Karşıyaka LIFE Sayı 24

Page 1

LIFE K A R Ş I YA K A

Karşıyaka LIFE

®

İçin Konuştular

KARŞIYAKA’DAN EGE’YE...

ÖZEALJLAR

Eylül 2011 s Yıl 2 Sayı 24 s Fiyatı: 6 TL

RT

RÖPO

Sizin için

UÇTUK Mavişehir, Bostanlı, Karşıyaka

TUĞBA ÖZERK

ENGİN GÜNAY-

“İzmir “Karşıyakalılar Baştan nesli Sona tükenmiş Vazgeçilmezim” insanlardır”

MODEL “İzmir, sessiz, sakin ama duyguludur” Eylül 2011

1


2

Eyl端l 2011


Eyl端l 2011

3


4

Eyl端l 2011


Eyl端l 2011

5


A.A. AYDIN OTOMOTİV Satış Servis Yedek Par. San. ve Tic. Ltd. Şti.

Deneyim, Gelişim, Yenilikçi Yaklaşım

Servis Hizmetini Verdiğimiz Diğer Amerikan Markaları

ANLAŞMALI SİGORTA ŞİRKETLERİ İÇİN LÜTFEN ARAYINIZ www.aydinoto.com.tr 6

aydinoto@aydinoto.com.tr

Tel: +90 232 374 77 00 (Pbx) Fax: +90 232 374 00 14 Gsm: 0532 111 77 00 Sanayi Caddesi No: 21 Bornova / İZMİR Eylül 2011


İZMİR YETKİLİ SERVİSİ

Türkiye Genelinde

Hızlı Servis Modern Güvenilir Eylül 2011

7


ersoy mobilya i

“Kaliteyi Daha Ucuza Almak stiyorsanız Biz 55 yıldır Buradayız”

8

Eylül 2011


Konfora dair ne varsa, siz isteyin,o yerine getirsin... Adres: 1777 Sk. No:90 Nergiz / Karşıyaka İZMİR Tel: 0232 323 22 46 Fax: 0232 364 30 52 www.ersoyticaret.com info@ersoyticaret.com Eylül 2011

9


10

Eyl端l 2011


Gül kurusu ile mor menekşe ve taze çimen kokusunun ardından Siyah beyaz fotoğrafların bilinmeyen ama tanıdık yüzlerine dokunurken Geçmiş ile gelecek arasından bir dilek feneri gökyüzüne kanat çırparken Binbir hayal kurmaksa gerçeğe dönüşen Kırmızı şarabın buklelerini aramaksa Romantik bir fransız tadında Lezzet, süprizlerle dolu farklı bir şölen sunmaktır Zayalife’ta...

BİR MELEĞİN PEŞİNE DÜŞMEKSE LEZZET...

Cemal Gürsel Caddesi No: 438/C Mavi Kule, Karşıyaka - İZMİR Tel: 232 381 87 07 www.zayalife.com

Eylül 2011

11


34 44

30

INSIDE

40

24 38 66 H S D 26 40 76 H K M 30 44 82 R S A 42 56 88 H

aber

24

atıralar

Yaşar Aksoy: Sizi Çok Özledim Şükran Kurdakul

26

30 Sizin İçin Uçtuk: Kuşbakışı, Mavişehir, Bostanlı, Karşıyaka

34 Engin Günaydın: “Karşıyakalılar Nesli Tükenmiş Görgülü İnsanlardır” 12

Eylül 2011

38

Model: İzmir Sessiz, Sakin ama Duyguludur

aber

öportaj

R

öportaj

Osmanlı Dönemi’nden Sonra Körfez’de Bir İlk: Yelken Yarışları

öyleşi

40

Aydın Şengül: İzmirlilik Ruhunu Oluşturmamız Gerekiyor.

apak

44

Tuğba Özerk: “İzmir Baştan Sona Vazgeçilmezim”

ağlık

56 Dr. Yasemin Fatih Amato: Botox ve Dolgu

G

ezi

66

Ahmet Aydın Akansu: Dikili Bademli Ege’nin Gururu Olma Yolunda

ekorasyon 76

Başak Burcu Neleri Tercih Eder, Hangi Renkleri Sever?

utfak

82 Ünlü Aşçı Semen Öner’le Ağız Tadı

stroloji

88

Ünlü Astrolog Özden Kaptanlar Sizin İçin Yorumluyor


Tüm dünyada okunma rekorları kıran katalog kapınızda! © Inter IKEA Systems B.V. 2011

IKEA 2012 kataloğu çıktı.

IKEA Bornova: Ankara Caddesi, Ege Üniversitesi Sapağı Çeşme-Aydın Çevreyolu, Sanayi Çıkışı www.IKEA.com.tr 444 4 532 (444 IKEA) IKEA Türkiye, bir Maya Grubu şirketidir.

evinizin her şeyi

Axess’e özel 150 TL ve üzerine vade farksız 6 taksit. Axess ile IKEA Aile Kart sahiplerine 12 taksit. Eylül 2011

13


Yıl:2 Sayı: 24

LIFE K A R Ş I YA K A

Editörden

®

KARŞIYAKA’DAN EGE’YE

Yayıncı Promas Promosyon, Basın Yayın, Halkla İlişkiler Tan. Tic.

Güliz Eğrihancı

Yazı İşleri Müdürü (Sorumlu) Güliz Eğrihancı

Grup Koordinatörü Selim Amato Genel Koordinatör Funda Karakış Yayın Koordinatörü Şekip Eğrihancı Görsel Yönetmen Gülden Polat Haber Servisi Ozan İlginoğlu Reklam Müdürü Sibel Soykırlı Yayın Kurulu Esat Erçetingöz,Yaşar Aksoy, Meriç Köyatası, Ahmet Aydın Akansu, Sedat Sözer, Yasemin Amato, Cenk Erdem, Zeynep Acar, İsmail Aydük, Cem Karagözlü, Semen Öner, Özden Kaptanlar, Demet İridere, Fatih Işıklı, Begüm Ertaş, Erdal Demir Mahiyeti Aktüel - Haber Yayın Aralığı ve Türü Yerel-Süreli, Aylık Yönetim Yeri Cengiz Topel Cad. No:21 D:4 Bostanlı-Karşıyaka / İzmir Reklam Rezervasyon +90 232 336 00 42 reklam@karsiyakalife.com.tr Basım Tarihi 13.09.2011 Basım Yeri İlkay Matbaacılık Basın Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şti. Adres: Sanayi Cad. No: 11 Bornova/İzmir Tel: 0 232 374 74 00 Fax: 0 232 374 74 04 www.ilkaymatbaa.com Karşıyakalife Dergisi’nin isim hakkı Promas Promosyan Tan. Tic.’e aittir ve dergi T.C. yasalarına uygun olarak yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf ve grafiklerin her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. ISSN 1309-5668 info@karsiyakalife.com.tr

14

Eylül 2011

AİLEMİZ BÜYÜYOR... Ofislerimiz, dergilerimiz, gazetelerimiz, işletmelerimiz bizim bir ailemiz... Çünkü 24 saatlik dilimde evimizden ve ailemizden daha fazla buralarda zaman geçiriyoruz. Karşıyaka LIFE bizim çocuğumuz, 2 yıl önce ailemize katıldı, bugün büyüyerek ve kendini geliştirerek büyümeye devam ediyor. Promas ailesine geldiği günden bu yana çok yol aldı. İşte bu aile de tek başına daha fazla kalamazdı! Biz de yanına yeni kardeşler eklemeye karar verdik. Bölgesinde güçlü, sürükleyici ve yenilikçi olması adına önce “Aktüel Ege” sonra koskocaman bir denize sahip Ege’de, yelkenleri, takımları varken dergisi olmayan yelkencilik sporuna bir dergi armağan etmeye karar verdik. İsmi bu denizin isminden başkası olamazdı, “Aegean Yachting” olacaktı. Eylül ayı içerisinde yapılacak olan, Aktüel Ege Aegean Yachting Sailing Cup ile birlikte bu duyurular yapılmaya başlayacak. Önce 10-11 ve 17-18 Eylül tarihlerinde bu turnuva yapılacak, devamında Ege’ye ait yelken dergisinin ilk sayısı çıkacak. Bizi bu etkinlikte destekleyen Ege Açık Yat Kulübü’ne şimdiden teşekkür ederiz. Bu yelken yarışması ile sadece derginin duyurumunu yapmıyoruz. Bizim amacımız dünyanın en güzel denizine sahip Ege’de yer alan inci şehir İzmir’in, hem denizine dikkat çekmek hem de bu güzel körfezde eksik olan marinaların yapımını teşvik etmek. Diğer yeni üyemiz “Aktüel Ege” ise bölgesinde eksik olan bir boşluğu dolduracak. O da bölgeye ait özel haberler ve keyifli yaşantıyı önce bölge şehirlerine daha sonra dışardan bizi gören İstanbul, Ankara gibi şehirlere duyuracak. Biliyoruz ağır bir sorumluluğun altına giriyoruz. Ama elini taşın altına koyanlar ile hayat daha yaşanabiliyor olmuyor mu? Bu heyecanlı aylarda bizi yalnız bırakmayan siz okuyucularımıza, yazarlarımıza, sponsorlarımıza teşekkür ederiz. Bizim ailemiz, kendimiz için değil, İzmir için büyüyor...

AKTÜEL

EGE

Genel Yayın Yönetmeni Esat Erçetingöz

®

AEGEAN YACHTING Karşıyakalife’ı artık elektronik dergi formatında www.dijimecmua.com’dan online olarak takip edebilirsiniz. Ayrıca dergimizi ister e-dergi formatında isterseniz basılı yayın olarak buradan temin edebilirsiniz


Eyl端l 2011

15


haberler “BİSİKLET BİZDEN, GEZMESİ SİZDEN”

ÇİĞLİ PARKLARINA KONDİSYON ALETLERİ

Çiğli Belediyesi tarafından ilçede bulunan parklara spor aletleri konuyor. Spor salonlarına gidemeyen vatandaşların kendi mahallelerinde rahatlıkla açık havada spor yapabilmeleri amacıyla konan spor aletlerine ilgi yoğun oldu. Belediye tarafından son bir ayda Balatçık, Yeni Mahalle, İstasyonaltı, Aydınlıkevler, Evka 5, Çağdaş, Yakakent ve Şirintepe mahallelerinden bulunan parklara her biri altı farklı tipten oluşan spor kondüsyon aletleri kondu.

43 kilometrelik bisiklet parkuruna 22 kilometre daha ekleyen Büyükşehir Belediyesi, İzmir’i bir “bisiklet şehri” haline getirebilme çabalarına bir yenisini daha ekledi. Bostanlı ile Doğal Yaşam Parkı arasında başlatılan ücretsiz bisiklet turları, daha ilk gününde İzmirli bisikletseverlerden büyük ilgi gördü. İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmirlilerin “bisiklet” alışkanlığı kazanması ve kent içinde bisiklet kullanımının yaygınlaştırılması için yeni bir projeye start verdi. Kentteki bisiklet yollarını uzatarak spor ya da alternatif ulaşım için tercih edilir hale getirmeyi amaçlayan Büyükşehir Belediyesi, “Bisiklet Bizden, Gezmesi Sizden” projesi kapsamında, bisiklet severlere haftanın her günü “ücretsiz bisiklet ve kask” kullandırmaya başladı. Sabah 08.30’dan akşam 23.30’a kadar kullanılabilen bisikletler için Bostanlı Rekreasyon Alanı Spor Tesisleri’nde özel bir park alanı oluşturuldu. Bisiklet tutkunları, kiraladıkları bisikletleri sadece Bostanlı Rekreasyon Alanı ile Doğal Yaşam Parkı arasındaki bisiklet yolunda kullanılabiliyorlar. Kimlik karşılığında ücretsiz olarak kullanılan bisikletlerden bir kişi günde en fazla 5 saat yararlanabilirken, katılımcıların 15 yaş ve üzerinde olması gerekiyor.

BAYRAKLI BELEDİYESİ BACA GÖRÜNÜMLÜ BAZ İSTASYONUNA “DUR” DEDİ Bayraklı Belediyesi, halkın şikâyet ettiği kaçak istasyonlara öncelik vererek yasalardan aldığı yetkilerle baz istasyonlarının sökümüne devam ediyor. Ekipler, Mansuroğlu Mahallesi’nde bir apartmanın çatı katında baca görünümü verilmiş iki GSM şirketine ait baz istasyonunu mühürledi.Mahalle sakinleri tarafından ilk etapta fark edilemeyen baca görünümlü baz istasyonu, Bayraklı Belediyesi Yapı Kontrol Müdürlüğü çalışanlarının gözünden kaçmadı. Ekipler, Mansuroğlu Mahallesi Dumlupınar Caddesi üzerinde bulunan bir apartmanın çatısında baca görünümü verilerek içine gizlenmiş kaçak baz istasyonu tespit etti. “Vatandaşların evlerinin üstünde baz istasyonu bulunması onları psikolojik olarak ta rahatsız ediyor” diyen Bayraklı Belediye Başkan Hasan Karabağ, “Biz de vatandaşlarımızın bu rahatsızlıklarına çözüm olabilmek adına yasaların bize verdiği yetkiyle baz istasyonlarına savaş açtık. Davası süren baz istasyonları da yakında sökülecek. Kaldırılması için mücadelemiz ve kararlılığımızı sonuna kadar sürdüreceğiz” dedi.

SOKAKLARA YAZ TEMİZLİĞİ

Karşıyaka Belediyesi, sokaklara yaz temizliği yapıyor. Yaz sıcaklarının artmasıyla özellikle trafiğin yoğun cadde ve meydanlar deterjanlı suyla baştan sona yıkanırken, her yer temizleniyor. Temizlik İşleri Müdürlüğü bünyesinde kurulan özel bir ekip, kirlenme nedeniyle artan koku şikayetlerini de dikkate alarak cadde ve sokakları yıkıyor. Yıkama çoğunlukla gece yarısından sonra trafiğin yoğun olmadığı saatlerde yapılıyor. Ancak araç parklarının yoğun olduğu 16

Eylül 2011

caddelerde araç sahipleri uyarılarak yıkama gündüz belli saatlerde gerçekleştiriliyor. Bahriye Üçok Bulvarı ‘da Soğukkuyu girişinden itibaren Minibüs son duraklarına kadar olan kısmı aynı şekilde deterjanla yıkandı. Temizlik İşleri’ne bağlı 10 kişilik ekip aynı anda yaya kaldırımları, ağaç altları, bank ve durakların çevreleri, apartman girişleri de dahil olmak üzere temizliğini yapıyor. Daha sonra yıkama ekibi caddeyi baştan sona yıkayarak temizledi.


BOSNA HERSEK DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI PERKOVİÇ, BAYSAK’I ZİYARET ETTİ

YAZARIMIZ, CEM KARAGÖZLÜ’NÜN ACI GÜNÜ

Karşıyaka LIFE yazarı, 1912 Karşıyaka Derneği Genel Sekreteri ve Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Cem Karagözlü çok sevdiği babası Mustafa Karagözlü’yü kaybetti. Karşıyaka’nın önemli isimlerinden Cem Karagözlü babasını kaybetmesinin acısını yaşıyor. Uzun zamandan beri tedavi gören Mustafa Karagözlü 22 Ağustos günü hayata veda etti. Beşikçioğlu Camii’nde yapılan cenaze törenine, gerek 1912 Karşıyaka Derneği’nden gerekse Karşıyaka Spor Kulübünden gelen dostları Karagözlü ailesini bu zor günlerinde yalnız bırakmadı. Çok sayıda davetlinin katıldığı törende, dualar eşliğinde cenaze defnedildi. Karşıyaka LIFE dergisi ailesi olarak, merhum Mustafa Karagözlü’ye Allah’tan rahmet, Cem Karagözlü ve yakınlarına başsağlığı dileriz.

Bosna Hersek Dışişleri Bakan Yardımcısı Zoran Perkoviç, Bosna Hersek Fahri Konsolosluğu’nu ziyaret etti. Bosna Hersek’in dünyadaki ilk Fahri Konsolosu Ahmet Kemal Baysak’ın örnek çalışmalar yaptığını belirten Bakan Perkoviç, “Ülkemiz için son derece yararlı bir uygulama olduğunu gördük. Sayın Baysak’ın deneyimlerinden yararlanacağız” dedi. Bosna Hersek’in dünya üzerindeki büyükelçilikler ve konsolosluklarından sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Zoran Perkoviç, Bosna Hersek Fahri Konsolosluğu’nu ziyaret etmek ve çalışmalarını yerinde görmek üzere İzmir’e geldi. Perkoviç, ilk kez geldiği İzmir’de kent merkeziyle ve çevresindeki tarihi, turistik yerleri gezdi. Bosna Hersek Fahri Konsolosu Ahmet Kemal Baysak’ı ziyaret eden Bakan Yardımcısı Zoran Perkoviç, gezme fırsatı bulduğu İzmir’e ve çevresine hayran kaldığını belirterek yeniden geleceğini söyledi. Ziyarette, Bosna Hersek’in dünyadaki ilk fahri konsolosluk görevinin Baysak’a önerildiğini anımsatan Perkoviç, şu görüşleri dile getirdi: “Sayın Ahmet Kemal Baysak’ın fahri konsolosluğu isabetli bir görevlendirme oldu. Dünya üzerindeki ilk fahri konsolosluğumuz 28 Mayıs 2003’te İzmir’de açıldı. Sayın Baysak’ın iki ülke arasında işbirliğinin gelişmesine yönelik çalışmaları iyi bir örnek oluşturdu. Ülkemiz için son derece yararlı bir uygulama olduğunu gördük. Bundan böyle fahri konsolosluk görevi vereceklerimizle ilgili olarak kendisinin deneyimlerinden yararlanacağız” dedi.

SOKAK KÖPEKLERİ İÇİN YARIŞACAKLAR Sokakta yaşayan köpeklere dikkat çekmek amacıyla HAYTAP Hayvan Hakları Federasyonu ve Koza Yönetim işbirliğiyle hayata geçen ‘Sokak Köpekleri’ konulu fotoğraf yarışması 09 Eylül’e kadar her yaştan amatör ve profesyonelin başvurularını bekliyor. Yarışmada dereceye giren 12 fotoğraf, 2012 takviminde yer alacak ve takvimin satışından elde edilen gelir HAYTAP’ın sokak hayvanları için geliştireceği projelerde kullanılacak. Milliyet’in haberine göre sokak hayvanlarının sorunlarına dikkat çeken sinema eleştirmeni Ömür Gedik’in de yer aldığı jüri kararını 30 Eylül’de açıklayacak, ödül töreni ve sergi Dünya Hayvanları Koruma Günü olan 4 Ekim’de Koza Plaza’da yapılacak. Her yaş grubundan amatör ve profesyonellere açık olan yarışmaya başvurular 1 Ağustos – 09 Eylül tarihleri arasında yapılacak. Birincinin bin 500 TL, ikincinin bin TL, üçüncünün 500 TL kazanacağı yarışmada 4 ve 12. sıraları paylaşan katılımcılar 250 TL ile ödüllendirilecek. Eylül 2011

17


haberler GÜZELBAHÇE OBA TESİSLERİ’NDE YORGUNLUK ATIYOR Kanal-D televizyonunda reyting rekorları kıran Aşk-ı Memnu dizisinde Nihat rolüyle herkesin gönlünde taht kuran İzmirli yakışıklı aktör İlker Kızmaz, yeni dizinin boşluğundan yararlanıp geldiği Güzelbahçe Oba Tesisleri’nde havuza girerken paparazilere yakalandı. Çekimleri büyük bir gizlilik içinde süren ve oyunculara konuşma yasağı getirilen dizi için bıyık bırakan genç oyuncu, fotoğrafının çekilmesini istemedi. En son Star TV’deki Sırat dizisinde doktor rolünde izlediğimiz İlker Kızmaz, sorularını yanıtsız bıraktığı muhabirimize “Mesleğinize saygı duyuyorum. Ancak şu an kesinlikle bir açıklama yapamam”dedi. Kızmaz’ın TRT’de yayınlanacak Osmanlı dönemini anlatan bir dizi filmde oynadığını öğrenebildik.

KAVAK YELLERİ’NDEN, SIĞACIK’TA MUHTEŞEM FİNAL Yaklaşık 5 yıldır devam eden Kavak Yelleri dizisinin finali, dizinin başladığı Seferihisar’da tüm oyuncular, yapımcılar ve Seferihisarlılarla birlikte Pinhani konseriyle gerçekleşti. İzmir Seferihisar’da başlayan İstanbul’da devam eden Kanal D ekranlarında Türkiye’nin en sevilen gençlik dizilerinden Kavak Yelleri Seferihisar’da çekilen final bölümüyle tamamlandı. Son 7 bölüm için Seferihisar’da bulunan ekip, Seferihisar’a dizinin müziklerini yapan Pinhani Gurubu’nun konseriyle veda etti.Seferihisar Belediyesi ve Kavak Yelleri ekibi tarafından hazırlanan ve Sığacık Teos Marina’da gerçekleşen muhteşem finale Seferihisar Kaymakamı Şakir Erden, Belediye Başkanı Tunç Soyer, dizinin ilk bölümünden itibaren rol alan tüm oyuncular, yapım ekibi ve Kanal D Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Pelin Diştaş katıldı. Konser öncesi Seferihisar Belediyesi tarafından verilen akşam yemeğinde buluşan ekip, ardından toplu halde konser alanına gitti. Dizi oyuncusu Sarp Apak, Pelin Karahan, Aslı Enver

, İbrahim Kendirci ve Dağhan Külegeç konser öncesi sahneye çıkarken oyunculardan Sarp Apak söz alarak Seferihisar’da çok şey yaşadıklarını ve çok sevdiklerini belirterek, Belediye Başkanı Tunç Soyer’i sahneye davet ederek, kupa takdim etti.

AYDIN OTOMOTİV 50’NCİ YILINI KUTLUYOR Gönlüm, İlhan İrem, Şener Şen, Derya Baykal gibi ünlülere de hizmet veriyor. İzmir’deki Akerikan Konsolosluğunun tamirhanesi olmasına reğmen tüm makam araçlarının tamir ve bakımlarını yaptığını söyleyen 73 yaşındaki İhsan Aşıcı, “Ege Bölgesi’ndeki tüm vali ve belediye başkanlarının makam otomobillerini ben tamir ederdim.”diyor. 2 bin 500 metrekarelik tamir ve servis alanı olan Aydın Otomotiv’de 30 personel bulunuyor. Amerikalıların ünlü Dodge, Chrysler, Jeep markalarının yetkili servisi olan Aydın Otomotiv’in hale elinde bulunan son derece bakımlı 1963 model Chovrolet İmpala otomobili, İzmir Film Festivali’nde nostaljik olarak İzmir Hilton otelinde 15 gün sergilendi. İzmir Kilim Oteli’nin yanında 1961 yılında 100 metrekarelik bir dükkanda tamirciliğe başlayan İhsan Aşıcı, Aydın Otomotiv’i geliştirip oğulları Aydın ve Ajlan ile birlikte bu gün 2 bin 500 metrekarelik bir mekanda müessese haline getirdi. Cumhuriyet Meydamı’nda başlayan Amerikan otomobillerinin tamiri, eski itfaiye karşısı, 2’nci sanayi sitesi ve en son Bornova Sanayi Caddesinde çok daha modern teknolojiyle donatılan Aydın Otomotiv, Selçuk Yaşar, Erdoğan, Cemal Özgörkey, Özay 18

Eylül 2011

Aydın, Aylin ve Ajlan Adında üç çocuğundan iki oğlunu mesleğini sürdürmesi için yetiştiren 73 yaşındaki İhsan Aşıcı, “En büyük gururum Amerikan Konkolosluğunun tamir ve bakım atölyesi olmasına rağmen tüm makam araçları bana gönderilirdi. Keza NOTA’nun da askeri Jeep’lerini ben tamir ederdim. Hayatım boyunca en önemli iş ahlakım bir işi en iyi şekilde yapmaktı. Bunu oğullarıma da aşıladım. Bir işyerini müessese yapmak kolay değildir. Dürüstlük ve çalışkan olmak gerekiyor.”diyor.


İZMİR BAHAR LIONS KULÜBÜNE TENİSÇİ SPORCULAR KATILDI

Bahar Lions Kulübü iki engelli genci tenisçi olarak yetiştirmek üzere sponsor oldu. Kulüp başkanı Nurhan Ertuğrul, “1995 doğumlu Ahmet Özdemir ve 1999 doğumlu Ece Ergen’in tenis eğitimi için, kulüp olarak her türlü fedakarlığı yapacaklarını” söyledi. Dianne Fowler’in desteklediği bu çalışma engelli gençleri mutlu etti. Eylül ayı içerisinde İzmir Crea Tenis Kulübünde yapılacak olan “Uluslararası Tekerlekli Sandalye Tenis Turnuvasına da” sponsor olan İzmir Bahar Lions Kulübü, Ece ve Ahmet’i turnuvaya yetiştirmeye çalışıyor. Tenisçi gençler antrenör Osman Yıldız tarafından özel program ile turnuva hazırlanıyor.

BAYRAKLI İLAÇLARINI İMHA EDİYOR

Bayraklı Belediyesi tarafından başlatılan atık ilaç kampanyası tüm hızıyla sürüyor. Halkın kampanyayı gönülden desteklediğini belirten Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, “Atık ilaçların çevreye zarar vermeden, hijyenik bir ortamda imhasının gerçekleşmesinden yanayız. Bayraklı’da faaliyetini sürdüren eczanelerimize verdiğimiz atık kutularında toplanan ilaçları periyodik olarak Buca Belediyesi Atık İlaç Depolama Merkezi’ne teslim ediyoruz” dedi. Sağlık İşleri Müdürlüğü ekipleri, Semt Merkezleri, Sağlık Evleri ve Bayraklı Halkı tarafından teslim edilen kullanılmış ve son kullanma tarihi geçen ilaçları tek noktada topladı. Görevliler tarafından tek tek tasnif edilen ilaçlar özel paketleme sistemiyle güvenlik altına alındı. Bayraklı Belediyesi olarak Buca Belediyesi ile ilaçların imhası konusunda anlaşma yaptıklarını kaydeden Başkan Hasan Karabağ, “Atık ilaçların çevreye zarar vermeden hijyenik ortamlarda imha edilmesinden yanayız. İlaçların evlerde durması başta çocuklarımız olmak üzere herkes için teklike oluşturuyor. Biz de bu atık ilaç kampanyası ile vatandaşların bu ilaçları çöpe atarak doğayı kirletmesi yerine özel depolara gönderilmesini sağlıyoruz” diye konuştu.

8 İLÇE BELEDİYESİ GÜÇLERİNİ BİRLEŞTİRDİ

İzmir de Belediyelerden örnek davranış Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren ve tüm belediyelere örnek olacak bir davranış sergileyen 8 İlçe belediye Başkanı güçlerini birleştirdi. İlk olarak Menderes ilçesinde başlayan Belediye ekipleri ilçede Temizlik , İlaçlama ve Asfalt, gibi çalışmalarda bulundu. Bayraklı, Buca, Konak, Bornova, Karabağlar, Çiğli, Menemen, Menderes Belediyeleri temizlik personeli ve araçlarla Menderes ilçesinin cadde, sokak ve sahil kenarlarını temizledi. Çalışmaya ev sahipliği yapan Menderes Belediye Başkanı Ergun Özgün bu çalışmanın bir örnek olmasını dileyerek birlikte bir çalışma yapmak istediklerini belirterek katılan tüm belediye başkanları ve personele geldikleri için teşekkür etti. Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ da Türkiye de bir ilki gerçekleştiriyoruz 8 tane Belediyenin bir araya gelerek kendi imkanlar ile kenti temizleme ilişkisi son derece ciddidir. Seçilmiş insanlar olarak bizler ister Başbakan olalım ister Bakan olalım ister Büyükşehir Belediye Başkanı olalım, sonuçta halkın oyları ile buralara geliyoruz. Halkın verdiği vergileri kontrol eden bunları halka vermeyi iyi bir hizmetle taahhüt ediyoruz. Başbakanlık ,Başkanlık asla geçim kaynağı olarak düşünülemez, bu makamlar yakının eşini, dostunu zengin etme yerleri değildir. Bu noktalar hiçte kapris yapılacak noktalar değildir. Kimin parası ile kimin imkanları ile kime caka atılıyor eğer biz halka caka atarsak halk da bize sandıkta gerekeni yapar. Dolayısıyla biz Türkiye de örnek olacak bu projeye imza attık. Çalışmalarımıza tüm hızımızla devam edeceğiz.

Eylül 2011

19


haberler “YILDIZLARIN ALTINDA” SİNEMA KEYFİ

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve klasik film tutkunlarının iple çektiği ‘Yeniden Sinematek’ etkinliklerinin ilk gösterimi olan Charlie Chaplin’in “Büyük Diktatör” filmi, sinemaseverlerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Tarihi Havagazı Fabrikası’nda kalabalık bir izleyici kitlesi karşısında perdeye yansıyan, Charlie Chaplin’in yönetip başrollerinde kendisinin yanı sıra Jack Oakie ve Paulette Goddard’ın oynadığı ‘Büyük Diktatör’, Chaplin’in ilk sesli filmi olma özelliğine sahip. Nazi Almanyası’nı ve Hitler’i hicveden bu eğlenceli komedi, sinema tarihinin en başarılı hiciv örnekleri arasında yer alıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çarşamba akşamlarına renk katan ücretsiz film gösterimleri önümüzdeki hafta “Sonsuz Sokaklar” (La Strada) ile devam edecek. “Yeniden Sinematek” 28 Eylül’e kadar sürecek.

SAHİPSİZ DEĞİLLER 3 adet köpek bakımevi ve rehabilitasyon merkezi ile 1 poliklinikte sahipsiz hayvanlara yönelik hizmet veren İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu yılın ilk 7 ayında 2400 sokak hayvanını muayene etti, 1575 hayvanı ise kısırlaştırdı. İzmir Büyükşehir Belediyesi veterinerleri, özellikle yaz aylarında sokak hayvanlarının yayabileceği hastalıkların önlenmesi ve sahipsiz hayvanların bakımlarının yapılabilmesi amacıyla yoğun mesai harcıyor. Bu doğrultuda yapılan çalışalar kapsamında 2011 yılı Ocak ayından bugüne dek Büyükşehir Belediyesi Veteriner İşleri tarafından 2400 sokak hayvanı muayene edildi. Muayene edilen hayvanlardan 1771’i rehabilitasyon ve kısırlaştırma amacıyla bakım evlerine getirildi. Barınaklara getirilen hayvanlardan ise 515’i sahiplendirildi. Bu süreçte 2348 hayvana ise kuduzla mücadele kapsamında aşılama yapıldı. Ayrıca küçük hayvan polikliniğinde sokak hayvanlarına ücretsiz hizmet veriliyor. Bu hizmetler rutin aşılama ve paraziter ilaçlama, tedavi, cerrahi müdahale, danışmanlık ve mikroçip takma başlıkları altında yürütülüyor. Ayrıca sokak hayvanlarını kontrol altına alma faaliyetleri kapsamında önceden randevu alınarak, sokak kedilerinin ücretsiz paraziter ilaçlaması ve yine ücretsiz olarak kısırlaştırılması yapılıyor. Bütün bu işlemler bilgisayar ortamında kayıt altına alınıyor.

20

Eylül 2011


BAŞKAN KARABAĞ’DAN ÇOCUKLARA ANASINIFI

Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, Bayraklı’da bulunan 7 okula anaokulu sınıfı kurdu. 120 bin TL’ye mal olan anaokulu sınıfları eğitim-öğretim döneminde yeni öğrencilerini kabul etmeye başlayacak. “Bayraklı’da bulunan dini tesisler ve okullara olan yaklaşımımızı herkes biliyor” diyen Karabağ “Her şey çocuklarımız için” dedi. 50. Yıl, 80. Yıl, 100. Yıl, Talatpaşa, Cemal Gürsel, Fatma Hikmet Kaşarcı ve Osman Çınar İlköğretim Okulları anasınıflarına kavuştu. “7 Okulumuz bizden anasınıflarını tamir etmemizi talep etti” diyen Başkan Karabağ, “Biz de ilk olarak okullarımızın fiziki koşullarına uygun olan yerlerine 63 ve 42 metrekarelik depreme dayanıklı konteynerlar yerleştirdik” dedi. Yeni ana sınıfları ile çocukların çok daha sağlıklı koşullarda eğitim göreceklerini dile getiren Başkan Hasan Karabağ, “İçerisinde lavabo ve tuvalet gibi temel ihtiyaçların da karşılanacağı çok kullanışlı konteynerlar kurduk. İç donanımıyla ilgili okullarımız çalışmalarına başlayacak. Önümüzdeki eğitimöğretim dönemine yetişecek. Yeni öğrencilerini ağırlayacak” diye konuştu.

“EN ÇOK TÜRK DİZİLERİNİ İZLİYORUZ”

Mart ayında Türkiye’deki görevine başlayan Hırvatistan Büyükelçisi Drazen Hrastic, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret etti. Belediye Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan ile görüşen Büyükelçi Drazen Hrastic’e ziyaretinde, İzmir Fahri Konsolosu Candan Çorbacıoğlu eşlik etti.

