Medikal Teknik Şubat'12

Page 1








GRUP BAŞKANI H. FERRUH IŞIK İLETİŞİM MAGAZİN GAZETECİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. adına İMTİYAZ SAHİBİ MEHMET SÖZTUTAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI AHMET KIZIL ahmet.kizil@ihlasfuar.com SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr EDİTÖR UĞUR DÜNDAR ugur.dundar@img.com.tr SANAT YÖNETMENİ ve BASKI SORUMLUSU İSMAİL GÜRBÜZ ismail.gurbuz@img.com.tr CONSEPT TASARIM RECEP ÜNAL recep.unal@img.com.tr REKLAM MÜDÜRÜ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr HABER SERVİSİ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER HAKAN KURT hakan.kurt@ihlasfuar.com MUHASEBE MÜDÜRÜ MÜRSEL GÜRLER muhasebe@img.com.tr ABONE HATİCE ERDÖNMEZ hatice.erdonmez@img.com.tr CTP - BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. 29 Ekim Cad. No: 23 34530 Yenibosna / İSTANBUL +212 454 30 00 ADRES 29 Ekim Caddesi No:23 34197 Yenibosna / İSTANBUL Tel.:+212 454 25 00 Faks:+212 454 25 98 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın hakları İletişim Magazin San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.

editör

Değişen ve Gelişen Türk Sağlık Sektörü

Yıl: 26 Sayı:303 Şubat 2012

Türkiye’nin İlk Yüz Nakli Ameliyatı Başarıyla Yapıldı Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlığındaki ekip, Türkiye'nin ilk yüz naklini gerçekleştirdikten sonra, aynı anda başladığı diğer ameliyatı da tamamladı. Toplam 11 saat 45 dakika süren ameliyatın ardından Ahmet Kaya'dan alınan iki kol ve bir bacak Atilla Kavdır'a nakledildi. Sağlık Alanında Uluslararası İşbirliği Özel Academic Hospital ile dünyaca ünlü Harvard Tıp Fakültesi Hastanelerini işleten Partners Grubu, hasta görüş alışverişinde işbirliğine gidiyor. İki kurum arasındaki anlaşma, 8 Şubat’ta Hyatt Regency İstanbul Oteli’nde düzenlenen törenle imzalandı. Dünya standartlarında modern ve kaliteli sağlık hizmeti sunan Harvard Tıp Fakültesi’ne bağlı hastaneler ile Özel Academic Hospital, hastalıkların tanı ve tedavisinde en iyi sonucu elde etmek için konsültasyon ve sevk programını öngören anlaşmayla sağlık hizmeti standardını yükseltiyor. Medikal Sektörde ‘Türk Malı’ Dönemi Medikal sektöründe ithal ürünlerin hakimiyetinin azaltmak için yatırım seferberliği başlatıldı. 6 milyar dolarlık sektörde stentten katetere, optikten cerrahi aletlere pek çok üründe ‘Made in Turkey’ döneminin önü açıldı. Türk Bilim İnsanına Harvard Ödülü Pfizer Global Araştırma ve Geliştirme Diagnostik Birimi Başkanı ve İdari Direktörü Dr. Hakan Şakül, Harvard Üniversitesi’nin 7’nci Kişiye Özel Tıp Konferansında “Kişiye Özel Tıp Alanında Başkanın Ödülüne" layık görüldü. Sisoft Projesi’nde Büyük Onur Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri’nin geleceğin projelerinden birisi olarak gösterilen "Sanal Gerçekliğe Dayalı 3D PACS" çalışması ödüle layık görüldü. Yukarıda kısa kısa aktardığımız gelişmeler Türk sağlık sektörünün hangi konuma ulaştığını çok net özetliyor. Artık geriye dönme, duraklama lüksümüz yok. Bir yol haritası belirledik, tercihlerimizi yaptık ve bu yolda hızla ilerliyoruz. Gelişmelere açık olduğumuz ve dengemizi bozmadığımız sürece sorun yok. Tersi durumda ise herkes için zor günler yaşanabilir. medikal&teknik Şubat Bu ayda sektörün nabzını tutmayı sürdürdük. Sektörel etkinlikler ile medikal firmalardan haberleri gündeminize taşıyarak, Türk ve dünya piyasalarında sektörle ilgili tüm gelişmelere bu sayımızda da yer vermeye çalıştık. Sektöre yönelik haber bölümlerimizin sizlere katkı sağlayacağını düşünüyoruz. Bu ay belirlediğimiz dosya konumuzun ilginizi çekeceği kanaatindeyiz. Yeni sayımızda görüşmek dileğiyle…



PANORAMA

NanoTR Uluslararası Boyut Kazandı Türkiye’de nanobilim ve nanoteknoloji konusunda önemli bilimsel etkinlikler arasında yer alan NanoTR Kongreleri’nin sekizincisi 2012 yılında Hacettepe Üniversitesi'nin ev sahipliğinde 25 – 29 Haziran tarihleri arasında Ankara'da düzenlenecek. Gerek katılımcı sayısı ve gerekse davetli konuşmacı niteliği bakımından her geçen yıl daha büyük ilgi gören NanoTR konferansları artık uluslararası nitelikte bir marka olmaya aday. Bu kapsamda 2012 yılında düzenlenecek olan NanoTR8 Kongresi ile eş zamanlı olarak International Academy of Nanomedicine (IANM) tarafından düzenlenen 3’üncü Dünya Kongresi de Ankara’da gerçekleştirilecek. Böylece katılımcılar bütün dünyada nanoteknolojinin farklı alt disiplinlerinde çalışan çok nitelikli bilim insanlarıyla tanışma fırsatı bulacak ve nanoteknoloji-nanotıp konularındaki son gelişmeleri yakından takip edebilecekler. VIII. Türkiye Nanobilim - Nanoteknoloji Kongresi ve IANM 3rd World Congress’e; ulusal ve uluslararası düzeyde katılacak olan davetli konuşmacılar, akade-

misyenler, girişimciler, özel sektör-kamu temsilcileri, asistan ve öğrenciler ile birlikte 1000’in üzerinde katılımcı bekleniyor.

Geleceğin e-Hali Bugüne kadar birçok başarılı projeye imza atan Girişimci Eczacılar Derneği (PGED),Geleceğin e-Hali – En Büyük Eczacılık Buluşmasının tarihlerini 23, 24, 25 Mart olarak açıkladı. Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği (PGED), 2004 yılında, eczacılık mesleğini danışman eczacılıkla bütünleştirmek, yeniçağa uygun geliştirmek ve farklı bir yön verebilmek amacıyla kuruldu. Etkinlikte özellikle daha sağlıklı bir yaşam için tüm sağlık sektörü bileşenlerinin gelecekte üsteleneceği roller, sorumluluklar, koruyucu ve danışman eczacılık, ele alınacak. İlaç, dermokozmetik, OTC ve kişisel bakım kategorilerinin yönetimi gibi konularla ilgili uygulamalı eğitimler gerçekleştirilecek. Her günün sonunda en büyük salonda gerçekleştirilecek “İlaç Gibi Sohbetler” bölümünde ise akılcı ilaç kullanımı, tamamlayıcı ilaç desteklerinin eczanedeki önemi ve rolü, devletin ilaç politikalarına eczacının nasıl

8 > UBAT 2012

destek olabileceği, ilaç tüketiminin optimize edilmesi, sağlık sektörünün geleceği ve sağlıkta eczanenin yeri, bitkisel destekler gibi hayati konular tartışılacak. İlaç Gibi Sohbetler’de sektör firmalarından, kurumlarından ve kamu kuruluşlarından katılacak önemli konuklar gündem oluşturacak. Gelecegin e-Hali Kongre Yürütme Kurulu Başkanı Ecz. Adile Özdağ, Eczacılar halk sağlığında koruyuculuk ve danışmanlık görevini üstlenmelerinin yanında, gelecekte ise ilaç harcamalarını azaltıp devletin bütçesine de katkıda bulunmak istemektedirler. Sağlıklı geleceğin yolu eczaneden geçecek iddiasında olan Pharmetic Girişimci Eczacılar Derneği (PGED), Geleceğin E Hali’nin bugüne kadar düzenlenen en büyük eczacılık buluşması olduğunu söyledi.



PANORAMA

Aile Hekimlerine Özel Bilgi Servisi Avea; yeni “Aile Hekimliği Bilgi Servisi” ile aile hekimlerinin, mesleklerine ilişkin en güncel bilgileri takip edebilmelerine katkı sağlıyor. Avea’nın, faturalı ve faturasız tüm abonelerinin kullanımına sunduğu Aile Hekimliği Bilgi Servisi ile; aile hekimleri artık mesleklerine ilişkin en güncel duyuru, genelge ve haberleri mobil olarak takip edebiliyorlar. Aile hekimleri; ‘‘HEKIM’’ yazıp 7075’e göndererek, haftalık sadece 0,99 TL ücret karşılığında; duyuru, genelge ve haberleri, cep telefonlarına SMS olarak alabiliyorlar. Avea’nın bu yeni servisine, tüm sağlık profesyonelinin yanı sıra Avea aboneleri de üye olabiliyor. Aile Hekimliği Bilgi Servisi ile; hekimlerin her zaman her yerde bilgiye bir SMS mesafede olması hedefleniyor. Hayatı Avealıya güzel kılmak gayesinde olan Avea, kısa bir süre önce de; “Aile Hekimliği Sorgulama Servisi”ni hayata geçirmişti.

Türk Psikolog’a Özel Hizmet Nişanı Berlin’de yaşayan Türk psikolog Sema Yılmaz Karasu’ya, Almanya Cumhurbaşkanı tarafından “Federal Almanya Cumhuriyeti Özel Hizmet Nişanı” verildi. Uzun yıllardır Berlin’de yaşayan Türk psikolog Sema Yılmaz Karasu, Alman toplumuna ve devletine yaptığı özel hizmetlerinden dolayı, Federal Almanya Cumhurbaşkanı Christian Wulff tarafından verilen en yüksek devlet nişanı olan “Federal Almanya Cumhuriyeti Özel Hizmet Nişanı” na layık görüldü. Berlin Tiergarten Belediyesi Salonu’nda, 27 Ocak tarihinde düzenlenen ödül töreninde, Mitte Belediye Başkanı Dr. Christian Hanke tarafından, psikolog Sema Yılmaz Karasu’ya Federal Alman Cumhuriyeti Özel Hizmet Nişanı” takdim edildi. Törene, Berlin Başkonsolosu Mustafa Pulat, Berlin Eyalet Parlamentosu SPD milletvekili Emine Ülker Radziwill ile Sema Yılmaz Karasu’nun meslektaşları ve ailesi katıldı. Sema Yılmaz Karasu, Berlin’de Türk göçmen ailelerin psikolojik desteklenmesinde, “ilk basamak” hizmeti vermesiyle tanınıyor ve uzun yıllardır Berlin Wedding Bölgesi “Eğitim ve aile danışmanlığı” merkezinde görev yapı-

10 > UBAT 2012

yor. Kendisi, mesleki çabalarının yanı sıra, yıllardan beri katıldığı sosyal sorumluluk çalışmalarıyla da biliniyor. Tören sırasında kısa bir konuşma yapan psikolog Sema Yılmaz Karasu şunları söyledi: “Göç biter, göçmenlik kalıcıdır. Bugün üçüncü, dördüncü kuşaktan söz ediyoruz. Gurbet, vatan oldu diyoruz. Geçmişi adeta dondurduk ve köklerimizin bir kısmını olduğu yerde bıraktık. Bir yandan yüzümüzü geleceğe döndürmek isterken, diğer yandan sökülen köklerimizle yeniden kök salmak istiyoruz. Bunun içinde, burada nasıl karşılandığımız çok önemlidir. Ayrımcılıktan uzak, ben ve öteki'ni yaratmadan, birbirimizi dışlamadan, önyargısız, birlikte var olmak önemlidir.



PANORAMA

Dünyadaki İlk Sunum TJOD Ulusal Kongresi’nde Dünyada ilk kez kadavradan rahim nakli yapan ekibin Kadın Doğumcu Üyesi Doç. Dr. Münire Erman Akar dünyadaki ilk bilimsel sunumunu TJOD Ulusal Kongresi'nde yapacak. Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği'nden yapılan açıklamada, rahim nakli yapan ekibin Kadın Doğumcu Üyesi, Akdeniz Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münire Erman Akar'ın Türkiye’de yapılan rahim nakli ile ilgili Dünya’da ilk bilimsel sunumun Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği’nin ( TJOD ) 9-13 Mayıs tarihlerinde Antalya’da düzenlenecek 10’uncu Ulusal Jinekoloji ve Obstetrik Kongresi’nde yapılacağını açıkladı. Prof. Dr. Akar, “Dünya’da bütün akademik çevrelerin merak ettiği bu ilk bilimsel sunumu, Türkiye’de kendi meslektaşlarımızla paylaşmak bizim için de son derece

onur verici bir olay” dedi. Prof. Dr. Akar, TJOD Başkanı Prof. Dr. İsmail Mete İtil’le konuyu görüştüklerini ve kongreye tüm transplantasyon ekibinin kongreye davet edildiğini, konunun geniş olarak anlatılacağını belirtti. Rahim naklini gerçekleştiren ekibin Başkanı Prof. Dr. Ömer Özkan da “Bu ilk sunumu Türkiye’de kadındoğum uzmanlarının Ulusal Kongresi’nde yapacak olmaktan son derece memnunuz” dedi.

Dünya Kanser Bildirgesini İmzaladınız mı? Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), her yıl 4 Şubat gününü, dünya üzerinde ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alan kanser konusundaki bilinci artırmak için “Dünya Kanser Günü” olarak kabul ediyor. Dünyada her yıl 12,7 milyon kişiye kanser tanısı konulmakta ve 7,6 milyon kişi kanserden ölmektedir. Önlem alınmazsa, dünya genelinde kanser yükünün artarak 2030 yılında 26 milyon yeni tanı kanser vakasına ve 17 milyon ölüme ulaşacağı tahmin ediliyor. Kansere bağlı ölümlerin üçte ikisi, kanserle savaş için kaynakları sınırlı olan ya da hiç kaynak ayırmayan ülkelerde görülüyor. Ancak kanserlerin % 30-% 40'ının potansiyel olarak önlenebilir olması bir avantajdır. Kanserin erken teşhisine olanak sağlayacak kişinin yaşına, kendi ve ailesinin sağlık geçmişine bağlı olarak düzenli aralıklarla yaptıracağı sağlık kontrolleri ihmal edilmemelidir. Kanser tedavisi genellikle cerrahi, radyoterapi, kemoterapi ile hastaların ruhsal ve sosyal yaşamlarında olumsuz etkilere yol açabildiğinden psikoonkolojiden oluşan, ilgili disiplinlerin

12 > UBAT 2012

eşgüdüm içerisinde çalışmasını gerektiren bir tedavi yaklaşımını benimsemektedir. Unutmayın, erken teşhis tedavi için en önemli adımdır. Uluslararası Kanser Savaş Örgütü (UICC) tarafından hazırlanmış Dünya Kanser Bildirgesi’ne ulaşmak için http://www.turkkanser.org.tr/ internet adresi ziyaret edilebilir.



PANORAMA

El ve Ayaklarınız ile İlaçsız Tedavi Mümkün Başınızdaki hastalıkların başparmağınızla bağlantılı olduğunu ve bu hastalıkları önleyebileceğinizi biliyor musunuz? Elleriniz (SU) ve ayak tabanlarınız (JOK) tüm organlarınızla bağlantılı olduğu için doğru noktaları bularak kendinizin SU JOK doktoru olabilirsiniz. SU JOK Tohum terapi ile doğanın bir parçası olan sizi doğanın tohumları iyileştirebiliyor. Batı klasik bilimiyle, binlerce yıllık doğu bilimin karışımıyla oluşan SU JOK terapi yöntemini Türkiye’ye kazandırdığı kitaplarla anlatan Özbekistan asıllı Refleksoterapi Uzmanı Dr. Rıdvan Şirin; doğru uygulandığında etkisini birkaç dakikada gösteren bu yöntemin, basit uygulamalarla herkesin yapabileceğini belirtiyor. “Herkese Su Jok, Su Jok Tohum Terapi, Kendi Kendine Su Jok Doktor, Su Jok Parmak Terapi, Su Jok Tırnak Terapi” kitaplarının Türkçelerini yazan Refleksoterapi Uzmanı Dr. Rıdvan Şirin, tüm vücutta kullanılabilen, uygulaması basit bu metodu, herkesin uygulayabileceğini belirtiyor. Şirin; “bu tedaviyi insan değil doğa ortaya çıkarmıştır, uygun noktaların uyarılmasıyla tedavi edilir” diyor.

Tüm vücudumuzun minyatür bir kopyası kulağımızda (akapunktur meridyenleri) olduğu gibi, elimizde ve ayağımızda da mevcut olduğunu belirten Refleksoterapi Uzmanı Dr. Rıdvan Şirin, “Televizyonu uzaktan kumanda ile kullanıp ayarladığımız gibi, el ve ayaklarımızdan tüm vücudumuzu etkileyebilir ve tedavi edebiliriz” diyor. SU JOK terapi yöntemlerini öğrenen kişilerin kendilerine ve doğaya uyumlu, sağlıklı, mutlu ve barış içinde yaşamaya yardımcı olduklarına dikkat çekiyor. Doğanın insandan, insanın doğadan ayrılamaz bir bütün olduğunu vurguluyor ve doğa ile bir bütün olduğumuzu kabul edersek hayatımızın daha özgür ve sağlıklı olduğunun altını çiziyor.

SGS Gıda Laboratuvarlarına Güçlü Halkalar Eklendi SGS Türkiye, 4 özel gıda laboratuvarını satın aldı. SGS, bünyesine kattığı Özel MSM Gıda Kontrol Laboratuvarı, MRL Merkez Kalıntı Araştırma Laboratuvarı, Sanilab Gıda Kontrol Laboratuvarı ve Özel Hatay Gıda Kontrol Laboratuvarı ile gıda endüstrisine tam hizmet sunacak. SGS, yeni satın almalarla, İstanbul’da bulunan gıda laboratuvarına, Antalya, Mersin ve Hatay laboratuvarlarını ekledi. Eklenen yeni laboratuvarlarla Türkiye’de 4 liman şehrinde hizmet veren ilk özel gıda laboratuvarı haline gelen SGS, gıda sektörünün ihtiyaç duyduğu tüm testleri gerçekleştiriyor. SGS, Ege, Akdeniz ve Marmara’yı kapsayan hizmet ağı ile; • Fiziksel ve Kimyasal Laboratuvarı, • Katkı Kalıntı ve Enstrümantal Analiz Laboratuvarı, • Mikrobilyoloji Laboratuvarı ve Moleküler Biyoloji (GDO) Laboratuvarı olarak dört bölümde hizmet veriyor.

14 > UBAT 2012

Tümü T.C. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yetkilendirilmiş laboratuvarlardan dördü, aynı zamanda gıda ve gıda ürünleri ithalatı konusunda Rusya Federasyonu’ndan yetki belgesine sahip. SGS’nin İstanbul dahil 5 gıda laboratuvarında üst düzeyde akademik birikime sahip; kimya, biyoloji, kimya mühendisliği, gıda mühendisliği ve ziraat mühendisliği alanında tecrübeli yaklaşık 130 uzman görev alıyor.



PANORAMA

Çocuğunuzun Konuşması Anlaşılıyor mu? Çocukların konuşmalarında yaptıkları hatalar ailelere sevimli gelebilir. Ancak, konuşması anlaşılamayan bir çocuk demek istediklerini anlatamadığında bu durum sıkıntı çıkarabilir. Her ses o sesi oluşturmak için gereken kas ve koordinasyon geliştikçe repertuara katılır. Dolayısıyla sesler değişik zamanda üretilmeye başlar. /B/, /M/ gibi sesler daha bebekken ortaya çıkabilirken /R/, /L/ gibi sesler 6 yaşa kadar doğru üretilemeyebilir. Çocuklar söyleyemedikleri sesin yerine başka bir ses kullanabilirler veya kelimelerin bazı hecelerini eleyebilirler. Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı’nın değerlendirmesi ile çocuğun hangi seslerde sorun yaşadığı belirlenir ve gereken terapi başlatılır. Burada önemli olan kıstaslar çocuğun söylemekte zorlandığı seslerin gelişimsel olarak üretmesi gereken sesler olup olmadığı, sesi üretmek için gerekli oral hareketi yapıp yapamamadığı ve bu durumun çocuğun genel olarak konuşma anlaşılabilirliğini nasıl etkilediğidir. 4 yaş konuşma anlaşılabilirliği açısından bir dönüm noktasıdır. Her ses doğru üretilmese de, çocuğun

konuşmasının tamamen anlaşılır olması beklenir. Doğru üretilmeyen seslerin ise değerlendirilmesi önemlidir. Gelişimsel olarak üretilmesi beklenen bir ses yanlış dil alışkanlığı nedeni ile başka bir ses ile değiştiriliyor ise, gecikmeden ve bu alışkanlık yer etmeden konuşma terapisi ile müdahale edip konuşma seslerini düzeltmek mümkündür. Müdahale edilmediğinde yanlış ses alışkanlıklarının oturması ve okuma ve yazma dönemi geldiğinde söylerken değiştirilen sesleri yazarken ve okurken de değiştirilmesi söz konusu olabilir. Yanlış alışkanlıklar yerleşmeden ve başka sorunlara neden olmadan bunların düzeltilmesi çok önemlidir.

İstanbul Üniversitesi Engelsiz Bilgi Merkezi Açılıyor İstanbul Üniversitesi Engelsiz Bilgi Merkezi, 18 Ocak 2012 tarihinde açılıyor. Görme engelli öğrenci, akademik ve idari personelin yararlanabileceği tam teçhizatlı İstanbul Üniversitesi Engelsiz Bilgi Merkezi, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi içinde bulunuyor. Merkezde, görme engellilerin kullanımına uygun ekran okuma programı olan 20 adet bilgisayar, ekran büyütme programı olan 10 adet bilgisayar, az gören kişiler için video büyütücüler, iki adet kabartma ekran, üç adet Brailleprinter, 5 adet optik karakter tanımlama programı, iki adet kabartma grafik ve resim basma makinesi bulunuyor. Ayrıca sesli kitap okuma için tam donanımlı iki kabin yer alıyor.

16 > UBAT 2012

Şu anda İstanbul Üniversitesi’nin 45 görme engelli öğrencisine hizmet veren merkez, Türkiye’deki diğer görme engelliler kütüphaneleriyle de koordineli çalışarak ülke içindeki görme engelli öğrencilere de yardımcı olacak. Merkez, ülkemizdeki görme engelli kişilerin her türlü bilgi, kültür ve sanat etkinliğine erişimlerini kolaylaştıracak yeni projeler geliştirmek için çalışmalarını sürdürecek.



AKTÜEL

Ortadoğu’nun En Büyük Sağlık Fuarı Dubai’de Düzenlendi İhracatta hedef büyüten sağlık sektörü ilk adımı Dubai’de attı.

T

ürkiye’nin ihracatı 2011 yılında Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı. Birçok sektör, tüm dünyayı saran kriz ve ekonomik durgunluk nedeniyle yeni pazar arayışlarına girdi. Ortadoğu ülkeleri ise siyasal belirsizliğe rağmen ihracatçıların gözde pazarı olmayı sürdürüyor. Sağlık ürünleri ve teknolojileri alanında Ortadoğu’nun en büyük organizasyonu olan Dubai Arab Health Fuarı da ihracatçılara bu potansiyeli değerlendirmeleri açısından önemli fırsatlar sundu. Birleşik Arap Emirlikleri, kimya sektörü için 2011’de en fazla ihracat yapılan üçüncü ülke olması bakımından da ayrı bir öneme sahip. Geçtiğimiz yıl toplam 905 milyon dolarlık ihracat elde eden sağlık sektörünün, yılsonunda bu rakamı 1 milyar doların üzerine çıkarması bekleniyor. Sektörün 2023 yılındaki ihracat hedefi ise 5 milyar dolar.

86 Türk Firma Katıldı İKMİB (İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği) tarafından milli katılım organizasyonu bu yıl ikinci kez yapılan Dubai Arab Health (Medikal Teknoloji, Sağlık, İlaç, Dişçilik Malzemeleri ) Fuarı, 23 26 Ocak 2012 tarihleri arasında Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde gerçekleştirildi. Fuarda, 43’ü milli katılım olmak üzere toplam 86 Türk firması yer aldı.

18 > UBAT 2012



AKTÜEL 60 Ülkeden 2 Bin 800 Katılımcı Arab Health Fuarı, sağlık ürünleri alanında bölgenin en önemli organizasyonu olmasının yanı sıra dünyada sağlık sektörüyle ile ilgili düzenlenen ikinci büyük fuar. Yaklaşık 86 bin metrekare alanda gerçekleştirilen fuarda, 60 ülkeden 2 bin 800 katılımcı firma ürünlerini sergiledi. Dünya çapındaki sağlık, iş ve tıp çevrelerini buluşturan Arab Health Fuarı’nda, Türk firmaları da ürünlerini dünya genelindeki alıcılara ulaştırma imkanı buldu. Hastane mobilyaları, sarf malzemeleri ve tıbbi ekipmanlar gibi ürünler sektörün beğenisine sunuldu. Geçtiğimiz yıl 61 bin 274 profesyonel ve ticari ziyaretçinin katıldığı fuarı, bu yıl 66 bin yerli ve yabancı sağlık profesyoneli ziyaret etti.

Toparlanma Yılı 2012 İKMİB Başkanı Murat Akyüz, Arab Health Fuarı’nın sağlık ve tıp sektörünün Ortadoğu’daki en büyük organizasyonu olduğunu belirterek, Türk firmalarının bölgedeki ihracat potansiyelini değerlendirmeleri açısından önemli bir fırsat sunduğunu söyledi. Pazarın hızla büyüdüğü Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında, 2012’nin siyasi açıdan istikrarın sağlandığı ve toparlanmanın gerçekleştiği bir yıl olmasını beklediklerini dile getiren

20 > UBAT 2012

Akyüz, “Bu bölgede mutlaka ve mutlaka daha etkin olmalıyız. Türkiye’nin ülke imajı da bizim için bir avantaj. Birleşik Arap Emirlikleri, geçtiğimiz yıl en çok ihracat yaptığımız ilk üç ülkeden biri. Arab Health gibi büyük fuarlar, firmalarımıza Ortadoğu pazarında yeni iş bağlantılarının kapısını açıyor. Ürün kalitemiz, çeşitliliğimiz ve lojistik anlamda bölgeye yakınlığımız elimizi güçlendiriyor” diye konuştu.



AKTÜEL

SPAS Gecikti, Kayıp 2 Milyar TL SGK'nın online planı gündeme geldiğinde uygulanmaya başlasaydı 2 milyar TL tasarruf sağlanacaktı.

S

GK aktivasyonu devreye girdi. Sistemin devreye girmesi ile başvuru sayıları düşerken günde ortalama 120 bin kişinin de aktivasyon yaptığı açıklandı. 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu ile üç ayrı sosyal güvenlik kuruluşunun Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirilmesinden sonra 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten bu güne kadar sağlık alanında, devredilen kurumların geliştirdikleri farklı programlar üzerinden sağlık yardımı hak sahipliği oluşturularak sağlık hizmetleri verilmiş olmakla birlikte, bu konuda yaşanan zorluklar dikkate alınarak Sağlık Provizyon Aktivasyon Sistemi (SPAS) programı hazırlandı.

2010 Yılında Tamamlanması Planlanıyordu 2008’de gündeme gelen ve 2009 yılında çalışmaları başlayan elektronik sisteme geçiş projesinin ilk etap 1 Nisan 2009’da gerçekleşirken sürecin 2010 yılında tamamıyla hayata geçmesi planlanıyordu. Gecikmeli olarak 2012’de pilot bölge uygulamaları sonrasında hayata geçti. Kayıt dışı ile mücadelede ve suiistimallerin önüne geçmek için hazırlanan online düzen ile yersiz yardımlarında son bulması bekleniyor. Sigortalılar, emekliler ve aileleri, hastanelerde muayene olurken veya eczaneden ilaç alırken, elektronik ortamda aktivasyon işlemi yaptırmak zorunda.

4 Yıl Önce Başlanabilirdi SPAS’ın hayata geçmesi ile 475 milyon TL’nin cepte kaldığı haberlerine istinaden; sistemin gündeme geldiği yılda faaliyete geçmesi halinde küçük bir hesapla nere22 > UBAT 2012

deyse 2 milyar TL’nin cepte kalabileceği ortaya çıktı. 4 yıl önce sistemin kullanılmaya başlaması halinde tem olarak 1,9 milyar TL’lik tasarruf yapılabilecekti. Bu rakama personel tarafında yapılan tasarrufu da eklemesi ile daha da artıyor.

Vatandaşa Kolaylık Bu sistemin devreye girmesinden önce sağlık aktivasyon işlemleri için yetki şifresi verilen personel sayısının yaklaşık 3 bin 900 olduğunu söyleyen SGK Başkanı Fatih Acar, personel asli işlerine geri döndüğünü, yaklaşık 1200 personel tasarrufu sağladıklarını söyledi. Bu kalemde yıllık tasarrufumuz 36 milyon TL olduğunu kaydeden SGK Başkanı “ Vatandaş açısından ise geliş gidiş yol parası ve zaman harcanmasının son bulacağını, günlük aktivasyon yaptıran 120 bin kişiden 90 bini artık il müdürlüklerine gelip gitmiyor. Yapacakları yol parası ve benzeri harcamaları ceplerinde kalıyor” dedi.



