Medikal Teknik Mart'14

Page 1








İl ve İlçede or Hastaneler Yapılıy zen İle MASSİAD TolgaecSö ek Ed Yola Devam Sağlıklı Sağlıklı Gençlerle Geleceğe ydaşlarını OHSAD Sektör Pa or Biraraya Getiriy e Sağlık Sektörünöz ümler Ç el on sy Opera

:8 :12 :14 :24 :26

IN DEX

GRUP BAŞKANI H. FERRUH IŞIK İLETİŞİM MAGAZİN GAZETECİLİK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. adına İMTİYAZ SAHİBİ MEHMET SÖZTUTAN GENEL MÜDÜR YARDIMCISI AHMET KIZIL ahmet.kizil@ihlasfuar.com EDİTÖR HÜSEYİN AKARSU huseyin.akarsu@img.com.tr REKLAM KOORDİNATÖRÜ AHMET ERASLAN ahmet.eraslan@img.com.tr SANAT YÖNETMENİ İSMAİL GÜRBÜZ ismail.gurbuz@img.com.tr GRAPHIC DESIGNER SAMİ AKTAŞ sami.aktas@img.com.tr KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr DIŞ İLİŞKİLER HAKAN KURT hakan.kurt@ihlasfuar.com MUHASEBE MÜDÜRÜ MÜRSEL GÜRLER muhasebe@img.com.tr ABONE İSMAİL ÖZÇELİK ismail.özcelik@img.com.tr CTP • BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No: 11 A/41 Yenibosna - Bahçelievler / İSTANBUL +212 454 30 00

Reklam indeksi ABEM KİMYA.................................41

EMS..............................................25

OKI................................................11

AGORA TURİZM.............................49

FORTİS.....................................A.K.İ.

ÖMS............................................ 2-3

AMAZON MEDİKAL........................17

GÖZDE...........................73-75-77-79

POZNAN........................................13

AND OUTDOOR..............................63

İDEAL MAKİNA............................ 4-5

SAMSUN CERRAHİ ALETLER.....A.K.

AYDERSAN.............................. 59-61

İHLAS ARMUTLU...........................89

SGMS............................................45

BEK TEKNİK..................................33

İHLAS KOLEJİ...............................85

TARTI............................................71

CDK MEDİKAL......................... 27-29

İHLAS PAZARLAMA.......................87

TRİMPEKS.......................... 53-55-57

DOPA...................................... 37-39

KEYHAN TERCÜME.......................65

TOG MEDİKAL...............................43

DÜNYA KONRGE............................91

MERCEDES.................................... 9

TÜRKİYE HASTANESİ....................69

EKINEXPO.....................................93

MES MEDİKAL......................... 21-23

TÜYAP..................................... 94-95

EKİP TIBBİ MALZEME...................83

MESİTAŞ.......................................81

VARİTEKS............................ Ö.K.İ.-1

ELECTROLUX................................15

MULTİKAN.............................. 31-47

ADRES 29 Ekim Caddesi No:23 34197 Yenibosna / İSTANBUL Tel.:+212 454 25 00 Faks:+212 454 25 98 www.medikalteknik.com.tr e-mail: info@medikalteknik.com.tr Medikal Teknik Dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. Medikal Teknik Dergisi’nin bütün yayın hakları İletişim Magazin San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. aygın süreli bir yayın olan Medikal Teknik Dergisi ayda bir yayınlanır.


Medikal TEKNİK

Yıl.27 Sayı.324 Aralık 2013

Editör

Yeni Hastane Projeleri Tüm Hızıyla Sürüyor Türkiye genelindeki hastane projeleri hızla sürüyor. Bu çerçevede 176 il ve ilçede 31 bin yatak kapasiteli devlet hastanelerinin yapımına devam ediliyor. Bu hastanelerin birkaç yıl içinde tamamının hizmete girmesi bekleniyor. Bu durum önümüze acaba hekim açığı olacak mı sorusunu getiriyor. Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu da konuyla ilgili olarak önümüzdeki yıllarda hekim açığı sıkıntısının hafifleyeceğini söyledi. MASSİAD Yeni Başkanını Seçti Marmara Sağlık Sektörü ve İşadamları Derneği’nin 15. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi. Yeni dönemde MASSİAD Başkanlığı’nı Tolga Sözen yürütecek. Konuyla ilgili haberimizi dergimizin sayfalarında bulabilirsiniz. OHSAD Sektör Paydaşlarını Biraraya Getiriyor Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantılarının 5.’si 23-27 Nisan 2014 tarihleri arasında Antalya’da yapılacak. Sağlık sektöründe yaşanan gelişmelerin tartışılacağı Kurultay, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, SGK, Özel Hastaneler, Kamu Hastaneleri, Üniversite Hastaneleri, Sağlık Kuruluşları ve Sigorta Şirketlerini bir araya getirecek. Ameliyatlarda Yeni Dönem Özel Medline Eskişehir Hastanesi Kalp Damar Cerrahi bölümünde görev alan Prof. Dr. Serdar Günaydın, İngiliz bilim adamlarıyla birlikte geliştirdiği cihazla İngiltere’nin en önemli inovasyon ödülüne adaya gösterildi. 2011 yılından itibaren geliştirilen cihaz, ameliyatlarda ortamdan aspire edilen kanı temizleyip, filtre ederek hastaya yeniden verilmesini sağlıyor. Dışarıdan kan ihtiyacına gerek kalmadan ameliyat yapılmasına olanak sağlayan cihaz, Times Bilim Ödülleri kapsamında “İnovasyon ve Teknolojiye Sıradışı katkı” dalında aday gösterildi.


Aktüel

176 İl ve İlçede Yeni Hastaneler Yapılıyor Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, 176 il ve ilçede toplam 31 bin yatak kapasiteli devlet hastanelerinin yapımına devam edildiğini ifade ederek, önümüzdeki 1 yıl ya da en geç 2 yıl içinde yeni hastanelerin hizmete gireceğini dile getirdi. • Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye’nin 20 bin uzman, 10 bin pratisyen hekim açığı olduğunu ifade ederek, “Bu yıldan itibaren 2 bin 500, gelecek yıl 4-5 bin her yıl fazla hekim gelmeye başlayacak. Önümüzdeki 5 yıl sonra hekim açığı sıkıntımız hafiflemiş olacak” dedi. Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, bir dizi temasta bulunmak amacıyla Edirne’ye geldi. 400 yataklı şehir hastanesi inşaatını yerinde inceleyen Bakan Müezzinoğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Müezzinoğlu hekim açığı ile ilgili olarak, “Şu anda 20 bin uzman hekim açığımız var. 10 bin pratisyen hekim açığımız var. Bunların yetişebilmesi için de bu yıl fazla gelmeye başladı. 5 yıl içinde ortalama yılda 4 bin gelse 20 bin açığımızı büyük oranda kapatmış olacak. Bu fazla gelen hekim sayısı da daha rahat hareket etmemizi sağlayacak. Özelikle

2023’te Türkiye’nin sağlık turizmindeki hedefinin, bugünün 4 mislinin yaklaşık 2,5 milyar dolar, sağlık turizminden gelirimiz var. Bunu 20 milyar dolarlara çıkartmayı hedefliyoruz ki 10 yıl önce Türkiye’nin sağlık turizmine ihracatından 1,5 milyar zararı vardı. Bu artık ülkemizde kalıyor, 2,5 milyar dolar da ülke ekonomisine katkı sağlıyor” diye konuştu.

Toplam 31 Bin Yatak Kapasiteli Sağlık Bakanı Müezzinoğlu, 176 il ve ilçede toplam 31 bin yatak kapasiteli devlet hastanelerinin yapımına devam edildiğini ifade ederek, önümüzdeki 1 yıl ya da en geç 2 yıl içinde yeni hastanelerin hizmete gireceğini dile getirdi. Hastanelerin depreme karşı dayanıklı, çevreye duyarlı, tıbbi cihazda ileri teknolojiye sahip olduğunu belirten Müezzinoğlu, “Edirne 400 Yataklı

8 Mart • 2014



Aktüel

Devlet Hastanesini 2014 ya da 2015’in başında teslim etme sözünü aldık, hizmete sunacağız. Hem bunu yakından takip ediyoruz hem de üniversite hastanemizi yeniden restore edeceğiz. Oraya yaklaşık 10 milyonluk Türkiye’de en ileri teknolojili linak cihazını getirdik. 2 ay içinde kurulumu yapılacak. Rektörümüzle görüşerek değerlendirmeler yaptık. İnşallah Edirne’yi özellikle Balkanlar, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya’nın içine aldığı, birkaç yıl içinde sağlık turizmi merkezi yapmayı hedefliyoruz” dedi.

sunuz son 5 yılda tütün ile mücadelede akciğer kanserlerinde yükseliş trendi durdu. Alçalmaya başlamadı ama 5 yıl önceki standarda geldi. Sigara tüketiminde yüzde 31’lerden, yüzde 27’lere inmemizin büyük etkisi var. Kanserin en önemli sebeplerinden sigara ve alkol, obezite başında geliyor. Biz istiyoruz ki sağlık bilincini yükseltelim, hasta olup da iyi olma hayali kurmaktansa, sağlıklıyken sevdiklerimizle birlikte güzel bir yaşam sürmek, herhalde en doğrusu diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.

“Yaşam Süresinin Uzaması Kanser Teşhisini Artırdı”

”Kanserde Tedavi Amaçlı Henüz Kesinleşmiş Bir İlaç Bulunamadı”

Gazetecilerin Türkiye’de kanserde bir artışın söz konusu olup olmadığı sorusunu cevaplayan Bakan Müezzinoğlu, dünya çapında olduğu gibi Türkiye’de de kanser hastalarının ortalama yaşam süresinin uzamasıyla ortaya daha çok çıktığını söyledi. Müezzinoğlu, “Eskiden ortalama yaşam süresi 65’ti, şimdi ise 75, bu 10 yılın getirdiği yükselme trendi var. İkincisi teşhis arttığı için bütün dünyada olduğu gibi biz de de yükseliyor. Üçüncüsü yaşam tarzı değişti; obezite, sigara ve alkol gibi hareketsiz yaşam. O nedenle biz mücadelede sağlıklı beslenme ve hareket diyoruz. Obezite ile mücadeleyi biliyor-

Kansere çare olacak ilaçlar konusunda birkaç yıldan beri ciddi çalışmalar yapıldığını ancak henüz kesinleşmiş bir konunun söz konusu olmadığını dile getirerek, “Bizde de araştırmalar yapanlar var, bana sunumlar yapanlar oluyor ama ‘bu ilaçtır’ noktasına gelinmiş bir durumda değil. Ama önümüzdeki birkaç yıl içinde hakikaten çok daha etkin ve sonuca gidecek tedavi yöntemleri çıkacak. Ülkemizde de bu alt yapının olması bizleri de ayrıca sevindiriyor” ifadelerine yer verdi. Bakan Dr. Müezzinoğlu, dövizin artışıyla ilgili olarak ihtiyaç olan ithal ilaçların desteklemelerini yaptıklarını kaydetti.

10 Mart • 2014



Aktüel

MASSİAD Yeni Başkanı Tolga Sözen İle Yola Devam Edecek sonra saygı duruşu ve İstiklal Marşı okunarak gündeme geçildi. Dernek tüzüğünün 5253 sayılı Dernekler Kanununa ve derneğin ihtiyaçlarına göre uyarlanması görüşmelerine geçildi. Hazırlanan tüzük değişiklikleri madde madde okundu ve oylandı oybirliği ile kabul edildi. Tüzükte yapılan en önemli değişiklik Derneğin Türkiye Geneline açılması oldu. MASSİAD Genel Sekreteri F.A.Tolga Sözen 15. dönem Yönetim Kurulu faaliyet raporunu, Genel Sayman Şahin Engin Taşpınar 15.dönem kesin hesap raporu-bilançoyu, Denetim Kurulu Başkanı İ.Cem Türker Denetim Raporunu okudu, müzakere edildi ve yönetim oybirliğiyle ibra edildi. Dernek Başkanı Kazım Eryaşar 15. dönemine ilişkin yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. İyi dilek ve temennilerde bulundu. Daha sonra Yönetim Kurulu seçim maddesine geçildi. Tüzüğün 22–5 maddesine uygun olarak yapılan seçim sonucunda aşağıdaki üyelerden oluşan liste seçilmiştir.

Yönetim Kurulu

• Marmara Sağlık Sektörü ve İşadamları Derneği (MASSİAD) 15.Olağan Genel Kurulu 15 Şubat 2014 tarihinde Balmumcu Point Otel’de yapıldı. Yönetim Kurulu adına Dernek Genel Sekreteri F.A.Tolga Sözen genel kurula katılan üyelere “hoşgeldiniz” diyerek toplantının açılışını yaptı. Divan Heyetinin Başkanlığına Kürşat Özgün, katip üyeliklere Uğur Mumay ve Turgay Özen seçildikten

F.A. Tolga SÖZEN (Başkan) Ayhan ÖZTÜRK (Başkan Yardımcısı) (Teknik Konular) Barış FIRAT (Başkan Yardımcısı) (İdari Konular) A.Esmeray GÜRBÜZ (Genel Sekreter) Ş. Engin TAŞPINAR (Genel Sayman) Dilaver ALTUN (Yönetim kurulu Üyesi) Celal Sadrettin DAİ (Yönetim Kurulu Üyesi)

12 Mart • 2014



Aktüel

Sağlıklı Gençlerle Sağlıklı Geleceğe “Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurtlarında Kalan Öğrencilere Sağlık Taraması Yapılmasına Dair Protokol” imzaladı. •

Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ile Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç “Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Yurtlarında Kalan Öğrencilere Sağlık Taraması Yapılmasına Dair Protokol” imzaladı. Protokol kapsamında Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı 350 yurtta kalan 300 bini aşkın üniversite öğrencisi gönüllülük esasına dayalı olarak göz, diş ve cilt taramasından geçirilecek. Protokol ile “öğrencilerin sağlığın geliştirilmesi”, “sağlık taramaları”, “sağlık okuryazarlığı” ile “sağlık hizmet talebinin” artırılması hedefleniyor. Çalışmalara pilot olarak seçilen Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Erzurum, Trabzon, Antalya, İzmir, Balıkesir ve Tekirdağ’da başlanacak. Bu illerdeki yurtlarda kalan 18 bin öğrenciye; göz, cilt ve diş hastalıkları konusunda bilgilendirme ile sağlık taraması yapılacak. İşlem sonunda gerek görüldüğünde gençler, ilgili sağlık kuruluşuna yönlendirilecek. Bunun yanın-

da beslenme, fiziksel aktivite ve hijyen konularında da danışmanlık hizmeti verilecek. Pilot uygulamanın ardından sağlık çalışmaları Türkiye geneline yayılacak.

Her şey sağlıklı bir gelecek için Sağlık Bakanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu, iki bakanlık olarak önemli bir protokolle imza attıklarını belirterek, şöyle devam etti: “Nüfusun önemli bir bölümünü oluşturan gençlerin sağlığı, uzun vadede toplumun kalkınmasında büyük önem taşıyor. Türkiye’de her dört kişiden biri 10-24 yaş aralığında yer alıyor. Gençler, genellikle “sağlıklı” kabul edilen grupta olmalarına rağmen, dünyada hastalık yükünün yüzde 15’ini oluşturuyor. Sağlıklı gençlerle sağlıklı bir gelecek inşa etmek için bugün imzaladığımız protokol ile önemli bir adım atmış olduk. Bu kapsamda gençlerimizin sağlığının korunması,

14 Mart • 2014



Aktüel

başarı ile bu günlere getirdik ve inşa ettiğimiz sağlık sistemimiz bugün vatandaşlarımız başta olmak üzere dünyanın takdirini kazanıyor.”

geliştirilmesi ve farkındalığın oluşturulması için yapacağımız çalışmalarla Sağlık Bakanlığı olarak önemli bir sorumluluğu yerine getirilmiş olacağız. ” Koruyucu sağlık hizmetlerinin önemine dikkat çeken Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu, bu konuda toplumsal yapının her aşamasında gerekli bilincin oluşması için Sağlık Bakanlığı’nın yoğun bir çaba sarf ettiğini söyledi. Bakan Dr. Müezzinoğlu, “Geçlerimiz, geleceğimizin teminatı, yarınlarımızın mimarlarıdır. Bu noktada onları çok önemsiyor ve sağlıklı olmalarını istiyoruz. İmzaladığımız protokol de bunun gereğidir” ifadelerini kullandı.

Erken teşhisin öneminin farkındayız Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ise Kredi ve Yurtlar Kurumu’na (KYK) bağlı yurtlarda 300 binden fazla genci misafir ettiklerini belirterek, hayata geçirilen proje ile gençlerin daha sağlıklı bir geleceğe adım atacaklarını vurguladı. Sağlık taramasının gönüllük esasına dayalı olarak yapılacağını hatırlatan Bakan Kılıç, “İmzaladığımız protokol de, geleceğimiz olarak gördüğümüz gençlerimize yönelik önemli bir adımdır. Sağlık söz konusu olduğu zaman, erken teşhisin ne kadar önemli olduğunun hepimiz farkındayız” ifadelerini kullandı. Proje ile gençlere ulaşmayı hedeflediklerinin belirten Bakan Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı: “Bu projede başından itibaren bizlere destek olan Sağlık Bakanı Sayın Dr. Mehmet Müezzinoğlu başta olmak üzere bütün bakanlık personeline, hekim ve uzmanlara bir kez daha teşekkür ediyorum.”

Engelleri kaldırdık Vatandaşların sağlık hizmetlerine ulaşması sürecinde engellerin ortadan kaldırılması için son 11 yılda önemli bir strateji geliştirdiklerini vurgulayan Sağlık Bakanı Dr. Müezzinoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Sağlık Bakanlığı olarak vatandaşlarımızı sağlık hizmetine ulaşması konusunda bir engel kalmaması için samimi bir duyarlılığımız var. Bunu da geçtiğimiz 11 yılda

16 Mart • 2014



Aktüel

İki hipertansiyon tanısından biri “yalancı” olabilir

siyon” hastaları da bulunuyor. Günlük yaşamda vücudun gereksinimlerine uyumlu olarak düşen ve yükselen kan basıncı değişikliklerinin yeterli süre izlenmemesinin yanlış teşhise neden olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, bu nedenle birçok kişinin gereksiz yere tedavi almasına neden olduğuna değindi. Prof. Dr. Koylan ‘’Hekim muayenehanesinde ya da dışarıda yapılan tek bir ölçüme güvenerek hipertansiyon tanısı konulması mümkün değildir’’dedi.

