Megaron 2018-4

Page 1

E-ISSN 1309 - 6915

E

M GARON YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ E-DERGİSİ YILDIZ TECHNICAL UNIVERSITY FACULTY OF ARCHITECTURE E-JOURNAL

PLANLAMA, MİMARLIK, TASARIM VE YAPIM PLANNING, ARCHITECTURE, DESIGN AND CONSTRUCTION

CİLT (VOLUME) 13 - SAYI (NUMBER) 4 - YIL (YEAR) 2018

INDEXED IN

Web of Science EMERGING SOURCES CITATION INDEX Thomson Reuters

HHH

Web of Science, Emerging Sources Citation Index, Avery Index (AIAP), TÜBİTAK ULAKBİM, EBSCO Host Art & Architecture Complete, DOAJ, Gale/Cengage Learning, Akademia Sosyal Bilimler Indeksi (ASOS indeks), DRJI ve Ulrichs dizinlerinde yer almaktadır.

KARE

Indexed in Web of Science, Emerging Sources Citation Index, Avery Index to Architectural Periodicals (AIAP), TUBITAK ULAKBIM, EBSCO Host Art & Architecture Complete, DOAJ, Gale/Cengage Learning, ASOS Index, DRJI, and Ulrichs.



PLANLAMA, MİMARLIK, TASARIM VE YAPIM YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ E-DERGİSİ

PLANNING, ARCHITECTURE, DESIGN AND CONSTRUCTION THE E-JOURNAL OF YTU FACULTY OF ARCHITECTURE

GENEL YAYIN YÖNETMENİ (MANAGING DIRECTOR)

Gülay Zorer Gedik Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi

EDİTÖR (EDITOR) Asuman Türkün Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi

YARDIMCI EDİTÖRLER (CO-EDITORS) Nilgün Çolpan Erkan (Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi) • Çiğdem Canbay Türkyılmaz (Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi)

YAYIN KURULU (ASSOCIATE EDITORS) Füsun Çizmeci (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) • Ömür Barkul (Yıldız Technical University, Turkey) Nuri İlgürel (Yıldız Technical University, Turkey) • Funda Kerestecioğlu (Yıldız Technical University, Turkey) Sırma Turgut (Yıldız Technical University, Turkey) • Senay Oğuztimur (Yıldız Technical University, Turkey) Gökçe Tuna Taygun (Yıldız Technical University, Turkey) • Banu Çelebioğlu (Yıldız Technical University, Turkey) Esin Özlem Aktuğlu Aktan (Yıldız Technical University, Turkey) • Senem Kaymaz Koca (Yıldız Technical University, Turkey)

BİLİMSEL DANIŞMA KURULU (EDITORIAL BOARD) Ali Madanipour (Newcastle University, UK) Ana Rita Pereira Roders (Eindhoven University of Technology, Holland) Anna Geppert (Paris University, Sorbonne, France) Ashraf Salama (Katar University, Qatar) Asuman Türkün (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Ayda Eraydın (Middle East Technical University, Ankara, Turkey) Ayfer Aytuğ (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Ayşe Nur Ökten (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Birgül Çolakoğlu (İstanbul Technical University, İstanbul, Turkey) Can Binan (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Cengiz Can (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Fatma Ünsal (Mimar Sinan Fine Arts University, İstanbul, Turkey) Görün Arun (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Gül Koçlar Oral (İstanbul Technical University, İstanbul, Turkey) Gülay Zorer Gedik (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Henri Achten (Czech Technical University, Czech Republic)

İclal Dinçer (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) İlhan Tekeli (Middle East Technical University, Ankara, Turkey) John Lovering (Cardiff University, UK) Jorge M. Gonçalves (Tecnico Lisboa, Spain) Müjgan Şerefhanoğlu Sözen (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Neslihan Dostoğlu (Culture University, İstanbul, Turkey) Nur Urfalıoğlu (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Nuran Kara Pilehvarian (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Simin Davoudi (Newcastle University, UK) Tülin Görgülü (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Tuna Taşan Kok (University of Amsterdam, Holland) Willem Salet (Amsterdam University, Amsterdam, Holland) Zekiye Yenen (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey) Zeynep Ahunbay (İstanbul Technical University, İstanbul, Turkey) Zeynep Enlil (Yıldız Technical University, İstanbul, Turkey)


PLANLAMA, MİMARLIK, TASARIM VE YAPIM YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ E-DERGİSİ

PLANNING, ARCHITECTURE, DESIGN AND CONSTRUCTION THE E-JOURNAL OF YTU FACULTY OF ARCHITECTURE E-ISSN 1309 - 6915 CİLT (VOLUME) 13 - SAYI (NUMBER) 4 - YIL (YEAR) 2018

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi adına Sahibi (Owner) Genel Yayın Yönetmeni (Managing Director) Editör (Editor) Editör yardımcıları (Co-Editors)

Gülay Zorer Gedik Gülay Zorer Gedik Asuman Türkün Nilgün Çolpan Erkan Çiğdem Canbay Türkyılmaz

Yazışma adresi (Correnspondence address) Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Merkez Yerleşim, Beşiktaş, 34349 İstanbul, Turkey Tel Faks (Fax) e-posta (e-mail) Web

+90 (0)212 383 25 85 +90 (0)212 383 26 50 megaron@yildiz.edu.tr www.megaronjournal.com

Yayına hazırlama (Publisher): KARE Yayıncılık | karepublishing Tel: +90 (0)216 550 6 111 - Faks (Fax): +90 (0)216 550 6 112 - e-posta (e-mail): kareyayincilik@gmail.com Yayınlanma tarihi (Publication date): Ekim (October) 2018 Yayın türü (Type of publication): Süreli yayın (Periodical) Sayfa tasarım (Design): Ali Cangül İngilizce editörü (Linguistic editor): Susan Atwood Megaron amblem tasarım (Emblem): M. Tolga Akbulut

Yılda dört sayı yayımlanır. (Published four times a year). Web of Science, Emerging Sources Citation Index (ESCI), Avery Index (AIAP), TÜBİTAK ULAKBİM, EBSCO Host Art & Architecture Complete, DOAJ, Gale/Cengage Learning, Akademia Sosyal Bilimler Indeksi (ASOS indeks), DRJI ve Ulrichs dizinlerinde yer almaktadır. Indexed in Web of Science, Emerging Sources Citation Index (ESCI), Avery Index to Architectural Periodicals (AIAP), TUBITAK ULAKBIM, EBSCO Host Art & Architecture Complete, DOAJ, Gale/Cengage Learning, ASOS Index, DRJI, and Ulrich’s. © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture Türkçe ve İngilizce tam metinlere Internet ulaşımı ücretsizdir. (www.megaronjournal.com) Free full-text articles in Turkish and English are available at www.megaronjournal.com.

KARE


İçindekiler / Contents Megaron 2018;13(4) MAKALELER (ARTICLES) MİMARLIK (ARCHITECTURE)

Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!): Evaluating the Spatial Effects of the Law No. 5366 Through “Zeytinburnu Culture Valley Project” of Istanbul Kara Surları Dünya Miras Alanı’nı Yenileyerek Koru-ma (!): 5366 Sayılı Yasa’nın Mekansal Etkilerini İstanbul “Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesi” Üzerinden Yorumlamak Durusoy Özmen E, Can MC...................................................................................................................................... 505 A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design Mimari Tasarım İçin Modüler ve Dinamik Bir Evrimsel Algoritma Sönmez NO............................................................................................................................................................. 521 Mark Augé’de Yok-Yer (Non-Lieu) Kavramı Üzerine Bir Epistemik Çözümleme An Epistemic Analysis of the Concept of Non-Place (Non-Lieu) in Mark Augé Koçyiğit RG.............................................................................................................................................................. 536 Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme Memluk Period Hammams: Structural-Spatial-Functional Analysis On Antakya Beyseri Hammam Rifaioğlu MN........................................................................................................................................................... 545 Dikdörtgen Planlı Tünel Kalıp Kullanılan Betonarme Yapılarda Plan Boyutları ve Kat Adedinin Maliyete Etkileri Effects of Plane Dimensions and Number of Storeys On the Cost of Rectangular-Plane Buildings Constructed with Tunnel Form İlerisoy ZY, Tuna ME................................................................................................................................................. 559 Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında... A Material Teacher in the Documentation and in the Past: Professor Baban and About Ersoy HY, Arpacıoğlu Ü............................................................................................................................................ 569 Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği A User-Oriented Urban Design Guide Model For Cultural Heritage Sites: The Case of Bursa Khans Area Polat S, Tümer Yıldız HÖ, Dostoğlu N........................................................................................................................ 584 Yapı Ürünlerinden Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklerin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi Examination of Volatile Organic Compounds From Building Products in Terms of Building Biology Darçın P, Balanlı A................................................................................................................................................... 597

MİMARLIK TARİHİ (HISTORY OF ARCHITECTURE)

İngiltere Veliahtı Prens Edward (Kral VII. Edward)’ın 1862 ve 1867 Yıllarındaki İstanbul Ziyaretleri ve Gezdiği Yapılar Çerçevesinde Osmanlı Teşrifatındaki Değişimler The Changes in Ottoman Ceremonial Protocols Affected by Architectural Sightseeings During Prince Edward VII’s Visits to Istanbul Between 1862 and 1867 Belviranlı S, Kara Pilehvarian N................................................................................................................................ 608

PLANLAMA (PLANNING)

Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey Türkiye Bölgelerinde Çeşitlenmiş Uzmanlaşmanın İncelenmesi Gezici Korten F, Elburz Z........................................................................................................................................... 623 İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli An Evaluation Model For A Human Rights-Based Cultural Heritage System Eryazıcıoğlu E, Cengiz H........................................................................................................................................... 636 Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu Studio Experiences in Planning Education: Muğla (Menteşe) Studio Erdoğan G............................................................................................................................................................... 651

TASARIM (DESIGN)

Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları Conceptual Approaches and Their Inspiration Sources in Landscape Architecture Design Studio Mumcu S, Düzenli T................................................................................................................................................. 665

PEYZAJ (LANDSCAPE)

Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği A Study On Cultural Change in Places Towards the Past and the Present: The Case Study of Trabzon City Square Doğan F, Kalın A, Özbilen A...................................................................................................................................... 679

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ARTICLE MEGARON 2018;13(4):505-520 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.08941

Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!): Evaluating the Spatial Effects of the Law No. 5366 Through “Zeytinburnu Culture Valley Project” of Istanbul Kara Surları Dünya Miras Alanı’nı Yenileyerek Koru-ma (!): 5366 Sayılı Yasa’nın Mekansal Etkilerini İstanbul “Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesi” Üzerinden Yorumlamak Elifnaz DURUSOY ÖZMEN, Mehmet Cengiz CAN ABSTRACT The urban transformation process accelerated immensely by the end of the 20th century is one of the problems Turkey has faced. This process, which is guided by various legal and administrative sanctions for many years, affects historical urban areas negatively. One of these sanctions providing a basis for inappropriate interventions on the historical urban areas is the Law No. 5366 on “Conservation by Renovation and Use by Revitalization of the Deteriorated Historical and Cultural Immovable Property”. This law, the “Renewal Law” in short, carried into effect in 2005, causes irreversible damages and losses through the renewal of the qualified urban sites. The purpose of this study is to critically evaluate the urban transformation of the “Land Walls Protection Area”, one of four sites determined as world heritages in the Historical Peninsula of Istanbul, through a reading of the Law No. 5366. This evaluation is made through “Zeytinburnu Culture Valley Project”, which is the largest renewal project identified among the six renewal zones falls within the Land Walls Protection Area. The paper begins with the history of Zeytinburnu through a chronological narration. After emphasizing the values of the district, “Zeytinburnu Culture Valley Project” is introduced in terms of its purpose, scope and content. The study then focuses on the spatial effects of Law No. 5366 through the final state of the project. Lastly, on its 13th year of force, the consequences of the Renewal Law on the cultural heritage that needs to be protected are specified in the light of the internationally valid charters from a conservation point of view. Keywords: Conservation; Land Walls Protection Area; Renewal Law No. 5366; urban transformation; Zeytinburnu Culture Valley Project.

ÖZ 20. yüzyılın sonuyla birlikte hızlı bir gelişim gösteren kentsel dönüşüm süreci, Türkiye’nin deneyimlemekte olduğu sorunların başında gelmektedir. Uzun yıllar boyunca çeşitli yasal ve yönetsel yaptırımlarla yönlendirilen bu süreç, tarihi kentsel alanların olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır. Belirtilen uygunsuz müdahalelere zemin oluşturan yaptırımlardan biri de 2005 yılında kabul edilen 5366 Sayılı “Yıpranan Tarihî ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun”dur. Kısaca “Yenileme Kanunu” adıyla anılan bu kanun, sit alanı olarak korunan nitelikli kentsel dokularda geri döndürülmesi güç, hatta imkansız kayıplara sebebiyet vermektedir. Bu çalışmanın amacı, üstün evrensel nitelikleri dolayısıyla İstanbul’un Tarihi Yarımada’sı içerisinde belirlenen dört adet dünya miras alanından biri olan “Kara Surları Koruma Alanı”nın deneyimlediği kentsel dönüşümü 5366 Sayılı Kanun çerçevesinde değerlendirmektir. Belirtilen değerlendirme, uluslararası ölçekte korunan bir kültür varlığı olan “Kara Surları Dünya Miras Alanı” dahilinde 5366 Sayılı Kanun kapsamında belirlenen altı adet yenileme alanından en büyüğü olan “Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesi” üzerinden yapılmıştır. Makale kapsamında ilk olarak Zeytinburnu’nun kısa tarihçesi ile bölgenin sahip olduğu değerler aktarılmıştır. Ardından, 5366 Sayılı Kanun’un alan üzerindeki mekânsal etkileri; amaç, kapsam ve içerik bakımından tanıtılan “Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesi” aracılığıyla vurgulanmıştır. Çalışmanın son bölümünde ise 13 yıldır yürürlükte olan 5366 Sayılı ‘Yeni’leme Kanunu’nun korunması gerekli kültür varlıkları üzerindeki etkileri uluslararası geçerliliğe sahip belgeler ışığında koruma bakış açısı ile yorumlanmıştır. Anahtar sözcükler: Koruma; Kara Surları Koruma Alanı; 5366 Sayılı Yenileme Yasası; kentsel dönüşüm; Zeytinburnu Kültür Vadisi Projesi. Department of Architecture, Yıldız Technical University Faculty of Architecture, İstanbul, Turkey Article arrival date: March 22, 2018 - Accepted for publication: August 25, 2018 Correspondence: Elifnaz DURUSOY ÖZMEN. e-mail: e.durusoy@hotmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

505


Introduction: Istanbul and the Land Walls Protection Area Istanbul has always been at the spotlight in terms of the qualities it has possessed throughout Byzantion, Roman, Byzantine, Ottoman and Turkish Republican periods. Preserving the capital status until the 20th century, it has indeed been one of the centres of power from where significant political and economic decisions were taken for centuries. Despite the frequently experienced disasters, the city managed to keep the material traces of uninterrupted spatial development due to its geopolitical position up to the present. One of those permanent settlement areas in Istanbul is the Historical Peninsula, where the first traces of human habitation can be dated back to 8500 B.C. Throughout its history, various structures were developed to defend this particular area bounded by Golden Horn in the north, by Bosphorus in the south and the east and by Zeytinburnu, Eyüp and Bayrampaşa districts in the west. One of the significant tools to defend the city against external attacks were the “city walls”, constituted by the Byzantion Walls, the Septimus Severus Walls, the Constantinian Walls, the Theodosian Walls, the Marmara Walls, the Golden Horn Walls and the Anastasian Walls (Fig. 1).1 Only, the Theodosian Walls, which are also known commonly as the “Land Walls”, differ from the others as having ‘world heritage’ status. The Land Walls, which were built by Theodosius II, provide a 6650-meter long terrestrial defence line making up the inner wall, the outer wall and the moats, as well as the towers and the bastions located at different elevations [URL-1] (Fig. 2).2 Due to the underlined unique configuration, the Land Walls together with their immediate environment have exemplified a leading reference for military architecture. In virtue of this “Outstanding Universal Value (OUV)”, an area of 548 hectares that includes parts from Fatih, Eyüp and Zeytinburnu districts was inscribed to the UNESCO World Heritage List with the name of “Land Walls Protection Area” in 1985 [URL-1].3 This area, along with three other inscribed sites, constitutes the “Historic Areas of Istanbul World Heritage Site” (Fig. 3).4 The purpose of this study is to evaluate the urban transformation experienced in the Land Walls Protection Area The Septimus Severus Walls, the Constantinian Walls and a large part of the Anastasian Walls do not exist at the present. 2 Turnbull, 2004: 7-15. 3 İstanbul Site Management Directorate, 2011: 31-33. 4 “Historic Areas of Istanbul” was declared as a world heritage site by UNESCO on 06.12.1985 with the criteria (i), (ii), (iii) and (iv). The four 1

506

areas of the property are the Archaeological Park, at the tip of the Historic Peninsula; the Süleymaniye quarter with Süleymaniye Mosque complex, bazaars and vernacular settlement around it; the Zeyrek area of settlement around the Zeyrek Mosque (the former church of the Pantocrator), and the area along both sides of the Theodosian Land Walls including remains of the former Blachernae Palace.

Figure 1. Schematic representation of the defence walls of the Historic Peninsula: (A) Byzas Walls, (B) Severus Walls, (C) Konstantin Walls, (D) Theodosius Walls, (E) Marmara Walls, (F) Golden Horn Walls, (G) Anastasius Walls (Prepared by Authors).

(a)

(b)

Figure 2. (a) An old picture from 1940s showing the Land Walls making up the inner wall, the outer wall and the moats, as well as the towers and the bastions located at different elevations (Turnbull, 2004: 12) (b) Cross-section and plan of the Land Walls (Turnbull, 2004: 11). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!)

Table 1. Chronological index and detailed information of six “Renewal Areas” identified within the “Land Walls Protection Area” under the Law No. 5366 (Istanbul Site Management Directorate, 2011: 54) #

“Renewal Areas” identified under the Approval Date and Decision Law No. 5366 within the Number of the Council of Ministers Land Walls Protection Area

1 Neslişah and Hatice Sultan Neighbourhoods 2 Atik Mustafa Paşa Neighbourhood (Ayvansaray) 3 Zeytinburnu City Walls Insulation Zone 4 Beyazıt Ağa and Ereğli Neighbourhoods 5 Yedikule-Yenikapı 1st Stage (Hacı Evhattin, İmrahor İlyasbey Neighbourhoods) 6 Veledi Karabaş, Cambaziye, Hacı Hamza, Hacı Evhattin, İmrahor İlyasbey Neighbourhoods

Official Gazette Publication Date and Number

03.04.2006 – 10299 13.09.2006 – 10961 03.04.2006 – 10299 24.05.2006 – 10502 13.09.2006 – 10961 13.09.2006 – 10961

22.04.2006 – 26147 13.10.2006 – 26318 22.04.2006 – 26147 26.06.2006 –26207 13.10.2006 –26318 13.10.2006 – 26318

13.09.2006 – 10961

13.10.2006 – 26318

Figure 3. Four components of the ‘Historic Areas of Istanbul World Heritage Site’: (1) Sultanahmet Urban Archaeological Component Area of World Heritage Site, (2) Süleymaniye Mosque and Its Associated Component Area of World Heritage Site, (3) Zeyrek Mosque and Its Associated Component Area of World Heritage Site, (4) Istanbul Land Walls Component Area of World Heritage Site [URL-2].

from the perspective of the Law No. 5366 on “Conservation by Renovation and Use by Revitalization of the Deteriorated Historical and Cultural Immovable Property” [URL-3]. Mediating to declare “renewal areas” with rapid operations in qualified historical areas as of 2005 May 7th, the law became a tool to identify 15 so-called “time-worn” and “deteriorated” areas in the Historical Peninsula to be renovated.5 As it can be followed from Table 1, it is notable that six of these areas are located within the Land Walls Protection Area. As a matter of the fact, this paper evaluates the spatial effects of the “Renewal Law” through “Zeytinburnu City Walls Köksal, 2007: 58-59 and İstanbul Site Management Directorate, 2011: 65.

5

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Figure 4. “Renewal Areas” identified under the Law No. 5366 within the borders of the Historical Peninsula and the “Land Walls Protection Area” superposed on the four components of the “Historic Areas of Istanbul World Heritage Site” (Prepared by Authors according to the information derived from Istanbul Site Management Directorate, 2011: 55).