İzmir ve bölgesinin çok önemli olduğunu vurgulayan Büyükelçi Hrastic, “Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler çok iyi durumda. İşbirliğini daha da artırmak için İzmir ve bölgesinde çok önemli potansiyel bulunuyor” dedi. Drazen Hrastic, Türk ve Hırvatlar arasındaki sevginin de çok yoğun olduğuna dikkat ULUKENT KAPALI PAZARYERİ HİZMETE GİRDİ çekerek, “Ülkemizde en çok izlenen diziler Türk dizileri” diye konuştu. Büyükelçi’yi İzmir’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Vekili Dr. Sırrı Aydoğan ise “İkili ilişkilerde ticari, kültürel, turizm gibi konularda yükselen bir ivme yakaladık. Türk halkı Hırvatları sevdi. Hırvatistan çok güzel bir ülke. İlişkilerimizin hızlanarak devam edeceğine inanıyorum” dedi. esnafımız ticari etkinliğini artık daha modern bir mekanda ve daha rahat koşullarda gerçekleştirebilecek. Vatandaşlarımız da ne yaz sıcağından ne de kış yağmurundan etkilenmeden Menemen Belediyesi’nce yapımı tamamlanan Ulukent Ka- rahatça alışverişini yapabilecek. 30 binin üzerinde bir nüfusa palı Pazaryeri hizmete girdi. 30 Ağustos Mahallesi’nde her hafta sahip olan ve gelişimini hızla sürdüren Ulukent bölgemizde Salı günleri kurulmakta olan pazar, ilk günden Menemenliler ve kurduğumuz Kapalı Pazaryerimiz, bölge halkının önemli bir ihtiyacını karşılayacak. Bu güzel yatırımın ilçemize hayırlı olmasını pazarcı esnafından büyük ilgi gördü. diliyorum” dedi. Menemen Belediyesi tarafından 10 bin 720 m2 alanda 6 ay gibi kısa bir sürede kurulan Ulukent Kapalı Pazaryeri, hizmet vermeye başladı. Her hafta Salı günleri kurulan ve 471 tezgahın yer aldığı pazara ilk günden esnafın ve vatandaşların ilgisi yoğun oldu. Hizmete açıldığı ilk günde pazaryerini ziyaret eden ve burada halkın ve esnafın tebriklerini kabul eden Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin, gördüğü ilgiden büyük memnuniyet duyduğunu belirterek, “Uzun yıllar pazaryeri olarak kullanılan bu alanda, hemşerilerimiz büyük güçlükler içerisinde alışveriş yapabiliyordu. Esnafımız da vatandaşlarımız da yeni pazaryerimizden son derece memnun, gün boyu tebrikleri kabul ettim. Pazarcı Eylül 2011

21


haberler İZMİR KARŞIYAKA 1. MOTOSİKLET FESTİVALİNDE, KADINA ŞİDDETE HAYIR KORTEJİ YAPILDI

Karşıyaka Belediyesi ile İzmir Motor Grubu işbirliğiyle düzenlenen İzmir Karşıyaka 1. Motosiklet Festivali’ne katılan motosikletliler, Türkiye’de ilk kez “Kadına Şiddete Hayır” diyerek kortej yapıp kent içinde tur attı. Yamanlar Köyü piknik alanında üç gün sürecek festivale ülkemizin birçok il ve ilçesinden, yurtdışından 700 motosiklet ile yaklaşık 1200 kişi katıldı. İlk gece kamp ateşi yakıp saat 04.00’lere kadar müzikler eşliğinde danslar yapan motosikletliler, bugün de kortej yapıp sokaklarda gösteriler gerçekleştirdi. Karagöl yolundan Girne Caddesi’ne, daha sonra sahilden Mavişehir’e kadar konvoy halinde giden motosikletliler, Bostanlı Demokrasi Meydanı’na geldi. Buradaki törene katılan Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, İZMOT (İzmir Motor Grubu) Başkanı Akın Zorluer ile birlikte anıta çelek koydu. Amatör ruh ile yola çıkarak bu hazırlıkları yerine getirdiklerini söyleyen Belediye Başkanı Cevat Durak “ Bu sıcak havada ülkemizin farklı bölgelerinden Karşıyaka’ya gelen herkesi kutluyorum. Motosiklete gönül vermiş, onu yaşam şekli yapmış bu dostların bir arada kaynaşması, sorunlarını paylaşması, birliktelikleri canlandırmasının güzelliği yaşanıyor. Emeği geçen Belediye çalışanlarımıza, İZMOT üyeleri ve katılan herkese teşekkür ediyorum. Buradan ayrılırken güzel anılarla ayrılmanızı diliyorum. Gelecek yıllarda da daha kapsamlı hale getirerek tekrarlamak istiyoruz” dedi.

ÇİĞLİ’DE TENİS HEYECANI Çiğli’de faaliyet gösteren İzmir Tenis İhtisas Kulübü (İZTİK) tarafından düzenlenen 14 Yaş Yaz Kupası heyecanlı bir finalle sona erdi. Çiğli Belediye Başkanı Metin Solak’ın ilgiyle takip ettiği tenis müsabakalarında 32 erkek ve 32 bayan sporcu kıyasıya mücadele etti. İZTİK tesislerinde bir hafta süren yarışmada, erkeklerde Mehmet Basri Beyazıt, bayanlarda ise Melisa Sehoviç maçın galibi oldu. Çift bayanlar kategorisinde Melisa Sehoviç - Yağmur Akdemir, erkekler kategorisinde ise Çağatay Sami Söke – Mert Kurtuluş çifti galibiyeti kucakladı. Başarılı tenisçileri tebrik eden Başkan Metin Solak, Türkiye Tenis Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Yüksel Pınar, İzmir Tenis İl Temsilcisi Hamdi Büyükaltıntaş ile İzmir Tenis Kulübü Başkanı Ömer Yıldırım sporculara kupalarını verdi. Turnuvada ayrıca; teklerde Çağatay Sami Söke, Hazal Ünlügenç; çift bayanlarda Hazal Ünlügenç – Tuna Kaya; çift erkeklerde ise Ege Melih Azkara – Oğuzhan Ceylan çifti ikinci oldular. 22

Eylül 2011

BÜYÜK KÖRFEZ İÇİN BÜYÜK ADIM

“Yüzülebilir Körfez” hedefiyle Büyük Körfez Projesi’ni başlatan İzmir Büyükşehir Belediyesi, saatte ortalama 800 ton çamuru 1-2 kilometreuzağa aktarabilecek kapasitedeki yeni tarama gemisinin alımı için 19 Ağustos’ta uluslararası ihaleye çıkıyor. Her yıl derelerin taşıdığı alüvyonlarla sığlaşmanın giderek arttığı İzmir Körfezi’nin kurtarılması için Büyük Körfez Projesi’ni başlatan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Körfez’e akan dere ağızlarının temizlenmesi, Körfez’in kuzeyinde bir sirkülasyon kanalı açılması ve Körfez tabanındaki malzemelerin temizlenmesi amacıyla yeni ve yüksek kapasiteli tarama gemisinin alımı ile ilgili ihale hazırlıklarını tamamladı. Tarama gemisi alımı için 19 Ağustos tarihinde uluslararası ihaleye çıkılacağını açıklayan Büyükşehir Belediyesi İZSU yetkilileri, alınması planlanan kesici emici tip tarama gemisinin bir saatte ortalama 800 ton çamuru, yüzde 20’si çamur olan 4 bin ton malzemeyi 1-2 kilometre uzağa aktarabilecek kapasitede olacağını duyurdu. Uluslararası firmalara açık olacak ihaleyi kazanan firma, İZSU Genel Müdürlüğü’nün ihale şartnamesindeki özelliklere uygun olarak gemi ve römorkörü hazırlayıp 8 ay içerisinde İzmir’e teslim edecek.


BÜYÜKŞEHİR’DEN İZMİR TRAFİĞİNE “DEVRİM” GİBİ BİR YATIRIM İzmir, Büyükşehir Belediyesi’nin ihale hazırlıklarına başladığı “Akıllı Trafik Yönetim Sistemi” ile kent içi trafikte “devrim gibi” bir uygulamaya hazırlanıyor. Trafik ışıklarının yoğunluğa göre ayarlanarak kavşaklardaki bekleme sürelerinin azaltılacağı; kırmızı ışık, hız ve park ihlallerinin kurulan kameralar ile elektronik olarak denetleneceği, trafik yoğunluk bilgilerinin farklı yöntemlerle vatandaşlara ulaştırılacağı, seyahat sürelerinin kısaltılarak yakıt sarfiyatının azaltılacağı, otoparkların doluluklarına göre sürücülerin uygun otoparklara yönlendirilebileceği bu yeni sistemde engelli vatandaşlar için “konuşan yeni bir yaya geçiş uygulaması” da olacak. İzmir, trafik yönetim sistemiyle örnek kent olmaya hazırlanıyor.

hangi güzergahların daha yoğun olduğu bilgisine kolaylıkla ulaşılabileceği için vatandaşlar güzergah seçimi yapabilecek. Yeni sistem sayesinde seyahat süreleri kısalacak, yakıt sarfiyatı azalacak. Değişen teknolojilere göre geliştirilmeye açık ve en ileri teknolojileri kullanan bu yeni sistem ile ayrıca engelli vatandaşların yaya geçişlerini daha rahat ve güvenli kullanmaları için “konuşan yeni bir yaya geçiş sistemi” de oluşturulacak.

Dünyanın pek çok gelişmiş kentinde uygulanan akıllı, çevreci, engelli dostu “Tam Adaptif Trafik Yönetim, Denetim ve Bilgilendirme Sistemi”ni Türkiye’de ilk kez İzmir’de devreye almak isteyen Büyükşehir Belediyesi, fizibilite çalışmalarını tamamlayarak ihale hazırlıklarına başladı. Akıllı trafik yönetim sisteminde kavşaklar, otoparklar akıllı sistem ile yönetilecek. Kırmızı ışık, hız ve park ihlalleri kurulan kameralar ile elektronik olarak denetlenecek. Kameralar ve sensörler aracılığı ile elde edilen trafik yoğunluk bilgeleri cep telefonu, internet, oluşturulacak çağrı merkezi ve TV-radyolar aracılığıyla vatandaşların kullanımına sunulabilecek. Bu sayede

AFET RİSKİNE KARŞI DOĞAL AFET MERKEZİ VE DEPREM ANI EVİ DÜZENLENEN BİR TÖRENLE HİZMETE GİRDİ

Doğal afetleri en az zararla atlatmak, olası bir doğal afet sonrasında gerekli acil müdahaleyi yapabilmek, bilinçlendirme ve de kamuoyu yaratmak amacıyla inşaatı tamamlanan Doğal Afet Merkezi ve Deprem Anıevi, Örnekköy Şantiyesi’nde düzenlenen bir törenle hizmete girdi. Açılışa: CHP Milletvekilleri Mehmet Ali Susam, Musa Çam, Mustafa Moroğlu, Rahmi Aşkın Türeli, Vali Yardımcısı Mustafa Aydın, Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, CHP Karşıyaka İlçe Başkanı Adnan Alabay, belediye İl genel ve belediye meclis üyeleri, deprem uzmanları Prof. Dr. Zafer Akçı, Prof. Dr. Atilla Uluğ, Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, 1999 depremini yaşayan Mustafa Penbegül, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı. Afet Merkezi hakkında bilgi veren Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak, 600 metrekare kapalı alana kurulan merkezde deprem müzesi ile içinde çeşitli malzeme, alet ve avadanlıkların bulunduğu depoların bulunduğunu anlattı. Durak, “Olası bir doğal afet sonrasında gerekli müdahaleyi yapabilmek, mah-

sur kalan vatandaşlarımızı kurtarabilmek amacıyla hazırlanan arama kurtarma aracında kesici, delici ve kırıcı aletlerden hidrolik kaldırma, hidrolik kesme setine, jeneratörden, aydınlatma cihazlarına kadar 100 çeşit malzeme yer almaktadır. Özel yaptırılan 12 metrelik bir tekne ambulans ve seyyar sağlık merkezine dönüştürülmüştür. Olası bir afet sonrası Karşıyaka’nın İzmir ile bağlantısını sağlayan Altınyol ve Çevre yolunun zarar görmesi durumunda, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Hastanesi gibi sağlık kurumlarından faydalanmanın tek yolu deniz ulaşımıdır. Bu tespitin ardından yaptırılan deniz ambulansı Bostanlı Balıkçı Barınağına bağlandı” dedi. Protokol üyeleri hep birlikte olası afette kullanılacak araç gereçleri inceledi. Sivil Savunma İl Müdürlüğü ve Karşıyaka Belediyesi ekipleri de ortaklaşa bir deprem kurtarma tatbikatı gerçekleştirdi. Tatbikat, izleyenlerden tam not aldı. Törende ayrıca tesislerin kazandırılmasında emeği olan ve katkı verenlere de Başkan Cevat Durak tarafından birer plaket takdim edildi. Eylül 2011

23


haberler ESHOT’TAN “YEŞİL PROJE”

RUM KİLİSESİ YENİLENDİ

İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü Ulaşım Planlama İstatistik Şube Müdürlüğü tarafından Dokuz Eylül Üniversitesi Fen Fakültesi Bilgisayar Bilimleri Bölümü’nden Prof. Dr. Efendi Nasiboğlu danışmanlığından yürütülen “Ölü Kilometre Minimizasyon Projesi” sonuçlandı. Uygulama önümüzdeki günlerde başlayacak. Hatlarda çalışan otobüslerin sabah ve akşam ilk ve son duraklar ile araçların kapatıldığı garajlar arasında yolcusuz yapılan kilometreyi en düşük seviyeye indirmeyi amaçlayan proje, otobüslerin güzergahlarına en yakın garajlara transfer edilmesi esasına dayanıyor. Projenin uygulamasında görev alan uzmanlar, aslında basit gibi görülen bu çalışma sayesinde yılda 3,4 günlük tüketime karşılık gelen akaryakıt tasarrufu sağlanacağın ve 1 milyon 500 bin TL’nin kurum kasasında kalacağını belirtiyor. Ayrıca “Ölü Kilometre Minimizasyon Projesi” sayesinde garajlara gidip gelme süresi azalacağından seferlere verilen fazla mesai giderleri de azalacak. Projenin sağlayacağı en önemli kazanım ise çevresel boyutta gerçekleşecek. Her gün 1800 belediye otobüsünün sefere çıktığı İzmir’de, yılda 589 ağaç dikiminden elde edilecek oksijen artışı sağlanacak. Şehirde yaşayanlar ortalama 196 ton karbondioksit gazı salınımının zararlı etkilerinden kurtulmuş olacak. Ayrıca alınması planlanan çevreci otobüslerin yakın zamanda filoya katılması ve eski otobüslerin devre dışı bırakılmasıyla çevresel boyuttaki kazanımlar çok daha fazla olacak.

Menemen’in tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkan Menemen Belediyesi’nin İl Özel İdaresi desteğiyle restore ettiği Mermerli Mahallesindeki 19. yüzyıl eserlerinden Rum Kilisesi (Agios Konstatinos), çok yakında Kültür Evi olarak hizmete açılacak. Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’in yeni hedefi ise Esatpaşa Mahallesi’ndeki Gregoryen Ermeni Kilisesi’nin restorasyonunu tamamlamak. Menemen’in Mermerli Mahallesinde bulunan 19. yüzyıl eserlerinden Rum Kilisesi (Agios Konstatinos), İzmir İl Özel İdaresi katkılarıyla Menemen Belediyesi tarafından restore edildi. Mülkiyeti Menemen Belediyesine ait olan ve uzun yıllar depo olarak kullanılan 250 m2’lik kapalı alana sahip kilisenin çok yakında Kültür Evi olarak hizmete açılacağını müjdeleyen Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin, “Aslına uygun olarak profesyonel bir ekip tarafından yenilenen kültür mirasımızı yeniden halkımızın kullanımına açacağız. Sosyal Belediyecilik anlayışımız gereği yürüttüğümüz bu hizmetlerimiz devam edecek” dedi.

24

Eylül 2011


KARŞIYAKA, FESTİVALE HAZIR

Karşıyaka Belediyesi, her yıl Eylül ayında düzenlediği festival için bu yıl da geleneğini bozmadı ve içeriği dopdolu olan bir program hazırladı. Festival hakkında detaylı bilgi vermek için Bostanlı Park Kafe de bir basın toplantısı düzenleyen Belediye Başkanı Cevat Durak sözlerine Barışı seven Atasını seven bir Karşıyaka da yaşadıklarını belirterek başladı ve şöyle devam etti. “Sosyal belediyeciliği bilen ve uygulayan bir belediye olarak 20 Eylül tarihinden itibaren Karşıyaka Festivali ni başlatıyoruz. Katılımcıların fazla olması ilginin de çok olduğunun bir göstergesidir.” Sergi, spor aktiviteleri, Latife Hanım Köşkü söyleşileri, Grup Günberi, Gökhan Özen ve Candan Erçetin konserlerinin olacağı festivalde Karşıyakalılar karnavala doyacak. Festival ve söyleşiye CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof.Dr. Birgül Ayman Güler de katılacak. Festival kapsamında bu yıl da Uluslararası İzmir Dans Festivali gerçekleşecek.

Karşıyaka Festivali Programı 21.09.2011- 24.09.2011 El Ürünleri Satış Standları Yer: Karşıyaka Metro İst. arkası

22.09.2011 Model Araba Yarışı Yer: Karşıyaka Bisiklet Merkezi

21.09.2011 Geleneksel Türk El Sanatlarından Esintiler Yer: Çarşı Sanat Galerisi

22.09.2011 Bostanlı Takı Stantları Açılışı Yer: Bostanlı Hakimevi önü

21.09.2011 Söyleşi- Nefesle Gelen Sağlık (Yelda Çetiner) Yer: Latife Hanım Köşkü 21.09.2011 Kortej Yürüyüşü Yer: Belediye önü- Karşıyaka İskelesi 21.09.2011- 24.09.2011 Kitap Satış Standları Yer: Bostanlı Demokrasi Meydanı

KAPAKLAR ENGELLİLER İÇİN TOPLANDI

22.09.2011 Konser- Grup Günberi Yer: Bostanlı Hakimevi önü 22.09.2011 Konser- Candan Erçetin Yer: Bostanlı Rekreasyon Alanı 23.09.2011 Söyleşi- Prof Dr Birgül Ayman Güler, “Kadın Sorunlarının Çözümünde Sosyal Devletin Rolü” Yer: Latife Hanım Köşkü

21.09.2011 Festival Açılış Töreni Yer: Karşıyaka İskele yanı

23.09.2011 Uluslararası İzmir Dans Fest. Final Gösterileri Yer: Mavişehir Spor Salonu

21.09.2011 Konser- Gökhan Özen Yer: Bostanlı Rekreasyon Alanı

24.09.2011 Bisiklet Yarışı ve Gösterileri Yer: Karşıyaka Bisiklet Merkezi

Bayraklı Belediyesi, Ramazan ayı boyunca 3 iftar çadırı ve 15 semt merkezinde vatandaşların topladıkları pet şişe kapaklarını engelli vatandaşlar için yürütülen “Tane tane kapakları toplayalım engelleri aşalım” kampanyası için bir araya getirdi. 25 çuval dolusu kapak, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Nurselen Toygar öncülüğünde çığ gibi büyüyen kampanya sayesinde 10 tane tekerlekli sandalyeye dönüştü.Duyarlı Bayraklı halkının topladıkları kapaklarla alınan 10 tekerlekli sandalye için Osmangazi Hizmet Binası’nda teslim töreni düzenlendi. Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ, engelli vatandaşlara tekerlekli sandalyeleri eliyle teslim etti.

Eylül 2011

25


haberler

Osmanlı döneminden sonra İzmir Körfezi’nde ilk kez yelken yarışları yapılıyor

T

ürkiye’de en çok yelkenli ve marinanın bulunduğu Ege Bölgesi’nin kalbi İzmir’de düzenlenecek yelken yarışları deniz tutkunlarını bir araya getiriyor. EXPO 2020’ye aday olan İzmir’de, Aktüel Ege Dergisi ve Ege Açık Deniz Yat Kulübü (EAYK), “Aktüel Ege Aegean Yatching 1. Sailing Cup” yelken yarışlarıyla 100 yıl sonra bir ilki gerçekleştirerek büyük bir eksikliği gideriyor.

İzmir Büyükşehir, Konak ve Karşıyaka Belediyelerinin destek verdiği dev organizasyon 4 gün sürecek. İzmir Enternasyonal Fuarı’nın açık olduğu 10-11, 17-18 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan yelken yarışları Konak Pier, Levent Marina ve Karşıyaka üçgeninde gerçekleştirilecek. Yarışmaya destek vererek organizasyonun gerçekleşmesini sağlayan sponsorlar ise, 35. Sokak, Borag, MP Endüstriyel Un Ürünleri, Jotun, Motoran ve SYM gibi firmalar oldu. Yıllardır özlemi çekilen deniz kenti İzmir’de geleneksel hale getirilmek için büyük çaba harcanılan “Aktüel Ege Aegean Yatching 1. Sailing Cup” yarışmasına şu anda değişik marinalardan 30 tekne müracaat etti. Ege Açık Deniz Yat Kulübü üyeleri “İstanbul başarıyorsa İzmir de başarabilir. Renk renk yelkenlilerle İzmir Körfezi’ni çiçek bahçesine çevireceğiz” dediler. 26

Eylül 2011


Eyl端l 2011

27


hatıralar

Yaşar AKSOY

Sizi çok özledim, Şükran Kurdakul...

19 Ocak 1992... Karşıyaka, şairini bağrına basıyordu. Karşıyaka’dan yetişmiş edebiyatçılar için düzenlenen saygı günlerinden birincisi, 1943’te basılan Tomurcuk isimli kitabında Karşıyaka’sını “Hülya, maviliğinde menevişlenmiş gibi” biçiminde mısralarına döken Şükran Kurdakul için gerçekleşmişti. Toplantıyı ben yönetiyordum. Şair, böylece 15 yaşında komünist suçlamasıyla tutuklandığı beldede bu kez saygıyla anılıyordu… Saygı gününde Şükran Kurdakul’un gözyaşlarının yanaklarından aşağılara akıp gittiği gözlendi. Karşıyaka Belediyesi adına düzenlenen plaketi ve buketi, ustası Samim Kocagöz’ün elinden alırken koca salon sevgili şairimizin sarsıldığını hissetti. Sonra benimle birlikte kürsüye çıktıktan sonra, babası kurtuluş savaşı kahramanı Binbaşı Mehmet Salih anlatılırken Şükran Kurdakul yine ağlıyordu. Annesi için yazdığı şiiri okunurken, Amerikan Emperyalizmi’ne karşı bir kükreme destanı olan “İzmir’in İçinde Amerikan Neferi” kitabından bölümler sunulurken, edebiyat dostları Nahit Ulvi Akgün, Turgay Gönenç ve öğretmeni Hilmi Ziya Apak konuşurken, yine çelebi şair derin biçimde duygulanıyor ve geçmişin erişilmez ufukları şüphesiz gözlerinin önünde canlanıyordu. 1940-48 yılları arasında Karşıyaka’da yaşayan, çocukluk ve erken gençlik döneminin en romantik, en şiirsel yıllarını bu beldenin sahilinde, Bostanlı’sında,

Çamlık’ında, okullarında ve Halkevi’nin kültür ve sanat dolu duvarları arasında geçiren Şükran Kurdakul, ömrünü kaplamış yazarlık ve edebiyat emekçiliğiyle, kültür yaşamımızın en saygın isimlerinden biriydi. Özgün şiir kitapları, öyküleri, edebiyat tarihi araştırmaları, yayıncılığı, oyun yazarlığı, devrimci örgütçülüğü onun en belirgin özellikleriydi. Dostları, bu yönleri üzerinde çok çarpıcı açıklamalar yaptılar. Ben onun en çok sevdiğim şiirini, “Ağıt Değil” şiirini okurken, şüphesiz kendini Hasan Tahsin’in yanı başında hissetti. “...Gücünüz varsa sizin.. Sözcüğü tutuklayın öğrenci, kitap, Türkçe... En güzel dilimin... Özgürlüğü tutuklayın Ben ki düşünüyorum... Var olduğumdan beri... Silahlar bana dönük... Savaşlar sizin için... Gücünüz varsa artık... Usumu tutuklayın... Açtı kendini, bir bayrak gibi işte... Ölümün üzerinde Hasan Tahsin... Bu silah başka silah... Bu ölüm başka ölüm... Gücünüz varsa sizin... Ölümü tutuklayın...” Şükran ağabey ile büyük dost olduk. Karşıyaka Belediye Başkanı A.Kemal Baysak’ın önerisi ile 9 Eylül 1997 günü sevgili ağabeyimin ismi, çocukluğunun geçtiği eski Belediye Sokağı’na verildi. Açılışta bir konuşma yaptım. Keyiften dört köşe idi... Çok mutluydu... O akşam bir meyhanede parlattık. Ne iyi yaptık, değil mi? Karşıyaka şairini yine bağrına basmıştı... Ne yazık ki çok ama çok sevgili ağabeyimi, 15 Aralık 2004 günü kaybettim. Tam burada “Şükran Kurdakul” isimli şiirimi sunmalıyım:

Şükran Kurdakul’a Saygı Günü’nü yönetiyorum, 19 Ocak 1992, Karşıyaka Nikah Sarayı 28

Eylül 2011

“...Sokağının başına dikilirim bazen... Uzun uzun bakakalırım... Kelepçeli geçtiğin günlere... Hem coşku hem hüzün içimde... Sen ki... Sosyalistlerin en kemalisti... Ben ki... Kemalistlerin en sosyalisti... Ağabey kardeş olduk... İlk kurşunun şanlı şafağında... Yaşasın yeniden Kuvayı Milliye... Yaşasın kaf sin kaf...”


takvim 1 Eylül 1953

2 Eylül 1826

3 Eylül 1908

4 Eylül 1885

5 Eylül 1950

Türkiye’nin ilk haftalık mizah dergisi “Kalem” yayınlanmaya başladı.

Anıtkabir’in açılışı yapıl- Zabıta dı ve Atatürk’ün naaşı Teşkilâtı koyuldu. kuruldu.

6 Eylül 1566

7 Eylül 1927

Osmanlı Padişahı “Kanuni Sultan Süleyman” Amerikalı mucit “Philo öldü. Taylor Farnsworth” ilk tüplü televizyonu icat etti.

11 Eylül 2001 Terör örgütü El Kaide tarafından New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırı düzenlendi.

16 Eylül 1935

12 Eylül 1980

Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından askeri darbe yapıldı.

17 Eylül 1787

“Self Servis” ilk defa New York’ta uygulanmaya başladı.

8 Eylül 2003

9 Eylül 1923

Denizli valisi Recep Yazıcıoğlu öldü.

Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’ni kurdu.

13 Eylül 1647

22 Eylül 1993

New York Metropolitan Müzesi, “Karun Hazinesi”ni İlk TV haber programı Türkiye’ye geri gönderBBC kanalında yayınlandı. meye karar verdi.

26 Eylül 1932

27 Eylül 1998

Türk Dil Kurultayı tarafın- Google web sitesi açıldı. dan ilk kez “Dil Bayramı” kutlandı.

10 Eylül 1855

Türkiye’de ilk telgraf haberleşmesi başladı.

15 Eylül 1923

Türkiye’de ilk yüzme İtalyan matematikçi ve Radyo istasyonlarının ku- yarışı Galatasaray Kulübü fizikçi Torricelli, baro- rulması ve genişletilmesi tarafından İstanbulyasası çıktı. Büyükada’da yapıldı. metreyi icat etti.

18 Eylül 1956

19 Eylül 1921

Efes’teki kazılarda TBMM, dünyaMustafa ca ünlü Kemal Artemis Paşa’ya Heykeli Mareşal gün ışığına rütbesiyle Gazi ünvanı çıkarıldı. verdi.

Cumhuriyet döneminde sanayi hareketini başlatan “Sümerbank Kayseri Bez ABD Anayasası kabul Fabrikası” kuruldu. edildi.

21 Eylül 1938

14 Eylül 1944

Başvuru fazlalığı sebebiyle “Üniversiteye Giriş Sınavı” uygulaması başlatıldı.

23 Eylül 1971 Altın Koza Film Festivali’nde Yılmaz Güney tüm ödülleri kazandı.

28 Eylül 1992

Avrupa Birliği kuruldu.

24 Eylül 1996

20 Eylül 1951 Türkiye’nin NATO’ya katılımı kabul edildi.

25 Eylül 1982

Türkiye’nin ilk kadın büyükelçisi Filiz Dinçmen, Klasik Türk Müziği sanatçısı Zeki Müren vefat Amsterdam’da başladı. etti.

29 Eylül 1887 İlk gramofon patenti Alman kâşif, Emil Berliner tarafından alındı.

göreve

30 Eylül 1960

Devlet Planlama Teşkilatı kuruldu. Eylül 2011

29


tarih

Cehennem Sıcağı ve

Cem Karagözlü

Yıkılan Geçmiş H

aziran ayı sonuna doğru dostlar ile konuşurken aklıma yıllar öncesinin The Long Hot Summer dizisi aklıma gelmişti. 1958 de filmi çekilmiş, 1964 – 1965’de dizi olmuş, 1978 yılında TRT de “Cehennem Sıcağı” ismi ile gösterilmişti. Anımsayanlar olacaktır, başrolünde Roy Thinnes oynuyordu. Biz ailecek merakla izlerdik. Dizinin ana karakteri Ben Quick kundakçılıkla suçlanan birisi idi ve güneyde bir kasabaya gelip oranın en zengin ailesi Varner’ların yanında işe başlıyor ve olaylar gelişiyordu. 1985 yılında çevrilen tekrar dizisinde ise başrol oyuncuları Don Johnson ve Cybill Shephard oldu. TRT 1’de iki kez aynı isimle yayınlanmış ancak ilki kadar ilgi çekmemişti. Durup dururken aklıma gelen bu dizi aslında pek hatırlanmaz, galiba içime malum olmuş ama 2011 yazı benim için gerçekten uzun ve sıcak geçiyor. Özellikle Temmuz ayı sonunda babamın ciddi bir rahatsızlık geçirmesi; yoğun bakım, hastane, doktor üçgeni içerisinde yaşamımızı sürdürüyoruz. Hayat da bu süreçte tüm hızı ile akıyor. Zaman zaman durup düşünüp neleri ıskalıyor, neleri ihmal ediyoruz. Bu koşuşturma içerisinde Ağustos ayının dördünde değerli dostum Vehbi Moğol’un bir e-postası ile üzücü bir haber aldım. E- postada Yalı caddesindeki Özsaruhan evinin yıkılmaya başladığını belirtiyor, yanında bir de fotoğraf yolluyordu. Biz Karşıyakalılar hep sahilimizdeki eski evlerin, deniz banyolarının olduğu resimlere bakıp hayıflanırız, keşke koruyabilseydik diye. Ama şimdi 1950’lerde yapılanı da kaybediyorduk. Hemen mi-

mar arkadaşlarımı aradım, bina tescilli değil mi? Nasıl yıkılıyor diye? Mimarlar Odası İzmir Şubesi yanıtı şöyle oldu. “Oda tarafından yapılan başvuru üzerine, İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından 2.12.2010 günlü karar ile “İkinci Grup Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescillenen yapı, Koruma Kurulu’na sunulan “bilimsel raporlar” ın binanın tescile değer olmadığı savları sonucu, yine aynı kurulun 16.06.2011 günlü yeni bir kararı ile tescilden düşürüldü. Kararın iptali için Şubemiz tarafından dava açılmasına rağmen, yapı 1 Ağustos tarihinde yıkılmaya başlandı”. Yani koruma kurulundaki bilimsel raporlar bu yapının tescile değer olmadığını belirtmiş (!). Karşıyaka’da Yalı Caddesi üzerinde yer alan Özsaruhan Evi, mimar Ziya Nebioğlu tarafından 1950-53 yıllarında tasarlanmış ve inşa edilmişti. Bu yapı, mimarın Amerikan modernizmi etkisinde şekillenen tasarım anlayışını yansıtan örneklerden biridir. Mimari nitelikleri ve değerleri tanımlanan Özsaruhan Evi, Türkiye’nin modern mimarlık mirasının nitelikli bir örneği ve 1950’lerin modern konut kültürünün bir temsilcisiydi. Mesleğim mimarlık değil, ancak Karşıyaka hakkında az da olmayan bir arşive sahibimdir. Hemen kütüphaneme girip Mimarlar Odası İzmir Şubesinin 2006 yılında Karşıyaka’ya ayırdığı sayısı buldum. Bu dergi akademik ve prestijli bir dergidir. İçindeki yayınlar akademisyenlerin kariyerlerinde önemli yer tutar. İşte bu derginin 36 ile 39. sayfaları arasında DEÜ Mimarlık Fakültesi’nden arkadaşım Yrd. Doç. Dr. Yasemin Sayar’ın “Mimar Ziya Nebioğlu’nun 1950 – 1960 Yılları Arasında Karşıyaka’da Gerçekleştirdiği Konut Çalışmaları” makalesinde Mimar Ziya Nebioğlu, Özsaruhan Evi, Paya Apartmanı (Karşıyaka Stadı sokağına girmeden üç katlı apartman) ve Palmiyeli Sokak Samim Kocagöz Evi anlatılmış. Yani bina ve mimarı, literatürlere girerek bilimsel değerini yıllar önce bulmuştu. Mimar Ziya Nebioğlu 1915 – 1975 yılları arası yaşamış. ABD’de Florida Üniversitesinde mimarlık eğitimi almış. 1948’de Türkiye’ye dönerek serbest mimarlığa başlamış. 1960’a kadar Karşıyaka, Alsancak, Güzelyalı, Söke’de çok sayıda bahçeli konut, az katlı aile apartmanı okul ve sinema tasarlayıp inşa etmiş. En önemli eseri 1965’de inşa ettiği Ne-

30

Eylül 2011


bioğlu Tatil köyüdür. Karşıyaka’mızda ise Özsaruhan evi (yeni yıkıldı), Paya apartmanı, Tabak 1 ve 2 ile Selimgil Apartmanları. Kemalpaşa Caddesinde Sami Bey Apartmanı (yıkıldı), Şinasi Karaosmanoğlu evi, Samim Kocagöz, Vahide Kocagöz evleri başta olmak üzere bir çok eseri vardır. Yıkılan Özsaruhan evi, Nebioğlu’nun en dikkat çekici eserlerinden bir sayılmaktadır. Konunun uzmanları, Özsaruhan evinin meslek hayatı boyunca tutarlı bir çizgi uygulayan mimar Nebioğlu’nun mimari dilinin Amerika’da aldığı eğitime paralel olarak modern mimarlık olarak tanımlanmıştır. Nebioğlu eserlerinde, Amerikan modernizminin özellikle de F.L. Wright’ın “organik mimarlık” başlığında topladığı ilkeleri özellikle Özsaruhan evinde kullandığı görülmektedir. Mimar Ziya Nebioğlu Özsaruhan evinde; Wright’ın ekolünde yataydan yayılma, geniş saçaklı az eğimli çatılar, malzemenin doğal dokusunun ve renginin vurgulanması ve doğal çevreyle bütünleşmesi izlenmektedir. Geniş ön ve arka bahçe arasında mekânsal akış ve görsel bütünlük sağlanmıştır. Evin içerisinde geniş bir giriş holü, görkemli bir ahşap merdiven ile üst kata çıkılır. Deniz cephesinde günlük yaşam mekânı, sokak cephesinde kiler, ütü odası, yardımcı odası vardı. Girişte sağ tarafta kalorifer dairesi ve servis, barbekü mekânları vardı. Evde üst katta sol tarafta iki ana salon ve yemek bölümü, mutfak, sağ kolda banyolu ebeveyn odası ve diğer odalar bulunmaktaydı. Şömine taş kaplama duvar ile dışarıdan görülürdü. Evde yerden ısıtma ve giriş katını gören özel dürbün sistemi 1950’li yılların mimarisi açısından önemli detaylardı.