AKTÜEL

Medikal ‘Çözüm Ortağınız’ Anlimited Sağlık Ürünleri Temsilcisi olduğumuz firmaların neredeyse tamamı kamuya açık kurumsal Amerikan şirketleri. Dolayısıyla ürünlerin ciddi bir klinik geçmişi, marka değeri ve altyapısı bulunmakta.Bu anlamda marka ürünleri temsil etmenin huzurunu ve sorumluluğunu taşımaktayız. Sistemlerimizin ortak paydası; fonksiyona yönelik çözümler olması ve kullanıcı dostu olması diyebiliriz. Yani çözümlerimiz sayesinde pratik, güvenli ve maliyet etkin bir şekilde ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyoruz. Ayrıca çözümlerimizin kalibrasyon ihtiyacının olmaması ve ilave bakım maliyetlerinin bulunmaması da bir diğer önemli ayırt edici unsurdur.

005 yılında Ankara’da kurulan Anlimited Sağlık Ürünleri A.Ş., ağırlığı fizik tedavi ve rehabilitasyon olmakla birlikte son zamanlarda yoğun bakım, göğüs hastalıkları ve onkoloji alanlarında karşılanmayan ihtiyaçlara yönelik çözümler sunuyor. Dünyadaki birçok önemli markanın temsilciliğini üstlenen Anlimited Sağlık Ürünleri A.Ş.’nin Genel Müdürü Ahmet Bayram firmanın son dönem odaklandığı çalışmalarla medikal sektörün geleceğine yönelik öngörülerini dergimizle paylaştı:

2

Anlimited Sağlık Ürünleri A.Ş. hangi temel amaçlarla ne zaman kuruldu? Anlimited Sağlık Ürünleri AŞ.; tıbbi cihaz ve sarf malzeme ithalat, satış-pazarlama faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere 2005 yılında Ankara da kuruldu. "Çözüm Ortağınız" sloganı ile yola çıkan firmamız, faaliyet alanlarının önde gelen firmalarının temsilciliğini yapmakta ve yaşam kalitesini artıran ürünleri kullanıcıların hizmetine sunuyor. 2010 yılından itibaren artan iş hacmimize paralel olarak satış-pazarlama faaliyetlerimizi NevTek şirketimizle, ithalatı ise anlimited şirketimizle yapmaya devam etmekteyiz.

Temel faaliyet alanınız ve son dönem odaklandığınız çalışmalarla ilgili bilgi verir misiniz? İhtisas alanımız fizik tedavi ve rehabilitasyon olmakla birlikte son zamanlarda yoğun bakım, göğüs hastalıkları ve onkoloji alanlarında da karşılanmayan ihtiyaçlara yönelik çözümler sunmaktayız. Çözümlerimize ilişkin meslek örgütleriyle eğitim faaliyetleri-seminer çalışmalarımız yoğun şekilde devam etmektedir.

Temsilciliğini üstlendiğiniz uluslararası markalar hangileridir, Türk medikal sektörüne sunduğunuz çözümlerden bahseder misiniz? Rehabilitasyon multidisipliner çalışma gerektiren; doktor, hasta ve hasta yakınları açısından sıkıntılı bir süreçtir. Kısa süre öncesine kadar yürüyebilen veya elini kullanabilen bir insanın rahatsızlanması veya kaza sonucu bu fonksiyonunu kısmi veya ileri derece kaybetmesi, gerek hasta gerekse hasta yakınları açısından kabul edilmesi zor bir durum. Bu durumdaki bir hastayı tedavi etmeye çalışan ekip de bu sıkıntılı sürecin bir parçası olmakta. Biz bu süreçte, uygun endikasyonlu hastalarda, hastanın fonksiyonel kayıplarını yerine getirebilecek çözümleri hastalara ve doktorlarımıza sunmaktayız.

24 > UBAT 2012


Bu bağlamda, Bioness / ABD firmasının düşük ayak ve el rehabilitasyon sistemleri bulunmakta. Bu sistemler ile hastalar gerek rehabilitasyon sürecinde gerekse günlük yaşamlarında, maruz kaldıkları fonksiyonel kayıpları ikame edebilmekte ve başkalarına bağımlı olmadan hayatlarına devam edebilmektedir. İleri seviye fonksiyon kayıplarında kullanılabilen robotik rehabilitasyon tedavisi oldukça güncel bir konu. Bu alanda Motorika / ABD firmasının robotik yürüme ve üst ekstremite robotik rehabilitasyon sistemlerini sunmaktayız. Türkiye tek yetkili temsilcisi olduğumuz bir diğer marka Electromed / ABD firmasıdır. Electromed, SmartVest Sekresyon Temizleme Sistemleri nin üreticisi olup özellikle büyük cerrahi operasyonlar sonrası yoğun bakımlarda veya kistik fibroz-koah-spinal musküler atrofi-ALS gibi pek çok kronik hastalıklarda yaşanan ciddi bir sıkıntı olan sekresyonun hızlı ve etkili bir şekilde atılabilmesi için pratik çözümler sunar. Sarf alanında, Medline / ABD firmasının cerrahi traş makinesi, eldiven vb ürünlerini sunmaktayız. Ayrıca, ortopediye yönelik Clearview / ABD steril anatomik eksternal el-bilek fiksatörü ve D onjoy/ABD firmasına ait kemik büyütme stimülasyon sistemi, dvt proflaksi sistemi ve rigid ortez grubu ürünlerini sunmaktayız. Kısa süre önce çalışmaya başladığımız bir diğer alan da onkoloji. Onkoloji alanında İgea / İtalya firmasının Cliniporator - Elektrokemoterapi Sistemi’ni sunmaktayız. Cliniporator, elektroporasyon yapan bir tıbbi cihazdır. Elektroporosyon; hücreler yüksek yoğunlukta elektrik alanına maruz bırakıldığında hücre zarında oluşan fiziksel bir olgudur.Elektroporosyon sayesinde hücre zarının permabilitesi (geçirgenliği) belirli bir süre için artırılarak, non-permenant terapötik ajanların hücre içine nüfuz etmesi sağlanmış olur.Böylelikle daha az kemoterapik ilaç kullanarak daha yüksek sonuç alınması amaçlanır. Cliniporator - Elektrokemoterapi Sistemi, tümör histolojisi ve devam eden veya geçmiş tedavilerine bakılmaksızın, kutanöz ve subkutanöz metastatik lezyonların

lokal tedavisinde kullanılır. Elektrokemoterapi sistemi; melanoma ve diğer deri tümörleri (gövdeye yerleşik metastaz), basal hücre karsinoma, skomoz hücre karsinoma, kaposi sarcoma, göğüs kanseri kaynaklı lokal rekuranslar ve kutanöz metastazlar, baş-boyun kanserlerinin tedavisinde etkin olarak kullanılmaktadır. Sistem, ameliyathane kullanım süresini kısaltmaktadır ve kısa uygulama süresi sayesinde, multi-lezyonlara tek seansta uygulanabilir. Dokunmatik ekran, sistemin basit ve anlaşılır bir arayüzle çalışabilmesini sağlar. Kutanöz metastazların erken tedavisinde etkin kullanımı klinik çalışmalarla teyit edilmiştir. Elektrokemoterapi sistemi ile normal doku ve organ fonksiyonları korunur, uzun süreli lokal kontrol sağlanır. Göğüs kanseri kaynaklı lokal rekuranslar ve kutanöz metastazlarda radyasyon terapisi ile daha önceden tedavi edilmiş alanlarda da etkindir. Göğüs kanseri kaynaklı lokal rekuranslar ve kutanöz metastazlarda ağrılı, ülserli veya kanamalı lezyonları hafifletir; yaşam kalitesini ve kozmetik sonuçları artırır.

Robotik Yürüme Rehabilitasyon Sistemi nedir, sağladığı avantajlar ve sistemin teknik özellikleriyle ilgili neler aktarmak istersiniz? Motorika ReoAmbu / ABD; inme, omurilik yaralanması, MS, vb gibi durumlarda alt ekstremiteleri fonksiyonel hareket ve duyusal uyarı sağlayarak yürüme hareketlerini düzenlemeye katkı sağlayan, kullanımı kolay bilgisayarlı robotik temelli bir rehabilitasyon sistemidir. Kullanıcı dostu, güvenli, fonksiyonel ve etkili bir robotik yürüme rehabilitasyon sistemi geliştirmek amacıyla tasarlanmıştır.

Sistemimizin Ayırt Edici Özellikleri • Hasta hazırlama süresinin kısalığı ve sistemin düşük profilli olması sayesinde ambulator ve nonambulator hastalar sisteme kolaylıkla, konforlu ve güvenli şekilde yerleştirilebilmektedir • Tek bir sistem ile hem yetişkin hem pediatrik hastalar rahatlıkla tedavi edilebilir • Standart olarak sunduğumuz artırılmış sanal gerçeklik modülü ile hastalar gerçek zamanlı reel ortamlarda çalışma yapabilirler • Herhangi bir servis sorununa hızlı bir teşhis ve çözüm için; oluşabilecek yazılım sorunlarına uzaktan bağlantı ile müdahale edilir (işletme maliyeti sıfırdır)

UBAT 2012 > 25


AKTÜEL ‘Reo Go Nedir’ hakkında bilgi alabilir miyiz? Reogo; Motorika / ABD firması tarafından üretilen Robotik Üst Ekstremite Rehabilitasyon Sistemi’dir. Reo Go; SVO veya diğer neuromotor kondisyonlara bağlı motor limitasyonları olan hastaların üst ekstremitelerinin tedavisinde kullanılan bilgisayarlı aktif - pasif - interaktif motorlu robotik temelli bir rehabilitasyon sistemi olarak ifade edilebilir. Sistem; başlangıç / kronik dönemdeki felçli hastaların (pasif hasta) tedavisinde ve gerekse belli ölçüde hareket edebilen hastalarda (aktif hasta) kullanılmak üzere tasarlanmıştır.Eklemlerin adhezyon ve kontraktürünü önlemek, hastanın ROM ve üst ekstremitesinin fonksiyonel kapasitesini artırmak için kullanılır.

Sistemimizin En Önemli Özellikleri • Güvenlik • Dokunmatik ekranlı kullanıcı dostu arayüzü sayesinde hızlı bir şekilde kurulması • İşletme maliyetinin sıfır olması • Sorun olduğunda uzaktan erişim modülü sayesinde sisteme yerinde anında müdahale yapılarak sorunun giderilmesi • Mobil olması böylelikle farklı mekanlarda kullanılabilmesidir ReoGo - Üst Ekstremite Robotik Rehabilitasyon Sistemimizde bulunan farklı programlar sayesinde amaca yönelik farklı egzersizler yapılabilmekte ve hastaya görsel ve duyusal bio-feedback yapması sağlanmaktadır. Egzersiz sonrası her türlü veri raporlaması yapılabilmektedir.

Medikal pazara sunduğunuz ürün ve çözümleri farklı kılan yanlar nelerdir? Tercih edilirliğinize katkı yapan unsurları sıralar mısınız? Ayrıca, sistemin pek çok fonksiyonunu kontrol eden kablosuz uzaktan kumandası bulunmaktadır. Güvenlik, robotik rehabilitasyon sistemlerinin en önemli unsurlarındandır. Bu bağlamda, entegre elektrikli asansör hastanın emniyet donatımının varlığını algılar ve hasta emniyet kemerleri vasıtası ile üniteye güvenli bir şekilde yerleştirilinceye kadar sistem çalışmaz. Sistemde; yürüyüş bandını sürekli tarayan kızıl ötesi ışık dizini bulunmaktadır. Kızıl ötesi ışık dizini bozulduğunda sistem otomatik olarak durur. Robotik ortezler hastanın her bir bacağını hareket ettirmek için gerekli güç miktarını ölçer ve buna göre yeterli miktarda güç sağlar. Böylece hastanın bacaklarına fazla yüklenilmez. Güç her 5 saniyede yeniden değerlendirilir ve robotik ortezler herhangi bir aşırı kasılma, adım düzeninde bozukluk veya kazara açılmaları durumunda sensörler vasıtası ile bunu algılar ve sistem otomatik olarak durur. Hastanın kol ve bacaklarını aşırı uzantıdan ya da hiperfleksiyondan korumak için her bir dingil üzerinde hem sert hem de yumuşak duruşları bulunmaktadır. Mekanik veya yazılım sorununda alarm ekranı sayesinde sorunun ne olduğu, nasıl giderileceğini gösterilmektedir. 26 > UBAT 2012

Temsilcisi olduğumuz firmaların neredeyse tamamı kamuya açık kurumsal Amerikan şirketleri. Dolayısıyla ürünlerin ciddi bir klinik geçmişi, marka değeri ve altyapısı bulunmakta.Bu anlamda marka ürünleri temsil etmenin huzurunu ve sorumluluğunu taşımaktayız. Sistemlerimizin ortak paydası; fonksiyona yönelik çözümler olması ve kullanıcı dostu olması diyebiliriz. Yani çözümlerimiz sayesinde pratik, güvenli ve maliyet etkin bir şekilde ihtiyaçlarınızı karşılayabiliyoruz. Ayrıca çözümlerimizin kalibrasyon ihtiyacının olmaması ve ilave bakım maliyetlerinin bulunmaması da bir diğer önemli ayırt edici unsurdur.

Medikal sektörde uluslararası gelişmeler konusundaki öngörüleriniz? Medikal sektör oldukça dinamik bir yapıya sahip ve yaşam kalitesini artıran çok hızlı gelişmeler sağlanmakta. Bu bağlamda, teşhis ve tedavi alanlarında implant ve eksternal sistemlerin yerini biomateryallerin ve moleküler/gen terapilerin alacağını düşünüyorum.

Eklemek istediğiniz herhangi bir şey var mı? Bize bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederiz. Herkese sağlıklı günler dileriz.



AKTÜEL

T

İstanbul Eczacılar Odası Protokole SGK ile yaptığı Tepkili TEB’in protokole İstanbul Eczacı Odası büyük tepki gösterdi.

28 > UBAT 2012

ürkiye Eczacılar Birliği (TEB), Sosyal Güvenlik Kurumuyla (SGK), 3 yıl 6 ay geçerli olacak İlaç Alım Protokolünü imzaladı. Ancak TEB’in aksine eczacı odaları bu sonuçtan hiç de memnun değil. 25 Ocak’ta, “Kölelik sözleşmesini kabul etmiyoruz” diyerek SGK’ya rest çeken TEB, Türkiye genelinde 54 eczacı odasının İstanbul’da yaptığı “Yıkıma dur de” mitinginin hemen ertesinde, odaların haberi dahi olmadan görüşme masasına tekrar oturdu ve ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, televizyon ekranlarından, anlaşmaya vardıklarını duyurdu. TEB’in imza attığı protokolde, eczacılar için iyileştirme olarak gösterilen, reçete başına eczacıya 25 kuruş reçete katkı bedelinin ödenmesi, sözleşme feshi cezasının para cezasına çevrilmesi, eczacının ödediği iskontoda yıllık cirosuna göre indirim yapılması maddelerinin bir kazanım olmadığını söyleyen İstanbul Eczacılar Odası Başkanı Semih Güngör, TEB’in eczacının taleplerini “çok ucuza sattığını” belirterek tepki gösterdi. TEB’in, kölelik sözleşmesinden daha ağır bir protokole imza attığını belirten Güngör, atılan imzanın “iktidara teslimiyetin imzası” olduğunu vurguladı. Güngör, TEB’den en kısa zamanda gerekçeli bir açıklama beklediklerini aktardı.

Eczacı 3 Yıl 6 Ay Savunmasız Protokolün en başta yürürlülük ve geçerlilik süresi açısından olumsuz olduğunu söyleyen Güngör, TEB’in 3 yıl 6 ay sürecek protokolü imzalayarak eczacıyı Hükümet karşısında savunmasız bıraktığına dikkat çekti. Güngör, varılan anlaşmayı “AKP Hükümeti, bundan sonraki iktidar oldukları süreçte, eczacıyla karşı karşıya gelmemek adına çok başarılı bir protokole imza attı” şeklinde değerlendirdi. Protokolün, eczacının “toplu iş sözleşmesi” olması dolayısıyla sürenin kendileri açısından çok önemli olduğuna değinen Güngör, “Protokol süresi bir yıl olsaydı, bu yıl istediğimizi alamazsak bile, bir sonraki yıl mücadeleyi daha da yükselterek ya da daha akılcı davranarak, eczacıya bir takım kazanımlar hayata geçirilebilirdi. Ama bu fırsat ortadan kalktı” diye konuştu. İmzalanan protokolle, bundan sonra, eczacıya reçete başına 25 kuruşluk hizmet bedeli ödenmesinin kazanım olarak sunulmasını eleştiren Güngör, “Başından beri Birlik, bir kölelik anlaşması imzalamayacağını dile getiriyordu ancak bu kölelik anlaşmasından daha ağır, çünkü bu protokole göre, eczacının 25 kuruşluk bir değeri var” dedi. Bu miktarın, son beş yılın en ağır bunalımını yaşayan ve pazar payında bir yılda 1 milyar TL kayıp yaşayan eczacı için bir kazanım olarak görülmesinin mümkün olmadığını söyleyen Güngör, “Hizmet bedeli adı altında ne olduğu belirsiz bir katkı bedeliyle, eczacının kaybettiğinin sadece onda birini geri almayı hedefleyen bir protokole ‘kazanımdır’ demek mümkün değil” diye konuştu.SGK’nın 25 kuruşluk reçete bedelinin vatandaştan aldığı yüksek katkı paylarına karşılık eczacıya “sus” payı niteliği taşıdığına değinen Güngör, “Bu sadece bizim değil, Türkiye’deki 24 bin eczacının zoruna gitti. Beklenti bu değildi” ifadesini kullandı.



AKTÜEL

Sisoft’un Hazırladığı

‘Geleceğin Projesi’ Ödüllendirildi

Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri’nin geleceğin projelerinden birisi olarak gösterilen "Sanal Gerçekliğe Dayalı 3D PACS" çalışması ödüle layık görüldü. larını yapmak ve projeleri hakkında jürinin önüne çıkmak üzere yarışmanın düzenleneceği Belçika'nın Brüksel kentine davet edildiler. Proje sunumuna hak kazanan hastanelerin, üniversitelerin ve sağlık bilişimi alanında faaliyet gösteren firmaların sunumlarının ardından, jüri üyelerinin ve konukların sordukları terletici sorular karşısında, proje sahipleri bazen zor anlar yaşadılar. İlk gün sonunda elektronik oylama sonucunda, 8 proje sahibi finalist olmaya hak kazandı.

% 83 ile İkinci ilgi sistemleri grubu başkanları ve sağlık bilişimi yöneticilerinden oluşan ve dünyada sağlık bilişimi alanındaki en büyük temsilci organ olarak bulunan Avrupa Sağlık Bilişimi Yöneticileri Derneği "European Association of Healthcare IT Managers (HITM)" ve Avrupa Hastane Yöneticileri Derneği "European Association of Hospital Managers (EAHM)" tarafından düzenlenen uluslararası "IT and Networking Awards" yarışmasında, ülkemizden Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri geleceğin projelerinden birisi olarak gösterilen "Sanal Gerçekliğe Dayalı 3D PACS" projesi ile ödül aldı. Etkinlik 18-19 Ocak tarihleri arasında yapılan sunumların ardından, Avrupa Hastane Yöneticileri Derneği Genel Sekreterliğinde yapılan resepsiyonla son buldu.

B

16 Bin Üyeli Organizasyon Organizasyonu düzenleyen kurumlar arasında yer alan European Association of Healthcare IT Managers (HITM) bünyesinde 7.500'den fazla üye bulunuyor. 1970 yılında kurulan ve bir diğer sponsor kurum olan European Association of Hospital Managers (EAHM) ise, bünyesinde 25 Avrupa ülkesindeki 27 farklı dernekten, toplam 16 bin aktif üye barındırıryor. Dünyanın birçok ülkesinden çok sayıda hastane, üniversite ve sağlık bilişimi alanında faaliyet gösteren firmaların projeleriyle başvurduğu yarışmada ön eleme sonucunda, yalnızca 25 firmanın aranan niteliklere sahip olduğu saptandı. Daha sonra 25 proje arasından Sisoft'un Sanal Gerçekliğe Dayalı 3D PACS projesinin de aralarında yer aldığı toplam 17 proje sahibi sunum-

30 > UBAT 2012

Ülkemizi temsilen bu uluslararası büyük yarışmada yer alan Sisoft, finalistler arasına kalarak, ilginç projesiyle büyük ilgi gördü ve ödül almaya hak kazanan projeler arasında yer alarak uluslararası alanda büyük bir başarı kazandı. Birinciliğe hak kazanan proje jüri üyelerinin % 91 oranında oyunu alırken, Sisoft'un geleceğin teknolojisini içeren ve herkes tarafından merakla dinlenen projesi % 83 oranındaki oyla ödül alan diğer projeler arasında yer aldı. Yarışmada birinciliği Güney Afrika'nın vilayet hükümeti tarafından geliştirilen "Birinci Basamak Sağlık Bilgi Sisteminin Geliştirilmesi ve Uygulanması" adlı proje aldı. İki günlük yoğun değerlendirme ve on-line elektronik oylamanın ardından ödül alan projeler ve temsil ettikleri ülkeler şöyle; • Türkiye - Sisoft Sağlık Bilgi Sistemleri: Sanal Gerçekliğe Dayalı 3D PACS • Belçika - Liege Üniversitesi: Bitkisel Hayattaki Hastalar için Bilinç Algılaması • ABD - Nihon Kohden America: Hasta Vücuduna Yerleştirilen Ergonomik Bir Cihaz İle Hasta Bilgilerinin HL7 Arayüzü ile Gerçek Zamanlı Kaydedilmesi • Hindistan - L V Prasad Eye: EyeSmart Elektronik Tıbbi Kayıt - Göz Sağlığı için Akıllı BT Çözümü • Fransa - Lyon Devlet Hastanesi: The MyHCL-On-line Randevu, Kayıt, Takip ve Muayene Düzenleme • Hollanda - Erasmus Tıp Merkezi ve Oracle: Genom Sekanslaması ve Karşılaştırması ile Bireyselleştirilmiş Hastalık Teşhis ve Tedavisi Sağlık bilişimi sektörünün gelişmesine verdiği destekle elde edilen bu başarıda önem pay sahiplerinden biri de Sağlık Bakanlığı ve ilgili birimleriydi.



AKTÜEL

Türk Bilim İnsanına Harvard Ödülü Dr. Hakan Şakül, Harvard Üniversitesi’nin “Kişiye Özel Tıp Alanında Başkanın Ödülüne" layık görüldü.

H

fizer Global Araştırma ve Geliştirme Diagnostik Birimi Başkanı ve İdari Direktörü Dr. Hakan Şakül, Harvard Üniversitesi’nin 7’nci Kişiye Özel Tıp Konferansında “Kişiye Özel Tıp Alanında Başkanın Ödülüne" layık görüldü. Kişiye Özel Tıp Alanında Başkanın Ödülü, Harvard Üniversitesi’nin her yıl düzenlediği Kişiye Özel Tıp Konferanslarında, bu alanda önemli ve sürdürülebilir katkılarda bulunan kişilere veriliyor. Hakan Şakül, 2005 yılında yapılan ilk toplantıdan bu yana organizasyon komitesinde üye olarak yer alıyor.

600’ün Üzerinde Katılımcı Bu yılki konferans 9-10 Kasım 2011 tarihleri arasında, Boston’daki Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesinde gerçekleşti. Sağlık sistemi için yeni bir kavram olan kişiye özel ilaçların masaya yatırıldığı konferans, dünya çapında 600’ün üzerinde ulusal ve uluslararası katılımcıyı ağırladı. Kişiye özel tıp alanındaki en önemli etkinlik olarak kabul gören konferansta, karar alıcılar, devlet yetkilileri, ilaç, teknoloji ve biyoteknoloji şirketleri üst düzeyde temsil edildi. Şakül’e ödülünü Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi Profesörü ve Kişiye Özel Tıp Konferansı Organizasyon Komitesi Başkanı Dr. Raju Kucherlapati verdi. Şakül ödülünü aldıktan sonra, 2009’dan bu yana yöneticiliğini yaptığı tanı geliştirme programına ilişkin konuşmasında Pfizer ve Abbott Molecular ortaklığında ilerleyen işbirliği hakkında açıklamalar yaptı. 32 > UBAT 2012

Pfizer ve Abbott Molecular Ortaklığı Hakan Şakül ödülle ilgili şunları söyledi: “Yürüttüğümüz program, akciğer kanserinde bir ilaç ve diagnostik test kombinasyonunun ilk kez eşzamanlı FDA onayı aldığı programdır. Pfizer ve Abbott Molecular ortaklığı, Pfizer’in araştırma ve geliştirmeye yönelik Kişiye Özel Tedavi yaklaşımının önemini vurgulamakta ve hastalara ihtiyaç duyulan ilaçları sağlamak için ilaç şirketlerinin diagnostik şirketleriyle nasıl etkili bir ortaklık kurabileceğine örnek oluşturmaktadır.” Pfizer Türkiye Klinik Araştırmalar Müdürü Dr. Gökhan Duman ise şöyle konuştu: “Pfizer’in Kişiye Özel Tedavi yaklaşımı, seçilen tedavilerden görülen yararı artırmak ve hastalara daha iyi tedavi sağlamak amacıyla, doğru ilacı doğru hastayla eşleştirmek yönünde Ar-Ge yapmaktır. Amacımız, hastalarda bireysel olarak hastalığın karmaşık yapılarını anlamak ve buna dayanarak daha etkili tedaviler geliştirmektir. Kişiye özel yaklaşım ile, bir tümörün genetik profilini incelemek için moleküler ve diagnostik teknolojiler kullanarak, hastaları, kişisel olarak onlara en iyi sonuçları sağlayacak, tedavi rejimiyle eşleştirebileceğiz. Süregelen kişiye özel ilaç Ar-Ge çalışmalarının sonucu olarak birçok kanser türü ile savaşta önemli adımlar atmaya devam ediyoruz ve çok da uzun olmayan bir süre sonra kişiye özel tedavilerin hayatımızın bir gerçeği olmasını bekliyoruz. Alınan bu ödül Pfizer’in araştırma ve geliştirmede uyguladığı farklı bakış açısı, yatırımları ve kurduğu etkin işbirlikleri ile kişiye özel tedavi alanında öncü olduğunun bir göstergesidir ve tüm Pfizer’liler için bir gurur vesilesi olmuştur.”



AKTÜEL

Türk Kardiyoloji Derneği’nin İlk E-Kongresi: ekardiyoloji.com

T

ürk Kardiyoloji Derneği yenilikçi bir projeyle daha kardiyoloji camiasına hizmet vermeye devam ediyor. Derneğin ilk e-kongresi Mart 2012’de Boehringer Ingelheim firmasının koşulsuz desteği ile gerçekleştirilecek. E-kongrede yer alacak konular Ulusal Kardiyoloji Kongresi’ne katılan hekimler tarafından belirlendi.

Kongre Sanal Ortamda Dünyadaki gelişmeleri en yenilikçi ve verimli şekilde kardiyoloji camiasına ulaştırmayı hedefleyen Türk Kardiyoloji Derneği, “ekardiyoloji.com” projesini hayata geçiriyor. ekardiyoloji.com tıpkı Ulusal Kardiyoloji Kongresi gibi gerçek bir kongre olacak, tek farkı sanal ortamda ulaşılabilir olması. Ulusal Kongre’de olduğu gibi kardiyoloji alanında çok farklı konular aynı anda ekardiyoloji.com programında yer alacak.

İş Yoğunluğunda Farklı Bir Çözüm

Türk Kardiyoloji Derneği’nin ilk e-kongresi Mart 2012’de gerçekleştirilecek.

Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Oktay Ergene “Hekimlerimiz yoğun çalışma tempoları nedeniyle kongrelere katılmakta sıkıntı yaşabiliyorlar. Günümüz teknolojilerinin bize sağladığı imkanlardan yararlanarak hekimlerimize esnek bir platformda ulaşmayı hedefledik ve ekardiyoloji.com projesini bu hedef doğrultusunda hayata geçiriyoruz. Üç boyutlu gerçek bir kongre merkezinde hem bilimsel programda sempozyumlar olacak, hem de farklı uzmanların canlı olarak yapacakları katılıma açık tartışma programları ve canlı vaka yayınları yer alacak. Mart 2012'den itibaren www.ekardiyoloji.com'u ziyaret eden tüm hekimler kısa sürede ilgilendikleri konuda sunumların ilgili bölümlerine ulaşma, o konudaki farklı görüşlere canlı olarak tanıklık etme, örnek vakaları canlı olarak izleme olanağına sahip olacaklar. Ayrıca kendi görüşlerini de bu platformda meslektaşlarıyla paylaşabilecekler” dedi.

