Martı Dergisi - Ekim 2012

Page 65

martı* ekim 2012

Sonraki gezegende bir ayyaşla tanışır. Ayyaş içtiği için çok utanmakta ve utancını unutabilmek için daha fazla içmektedir. Şu büyükler gerçekten çok tuhaftı. Her gittiği gezegende bunu daha iyi fark ediyordu Küçük Prens. Dördüncü gezegenin sahibi olan işadamı, sadece saymakla geçiriyordu günlerini. Gökyüzündeki bütün yıldızların sahibi olduğunu anlattı prensimize. Çünkü bunu ilk o akıl etmişti. Bu yüzden de yıldızlar ona aitti. Yıldızlarını sayıyor ve deftere kaydediyordu. İşadamının işiydi bu.

Küçük prensin üç tane volkanı vardı her gün temizlediği, bir tane çiçeği vardı her gün suladığı. Küçük prens de onların sahibiydi ve bu durum, hem volkanlarının hem de çiçeğinin işine yarıyordu. Ama şu işadamının yıldızlara sahip olmasının yıldızlara ne yararı vardı ki! Bunu sorduğunda işadamına, hiçbir cevap alamadı. Ziyaret ettiği gezegenlerin en ilginci beşinci gezegendi. En küçükleriydi . Sadece bir fener, bir de feneri yakan adam vardı. Gezegen o kadar hızlı dönüyordu ki, fenerci dakikada bir feneri yakıp söndürüyor ve çok yorgun düşüyordu. Uykuyu çok sevmesine rağmen bir türlü uyuyabilecek vakit bulamıyordu. Küçük prens sevdi bu adamı. Çünkü o kendinden başka bir şeyi düşünüyordu, fenerini. Gittiği son gezegen çok büyüktü. Devamlı kitap yazan yaşlı bir adam yaşıyordu bu gezegende. Coğrafya kitapları yazan adam, hayatında hiç gezmeye gitmemişti. Hatta, gezegeninde bir okyanus olup olmadığından bile habersizdi. Çünkü o bir gezgin değildi. O gezginleri kabul eder, onları dinler ve anlattıklarını yazardı. Küçük prensten ona gezegenini anlatmasını istedi. Prens çiçeğinden de bahsetti adama fakat gelip geçici şeyleri yazamayacağını söyledi coğrafyacı. Demek, çiçeği gelip geçiciydi ve prens onu yapayalnız bırakmıştı. Bunu düşününce üzüldü.

65


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.