Evet evi göremeyenler için Özsaruhan evini böyle özetleyebiliriz. Bilim insanları özellikle İzmir’de bu benzer yapıların yıllardan beri korunması gerektiğini belirtiyorlar. Özsaruhan evini koruyamadık, gerçi yandaki siyah beyaz fotoğrafa bakınca bu evin sağındaki Birseller’in ve solundaki Kocagözler’in evlerini de koruyamadığımızı görüyoruz. Yani kentleştikçe modernleşiyor muyuz? Yenileniyor muyuz? Ne kadar estetik binalar yapıyoruz? Karşıyaka’da, Bostanlı’da, Yeni Girne’de koca apartmanların üzerine yazılan müteahhit adları, yada firma isimleri ne kadar estetik. Yoksa estetik olan Ziya Nebioğlu’nun Paya apartmanı mı? Ülkemizde nerdeyse tüm şehirlerde gözlemlenen bu kabuk değiştirme, kentin büyümesi, dokunun yenilenmesi o kentin ortak belleğini, kent kültürünün nasıl yitirildiğinin bir göstergesidir. Yeri geldiğinde “Biz Karşıyakalıyız” diyoruz. İzmirli olarak karşı duruşlar ile gündeme geliyoruz. İşte şimdi karşı durma zamanı. Özsaruhan evi gibi benzeri yapılar ailelerce şu veya bu nedenle elden çıkarılabilmektedir. Bu durumda iş yerel yönetimlere ve özel idareye yani valiliğe düşmektedir. Bu tip mekânları koruyarak, özel idare bütçesinden kamuya kazandırılıp, toplumun faydasına sunulabilir. Özsaruhan evi bir “Mimarlık Anı Evi” olamaz mıydı? Aksi takdirde yitirilenler, yitirileceklerin arkasından böyle yazılar yazarız. Karşıyakalıyım diyen, Karşıyaka’da yaşayan teslim olmaz, karşı duruşu vardır. İlerleyen bir sayıda bu karşı duruşların örneklerini yine bu köşeden paylaşırız. Unutmayalım Karşıyaka’ya tutunabilmek için gözümüzü ve gönlümüzü kapamamalıyız.

Eylül 2011

31


uçuş

Sizin için uçtuk…

KUŞ BAKIŞI MAVİŞEHİR BOSTANLI KARŞIYAKA

E KA LIF

YA KARŞI

ABER

H ÖZEL

Ozan İlginoğlu

İ

nsanoğlunun yüz yıllarca hayali olmuştur uçmak. Özgürlüğe kendini bırakSiz değerli okuyucularımızda bilir, Karşımak içinde dizginleyemediği yaşam enerjisini doğayla barıştırmak. Wright yaka LIFE dergisi çalışanları olarak hep Kardeşler 1900’lü yıllarda başladıkları bu maceradan bugüne gelinceye yeni şeyleri denemeyi ve uygulamayı sekadar insanlık çok yol aldı. Ama tarih kitaplarında bir “Hezarfen” gerçeği vardır viyoruz. Bu ay da sizler için sürpriz bir ki bizleri daha fazla ilgilendiren ve heyecanlandıran. Hezarfen Ahmet Çelebi, “uçuş” organizasyonu gerçekleştirdik. 17. yüzyılda Osmanlı’da yaşamış Müslüman Türk bilginidir. Kendi geliştirdiği

Karşıyaka üzerinde Hezarfen Ahmet Çelebi’nin torunları olarak gerçekleştirdiğimiz bu uçuşla Çiğli pistinden başlayan yolculuğumuz Sasalı, Mavişehir ve en son Karşıyaka’da son buldu. Yaşadığımız ilçeyi gökyüzünden seyretmek ve sizler için fotoğraflamak ilginç bir deneyimdi. 32

Eylül 2011

takma kanatlarla uçmayı başaran ilk insanlardan olmuştur. 1623 - 1640 yılları arasında saltanat süren Sultan 4. Murat zamanında, uçma tasarısını gerçekleştirdiği ve geniş bilgisinden ötürü halk arasında, Hezarfen olarak anıldığı bilinmektedir. Hezar, Farsça kökenli bir sözcük olup 1000 anlamına gelir. Hezarfen ise “bin fenli” (bilimli) yani “çok şey bilen” anlamına gelir. İlk uçma denemelerinde, 10. yüzyıl Müslüman Türk alimlerinden İsmail Cevheri’den ilham almıştır. Cevheri’nin bulgularını iyice inceleyen ve öğrenen Çelebi, kuşların uçuşunu inceleyerek tarihi uçuşundan önce hazırladığı kanatlarının dayanıklılık derecesini ölçmek için, Okmeydanı’nda deneyler yapmıştır.


Aracınızla bir yerden bir yere giderken karşılaşacağınız kaza oranı Microlight kullanırken karşılaşacağınız kaza oranının tam 90 katı olarak bilimsel kayıtlara geçmiştir.

Çiğli, İzmir Model Uçak pistinde Microlight keyfi Bu düşüncelerle Çiğli, İzmir Model Uçak pistine yol alırken, içimde bir yandan nasıl bir uçuş yaşayacağım, bir yandan bastıramadığım heyecanımla merakım daha da artıyordu. Saat 9.30’da planlanan uçuş öncesi yapılan hazırlıklar bende bir F-16 uçağı kullanacağım hissi uyandırdı. Pistte sadece uçuş yapmayı bekleyen insanlar değil aynı zamanda çocuklarını yanına alıp gelen model uçak severlerde vardı. Hem gönüllerince güzel piknik yapıyorlar hem uçaklarını uçuruyorlardı. Bizi karşılayan kulüp üyelerinin yanı sıra Yüzüak Havacılık çalışan ve gönüllüleri yapılacak uçuş hakkında kısa bilgi verdiler. İşte o zaman ben “Microlight” denen araçla tanıştım. Tek motorlu, yarasa kanatları olan, önde bir kullanıcı ve arkasında bir konuk misafirle kalkan bu araç bizi uçuracaktı. Uçuş öncesi verilen bilgiler sayesinde hazırdım. Son kontroller ve güvenlik tedbirleri alındıktan sonra sizlere çekeceğim muhteşem fotoğraflar için son hazırlıklarımı da tamamladım. Uçuş öncesi eğitim ve hazırlıklar önemli

Bostanlı Vapur İskelesi

Karşıyaka LIFE Dergisi Haber Müdürü uçuş öncesi

Yayın Koorinatörümüz Şekip Eğrihancı uçmaya hazırlanıyor

Yerde son rüzgar kontrolleri yapılırken eğitmenimiz bize Microlight hakkında bilmemiz gerekenleri anlatıyordu. “Microlight; kanat trapez ve gövdeden oluşan tek motorlu bir uçaktır. Kanatları, yarasanın kanatlarına benzetilerek yapılmıştır. Kanatlarda, hafif ve sağlam 14’ü ince 2’si kalın, toplam 16 boru bulunur. Bu borular kanat büyüklüğüne göre değişebilir. Üstü sağlam bir kumaşla kaplanmıştır. Kanat, gövdeye çelik bir pimle bağlıdır. Kanadı hareket ettirmek için trapez denilen üçgen metal kullanılır. Gövde ise çok kalın ve çok sağlam bir metalden yapılmıştır. Binilecek yer bu bölümdedir. Gövdeye bağlı üç tekerlek vardır. Bunlardan ikisi arkada, biri öndedir. Trapez, kanada bir pimle bağlı üçgen şeklinde bir metaldir. Trapez ileri itildiği zaman Microlight yükselir, çekildiği zaman alçalır. Trapez sağa itildiği zaman Microlight sola, sola itildiği zaman sağa hareket eder” dedi. Microlight’ı öğrendikten sonra havada neler yapmamız gerektiğini anlatmaya devam etti. “Kesinlikle kendinizi kasmayacaksınız serbest bırakacaksınız. Siz etrafınızdaki güzelliklere odaklanın geri kalanını bize bırakın” diyerek uçuş öncesi bizleri rahatlatmaya çalışıyordu. Her hafta sonu Yüzüak Havacılık tarafından yapılan bu bireysel uçuşlar herkese açık. Belirli dönemlerde Çiğli - İzmir model uçak pistinde yapılan uçuşlar. Yılın belirli zamanlarında, hangar ve pistin mevcut olduğu Safranbolu – Karabük’te Eylül 2011

33


uçuş

Karşıyaka’dan...

yapılıyor. Özgürlüğünü seven, adrenalin tutkunları ve uçmak için neden arayanlar burnumuzun dibindeki bu organizasyondan bir haber yaşamışız. Bazen gereksiz bir şekilde heyecanı, adrenalini uzaklarda arıyoruz. Bunları yazarken bir kısmınızın aklından güvenlik ile ilgili soru işaretleri olabilir. Ama bunu tek cümleyle özetlemem gerekirse, yıllardır yapılan bu uçuşta kayıtlara geçmiş tek bir ölümlü kaza bulunmamaktadır. Aracınızla bir yerden bir yere giderken karşılaşacağınız kaza oranı Microlight kullanırken karşılaşacağınız kaza oranının tam 90 katı olarak bilimsel kayıtlara geçmiştir. Yarasa ve kuş uçuşları model alınarak yapılan bu araçta rüzgar aerodinamikleri hesaplanmış, motorsuz bile güvenli iniş için tedbirler alınmıştır. Tüm eğitimleri ve bilgileri aldıktan sonra uçuşa hazırdık. Sadece gökyüzünde siz, yerde Karşıyaka var Ben yerimi alıp fotoğraf makinemi ayarladıktan sonra bir yarasa gibi Çiğli model uçak pistinden havalandık. Sasalı Kuş Cenneti üzerinden rotamız Mavişehir, Bostanlı ve Karşıyaka vapur iskelesi üzerinden tekrar başlangıç noktamıza dönüş olarak planlandı. Gökyüzünde havada oturuyormuşçasına, yüzünüze vuran hafif rüzgar ve daima ufukta size göz kırpan güneşe doğru uçtuk. Tehlike olmadan kuşları ayaklarımızın altına alarak o yanında karınca gibi kaldığımız yüksek binalara bir yabancı gibi uzaktan bakarak. Sadece gökyüzünde siz, yerde Karşıyaka var. Yüre34

Eylül 2011

Bostanlı Tansaş

Bostanlı Kapalı Pazar Yeri


Mavişehir ve Ege Park Alışveriş Merkezi

Sasalı Çamaltı Tuzlası

Mavişehir

Çiğli Organize Sanayi

ğinizin heyecanlı çarpışı, gözlerinizi kırpmadan her yere bakma isteğiniz altında, Karşıyaka çarşı üzerine kadar yol aldık. Bir Pazar günü Bostanlı sahilinde yürüyen, oturan insanlara uçarak göz attık. Kimisi bu havada uçan garip insanlara el salladı kimisi fotoğrafımızı çekti kimileri şaşkın şakın izledi. Yaklaşık 45 dakikalık uçuş sonrası yere değen ayaklarınız sizi yürütmüyor. Daha doğrusu yürümek istemiyor. Tekrar binmek istiyor, uçmak ve hep havada kalmayı arzu ediyor. Bu kadar güzel bir etkinlik ve organizasyonu bilmemek ve yanı başımızda olduğu halde tatmamak gerçekten ayıpmış. İndiğimde bunu görevli arkadaşlara da söyledim. Keyifli bir uçuş ve güzel bir Microlight deneyimi sonrası elimde fotoğraflarım kafamda müthiş güzellikte Karşıyaka ve uçmanın verdiği öz güvenle evimin yolunu tutarken. İlk sorum ne zaman tekrar gelip uçayım oldu… Eminim siz de aynı duyguları yaşayacak ve aynı soruyu defalarca yere indiğinizde soracaksınız. Bu güzel uçuş organizasyonundan yararlanmak isteyenler, Yüzüak Havacılık ile iletişime geçebilirler.

0505 295 47 88 no’lu telefondan ulaşabileceğiniz gibi www.yüzüakhavacilik.com.tr internet adresinden gerekli bilgileri alabilirsiniz. Çiğli Yönü Eylül 2011

35


röportaj

ENGİN GÜNAYDIN, IFE

YAKA L I Ş R A K

ABEluR H L E ÖZ İlginoğ Ozan

“Karşıyakalılar nesli tükenmiş

görgülü insanlardır” Avrupa Yakası’nın Burhan Altıntop’u, Bir Demet Tiyatro’nun haşarı uyanık bekçisi ve Aşkım Aşkım dizisinin Tarık Ustası. Tüm bu sayılan karakterlere hayat veren Engin Günaydın’ı çok sevdiği ve vakit bulduğunda soluğu hemen yanlarında aldığı ailesinin ziyareti sırasında yakaladık. Foça’ya gitmeden önce siz değerli Karşıyaka LIFE okurlarına gündeme ve projelerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Karşıyaka’ya neden geldiniz, Karşıyaka halkı gösterilere nasıl bakıyor? Ben Karşıyaka ile ilk kez gösterilerim sebebiyle tanıştım. Karşıyaka halkı gösterilere çok meraklı. Her seferinde salonu dolduruyorlardı. Biletler 1 hafta önceden tükeniyordu. O yüzden de Karşıyaka ilgimi çekmişti. Bu arada Karşıyaka’yı gezme imkanı bulabildiniz mi? Benim büyük ağabeyim Karşıyaka’da oturuyor. Ben Foça’da oturuyorum ancak, Foça da Karşıyakalıların yazlığı diye bilinir. Orada çok sayıda Karşıyakalı tanıyorum. Karşıyakalılar için nesli tükenmiş görgülü insanlar diyebilirim. Sizi son zamanlarda reklamlarda görüyoruz. Peki yakında sizi yeniden dizilerde görme imkanımız olacak mı veya başka 36

Eylül 2011


Seneye Mayıs ayında çekilecek olan “Ağlamak Yok” adlı bir sinema filmi projem var. projeleriniz var mı? Yoksa bir süre dinlenmek mi istiyorsunuz? Diziler çok uzadı. Çok uzun senaryolar yazılıyor ve bu yüzden kaliteleri de düştü. Onun için dizi işini şu anda düşünmüyorum. Ancak önümüzdeki dönem Zeki Demirkubuz’un yönettiği “Yeraltından Notlar” isimli bir film vizyona girecek. Benim yazdığım “Ağlamak Yok” diye bir sinema filmi var. O da seneye Mayıs’ta çekilecek. Ayrıca bu sene tiyatroda yapmak istiyorum. Çünkü canlı seyirciyi çok seviyorum. Onlar bana ayrı bir enerji veriyor. “Hücreler” isimli bir oyunum var. Onu yeni sezona yetiştirmek istiyorum. Gülse Birsel’in yeni bir dizi çalışması yaptığını öğrendik. Eski arkadaşlarımla çalışmak istiyorum dediğini duyduk. Sizin bu projeyle ilgili bir bilginiz var mı? Hayır bilgim yok. Çünkü daha ortada senaryo yok. Yani henüz bir şey belli değil. Peki sizin aile ilişkileriniz nasıl? Ailenin sizin için önemi nedir? Ben aileyi çok önemsiyorum. Biz aile olarak çok derli topluyuz. Benim en huzurlu olduğum ve hastalıklarımın geçtiği yer ailemin yanıdır. Kendimden çok aileme yatırım yaptım. Ailemizde çocuklarımızdan mezun olanlar ve yurtdışında okuyanlar bile var. Yazılarınızı severek okuyorum ve yazılarınızla şu anda gördüğüm “Engin Günaydın” arasında fark var. Siz yazılarınızda kendinizi daha mı kolay ifade ediyorsunuz? Yazı insanın kendini en iyi ifade ettiği yerdir. İnsanı çıplak yapan bir konudur. Yazılarınızda itirafçı olmak zorundasınız. Yoksa yazdıklarınızın bir önemi yoktur. Yani yazı insanın deşifresi diyebiliriz. Tabi bizim en sevmediğimiz şey itiraflardır. Ama itiraflar olduğu sürece insanlar birbirini daha iyi anlarlar.

Engin Günaydın, 29 Ocak 1972 tarihinde Tokat’ın Erbaa, Tanoba ilçesinde doğdu. Lisede, her sene yapılan okullar arası tiyatro yarışmasında aldığı ödül sonrası, jüri üyelerinin Günaydın’ı konservatuara gitmesi yönündeki ısrarlarıyla oyunculuk hayatına ilk girişi yaptı. 1996’da profesyonel olarak tiyatroya giren, Engin Günaydın ilk tiyatro deneyimini Otogargara’da yaşadı. Daha sonra “Bir Demet Tiyatro”’dan aldığı teklifle hayatında önemli bir kararı vermiş oldu. Bir Demet Tiyatro’dan sonra, Mehmet Ali Erbil ve Emel Sayın’la “Aşkım Aşkım” dizisinde Tarık Usta’yı oynadı, aynı yıl Zeki Demirkubuz’un Yazgı’sıyla Ankara Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü’nü aldı. Engin Günaydın, asıl çıkışını Gülse Birsel’in kendisini fark etmesiyle Avrupa Yakası’na katılarak yakaladı. Burada “Burhan Altıntop” karakterini canlandırarak büyük ilgi gördü. Senaryosu kendisine ait olan memleketinde çekilen “Vavien” adlı film ile sinemada farklı bir karakterle karşımıza çıktı. En son bir GSM firmasının reklamlarında boy gösteren Günaydın, tiyatro oyunlarıyla adından söz ettirmeye devam ediyor. Eylül 2011

37


köşe

Meriç Köyatası

Sakız’a yelken basalım keyfimize bakalım...

Ç

eşme’nin 8 mil uzağındaki Sakız Adası, aynı doğal yapıya ve iklime sahip... Yemekleri de en az Çeşme kadar lezzetli. Ama fiyatları çok çok ucuz... Son yıllarda Çeşme çok moda oldu. Ancak Çeşme’de fiyatlar, Bodrum’u, İstanbul Boğazı’nı solladı,Fransa’nın Cote de Azur’ü ile yarışır oldu. “Az harcayan turist yerine çok harcayan turist gelsin” diyenler için güzel bir örnek olabilir. Ama Çeşme’de yabancı turist yok. Hepsi yerli... Hal böyle olunca Çeşme ile aynı iklime ve doğaya sahip Sakız Adası’nda durum nedir diye merak ettim. Çeşme’nin hemen 8 mil karşısındaki Sakız Adası’nı dolaştım. Gençliğimin beton canavarına teslim olmamış Ege’sini gördüm. Sakız merkezinin dışındaki mahallelerde sandalyelerini sokağa atıp sohbet eden insanları görünce 40 yıl öncesinin İzmir’ini teneffüs ettim. Balıkçı köylerinde mükellef bir sofraya oturup önden birkaç soğuk meze ardından da kalamar, karides, ahtapot, balık ve salata yiyip uzo içtim. Bir kişi için 12 ile 15 avro arasında (25-35 TL) hesap ödedim. “Burası kazık” dedikleri yerde hesap kişi başı 18 avro (43 TL) idi. Aklıma Çeşme geldi. Adam başı 125 avrolardan bahsediliyordu. Doğru ya da yanlış, Alaçatı’da kişi başı 400 lira hesap geldiğini bile işittim. Tekneniz yoksa, Ege Birlik’in, Çeşme’den kalkan ve bir saat sonra Sakız’a yanaşan tekneleri ile gidebilir, mütevazı bir otel odası ile bir araç kiralayıp adanın tüm güzelliklerini ucuz bir fiyata yaşayabilirsiniz. Gidiş geliş gemiye kişi başına hafta içi 11, hafta sonu 16 avro ödüyorsunuz. İki kişilik bir oda, kahvaltı dahil 45 avro civarında. Tekneyle gidenler transit ücreti dışında ana limanda birinci gün için 10 avro, sonraki günler için de 4 avro bağlama parası ödüyor. Limana girdiğinizde eğer transitiniz yoksa, önce sancağınızda kalan bölgede giriş ve gümrük işlemlerinizi yapıyorsunuz, sonra da limanın güney yakasında yat bağlama yerine demir atıyorsunuz. Teknelere, elektrik ve su veriliyor. Sakız’ı layıkıyla dolaşmak için en az dört gün gerek. Yapılacak ilk iş bir araç kiralayıp adanın güneyini ve iç güney kesimini, ikinci gün kuzeyini, üçüncü gün iç ve batı tarafını gezmek. Adanın güneyinde plajlar var Sakız’a feribot çalıştıran Ege Birlik şirketi ile Çeşmeli gazeteciler Ahmet Aktaş ve Fulya Omaç Türkçe bir Sakız rehberi hazırlamışlar. Uygun fiyatlı otel, pansiyon ve restoranların iletişim bilgileri bulunan rehber Çeşme Limanı’nda ücretsiz dağıtılıyor. Bu rehberde birçok otelin adresi ve telefon numarası var. Ama ben, hemen yat limanının bir arka sokağındaki Hotel Kyma’yı (0030 22710 44500) öneririm. Sahibi Theodore Spordilis... Eniştemiz olur. Eşi, İzmir Karşıyakalı Güher Öber Spordili... Güher hanımın İzmir, Sakız, Türk ve Yunan mutfağı sentezi38

Eylül 2011

nin harika örneklerinin tadına bakacaksınız. Adanın güneyinde Komi ve Emporio köyleri var. Harika plajları ve tavernaları var. Taverna müzikli eğlence yeri değil. Bildiğimiz lokanta... Plajda şezlong ve şemsiye ücretsiz. Taze deniz ürünlerini ya da pizza, spagetti türü yemekleri, her türlü alkollü ve alkolsüz içecekleri uygun fiyata yiyip içebiliyorsunuz. Özellikle Emporio Koyu, küçük ama derin denizi ve keşişleme hariç tüm havalara kapalı olması ile denizcilerin belleğinde olmalı. Bu koy, Alaçatı Marina’dan çok yakın. Ama tabii önce 17 mil mesafedeki Sakız Limanı’na gidip transitlog almak lazım!... Otomobille adanın güneyi tamamlandığında akşama doğru adanın iç güney kesiminde Pirgi Köyü’ne gitmelisiniz. Pirgi meydanındaki Manolis’in mekanı, tam bir meze evidir. Yine adanın güneyinde iç kesimlere indiğinizde Mesta Köyü vardır. Köy meydanındaki tavernalar ve kafelerde oturmak insana huzur verir, kendinizi ünlü İtalyan yönetmen Fellini filmlerinin büyülü atmosferi içinde bulursunuz.


Eyl端l 2011

39


röportaj

MODEL

“İzmir, sessiz, sakin ama duyguludur” E KA LIF

YA KARŞI

BER A H L ÖZE inoğlu Ozan

İlg

4 enerjik, Egeli genç çıktıkları müzik yolculuğunda bugün tüm Türkiye’yi söyledikleri şarkılarla sallıyorlar. En çok dinlenen parçalar onlara ait, en fazla istek alan parçalar onların. Özellikle gençler konserlerine bilet bulabilmek ve onların müziklerini dinleyebilmek için kilometrelerce yol gitmeyi göze alıyor. Bu şehir meşhur nice sanatçı, nice medya çalışanı yetiştirdi. İşte, Türkiye’ye son armağanı “Model” oldu. Model ile grubun kurulma hikayesini, İzmir’i ve dillerden düşmeyen parçaların yaratım sürecini konuştuk.

Izmir bizim evimizdir Tüm grup elemanları nerdeyse Egeli bu topraklardan çok manken, oyuncu vb çıkıyor ama müzik grubu çıkmıyordu. Siz bu düzeni mi olumlu yönde bozdunuz? Aslında başta Sezen Aksu olmak üzere bir çok sanatçı var, İzmir’den çıkmış. Uzun zamandır, grup müziği olarak çıkış yapan çok yoktu sanırım. Bizimle aynı dönemde de İstanbul piyasasını yoklayan bir çok İzmir’li grup oldu. Ama bize nasipmiş. Arkası gelir umarız. Model’i anlatır mısınız bize, kuruluşunu, geçmişini, kısaca sizi? 40

Eylül 2011

MODEL 2005 yılında Okan, Aşkın ve Can tarafından İzmir’de kuruldu. Okan’ın üniversite yıllarında arkadaşlarıyla kurduğu gruptaki eleman değişiklikleri ile son halimizi aldık. Aşkın ve Can internette verilen ilanlarla gruba dahil oldu. Bir buçuk sene boyunca evde kendi bestelerimizi kaydedip düzenledik. 2007 yılında bazı yarışmalarda derece aldık. Bunun hemen ardından Fatma gruba katıldı. 2009’da İstanbul’a geldik ve ilk albümümüz Perili Sirk yayınlandı. 2011 yılında ise ikinci albümümüz “Diğer Masallar” yayınlandı.


Bir İzmirli olarak “Model” grubunu hiç yakından izleme şansım olmadı. İzmir’de hangi mekanlarda çıktınız ve bu yola nasıl girmeye karar verdiniz? İzmir’de daha çok Bornova’da düzenli program yaptık. Barocka(Şimdiki Noxx), Guardian, Beri, Bios İzmir’de sahneye çıktığımız barların bazıları. Albümlerden sonra da öyle mekan konseri olmadı hiç. Sokak konserleri ve açık hava konserleri oldu. En baştan beri hayalimiz İstanbul’a gelip albüm yapmaktı zaten. İzmir’deki bar programlarını da sahne tozu yutmak, sahne tecrübesi kazanmak için yaptık zamanında. Ama çok da faydası oldu. İzmir’deki sahne deneyimlerimizin şu an bile çok faydasını görüyoruz. Albüm çıkarmadan önce her grup mutlaka bar programı yapmalı. Barlar, seyirciyi tanımak ve tansiyon ölçmek için çok ideal mekanlardır. İzmir için neler söyleyebilirsiniz, hayatınızdaki önemi nedir? İzmir artık bizim evimizdir. Şimdi bir dönüp bakınca hayatımızın köşe başı olaylarının çoğu orada geçmiş, çocukluğumuz, çocukluktan gençliğe, yetişkinliğe adımlarımız orada atılmış. Tabii o yüzden bizde yeri ayrıdır. Tüm grup, hayatınıza artık İstanbul’da devam ediyorsunuz. İki şehir arasındaki farklar nelerdir? Aramızda İstanbul’a aşık olan da var ama İzmir’in yeri her zaman farklı tabii ki. Sessiz, sakin ama duygulu. Ama İstanbul’da bir süre yaşadıktan sonra İzmir’de gerçekten zaman akmıyor gibi hissediyorsunuz. Ve hızlı yaşamaktan hevesinizi almadıysanız bu sefer İzmir de yavaşlığıyla yoruyor sizi. Grup üyeleri olarak aslında siz küçük çekirdek bir ailesiniz. İş dışında görüşmez misiniz? Yoksa gece gündüz birlikte misiniz? Gece-gündüz birlikteyiz. Yani aile bağını bile geçti bizim bağlarımız. Her şeyi birlikte yapıyoruz neredeyse. “Perili Sirk” albümü ile Türkiye’de biz de varız dediniz. Son albümünüz “Diğer Masallar” içinde yer alan, Buzdan Şato ve Değmesin Ellerimiz tüm gençlerin ağzında pelesenk oldu. Ayrıca radyolarda en çok dinlenen grupsunuz. Albümünüzü nasıl anlatırsınız? Üzerinde çok fazla, kan, gözyaşı ve alın teri olan bir albüm. Aslında tecrübelerimiz ve attığımız yanlış adımların bize armağanıdır. Silkelenip gerçekten ne yapmak istediğimize karar verdiğimiz bir albüm.

Albüm çıkarmadan önce her grup mutlaka bar programı yapmalı. Barlar, seyirciyi tanımak ve tansiyon ölçmek için çok ideal mekanlardır. Sözlerin tamamını ve bestelerin çoğunu, Can yapıyor. Grupta herkesin farklı farklı yetenekleri var. Bir şarkı için kim daha uygunsa onun yanına gidiyoruz. Ya Aşkın kemanıyla bir şeyler buluyor, ya Okan’la bilgisayarın başında vakit geçirerek ya da Fatma bir şeyler mırıldanarak bu süreci tamamlıyoruz. Daha sonra da hep beraber oturup düzenlemeler ile ilgileniyoruz. Sözleri size ait, albümde çok parça var. Söz yazmanın bir zamanı ve mekanı var mıdır? Yaratıcılık size nerede ve nasıl gelir? Can: Yok. Ne yeri ne zamanı var. O yüzden cep telefonum ses kayıtlarıyla doludur. En saçma sapan zamanlarda bile aklıma bir şey geldiğinde telefonla konuşuyor gibi yapıp aklıma gelen şeyi kaydederim. “Hayatınızın dönüm noktası” dediğiniz olay ya da kişiler var mıdır? Menajerimiz Emrah Günkaya ile tanışmamız ve Marka Konferansı dönüm noktalarımızdır. Yurt dışına açılma fikriniz var mı? Yurt dışında kimlerle çalışmak istersiniz? Kendinize örnek aldığınız kişiler var mı? Evet, çok istiyoruz bunu. Umarım bir gün başarabiliriz. Şu an çalışmak istediğimiz özel bir isim yok. Muse, No Doubt gibi isimler kendimize örnek aldığımız isimlerdir. İnternet ile aranız nasıldır? Bu teknolojiyi ne kadar kullanıyorsunuz? İnternet hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? İnternetle aramız çok iyi. Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerini çok aktif olarak kullanıyoruz. İnternette, gün içerisindeki ufak olaylardan tutun da büyük konserlere kadar her şeyimizi paylaşıyoruz.

Sizi reklam cıngıllarıyla aslında biliyormuşuz. Bu alanda çalışmalarınız sadece Türkiye ile de sınırlı değil. Kendinizi bu alanda uzman görüyor musunuz? Hayır, hiçbir konuda kendimizi uzan görmüyoruz. Sadece bir yerlerden teklif geldi, değerlendirdik. Bir, iki işi hakkıyla yapınca da gerisi geliyor. Sonra bu işi yapmaya devam ettik. Hoşumuza da gitti. Bize yeni ufuklar ve kapılar açtı. Klip çalışmalarınız nasıl gidiyor. Yakında klip çekmeyi düşündüğünüz başka parçalar var mı? Tabii ki var. Kısa süre sonra hep beraber göreceğiz... Sizin için Demir Demirkan neyi ifade ediyor? Tecrübe, sağduyu, kalite ve yetenek. Parçalarınızın sözleri ve müzikleri size ait, bu yaratım sürecinde birlikte mi çalışırsınız. Yoksa bireysel çalışıp en sonunda mı bir araya gelirsiniz?

