sanki sıtmayı büsbütün azgınlaştırmış da bunu yatak ön* /leyeblllrmiş gibi arkadaşını yatağa doğru çekti. — Yat güzelce... Bl şeyler daha örterim. Birazdan sulfato gelir. Bi şeyin kalmaz! İnsan bu cenabetle bera ber dolaşır da hazırlıklı bulunmaz mı? -ö nce palaskasını Çözdü, tabancayla beraber bir iskemlenin arkalığına as tı. Sonra eğilip geçirleri, kunduraları çıkardı-: Yat... So yunmak istemez. Terleyince çamaşır değiştiririz! Salâhattin, elbisesiyle incecik şiltenin üstünde der top olmuştu. Gövdesi depreme uğramış gibi titriyordu. — Kızdım heriflere,.. Kızdım da bir halt edemedim m i... Kızdım... Ulan ödlek-sürüsü... Ulan sakalına, sarı ğına... Ulan hergeleler... Itoğtu. itler... ' Gittikçe sözleri ^anlaşılmaz oldu. İç çekişleri, diş gı cırtıları arasında sayıklamaya başladı. Cemil, elleri belinde çevresini umutsuz umutsuz araş tırıyordu. Bir an, bavulundan yatak çarşafını örtmeyi dü şünerek pencereye gidecek oldu. Faydasızlığını kestire rek vazgeçti. Ceketini aklından geçirdi. Ağır tabancasını taşıyan palaskasını çözmeye üşendi. Odadaki dolaplara baktı. Defterden, eski dosyalardan başka bir şey göre meyince. dişlerinin arasından sövdü. İ Merdivenden inerken Kör Şaban bavullarla içeri gir> mişti. — Hepsini aldım geldim Binbaşım... G eç kalışıma şebep... V — Bırak şimdi gevezeliği... Bırak onları oraya... At vere... örtü var mı, fazla örtü?... — Ne örtüsü? — Bildiğin örtü, hayvani... Bildiğin battaniye?... — ». Var, n'olmuş? — Daha soruyor. Getir çabuk.,. Kaç tane varsa kap g e l... Beş tane, on tane/.. — O kadar battaniyemiz yoktur Binbaşım! Bir be nim örtündüğüm, iki de... — Getir diyorum! Ujan hadisene... Kör Şaban iki battaniye koşturdu.