Farklı ve Sürekli İletişim Platformu Boehringer Ingelheim Genel Müdürü Roland Stehlin “Bilginin bu kadar yoğun olduğu ve hızla değiştiği günümüzde kardiyoloji alanında yaşanan gelişmelerin hekimlere en kısa sürede ulaştırılması amacıyla destek verdiğimiz ekardiyoloji.com projesinin arkasında Türk Kardiyoloji Derneği’nin ulusal ve uluslararası bilimsel camiadaki gücü, deneyimi, birikimi var. Kardiyolojinin nabzını tutan TKD’nin hazırladığı www.e.kardiyoloji.com, diğer e-uygulamalardan farklı olarak sürekli bir iletişim platformu olacak” dedi.

34 > UBAT 2012



AKTÜEL

Abdi İbrahim’den Toplumsal Sorumluluk Projesi ‘Bilinçli İlaç Kullanın’

A

bdi İbrahim, 100. yılında yürüteceği “Akılcı İlaç Kullanımı” Kampanyası’yla ‘İlacın doktorun önereceği doz ve sürede, eczacıya danışılarak kullanılması’ gerekliliğine dikkat çekiyor. Tıbba ve insanlığa hizmet misyonuyla hareket eden Abdi İbrahim, 100. yılında “Akılcı İlaç Kullanımı” Kampanyası’nı hayata geçirdi. İlk kez Dünya Sağlık Örgütü tarafından 1985 yılında başlatılan ve 1992’den bu yana T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından uygulamaya konulan “Akılcı İlaç Kullanımı” konusunda sorumluluk üstlenen Abdi İbrahim, yürüteceği kampanya ile; bilinçsiz ilaç kullanımının toplum sağlığı ve ekonomiye yansımalarının önlenmesine katkıda bulunmayı hedefliyor.

Bilinçli İlaç Kullanımı için Büyük Adım

Abdi İbrahim, toplum sağlığı ve Türk ekonomisi açısından önem taşıyan bilinçsiz ilaç kullanımı konusunda, toplumsal farkındalık düzeyini artırmak amacıyla bir kampanya başlattı.

Akılcı İlaç Kullanımı’nın toplum sağlığı ve ülke ekonomisi için taşıdığı önemden hareketle hayata geçirilen kampanyanın tanıtımı için, Abdi İbrahim Başkanı Nezih Barut ve Abdi İbrahim CEO’su Candan Karabağlı tarafından bir basın toplantısı düzenlendi. 2003 yılından bu yana sektör liderliğini koruyan Abdi İbrahim’in 100 yılda geldiği noktayı özetleyen Başkan Nezih Barut, Abdi İbrahim’in 2011 yılında, % 10 büyüyerek sektörde % 7,9 pazar payı elde ettiğini belirtti. Son yıllarda Türk halkının sağlık hizmetlerinden yararlanma imkanı ve bu hizmetlerden duyduğu memnuniyetin önemli ölçüde yükseldiğine dikkat çeken Nezih Barut, topluma ‘Akılcı İlaç Kullanımı’ alışkanlığının kazandırılmasında; hangi ilacın kullanılacağına karar veren hekim, ilacı uygun şartlarda sağlayan ve ilacın kullanımına dair hastaların danıştığı eczacı ve ilacı kullanan hastanın ortak sorumluluk taşıdığını belirtti. Barut; “İlaç kullanımı konusunda bu farkındalığın oluşmasında hekim ve eczacı kadar, bu konuda hizmet veren sektörün de desteği büyük önem taşıyor. Bu noktada Abdi İbrahim olarak 100. yılımıza girerken; global hedefler ve sürdürülebilir liderlik hedefimiz doğrultusunda oluşturduğumuz Vizyon 2021 Stratejimize bağlı olarak; toplum sağlığı ve ülke ekonomisi için büyük önem taşıyan bu konuda sorumluluk üstlenmeyi memnuniyetle görev kabul ediyoruz. Tıbba ve insanlığa hizmette 100 yılı geride bırakmış bir kurum olarak, başlattığımız ‘Akılcı İlaç Kullanımı’ Kampanyası ile bu konudaki sorunların ortadan kaldırılması için toplumsal farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu.

Kampanya ile Uzun Dönemli Toplumsal Fayda Hedefleniyor Abdi İbrahim CEO’su Candan Karabağlı da ilaç kullanımında davranış değişikliği sağlamak ve bilinçli ilaç kullanımını yaygınlaştırmak hedefiyle hayata geçirdikleri kampanya ile hem sağlık alanında hem de ekonomik alanda uzun dönemli toplumsal fayda yaratacak etkinlikleri kapsayan bir platform oluşturmak istediklerini söyledi.

36 > UBAT 2012



AKTÜEL

Medikal Sektörde

‘Türk Malı’ Dönemi

38 > UBAT 2012


Medikal sektöründe ithal ürünlerin hakimiyetinin azaltmak için yatırım seferberliği başlatıldı. 6 milyar dolarlık sektörde stentten katetere, optikten cerrahi aletlere pek çok üründe ‘Made in Turkey’ döneminin önü açıldı.

T

ürk sağlık sektörü hızlı gelişiyor. Devletin sağlık hizmetlerinin önemli bir bölümünü özel sektöre terk etme politikası, sektöre ivme kazandırmış durumda. Sağlık sektöründeki gelişme doğal olarak tıbbi cihazlar yani medikal sektörünü de olumlu etkiliyor. Medikal sektörün yıllık hacminin 6 milyar doları bulduğu hesaplanıyor. Halen tıbbi cihaz ihtiyacının yüzde 90’ını ithalatla karşılıyoruz. Oysa Türkiye, en fazla tıbbi cihaz ihtiyacı olan 30 ülke arasında yer alıyor. Yani pazar büyük ama yerli üretim sınırlı. Tıbbi cihazlar sektörü katma değer açısından üst sıralarda yer alıyor. Örneğin, göz cerrahisinde kullanılan bir makasın üretim maliyeti sadece 5 dolar. Ancak böyle bir ürünü, marka değeri yüksek üreticiler 150-200 dolara satabiliyor. Bu yüzden katma değeri yüksek bu sektörün yerlileştirilmesi büyük önem taşıyor. Nitekim gerek Sağlık Bakanlığı gerekse sektör temsilcileri bu gerçeğin farkına varmış durumda. Henüz sektöre özel teşvikler olmasa da medikal sektöründe son yıllarda önemli yerli yatırımlar yapılıyor. Birçoğu ilk niteliğindeki bu yatırımlar arasında neler yok ki… Türkiye ilk katarak lensini, ilk kalp stentini ancak iki yıl önce üretmeye başladı. Cerrahi aletler anlamında Samsun önemli bir yetkinliğe ulaştı. Optik sektöründe ithalatın önünü kesecek yatırımlar yapılıyor. Ancak bunlar yeterli değil. Daha alınacak çok yol var.

300 Bin Çeşit Ürün TOBB Medikal Meclisi’nin hazırladığı rapora göre, tıbbi cihazlar sektörü 300 binden fazla ürünü bünyesinde barındırıyor. Sektörün alt dallarını tıbbi görüntüleme sistem ve cihazları, ameliyathanedeki tüm cihazlar, solunum cihazları, cerrahi alet ve cihazlar, protez dişler, tıp, cerrahi ve dişçilikte kullanılan mobilya ve aksamları, elektro teşhis cihazları ve aksamları, dişçiliğe özgü alet ve cihazlar, steril dikiş malzemesi, gözle ilgili tıbbi alet ve cihazlar, dişçi tornaları, X ışınlı cihaz-

lar, suni eklemler, protezler, ses ve işitme cihazları, optik tıbbi cihazlar, tek kullanımlık sarf malzemeleri, radyoterapi sistemleri, fizik tedavi cihazları, biyokimya, moleküler biyoloji, hematoloji, genetik ve mikrobiyoloji cihazları oluşturuyor. Türkiye’de bine yakın medikal malzeme üreticisi var. Bunların 700’ü hem üretici hem ihracatçı konumda. Sektörün bir özelliği de devletin hiçbir şekilde yer almaması, tamamen özel sektörün elinde bulunması. Medikal malzeme üretimi İstanbul, Ankara, İzmir gibi illerde yoğunlaşıyor.

KOBİ’ler Sırtlıyor TOBB’un raporuna göre, tıbbi cihaz sektörü Avrupa’da son derece büyük öneme sahip. Yaklaşık 11 bin üreticinin faaliyet gösterdiği sektörü KOBİ’ler taşıyor. Avrupa’daki üreticilerin yüzde 80’i KOBİ niteliğinde. Global kriz öncesinde sektörün yıllık büyümesi yüzde 6’ları bulmuştu. Halen Avrupa çapında 530 bin kişiye iş olanağı sağlayan sektörün toplam büyüklüğü 80 milyar euro’ya ulaşmış durumda. Avrupa medikal malzeme pazarının üçte biri Almanya’nın elinde. Almanya’yı İngiltere, Fransa, İsviçre, İtalya, Romanya ve İsveç izliyor.

Teşvik Şart Sektörün büyüyebilmesi için Ar-Ge yatırımları büyük önem taşıyor. Nitekim Avrupa’daki firmalar, yıllık satış gelirlerinin yüzde 8’ini Ar-Ge yatırımlarına harcıyor. Türkiye’de de henüz yüksek teknolojiyle üretimde zorlanan üreticilerin Ar-Ge’ye kaynak ayırmaya başladığı dikkat çekiyor. Eskiden sağlık profesyonellerinin istek ve tavsiyeleriyle yönlendirilen ve gelişen sektörde, artık donanımlı mühendisler ve tasarımcılar bünyelere katılmaya başladı. Kuşkusuz bu gelişmede, son yıllarda verilen Ar-Ge teşviklerinin büyük payı var. Ancak Türkiye’de medikal sektörün gelişebilmesi için sadece Ar-Ge teşvikleri yeterli değil. Sektör temsilcileri, sağlıkta ihtisas OSB’leri (organize sanayi bölgesi) kurulmasını, kamu alımlarında yerli üretici lehine yüzde 15 destek sağlanmasını istiyor. Bu teşvik uygulamada karşılığını şöyle buluyor. Diyelim ki bir yerli üretici ile ithalatçı firma aynı ihalede teklif verdi. Yerli üretici yüzde 15 daha yük-

UBAT 2012 > 39


AKTÜEL Kamerun, Suriye ve Nijerya’ya da satış yapıyor. Esenler Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Esenler, kişiye özel işitme cihazları üretip sattıklarını vurguluyor. Esenler, “Biz VIP işitme cihazları satıyoruz. Dışarıdan görünmeyen, kişiye özel, bilgisayarlı ve dijital işitme cihazları bunlar. İç piyasada fiyatları bin 500 ila 5 bin euro arasında değişiyor” diyor. Esenler Grubu, tinnitus denilen kulak çınlaması hastalığını tedavi edecek özel bir cihazı da Almanya’dan getirip monte ediyor. Esenler, Türkiye’de işitme cihazı kullanma bilincinin yerleşmesiyle pazarın daha da büyüyeceğine inanıyor: “Halen yılda 25 bin civarında işitme cihazı satılıyor. Gelişmiş toplumlar işitme cihazlarını gözlük gibi kullanıyor. Türkiye’de birçok kişi ‘Ben özürlü değilim’ deyip kullanmak istemiyor. Anadolu’da ise birçok insanın bu tür cihazların varlığından bile haberi yok. Gerekli bilinçlenme sağlandığında işitme cihazları pazarının 5 yıl içinde 350 bin adetlere ulaşacağını tahmin ediyorum. Ortadoğu ve Afrika pazarlarında da bu konuda yeni yeni bilinçlenme var. Bu pazarlar için de Türkiye bir satış üssü olabilir.”

sek teklif verse de kamu kurumlarına alımlarını yerli üreticiden yapması tavsiye ediliyor. Ancak bu teşvik uygulamada çok fazla karşılığını bulmuyor. İşte optikten stende, protezden işitme cihazlarına medikal sektörün en cesur yerli yatırımcıları.

İşitme Cihazının Sorunu Yanlış Algı Türkiye’de yılda ortalama 25 bin adet işitme cihazı satılıyor. Bunun cirosal büyüklüğünün 25 milyon TL civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu cihazların en büyük alıcısı da yine yüzde 95’le SGK yani devlet. Bu aslında 70 milyonluk Türkiye için çok düşük bir rakam. 4 milyon nüfuslu Danimarka’da bile yılda 70 bin işitme cihazı satılıyor. Gelişmiş toplumlarda işitme cihazı tıpkı bir gözlük gibi aksesuar olarak kullanılıyor. Bizde ise bir özrün simgesi olarak görüldüğü için kullanım oranı düşük. Tabii insanların ekonomik alım gücü de işitme cihazı alımlarını etkiliyor. SGK, 2008 yılından bu yana işitme cihazları için kullanıcı başına 420 lira ödüyor. Oysa piyasada satılan cihazların ortalama fiyatı 700 ile 1.000 TL arasında değişiyor. Türkiye’de işitme cihazlarında yüzde 100 yerli üretim yok. Yarı montaj var. Belirli parçalar yurtdışından getirilip Türkiye’de monte ediliyor. Bu şekilde çalışan firmalardan biri de Odiomed markasının sahibi Esenler Şirketler Grubu… 1983’te ithalatla işe başlayan Esenler Grubu, 2006’dan bu yana İstanbul Şişli’deki merkezinde yarı montaj yapıyor. Almanya, İsviçre ve İngiltere’den hoparlör, mikrofon gibi işitme cihazlarının farklı bölümlerini ithal edip montajla birleştiren firma, ardından da kendi markası Odiomed adıyla satıyor. Üstelik sadece Türkiye değil 40 > UBAT 2012

Cerrahi Alet Üssü: Samsun Sağlık sektöründe 300 bin çeşit tıbbi malzeme kullanılıyor. Cerrahi aletlerde ise 27 branşta 14 bin çeşit ürün üretiliyor. Türkiye, son yıllarda özellikle cerrahi alet pazarında da önemli mesafe almaya başladı. Samsun, dünyanın üçüncü büyük cerrahi aletler üretim üssü oldu. Samsun’un önünde Almanya’nın Tutlingen ve Pakistan’ın Sialkot kentleri var. Bu işte dünyanın bir numaralı üreticisininse Alman Aeslulap olduğunu d vurgulayalım. Samsun’da halen 30 civarında firma cerrahi alet üretiyor. Bu işin öncülüğünü Bahadır Tıbbi Alet Cihaz Sanayi ve Aygün Cerrahi Aletler üstlenmiş durumda. Aslındaki bu iki firmanın da işe giriş hikayeleri ortak. Kurucuları silah yapımında ustayken zaman içinde tıbbi aletler yapmaya başlamış. Bahadır Tıbbi Aletler’in Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bahadır, hikayeyi şöyle özetliyor: “Trabzonlu bir aileyiz. Babam Hasan Bahadır demir ustasıydı. Trabzon’da silah yapardı. Samsun’a göçtükten sonra demirciliği ve silah yapımını sürdürmüş. Bu işe ise 10 metrekarelik atölyede başlamış. Yeğenleriyle birlikte yürütüyormuş. 1980’li yıllarda cerrahlar alet sıkıntısı başlayınca babam ‘Biz bunları yaparız’ deyip işe başlamış. Zamanla üretim alanımızı 11 dönüme kadar çıkardık. Halen şirketimizde 150 kişi çalışıyor. Yıllık ciromuz ise 6 milyon dolar civarında.” Cerrahide 350 çeşit makas kullanılıyor. Bunların hepsini Samsun’daki firmalar üretebiliyor. Kalite konusunda sorun yok. Ancak bu alanda Samsun’un yeterince marka olduğunu söylemek mümkün değil. Özellikle Alman firmalar, Türkiye’de ürettirip dünyada kendi markalarıyla satıyor. Örneğin, göz cerrahisinde kullanılan bir makas Samsun’da 5 dolara üretilebiliyor. Bunların perakende satış fiyatı ise 150-200 doları buluyor.



AKTÜEL

İşte bu u durum Ahmet Bahadır’ı bir üretici olarak çok üzüyor: “Almanlar bu işte marka. Biz henüz marka olamadık. Üretimi ve pazarlamayı bir arada yürütmeye çalışıyoruz. Ama hem usta hem satıcı olmak mümkün değil. Üniversiteden kopuk çalışıyoruz. Oysa bizim gibi firmaların üniversitelerin teknoparkında olması gerekiyor. Yetişmiş eleman sıkıntısı çekiyoruz. Samsun bu işte bir marka olacaksa bir sağlık OSB’si oluşturulmalı. Bu işte marka olabilmemiz için devlet, üniversite ve sanayicinin birlikte çalışması ve güç birliği yapması gerekiyor.”

Çırak-Usta-Patron Cerrahi aletler üretimi teknolojiden çok el işçiliğine dayanıyor. Bu yüzden bu işte usta-çırak ilişkisi çok önemli. Zaten sektördeki girişimcilerin çoğu da önce Bahadır ve Aygün şirketlerinde çalışıp sonrasında kendi işlerini kurmuş. Tıpkı Mefa Cerrahi Aletler Sanayi’nin sahipleri Metin Cansu ile Faruk Yıldız gibi… Cansu ve Yıldız, bu sektörde 17 yıllık deneyime sahipler. 2009’da KOSGEB’den 44 bin TL faizsiz kredi alarak kendi şirketlerini kurmuşlar. Halen Samsun’daki 270 metrekarelik atölyelerinde üretimi sürdürüyorlar.

42 > UBAT 2012

Metin Cansu, siparişe göre çalıştıklarını, yılda 15 bin cerrahi alet üretebilecek kapasiteye sahip olduklarını vurguluyor. Mefa; göz makası, doku makası gibi ürünlerini özel hastaneler ve medikal firmalarına satıyor. Cansu, “İnsan var olduğu sürece sektörümüz de var olacak. İnsan ameliyat masasına yattığında mutlaka bu aletler kullanılacak. Devlet ihalelerinde yabancı firmalara ilgi var. Oysa yerliler de desteklenmeli” diyor.

Yerli Katarakt Lensleri Göz alanında da yerli üretim adına önemli gelişmeler oluyor. Gayrimenkul ve enerjideki yatırımlarıyla tanınan Varlıbaş Holding, hatırlanacağı gibi 2008’de katarakt lensi fabrikası kurmuştu. Grup, geçen yıl Türkiye’nin katarakt lensi ihtiyacının yüzde 55’ini karşılamış. Halk arasında “göz içi merceği” olarak da bilinen katarakt lensi, ameliyatla hastaların gözüne takılıyor. Türkiye’de yılda 300-350 bin katarakt lensi kullanılıyor. 2007 yılında bu lenslerin tamamına yakını ithal ediliyordu. Bu alanda dünya çapında 40’a yakın üretici var. Varlıbaş ailesi de 15 yıldır Alman Acritech firmasının Türkiye’deki temsilcisiydi. Varlıbaş ailesinin ithalatı bırakıp 2008 yılında fabrika kurmaya yönelmesinin de ilginç bir hika-



AKTÜEL yesi var. Varlıbaş Holding’in kurucusu Süleyman Varlıbaş’ın büyük oğlu, göz doktoru Ercan Varlıbaş bu hikayeyi şöyle anlatıyor: “Varlıbaş olarak 15 yıldır ithal ettiğimiz ürünleri Türkiye’de satıyoruz. Alman Acritech firmasının Türkiye temsilcisiydik. Pazar payımız da yüzde 30 civarındaydı. Acritech satışa çıkınca biz de talip olduk. 50 milyon euro ile pazarlıklara başladık. Ancak Zaiss firmasına Acritech 32 milyon euro’ya satıldı. Biz de bu duruma çok sinirlendik. Nedenini sorduğumuzda ‘Almanlar teknolojinin dışarı çıkmasını istemedi’ yanıtını aldık. Biz de bu hırsla kendi tesisimizi kurmaya karar verdik.” Halen Türkiye’de 500 bin civarında katarakt hastası olduğu biliniyor. Katarakt ameliyatı olmayanlara ulaşıldığında iç pazarın daha da büyümesi bekleniyor. SGK, katarakt ameliyatı için 450 TL paket fiyat veriyor. Yerli katarakt lensleri 75, ithal olanlarsa ortalama 125 TL’den satılıyor. Varlıbaş’ın özel geliştirdiği hem uzak, hem yakın hem de orta görme sağlayan lenslerin fiyatı ise 325 euro civarında. Dr. Ercan Varlıbaş, bu lenslerin takıldığı katarakt hastalarının ameliyat sonrasında gözlük kullanmaya gerek duymadığını belirtiyor. Türkiye’nin bu alanda rekabete girmesi Avrupalıları hayli şaşırtmış. Varlıbaş, Avrupalı rakiplerin durumunu şöyle anlatıyor: “Almanya, İspanya, Fransa gibi ülkeler bizim bu alana girmemizi beklemiyordu. Çok şaşırdılar. Ancak bu işlerde biraz da fedai olmaz lazım. Biz de bunu yaptık. Şimdi göz lazeri de üretmek istiyoruz. Bu konuda arazi tahsisi bekliyoruz. İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, arazi tahsisine onay verdiği anda bu alanda da üretime başlayacağız.”

Lens Pazarı Çok Bakir Söz lensten açılmışken Türkiye’nin ilk göz içi hidrofobik ve kontak lens üreten fabrikası Anadolu Tıp Teknolojileri’nden bahsetmemek olmaz. Sivas’ta kurulan Türkiye’nin ilk ve tek lens fabrikası Anadolu Tıp Teknolojileri, 2005’te üretime başladı. Bu firma, bir yandan da Avrupa ve Ortadoğu’ya ihracat yapıyor. Sağlık sektöründeki gelişmeler Türkiye’nin önde gelen holdinglerini de bu alanda pozisyon almaya itiyor. Örneğin Eczacıbaşı İlaç Pazarlama, dünyanın önde gelen kuruluşlarından Japon Menicon’la lens ve lens bakım ürünleri pazarına girdi. Buna göre Eczacıbaşı İlaç Pazarlama, halen Avrupa, Amerika ve Japonya dahil olmak üzere 30’dan fazla ülkede 1.000’den fazla çalışanıyla faaliyet gösteren, Japonya’nın ilk ve en büyük kontak lens ve lens bakım ürünleri üreticisi olan Menicon’un ürünlerinin Türkiye haklarına sahip oldu. Peki Menicon neden Türkiye’ye girdi dersiniz? Bunun için de rakamlara bakmak yeterli. Ülkemizde yaklaşık 200 bin lens kullanıcısı olduğu tahmin ediliyor. Toplam nüfusa göre lens kullanım oranı yüzde 0.25 civarında. Bu oranın Avrupa’da yüzde 3’lere ulaştığı düşünülürse pazarın ne kadar boş olduğu ortaya çıkıyor.

44 > UBAT 2012



AKTÜEL

Ameliyat İpliğine Çin Tehdidi Türkiye’de ameliyat ipliğinden kan torbasına kadar birçok medikal malzeme üretiliyor. Örneğin, 1982’de kurulan Kansuk Laboratuarları, kan torbası üreten ilk yerli firma. Trabzon merkezli Doğsan, 1970’li yılların başında Türkiye’nin ilk ameliyat ipliğini üretti. Bu alanda Ortadoğu ve Balkanlarda da bir ilke imza atmış oldu. Saruhan ailesinin şirketi, 11 çeşit polimerden iplik üretiyor. Bunlardan 6’sı, vücutta emilen yani ameliyat sonrasında alınmasına gerek olmayan türden. Doğsan’ın pazar payı yüzde 30’a kadar çıkıyor. Bu alanda beş yerli üretici daha var. Bunlardan SSM, Medeks, Katsan ve Orhan Boz yıllardır bu alanda faaliyet gösteriyor. Gaziantepli Nakıpoğlu ailesinin şirketi İpek Plastik Sağlık Ürünleri de 2004 yılından itibaren ameliyat ipliği üretmeye başladı… Doğsan Cerrahi Dikiş Malzemeleri Genel Müdür Yardımcısı Çağan Karal, pazarın yüzde 60’ına ithal ürünlerin hükmettiğini söylüyor. Türkiye’de yıllık ameliyat ipliği tüketiminin en az 2 milyon kutu olduğunu belirten Karal, “Son beş yılda Çinli firmalar pazara girdi. Avrupalı olup Çin’de ürettiren firmalar da var. Yerli ipliklerin kutusu (12’lik) 20 ila 200 lira arasında değişiyor. Çin’de üretilenlerse bunun yarısına, dörtte birine kadar satılabiliyor. Bu da rekabette bizi zorluyor” diyor. Doğsan, yılda 800 bin kutu cerrahi iplik üretiyor. Şirketin Trabzon’daki fabrikasında 120 kişi çalışıyor. Satış kadrosunda ise 30 kişi görev yapıyor. 50 bayisi bulunan 46 > UBAT 2012

doğsan, üretiminin yüzde 20’sini Almanya, İran, Irak Suudi Arabistan, Lübnan ve İspanya’nın da aralarında bulunduğu birçok ülkeye ihraç ediyor. Dünya çapında en büyük ameliyat ipliği üreticisi, Amerikalı Johnson&Johnson… Bu firma Türkiye pazarında da oldukça etkin. Ülkemizde gerek özel gerekse devlet hastanelerinin iplik alım ihalelerine katılan firma sayısı ise 28’i buluyor.

Biyokimya Cihazı Üretmiyoruz Biyokimya cihazları, sağlık sektörü için olmazsa olmaz ürünlerden. Şeker, hemoglobin, kolesterol gibi onlarca testin yapılabilmesi için biyokimya laboratuarlarına ihtiyaç var. Bir biyokimya laboratuarı 25 farklı cihazla kurulabiliyor ve 500 farklı malzeme kullanılıyor. Bu alanda ilginç bir iş şekli var. Örneğin, bir hastanenin ihalesine giren firma cihazları ücretsiz verirken, sarf malzemelerinin içinde olduğu kiti ise satıyor. Biyokimya sistemleri, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ithal markaların hakimiyeti altında. Roche, Beckman Coulter, Abbott ve Siemens gibi dört büyük firmanın geçen yıl bu alanda elde ettiği cironun 400 milyon doları bulduğu belirtiliyor. Türkiye’deki laboratuarlarda satılan ürünlerin oluşturduğu cironun ise 1,5 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor. Bizim Medikal; Biorad, Roche, Beckman Coulter gibi bilinen markaların Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu ve İç Anadolu temsilcisi konumunda. Firmanın sahibi Ömer



AKTÜEL Şen, aynı zamanda Doğu Karadeniz Medikalciler Derneği Başkanı. Bizim Medikal, Kansuk kan torbaları ve Medapex ameliyat ipliklerinin de distribütörlüğünü yürütüyor. Yılda 300’e yakın kamu ve özel hastane ihalesine giren şirketin cirosu 40 milyon TL’yi buluyor. Ömer Şen, Türkiye’de bu alanda cihaz üretilmediğini, sadece az miktarda kit üretildiğini söylüyor. Medikal sektörünün tam olarak tarifinin bile yapılmadığını vurgulayan Şen, “Keşke biz de yerli ürün satabilir hale gelsek” diyor. Bu konuda fikir verebilmek adına, bir üniversite hastanesinin biyoloji laboratuarının son teknolojiyle kurulabilmesi için 2-3 milyon Avro’luk yatırım gerektiğini belirtelim.