Genetik ve çevresel faktörlerin de etkisiyle gelişen ve vücutta çeşitli organ hasarlarına yol açan kalıcı kan basıncı yükselmesi anlamına gelen hipertansiyon, dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık sorunu olarak dikkat çekiyor. Türkiye Hipertansiyon Prevalans Çalışması 18 yaş üstündeki erişkinlerde her üç kişiden birinin hipertansiyon hastası olduğunu gösteriyor. Ancak bunun yanı sıra hipertansiyon hastalığı tanısı alıp, tedavi görmeye başladığı halde aslında hipertansif olmayan “yalancı hipertan-

18 Mart • 2014


Aktüel

Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan,

Her iki hipertansiyon tanısından biri yanlış

olan ve uygun tedavi almayan kişilerde damarlarda olan hasar sonucunda inme, beyin kanaması veya kalp krizi olabilir” şeklinde konuştu.

Yalancı hipentansiyon sorunu ile karşı karşıya kalan kişilerin sayısının az olmadğını belirten Prof. Dr. Koylan 35-40 yaş arasında hipertansiyon hastası olduğu sanılan kadınların sadece yüzde 15’nin, erkeklerin ise sadece yüzde 30’unun gerçekten hipertansiyon hastası olduğunu anlattı. Dr. Koylan, 55-64 yaş grubunda hastaların ancak yüzde 50’sine doğru tanı konulabildiğini ifade etti. Hipertansiyon hastalığı ile dolaşan her iki kişiden birinin aslında tansiyon hastası olmadığını söyleyen Dr. Koylan, ‘’Yanlış bir tanı ile yalancı hipertansiyon hastaları oluşturuluyor’’ dedi.

Kan basıncı nasıl doğru ölçülür?

Ambulatuar kan basıncı ölçüm yönteminin, maliyetli olması nedeniyle her hastada uygulanamadığını, maliyet-yarar ilişkisine bakıldığında ev ölçümlerinin daha ucuza geldiği ve kurallarına uygun olarak yapıldığında doğru sonuç verdiğini söyleyen Prof. Dr. Koylan, kan basıncı ölçüm cihazı seçerken uluslararası sertifika aranması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Nevrez Koylan, doğru bir ölçüm için gerekli şartları şöyle sıraladı; - Ölçüm, özel bir neden yoksa haftada iki veya üç defa sabah yataktan kalktıktan yarım saat sonra yapılmalı ve ölçümden önce 10 dakika mutlaka dinlenmeli, - Kişi sessiz ve ılık bir ortamda bulunmalı, - Ölçüm sırasında kişi sırtı arkaya dayanmış, ayakları yere basıyor ve ön kol çukuru kalp hizasında destekleniyor konumda olmalı, - Kişi ölçümden en az yarım saat önce nikotin, kafein veya yemek faktörlerinden uzaklaşılmalı, - Ölçümden önce tuvalet ihtiyacı giderilmeli, - Egzersiz yapılıyorsa, ölçümden yarım saat önce bitirilmeli, - Kişi ölçüm sırasında stres altında olmamalı, - Hasta, hipertansiyon tedavisi görüyorsa ilacını kullanmadan yarım saat önce ölçüm yapmalı, - Ölçüm sırasında konuşulmamalı, - Üst koldan ölçüm yapan, hastanın kol kalınlığına göre ayarlanmış ve kalibrasyonu iyi bir cihaz seçilmeli.

Doğru tanı hastalığın seyrini belirliyor

Yalancı hipertansiyon tablosunun ortaya çıkış nedeninin hipertansiyon tanısında acele edilmesi ve gerekli yöntemlerden yararlanılmaması olduğunu anlatan Prof. Dr. Koylan, doğru teşhis için toplam üç muayene yapılması gerektiğini belirterek “Muayenelerin sonucunca hastanın tüm ölçümleri normal sınır içindeyse tanı konulamaz’’ dedi. Yapılan tetkikler sonucunda elde edilen veriler soru işareti oluşturuyorsa dördüncü ve beşinci muayenelerin yapılabileceğini ifade eden Prof. Dr. Koylan, diyabet ve kronik böbrek yetersizliği gibi durumlarda hipertansiyon teşhisinin daha kolay konulabileceğini söyledi. “Hipertansiyonun etkisi vurunca kesen bir balta değil, zamanla etki eden bir zımpara gibidir’’ diyen Prof. Dr. Koylan, “Kan basıncısının yükselmesiyle kimse beyin kanaması veya kalp krizi geçirmez. Uzun süre hipertansiyon hastası

19 Mart • 2014


Aktüel

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu:

“Ülkemizi Bölgenin

Sağlık Merkezi Yapacağız” Sağlık Bakanın Müezzinoğlu, “Sağlık hizmetleri sunumunda vatandaşın önündeki herhangi bir engeli tanımıyoruz” diye konuştu. •

Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Türkiye’yi bölgenin sağlık merkezi yapacaklarını söyledi. Kocaeli’de Sağlık Hizmetleri Değerlendirme Toplantısı’na, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ile birlikte Kocaeli Valisi Ercan Topaca, Kocaeli Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu ve çok sayıda davetli katıldı.

Türkiye’ye Sağlık Hizmeti Almaya Geliyorlar

“Dünya çapında hekimlere sahibiz. Bu standartta, kalitede, tecrübede bizim doktorlarımız olmasaydı, biz yüzde 39’lardan almış old-

20 Mart • 2014



Aktüel harcıyorlardı. Bugüne geldiğimizde 500 bin yurt dışından insan Türkiye’den sağlık hizmeti almaya geliyor. Bu gelen insanlar Türkiye’nin bütçesine 2.5 milyar dolarlık bir katkı sağlıyor. Önemli olan insan standardımızın ve kalitemizin bilincinde olmaktır. Kendi insanımızdan azami istifadeyi elde edebilmektir. Kendi insanımızın hayallerini kendi ülkesinde kurabileceği imkanları onlara sağlayabilmektir. Sağlık hizmetleri sunumunda vatandaşın önündeki herhangi bir engeli tanımıyoruz. Var olanların da büyük çoğunluğunu kaldırdık. Bundan sonraki süreçte de ne kadar engel varsa kaldıracağız” ifadelerini kullandı.

2013 Yılı Bütçesi 1 Milyar 750 Milyon TL

“2002 yılında sağlık yatırımlarına ayrılan bütçe 190 milyon TL. 2013 yılında sağlık yatırımlarına ayrılan bütçe 1 Milyar 750 Milyon TL” ifadelerini kullanan Müezzinoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “2023 ile ilgili hayallerimize artık hayal satıyorlar demiyorlar. “Bunlar bu hayallerin gerçekleştirirse bizim durumumuz kötü olur. Bu hayaller gerçekleşmemeli” diyerek senaryolar yapıyorlar. 2008’de iki kişiden birinin oyunu almış, tek başına iktidar olmuş bir partiye kapatma davası açıldı. Eğer AK Parti kapatılmış olsaydı, kaybeden AK Parti mi olacaktı, yoksa kaybeden millet mi olacaktı? Kaybeden millet olacaktı. Bu partiyi millete güvenerek kurduk. Bu milletin hak ve hukukunu zedeleyenler, derhal bedelini ödemeli. Bizim bu milletin hak ve hukukuna leke getirecek hiçbir fırsatçıya asla müsaade etmeyiz. Milletimiz sandıkta ne derse başımızın üstünde yeri vardır”.

uğumuz, sağlıkla ilgili vatandaş hak ve memnuniyetini yüzde 75’lere taşıyamazdık” diyen Müezzinoğlu,” Sağlık çalışanlarımızla ülkemizi bölgenin sağlık merkezi yapacağız. 2002 yılında ülkemizde 100 binin üzerinde vatandaşımız, Almanya’ya Fransa’ya Amerika’ya kendi imkanlarıyla tedavi olmaya gidiyordu. Milyarlarca dolarımızı yurt dışında kendi sağlıkları için

22 Mart • 2014



Aktüel

OHSAD, Sektör Paydaşlarını 5. Kez Bir Araya Getiriyor Kurultay, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, SGK, Özel Hastaneler, Kamu Hastaneleri, Üniversite Hastaneleri, Sağlık Kuruluşları ve Sigorta Şirketlerini bir araya getirecek. •

cak Kurultay’ın panel konuları şöyle: Sağlık Sektöründe Finansal Sürdürülebilirlik; TİG ve Ödeme Sistemlerinin Organizasyonu; Global Hastane Satış, Birleşme ve Organizasyon Modelleri; Özel Sağlık Sektöründe Güncel Konular; Tamamlayıcı Sağlık Sigortaları; Kamu Hastane Birlikleri ve Türkiye Sağlık Hizmet Sektörü; Sağlık Bakanlığı Mevzuat ve Uygulamaları; SGK Mevzuat ve Uygulamaları; Sağlıkta Yetişmiş İnsan Gücü; Sağlık Hizmetinde Yeni Açılımlar, Klinik Oteller; Turist Sağlığı ve Sağlık Turizmi. OHSAD Kurultayı’nın katılımcı profili ise şöyle: T.C. Sağlık Bakanlığı; T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; T.C. Maliye Bakanlığı; SGK; Kamu Hastaneleri Kurumu; İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu; OHSAD Üyeleri; Kamu Hastaneleri; Üniversite Hastaneleri; Özel Hastaneler; Özel Sağlık Kuruluşları; Sigorta Şirketleri; Medikal Ürün ve Cihaz Şirketler; Kamu ve Özel Sağlık Kurumları, Finans, Satın Alma, Stok, Bilgi İşlem Sorumluları. Ajansfa tarafından organizasyonu gerçekleştirilen OHSAD Kurultayı ile ilgili yenilikleri ve gelişmeleri www.ohsadkurultayi.org adresinden takip edebilirsiniz.

Sağlıkta Ortak Çözüm Toplantılarının 5.’si 23-27 Nisan 2014 tarihleri arasında Antalya’da yapılacak. Sağlık sektöründe yaşanan gelişmelerin tartışılacağı Kurultay, Sağlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, SGK, Özel Hastaneler, Kamu Hastaneleri, Üniversite Hastaneleri, Sağlık Kuruluşları ve Sigorta Şirketlerini bir araya getirecek. Tüm sağlık yöneticilerini davet edildiği Kurultay, T.C. Sağlık Bakanlığı, T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve T.C. İstanbul Üniversitesi’nin işbirliği ile Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) tarafından düzenleniyor. Sağlık sektöründeki değişim ve yenilikleri değerlendirerek sektörün sorunlarını, tüm paydaşlarının ortak çözüm alternatifleri ile masaya yatırmanın amaçlandığı OHSAD Kurultayı’nda “Sağlıkta kalite için el ele” sloganı ile yola çıkıyor.

5 Gün Sürecek

Beş gün boyunca çeşitli paneller, toplantılar, workshoplar ve iş görüşmelerine sahne ola-

24 Şubat • 2014



Aktüel

Minik Kalplerin Sağlığı ve Mutlu Yarınları İçin Elele Türk Pediatrik Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Derneği liderliğinde ve global biyofarma şirketi AbbVie’nin katkılarıyla “Minik Kalbim Hastalanmasın” konulu önemli bir toplantı düzenlendi. •

çocukluk yıllarında ya da yetişkinlikte bile teşhis edilebilmektedir.

Doğuştan kalp hastalığı ve sonuçları hakkında farkındalık oluşturmak, toplumsal bilinci artırmak ve minik kalplerin sağlığına kavuşmasına destek olmak amacıyla ‘’7-14 Şubat Dünya Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Haftası’’ kapsamında Türk Pediatrik Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Derneği liderliğinde ve global biyofarma şirketi AbbVie’nin katkılarıyla “Minik Kalbim Hastalanmasın” konulu önemli bir toplantı düzenlendi. Kalbin yapısında doğuştan var olan ve bir çeşit anormallik olarak nitelendirilen doğuştan kalp hastalıklarının bazıları gebelikte teşhis edilebilmektedir. Bunun yanısıra bu hastalıkların çoğunluğuna tanı, doğumda ya da doğumdan hemen sonra konulmaktadır. Doğuştan kalp hastalıklarının daha az ciddi olanları ise

Ülkemizde her yıl yaklaşık 12 bin bebek doğuştan kalp hastalığı ile dünyaya geliyor

Doğuştan kalp hastalığı görülme sıklığının yaklaşık %1 olduğu ülkemizde bu hastalık ile dünyaya gelen bebekler enfeksiyon kapma ve kalp sorunu yaşama riskleri ile karşılaşabilmekte; kalp sorunu yaşama riski nedeni ile bu bebeklerin birçoğunun ameliyat olması gerekebilmektedir. Doğumsal kalp hastası olan bir bebeğin düzenli kontrole ve sonrasında koruyucu önlemlerin alınmasına yönelik desteğe ihtiyacı bulunmaktadır. Doğuştan kalp hastalığına yönelik koruyucu önlemlerin alınmasında hekimlere

26 Mar • 2014



Aktüel ve ailelere önemli sorumluluklar düşüyor. Tüm bu gerçeklerden yola çıkan Türk Pediatrik Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Derneği, AbbVie Türkiye’nin katkılarıyla “7-14 Şubat Dünya Doğumsal Kalp Hastalıkları Farkındalık Haftası’nda’’ İstanbul Point Barbaros Otel’de bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıya dernek temsilcilerinin yanı sıra deneyimlerini aktarmak üzere hastalar ve hasta yakınları da katıldı. Doğuştan kalp hastalığına dikkat çekmek, konu hakkında toplumsal bilinç düzeyini yükseltip farkındalık oluşturmak amacıyla düzenlenen toplantıda Türk Pediatrik Kardiyoloji ve Kalp Cerrahisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Nazmi Narin doğuştan kalp hastalığı ve nedenleri, belirtileri, sonuçları ve erken teşhis için doğum öncesi ve sonrası kontroller ile genel pediatrik kardiyoloji konularında bilgiler aktardı. Prof. Dr. Narin “En yaygın görülen doğumsal kalp hastalığı, kanın kalbin içinden geçişini etkileyen akış kusurlarıdır ve kalbin yapısında doğuştan var olan bir anormalliktir. Halk arasındaki yaygın adı ile kalpteki deliklerdir. Doğuştan kalp hastalığı olan bazı bebekler daha hızlı nefes alır, yemek yerken ya da uyurken terlerler. Doktor muayenesi sırasında kalplerinde üfürüm denilen sesler duyulur. Bu bebeklerde beslenme sorunları olabilir ve kalp hastalığı olmayan bir bebek kadar hızlı kilo alamayabilirler. Doğuştan kalp hastalığının diğer sonuçlarını kalp yetmezliği, pulmoner hipertansiyon, büyüme ve gelişme geriliği, enfeksiyonlar ile aile ve çocuklar üzerinde yaşam kalitesinde bozulması olarak sıralayabiliriz” şeklinde konuştu.

28 Mart • 2014



Aktüel

Dijital Hastane •

mi oluştursa bile bina kurulum aşamasında düşünülmesi gereken altyapı yeterliliğinin sağlanması dijital hastaneye geçişin ilk adımını oluşturmaktadır. Sürekli olarak değişim ve yeniliklere açık sağlık hizmetleri üretilen alanların hizmet türlerinin ve entegrasyonunun sağlanabilmesi için ileriye dönük yeterliliğe sahip olması gerekir. Sağlık alanında hızlılık, güvenilirlik, tasarruf devrimi özelliği taşıyan dijital hastane uygulamalarında çalışan personelin sistemin yararlılığına gönülden inanması ve bağlığı için zihniyet devrimine ihtiyaç vardır. Hastaneciliğin geldiği noktada kaçınılmaz son olarak tarif edebileceğimiz dijital hastane, dağınıklık ve manuel çalışmaların getirdiği yorgunluğu ve uzmanlık alanlarındaki sorumluluk karışıklığına da çözüm getirecek bir perspektif sunmaktadır..

Dijital hastane günümüzde sıkça kullanılan kavramlar arasında yerini almıştır. Bilişim teknolojilerinin sağlık alanında kullanımının yanı sıra apartmandan bozma binalarda veya merdiven altı yerlerde hizmet sunmaya çalışan sağlık kuruluşlarının yerini modern mimariye uygun olarak inşa edilen binalarda hizmet sunan sağlık kuruluşlarının alması ile aynı anda devreye giren dijital hastanecilik uygulamaları gizemini korumayı sürdürmektedir. Dijital hastaneler; hastane bilgi yönetim sistemi, dijital tıbbi kayıtlar, PACS, sayısal tıbbi arşiv, barkot, RFID teknolojileri, ilaç ve malzeme takibi, mobilite ve tablet bilgisayarlar, medikal teknolojiler, bina, enerji, aydınlatma teknolojileri ve bilgi sistemleri, haberleşme sistemleri, veri, ses, görüntü ve multimedya teknolojileri, tele tıp ve tele eğitim, sanal otopsi, sanal ameliyat, sanallaşma, yönetim hizmetleri, danışmanlık, yönlendirme, bahçe, otopark ve her çeşit entegre hizmetler vb yönetim unsurlarının yer aldığı tam entegre hastanelerdir (1) İleri teknolojilerin konseptler bütünü içinde kullanılması anlamında kullanılan dijital hastane; hastane hizmetlerinde kağıt kullanımını ortadan kaldırmakta ve tüm hastane hizmetlerinin bilgisayar ortamında yürütülmesini sağlamaktadır. Yatırım maliyetleri arasında önemli bir kale-

Dijital Hastanenin Unsurları

Hastane binasının akıllı bina özelliği taşıması ile birlikte ilave teknolojik yeniliklerin montajında kolaylık sağlayan teknik altyapı yeterliliği özelliğine de sahip olması gerekir. Ayrıca, hastane personelleri arasındaki ilişkilerin ve rollerin yeni bilgisayar teknolojilerine göre düzenlenmeleri gerekli görülmektedir. Dijital hastane sisteminin temel bileşenleri;

30 Mart • 2014



Aktüel A) Akıllı kart B) Hastane otomasyon programı C) PACS sistemi D) İlaç yönetim sistemi E) Işıklandırma sistemi F) Cihazların teknolojik özellikleri G) Dijital hastane düzenleme kurulu H) İnternet ve kamera sistemi İ) Malzeme yönetim sistemi J) Taşınabilir tıbbi asistan K) Genel görüntüleme sistemi L) Robotik cerrahi sistemi Dijital hastane dijital kartla çalışmaya başlamakta, hastaneden içeri giren hasta, tüm departmlarda bu kartla tanınır. Dijital hasta kartlarının önemli görevi vardır ve tüm departmanlarda bu kartla işlem yapılmaktadır. Sihirli kalemle doktorun yazmış olduğu tüm raporlar hastanenin otomasyon programına aktarılmaktadır. Pacs sistemi ile görüntülere tüm bilgisayarlardan ulaşmak hızlı ve kolay olmaktadır. Bu sayede raporlama için kağıt ve film israfı da ortadan kalkmaktadır. Hasta bazlı ilaç stoku,

vasıtası ile ameliyat görüntüleri talep edilmesi halinde internet aracılığı ile her yerden izlenme imkanı vardır. İleride hastanın şikayeti durumunda bu kayıtlara bakılarak hatanın kaynağının bulunabilmesi imkanı olduğu gibi bu görüntüler eğitim amaçlı da kullanılabilmektedir. Dokunmatik ekranlı monitörlerden hasta yatağından internete bağlanabilmekte, televizyon izleyip müzik dinleyebilmektedir. Sistem dahilindeki tüm hastalara dijital bileklik takılmakta, bileklik içindeki şifre tablet PC ye okutularak hastaya ait bilgiler girilmektedir. Bu sistemde doktor ve hemşireler her serviste bulunacak olan taşınabilir tıbbi asistan adı verilen tablet PC leri kullanarak hastanın teşhis ve tedavisini bu bilgisayarlara kaydedecek ve bilgiler merkezi bilgisayar sistemine aktarılmaktadır. Böylece hastanın günlük izlenen verilerinin yanı sıra röntgen, ultrason, BT, MR gibi gibi tüm görüntüleme bilgileri bilgisayar ortamında izlenebilmektedir.

