Kızıl Bayrak 2013-30

Page 16

Gezi Direnişi’nin de emekçi kadın çalışm Gezi Direnişi ile başlayan ve ülkenin genelinde büyük bir etki yaratan bir süreç yaşandı ve çeşitli biçimlerde yaşanmaya da devam ediyor. Sürecin kendi içinde belirgin bir “durgunluğa” dönüşmesi ve bunun eylem alanlarındaki yansıması yanıltıcı olmamalıdır. Artık ülkede yeni başlayan bir süreçten bahsedebilmekteyiz. Bundan dolayı geriye dönük her değerlendirme ve yorum bundan sonraki süreci etkinleştirmek ve hareketin seyrini bulunduğundan daha ileri bir noktaya çekmek için olacaktır. Bu nedenle emekçi kadın çalışmamız açısından da duruma böyle yaklaşmaktayız. Gezi Direnişi ile başlayan süreç, emekçi kadın çalışmamız açısından değerlendirilmesi gereken pek çok deneyim bırakmıştır. Direniş içinde kadınların rolü üzerine çok söz söylemeye gerek bırakmayacak denli örnek pratikler görülmüş ve yaşanmıştır. Konuya dair hemen her değerlendirmede kadınların direnişe katılımındaki kitleselliğe dikkat çekilmiştir. Kadınların direniş içindeki belirgin rolleri ve kimi zaman örnek pratikleri ile de ön açıcı olduklarını vurgulamak bu nedenle abartılı olmayacaktır. Direnişin kitleselliğinin gerisinde, sömürü ve yıkım politikalarının yılların birikmiş etkisi üzerinden, AKP iktidarının gerici ve baskıcı politikalarının toplumda oluşturduğu tepkinin dışa vurumu vardır. Kuşkusuz konu “üç-beş” ağaçtan ötedir ve baskıya, sömürüye, ayrımcılığa, geleceksizliğe ve güvencesizliğe tepki vardır. Ama her zaman olduğu gibi bu sorunlara ek olarak cinsel kimliği nedeniyle baskı ve dışlanmaya daha fazla maruz kalan kadınların tepkilerinin böylesi bir süreçte öne çıkması bu açıdan şaşırtıcı da değildir. AKP politikalarından daha katmerli bir şekilde etkilenen kadınlardır. Daha yakından bakıldığında ev ve çocuk bakımının, işçi ya da işsiz olarak kadının “işi” görülmesi, işsizliğin, yoksulluğun yıkıcı etkilerini kadınların daha çok yaşaması, 4+4+4 eğitim sisteminin tüm sorunlarını çocuklarıyla birlikte kadınların daha yakından yaşaması, GSS’nin sağlıkta yarattığı sorunlardan doğrudan yine kadınların etkilenmesi kuşkusuz önemli etkenlerdir. Kürtaj, sezaryan tartışmaları, kaç çocuk yapılacağına karışılması, kılıkkıyafet vb. gibi daha pek çok somut örnekler üzerinden yaşamlarına dair müdahaleler, kadınları daha yakından ilgilendirmekte ve kaygılandırmaktadır. Kadınların sokaktaki kitleselliğinin ve öfkesinin gerisinde bunlar oldukça önemlidir ve farklı kesimlerden kadınları çok kolay yan yana getirebilmiştir. Kuşkusuz sorunlar sadece bu değildir ve buna sıkıştırmak son derece yanlış olacaktır. Ancak AKP’nin dinsel gericiliğinin toplumsal yaşamdaki somut uygulamalarının kadınları doğrudan hedef alması kadınların geleceğe dair kaygılarını artırmıştır ve “Hükümet istifa!” sloganlarının kadınlar tarafından oldukça güçlü atılması da buna işaret etmektedir.

Direnişi güçlendiren ve direnişin güçlendirdiği kadınlar Öncelikle belirtmek gerekir ki kadınların direniş süreçlerinde ve mücadele içinde değişeceği ve dönüşeceği gerçeği bir kez daha yaşam içinde ispatlanmıştır. Buna bağlı olarak mücadele içinde özgürleşen kadınların da mücadeleyi ileriye taşıdığı gerçeği de aynı şekilde yaşam içinde görülmüştür. “Bin yıllık” geleneklerin devamcısı mevcut kurulu düzende yeni baskı ve sömürü politikalarıyla çok yönlü bir şekilde kıskaç altında olan kadınlar, bu süreçte toplumun diğer kesimlerinde olduğu gibi, özgürlüğe doğru adım atmışlar ve bunun sokakta kazanıldığı gerçeğini fark etmişlerdir. Kuşkusuz her yerelde farklı biçimlerde olsa da, kadınları sokaklarda ve barikatlarda, doğal sınırların (yaş, sağlık durumu vb.) engeline göre, her biçimiyle görebilmiş olmak önemli ve dikkat çekicidir. Bu direniş sürecinde gençliğe yapılan özel ve anlamlı vurgunun dışında, hemen hemen her yaş kesitinden kadınların direniş sürecinde hissedilmeleri bundan sonraki mücadelemizin seyri açısından ayrıca önemli bir kazanımdır. Ve sınıf devrimcilerinin her zaman vurgulandığı üzere emekçi kadınların ne kadar önemli bir potansiyel oldukları görülmüştür. Mevcut toplumsal yapıdaki ataerkil kültürün kuşatması direniş içinde önemli bir darbe almıştır.

Özellikle ilk zamanlarda yine de kadınlara yönelik “korumacı” yaklaşım ya da çatışmanın sadece “erkek işi olabileceği” yanlış algısı görülse de bu kısa sürede aşılabilmiştir. Direnişin önemli kazanımlarından olan dayanışma ve birlik olma bilincinin kazanılmasının bundaki etkisini unutmadan eklemek gerekirse, kadınların direnci ve iradesiyle var olan gerici algı kırılmıştır (çoğu pratikte görüldüğü gibi eylem alanlarında cinsiyet farkından öte dayanışma ve yanındakini koruma vb. anlamlı örnekler yaşanmıştır.) Konumuzun sınırları içinde bakıldığında “bin yıllık” geleneğin kadına bakıştaki yarattığı gerilik örnekleri direniş süreci uzadıkça daha kolay aşılabilmiştir (ki bu da direniş kazanımlarının önemli bir yanı olmakla birlikte bu vurgumuzdan bunun tamamen aşıldığı gibi bir sonuç çıkmamalıdır.) Direniş sürecinde, “gaza karşı duran kırmızılı kadın”, “tazyikli suya karşı duran siyahlı kadın”, sapan atabilen “teyze” örnekleri sembolik olarak öne çıkmıştı. Kuşkusuz bizce bunlar son derece doğal ve cinsiyete bağlı olmadan da yaşanabilecek pratiklerdir. Ancak ülke gerçeğinin geri toplumsal algısında bunlar ön açıcı olmuştur. Ek örnek vermek gerekirse, polis saldırılarından “kaçmayan” kadın direnişçiler toplumun değişik kesimlerinden bu sürece katılım olduğu için kimi erkek direnişçilerde olumlu anlamda basınç da olmuştur. Tekrar vurgulamak gerekirse cinsiyeti fark etmeden böylesi örnekler olmalıdır ve örnek pratikler direnişin sürekliği ve gücü açısından


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.