Isolation Area”, which is the largest among the six renewal zones determined within the Land Walls Protection Area and even the largest renewal area of Turkey, with its area of 250 hectares (Fig. 4). The renewal project entitled “Zeytinburnu Culture Valley” helps to reveal the spatial changes of the district as a renewal zone and evaluate the impacts of the Renewal Law No. 5366 on its 13th year of force. 507


(a)

(b)

(c)

Figure 5. Old maps and gravures of Istanbul dated back to Ottoman Period, showing Zeytinburnu as one of the rare built-up areas located outside the city walls: (a) J. J. Andelfinger Map of Istanbul, 1735 (Yetişkin Kubilay, 2009: 90), (b) J. Rocque Gravure of Istanbul, 1742 [URL-5], (c) F. Kauffer Map of Istanbul, 1776 [URL-5].

Figure 6. An old photo showing the initial configuration of the southern part of Zeytinburnu during the early 1900’s (Başgelen, 2010: 21).

A Brief Look At Zeytinburnu Zeytinburnu, located on the western side of the Historical Peninsula overlooking Marmara Sea, is an advantageous settlement area by its central location. Due to this spatial virtue, the history of Zeytinburnu, which is based on Roman Empire was progressed over the course of Byzantine, Ottoman and Turkish Republican Periods. In detail, Zeytinburnu, in the name of “Strongylon”,6 was an area untouched in the Roman and early Byzantine Periods. Located outside the city walls, it did not represent a crowded settlement until people living within the inner city decided to move outskirts due to their fear of devastating disasters.7 However, availability of information on a wide variety of special events such as coronation ceremonies, march pasts, military exercises, sports competitions, etc., which were held here, indicates that Zeytinburnu was an imperial and military zone during that period.8 During the Ottoman Empire Period, when a sharp differentiation was observed in the city as “inside” and “out Zeytinburnu was called as “Strongylon” in the Roman and Byzantine Periods. “Strongylon” was known to be an extension of “Hebdomon” (Bakırkoy), which meant “seventh milestone” because of its seven miles distance from the Million

6

508

Stone. Further information can be reached from Özbayoğlu, 2005: 12 and Akbulut, 2005: 188. 7 Özbayoğlu, 2005: 12-14 and Akbulut, 2005: 186-188. 8 Özbayoğlu, 2005: 14.

side” of the walls, Zeytinburnu was shaped through religious buildings belonging mostly to non-Muslim minorities or different Muslim cults, as they were not welcomed to live inside the walled city.9 On the other hand, this “outer world” was also equipped with a number of bigger-scale monumental structures throughout time. Belonging to the minority groups, these monuments including churches, monasteries, tombs, hospitals etc. such as Yenikapı Mevlevi Lodge, Balıklı Spring and Greek Hospital and Surp Pırgiç Armenian Hospital began to form the initial spatial configuration of the area [URL-4] (Figs. 5 and 6).10 As it can be seen from the old photographs of almost all of these structures underlined, the surrounding green areas stand out (Fig. 7). This situation, which can also be followed from the old maps of the same period, demonstrated Zeytinburnu as a green zone in comparison with the urbanized walled city. The components contributing to the formation of this wide green belt in Zeytinburnu were urban gardens, agricultural fields, grasslands, meadows and cemeteries such as Çırpıcı Grassland, Veliefendi Garden, Kozlu Graveyard, etc.11 Zeytinburnu experienced a remarkable expansion during the Late Ottoman Empire. Parallel to the attempted spread of the city beyond the west of the Land Walls, leather industry was also introduced as a new function for the “outside city” and was decided to be located in Zeytinburnu due to its abundant water and underground resources.12 Another sanction applied in this period was to place the low-income groups close to the labour-intensive leather production units in order to meet the labour shortage. Indeed, the beginning of industry-focus state of Ortaylı, 2005: 88. Although not much in number, it is also known that some structures such as Merkezfendi Mosque and Seyitnizam Mosque were also built for the worship of Muslim people to Zeytinburnu due to the nearby

9

10

Muslim cemeteries. Further information can be reached from Özvar, 2005: 42-44. 11 Özvar, 2005: 44-52. 12 Özvar, 2005: 54-55, Akbulut, 2005: 186-188 and Akçay, 1974: 303-331.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!)

Figure 7. The green belt around the Land Walls and Zeytinburnu (Left) C. Stolpe Map of Istanbul, 1863 [URL-5], (A) Takkeci İbrahim Çavuş Mosque in 1910s [URL-6], (B) Surp Pırgiç Armenian Hospital in 1830s [URL-7], (C) Balikli Greek Hospital in 1834 [URL-8], (D) Cemeteries around the Porta Aurea during 1900s (Zeytinburnu Municipality Archive), (E) Urban Gardens of Zeytinburnu along Land Walls during 1920s [URL-9].

Zeytinburnu can easily be understand from the following narration of Evliya Çelebi’s “Seyahatname”13 dated back to 17th century; “...it is a small settlement consisting of a mosque, seven mescits14, one inn, one Turkish bath, seven fountains, three dervish lodges, three hundred leather processing tanneries and fifty adhesive ateliers”.15 Thereafter, the proclamation of the Republic in 1923 in Ankara, the new capital of the state, caused almost entire Istanbul to remain on the background until 1930’s. The new context of the city also affected Zeytinburnu and caused the district to experience an uncontrolled industrial growth. This situation also triggered the emergence of illegal “squatter” settlement areas in Zeytinburnu (Fig. 8).16 In order to solve these non-controllable problems underlined, a “modernization” effort was initiated. Among these modernization ‘Seyahatname’ is the travel book of Evliya Çelebi. 14 Mescit means ‘prayer room’. 13

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Evliya Çelebi, 2014: 391. Akçay, 1974: 12-15 and Ortaylı, 2005:89.

15 16

efforts, which were carried out with the contribution of foreign planners and architects, the “Master Plan of Istanbul” prepared in 1937 by Henri Prost designated a 500-meterwide recreational belt along the Land Walls (Fig. 9).17 However, suchlike this proposal, most of the planning decisions proposed during this time period could not be realized due to the rapid growth rate of the city, high costs of the projects and/or private ownership patterns in the region.18 The on-going urbanization under the mentioned conditions escalated even more by the second half of the 20th century. In this period of time, the multi-faceted breakthrough for becoming a part of the global world started a new era within the urban context of Istanbul with a strong emphasis on “urbanization”.19 Indeed, Zeytinburnu and its environs were labelled as “heavy industrial area” in almost all of the plans that were prepared to find a solution to this growing urbanization problem.20 Yet, the interventions that supported the illegal development of the region once again became catalysts that exacerbate the problematic land-use.21 This transformation, which was initiated with Menderes Operations in 1950s, caused radical and sudden changes in 1960s. Due to new urban transportation decisions of Menderes Operations, carried out in the name of modernization policies, the typical green belt that could be observed along the Land Walls was destroyed. Particularly, construction of Vatan and Millet Boulevards, the new roads spanning the in east-west direction, affected the holistic structure of the Land Walls in a negative manner. Such that the pedestrian oriented transportation ended and some of the gates on the Land Walls, which were not wide enough for vehicle transition, were partially demolished. These destructions became a medium for the settlement area of Istanbul, which was once restricted to the boundaries of the Historical Peninsula, to expand westwards through Zeytinburnu. As a result of this rapid growth to the west of the Land Walls, the population of Zeytinburnu that was 17,585 in the 1955 census increased fivefold to 88,341 in only five years,22 the housing shortage was attempted to be resolved in the peripheries and the macro-form of the city became unidentifiable losing its long-lasting characteristics.23 As this Bilsel, 2010: 115-121, Tekeli, 2013: 147 and Duranay et al. 1972: 76. 18 Duranay et al. 1972: 76-79. 19 Dinçer, 2011: 43-45. 20 This decision, which was firstly realized with the plan named as “Instructions for Industrial Areas of Istanbul” of 1947, then appeared in subsequent plans such as “Master Plan of Istanbul’s Industrial Zones” of 1955 and “Istanbul Industrial Estate Plan” of 1966. Further information can be reached from Duranay et al. 1972: 80-109. 21 Akçay, 1974: 12-15. 22 Population of Zeytinburnu kept gro17

wing since then. Indeed, the population of the region in 1990, 2000 and 2017 censuses were 165,679; 247,669 and 287,378, respectively. Further information can be reached from www.tuik.gov.tr. 23 In this era, the rapid urbanization transformed the ‘industrial society’ into the ‘information world’, the ‘fordist production’ into the ‘flexible production’, the ‘nation state’ into the ‘globalized world’, the ‘world of modernist minds’ into the ‘world of postmodern mentalities’. Further information on this transformation can be reached from Tekeli, 2013: 4-5.

509


(a)

(b)

(c) Figure 8. (a) An old photograph of Zeytinburnu dated back to 1940s, depicting the growing urbanization; the industrial area on the left and the illegal housing towards the back (Yelmen, 2005: 75) (b) Industrial growth in Zeytinburnu during 1930s (Yelmen, 2005: 73), (c) Squatter settlement areas of Zeytinburnu during 1940s [URL-9].

uncontrollable growth did not receive much attention from the stakeholders, the irrepressible urban transformation, taking place throughout Istanbul has also manifested itself in centrally located Land Walls Protection Area as well. In consequence of short-term plans that are no longer practically applicable to the ever-changing conditions of the city, some incompatible uses continued to emerge around the Land Walls in an uncontrollable manner.24 Consequentially, the area remained neglected and became one of the places where undesirable activities took place.25 This situation that damages the precious identity of the region, caused the surroundings of the Land Walls to remain in the spotlight due to the urban rent they generated.26 The “Istanbul Historical Peninsula Master Plan” of 1964 thankfully broke this dilemma. Based on this Master Plan, which brought the previous plans together, Prost’s green band was identified as a conservation zone called “City Walls Isolation Area”.27 Nonetheless, this conservation-oriented initiation was discarded again in 1970s. In accordance with the decision of “Great Istanbul Master Plan” prepared in 1971, Zeytinburnu was proposed to become a new transfer centre. Parallel to this recommendation, a port was built on the shore and an intercity bus terminal was constructed in Topkapı. However, because of the traffic congestion created by the inadequate infrastructure of the terminal, it did not take long for decision makers to relocate it for assigning new uses to this particular area of Zeytinburnu.28 Another Yelmen, 2005: 58-60 and Dinçer, 2011: 47. Altan and Güler, 2013: 19-35 and Ortaylı, 2005: 89. 26 Ahunbay, 2007: 66. 27 “City Walls Isolation Area” is a kind 24

25

Figure 9. The “Master Plan of Istanbul” prepared in 1937 by Henri Prost, showing the 500-meter-wide recreational green belt proposal (Atatürk Library Archive) 510

of conservation area, which is protected through a set of special principles. 28 These decisions were taken on the basis of Zeytinburnu Maltepe Master Plan of 1994.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!) (a)

(b)

Figure 11. The boundaries of the “City Walls Insulation Area” identified in 1981 [URL-1].

