FR ePanel Fotograf Elestirmenligi

Page 83

denemelerinde Marksist kavramlar ağır basar. Felsefesel eleştirinin güncel eğilimlerini en çok etkileyen de gene bu kavramlardır. Marksist eleştirinin temellerine gelince: Sanat yapıtı ideolojik üstyapıya girer ve altyapı ile eytişimsel ilişkileri içinde incelenmesi gerekir. Bir düşünürün özgün ve yaratıcı niteliğine gereğinden fazla değer veren öznel çözümleme nasıl tutarlı olmazsa, kuramsal açıdan ayrımsız bir toplum çevresi düzlemindeki toplumsal çözümleme de tutarlı değildir. İnsanı ve yapıtı sınıf kavgasının ayrımlandırdığı bir çevreye oturtmak gerekir. İdeolojik olarak, sanat yapıtı bir dünya görüşünün, bireysel değil, toplumsal bir olgu olan, gerçeğin bütününe yönelen bir bakışın anlatımı-belirli koşullarda kendini bir insan topluluğuna bir sınıfa benimsettiren bir düşünce dizgesidir. Sanatçı, söz konusu görüşü düşünür, duyar sonra da vurgular. Her çağın kendi toplumsal yapısına uygun genel izlekleri vardır. Gerilemekte olan sınıflara özgü, gerçeğe karşı çıkış ve vazgeçiş izlekleri, egemen sınıflara özgü, bugünkü doğrulama izlekleri, yükselen sınıfların ilerlemesini dile getiren canlanma ve umut izlekleri gibi. Ama bu koşullar altında sanatçının yaşamı aydınlatamaz bizi. Yapıtın toplumsal bütün içindeki yerini saptamak için, içeriğini yorumlamak gerekir. Gerçekten de bir yapıtın içinde geliştiği toplum çevresi, dile getirdiği sınıf, ille de sanatçının gençliğini ya da yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği çevre ya da sınıf değildir. Kullanılan biçim saptanabilir koşullara bağlıdır ve içerikten ayrılamaz. Bağımsız biçim yoktur ve her türün kendine özgü yasaları vardır. Köktenlik ölçütünü Marksistlerde yeniden buluruz, ama burada tinsel düzeyde değildir artık. En dahi sanatçılar bir geçiş dünyasını, iki çağ arasındaki bir geçişi ilk olarak anlatan, özellikle de doğmakta olan yeni değerleri yansıtan ya da geçmişin insansal ve gerçek değerlerini geleceği yaratan yeni güçler açısından yeniden ele alan kimse değil midir? Deha, her zaman ilericidir, demiştir Goldman. Özellikle eyleme yönelmiştir Marksist eleştiri. Konusu, sürekli olarak kendisini belirleyen sınıf ilişkilerine bakarak, yapıtın içeriğini değerlendirmek değildir yalnızca. Aynı zamanda ve her şeyden önce geleceğe dönük, yeni yapıtlar hazırlanmasına katkıda bulunmaktır. Lenin, sanatın devrim hizmetinde bir araç olduğunu ifade etmişti. Öyleyse sanatın görevi, halkın tinsel gücünü ve siyasal birliğini güçlendirmek midir? İş bu kadar basit değil, gerçekte. Bir proleterya sanatçısı olmak, yarattıklarını işçi gözüyle görmektir, komünist savın doğruluğunu kanıtlamak değil. Öte yandan, Marksistler yalnızca proleterya sanatçılarını da tutmaz. Eleştiri ve Felsefe Eleştiri, felsefesel bir güdü olarak, insanı bütünlüğü içinde kavrama ve onu insan koşulu içindeki yerine oturtma yolunda bir çabayı gerçekleştirir. Yapıtla

kaynaşmaya özen gösterir. Sanatçı, başka insanlara seslenen, onlara kendileri ile nesneler arasındaki ilişkileri anlatan kişidir. Sanat nedir? Niçin sanat yaparız? Kim için sanat yaparız? Sartre şu cevabı verir: Sanat, belli bir biçimde, belirterek, göstererek, bir iş yapmaktır; sanatçı, ikinci derecede bir eylem biçimini, gösterme yoluyla eylemi gerçekleştirir: Apaçık önlerine serilen nesne karşısında bütün sorumluluklarını yüklensinler diye, dünyayı özellikle de insanı öteki insanlara gösterir. Öyleyse, dünyayı izleyicinin yüce gönüllüğüne ve özgürlüğüne bir görev gibi sunduğuna göre, her sanat yapıtı bir çağrıdır. Bunun için, bir sanat yapıtı belli bir biçimde dile getirdiği ve görüntüsünü içinde sakladığı, özel bir kitleyi amaçlar her zaman. Öyleyse kitlenin sanatçıyı çağırdığı, onun özgürlüğüne sorular sorduğu söylenebilir: her yapıt anıştırılmalıdır ve belli tarihsel koşullar dışında anlaşılamaz. Eleştirmenin görevi her şeyden önce özel bir yapıtın izleyicilere insan dünyasının sürekli ya da anlık yapısını nasıl anlattığını açıklığa kavuşturmak olarak nitelenebilir. Sanatçının, şu çağda, özellikle de bizim kendi çağımızda, belli koşullar karşısında, tanıklık görevini nasıl gerçekleştirdiğini göstermek söz konusudur. Yapıtın anlamı apaçık ortaya çıkacaktır o zaman. Yeni eleştiri, sadece bir dünya görüşünü aydınlatmakla kalmıyor. Yapıtta tanıklığın ötesinde bağlanmayla, gösterilenin ötesinde bir görüşün seçimiyle ilgili çeviriyor gözlerini, özellikle. Eleştirmen, sanat yapıtını basit, geçici bir oyalanma olarak değil, sanatçının bıraktığı iz, bellek, tinsel yaşamının tanıklığı olarak gören, ağırbaşlı okurdan başka bir şey de değildir. Sanatçının gizil felsefesi, içil kalması nedeniyle, ne açıktır, ne de tutarlı. Bildirisi ne kadar güç, alışılmaktan uzak, yeni ise, sanatçının bu bildiri konusunda açık bir bilince varması o kadar zor olacaktır, çünkü içinde taşıdığı gerçeğin betimlemesine harcayacaktır bütün gücünü. Eleştirmen bu deneyi sürdürmeli ya da aşmalı ve bir yandan yapıtın istediği en iyi izleyici kitlesini kişileştirmeye çabalarken, bir yandan da sanatçının düzeyine çıkmaya, yaratıma giden yolu onunla yeniden yürümeye çalışan bir aracı olmalıdır. Yapıt bir itirafsa, bizi, açıklanması gereken bir kişisel ilişkiler dünyasına yollayan şifreli bir itiraftır. Eleştirmen elemanlardan oluşmuş bir gerçeğe anlam, can ve özgürlük veren devinimi durdurarak yeni görsel ilişkiler, değişmez bir anlatımlar dizgesi getirir onun yerine, böylece yapıtın her zaman devingen gücünü yeni bir görünüm içinde durdurur, daha belirgin, daha açık, daha yalın gösterir onu. Çağın büyük sanatçılarının içil felsefesine varabilmek amacıyla olaylarla bağıntılı olarak yapıtın genel eğilimini, özellikle de sanatçıların insancılığa gelişlerini ve yalnızca geleneksel değerlerin değil, bir değerler 83


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.