Sistemin Yararları

Dijital kartlar sayesinde hasta ve tedavi karışıklığı önlenerek üst düzey hasta güvenlik sistemi hastanın hastaneye girişinden itibaren devreye girmiş olur. Dijital hastanelerde çekilen örneğin bir EKG ye dünyanın her yerinden hasta veya hekimin ulaşması mümkündür. Vaka inceleme ve eğitim toplantı odasında vaka inceleme esnasında yurtdışında diğer bir hastanedeki doktorların görüşü alınabilmektedir. Dijital hastane kapsamında yer alan evde bakım odasında kronik bir hastanın günlük ölçümlerini çekilip ilgili hekime internet ortamından gönderilebilmekte bu mobil cihazlar sayesinde uzaklıktan kaynaklı problemler ortadan kalkmaktadır. Hastane içindeki tüm bilgi sistemleri tam entegre olduğu için güvenilir veri akışı sağlanmaktadır. Gereksiz işgücü kullanımı olmayacağı için daha az zaman ve enerji harcanarak hastane ve hasta verilerine ve bilgilerine her yerden, erişim sağlanabilmektedir. Kağıtsız ve filmsiz olarak çalışan sistem, sağlık görevlilerinin iş süreçlerini etkilileştirmektedir. E-sağlık ve e-devlet ile de tam entegre hastaneler kırtasiyeciliği ortadan kaldırmakta, verilere hızlı ve otomatik ulaşım ise işgücü maliyetlerini azaltmaktadır. Tam dijital hastane haline gelmek bir maliyet gerektirse bile sanılan kadar masraflı olmadığı gibi doğru cihazların seçilmesi hastanelere ilave tasarruf imkanları sunmaktadır. Hasta bilgilerine her yerden hızlı ulaşım, veri güvenliği, tüm hizmetlerin bilgisayar ortamında yürütülmesi, minimum hata, düşük maliyet, hasta ve çalışan memnuniyeti, teşhis ve tedavi de başarı gibi birçok başarı sağlamaktadır.(2)

karekod sisteminin düzgün işlemesi ve miadının bitmesi nedeniyle imha edilmeden kaynaklı ilaç israfı ve maliyetini ortadan kaldıran ilaç yönetim sistemi dijital hastanenin özelliklerindendir. İlaç yönetim sisteminde kartın okutulması ile hastaya uygulanacak ilacın çekmecesi açılmakta olduğu için yanlış ilaç kullanımı riski ortadan kalkmaktadır. Hastanın ruh haline göre ışıklandırma sisteminde değişiklik yapılabilmesi ile hastanın iyileşmesine katkı sunulmaktadır. En son teknoloji ile kurulu yoğun bakım cihazlarında ısı ve nem takibi kayıtları dahi tutularak incelemeye imkan sunulmaktadır. Kameralar

Yararlanılan Kaynaklar 1. Sağlıkta yeni hedef: Dijital Hastaneler, Yrd.Doç. Bilal AK 2. 29 Ocak 2010, cumhuriyet.com.tr Mustafa Çiçek Sağlık İdarecisi

32 Mart • 2014



Aktüel

Ağız ve Diş Sağlığımızı Önemsemiyoruz Ülkemizde, düzenli olarak diş macunu kullanan tüketici sayısı 6-7 milyon civarında. Ağız Diş Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Namık Kemal Ayhan’a göre, ağız ve diş bakımının yedi gün süreyle aksatılması başta çene kemiği üzerinde olmak üzere genel sağlığımız üzerinde geri dönüşü çok zor olan sağlık sorunlarının başlaması için yeterli bir süre. •

iken bu rakam Amerika’da 410, Batı Avrupa ülkelerinde ise 290 gr civarında. Diş fırçası tüketiminde de durum farklı değil. Ülkemizde ortalama olarak, kişi başı yıllık diş fırçası tüketimi yalnızca bir adet. Tüm bu veriler DENTADENT Ağız ve

Uluslararası çapta yapılan araştırmaların sonuçlarına göre, ağız ve diş sağlı için yapılan temel harcamalarda Türkiye sınıfta kalıyor. Ülkemizde bir kişinin yıllık diş macunu tüketimi ortalama 120 gr civarlarında (bir tüp diş macunu)

34 Mart • 2014


Aktüel

oluştuğunun belirtisidir. Sonraki olası aşamalar, dişlerin etrafındaki kemik dokusunun ve çene kemiğinin ciddi tahrip olmasına mukabil, dişler sallanmaya, ardından dökülmeye başlayacaktır’’ diyerek sözlerini sürdüren Dr. Ayhan ‘‘diş etlerindeki iltihap oluşumu kan dolaşımı yoluyla kalp, böbrek ve eklemlere de sirayet ederek, vücudun genelinde ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir’’

Diş Sağlığı Merkezi Kurucu Hekimi Ağız Diş Çene Cerrahisi Uzmanı Dr. Namık Kemal Ayhan’a göre oldukça ürkütücü. ‘’Düzenli diş macunu kullanan tüketici sayısının 6-7 milyon kadar olduğu düşünüldüğünde ağız ve diş sağlığı açısından kritik bir noktadayız’’ diyen Dr. Ayhan, ‘’bakımı, temizliği bir hafta süreyle aksatılan ağız ve dişlerde sağlık sorunlarının başlaması için zemin hazırlanmış oluyor.

Dişin İmdat Çığlığı

‘‘Günde 6-10 dakikanızı ağız ve diş sağlığına ayırın’’

Söz konusu olası sağlık sorunlarının ilk belirtisi; ekseri diş fırçalama esnasında görülen ‘’dişin imdat çığlığı’’ olarak nitelendirebileceğimiz diş eti kanmalarıdır. Bu noktada mümkün olunan en kısa süre zarfında bir uzmana görünmek gerekiyor. Diş hekimine gidilmediğini, ihmalkar davranıldığını var sayarsak sorun büyüyerek devam edecek, diş eti kanamalarını diş eti şişlikleri izliyor olacaktır. Söz konusu şişlikler içeride iltihap

Sağlıklı ağız ve dişlere sahip olmak için yapılması gerekenlerin hiçte zor olmadığını belirten Dr. Ayhan ‘’Ağız ve diş sağlığınız için günde 6-10 dakikanızı ayırmayı ihmal etmeyin. Mümkünse, her yemekten sonra dişlerinizi çok sert olmayan bir diş fırçası ile fırçalayın. Ağız ve diş bakımınızı yaparken diş ipi ve ağız çalkalama sularını kullanın’’ tavsiyesinde bulunuyor. Dr. Ayhan ayrıca, protez kullananlar için ağız duşu yapmalarını da önemle tavsiye ediyor.

35 Mart • 2014


Aktüel

Alvimedica, İlk Türk Takımı Olarak Volvo Ocean Race’e Katılıyor jileri kullanan bir şirket. Genç ve çevik bir şirket olarak hedeflerimizi hep en yüksekte tutuyor, zorluklardan yılmıyor vebunu güçlü bir takım oyunu ile başarıyoruz. Tam da Volvo Ocean Race’in ruhunda olduğu gibi! ” dedi. Bozkurt, Team Alvimedica’nın Volvo Ocean Race tarihinde yarışacak en genç takım olacağına dikkat çekerek “Türkiye’de gençlerimizin Team Alvimedica’yı örnek almasını arzu ediyoruz. Ülkemizde ne yazık ki yelken sporu ile ilgilenen gençler ya okulu bırakıyor, ya da okumak için bu spordan vazgeçiyor. Oysa yelken, yaşamın içerisinde yer alan bir spor. Umarım Türkiye’den bir yarışçıyı da gelecek sezonlarda Volvo Ocean Race’de mücadele ederken göreceğiz” dedi. Team Alvimedica’nın, Volvo Ocean Race yönetimine katıldığı 2008 yılından bu yana hayalini kurduğu takım olduğunu söyleyen Volvo Ocean Race CEO’su Knut Frostad “Team Alvimedica gördüğüm en heyecan verici takımlardan biri. Genç bir şirket olan Alvimedica, genç yarışçıları destekleyerek bu projeye giriyor” dedi. Volvo Ocean Race’in fiziksel olarak dünyadaki en zorlu ve dolayısıyla kalbi de zorlayan bir yarış olduğunu sözlerine ekleyen Frostad “Kalp sağlığına yönelik cihazlar sunan Alvimedica’nın Volvo Ocean Race’de yer almasının sağlık alanında da ilgi çekeceğini söyleyebilirim” dedi. Üç yılda bir düzenlenen Volvo Ocean Race, Formula 1 ve Dünya Kupası’ndan sonra en çok takip edilen spor etkinliklerinden biri olarak biliniyor. Yelken tutkunlarının yanı sıra sporseverlerin de nefeslerini tutarak takip ettiği yarış, bu yıl 4 Ekim tarihinde başlayıp 27 Haziran 2015’te sona erecek. İspanya’nın Alicante limanında görkemli bir törenle başlayarak İsveç’in Göteborg limanında sona erecek olan yarış süresince takımlar, 40.000 deniz mili boyunca 20 metre büyüklüğündeki dalgalar, eksi 40 derecelere varan soğuk hava, buzullar, kuvvetli yağış ve rüzgarın yanı sıra, aşırı sıcak gibi zor şartlar altında mücadele verecek. Takımlar, 9 ay süresince dört okyanusu ve beş kıtayı geçerek 10 farklı limanı ziyaret edecek. Volvo Ocean Race yarışçılarının uğrayacağı limanlar arasında İspanya (Alicante), Güney Afrika (Cape Town), Birleşik Arap Emirlikleri (Abu Dabi), Çin (Sanya), Yeni Zelanda (Auckland), Brezilya (Itajai), Amerika (Newport), Portekiz (Lizbon), Fransa (Lorient) ve İsveç (Göteborg) bulunuyor. Volvo Ocean Race bu yıl ilk kez Hollanda’nın Lahey şehrinde de pit-stop yapacak.

Alvimedica, dünyanın en prestijli, en heyecan verici ve en çok izlenen spor etkinliklerinden Volvo Ocean Race’teki sponsorluğunu 30 Ocak tarihinde İstanbul’da düzenlenen toplantıyla duyurdu. Toplantıya Alvimedica CEO’su Dr. Cem Bozkurt ve Volvo Ocean Race CEO’su Knut Frostad’ın yanı sıra, Alvimedica Takımı’ndan Mark Towill ve Charlie Enright ile Takım Yöneticisi Bill Erkelens de katıldı. Volvo Ocean Race’te yer alan ilk Türk markası olmaktan büyük mutluluk ve gurur duyduklarını dile getiren Alvimedica CEO’su Dr. Cem Bozkurt, “Alvimedica olarak bundan 2 yıl önce yelkeni kendimize hedef spor olarak seçtik. Şirket çalışanlarımızla kurduğumuz yelken takımımız destek sınıfında başladığı yarışlarda gözle görülür başarılar elde etti. Şimdi amacımız gönül verdiğimiz bu spor dalının en yüksek liginde profesyonellerle yarışmak ve 1,5 milyar kişinin takip ettiği bu zorlu yarış ile Alvimedica’yı dünya çapında daha geniş kitlelere tanıtmak. Yarış teknemizde Türk bayrağını dalgalandırmaktan ayrıca gurur duyacağız” dedi. Alvimedica’nın girişimsel kardiyoloji alanında dünya çapında elde ettiği başarıyı yelken alanına da taşımak istediklerini belirten Bozkurt “Geçtiğimiz yılın sonunda İtalya’da bir satın alma gerçekleştirerek alanımızda Avrupa’nın en büyüğü olduk. Yakın zamanda Singapur ofisimizi açtık, bir sonraki hedefimiz ise Kuzey Amerika pazarına girmek. Volvo Ocean Race hem iş hedeflerimizdeki tutkumuz, hem de şirket karakterimiz ile örtüşen bir platform. Alvimedica, Volvo Ocean Race gibi alanında en yüksek teknolo-

36 Mart • 2014



Aktüel

Yeni Geliştirilen Cihazla Birçok Ameliyatta Dışarıdan Kan İhtiyacına Son Prof. Dr. Serdar Günaydın, İngiliz bilim adamlarıyla birlikte geliştirdiği cihazla İngiltere’nin en önemli inovasyon ödülüne adaya gösterildi. • Özel Medline Eskişehir Hastanesi Kalp Dam-

sağlıktaki birçok alan içinde kalp damar cerrahisini seçtiğinizi öğrenebilir miyiz? Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra Gazi Üniversitesinde uzmanlığımı tamamladım. Daha sonra Japon Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile Tokyo Tıp Fakültesinin özel enstitüsü Tokyo Kalp Merkezi’nde ihtisas yaptım ve Tokyo Medical College’de Bilim Doktorluğu’nu kazandım. Ankara Numune ve Kırıkkale Numune Hastaneleri’nden Doçentlik ve Kırıkkale Üniversitesi’nden ise Profesörlük unvanını aldım. Kırıkkale Üniversitesi’nde Dekan Yardımcılığı ve Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevlerini de üstlendim. Şimdi ise Özel Medline Eskişehir Hastanesi’nde hastalarımızı tedavi edebilmek için görev almaktayım.

ar Cerrahi bölümünde görev alan Prof. Dr. Serdar Günaydın, İngiliz bilim adamlarıyla birlikte geliştirdiği cihazla İngiltere’nin en önemli inovasyon ödülüne adaya gösterildi. 2011 yılından itibaren geliştirilen cihaz, ameliyatlarda ortamdan aspire edilen kanı temizleyip, filtre ederek hastaya yeniden verilmesini sağlıyor. Dışarıdan kan ihtiyacına gerek kalmadan ameliyat yapılmasına olanak sağlayan cihaz, Times Bilim Ödülleri kapsamında “İnovasyon ve Teknolojiye Sıradışı katkı” dalında aday gösterildi. Konuyla ilgili Prof. Dr. Serdar Günaydın sorularımızı yanıtladı. ---Öncelikle çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Biraz sizi tanıyarak başlayalım. Ardından neden

38 Mart • 2014



Aktüel biliyor. Normalde büyük cerrahi girişimlerden sonra kanama nedeniyle 2-3 litre civarında bir atık kan birikiyor ve kullanılmadan atılıyor. Cihaz, 2 Litre atık kandan bir ünite çıkarabiliyor. Dolayısıyla pek çok ameliyat için dışarıdan yabancı kan verilmesine gerek kalmıyor.

İngiliz bilim adamlarıyla birlikte yeni bir cihaz geliştirdiğinizi öğrendik. Öncelikle böyle bir cihaz geliştirme fikri nasıl ortaya çıktı? 2 yıl kadar önce misafir öğretim üyesi olarak çalıştığım Strathclyde Üniversitesiİngiltere’de araştırmalarımıza başlamıştık. Daha sonra ilk uygulamaları İngiltere ve Türkiye’de ben yaptım. 2013 ortalarında bütün onayları alınarak geliştirdiğimiz cihaz piyasaya sürüldü. Yıl içinde Avrupa’da yapılan ürün geliştirmeye yönelik tüm çalışmaları takip eden Times Higher Education Awards tarafından aday gösterildik ve Times Bilim Ödülleri kapsamında İnovasyon ve Teknolojiye Sıra Dışı Katkı dalında birincilik ödülünü kazandık.

Cihazın kullanımı sadece kalp damar cerrahisi ile sınırlı mı? Farklı branşlarda kullanıma uygun mu? Geliştirmiş olduğumuz cihaz, ameliyatlardaki kanın temizlenerek yeniden hastaya verilmesine yardımcı oluyor. Cihaz; organ nakilleri, açık kalp cerrahisi, ortopedik protez ameliyatları, beyin cerrahisi ve kanser cerrahileri gibi kanama ihtimali yüksek olan büyük cerrahi girişimlerinde kullanabilir.

Hali hazırda bu cihaz kullanılıyor mu? Bu cihazın yaygınlaşmasına yönelik herhangi bir çalışmanız var mı? Cihaz, 2013 ortalarında tüm emniyet testlerini geçerek CE belgesini aldı. Bir İngiliz firması tarafından üretime geçilen cihaz, piyasaya sürüldü ve tüm Avrupa’da satışa sunuldu. Kanada’da da ise 2013 sonlarında piyasaya sürüldü. Amerika Birleşik Devletleri için başvuruda bulunuldu, 2014 sonlarında burada da piyasaya sürülmesi bekleniyor. Erişkin hastalar için hazırlanan ilk kuşak ürünün ardından çocuk hastalar için hazırladığımız yeni formu ise bu yıl ortalarında kullanıma sunulacak.