Figure 10. (a) The leather industry in Kazlıçeşme, 1980s [URL-9], (b) The vacant parcels after the relocation, late 1990s [URL-9].

major change observed in the region took place in the industrial sector. In order to rehabilitate the close vicinity of the Land Walls as well as to take advantage of the increased urban rent of the area, the leather industry that existed in the district for many years was relocated.29 Thereafter, all the structures were demolished and the vacant parcels remained neglected for years (Fig. 10). Following such an adverse progression, “Land Walls Zoning Plan” was prepared for the city walls and their immediate surroundings in 1981, during the UNESCO World Heritage List candidacy period of Istanbul. Within the con Tekeli, 2013: 294 and Yelmen, 2005: 78.

29

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

tent of this plan, the exact boundary of the “City Walls Isolation Area”30 was identified and then the designated area was listed within the scope of the Law No. 2863 of July 21, 1983 on “Conservation of Cultural and Natural Property” [URL-10] (Fig. 11). Thereafter, as of 1985, following the identification of the site as one of the world heritage sites in Istanbul, the conservation of Zeytinburnu has become a global responsibility of both national and international institutions. This concern became a medium to put the abandoned “Land Walls Protection Area” on the agenda as a zone that needs urgent intervention.31

The Law No. 5366 and Its Spatial Effects on Zeytinburnu: ‘Zeytinburnu Culture Valley Project’ Although a large number of studies have been con The exact boundary of the “City Walls Isolation Area” was approved on 19.06.1981, by the 12850 numbered decision of the Istanbul Board of Protection of Cultural and Natural Values (No. 1). 31 The warning given by the UNESCO World Heritage Committee to remove the “Land Walls Protection Area” from the UNESCO’s World Heritage List was also a catalyst in initiating this transformation process. Further information on this situation can be reached from the State of Conservation (SOC) Reports of UNESCO, http://whc.unesco.org/en/soc/3580. 30

511


ducted to save the historical character of Zeytinburnu against the above-mentioned negative effects of urbanization; the renewal area entitled “Zeytinburnu City Walls Isolation Area”, which was declared based on the Law No. 5366 on “Conservation by Renovation and Use by Revitalization of the Deteriorated Historical and Cultural Immovable Property” of 2005, can be defined as the basis of extensive changes in the socio-spatial identity of the district. Within the “borders of metropolitan municipalities with a population exceeding 50,000”, local authorities as the main decision-makers are provided with extensive rights by the Law No. 5366, to intervene the “degenerated” conservation areas in order to realize their dreams of bringing back the glory of the district in its “good old days” [URL3] [URL-11]. In other words, the Law No. 5366 that allows to designate “conservation areas” larger than 1 hectare as “renewal areas” and allows to intervene them by removing the “deteriorated” traces of the past through so-called restoration, urban design and landscaping projects was thought to be a saviour for Zeytinburnu.32 In fact, in order to revive the extinct historic urban fabric according to its original, to promote the religious tourism by prioritizing historical potentials and to meet every kind of modern-day needs via contemporary designs; Zeytinburnu part of the “City Walls Isolation Area” was proclaimed as a “renewal area” in accordance with the Law No. 5366 in 2006.33 Then, the decisions of the Historic Peninsula conservation plans were overridden and the renewal area started to be managed by the Zeytinburnu Municipality Urbanism Atelier (ZEŞAT) under the name of “Zeytinburnu Culture Valley Project” [URL-11 and URL-12].34 In parallel to the aim underlined in the first article of the Law No. 5366, the main target of “Zeytinburnu Culture Valley Project”, encompassing a number of listed buildings belonging to different periods, was identified as “to re-construct and restore the conservation areas registered and declared as conservation sites by the councils for conservation of cultural and natural property and their conservation zones, which are worn out and on the verge of losing their specificity” (Fig. 12) [URL-3]. In accordance with this purpose, an “Urgent Expropriation Decision” was taken by the Municipality of Zeytinburnu in order to prepare the project area soon for implementation.35 In response, “Zeytinburnu City Walls Isolation Area Conservation Master Plan” was prepared in 2007. Depending on the decisions taken in the Master Plan, the implementa Dinçer, 2011: 47-48 and Köksal, 2007: 61. 33 This decision was taken upon the 24.05.2006 dated 10502 numbered decision of Council of Ministers. It was then issued in 23.06.2006 dated Official Gazette. 32

512

The idea of this kind of a project was indeed initiated by Turgut Cansever during late 1990s. 35 This decision was taken upon the 03.07.2007 dated 12412 numbered decision of Zeytinburnu Municipality.

(a)

(b)

Figure 12. (a) Boundaries of ‘Zeytinburnu Culture Valley Project’ (Zeytinburnu Municipality Archive) (b) Listed buildings located within ‘Zeytinburnu Culture Valley Project’ (Zeytinburnu Municipality Archive).

34

Figure 13. Diagram depicting the five stages of ‘Zeytinburnu Culture Valley Project’ (Zeytinburnu Municipality Archive). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!)

Table 2. Some examples of restoration, new design and landscaping works completed within the scope of the “Zeytinburnu Culture Valley Project”, in alphabetical order [URL-12] Content of the Work

Projects

Restoration - Abdulbaki Pasha Library - Balıklı Square and Bakery Building - Gate of Medical Plants Botanic Garden - Hacıbaba Fountain - Hacımahmut Ağa Small-Mosque - Hamuşan and Mevli Dervish Lodge’s Fountain - Kazlı Çeşme Fountain - Kazlıçeşme Fatih Mosque - Kazlıçeşme Turkish Bath - Merkezefendi Mosque - Merkezefendi Turkish Bath - Merkezefendi Harem Building - Merzifonlu Kara Mustafa Pasha Mosque - Seyitnizam Fountain - Seyitnizam Mosque and Mausoleum - Takkeci İbrahim Agha Mosque - Yedikule Chest Hospital - Yenikapı Mevlevi Dervish Lodge - (…) New Design - Additional Building of Avrupa College - Additional Building of Balıklı Greek Hospital - Additional Building of Yedikule Chest Hospital - Biruni University - Cultural District of Turkish World - High School of Mensucat Santral - Panorama 1453 Conquest Museum - Turkish Basketball Federation - Zeytinburnu Semiha Şakir Nursing Home - (…) Landscaping - 700. Yıl Park - Cultural Route Rehabilitation Project - Medical Plants Botanic Garden - Merkezefendi Park and Sports Field - Merkezefendi Square - Mevlevihane Square - Seyitnizam Mosque Front Square - Topkapı Culture Park - Turkish Park - (…)

tion process of the “Zeytinburnu Culture Valley Project” was planned to be processed through five stages: ‘Cultural Route Project’, ‘Topkapı Culture Park and its Environs’, ‘Ottoman Neighbourhood’, ‘Improvement of Housing, Tourism, Commerce and Social Areas’ and ‘New DevelopCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Figure 14. Post-project photographs of Seyitnizam Square, 2016 [URL-12].

ment Areas around Seyit Nizam Neighbourhood’ [URL-12] (Fig. 13).36 Thereupon, within the scope of these stages listed, a number of restorations, new design projects and landscaping arrangements were realized (Table 2). The renewal project was initiated with the “Cultural Route Project” phase. Connecting Merkezefendi Square, Yenikapı Mevlevîhâne and Seyitnizam Square, which are determined as the main focal points, the “Cultural Route Project” aimed to restore neglected historical assets and to develop projects related to housing, trade and education functions in the surrounding areas [URL-12] (Fig. 14). The project was then continued with the second step named as the “Topkapı Culture Park” (Fig. 15). Planned after the relocation of Topkapı Bus Terminal, this stage was shaped around two newly built focal points. One of them is the “Panorama 1453 Conquest Museum” where Fatih Sultan Mehmet’s conquest of Istanbul has been depicted (Fig. 16). The other one is the “Cultural District of Turkish World”, which is a neighbourhood consisting of traditional house replicas of Turkic Republics (Fig. 17).37 In addition to these spots, info houses, children traffic training parks, restaurants and parking lots were also designed within this artificial greenery. This section of the “Zeytinburnu Culture The first stage was approved in 24.01.2007, the second and the third stages were approved in 31.10.2008, the fourth stage was approved in 30.07.2009 and the fifth stage was approved in 29.04.2010. Further information can be derived from Zeytinburnu Municipality. 37 Traditional houses of Azerbaijan, Turkmenistan, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Uzbekistan, TRNC, Tatarstan and Bashkortostan are being presented within Turkic Republic Neighbourhood. 36

513


Figure 15. A general view of ‘Topkapı Culture Park’, 2017 [URL-2].

