Cangıl Günlüğü

Page 1

CANGIL GÜNLÜĞÜ İnan Mayıs Aru 1. Gece / Tohumlama Uzun ve yorucu bir günün ardından ormanda büyükçe bir kütüğün yanına oturmuş, maraşotu çiğniyorduk. Her tarafı yamulmuş teneke çaydanlık korların üzerinde fokurduyordu. Tiuana, Ateş Yazmaları’ndan başını kaldırdı ve baktı. Buz gibi mavi gözlerine ellerimi değdirsem yakacaktı. Kâfirdi ve bir kalıba sokulamazdı. Tek kalıp kendisiydi. Uzayda yolculuk ettiğini ve elindeki yazmaları bir kara deliğin içinden getirdiğini iddia ediyordu. Ona inandım. İnsanın içini ısıtan sesiyle okudu: “Su yüzeyinde yüzen adalar gibiydi alevden yaratılanın gözyaşları ve yeryüzü erimeye başladı. Sıcak bilyelerle oynayan çocuklar, bilincin patikalarında yürümüş olanlardı. Öte bilincin şafağını seyrederek toprağa şiirler yazanlar ise eriyene dalarak birer nehir oldular. Yalnızca bu şekilde anlaşılabilirlerdi. Ve anlaşıldılar; buz sıvıyı damarlarına zerk eden, öksüren ve kara çamurlu balgam tüküren yaşlı tanrılar tarafından. Ve Şeytan yeraltını yarattı.” ********************************************************************* 7. Gece / Çiçeklenme “Ve gökten üç elme düştü...” diye bitirdi hikâye anlatıcı masalını. “Elme ne?” diye soracak oldum ama ağzımı henüz açmışken Tiuana’nın derin mavi gözleri sözcüklerimi yuttu. “Elme” tabii ki o mavi sularda yansıyan yıldızların Khuncasıydı. Khun topraklarında uzun ve yorucu bir günün sonunda, gece yıldızların altında bizi bekleyen köye vardığımızda bizi köyün hikâye anlatıcısı karşılamıştı. Şimdi de köy meydanında “yum” denilen çayımızı içerken izci pigme kalkmak için izin istedi. Ormanın içine doğru onu takip ettik. Pigme bize, masalda köyde kalamayacağımızın anlatıldığını söylediğinde Tiuana hiç şaşırmadı. Uyku tulumunu sereceği bir ağaç dibi aramaya başlamıştı bile. Baykuşun ötüşüyle birlikte ben de uzun uzun esnedim. *************************************************************** 13. Gün / Filizlenme Toprak ve bitki tanrılarına sunulan kurbanların kanlarını takip ederek Oruç Dağı’nın eteklerine vardığımızda gökyüzü bir transatlantik gibi yüklüydü ve yolcuları aylar sonunda karayı gören Kolomb’un tayfasından daha sabırsızdı. Bulutların içindeki tombik devler menilerini yeryüzüne fışkırtmaya hazırlanıyorlardı. Oruç tutan rahipler pelin yapraklarıyla, ormana düşmüş bir uçaktan çıkarttıkları daktiloyu kutsuyorlardı. İşlerine yarayıp yaramayacağına aldırmadan, onlara çantamdan çıkarttığım birkaç sararmış kâğıt verdim. Günbatımında yemek üzere kâğıtları kuşaklarına sakladılar. Civar köylerde beyaz kaplanın görülmesiyle başlayan bir yıllık suskunluk yeminleri başlayalı dört ay olmuştu. Ben bunu daha sonra rehberimden öğrenecektim. Doğudan başlayarak, her ayı yüzlerini yalnızca bir yöne dönük olarak geçiriyorlardı. Böylece Hithagoların on iki yönünü öğrenmiş oldum: dört ana yön, dört ara yön, gök, yer, kendi içleri ve son olarak yokyön. Bu ayı güneye dönük geçiriyorlardı. Son iki ayda yüzlerini nereye döneceklerini merak ettim ama oruç dağının eteklerinde merakımı tatmin edecek kadar uzun süre kalmadık.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.