Yine cihaz İngiltere’de Times Bilim Ödülüne layık görüldü. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bu cihazın kullanım alanı, kullanıcıya ve hastaya sağladığı avantajlar hakkında bilgi verir misiniz?

Tıp alanında her geçen gün yeni bir gelişme yaşanıyor. Hastalarımıza her zaman daha iyi hizmet verebilmek ve onları daha iyi şartlarda sağlıklarına kavuşturabilmek için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bu anlamda İngiltere’den ödül almak ve sağlık alanında farklı bir çözüm sunabilmekten dolayı çok mutluyum.

Kan nakli günümüzde artık son derece sakıncalı ve orta uzun dönemde hastalar için zararlı olabilecek sonuçlara yol açabilecek bir işlem olarak kabul edilmeye başlandı. Öyle ki “kan nakli” bir çeşit “organ nakli” olarak kabul ediliyor. Kan bağışlarının giderek azalması bir başka taraftan da ekonomik bir yük de getiriyor. Kanama ihtimali yüksek olan büyük cerrahi girişimlerde ortamdan aspire edilen kan miktarı da daha fazla olabiliyor. Geliştirmiş olduğumuz cihazda ortamdan toplanan atık kan bir torba içine konuluyor. Torbanın içinde ortamdaki sıvıyı emen bir kimyasal ve kanın sadece kırmızı hücrelerini geçiren özel bir filtre yer alıyor. Atık kanla doldurulmuş torba yüzey temasını artıracak özel bir cihaz üzerine yerleştiriliyor. 15 dakika içinde torbadaki sıvı yok ediliyor ve sadece kırmızı kan hücrelerinin kalıyor. İşlem sonrasında hazırlanan kan doğrudan hastaya geri verilebiliyor. 2 litrelik torbalarda biriktirilen atık kandan geri hastaya verilebilecek 400 mL (bir ünite) kan elde edile-

Hekimlerimize ve sağlık sektörüne vermek istediğiniz bir mesajınız var mı? Sağlık hizmetlerindeki rekabetçi ve performansa dayalı sistem bilimsel araştırmalara ayrılan zaman ve fonları derinden etkiledi. Klinik uygulamalarda çok başarılı sonuçlar alan meslektaşlarımın bilimsel yeniliklerde de ön planda olabileceğine inancım tam. Geleceğe yönelik bilimsel proje yatırım ve desteklerinin sağlık sektörüne daha büyük kazançlar sağlayacağına inanıyorum. Bu konuda devlet, üniversite ve özel sektör işbirliklerinin yanı sıra motivasyon ve eğitimin de önemli olduğunu düşünüyorum.

40 Mart • 2014



Aktüel

Her ortamda kullanılabilen yırtılmayan kağıtlar Xerox’un birkaç sene önce bir buluş olarak duyurduğu yırtılmayan kağıt Türkiye’de kullanılmaya ve geniş uygulama alanları bulmaya başladı. •

kullanılabiliyor. Xerox’un dijital sentetik kağıdı, yırtılmayan ve kolaylıkla silinmeyen özelliği sayesinde, baskı sonrası kağıtların yıpranmasını ve kirlenmesini önlemek için yapılan laminasyon (kaplama) işlemini ortadan kaldırıyor. Böylece baskı süreçlerindeki iş akışı verimliliğini artırırken, maliyeti de azaltıyor. Ağırlığı 125 ile 510 gram arasında değişen, kalınlığı da 95 mikrondan 350 mikrona kadar olan dijital sentetik kağıt, uzun süre bozulmadan durabilme özelliği ile dış mekan uygulamaları için ideal bir ürün. Dijital sentetik kağıt, içerdiği polyester malzemesi sayesinde herhangi bir leke ya da tozlanma durumunda kolaylıkla bir bezle temizlenebiliyor. Dijital sentetik kağıt günlük yaşamımızda birçok alanda kullanılıyor. Restoranlardaki menüler, ders notları, seyahatlerde kullanılan kişisel bagaj etiketleri, kartvizitler, mağaza tabelaları, açık hava el kitapçıkları, bilet, takvim, poster gibi birçok uygulama, dijital sentetik kağıdın kullanılabildiği alanlardan sadece birkaçı. Dijital sentetik kağıt, genel kullanım dışında, sualtı, haritacılık ve iş güvenliği gibi özel alanlarda da kullanılıyor.

Dünyanın önde gelen teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketlerinden Xerox,’un, yıllar önce bir buluş ve Ar-Ge çalışması olarak duyurduğu yırtılmayan dijital sentetik kağıt artık Türkiye’de de kullanılmaya başlandı. Diğer kağıtlardan farklı olarak, yırtılmayan, su geçirmeyen, neme ve yüksek ısıya dayanıklı olan, lazer teknolojili tüm yazıcılarda sorunsuz kullanılabilen Dijital Sentetik Kağıt (Digital Synthetic Paper) ev ve ofis kullanımının dışında, eğitim, otomotiv, gıda, perakende, inşaat, turizm, eğlence ve sağlık gibi çok farklı sektörlerin ihtiyaçlarına cevap veriyor. Xerox Türkiye Ofis Tüketim Malzemeleri Operasyon Müdürü Ergün Kurt, “Dijital sentetik kağıt, içerdiği özellikleri ve kullanım alanlarıyla müşterilerimize önemli avantajlar, iş fırsatları sunuyor. İster siyah-beyaz, ister renkli olsun tüm yazıcılarda kullanılabilen bu kağıt, aynı zamanda matbaacılar ve baskı merkezleri için önemli kullanım kolaylıkları sağlıyor” dedi. Plastik bazlı bir yapıya sahip olan Xerox’un dijital sentetik kağıdı, hem geleneksel hem de dijital baskı uygulamaları için sorunsuz bir şekilde

42 Mart • 2014



Aktüel

Yaşlılar için akıllı giysiler kabul edilen hastaların % 40’ı bağımsız olarak yaşamlarını sürdürememekte; % 25’i ise bir yıl içinde hayatlarını kaybetmektedir. - Felç geçiren hastaların % 40 kadarı, felci takip eden yıl içinde ciddi bir düşme vakası ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Şüphesiz bu tip istatistiksel bilgiler, olayın sağlık bütçesi boyutlarının ilavesiyle daha da genişletilebilir. Örneğin, İngiltere’de ortopedi esaslı hastane yatışlarının % 20’sini kalça kırığı kaynaklı vakaların oluşturduğu ve bu vakaların İngiltere Ulusal Sağlık Sistemi’ne her yıl maliyetinin yaklaşık 1.73 milyar Ingiliz Sterlin’I olduğu ifade edilmektedir. Esas motivasyon bu mali tablomudur bilinmez; ancak yakın zamanda Imperial College London’da özellikle yaşlılar için geliştirilen “akıllı giysi”nin İngiliz Sağlık Sistemi’ne pozitif katkı sağlayacağı açık. Armourgel olarak bilinen ve enerji emen bir malzemenin sıradan kıyafetlerde kullanımına yönelik olarak geliştirilen bu akıllı giysi, düşmeye bağlı darbe durumunda sertleşerek giyeni yaralanmalardan (özellikle kırık şeklinde) korur hale geliyor. Akıllı Giysi, teknolojik gelişme noktasında oldukça dikkat çekici belki; ancak İngiltere Mühendislik Kraliyet Akademisi’nin bu tip yenilikçi yaklaşımlara sunduğu destek kanaatimce çok daha kayda değer… Şöyle ki, Akademi ürün/fikir sahiplerine; iş girişiminde bulunabilmesi amacıyla 85.000 İngiliz Sterlini’ne varan maddi yardımda bulunuyor. Araştırmacılara maddi kaynak yanında, “girişimciliği desteklemeye yönelik” birimler tarafından fikirlerin ticarileştirilebilmesi amacıyla fikir ve/veya ürün sahibi ile birebir çalışacak“ danışman” atamasında da bulunuluyor… Daha iyisi can sağlığı, öyle değil mi? Saygılarımla.

• Dünyanın her yerinde kalça kırıkları, yaşlılar arasında en sık rastlanan yaralanmalar arasında yer almaktadır ve bu tip yaralanmaların iyileşme süreci, gerek hasta gerekse hastaya bakan için oldukça dikkat ve hassasiyet gerektiren bir zaman dilimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Tıbbi çalışmalar, bir kez kalça kırılması yaşayan bir yaşlının, iyileşme sürecini takip eden iki yıl içinde aynı sorunla karşılaşma riskinin çok yüksek olduğunu göstermektedir. Aşağıda, Avrupa ve Amerika’dan konuyla ilgili dikkat çekici bir kaç istatistiksel değerlendirme daha verilmiştir: - 65 yaşın üzerinde kalan yaşlı nüfusun yaklaşık 1/3’ü her sene düşmektedir ve düşme riski yaş arttıkça artmaktadır. 80 yaş grubunun ise yılda düşme oranı yaklaşık % 50’dir. - Yaşlılarda kırık oluşumu % 87 oranında düşmeye bağlı gerçekleşmektedir ve yaşlılarda düşme ölüm sebeplerinin başında gelmektedir. - Hastaneye yatışların % 25’i, yaşlı bakım evlerine başvuruların % 40’ı düşmeye bağlı olduğu belirlenmiş olup; hastane veya bakım evlerine

Prof. Dr. Cevza Candan Tekstil Teknik Yayın Kurulu Başkanı

44 Mart • 2014



Aktüel

ÖMS “Sağlıklı Yaşam İçin” Üretmeye Devam Ediyor Yaptığı kapsamlı ve modern yatırımlarla ameliyat lambaları üretimi, satışı, teknik servisi konusunda Türkiye’de sayılı üretici firmalardan biri olan Ölçer Medikal Sanayi, büyümeye devam ediyor. •

Üretimde 20.yılını tamamlamakta olan Ö.M.S-ÖLÇER MEDİKAL SANAYİ, yaptığı kapsamlı ve modern yatırımlarla ameliyat lambaları üretimi, satışı, teknik servisi konusunda Türkiye’de sayılı üretici firmalardan biridir.

sisteminden oluşan geniş bir ürün yelpazesine sahiptir.

“Önce Kalite” Öncelikle kaliteli üretim sonra kar anlayışını taşıyan Ö.M.S, ürünlerinde sağlamlık, dayanıklılık ve kalite gibi özelliklerin yanı sıra uygun fiyat ilkesini de benimsemiş olup, kalite anlayışını en yüksek düzeyde tutmakta, müşteri memnuniyetini ön plana çıkartmaktadır. Hastanelerin can damarını oluşturan ameliyathanelerin kesintisiz hizmet vermek zorunda oldukları düşünülürse ameliyat lambalarının hayati önem taşıyan sistemler olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır ki bu nedenle ameliyat lambalarının en sağlıklı, en güvenilir şekilde kurulması ve minimum problemle çalışması gerekliliğinin çok önemli olduğu gerçeğini prensip edinmiş olan Ö.M.S, ülkemiz ve avrupa standartlarına uygun ürünleri ile sağlık sektörüne hizmet vermektedir.

% 99 Yerli Üretim Uzmanlaşmış geniş hizmet ve servis ağı ile tıbbi ışıklandırma sistemlerinde %99 yerli üretim yapan Ö.M.S, ürünlerini firmanın ilkeleri doğrultusunda dürüst, modern, istikrarlı ve güvenilir, her geçen gün hızla artan profesyonellik ilkesi taşıyan pazarlama anlayışı, müşterilerine daima en idealini, en kalitelisini dost ve modern bir ortamda sunma amacını taşımaktadır. Dizayn ve fonksiyon olarak profesyonel üretilmiş olan, özveri, beceri, senelerin deneyimine dayalı ve modern teknolojik ilerlemenin ortak paylaşımı ile ortaya çıkan 25’den fazla üründe aydınlatma

46 Mart • 2014



Aktüel

Etkin Tıbbi Cihazlar En Hızlı Büyüyen Şirketler Listesine Girdi Türkiye 100 şirketlerini kuran kişilerin, şirketlerini kurduklarındaki ortalama yaşları 31’di. Kurucuların şu anki yaş ortalaması ise 41. Türkiye 100 şirketleri, satış gelirlerini, 2010-2012 döneminde ortalama yüzde 371 arttırdı. Listedeki 100 şirketin toplam cirosu, 2010 yılında 2,2 milyar TL’den, 2012 yılında 6,1 milyar TL’ye ulaştı. Türkiye 100 şirketlerinin toplam çalışan sayısı 2010-2012 döneminde yüzde 95 arttı. Listedeki şirketlerde çalışanların sayısı 2010 yılında 11,486’dan 2012 yılında 22,472’ye çıktı. Türkiye 100 şirketleri söz konusu dönemde 10,986 yeni iş sağladılar. Türkiye 100 şirketlerinin yüzde 41’i makine üretimi, bulut bilişim ve elektronik ticaret gibi teknoloji yoğun sektörlerde, diğerleri tarım, inşaat ve geleneksel sayılabilecek imalat sanayi alt sektörlerindeler. Türkiye 100 şirketlerinin kurucuları seri girişimci. Mevcut şirketleriyle yetinmeyip yeni şirketler kuruyorlar. Şirketlerin sahiplerinin yüzde 83’ü önümüzdeki bir yılda en az bir yeni şirket kuracaklarını belirttiler. Türkiye 100 CEO’larının kurdukları diğer şirketlerin sayısı 196. Türkiye 100 listesi girişimciliğin “bulaşıcı olduğunu” da gösteriyor. Türkiye 100 şirketlerinde çalışanların girişimci olmaya başladıkları görülmektedir. Hızlı büyüyen şirketlerde çalışanların girişimci olma eğilimi oldukça yüksek. Türkiye 100 şirketlerinde çalışanlar şu ana kadar 116 yeni şirket kurdular. Türkiye 100 şirketlerinin yüzde 83’ü mevcut işlerini geliştirmek için ilave sermaye arayışındalar. İlave sermaye arayışında olduğunu söyleyen işletmelerin yüzde 65’i ilave sermaye ile yeni bir teknoloji ya da üretim tesisi yatırımı yapacağını söylüyor. Türkiye 100 girişimcilerinin yüzde 45’i şirketlerinin daha da büyümesinin önündeki en büyük engelin nitelikli işgücü bulmakta yaşanan sıkıntılar olduğunu söylüyor.

Etkin Tıbbi Cihazlar Servis Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında, %109’luk büyüme oranı ile 77. sırada yerini aldı. AllWorld Network ile TOBB’un öncülüğünde ve TEPAV’ın desteğiyle Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketlerine küresel ölçekte dikkat çekmek için yürütülen “Türkiye 100 Projesi”nin kazananları açıklandı. Ödülü, T.C. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’dan Şirketin Genel Müdürü Hasan Hüseyin Kara ve kızı 2. nesil yönetici adayı Gizem Kara ile Kurumsal Gelişim Direktörü Biyomedikal Mühendisi Barış Ünlü aldı.

Hisarcıklıoğlu: “Büyüyen her şirket Türkiye’nin geleceğine yatırımdır”

Anadolu’nun her tarafında doğru fırsatları gören, inovasyon yapan ve istihdam sağlayan binlerce girişimci olduğunu belirten TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye 100 yarışması ile girişimci şirketleri görünür hale getirdiklerini söyledi. Hisarcıklıoğlu, Harvard Üniversitesi işbirliği ile bu projeyi yürüttüklerini vurgulayarak, “Bu yıl ikincisini yaptığımız Türkiye 100 ile, başarılı girişimcilerimizin sadece Türkiye’de değil dünyada da önünü açacak. Bu şirketleri uluslararası yatırımcılarla ve müşterilerle biraraya getirerek büyümelerine katkı sunacağız. Unutmayalım ki büyüyen her şirket Türkiye’nin geleceğine yatırımdır” dedi.

Türkiye 100, 26 ilden çıktı

Türkiye 100’ün il bazında dağılımına bakıldığında durum şöyle: İstanbul (%29), Ankara (%17), İzmir (%9), Kocaeli (%8), Gaziantep (%4), Adana (%4), Mersin (%3), Manisa (%3), Bursa (%3), Hatay (%2), Eskişehir (%2), Kahramanmaraş (%2) ve diğer iller (%14). Birer firma çıkaran diğer iller Uşak, Balıkesir, Çanakkale, Sivas, Çorum, Erzincan, Yozgat, Kayseri, Sakarya, Samsun, Karaman, Batman, Osmaniye ve Antalya’dan oluşuyor.

Türkiye 100’ün özellikleri

Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketinin bilançoları üzerinde yapılan analizlere ve yöneticileriyle gerçekleştirilen görüşme sonuçlarına göre ortaya çıkan veriler şöyle:

48 Mart • 2014



Aktüel

Antibiyotikleri Doğru Kullanalım •

Geçmişte antibiyotik direncine karşı duyulan endişe zamanımızda gerçek oldu. Tüm antibiyotiklere dirençli bakteriler artık her yerde varlığını sürdürmektedir. Seyahatler, toplantılar gibi nedenlerle insanların bir ülkeden diğerine kolayca ulaşması, hiç beklenmeyen direnç sorunlarının yayılmasına neden olmaktadır. Artık tek başına bir ülkenin direnç sorununa eğilmesi ve önlem alması, uygulaması yetmiyor. Tüm ülkelerin aynı duyarlılığı gösterip, önlemleri alması gerekmektedir. Bir şekilde hastanede ayaktan ya da yatarak hizmet alan bir hasta,

Son yıllarda dünya çapında giderek artan ve yaygınlaşan antibiyotik direnci, tedavisi zor hatta imkansız bakteriyel enfeksiyon hastalıklarıyla karşılaşmamıza yol açmaktadır. Konunun önemi ve toplumun dikkatini çekmek için “Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü” ilk olarak 18 Kasım 2008’de Strasburg’da başlamıştır. Ülkemizde de gereksiz antibiyotik kullanımının engellenmesini hedefleyen bu aktivitelerle; doğru antibiyotik kullanımının önemi ve doğru olmayan antibiyotik kullanımının riskleri konusunda farkında’ lığın arttırılmasına çalışılmaktadır.