Valley Project”, which was projected to have an average of five thousand visitors per day, was considered as the new “tourism centre” of Istanbul [URL-11]. The third stage was realized in Merkezefendi Neighbourhood. This stage of the project was envisioned to be the “Ottoman Neighbourhood” of Istanbul. Being the pilot case of the “Zeytinburnu Culture Valley Project”, the Ottoman Neighbourhood was presented a residential area containing ‘pseudo-historic’ new buildings (Fig. 18). Fictionalised with a “religious centre” scenario around the Merkezefendi Square, the third stage also included experimental yards called “Zeytinburnu Medicinal Plants Botanical Garden”, which is the first active medical plant garden of Turkey, and “Turkish Garden”, which was designed with the intent of presenting the typical ‘Turkish style’ landscaping elements [URL-12] (Figs. 19 and 20). The fourth stage of the project, named as “Improvement of Housing, Tourism, Commerce and Social Areas”, was designated to rehabilitate the entire project area. Within this phase, various restoration projects and new construc(a)

Figure 16. Panorama 1453 Conquest Museum, 2017 (Personal Archive of Authors). (a)

(b)

(c)

Figure 18. ‘Ottoman Neighbourhood’ (a) Render view of the project [URL-14], (b, c) Photos taken during construction, 2016 (Personal archive of Authors). (b)

(c)

Figure 17. (a) A general view from the ‘Cultural District of Turkish World’, 2016 [URL-12], (b) Kazakhstan house, 2016 (Personal archive of Authors), (c) Kyrgyz tent, 2016 [URL-13]. 514

Figure 19. ‘Turkish Garden’, 2017 [URL-15]. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!) (a)

Figure 20. Post-project photographs of Merkezefendi Square ‘religious centre’, home to Merkezefendi Mosque on the left, Merkezefendi Mansion in the middle and Merkezefendi City Library on the right [URL-12].

tion works which are not appropriate with the historical identity of the district in terms of function, scale, appearance and/or conservation technique such as Merkezefendi Indoor Swimming Pool, Semiha Şakir Nursing Home, Merkezefendi Turkish Bath Restoration, Kazlıçeşme Square etc. were realized [URL-12] (Fig. 21). Finally, the last intervention was made around Seyit Nizam section of the project area. This section, home to Church of St. Mary The Spring, was also considered as a tourist attraction point [URL-11]. In accordance with this tourism-focused idea, trade, tourism, urban services, health, education and religion were deemed suitable for the future use of the area. In sum, when the “renewed” urban fabric of Zeytinburnu is investigated today, it can easily be observed that “Zeytinburnu Culture Valley Project” has threatening the long-lasting urban character of the district. Even, the project, which was said to meet the contemporary needs while respecting cultural heritage, stands as a constraint in managing the unique identity of the district. One of the reasons causing this controversy is the 250 hectares size of the renewal project area. Although this extensive area once presented a rich urban tissue regarding scale, architectural style and function; the segmental approach caused the loss of the integrity of the district. The absence of any warning regarding such a large-scale project within the scope of the Historical Peninsula Management Plan completed in 2011 can be regarded as a significant indicator of this.38 The lack of definition of the criteria on the designation of renewal areas as well as the consideration of renewal projects in the law and its additional legal documents create another threat for the conservation and sustainability of historic urban fabric. İstanbul Site Management Directorate, 2011.

38

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

(b)

Figure 21. Merkezefedi Turkish Bath restoration; (a) Before restoration, 2007 [URL-16], (b) After restoration, 2017 (Personal archive of Authors).

Another reason causing this contrast is the reconstruction of a “fictional historic urban tissue”. The renewal project allowed new functions and activities in order to revitalize and enrich the site, and this was mentioned as the key to the success of urban conservation. However, the inappropriate function selections that are not directly related with the history of the region affected Zeytinburnu negatively. Moreover, the use of similar architectural styles, material repetitions and imitations in recently built structures are incompatible with the heterogeneity of the urban tissue due to the historical stratification. Large-scale infrastructure investments have also supported this negative trend. In addition to all these, the extensive deterioration, which depends mainly on the constant changes of plans regulated by the Law No. 5366, adds to this negative trend. The destruction of “Abdi Ipekci Sports Hall” that began recently in March 2018 to construct a bigger sport facility exemplifies this situation. “Istanbul City Museum” that is currently being built in the project area also signifies that the Renewal Law is still threatening the Land Walls Protection Area (Fig. 22). Further, as it can easily be followed 515


(a)

Figure 22. A view from the “Istanbul City Museum”, being built in the renewal area at the present (Zeytinburnu Municipality Archive).

(b)

Figure 23. Render views of the “Planetarium” project [URL-17].

from the project renders of the “Planetarium”, which will include exhibition lounges, multi-purpose halls, library and cafeteria, it is clear that no relationship is envisioned between the building and the world heritage setting (Fig. 23). Other upcoming projects, including biological pond, 4D cinematography centre, picnic area and ice-skating rink, have also raised concerns about the future of the area [URL-18].

Discussion and Conclusion Zeytinburnu presents an example of a historically deeprooted area in Istanbul. Due to its religious, symbolic and natural character, it was once a settlement where different religions and sects lived together. But depending on the dramatic changes that took place in its land use pattern in a short period of time; the district turned into an undesirable destination of the city. “Zeytinburnu Culture Valley Project”, having remained in the centre of the city, is one of the main sources of this spatial change generated around the close vicinity of the Land Walls. “The residents of Zeytinburnu and the Istanbulites do not know the potential here. (...) We would like the people to take action with this project. We would like to take them 516

Figure 24. Zeytinburnu Culture Valley Project area from the same point of view (a) A view from 1940s [URL-9], (b) A view from 2017 [URL-2].

two or three thousand years ago to show them around the historical side of the district. We would like to have 24 hours activity in Zeytinburnu Culture Valley. We are searching for ways to benefit from the sea, the beach and the historical sites.” [URL-11]. Undertaken with the cited announcement of Murat Aydın in 2006, the Mayor of Zeytinburnu Municipality, “Zeytinburnu Culture Valley Project” is a good example for evaluating the spatial outcomes of the Law No. 5366. As it can easily be followed from the slogan expressed by Aydın, “Zeytinburnu Culture Valley Project” aimed to eliminate the danger of losing cultural and historical values. However, as understood from the process, which lasted over ten years, the project that was implemented in the context of the Renewal Law has become an “obstacle” rather than a “tool” for the stated goal. In fact, this situation is not just limited to “Zeytinburnu Culture Valley Project”. The possibility of identifying renewal areas on historical urban fabrics, which are declared as protected areas under the Law No. 2863, has raised concerns about the conservation of cultural heritage in CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!)

Figure 25. A general evaluation regarding the spatial effects of the Law No. 5366 with a number of spots from the “Zeytinburnu Culture Valley Project” through 1942, 1970, 2003 and 2017 aerial photographs (Prepared by Authors with the help of the aerial photographs derived from the Online Archive of the General Command of Mapping).

general.39 By attracting the attention of decision makers and by transforming heritage places to “objects” of urban transformation, the Law No. 5366 indeed tries to gather two opposite concepts “renewal” and “conservation” under a single title. Especially the fact that there is no reference to conservation plans in the Renewal Law has paved the way for the loss of qualified urban fabric by ignoring the side of conservation. Introducing a recent legal measure as well as a new “urban trend” for Turkey40, the Law No. 5366 also directed local authorities, investors and developers to approach Dinçer, 2010: 25-27 and Köksal, 2007: 64. 40 There are 36 renewal areas in Turkey up to 2017 (Istanbul-23, Ankara-2, Karaman-2, Kütayha-1, Sam39

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

sun-1, Kahramanmaraş-1, İzmir-1, Trabzon-1, Gaziantep-1, Antalya-1, Mersin-1, Afyon-1). Further information can be reached from: Özçakır et al. 2018: 12-13.

cultural heritage for generating income and reinforcing political ideology. Above all, it appears that not only the national, but also the internationally accepted principles were not respected for renewal interventions. However, according to the 7th Article of the law text, it is compulsory for the Law No. 5366 to comply with international conventions and recommendations [URL-3]. From this point of view, the base point of the Law No. 5366 totally contradicts the “Nairobi Recommendations” (1976), the “Washington Charter” (1987) and the “Valetta Principles” (2011), all of which are the texts aiming to express the conservational concerns of historical urban areas as well as to guide the contemporary architecture. To illustrate; Article 3 of the “Nairobi Recommendations” emphasizes the importance of historical fabric as follows: 517


Figure 26. The “renewed” spatial configuration of the “Land Walls Protection Area”, the numbers used to depict the renewal areas are associated with the ones given in Table 1 and Figure 4 (Prepared by Authors with the help of the 2017 aerial photograph derived from the Online Archive of the General Command of Mapping and photographs from URL-10 and URL-23).

“Every historic area and its surroundings should be considered in their totality as a coherent whole whose balance and specific nature depend on the fusion of the parts of which it is composed and which include human activities as much as the buildings, the spatial organization and the surroundings. All valid elements, including human activities, however modest, thus have a significance in relation to the whole which must not be disregarded.” [URL-19]. Articles number 8 and number 10 of the “Washington Charter” underline new functions and activities attached to historic urban areas should ensure a compatible and harmonious relationship as a whole by saying “New functions and activities should be compatible with the character of the historic town or urban area.” and “When it 518

is necessary to construct new buildings or adapt existing ones, the existing spatial layout should be respected, especially in terms of scale and lot size.”; respectively [URL-20]. Additionally, the article, stated under the heading of “Change and the Built Environment” of the “Valetta Principles”, underlines the topic from the perspective of new design as; “New architecture must be consistent with the spatial organization of the historic area and respectful of its traditional morphology while at the same time being a valid expression of the architectural trends of its time and place. Regardless of style and expression, all new architecture should avoid the negative effects of drastic or excessive contrasts and of fragmentation and interruptions in the continuity of the urban fabric and space.” [URL-21]. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Conservation of the Land Walls Protection Area by Renewal (!)

In conclusion, “new” expectations weaved into “old” living spaces in line with contemporary needs form the future. In this respect, historical urban areas, particularly the ones including world heritage sites, deserve to be treated with much greater care and expertise. Unfortunately, contrary to this, “Land Walls Protection Area” of Istanbul’s Historical Peninsula is captured like a hostage in the hands of the “rapidly changing monster”41 called the Law No. 5366 on “Conservation by Renovation and Use by Revitalization of the Deteriorated Historical and Cultural Immovable Property”.42 Zeytinburnu Culture Valley Project as an example based on this “Renewal Law” justified the spatial concerns of adopting “renewal” action in protected areas without corresponding to the decisions set in international platforms. Although public awareness could not have been drawn much in comparison to other renewal projects realized in the Historical Peninsula, the project that is still in progress has created a new appearance for the “Land Walls Protection Area” (Figs. 24 and 25). Indeed, the incompatibility of scales and sizes of independent projects turned this precious region into an area of “opportunity” in which the broader strategy of physical regeneration took place. As indispensable disciplines, it is practically impossible to distinguish “conservation” from “law” and “political economy”.43 The Law No. 5366 that is still applicable for so-called “time-worn” and “deteriorated” conservation areas has indeed fed the “monster” as it has paved the way by identifying new renewal areas legally. In fact, UNESCO World Heritage Committee gave a warning on this topic in its “World Heritage Centre and ICOMOS Joint Reactive Monitoring Mission Report” entitled report of 2012 by saying: “Renewal areas under the Law No. 5366, as currently interpreted and implemented, appear to be escalating the problem rather than facilitating a solution. Urban renewal needs to be replaced by urban conservation, with work taking place in smaller packages, focused on in-situ repair of historic buildings. It needs to be accompanied by a diversity of infill buildings to a common but not overprescriptive brief, to avoid the areas becoming dominated by a single form and style of faux-traditional new building” [URL-22] (Fig. 26). In parallel with this statement of UNESCO as well as the renewed appearance of the “Land Walls Protection Area”, an integrated protection approach based on appropriate interventions, which are supported with contemporary architecture respecting the context of the historical area, expected to be formulated for Zeytinburnu case. As creating “new” opportunities necessitates the preservation of the “old”, this process was further expected to achieve a deli Ahunbay, 2007: 68.