Eylül 2011

41


söyleşi

Aydın Şengül

“İZMİRLİLİK RUHUNU OLUŞTURMAMIZ GEREKİYOR”

Söyleşi: Ozan İlginoğlu

Ak Parti, İzmir 2. Bölgeden milletvekili seçilen Aydın Şengül ile siyaset dışı bir röportaj gerçekleştirdik. Hayatının 24 saatini bu işle geçirdiğini sanan biz dışardan bakan gözlere, kısa kısa cevaplar veren Şengül, aile hayatını, çevre bilincini, Karşıyaka’yı ve son günlerin tartışma konusu şike olaylarını değerlendirdi. Aydın Şengül kimdir? 1968 doğumlu olan Aydın Şengül 22 yıldır İzmir’de yaşıyor. DEÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü mezunu. Türkiye’nin birçok şehir ve bölgesinde planlama çalışmalarında bulundu. Siyasete AK Parti ile başladı. 2002’de Teşkilattan Sorumlu İl Başkan Yardımcılığı, ardından Başkan Vekilliği yaptı. 2007’de Genel Merkezin kararıyla İl Başkanı oldu. 2009’da Siyasi ve Hukuki İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcılığı görevine getirildi. Evli ve üç çocuk babası olan Şengül, genel seçimlerde İzmir 2. Bölgeden AK Parti milletvekili olarak seçildi. İzmir ve Karşıyaka’da yaşamak sizce nasıl bir duygu? Karşıyaka insanda bağımlılık yapan bir yer. Ben 1996-1997 42

Eylül 2011

yıllarında ilk kez Karşıyaka’da bir büroda çalışmaya başladım. Daha sonra evimizi de Karşıyaka’ya taşıdık. Her ilin yaşam tarzıyla, duruşuyla, farklılıklarıyla öne çıkan bir ilçesi olur. Kentin içindedir ama kentle yarışır. Karşıyaka da benim için öyle bir yer. O yüzden, Karşıyaka’da yaşamak bir ayrıcalıktır. Karşıyaka halkı daha enteldir, daha eğitimlidir, daha Avrupalıdır. Bu da sizi dolaylı olarak etkiliyor, Karşıyakalı oluyorsunuz. Sizce İzmir’in fırsatları ve handikapları nelerdir? Bir kentin fırsatlarının olup olmadığının en önemli göstergesi o kentin geçmişi yani tarihidir. Geçmişte insanların nerelerde kentler kurduğuna baktığımızda verimli toprakların çevrelerinde, ulaşımın kolay olabileceği, doğasının uygun olduğu,


bazı kaynakların bol olduğu yerleşim merkezlerini seçtiklerini görüyoruz. İzmir de dünyada ender görülen yerleşim merkezlerinden bir tanesidir. 8500 yıllık bir tarihi ve müthiş verimli toprakları var. İzmirli ve Karşıyakalı başarısızlığı sevmez. İkinci planda olmak gururuna dokunur. “Ben bu değilim, bana bu yakışmıyor, daha iyi noktada olmam lazım” der. İzmir, turizm, tarih ve doğa güzelliklerini çok fazla kullanamadı, arka planda kaldı. Birde kentimiz keşke doğal haliyle kalsaydı. Çarpık yapılaşmalarla bu güzelliği lekeledik. Kentimizde, İzmirlilik ruhu bir türlü oluşamadı. Yani İzmir’de öyle bir zihniyet var ki, “İzmir küçük olsun, bizim olsun. Büyümesin, kimse gelmesin” algısı var. İzmir’e ciddi bir yatırım yapılacaksa önünü tıkamak için her şeyi yapıyorlar. Ve maalesef yıllardır bunda başarılı oluyorlar. Bu sefer İzmir’e yatırım gelmeyince, dinamiklik olmayınca, heyecan olmayınca İzmir yorgun düşüyor. Potansiyel olmasına rağmen özgüven eksikliği oluyor. İzmir’in bu eksiğini gidererek düştüğü yerden kalkması lazım. İzmir’in uzlaşıya ihtiyacı var. Burada yaşayan ve karnını doyuran herkesin, torunlarımıza daha iyi bir İzmir bırakmak adına İzmirlilik ruhunun bilinciyle işbirliği yapması gerekiyor. Bir milletvekili olarak siyaset dışında neler yapıyorsunuz? Hayatımın önemli bir kısmını siyasetle bağlantılı olarak geçiriyorum. Onun dışında evliyim, 3 tane çocuğum var. İşten arta kalan zamanlarımda çocuklara zaman ayırmaya çalışıyorum. Ama bunu çok fazla becerebildiğimi söyleyemem. Onlar belki yüzüme karşı söylemiyorlar ama gözlerindeki o sitemi görüyorum. 1 Ekim’de meclis açılıyor. Meclis açılınca haftanın 2-3 günü Ankara’da olacağım ve çocuklarla daha çok kopacağız. Bizim bir aile meclisimiz var. Haftada bir veya 10 günde bir ailenin bütün fertleri toplanıp ileriye dönük hayatımızı etkileyecek konuları konuşuruz, kararlar alırız ve herkes o kararlara uyar. Onun dışında doğayı çok seviyorum. Bazen doğa ile iç içe olmak, yalnız kalmak beni müthiş derecede dinlendiriyor. İnsan bazen kendisiyle baş başa kalmak ve konuşmak, dertleşmek istiyor. Ben Karadeniz’de, doğanın içerisinde doğdum. Burada çocuklarımız apartman dairesinde belki daha iyi şartlarda yaşıyor ama bazen acıyorum onlara. Özgürlükleri kısıtlanıyor, doğadan, yeşillikten uzak kalıyorlar.

mi takip etmek zorundasınız. Bazen kafanıza bir konuyla ilgili bir şey takılır, onunla ilgili kitaplar okursunuz. Ben daha çok psikoloji, felsefe ve tarih kitaplarını severim. Çiftliğe gittiğimde daha çok kitap okuma fırsatı buluyorum. Müzik olarak türküleri çok severim. Gençliğimde her genç gibi pop müzik dinlerdim. Ama o gelip geçiciydi. Bizim Karadeniz’de fındık ağaçlarının arasında, altından dere geçen, muhteşem manzaralı bir evimiz vardı. Rahmetli babam sabahları gün ağarırken namazını kıldıktan sonra çayını demler, evimizin terasına oturur, radyodan türküler açardı. Ben de o zaman 6-7 yaşlarındaydım. Babamla birlikte türküler eşliğinde Anadolu’ya doğru dalıp giderdik. O yaşlardan beri Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği dinlemeyi çok seviyorum. Peki spor olarak neler yapıyorsunuz? Ben zaten amatör futbolcuyum, lisansımda var. Eskiden halı saha maçları için daha çok zaman buluyordum ama siyasetin içindeyken pek zaman bulamıyorum. Mecliste de bir takım kurduk. İlk antrenmanımızı ve maçımızı yaptık. Bu sayede mecliste de spor yapmak için fırsatımız olacak. Bunun dışında yürümeyi çok severim. Hızlı ve iyi yürürüm. Bir de fırsat bulunca yüzerim. Hangi takımı tutuyorsunuz? Trabzonspor ve Karşıyaka. Bir futbolsever olarak Türkiye’deki şike olaylarıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Kendinizi dinlendirmek için müzik dinleyip, kitap okur musunuz? Farklı hobileriniz var mıdır? Zaten siyasetin içindeyseniz ister istemez okumak, gündeEylül 2011

43


söyleşi

Buna benzer olaylar geçmiş dönemlerde de belki yapılıyordu. Artık o kadar olağan olmuştu ki çok normal karşılanıyordu. Belki şimdi yapanlar da normal karşılanır diye yaptılar. Ama artık gelişen bir ülkeyiz. Yani gelişmişlik demek sadece teknoloji, bilim anlamında gelişmek demek değil, ahlaki olarak da gelişmektir. Türkiye’de birçok alanda devrim oluyor. Futbolda da devrim olması gerekliydi. Ben takım olarak bu yapmıştır, şu yapmamıştır demiyorum. Bunu Türk futbolunda genel ahlaki sorun olarak algılıyorum. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, mutlaka bir şeyler var. Bununla ilgili de zaten yargımız gerekli araştırmayı yapıyor. Ben inanıyorum ki bu, Türk futbol tarihinde devrim olacak. Belki takımını seven birçok kişi üzülecek. Ama benim takımım haksızlık yapmışsa küme düşsün, hiç umurumda değil. Çünkü benim sevgime, bağlılığıma yanlış yapma hakkını kimse ona veremez. Belki şimdiki şike olayları daha sonra tarihe karışacak ama bu Türk futbolu adına bir gelişmedir. İnanıyorum ki Türk futbolu daha kaliteli, daha dinamik olacak. Ne varsa dökülsün ortaya, her şey meydana çıksın. Bir şey bilmeden bu yapmıştır, şu yapmıştır demeyelim, bekleyelim. Seçim sürecinde 20.000 fidan dağıttınız. Birkaç gündür sürekli orman yangınları çıkıyor. Çevreyle ilgili fikrinizi alabilir miyim? İnsan olarak baktığınızda tüm ihtiyaçlarınızı doğa size sağlıyor. Bize dedelerimizden miras kalan bu çevreyi, biz de torunlarımıza miras bırakabilmeliyiz. Böyle vahşice, hoyratça çevreyi yok etme lüksüne sahip değiliz. Çevreyi koruduğumuz gibi aynı zamanda geliştirmemiz de gerekiyor. Tüm canlılarla doğayı içiçe, barışık bir şekilde planlayıp, organize etmemiz lazım. Doğaya baktığınız zaman muhteşem bir denge var. Siz o dengenin ufak bir kısmını bozduğunuzda bütün doğanın dengesi bozuluyor. Nasıl ki insan vücudunda bir kromozom değiştiğinde bütün vücudun dengesi değişiyorsa, doğada da durum aynı. İklim bozuluyor, bitki örtüsü değişiyor, aklınıza gelemeyecek felaketler gerçekleşiyor. Biz ülke olarak çevre bilincinin yeni farkına varmaya başladık. Gelecek kuşaklar için çevrenin ne kadar önemli olduğunu anlamaya başladık. Ben Karadeniz’de doğup büyüdüğüm için doğaya, çevreye karşı hep özlemim var. Çocukluğumda rahmetli babamla birlikte çok ağaçlar diktik. Geçenlerde, Trabzon’a gittim. Küçük yaşlardayken diktiğim ağaçların hepsi dev gibi olmuş. Onların bü44

Eylül 2011

yüdüğünü görmenin zevki kelimelerle anlatılamaz. Biz seçim kampanyasında fidan dağıtımı yaparak taraflı, tarafsız herkesten çok olumlu tepkiler aldık. Bu da farklı siyasi görüşü olan insanların birçok konuda aynı fikirde olabileceğinin göstergesi oldu. 12 çocuklu fakir bir aileden gelerek milletvekili oldunuz. Başarı için neler yapılmalıdır? Her şey kendinize güvenle başlıyor. Siz kimsiniz, neredesiniz, potansiyeliniz ne, kapasiteniz ne? Ben şunu biliyorum ki insanı en iyi tanımlayan kişi kendisidir. Siz kendinizi tanımadan karşınızdaki kişiyi tanıma fırsatınız olmaz. Kendinizi tanıyacaksınız ve özeleştiri yapacaksınız. Hangi görevde olursanız olun o görevi hakkıyla yerine getirmelisiniz. Ben siyasette mutlaka şurda olmalıyım diye çok büyük hedefler koymadım. Sadece görevimi layıkıyla nasıl yerine getirebilirim onun derdine düştüm. Bunun yanı sıra yapacağınız en ufak şeyde bile samimi olmalısınız. Bunu yaptığınız zaman karşı taraftan da sevgi ve samimiyet görürsünüz. İnsanız tabi hepimizin hataları, yanlışları, hırsları ve egoları var. Ama onları ne kadar kontrol edebilirseniz, insanlar sizi o kadar sevmeye, kendinden görmeye, kucaklamaya başlar. Ben hep insanları karşılıksız sevmeye çalışırım. Siz severseniz zaten sevilmeye başlarsınız, o karşılıklı olmaya başlar. Bir de başarılı insanlara baktığınızda hepsi disiplinlidir. Belli prensipleri vardır ve onlardan ödün vermezler. Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı? Meclise giren mesleği şehir planlamacı olan sadece iki kişiyiz. Bizim mesleğimizin değeri ve önemi Türkiye’de geç anlaşıldı. Ne zaman şehirler mahvoldu, çarpık yapılaşmalar olmaya başladı; herkes plancı olmaya, kafasında plan yapmaya başladı. O zaman anlaşıldı ki bu işler rastgele olmuyormuş, geleceğin her şeyini planlamanız gerekiyormuş. Gelişmiş ülkeler, ülkelerinin gelecek 50 yılını fiziki olarak planlamıştır. Bizler de Türkiye genelinde çevre düzeni planlamasını bitirdik. Şehircilik ve çevre bakanlığı kuruldu. Aynı zamanda onun komisyonundayım. Geçmişte yaptığımız yanlışları ve çarpık yapılaşmaları düzeltmek adına ciddi çalışmalar var. Bu konuda İzmir ile ilgili çok güzel düşüncelerimiz var. İzmir’i beton yığınlarından kurtarıp daha çok yeşil ve rekreasyon alanlarının olduğu, insanların daha rahat yaşayabileceği alanlar yaratmak adına çok güzel projelerimiz var. Önümüzdeki günlerde onları kamuoyu ile paylaşacağız.


Bayramınızı kutlar, sağlık,huzurvemutluluklardileriz... www.muratkuyumculuk.com MURAT DÖVİZ KARŞIYAKA:323 57 97 368 13 96 - 369 27 25 FAX: 368 80 88 MURAT1 KARŞIYAKA: 381 17 23 MURAT3 KARŞIYAKA: 323 21 14 MURAT2 ALTINBAŞ BAYİİ KARŞIYAKA: 369 98 91-369 98 92-381 15 75-369 35 22 MURAT4 FORBES ŞİRİNYER: 426 37 38

MURAT14 TOPTAN KEMERALTI: 489 57 79 MURAT TOPTAN KEMERALTI: 445 71 72 ARİŞ KARŞIYAKA: 369 30 55 ALTINBAŞ KİPA ÇİĞLİ: 386 49 22 MURAT FORBES: 452 88 11 MURAT KONAK: 483 30 00 MURAT ATAR DÖVİZ: 441 77 14

0232 323 63 63 (pbx) info@muratkuyumculuk.com.tr

Eylül 2011

45


röportaj

Tuğba Özerk, “İZMİR baştansona vazgeçilmezim“ Ufak bir kız çocuğu dev sanatçıların arkasında vokallik yapıyor. Sezen aksu söylüyor ardından o, sonra mikrofonu alıp solo yapıyor. Herkesin düşüncesi tek, geleceğin sanatçısı işte buradan doğuyor. Tuğba Özerk İzmirli, öyle laf olsun diye İzmirli değil... 8 yıl önce ilk albüm ile çıkılan yolda bugün “Aklımda Sen Varsın” ile müzik sektöründe geçirdiği zamanı anlatıyor. Söz yazıyor, müzik yapıyor. “Yer zaman farketmez. Rabbim lütfeder ve yazarım...” diyecek kadar inaçlı biri. Tuğba Özerk, siz Karşıyaka LIFE okurları için yeni albümünü, İzmir’i ve müzik sektörünü anlatıyor. İzmir doğumlusunuz ama hayatınızın en önemli zamanlarını İstanbul’da geçirdiniz ve geçiriyorsunuz da, İzmir denince aklınızda kalanlar nelerdir? İzmir benim anam, İstanbul da yakın akrabam. İkisi de vazgeçilmezim artık. İzmir ve Çeşme’de tüm çocukluğumun en güzel anıları saklı. Hala sık sık geliyorum. En yakın dostlarım İzmir’de. Kordon’da yürümek, balık, buzlu badem, darı, turşu suyu en sevdiklerimden. Hafızamda hep İzmirimin en tatlı hatıraları ve lezzetleri var. İzmir baştan sona vazgeçilmezim sanırım... Hani benim İzmir şarkımda dediğim gibi “Dostum bana İzmir’i anlat, hüznüme biraz imbat kat...’’ İstanbul’da bulamadığınız, İzmir’de bulduğunuz ya da tam tersi olan neler var?

E KA LIF

YA KARŞI

HABoEğluR L E Z Ö n İlgin Oza

46

Eylül 2011

İzmir’deki samimiyeti çok seviyorum, İstanbul’da bulamıyorsunuz onu. Hani İzmir’de herkes arkadaştır ya o yok buralarda. İzmir’de tanımazsın denmez görsen kesin tanırsın denir. Buralarda kimseler tanıdık değil maalesef, uzak... Bizim semtten demeyi özlüyorum


zaman zaman. Sokak tarif ederken o sokaktaki en eski bakkalı bile bilmeyi özlüyorsun. Yolda yürürken çocukluğumu seyretmeyi çok özlüyorum... İlk albümünüz “Dün Gibi” çıkalı tam 8 yıl olmuş. Bu 8 yılda toplam 5 albüm, 1 single çıkarmışsınız. Bu süreçte değişen müzik piyasası ve “Tuğba Özerk” hakkında neler söyleyebilirsiniz? İlk albümüm 2003 yılında çıktı, doğrudur 8 yıl oldu. Son çıkan albüm ile 5 olmuş oluyor. Müzik piyasası her geçen gün değişiyor. Olumluluklar da var olumsuzluklar da. Uzun yıllar gerekiyor daha sağlam bir şekilde bazı şeylerin oturması için. Ben bilirkişi değilim tabi ama sorumluluk sahibi bir besteci ve yorumcuyum. Umut var yalnızca daha çok çaba ve ilgi lazım. Son albümünüz “Aklımda Sen Varsın” ile hızlı bir çıkış yaptınız. Bu albümü hazırlama sürecinizi, çıkış hikayesini bize anlatabilir misiniz? Yoğun bir çalışma süreci ile şarkıları yazmam ve arenjeleriyle toplam 1.5 sene sürdü. Yapım şirketim yine Avrupa Müzik, müzik direktörlerim Kıvanç K. ve Caner Tepecik. Çok içime sinen bir albüm oldu. Balad şarkılarım çok uzun yıllar “Gidesim geldi” gibi dinelenecek diye düşünüyorum... Şarkılarınızı yazarken ilham sizi nerede karşılar? Belirli bir zaman ya da mekan var mıdır? Yer zaman farketmez. Rabbim lütfeder ve yazarım... Albüm tanıtım programında neler var? Konserler dışında başka çalışmalar olacak mı? Şu anda promosyon dönemi çok yoğun gidiyor. Konserler, TV ve gazete röportajları neredeyse tüm vaktimi alıyor. Dizi teklifleri var onları değerlendiriyorum. Sezen Aksu’yu, bir kaç kelime ile anlatın desek neler söyleye bilirsiniz? Küçük dev kadın... Sevecen kraliçe... Müzik hayatınıza başladığınız dönemde vokalistlik yaptığınız sanatçılarla şimdi ilişkileriniz nasıldır? Genel olarak insan ilişkilerim iyidir. Küslüğüm yok denecek kadar azdır. Hiçbir şeyin sahibi değiliz, bu bedenin de. O zaman küsmek, acı çekmek ve çektirmek niye? Mutlu olmayı hak ediyorum... Hepimiz hak ediyoruz... Müzik sektöründe çok konuşulan, eğitimli ve alaylı konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Ne olursan ol gel, yeter ki doğuştan yeteneğin olsun diyorum... Takıntılarınız ya da uğurlu, uğursuz diye belirlediğiniz davranışlar var mıdır? Nazara inanır mısınız? Takıntılarla vakit harcamamaya çalışıyorum. Nazara çok inanırım. Hep dua ederim. Eylül 2011

47


röportaj Tuğba Özerk’in bir günlük yaşantısı nasıldır, neler yaparsınız?

lmayı o u l t Mu orum y i d e hak

Sabah yürüyüşlerim meşhurdur, nerdeyse herkes bilir. Sabah telefonlarından sonra günlük programım neyse o yapılır. Arada konser filan yoksa yorgunluk atmaya boğazda balık yemeğe giderim. Ya da İzmir’e kaçar gelirim... İlişkiler bağlamında modern bir düşüceye mi yoksa muhafazakar bir bakış açısına mı sahipsiniz? Çok sınırlı iki uç duruma bağlıdır. Benim katı kurallarım yoktur. Su akar yolunu bulur. Aile ilişkileriniz nasıldır? Birlikte ailenizle yaptığınız ya da yapmaktan hoşlandığınız neler vardır? Ailemle ilgiliyimdir ve önem veririm. Dost, aile sohbetleri ve sofraları en önemsediğim şeylerdir. Babamla uzun sohbetleri severiz mesela, annemle yürüyüş yapmayı... “Hayatımın dönüm noktası” dediğiniz olay ya da kişiler var mıdır? Sezen Aksu, Nazan Öncel... Ardından Avrupa Müzik ve “Gidesim geldi” şarkımı yazmam... Kendinizde beğendiğiniz ya da beğenmediğiniz özellikler nelerdir? Ben kendimi affettim... Yargılamadan seviyorum artık ben beni... İnternet ile aranız nasıldır? Tuğba Özerk bu teknolojiyi ne kadar kullanıyor? İnternet hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? İyi sayılır, kararında kullanıyorum... Bağımlılığa karşıyım herşeyde olduğu gibi.

İzmir’de tanımazsın denmez görsen kesin tanırsın denir

Süreya - Sevda Sözleri En sevdiğim kitap: Cemal hney Houston En sevdiğim sanatçı: Whit ar çok ki... Ama “Run to En sevdiğim şarkı: O kad You” çok etkiler beni. Gabbana - Light Blue yaz En sevdiğim parfüm: Dolce için, kışın Poison Klasik

En sevdiğim aksesuar: Kolye ve balık En sevdiğim yemek: Roka ir Kordon’daki balıkçıların En sevdiğim mekan: İzm hepsi... n Ella Pedro Almodovar En sevdiğim film: Hable Co yüş ve yüzme En sevdiğim spor türü:Yürü En sevdiğim şehir: İzmir

48

Eylül 2011


müzik

Cenk Erdem

Ben gene sana vurgunum Sezen...

B

ir yaz gecesi tüm yas, keder, bölünmüşlük ve uzaklıklarla kalplerin artık çok zor 1 olabileceğinin herkesin çok iyi farkında olduğu bir haftasonunda, sahneye iyi ki Sezen Aksu çıktı. Sahnedeki siyah elbisesi bile tıpkı bir fado şarkıcısı gibi hüznün farkındaydı sanki…Hiç konuşmadan yepyeni şarkısını söyledi Sezen Aksu: “Unuttun mu beni? “…Bu soruyu yeni şarkısını ilk kez okuduğu bir ödül gecesinden beri sanki hep soruyordu Sezen: “Bu kırlangıç da mı küs bana?”… Belki kısa bir süre önce “taraf” olmasından birçoğumuz gönül koydu Sezen Aksu’ya ve O da bunun farkındalığındaydı tüm kalbiyle. “Unuttun mu?” beni şarkısını ilk duyduğumda da aynı duyguları hissetmiştim:” Hiç mi gelmedim aklına, hiç çalmadı mı o şarkı?” diye sorarken. Belki ben de izleyici tarafında olduğum için tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamıştı, ama bu kırlangıç kıyabilir mi sana? Diyordum küs yapmış kalbimle...Yıllardır, kimbilir kaç kuşaktır kederimizi, neşemizi ve yasımızı paylaştık Sezen Aksu’yla ve Sezen Aksu birleştirdi hep. Yanlış politikalar, ama özellikle hep siyasiler canı cana düşürüp, nitekim kına zamanı geldi artık ülkeye…Herkes bir diğerine düşman neredeyse ve sadece şarkılar birleştirebilir kalpleri ama bunun için şarkıcının da izleyiciyle empati kurmayı becerebilmesi gerekiyor elbet. Nitekim empati kurarak yine birleştirici oluyordu Sezen...Sahnede iki güzel şarkısından sonra ilk konuşmasını yaparken: “Yas paylaşıyoruz, keder paylaşıyoruz” diyordu ve devam ediyordu:” Birbirimizin elinden tutup dayanmaya çalışacağız, bu zor günlerin üstesinden geleceğiz”…O an bir anne oldu bu topraklara Sezen…Arkasından “Masum değiliz” şarkısı girince de, taraf olmak yerine birleştirici oldu uzun bir aradan sonra: “Masum değiliz, hiçbirimiz”…Bana göre kalplerin bölündüğü bu ortamda yine de en güzel konuşabilen , kalpleri birleştirebilen sadece Sezen oldu... Irkçı siyaseti yapan Kürtler ve Türkler var. Ama bir de canı yanan anneler. Anma acının dili aynı, çünkü ciğer yanıyor…Ciğer yanınca sadece düştüğü yeri yakıyor üstelik. Bu durumda sözde demokrat süsüyle bölenler de var kalpleri, ihtiyacımız bir olmak oysa ki. Maalesef tıpkı X-Men filminde dendiği gibi “Barış hiçbir zaman seçenek olmadı” ama hiç değilse birleştiren şarkılarla bir umut doğabilir… Sezen Aksu: “İnşallah hiçbirinizin gönlünü kırmadım” dedi konser sonunda ve ekledi: “Sizlere tepeden tırnağa gönül borcuyla doluyum”. Biz de sana borçluyuz Sezen Aksu, derdimize ortak olan şarkılarına borçluyuz, aşkımızı anlayan şarkılarına borçluyuz. Yasak, günah kanun olurken, bir tek aşka boyun eğen şarkılarına borçluyuz. Bir yaz gecesinde şarkılarla kalpleri 2 buçuk saat için bile olsa birleştiren güzel kalbine borçluyuz… Yoksa yandı memleket… Son albümünde “bakarsın umduğundan iyi geçer yaz” diyor ve öpü-

yor Sezen Aksu ama şarkılarla hüzünlere bırakıyor yine. Albümünde hele bir de canınız aşktan yanıyorsa, yaraya tuz basacak şarkısı “Vay” beni perişan ediyor. Sahnede “Vay” Sezen Aksu’nun dilinden dökülürken, bu kederli şarkısını binlerce kişi ezberlemişti, çünkü şarkı sadece aşka değil ülkenin acılarına da yeter diyor sanki acılı acılı : ” Vay yine mi keder, ama artık yeter, yine kapıda kara geceler”…Bu zor günler geçer elbet, diyor Sezen Aksu, herkes farkında bu zor günlerin… Hepimiz farkındayız, birileri hep mazlum, birileri hep sinsi, birileri hep masum ve genç hep kurban…Sahnede herkesin duygularını ayağa kaldıran kent ozanı, yangın kadın, dili ballı Sezen, yine bizi güldürüyordu bir yandan da…Yıllardır makyözü olarak bildiğimiz Suzan Kardeş, artık şarkılar da söylüyor ya, nitekim sahneden laf atanlar oldu sahneye çıksın diye. Sezen Aksu herzamanki muzırlığıyla seslendi : “Suzan gel, müşterilerin burada”…”Ayar” şarkısında etek gibi altına bağladığı balonlarla her rengi biraraya getiriyordu Sezen Aksu ve hep keyiflendiriyordu tatlı dilleriyle: “Sizin için neler yapıyorum bu yaşta; k.ç.ma balon bile takıyorum” diyordu, içten, eğlenceli ve arada da canı nasıl isterse öyle davranarak...Sahne önünde protokolde bakan Egemen Bağış’a da takıldı, bu esprisinden sonra ve artık rahatlamıştı Sezen, gönlünü almıştı herkesin ve şimdi herkes beraberce söylüyordu şarkılarını yine…Sezen Aksu konserlerine 1997 yılından beri hep giderim, kimbilir kaç kez seyrettim sayısını bilmiyorum ve neredeyse her zaman Melike Demirağ’ın Arkadaş şarkısıyla sahneye veda eden Sezen Aksu geleneğini bozmuyor hala. Ama başkalarının şarkılarından da sürpriz bir potpori yapıyor, anılarımıza yerleşmiş birbirinden güzel şarkıları söylerken arkada dev ekranda siyah beyaz fotoğraflar geçiyordu. Zamanında hep rakip gösterildiği Nilüfer’in meşhur ettiği Kayahan şarkısı “Esmer Günler” den, “taklidini yaparak söylediği Nükhet Duru şarkısı “Ben Gene Sana Vurgunum”a kadar öyle güzel şarkılarla öyle güzel duygular ve nostalji duygusu yaşattı ki…Hatasız Kul Olmaz, Öyle Sarhoş olsam ki, Öyle bir geçer zaman ki, Leylim ley, Dağlar Dağlar, Sessiz Gemi ve bu ülkenin tüm insanlarının kalplerini birleştiren şarkılar…Arkada siyah beyaz fotoğraflarda Nilüfer, Nükhet Duru, Barış Manço, Cem Karaca ve daha birçok anımızla beraber son olarak Aysel Gürel…Ne güzel diyordu Aysel Gürel , “Sultan Süleyman “ şarkısının sözlerinde: “Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz”… Kimseye kalmıyor dünya, ve Sezen’in de diyor ki: “ Ama fazla da üzülme, hayat bitiyor” birgün…O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz. O zaman bir daha sorma Sezen, o kırlangıcın küs olup olmadığını, çünkü ben gene sana vurgunum, biz hepimiz bir olur yine bir sana vuruluruz… Eylül 2011

49


haber

DERNEKLERİN İYİ NİYETLERİ n e z Sömürülüyor a B

Sivil toplum örgütlerinin ülkelerin gelişiminde çok önemli bir payı vardır. STK’lar içerisine dernekler, organizasyonlar kısacası kamu yararı gözeten tüm kuruluşlar giriyor. İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği’de böyle bir kuruluş. Ama bu organizasyonla tanışmamız ne yazık ki hayırdan çok başlarına gelen şerden kaynaklı oldu. Derneğin başına gelen bu olayın içerisinde diğer STK’lar içinde örnek alınacak çok şeyi barındırıyor. Bu ilginç ve bir bakıma insanların gönüllük üzerine yardım etmeye çalıştıkları projede, iyi niyeti suistimal etmeye çalışan insanlarda oluyor. Öncelikle biz derneği anlatarak sizleri bilgilendirmek istiyoruz. Haber: Ozan İlginoğlu - Fotoğraf: Kaan Kayayurt

İ

zmir Hasta Çocuk Evleri Derneği kuruluş fikrini ortaya atan kişi, Prof. Dr. Buket Erer Del Castello. Buket Erer, İstanbul doğumlu bir doktor. Uzun yıllar yurt dışında (İtalya) çalışan ve ordaki eksikleri gördüğü kadar yenilikleri de gören Buket hanım, İzmir’e döner dönmez aklındaki projeyi gerçekleştirmeye karar veriyor. Kemik iliği nakli, kordon kanı ve genetik hastalıkların tedavi yöntemi olan kök hücre nakli konusunda uzman. Şu an hale Ege Üniversitesi Çocuk Sağlığı Anabilim Dalı’nda öğretim üyeliği de yapan Erer, kurulan Kök Hücre Nakil Hizmetinin de sorumlusu. İzmir Hasta Çocuk Derneği kuruluyor

Evleri

Hasta Çocuk Evleri projesinin çıkışını Erer şu şekilde anlatıyor. “Yurtdışında yaşadığım süreçte sosyal projelerin ne kadar önemli olduğunu gözlemlemiştim. İzmir’e gelişim tamamen tesadüflerin biraraya gelmesiyle gerçekleşti. Güzel bir şehirde hiç tanımadığım insanların arasında kendimi bulunca ister istemez kendime bazı sorumluluklar yükledim.” Toplumun sağlık çalışanlarına bazı sosyal sorumluluklar yüklediğini söylen Del Castello, “Yurtdışında da örneğini gördüğüm hasta evlerinin işlevinin ne kadar önemli olduğunu Prof. Dr. Buket Erer Del Castello. Türkiye’de de gözlemledim. Anadolu’nun dört bir yanından tanısı ve tedavisi zor 50

Eylül 2011

hastalar buraya geliyor. Ve burada aileleri için kalacak yer sorun oluyor. 2004’te buraya geldiğimde durumu görünce benim de kafamda bu konuda İtalya’da gördüğüm proje canlandı.O zamanki Anabilim Dalı Başkanımız Prof. Dr. Sevgi Mir’e ilettim, o da destek verince ilk adımı atmış olduk” diyor. Yıllardır, İtalya’da uygulanan Hasta Evleri projesinde çalışan arkadaşından yardım alarak projenin ayakları yere basar hale getiriliyor. Ve adı “Hasta Çocuklarımız ve Ailelerini Destekleme Derneği” olan bir organizasyon kuruluyor. Başına, Suzan Kızılgök getiriliyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun desteği ile ilk hasta evi Gediz Caddesi üzerinde, belediyeye ait lojmanların zemin katında gerçekleştiriliyor. Bu yer vücutlarının savunması hasas olan çocuklar için yetersiz kalıyor. Çünkü her kullanılan malzemenim hijyenik olması gerekiyor. Böyle bir durumda yardıma “Çimentaş” şirketi yetişiyor. İçeride yapılan çalışmayla kullanılabilir hale getiriliyor. Derneğin temel amacı, uzun vadeli tedavi gerektiren zor hastalıklarda maddi durumu kötü olan ve kalacak yeri olmayan ailelere yardımcı olmak. Derneğin dönüm noktalarından biri 2007 yılında Ekin Koleji ile tanışmaları ile başlıyor. Kolej, derneğe yardımcı olmak üzere konserler vermeye başlıyor. Ve şu an derneğin en aktif üyeliğini yapan Sevil Ozan’da bu konserle derneğe katılıyor. 20’yi aşkın üyesi bulunan derneğin aktif çalışan, nerdeyse tüm gününü bu hayır işine ayıran 6 kişi var. Buket Erer “Gönüllülük bence, sadece canın sıkıldığında ve boş zamanlarında yardım etmek değildir” diyor. Derneğe yardımlar tanıdık yoluyla yapılıyor Derneğe ait ve içerisinde hasta ailelerini barındıran 5 adet ev bulunmakta. Aileler dönüşümlü olarak ihtiyaçlarını gideriyorlar. Bir konser ile derneğe giren Sevil Ozan “ Ekin Koleji’nin konseri neticesinde Buket Hanım ile tanıştım. Ben zaten yardım etmeyi seviyordum ama yardım edecek doğru bir yer bulunca bunu kendime resmen iş edindim. Bu işi yaparken Fik-


Dernek üyesi Sevil Ozan

ran Sungur, Şule Demirbağ, Birgün Çakıcı, Çiğdem Gürleoğlu gibi arkadaşlarım da beni gördü ve onlar da üye oldu” diye durumunu açıklıyor. Sevil Ozan, hastaları alıp kalacağı eve götürüyor. Ve evdeki eşyalar hakkında kısa bilgiler veriyor. 24 saat ulaşabilecekleri numaralarda verildikten sonra, haftada bir eve uğranarak eksiklikler gideriliyor. Bağışlar konusunda ise Ozan “Banka hesapları üzerinden bağışlar az oluyor. Genellikle bizim tanıdığımız, eş dost yardım gönderiyor. Derneğin avukatlığını yardım olarak Olcay Mutlu yapıyor. Bazı firmalar Keskinoğlu ve CMS gibi gıda yardımında bulunuyorlar” diyor. İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği aynı zamada eğitim içinde basamak olmalıdır Dernek olarak yapmayı istedikleri projeleri anlatırken herhangi bi zaman sınırı vermeden okuma-yazma bilmeyen annelere çocuklarının tedavi süresi içerisinde okuma-yazmayı öğretmek istediklerini söylüyorlar. Çocukların bu süreçte okuldan uzak kaldıklarını bilerek onlara kalem ve kitap setleri götüren dernek, hasta çocuk evlerinin aynı zamanda bir eğitim basamağı olmasınıda istiyorlar. Özellikle derneği dışardan eleştirerek ailelerden para alınması gerektiğini söyleyenlere Del Castello “ Bu karar aileyi perişan eder. Bizim amacımız durumu iyi olan değil, sadece maddi durumu çok kötü olan hasta ailelerini kötü günlerinde bir nebze olsun rahat ettirmek” olarak açıklıyor. Buket Erer Del Castello, “İtalya’da gönüllük işleri daha iyi çalışıyor” Dernek olarak yurt dışındaki uygulamaların organizasyonu konusunda başarılarını gönüllüğe bağlı olmasından kaynaklı olduğunu düşünüyorlar. Del Castello “ İtalya’da gönüllük işleri daha iyi çalışıyor. Ben bunu Türkiye’de pek göremedim. Her sene konser aktiviteleri düzenliyorlar. Örneğin buradaki evlerin tamiratını biz kendi paramızla yapıyoruz. Orada ise bu işi izciler ve askerler ücretsiz gerçekleştiriyor” diyerek açıklıyor. Dernek olarak bugüne kadar 90’a yakın hasta ailesine hizmet verdiklerini belirtiyorlar. Geleceğin insanını kök hücre tedavileri şekillendirecek Türkiye’deki kök hücre tedavisi konusunda gelişmelerin içinde yer alan Del Castello “Türkiye’de durum oldukça iyi. Ancak çocuk kemik iliği ya da kök hücre naklinde henüz istenen hedeflere ulaşamadık. Onun için burada yeni bir ünite kuruldu” diyor. Kök hücre naklinin sadece lösemi değil, genetik hastalıklarda da tedavi olarak kullanılması bu alanı daha önemli hale getiriyor. Bu durumu Del Castello “Özellikle ülkemizde akraba evliliklerinin olması genetik rahatsızlıklarında yaşanmasına neden oluyor. İzmir’in dışında İstanbul ve Kayseri’de de yeni merkezlerin açılması üzerine çalışmalar yapılıyor. Dünya oranlarını yakalama konusunda çalışmalar devam ediyor” diyerek açıklıyor.