Yerli Kalp Stendinde Tek Tabanca Türkiye’de ilk kalp stendinin üretilmesi ancak 6 yıl önce mümkün olabildi. Alvimedica Tıbbi Ürünler, Alarko Holding’in Başkanı İshak Alaton’un da şahsi olarak ortak olduğu, yüzde 100 Türk sermayeli çok ortaklı bir şirket. Alvimedica, Avrupa’nın en büyük ‘clean-room’una (mikroplardan arındırılmış üretim alanı) sahip kateter fabrikasını 2005’te Çatalca’da kurdu. Türkiye’nin ilk ve tek kalp stendi üreticisi olduklarını hatırlatan Alvimedica CEO’su Dr. Cem Bozkurt, fabrikayı 22 milyon dolarlık yatırımla hayata geçirdiklerini anlatıyor. Bozkurt, geçen yıl 40 bini ilaç kaplı olmak üzere 120 bin stent, 80 bin balon kateter, 250 bin guiding kateter ve 750 bin anjio kateter ürettiklerini söylüyor. Bozkurt’un verdiği bilgiye göre, Türkiye’de her yıl 250 bin anjiyo yapılıyor. Bu anjiyolar sonrasında hastalara 10 bine yakın stent takılıyor. Halen Türkiye’de kullanılan stentlerin yüzde 65’i Alvimedica patentini taşıyor. Şirket, kateter kullanımında ise pazarın yarısını domine ediyor. Dünyada stent üreten topu topu 10 firma var. Johnson&Cordis, Abbott, Boston Scientific ve Metronic bunların en büyükleri. Bu firmaların ilaçlı stentleri Türkiye’de 3-4 bin dolarlık fiyatlarla kullanılıyordu. Alvimedica’dan sonra 1000 TL’ye kadar inmiş. Alvimedica ürünlerinin Batı Avrupa’ya ihracatı da başladı. Bu yıl Rusya, İran ve Brezilya’da ofis açmaya hazırlanan şirket, üretiminin yüzde 40’ını ihraç ediyor. Yurtdışındaki üniversitelerden 20’ye yakın patent aldıklarını söyleyen Bozkurt, “Ar-Ge faaliyetlerine ve patentlere 61 milyon dolar harcadık. Hindistan’a da girmek istiyoruz. Önümüzdeki yıl beyin için de stent üreteceğiz. Çatalca’da bir Biyomedikal İhtisas Organize Sanayi Bölgesi kurmak istiyoruz. Bu konuda Çatalca Belediyesi’yle görüşmelerimiz sürüyor” diyor. 48 > UBAT 2012

Ortopedi Ürünleri Gelişiyor Ortopedik cerrahide de yerli üreticilerin gücü giderek artıyor. Gerçi halen dünya ortopedi pazarının hakimi Johnson&Johnson, Zimmer, Stryker, Smith&Nephew, Biomet, Wright gibi firmaların Türkiye’deki pazar payı yüzde 75 gibi yüksek seviyelerde. Hastane alış fiyatları üzerinden Türkiye ortopedik implant pazarının hacminin 260 milyon doları bulduğu hesaplanıyor. Ürün fiyatları 4 ila 4 bin dolara kadar çok geniş bir aralıkta seyrediyor. Ancak bunlara boyunluk, dizlik gibi destekleyici ortopedik ürünlerin dahil olmadığını belirtelim. Ortopedik cerrahi alanındaki yerli firmaların sayısı henüz iki elin parmaklarını geçemiyor. Onları da Ortopro, Tıpsan, Hipokrat, Tıbmed, Tasarım ve TST olarak sıralamak mümkün… Tıp doktoru Tolga Yalçınkaya ve Mehmet Tanyolaç’ın 1995’te kurduğu Ortopro Tıbbi Aletler, ithalatla başladığı yolculuğunu 2002 yılından bu yana İzmir Ege Serbest Bölgesi’ndeki tesislerinde üretici olarak sürdürüyor. Eklemlerin dejenerasyonunda kullanılan diz ve kalça protezleri, kırık gibi travmalara bağlı olarak kullanılan platinler ve vidalar, Ortopro’nun 50 çeşit ürünü arasında başı çekiyor. Ortopro’nun yüzde 30 hissesini 2008’in başında İş Girişim Sermayesi satın almıştı. 130 çalışanı bulunan şir-



AKTÜEL

ket, iç piyasanı yanı sıra 30 civarında ülkeye ihracat da yapıyor. Ortopro Yönetim Kurulu Başkanı Tolga Yalçınkaya, bu yıl 8 milyon dolarlık ihracat hedeflediklerini söylüyor. Yalçınkaya’ya göre, Türkiye’de bu alanda ürün geliştirmek için gerekli ortam oluşmuş durumda. Bilim adamları ve doktorların bu konuda çok yaratıcı fikirleri olduğunu belirten Yalçınkaya, Sanayi Bakanlığı’nın SANTES ve TÜBİTAK’ın Ar-Ge teşviklerinden de yararlanılabileceğini düşünüyor. Yalçınkaya, “Türkiye’de hastanelerin yerli malına yüzde 15 fiyat avantajı sağlama opsiyonunu kullanmasını bekliyoruz. Devlet bu uygulamayı teşvik ederse medikal sektör daha hızlı gelişir” görüşünde.

150 Milyon Dolarlık Yatırım Yapıyor Gayrimenkul ve enerji yatırımlarıyla tanınan Varlıbaş Holding, 2008 yılında katarakt lensi geliştirmek için ArGe çalışmalarına başladı. Kısa sürede rüştünü ispat eden grup, 221 firmayı geride bırakarak TÜBİTAK 9. Teknoloji Ödülleri’ni kazanmayı başardı. Ardından da yatırım için kolları sıvadı. VSY Varlıbaşlar Sağlık Yatırımları, ilk fabrikasını 100 milyon dolarlık yatırımla Ataşehir’de kurdu. Şimdi de 150 milyon dolarlık yatırımla Tuzla’da yeni bir fabrika kuruyor. Haziran ayında ikinci fabrikada deneme üretimlerinin başlaması bekleniyor. VSY Varlıbaşlar Sağlık Yatırımları, iki tesisiyle yılda 1 milyon adet katarakt lens üretme kapasitesine ulaşacak. Halen Ataşehir’deki tesislerde 165 kişi çalışıyor. Tuzla’daki yatırımın 70 kişilik ek istihdam yaratması bekleniyor. VSY, geçen yıl Ataşehir’deki tesislerinde 500 bin lens üretti. Bunun 165 binin Türkiye’ye, kalanını da 26 ülkeye ihraç etti. VSY Varlıbaşlar Sağlık Yatırımları Genel Müdürü Dr. Ercan Varlıbaş, bu yıl iç piyasa satışlarını yüzde 10-15 artırmayı, kalanını da yine ihraç etmeyi planladıklarını söylüyor. Geçen yıl Türkiye’ye 20 milyon dolarlık ithalatı önlediklerini vurgulayan Varlıbaş, “Biz bu işte para pul hesabında değiliz. Devrim arabalarını

50 > UBAT 2012

ürettik ama devamını getiremedik. Sağlık alanında böyle olmamasını diliyorum. Kendi ürünlerimize karşı maalesef hem halkımızın hem de hekimlerin bir kompleksi var. Bunların aşılmasını gerekiyor” dedi.

Akustikere 3 Bin TL Maaş İşitme cihazı deyince akla hemen Otikon, Phonak, Starkey, Siemens, GN Group, Videx, Ear Teknik gibi isimler geliyor. Ear Teknik, 2001 yılından bu yana yüzde 100 Türk sermayeli bir şirket olarak faaliyet gösteriyor. Ancak Almanya’daki geçmişi 40 yıl öncesine dayanıyor. Türk girişimci Mehmet Emin Ağaç, bu şirketi 10 yıl önce satın aldı. Çorlu’ya yeni bir fabrika kuran Ağaç ailesi, şimdi dünya devleriyle mücadele ediyor. Mehmet Emin Ağaç, 1965 doğumlu. 1980’li yılların başında Almanya’ya eğitim için gitmiş. Felsefe eğitiminin ardından akustiker (işitme cihazı uzmanı) olmuş ve sektöre adım atmış. 1996’da Si-Ser İşitme Merkezi’ni kuran Ağaç, Almanya’dan Türkiye’ye işitme cihazları ithal etmeye başlamış. 2001’de, Almanlarla ortak Ear Teknik’i kurmuş. 2005’te de şirketin tüm hisselerini satın almış. Alman şirketin khow how ve teknolojisini Türkiye’ye taşıyan Ağaç, “İşimizden kazandığımızı işimize yatırıyoruz” diyor. Ağaç’ın verdiği bilgiye göre Ear Teknik, Türkiye pazarının yüzde 30’una sahip. Şirketin Çorlu Avrupa Serbest Bölgesi’ndeki fabrikası, yılda 70 bin adet işitme cihazı üretiyor. Üretimin bir bölümü 20 ülkeye ihraç ediliyor. Mehmet Emin Ağaç da Türk insanının yıllardır ithal işitme cihazlarına alıştığını, bu yüzden başlarda hem hastalara hem de sağlıkçılare yerli cihazları benimsemekte sıkıntı yaşadıklarını vurguluyor. “Artık gururla cihazların üstüne ‘Made in Turkey’ yazıyoruz” diyen Ağaç, işitme cihazı uzmanı (akustiker) sıkıntısı yaşandığına da dikkat çekiyor: “Türkiye’de işitme cihazı alanların çoğu memnun kalmıyor. Çünkü bu cihazları ayarlayacak uzman (akustiker) sıkıntısı var. Halen pazarda 1.500 akustikere ihtiyaç var.



AKTÜEL Bu yüzden, başkanlığını yaptığım İşitme Cihazları Akustik Akademi Derneği (İCADD) ile Almanya işitme sektörünün önde gelen akademisi Bundesinnung der HörgerateAkustik Körperchaft des öffentlichen Rechts Deutschland (BİHA) ile işitme sektörüne akustiker yetiştirmek amacıyla partnerlik sözleşmesi imzaladık. Eylül ayında başlayacak eğitimlere lise mezunu gençler de başvurabilecek. Dört ay eğitim, sekiz ay staj şeklinde gerçekleşecek ve iki yıl sürecek eğitimler sonunda gençlere akustiker sertifikası verilecek. Üç yıllık eğitimi tamamlayanlarsa uzman akustiker olarak dernek tarafından işe yerleştirilecek. Akademinin teorik ve uygulamalı eğitimi sonunda ustalık sınavını geçen akustikerler aylık 3 bin TL maaşla işe başlayacak. Türkiye’de işitme cihazı bilinci gelişmiş olsaydı bugün 450 bin cihaz satılıyor olurdu. Ancak pazardaki potansiyelin sadece dörtte biri kullanılabiliyor.”

Türkiye’de Üretilen Medikal Malzemeler • Ameliyat masaları ve lambaları • Anestezi cihazları • Jinekolojik masalar • Cerrahi aspiratörler • Oksijen verme cihazları • Röntgen cihazları • Şırıngalar, iğneler • Buhar ve kuru hava sterilizatörleri • Kan alma koltukları • Tıbbi gaz sistemleri • Elastik bandajlar • Hasta yatakları • Dişçi üniteleri • Cerrahi aletler • Drenaj • Stent, kateter ve sondalar • Taş kırma cihazları • Sedyeler • Kan ve kan ürünleri, alma verme setleri • Kan torbaları • Ameliyat ve muayene eldivenleri • Hasta başı monitörleri • Ortopedik protezler • Ortopedik onarım malzemeleri • Ameliyat örtüleri ve katküt, santrifüjler • Gazlı bez ve pamuk • Elektrokoter, röntgen banyo solüsyonları • Ameliyat iplikleri • Diş hekimliği onarım malzemeler • Tıbbi maskeler • Kan saklama dolapları • Biyotaşıyıcılar

52 > UBAT 2012

• Defi brilatör • Serum setleri • Paslanmaz çelik ürünleri

Medikal sektörün SWOT Analizi Sektörün Güçlü Yanları * Katma değeri yüksek bir sektör olması * Türkiye için önem teşkil eden 11 sektör içinde yer alması * Ürün kalitesinin günden güne artması * Gelişen kalite bilinci

Sektörün Zayıf Yanları * Yüksek teknolojinin Türkiye’de yaygın olmaması ve pahalı olması nedeniyle yeni teknolojilere dayalı işletmelerin azlığı * Ara malların ve yatırım mallarının Türkiye’de üretilmeyip ithal edilmesinin üretim maliyetlerini artırması * Üniversite-sanayi ve araştırma kurumu işbirliğinin az olması * Kalifiye eleman ihtiyacının karşılanamaması * Üretim potansiyelinin tam olarak kullanılamaması

Sektörün Sahip Olduğu Fırsatlar * Türkiye’nin geniş bir pazar olması ve ihtiyacının büyük bölümünün ithal mallarla karşılıyor olması * İşgücünün ucuz olması * Hükümetin yeni sağlık politikalarıyla üretimi desteklemesi Uluslararası işbirliğinin gelişmesi Türkiye’deki pazar büyüklüğü

Sektörel Tehditler * Küresel rekabetin artması * Yerli üreticinin dünyada tanınmıyor olması * Ucuz ve kalitesiz yerli üretimin engellenememesi * Üreticilerin dışa bağımlılığının yüksek olması



AKTÜEL

stanbul Sağlık Müdürlüğü Ek Hizmet Binası olarak kullanılan eski Sağlık Müzesi, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından restore ediliyor. Bina, restorasyonu tamamlandıktan sonra “İstanbul Sağlık Müzesi” olarak yeniden canlandırılacak. 1918 yılında dönemin Sıhhiye Umum Müdürü Dr. Adnan Adıvar tarafından Sultanahmet Divanyolu'nda ''halkı salgın hastalıklardan korumak, bu hastalıkları önlemek ve hijyen kurallarını öğretmek'' amacıyla kurulan, ancak 1980'lerden sonra işlevini yitiren Sağlık Müzesi, İstanbul İl Özel İdaresi tarafından restore ediliyor.

Sağlık Müzesi, İstanbullulara Yeniden Hizmet Verecek

i

Eski Sağlık Müzesi, restorasyonu tamamlandıktan sonra “İstanbul Sağlık Müzesi” olarak yeniden hizmete açılacak.

2012 İçinde Tamamlanması Bekleniyor 1988-1989 yılları arasında onarıma giren ve ardından Sağlık Grup Başkanlığı ve Kuduz Merkezi olarak işlev gören yapı, 2002 yılında tekrar onarıma alındı. Bina, bu tarihten itibaren İstanbul Sağlık Müdürlüğü Ek Hizmet Binası olarak çeşitli birimleri ile hizmet veriyor. Geçtiğimiz yıl başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamında; zamanın ve dış etkenlerin etkisiyle yıpranmış olan yapı, özgün malzemeler kullanılarak yenileniyor. 2 milyon 230 bin TL harcanarak yapılması amaçlanan yenileme çalışmalarının Ekim 2012’de tamamlanması planlanıyor.

İnteraktif Müze Kurulduğundan bu yana modern bir anlayışta olan Sağlık Müzesi, çağdaş müzecilik normlarında işlevlendirilerek yeniden açılacak. Toplumun sağlık konusunda eğitimi temel amacı ile çok amaçlı eğitim salonları ve kütüphaneye sahip olacak. Teknolojik altyapısı ile interaktif olması planlanan müzeyi, engelliler de kolaylıkla ziyaret edebilecek. 54 > UBAT 2012



DOSYA

astane enfeksiyonları, hastaneye yattıktan 48-72 saat sonra gelişen ve hastane ortamındaki mikroorganizmalar ile oluşan enfeksiyonlardır. Toplumdan kazanılan enfeksiyonlardan farkı, etken mikroorganizmaların daha dirençli olmaları yani daha zor tedavi edilebilir olmalarıdır. Hastane enfeksiyonları aslında 19. yüzyıldan beri önemli bir sağlık sorunudur. Ancak sağlık alanındaki teknolojik ilerlemelere paralel olarak hem hastalara yapılan girişimsel işlemlerin sayısı artmış, hem de mikroorganizmaların identifikasyonunda ilerleme kaydedilmiştir; dolayısıyla hastane enfeksiyonlarının önemi daha iyi anlaşılır olmuştur. Hastane enfeksiyonları gelişmiş ülkelere yüzde 5-10, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 25-30 oranında görülmektedir. Bugün kesin olarak bilinmektedir ki, enfeksiyonların önlenmesinde sterilizasyon, dezenfeksiyon ve el hijyeninin sağlanması çok önemlidir. 19. yüzyılın ortalarında L. Pasteur ve J. Lister’in uygulamalarıyla sterilizasyonun önemi anlaşılmaya başlanmıştır. Genç bir Macar doktoru olan Ignaz Semmelweis’in doğum sonrası gelişen sepsise bağlı ölümleri, müdahale öncesi kadavra ile çalışan doktorların ellerini klorlu suyla yıkatarak önemli ölçüde düşürmesi, modern tıbbın en önemli buluşlarından birisi olmuştur. Sterilizasyon; tıbbi araçların birlikte bulunduğu tüm mikroorganizmalardan tamamen temizlenmesi, arındırılması demektir. Daha farklı açıklanacak olursa; sterilizasyon, bir cismin üzerindeki mikroorganizmaların bir milyon kez azaltılmasıdır. Dezenfeksiyon ise; bir aletin, kullanım amacına bağlı olarak, tekrar kullanılması gerektiğinde, tek başına temizlik işleminin yeterli olmaması durumunda yapılması gereken bir işlemdir. Amaç potansiyel tehlikeye sahip mikroorganizmaları türce ve sayıca azaltmak veya uzaklaştırmaktır.

H

Hastane enfeksiyonları gelişmiş ülkelere yüzde 5-10, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 25-30 oranında görülmektedir.

56 > UBAT 2012


Hastane

Enfeksiyonlarında

Sterilizasyon ve

Dezenfeksiyonun Yeri

Sterilizasyon ısı, gaz veya kimyasal maddeler kullanılarak gerçekleştirilirken; dezenfeksiyon kimyasal maddelerle yapılabilmektedir. Basınçlı buhar otoklavları ısı ile sterilizasyon yöntemleri için, etilen oksit ise gaz sterilizasyonu için örnek olarak verilebilir. Kimyasal sterilizasyon veya dezenfeksiyon için kullanılan maddelere ise dezenfektan adı verilir. Sterilizasyonu ve dezenfeksiyonu etkileyen çeşitli faktörler bulunmaktadır. Öncelikle yöntem seçerken hedeflediğimiz mikroorganizmalar ve araçlar göz önünde bulundurulmalıdır. Hedeflenen mikroorganizmanın bakteri, virüs veya mantar olup olmaması önemli olduğu kadar bu mikroorganizmaların yapısal özellikleri de yöntemin seçilmesinde önemlidir. Pseudomonas aeruginosa ve Staphylococcus aureus gibi vejetatif bakteriler ile Hepatit B virus, Human immunodefficiency virüs (HIV) gibi zarflı virüsler genellikle en duyarlı mikroorganizmalardır; bu mikroorganizmaları ortadan kaldırmak için düşük veya orta düzey dezenfektanlar yeterli olacaktır. Halbuki sporlu bakteriler ve verem etkeni olan Mycobacterium tuberculosis ise dirençli grubu oluşturur. Bu mikroorganizmalar söz konusu olduğunda ise yüksek düzey dezenfektanlar veya ısı/gaz otoklavı ile sterilizasyon tercih edilecektir. Yöntem seçerken dikkate alınacak diğer bir husus da araçların enfeksiyon riski düzeyleridir. Araçlar risk düzeylerine göre 3 grup altında toplanır. Bunlar sırasıyla; • Kritik Araçlar: Cerrahi operasyonlarda kullanılan araçlar ve insanın normalde mikrop barındırmayan steril bölgelerinde kullanılacak aletler; örneğin damar içine sokulan kataterler gibi. Sterilizasyon gerektirir, yöntem olarak ta basınçlı buhar veya etilen oksit otoklavı ile sterilizasyon tercih edilir. • Yarı Kritik Araçlar: İnsan vücudundaki steril olan bölümler dışında, az miktarda da olsa mikroorganizma içeren ancak yine de bulaşmanın kolay olduğu mide barsak sistemini kaplayan mukozalar ile temas eden endoskoplar gibi araçlardır. Amaç mikroorganizmaların tamamını olmasa da çoğunu ortadan kaldırmaktır. Yüksek düzey kimyasal dezenfektanlar kullanılır.

• Kritik Olmayan Araçlar: Aslında çoğu hastane enfeksiyonlarına yol açan vejetatif bakterilerin bulaşmasında rol oynayan, sadece hastanın sağlam derisi ile temas eden steteskop, tansiyon aleti manşeti gibi araçlar ile hasta yataklarının kenarları, hasta komodinleri sayılabilir. Düşük veya orta düzey kimyasal dezenfektanlar kullanılır. Organik ve inorganik maddelerin varlığı, işlem için geçen süre, ortamın ısısı vb. gibi çeşitli faktörler de yapılan işlemlerin sonucunu etkileyen çeşitli faktörlerden sadece bir kaçıdır. Hastaneden bulaşan enfeksiyonlar doktorlar için gittikçe artan endişe kaynağıdır. Bu enfeksiyonların artan direnç nedeniyle tedavilerinin zorlaşması, hatta imkânsız hale gelmesi; ölümlere yol açabildiği gibi, hastanede yatma süresini uzatmakta, buna paralel olarak uygulanan tıbbi müdahaleler artmakta, dolayısıyla ülke ekonomisine zarar vermektedir. Sağlık tesislerinde dezenfeksiyon ve sterilizasyon uygulamalarının titizlikle uygulanması hastane ile ilişkili enfeksiyonların önemli ölçüde azalmasını sağlayacaktır.

UBAT 2012 > 57


DOSYA

Enfeksiyonla Mücadelede Çözüm:

Silver Knight Silver Knight hastane zeminlerinde enfeksiyon ile mücadelede radikal bir çözüm sunuyor.

K

OMYAPI, 2000 yılında Ankara’da kurulmuş, ticari alanlar için antistatik-antibakteriyel esnek zemin kaplaması ithalatı ve uygulama taahhüdü işiyle iştigal eden bir firmadır. KOMYAPI; Fatrafloor, Upofloor, Graboplast, Aroma ve Mondo esnek zemin kaplama üreticilerinin Türkiye yetkili ithalatçısıdır ve Türkiye dışındaki çeşitli ülkelerde de bu malzemelerin pazarlama ve satış faaliyetleri ile yetkilidir. Ürün yelpazemizde PVC, termoplastik polimer ve kauçuk esaslı esnek zemin kaplamları bulunmaktadır. Bu ürünler hastaneler, okullar, kamu ve özel sektöre ait idari binalar gibi yoğun insan trafiğine maruz kalan kapalı alanlar için uygun antistatik ve antibakteriyel ürünlerdir. KOMYAPI, ürün yelpazesinde bulunan, PVC zemin kaplamalarında çığır açacak bir ürün olacağına inandığı Graboplast markası tarafından üretilen, Silver Knight’ın Türkiye tek yetkili ithalatçısıdır.

PVC Zemin Kaplamalarında Antibakteriyellik Antibakteriyel etki, bakteri ve mantar bulaşmış yüzeylerin bu bakteri ve mantarların üremesini engellemesi anlamına gelir. PVC kaplamalar genellikle antibakteriyel yüzeylerdir. (eğer antibakteriyel uygulama ile yüzeyleri kaplandı ise) Hastalık oluşturan bakterilerin üremesini engelleseler dahi onları yok edemezler.

58 > UBAT 2012



DOSYA ‘Süper Bakteri’ Nedir? Genel olarak, süper bakteriler tehlikeli hastalıklara neden olan patojenlerdir. Süper Bakteriler birçok yaygın antibiyotiğe dayanıklı olduklarından aşırı zor şartlarda hayatta kalabilirler. Bu sebepten onlarla savaşmak çok maliyetlidir. Süper Bakteri, bu ismini birçok antibiyotiğe karşı olan dayanımından almıştır. Bu sebepten dolayı, süper bakterilerin neden olduğu hastalıkları tedavi etmek çok zordur. Eğer bu dirençli bakteri türleri hastane ortamına yayılırsa, hastaların zayıflamış bağışıklık sistemine saldırırlar ve tüm dünyada ölümle sonuçlanan vakalara neden olan ciddi hastalıklara yol açarlar. Bu bakteriler hastanın vücuduna açık yaralardan ve katater gibi aletlerden nüfuz eder. Antibakteriyel PVC zemin kaplamalarının bakteri üremesini engellemesine karşın, dezenfektan özellikteki Silver Knight, hastane virüsü olarak adlandırılan ‘süper bakterileri’ aşınma tabakasına nano teknoloji ile entegre edilmiş gümüş iyonları ve titanyum dioxit sayesinde fotokatalist ile >%99 oranında yok eder. Bu özelliği ile hastanelerde enfeksiyon ile mücadelede radikal bir çözümdür. Silver Knight’ın, bu ‘süper bakterileri’ (başta MRSA, ECOLI, VRE ve ESBL olmak üzere) ve mantalarları 8 saat içerinde ile yok ettiği Amerika Birleşik Devletleri’nde aktredite bir laboratuar tarafından ISO 27447 normuna göre yapılmış testler ile belgelenmiştir. Gümüş 600 muhtelif türde bakteriyi yok edebilir. Bu sebepten ektisi teste dahil edilmiş olan türlerle sınırlı değildir. Bu bakterilerin hiçbirisi Silver Knight’ a karşı dayanım(bağışıklık) geliştiremez. Test hastane ortamında bulunan en yaygın ve tehlikeli süper bakteriler için yapılmıştır. Titanyum dioxit istisnasız tüm organik maddeleri oxide eder. Gümüş bakterilere çeşitli seviyelerde saldırır (gümüş iyonları hücre bölünmesini engeller, hücre membranlarının, duvarının ve plazmanın istikrarını bozar ve besinlerin taşınmasını sekteye uğratır), bunun yanında titanyum dioxit tüm organik maddelerin (sadece bakterilerin değil) oksidasyonunu katalize eder. Bu sebeple hastalık oluşturan bakteriler Silver Knight’a karşı dayanım geliştiremez. Yüzeyindeki titanyum dioxit’in fotokatalitik reaksiyona uğraması ile yüzeyinde bulunan zararlı bileşikleri 60 > UBAT 2012

zararsız hale dönüştürüp, temizliğini kolaylaştırır. Nasıl bitkiler güneş ışığı ile temas ettiğinde fotosenteze uğrayarak karbondioksiti oksijene dönüştürüyorsa, Silver Knight’da UV ışığı ile temas ettiğinde ihtiva ettiği titanyum dioxit sayesinde bakterileri zararsız hale getirip kötü koku yaymalarını engeller. Fotosenteze uğrayan bir ağaç yaprağın fotosentez sonrası yok olmaması ve yaşam ömrü boyunca foto-

senteze devam etmesi gibi, Silver Knight’da da yaşam ömrü boyunca fotokatalitik reaksiyon devam eder, zamanla yok olmaz-bitmez Zararlı bakterilerin elimine edilmesi sadece yüzeyde imha edilmeleri değil aynı zamanda yüzeyden yok edilmeleri anlamına da gelir. Silver Knight zemin kaplaması insan organizmasını olumsuz etkileyecek hiç bir zararlı madde içermez ve salınım yapmaz, aynı zamanda VOC salımını sertifikasına haizdir. Graboplast patentli ‘Tech Surface’ teknolojisi yüzeye entegre edilmiş gümüş ve titanyum dioxit, bunun yanında poliüretan ve alüminyum oxit’in salınmayacağını garanti eder. Estetik görüntüsü ve farklı renk-desen alternatifleri ile estetik çözümler sunar. Silver Knight’ın dezenfektan özelliği sayesinde hastanelerde: Daha etkin bir enfeksiyon kontrolü sağlanır Hastane enfeksiyonunda risk oranını düşer Hasta yatış sürelerini kısalır Hasta başına maliyeti azalır Daha sağlıklı bir ortam havası sağlanır



DOSYA

Alpagu Tek Kullanımlık Yüz Siperini Yeniledi Alpagu Tıbbi Malzemeler ve Medikal Cihazlar San. Tic. Ltd. Şti.’nin 2008 yılından beri kendi patenti ile üretmekte olduğu ‘Tek Kullanımlık Yüz Siperi’ yenilendi.

B

ilindiği gibi hasta kaynaklı kan ve vücut sıvılarının doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının yüzüne sıçrama ihtimali olan durumlarda kullanılan ve tüm yüzü örterek koruyan yüz siperi özellikle yüze kan sıçraması sonucu KKKA hastalığı bulaşan hekimlerin haberlerinden sonra ihtiyaç duyulan Kişisel Koruyucu Donanımların başında geliyor. Ayrıca CDC’nin Guideline for Isolation Precautions: Preventing Transmission of Infectious Agents in Healthcare Settings 2007 başlıklı yazısında; “Ağzı, burnu ve gözü korumak için maskeler koruyucu gözlüklerle birlikte kullanılabilir yada aşağıda tartışıldığı gibi daha eksiksiz bir koruma sağlamak üzere maske ve gözlük yerine bir yüz siperi kullanılabilir (s. 52). Koruyucu gözlüklerle karşılaştırıldığında bir yüz siperi gözler yanında yüzün diğer kısımları için de koruma sağlar. Kafanın üzerinden çenenin altına kadar uzanan yüz siperleri sıçrama ve spreylere karşı daha etkin göz koruması sağlamaktadır; yanlara doğru uzanan yüz siperleri siperin etrafından gelen sıçramalarıda azaltır (s.53).” şeklindeki ifadeleri de ürünün önemini vurguluyor.

HKS Kayıtlarında Yüz Maskesi Sağlık Bakanlığının son yıllarda Çalışan Güvenliğine Yönelik Hizmet Kalite Standartları (HKS) ile getirdiği yeni anlayış ve ayrıca HKS’nin içinde ürünün Yüz Maskesi olarak geçmesi de Yüz Siperi’ne olan talebin artmasında itici unsur oldu. Firma Genel Müdürü A. Günay Şener’den ürünün geliştirilme süreci ve üründe yapılan değişiklerle ilgili şu bilgileri aktardı: “Ürünümüzün tüketiminin artmasıyla birlikte değişik branşlardaki kullanıcılardan olumlu ve olumsuz geri dönüşler aldık. Olumsuz geri dönüşler genellikle kullanım öncesine aitti. Bunlarda genellikle iki özellikle ilgiliydi. Birincisi alın bandı ile filmin bağlantısını sağlaya pim’in zor geçmesi ve ikincisi siperin baş’a ip bağlama ile zor bağlandığı ile ilgili şikayetlerdi. Bizde özellikle Acil servisler ile 112 de çalışanların kullanımı açısından özellikle bağlamanın zaman kayıplarına ve bu sebeple kullanımından kaçınılması neden olacağından endişe ediyorduk. Bu şikayetleri dikkate alarak ürünümüzde değişiklikler yaptık. Öncelikle bağlama şeklini cırtbant (vecro) olarak değiştirerek bununla ilgili şikayetleri giderdik. Daha sonra da pim üzeinde çalışmalar yaptık ve en ideal şekil ve ölçüye ulaşarak yaptırdığımız yeni kalıplarla pim’imizi de yeniledik. Tüm bunları yaparken şirket imajımızı daha iyi yansıtacağını düşünerek ve yaptığımız yenilemeye de anlam katması için logomuzda da yenileme yaptık. Yenilenen ürünümüzün tüm sağlık çalışanlarını koruyan bir siper olmasını diliyorum.” 62 > UBAT 2012



DOSYA

Desomed Ürün Portföyünü Zenginleştirdi Desomed ürün portföyüne; nötr ph’lı enzimatik temizleyiciler, Plurazyme ve Thermoton Plurazyme ekledi.

