Lord Kinross ATATÜRK (bir milletin yeniden doğuşu)

Page 40

ve gecenin çok baĢarılı geçtiği, Ġkinci Balkan SavaĢında Mustafa Kemal'e karĢı savaĢmıĢ olan Harbiye Nazırı General Kovaçev'in kulağına gitti. General daha önce, Makedonyalı olan karısıyla birlikte, Türk ataĢemiliterini evinde ağırlamıĢtı. Kendisi de ailesiyle birlikte, Mustafa Kemal'in evine davet edilmek istediğini bildirdi. Ġkinci bir ziyaret düzenlendi ve Mustafa Kemal'le Kovaçev ailesi arasında, derin bir dostluğun temeli böylece atılmıĢ oldu. Mustafa Kemal, Ģimdi sık sık Kovaçev'lere gidiyor, Generalle oturarak iki eski silâh arkadaĢı gibi savaĢ anılarından konuĢuyor, savaĢ sanatı üzerinde uzun tartıĢmalara giriĢiyordu. BaĢlarda Generalin sevimli, terbiyeli kızı Dimitrina'ya pek dikkat etmemiĢti. Sonradan bu ince vücutlu, koyu renk saçları bukleli genç kızla, yavaĢ yavaĢ ilgilenmeye baĢladı. ġimdi onunla çekinerek, saygıyla konuĢuyor; rastlaĢtıkları toplantılarda dansa kaldırıyordu. Mustafa Kemal, kısa bir süre sonra her yere çağrılmaya baĢlandı. Bir general karısı olan ve sosyetede sözü çok geçen Sultana Ratcho Petrova, onu tanıtmakta ön ayak olmuĢtu. Mustafa Kemal, sosyete hayatındaki en büyük baĢarısını, sarayda verilen bir maskeli baloda elde etti. Ġstanbul'a bir emir eri göndererek Müze'den kavuğu ve mücevher kakmalı kılıcıyla tam takım bir yeniçeri üniforması getirtmiĢti. Bu parlak kılık içinde büyük bir heyecan yarattı ve gece yarısı, davetliler maskelerini çıkardıkları zaman, Kral Ferdinand kendisini çağırarak tebrik etti. Hediye olarak gümüĢ bir sigara tabakası verdi. Yıllar sonra, Kral Ferdinand sürgüne gönderildiği zaman, Mustafa Kemal de onun devlet adamlığına karĢı beslediği saygıyı belirtmek için kendisine altın bir tabaka gönderecekti. Sofya'da hayat güzel geçiyordu. Mustafa KemaPin kültürü de geliĢmekteydi. Bu sırada bir yerde, Ģu eski Fransız sözlerine rastladı ve bunları, bir dostuna yazdığı mektupta tekrarladı: La vie est bröve Un peu de reve, Un peu d'amour Et puis bonjour.

La vie est vaine Un peu de peine, Un peu d'espoir, Et puis bonsoir. (3)

Ama Sofya'da seviĢmekten, gülüp oynamaktan baĢka yapacak iĢler de vardı. Mustafa Kemal görevlerine ciddi olarak sarılmıĢtı. Fethi Bey'le kendisinin düĢüncesi de, bu görevin askeri olduğu kadar siyasi olduğu yolundaydı. Memleketi yakından tanımak ve özellikle nüfuzlu Türk azınlığıyla daha yakın iliĢki kurmak çabasına giriĢti. ġakir'le birlikte Türklerin oturduğu bölgeleri dolaĢtı. SoydaĢlarının bu yabancı ülkede çok iyi bir hayat sürdüklerini görerek hayret etti. Bulgaristan Türkleri rahatça ticaret yapıyor, bunda da baĢarı gösteriyorlardı. Oysa, Türkiye'de alıĢveriĢ, sadece yabancıların elindeydi. Türkler, Plevne'de ve daha baĢka yerlerde endüstri kurmuĢlardı. Ġçlerinde birçoğu büyük para kazanmıĢtı. Kadınları da anayurttaki kadınlara göre daha serbesttiler, çoğunlukla peçesiz dolaĢıyorlardı. Her yerde, daha Türkiye'de benzeri görülmeyen güzel okullar açılmıĢtı. Mustafa Kemal, kendi ülkesinde de kendi milletinin nasıl bir yaĢam düzeyine eriĢebileceği ve eriĢmesi gerektiği üzerinde belirli bir düĢünce edinmeye baĢladı. Bu geziler sırasında, köylülerde gördüğü sağlamlığı da takdir etmeye baĢlamıĢtı. Bir gün danslı çay saatinde. Sofya'da Ģık bir gazinoda olurmuĢ, Orkestrayı dinliyordu. O sırada köylü kılığında bir Bulgar girip, yanındaki masaya oturdu. Garsonu üst üste çağırdı: garson onu önce önemsemedi, sonra da servis yapmayı reddetti. Arkadan da gazinonun sahibi, köylüye çıkıp gitmesini söyledi. Köylü, 'Beni buradan atmaya nasıl cesaret edersiniz?' diye kalkmayı reddetti. 'Bulgaristan'ı benim çalıĢmam yaĢatıyor. Bulgaristan'ı benim tüfeğim koruyor.' Bunun üzerine polis çağırdılar. O da köylüden yana çıktı. Köylüye çay ve pasta getirmek zorunda kaldılar, o da bunların parasını tıkır tıkır ödedi. Mustafa Kemal sonra, bu olayı arkadaĢlarına anlatırken, 'ĠĢte ben Türk köylüsünün de böyle olmasını istiyorum,' ılcdi. 'Köylü memleketin efendisi durumuna gelmedikçe, Türkiye'de gerçek bir Ġlerlemeden söz edilemez.' Kafasında, ilerideki Kemalist slogan böyle filizlenmiĢti: 'Köylü, memleketin efendisidir.' Bundan baĢka bir parlamento rejiminin nasıl iĢlediğini de gözüyle görüp öğrenecekti. ġakır Zümre, Bulgar Meclisinde milletvekiliydi. Bir sürü partilerden oluĢan bu mecliste, Türk milletvekillerinden kurulu on yedi kiĢilik küçük grup, sayısıyla ölçülmeyecek bir önem taĢırdı. KarıĢık tartıĢmalar arasında dengeyi korur, arada bir de oylarıyla bir tarafın ağır basmasını sağlardı. Mustafa Kemal geceler gecesi, meclisin balkonunda oturur, görüĢmeleri dikkatle izler, ileride yararlanmak üzere parlamento taktiklerini derinlemesine incelerdi; tıpkı bir savaĢ alanında askeri taktikleri incelediği gibi. Üstelik,


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.