Derneklerin iyi niyetleri suistimal edilebiliyor Hasta çocuk evlerinde kültürel farklılıklar nedeniyle bazı problemler yaşadıklarını söyleyen dernek yetkilileri, özellikle eğitim düzeyi düşük olan ailelerin temizliği bilmemeleri nedeniyle ilginç olaylar yaşadıklarını söylüyorlar. Bu sorunların geçici olduğunu zamanla düzeltebildiklerini ama bazı büyük sorunların başlarını ağrıttığını söylemeden de geçemiyorlar. En son yaşadıkları bir olayı dile getiren yetkililer bazı ailelerin kendilerine karşı dürüst olmamalarından yakınıyorlar. Bu durumu Del Castello “Biz diyoruz ki; maddi durumun yetersiz, çocuğun hasta, gel tedavi süresince burada kal. Ama bazı aileler bunu böyle anlamıyor. Bunu söylemek acı ama çocuğunun hastalığını kullanan aileler var. Çocuğunun hastalığını medyasal bir şekilde sunarak maddi kazanç sağlamak isteyenler oluyor” diyerek açıklıyor. Son yaşanan olayda ailelerin evlerde kalırken uymaları gereken kurallar bildiriliyor. Bu kuralların içinde evlerin temiz tutulması, sigara içilmemesi gibi kurallar var. İşte böyle bir durumda Z. G. derneğe gelerek kalacak yer istiyor. Lösemi hastası bir çocuğu olan ve evlerinde rögar patladığını söyleyen babaya yardım edilmeye karar veriliyor. Bunun üzerine derhal İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği harekete geçiyor. Aileye evlerden biri tahsis ediliyor. Z. G. kendi eşyalarınıda evden getirerek tamamen buraya yerleşiyor. Ayrıca yapılan araştırmada ailenin Valilik, beldiye ve daha bir çok kurumdan yardım aldığı ortaya çıkıyor. Alınan paralar ile evini tamir etmeyen babaya, evlerinin tadilat yaptırılabileceği hatta iş bile bulunabileceği söyleniyor. Tüm iyi niyet yaklaşımına rağmen aile bir başka hastanın hakkını gasp ederek kalmaya devam ediyor. Çocukları iyileşmesine rağmen aile evden çıkmamakta direniyor. Ve dernek üyelerini içeriye almamak için evin kapıları kilitleniyor, dernek yetkilileri tehtit ediliyor. Ayrıca mağdur edebiyatını sürdürmek ve yeni rant kaynakları edinmek adına İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği kurallarından biri çiğnenerek eve madya mensupları davet edilerek kazanç sağlamaya çalışılıyor. Dernek yetkilileri aileyi kanunen evden çıkartma yetkileri olduğu halde iyi niyetli yaklaşarak bunu yapmıyorlar. Valiliğin haberi olması üzerine, valilik kişiyi evden çıkartarak aileye kiralık bir ev tutuyor. Del Castello aileyi neden evden atmadıklarını şöyle açıklıyor. “Eğer aileyi evden hemen çıkarsaydık medya yargısız infaz yaparak bizi suçlu çıkaracaktı. Biz hasta çocuklarının ailelerine yardım etmeyi çok seviyoruz ve bunu içimizden gelerek yapıyoruz. Ama bunu bir gelir kapısı haline getirmeye çalışanlar benim canımı çok yakıyor ve bunu affedemiyorum.”

İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği Adres: Gediz Cad. Fulya Apt. No: 30/5 F Blok Bornova-İzmir Telefonlar: 0534 982 31 64, 0542 534 34 64, 0539 930 23 60 www.hastacocukevi.org, bilgi@hastacocukevi.org Bağış yapılabilecek hesap numaraları Garanti Bankası Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Şubesi 524/6299674 TL / IBAN TR88 0006 2000 5240 0006 2996 74 524/9091220 USD / IBAN TR62 0006 2000 5240 0009 0912 20 524/9091216 EURO / IBAN TR73 0006 2000 5240 0009 0912 16 Eylül 2011

51


haber

YEMEĞİNİZİ

güneşten çıkarın Ekmeğini taştan çıkarmak deyimi bugünlerde Finlandiyalı Antro Melasniemi ve Katalan tasarımcı Marti Guixe tarafından değiştiriliyor. Çünkü onlar küresel ısınmaya inat yemeklerini güneşte pişiriyorlar.

The Lapin Kulta Güneş Mutfağı” saf güneş enerjisi ile bir mutfak konseptine dayanmaktadır. Bu mutfakta pişirilen her ürün bizi çevre, küresel ısınma ve yaratıcılık üzerine derin düşüncelere sevk ediyor. Alternatif enerji kaynaklarını destekleyenler dışında gurmelerin de çok ilgisini çekiyor. Çünkü güneşin pişirdiği yemeklerin tadı bir başka oluyor. Bu restoran olağanüstü konsepti ile Avrupa’da yer alan ülkeleri ziyaret ediyor. Tamamen güneş enerjisiyle çalışan mobil bir mutfaktan oluşan bu tasarım ile “güneşin izi” takip ediliyor. Milano Tasarım Haftasında tanıtıldı Projenin duyurusu Milano Tasarım Haftasında yapıldı. Bu proje ile ilgili olarak Antro “The Lapin Kulta Güneş Mutfağı mobil şekliyle Avrupa’da güneşi takip edecek. Gurmelere pişirilen yemekler tattırılacak ve mutfak sanatı ‘çevre’ ile birlikte anlatılacak” diye açıklıyor. Tasarımcıları güneş mutfağını tüm Kuzey Avrupa ülkelerinde sergileyecekler... “Güneş” “The Lapin Kulta Güneş Mutfağı” dünya için yiyeceklerin pişirilmesinde nerdeyse tek alternatif kaynak olan ve tamamen 52

Eylül 2011

insan, doğa yararına olan bir kaynağın nasıl doğru kullanıbileceğini göstermek amacıyla seçilmiş. Pişirme geleneksel şeklin aksine bambaşka bir lezzet deneyimi yaratıyor. Çünkü ısı üreten güneş, şaşırtıcı ve olumlu bir şekilde yemeğin tat ve dokusunu etkiliyor. Antro’ya göre, gurmeler aynı yemeği dünyanın her yerinde bir şekilde yiyebilir ama bu lezzet ile değil. Amaç, yemekleri sadece “yenilenebilir, alternatif enerji kaynakları” ile pişirmek... Günlük hava durumu yemekleri etkiliyor Günün güneşli ya da yağmurlu olması bu yemeğin lezzetini doğrudan etkiliyor. Doğa odaklı bir mutfak olan “The Lapin Kulta Güneş Mutfağı” güneşte barbekü, düşük sıcaklıklarda hazırlanan sebze yemekleri ve salatalar için mükemmel bir çözüm. Yağmur yağarsa o günkü menünüz değişmek zorunda kalacak. Bu insanın doğayla savaşımını değil, birlikte yaşamasının en güzel kanıtı oluyor. Sonuçta şehir yaşamında çok sıradan olan yemek yeme davranışını bir bulut değiştirebiliyor. Bu yüzden bu mobil mutfağın kapısında esprili bir şekilde, “Güneşli günlerde açığız” yazıyor. (Projeye www.lapinkultasolarkitchenrestaurant.com adresinden ulaşabilirsiniz.)


köşe

Sezer Altan

Her gününüz bayramgüzelliğindeolsun

K

avurucu Ağustos sıcağı, sahil boylarında bedenleri kavuruyor. Tanrılar, etten bir kumsalı, bronzla yıkamış sanki… Kumlarda, yüzünü, sırtını güneşe vermiş yanık tenler, bu ışık sağanağından nasiplenebilmek için göklere yakarırcasına kollarını uzatmış yatıyorlar. Ne rütbe var bizi birbirimizden ayıran, ne kimlik ne de makam…Yaz, omzumuzdan apoletleri, cebimizden hüviyetleri söküp alıvermiş adeta. Güneş imparatorluğunda tutsak düşmüş her şeyiyle özdeş köleler gibiyiz. Kentte bizi kayıran, bizi dışlayan bütün zırhlar, o giysiler, o aksesuarlar, o jestler, o mimikler kavrulup gidiyor ışıktan bir ateşin harında. Oysa, ömrümüzün, kendimizle randevulaştığımız bu küçük vahasında, ruhumuz ve bedenimizle görüşteyiz. Eşimiz dostumuzla iş dışında konuşacaklarımız var mı? Yoksa hayatı, rutin bir koşuşturmanın beylik sınırlarına hapsederek mi tüketiyoruz?İlişkileri sığ suların mutedil dalgalarında sörf yapar gibi mi yaşıyoruz… Yoksa derin denizlerde nefessiz inci arar gibi mi? Onca koşuşturmalardan biriktirdiklerimiz, Karşıyaka da köhne bir balıkçı barınağındaki bir sandalda yalnız kalsak işe yarar mı dersiniz? “Yaşamak değil/Beni bu telaş öldürecek “dediği gibi şairin, o telaşla bırakın saçlarınızı, Çeşme yolunda ılık rüzgârlara taratmaya... Yarenimizle doyasıya bir sohbet bile edemeden, hep gözümüz saatte söyleştik... Yarışır gibi çalışan, sürekli yetişilecek bir yerleri olan, hep arandık, hep aradık…

Hayatı kendimize yaşayalım artık… Mesleğimiz, işimiz, arkadaşlarımız, dostlarımız hatta eşimiz ve çocuklarımız, hepsi ayrı ayrı özel anlamlarıyla hayatımızda yer alırlar… Ancak, hiçbiri hayatımızın tümü değil. Kendimiz değil… Onlarla yaşamı ayrı ayrı yaşarken paylaşırken, yaşamın tümü kendimiz olduğunu hiç unutmadan yaşamalı… Sevgiyi yaşamalı, hissetmeli, düşünmeli kelebeğin renk cümbüşünde, gülün kokusunda, bulutun hafifliğinde ve insanda… İnadına her adımda, her nefeste yenilip derinleşen varoluşlarla dolu dolu yaşamalı hayatı… Önümüz Ramazan Bayramı, paylaşmalı, kaynaşmalı, kardeşçe sevgiyi yaşamalı, hissetmeli yaşama sevincini, hep birlikte… Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan... Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık... Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp “Çok şükür bugünü de gördük” diyebilmek... Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır. Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır. Her günüz bayram güzelliğinde olsun…

Bir sonraki günün telaşı, bir önceki günün terine bulaştığında, başkalarının hayatı, bizimkini aştı. Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine, kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini hep ertelemedik mi? 20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını, 30’larımızda 40’lara belki de 50‘lere… Bu gidiş, bir gün bavulların hep toplu…Telefonların hiç çalmayacağı, tül perde arkasında dost yolu gözetilmeden yaşanacağını hesaplatmalı, terk edilmişlere, ihanetlere bir başına yalnız bırakılmalara hazırlıklı olmalıya… Alıştırmalı bunlara da alışmalı… Oysa üzerinde yaşadığımız doğa çok boyutlu canlıdır… Kendisi değişirken, bu değişime bizimde ayak uydurmamızı bekler. Kendisi her yıl yeniden canlanırken, bizimde her yıl geçmişi, yaşanmışlarımızı terk ederek bizden tekrar canlanmamızı bekler…

SEZER ALTAN KİMDİR?

1974 yılında doğan Sezer Alltan İstanbul Üniversitesi Tütün Teknolojisi Mühendisliği’ni bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi’nde Sosyal Bilimler Enstitüsü Yönetim Bilimleri Bölüm’ünde yüksek lisansını tamamlamıştır. Halen Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat bölümü son sınıfına devam etmektedir. Değişik işletmelerde ve özel sektörde yöneticilik konumunda çalıştıktan sonra 1997 yılından itibaren Tekel Genel Müdürlüğü bünyesinde Mühendis ve yönetici pozisyonlarında çalışmaktadır. Evli ve iki çocuk babası olan Sezer Altan İngilizce bilmektedir.

Eylül 2011

53


sinema

“Korku Ustası”

JOHN CARPENTER İLE Röportaj: Cenk Erdem

Çok Özel

1978 yılında çektiği Halloween filmiyle bir efsaneye dönüşen, Christine, Sis, Şey, New York’tan Kaçış, Karanlıklar Prensi gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni John Carpenter, 40 yıllık kariyerinde “Korku Ustası “olarak anılıyor ve 10 yılın ardından yaptığı ilk filmi “Koğuş” ile geri dönüyor.Toronto Uluslararası Film festivalinde prömiyeri yapılan ve 3 Haziran’da Türkiye’de de vizyona giren “Koğuş”, Seattle’dan, Philedelphia’ya kadar film festivallerinin gözdesi olmuş, bizde de ilk olarak İstanbul film festivali’nde gösterilmişti ...Türkiye’de filmin dağıtımcılığını üstlenen D Productions’ın aracılığıyla Korku Ustası ile çok özel bir röportaj gerçekleştirmiş oldum. Bu kez “Koğuş” filminde ürkütücü bir hayalet ve karanlık koridorlarla geri dönerken filmin senaryosuna bayıldığınızı söylüyorsunuz, peki senaryoyu sizce bu kadar güçlü kılan öğeler neler? Ben filmin baş karakterine aşık oldum, filmdeki izolasyon duygusu, karanlık ve Koğuş’un gizemi çok güçlü… Koğuş filmi akıl sağlığı üzerine oynuyor ve hastaneye yatırılmış genç bir kadına odaklanıyor, sizce bu haliyle psikopat bir katili konu eden herhangi bir filmden daha korkunç değil mi? Ben ne kadar korkunç olduğuna bakmıyorum.Filmin korkunçluğundan çok ilginç bir öyküsü var.Film daha çok psikolojik bir dehşet olarak karşınıza çıkıyor… Bugüne kadar birçok başka türde de filmler çekmenize rağmen “Korku Ustası” olarak anılıyorsunuz, peki sizin en beğendiğiniz korku filmleri hangileri? 1950’lerde büyüyen biri olarak , benim favori korku filmlerim hep gençliğimden. En beğendiğim korku filmleri , ”Şey” filminin orijinali (The Thing From Another World), Sinek filminin orijinali (The Fly) , Frankenstein’ın Laneti (Curse of Frankenstein) ve Quatermass Deneyi (The Quatermass Xperiment/ The Creeping Unknown)… 54

Eylül 2011


Jamie Lee Curtis’in efsanevi “Halloween” filminizde canlandırdığı Laurie Strode karakteri ikonik çığlık kraliçesi tanımını yarattı ancak peşinde bir psikopat vardı, peki “Koğuş” filminde bu kez peşinde bir hayalet olan Amber Heard’ün performansı için ne dersiniz? Amber Heard’ün Koğuş filminde canlandırdığı karakter kendi kimliği üzerindeki bir gizemi çözmeye çalışıyor.Halloween’deki Jamie Lee Curtis’in durumundan çok farklı.Ama her ikisi de çok güzel ve çok yetenekli aktrisler… “Halloween” ile yarattığınız efsane psikopat katil Michael Myers sizce de en büyük antikahraman diyebilir miyiz ? , bir yandan da Rob Zombie’nin yeniden yarattığı Michael’ı nasıl buldunuz? Michael Myers neden bu kadar sevildi bilmiyorum ama bana kalırsa korku filmlerinden çıkan en büyük antikahraman Elm Sokağı’nda Kabus’tan Freddie.Ancak Rob Zombie’nin “Halloween” filmlerine hiçbir yorumum yok… Tıpkı sizin “Halloween” filminizi unutulmaz kılan müziğinde olduğu gibi, sizce de korku filmlerinde müzik çok önemli bir rol oynuyor mu? Müzik sinema filmlerinin izleyiciyi havaya sokan en temel malzemelerinden biri, özellikle korku filmi için müzik çok önemli.Bununla beraber, kimi zaman hiç müzik olmadığında daha da güçlü bir etki yaratılabiliyor. Bir hayranınız olarak “Koğuş” filmiyle tekrar sinemaya geri dönmenizden çok mutluyum, peki yeni projeleriniz? Bir kaç proje birden geliştiriyorum.NBA basketbol playoff maçlarını izlemek ve video oyunları oynamak gibi.Hayat güzel…

Eylül 2011

55


köşe

BaşkanCevatDurak, BüyükProjesiyle

Begüm Ertaş

KarşıyakalıyıGüvenceAltınaAldı

1

7 Ağustos 1999 depreminin yaraları hala kanıyor. Acılarımızı ne kadar sarabildik? Yitirdiklerimizin ardından dilimizden dökülen sadece bir kaç çaresiz söz. Deprem yaşamımızın bir parçasıyken ve bundan, başka ülkelerin burnu bile kanamazken, biz kaybedilmiş bir savaştan çıkmış gibi her depremin ardından sesimiz kesilmişçesine ağıtlar yakıyoruz. Deprem kuşağında bu ülke, sonradan depremi görmüş değil ki. Şimdi sorsam size kaçımız deprem konusunda yeteri kadar bilinçli? Ya da kaçımız bu felaketlerden ders aldı? Sanki bizim başımıza gelmezmiş gibi yaşıyoruz işte. Her şeyi unuttuğumuz gibi o acı günleri de unuttuk a ma Karşıyaka Belediye Başkanımız Sayın Cevat Durak halkımızın eğitimine, 7’den 70’e bilinçlendirilmesine önem verdiği ve bu konuyu her zaman ilk sırada tuttuğu için ve eğitimin yanı sıra olası bir doğal afet sonrasında gerekli acil müdahaleyi yapabilmek, aniden bizleri yakalayan doğal afetleri olabildiği kadar en az zararla atlatmak amacıyla Örnekköy Şantiye Tesislerinde Doğal Afet Merkezi ve Deprem Anı Evi’ni halkımızın hizmetine sundu. Karşıyakamızın Başkanı Cevat Durak yaşadığımız felaketlerdeki en büyük problemin panik ve eğitim eksikliğinden kaynaklanan bilinçsizlik olduğunu düşünmesinden dolayı her ilkte öncü ve örnek olduğu için tüm belediyeler içinde bir ilki daha yarattı. Türkiye’de özellikleriyle tek olacak çift eksenli, kendine ait jeneratörü olan gezici simülatörünü İzmir’e ve Karşıyaka’ya kazandırdı. Oturma odası ve mutfak şeklinde oluşan simülatör ülkemizde şimdiye kadar olan depremlerin 12 tanesini bilimsel verilerine uygun şekilde yaşatabiliyor.7.4 şiddetine kadar sarsıntıyı yaşatabilen simülatörde hem halkımıza hem de Milli Eğitim Müdürlükleriyle işbirliği ile yapılacak çalışmalarda taze beyinlere, çocuklarımıza olası afetler konusunda eğitim verilecek, halkımız ve çocuklarımız bilinçlendirilecektir. Bir Karşıyakalı olarak çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü belediye başkanımız Sayın Cevat Durak seçildiğinden bu yana ilçemize çok önemli ve değerli şeyler kazandırdı.Daha o kadar farklı ve özel projeleri var ki biz Karşıyakalıları bekleyen.Şanslı olduğumuzu düşünüyorum dedim, düşünsenize Türkiye’de ilk bizim belediyemiz sahip bu gezici ve donanımlı simülatöre. Zaten kü ltürüyle,eğitimiyle,bilinciyle her zaman örnek gösterilen Karşıyakalı kendisine sunulan bu eğitim fırsatını hayattaki en değerli varlıkları olan çocukları için çok iyi değerlendirecektir. Biz İzmirliler deprem

56

Eylül 2011

kuşağında yaşadığımızın bilincindeyiz. Kabul edelim ki depremin soluğu hep ensemizde.Bizler kendimizi nasıl koruyacağımızı, nasıl önlemler alacağımızı öğrenirsek o kadar az hasarla atlatırız doğal felaketleri. Tabii pastanın en büyük payı binlerce insanın canını, malını emanet aldığının bilincinde olması gereken müteahhitleri miz,mühendislerimiz. Halkımız artık gördü ki canları doğal afetler değil insanların hataları alıyor. Kalitesiz binalar statik projesi iyi yapılmamış, uygulanmamış, demir, çimento, agrega malzemeleri eksik kullanılmış bu konuda eğitimsiz işçiler tarafından bilinçsizce işçilik yapılmış binaların sonu elbette yerle bir olmaktır. Hazmedemediğim de gelişmiş ülkelerde, yaşadığımız gibi aynı şiddette depremler olduğunda neden bizdeki kadar can ve mal kaybı olmaması.17 ağustosta Karşıyaka Belediyesinin açtığı 600 metrekare kapalı alana kurulan Doğal Afet Merkezi ve müzesini gezerken o yaşadığımız günleri yeniden yaşadım. Çekilen o felaket kareleri tüylerimi diken diken etti. Bunun üzerine kendimi sorgulamaya başladım sessizce. Onca acı yaşanmışlığına rağmen ne kadar bilgin var diye? Bende bu konularda fazla soğukkanlı biri değilim.Yapılan bir panik ya da yanlış bir bilgi tüm ailenizi bile etkileyebilir. Aile içinde mutlaka birilerinin bu konularda ve ilk yardım konusunda eğitimli olması gerekir. Kurtarma ümidiyle attığınız bir adım bazen bilinçsizlik ve yanlış bilgilerden dolayı tam tersi olarak sonuçlanabiliyor.Bu yüzden sözümün başında da çok şanslıyız dedim. Belediye Başkanımız Sayın Cevat Durak bizlere böyle bir fırsat sundu. Üstelik bu fırsat hayatımız, geleceğimiz için çok önemli. Açılış töreninde simülatörde, yaşadığımız tüm depremlerin şiddetlerini 7.4 de buna dahil hepsini bize gösterdiler. Bunun yanı sıra, olası bir doğal afet sonrasında gerekli müdahaleyi yapabilmek, mahsur kalan vatandaşlarımızı kurtarabilmek amacıyla hazırlanan arama kurtarma aracında kesici, delici ve kırıcı aletlerden hidrolik kaldırma, hidrolik kesme setine, jeneratörden, aydınlatma cihazlarına kadar 100 çeşit malzeme yer alıyor. Özel yaptırılan 12 metrelik bir tekne ambulans ve seyyar sağlık merkezine dönüştürülmüş. Olası bir afet sonrası Karşıyaka’nın İzmir ile bağlantısını sağlayan Altınyol ve Çevre yolunun zarar görmesi durumunda, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Dokuz Eylül Tıp Fakültesi Hastanesi gibi sağlık kurumlarından faydalanmanın tek yolu deniz ulaşımı olduğu için yaptırılan deniz ambulansı Bostanlı Balıkçı Barınağına bağlanmış. O gün yapılan tören birçok değerli ismi bir araya getirdi. Milletvekillerimizden ,Vali Yardımcımıza, ilçe belediye başkanlarımızdan, İ.T.Ü Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’a, Dokuz Eylül Üniversitesinin konuyla ilgili bölüm başkanlarından, il ve Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezlerine, AKUT’a, ilgili oda başkanlarına ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve Karşıyaka halkına kadar törende hazır bulundu. Katılan tüm konuklar yapılan bu önemli merkezin ilçemizdeki varlığının vermiş olduğu güvenden dolayı memnun olarak ayrıldılar. Karşıyaka Belediyesi herkese örnek olacak bir projeyi daha hizmete sundu ve ben bunun bilincinde olan bir Karşıyakalı olarak tüm Karşıyakalılar adına Belediye Başkanımız Sayın Cevat Durak’ a teşekkürlerimizi arz ediyoruz. Bütün bunları siz değerli okuyucularımızla paylaşmamın nedeni ilçemizde olan bu önemli faaliyetten sizleri haberdar etmektir. Sevgilerimle...


Eyl端l 2011

57


sağlık

BOTOX ve DOLGU Düşünebiliyor musunuz, sadece 15-20 dakika içinde kaşlarınız ve göz kapaklarınız yukarı kalkıyor, gözleriniz açılıyor, dudaklarınız doluyor, yanaklarınız geriliyor, birçok çizgi anında yok oluyor..

E

skiden yaşlanmayı kabullenmek daha kolaydı, genç görünmek ise çok daha zordu. Öte yandan kırışıklıklardan kurtulmak için estetik ameliyat olmaktan başka bir çare yoktu ve bunu göze alabilenlerin sayısı fazla değildi. Artık Botox ve Dolgular ile bu iş o kadar kolaylaştı ki, birçok insan için yararlanmamak anlamsız bir hale geldi. Dolgu ile Botox’un kullanım alanları farklıdır: Yüzümüzdeki kırışıklıkların bir kısmı yüzümüzü şekilden şekle sokan mimiklerin eseridir. Başta sadece yorgun olduğunuzda fark edilen hafif çizgiler belirir, bunlar zamanla derinleşirler. Botox bu mimikleri kısıtlayarak hem görünümü düzeltir hem de çizgilerin derinleşmesini önler. Botox’un en etkili olduğu yerler, mimikler sonucunda oluşan hareketli çizgilerdir. Özellikle alın ve göz çevresinde. Mimik çizgileri genellikle alında, kaşların arasında ve göz kenarlarında ortaya çıkar.

Dr. Yasemin Fatih Amato

Botox nedeniyle mimikler kısıtlandıkça, hem alışkanlıklar değişir hem de kaslar dinlenerek toparlanırlar. Bunun sonucunda kırışıklıklar gerçekten azalır ve Botox ihtiyacı seyrekleşir. Dolgular ise zamanla kollajen kaybına bağlı olarak çöküntüye uğrayan, büzülen, cilt altındaki dokuları azalıp boşalan ve sarkan yerleri dolgunlaştırmak için kullanılır. En mükemmel sonuçları yanak ve dudaklarda verirler. Sonuçta Dolgu ile Botox farklı sorunlar için kullanılırlar ve birbirlerini tamamlarlar. İkisini karşılaştırmak için şöyle bir liste yapabiliriz: Botox hangi sorunları giderir? u Çatık kaşlı bir görünüme neden olan, iki kaş arasındaki dikey çizgileri düzeltir u

Alındaki yatay çizgileri hafifletir

u Zamanla düşen kaşların yukarı kalkmasını sağlar. Böylece göz kapakları açılır ve gerilir, gözaltındaki torbalar azalır u Gözlerin kenarındaki, kazayağı denilen kırışıklıkları düzeltir u Yaşımız ilerledikçe aşağı doğru kıvrılan burunları kaldırmak ve kenarında oluşabilen çizgileri gidermek için kullanılır. u

Boyundaki çizgileri germek için uygulanır.

u

Üst diş etlerinin görünmesini önlemek için kullanılır

u

Dudak kenarlarını yukarı kaldırmak için yararlanılır

u Bazı hallerde dudak üstünde oluşan dikey çizgileri giderebilir u Yine bazı durumlarda dudak kenarlarından çeneye doğru inen (marionette) çizgilere uygulanır. u Çenede oluşan çukurlukları gidermek veya veya şekilsizleşen çene biçimini düzeltmekte kullanılır. u

Dekolte (göğüsteki) çizgileri gerginleştirir.