2

000 yılında İzmir Torbalı’da kurulan Desomed Euro Kimya Sanayi ve Ticaret A.Ş. % 51 Dr.Schumacher (Alman), % 49 İztıpsan A.Ş. (Türk) ortaklık yapısına sahiptir. Desomed Euro, Dr.Schumacher marka dezenfektanların Türkiye distribütörlüğünü üstleniyor.

Değişen Yönetmeliklere Uygun Türk medikal pazara sunulan kullanıcı dostu ürünler düşük konsantrasyon değerlerinde, kısa sürede etki göstermektedir. Ayrıca, tüm ürünler, uluslararası geçerliliği kabul edilmiş DGHM/VAH (Alman Mikrobiyoloji ve Hijyen Birliği) listesine kayıtlıdır. Türkiye’de değişen yönetmeliklere uygun olarak, ürün izinleri güncelleniyor.

Kullanım Alanları Firmanın ürün portföyüne eklenen en yeni ürünler; nötr ph’lı enzimatik temizleyiciler, Plurazyme ve Thermoton Plurazyme’dir. Bu ürünler, çok etkili ve stabil multi enzim kompleksi içerir (proteaz, amilaz, selülaz) ve bu etkili içerik sayesinde çok güçlü temizleme özelliğine sahiptir. Özellikle, sputum ve cervical mukus gibi kalıcı mukopolisakkarit kontaminasyonlarını, etkili biçimde uzaklaştırır. Köpük oranı çok düşüktür. Plurazyme % 0,25 konsantrasyonda, daldırma ve ultrasonik banyolarda; Thermoton Plurazyme ise % 0,3 - % 0,7 konsantrasyonlarda, otomatik yıkama ve dezenfeksiyon makinelerinde kullanılır.



DOSYA

Renal’den Yeni Sterilizasyon ve Dezenfeksiyon Ürünleri Renal İlaç Kimya ve Sağlık Ürünleri, yeni ürünleri olan Medilox ve Renalox cihazlarını sektörünün hizmetine sunuyor.

TÜYAP EXPOMED 4 SALON 401-C nolu standayız.

66 > UBAT 2012

1

978 yılında eczacılığa başlayan firmanın kurucularından A. Celalettin Şener, 1988 yılında Farmakon İlaç Kimya San. ve Tic. A.Ş., ile imalat sektörüne adım atmıştır. Hemodiyaliz solüsyonları üretimine karar verilmesi ile 17.04.1995 yılında Renal İlaç Kimya ve Sağlık Ürünleri San. Paz. Ltd. Şti. kuruldu. Asetatlı hemodiyaliz solüsyonları üreterek sektöre adımını atan Renal, hemodiyaliz solüsyonlarının üretiminin yanı sıra sektörün önde gelen firmalarının Türkiye distribütörlüğünü de üstlenerek, hemodiyaliz, hemodiyafiltrasyon cihazları, diyalizör, AV setleri, AV fistül iğnelerinin ithalatını, RO sistemlerinin üretimini yapmakta ve ülke genelinde bu ürünlerin dağıtımını üstlenmektedir. Renal bir diyaliz merkezinin fizibilite aşamasından başlayarak hizmet aşamalarında da tüm sarf malzemelerini karşılayan, anahtar teslimi diyaliz merkezi kurabilecek Türkiye’deki ender firmalardan birisi oldu. Renal üretim ve ithalat yaparken, grup firmalarından Renal Marmara A.Ş ., ürünlerin satış pazarlama ve dağıtımını yapmakta, yine grup firmalarından Renal Manavgat Diyaliz A.Ş ise bölgedeki diyaliz hastalarına hizmet vermektedir. Bu faaliyetleri esnasında grup 70 kişiye istihdam sağlıyor. ISO 13485:2003 kalite güvence ve CE belgelerine sahip olan Renal; Konya (Merkez), İstanbul, İzmir, Ankara ve Kahramanmaraş illerinde yerleşik tecrübeli ekibiyle hemodiyaliz cihazları, RO Su Sistemleri, Diyaliz sarf malzemeleri satışı ve teknik servisiyle sektörün çözüm ortağı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Renal, teknolojinin yeniliklerini takip etmeyi, kendini sürekli geliştirmeyi böylece müşterileri ve onların aracılığıyla topluma, uluslararası standartlara uygun, verimli, kaliteli ürün ve hizmetler sunarak toplumun yaşam kalitesini yükseltmeyi hedefliyor. Firma bu hedefler kapsamında Medilox ve Renalox cihazları sektörünün hizmetine sunuyor. Bu cihazlarla yerinde üretim ile çeşme suyundan; • Güçlü, • Geniş spektrumlu, • Süper sterilizasyon etkili • Çok ekonomik, • Doğa ve çevreye hiç zarar vermeyen Hipokloröz Asit (Süper Okside Su) elde edilerek, tek ürünle tüm enfeksiyon kontrolü ve dezenfeksiyon sorunları çözümlenebiliyor. Cihazlardan Medilox yüksek kapasiteli olup hastaneler için Renalox ise diş hekimleri, poliklinik, muayenehane gibi, dezenfeksiyon ve hijyene gereksinim duyulan her yerde kullanılmak üzere tasarlandı. Bu ürünlerle ilgili daha detaylı bilgi www.renalmarmara.com sitesinde yer alıyor. Son yıllarda kullanım ve içme sularının dünyamızın en önemli gündem maddelerinden birisi haline gelmesi ile ev ve iş yerleri içinde inovatif ürünler sunmak firmanın 2012 yılı stratejik hedefleri arasına girdi. Bu amaçla dünyanın önde gelen “alkali iyonize su” üreticisi AKuA firması ile tek yetkili dağıtıcılık anlaşması yapılarak bu ürün de portföye katıldı.


DOSYA

[

Süperokside Su

S Prof. Dr. fiaban Esen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.B. Dalı.

“Süperokside su bu ihtiyacı karşılamak amacı ile geliştirilmiş yeni nesil bir dezenfektandır.”

ağlık hizmeti sunan kurumlarda kullanılmak üzere üretilmiş ve piyasaya sunulmuş çok çeşitli bileşen, konsantrasyon ve isimde dezenfektan bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı akut ve kronik maruziyet sonucunda insan sağlığına zarar vermekte, bir kısmı kullanılan tıbbi gerecin yapısını bozmakta, bir kısmının da çevreye zararlı etkileri görülmektedir. Diğer yandan dezenfektanların yüksek maliyetleri kullanım sonrası hastaneye gelir getiren kalemlerden olmaması nedeni ile hep ön planda tutulmaktadır. Bu nedenlerden dolayı hastanelerde insan sağlığına zararsız, çevreye zararlı etkisi olmayan, tıbbi gereçler ile uyumlu, maliyeti düşük olan dezenfektanlara ve dezenfeksiyon yöntemlerine ihtiyaç vardır. Süperokside su bu ihtiyacı karşılamak amacı ile geliştirilmiş yeni nesil bir dezenfektandır. Tuzlu suyun içerisine yerleştirilmiş titanyum elektrotlardan elektrik akımı geçirilerek suyun elektrolizi ile elde edilir. Suyun elektrolizi ile hipokloroz asit (HOCl) ve serbest klor sağlayan hipoklorit (OCl-) açığa çıkar. Suyun sanitasyonu, meyve ve sebzelerin dezenfeksiyonu, hemodiyaliz ekipmanlarının ve endoskopların dezenfeksiyonu gibi farklı amaçlarla kullanılmaktadır. Memeli hücresine toksik olmadığından sağlık kurumlarında el hijyeni, dekübit ülseri tedavisi, kardiyak cerrahi sonrası mediasten yıkaması, peritonit ve intraperitoneal apse tedavisi amacı ile de kullanımına ait literatür bilgisi mevcuttur. Etki mekanizması tam olarak bilinmemekle beraber oksidasyon işelemine bağlı olduğu sanılmaktadır. Diğer dezenfektanlarda olduğu gibi etkinlik konsantrasyon bağımlıdır. Klor konsantrasyonu’nun yanı sıra (ppm), ürünün pH’sı ve oksidoredüksiyon potansiyeli etkinliği belirler. Tüm kritik parametrelerin yakından monitörizasyonu gereklidir. Oluşan ürünün pH’sı ticari firmaya göre farklılık göstermektedir. Biyolojik dokular dahil bir çok materyal ile uyumu iyidir. Antimikrobiyal etkinliği birçok bakteri, virüs, mantar, mikobakteri ve bakteri sporları için test edilmiş olup taze hazırlanmış tuzlu su kullanıldığında ve organik madde yoksa 5 dakikada patojen mikroorganizmaların tamamının elimine edildiği gösterilmiştir. Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Salmonella spp., Escherichia coli, Listeria monocytogenes ve Campylobacter jejuni’yi <1 dakika temas süresinde öldürdüğü saptanmıştır. Mycobacterium tuberculosis ve Mycobacterium avium-intracellulare ile deneysel olarak kontamine edilmiş bronkoskopların dezenfeksiyonunda 5 dakikalık temas süresinde 20 dakika uygulanan gluteraldehit kadar mikroorganizma sayısını azalttığı gösterilmiştir. Diğer dezenfektanlardan farklı olarak Bacillus atrophaeus ve B.cereus sporları üzerine de etkilidir. FDA tarafından yüksek düzey dezenfektan olarak onaylanmıştır. Asidik, nötral ve alkali şartlarda etkinliği olabilen farklı süperokside su formları vardır. Farklı ürünlerin farklı hipokloroz asit, farklı pH ve klor konsant-

]

rasyonları sağladığı unutulmamalıdır. Bu oranlar etkinlik, korozyon ve raf ömrü açısından önemlidir. Asidik olanların korozyon yapıcı özellikleri daha fazla olup raf ömrü de daha kısadır. Seçilecek süperokside suyun kullanım amacına yönelik olarak etkin olduğu limitler bilinmeli ve kullanım sırasında sürekli olarak bu limitlerin takip edilmesi gereklidir. Ürün memeli hücreleri ve çevre için toksik değildir. Hasta çevresinin hastane enfeksiyonlarında önemli olduğu bilinmektedir. Acinetobacter spp, Vankomisin dirençli enterokok (VRE) ve metisilin dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) ve diğer bir çok mikroorganizma, kolonize veya enfekte hastadan çevreye bulaşıp belirli süre canlılığını ortamda sürdürdükten sonra indirekt temas ile başka hastalar bulaşabilmektedir. Klasik düşük düzey dezenfektanlar ile etkin antimikrobiyal etkinliğin sağlanması için temas süresi > 5 dk olmalıdır. Günlük hastane pratiğinde bunun sağlanması her zaman mümkün olmamaktadır. Süperokside su ile < 1 dk temas süresinin sonunda etkin bir dezenfeksiyon sağlanmaktadır. Yakın zamanda bakım evlerinde yapılmış bir çalışmada el ile sık temas eden yüzeylerin dezenfeksiyonunda süperokside su kuaterner amonyum bileşikleri karşılaştırılmış ve mikroorganizma sayısını kabul edilebilir limitlerin altına indirmede süperokside suyun daha üstün olduğu gösterilmiştir. Süperokside suyun buharlama ile deneysel olarak MRSA ve Acinetobacter ile kontamine edilmiş çevreye uygulandığı bir çalışmada, tek bir uygulama ile MRSA klinik örneklerinde 3.9 log, Acinetobacter spp. örneklerinde de 6.2 log azalma sağlanmıştır. Sonuç olarak süperokside su sağlık kurumlarında yüksek düzey dezenfeksiyon ve düşük düzey dezenfeksiyon amacı ile kullanılabilecek, hasta sağlık çalışanı, bir çok tıbbı gereç ve çevre ile dost olan ayrıca diğer dezenfektanlara göre maliyeti düşük olan bir üründür. Yakın gelecekte hastanelerde çok daha fazla kullanım alanı bulacaktır. Kaynaklar 1. Sampson MN, Muir AV. Not all super-oxidized waters are the same. J Hosp Infect. 2002 May;51(1):65-8. 2. Landa-Solis C, González-Espinosa D, Guzmán-Soriano B, Snyder M, Reyes-Terán G, Torres K, Gutierrez AA.Microcyn: a novel super-oxidized water with neutral pH and disinfectant activity. J Hosp Infect. 2005 Dec;61(4):291-9. Epub 2005 Oct 19. 3. Meakin NS, C. Bowman Lewis MR, Dancer SJ. Comparison of cleaning efficacy between in-use disinfectant and electrolysed water in an English residential care home Journal of Hospital Infection 80 (2012) 122-127 4. Dalla Paola L, Brocco E, Senesi A, et al. Use of Dermacyn, a new antiseptic agent for the local treatment of diabetic foot ulcers. Journal of Wound Healing. 2005;2:201. 5. Sakashita M, Iwasawa A, Nakamura Y. Antimicrobial effects and efficacy on habitually hand-washing of strong acidic electrolyzed water—a comparitive study of alcoholic antiseptics and soap and tap water. Kansenshogaku Zasshi. 2002;76(5):373– 377. 6. Zeng X, Ye G, Tang W, Ouyang T, Tian L, Ni Y, Li P. Fungicidal efficiency of electrolyzed oxidizing water on Candida albicans and its biochemical mechanism. J Biosci Bioeng. 2011 Jul;112(1):86-91.

UBAT 2012 > 67


DOSYA

Enfeksiyon Kontrol Kurulları’nın Görevleri

S

ağlık hizmetleri ile ilişkili enfeksiyonlar son yıllarda daha fazla önem kazanmakta ve hastanelerin kalite göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Sağlık hizmetleri ile ilişkili enfeksiyonlar, hastanede yatış sürelerinin uzamasına ve maliyet artışına neden olmaktadır. Bu enfeksiyonların oluşumunun önlenmesi, oluştuğunda uygulanan hastane enfeksiyon kontrol programları önemli sağlık hizmetleri arasında yer almaktadır. Hastanelerde antibiyotiklerin yoğun olarak kullanılması nozokomiyal mikrofloranın direncinin artmasına sebep olmaktadır ve bu da hastane enfeksiyonlarının daha zor tedavi edilmesi, maliyetin çok yükselmesi anlamına gelmektedir. Kurulların faaliyetleri ile gittikçe daha pahalı ve zor tedavi edilen enfeksiyonların sıklığının azaltılması ve mikroorganizmalarındirenç artışının frenlenmesi, hastanedeki yatış süresinin kısaltılması ve mortalitenin azaltılması amaçlanmaktadır. Salgınların önlenmesinde ya da zararın en aza indirilmesinde kararların süratle ve bilimsel verilere dayanılarak alınması ve uygulanması önemli olup komite bu amaca ulaşmayı hedefler. Enfeksiyon Kontrol Kurulları’nın görevleri şu şekilde sıralanabilir; • Hastanenin özelliklerine ve koşullarına uygun bir enfeksiyon kontrol programı belirleyerek uygulamak, bu konuda hastane yönetimi ile işbirliği içinde çalışmak, • Hastanede kullanılan sistemler veya uygulanan işlemler için standartlar ve politikalar belirlemek, • Hastane personeline bu standartları ve politikaları uygulayabilmeleri için devamlı eğitim vermek ve eğitim çalışmalarının sonuçlarını izlemek, • Hastane koşullarında sağlıklı uygulanması mümkün olan ve hastane kaynaklarının rasyonel kullanıldığı bir sürveyans planı uygulamak ve devamlılığını sağlamak,

68 > UBAT 2012

• Sürveyans verilerini değerlendirmek ve hastanemizdeki sorunları saptayarak çözüm önerileri üretmek, bunları yönetime ve hastanenin ilgili birimlerine iletmek, • Sorunlu kısımları saptayarak ve bulgulara göre harekete geçerek gerektiğinde hastane enfeksiyon kontrol programını güncelleştirmek veya programa yeni hedefler eklemek, • Antibiyotiklerin akılcı kullanım politikalarım belirlemek ve bunların uygulanmasını izlemek, • Sterilizasyon ve dezenfeksiyon işlemlerinin ilkelerini saptamak, kullanılan ürünlerin seçimine yönelik standartlar belirlemek ve uygulamaları denetlemek, • Hastanede sorun oluşturan başlıca mikroorganizmaları belirleyerek bunların önemli epidemiyolojik özelliklerini ve kontrol önlemlerini içeren rehberler hazırlamak, • İzolasyon kategorilerinin her birine yönelik önerileri ayrıntılı olarak ortaya koymak, • Enfeksiyon kontrolü açısından son derece önemli olan ameliyathanelerin düzenine yönelik uygulamaları (havalandırma, temizlik/dezenfeksiyon, cerrahi aletlerin sterilizasyonu, ameliyathane disiplini vb.) ameliyathanelerden sorumlu kişilerle birlikte standartlar doğrultusunda gözden geçirmek ve düzenlemek, • Hastalardan mikrobiyolojik örnek alma ve laboratuara gönderme prensiplerini ortaya koymak ve kültür gönderilmesinin önemini vurgulamak, • Atıkların ayrımı ve imhasını tanımlayarak doğru atık yönetiminin gerçekleştirilmesini sağlamak, • Sağlık çalışanlarında enfeksiyon kontrolüne yönelik çalışmalar yapmak, • EKK kararlarını, bilgi ve uygulanması isteği ile hastane başhekimliğine iletmek.



HASTANE DONANIM

Sağlık Alanında Uluslararası İşbirliği

i

Özel Academic Hospital ile dünyaca ünlü Harvard Tıp Fakültesi Hastanelerini işleten Partners Grubu, hasta görüş alışverişinde işbirliğine gidiyor.

Batırel: “Bu İşbirliği En İyi Tedaviyi Planlayabilmek için” Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hasan Fevzi Batırel, imza töreninde yaptığı açıklamada, Özel Academic Hospital’da çalışan doktorların çoğunun yurt dışındaki saygın üniversitelerde eğitim görmüş ve halen öğretim üyeliği yapan doktorlardan oluştuğunu söyledi. Batırel, “Bu iş birliği hekimlerimizin danışmanlık için daha geniş uzman grubuna ulaşmasını ve Harvard eğitim hastanelerinde sürekli gelişen araştırma programlarını esas alarak en iyi tedavi planını yapmalarını sağlamaktadır.” dedi.

ki kurum arasındaki anlaşma, 8 Şubat’ta Hyatt Regency İstanbul Oteli’nde düzenlenen törenle imzalandı. Dünya standartlarında modern ve kaliteli sağlık hizmeti sunan Harvard Tıp Fakültesi’ne bağlı hastaneler ile Özel Academic Hospital, hastalıkların tanı ve tedavisinde en iyi sonucu elde etmek için konsültasyon ve sevk programını öngören anlaşmayla sağlık hizmeti standardını yükseltiyor.

McCarthy: “Türkiye Sağlık Turizminde Önemli Rol Oynuyor”

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Başkanı Prof. Dr. Hasan Fevzi Batırel

70 > UBAT 2012

Partners HealthCare Uluslararası İş Geliştirme Başkan Yardımcısı Edwin McCarthy ise çok heyecan verici bir gün yaşadıklarını belirterek, “Sağlık turizminde Türkiye’nin önümüzdeki dönemde yaşayacağı rol dikkatimizi çekti. Akademik ve klinik anlamda küresel bağlantıların Türkiye’de yaygınlaşmasını çok istedik. Bu kapsamda sürekli iş birliği yapabileceğimiz bir ortak olarak Özel Academic Hospital ile anlaştık. Bu anlaşma potansiyel olarak geliştirilebilecek bir iş birliğini öngörüyor. Hastalıkların teşhis ve tedavisinde klinik iş birliğini kapsa-



HASTANE DONANIM

yan bu anlaşma Türkiye’de daha başka iş birliği çalışmalarının önünü açacak.” dedi. Kalp yetmezliği, kanser gibi komplike hastalıklarda, hastanın ikinci görüş almak istediğini ve en iyi tıbbi görüşe ulaşmanın bazen çok zorlu bir süreç olduğunu belirten McCarty, bu görüş için gerekirse yurtdışına tıp seyahatine çıkıldığını söyledi. McCarty, “Ancak evinizde kalıp en iyi konsültasyona ve tedaviye ulaşmak en yüksek standarttır. Bugün imzaladığımız anlaşma tıbbi olarak bu olanağı sağlıyor. Hasta yurt dışına gitmeyi tercih ederse de yine en sağlıklı ve en kolay şekilde bu hizmete ulaşabilecek. Hastanın bütün kayıtları Boston’daki hastaneye ulaşacak, Boston ve İstanbul’daki doktorlar arasında koordinasyon sağlanacak ve doktorların birlikte çalışması Dr. Gilbert H. Mudge kolaylaşacak” diye konuştu.

Mudge: “Amacımız Sağlık Hizmetinde Küresel Hizmet Vermek” Partners HealthCare Uluslararası CEO’su ve Başkanı Dr. Gilbert H. Mudge da Özel Academic Hospital ile yapılan iş birliğini hayata geçirmekten onur duyduklarını söyledi. Mudge, Partners HealthCare’e bağlı Harvard eğitim hastaneleri ile Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı’na bağlı Özel Academic Hospital’ın kuruluş ve işleyiş açısından birbirine çok benzediğini belirtti. Bu hastanelerin kar amacı gütmeyen tıp fakültesi hastaneleri olduğunu ifade eden Mudge, Boston’daki ve İstanbul’daki hastaların, küresel olarak en üst düzeyde sağlık hizmetine ulaşabildiklerini vurguladı. Komplike hastalıklar konusunda farklı ülkelerle köprü kurabilmeyi ve her ülkenin sağlık hizmetini birbiriyle iletişime geçirmeyi amaçladıklarını belirten Mudge, “Özel Academic Hospital, Türkiye’deki hastalara verilen hizmetleri geliştirmek için bu iş birliğine güçlü bir katkı sağlayarak klinik ve akademik mükemmeliyete verdiğimiz önemi paylaşmaktadır” dedi.

İkinci Görüş Harvard’dan Her yıl yüzlerce Türkiye vatandaşı, kompleks medikal problemleri nedeniyle ikinci görüş veya tedavi danışmanlığı almak istiyor, sıklıkla çok sayıda hekim veya hastaneye başvuruyor. Doğru kararın verilmesi her zaman mümkün olamayabiliyor veya hasta tam ikna olmuyor. Bazı hastalar da medikal danışmanlık ve tedavi için yurt dışına seyahat etmeyi tercih ediyor. Bugün imzalanan anlaşma, bu konuda Türkiye’ye sağlık hizmetinde yeni ve güçlü bir olanak sağlıyor. Anlaşmayla Özel Academic Hospital’ın hastaları tanı ve tedavide ikinci görüşü ABD’deki Harvard Tıp Fakültesi’ne bağlı büyük hastaneler sistemi işleticisi olan Partners HealthCare’den alabilecek. Özel Academic Hospital tarafından tanıtımı yapılan programla, Harvard’ın önde 72 > UBAT 2012

gelen eğitim hastanelerinde, dünya standardında tedavi planlaması ve bakıma erişim sağlanacak. Bu sistemle, hastalığın tanı ve tedavisinde hasta ikinci bir görüş almak istediğinde, Partners HealthCare’e bağlı Harvard eğitim hastanelerinde konunun en yetkili uzmanı tarafından medikal kayıtları incelenecek, tanı ve tedavi konusunda görüş alınacak. Bunun için hasta kayıtları ABD’de Harvard’ın uzman doktorlarına ulaştırılacak. Böylece hasta, ikinci görüş almak için vakit kaybetmeden dünya çapında ünlü uzman doktorlardan tanı ve tedavi için görüş alabilecek. Bu sistemle, çok az sayıda hasta yurt dışına gitme ihtiyacı hissedecek ve hastaların sağlık sorunları güvenle yurtiçinde güvenle yurt içinde çözüme ulaşabilecek. Hastalar Partners HealthCare’e bağlı hastanelerde tedavi olmak isterlerse de bu sistem Edwin McCarthy sevk sürecini kolaylaştıracak. Bununla ilgili koordinasyon ve organizasyonları hasta adına Özel Academic Hospital gerçekleştirecek.

Sistem Nasıl Çalışıyor? Hastalıkla ilgili ikinci görüşü, hastanın uzaktan tedavi planlamasını veya sevk desteğini değerlendirmeye yardımcı olmak üzere Özel Academic Hospital bünyesindeki Partners- Academic Hospital İş Birliği Ofisinde medikal ve idari işlerden sorumlu personel bulunuyor. Partners’a doğrudan sevklerin yapılması konusundaki destek ücretsiz olarak sağlanıyor. Buna ek olarak Özel Academic Hospital bünyesinde bulunan irtibat ofisi ekibi, hastaların ve sevk işlemi yapan doktorların idari nitelikli işlerden kaynaklanan yükünü hafifletiyor. Kayıt işlemlerini gerçekleştiren, medikal kayıtları derleyen ve organize eden ekip ayrıca ödeme işlemlerini yürütüyor, gerektiğinde seyahat lojistiğini koordine ediyor ve süreç boyunca sürekli iletişim kurulmasını sağlıyor. Partners hastanelerine gitmeyi tercih eden hastalara, bakımları ile ilgili her türlü konuyu koordine eden ekipler tarafından destek veriliyor. Birden fazla uzmanlık alanında, Harvard Tıp Fakültesi doktorları, yüksek öğrenim görmüş hemşireler, sosyal hizmet sağlayıcıları ve medikal yorumcular, tedavi planlaması ve yönetimi için yüksek standart sunmak amacıyla bakım ekiplerinde bir araya geldi. Bu ekip, birden fazla açıdan hastanın ihtiyaçlarını ele alarak, en son yenilikleri yansıtan perspektiflerde birleştirerek ve tüm uzmanlık alanları açısından düşünerek gerçek hasta odaklı bakımın hastaya ulaştırılmasını sağlıyor.



HASTANE DONANIM

Türkiye’nin İlk Yüz Nakli Ameliyatı Başarıyla Yapıldı

Beyin ölümü gerçekleşen Ahmet Kaya'dan alınan yüz, Uğur Acar'a iki kolu ve bacağı ise Atilla Kavdır'a nakledildi.

74 > UBAT 2012

A

kdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Özkan başkanlığındaki ekip, Türkiye'nin ilk yüz naklini gerçekleştirdikten sonra, aynı anda başladığı diğer ameliyatı da tamamladı. Toplam 11 saat 45 dakika süren ameliyatın ardından Ahmet Kaya'dan alınan iki kol ve bir bacak Atilla Kavdır'a nakledildi. Ahmet Kaya'nın yüzü de sabah saatlerinde 19 yaşındaki Uğur Acar'a nakledilmişti.

İlk Yüz Nakli Ameliyatı Ahmet Kaya'dan alınan yüz, Antalya'nın Manavgat ilçesine bağlı Gebece köyünde yaşayan 19 yaşındaki Uğur Acar'a nakledildi. Acar'ın 40 günlükken beşiğinde uyuduğu sırada evlerinde çıkan yangında alev alan battaniyenin üzerine düşmesi sonucu yüzünün yüzde 90'ının yandığı belirtildi. Bir mermer atölyesinde çalıştığı öğrenilen Acar'ın uzun süredir yüz nakli ameliyatı için beklediği, bugüne kadar Şişli Etfal Hastanesi ile Çapa Tıp Fakültesinde çeşitli ameliyatlar geçirdiği bildirildi. Acar'ın rutin kontrol için Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'ne gelerek Prof. Dr. Ömer Özkan tarafından muayene edildiği, kontrolün ardından otobüs ile Manavgat'a döndüğü öğrenildi. Acar'ın otobüsten indiği sırada Prof. Dr. Özkan'ın kendisini arayarak, yüz nakli için beklenen kadavranın çıktığını ve acilen hastaneye geri dönmesini istediği ortaya çıktı.





HASTANE DONANIM

İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet Kenyalı çocukları ameliyat etti.

Türk Doktorlar Kenya' da

A

ralarında YÖK Üyesi ve İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet'in de bulunduğu Türk doktorlar, Kenya'nın Mombasa şehrinde 24 çocuğu ameliyat etti. Kenya'da yapılması güç olan ve özel uzmanlık gerektiren ameliyatlar başarıyla gerçekleştirdi. Türk doktorlar, Yeryüzü Doktorları (Doctors Worldwide Türkiye Şubesi'nin çalışmaları kapsamında Kenya'ya gitti. Mombasa şehrinde bulunan Sayyıda Fatımah Hospital'de 32 çocuğu muayene eden doktorlar, bu çocuklardan 24'ünün "güç seviyedeki" ameliyatlarını başarıyla gerçekleştirdi. İstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden oluşan ameliyat ekibinde aynı zamanda çocuk ürolojisi cerrahı olan İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet'in yanı sıra Prof. Dr. Haluk Emir, Uz. Dr. Nalan Saygı Emir ve Uzman Dr. Cem Kara yer aldı. İÜ Rektör Danışmanı ve İÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Doç. Dr. Ergün Yolcu ise operasyonların iletişim koordinasyonunu gerçekleştirdi. Ekip ayrıca Mombasa'ya 1,5 saat uzaklıkta bulunan Doctors Worldwide Kliniği'nin bulunduğu Khadıja Center Complex'deki çocukları da kontrol etti ve incelemelerde bulundu. 9-14 Ocak 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen çalışmalar, TİKA (T.C. Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) tarafından da desteklendi. Yaptıkları ameliyatlar hakkında bilgi veren İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, "Oldukça kısıtlı imkânlarla problemli hastaların ameliyatlarını gerçekleştirdik. Aletlerle ilgili problemler vardı ama çok yardımsever

78 > UBAT 2012

yerel ekibin gayretleri ile Yeryüzü Doktorları ekibinin emekleri bir araya gelince çok yararlı bir işbirliği ortaya çıktı. Ülkemizden uzakta olsak da dostluk ve kardeşlik için çarpan kalplerle birlikte olmaktan dolayı çok mutlu olduk." dedi.