50 Mart • 2014


Aktüel Sağlık Örgütü, her 7 reçeteden birinin antibiyotik içermesinin normal olduğunu bildirmektedir. Türkiye’deki antibiyotik direncinin önüne geçmek için çözüm önerilerini aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz: - Toplumda farkındalık oluşturmak için, hekimlerin, sağlık personelinin, halkın sürekli eğitimi ve bilgilendirilmeleri. - Hastanelerde antibiyotik yönetiminin aktif olarak sürdürülmesi, - Eczanelerden reçetesiz antibiyotik verilmesinin önlenmesi, - Hayvancılık alanındaki antibiyotik kullanımının düzenlenmesi (Avrupa`da hayvan yetiştiriciliğinde antibiyotik kullanımı yasaklandı ). - Tarımda kullanılan antibiyotik ve diğer antimikrobiklerin kullanımının düzenlenmesi.

Antibiyotiklerin Altın Çağı Sona Erdi

İlk kez 1928’de keşfedilen Penisilinin ve sonrasında ardı ardına kullanıma giren antibiyotiklerin “her derde deva” inancıyla bilinçsizce ve aşırı tüketimi mikroorganizmaların bu maddelere karşı direnç geliştirmesine yol açmıştır. Önceleri direnç sorununa karşı yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi çözüm olmuşsa da, her yeni antibiyotiğin kullanıma girmesini takip eden yıllar içinde yeni direnç şekilleri ortaya çıkmış ve antibiyotiklerin altın çağı sona ermiştir.

Ülkemizde İlaç Harcamaları İçersinde Antibiyotikler İlk Sırada

Gelişmiş ülkelerde antibiyotikler en sık tüketilen ilaçlar içinde 3. – 5. sırada yer alırken ne yazık ki, ülkemizde ilk sırada yer almaktadır.

Direnç Artışındaki En Önemli Neden, Antibiyotik Tüketimindeki Artıştır

Direnç artışını önlemek için gereksiz antibiyotik kullanımından kaçınılması önem arz etmektedir. Özellikle ishalli hastalıklarda ve soğuk algınlığı gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarında gereksiz antibiyotik kullanımı ve üriner sistem enfeksiyonlarında da yanlış antibiyotik seçimi dikkati çekmektedir. Üst solunum yolu enfeksiyonlarının çoğunun viral etkene bağlı olmasına rağmen bu hastaların yaklaşık yarısında gereksiz antibiyotik kullanıldığı görülmektedir. Her enfeksiyonun bakteriyel olmadığı, bakteriyel olsa bile her antibiyotiğin kullanılamayacağı, bazı antibiyotiklerin kullanımından uzak durulması gerektiğinin birçok hekim ve halk tarafından fark edilmesine ihtiyaç vardır.

bu mikroorganizmalarla da karşılaşmış oluyor. Hasta başvurusu, hasta nakli nedenleriyle bu mikroorganizmalar hastaneden hastaneye, şehirden şehire, ülkeden ülkeye yayılıyor. Sadece hastane kaynaklı enfeksiyonların tedavisinde sorun yaşanmamakta, toplum kaynaklı enfeksiyonlarda da direnç sorunu artmaya devam etmektedir. Bunun sonucunda insanların basit bir enfeksiyon geçirmesinde bile, iyileşmede süre uzaması, komplikasyonlarda artma gibi ciddi sorunlar doğabilmektedir.

Antibiyotik Direnci Halk Sağlığı İçin “Gizli Tehdit” Oluşturmaktadır

Doğru olmayan ve aşırı antibiyotik kullanımı sonucunda bugün gelinen noktada birçok mikroorganizmanın geliştirdiği “çoklu direnç” daha karmaşık ve ciddi bir sorun olarak karşımızda

“Sağlık Bakanlığının yaptığı bir araştırmada: 2012 yılında yazılan yaklaşık 336 milyon reçetenin 112 milyonu antibiyotik içermektedir. Dünya

51 Mart • 2014


Aktüel

14 SORUDA ANTİBİYOTİK 1.Antibiyotik nedir?

durmaktadır. Bunun en güzel örneği, çoklu ilaç direnci gösteren ve tedavi edilmesi imkânsız hale gelen Tüberkülozun Dünya’nın birçok bölgesinde artması ve hızla yayılmasıdır. “Gizli tehdit” veya “gizli salgın” olarak adlandırılan direnç sorunu Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) başta olmak üzere birçok uluslararası kuruluşun öncelikli gündemi haline gelmiştir.

Antibiyotikler bakterilerin neden oldukları enfeksiyonların tedavisinde kullanılan, mikroorganizmalardan sadece bakterilere ve bazı parazitlere etkili ilaçlardır.

2. Antibiyotikleri ne zaman kullanabilirim?

Antibiyotiklere Karşı Direnç Gelişimi Enfeksiyonlara Bağlı Ölüm Riskini Arttırmaktadır

Antibiyotikler soğuk algınlığı veya grip gibi virüslerin yol açtığı enfeksiyonlarda etkili değildir. Sadece bakteriyel enfeksiyonlara karşı etkilidir. Doğru tanı ile antibiyotik kullanımına gerek olup olmadığına doktorunuz karar vermelidir. Sadece doktorunuzun reçete ettiği antibiyotikleri alınız.

Günümüzde halen dünya genelindeki ölümlerin %25’i enfeksiyonlara bağlıdır. Direnç gelişimi, bu oranın artması tehlikesini beraberinde getirmekte ve artık küresel bir sağlık sorunu olarak ele alınmaktadır. DSÖ Avrupa bölgesinde her yıl 25.000 kişinin antibiyotik dirençli enfeksiyonlardan öldüğü tahmin edilmektedir. Direnç arttıkça toplumda enfeksiyon hastalıklarının daha uzun sürmesi, yayılması, salgınların sıklaşması ve ölüm riskinin artması söz konusudur.

3. Ateşim olduğunda kendi kendime antibiyotik kullanabilirmiyim?

Hayır. Antibiyotikler “ateş düşürücü, kırgınlık giderici, ağrı kesici ilaçlar” değildir. Ateş vücutta bulunan bir enfeksiyonun göstergesi olabilir fakat her enfeksiyon bakteriyel değildir ve antibiyotikler etkisizdir. Antibiyotikler mutlaka hekim önerisiyle kullanılmalıdır.

“Antibiyotik Direnci”ne Karşı “Doğru Antibiyotik Kullanımı” Stratejisi

Günümüzde küresel bir Halk Sağlığı sorunu olarak ele alınmakta olan “Antibiyotik Direnci”ni önlemek için “Doğru Antibiyotik Kullanımı”stratejisi uygulayarak antibiyotiklere karşı dirençli bakteri gelişimini durdurmak mümkün olacaktır. “Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü” dolayısıyla “antibiyotikleri doğru kullanalım” sloganıyla tüm halkımızın ve hekimlerimizin konuya dikkatlerini çekmek, gereksiz ve reçetesiz antibiyotik kullanmamaya gösterecekleri hassasiyetin artması beklenmektedir.

4. Grip oldum, antibiyotik alabilir miyim?

Hayır. Antibiyotikler soğuk algınlığı veya gripte yararlı değildir.

5. Kendimi gripten korumak için antibiyotik alabilir miyim? Hayır. Soğuk algınlığı ve grip benzeri hastalıklar virüslerin yol açtığı enfeksiyonlardır. Antibiyotikler virüslerin kişiden kişiye bulaşmasını engellemez.

52 Mart • 2014



Aktüel 6. Bakteriyel bir enfeksiyona karşı tedbir olarak antibiyotik alırsam ne olur?

Hayır. Her hastanın kendine ait özelikleri olduğu gibi her antibiyotiğin de birbirinden farklı özellikleri vardır. Hastaların bilinen kronik hastalıkları dışında yaş, gebelik gibi özel durumları da dikkate alınarak antibiyotik seçilmesi gerekir. Bu yüzden, başka bir hasta için önerilen antibiyotikleri kendi kendinize kullanmayın ve mutlaka doktorunuza danışın.

Antibiyotiklerin istenmeyen yan etkileriyle (özel likle ishal g i b i karşılaşabileceğiniz gibi direnç gelişmesine yol açabilirsiniz. Gereksiz antibiyotik kullanımı sonucunda antimikrobiyal direnç ortaya çıkmaktadır.

10. Antibiyotikleri nasıl kullanmalıyım?

7. Antibiyotiklere direnç gelişirse ne olur?

Doktorunuz antibiyotik reçete ederse antibiyotiğin doğru olarak alınması çok önemlidir.

Dirençli bir bakteri enfeksiyonu ortaya çıktığında bir yandan bu enfeksiyonun tedavisinde güçlüklerle karşılaşırken, öte yandan dirençli bakterilerin başka hastalara bulaşması ve sorunun büyüyerek devam etmesi kaçınılmaz olarak görülmektedir. Bir antibiyotiğe direnç geliştiğinde önemli istenmeyen sonuçlar olarak; tedavi edilemeyen enfeksiyon, uzamış hastalık, komplikasyonların görülme sıklığında artma, daha fazla doktora başvuru, daha pa halı ilaçların kullanımı, bakteriyel enfeksiyonlardan daha fazla ölüm görülmektedir.

11. Doğru antibiyotik kullanımı nedir?

Sadece gerekli olduğunda, doğru seçilen ilaçlarla, uygun dozda ve uygun sürede antibiyotik kullanımıdır.

12. Doğru antibiyotik kullanımı neden önemlidir?

Antibiyotiklerin yanlış kullanımı sadece bakterilerin direnç kazanmasına yol açar.

13. Antibiyotikler ne kadar doz ve sürede kullanılmalıdır?

Hekim tarafından o enfeksiyonun tedavisi için önerilen dozun tamamı önerilen sürede kullanılmalıdır. Kendinizi daha iyi hissettiğiniz için antibiyotik kullanımını sonlandırmamalısınız. Önerilenden daha kısa süreli antibiyotik kullanımı dirençli bakterilerin çoğalmaya devam etmesine neden olacaktır. Bu da enfeksiyonun devamı anlamına gelmektedir. Antibiyotikleri doktorunuzun önerdiğinden daha az veya daha çok kullanmayınız.

8. Antibiyotik kullandığımda direnç gelişmesi dışında benim için bir riski var mıdır?

Evet. Antibiyotikler masum ilaçlar değildir. Diğer tüm ilaçlarda olduğu gibi antibiyotiklerin de istenmeyen yan etkileri vardır. Ciddi alerjik reaksiyonlara, karaciğer veya böbrek toksisitesine, ishale yol açabilirler. Hatta dizanteriyi taklit edebilen kanlı ishal tablosuyla sizi ve yakınlarınızı endişelendirebilir. Bu yüzden, sadece doktorunuz tarafından size önerilen antibiyotiği kullanınız.

14. Antibiyotik tedavime ara verirsem ne olur?

Antibiyotik kullanımına ara verilmesi veya doz atlanması bakterilerin direnç geliştirmesine yol açar. Böylece, tedavi başarısızlığı ortaya çıkar ve hastalık tekrarlar. Hatta antibiyotiklerin etkisiz kalacağı dirençli bakterilerle gelişen enfeksiyonlar ortaya çıkar.

9. Bir başkasının kullandığı antibiyotiği aynı hastalık için ben de kullanabilir miyim?

54 Mart • 2014



Aktüel

Evolucare’dan Sağlık Sektörüne Operasyonel Çözümler Firdma, kamu, üniversite, özel hastane ve sağlık kuruluşlarının, klinik süreçlerinin rantabilite, izlenebilirlik ve performans artırımına yönelik çözümler sunuyor. •

Çeyrek asırdır sağlık sektörüne bilişim

or. Konuyla ilgili olarak Evolucare’dan Dilara Duman sorularımızı yanıtladı.

alanında çözüm üreten Evolucare, ameliyathane, anestezi ve yoğun bakım yazılım

Öncelikle Evolucare hakkında bilgi verir misiniz?

çözümleriyle Türk sağlık sektörüne de hizmet sunuyor. sağlık

Evolucare’in

personeli,

sağlık

yazılım

çözümleri,

yöneticisi

ve

Çeyrek asırdır Fransa merkezli Evolucare klinik yazılım teknolojileri dünya genelinde 2000’e yakın gruba referansıyla hizmet vermektedir.

en

önemlisi hastalara önemli avantajlar sunuy-

56 Mart • 2014



Aktüel Özellikle Ar-Ge çalışmalarını Avrupa’nın önde

liyet göstermekteyiz. Bunlar ECS Qbloc (ameliyathane yönetimi ve organizasyonu çözümü), ECS Opesim (anestezi süreçlerinin entegre yönetimi), ECS Reassist (yoğun bakım ve reanimasyon ünitelerinin entegre yönetimi).

gelen hastane ve uzman doktorlarıyla yaptığı ortak çalışmalarla geliştiren firma: Ameliyathane, anestezi ve yoğun bakım yazılım çözülümleriyle Türkiye’de de hizmet vermektedir. Kamu, üniversite, özel hastane ve sağlık

Yazılım çözümlerinin sunduğu avantajlar hakkında bilgi verir misiniz?

kuruluşlarının, klinik süreçlerinin rantabilite, izlenebilirlik ve performans artırımına yönelik

Bu yazılımlar, hasta bakım kalitesi ve iş veriminde artış gibi sağlık kuruluşları için ölçülebilir sonuçların ortaya çıkmasında katkı sağlıyor. Bu yazılım çözülümlerinin en önemli özelliği hastane ortamını kağıttan arındırması ve her türlü organizasyonu dijital bir ortamda sunmasıdır. Bu şekilde sağlık sektöründe verimliliği arttırabilir, maliyeti düşürebilir ve müşteri hizmetlerini iyileştirebilirsiniz. Hastanede dijital veri kaydı sayesinde her türlü bilgiye anında ulaşım sağlar. Ameliyathane ya da yoğun bakım gibi insan sağlığını direk etkileyen, dinamik çalışma ortamlarında yapılan her türlü işlem ve oluşan komplikasyonların kayıtta tutulması, hasta güvenliği ve hizmeti için kalite göstergesidir. Bizler sunmuş olduğumuz yazılım çözümleriyle çalışanların konforunu arttırıyoruz. Bu sağlık çözümlerinin getirdiği diğer faydalar ise ilaç hatalarının önlenmesi ve kişi bazlı hatalarda azaltım. Hastaya bağlanan cihazlarda verilerin kayıt altında tutulması ve anlık kayıtlara ulaşım. Ekipler arası etkin iletişim kurulması, mortalite ve morbidite oranında azalma. Karar destek sistemi ile iş akışını, hasta bakımı ve organizasyon yönetimini sağlama. Verilere aynı anda ulaşım sayesinde izlenebilirliği eş zamanlı olarak sağlama. Hangi odada hangi hastanın olduğu ve yapılan işlemlerin görülebilirliği. Bu da doğru planlamayı beraberinde getiriyor. Yoğun bakım ve ameliyathanede planlama ve organizasyonu sağlayarak iş akışlarının standardize, sonuçlarının ölçülebilmesi ve bu şekilde maliyetlerinin azaltılmasını sağlar.

çözümlerini sunmaktadır.

Hedef kitleniz nerelerden oluşmaktadır?

Evolucare ne tür çözümler sunuyor? Sağlık sektörünün bilişim alanında hizmet ver-

Çözümlerimiz ameliyathane ve yoğun bakımda kullanılıyor. Evolucare’in Türkiye pazarında; kamu hastaneleri, üniversite ve araştırma hastaneleri, özel hastane ve klinikler gibi sağlık kuruluşlarında faaliyet göstermektedir. 2012 yılımda faaliyet göstermeye başladı. Klinik teknolojileri alanında ilerlemeyi ve Türkiye’de referans kuruluş olmayı hedefliyoruz.

mekteyiz. Sağlık sektöründe kritik bakım sürecinde yer alan ameliyathane ve yoğun bakım ünitelerine yönelik geliştirdiğimiz klinik ve yönetimsel yazılım çözümlerimizle hem sağlık personeline, hem yöneticilere, en önemlisi de hasta bakımına yönelik ciddi artılar sunmaktayız. Türkiye’de üç ürün üzerinde ağırlıklı olarak faa-

58 Mart • 2014



Aktüel

Sağlık Hizmeti Sektörü, Medikal Ekipmanları Yenileme İhtiyacıyla Karşı Karşıya Siemens Finansal Hizmetler tarafından yapılan tespitlere göre Türkiye’de, 10 yıldan eski teknolojiye sahip görüntülü teşhis ekipmanlarını yenilemek için yaklaşık 207 milyon Euro’ya ihtiyaç duyuluyor. •

Polonya’da 99 milyon Euro, Rusya’da ise 842 milyon Euro sermaye harcaması yapılması gerekiyor. Siemens Finansal Kiralama A.Ş. CEO’su Bülent Taşar, “Modern tıbbi ekipmanlar, kaliteli sağlık hizmeti sunumunda ve insan sağlığının gelişiminde kritik bir rol oynuyor. Özellikle de görüntülü teşhis teknolojileri, doğru ve erken tanıyı kolaylaştırarak verimli ve etkin bir sağlık hizmeti sunulmasına katkıda bulunuyor. Bu nedenle sağlık hizmeti sağlayıcılarının, eski teknolojiye sahip medikal görüntüleme ekipmanlarını mümkün olan en kısa sürede yenisiyle değiştirmesi gerekiyor. Daha kaliteli sağlık hizmetlerine olan talebin bütçeye getirdiği ek yükü hafifletmek için, finansal kiralama gibi finansman seçenekleri kullanılarak, ekipman değişimlerinin maliyeti düşürülebiliyor” yorumunda bulundu.

