Mesamvizyon19 sayi

Page 25

Ali Haydar Timisi: Her adımı telif hakları için önemi bir dersti Kayahan hoca ile geç tanışmamız, hâlâ hayatımdaki en büyük kayıplarımdan biridir diye düşünüyorum. Ölümünden yaklaşık 4-5 sene önce tanışmış olsak da, bu kısa sürede hayatımda en derin izlerden birini bırakan insanlardandır. Bunun sebebi sadece müzisyenliği ve bestecilikle ilgili ulaştığı mertebenin yüksekliği değil, aynı zamanda “adam gibi adam” sözünün içini doldurması ve haksızlığa karşı var gücü ile mücadele eden biri olmasıdır. Kayahan AÇAR, Türk müziği tarihine adını altın harflerle yazdırırken, fikri mülkiyetin ne anlama geldiğini ve bir sanatçının ürettiği eserden doğan artı değeri nasıl savunması gerektiğini de bizlere öğretmiştir. Hem de bunu yaparken hiçbir maddi ihtiyacı olmamasına rağmen, başka eser sahiplerine de bir yol açmak, örnek olmak adına vermiştir mücadelesini… İlk zamanlar sohbetlerimizde sabırla ve ısrarla anlattığı telif hakları mücadelesini, adeta bir ders verir gibi bıkmadan, usanmadan saatlerce anlatmasına bir anlam veremezdim. Bu enerjinin kaynağını inanın çok merak ederdim. Sonra onu tanıdıkça, pek çok eser sahibinin her ihtiyacında nasıl yanında olduğunu görünce, yavaş yavaş daha da iyi anlamaya başladım bu savaşın sebebini. Çünkü bir eser sahibi olarak kendisi de zamanında aynı yoklukları, çaresizlikleri ve imkânsızlıkları çok yaşamıştı. İnsanların sömürülmesini istemiyordu. Hiç kimsenin, üreten insanların sırtından haksız kazançlar elde etmesine tahammülü yoktu. Onun için müzik adına attığı her adımı bir TELİF HAKLARI DERSİ verir gibi yaşıyordu. Cenazesinde beni en çok duygulandıran sahneyi okuyucularımızla paylaşmak istiyorum. Kayahan hocanın cenazesinde, Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki törenden itibaren her anında cenazesinin yanında bulunarak ona karşı son görevimizi yerine getirmeye çalıştık. En son Teşvikiye Camii’nden itibaren cenaze arabasında mezarlığa doğru birlikte yola çıktık. Cami avlusunda Cumhurbaşkanı’ndan bakanlara, hepimizin tanıdığı sanatçılardan bürokratlara kadar yüzlerce insan vardı. Ayrıca cami avlusundan Dolmabahçe’ye kadar yol kenarında dizilmiş yine yüzlerce insanın karanfillerle onu nasıl bir sevgi seli ile uğurladığına bizzat şahit oldum. Ancak asıl duygulandığım sahne; tam Dolmabahçe Stadyumu’nun yanındaki yokuştan inerken yolun sağındaki parkın çimenleri üzerinde tek sıra dizilmiş ve 10-15 kişinin hep birlikte selama durmasıydı. Bu kişiler günlük hayatta birçoğunun tinerci veya şarapçı diye küçümsediği insanlardı… Hepsi bir ağızdan “Kayahan baba! Yolun açık olsun!!!” diye bağırıyorlardı… İşte bu sahne, gerçek Kayahan’ı bizlere anlatıyordu. Toplumun en alt seviyesine bile aynı sevgiyle ulaşabilmesi onun, o meşhur sloganını hatırlatıyordu bizlere… Makam-mevki, zengin-fakir gözetmeden “Yolu sevgiden geçen herkesle, bir gün bir yerde buluşuruz…” diyordu büyük usta…

Ahmet Selçuk İlkan: Işıksız odalarımıza ışık oldu Kayahan Bir merhaba ile bir elveda arasına sıkıştırılmış bir zaman parçasıdır hayat. İşte bu süre içinde hayata kattığı değer kadar değerlidir insan. Bu zaman parçası içinde yaşınız ve yaşadığınız yıllar kadar değil, anılarınız, dostlarınız ve kalplere dokunduğunuz kadarsınızdır aslında. Yani insana ve hayata kattığınız değer kadar değerlisinizdir. İşte bu gerçeği ayna gibi yansıtan bir adamdı... Adı Kayahan’dı. Kaya gibi yüreğiyle ve çelik gibi sabrıyla yazdı ve söyledi içinden tüm geçenleri. Işıksız odalarımıza ışık, asırlık yalnızlıklarımıza liman oldu... Öyle bir yemin etti ki, gönül sayfamıza, esmer günlerimize bir roman oldu... Hayatımızdan siyah beyaz bir film gibi akıp geçti. En son resitali de koca bir hüzün ve derin bir yas oldu. Onunla ne zaman nerede karşılaşsak, hep yeni bir bestesinin müjdesini verirdi. Son bestesi de bizde bıraktığı derin boşluk oldu. Bir özlem senfonisi bu... Hergün biraz daha özlüyoruz onu. Tıpkı önceki ozanlarımızı, sanatçılarımızı özlediğimiz gibi... Telif hakları için tek başına savaşan bir ordu gibiydi. Her şarkısından önce mikrofonlardan eser sahiplerinin isyanını haykırdı. O en masum, en saf haklarımızın çığlığıydı bu… Hala bu haykırış, bu başkaldırı, o olmasa da adliye koridorlarında yankılanıyor. Hala sürüp giden davaları, celseleri var. Rahat uyu Kayahan... Eser sahiplerinin yıllardır örselenmiş bu hakkı mutlaka en namuslu şekilde sahiplerine ulaşacaktır. Bu hasret, bu düş, bu umut ve bu amaç hepimizin. Yarınlar bugünden daha güzel olacak. Buna inanıyoruz. Yoksa bizi de atsınlar denizlere…

25


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.