“İstanbul'da Rahat Uyumak için Dünyanın Her Yerindeki İnsanların Rahat Olması Gerekiyor” İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet, 2011 yılının Temmuz ayında da Yeryüzü Doktorları Türkiye Şubesi'nin çalışmaları kapsamında Filistin'e gitmiş ve birçok çocuğu ameliyat etmişti. İhtiyaç olduğu sürece dünyanın farklı bölgelerinde yardım amaçlı ameliyatlar yapmaya devam edeceğini ifade eden İÜ Rektörü Prof. Dr. Yunus Söylet şunları söyledi: “Küreselleşmenin en basit ve anlaşılır tanımının, tüm dünyanın büyük bir köy hâline gelmesi, olduğunu düşünüyorum. İstanbul'da rahat uyumak için dünyanın her yerindeki insanların rahat olması gerekiyor. Birkaç ay önce Filistin'de dayanışma örneği gösterdik. Daha sonra Kenya'da görevimizi yaptık. Gelecekte de başka ülkelerle kardeşlik ilişkileri kurma, insanlık ailesinin bir ferdi olma görevimizi yapmaya devam edeceğiz. Bugün dünyanın geldiği noktada hiç kimsenin, hiçbir şeyi tek başına yapması mümkün değil. Kenya ile Türkiye arasındaki dostluk ve kardeşlik ortamına katkı sağlayan tüm kuruluş ve kişilere kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.”



HASTANE DONANIM

‘Katkı Payı’ SGK Kontrolünde Sosyal Güvenlik Kurumu özel hastanelerde sözleşmede öngörülenden daha yüksek muayene farkı alınmasına göz yummayacağını vurguladı.

ö

zel hastanelerle Sosyal Güvenlik Kurumu arasındaki "hizmet sunumu" anlaşması görüşmeleri, mevcut sözleşmelerin geçerli olması konusundaki mutabakatla sonuçlandı. Halen uygulanan sözleşmeye göre özel hastaneler, SGK hastalarından muayene ve tedavi giderlerinin yüzde 30'una kadar "katkı payı" alabiliyor. Bu oran, hastanelerin not sistemiyle belirlenen büyüklüklerine göre yüzde 70'e kadar çıkabiliyor. Sözleşmelerin, katkı payı oranını yüzde yüze kadar çıkararak yenileneceği haberleri kamuoyuna yansımıştı. Ancak özel hastanelerle kurum, mevcut oranların geçerli olacağı bir sözleşme imzaladı. Özel hastaneler ve sağlık kuruluşları derneği yöneticileri, sözleşmede yer alan yüzde 70'e kadar "katkı payı" alma hükmünün de hiçbir özel hastanede uygulanmadığını vurguladı.

Tamamına Yakını İmzaladı Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Genel Sağlık Sigortası (GSS) Genel Müdürü Prof. Dr. Murat Karaşen de özel hastanelerin tamamına yakınıyla sözleşme imzaladıklarını bildirdi. Karaşen, özel hastanelerde sözleşmede öngörülenden daha yüksek muayene farkı alınmasına göz yummayacaklarını vurguladı.

80 > UBAT 2012



HASTANE DONANIM

Anadolu Diş Sağlığı Hizmetleri’nden Çevreci Hediye Proje kapsamında İzmir Hatıra Ormanı’na bin 60 adet çam ağacı fidanı dikildi.

A

ğız ve diş sağlığında sunduğu hekimlik ve toplumsal hizmetlerle ön plana çıkan Anadolu Diş Sağlığı Hizmetleri, tüm personeli adına ağaç dikerek çevreci projelerine bir yenisini daha ekledi. TEMA işbirliği ile ağaçlandırma projesine imza atan, genç ve dinamik ekibiyle dikkat çeken ADSH, tüm çalışanlarını bu çevreci yeni yıl hediyesi ile mutlu etti. Gerçekleştirilen bu anlamlı proje kapsamında İzmir Hatıra Ormanı’na bin 60 adet çam ağacı fidanı dikildi. Diş sağlığının önde gelen kuruluşu Anadolu Diş Sağlığı Hizmetleri, gerçekleştirmeyi ilke edindiği çevreci projelerine bir yenisini daha ekledi. TEMA işbirliği ile tüm çalışanları adına ağaç dikme projesine imza atan Anadolu Diş Sağlığı Hizmetleri, yeni yıla özel bu proje saye-

82 > UBAT 2012

sinde İzmir Hatıra Ormanı’na bin 60 adet çam ağacı kazandırdı.

Toplumsal Sorumluluk Anadolu Diş Sağlığı Hizmetleri Direktörü Diş Hekimi Alper Çıldır, uyguladıkları çevreci projelerle ilgili “Toplumsal ve sosyal değerlerimize sahip çıkmak adına bizlerin de bazı sorumlulukları yüklenmemiz gerekiyor. Elimizden geldiğince gelecek kuşaklara yeni umutlarla dolu daha güzel bir dünya bırakabilmek için bu tarz projelerde yer almamız gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle yeni yılın yeni umutlara vesile olması dileği ile şimdiden geleceğin fidanlarını ekerek üzerimize düşen sorumluluğu bir parça da olsa yerine getirmek istedik” dedi.



HASTANE DONANIM

Kıbrıslı Türklerin Gözü Dünyagöz’e Emanet

D

Dünyagöz Hastaneler Grubu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Sağlık Bakanlığı’nın İstanbul’da imzaladığı anlaşmaya göre; KKTC’li hastalar tüm Dünyagöz hastaneler Grubu şubelerinden hizmet alabilecekler.

gözün tüm branşlarında hizmet veren Dünyagöz Hastanesi’nin oftalmoloji alanında kat ettiği yolun herkes için haklı bir gurur kaynağı olduğunu ifade ederek “İstedik ki, KKTC’li vatandaşlarımız da gelip bu sağlık hizmetlerinden, yüksek teknolojiden faydalansınlar. Onun için bu protokolü imzaladık. KKTC’li vatandaşlarımız bundan böyle göz sağlığı alanında en yetkin kurum olarak gördüğümüz Dünyagöz hastanelerinin bulunduğu her yerde kolaylıkla bu hizmetleri alabilecekler. Kıbrıs Türklerine bu anlaşmanın hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.

ünyagöz Hastaneler Grubu ve KKTC Sağlık Bakanlığı arasında imzalanan protokol kapsamında Kıbrıslı Türklerin göz sağlığı konusunda Türkiye’de 7 ilde hizmet veren Dünyagöz Hastaneleri'nden hizmet alabilmelerine imkan sağlandı. Söz konusu anlaşma, İstanbul’da KKTC Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif ve Dünyagöz Hastaneler Grubu Genel Müdürü Adem Esgün arasında imzalandı. KKTC Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif, göz sağlığında tek çatı altında

Son Tedavi Yöntemler, 7 Yıldızlı Otel Konforu Dünyagöz Hastaneler Grubu Genel Müdürü Adem Esgün ise, son teknoloji tedavi yöntemleri, alanında en deneyimli hekimlerle ve 7 yıldızlı otel konforunda hastalarına hizmet verdiklerini belirterek, Kıbrıslı Türklere hizmet vermekten dolayı ayrı bir mutluluk yaşadıklarını bildirdi. Dünyagöz Hastaneler Grubu’nun sağlık turizminde Türkiye’ye en çok yabancı hasta getirip tedavi eden zincir hastane olduğunun bilgisini veren Esgün, 2011 yılında 30 bin yabancı hastayı tedavi ettiklerini kaydetti. 84 > UBAT 2012



HASTANE DONANIM

Bahçelievler Devlet Hastanesi 2013’te Hazır

i

stanbul İl Özel İdaresi tarafından yaptırılan Bahçelievler Devlet Hastanesi, 2013’ün ilk yarısında hizmete girecek. Bahçelievler Devlet Hastanesi alanında Türkiye’nin en kapsamlı hastanelerinden biri olacak.

97 Milyon TL’lik Yatırım Sağlık alanında yaptığı yatırımlarla İstanbul’a çağ atlatan İstanbul İl Özel İdaresi, alanında Türkiye’nin kapsamlı devlet hastanelerinden birini daha Bahçelievler’de hayata geçiriyor. Temeli geçtiğimiz yıl atılan 309 yataklı Bahçelievler Devlet Hastanesi,97 milyon liralık yatırım ile tamamlanacak. 30 bin 460 metrekare alan üzerine inşa edilen hastanede, patolojiden mikrobiyolojiye kadar farklı alanlarda 14 laboratuvar yer alacak. 10 ameliyathanesi, içinde nükleer tıp ünitesinin de bulunduğu 7 görüntüleme merkezi ve 89 polikliniği ile Bahçelievler Devlet Hastanesi; tamamlandığında sadece ilçe halkına hizmet vermekle kalmayıp, çevre ilçelere de sağlık alanında önemli bir kolaylık sağlayacak.

Farklı Bölümler Tam Donanımlı

2013’ün ilk yarısında hizmete girecek Bahçelievler Devlet Hastanesi alanında Türkiye’nin en kapsamlı hastanelerinden biri olacak.

86 > UBAT 2012

Hastanede 10 ameliyathane, genel ve beyin cerrahi birimleri, kardiyoloji, jinekoloji, nefroloji ve yeni doğan üniteleri, radyoloji ve endoskopi bölümleri, erişkin ve çocuk acil bölümlerinin yanı sıra tüp bebek merkezi de bulunacak. 2013 yılının ilk yarısı itibariyle bitirilmesi hedeflenen Bahçelievler 309 yataklı devlet hastanesi, Kocasinan Merkez Mahallesi’nde toplam 57 bin metrekare inşaat alanına sahip olarak, 6 bloktan oluşmakta ve en yüksek bloğu 3 bodrum+zemin+9 normal kat ve çatı katından oluşacak.



TIBB EK PMAN

30 Saniyede Radyasyonsuz Teşhis Kadınlarda kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci ölüm nedeni olarak gösterilen meme kanseri, Rus yapımı yeni cihazla 30 saniyede radyasyon almadan tespit edilebiliyor.

88 > UBAT 2012

E

rkek hastalara ve gebelere de uygulanabilen cihaz, bir milimetrenin altındaki tümörleri tespit ederken; meme kanseri riski taşıyan ve düzenli kontrol altında tutulması gereken kadınlar için de kolaylık sağlıyor. MEİK isimli cihaz, hastanın meme yapısı ve direncine göre meme kanserine karşı risk altında olup olmadığını ve meme tipini belirliyor. Genç yaşlarda ve gerekmedikçe 35 yaşın altındaki kadınlara uygulanmayan mamografi ile kıyaslandığında, uygulamada radyasyon alınmaması, memede sıkıştırma yapılmadığından acı vermemesi, herhangi bir enjeksiyon uygulanmaması, gebelere ve 16 yaşından itibaren uygulanabilmesi ve çok küçük tümörleri saptayabilmesi gibi özellikleriyle avantajlar sağlıyor. ABD, Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde tarama amaçlı kullanılan “MEİK”, Türkiye'de de kullanılmaya başlandı. Meme kanseri teşhisinde radyasyon ışınları kullanılması nedeniyle zararları sıkça tartışılan, ancak hala altın standart olmaya devam eden “mamografiye” alternatif yöntem geliştirme çabaları sürüyor. Bu amaçla geliştirilen en etkin cihaz olarak gösterilen MEİK, basit bir kullanım prensibi taşıyor. Gebelerde de kullanılan cihaz, kanserli hücrenin net görüntülenmesine imkan tanıyor.



TIBB EK PMAN

Türk Mucitlerden Beyin Kanamasını Anında Tespit Eden Mobil Cihaz: Infrascanner

P

hiladelphia Drexel Üniversitesi Optik Beyin Görüntüleme Laboratuvarı'nda çalışan Türk bilim insanları tıpta devrim niteliğinde bir buluşa imza attı. Beyin kanamasını anında tespit eden mobil cihazın mucitleri Dr. Hasan Ayaz ve Dr. Kurtuluş İzzetoğlu ürettikleri cihazın çok yakın bir gelecekte dünyanın her köşesinde bütün ambulanslarda bulunacağını aktardılar. Türk bilim insanları bu sayede, hastanın sabit tomografi aleti bulunduran bir hastaneye nakledilmesine gerek kalmadan, kaza anında beyin kanaması olup olmadığının olay yerinde kolaylıkla tespit edileceğini açıkladılar.

Dr. Hasan Ayaz ve Dr. Kurtuluş İzzetoğlu'nun 5 yılda icat ettiği hayat kurtaran cihazın finansmanını ABD ordusu üstlendi.

Beyin travması sonrası tıbbi müdahalenin "altın saat" olarak tabir edilen 60 dakika içinde yapılması, ölüm ve sakatlanma oranlarının ciddi oranda düşmesini sağlıyor. Kaza yerinde hastaneye intikal edilmeden önce beyin kanamasının tespit edilmesi ile artık acil durumlara müdahalede bir çığır açılacak. 90 > UBAT 2012

6 Milyon Dolar ABD Ordusundan ABD ordusu tarafından finanse edilen 6 milyon dolarlık çalışma ile artık beyin kanamaları, cep telefonu büyüklüğündeki mobil bir cihazla yerinde tespit edilebilecek. Dr. Ayaz, özellikle aletin doğruluğunu kanıtlamak için yapılan bağımsız klinik denemeler için büyük fonlar kullanıldığını belirterek, geliştirdikleri beyin kanama ölçme cihazının başta ABD ordusu olmak üzere, pek çok girişim fonları tarafından desteklendiğini söyledi. Ayaz, 5 yıllık bir çalışmanın sonucunda ortaya çıkan ürünün araştırma, geliştirme ve ürünleştirme süreçlerinde yaklaşık 6 milyon dolar (10 milyon 500 bin TL) harcandığını ifade etti. Cihaz ilk kez, Irak'ın Felluce kentinde bir patlama sonrası yaralanan ABD askerleri ve Iraklı sivilleri kontrol etmek için kullanıldı.



TIBB EK PMAN

OTICON Teknolojisiyle Daha Net İşitme OTICON’un geliştirdiği Uzamsal Gürültü Yönetimi, Binaural İşlemleme, Binaural Koordinasyon, Speech Guard gibi özellikler akustik amplifikasyonun standartlarını değiştirdi.

Çift Taraflı İşitme Cihazları Bu gün artık çift taraflı işitme cihazı uygulamasının üstünlüğü kesin olarak biliniyor: işitme kayıplılar gerek sessiz ortamda gerek gürültüde konuşmayı daha iyi anlayabilmekte; konuşulanları dinlerken çok daha az çaba sarf etmekte ve yön bilgileri neredeyse normalleşmekte.

Ses Şiddetinin Hesaplanması

1

970’lerde ABD’de her iki kulağa birden işitme cihazı takmak, “gereksiz” ve “etik dışı” bulunuyordu. İhtiyacı olanların sadece % 20’sinin her iki kulağına da işitme cihazı verilmekteydi. 1980’lerde bu oran % 50’ye çıkarken, yapılan işin yanlışlığı da yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı. Her şeyden önce eski çalışmalarda ‘dizayn hatası’ vardı. Örneğin tek cihazdan çıkan “Y” şeklindeki kablo ile iki kulağa da aynı ses veriliyordu. Hâlbuki kulaklar bir birinden bağımsız olarak çalıştığından, her bir kulak için ayrı bir cihaz kullanılması gerekiyordu. Ayrıca çok önemli bir şey daha bulunmuştu: Tek kulağa işitme cihazı verildiğinde, cihaz takılmayan kulağın konuşmayı anlama yeteneği büyük ölçüde azalmaktaydı. Üstelik bir süre sonra bunu düzeltmek mümkün de olmuyordu. Bu sonuçlar, 2000’lere gelindiğinde ihtiyaç duyanların % 80’ine iki taraflı işitme cihazı verilmesine neden oldu.

92 > UBAT 2012

Çift cihaz uygulamasının üstünlüğü, teknolojik gelişmelerin de etkisiyle son yıllarda belirgin bir şekilde arttı. OTICON’un geliştirdiği Uzamsal Gürültü Yönetimi, Binaural İşlemleme, Binaural Koordinasyon, Speech Guard gibi özellikler akustik amplifikasyonun standartlarını değiştirdi. OTICON teknolojisi sayesinde her iki kulaktaki cihazlar kendi aralarında haberleşerek, ortamın özelliğini, konuşmanın yönünü, sağ ve sol kulağa ulaşan seslerin şiddet farklılığını hesaplayabilmekte ve sonuçta konuşma sesini işitme kaybına en uygun hale getirmektedir.

Doğru Teknoloji Günümüzde işitme cihazından beklenen sadece sesleri duymak değil, konuşmaları olabildiğince doğru, net ve zahmetsiz olarak anlayabilmektir. Bunun yol her iki kulakta da uygun amplifikasyonu uygun teknoloji ile kullanmaktan geçmektedir.



TIBB EK PMAN

Siemens Biyomarker ile Hızlı ve Doğru Tespit

Siemens Biyomarker ile karaciğer hasarları daha hızlı ve doğru tespit ediyor. iemens tarafından piyasaya sürülen biyomarker, yaklaşık bir saatte sonuçlanan kan testi ile karaciğer fibrözünün erken teşhisini ve karaciğerin ciddi bir hasara maruz kalmadan tedavi edilmesini mümkün hale getiriyor. Siemens, karaciğer fibrözünün teşhisi ve değerlendirmesinde kullanılan ilk hızlı otomatik biyomarker’ı piyasaya sunuyor. Bugüne kadar alternatifi olmayan biyopsi ile sonuçlar ancak bir haftada alınabilirken; en az biyopsi kadar güvenilir sonuçlar veren kan örneğinden çalışılan ELF testi ile (Geliştirilmiş Karaciğer Fibröz Testi) yaklaşık bir saatte tamamlanıyor. Siemens Sağlık Sektörü tarafından University College London (UCL) işbirliği ile geliştirilen test, Siemens’in ADVIA Centaur Immunoassay Sistemi’nde rutin bir yöntem olarak kullanılıyor. Viral hepatit, alkole bağlı siroz veya karaciğer yağlanması sonucu ortaya çıkan kronik karaciğer hasarının bir sonucu olan karaciğer fibrözü, karaciğer dokusunda oluşan hasar ile tanımlanıyor. Bu hasarlar uzun vadede, dünya çapındaki ölümlerin önemli bir nedeni olan siroz veya kansere neden olabiliyor. Hali hazırda, bir karaciğer fibrözünün şiddetini değerlendirmek için standart olarak karaciğer biyopsisi kullanılıyor. Ancak küçük miktarda karaciğer dokusunun çıkarıldığı bu işlemin bazı sakıncaları bulunuyor. Öncelikle hastalara acı veren bir prosedür olan biyopsi; hasta açısından bazı riskler içeriyor ve sadece karaciğerin çok küçük bir kısmını test etme imkanı sunuyor.

S

ELF Testi ile Biyopsiden Hızlı ve Güvenilir Sonuçlar Alınıyor Hızlı ve minimal düzeyde invazif bir teknik olan otoma94 > UBAT 2012

tik ADVIA Centaur ELF testi, günümüzde karaciğer fibrözünün hem şiddetini, hem de durumun ilerleme riskini belirlemede kullanılıyor. Bu test ile kan serumunda bulunan üç direkt biyomarker analiz ediliyor: hiyalüronik asit (HA), prokollajen III N-terminal propeptit (PIIINMP) ve metaloproteinaz doku inhibitörü 1 (TIMP1). Bu direkt biomarkerlar, Fibröz oluşumunda rol alan moleküller olup, söz konusu testte özel reaktifler ile reaksiyona girerek işlem içerisinde ışık oluşumuna yol açıyor. Bu kimyasal ışığın yoğunluğu ne kadar fazla olursa, fibröze yol açan biyomarker miktarının da o kadar fazla olduğu anlaşılıyor.

Erken Teşhis Biyomarker aracılığıyla elde edilen sonuçlar, özel bir algoritma ile fibröz derecesini gösteren ELF puanlama tablosuna dönüştürülüyor. Üç biyomarkerin bir arada kullanımı, testin teşhis doğruluğunu artırıyor. Uluslararası klinik bir deney, ELF testi ile hafif, orta ve şiddetli fibröz vakalarının kesin bir şekilde birbirinden ayrılabildiğini gösterdi. Hafif ve orta düzey fibrözlü vakalarda hastalar normalde hiçbir belirti göstermiyor. Buna karşın Siemens tarafından geliştirilen teknik sayesinde doktorlar, karaciğerde ciddi bir hasar meydana gelmeden önce müdahale edebiliyor ve uygulanan tedaviyi takip edebiliyor. Siemens, ayrıca, ELF testini tamamlayıcı bir unsur olarak, doktorların karaciğer fibrözünü erken aşamada tespit etmelerine ve fibröz gelişimini takip etmelerine yardımcı olan, hepatit kan testleri ve ultrason sistemleri gibi görüntüleme ve laboratuvar tanı teknolojileri de sunuyor.



TIBB EK PMAN

Lakidem.com ‘1 Yılı’ Geride Bıraktı Lakidem.com faaliyetine 2010 yılının Temmuz ayında başladı. Müşterilerine kaliteyi uygun fiyatla en hızlı şekilde ulaştırmak firmanın çalışma prensiplerinin başında geliyor. Geniş ürün seçeneği, hızlı teslimat, kurumsallık, satış öncesi, sırası ve sonrası müşteriye ulaşılabilirlik ve güven her zaman ön planda. Lakidem.com faaliyete geçtiğinden bu yana özgün duruşu ile farklılaşmayı başarmış bir oluşumdur. E-Ticaretin önemini kavramış olan şirket, online ticare-

tin bugünkü yerini ve yarın geleceği konumu önemsiyor. Ulusal çapta tüm paydaşlar (alıcı, satıcı ve tedarikçi) bu yapının gelişimindeki yerini çok iyi biliyor. Lakidem.com birinci yılını başarılı bir şekilde tamamlamış olmanın mutluluğunu takipçileriyle paylaşmak adına bir yarışma düzenledi. 1. Yılı şerefine düzenlenen “en güzel yüz” temalı fotoğraf yarışmasına çok sayıda katılımcı başvurdu. Yüzlerce başvuru olmasına rağmen yarışmacı sayısı 200 ile sınırlı olduğundan başvuru sırasına göre ilk 200 kişinin fotoğrafları 08.11.2011 tarihinde oylanmaya başlandı. Beğeni çokluğu prensibine göre ilk 5 yarışmacı ödül almaya hak kazandı. Yaklaşık 3 hafta süren yarışma sonucu Birinci olan Ayben Sarıoğlan iPhone4, ikinci olan Oğuzhan Bulut Sony Cybershot Dijital Fotoğraf Makinesi, üçüncü olan Deniz İpek Küçük Starcom MovieXPlus Mp4 Player, dördüncü ve beşinci olan yarışmacılar da yine lakidem.com dan 100 TL hediye çeki ile ödüllendirildi. Lakidem yola çıkarken belirlediği prensiplere bağlı kalarak; koyduğu kısa vadeli hedeflere birer birer ulaşıyor. Türkiye’nin en büyük online satış platformlarından bir tanesi olabilmek için de bu kararlılıkla planlı bir şekilde büyümeye devam etmeyi hedefliyor.

DO-PA’ dan Kampanya Tek seferde Huntleigh/Sonicaid markalı Fetal monitörlerden 4 adet alan herkese ‘Merkezi Görüntüleme Yazılımı’ ücretsiz olarak sunulacak.

DO-PA A.Ş. 40 yılı aşkın deneyimi, nitelikli personel kadrosu, kaliteli ürün ve hizmetleri ile medikal sektörün önde gelen firmalarından biridir. Dünyaca tanınan birçok markanın Türkiye tek yetkili temsilcisi olarak, bu markaların satış ve satış sonrası hizmetlerini veriyor. 40 yıllık tecrübesinin verdiği güven ve gücü daha da pekiştiren sektöre hakim grup yapısı aracılığıyla yine kalitesi dünyaca kabul görmüş markaları geniş ürün yelpazesinde sunuyor. 25 yıla yakın süredir ithal etmekte olduğu kalitesi ve güvenilirliği herkesçe bilinen Sonicaid markalı fetal monitörleri mümkün olan en uygun fiyat imkanıyla kullanıcılara ulaştırabilmeye 96 > UBAT 2012

çalışan DO-PA A.Ş., 2012 yılı itibariyle bir yeniliğe daha imza atıyor. Ürün panelinde bulunan Huntleigh/Sonicaid markalı Fetal monitörlerden model sınırlaması olmaksızın tek seferde 4 adet alan herkese ‘Merkezi Görüntüleme Yazılımı’nı ücretsiz olarak sunmaya başladı. Bu kampanya ile rekabet koşullarının zorlaştığı günümüzde düşük fiyatlı uzak doğu menşeili cihazlar karşısında, kaliteli ürünleri nispeten yüksek fiyat ama uzun ömürlü kullanım imkanı sayesinde yıllara bölündüğünde düşük maliyetiyle daha fazla kullanıcıya ulaştırabilmek hedefleniyor. Bilgi için: www.do-pa.com.tr



TIBB EK PMAN

‘Ses’ ile Raporlama Sistemi SESTEK’ten Doktorlara sadece sesleri kullanarak rapor oluşturma imkanı tanıyarak zaman kazandıran ve hastanelere verimlilik artışı sağlayan yepyeni bir raporlama sistemi.

ürkiye’nin en büyük ses teknolojileri şirketi Sestek, sağlık sektörüne yönelik çözümlerine yenilerini eklemeyi sürdürüyor. Sestek’in yeni çözümü Merkezi Raporlama Sistemi (MRS), doktorların telefon aracılığıyla otomatik olarak rapor kaydı oluşturmalarına olanak tanıyor. Sestek’in diğer tıbbi çözümlerinden GVZ MediTalk’u da içeren MRS ile klavyeye ihtiyaç olmaksızın sesli komutlarla yazı yazılabiliyor. Bu sayede doktor telefona raporunu okurken, kayıtlar otomatik olarak yazıya çevriliyor ve sistemin raporlandırma arayüzüne aktarılıyor. Türkçe ses teknolojileri alanında dünyanın en gelişmiş teknolojilerini sunan Sestek, geliştirdiği Merkezi Raporlama Sistemi (MRS) ile tıbbi kullanıma yönelik çözümlerine bir yenisini ekledi. Doktorların telefon aracılığıyla otomatik olarak rapor kaydı oluşturmalarına olanak tanıyan yeni sistem, sağladığı zaman tasarrufu ve verimlilik artışı ile hastanelere büyük avantajlar sunuyor. Doktorların klavye ve fare kullanmadan, sesli komutlarla yazı yazmalarını ve bilgisayarlarını yönetmelerini sağlayan Sestek’in tıbbi çözümü GVZ MediTalk’u da içeren MRS, ayrıca GVZ TTS Premium ve raporlandırma arayüzü gibi teknolojileri de barındırıyor. MRS, doktorların belirli telefon numaralarını arayıp rapor içeriğini okuyarak rapor kaydı oluşturmalarına olanak tanıyor. Her doktorun kendine ait bir hesap bilgisine sahip olduğu sistemde doktorlar, ID ve şifre tuşlayarak sisteme giriş yapabiliyorlar. Sistemde yer alan Caller ID özelliği sayesinde, cep telefonundan arayan doktorlar ise sistem tarafından otomatik olarak tanınıyor.

T

Rapor Oluşturmak için Gereken Tek Şey Telefon MRS’nin web tabanlı yapısı sayesinde belirli bir mekanda bulunma zorunluluğunu ortadan kaldırdığını ve doktorların telefona erişebildikleri herhangi bir yerden rapor kaydı oluşturmalarına olanak tanıdığını kaydeden Sestek CEO’su Prof. Dr. M. Levent Arslan, “Diğer bir deyişle, kullanıcı doktorlar yolda, evde, ya da hastanede bulunan çalışma alanlarından telefon ederek kolaylıkla rapor kaydı oluşturabiliyorlar. Her ortamda rapor kaydı 98 > UBAT 2012


oluşturmayı sağlayan MRS, zaman kayıplarının önüne geçerek, raporlandırma süreçlerinin hız kazanmasına olanak tanıyor” diye konuştu. Sestek’in tıbbi kullanıma yönelik ilk çözümü GVZ MediTalk, MRS’de kullanılan teknolojiler arasında yer alıyor. Bu teknoloji sayesinde, doktorlar telefona raporlarını okurken, kayıtlar otomatik olarak yazıya çevrilerek sistemin raporlandırma arayüzüne aktarılıyor. Böylece, telefona kaydedilen raporların, tekrar dinlenilerek yazıya dönüştürülmesine gerek kalmıyor. Raportör ihtiyacını ortadan kaldıran bu modül, hastanelere maliyet avantajı ile birlikte verimlilik artışı sunuyor. GVZ MediTalk sayesinde raporları oluşturuldukları anda yazıya çeviren sistem, bu metinleri de otomatik olarak e-posta ile ilgili birimlere gönderebiliyor.