Şirketler arası finansal çözümler sunan Siemens Finansal Hizmetler tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye’deki sağlık kuruluşlarının sadece eski (10 yıldan eski) teknolojiye sahip görüntülü teşhis ekipmanlarını yenilemek için 2014-2015 yıllarında 207 milyon Euro civarında bir yatırım yapması gerekiyor. Mevzuatlardaki reformlar, demografik yapıdaki değişiklikler ve artan refah düzeyi nedeniyle tüm dünyada sağlık hizmetlerine olan talep giderek artıyor ve bu durum, kaliteli sağlık hizmetlerinin sunulmasında vazgeçilmez role sahip modern medikal ekipmanlara olan ihtiyacı körüklüyor. Bu şartlar altında, eski teknolojiye sahip medikal ekipmanlarını yenilemek zorunda kalan Avrupa ve komşu ülkelerin sağlık sistemleri önemli bir mali yük ile karşı karşıya kalıyor. Bu yenilemelerin yapılması için

60 Mart • 2014



Aktüel

2013 yılında Xerox’tan 1.968 yeni patent Uzak Doğu yapılanması Fuji Xerox ile beraber 2013 yılında 1.968 yeni buluşun patentini alan Xerox, dünyada 2013 yılında en çok patent alan şirketler sıralamasında ilk 10 içinde yer aldı. 75. Yılını Kutluyor

Dünyanın önde gelen teknoloji ve iş süreç yönetimi şirketlerinden Xerox, dünyanın değişik bölgelerinde yaptığı AR-GE faaliyetleri sonucunda, 2013 yılında 1.968 yeni buluşun patentini alarak inovasyon çalışmalarındaki öncülüğünü sürdürüyor. Alınan 1.968 patentin, 1.168’i Xerox, 800’ü ise Fuji Xerox bünyesinde gerçekleştirildi. Xerox, patent sayısını bir önceki yıla göre 68 adet artırdı. Hali hazırda 12.100’ün üzerinde aktif patenti bulunan Xerox, Uzak Doğu yapılanması Fuji Xerox ve diğer tüm Xerox şirketleri ile birlikte 2013 yılında dünyanın en çok patent alan ilk 10 şirketi arasında yer aldı. Xerox’un 1933 yılında aldığı ilk patentinden bugüne, toplam patent sayısı 62.000’i aştı. Konu ile ilgili açıklamada bulunan Xerox CTO’su ve İnovasyon Grubu Başkanı Sophie Vandebroek, “Chester Carlson’un icatçı ruhunu Xerox billim insanlarının yeni buluşları ile sürdürüyoruz. Son teknoloji ürün ve çözümlerimizle üzerinde bilgi olan her türlü dokümanın çoğaltılması ve paylaşılmasını sağlıyoruz. Müşterilerimizin sağlık, finans, eğitim, ulaşım, müşteri hizmetleri, lojistik konularındaki iş süreçlerini daha iyi yönetmelerine yardımcı oluyoruz” dedi.

Xerox, bu yıl inovasyonla geçen 75. yılını kutluyor. Chester Carlson’un fotokopi makinesi icadı ile başlayan Xerox’un inovasyon yolculuğu, o günden bugüne günlük iş ve özel yaşamımızı kökünden değiştiren 62.000 üzerindeki Xerox buluşu ile devam ediyor. Xerox’un 2013 yılında almış olduğu patentlerin içeriklerine bakıldığında farklı alanlara yenilikler getirdiği görülüyor. Xerox’un yeni patentleri arasında; hasta ile temas etmeden uzaktan nabız, ateş ölçme gibi ölçümler yapan tıbbi görüntüleme sistemi, hareket halindeki bir otomobilin içindeki insan sayısını kızılötesi görüntüleme ile otomatik olarak tespit edip araç-şerit optimizasyonunu sağlayan teknoloji, uzak lokasyonlardaki yazıcı ve çok fonksiyonlu cihazların sarf malzeme durumlarını ve çalışma performanslarını bulut tabanlı kontrol ederek cihaz yönetimi yapan teknoloji patentleri bulunuyor. Xerox, 50 yılı aşkın bir süredir teknoloji alanında yaptığı katkı ve buluşlardan dolayı Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından Ulusal Teknoloji Madalyası ile ödüllendirilmişti. Dünyaca ünlü MIT’nin teknoloji raporunda tüm zamanların en yenilikçi 50 şirket arasında gösterilen Xerox, Thomson Reuters’ın “Dünyanın en inovatif 100 şirketi” listesinde üçüncü kez yer aldı. Xerox, Uzak Doğu yapılanması Fuji Xerox ile birlikte her yıl yaklaşık 1.5 milyar dolarlık bir kaynağı araştırma ve geliştirme çalışmalarına ayırıyor. Bünyesinde 5.000’in üzerinde bilim insanı bulunduran Xerox, A.B.D, Kanada, Uzak Doğu ve Avrupa’nın çeşitli bölgelerindeki AR-GE laboratuvarlarında iş uygulamaları, elektromekanik sistemler, dijital görüntüleme, bilgisayar, renk bilimi ve baskı teknolojileri alanlarında bilimsel araştırmalar yapıyor.

62 Mart • 2014



Aktüel

Medisana’dan Son Teknoloji Ürünü Infrared Uzaktan Ölçer Termometre Medisana uzaktan ateş ölçer ile bebeğinizi uyandırmadan ateşini ölçebilirsiniz. •

Klinik onaylı çok fonksiyonlu uzaktan ölçen (kontak free) Medisana Uzaktan Ölçer Termometre, ateşin yanı sıra ortam sıcaklığını, sıvıların ve yüzeylerin sıcaklığını ölçebiliyor. Türkiye Distribütörlüğünü GoldMaster’ın üstlendiği MEDISANA, geliştirdiği FTN 76120- Infrared Uzaktan Ölçer Termometre ile bebeklerin ateşini o uyurken bile onu rahatsız etmeden, uzaktan (5 cm’den) ölçüyor. Aynı zamanda bebeğin bulunduğu ortamı, mama ve banyo suyu sıcaklığını kontrol altında tutmak isteyen anneler için bir kurtarıcı rolü oynuyor.

lerini güvenilir bir şekilde ekrana yansıtıyor ve bir dakika sonra otomatik olarak kapanıyor. Ayrıca değişen ekran rengi ve sesli uyarı sistemi ile düşük ve yüksek ateş uyarısı yapıyor ve bununla birlikte son 12 ölçümü hafızada tutma özelliği bulunuyor. Medisana Uzaktan Ateş Ölçer, bebeğinizin sadece ateşini ölçmek için değil aynı zamanda mamalarını, bulundukları ortamı ve yapılan bilimsel araştırmalara göre psikolojik gelişimlerinde önemli yeri olan ilk banyo suyu sıcaklığını ölçmek için de kullanılıyor. Uzmanlar bebeğin ilk banyo suyu sıcaklığının anne karnındaki ortam sıcaklığı (37 °C) ile aynı derecede olması gerektiğini ve her banyoda 1°C düşürülerek en son 33 °C da sabitlenmesi gerektiğini vurguluyor.

Özellikleri ve Avantajları

Medisana Uzaktan Ateşölçer, bir saniye içerisinde 0 ile 100°C arasındaki sıcaklık değer-

64 Mart • 2014



Aktüel

Ani İşitme Kaybı ve Kulak Çınlaması Stres, ani işitme kayıplı hastalarda sık rastlanılan bir durumdur. Ani işitme kaybı ile birlikte hastada kulakta çınlama, baş dönmesi gibi şikâyetler de görülebilir. sadece bir kulakta gelişir. Nedeni tam olarak bilinmemekle beraber viral ve vasküler (damarsal) nedenler üzerinde durulmaktadır. Stres, ani işitme kayıplı hastalarda sık rastlanılan bir durumdur. Ani işitme kaybı ile birlikte hastada kulakta çınlama, baş dönmesi gibi şikâyetler de görülebilir. Konuyla ilgili önemli bilgiler veren Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Coşkun Şanverdi, KBB muayenesi ve ardından yapılacak bir işitme testinin tanı konulması için genellikle yeterli olduğunu belirtiyor. Şanverdi, rutin kan testlerinin (kan sayımı, kan şekeri gibi) mutlaka yapılması gerektiğini ve iç kulak ile beyin MR’ı gerektirecek durumların sıklıkla olmasa da yaşanabildiğini ifade ediyor.

Ani işitme kaybının nedenleri nelerdir?

Ani işitme kayıplarında en çok virüsler suçlanmaktadır. Yapılan araştırmalarda ani işitme kaybı geçirenlerin yaklaşık 1/3 ünün işitme kaybı başlamadan kısa süre önce bir üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdiği gösterilmiştir. Özellikle kabakulak, kızamık ve İnfluenza (grip

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Coşkun Şanverdi.

Üç günden daha kısa bir sürede, 30 db. veya daha fazla işitme kaybı gelişmesine “ani işitme kaybı” denir. Ani işitme kaybı genellikle

66 Mart • 2014


Aktüel virüsü) virüsleri işitme kaybı yapma konusunda en çok tespit edilmiş virüslerdir. Çocuklardaki sonradan oluştuğu bilinen tek taraflı işitme kayıplarına en çok kabakulak virüsü sebep olmaktadır. Virüsler dışında iç kulağa kan akımını bozan damar hastalıkları, pıhtı atması, beyin kanamaları, lösemiler, romatizmal hastalıklar da ani işitme kaybı yapabilmektedir. Ayrıca iç kulak tümörleri, yüksek şiddette gürültüye aniden maruz kalma (akustik travma) ve kazalar (kulak kemiğinde kırılmalara yol açarak, örneğin trafik kazaları, kulağa alınan darbeler sonucu v.s) da ani işitme kaybına neden olabilirler.

Risk faktörü oluşturan meslek grupları nelerdir? Gürültü, kişinin istemediği ve rahatsızlık veren ses olarak tarif edilebilir. Sesin gürültü olarak kabul edilebilmesi birçok faktör tarafından etkilenmektedir. Örneğin sesin şiddeti, kişinin uyumu ve hassasiyeti, yaşı ve psikolojik durumu bu konuda etkili olmaktadır. Aynı şiddetteki bir müzik insanı rahatlatırken bir makine gürültüsü insanı rahatsız edebilmektedir. Gürültü insanda stres yaratıp zarar verebildiği gibi iç kulak üzerinde de kalıcı hasarlar oluşturabilmektedir. Gürültüye bağlı işitme kayıpları 3 grupta incelenmektedir. Bunlardan birincisi gürültülü bir ortamda dakikalar veya saatlerce kaldıktan sonra oluşan ve genellikle 24 saat içinde düzelen geçici işitme kaybıdır. Örneğin disko veya konserlerden sonra kulakta hissettiğimiz tıkanıklık ve uğultunun belli bir süre sonra düzelmesi bu durumu bir örnektir. Ancak bu yüksek gürültüye sık sık maruz kalınırsa, oluşan geçici işitme kaybı düzelmeyebilir ve artık kalıcı işitme kaybı dediğimiz durum oluşabilmektedir. Örneğin disko çalışanları, fabrika çalışanları, testere, matkap kullananlar, iş makinası kullananlar kronik olarak yüksek gürültüye maruz kaldıklarından kalıcı işitme kaybıyla karşı karşıya kalabilmektedirler. Gürültüye bağlı işitme kayıplarının en ağır formu ise akustik travma dediğimiz çok şiddetli gürültüye aniden maruz kalma sonucu oluşan kayıptır. Örneğin kulağa yakın olarak meydana gelen ateşli silah patlamaları, bomba patlaması gibi durumlarda kulak zarı yırtılması, işitme kemiklerinde kopma, iç kulak zarlarında yırtılma çok ağır ve geri dönüşümsüz hasarlar oluşturmaktadır.

da bulunması ve ortamda bulunma sürelerini asgariye indirmeye çalışmaları ve mesai saatlerine uyması önemlidir çünkü gürültüye maruz kalınan süre uzadıkça hasar oluşma riski de artmaktadır. Ortamdaki gürültü seviyesi de mutlaka ölçülmelidir. İnsan kulağında kalıcı hasar oluşturan gürültüler 85 db. in üzerindeki seslerdir.

Ani işitme kaybının tedavisi var mıdır? Ani işitme kaybının tedavisinde önemli olan altta yatan sebebi tespit edebilmeye çalışmaktır. Eğer viral etken bulunursa antiviral tedavi verilebilir. Eğer lösemi, kan pıhtılaşması, beyin kanaması, iç kulak tümörleri gibi nedenler tespit edilirse nedene yönelik uygun tedavi verilir. Ancak her zaman net bir sebep bulunamayabilir. Bu durumda en etkin tedavi yöntemleri olarak yüksek basınçlı oksijen tedavisi, kortizon tedavisi, B vitamini desteği, iç kulağa giden kan akımını artıran ilaçlar tedavi seçeneği olarak kullanılmaktadır. Ancak gürültüye bağlı oluşan işitme kayıpları genelde tedaviye en az yanıt veren ve neredeyse hiç düzelme göstermeyen işitme kayıplarıdır. Bu da gürültüden korunmanın önemini daha da artırmaktadır.

Gürültülü ortamlarda hastalıktan nasıl korunabilinir? Yüksek gürültülü ortamlarda mümkün olduğu kadar az bulunmak hastalıktan korunmak için en önemli yoldur. Ancak mecburen kalınması gerekiyorsa çalışanların kulaklık takarak ortam-

67 Mart • 2014


Aktüel

Tedavi Umudu Hastaların Kendi Hücrelerinde Saklı Kan kanserleri tedavisinde çığır açan tedaviler ‘Hematolojide Yeni Eğilimler Sempozyumu’nda konuşuldu. • Kanserlerin genetik yapılarına göre alt gru-

serlerin yanı sıra kansızlık, pıhtılaşma sorunları ile ilgili kan hastalıkları ve onların tedavilerine yön verecek yeni moleküller bu sempozyumda masaya yatırıldı. Organizasyonda uzmanlar özellikle hastaların kendi bağışıklık hücrelerinin kullanıldığı tedavilerin umut vaat ettiğini vurguladı.

plara ayrılması ve bu konudaki son çalışmalar, bu hafta gerçekleştirilen Hematolojide Yeni Eğilimler Sempozyumu’ nun öne çıkan başlıkları arasındaydı. Sempozyum, Koç Ü. Tıp Fakültesi öğretim üyeleri ve Amerikan Hastanesi doktorları olan Prof. Dr. Burhan Ferhanoğlu ve Prof. Dr. Mustafa

“Terminatör” Bağışıklık Hücreleri Son yıllarda pek çok araştırma merkezi, hastaların kendi kan hücrelerinin kanserli hücreleri yok etmek üzere programlandığı tedaviler üzerinde çalışıyor. Bu tedavi yönteminde, öncelikle hastanın bağışıklık hücreleri toplanıyor ve hücreler genetik mühendislik teknikleriyle kanser hücreleriyle savaşmaya yönlendiriliyor. Prof. Dr. Çetiner bu teknolojiyi şu sözlerle özetledi: “2013’ de tıp alanında yeni bir meslek doğdu: Tıp mühendisliği. Bu

Çetiner’ in başkanlığında düzenlendi. Lenfoma, lösemi, multiple miyelom gibi kan-

68 Mart • 2014



Aktüel

mühendislik çalışmalar sonunda hastanın kendi hücrelerini kanseri yok etmek için kullanabiliyoruz. Çünkü öncesinde kanser hücreleri kendilerini silikleştiriyor, bağışıklık sisteminin gözünden kaçmayı başarabiliyor ve bu sayede vücutta çoğalabiliyordu. Tıp mühendisleri, bağışıklık hücrelerini dışarı alıp, kanserli hücreyi tanımlayabilecek bir yapı kazandırdılar. Daha sonra bu işlenen hücreler, hastaya geri verildi ve sonuçların çok başarılı olduğu görüldü.” Prof. Dr. Burhan Ferhanoğlu ise bu tedavinin tamamen kişiye özel olduğunu vurgulayarak önümüzdeki yıllarda kanser tedavisinin giderek “kişiye özel” geliştirileceğini söyledi: “Terminatör hücrelerin hastadan alınması, işlenmesi ve yeniden hastaya verilmesi yaklaşık 10-11 günü buluyor. Şimdilik özellikle B hücreleri lenfoma ve lösemilerin tedavisinde kullanılan bu teknoloji gelecek günlerde multiple miyelom gibi diğer kan kanserlerinin ve ardından tüm kanselerin tedavisi için de umut vaat ediyor.” Uluslararası Miyelom Vakfı’ nın (IMF) kurucu-

larından ve miyelom tedavisinde dünyanın en önemli isimlerinden Prof. Dr. Brian Durie ise bu teknolojinin özellikle miyelom tedavisinde diğer yeni ilaçlarla birleştirildiğinde çok büyük başarı sağlanabileceğine inandığını belirtti.

Multiple Miyelomda “Siyah Kuğu” Umudu Kanser alanında hasta hakları konusundaki dünyanın en güçlü vakıflarından IMF’nin başkanı Susie Novis ise bu yeni gelişmelerle “Siyah Kuğu” hayaline daha çok yaklaşıldığını vurguladı. “Siyah Kuğu” projesi tüm dünyada tamamen tedavi edilen ilk miyelom hastasını bulmayı amaçlıyor. Şimdiye kadar tedavide büyük başarılar elde edilse de hiç bir hastanın tamamen tedavi edilmediğini söyleyen Susie Novis, bu proje sayesinde dünyanın bu alandaki tüm bilim insanlarının ve ilaç firmalarının bir araya geldiğini ve “siyah kuğu”nun bulunmasının an meselesi olduğunu dile getirdi.

70 Mart • 2014



Aktüel

Boyun Ağrısını Ciddiye Alın Başlangıçta sadece kas ağrısı ve kas tutulması şeklinde kendini gösteren bu rahatsızlık; hareketsizlik, ters ve ani hareketler, ağır kaldırma, boynu öne doğru zorlama, yanlış egzersiz, stres ve genetik olarak bağ dokularının zayıf olması gibi pek çok faktörden etkileniyor. •

Günümüzde en sık şikayet edilen durumlardan biri boyun ağrısı. Pek çoğumuz ağrının kendi kendine geçebileceğini düşünse de tedavi edilemeyen şiddetli ağrılar, daha ciddi rahatsızlıklara neden olabiliyor. Liv Hospital Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Uzm. Dr. Elif Gürkan’a göre son yıllarda teknolojinin getirdiği rahatlıkla beraber artan bilgisayar kullanımı, özellikle çalışan kişilerde boynun şeklinin değişmesine hatta ilerleyerek fıtık oluşumuna sebebiyet veriyor. Liv Hospital Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ömür Kasımcan ise bu ağrıların altında yatan asıl sebebin basit bir kas spazmı olabileceği gibi cerrahi müdahale gerektirebileceği konusunda uyarıyor.

ik görünümler, bir omzun düşük olması, kürek kemiğinin daha çıkıntılı olması, boyun hareketlerindeki kısıtlanmalar ve ağrılar, boynun tam dönmemesi ya da tam arkaya gitmemesi anormal durumlardır” diyor.