41

Dinçer, 2011: 50-52.

42

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Özçakır et al. 2018.

43

cate balance between conservation and renewal by keeping the existing potentials of the bigger picture in mind with the help of a group of experts. Nonetheless, some questions still remain to be answered: Why a protection site would like to be renewed? While the “new” grows rapidly, how can the consciousness on the valuable “old” be raised? How can the dilemma between “conserving” vs. “renewing” be resolved?

References Ahunbay, Z. (2007) “Tarihi İstanbul ve Koruma Kurullarından Koparılan Yenileme Alanları”, Mimar.ist, No: 26, pp.65-68. Akbulut, M.R. (2005) “Zeytinburnu’nda Mekansal Dönüşüm”, Ed.: Burçak Evren, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, İstanbul, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, pp.186-209. Akçay, F. (1974) Zeytinburnu: Gerçek Yönleriyle Bir Gecekondu Kenti, Çelikcilt Matbaası, İstanbul. Altan, Ç. and Güler, A. (2013) Al İşte İstanbul, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. Bilsel, F.C. (2010) “Henri Prost’un İstanbul Planlaması (19361951): Nazım Planlar ve Kentsel Operasyonlarla Kentin Yapısal Dönüşümü”, Ed.:F.C. Bilsel and P. Pinon, İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Henri Prost’un İstanbul Planlaması (1936-1951), İstanbul, pp.101-165. Dinçer, İ. (2011) “The Impact of Neoliberal Policies on Historic Urban Space: Areas of Urban Renewal in Istanbul”, International Planning Studies, Vol: 16, No: 1, pp.43–60. Duranay, N., Gürsel, E. and Ural, S. (1972) “Cumhuriyetten Bu Yana İstanbul Planlaması”, Mimarlık, No: 7, pp.65-109. Evliya Çelebi. (2014) Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul, Ed.: Seyit Ali Karaman and Yücel Dağlı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. İstanbul Site Management Directorate (2011) İstanbul Historic Peninsula Site Management Plan, İstanbul. Köksal, G. (2007) “Yıpranma Halinin ‘Yasal Düzeni’! Tarihi Dokuya Yaklaşımda Yeni Bir Tehdit: 5366 Sayılı Yasa”, Mimar.ist, No: 26, pp.58-61. Ortaylı, İ. (2005) “Tarihsel Perspektiften Sur Dışı”, Ed.: Burçak Evren, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, İstanbul, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, pp.88-89. Özbayoğlu, E. (2005) “Bizans Döneminde Zeytinburnu”, Ed.: Burçak Evren, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, İstanbul, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, pp.12-21. Özçakır, Ö., Bilgin Altınöz, A. G. and Mignosa, A. (2018) “Political Economy of Renewal of Heritage Places in Turkey”, METU Journal of the Faculty of Architecture (Advance Online), DOI: 10.4305/METU.JFA.2018.1.10. Özvar, E. (2005) “Osmanlılar Zamanında Zeytinburnu”, Ed.: Burçak Evren, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, İstanbul: Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, ss.42-55. Tekeli, İ. (2013) İstanbul’un Planlanmasının ve Gelişmesinin Öyküsü, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul. Turnbull, S. (2004) The Walls of Constantinople A.D. 324-1453, Osprey Publishing Ltd. Yelmen, H. (2005) “Kazlıçeşme”, Ed.: Burçak Evren, Surların Öte Yanı Zeytinburnu, İstanbul, Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları, pp.58-87. 519


Yetişkin Kubilay, A. (2009) İstanbul Haritaları 1422-1922, Denizler Kitabevi, İstanbul.

Internet References URL-1. http://whc.unesco.org/en/list/356 (20.03.2018). URL-2. http://www.alanbaskanligi.gov.tr (20.03.2018). URL-3. http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,43250/law-onconservation-by-renovation-and-use-by-revitaliza-.html (20.03.2018). URL-4. https://oxfordbyzantinesociety.files.wordpress. com/2014/02/report_land_wal ls_whs.pdf (20.03.2018). URL-5. https://istanbul-constantinople.culturalspot.org/home (20.03.2018). URL-6. http://gecmisgunler.blogspot.com.tr/2013/07/takkeci-ibrahim-cavus-camii-topkapi.html (20.03.2018). URL-7. http://istanbulermenivakiflari.org/tr/ (20.03.2018). URL-8. http://www.baliklirum.com/VakifTarihce.aspx (20.03.2018). URL-9. http://eski.zeytinburnu.istanbul/Sayfa/Fotograf-Galerisi/76/zeytinburnu-gorsel-galerileri/fotograf-galerisi.aspx (20.03.2018). URL-10. http://www.kulturvarliklari.gov.tr/TR,43249/law-onthe-conservation-of-cultural-and-natural-propert-.html (20.03.2018). URL-11.https://zdergisi.istanbul/makale/kultur-vadisi-projesi-o-

520

dul-yolunda-58 (20.03.2018). URL-12. http://www.zeytinburnu.istanbul/Belediye-Hizmetleri/ Projeler/Kultur-Vadisi-Projesi (20.03.2018). URL-13. http://topkapiturkdunyasi.com/topkapi-tuerkduenyasi/eski-tuerk-çadırları/kırgız-çadırı.aspx (20.03.2018). URL-14. http://www.beyazgayrimenkul.com.tr/merkezefendikonakları/DP_14/ (20.03.2018). URL-15. http://www.zeytinburnu.istanbul/ZeytinburnuBelediyesine-Ait-Yatirim-ve-Hizmetler (20.03.2018). URL-16. http://www.sinanasaygi.org/eserler_resimler_detay.asp?action=eserDetay &ID=70 (20.03.2018). URL-17. http://www.uzmim.net/projeler-klasor/103-istanbulplanetaryum/projeler3.html (20.03.2018). URL-18. https://www.emlaknews.com.tr/haberler/ibb-sportoto-zeytinburnu-belediyesinden-3-dev-yatirim-299402/ (20.03.2018). URL-19. http://portal.unesco.org/en/ev.php-URL_ ID=13133&URL_DO=DO_TOPIC&URL_SECTION=201.html (20.03.2018). URL-20. http://www.icomos.org.tr/Dosyalar/ ICOMOSTR_0885010001353670152.pdf (20.03.2018). URL-21. http://www.icomos.org.tr/Dosyalar/ICOMOSTR_ 0209751001353671440 .pdf (20.03.2018). URL-22. http://whc.unesco.org/en/soc/270 (20.03.2018). URL-23. http://www.fatih.bel.tr (20.03.2018).

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ARTICLE MEGARON 2018;13(4):521-535 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.37929

A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design Mimari Tasarım İçin Modüler ve Dinamik Bir Evrimsel Algoritma Nizam Onur SÖNMEZ

ABSTRACT As we move away from well-defined problem domains, and get closer to more open-ended domains like planning and design, an increase in the complexity of the problems compel the problem-solving behavior to change in a qualitative sense. Consequently, dynamic problem solving strategies appear as one of the requirements for computational design studies. This paper presents a novel multi-objective Evolutionary Algorithm (EA) called the Interleaved EA (IEA) as a problem-solving tool, which incorporates dynamic aspects. It is specific to IEA that one of the objectives leads the evolution until its fitness progression stagnates. As such, IEA enables the use of different settings and operators for each of its objectives, which would be the same for all objectives in a regular EA. This enables the IEA to dynamically adapt its problem setting throughout its progression. We present the specificities of the IEA with an application on a design problem. As the IEA has been developed to assist in design problems, it is examined through the “Architectural Layout Design” problem studied through library buildings, exemplifying an ill-defined, multi-modal, and multi-objective problem. We compare the functioning of the algorithm with regard to, first, a regular rank-based version, for demonstrating the effect of the leading objective approach; secondly, with a popular multi-objective EA (i.e., NSGA2). We discuss how and why IEA can be used and developed further to incorporate domain specific understanding for multi-modal and dynamic design problems. Keywords: Automated plan layout development; computational architecture; computational design; evolutionary computation in design; evolutionary design.

ÖZ İyi tariflenmiş problem alanlarından planlama ve tasarım gibi kötü-tarifli alanlara doğru geçtiğimizde karşılaştığımız problemlerin karmaşıklığı problem çözme yaklaşımında niteliksel değişiklikler dayatır. Bunun sonucu olarak dinamik problem çözme stratejileri hesaplamalı tasarım çalışmaları için bir gereklilik olarak açığa çıkar. Bu çalışma İçiçe Evrimsel Algoritma (IEA) adında yeni bir çoklu-objektifli Evrimsel Algoritmayı (EA) dinamik yönlere sahip bir problem çözme aracı olarak sunmaktadır. IEA’nın diğer EA’lardan farkı, kullanılan objektiflerden birinin zindelik ilerlemesi duraklayana kadar süreci çeşitli açılardan yönlendirmesi ve daha sonra yönlendirme işlevini bir diğer objektife devretmesidir. Bu şekilde IEA’nın farklı objektifler için farklı ayar ve operatörler kullanması mümkün olmaktadır. Bu sayede IEA problem tanımını işleyişi boyunca dinamik biçimde uyarlayabilmektedir. IEA özel olarak tasarım problemlerinin çizgisel-olmayan, karmaşık karakterine dönük olarak geliştirildiği için bu makalede IEA’nın kendine has özelliklerini kötü-tanımlı, çoklu-modlu ve çoklu objektifli bir problem olan Mimari Plan Düzenlemesi Problemi üzerinden ve kütüphane binaları özelinde sunuyoruz. İlk olarak, IEA’nın işleyiş karakteristiklerini ve başarımını bir sıralama-tabanlı EA versiyonuyla kıyaslayarak yukarıda anlattığımız yönlendirici objektif yaklaşımının sonuçlarını ortaya koyuyoruz. Ardından, işleyiş karakteristiklerini daha derinlemesine yorumlamak üzere IEA’yı popüler bir çoklu-objektifli EA olan NSGA2 ile kıyaslıyoruz. Son olarak spesifik tasarım alanlarına ait bilgiyi işe koşmanın gerekçelerini ve yollarını tartışarak IEA’nın nasıl kullanımlarının olabileceğini ve nasıl daha öte geliştirilebileceğini tartışıyoruz. Anahtar sözcükler: Otomatik plan düzenlemesi; hesaplamalı mimarlık; hesaplamalı tasarım; tasarımda evrimsel hesaplamalar; evrimsel tasarım.