Ses Kayıt Cihazına Kaydedilen Raporlar da Kullanılabiliyor Sistemde konumlandırılan bir diğer teknoloji olan Sestek raporlandırma arayüzü, doktorların bıraktığı raporların yazıya dönüştürüldüğü birim olarak kullanılıyor. Bu arayüzde toplanan kayıtlar, çeşitli tıbbi branşlara göre raporlanarak ilgili birimlere yönlendiriliyor. Önceden hazırlanmış rapor şablonları ile entegre çalışabilen raporlandırma arayüzü, ilgili branşın belirli bir rapor formatı mevcutsa, bu formata uygun rapor oluşturulmasını sağlıyor. Arayüz, oluşturulan raporlardaki yazım ve gramer hatalarının kontrol edilmesini sağlayarak dil açısından düzgün raporlar oluşturulmasına da katkıda bulunuyor. Dikte cihazına kaydedilmiş rapor kayıtları, PC entegrasyonu ile raporlandırma arayüzüne aktarılabiliyor. Böylece telefonla oluşturulmak yerine ses kayıt cihazı ile gerçekleştirilen kayıtlar da MRS’ye aktarılarak rapora dönüştürülebiliyor. Sestek tarafından geliştirilmiş olan ses sentezleme çözümü GVZ TTS de MRS’de konumlandırılan teknolojiler arasında yer alıyor. Elektronik ortamdaki metinlerin insan sesi doğallığında ve anlaşılabilir biçimde seslendirilmesini sağlayan GVZ TTS, MRS’de yer alan kuruma özel IVR akışında dinamik içeriklerin seslendirilmesini sağlıyor. Böylece hasta adı, hasta özlük bilgileri, rapor türü, rapor branşı gibi çeşitli değişken bilgiler GVZ TTS tarafından seslendiriliyor. Bu bilgilerin seslendirilmesini sağlayan GVZ TTS, rapor oluşturan doktorlar için bir teyit mekanizması niteliği taşıyor. MRS, bırakılan rapor sayısı, raporda geçen kelime sayısı ve raporun yazılma süresi, yazım hatası sıklığı ile ilgili detaylı bilgiler sağlayarak, hastanelerin daha kapsamlı performans analizi gerçekleştirmelerine de katkıda bulunuyor.


TIBB EK PMAN

Avea ile Kronik Hastalık Takibi Avea Mobil Sağlık Platformu önemli bir projeye imza atarak Kronik Hastalık Takibi – hizmeti kapsamında “tansiyon takip pilot uygulamasını” hayata geçirdi.

P

rof Dr. Kerim Güler’in öncülüğünde Avea- İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü- Pfizer ve Datasel işbirliği ile hayata geçirilen proje kapsamında tansiyon hastaları, aile hekimleri tarafından 7/24 takip altında tutulabilecek. Ülkemizde hastalık nedeniyle gerçekleşen her 4 ölümden birinin kaynağında “hipertansiyon” yer alıyor. Bu da kronik hastalıklarda bireysel takibin ne kadar ciddi bir konu olduğunu bir kez daha gün yüzüne çıkarıyor. Ülkemizin sağlık sektöründe yaşadığı bu soruna çözüm geliştirmeyi önceliği olarak gören Avea, Prof Dr. Kerim Güler’in öncülüğünde, İstanbul İl Sağlık MüdürlüğüPfizer ve Datasel işbirliği ile tansiyon hastalarının aile hekimleri tarafından 7/24 takip edilebileceği bir modeli hayata geçirdi. Uygulama ile aile hekimleri artık hastalarını zaman ve mekandan bağımsız olarak kontrol edebilecekler. Aile hekimlerine özel olarak geliştirilmesi bakımından Türkiye’de bir ilk olan ve mobil teknolojiler üzerinden kronik hastalık takibi amaçlı projede, hipertansiyon konusu model olarak seçildi. Uygulama, hekimlerin, dünyanın en büyük kronik sağlık sorunlarından olan ve her yıl 7,6 milyon kişinin ölümüne** sebep olan yüksek tansiyon (hipertansiyon) hastalarını, zaman ve mekandan bağımsız olarak takip edebilmelerine olanak tanıyor. Bu modelin ileriki dönemlerde geliştirilerek daha entegre biçimlerde hayatımıza girmesi, teşhis ve tedavinin etkinliğine ve doğru ve akılcı ilaç kullanımına katkıda bulunması bekleniyor.

Hastanın Ölçüm Sonuçları Anlık Olarak Doktorun Takibinde Pilot proje kapsamında, aile hekimlerinin belirleyeceği hastaların verilecek özel tansiyon cihazları ve mobil terminaller ile takip sistemine dahil olmaları sağlanı-

100 > UBAT 2012

yor. İstanbul ilinden seçilen 15 aile hekimi ve ilgili tüm hastaları, servisten hiçbir ücret ödemeden yararlanıyorlar. Avea “Mobil Sağlık Platformu” üzerinden; web tabanlı doktor uygulaması ile hızlı ve kolay bir şekilde sisteme kayıt olan aile hekimleri; hastalarının demografik bilgilerini, normal ölçüm değer aralıklarını ve hasta tarafından kullanılan tansiyon cihazının kimlik numaralarını sisteme kaydediyorlar. Hastanın, dağıtılan cihazlarla evde ya da işyerinde düzenli olarak yaptığı medikal ölçümlerin sonuçları ise Avea veri iletişimi altyapısı kullanılarak, Avea mobil sağlık platformuna taşınıyor ve kayıt altına alınıyor. Hekimler istedikleri an bu ölçümlere anlık ya da geriye dönük olarak erişebilirken, kritik ölçüm sonuçları ise hekim isteğine göre- yine anlık olarak SMS ile bildiriliyor. Ayrıca; servis üzerinden, sağlıklı yaşam bilgilendirme SMS’leri de yine hekim talebine göre hastalara gönderilebiliyor. Proje kapsamındaki ilgili tüm hasta dataları İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde güvenli bir ortamda tutulurken, Avea Mobil Sağlık Platformu; sağlık datasının toplanması ve bu ortamda kayıt altına alınması açılarından da hekimlere ve sağlık kurumlarına büyük fayda sağlıyor. Avea, İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü, Pfizer ve Datasel işbirliği ile hayata geçirilen projeyi; Pfizer ise tansiyon tedavisi konusundaki bilgi birikimiyle destekliyor. Yenilikçi ürünleri ve hastalara en iyi tedavileri sunmak üzere dünya genelinde süren araştırmalarının yanı sıra, çeşitli sektörlerden paydaşlarla daha sağlıklı bir yaşam için işbirliklerine de imza atıyor. Pfizer, hastalar için tedavi etkinliğini artıracak yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesini desteklemek konusunda öncü olma vizyonuyla önümüzdeki yıllarda da benzer ortaklıklara girebileceğinin sinyalini veriyor.


“Aveailemymediks” ile Tüm Sağlık Bilgileri 7/24 Hizmetinizde

ullanıcılar ulaştıkları bu kayıtları 7/24 güncelleyerek gerektiğinde doktoru ya da gittiği hastane ile online olarak paylaşabilecek. Böylece, en doğru tedavinin de uygulanması sağlanmış olacak. Müşterilerini sağlık alanındaki uygulamalarıyla şaşırtan Avea, mobil sağlık alanında abonelerine yeni hizmetler sunmaya devam ediyor. Avea ve Tekimed Bilgi İşlem Hizmetleri işbirliğiyle hayata geçirilen Aveailemymediks hizmeti kapsamında, Avea müşterileri kişisel ya da tüm aile fertlerine yönelik sağlık kayıtlarını online olarak tutarak sağlık soyağacını oluşturabilecek. Böylece, her an her yerden ihtiyaç duyulan bu bilgilere güvenli bir şekilde erişerek en doğru tedavinin uygulanacağı gibi; gelecek nesillere de çok önemli bilgilerin aktarılması da sağlanabilecek.

K

Programla ve Takip Et Hizmet kapsamında Avea aboneleri, doktor randevularını, tansiyon, şeker, boy, ağırlık, kolesterol, vücut kitle indeksi gibi muayene ve kontrol aktivitelerini programlayabilmenin yanı sıra; geçirilen hastalıklar, ameliyatlar, kullanılan ilaçlar ile ilgili sağlık harcamalarını da takip edebilecekler. Avealılara sağlık alanında sunduklarını bu benzersiz hizmet ile sağlık kayıtlarının her an ulaşılabilir olacağı için, genetik olası rahatsızlıkların erken teşhis edilmesi de mümkün olabilecek. Aveailemymediks hizmeti hakkında detaylı bilgiye www.aveailemymediks.com adresinden ulaşılabilir.


TIBB EK PMAN

Actavis, Polonya’lı Bioton’la İşbirliği Anlaşması İmzaladı Actavis, 2019 yılına kadar içinde Türkiye’nin de yer aldığı hedef pazarlarda lansmanını yapacağı insülin ürünleriyle 1,5 milyar Avro gelir hedefliyor.

iyabet alanında etkinliğini artırmak isteyen dünyanın önde gelen ilaç şirketlerinden Actavis, 55,5 milyon Avro karşılığında Polonya’lı Bioton’la işbirliği anlaşması imzaladı. Actavis, 2019 yılına kadar içinde Türkiye’nin de yer aldığı hedef pazarlarda lansmanını yapacağı insülin ürünleriyle 1,5 milyar Avro gelir hedefliyor.

D

Ticari Haklar Actavis’e Geçti Actavis CEO’su Claudio Albrecht ve Bioton Yönetim Kurulu Başkanı Ryszard Krauze, Varşova’da düzenledikleri basın toplantısında, Actavis ve Bioton’un analog insülinler dahil olmak üzere bir çok insulin ürününün geliştirilmesi ve üretimi için işbirliği anlaşması imzaladıklarını açıkladılar. Modern yenibileşim insulin üreticisi Bioton ile imzalanan anlaşmaya göre, Bioton’un üreteceği insulin ürünlerinin ticari hakları 55,5 milyon Avro karşılığında Actavis’e geçti. Ürünler, Actavis markasıyla Türkiye dahil olmak üzere Avrupa, Amerika ve Asya’da diyabet hastalarına sunulacak. Actavis, 2019 yılına kadar içinde Türkiye’nin de yer aldığı hedef pazarlarda lansmanını yapacağı insülin ürünleriyle 1.5 milyar Euro gelir hedefliyor.

Hedeflenen Gelir 900 Milyon Avro İmzalanan anlaşmayla, Actavis’in dünyanın önde gelen insulin üreticileri arasında yer alacağını belirten Actavis CEO’su Claudio Albrecht, sadece yenibileşim ve analog insülinlerle hedefledikleri gelirin 900 milyon Avro olduğunu söyledi. Geniş Tip 2 diyabet ürünleriyle sektörde oynadıkları rolün, Bioton işbirliğinin ardından önümüzdeki dönemde lansmanları planlanan ürünlerle çok daha önem kazanacağını belirten Albrecht, Actavis’in hali hazırdaki geniş ürün portföyüyle diyabet hastalarına komple sağlık hizmeti sunan tek şirket olduğunun altını çizdi.

102 > UBAT 2012



TIBB EK PMAN

Amplifon Maxtone’a Kulak Verdi Türkiye’nin ilk kurumsal işitme merkezi zinciri Maxtone, perakende işitme cihazı dağıtıcısı İtalyan Amplifon Grubu ile ortak oldu.

P

erakende işitme cihazı dağıtıcısı İtalyan Amplifon Grubu, işitme çözümleri pazarında aktif bir rol oynayan Maxtone perakende şirketinin yüzde 51’lik hisselerinin satın alma işlemini gerçekleştirerek Türkiye pazarına girdi. Türkiye’nin her alanda olduğu gibi işitme alanında da güçlü bir büyüme potansiyeli olduğunu fark eden Amplifon, bu satın alma işlemi ile pazarın liderliğini üstlenmeyi hedefliyor.

7 Milyon Kişi 65 Yaş Üstü Kategorisine Girecek Amplifon Grubu için Maxtone hisselerinin alımı özellikle coğrafi olarak daha önce girmediği ve büyüme vadeden bir alanı temsil ettiği için büyük bir önem teşkil ediyor. Bu önem, Türkiye’nin dünyanın en büyük 14. ekonomisi olmasından ve işitme cihazları alanındaki hızla büyüyen pazarından kaynaklanıyor. Amplifon’un dünyanın 19 farklı ülkesindeki küresel deneyimi ile Türkiye’nin modern ve hızlı büyüyen işitme merkezi Maxtone’un yerel bilgisinin oluşturacağı sinerji pazarda büyük bir başarı yakalayacak. Türkiye pazarında, 2001 yılında 25,000 adet satılan işitme cihazlarının sayısı 2011 yılına gelindiğinde dört kat artarak 100,000’i buldu. Her ne kadar Türkiye nüfusunun yarısından fazlası hala 30 yaşın altında olsa da önümüzdeki 10 yıl içinde yaklaşık 7 milyon kişinin daha 65

104 > UBAT 2012

yaş üstü kategorisine gireceği hesaplanıyor. Bu da pazarın önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 5-8 katı büyüyebileceğini gösteriyor.

Türkiye’de 8 Mağaza Maxtone hâlihazırda Türkiye nüfusunun üçte ikisini kaplayan büyük şehirlerde bulunan 8 farklı mağazasıyla hizmet veriyor (Ankara, İstanbul, İzmir ve yakında açılacak Bursa ve Adana şubeleri). Birleşme sayesinde Maxtone’un ürün gamı genişleyeceği gibi tüketicilerin yeni ürün markalarıyla tanışması sağlanacak. Türkiye’nin önümüzdeki on yıl içinde dünyada hızlı büyüyecek pazarlar içerisinde ilk 10 arasında yer alacağına belirten Amplifon Grubu CEO’su Franco Moscetti, “Maxtone’un medikal ve bilim alanında önemli bir bilinirliği bulunuyor. Bu ortaklık sayesinde Türkiye’deki işitme cihazı pazarında lider konumunu üstlenerek, bilinirliğimizi en üst seviyeye taşıyacağımıza inanıyorum” dedi. Maxtone CEO ve kurucusu Ersin Oray ise birleşme hakkındaki görüşlerini şu şekilde belirtti: “Küresel piyasada lider konumdaki Amplifon Grubu’nun parçası olmaktan dolayı mutluluk duyuyoruz. Bu ortaklık işitme sektörünün dünyadaki en önemli oyuncusunun, Maxtone İşitme Merkezi’ne ve büyüyen bir pazar olarak Türkiye‘ye güvenini vurgulamış oldu. Kurulduğumuz günden beri insan kaynaklarına yaptığımız yatırımlarımızı bu işbirliği ile sürdüreceğiz. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde 100’e yakın işitme merkezini faaliyete geçirerek bünyemizde yeni istihdam olanakları da yaratacağız.” Bu ortaklığın dikkat çeken diğer bir yanı, Türkiye'de hiç bir yatırımı bulunmayan ve 1,1 trilyon dolarlık varlığı bulunan The Bank of New York Mellon'un (BNY Mellon) yatırım şirketi Newton Investment’ın Amplifon'un ortağı olarak Türkiye pazarına dolaylı olarak girmiş olması. Amplifon’un Türkiye pazarına bu hızlı girişinin pazardaki diğer küresel oyuncu ve yatırımcıları Türkiye’ye yöneltmesi ve rekabetin de bu doğrultuda olması bekleniyor.


BSK Aydın Hastanesi Artık "Medline" BSK Aydın Hastanesi, bundan böyle Özel Medline Aydın Hastanesi adı altında faaliyetlerine devam edecek. 2008'den itibaren BSK (Birleşik Sağlık Kurumları) markası ile hizmet veren ESAS Holding iştiraki hastaneler, artık Medline markası çatısında toplanıyor.

3 Yılda Sağlık Sektörüne 100 Milyon Dolar Değişiklik kapsamında; BSK Aydın Hastanesi, bundan böyle Özel Medline Aydın Hastanesi adı altında faaliyetlerine devam edecek. Özel Medline Aydın Hastanesi Genel Direktörü Ömer Kurtay, "Medline Sağlık Grubu önümüzdeki 3 yılda sağlık sektörüne 100 milyon dolar yatırım yapıp 2 bin yeni istihdam oluşturacak. Özel Medline Aydın Hastanesi de bu büyümede önemli bir rol oynayacak" dedi. Esas Holding, 2001 yılından beri sağlık sektöründe faaliyet gösteriyor.


TIBB EK PMAN

BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nde Alvimedica İmzası Birleşmiş Milletler tarafından benimsenen 10 temel ilkeyi iş dünyanın ortak paydası haline getirmeyi hedefleyen BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nde artık Türkiye’nin yenilikçi medikal teknoloji şirketi Alvimedica’nın imzası da bulunuyor.

G

erek çalışma ortamı, gerekse kurumsal kültürü ile sürdürülebilir gelişmeyi destekleyen Alvimedica, girişimsel kardiyoloji alanında dünyanın önde gelen beş büyük markası arasında yer alıyor. Girişimsel kardiyoloji alanında Türkiye’nin teknoloji lideri olan Alvimedica, sorumlu kurumsal yurttaş kimliğine güçlü bir çerçeve oluşturan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni (UN Global Compact) imzaladı. Sürdürülebilir büyüme ve kurumsal sorumluluk politikaları ışığında şirketler için bir rehber oluşturması amacıyla 2000 yılında oluşturulan BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nde dünyanın önde gelen şirketlerinin ve sivil toplum örgütlerinin imzaları bulunuyor. Dünyanın en büyük gönüllü kurumsal yurttaş inisiyatifi olan BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni şu ana kadar 135 ülkeden, 8 bin 500’ün üzerinde kurum imzaladı.

Dünyadaki 5 Markadan Biri Stent ve stent uygulama araçlarında kendi üretimi olan yaklaşık 100 farklı modelden oluşan zengin ürün portföyü ile Türkiye ve dünya girişimsel kardiyoloji pazarında en çok tercih edilen beş küresel markadan biri olan Alvimedica, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne imza atarak sorumlu kurumsal yurttaş kimliğinin altını bir kez daha çizmiş oldu. BM Küresel İlkeler Sözleşmesi, kurumları, insan hakları, çalışma şartları ve çevre gibi konular etrafında şekillenen 10 temel ilkeyi hayata geçirmeyi hedefliyor.

“Onur Duyuyoruz” İş dünyası ve sivil toplum kuruluşları, çalışma hayatı ve meslek örgütleri arasında Birleşmiş Milletler güvencesi ve rehberliğinde hayata geçirilen Küresel İlkeler Sözleşmesi'ne imza atmaktan onur duyduklarını belirten Alvimedica CEO’su Cem Bozkurt, konu hakkında şunları söyledi: "Yenilikçi medikal teknolojilerde Türkiye’nin çıkardığı tek dünya markası olan Alvimedica, gerek kurumsal kültürü, gerekse çalışma şartları itibarıyla Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi’ndeki tüm maddelerin arkasında durmaktan onur duyuyor. Çünkü sürdürülebilir bir dünyanın sadece gelişmiş ülkelerin değil, hepimizin ortak meselesi olduğuna inanıyoruz. Alvimedica bünyesinde iş sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarımızı, çalışanların haklarını korumaya yönelik yönetim sistemlerimizi, çevre konusunda yaptığı çalışmaları ve sosyal sorumluluk projelerimizi, ilk günden itibaren insan odaklı iş süreçlerimize dahil ettik. Attığımız her adımda, çalışmalarımızın geri dönüşlerini, öncelikle çalışanlarımız ve paydaşlarımıza yansıtmayı: topluma olan kurumsal katkımızı ise istikrarlı olarak artırmayı hedefliyoruz.”

106 > UBAT 2012



TIBB EK PMAN

“ANDOUTDOOR” ile Şimdi Hareketlenme Zamanı Türkiye’nin en büyük doğa sporları markası “AndOutdoor 12.000 çeşit ürünle hizmet veriyor. Türkiye’nin en büyük doğa sporları markası “AndOutdoor” 9 katlı çim kaplı mağazasında sunduğu zengin ürün çeşitliliği ile baharda hareketlenmek isteyenlerin favori adresi.

Doğa Sporlarında 30 Yıl 30 yıllık bir geçmişe sahip olan “AndOutdoor”, kayak, kamp, buz pateni, dağcılık, dağ yürüyüşü, tırmanış, bisiklet, paten, deniz kayağı, sörf, yüzme, dalış, avcılık, balıkçılık, outdoor soğuk zincir ekipmanları, güneş enerji sistemleri, outdoor sağlık gereçleri gibi doğa sporları ile ilgili zengin ürün çeşitliliğiyle fark ortaya koymaya devam ediyor.

Zengin Ürün Alternatifleri Baharla beraber doğanın yavaş yavaş uyandığı yeni sezonda, forma girmek ve hafta sonlarını keyifli aktivitelerle geçirmek isteyenler için AndOutdoor, kampçılık malzemelerinden, dağ yürüyüşü ve tırmanış ayakkabılarına, paten ve kaykaylardan, bisikletlere kadar birçok alternatif sunuyor. Ayrıca mevsim geçişlerinde oldukça yoğun yaşanan soğuk ve yağmurlarda sizi en etkin şekilde koruyacak su geçirmeyen kar montlarını, yağmurlukları, özel yağmur çizmelerini, kar botlarını, thermal giysi ve aksesuarları dünyaca ünlü markaların zengin alternatifleri ile AndOutdoor’da bulabilirsiniz. 12.000 çeşit ürünle hizmet veren “AndOutdoor”’un Avcılar E5 üzerindeki, çim cephe kaplamalı mağazası ilk bakışta göze çarpıyor. 108 > UBAT 2012



TIBB EK PMAN

BodyMedia Şirketi, IBM Yazılımlarını Tercih Etti

Fitnes alanında önde gelen şirketlerden biri olan BodyMedia, IBM yazılımıyla yeni ve kişiye özel geribildirim özellikleri yüklenen ilk vücut monitörünü müşterilerine sunacak.

110 > UBAT 2012

I

BM yazılımıyla desteklenen, BodyMedia FIT vücut monitör sistemleri, günlük yakılması gereken kalori miktarı, yeme alışkanlıklarının analizi, fazla yağ tüketimi uyarıları ve sürdürülebilir kilo kaybı hedefleri için değişik aktivite önerileri sağlayacak. BodyMedia FIT vücut monitör sistemleri ile bireyler kendi kendilerinin yaşam koçu olabilecek. 1999 yılından bu yana kilo ve yaşam biçimi tercihlerini etkileyen koşulların yönetimi dahil olmak üzere bireylerin kendi sağlıklarını kontrol edebilmelerini mümkün kılacak bilgileri sağlayan, vücut monitörleri geliştirme ve pazarlama alanında öncü ABD, Pittsburg merkezli BodyMedia, Inc. şirketi, müşterilerine sunduğu çözümleri bir adım ileri taşımak için cihazlarında IBM yazılımını kullanmaya başladığını duyurdu. IBM yazılımıyla desteklenen, yeni ve kişiye özel geribildirim özellikleri yüklenen BodyMedia FIT vücut monitör sistemleri ile herkes kendi kendinin özel, sağlıklı yaşam koçu olabilecek. BodyMedia FIT kol bantları, kilo vermeye çalışan yüz binlerce insana yakılan kalori miktarına dair bilgi verirken, IBM yazılımı ile artık aynı zamanda günlük aktiviteler, tüketilen besinler ve kilo verme hedeflerine ilişkin özel önerilerde sunabilecek. Konusunda türünün ilk örneği olan BodyMedia FIT Activity Manager yazılımının içerisinde bulunan yeni FIT Coach bileşeni ile aşağıda belirtilen noktalarda bilgi sağlamak ve hesaplamalar yapmak mümkün oluyor: Kullanıcıların bir günde yakmaları gereken kalori miktarına ilişkin hedefleriyle ilgili bilgilendirme Günlük kalori harcama hedeflerine ulaşılabilmesi için değişik ve alternatif aktivite çeşitleri önerme (Örneğin; “Koşu bandına çıkarak, 4 km/sa hızla yaklaşık bir saat yürüdüğünüzde bugünkü kalori yakma hedefinizi tutturacaksınız”) Rutin yeme alışkanlıklarının analiz edilmesi ve fazla yağ alımı gibi durumlarda bunun düzeltilmesine ilişkin öneriler geliştirme Kilo verme hedefleriyle paralel ilerlemenin ve devamlılığın sağlanmasına yardımcı olma Geçmişten bu yana sağlıklı yaşam cihazlarının verileri izleyebilme özellikleri bulunmasına rağmen, bir sonraki adımda ne yapılması gerektiğine ilişkin kapasitesi bulunmuyordu. IBM yazılımı ile BodyMedia vücut monitörleri kişiselleştirilmiş geribildirim seçenekleri sunuyor ve bu özelliği ile bireylerin kilo verme planlarının başarıya ulaşma oranlarını artırmak mümkün olabilecek. Geribildirim motoru, geçmiş ve güncel BodyMedia verilerinin yanı sıra kullanıcıların girdiği bilgileri de kullanarak günlük yakılan kalori miktarını, tüketilen besinleri ve uyku düzenini izleyerek, sonuçları hedef kilo ile karşılaştırıyor. Fitnes verilerini analiz etme yeteneğine sahip bu yeni teknoloji, kullanıcıların kendilerine sunulan bilgileri anlamalarına ve kişisel hedeflerini tutturmalarına yardımcı olacak geribildirimler sağlıyor. Örneğin, birey o gün çok az uyuduysa, yeteri kadar aktif değilse veya yağ oranı yüksek besinler tükettiyse cihaz, bundan sonraki süreçte kilo verme hedeflerine doğru ilerlemesi için yapması gereken aktiviteler hakkında ipuçları ve öneriler sunuyor.



TIBB EK PMAN

Kanserde Kemoterapisiz Tedavide Dönemi

tedavi aracı oalrak miyeloma tedavisinde ortaya çıktığını belirtti. Dr. Druie “Yaklaşık 40 yıl sonra Talidomik insanlığa olan borcunu ödemek için geri döndü. Ve bu Myelom alanındaki ilk ciddi biyolojik tedavilerden biri oldu. Hızla başarılı olduğumuz bir hastalık alanı. Ve tabii biz bununla yetinmiyoruz” dedi.

5’inci Hematolojide Yeni Eğilimler Sempozyumunda lenfoma, lösemi, multipl myelom ve kemoterapisiz kanser tedavisi gibi kan kanserlerindeki son gelişmeler ele alındı.

Sempozyum Eş Başkanı ve Cerrahpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burhan Ferhanoğlu henüz tüm hastalar için kemoterapi uygulanmıyor diyebilmenin mümkün olmadığını belirterek “Şüphesiz artık başlangıçta kemoterapiden, hedefi bulan ilaçlara geçtiğimizi söyledik. Hala hematolojik kanserlerin en az % 70-75’inde kemoterapi kullanıyoruz. Kemoterapinin son derece etkili olduğu alanlar var. Ama kişiden kişiye kemoterapiden, hedefi vuranlara geçtiğimiz koşullarda var. Bu nedenle hiçbir hastanın bana niye kemoterapi yapılıyor endişesi ile bir ilaç kullanımından uzaklaşmasından çok hekimi ile bu olayın detayını konuşmasında yarar var. Yoksa bu mesaj “artık kemoterapi uygulanmıyor” mesajını da çıkarmamalı” dedi.

empozyum kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan ve miyeloma konusunda uluslararası en çok bilinen otoritelerden biri olan Dr. Brian Durie en geç fark edilen kemik iliği kanserlerinden biri olan multipl myelom tedavisinin artık kemoterapi kullanılmadan yapılabildiğini bildirdi. Dr. Brina Druie “Bu çok yeni bir gelişme. Kemoterapi halkın algıladığı anlamda gerçekten toksik ve rahatsız edici bir şey. Kemoterapi yerine kullandığımız hedefi vuran akıllı ilaçlar var. Ve bunlar daha biyolojik etki gösteren, hastalığı kontrol altına alan ve bu hastalıkları kronik hastalıkmış gibi bir takip yoluna sokan ilaçlar. Son 10 yılda bu büyük gelişmeler oldu. Bunların ilk örneği Talidomid idi” dedi. Yaklaşık 40 yıl önce Talidomik adındaki ilacın Dünya’da ki en büyük ilaç facialarından birine neden olduğunu ve yasaklandığını belirten Dr. Druie yıllar sonra yeni bir

S

112 > UBAT 2012

Kişiden Kişiye Kemoterapi Uygulaması

Genetiğe Uygun Tedavi Sempozyum eş başkanı Doç. Dr. Mustafa Çetiner her insanın genetiğinin farklı olduğunu ve artık tedavinin bu genetiğe göre belirlendiğini söyledi. Doç. Dr. Çetiner “Hepimizin genetiği farklı. Araştırdıkça tedavi seçeneklerinin inanılmaz bir şekilde değişebildiğini görüyoruz. Yani biz artık hastalıklarla ilgili çok genel açıklamalarda bulunmaktan sakınıyoruz. Eski doktorlar “hastalık yok, hasta vardır” derlerdi. Bu kadar uğraştıktan sonra bizim yıllar sonra geldiğimiz nokta bu oldu” diye belirtti.



