saatinden beri toplanmış kalabalığın alkışlarına cevap vermeden geçip gitti. Kimileri, "arzuhalci'lere yazdırdıkları dilekçeleri ellerinde sallıyordu ama, boşuna! Kimse dilekçesini hükümdara sunma cesaretini bulamamıştı. Daha çok vezirine başvuruluyor, o da kâğıtları toplamak üzere atının üzerinden eğiliyor ve ilgileneceği vaadinde bulunuyordu. Nasır Han, önünde hanedanın kara bayraklarmı taşıyan dört atlı, ardında koca bir şemsiye tutan, yarı beline kadar çıplak bir köle ile, iki yanı ağaçlı yoldan geçti, arik adı verilen su yolları boyunca ilerledi ve Asfizar mahallesine vardı. Sarayını, Ebu Tahir'in evinin iki adım ötesinde, işte bu mahallede yaptırmıştı. Geçmişte, hükümdarlar kale içinde otururlardı, ama son savaşlarda kale yıkıldığı için, orayı


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.