Gördüğünüz gibi, Botox’un itibarı boşuna değildir. Kozmetik sayılmadığı için yukarıdaki listeye koymadım ama Botox aşırı terlemeyi ve şiddetli migren ağrılarını durdurmak için de kullanılır. 58

Eylül 2011


Botox neyi yapamaz? Gülme çizgileri denilen, burun kenarından dudağa uzanan (nasolabial) çizgilerde, dudakları ve yanakları dolgunlaştırmakta, elmacık kemikleri belirginleştirmekte Botox yardımcı olamaz. Ufalan, aşağı sarkan dudakları güzelleştiremez, çöken avurtları dolgunlaştıramaz. Bu konularda, en becerikli kozmetik DOLGU’dur! Dolgular hangi sorunları giderir? u

Kaşların arasındaki çukurlaşmayı düzeltir

u

Alındaki yatay çizgileri hafifletir

u

Gözaltındaki morlukları, çukurları hafifletir

u

Dudakların biçimini düzgünleştirir ve kalınlaştırır

u

Yanakları dolgunlaştırır

u

Elmacık kemiklerini belirginleştirir

u Burundan dudakların kenarlarına doğru uzanan gülme çizgilerinin (nasolabial) giderilmesini veya azalmasını sağlar u Dudakların üzerinde oluşan ve sigara çizgileri olarak bilinen ince dikey çizgileri düzeltir. u Dudak kenarlarından çeneye doğru inen (marionette) çizgileri giderir u Zamanla şeklini kaybeden ve küçülen çenenin biçimini düzeltir u Çenede meydana gelen çöküntüleri ve çene biçimini düzgünleştirir u

Çukurlaşan yara ve akne izlerinin derinliğini azaltır

Dolgu neyi yapamaz? Dolgular mimikleri durduramadığı için onlara bağlı çizgilerin yeniden oluşmasını engelleyemez. Bu nedenle düşen kaşları kaldıramaz, her tebessümde yeniden kırışan kaz ayaklarını düzeltemez. Ama en yaygın kullanımı ile yanaklarda ve dudaklarda eşsiz bir fark yaratır.. Donuk yüzlere özenmeyin: Gerçekten Botox ve Dolgu başarılı bir şekilde uygulanırsa, yüzümüzü fazlasıyla gençleştirirler. Ancak abartıya kaçmamak çok önemlidir. Bir dönem Botox ile tamamen donuk, suni ve şaşırmış yüz ifadeleri yaratıldı. Hala da yapanlar var. Bence yüzü felç eden, aşırı şişiren ve tamamen ifadesiz bırakan çalışmalar güzel olmuyor. Botox uygulamalarında yüzde hafif mimiklerin kalmasına özen gösterilmesi gerekir. Böylece sonuçlar çok daha doğal görünür. Kırışıklıkları yumuşatmak ve mutlu, dinlenmiş görünen, yumuşak bir yüz ifadesi bulmak yeterlidir. Benzer bir abartı dolgular için de geçerli. Dolgu yapacak olan doktorların yüz anatomisini çok iyi bilmeleri ve uygulama sonunda yüzde ne gibi değişikliklerin olacağını önceden saptayabilmeleri gerekir. Yeni konularda buluşmak üzere, hoşça kalın.... Eylül 2011

59


İlginç Ş İlginç Şeyler İlginç Şeyler

ilginç şeyler

İlginç Şeyler

İlginç Şeyler İlginç Şeyler

1.

Mini Usb Buzdolabı

Bilgisayarla uğraşırken üzerinde çalıştığın şeyi bırakıp dolaba gitmek, içecek birşeyler alıp geri dönmek çok uzun bir iş gibi gelir. Ya da en heyecanlı oyunun ortasında oyunu bırakıp gitmek çok yorucu bir iş gibi görünebilir. Bunun için susuz beklemenize gerek kalmadı artık. İşte size USB’den güç alan bir mini buzdolabı.

2.

Konuşan Çikolata

Anlatmak istediklerinizi veya mesajlarınızı, dünyanın en güzel tatlarından çikolata eşliğinde anlatın... Unutmayın hafıza ve duyguların kalıcılığının en etkin yollarından biri de tat duyusudur. Keyifli mesajlarınız ile sevdiklerinizi mutlu edin.

4.

Canon Objektif Bardak

Fotoğraf meraklıları bilir, iyi bir objektif çok iş yapar. Ama pahalı objektiflerin bile yapamayacakları vardır ki onları da Cuplens yapar! Çok fonksiyonlu replika objektif Cuplens hem bardak, hem kalemlik, hem küllük, hem para kabı... Çok fonksiyonlu fotoğraf makinesi objektifli bardak. Bardak, kalemlik, küllük, bozuk para kabı olarak kullanabilirsiniz. Sadece objektif olarak kullanamazsınız! Üzerine sabitlenebilen çevirmeli kapağı ile içindekileri dökülmeden muhafaza eder. Bu objektifi görünce diğer tüm objektiflerin aslında ne kadar işlevsiz olduklarını anlayacaksınız. Uzaktaki objeyi yakında gibi gösteren o inanılmaz pahalı gerçek objektiflerin yerine bu ucuz ama bir sürü farklı işlevi olan bu harika objektife sahip olmanın ayrıcalığına sahip olun!

60

3.

Eylül 2011

Soğutucu Bardak

İşte karşınızda mevsimin hit ürünü… Buzlu Kupa… Canınız soğuk bir şeyler içmek istediğinde kola, bira, gazoz... Koyun Buzlu Kupaya ve uzun süre soğuk kalsın. Buzların eriyip su olması derdide yok… Ayrıca uzun süre soğuklunu da koruyacaktır. Mantığı son derece basit, kupanın kenarlarına hapsedilmiş, kolay donan, güvenli bir sıvı bulunur. Buzlukta dondurulduktan sonra içeceğinizin yaz sıcaklarında daha süre soğuk kalmasını sağlar. Yazın soğuk içeceğinizin güneşin altında 15-20 dakikada nasıl hemen sıcaklaştığını bilirsiniz.

5.

Giyilebilen Dövme

Geçici Giyilebilir Dövme ile Farkınızı Yaratın... Dövme sahibi olmak havalıdır. Peki sonradan pişman olursanız? Çıkartırsınız olur biter! Yeni tasarımlarla tekli paketlerde giyilebilen dövme kolluklar artık dövme yaptırsam mı, yaptırmasam mı gibi aklınıza takılan sorulara yeni bir çözüm getiriyor. %100 esnek malzemeden yapılmış bu giyilebilen geçici dövme kolluklarla anında gerçekçi dövmelere sahip olabilir, gerektiğinde de anında dövmeden kurtulabilirsiniz. Ailenize ve patronunuza küçük çaplı şoklar yaşatabileceğiniz gibi her ortamda çok dikkat çekeceğiniz garanti!


Şeyler

İlginç Şeyler İlginç Şeyler İlginç Şeyle İlginç Şeyler 6.

İlginç Şeyler

Şeşbeş Saat

7.

Gökyüzü Feneri

Klasik akrep yelkovan ikilisi tarihi oluyor. Bu saatler her bakanın, görenin beyin jimnastiği yapmasını garanti ediyor ! Sol gözü saati, sağ gözü dakikayi işaret eden Şeşbeş Saat, zamana gülümsemenin en güzel yolu !

8.

Fanatik Yastık Adam

Takım formasını ve numarasını bize belirtin yastığınızı hazırlayalım. Kahramanınıza kavuşmak artık çok kolay. Daha önce böyle bir ürün, böyle bir hediye görülmedi. Kendinizin, sevgilinizin, en yakın arkadaşınızın, tüm sevdiklerinizin yastık adamlarını yaptırabilir, özel günlerinizde onları şaşırtabilir ya da kendinizi şımartabilirsiniz. Bu eşsiz hediye için yapmanız gerekenler çok basit: Türkiye’de ilk ve tek olan Kişiye Özel Yastık Adamı sipariş verirken kahramanınızın fotoğraflarını sepete yüklüyorsunuz. Yüklenen fotoğraflar üzerinden yastık adamınızın dijital portresi çiziliyor. Kıyafet isteklerinizi belirtiyorsunuz, yastık adamınız istediğiniz tarzda giydiriliyor. Sonuçlanan tasarım dikiliyor, içi dolduruluyor ve çok şık bir kese içerisinde size gönderiliyor.

9.

Led Işıklı Musluk

Eski monoton musluklarınızdan sıkılmadınız mı? İşte size mükemmel bir fırsat. Sökün eski musluğunuzun kafasını, takın ışıklı musluğu; banyonuz, mutfağınız bir anda değişsin. Üstelik ısıya duyarlı sensörleri sayesinde soğuk suda mavi, sıcak suda kırmızı yanıyor. Nasıl Çalışır? Basitçe musluk açılır ve akan suyun debisi ile konnektörler birbirine temas edip devreyi tamamlar ve ışık yanar. Musluk ilk açıldığında veya su soğukken ışık mavi renkte yanarken, sıcaklık 32 dereceye çıktığında kırmızı ışığa dönerek size suyun ısındığını haber vermektedir.

Uzakdoğunun gökyüzü feneri özel mumu ile kullanıma hazır olarak uçurulmayı bekliyor. Festivallerde, doğumgünlerinde, çeşitli kutlamalarda hatta sıradan bir günde dahi kullanabileceğiniz eğlenceli, görsel olarak sizi gülümseten bir ürün.

10.

Dolar Tuvalet Kağıdı

Dolar hiç bu kadar değer kaybetmemişti. Parayı tuvalete gönderecek kadar bonkör olabilmeyi hayal ediyor, “Paranın ne önemi var?” diyorsanız 100 Dolarlık banknot tuvalet kağıdı sizi de zengin gösterecek...

Eylül 2011

61


mercek

Eylül’de Karşıyaka

Çok Renkli Olacak Sedat Sözer

Y

az tatilinin sonuna gelmek üzereyiz. Temmuz, Ağustos aylarında sokakları bomboş kalan, geceleri apartmanlarının ışıkları yanmayan Karşıyaka, yavaş yavaş eski günlerine dönmeye başlayacak. Öncelikle Ramazan Bayramı tatilinin de sona ermesiyle öncelikle okul telaşı yaşayacak aileler hazırlıklara başlamak üzerine evlerine koşacak. Çarşı Pazar kıyafetler, defterler, çantalar derken bir de okul servisleri ayarlanacak. Havaların da eski sıcak günleri yavaş yavaş terk etmesiyle tatil kasabalarında rastlanan kalabalıklar şehir merkezlerinde görülecek. İşte kente bu dönüş eşiğinde Karşıyaka Belediyesi de Karşıyakalıları, İzmirlileri heyecanlandıracak şenliklere hazırlanıyor. Yazdan kalan heyecanlı, eğlenceli günler Karşıyaka’da aynı hızıyla devam edecek. Karşıyaka Festivali Karşıyaka’da geleneksel hale gelen Festival coşkusu bu yıl 20-24 Eylül tarihlerinde yaşanacak. Belediye Başkanı Cevat Durak’ın titizlikle üzerinde durduğu festivalde bu yıl yine ülkemizin en iyi sanatçıları halkı açık konserler verecek, sergiler açılacak, söyleşiler, spor karşılaşmaları yapılacak. Bu yılın festivalinde 21 Eylül’de Gökhan Özen Bostanlı Rekreasyon alanında sevenleriyle buluşacak. Yine on binlerce kişi muhteşem konserde hep bir arada coşacak, eğlenecek. 22 Eylül’de ise ülkemizin en güçlü seslerinden biri Candan Erçetin sahne alacak. Konsere yine İzmir’in her semtinden müzik severler Bostanlı sahillerine akın edecek. Her iki konser de İzmir’in tek bölge kanalı Ege TV’den naklen yayınlanacak. Festival’de Bostanlı El Ürünleri Sergi alanı açılışı da yapılacak. Hakim Evi önünde yeni hazırlanan alanda Karşıyakalı bayanlar evlerinde yaptıkları el ürünlerini sergileyecek. Takı merakı olanlara Karşıyaka’da örnek bir yer hizmete girmiş olacak. Festival kapsamında model araba yarışları, Latife Hanım Köşkü söyleşileri, sergiler, yelken yarışı gibi birçok etkinlik gerçekleştirilecek. Dünya Dans Yarışması İzmir’in marka kent olma yolunda farklı etkinliklere ev sahipliği yapmaya başlaması herkesin istediği bir gelişme kuşkusuz. İşte Karşıyaka Belediyesi tarafından geliştirilen İzmir Uluslar arası Dans Yarışması da kentimizin adının duyurulmasında dansı konu alan en önemli gelişmelerden biri kuşkusuz. 16 ülkenin en iyileri Karşıyaka’da bir araya gelecek, birinci olmak için yarışacak. 21 Eylül’de gerçekleştirilecek kortej yürüyüşü Karşıyaka Belediyesi’nden İskele önüne kadar sürecek. Kortejde dansçılar üstü açık araçlarla müzikler eşliğinde danslar ederek gösteriler sunacak. İskele önünde ise hem festivalin, hem de dans yarışmasının açılışı yapılacak. 23 Eylül gecesi Karşıyaka Belediyesi Mavişehir Spor Salonu’nda final yarışları herkese açık olacak. Gecede Moldova’lı dünya ünlü dans grubu gösteriler yapacak. Dans yarışması Kral TV’den naklen yayınlanacak. Balkan Gecesi Karşıyaka’da Balkan göçmeni on binlerce kişi yaşamaktadır. Karşıyaka Belediyesi de gelen talepler üzerine İzmir Makedonya Göçmenleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği işbirliği ile geleneksel olarak Balkan Gecesi düzenlemekte. Bu yılki gece 14 Eylül’de Şemikler semti Fikti Altay 62

Eylül 2011


Mahallesi futbol sahası önünde yapılacak. Gecede Makedon Göçmenleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği halk oyunları ekibi gösteriler sunacak. Daha sonra ise Balkan müziklerinin en büyük yorumcularından biri olan Havva Karakaş sevenleriyle buluşacak. Türkçe ve balkan dillerinde türküler söyleyecek olan sanatçı sevenlerini coşturacak.

şarılar getirmesi olacak. Hepimize düşen görev, takımlarımızı sahalarda yalnız bırakmamak, her şartta sporcularımızın morallerini yüksek tutacak desteği esirgememek. Bu arada KSK’nin ilk kurucusu Kadızade Zühtü Işıl’ın heykeli de Ordu Caddesi’nde Kurtuluş Savaşı’nda Karşıyaka’ya ilk girenler anısına dikilecek. Tören 8 Eylül’de gerçekleştirilecek.

Operada Sezon Başlıyor Karşıyaka Belediye tarafından bu yıl başlarında hizmete sokulan Opera ve Tiyatro Sahnesi sezonu açıyor. Karşıyaka dünya ünlü sanatçıları ağırlamaya, müziğe meraklı izleyicileri de kente getirmeye hazırlanıyor. Açılış Devlet sanatçımız, dünyaca ünlü orkestra şefi Gürer Aykal’ın yöneteceği, yeni kurulan Karşıyaka Filarmoni Orkestrası’nın ilk konseri ile start alacak. Geceye yine ülkemizi başarıyla temsil etmiş, adını sanat dünyasına unutulmamak üzere yazdıran Devlet Sanatçımız Suna Kan solist olarak katılacak. 26 Eylül’de başlayacak konserler serisi sezon boyunca aralıksız sürdürülecek. Ahilik Haftası Kutlamaları Bu yıl Karşıyaka’da farklı etkinliklerinden biri de 19 Eylül’de yaşanacak. İzmir’de Ahilik Haftası kutlamaları programı Karşıyaka Çarşısı’nda gerçekleştirilecek. İzmir Esnaf Odaları başta olmak üzere birçok kurumun işbirliğiyle hazırlanan programda Karşıyaka çarşısı’nda kazanlar kaynayacak, ikramlar yapılacak, esnaflarımız ziyaret edilecek. Karşıyaka Belediyesi tarafından kurulan Esnaf Meclisi de kuruluş toplantısını aynı gün gerçekleştirecek. KSK Yüzüncü Yıl Karşıyaka Spor Kulübümüz yüzüncü yılını kutlamaya hazırlanıyor. Eylül ayında sezon açılışı ile birlikte tek yürek olacak taraftarlar Karşıyaka’ya heyecan getirecek. Futbol, Basketbol, Voleybol, Yelken, Tenis’te sporcularımız ilk startlarını verecek, bu yılki umudumuz daha da baEylül 2011

63


cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet ce cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cem Hazırlayan: Mehmet Kurt cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet c

Petrolcüye yönetici gelin Eski sanayici, Önder ve Meral Akın çiftinin petrolcü oğulları Cezmi Akın ile Yatırım Danışmanı Tanju ve Ayla Yereli çiftinin İhracat Müdürü kızı Burcu Yereli yaşamlarını birleştirdi. Çiftin İzmir Arena’da düzenlenen muhteşem düğünleri çok sayıda seçkin simayı bir araya getirdi. Kolej yıllarından bu yana tanışan, geçtiğimiz yıl bir davette karşılaşarak birbirlerine aşık olan ve üç ay önce de evlilik kararı alan Cezmi ile Burcu’nun nikahlarını Narlıdere Belediye Başkanı Abdül Batur kıyarken nikahta gelinin şahitliğini yakın arkadaşı Aysun Hepyalçın, Damadın şahitliğini ise Samsun’dan gelen aile dostları Züleyha Mutlu yaptı.

Cezmi-Burcu Akın

Deniz Cesurlar 64

Eylül 2011

Ayla-Tanju Yereli, Önder-Meral Akın

Sema- Orhan Çetinkaya

Sabire, Kazım, Jale Gürbüzer, Betül, Burçin, İdil Yereli


emiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cem miyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet

Şaşırtan sürpriz doğum günü İzmir Ticaret Odası Meclis Üyesi Mehmet Korkmaz, eş ve çocukları ile yakın arkadaşlarının hazırladığı sürpriz ile şoke oldu. Eşine unutamayacağı bir sürpriz hazırlama kararı alan Gülten Korkmaz, çocukları ile paylaştığı düşüncesinin ilgi görmesi üzerine aile dostları ve arkadaşlarından bir grubun konu ile ilgili duygu ve düşünceleriyle harekete geçti. Dış girişten masalara kadar yapılan süslemelerin, davetllilerin uzun bir emek olduğunu farkeden Mehmet Korkmaz, yaptığı konuşmayla hiç çatlak vermeden bu kadar mükemmel bir organizasyon hazırlanmasının kendisini nasıl şaşırttığını dile getirmesinin ardından pastayı eşi ve çocuklarıyla kesti, önce eşine sonra çocuklarına ikram etti. Müziklerle devam eden gecede Sibel Egemen Kalıpçı, en güzel şarkılarını Mehmet Korkmaz için seslendirdi. Engin, Gülten-Mehmet, Müge Korkmaz

Eylem Dursun, Gülay Levent Tekin, İdris- Ferda Tilmensağır

Yeşim- Fatih Korkmaz

Müjde- Zeki Akdeniz

Sibel Egemen-Ahmet Kalıpçıoğlu, Serap Yılmaz

İlknur- Volkan Korkmaz

Pınar, Emel Kurt Eylül 2011

65


cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet ce cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cem cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet ce

Çevreci gazeteciye doğanın içinde yaş günü Karşıyaka Life Dergisi’nin gezi yazarı Ahmet Aydın Akansu’ya arkadaşları doğanın içinde yaş günü partisi düzenledi. Güzelbahçe Oba Tesisleri Genel Müdürü Özgür Güler’in hazırladığı süpriz yaş günü partisinde gazeteci arkadaşları da Akansu’yu yanlız bırakmadı. Aşk-ı Memnu ve Sırat dizileri ile adından sıkça söz ettiren ve eylül ayında TRT’de başlayacak osmanlı dönemine ait dizide emniyet müdürünü canlandıran İzmirli aktör İlker Kızmaz da İstanbul’dan geldi. Paris Sorbon Üniversitesi’nde klasik müzik üzerine yüksek lisans eğitimi görecek olan Nehir Akasu babasının doğum günü pastasını kendi elleriyle yaptı.

Sermin, Ahmet Aydın, Nehir Akansu

Tulu,Özgür Güler

Ahmet Aydın Akansu, İlker Kızmaz

İkbal Kaya, Zeynep Yamacı, Adnan Kaya

Demet Kontaş

118, Bostanlı’ya merhaba dedi Cenk Düzen ve Ogün Şeker ortaklığında hizmete giren 118 yaklaşık 150 kişilik davetli topluluğuyla birlikte hizmet sektörüne merhaba dedi. İzmirlilere Bostanlı’nın göbeğinde ev konfor ve rahatlığında kaliteli hizmet vermeyi hedefleyen 118 dünya çay ve kahvelerinden örnekler sunacak. Düzen ‘’Müşterilerimize kendilerini evlerindeki gibi rahat hissettirmek ve kaliteli hizmet için açıldık. İnanıyorum ki 118 özellikle Bostanlı’nın gözde mekanlarından biri olacak’’ dedi. 66

Eylül 2011

Nergis Özer, Neriman Şahin, Yeşim Üredim

Ogün Şeker, Cenk Düzen

Ergün Karadereli, Faruk Seyhan, Berna Karadereli, Gönül Seyhan


emiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cem miyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet emiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet cemiyet

Liyakat Derneği’nden Club Baba’da Brunch Liyakat Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Berkay Eskinazi ve yönetim kurulu, dernek üyeleri ve ailelerine brunch düzenledi. Sponsorlar desteği ile Alaçatı Club Baba’da düzenlenen bruncha katılan Liyakat Derneği üyeleri ve aileleri unutulmaz bir gün yaşadılar.Berkay Eskinazi, 2010 yılının sonlarında kurulan derneklerinin kısa bir dönem içinde kadın ve genç girişimciliğini desteklemek ve özendirmek için yoğun çaba harcadığını ve bu tür aktivitelerin devam edeceğini belirterek, “bu kısa dönemde özveriyle büyük çalışmalar yapan 46 üye ve ailelerini güzel bir ortamda onore etmek istedik ve bu brunchu düzenledik” dedi.

Laura İonella Balkır

Berkay-Moiz Eskinazi

Ayşe Akın, Nilgün Dağgeçen, Hale Toyman, Esra Boyacıoğlu, Canan Blumel, Gülçin Güloğlu, İrem Pehlivanoğlu, Berkaz Eskinazi, Gülşen Altın Eylül 2011

67


gezi

Dikili Bademli

EGE’NİN GURURU olma yolunda

Ahmet Aydın AKANSU

Gezi yazılarımın takipçileri anne tarafından Bergamalı olduğumu bilmeyen yoktur. Her yıl Japonya’dan Avusturalya’ya, Amerika’dan İngiltere’ye milyonlarca turistin akın ettiği tarihi Bergama’nın sokaklarında top koşturduğum mahalle arkadaşım Uğurlu İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Önder Uğurlu, Çandarlı’daki yazlığında ağırlayıp Dünya zenginlerinin tatil için akın ettiği Maldiv Adalarına benzetilen Bademli ve Dikili’de gezdirerek önemli gelişmeleri anlattı. Dikili özellikle Bademli, Ege’nin uluslararası gururu olan Çeşme ilçesi gibi önemli yatırımlara ev sahipliği yaparak adını Türkiye sınırlarının dışına taşımaya aday durumda...

V

alla hiç kimse kıskanmasın yaz mevsimi nedeniyle şu sıralar güneşin en güzel battığı yerleri seçiyorum özellikle. Siz hiç borç-harç, iş-güç düşünmeden güneşin batışını doya doya izleyip ruhunuzu dinlendirdiniz mi? “Ahmet bey sen ne diyorsun. Senin tuzun kuru” diyenler olabilir. O kişilere pozitif düşünceyi savunan bir insan olarak şunu söylemek istiyorum: “Eğer çıkış yollarını bulmadan sorunları sürekli kafanızda döndürüp durursanız ruhunuz ve bedeniniz bir gün iflas edebilir. Mücadeleyi elden bırakmadan kendinize değer vermeniz ve ruhunuzu ödüllendirmeniz gerekiyor. Yaşamın tekrarı yok.” Foça ve Mordoğan’dan sonra güneşin en güzel battığı bir başka yerdeydim bu kez. Çandarlı, Bademli ve Dikili. Bergama’nın sokaklarında top koşturduğum mahalle arkadaşım Uğurlu İnşaat’ın Yönetim Kurulu Başkanı Önder Uğurlu, Çandarlı’daki yazlığında ağırlayıp dünya zenginlerinin tatil için akın ettiği Maldiv Adalarına benzetilen Bademli ve Dikili’de gezdirerek önemli gelişmeleri anlattı. Yeni Asır Gazetesi Sarmaşık ekinin editörü Hürol Dağdelen eşi Şükran ve Sezer Altan’da yaşadığım o güzeliklere eşlik etti. KAMU-SEN TERMAL TATİL SİTESİ Dikili özellikle Bademli, Ege’nin gururu Çeşme ilçesi gibi önemli yatırımlara ev sahipliği yaparak adını Türkiye sınırlarının dışına taşımaya aday durumda. Türkiye’nin büyük turizm şir-

ketlerinden Fi-Yapı, Bademli Garip Adası’na 5 bin yataklı 5 yıldızlı otel inşaatından sonra 450 bin üyesi ile Türkiye’nin en büyük kamu sendikası Kamu-Sen, 144 apart daire ve 32 villadan oluşan termal devre mülk tatil sitesi kuruyor. Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, kendilerine bağlı olan 12 sendikanın tüm toplantılarını bu tesislerde yapılarak Çandarlı ve Dikili’ye önemli ekonomik katkı sağlanacağını söylüyor. Kamu-Sen ile Uğurlu İnşaat’ın ortaklaşa gerçekleştirdiği projede, içinde restaurant, alışveriş merkezi, mescit, Türk hamamı, sauna, spa merkezi, açık – kapalı bay ve bayan yüzme ve termal havuzları, fizik tedavi merkezi, cilt bakım merkezi, bay-bayan kuaförü, kafeterya, konferans salonu, fitness salonu, spor tesisleri, kreş’in bulunduğu 144 apart daire ve 32 villa yer alacak. KORUK ŞURUBU İÇMEDEN DÖNMEYİN Bademli’de deniz öyle berrak ve kumsal öyle ipeksi ki, kum nerede bitiyor deniz nerede başlıyor diye kendi kendinize sorarsınız. Küçük bir bilgi: Maldiv Adaları, dünya zenginlerinin balayı ve tatil bölgesidir. Hint Okyanusu’nda, Sri Lanka’nın güney batısında kalır. Aslında Bademli’yi başlı başına bir yazı yapmam gerekir. Bademli’nin denizini ve kumunu görenler hak ettiğini anlarlar. Önder Uğurlu’nun ısmarladığı olgunlaşmamış üzüm yani koruk şurubunun tadı hala damağımda. Sadece Temmuz, Ağustos aylarında koruk oluştuğu için koruk şurubu yapımı sü-

Hürol, Şükran Dağdelen, Önder Uğurlu, Ahmet Aydın Akansu, Sezer Altan 68

Eylül 2011


Dikili balık çeşitlerinde çok zengin

Dikili Bademli

resi sadece 2 ayla sınırlı. O yüzden bu şurubu içmek isteyenler bu aylarda Bademli köyüne uğramaları gerekiyor. Midilli Adası üzerinden denize batan güneşin hakkını vermek için her defasında rakı balığı tercih ederim. Kokusunun sokağa vurduğu Kömür ızgarasında Egenin gözde balıkları çipura, levrek, dil, sardalye, barbundan birini tercih etmezseniz sanki o deniz kentine ayıp olur gibi geliyor bana. BENİM FAVORİM BADEMLİ’DİR Karadeniz’den yazın Ege’ye inen balıkçı tekneleri ile balık ağlarını onaran balıkçıların dolduğu barınak manzaralı sahil restoranlar en iyi hizmet için birbirleriyle yarışırlar. Ege Bölgesi’ne özgü imbat rüzgarı, Dikili Ege’nin kuzeyinde kalsa da hissedilir. Dikili, İzmir’in 120 km. kuzeyindeki son ilcesidir. 40 km’lik incecik kumdan oluşan kumsalında sıralanmış mavi bayraklı plajları, Çandarlı, Bademli ve Denizköy koyları büyüler insanı. Benim favorim ise Bademli’dir. Dikili’nin güzelliği ve özellikleri üzerine pek çok sloganı vardır. “Akdeniz güneşinin sıcaklığı, Ege’nin serin mavi suları Dikili’de”, “Deniz, termal, tarih ve doğa cenneti Dikili” “Atatürk Botanik Bahçesi dünya literatürüne girdi”, “Dikili’nin zeytini dalında barış, yağında sağlık sunar”, “Kraliçe Kenti”, “Avrupa’nın üçüncü, Türkiye’nin en büyük sera üreticisi” ve “Dikili graniti Avrupa’nın büyük kentlerinde” sloganlarıyla anılan Bademler, Dikili ve Çandarlı unutamayacağım 2 gün yaşadım. Önder Uğurlu’nun davetini iyi ki geri çevirmemişim.

Şifalı koruk şerbeti

Kamu-Sen Termal Tatil Sitesi

Bademli balık avlamak da ayrı bir zevk

Dikili’de gün batımı muhteşem olur

Eylül 2011

69


yeşil sayfa

Nesli Tükenmekte Olan

10 Hayvan

Biz insanların dünyayı çöplük gibi kullanmasıyla her gün yeni bir facia haberini duymaktan hepimiz sıkıldık. Ama iş icraate gelince elimiz kolumuz bağlı oturuyoruz. Karşıyaka LIFE ekibi olarak biz sessiz kalamadık ve yeşil sayfaları oluşturduk. Sizlerin hem dikkatini çekmek hem de bilgilendirmek adına yaptığımız bu sayfalara mümkün olduğunca her ay yer vermeye çalışacağız.

Y

ok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan hayvanların çoğu doğada az bulunan ender hayvanlardır. Uzmanlar küresel ısınmanın yanı sıra kaçak avlanmanın da birçok cinsi

1. Javan Gergedanı

Hayatta kalanların sayısı: 60’dan az, Doğal ortamı: Endonezya ve Vietnam, Durumu: Bu gergedanlar, belki de dünyanın en nadir bulunan memelileridir. Kaçak avcılar boynuzuna değer verirken, müteahhitler ise gergedanların yaşadığı ormanları yok ediyorlar. Her ikisi de türler için ölüm hükmünü veriyor. 2. Vaquita (Meksika yunusu) Hayatta kalanların sayısı: 200 ile 300 arası, Doğal ortamı: California Körfezi, Durumu: Dünyada nadir görülen memeli deniz hayvanlarından biri olan Meksika yunusunun nesli sınırlı alanda bulunması ve balıkçı ağlarına çok kolay takılmaları nedeniyle tükeniyor. 3. Siyah Ayaklı Dağ Gelinciği Hayatta kalanların sayısı: Yaklaşık 1000 tane, Doğal ortamı: Kuzey Amerika, Durumu: Kıtanın tek yerli gelincikleri ve nesli tükenmekte olan memelilerden biridir. 1986 yılında, yalnızca 18 dağ gelinciği kalmışken, şimdi soyu tekrar geri kazanılmaya çalışılıyor. 4. Pigme Borneo Fili Hayatta kalanların sayısı: Yaklaşık bin 500, Doğal ortamı: Kuzey Borneo, Durumu: Asya fillerinden yaklaşık 50 cm daha kısa olan fil, aynı zamanda daha uysal. Palmiye ekimi fillerin otlaklarını azaltıyor, bu nedenle fillerin yaşama alanları daralıyor. 5. Cross River Gorili Hayatta kalanların sayısı: 300’den daha az, Doğal ortamı: Nijerya ve Kamerun, Durumu: 1980’lerde soyu tükenme tehlikesiyle karşılaştığı düşünülen gorilin soyu şimdilik yok olmaya karşı direniyor. Bol eti nedeniyle avlanan ve geliştirme için toplanan gorillerin soyu yakında tükenecek. 70

Eylül 2011

tehdit ettiğine ve eğer önlem alınmazsa hayvan türlerinin yüzde 30’unun yok olacağına dikkat çekiyor. İşte nesli tükenme sınırında olan 10 hayvan...

6. Sumatra Kaplanı Hayatta kalanların sayısı: 600’den daha az, Doğal ortamı: Endonezya’daki Sumatra adası, Durumu: Kaplanın milyonlarca yıldır sadece Sumatra adasında yaşaması, insanoğlundan kaçmasını zorlaştırıyor. Hayatta kalanların çoğu koruma altına alındı, ancak yaklaşık 100 tanesi doğal ortamında yaşamını sürdürmeye çalışıyor. 7. Altın Başlı Langur Hayatta kalanların sayısı: 70’den daha az, Doğal ortamı: Vietnam, Durumu: 10 yıldır koruma altında olan bu langurlar bir türlü çoğalamıyor. Halen soyları ciddi tehdit altında olan langurların sayısı, on yılda ilk kez 2003 yılında artmıştı. 8. Büyük Panda Hayata kalanların sayısı: 2000’den daha az, Doğal ortamı: Çin, Burma ve Vietnam, Durumu: Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve parçalanması pandaların türünün yok olmasına neden oluyor. Kapalı alanlarda üretilmeleri ve türünün korunmasıyla neslinin zar zor hayatta kalmasına yardımcı oluyor. 9. Kutup ayısı Hayatta kalanların sayısı: 25 binden daha az, Doğal ortamı: Kutup dolayları, Durumu: İnsanoğlunun gelişimi ve izinsiz avlanma kutup ayılarının yaşamını tehdit ediyor, ancak iklim değişikliği ve buzların erimesi nedeniyle kutup ayıları da nesli tükenen hayvanlar listesine dahil oldu. 10. Dev Mekong Yayın Balığı Hayatta kalanların sayısı: Yüzler, Doğal ortamı: Güneydoğu Asya’nın Mekong bölgesi, Durumu: Çok büyük olması (yaklaşık 293 kg) nedeniyle oldukça değerli olan yayın balığı, şu anda Tayland, Laos ve Kamboçya’da koruma altına alındı.