TIBB EK PMAN

Uyku Apnesi Nefesinizi Kesmeden CPAP ile Kurtulun Uykuda solunumun her hangi bir nedenle 5–10 saniyeden daha fazla durmasına “Uyku Apnesi” denilmektedir.

G

ece boyunca apnelerin ataklar şeklinde devam etmesi saatte ortalama 5 defadan daha fazla tekrarlaması anormal olarak değerlendirilir. ENT Tıp Merkezi’nden Nöroloji Uzmanı Hülya Altıntaş ciddi hastalıklara hatta ölümlere neden olabilen uyku apnesini ve tedavi yöntemlerini anlatıyor. Uyku süresince meydana gelen apne sayısı arttıkça, vücudun daha çok süre oksijensiz kalmasına neden olur. Bu durum tüm organlarda, özellikle yaşam için önemli olan beyin, kalp ve kan dolaşımı sisteminde önemli hasarlara yol açar. Uykudan dinlenmemiş, yorgun kalkma ve bunlara bağlı olarak baş ağrısı, sinirlilik, kişilik değişikliği, huysuzluk, çabuk yorulma, genel isteksizlik hali ortaya çıkar. Gündüz aşırı uyku eğilimi, hastalığın şiddeti ile doğru orantılı olarak artar. Uyku apne sendromu başta olmak üzere bazı uyku hastalıkları erkeklerde ve kadınlarda cinsel istek azalmasına neden olmaktadır. Horlama ve uyku apne hastalarının bir kısmı hekime cinsel yetersizlik sorununu araştırırken ulaşırlar. Uyku apne sendromu tanı ve tedavisini takiben de cinsel sorunları çoğunlukla ek bir tedavi gerekmeksizin kendiliğinden düzelir.

Uyku Apne Sendromunun Neden Olabileceği Hastalıklar • Uykuda ani ölüm • Beyin damar tıkanıklıkları ve inme • Uykuda kalp krizi ve kalp damar hastalıkları • Kalp yetersizliği • Hipertansiyon • Kalp ritim bozukluğu • Kalpten akciğere giden damarın hipertansiyonu (pulmoner hipertansiyon) • Şeker hastalığı

114 > UBAT 2012

• Akciğerde bronş hassasiyeti artışı ve astım • Reflü • Cinsel istekte azalma ve iktidarsızlık Genellikle hasta durumdan haberdar değildir ve en belirgin bulgu horlamadır. Solunum problemleri uykuda oluştuğu için hastanın kendisi durumdan haberdar değildir. Durumu genellikle hastanın eşi veya yakınları fark eder. En belirgin bulgu horlamadır. Hastaların hemen tamamı çok şiddetli biçimde horlarlar. Hasta düzenli şekilde horlarken aniden sesi kesilir. Hastanın yakınları, önce bu durumun farkına varırlar. Bir noktadan sonra hasta öncekinden daha şiddetli bir ses çıkararak, tekrar solumaya başlar. Bu esnada hastanın hatırlayamayacağı kısa bir uyanıklık olur (bu uyanıklık elektrofizyolojik düzeyde olup ancak uyku laboratuarında beyinden alınan kayıtlardan anlaşılır). Uyku devam ettiğinde, bir kısır döngü halinde gece boyunca uyku-solunumun durması-tekrar başlaması-


• Eskiye oranla daha sinirli ve daha tahammülsüz olma • Anksiyete • Konsantrasyonu sürdürmede güçlük • Çocuklarda okul başarısının düşmesi • Unutkanlık • Eskiden olmadığı halde gece bir veya daha fazla kez tuvalete kalkma • Yine eskiye oranla belirginleşen ve iklim şartlarıyla açıklanamayan gece terlemeler • Cinsel istekte azalma, (erkekte) iktidarsızlık. • Belirtilerinden bir ya da birkaçı varsa mutlaka bir uyku kliniğine başvurulmalıdır. Kesin tanı için, hastanın uyku laboratuarında Polisomnografi denilen tüm gece uyku incelemesinin yapılması gerekir. Hastanın uyumadan önce takacağı CPAP adı verilen maske tedavi seçenekleri arasında ilk sırada ilk sırada yer alıyor. CPAP aleti, bu maskeye hava gelmesini sağlayan hortum ve devamlı pozitif basınç üreten bir tür hava kompresöründen oluşur. CPAP aleti, ağız içinde sürekli bir pozitif basınç yaratıp dokuların gevşemesini ve hava yolunu daraltmasını engelleyerek etkisini gösterir. Uyku apnesi hastalarının %70’i bu tedaviye uyum sağlamakta ve aletlerini düzenli kullanmaktadır. CPAP tedavisi, düzenli kullanıldığı sürece bugün için en etkili tedavi yöntemidir. Kilo verme ve cerrahi yöntemler de tedavi seçenekleri arasındadır. Kilo vermenin yanı sıra bazı hafif olgularda, alt çenenin biraz öne çekilerek solunumun rahatlamasını sağlayan ağız içi apereyler kullanılması da yararlı olmaktadır. Küçük dil ve yumuşak damak başta olmak üzere üst solunum yolundaki yumuşak dokuların fazlalıklarını azaltma ve dokuları gerginleştirme amacına yönelik yapılan ameliyatlar da diğer bir tedavi yöntemidir.

kısa uyanıklık-uykuya dalma şeklinde onlarca hatta yüzlerce kez yinelenerek devam eder. Solunum durmalarının uzun sürmesi bazen hasta yakınlarını telaşlandırarak onu uyandırmaya zorlar. Çok ileri hastalık halinde bazen hasta boğulma hissiyle uyanabilir. Hastalığın ilk ve en belirgin bulgusu gündüz aşırı uykululuk halidir. Hastanın, gece boyu sık olarak tekrarlanan solunum durmaları yüzünden, çok sayıda kısa uyanıklıklarla bölünmüş ve bir türlü derinleşemeyen, dolayısıyla dinlendirici olmayan kalitesiz bir uykusu vardır. Hasta hatırlamadığından ve gece olup bitenlerden habersiz olduğundan, deliksiz uyuduğunu sanır. Ancak durum böyle değildir. • Şiddetli horlamayla birlikte sabah yorgun uyanma, gündüz aşırı uykululuk hali, en dikkat çekici ve önemli bulgudur. • Sabah şiddetli ağız kuruluğu ile uyanma • Sabah yorgunluğu ve baş ağrıları UBAT 2012 > 115




PS KOLOG

[

Güneşe Duyulan Özlem “Mevsimsel Depresyonu” Tetikliyor

M Psikolog Ayfle Yan›k Knudsen Değişim Terapi & Danışmanlık

evsimsel değişikliklerin insan vücudu üzerinde fiziksel etkileri olduğu gibi psikolojik etkileri de ciddi boyutlarda hissediliyor. İklimlere bağlı olarak gelişen ve sonbahar-kış döneminde görülen depresyonun, yaygın ve gerçek bir hastalık olduğu belirtiliyor. Bu klinik hal genellikle kış aylarında başlayıp ilkbaharın gelişine kadar en şiddetli seviyesine ulaşıyor. Fakat “kış depresyonu” tanısının konulabilmesi için depresyon belirtilerinin en az iki yıl üst üste kış mevsiminde başka sebebe bağlı olmadan çıkması gerekiyor. “Kış Depresyonu” Belirtileri Mevsimin dönmesine bağlı olarak, günlerin kısalması ve gün ışığının kendini daha az gösterdiği bu dönemlerde, bazı insanlarda hüzünlü ve melankolik bir ruh hali ortaya çıkıyor. Havaların erken kararması, soğuk hava etkisi ve dış mekan aktivitelerinin azalmasıyla kişi kendi iç dünyasına çekiliyor. Sürekli karamsarlık, enerji yokluğu, durgunluk, aşırı yorgunluk hissi, mutsuzluk, ümitsizlik, isteksizlik, baş ağrısı, ağlama isteği görülürken, kendine dikkat etmeme, kişisel temizliğine önem vermeme, dağınıklık, uykusuzluk ya da tam aksine aşırı uyku, iştah değişiklikleri, şekerli ve nişastalı besinlere düşkünlük artar. Özellikle iştahta artış gözlemlenebilir. Okula ya da işe gitmeme isteği, konsantrasyon eksikliği ve performans düşüklüğü, fiziksel hareketlerde azalma ve tembellik kış depresyonunun diğer belirtileri arasında yer alıyor. Kaygı ve Panik Atak Ortaya Çıkabilir Kış depresyonuna giren bireylerde aşırı kaygılı ruh hali ve panik atak ortaya çıkabilir. Bu durumda kişi de panik atak krizleri ortaya çıkabilir, bu nöbet kişiye öylesine yoğun bir korku ve rahatsızlık duygusu yaşatır ki, kötü bir şey olacağı veya sonunun geldiğini, öleceğini hisseder. Bu korku fırtınasını yaşayan insan, doğal olarak o ortamdan ve durumdan kaçma, uzaklaşma davranışı gösterir. Psikolojik değişikliler, sosyal yaşamdan uzaklaşma, aile hayatından uzaklaşma içe kapanma ve aile bireyleri ile tartışmalara girme gibi durumlar ortaya çıkabilir. Depresyon durumu aile, iş ve akademik hayatı ciddi derecede etkilemeye başlamışsa, artık bir uzmana görünme vakti gelmiştir.

118 > UBAT 2012

]

Tedavide Ne Yapmalı? Güneşe duyulan özlemle ortaya çıkan kış depresyonundan kurtulmak için en etkili yöntem doğal güneş ışığıdır. Bu nedenle fırsat buldukça boş zamanlarınızda ya da hafta sonları açık havada zaman geçirebilirsiniz. Sabahları yapacağınız yarım saatlik yürüyüşler hem fiziksel açıdan hem de psikolojik olarak sizi rahatlatacaktır. Evinizin ve ofisinizinin mümkün olduğunca bol güneş ışığı girmesini sağlayın, perdelerinizi gün içinde açık bırakabilirsiniz. Odalarınızı zaman zaman havalandırmanız daha ferah bir ortamda olmanızı ve temiz oksijen almanızı sağlar. Haftada 3-4 gün egzersiz yapın. Böylelikle hem kendinizi daha dinç hissedecek, hem de gece daha rahat uykuya dalacaksınız. Egzersiz alışkanlığı endişeyi azaltır, zihninizi açar ve kendinizi daha iyi hissetmenize yardımcı olur. Eğer sürekli oturmak zorunda olduğunuz bir işte çalışıyorsanız molalarınızda dolaşmaya ve hareket etmeye çalışın. Kendinizle baş başa kaldığınız zamanlarda sıkılıp farklı düşüncelere dalabilirsiniz. Bu nedenle sosyal aktivitelerinizi ihmal etmeyin, kışın tatile gidebilirsiniz. Arkadaşlarınızla bir araya gelerek hoş vakitler geçirebilirsiniz. Sinemaya gidebilir ya da evde olduğunuz zamanlarda özellikle komedi dizileri ve filmleri izleyebilirsiniz. Beslenmenize Dikkat Edin Sağlıksız besinlerden ve hazır yemeklerden uzak durun. Her gün meyve ve sebze yiyin. Kafein ve alkol tüketiminize dikkat edin. Öğünlerinizde salata olmasına özen gösterin. Su tüketiminizden emin olun. Kışın su içmek zor olsa da günde en az 1,5-2 litre su içmeye çalışın. Protein bağışıklık sisteminin en güçlü kaynaklarından birisidir protein içerikli gıdaları ihmal etmeyin. Şeker tüketiminize ve şekerli gıdalara dikkat edin. Kontrolsüzce yiyeceğiniz şekerli gıdalar kilo almanıza neden olarak depresyon sürecinizi tetikleyebilir. Şeker ve kafein etkileri geçtikten sonra da kendinizi daha yorgun hissedebilirsiniz. Özellikle şeker, insülin seviyeniz ani değişiklik göstermesine neden olur. Sorunlarınızla başa çıkamadığınız durumlarda bir uzmandan destek almayı unutmayın.



DO AL SA LIK

[

Yeşil Çay ve Baharatların Antimikrobiyal Etkisiyle Zinde Kalın

U Prof. Dr. Erdem Yeflilada Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı

Bağışıklık sistemini desteklemek ve zinde kalmak için ‘Yeşil Çay’ ile birlikte baharatlı bitki çayları ve acai üzümünden destek alınmalı.

120 > UBAT 2012

zakdoğu toplumları tarafından daha fazla tercih edilen yeşil çayın, özellikle daha kuvvetli antioksidan etkiye sahip olduğu ve kanserden tutun yaşlanmaya kadar çok farklı hastalık ve fizyolojik bozukluğun önlenmesinde rolü olduğu çeşitli bilimsel çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Yeşil çay ile ilgili yürütülen bilimsel çalışmalar sonucunda, yeşil çayın düzenli ve uzun süreli kullanımlarda bazı hastalıkların engellenmesinde yardımcı olduğu bilinmektedir. Günlük yaşantımızda sık tüketilen bir içecek olan yeşil çayın bazı durumlarda dikkatli kullanılmasında yarar vardır. Böbrek hastaları ve bazı psikolojik vakalarda çay dikkatli tüketilmelidir. Yeşil çay aynı zamanda kuvvetli antioksidan etkiye sahiptir. Bu etkiye bağlı olarak kalp-damar hastalıkları ve kanserden koruyucu bir rol oynadığı bilinmektedir. Karanfil, içerisinde bulunan uçucu özellikteki öjenol, ağız ve boğaz mukozası yangılarında yangı giderici; bakteri, mikromantar veya virüslerin yol açtığı ağız ve boğaz enfeksiyonlarında antiseptik olarak ve ağrı hissini hafifletici etki göstermektedir. Bu nedenle, tarçın kabuğu ile birlikte mikroorganizmalar üzerinde etkisi nedeniyle soğuk algınlığında çay olarak içilmesi ya da yoğun derişimli çayının (% 5-10) gargara olarak uygulanması yararlıdır. Yapılan bilimsel çalışmalarda uçucu yağının antibiyotiklerin etkinliğini artırdığı gösterilmiştir. Soğuk algınlığının önlenmesi ve tedavisine destek olarak zencefil rizomlarının yararları, beklenen etkinin desteklenmesi bakımın-

]

dan önemlidir. Bilimsel çalışmalar zencefil içerisindeki bazı bileşenlerin (gingerol, şogaol) kuvvetli yangı giderici etkisi bulunduğunu ortaya koymaktadır. Kakule, bakteri ve virüsler üzerinde etkilidir. Soğuk algınlığı, bronşit, öksürük, yüksek ateş şikayetlerinin hafifletilmesinde yararlıdır. Bağışıklık sistemini destekler. Sık sık enfeksiyonlu hastalıklara yakalanan kişilerde direnç oluşmasına yardımcı olur. Ağız ve boğaz yangılarında etkilidir. Karabiber, toz edilmiş karabiber meyveleri ile hazırlanan çayın gargara şeklinde boğaz enfeksiyonlarında yararlı olduğu bilinmektedir. Bilhassa boğazda soğuk algınlığı belirtilerinin ilk hissedildiği süreçte uygulanması durumunda daha etkili olabilmektedir. Ayrıca yürütülen çalışmalarda bağışıklık sistemini düzenleyici, yangıyı ve spazmları giderici, kanserleşmeyi önleyici etkileri bildirilmektedir. Karabiber meyvesinin bileşenlerinden biri olan piperinin biyolojik etkileri son yıllarda dikkat çekmektedir. Sağlığa faydalı birçok bileşen içeren acai meyvesinde bulunan antioksidanlar bağırsakların daha iyi çalışmasını sağlar, sindirimi ve hazmı kolaylaştırır, bağışıklık sistemini güçlendirir. Sahip olduğu esansiyel yağ asitleri, yüksek miktarda amino asit ve yoğun antioksidan içeriğiyle; metabolizmanın düzenlenmesinde, fiziksel aktivite esnasında kasların çalışmasında ve gelişmesinde yararlıdır. Acai üzümü ayrıca yüksek miktarda lif içerir.



LETMEC GÖZÜYLE

[

Yönetim Körlüğü

U Mustafa Çiçek Sağlık İdarecisi muscicek@gmail.com

Uzun süre aynı makam ve mekanda olanlar, etraflarında olan biten değişim ve gelişimlere açık olmakta zorlanırlar. Kendileri her şeyi en iyi şekilde yaptıklarını zannederler. Aslında durum çok daha farklıdır.

122 > UBAT 2012

laşmak istediğiniz yetkili, ya toplantıda ya görüşmesi var ya da dışarıda veya meşgul olup lütfedip sizinle canı istediği zaman görüşmek ister ise günlerce randevu almak için uğraş verirsiniz. Bir sorunun çözümü için aradığınız telefona cevap veren bulunmaz veya telefon saatlerce meşguldür. Kapıcısından çaycısına, şoföründen kalemine vatandaşa tepeden bakan jakoben yönetim anlayışı “yardımcı olmanın” kendine bir fayda sağlamayacağı anlayışı ile bakar insanlara. İnsana değer vermeyen, topluma hizmet anlayışından uzak bu durumdan belediye başkanının, şirket müdürünün veya daire amirinin haberi var mıdır bilinmez ama bu kısır döngü birçok örgüt ve kurumda sürekli olarak yaşanmasına rağmen normal karşılanıyorsa bu durumun bir eksiklik olduğu fark edilemiyor demektir. Bazı yapı ve sistemler uzun süre bazı eller ile temsil edilmeye çalışılır. O noktada bulunan kişiler bu hizmeti en iyi yerine getirdiklerini sanırlar. Ama aslında etraf da fark eder ki bu vazifeyi çok daha iyi yapabilecek kimseler vardır. Fakat çeşitli hesap ve gerekçeler ile bu ehliyet ve liyakate riayet gecikir. Bu durumdan sistem ve bünyeler olumsuz etkilenir. Daha önce yapılabilecek olanlar senelerce gecikmiş olur. Uzun süre aynı makam ve mekanda olanlar, etraflarında olan biten değişim ve gelişimlere açık olmakta zorlanırlar. Kendileri her şeyi en iyi şekilde yaptıklarını zannederler. Aslında durum çok daha farklıdır. Bazen bu durumu "çember sendromu" olumsuz bir şekilde etkileyebilir. Çember sendromu, evet efendim, siz her şeyi en iyi bilirsiniz, diye yöneticiyi yerine göre yanlış destekleyen yapıyı ifade eder. (1) Üst yönetimlerden yerel yönetimlere, işletme yönetiminden personel yönetimine kadar yönetim körlüğüne farklı sistem ve yapılarda rastlanabilmektedir. Özellikle ‘Vatan, millet, şirket kültürü duygusu’nun yok olduğu yönetimlerde bireysel istek ve beklentilerin tavan yapmakta olduğu ve hizmet etme anlayışının, müşteri-vatandaşı önemsemenin en son sıralara doğru gerilediğinin gözle görülür bir şekilde izlenmesine rağmen bunun normal bir davranış olduğu kanısı hızla yaygınlaşmaktadır.

]

Müşteri ilişkileri veya acil çağrı telefon hatlarına cevap veren görevli yerinde değilse veya bu hatlar saatlerce meşgul çalmakta ise; hatlar yoğun olduğu için veya telefon santrali arızalı olduğu için cevap verilemedi gibi yaklaşımla sürekli olarak mazeret gösterilmesi de yanlış uygulamanın veya hataların içselleştirilerek farkına varılamamasına veya normal bir uygulama gibi görülmesine örnek bir olaydır. Yönetim Körlüğü Nasıl Oluşur? Büyümek ve gelişmek için proje üretmek şarttır. Ülkenin, şehrin veya beldenin, işletmenin veya bir oluşumun büyüyüp gelişerek varlığını uzun süre sürdürebilmesinin, kısacası proje üretmesinin önündeki önemli engellerden olan, iş yoğunlu veya alışkanlıklar gibi çeşitli nedenlerle oluşan yanlış işlerin farkına varılamaması, unutkanlık, geçmiş olaylardan ders alınmaması sonucu oluşan yönetim körlüğü yılların birikimini kısa sürede harcayabilmektedir. Örnek; • İlköğretimde okuyan öğrencileri taşıyan Okul servisinin, evrak eksikliği nedeniyle içinde öğrencilerle birlikte trafik polisi tarafından bağlanarak otoparka çekilmesi, • Kentsel dönüşüm çalışmalarından da yararlanarak binalarını yenilemek için müteahhit firma ile anlaşma yapılmasına belediye yönetiminin yardımcı olmaması. • Ücretsiz otopark, spor sahaları ve yeşil alanların artırılması yerine azaltılması ve ücretli hale getirilmesi • Şikayet ve öneri alan ünite, yetkili ve iletişim ağlarının lav edilmesi veya işlevsiz hale getirilmesi veya gereken önemin verilmemesi • İletişim bilgilerinin, web sayfasının güncellenmemesi ve danışma hatlarına ulaşılabilirliğin bilinçli veya bilinçsiz olarak sınırlandırılması veya meşgule alınarak ihtiyaç sahiplerinin kolayca ulaşamaması. Yıllar geçince unutulan değerler veya önemini yitirmeye başlayan yerleşik adil sistemlerin yerini vatandaşını ve çalışanını görmezden gelen ona zulmeden sistemlere bırakabilmektedir. Vatandaştan, örgütten, çalışandan uzak duran bu tür koçluk sisteminde, sadece yakında bulunan kitlelere imkanlar sağlayan bir sistem oluştuğunun farkına varılamaz. Sistemin diğer



LETMEC GÖZÜYLE bileşenleri de bu yanlış örgütlenme ağına hızlı adaptasyon sağlayacağı için büyüyüp gelişmenin yerini hantallaşan, içine dönük yapılar almaktadır. Ayrıca, sel önünden kütük çeken yönetimlerde de yanlış işlerin farkına varılamadığı görülmektedir. Bir başka ifade ile, profesyonel yerleşikleri kolayca harcayabilen acemilikler, yanlışların farkına varılmasının önündeki perdelerdendir. İnsanlar yıllardır yaptıkları işle ilgili olarak aslında çok basit bazı girişimleri neden akıl edemez “ diye düşünüldüğünde çok basit bir gerçekle karşı karşıya kalınmaktadır. Bu gerçeğin iki tarafı var. Bunlardan birincisi, literatürde “ yönetim körlüğü” veya “yönetim miyopluğu” olarak adlandırılan husus. Yönetim körlüğü aynı kişilerin aynı ekiple uzun zaman aynı işi yapmalarından kaynaklanan bir durum. Bu durumda rutinlere, alışkanlıklarınıza öylesine bağımlı hale geliyorsunuz ki, sonuçta sizin tarafınızdan değerlendirilmeyi bekleyen en açık fırsatları bile ya görmüyor yada görseniz bile rutini bozmamak adına değerlendirmekte tereddüt ediyorsunuz. Bu tereddüt’ün sonucu da genellikle rutini bozmama yönünde tecelli ediyor. Gerçeğin ikinci tarafı ise veri tabanlı çalışma konusundaki isteksizlik yada beceriksizliktir. Hem hangi verilerin işe yarayabileceği tespitinde yetersiz kalınmakta ve hem de veri tabanlı çalışmaktansa tecrübelere daha fazla önem verilmektedir.. “Buradan iş çıkmaz”, anlayışının da provake ettiği bu davranış biçimi genellikle küçük aile şirketlerinde ve KOBİ’lerde yaygın olduğunu görülmektedir. Belki bu gerçeğe bir de üçüncü şık ilave edilebilir ki; buna da bazı işyerlerinde yaygın bir biçimde rastlanılan “memur zihniyeti” diyebiliriz. Bu zihniyete sahip olanlar ne olursa olsun belli bir zamanda maaşını almaya alışkın, risklere alışkın olmadığı için genellikle risk almaktan kaçınan ve en küçük olumsuzlukta dahi “ batıyoruz” endişesine kapılan kişiler olup, risk nedeni ile fırsatları görmemezlikten gelenlerdir. Oysaki iş hayatında risk ve kazanç doğru orantılıdır. Sonuçta, ister kriz dönemlerinde, ister normal zamanlarda olsun, iş ortamı görebilenlere, uygulama cesareti ve basireti gösterenlere daima yeni fırsatlar sunmaktadır.(2) Yönetim Körlüğü ile Mücadele Şekli Bireyden örgüte, örgütten topluklara, topluluklardan halka, halktan üst yönetime, üst yönetimden tepe yöneticilerine kadar her kesin, “farkında olamayacağı” “alışkanlıklarının dışına çıkarak rahat fark etmeyi sağlayarak gerekli düzeltmeleri yapacak sorumluluk ağını inşa etmekle ilgili görevleri vardır. Yılların vermiş olduğu yorgunluk, iş yoğunluğu, dalgınlık ve rehavet insanoğluna hizmet etmenin önünde bir engel teşkil etmemesi gerekir. Bu nedenle her kademedeki yöneticilerin, her insanın bir değer olduğunu unutmadan, şirketin, toplumun, halkın sesine kulak veren, onların dertleri ile dertlenen, sevinçleri ile sevinen yöneticiler olabilmesi için “yanlış olan” işlerin farkına varıp, sistemi sürekli olarak yanlışlardan temizleyen kimseler olmak zorunluluğu vardır. Kamuoyundan gelen olumlu taleplere, sokaktaki insanın çözüm bekleyen sesine, çalışanın önerilerine, vatandaşın isteklerine “kulak tıkamak”, görmemezlikten-duymamazlıktan gelmek yönetim körlüğünü artırmaktadır.. Çalışanlar/ vatan-

124 > UBAT 2012

daşlar ile yönetimler arasındaki bariyerlerin kalınlığı arttıkça da içine kapanan sistemler, sadece yakındakilere hizmet eden bir yapıya bürünmektedir. Yönetim körlüğü ile mücadelede basit ve maliyetsiz çözümler; • Kapıları herkese açık bırakma, kapıları ortadan kaldırma • Sırça köşklerde ceylan derisi koltuklarda halkı kendi ayağına çağıran yöneticiler yerine halkın ayağına giderek sorununu çözen yöneticileri bulmak ve görevlendirmek. • Şikayet alma, dert dinleme kutu ve mercilerinin sayısını, ulaşılabilirliğini ve işlevselliğini artırmak. • İlgiliye ulaşmak için kurulan bariyerleri kaldırmak, yetkililerin makamında bulunmasını sağlayarak ulaşılabilirliği kolaylaştırmak. Toplantı-kokteyl-açılış-karşılama-vb. işlerle görevlendirilen ilave yetkililer tahsis etmek. • Her yönetici için ayrı tahsis edilen araçlar hem maliyet hem de rehavet getirir. Tüm çalışanların eşit ölçeklerde yararlanacağı servis araçları kopmayı önleyerek farkındalık sağlamaya katkı sunar. • Eskort ile veya konvoy halinde dolaşarak sokaktan-çalışandan uzak yaşamanın verdiği rehaveti, umursamazlığı ve duymamazlığı ortadan kaldırmak için üretilen hizmetlerin performans değerlendirmesinde önemli kriter olmasını sağlamak. • Kararları; şirket çalışanları/halk ile birlikte ortaklaşa alma, yönetime katılımı sağlamak. • Elit kesim ve yakındakiler için karar almak yerine halkın çoğunluğunun yararlanabilmesini sağlayan hizmet üretimi için karar almak. • Her adımda çalışana/halka faturan kesen bir sistem yerine ücretsiz hizmet ağlarını ve adetlerini artırmak. (otopark, yeşil alan, park, spor sahaları…) • Benim kazancım ne olacak sorusunun cevabına göre hizmet götüren anlayış yerine vatandaşın hakkını koruyan ona sahip çıkan projeleri, performans puanı olarak değerlendirmek. • Zorlaştırmayınız kolaylaştırınız, nefret ettirmeyiniz sevdiriniz prensibini tüm çalışanların gönlüne ve sistemin tüm katmanlarına nakşeden bir ağ kurmak. • Ben bilmez merkez bilir, anlayışı yerine daha insancıl daha modern herkes tarafından sevilecek ve benimsenecek yol ve yöntemler geliştiren çalışanlar oluşturmaya özen göstermek. Bu konuda acımasız yaptırımlar uygulamak. • Yasa, yönetmelik, uygulama ve düzenlemeleri elit kesim rahat etsin anlayışı yerine düzgün vatandaş nasıl rahat hayat yaşayabilir anlayışını göre hazırlamak. • Benim çalışanım işini bilir anlayışı yerine; müşteri memnuniyetini ön planda tutan toplumca sevilen çalışanlar oluşturmak. • İnsan kuyruklarını yok eden bunun için acımasız olan sistem kurmak. Yararlanılan Kaynaklar 1- Emin sert, Yönetim körlüğü 2- Kıbrıs Gazetesi, 12 aralık 2011








Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.