Boyun Ağrılarında Fizik Tedavi

Uzm. Dr. Elif Gürkan’a göre fizik tedavide hastanın kaslarındaki sıkışan noktaları açılıyor. Eğer ciddi bir kuvvet kaybı veya fıtık düşüncesi varsa emar ve röntgen düşünülüyor. Gürkan, “Fizik tedavi egzersiz programları doğru yapıldığı, özellikle manuel tedavi ile birleştirildiği zaman son derece faydalı. Özellikle problem ilerlemeden yapılırsa hastanın uzun dönemde şikâyetlerinin azalmasına ve ilerleyen zamanlar için ciddi bir önleyici tedavi olma önemine sahip” diyor. Gürkan, boyun etrafındaki omurganın derinlerine yerleşen kasların kuvvetlenmesine ve eklem kısıtlama hareketlerinin açılmasına yönelik germe hareketleri ve esnetme hareketlerinin aynı anda yapılmasının da önemli olduğunu vurguluyor. Liv Hospital’a gelen hastalar günlük yaşamlarına bu egzersizleri adapte etme ve ağrısız bir yaşam sürmeleri için gerekli koşullar konusunda da bilgilendiriliyor.

Ne Zaman Cerrahi Müdahale Gerekir?

Yrd. Doç. Dr. Ömür Kasımcan, hastanın zaman zaman boyun ağrılarında cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyabildiğinin altını çiziyor. Boyun fıtığına kola yayılan ağrının eşlik ettiği hasta grubunda tercih edilen cerrahi yaklaşımın Anterior Servikal Mikrodiskektomi ve Füzyon olduğunu söyleyen Kasımcan; “Boynun ön sağ tarafından yapılan yaklaşık 2-3 cm kesiyle hastanın omurgasının ön yüzüne ulaşılır. Burada mikroskop altında servikal disk hernisi ve ağrıya neden olan osteofitik çıkıntılar temizlenir. Tamamen boşaltılan diskin yerine diskin yüksekliğini korumak amacıyla PEEK kafes konularak ameliyat sonlandırılır. Gerektiği durumlarda Anterior plak- vida sistemi konulması gerekebilir” diyor. Kasımcan, boyun ağrılarına yürüme güçlüğü, ellerde kuvvetsizlik ve idrar kaçırmanın eşlik ettiği durumlarda ise Servikal Laminektomi ve Posterior Füzyon ile boynun arkasında orta hatta yapılan bir kesi ile boyun omurlarının arka arkı çıkarılarak omurilikte mevcut basının ortadan kaldırılabileceğini de sözlerine ekliyor.

Boynumuz neden ağrıyor?

Başlangıçta sadece kas ağrısı ve kas tutulması şeklinde kendini gösteren bu rahatsızlık; hareketsizlik, ters ve ani hareketler, ağır kaldırma, boynu öne doğru zorlama, yanlış egzersiz, stres ve genetik olarak bağ dokularının zayıf olması gibi pek çok faktörden etkileniyor. Gürkan, “Hastaların yeni başlayan akut ağrıları ve tutulmalardan birkaç hafta içerisinde kurtulması mümkün. Ancak ağrıların omurlar arasındaki disklerde hasara yol açması, oradan taşan maddelerin sinire dokunması ve bununla beraber kolumuzda da ağrı oluşması durumunda mutlaka doktor muayenesi yapmak gerekir” diyor. Teşhiste kişinin tüm omurgasını mutlaka görmek gerektiğinin altını çizen Gürkan, “Kıyafetle yapılan bir muayene bile yanlış sonuca götürebilir. Boyun ve sırttaki eğrilikler, kas zayıflıkları, asimetr-

72 Mart • 2014



Aktüel

Böbrek yetmezliğinin evde tedavisinde Türkiye dünyanın pek çok ülkesinden önde Türk Nefroloji Derneği Antalya Şubesi tarafından 23 Şubat Pazar günü Antalya Ramada Plaza Oteli’nde düzenlenen toplantıda çeşitli üniversitelerden akademisyenlerin katılımıyla başta evde tedavi yöntemleri olmak üzere, böbrek yetmezliği tedavisinin bütün yönleri masaya yatırıldı. •

Toplantı programı içerisinde Türk Nefroloji Derneği Genel Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar Ramada Plaza Otel’de bir basın toplantısı gerçekleştirerek böbrek yetmezliği tedavisi konusundaki güncel gelişmelerle ilgili kamuoyuna bilgi verdi.

“Böbrek naklini ve diyalizin kalitesini yükseltmek için çaba sarf edilmeli”

Türk Nefroloji Derneği Genel Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, böbrek yetmezliğinin tüm dünyada olduğu gibi giderek büyüyen önemli bir sağlık sorunu olduğunu söyledi. Hekimler olarak üç temel hedeflerinin olduğuna dikkati çeken Süleymanlar, “Hastaların yaşam süresini uzatmak, yaşam kalitelerini arttırmak ve bunu da en

Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar Ramada

74 Mart • 2014



Aktüel acak bir yakınları varsa hiç diyaliz olmadan böbrek nakli olmalarının uygun olacağını, eğer bu yoksa da kadavradan böbrek nakli için bekleme listesine kayıtlarını yaptırmaları gerektiğini bildirdi. Prof. Dr. Süleymanlar “Diyalize yeni başlayacak tüm hastalar için, eğer engel bir durum yoksa ilk seçenek periton diyalizi olmalıdır” dedi. “Zira hastanın henüz kendi böbrek işlevlerinin de kısmen mevcut olduğu ilk yıllarda periton diyalizi etkili bir tedavi yöntemi olarak hastanın yaşamını özgürce sürdürmesine ve çalışabilmesine olanak veriyor” diyen Süleymanlar, “Yıllar içinde böbrekler işlevlerini tümüyle kaybedince, doktorlar hastalarına hemodiyalize geçmeleri gerektiğini söylediğinde, bu hastalar haftada üç kere diyaliz merkezine gitmeye direnç gösterebiliyorlar, oysa bu hastalar hemodiyalizi de evlerinde yapabilirler” diye konuştu.

ekonomik şekilde yapmak. Zira böbrek yetmezliği tedavisi bütün ülkeler için ciddi bir ekonomik yük de getiriyor” diye konuştu. Prof. Dr. Süleymanlar, böbrek yetmezliğinin çeşitli tedavi şekilleri olduğunu, bunların tümünün de ülkemizde başarıyla uygulanıyor olmasının gurur verici olduğunu belirtti. Prof. Dr. Süleymanlar, “En ideal tedavi yöntemi böbrek naklidir, tabii şunun da altını çizmek isterim ki transplantasyon mutlaka tıbbi ve etik kurallara uygun şekilde gerçekleştirilmelidir” dedi. “Öte yandan, şu da bir gerçektir ki böbrek transplantasyonunun çok yaygın olduğu ülkelerde bile, hastaların çoğunluğu diyaliz ile tedavi edilmektedir” di-

“Evde hemodiyaliz kadavradan böbrek nakli kadar başarılı bir yöntem” Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, yapılan çalışmaların, evde hemodiyaliz tedavisinin, kadavradan yapılan böbrek nakline eşdeğer yaşam süresi ve kalitesi sağladığının gösterildiğine dikkat çekerek, “Böbrek nakli kadar başarılı sonuçlar sağlayan bu tedavi yöntemi, Sağlık Bakanlığı’mız ve Sosyal Güvenlik Kurumu’muzun destekleri sayesinde ülkemizde artık başarıyla uygulanıyor, ev hemodiyalizi yapan hasta sayısı 250’ye yakın, kısa sürede Türkiye bu konuda Avrupa’da en başarılı 4. ülke oldu” dedi. “Evde hemodiyaliz uygulaması ülkemizde yeni, ancak dünyada 50 yıldır başarıyla uygulanan bir tedavi yöntemi” diyen Süleymanlar, “İki aylık eğitim sonrasında, hastalar kendi evlerinde ve genellikle gece uykuda iken sekiz saat süreyle hemodiyaliz oluyorlar” diye konuştu. Prof. Dr. Süleymanlar evde hemodiyaliz hastalarının tahlillerinin çok düzeldiğine, pek çok hastanın ilaç kullanma ve sıkı perhiz uygulama zorunluluklarının ortadan kalktığına, diyaliz sırasında tansiyon düşmesi-kramp ve diyaliz sonrası halsizlik şikayetlerinin tamamen kaybolduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar sözlerini şöyle tamamladı: “Ev hemodiyalizi ile hastaların çalışabilmeleri mümkün oluyor, okula devam edenler var, genel sağlık durumları iyi olduğu için bunların içinde ağır işlerde çalışan, mesela kamyon şoförlüğü yapan var. Sağlıklı doğum yapıp, bebek sahibi olan iki bayan hasta var, bunlar biz hekimlere çok memnuniyet veriyor tabii”.

yen Süleymanlar, ”Bunun iki nedeni vardır: birincisi organ teminindeki yetersizlik, ikincisi ise bazı hastaların böbrek nakline uygun olmamasıdır. Dolayısıyla, bir yandan organ bağışını arttırmak için uğraşırken, bir yandan da maliyet unsurunu da göz ardı etmeden diyaliz hastalarında yaşam süresi ve kalitesini iyileştirmek için uğraşmalıyız” diye sözlerine devam etti.

“Hasta için daha konforlu ve ülke için daha ekonomik” Prof. Dr. Süleymanlar böbrek yetmezliği teşhisi konan hastaların, eğer böbrek bağışlay-

76 Mart • 2014



Aktüel

Duruşunuz Sağlığınızdır Anadolu Sağlık Merkezi Kayropraktik Uzmanı Dr. Burak Esendal, “Diş hekimininde dişlerinizi kontrol ettirdiğiniz gibi omurgalarınızı da kontol ettirmelisiniz. Bu sayede duruş bozukluğunun yanı sıra omurgaya bağlı tüm sorunların tespit ve tedavisi sağlanabilir” dedi. ra bunu ameliyatsız normale döndürmek mümkün değil. Ne yazık ki insanlar bunu çok geç fark ediyorlar” şeklinde konuştu. Dr. Esendal, uzun süre masa başında bilgisayar ile çalışanların yanı sıra öğrenciler, uzun süre araba kullananlar, ev hanımları, hekimler, diş hekimleri ve sürekli öne eğilen insanlarda duruş bozukluğu riski olduğunu söyledi.

Dişinizi Kontrol Ettirir Gibi Omurganızı Kontrol Ettirin

Dünyada yaygın olarak kullanılan kayropraktiğin bedenin kendi kendini tedavi etme yetisini destekleyecek şekilde omurganın düzeltilmesi ve eklemlerin doğru çalışmasını sağlayan tıbbi bir sağlık mesleği olduğuna değinen Dr. Esendal, “Sağlıklı bir duruş için dişlerinizi kontrol ettirir gibi omurganızı da kontrol ettirmeniz gerekir” dedi. Dr. Esendal genç yaştan itibaren kayropraktik tedavisi ile omurgada doğabilecek sorunların başlamadan önlenmesinin mümkün olduğunu söyledi. Omurgada sadece ağrı olunca değil ağrı başlamadan evvel hareket etmek gerektiğini belirten Dr. Esendal, ağrının olması omurgada hasarın çok önce başlamış olduğunun göstergesi olduğunu da sözlerine ekledi.

Kaslar, iskelet sistemi, beyin ve sinirler arasındaki uyumun bozulması önemli sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Kişinin iskelet sistemine verdiği şekli anlatan duruş alışkanlıkları ise bu uyumun sağlanmasında önemli bir rol oynuyor. Hatalı duruş alışkanlıkları ile bu uyumu bozabileceğimizi söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kayropraktik Uzmanı Dr. Burak Esendal, “Hareketsizlik ve iş hayatında zorunlu olarak belirli bir duruş biçiminde çalışmak kalıcı duruş bozukluklarına sebep olabilir” dedi. Duruş bozukluğunda omurlar aralarındaki kıkırdakların sıkışıp sinir baskısına da neden olduğunu anlatan Dr. Esendal, “Bu nedenle de insanların boyunları, omuzları, sırtları ve belleri ağrıyor. Ağrı geçsin diye İnsanlar omuzlarını ovdurtur ya da sıçak uygularlar. Bu yöntemlerle maalesef bir iyileşme olmaz” diye konuştu. Şikayetlerin devam etmesi durumunda kollarda ve bacaklarda, ağrı, uyuşukluk hatta güç kaybı da olabileceğini söyleyen Dr. Esendal, “Seneler boyunca böyle çalışınırsa omurgaya yavaş yavaş şekil verilir. Sonuçta kamburlaşma (kifoz) başlar. Bir omurga kamburlaştıktan son-

78 Mart • 2014



Aktüel

MR Korkusuna Son Ordu Devlet Hastanesi MR Ünitesi yenilendi. Yeni alınan MR cihazı Türkiye’de devlet hastanelerinde kullanılan ilk mobil masalı MR cihazı olma özelliği taşıyor. arasında olup Kardiyak, Spektroskopi, Perfüzyon gibi birçok hastanelerde yapılamayan çekimler bu cihaz ile yapılabilmekte ve çok daha kaliteli görüntülemeler sağlamakta. Bakanlığımızın modernizasyon projeleri içerisinde hastanemizdeki mevcut cihazların yenilenmesi adına bir çalışma başlattık. Bu şekilde 3. Basamak sağlık hizmeti veren, Eğitim Araştırma-Üniversite Hastaneleri seviyesinde bulunan bu cihaz kurumumuza kazandırılmış olup, vatandaşlarımızın hizmetine sunduk” diye konuştu. Yeni MR cihazının avantajlarına değinen Öztürk, “Cihazımızın açık tüp aralığı 70 santimetre, tünel uzunluğu ise 145 santimetre Bunun en büyük avantajı kapalı alan korkusu, klostrofobisi olan hastalarımız daha korkusuz ve rahat bir şekilde MR çektirebilecek olmasıdır. Hastalarımız daha önceki cihazlarla MR çektirirken iç alanın darlığı sebebiyle kendilerini mezardaymış gibi hissettiklerini ifade ediyorlardı. Bu cihazımız hastalarımızın bu korkusunu ortadan kaldırmış durumda. Cihazımızın bir başka avantajı ise hareketli masa özelliği. Bu özellik hem çalışan hem de hasta için büyük avantaj sağlıyor. Yine masa üzerine yerleştirilmiş bobinler sayesinde hastalarımıza değişik çekimler yapıldığında her defasında hastayı konumlandırma gereğini ortadan kaldırılmış durumda. Tek bir konumla hastanın tüm görüntülemelerini yapabilmek mümkün” şeklinde konuştu.

Ordu İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hasan Öztürk

Ordu İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hasan Öztürk, “Hızla gelişen teknolojiye paralel olarak vatandaşlarımıza daha kaliteli bir sağlık hizmeti sunmak için Ordu Devlet Hastanesi MR ünitesini yeniledi” dedi. Ordu İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Uzm. Dr. Hasan Öztürk, yaptığı açıklamada, “Yeni alınan MR cihazı Türkiye’de Devlet Hastanelerinde kullanılan ilk mobil masalı MR cihazı olma niteliğinde. Cihaz iç genişlik olarak Türkiye’de kullanılan en üst düzey cihazlar

80 Mart • 2014



Aktüel

Radyoloji Uzmanı Dr. Murat Dökdök

Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Yücel

Ağrıyı görüntülemek mümkün mü? Son araştırmalara göre Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) ile ağrı çeken kişinin beynindeki işlevler objektif olarak görüntüleniyor; kişinin ne kadar ağrı çektiği, tedaviye nasıl yanıt verdiği ve kişiler arası ağrı eşiği farklılıkları belgelenebiliyor. •

Colorado Üniversitesi’nden Dr. Tor D. Wager ve ekibi, uzun süredir devam eden çalışmalar sonunda beynin ağrıya verdiği tepkiyi görüntüledi ve ağrının objektif olarak ölçülmesiyle ilgili sonuçları da geçtiğimiz aylarda açıkladı. Çalışmada Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme (fMRI) yöntemi kullanılarak, kişilerin ağrıya verdikleri yanıtların fotoğrafları çekildi. Ayrıca morfin bazlı bir ağrı kesici kullanıldığında ağrıları azalan ya da kaybolan kişilerin beyin fotoğraflarında da ağrı görüntüsünün yok olduğu belgelendi. Yöntem ile ağrı tedavilerini izlemede ve iletişim sorunları nedeniyle ağrısını tarif edemeyen ya

da bilinci açık olmayan kişilerin ağrısını belirlemekte objektif olarak ölçüm yapabilmesi amaçlanıyor. Ağrı ile ilgili merkezi sinir sisteminde bilinmeyen farklı mekanizmaların bulunduğunu belirten Anadolu Sağlık Merkezi Algoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşen Yücel, “Merkezi sinir sistemi görüntülemeleriyle ilgili çalışmalar bilinmeyen mekanizmaları ortaya koyabilmek ve ağrıyı objektif olarak ölçebilmek için yapılıyor’’dedi.

Depresyon tedavisinde kullanılabilir Ağrı çektiğini söyleyen hastaya inanmanın önemini vurgulayan Prof. Dr. Yücel, uzamanların bu durumu “Ağrı, Hastanın Çektiğidir’’ şeklinde

82 Mart • 2014



Aktüel en Prof. Dr. Yücel, “Yöntem kişiye özel tedavi planlamasında da kullanılabilir’’ dedi. Depresyonlu hastalar ile kronik ağrısı olan hastalardaki görüntülerin birbirine fazlasıyla benzediğini anlatan Prof. Dr. Yücel, fMRI yönteminin ağrı dışında, psikiyatride de kullanılabildiğini söyledi. Ağrının objektif olarak ölçülemediğini söyleyen Prof. Dr. Yücel, “Hasta ağrı çektiğini söylüyor ancak hekim bunu bilemiyor’’ dedi. Prof. Dr. Yücel, FMRI ile ilaç tedavisinde olan kronik ağrı hastasının doğru tedavide olup olmadığının da anlaşılabileceğini ifade etti.