Emircanlar Petrol

10

AKARYAKIT ve LPG’DE % ‘a varan HER PAZAR İNDİRİM HALK GÜNÜ 1561 Sokak No:5/4 Toyota Plaza Yanı Çınarlı-İZMİR

Tel: 0.232.462.31.91-92 www.emircanpetrol.com Eylül 2011

71


internet

BLOGLAR

SANALDÜNYADAN GERÇEKDÜNYAYAGEÇİYOR İnternet 2000’li yıllara damgasını vuran bir fenomen oldu ve olmaya da hala devam ediyor. Bu internet gerçeği içinde insanlar sadece okumak değil yazmak, akıllarından geçenleri paylaşmak istediler. Neden ben yazmayayım sorusu akıllarına geldi. Bu soru öyle bir şeydir ki siz sorduktan sonra ok yaydan çıkar ve bir iz sürer gibi peşinden gider, cevaplar ararsınız. Biz de öyle yaptık bulunduğumuz yerden soruyu sorduk, karşımızda blog denen kavramı ve blogları bulduk. Artık Senegal’de yaşayan birisini de eğer diliniz varsa okuyabiliyorsunuz, Manisa’da çiftçinin önerilerini de dinleyebiliyorsunuz. İzmir blogları neler, onlar neler yapıyorlar ve İzmir Blog Yazarları nasıl toplanıyorlar bunların cevaplarını aradık. Özel Haber: Ozan İlginoğlu

İ

zmir Blog yazarları yaklaşık 100 kişilik bir ekipten oluşuyor. Genelde internet üzerinden haberleşen grup belirli günlerde bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunuyor. Sohbete ışıl ışıl gözlerle başlayan blog yazarları, blog kavramını önce açıklamaya başladılar. Blog; teknik bilgi gerektirmeden, kendi istedikleri şeyleri, kendi istedikleri şekilde yazan insanların oluşturabildikleri, günlüğe benzeyen web siteleridir. Bize göre blog yazarı, internet üzerinde bir blog adresi olan ve bu servis ile içinden geçenleri paylaşan herkestir. Blog yazarlığı artık çok ekstrem bir durum değil zira öğrencisinden, memuruna, ev hanımından, doçentine kadar çok farklı statülerde insanlar blog yazıyor, kendi seviyelerinde paylaşımlarda bulunuyor. Bizim de temel amaçlarımızdan birisi bu, statü farkını sıfıra indirip bu insanları bir araya getirerek aralarındaki iletişimleri artırmak. İkinci fasılda bu oluşturulan birliktelikten çok güzel projeler ortaya çıkaracağına inanıyoruz. Peki bu süreç nasıl başladı? Söze bu oluşumu bir 72

Eylül 2011

araya getiren Mümin Erakbaş girdi. “Bundan birkaç sene önce, neden internet dışında da görüşmüyoruz diyerek başladığımız blog yazarları buluşmalarına bu güne kadar internet ortamında tanıştığımız, fikir alışverişi yaptığımız onlarca kişi katıldı. Birçoğu ile arkadaş olduk, birçoğu ile birlikte iş yaptık ve ortak noktaları bir araya getirerek pozitif değerler sağladık” dedi. Bireysel olarak biliyorum ki bir fikrin ortaya çıkış süreci sancılı ve bazı eksiklikler üzerine olur. Neden böyle bir ihtiyaç duydunuz? Blog yazarı dediğimiz kişilerin aslında canlı kanlı birer insan olduğunu, onların da herkes gibi bir yaşantısı olduğunu, tecrübelerini herkesin ulaşabileceği bir şekilde yayınladıklarını bu yaptığımız buluşmalarda göstermeye çalıştık. Bugün aranıza yeni katıldım, siz bir araya gelince neler yapıyorsunuz, neler paylaşıyorsunuz? Muhammet Yıldırım araya girerek “daha önce çeşitli zamanlarda farklı yerlerde eğlence


amaçlı buluşmalar yapılıyordu. Ben ve Erdal Erdoğdu birlikte muhtelif zamanlarda yapılan buluşmaları düzenli bir hale getirdik. Artık her ayın ilk pazar günü toplanıyoruz” dedi. Mustafa Türksavaş, Muhammet’in sözlerine ekleme yaparak “buluşmalarımızda yaklaşık 1-2 saatlik bir zaman dilimini fikir paylaşımına ayırıyoruz. İzmir Blog Yazarları topluluğu olarak neler yapabiliriz bunları değerlendiriyor, birbirimizin çalışmaları ile ilgili merak ettiklerimizi soruyor tecrübelerinden fikir ediniyoruz. Sonrasında ise zamanına göre yaptığımız plan çerçevesinde birkaç saatlik bir eğlencemiz oluyor. Bazen bowling oynuyor, bazen yemek yiyor, bazen ise canlı müzik dinliyoruz” diyerek ne yaptıklarını bir çırpıda özetliyorlar. Katılım konusunda sınırlamalar var mı? Ya da ne yapmaları gerekiyor? Mümin ayağa kalkarak herkesin duyabileceği şekilde anlatmaya başlıyor. “Bizim katılım konusunda herhangi bir sınırlamamız yok. Mümkün olduğu kadar geniş bir çevreye hitap etmek istiyoruz. Çünkü bu ortamda herkesin paylaşacak farklı tecrübeleri, bilgileri var. Sonuçta bir birey olarak blog yazarlarının da farklı uzmanlıkları ya da ihtiyaçları var. Yeni blog yazmaya başlamış bir kişi buluşmaya katılan 5-6 yıllık blog yazarlarından tavsiyeler alabiliyor. Dediğim gibi bu toplulukta üniversite öğrencisinden yöneticiye, danışmandan yazılımcıya kadar geniş bir yelpazede katılımcılar yer alıyor. Herkes her an yapılan buluşma alanında bulunmasa da bir telefon kadar uzağımızda olduğunu biliyoruz. Kurulan network bizim en güçlü yönümüzü oluşturuyor” diyerek sözlerini tamamlıyor. Gruba baktığımda herkes ne yapmasını bilen ve hangi amaçla orada olduklarını içselleştirmiş kişilerden oluşuyor. Lafa, Deniz Akın giriyor. Siz sormadan ben söyleyeyim toplanma günlerimizi ve nasıl haberleştiğimizi. “ Daha önceleri muhtelif zaman, yerlerde oluyordu ama belirli bir standarda kavuşturmak ve katılmak isteyen herkesin planlarını buna göre ayarlayabilmesi için günü, zamanı sabitlemek istedik. Her ayın ilk pazar günü toplanıyoruz artık. Bir - iki hafta kadar öncesinden de yeri belirliyor ve duyuruyoruz. www.izmirblogyazarlari.com adresinde buluşmanın olacağı yeri ve zamanı duyuruyoruz ki bilmeyen kalmasın” diyerek bir çırpıda anlatıyor. Bazı masalarda harıl harıl kişiler bilgi değiş tokuşunda bulunuyor yeni projeler çıkıyor. Hep birlikte herkes iş için görüşmeleri tamamladıktan sonra bowling oynanamaya geçiyoruz. Bu blog toplantılarının amacı aslında sanallaşan dünyada gerçek hayatı tekrar yakalamak. İnternetin ulaşılabilir ve organizasyon yapabilir kolay yapısını sonuna kadar kullanılabilmek. Bu açıdan internetin aslında doğru kullanıldığında “asosyal yapıyor” denen imajı yıkılıyor, bu tarz organizasyonlarla. Yine ayrıntılı bilgi ve bu organizasyona katılmak için www.izmirblogyazarlari.com adresini kullanabilirsiniz. Eylül 2011

73


moda

Zeynep Acar

2012 Kış modasında, neler trend olacak?

M

erhaba, moda severler... Modada değişim devam, ediyor. 2012 kış kolleksiyonlarında bu değişim olumlu bir yöne taşınıyor. Kış, aylarında biz bayanların en çok eğilim gösterdiği kıyafet yakaları oluyor. Çünkü, 2012 kış aylarının en belirgin özelliği, Peter Pan yakalar olacak. Ceketlerimiz, montlarımız, hırkalarımız aklınıza ne gelirse Peter Pan oluyor. Bu tarz yakalar bizi daha hanım hanımcık gösterecek özellikle çalışan bayanlar için Peter Pan yaka kıyafetler çok ideal. Bu hanım hanımcık olma trendi puantiye modası ile devam ediyor sevgili okurlar. Puantiyelerle bütün bayanlar cici kızlar gibi olacak. Giydiğinizde masum izler bırakacak bu sevimli benekler New York sokaklarında şimdiden etkisini göstermeye başladı. 1980’li yılların modası olan puantiyeler bize nostalji yaşatacak. Annelerimizin sandıklarını karıştırıp birkaç Vintage parça bulabiliriz. Hem, Peter Pan yaka hem de puantiyeler o dönemde de çok tercih ediliyordu. Puantiyeler sadece giyim trendlerinde değil, ev dekorasyonundada kendini gösteriyor. Böylece sevimli benekler, hayatımızı renklendiriyor. Bu kış materyaller ve dokular zengin ve çeşitli; renkler ve desenler ise sıradan ve kasvetli kış, halının dışında yaz gibi hafif ve enerjik. İran kırmızı, bordo, haki tonlar, koyu tavuskuşu mavisi, parlak altın külçesi sarısı, parlak taş kömürü rengi (gri), gün batımı moru, koyu yeşil tonları, kanal mavisi, bitter çikolata rengi, pembe bej gibi belirgin ve sürprizsiz renkler... Kumaşlarda örmeler lazer kesimler, deri ya da deri gorünümünde kumaşlar, süet etkisi, kürk etoller ve kabanlar,

74

Eylül 2011


sahte kürkler, tüylü kıyafetler, kaşmirler ve lüks kumaşlar gözüme çarptı. Dantel kıyafetler ve tüller, kadifeler var. Jean tekrar yukselişe geçiyor. Aksesuarlarda ya abartılı büyüklükte kemerler, fermuarlı neredeyse bustiyer havasında kemerlerin yanında incecik rugan kemerler de moda. Tabanları yüksek lastik topuklu ayakkabıların yanında krokodil dokulu çantalar ve çizmeler 50’li yılların ruhunu yansıtıyor. Deriler ve kürkler bir arada kullanılıyor. Hanımlar müjde geçen sezon ki midi ve maxi eteklerimizi, yine çok moda upuzun klos veya dar kesim eteklerimizi rahatlıkla giyebileceğiz. Yüksek bel pantolonlar, pileli etekler yine devam ediyor. Pantolonlar yüksek belli olunca üstler kısalıyor. Ceketler, buluzlar, montlar hafif bol küt modellerden oluşacak. Aman hanımlar önce ayna karşısında bir deneme yapalım. Benim tavsiyem önce alışveriş ettiğiniz magazadaki görevliye en beğendiğiniz parçayı gösterip, satın almadan önce bu koleksiyonu hazırlayan tasarımcının seçtiği parçayı ne tür bir alt veya üst giyimle kombinlediyse bu takımı bütün olarak baştan aşağıya giyinmek. Ayna karşısında vücut yapınıza yakışıp yakışmadığını kontrol ederek beğendiğiniz tek parçayı satın alın. Milenyumdan itibaren özgürlük akımı modası dünyada bir klasik oldu. Sizin kişisel tercihleriniz modanın her türlü git gelinden daha önemli. Çünkü artık modada cigaret pantolon ve bol paça pantolon aynı anda yer alırken aynı zamanda hem yuvarlak, hem de sivri burun ayakkabıları gorebiliyoruz. Moda tasarımcıları bizlere çok geniş bir yelpaze sunuyorlar. Doğru seçimler sizin kişisel tercihlerinize kalmış. Bence bu da en doğru ayna karşısında olur. Sezon alışverişlerinizde başarılar ve mutlu bayramlar dileğiyle...

Eylül 2011

75


fashion style Christian Louboutin 2011 - 2012 Kış Ayakkabı Modelleri Christian Louboutin ayakkabılarında bu kış ince topukların yanı sıra kalın topuklarda yer alıyor. Payet, krokodil, makrome, zımba, tüy, püskül, kadife ve leopar detaylı modellerin her biri fark yaratan modellerden oluşuyor.

Louis Vuitton’dan Monogram Bloklar Louis Vuitton 2011- 2012 kış çanta modellerinde monogram bloklara yer vermiş. 3250$ -3800$. Kahverengi, camel ve bordo tonlarının yer aldığı koleksiyonda clutch ve elde tutulanmodeller dikkat çekiyor.

Koleksiyonu 11 20 ar ah nb So m Li p li il 3.1 Ph zer ceonunda tulumlar, bla

76

Koleksiy ipek 3.1 Phillip Lim 2011 onlar, deri, kürk ve ol nt pa ça pa l yo an ketler, havuç- isp leksiyonlarında parlaşılan sonbahar ko An r. yo alı r ye r ala parç ak. stel renklere bırakac lak renkler yerini pa Eylül 2011


J.Crew 2011 Kış Koleksiyonu J.Crew 2011 Kış Lookbook’una bakılırsa önümüzdeki kış sezonunda renkli giyinmeye devam ediyoruz. Ayrıca bu kış leopar deseni sıklıkla karşımıza çıkacak.

Prada 2011 Kış Ayakkabı Koleksiyonu Prada bu kış bizleri, sivri burun, leopar, krokodil ile buluşturuyor. İşte yüksek ve dolgutopukların yer aldığı Prada 2011 kış ayakkabı koleksiyonu.

Mango 2011- 2012 Kış Koleksiyonu Kasia Struss ve Emma Xie’nin yer aldığı Mango 2011 - 2012 kış Lookbook’unda çizgililer, jeanler, hırkalar, şalvar tarzı pantolonlar, tulumlar, deri pantolon ve ceketler, leopar deseni, ekose, sivri burun ayakkabılar, kısa botlar, army ceket-pantolonlar ve ipek üstler yer alıyor. Koleksiyona sarı, mavi, haki, kırmızı, bej, taba ve siyah tonları hakim. Eylül 2011

77


dekorasyon DEKORASYON

Demet İridere İç Mimar ve Çevre

Tasarımcısı

BAŞAK BURCU EV DEKORASYONU

B

aşak burcu, tüm burçlar içinde en titiz ve detaylara önem veren burç olma özelliğine sahiptir. Evlerindeki eşyaların birbiri ile uyumuna, renklerin uyumuna, dokusuna, aydınlatmaya ve diğer tüm detaylara çok özen gösterirler. Evleri daima derli toplu ve temiz olur. Ayrıca kitapları çok seven başakların evinde kitaplık olmazsa olmazlardan biridir. Ancak kitaplığındaki kitaplar diğer burçlarda göremeyeceğiniz derecede düzenlidir. Sadeliği de seven başakların evi tıkış tıkış eşya dolu olmaz. Az ama öz eşya bulunur. İhtiyaç duymadıkları eşyalar ve objelerle evlerini doldurmak istemezler. Sade ve doğal renk78

Eylül 2011


leri seçerler. Bej renkler, açık mavi ve yeşil tonları tam onlara göredir. Doğayı ve bitkileri de çok seven başaklar eğer bahçeli bir evi varsa mutlaka boş zamanlarında bahçede bitkileri ile de ilgilenecektir. Bahçeleri de evleri gibi özenli olur. Yabani ot bulunmaz. Az ama yerleri özenle seçilmiş, iyi bakılmış, sağlıklı ve görsel açıdan mükemmel bahçeleri olur. Hatta bu bahçede imkanları ölçüsünde organik tarım da yapabilirler. Evleri bahçeli olmayan başaklar da evinde çiçek beslemekten keyif alırlar. Doğal olanı seven başakların özellikle mutfaklarında ahşap ve doğal ürünlerden yapılmış mutfak araç gereçleri boldur. Evlerinde sentetik ürünlerden olabildiğince uzak durmaya çalışırlar. Başak burcu için de dekoratif olarak renkli kokulu mumlar, doğal sabunlar, doğal kokular, duvarlarında doğal resimler sıklıkla görülür. Ancak duvarlarını doldurmazlar, sadeliği sevdikleri için az sayıda resim ya da süs kullanırlar. Hayatı olduğu gibi gören gerçekçi insanlardır. Orta tonlardaki gri renklerden oluşan döşemeler düşük ayarlı altın ve gümüş aksesuarlar tam onlara göredir. Ayrıntıya fazla önem veririler; bol raflı dolaplar dantelli örtüler onlar için idealdir. Zarif aksesuarlar başak ruhunun derinliklerinde saklı olan inceliğin göstergesidir. Mutfak başta olmak üzere evde çok titizdirler. Onların evinde tek bir kırılmış yer karosu veya bozuk bir ayna görmek mümkün değildir. Eşyalarının çoğu detayları olan mobilya ve aksesuarlardır. Onların kullanacağı eşyalar mutlaka ayrıntılı şeyler olur. Eylül 2011

79


köşe

Serap Önder

Izmir ve Bayram

B

ayram sözcüğü bana hüznü ve neşeyi aynı anda yaşatır.
Çocukluğumuzda bayramlar haftalar öncesinden karşılanırdı. Sürekli bir telaş hali ile evler temizlenir, alışverişler yapılır, yemekler tatlılar hazırlanırdı. Annem babamın “özellikle bozdurduğu” paraları pazardan aldığı mendilin arasına özenle yerleştirir, yanınada cam şekerleri koyardı. Bir gün öncesinden son kontroller yapılır, unutulmuş bir şey varsa eğer, dünya sorunu edilircesine “eyvah eyvahlar” eşliğinde tamamlamaya koyulurduk.
 Sabahın kör karanlığında babalar namaza gider, anneler çocukları uyandırırdı. Özenle giydirir bayram namazı bitimini heyecanla beklerdi ev halkı. Bayrama o zaman start verirdi. Babalar, büyük babalar gelir eller öpülür, harçlıklar alınır ve bayram neşe içinde başlardı…
 Çocuklar kahvaltı sonrası mahallede toplanır, tek tek önce kendi muhiti sonra yakın muhitler dolaşılırdı. Şekerler, mendiller, harçlıklar toplanırdı... Bir ganimete sahip olma keyfiyle kurulan seyyar lunaparklara koşardık. Yoktu öyle peşimizde dolaşan sapıklar. Bir adet şeker için gittikleri evde kendilerini karşılayacak canavarlar da yoktu...
 Genç kızlar genç erkekler birbirlerine gönderdikleri küçük notlarla bayram planı yapar, saat ve yer kararlaştırılırdı. Buluşma noktası Konak saat kulesi, istikamet Karşıyaka. Konak iskelesinden vapura binilirdi. Kızlar rüzgarda saçlarının bozulmasını dert etse de, bir yandan da sevgilisinin elini tutup denizi seyretmenin sarhoşluğunu yaşardı. Dönüşte yine vapurla bu sefer Alsancak’a geçer, kordonu turlar sonrada Fuarın o muhteşem ağaçlarının altında dinlenirlerdi. Sokaklar güzel elbiseli modern insanlar ile doluydu. Geceleri Maksim veya Göl gazinosuna giderdi çiftler...
 Çocukları, Yaşlıları Unutmayın
 
Şimdi artık bayram demek tatil demek… Artık bayramlarda özel yemekler yapılmıyor, çocuklar için ne şekerleme, ne bir mendil verecek kimse kalmadı. 
 Bayramda bizleri bekleyenler var hala… Gözleri yollarda…
 Geçenlerde Karşıyaka Lions Kulübünün, Adem Dertsiz çocuk evinde yaşayan 65 çocuk için düzenlediği yemek ve bovling etkinliğine katıldım. Sevgili başkanımız Turgut Birik ve diğer üyelerimiz çocuklarla birlikte bovling oynadık. 
O muhteşem çocukların nasıl içten mutlu oldukları görülmeye değerdi. Öylesine mutlu oldular ve bizimle öylesine çabuk yakınlaştılar ki içimizde hüzün değil kocaman bir sevgi bulutu bıraktılar...
 Ayrılıken yanımıza gelip kendilerini ziyarete gitmemizi de80

Eylül 2011

falarca tembihlediler... Kalplerinden ruhumuza sevgi akıtarak.. İçimizi ısıttılar küçücük elleriyle tuttukları yüreğimizde iz bırkaktılar… Hepsi sevgi çocukları... Bizim çocuklarımız… Herşeyin en güzelini hakediyorlar.
 İşte şimdi bayram ve bizlerin yolunu gözlüyorlar. Hiçbir şeye ihtiyaçları yok. Sadece sizin sevginize ve ilginize ihtiyaç duyuyorlar. Kendilerine gösterilen küçük bir ilgi onlar için büyük mutluluk kaynağı.
 Gelin bu bayram bizi tanımasalar da yolumuzu gözleyen bu çocuklarla bir gün geçirelim. Hatta çocuklarınızı da alıp gidebilirsiniz. Onlarla oyun oynayın, sohbet edin, birlikte çocuk olun. Muhteşem bir mutlulukla evinize döneceksiniz. O gün çocuğunuza çok daha büyük bir sevgi ile sarılacak, sahip olduklarınızın şükrünü yaşayacaksınız. Sahip olamadıklarınıza üzülmek yerine sahip olduklarınızın tadına varacaksınız...
 Bu bayram sadece bir gün bayramı yaşayın... Çoçuk yuvalarında, yaşlılar yurdunda, hatta kimsesi olmayan insanların yanında… Siz onlara bayram olun, onlar size bayram yaşatsın…
 Mutlu ve güzel bir bayram geçirmeniz dileğiyle... Kalbinize bayram gelsin...


trend

Çarpıcı Renklendirmeler, Işıltılar…

bekirkuafor@hotmail.com

Yanar dönerli rengarenk etkileyici detaylar...

B

ir değişiklik istediğinizde, saç renginizle oynamak kesinlikle mükemmel bir seçenektir. Güzelliğinizi vurgulayan en önemli etken hiç şüphesiz saçınızın rengidir. Ayrıca saçınızın rengi, yüz ifadeniz ve cilt tonu açısından da belirleyicidir. Sizin için mükemmel olan ten renginizle ve gözlerinizle uyumlu olandır. Sarışın Ruh Platin, altın sarısı, vanilya, bal sarısı, karamel sarısı; açık ve buğday tenli kadınlar için bu renkler mükemmel seçimler olur. Sarı saçlarda saç uçları çok kolay incelip yıpranacağından saç renginize uygun renk koruyucu ürünlerden mutlaka kullanın. Saç renginiz sarı ise saçlarınıza daha fazla bakım yapmalısınız. Kahve Tonları Genellikle her ten rengine uyum sağladığı için kahverengi kadınlar arasında oldukça tercih edilen bir saç rengidir.

Koyu çikolatadan karamel kahvesine kadar çok geniş bir renk skalası vardır. Şeker kahvesi ve karamel kahvesi bu geniş yelpazede en beğenilen kahve tonlarıdır. Saçlarınız uzunsa , bu renklerden birini seçmenizi öneririz. Renk koruyucu şampuan ve kahverengi saçlar için özel olarak tasarlanmış parlaklık veren ürünlerden kullanabilirsiniz. Siyah Moda söz konusu olduğunda siyah renk daima “zamansız” olmuştur. 2011 yılında özellikle soluk tenli kadınlar için siyah saç rengi kesinlikle mucizeler yaratabilir. Saç ve cilt tonu arasındaki kontrast, gözleri ortaya çıkarır ve onları büyüleyici gösterir. Ateşli Bakır Masum ve naif bir görüntü arıyorsanız bakır tonları çok ideal bir seçim olur. Özellikle çilli kadınlar bakır renginde saçlar için yaratılmıştır bile diyebiliriz. Eğer daha doğal bir görünüm istiyorsanız güçlü bir bakır turuncu saç rengini düşünebilirsiniz. Bakır tonları, sizi daha özgür ruhlu ve neşeli gösterir. Mor,lavanta, pembe, yumuşak kırmızı ve lacivert gibi tonlarda çok ahenkli görünür. Açık sarılardan bakırlara, kumrallara giden bir tuval, her kadına ayrı bir görünüm. Güzelliklerle dolu, renkli günler dileğiyle. Sevgiler… Eylül 2011

81


veteriner

Obezite (Şişmanlık)

V

ücuttaki yağ oranının, vücudun fizyolojik fonksiyonlarını bozacak derecede artması olgusudur. Obezitenin oluşumunda birçok faktör etkilidir.

• Hayvana ait faktörler: Aktivasyon azlığı, ilerleyen yaş ve kısırlaştırma kedi ve köpeklerde önemli risk faktörleridir. • Sahibinden kaynaklanan faktörler: Obezite sorunu olan evcil hayvanların birçoğunun sahipleri de fazla kiloludur. Sürekli olarak yemek yemeyi düşündükleri için besledikleri canlının da yemekten mahrum kalmasını istemezler. • Beslenmeye ait faktörler: Hayvanın genel durumuna ve fizyolojik fonksiyonlarına bakılmaksızın aşırı ve yanlış besleme de obeziteye davetiye çıkarır. Evde yaşayan kısırlaştırılmış ve hareketten uzak yaşam süren bir kedinin veya köpeğin tabağında sürekli mama bulunması hiç de doğru değildir. Mama saatli ve belirli miktarda verilmelidir. Yine birçok hasta sahibi evde pişen yemeklerden bir diyet oluşturma eğilimindedir. Bu diyetlerden vazgeçilmez olanı da yüksek miktarda hayvansal protein (en sıklıkla tavuk) ve karbonhidrat (pirinç veya makarna) karışımıdır. Protein ve karbonhidratın birlikte ve çok miktarda tüketilmesi vücutta yağ dokusuna dönüşümü hızlandırır. Ayrıca yapılan araştırmalar, bazı küçük atıştırmalıkların obezitenin oluşumunda hiç de masum olmadıklarını kanıtlamaktadır. Örneğin, 5 kg. ağırlığındaki bir kediye verilen bir bardak normal yağlı süt, bir yetişkinin 4.5 hamburger veya 5 adet çikolata yediğinde aldığı kaloriye eşdeğerdir. Yine 10 kg. ağırlığındaki bir köpeğe verilen 25 gr. cheddar peyniri, bir yetişkinin 2.5 hamburger veya 1.5 adet çikolata yediğinde aldığı kaloriye eşdeğerdir. Obezitenin vücutta birçok sistem üzerine istenmeyen yan etkileri vardır. Kalp-damar sistemi ile kas-iskelet sistemi bunların başında gelir. Ayrıca şeker hastalığının, alerjik kökenli olmayan dermatolojik hastalıkların ve topallık ile karakterize ortopedik rahatsızlıkların oluşma olasılığı artar. Bunun sonucu olarak da yaşam kalitesi azalır. Vücut ağırlığına göre vücut yağının dağılımını 1 den 5 e kadar skorlarsak; 1 - Kaşektik (Oldukça zayıf): Vücut ağırlığının azlığı % 20 den fazla 2 - Zayıf: Vücut ağırlığının azlığı % 10-20 arası 3 - Normal: 4 - Şişman: Vücut ağırlığının fazlalığı % 20-40 arası 5 - Obez: Vücut ağırlığının fazlalığı % 40 dan fazla 82

Eylül 2011

İdeal ağırlıktaki bir canlının, kaburgaları ile sırt ve bel omurları elle hissedilebilmelidir. Yukarıdan veya yandan bakıldığında bel bölgesi altı (waist) çukur olarak görülebilmelidir. Obezitenin giderilmesi ve tekrar oluşumunun engellenmesi: Obezite terapisinin en önemli bölümü hasta sahibinin bilgilendirilmesidir. Elde edilecek başarı problemin hayat boyu düzelmesiyle olacaktır. Veteriner Hekimler, hasta sahiplerine normal vücut durumu skorunu ve hayvanın hayatı boyunca değişen fizyolojik ve çevresel faktörlerle bu durumu korumak için gerekli besin miktarı ve beslemeyi öğretmelidirler. Obezitenin kontrolünde birçok mama üreticisinin piyasadaki kalorisi azaltılmış herhangi bir ürünü reçete edilebilinir. Mamanın saatli ve miktarlı verilmesine özen gösterilmelidir. Mama kabında sürekli mama olması istenilen bir durum değildir. Sadece mama miktarını azaltarak kilo almanın önüne geçmek çok kolay olmayacaktır. Günlük yapılan egzersizin arttırılması da çok önemlidir. Hayvanın günlük harcadığı kalorinin aldığı kaloriden fazla olması gerekmektedir. Bu da ancak, günlük olarak yapılacak olan egzersiz süresinin arttırılmasıyla sağlanabilinir. Yürüyüş ve oyun süreleri arttırılmalıdır. Günlük aktiviteyi arttırarak, kalorisi yüksek atıştırmalıklardan uzak, beslenme saatleri ve miktarları belli olan bir yemek düzenine geçmek obezitenin engellenmesinin ana formülüdür. Sevdiklerinizle beraber mutlu ve sağlıklı bir bayram geçirmeniz dileklerimle …


KAYNAKLAR - BUCA

HÜSEYÝNOÐULLARI KIR DÜÐÜNÜ SALONLARI

Mutluluða atacaðýnýz ilk adýmda kýr düðün salonlarýmýzda buluþalým... ÜRKMEZ - SEFERÝHÝSAR

HÜSEYÝNOÐULLARI HALK PLAJI & TATÝLKÖYÜ Deniz, kum ve aðaç üçlüsünün buluþtuðu tatil köyümüzde buluþalým.

KAYNAKLAR - BUCA

HÜSEYÝNOÐULLARI PÝKNÝK&MESÝRE ALANI TOPTAN KÖMÜR TÝC.

HALK PLAJI & TATÝL KÖYÜ ÜRKMEZ SEFERÝHÝSAR

KARPUZ-KAVUN SEBZE MEYVE KOMÝSYONLUCUÐU HALK PAZARLARI Bostan Hali No: Sebze Hali No:102 Kaynaklar-Buca

HÜSEYÝNOÐULLARI

Derneklerimize, okullarýmýza özel indirimler yapýlýr.

KAYNAKLAR

PÝKNÝK&MESÝRE ALANI KIR DÜÐÜN SALONLARI

HÜSEYÝNOÐULLARI KANTÝN-OTOPARK YENÝÞEHÝR SPOR OKULU EVLENDÝRME ÝÞLETMECÝLÝÐÝ MEMURLUÐU

SÝVEREK BULGUR TÝCARETÝ

Saati 20 TL...

SPOR SEVERLERE MÜJDE

Futbol-Basketbol-Voleybol-Hentbol saha bizden oynamak sizden 50. YIL LÝSESÝ ATATÜRK TÝC. LÝSESÝ SPOR SALONU

Hüseyinoðullarý Meydanýnda

HÜSEYÝNOÐULLARI MÝlangaz Salihli Su Bayii Halk Ekmek-Halk Gevrek Hacý Malzemeleri Ýnþaat Malzemeleri Reklam

Telefon-Elektrik-Su-Avea-Turkcell-Vodafone Tahsilatý ve Kentkart Dolumu Yapýlmaktadýr.

Hüseyinoðullarý Taksi

Hüseyinoðullarý’ndaki her cuma verilen yemeðe, Ramazan ayý boyunca hergün verilecek olan Ýlahi Saz Grubu Eþliðinde iftara, sahura ve yýl boyunca etkinliklerimize tüm halkýmýz davetlidir. Okul çaylarý - Kooperatif - Dernek - Oda - Spor Kulübü - Þirket Toplantýlarý - Basýn Toplantýlarý Nikah Merasimleri ve Gazilerimize Þehit Ailelerimize, Muhtarlarýmýza Salon Kirasý Ücretsizdir. Tüm Hüseyinoðullarýna ait iþletmelerimizde geçerli olmak üzere Karþýyaka Life Dergisi okurlarýna hizmetlerimizde %25 indirim (kazancýmýzdan) yapýlmaktadýr. Hüseyinoðullarý olarak böyle bir hizmet ve indirimden mutluluk duyacaðýmýzý þimdiden bildiririz. HÜSEYÝNOÐULLARI SOKAK NO: 256 YENÝÞEHÝR-ÝZMÝR Tel: 0 232 433 36 70 www.huseyinogullari.org e-mail:huseyinogullari35@gmail.com

Eylül 2011

83


mutfak

SEMEN’le ağız tadı Semen Öner

Sevgili Semen takipçileri, Her ne kadar Ağustos 15’ten sonra “yazın son günleri” olarak düşünülüyorsa da, güneşin o muhteşem enerjisini ve bize yaşadığımızı hissettiren o müthiş sıcaklığını büyük bir keyifle yaşamaya devam ediyoruz. Bu ay yaşadığımız bu güzel, yazın sayılı günlerinde hem sağlıklı, hem besleyici, hem pratik, hem lezzetli, hem de serin serin birkaç tarifi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bundan sonra her ay lezzet tariflerinin yanı sıra nacizane “aklınızda bulunsun” diye de birkaç satır ilave etmek istiyorum. Umarım işinize yarar...

Dondurmalı Şeftali Tatlısı Malzemeler: 4 adet şeftali 200 gr toz şeker 1 kabuk tarçın Tereyağı Vanilyalı dondurma Süslemek için çikolata parçacıkları ve Hindistan cevizi 1 dal taze nane Hazırlanışı: Toz şekerin üzerine 2 bardak su ve 1 çubuk tarçın ilave ederek kaynamaya bırakın. Şeftalileri soyup ortadan ikiye bölün ve kaynamaya bıraktığınız şurupla birlikte 20 dakika pişirin. Daha sonra soğuması için 30 dk. buzdolabında bekletin. Servis tabağınıza önce hafif bir Hindistan cevizi serpiştirin, daha sonra şeftalileri servis tabağına alarak üzerine birer top vanilyalı dondurma, birer yaprak nane ve biraz da çikolata parçası serperek servis yapın.

Aklınızda bulunsun!

84

Eylül 2011

Hepimizin problemidir... Manavdan ellerimizle seçtiğimiz domateslerin ertesi gün üzerlerinin pörsümesi... Artık üzülmeyin... Domatesler pörsümüş ise yarım saat boyunca tuzlu su dolu bir kabın içinde ve buzdolabında bekletirseniz çok daha güzel görüneceklerdir.