Department of Architecture, İstanbul Technical University Faculty of Architecture, İstanbul, Turkey. Article arrival date: October 27, 2017 - Accepted for publication: September 14, 2018 Correspondence: Nizam Onur SÖNMEZ. e-mail: onursonmezn@yahoo.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

521


Introduction and Rationale For the Study The Two Types of Inherent Complexities in Design Problems In contrast to the well-defined problems, the problems that the designers tackle often exhibit characteristics that are referred to as ill-defined, ill-structured,1 open-ended and even as wicked.2 This contrast is important, because, as we move away from well-defined domains like chess and puzzle-solving, and get close to more open-ended domains like planning and design, an increase in the complexity of the problems compel the problem-solving behavior to change in a qualitative sense.3 In the case of architectural design, the products of a design process are complex entities, involving systems, subsystems, parts, sections, and functions that amount to an enormous variety of materials, details, and systems. This situation can be referred to as the “inherent complexity” of design. A second kind of complexity concerns the negotiated aspects of design. At any design situation there will always be competing viewpoints, which have to be settled through negotiation. This issue has been among the reasons why design has been characterized as “wicked”.4 This type of complexity is related to the essentially undefined aspects of design, because it appears within a particular situation and it can only be solved by dispute or negotiation. This property of design situations may be referred to as the “inherent undefinedness” of design. As an example of such complex problems, the Architectural Layout Design Problem (ALDP),5 which is one of the primary tasks in architectural design, is concerned with the topological and geometrical assignment of activities to space such that a set of architectural criteria are met and some objectives are optimized. In its architectural variant, the layout problem is an extremely complicated problem, which is in connection with almost all aspects of a building’s design. According to Russel and Norvig’s classification scheme,6 the task environment of a real world ALD Problem could be claimed to be partially observable, multi-agent, stochastic, sequential, dynamic, continuous, and unknown, i.e., the hardest case. To reduce this complexity, many psychological and spatial aspects of the problem are traditionally omitted in –mainly engineering oriented- layout problem defini 3 4

Simon, 1973. Rittel and Webber, 1973. Lawson, 2004, p. 19. Rittel and Webber, 1973; Buchanan, 1992. 5 The abbreviations used in this paper are, Evolutionary Computing (EC), Evolutionary Algorithm (EA), 1 2

522

Vector-Evaluated Genetic Algorithm (VEGA), Interleaved Evolutionary Algorithm (IEA), Non-dominated Sorting Genetic Algorithm 2 (NSGA2), Architectural Layout Design Problem (ALDP), Design Unit (DU), and Design-of-Experiments (DoE). 6 Russell and Norvig, 2010, p.41-4.

tions, and the problem is mostly handled only in terms of efficiency, effective use of spaces, or cost, which is by no means a sufficient list for architectural aims. This is one of the reasons why, despite more than 40 years of effort, artificial architectural layout generation systems have not reached competence levels that are comparable to human designers’. There is no simple answer to the difficulties of ALDP; however, dynamic problem solving strategies appear as one of the requirements.7 As a problem-solving technique, Evolutionary Computing (EC) tries to approach optimal values closer and closer through the migration of a species of solution candidates within a complex search space. There has been a wide range of attempts to utilize EC for design and arts; however, most of these studies depend upon fixed problem definitions and do not utilize dynamic strategies. As examples of early studies, John Gero’s research group studied a diverse array of tasks through EC. They experimented with space layout topologies, combination of Shape Grammars with evolutionary approaches, and evolving linear plan units as design genes within a two-phased hierarchical evolution.8 Rosenman studied interactive evolution for floor plan generation9 and Rosenman and Saunders experimented with a self-regulatory hierarchical co-evolution model for design.10 These studies operated within highly constrained, simplified, and isolated sub-domains of architecture and mostly followed optimization approaches using just a few objectives, such as circulation costs calculated through pre-given adjacency matrices. Likewise, the more developed applications appeared within rather well-defined sub-problems of architecture. A series of experimentations has been carried out by Caldas, Norford, and Rocha,11 which use EC for the aim of integral building envelope design and performance optimization. Again, with a performance oriented design approach, Turrin, Buelow, and Stouffs developed an application to combine parametric modeling and EC.12 Such studies resulted in a proliferation of performance oriented approaches to design generation, whose unifying characteristic is to assume a simplified, performance-oriented procedure, which render known optimization techniques directly applicable. In brief, EC has been mostly used through static problem definitions, which do not respond well to the essentially vague, highly contextual, and consequently, highly dynamic manner of design processes.13 Responding to such Sönmez and Erdem, 2014. Gero, Louis, and Kundu, 1994; Gero and Schnier, 1995; Damski and Gero, 1997; Gero and Kazakov, 1998; Jo and Gero, 1998. 9 Rosenman, 1997. 10 Rosenman and Saunders, 2003. 11 Caldas and Rocha 2001; Caldas and 7

8

Norford, 2002, 2003; Caldas, 2003, 2005, 2006, 2008. 12 Turrin et al., 2011; Turrin, von Buelow, and Stouffs, 2011. 13 A broad literature review and an in-depth discussion can be found in Sönmez and Erdem, 2014 and Sönmez, 2015a; 2015b.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design

characteristics of design situations through EC requires the development of design-oriented, dynamic Evolutionary Algorithms (EAs). Indeed, a recent proliferation of designoriented optimization approaches14 can be interpreted as pointing to a practical need for customized methods for specific design tasks. In many practical examples, customized variants and combinations of well-known approaches handle a specific task more efficiently. Exemplifying such a trend, Janssen15 presents a parallel and distributed EA to handle high computational demands, Raphael16 develops a novel multi-objective EA called RR-pareto, and in a series of papers, Rodrigues, Gaspar, and Gomes17 present a hybrid evolutionary technique, which couples Evolutionary Strategies with Stochastic Hill Climbing. Likewise, this study presents a novel multi-objective Evolutionary Algorithm (EA), i.e., the Interleaved EA (IEA). The IEA follows the above-mentioned tendency, as an initial step towards dynamic EAs for design. It has been developed with respect to an analogy with how a human designer works, who divides her design problems into smaller parts, i.e., focuses temporarily on a limited set of aspects to make complex problems more manageable.18 In her dynamic decomposition strategy, the designer improves on her temporary problems through a pairwise integration strategy and moves forward to improve and reintegrate another set of aspects.19 In an analogous manner, the IEA temporarily focuses on modules of objectives, although the integration is holistic, rather than pairwise. The key to holistic integration is to conserve the quality of the overall level and not to degrade any aspect too drastically while improving another, which is ensured by a multi-objective population selection stage. In IEA, the ability to separate the operators and settings for each of the objectives gives the algorithm a modular structure. When it is suspected that the separate objectives may require different mutation and selection operators and could respond to different evolutionary settings (mutation and crossover numbers) and parameters (roulette parameters, mutation ratios, step sizes, etc.) the separation of operators, parameters, and settings may be beneficial. This separation also enables the user to adjust the objectives in terms of preferences through mutation and crossover settings. Related Approaches and the IEA IEA is a variant of the “criterion-based” methods for multi-objective optimization, which switch between the objectives during selection phases.20 In criterion-based Machairas, Tsangrassoulis, and Axarli, 2014. Janssen, 2009. 16 Raphael, 2014. 17 Rodrigues, Gaspar, and Gomes, 14

15

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

2013a; 2013b; 2013c. Akin, 2001; 2009. 19 Akin, 2001. 20 Zitzler, Laumanns, and Bleuler, 2004.

methods, at each selection stage, potentially different objectives decide which members of the population will be selected. Sometimes a probability is assigned to each objective, which determines whether the objective will be the sorting criterion in the next selection step. In the “Vector-Evaluated Genetic Algorithm” (VEGA) approach, selections are carried out according to each objective in turn. Offspring are then mixed, regardless of which objective dictated their selection.21 In the “lexicographic” variant, the objectives are assigned priorities before optimization and the objective with the highest priority is used first when comparing individuals in a single-objective manner.22 In IEA, however, one of the objectives leads the evolution until its fitness progression stagnates, in the sense that the settings and fitness values of this objective is used for some of the evolutionary decisions. We call this the leading objective approach (Fig. 1). Note that a minimum number of generations is assigned to each new leading objective in the beginning of its lead (in practice, 8 to 32 generations), whether it stagnates or not. Thus, the IEA is differentiated from the earlier approaches with a dedicated period for the domination of each objective, whose duration is dependent on the feedback from the progression of the fitness values. This modification enables a set of dynamic methods, as will be discussed below. In IEA, the new population is selected with a rank-based selection operator, considering all of the objectives simultaneously, which makes it essentially a multi-objective algorithm. However, variation selections and operations can be carried out according to the leading objective. In this way, separate mutation and selection operators and settings can be specified for each of the objectives within an overall task, which would be the same for all objectives in a regular multiobjective EA. Thus the specificities of the Interleaved EA are: 1. Letting each objective govern the process until its fitness improvement stagnates (whenever this occurs, the lead is given to another objective). 2. Enabling the use of separate operators, parameters, and settings for each objective. In addition to its inherent adaptivity, the leading objective approach brings forth a potential to dynamically decompose a process through action packages that correspond to the process objectives. The rationale for this improvement will be discussed below.