Beynin haritasını çıkartıyor Anadolu Sağlık Merkezi Radyoloji Uzmanı Dr. Murat Dökdök ise bu yöntem ile beynin nasıl çalıştığı, hangi bölgelerin, hangi durumlarda, hangi işlevler için etkili olduğunun incelendiğini belirtti. Dr. Murat Dökdök, “MR cihazı kullanılarak yapılan bu görüntüleme tekniğinde, beyin toplardamarlarındaki oksijen seviyelerinin değişkenliğine göre o bölgenin aktivitesi hakkında fikir sahibi olunuyor’’ dedi. Dr. Dökdök, araştırmalarda düşünme, hissetme ve sıcaklık gibi duyusal işlevler ile ağrı, acı gibi dış etkilere ya da psikolojik durumlara verilen tepkileri görüntülemek için de fonksiyonel MR çalışmaları yapıldığını ifade etti.

Plasebo etkisi görüntülenebilecek Bu yöntem sayesinde ileri beyin işlevlerinin beynin hangi bölgesinde aktivitede olduğunun görütülenebildiğini anlatan Dr. Dökdök, ağrının görüntülenmesinde, ağrının şiddetini ölçmek yerine tedaviye verilen cevabı değerlendirmenin önemli olduğunu söyledi. İlaç içmediğii halde, ağrısının azaldığını söyleyen kişilerin (plasebo etkisi) beyinlerindeki hangi kompleks mekanizmaların devreye girdiğini görmenin önemini vurgulayan Dr. Dökdök, “Ağrıyı azaltmak için vücudun kendi içinde kullandığı mekanizmaları daha iyi anlamak gerekiyor’’ dedi.

Duygusal anlarda beynin verdiği tepki belirlenebiliyor. Dr. Dökdök yöntem ile bazı psikiyatrik hastalıklarda beynin hangi işlevlerinin çalışmadığı, bir müzisyenin müzik dinlerken beyninde işitselin yanı sıra başka hangi fonksiyonların aktive olduğu veya duygusal bir film seyrederken beynin hangi bölgesinin aktive olduğunun görüntülenebildiğini belirtti.

tanımladıklarını ifade etti. fMRI çalışmalarının klinik kullanıma girmesi halinde ağrı görüntülemenin yanı sıra tanı yöntemi, hatta ağrı ölçüm yöntemi olarak da kullanılabileceğini söyley-

84 Mart • 2014



Aktüel

Sağlık Kurumlarında İletişim ve Empati •

İletişimin Temel Ögeleri

İletişim; personelin hasta ve yakını tarafından veya hasta/hasta yakının sağlık çalışanları tarafından iyi anlaşılmasını sağlayan bir süreç olup bilgi, deneyim, duygu ve düşünce alış verişi olarak tanımlanmaktadır. Kişiler arası ilişkileri, örgütleri, toplumları oluşturan ve bir arada tutan temel bir faktördür. Hastane personeli iletişimi; Kendilerini anlayabilmek, hasta ve yakınlarına anlatabilmek, hastane müşterini tanımak ve etkilemek, hastanenin tanıtımını yapmak, hizmetin kalitesini artırmak, teşhis ve tedavinin başarı oranını yükseltmek, gereksiz zaman harcamalarını ve hasta memnuniyetsizliğini önlemek amacıyla kullanır. Ancak iletişimin etki oluşturabilmesi için açıklık, dürüstlük, destekleyici içerikli olmasına özen gösterilmesi gerekir. İletişim etkili sonuç verir. Hasta/hasta yakını veya sağlık kurumlarının müşteri ile sağlık kurumlarında çalışan personelin iletişimde kullandığı yolları ise üç ana başlıkta değerlendirmeye tabi tutabiliriz. Sözlü İletişim - Konuşma Yazılı İletişim (yazışma, dergi, gazete, anket, broşür…) Hareketlerle İletişim (beden dili, jest, mimik, giyim….)

1. Kaynak (Hasta/ H.Yakını..): Duygu, düşünce ve isteğin aktarılmasında sözü söyleyen kişi ya da topluluk 2. Alıcı (H.Danışman/Rehber/Hemşire..): Vericinin gönderdiği iletiyi alan ve anlamlandıran kişi veya topluluktur 3. İleti (Mesaj): Gönderici ile alıcı arasında aktarılmakta olan duygu, düşünce ya da istek 4. Kanal (Telefon, B.Dili, Sözel…): Bildirişimde kullanılan yol sözlü veya yazılı olabildiği gibi beden dili ile de olabilmektedir. 5. Filtre: Filtre, alıcının iletiyi kendine göre yorumlama biçimidir. Bu açıdan filtre, algılamayla ilişkili bir öğedir. Algı, kişinin belli bir bilgiyi duyma, anlama ve değerlendirme sürecidir. Kişinin hastalık durumu, istekleri, geçmiş yaşamı, önyargıları ile sosyal ve kültürel unsurlar algılamayı etkilemektedir. 6. Çevre(Poliklinik/ Randevu Bankosu/Santral/ Hastane)…: İletişimin gerçekleştiği ortam ve bu çevrenin uygunluğudur. 7. Geri Bildirim: Alıcının iletiye verdiği her türlü yanıttır. Hastanın sağlık kurumundan beklediği hizmeti alarak memnun olarak ayrıldığının ifadesidir.

86 Mart • 2014



Aktüel

şüpheyi, açık gözler merakı, derin bakışlar dikkati, eğik bakışlar üzüntüyü anlatır. Göze bağlı olarak kaşlar da hareket edecektir. Başarılı iletişim açısından çok önemli bir kavram olan empati kurma ise sadece insan oğlunun başarabileceği bir çaba isteyen bir iletişim becerisidir. Empati kavramı, bir insanın kendisini, iletişim içinde olduğu kişinin yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması şeklinde tanımlanmaktadır. Gerçek anlamda bir empati yapabilmek için bir insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koyması ve olaylara onun bakış açısıyla bakması ve o kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması ve bu durumun karşıdaki kişiye iletilmesidir. (2) Empati kurmanın aşamaları: 1.aşama: Kişinin kendisini karşısındaki kişinin yerine koyması 2.aşama: Doğru olarak algılaması 3.aşama: Hissettirmek-iletmek 4.aşama: Kendi yerine geri geçmek Empati bir rol değiştirme işidir. Birçok toplumda olduğu gibi biz de daha çok sonuçlarla ilgilenen bir yapıya sahibiz ve bu yaklaşım süreci kaçırmamıza ve zaman zaman da bu sebeple nedenlere yönelik farkındalıklarımızı geliştiremememize sebep olmaktadır. Bu önemli bir problemdir. Kurum içinde sağlıklı iletişim ve empatinin başarılmasında dört ayrı faktörün önemi büyüktür. Empati ve iletişimin sağlıklı ya da istenilen düzeyde olmasını etkileyen faktörleri; Toplumsal Faktörler, Kurumsal Faktörler, Alt Grup Faktörleri, ve son olarak ta Bireysel Faktörler olarak sınıfla-

Etkili İletişimin Özellikleri

Etkili iletişimde dinleme ve söylemenin yanı sıra iletinin de etkin olması gereklidir. Etkili bir iletişim için iletilerimizi nasıl etkin kılacağımızı bilmemiz ve bunları uygulamaya geçirmemiz gereklidir. Bazı kişiler iletişim kurmaları gerektiğini bilmelerine rağmen, korkuları nedeniyle, iletişim kurmayı hedefledikleri kişilerle dolaysız bir şekilde iletişim kurmak yerine ya ipuçları vermeyi denerler ya da üçüncü kişiler aracılığıyla söylemek istediklerini duyurmayı denerler. Bu şekilde, iletileri dolaylı yolla iletmek oldukça risklidir, yanlış yorumlamalara veya iletilerin görmezlikten gelinmesi ile sonuçlanmasına neden olur. İletilerin zamanında paylaşılması da önemlidir. (2) Sağlık hizmetinin sunumunda oldukça büyük öneme sahip iletişimin etkili şekilde işlemesi için; hastane personelinin iletişim sürecinde yer alan ögelerin özelliklerini bilmeleri ve bunu uygulamaya geçirmeleri gerekmektedir. Etkin iletişimin özelikleri; Samimiyet ve saygı, ilgi alaka ve güleryüz, etkin dinleme, çözüm odaklı yardımcı olmak, istekli olmak, dikkate almak ve önemsemek, detaya hakimiyet, dış görünüş, etkin bir beden dili ve duyguların etkili ifade şekli, diksiyon, konuşma şekli, dürüstlük, empati, sürekliliktir. Örneğin vücut dili için en önemli organlarımız sırasıyla gözler, eller, ağız, omuzlar ve bacaklar. Bunun dışında burun kıvırtmak, dil çıkartmak, göğüs bölgemizi hareket ettirmek gibi küçük detaylar da çok önemlidir. Gözler her şeyi anlatır zaten, dolayısıyla vücut dili için gözler ilk sırada gelir. Kısık gözlü bakışlar insana

88 Mart • 2014



Aktüel Bu tanımadığımız insanlar ile de empati kurabileceğimizin olanaklı olduğunun bilgisini bize verir. Sezgiler empati kurmamızda yardımcı olursa da asıl gerekli olan nereden bildiğimizi bilmediğimiz bilginin ortaya çıkmasına izin verebilmek yada buna yol açan rol değiştirmeyi başarabilmek gerekmektedir.

nabilir. Bu faktörlerden en önemli olanı bireysel faktörlerdir. Bireylerin kişisel gelişiminin sağlanması sorunların en güçlü kaynağını düzeltmek anlamına gelmektedir. ( 1)

Hasta İle Hastane Çalışanları Arasındaki Etili İletişim Aşamaları:

Sağlık Kurumda İletişimin Vazgeçilmezleri

A-İsim Vererek Muhatab Olmak; Ben Ali, size nasıl yardımcı olabilirim. Anlaşıldı Efendim. Ayşe hanım hoşgeldiniz, sizden önce bir muayene hastası var: çıkınca Sizi alacağım. Elimde liste ile takip ediyorum lütfen oturun merak etmeyin. B- Amca Dayı-Hala-Teyze Gibi Hitap Şekli Yok; Hanımefendi /beyefendi size nasıl yardımcı olabilirim. C- Bilmiyorum/Görmedim/Duymadım Yok; Lütfen ayrılmayın, hemen sizi bilgilendiriyorum. D- Bizzat Refakat Etmek; Aşağı in, sağa dön, koridoru geç solda tarif yerine bizzat, buyurun ben size eşlik edeyim efendim deyip birlikte hareket etmek Güven Aşılar: Birliktelik Hissi Verir:Bağlayıcı Kılar: Sıcaklık Getirir. E- İşlemlerini Sonuçlandırmak: Tetkik ve sonuçların takibi ve hastaya ulaşımını organize etmek. Sağlık kurumu çalışanları arasında empatik bakış yeteneğine sahip olanlar olabilir ancak genel bir anlayış tarzı olarak yerleştirmek için çaba gerekir. Birlikte çalışmayı gerektiren sağlık hizmeti üretiminin çıktısı insan olduğuna göre kişiler arası iletişimde önemli faktör olan empatik bakışın kalıcı olmasını da sağlamak gerekir. Sağlık Kurumlarında Empatik bakış Açısını geliştirme için yapılması gereken çalışmalar: Eğitim: Özellikle hastane gibi stres yoğun kurumlarda çalışan personellerin sürekli olarak hizmet içi eğitime tabi tutulmaları empati kurmada başarılı sonuç vermektedir. Bu tür eğitimlerin ayrıma tabi tutulmadan tüm hastane çalışanlarına verilmesi etkili sonuç vermektedir. Ayrıca örnek olay incelemeler ile bir kurumdan hizmet alırken yaşadıklarını süzgeçten geçirmesini sağlamak, davranış değişikliğini hızlandırmaktadır. Kurumun iletişim ve empati eğitimlerinden geçirilmesi ve bu eğitimlerin didaktik eğitimlerden çok yaşantısal eğitimler olması son derece önemli olduğu belirtilmektedir. Başarıyı Ödüllendirmek: Etkili iletişim tekniklerini iyi kullanmayı sağlamak ve bu konuda beklentileri karşılamak için izlenebilir çabasını kesintiye uğratmadan gösterebilen bile personelin terfi, izin gibi manevi ödüllendirmenin yanı sıra maddi ödülle karşılık bulması davranış değişikliğini kalıcı hale getirmesini sağlamaktadır. Kurumsal Farkındalık Oluşturma Çabaları: Empati yeteneğinin tüm kurum çalışanlarına aşılanmasını sağlamak için mücadele etmek gerekir.

1. Aşama: İlgi Ve Güler Yüz 2. Aşama: Etkin Dinleme 3. Aşama: Etkin Ve Birbiri İle Tutarlı Sözlü Ve Sözsüz İletişim (fiyat verme, ameliyat kararı…) 4. Aşama: Hasta /H.Yakını Beden Dili İpuçlarının Değerlendirilmesi 5. Aşama: Anlaşılabilir Bir Dil Kullanarak Hastaya Samimi Olarak Duygu Ve Düşüncelerini Açıklamak. Kendisi Rahatlıkla Açabileceği Bir Ortam Oluşturmak 6. Aşama: Empatik Yaklaşım Ve Sözlü-Sözsüz İletişim İle Hastanın Verilen Bilgileri Doğru Olarak Algılayıp Algılamadığını Ortaya Çıkarmak.

Sağlık Kurumlarında Empati

Sağlıklı iletişim ve empatini sağlık kurumlarında olabilmesi için bazı temel inançların yerleşmesi gerekmektedir. İnsana verilen değer tüm kurumları etkilemektedir. Değer gören bireyler başkalarına da değer verirler. Kurumun bu anlamda personeline yaklaşımlarını gözden geçirmesi gerekmektedir. Birbirlerini seven ya da birbirlerini seçmiş insanların bulunduğu topluluklarda tüm hastalıkların aksi özellikleri bünyesinde barındırmak gruplara nazaran daha az olduğu gerçeği saptanmıştır. Empati bir tahmin işi değildir. Empati bir rol değiştirme işidir ve bu nedenle karşımızdaki ile ilgili bildiklerimizin ötesinde bir bağlantının sonucunda gerçekleşir.

90 Mart • 2014



Aktüel

Hizmet sunumunu farklılaştırma çalışmalarında, rutini yapmak farklılık oluşturmayabileceği için hissedilebilir bir duygusal ağ ile iletişimi taçlandırmak gerekir. Ameliyat olacak hastaya A dan Z ye tüm işlemlerinde hasta yakını gibi yardımcı olacağı iletişimi iyi bir hasta rehberinin hizmet vermesi hastanın hastaneye ve ameliyathanesine karşı ilave güven duymasını sağlar. Vaka İncelemesi: Çalışan yakını veya tiyatro sanatçılarından yararlanılarak yapılacak denetleme ile iletişim tekniklerinin sahada nasıl uygulandığının tespitine yönelik çalışma yapılması ve ayrıca bu tür çalışmaların sürekli yapılarak hissi uyandırılması Öğrenen Organizasyon Kurmak: Çalışanların kendi arasındaki iç tetkik ve denetleme çalışmaları ile unutma, vb nedenlerden kaynaklı iletişim tekniklerinde oluşacak sapmalarının zaman geçmeden hızlıca düzeltilmesini sağlayan sistemi kurmak çok zor değildir. Bir çalışanın hatalı iletişimi tekniği kullanması sonucu oluşabilecek zararlardan korunmanın etkili bir yolu ise hatanın başka bir çalışan tarafından anında düzeltilerek giderilmesi ile olur. Sonuç olarak; etkili bir iletişim için temel olarak, etkin dinleme, etkin konuşma ve söyleme, empatik yaklaşım, etkin bir beden dili sergilenmelidir. Sektör ne olursa olsun etkili iletişimin özü, yapısı değişmez. Hekim-hasta ilişkisinde etkili iletişimde ilk karşılama sırasında sergilenecek ilgi ve güleryüz, sonrasında etkin dinleme, etkin ve birbiri ile tutarlı sözlü ve sözsüz iletişim, hastanın sözsüz iletişim ile ortaya koyduğu beden dili ipuçlarının değerlendirilmesi, mesleki dilden

kaçınarak anlaşılması kolay bir dil kullanmak, hastaya samimi duygu ve düşüncelerini açıklayıp kendisini rahatlıkla açabileceği bir ortam oluşturmak, empatik yaklaşım ve sözlü ve sözsüz iletişimin ile hastanın verilen bilgileri doğru olarak algılayıp algılamadığını ortaya çıkarmak sağlıklı iletişimi sağlayacaktır. Etkili iletişim becerileri, sevgi, başarı ve mutluluk elde etmede adeta sihirli bir etki yaparlar ve eğer gönül zenginliği, sevgi, anlayış ve hoşgörü ile birlikte olmazlarsa yalın ve anlamsız kalırlar. Sağlık sektöründe çalışanların, iletişim becerileri ve etkili iletişim açısından istemeyerek de olsa zaman zaman sergiledikleri gözlemlenen olumsuz tutum ve davranışları, söz konusu sektörde çalışanların stres, yorgunluk, aşırı iş yükü, kızgın saldırgan hasta grubu ve buna benzer pek çok durum ile karşı karşıya oldukları gerçeği ile birlikte düşünmek doğru bir değerlendirme olacaktır. (2) İletişim bozuk olursa tuzu kuru olan kesime yine bir şey olmaz ama kurum geneline batkımızda; İnsanlar arasında anlaşma sağlanamaz ve çatışma –kavga oluşur. İnsanlar gittikçe birbirine yabancılaşır ve birbirlerini görmemek için çaba içerisine girerler. Ayrılık başlar ve hastane terk edilir. Neticede kaos oluşarak kurum dibe vurur. “Çoğu İş, Kötü Üründen Değil, Kötü Davranış Nedeniyle Kaybedilir” Yararlanılan Kaynaklar Sağlık kurumlarında iletişim ve empati, Deniz ALTINAY, Uzm. Psk. Dnş. Doç. Dr. Arzu Kihtir, Mart-Nisan-Mayıs 2011 tarihli Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Dergisi sayı 18 Ruhi Selçuk Tabak, Sağlık İletişimi

92 Mart• 2014








Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.