Limonlu Patatesler Kolay, pratik ve lezzetli salatalara kim hayır diyebilir ki? Hele birde balığın yanında olursa değmeyin keyfimize! Sizde hazırlarken zorlanmadığınız ferah ve lezzetli bir salata yemek istiyorsanız şiddetle bu tarifi denemenizi tavsiye ediyorum. Malzemeler 1 kg taze patates – ince kabuklu ve küçük patateslerden.. ½ demet nane ½ çay bardağı zeytinyağı 1 yemek kaşığı eritilmiş tereyağı 1 limon suyu 1 limonun rendelenmiş kabuğu 1 tatlı kaşığı kişniş 1 çay kaşığı toz kırmızıbiber 2 diş sarımsak Tuz Karabiber Hazırlanışı Patatesleri yıkayın ve kabuklarıyla haşlayarak soğumaya bırakın. Naneleri ince ince kıyın. Bir kasede zeytinyağı, limon suyu, rendelenmiş limon kabuğu, ince doğranmış sarımsak, kırmızı toz biber, tuz, karabiber, kişniş ve naneleri karıştırın. Patatesleri soyun ve çok büyük olmayan parçalara ayırın. Hazırladığınız karışıma patatesleri ekleyerek karıştırın ve ılındıktan sonra servis edin.

Buğdaylı Nohutlu Yaz Çorbası Malzemeler: 4 su bardağı yoğurt – biraz sulu bir yoğurt kullanmanızı tavsiye ediyorum 2 su bardağı su 1 yemek kaşığı un 1 adet kabak – küçük küpler halinde doğranmış olacak 1 su bardağı haşlanmış nohut 2 su bardağı haşlanmış buğday 1/2 demet dereotu Hazırlanışı: Öncelikle derin bir tencere de yukarıda verilen ölçülerde yoğurt, su ve unu iyice çırpın. Ocakta kısık ateşte pişirmeye başlayın. Kabağı soyarak küçük küpler halinde doğrayın ve hazırladığınız yoğurtlu karışıma ilave edin. Çorba kaynamaya başlayınca son olarak haşlanmış nohut, buğday ve tuzu da karışıma ilave ederek 10 dakika daha karıştırarak kaynatın. Çorba oda sıcaklığına gelince içine buz ilave edin. Ama eğer buzlu istemem diyorsanız, buzdolabında 4-5 saat beklettikten sonra üzerine ince ince doğranmış taze dereotunu serperek servis edebilirsiniz.

Eylül 2011

85


lüzumsuz bilgiler

Lüzumsuz Bilgiler Yağmurda koşan niçin daha çok ıslanıyor ?

Yağmur yağarken koşanların daha çok ıslanacağını ileri süren, insanı yağmurda sallana sallana dolaşmaya iteleyen bir görüş ile hiçbir şey fark etmeyeceğini iddia eden bir başka görüş ortada dolanıp durmaktadır. Hiçbir şey değişmeyeceğini söyleyenlerin görüşüne göre vücudunuzun bir dikdörtgen olduğunu ve yağmur damlalarının yere dik düştüğünü farz edelim. İster bir yüz metreci gibi hızlı koşun, ister sallanarak yürüyün bir şey fark etmez. Hızınıza bağlı olmadan vücudunuza düşen yağmur tanesi sayısı aynı kalır. Koştukça ön tarafınıza bir saniyede daha çok yağmur tanesi isabet edecektir ama süre kısaldığından toplam sayı ve sonuç değişmeyecektir. “Yağmurda yürüyünüz” diyenler ise koşma durumunda yağmur damlalarının aynı sürede daha çok sayıda birikeceğini ve buharlaşmaları için daha az zaman olduğundan üzerimizin daha ıslak olacağını, aerodinamik tesirleri hesaba katarak, düz yürürken üzerimize düşmeyecek düşey damlaların, koşarsak karşıdan gelecekleri için temas edeceklerini,yürürken başımıza düşen damla sayısının koştuğumuz sırada düşenden fazla olamayacağını ileri sürerek’ ahmak ıslatan’ diye de tabir edilen hafif yağışlarda yürümeyi öneriyorlar. Tabii burada unutulmaması gereken şey yavaş yürürken bacaklarımızın da çok yağış alacağı. “Koşunuz!” görüşüne göre ise, yağmurda koşmakla yürümek arasında, vücudumuza düşen yağmur tanesi miktarı açısından bir fark olmayabilir ama önemli olan başımıza düşen miktardır. Bu nedenle koşarsak süre kısalır ve başımıza düşen yağmur miktarı azalır. Yapılan bir deneyde, yağmur karşıdan 45 derece açı ile yağıyorken, bir defter kağıdına aynı mesafe 7 saniyede koşulduğunda 131 damla, 20 saniyede yürünüldüğünde ise 216 damla isabet ettiği saptanmıştır. Buna göre yağmurda yürüyerek gitmek, koşmaya göre neredeyse iki misli ıslanmak anlamına gelmektedir. Şüphesiz bu önermeler yapılırken, rüzgarın yönü, üzerimizdeki giysilerin şekli ve cinsi ve en önemlisi kapalı alana ulaşılacak mesafe göz önüne alınmamış ve değerlendirmeler kısa mesafelere göre yapılmıştır. Uzun mesafelerde hiç şansınız yok, koşabildiğiniz kadar koşun ama en doğrusu yağmur geçene kadar kapalı bir yerde oyalanın. 86

Eylül 2011

Elektrik İnsanı Nasıl Çarpıyor ?

İnsanların elektriğe çarpılmaları onun bir iletkeni haline gelmelerinden oluyor. Sıvılar iyi iletkendirler, yani elektriği iyi iletirler. Vücudumuzu içi sıvı dolu bir kap olarak düşünürsek, bütün koruma görevi derimize kalıyor. O da vücudumuzun her tarafında aynı kalınlıkta değil. Islanınca o da iletkenleşiyor, hele üzerinde bir yara varsa direnci tamamen yok oluyor. Evlerimizde 220 volt ve 50 Herz akım daima vardır. Ne kadar ilginçtir ki, bir elektrik akımının insana en tehlikeli frekans aralığı 50 - 60 Hz.dir. Elektrik akımını evimizdeki su tesisatına benzetebiliriz. Suyun basıncı neyse ‘Volt’ ta odur. ‘Amper’ de suyun miktarının karşılığıdır. Elektriğe çarpılmada süre de önemlidir. Süre uzarsa deride yaralar oluşur ve elektrik bu yaralardan daha çabuk geçer. Derimizden geçen elektrik akımı derhal sinir sistemimizi etkiler. Beyindeki nefes alma merkezini felç eder, kalbin ritmini bozar hatta durmasına neden olur. Elektrik çarpmasının sonucu genellikle kalp durması olduğu için ilk yardım da ona göre yapılmalıdır. Elektriğe nereden çarpıldığımız da önemlidir. Elektriğin elden ele veya elden ayağa geçmesi aradaki hayati organlarımıza zarar verebilir. Elektriğe çarpılınca şoka girmemizin nedeni kendi elektriğimizdir. Sinir sistemimizin ürettiği elektrik ile dışardan çarpıldığımız elektrik karşılaşıp iç içe girince vücudumuzda kasılmalar ve titremeler yaratıyor. Elektrik çarpmasında voltajın değil de akımın şiddetinin yani amperin önemli olduğu ileri sürülüyor. Bu konuda elektrik mühendisleri ile fizikçiler arasında görüş ayrılığı var. Zaten elektriğin kendisinin de tam bir tanımı yapılmış veya tek bir tanım üzerinde uzlaşma sağlanmış değil. Elektriğin öldürücü gücünün voltaj değil de akım miktarı olduğunu öne sürenlere göre akım doğrudan kalbi etkiliyor. Bu düşünüşe göre 1 ila 5 miliamper akımın vücutta hissedilme seviyesi; 10 miliamperde acı başlıyor; 100 miliampere gelince sinirler reaksiyon gösteriyor ve 100-300 miliamperde şok oluşuyor. Tabii bütün bu değerlendirmeler tam bir bilimsel sınıflandırma değil. Yani tuzlu bir suyun içinde iseniz, cereyan tüm vücudunuza birden değeceğinden mili değil mikroamper seviyesinde bile bir akımdan zarar görebilirsiniz.


Niçin müzikten hoşlanıyoruz? Müzik nedir? Düz biçimde konuşarak söylenebilecek bir şeyin değişik ses dalgaları ile söylenmesinden niçin hoşlanırız? Müzik niçin keyif veya tam aksi hüzün duygusu verebiliyor? Müzik aslında ses dalgalarının, belirli kurallar içinde bir düzene sokulmasıdır. Bilindiği gibi, ses dalgalar halinde yayılır. Bir saniye içindeki dalga sayısı sesin karakterini tespit eder. Saniyede 260 dalga yapan, yani titreşen ses ‘Do’ notasıdır. Bu şekilde 7 temel nota oluşur. Do-Re-MiFa-Sol-La-Si. Son notadan sonra, Do’nun titreşim sayısının bir katı kadar titreşimde daha ince bir Do gelir ki, bu iki Do arasına bir oktav denir. İşte bu oktav, gam, akort denilen matematiksel diziler, bir çeşit dizilerek müzik oluşturulur. Ancak tüm bunlar bize, bu matematiksel diziden bihaber, Afrika yerlilerinin, dağ başındaki çobanın enfes müziğini açıklayamaz. Aslında kültürün müzik ve bundan alınan zevk üzerinde doğrudan ilgisi vardır. Doğu müziğinde yukarıda belirtilen matematik dizilerdeki perdelerin arasında karışık gezinilme, Afrika’ da baş döndürücü ritimler, Avrupa’da ise notaların ideal düzeni öne çıkar. Ancak bunlar da, değişik müzik türlerine ilgi duyan bizlerin ve müziğin hoşlanılma nedenini açıklamaya yetmez.

Müzik ve dil yetenekleri birçok yönden birbirine benzemektedir. Bilimciler insanların müzik yeteneği kazanmalarının, konuşmaya başlamaları ile aynı zamanlara denk düştüğünü ileri sürüyorlar. Konuşma yeteneği şüphesiz daha iyi bir iletişim ve yaşama şansı avantajını getirmiştir ama müziğin hangi ihtiyacı karşıladığı hala meçhul. Bebekler anlamlı kelimelere benzer sesler çıkarmaya başlarken aynı zamanda şarkı söyler gibi mırıldanmaya da başlarlar. Uzun ve karışık cümleler kurmayı becerdikçe, daha uzun ve karışık şarkıları söyleme yetenekleri de artar. Ancak beynin konuşmaya kumanda eden kısmında hasar olan hastaların konuşamamalarına rağmen müzik yeteneklerinin devam ettiği de görülmüştür. Son zamanlarda, beynimizde müziği algılayan bir alıcı bulunabileceği tezi ileri sürülmektedir. Eğer bir gün bu alıcı bulunsa bile, bunun niçin beynimize konulduğunun sebebi yine anlaşılamayacaktır. Öğretilme yoluyla bir çeşit dans yapabilen veya dans olarak algılanamayacak hareketleri olan canlıları saymazsak, doğada müzik ve ritim duygusu sadece insanda vardır. Bu özelliğin nedeni ise hala tam olarak açıklanamıyor.

Fotoğraflarda gözler niçin kırmızı çıkıyor? Geceleri flaşla çekilen fotoğraflarda genellikle gözler kırmızı çıkar. Peki fotoğraftaki güzelliği bozan bu olay nasıl olur? Niçin her zaman olmaz? Niçin gündüzleri flaşla çekilen fotoğraflarda olmaz? Gözümüz iç içe geçmiş üç tabakadan oluşur. En dışarıdaki gözümüzü koruyan ve göz akı da denilen sert tabakadır. İkincisi, kan damarlarından meydana gelmiş ve ortasında göz bebeğinin bulunduğu damar tabakadır. Bu damarlar sayesinde fazla ışıkta göz bebeğimiz küçülür, karanlıkta ise daha çok ışık alabilmek için büyür ama bu hareketi oldukça yavaş yapar. Üçüncü tabaka da retina adı verilen, ışığa duyarlı kılcal damar ağlarından oluşan ağ tabakasıdır. Köpek, kedi, geyik, karaca gibi hayvanlann gözlerinin arkasında, yani retinalarında ayna gibi, yansıtıcı özel bir tabaka .vardır. Eğer karanlıkta gözlerine el lambası veya araba farı gibi bir ışık tutarsanız, bu ışık gözlerinin içinden yansır ve gözleri karanlıkta pınl pırıl parlar. İnsanların gözlerinin retinasında ise böyle bir yansıtıcı tabaka yoktur. Fotoğraf makinesinin flaşı çok kısa bir zamanda çok kuvvetli bir ışık verir. Gözbebeğimiz ise bu kadar kısa zamanda

küçülmeye fırsat bulamaz. Işık doğrudan retinaya ulaşır ve oradan da doğrudan kılcal damarların görüntüsü yansır. İşte flaşla çekilen fotoğraflarda görülen bu kırmızılık retina tabakasındaki kılcal damarların görüntüsüdür. Günümüzde, birçok fotoğraf makinesinde, gözün bu kırmızı görüntüsünü azaltacak önlemler alınmıştır. Bu makinelerde flaş iki kere çakar. Birinci çakış resim çekilmeden az önce olur ve gözbebeğinin küçülerek gözdeki yansımayı azaltmasına zaman tanır. İkincisi de tam fotoğraf çekilirken olur ki, gözbebeği olması gereken durumu almıştır zaten. Başka bir önlem de odadaki bütün ışıkları açarak’ gözbebeğinin önceden küçülmesini sağlamaktır. Geceleri flaşlı fotoğraflarda, gözlerin kırmızı çıkmasının önlenmesinin bir yolu da flaşı objektiften olabildiğince uzak tutmaktır. Günümüzde fotoğraf makineleri o kadar küçülmüştür ki, flaş makinenin bünyesinde ve objektife birkaç santim mesafededir. Flaşın ışığı göze gelip yansıyarak geri döndüğünde doğrudan objektife gelir. Gündüzleri ise gözümüze dışarıdan, her yönden ışık geldiği için, flaşın ışığı bunların arasında daha az oranda gözümüze girer ve kırmızı göz olayı yaratmaz. Eylül 2011

87


AJANDA

İzmir’in Kültür & Sanat Rehberi

Rock müziğin en başarılı performans gruplarından Gripin, her açıdan kendi “milat”ları olarak tanımladıkları son albümlerinin ardından bar performanslarına devam ediyor. Albümün çıkış şarkısı olan “Durma Yağmur Durma”nın video klibi ile de büyük beğeni toplayan grup, geçmişten günümüze birbirinden seçkin parçaları ile 2 Eylül günü, Ooze Venue sahnesinde.

Eyl

2011 ü l Çoğunluğunu kendi yazdığı şarkıların oluşturduğu ilk albümü Simple Days (2008) ile farklı müzik türlerini bir araya getirip, hepsinin altından kalakabileceğini ispatlayan ve albümünü “Müziğe saygı duruşu ve onun insan ruhunu besleyen yönünü ön plana çıkartan bir çalışma” olarak tanımlayan Della Miles, “Hope - The Obama Musical Story” adlı müzikalde Michelle Obama rolünde sahneye çıktı. Della Miles, geçen seneki ses getiren Monk performanslarından sonar yoğun istek üzerine 2011 yaz sezonunda da 3 Eylül günü Monk by Babylon sahnesine konuk oluyor.

“Model” Efes Pilsen için bestelediği “Sokakta Hayat Var” adlı şarkısı, dijital iş ve kültür dergisi “Digital Age” tarafından bu yıl ilk kez düzenlenen “Digital Age Awards” töreninde, “En Yaratıcı Müzik/Ses Tasarımı Birincisi” ödülünü kazandı. 2011 Şubat ayının sonunda ise Demir Demirkan prodüktörlüğündeki ikinci stüdyo albümleri “Diğer Masallar” yayınlandı. Grup, 9 Eylül günü sevenleriyle Ooze Venue’de buluşuyor.

9

Berkcan (Volkan Severcan), karısının hatıralarını takip ettiği bir seyahat dönüşü, bavullarının karışması sonucu Aslı (Melda Gür) ile tanışır. Aslı bir yayın evinde editördür ve o da birine bağlanamamaktan şikâyet etmektedir. Ayrıca başında zebella gibi duran annesi Devlet Hanım’dan (Ayşen Gruda) çekmediği kalmamıştır. Çok geçmeden Berkcan ve Aslı arasında bir bağ oluşur. Sahne aralarında çıkan Psikiyatrist Basri Bey’in (Nuri Gökaşan) yardımı ile işler daha da karmaşık ve saçma bir hal alır. Bavul, 13 Eylül günü Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosunda izlenebilir.

19 88

2

d

Eylül 2011

13

2010 yılı Mart ayında Faruk Sofuoğlu tarafından kurulan İstanbul Meydan Sahnesi Seyfi Şahin’in yazdığı, müziklerini Aras Deniz Sipahi’‘nin bestelediği, Ahmet Çevik, Aylin Kabasakal, Deniz Oral, Fulden Akyürek, Şule Cengiz ve Veysel Diker’in rol aldığı “Her Yöne 90 Dk.” adlı komediyle perdelerini sanat severlere açıyor. Oyun 19 Eylül günü, Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosunda izlenebilir.

3 Devrim 28 yaşında, yaş ve kafa itibariyle bir ergen, duygusal olarak daha yumurtadan çıkamamış bir ipek böceği… İlker, o da Devrim’le aynı yaşlarda, hayata daha gerçekçi bakan, amaçlarını gerçekleştirmek için fazla kural tanımayan, ama aynı zamanda kurallara Devrim’den daha bağlı bir karakter… Devrim yazar, İlker onun yazması için gerekli ortamı sağlamaya çalışmaktadır. Hayalleri onların mutlu olmasına yetmektedir. Aşk Kokusu 15 Eylül’de, Karşıyaka Açıkhava Tiyatrosunda.

15


r r r d&r d&r d&r d&r r d&r d& r d&r d& r d&r d& d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r r d&r d& d&r d&r d&r d& d&r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r &r d&r &r d&r & d&r d&r d d d d r r r r r & & & & & d d d d d d r r r r d& d& d& d& d&r d&r d&r d&r d& d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r &r d&r &r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d d d r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & d d d d d d d d d d r r r r r r r r r r & & & & & & d&r d d&r d d&r d d&r d& d&r d& d&r d& d&r d& r d&r d d&r d&r d&r d d&r d&r d&r d r r r r r r r & & & & & & & & d d d d d d d d d r r r r r r r r r & & & & & & & & & d d&r d&r d&r d&r d d&r d d&r d d&r d d&r d d&r d d&r d d&r d &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d d d d r r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & & d d d d d d d d d d d r r r r r r r r r r r & & & & & d d rd rd rd r d& r d& r d& r d& r d& r d& d&r d&r r d&r d& r d&r d& r d&r d& r d&r d& r d&r d& r d&r d& r d&r d& r d&r d& r d&r d& r d&r d&r r d&r d& d&r d&r d&r d& d&r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& & d r & d d d d d d d d r r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & & d d d d d d d d d d d r r r r r r r r r r r & & & d d d&r d d&r d& d&r d& d&r d& d&r d& d&r d& d&r d& d&r d& d&r d& d&r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r & d&r d&r d d d d d d d d d r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & d&r d&r d d d d d d d d d d r r r r r r r r r d& d& d& d& d& d& d& d& d&r d&r d& d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d& d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & d d d d d d d d d d r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & d d d d d d d d d d& r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & d&r d d d d d d d d d d d r r r r r r r r d& r d& r d& r d& r d& r d& r d&r r d&r r d&r d&r d& r d&r d& d&r d&r d&r d& d&r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d&r d& &r d&r d & d&r d&r d r & d d d d d d d d d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r d&r d&r d d d d d d d d d&r d&r r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & d d d d d d d d d d r r r r r r r r r r & & & & & & & & & d& d d d d d d d d d d&r r r r r r r r r r r & & & & & & & & & & d d d d d d d d d d &r Şafak r d&r d&r d&r r d&r İskender r dElif r d&r r d&r &r d&r &r d&r &r d&r & & & & d&r d&r d d d d d d d r r r r r r – r r & & & & & & & & & d&r d&r d d d d d d d d d r r r r d& d& d& d&r d&r d&r d&r d&r d&r d& KİTAP d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r &r d&r &r d&r &r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r d&r dAşkı d d r r r r r r r r & & & & & & & & d d d d d d d d r r r r r r r r & & aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir & & & rd rd d&r d d&r d d&r d d&r d& 1d&İskender d&r d& d&r d& r d&Şafak &r –d&Elif &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r &r d&r d&r d&r d d d d d d r r r r r r r & & & & & & & d d d d d d d r r r r r r r âşık olur? d& d& d& r d& r d& r d& r d&İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır. Sen d&r d&r2 S*ktir d&r d&r r d&r d& d&r d&r d&r d& d&r d&r d&r d& &r d&r d&r d& d&Parkin d&r d&r d&r d&r Et r–dJohn d&rC. d r r r r r kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın. & & & & & d d d d r r r r & & & & & d d rd rd rd &r d&r d&r d&r r d&r d& d&r d&r d&r d& d&r d&r d&r d& d&3r dAklından d&Sayı r r Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur. Şu hayatta insan & & d d r r r r Bir Tut – John Verdon & & d&r d d&r d d&r d& d&r d& &r d&r &r d&r d&r d&r d d r r r en çok sevdiklerini acıtır. En derin yaralar ailede açılır, & & & d d d r r r d& d& r d& &rAşkın Gözyaşları d&r d4 r d&r d& – Sinan Yağmur & d r kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe... Attığımız her & d&r d&r d d&r d&r d&r d&r adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız. Budur çö5 Yazlık – Gülse Birsel

ÇOK SATANLAR...

6 Aşkın Gözyaşları 2 – Sinan Yağmur

zülmesi gereken bilmece...

7 Evrenden Torpilim Var – Aykut Oğut 8 Erkek Dedikodusu – French Oje 9 Serenad – Zülfü Livaneli 10 İsim, Şehir, Hayvan – Zülfü Livaneli

Farkın Bu – Ajda Pekkan Türk Pop Müziğinin SüperStar’ı Ajda Pekkan, çıkardığı “Farkın Bu” isimli albümüyle yine farkını ortaya koydu. D&R en çok satanlar listesinin zirvesinde yer alan Pekkan’ın albümünde yer alan parçalar diğer albümlerini aratmayacak kalite ve güzellikte: Yakar Geçerim / Heves / Farkın Bu / Yine Tek / Arada Sırada (Nencho Version) / Hadi Gel / Özetle / Asla / Ucuz Roman - Düet. Yüksek Sadakat / Arada Sırada (Sinan Akçıl, Tolga Kılıç Version) / Arada Sırada (Cem İyibardakçı Version).

MÜZİK 1 Farkın Bu – Ajda Pekkan 2 Aranjman 2011 – Candan Erçetin 3 Öptüm – Sezen aksu 4 Arabesque II – Işın Karaca 5 Saydam Odalar – Sagopa Kajmer 6 Adımı Kalbine Yaz - Tarkan 7 Diğer Masallar - Model 8 Seyyah – Sibel Can 9 Konuşmadığımız Şeyler Var – Sıla 10 Pop 100 – Çeşitli Sanatçılar

FİLM 1 Zoraki Kral – Geoffrey Rus 2 Kaybedenler Kulübü – Nejat İşler 3 İncir Reçeli – Sezai Paracıkoğlu 4 Bifo & Cmylmz – Cem Yılmaz 5 Aşk Tesadüfleri Sever – Mehmet Günsür 6 Harry Potter ve Ölüm Yadigarları (Bölüm) – Emma Watson

Zoraki Kral – Geoffrey Rus: Tom Hopper imzalı İngiliz draması “The King’s Speech - Zoraki Kral” En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Özgün Senaryo ödülleriyle toplam 4 Oscar ödülü alarak yıla damgasını vurdu. Babası 5.George’un ölümü ardından, ‘Bertie’ lakaplı Albert Frederick Arthur George, tarihin bildiği adıyla Kral George VI, mecburen Krallık makamını devralır. Zira, ağabeyi Edward, Amerikalı Wallis Simpson ile beraber olmak için tahttan feragat etmiştir. Fakat yeni kralın aşması gereken ciddi bir hitabet problemi vardır: Albert, İngiliz halkına konuşmak yapmak için çocukluğundan beri başına dert olan kekemeliği yenmek zorundadır.

7 Hayatım Yalan 8 Ya Sonra 9 Siyah Kuğu 10 Turist

Eylül 2011

89


Özden Kaptanlar İle

ASTROLOJİ Kendinize daha çok güvenebileceğiniz, hayata daha pozitif bakabileceğiniz günlerdesiniz. Aşk gezegeni Venüs’ün olumlu açısı ilişkilerinize, arkadaşlıklarınıza ve kendinizi yaratıcı hissedebileceğiniz bütün alanlara olumlu tecrübeler ve heyecanlar getirmekte. Duygularınızı ortaya koymakta daha avantajlısınız. Çocuklarla ilgili konular, tatiller ya da keyifli birliktelikler şahane. Bununla birlikte işe ilişkin konular, çalıştığınız ortamla ilgili konularda belirsizlikler gündeme gelebilir. Detayları bir çok kez kontrol etmeli, ihmalkarlıktan kaçınmalısınız.

Bu dönemde eve ait uğraşlara yönelmek size hem daha çok zevk verecek, hem de kendi iç sesinizi duymanıza yardımcı olacak. Güneş ve Venüs Aslan burcunda ilerlerken, sevdikleriniz için kesenin ağzını açabilir, her zamankinden daha cömert davranabilirsiniz. Kuşkusuz bugünlerde güzellikler için harcamalar artabilir. Bu arada topraktan ya da aileden gelen kazançlar, destekler de mümkün. Yakın beraberliklerde ise biraz daha yumuşak olabilmeli, kişilik sürtüşmelerine girmemelisiniz. Çocuklarla ilgili konularla da ilgilenmek gerekebilir.

Bugünlerde yakın çevrenizdeki hareketlilik, konuşmalar, yazışmalar size pozitif haberler getirebilir. Düşüncelerinizi daha hoş ve çekici biçimde ortaya koyabilir ya da olumlu gelişmeler duyabilirsiniz. Kardeşlerle, komşularla ilişkiler de canlanarak, olumlu sonuçlar getirebilir. Ancak yine de Merkür’ün geri gidecek olması özellikle işe ve ait uğraşlarda bazı tekrarların ya da gecikmelerin olabileceğini açıklamakta. Zararın neresinden dönerseniz kardır zira bu dönemde alınan kararlar ileri için çok umutlu ve somut sonuçlar veremeyebilir.

Bu dönemde işe ait konuları, yazışmaları ve sözleşmeleri daha iyi toparlamaya bakmalı ve acele bir karar vermemelisiniz. Başak burcunda geri giden Merkür bu süreçte özellikle zihninizi belirli bir konuya odaklayabileceğinizi ve bazı hatalar bulabileceğinizi açıklıyor. Eğitimle ilgili konular, yazışmalar, doğrudan düşünceleri içine alan tüm uğraşlar ve belki de kardeşler ve ziyaretler bu süreçte hayatınıza daha fazla tekrar getirebilir. Yeni bir anlaşmaya imza atmak yerine, süregelen işlerinize odaklanmanız ve eksikleri, hataları bulmanız çok daha yerinde olacak.

Artık güneş burcunuzda parlarken, sizin için önemli olan işlere daha iyi odaklanabilirsiniz. İçinizden geldiği gibi hareket etmek ve olayların gidişi yönünde kontrolde olabilmek güzel bir duygu olsa gerek. Ancak bedeninizle, sağlığınız ilgili işleri de görmezden gelmeyin. Aşk, arkadaşlıklar, sosyal açıdan sizi hareketlendirebilecek imkanlar gittikçe artıyor. Hayata daha keyifli ve zevkle bakabileceğiniz günlerdesiniz. Harcamalar da artıyor kuşkusuz. Bu nedenle parasal alanda ve işe yönelik aradığınız destekler konusunda gerçekçi olmaya bakmalısınız.

İlginç durumlar söz konusu. Burcunuza ilerleyen Merkür’ün geri harekete dönmesi bugünlerde başladığınız ya da başlayacağınız işleri askıya almanıza neden olabilir. Ne kadar dikkatli olsanız da, dışsal koşullar, özellikle yanıltıcı ilişkiler, anlaşmalar bu dönemde aksamalara yol açabilir. Pek çok konuda daha önlemci olabilirsiniz. Böyle bir dönemde, aşırı ciddi işler üzerinde karar vermemeye çalışmalı ve sezgilerinize daha fazla güvenmelisiniz. Kendinizi yeteri kadar anlatamamak bir sorun ise, eldeki işler üzerinde daha fazla durun.

Bu dönemde Aslan burcundaki ilerleyen Güneş ve Venüs geleceğe yönelik beklentilerinizi aydınlatmakta. Daha iyimser olmak için nedenleriniz var. Ümitleriniz artıyor. Sosyal konularda, arkadaşlıklar ve tabii aşk hayatında daha akıcı ve neşe getiren olanaklar var. Düşüncelerinizde daha kararlısınız. Ancak bu arada Merkür bazı elde olmayan nedenler, detaylar, sağlığınıza ilişkin ya da iş yükünüzle ilgili konularda aksamalara, gecikmelere yol açabilir. Eğer iş hayatına ve çalışma koşullarınıza ait konularla ilgili iseniz, bu dönemde yavaşlamalısınız.

Güneş ve Venüs iş hayatınızı ve kariyerinizi aydınlatırken bugünlerde hedeflerinizle daha sevindirici haberler alabilirsiniz. Başkalarından destek görebileceğiniz ya da ortaklıklar yoluyla ilerleyebileceğiniz fırsatlar var. Bugüne kadar verdiğiniz çabaların da karşılığını alabilirsiniz. Grup çalışmalarında ve özellikle işle ilgili takımlar içerisinde yeni bir öğrenme sürecine girebilirsiniz. Ancak bazı işlerin yeniden yeniden yapılması gereği de var. Geleceğe yönelik beklentilerinizde daha pozitif olmaya bakmalı ve aşırı eleştirel davranmamalısınız.

Hayatınıza yenilikler katabileceğiniz, olumlu bir bakış açısıyla ilerleyebileceğiniz günlerdesiniz. Aslan burcundaki Güneş ve Venüs, eğitimle, yolculuklarla, yabancılarla ilgili konularda olumlu adımlar ve destekler getiriyor. Düşünce ve inançlarınızı daha güçlü biçimde ifade edebilirsiniz. Cesaretiniz de yüksek. Bu enerjik durumunuz iş hayatında olumlu bağlantılar kurabileceğinizi açıklıyor. Her zamanki gibi yeni deneyimlere açık durun. Ancak işe ait planlarda ihmaller ya da bazı yanlış anlamalar planlarınızı geciktirebilir.

Bu dönemde sizi endişelendirebilen, küçük çapta bile olsa kriz yaratabilecek koşullar olabilir. Ortaklaşa konularda, finans durumunuzu ilgilendiren gelişmelerde kendinizi kısıtlanmış bulabilirsiniz. Daha fazla desteğe ihtiyacınız var. Anlaşmalar, eşinize ya da ortağınıza ait parasal konularda biraz daha esnek olabilmeli, her şeyi gurur meselesi yapmamaya bakmalısınız. Bir şekilde, bu dönemde babanıza ya da yöneticilere yönelik konular uğraştırıcı olabilir. Yolculuklar, eğitsel konular beklenenden daha fazla zaman alarak, uğraştırabilir.

Şimdi karşıt burcunuzda ilerleyen Güneş ve Venüs bu dönemde başkalarının düşünce ve görüşlerinden yararlanabileceğinizi anlatıyor. İlişkilerinizi geliştirmeye bakın. Alacağınız yeni öneri ve teklifler önünüzü iyice açabilir. Bu arada siz de, son altı aydır süregelen işlerinizin, olayların bir muhasebesini yapabilirsiniz. İlişkilerinizde daha esnek olabilmeniz sizin yararınıza olacak. Bu arada finansal konularda, borçlarınızı ya da bankayla ilişkilerinizi ilgilendiren konularda çok daha dikkatli olmalı ve gözü kapalı imza atmamalısınız.

Şimdi karşıt burcunuzda ilerleyen Güneş ve Venüs bu dönemde zorlanabiliyorsunuz. Bir yandan işe ait, zaman alan uğraşlar ve çabalamalar, diğer yandan da ortaklaşa konularda bekleme yaratabilecek karmaşalar yaşanabilir. Böyle bir dönemde, olaylar üzerinde çok etkin olamayabilirsiniz. Kendinize daha fazla özen göstermeli, bedensel olarak yüksek gerginliklerden uzak durmaya çalışmalısınız. İş hayatında bir anlaşma gerektirebilecek durumlar olsa da hayal kırıklığına uğramamak için aceleci olmamalı ve önünüze gelen metinleri dikkatle okumalısınız.

90

Eylül 2011


Eyl端l 2011

91


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.