Experimental setup for the Architectural Layout Design Problem ALDP Representation Because our ultimate aim is to tackle such complex

18

Back, Fogel, and Michalewicz, 2000, p. 30-1.

21

Back, Fogel, and Michalewicz, 2000, p. 29-30.

22

523


Generation x

1st generation

Operator set 1

Parameter set 1

Objective n

Objective 1

Objective 3

Objective 1

in

Objective 2

out

Objective 4

Objective 1

Objective 2

Initiation

Generation y

Operator set 2

Final generation

Parameter set 2

Roulette

Mutation nr. Crossover nr.

Parameters

Roulette

Mutation

Parameters

Selection

Mutation

Mutation nr. Crossover nr.

Selection

Figure 1. Schematic illustration of an Interleaved EA process.

problems in practice, instead of the generic problem types that are usually used for benchmarking in the EA literature, the IEA is examined in terms of the Architectural Layout Design Problem (ALDP). Within the limits of this paper,23 we define our experimental layout task as adequately populating a series of plan borders with a fixed set of arbitrary polygonal Design Units (DUs), whose forms, functions, and dimensions are determined and fixed at the outset (Fig. 2). The representation is flexible to enable overlapping between DUs and outer borders. Each DU has both an inner and an outer boundary. The inner boundary is used for measuring and penalizing overlap situations, while the outer boundary may be used for detecting and rewarding neighborhoods. In the initiation phase, fixed DUs are initiated within their pre-specified position, the remaining DUs are randomly placed within the bounding box of a given floor outline. Evolutionary Specifications The genotype of a candidate layout comprises a single list of fixed and movable DUs. The sequence of the DUs in this list is the same for all candidates. For each DU, DU type, center coordinates, inner and outer polygon coordinates, bounding box, and related geometric information are stored. An N-point Crossover operator is used as default. For variation selections, the options are Uniform and Tournament (size 2) operators, while a Rank-based selection Test cases involve simplifications and do not correspond to a real world usage. This paper presents only the aspects that are relevant to the presented set of tests; a small and efficient set is chosen from available operators. For other aspects, details, and implementations of ALDP and IEA, please see SĂśnmez, 2015a; 2015b.

23

524

Regular

Convex

Concave

A DU is an arbitrary pollygonal shape Inner border Outer border

Layout border

Layouts are populated by DUs

Each DU represents a functional layout unit

DU1: office room DU2: study room

DU3: activity hall

Figure 2. Basics of ALD Problem representation.

operator is used for new population selection. In Rankbased selection, all objectives are taken into account and the minimum rank number of an individual determines its selection probability as follows: For each objective, each candidate has a separate rank amongst all candidates. The individuals are listed according to their minimum-ranks. Starting from the highest available minimum-rank, a desired number of individuals are selected. If a series of individuals occupy the same minimum-rank level, rank values of each individual are summed up, and the individuals are ordered in terms of the resulting values. This approach tends to favor the candidates, which are reasonably fine on all objectives simultaneously, while eliminating candiCÄ°LT VOL. 13 - SAYI NO. 4


A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design

Teleport to empty area Nudge (move)

Swap locations Layout border

Figure 3. Mutation operators.

dates, which occupy low ranks on an objective, regardless of their being high rank individuals on others. Three different mutation operators are used, i.e., If inner borders overlap, give penalty

“Swap”, “Nudge”, and “Teleport” (Fig. 3). Swap mutation exchanges the center locations of two DUs. Nudge mutation translates a DU in X or Y direction. Teleport mutation carries the center of a DU to an empty space within layout boundaries. Each objective has a mutation roulette, which includes different probabilities for each mutation operator. During the process, for each mutation candidate, a mutation operator is probabilistically drawn from this roulette. The operators, in turn, function stochastically through a set of parameters (nudge step σ and swap rates), which are also different for each objective. Evaluation Procedures For the Objectives Four objectives have been used for the application, i.e., “Overlap”, “Trivial Hole”, “Neighbor”, and “Neighbor Cell” (Fig. 4). The aim of the Overlap objective is to keep

If inner borders overlap, give penalty

If DU passes over the border, give penalty If DU is outside borders, give penalty

If inner borders overlap, DUs are not neighbors

Neighbor with south facade

type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

1. Find cell neighbors of each DU

type n

Neighbor list of DU1: DU2, DU3 Neighbor list of DU2: DU1, DU3 Neighbor list of DU3: DU1, DU2 Neighbor list of DU4: None Neighbor list of DU5: DU3 Neighbor list of DU6: South

2. Generate a DU types Neighborhood Maxrix type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

1. Find neighbors of each DU

Test DU type collision with query square [if outer borders overlap, DUs are cell neighbors]

x x x x x

Cell neighbor list of DU1: DU2, DU3, DU6 Cell neighbor list of DU5: DU2, DU3, DU4

type n

2. Generate a DU types Neighbor Cell Maxrix

type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

type n

If only outer borders overlap, DUs are neighbors

b) Trivial Hole

type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

a) Overlap

Maximize the area covered by inner DU polygons

x x x x x

type n

c) Neighbor

type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

type n

type n

type n

type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

type n

type 1 type 2 type 3 type 4 type 5

3. Compare it with a target matrix

d) Neighbor Cell

Figure 4. Calculations for the four objectives. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

525


the DUs within plan limits while preventing DU overlap. The procedure calculates a weighted sum of the penalties given to layout border violation and to inner DU boundary overlaps. First, all DUs are checked for whether their inner boundaries violate layout border. If a DU is partially violating the border, a penalty is given according to the ratio of the violating part. If a DU is totally out of the boundaries, a penalty is given, proportional to the square of the DUs

distance from the border. Secondly, all DUs are checked for overlapping other DUs (inner boundary). If overlap occurs, the overlapping area is divided by the smaller DU’s area, and a penalty is given accordingly. Finally, total layout border penalties and DU overlap penalties are combined into a single fitness value by a weighted sum. The Trivial Hole objective measures the ratio of the occupied area within plan borders, as maximizing this value

Figure 5. Interleaved EA, evolutionary process. 526

CÄ°LT VOL. 13 - SAYI NO. 4


A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design

amounts to the minimizing of DU overlap and layout border violation; and implicitly, minimizing the empty area within borders. The Neighbor objective tries to maximize the similarity of a candidate’s neighborhood distribution to a target layout’s. As such, it is thought as an alternative to adjacency matrices, which are usually static and are prepared by hand. This method enables the dynamic definition of a similar matrix through example buildings. A target is prepared as follows: The DUs of example layouts are vectorized with a color scheme. The direction that a DU is neighboring is also given with this diagram. Target preparation amounts to the collecting of the frequencies of neighborhoods between DU types within a neighborhood matrix. The rows and columns of the matrix are symmetrical and their sequence is fixed for all applications. The frequencies of neighborhood types are normalized by the maximum frequency. This way, the matrix becomes a neighborhood pattern, which can be compared with other examples. For candidate evaluation, neighborhoods of DUs are extracted from legitimate overlaps, i.e., overlapping of outer boundaries while inner boundaries remain non-violated. Outer DU boundary collision with the direction lines are used for the detection of direction neighborhoods. When the neighbors for each DU type are determined, this information is again converted into a normalized neighborhood pattern matrix. For fitness calculation, the absolute values of the differences of corresponding target and candidate half-matrix cells are summed up. The resulting value is negated to treat this error value as positive fitness. The Neighbor Cell objective is similar in its aims to the Neighbor objective; however, the detection method for the spatial adjacencies is different. A fixed sized square query cell is placed over each DU’s center. Types of all the DUs that collide with a DU’s query cell are added to the neighbor list of that DU. For candidate evaluation, a target’s matrix, which is similarly prepared, is compared with the candidate’s. As with the Neighbor objective, Neighbor Cell objective calculates and negates the difference between two matrix patterns, while adjacencies to directions are not taken into account. It should be noted that, separate targets may be used for each objective. Evolutionary Processes For IEA and NSGA2 The basic IEA process is as follows: In the first step, the candidate layouts are initiated, the default objective is set as the leading objective, and all candidates are evaluated for all objectives. The candidates for crossover and mutation are selected using the leading objective’s selection operators and parameters. Then the variation operations are carried out. After a pre-specified number of generations (t), which determines the minimum number of generations for each leading objective, stagnation checks are CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

carried out. A slope-based method is used for stagnation control: The fitness progression graph of an objective is fitted with a line through linear regression for N last generations. The slope of this line shows the recent progression of the process for that objective and the stagnation threshold denotes a minimum slope. If the leading objective’s fitness improvement is found stagnated for the last t generations, one of the objectives is randomly drawn from the list of objectives as the next leading objective. This method may also be used as a stopping criterion (if all objectives stagnate for a period of generations, stop evolution). However, in the following test cases, stopping criterion is a fixed number of generated offspring. A simple approach is used to preserve diversity:24 If the fitness value combination of a new offspring already exists in the population, it is not inserted into the new population. Although the population number is kept fixed for the test cases, a simple elitism scheme adds the best candidate for each of the objectives to the next generation, if not already selected. This procedure can increase the population number, at most for the number of objectives. In the following test cases, the IEA will be compared to the “Non-dominated Sorting Genetic Algorithm 2” (NSGA2).25 In NSGA2, first, chromosomes are sorted and put into fronts according to Pareto dominance. Within a Pareto front, the chromosomes are ranked with regard to the distance between the solutions. Solutions that are far away from other solutions are given a higher preference for selection. This is done in order to obtain a diverse solution set. Therefore, the two essential differences of the two EAs are, (1) while the IEA has a simple diversity strategy, the functioning of the NSGA2 essentially depends on the preservation of diversity; (2) while NSGA2 searches for Pareto non-dominance, IEA uses a rank-based population selection strategy, not explicitly maintaining Pareto nondominance. Additionally, a regular rank-based version of IEA is generated by simply using a single parameter and operator combination for all objectives. The algorithm is the same with IEA in other respects. This version is used for assessing the effect of the leading objective approach. Because IEA and its rank-based version use the abovementioned elitism scheme, the length of the evolutionary processes for the three EAs are measured, fixed, and equalized over the total number of generated candidates, instead of the generation number. This is also a better estimate for the required amount of computation, as each of the candidates has to be evaluated once, which is the most time consuming aspect of our problem. From, Michalewicz and Schmidt, 2007.

24

The implementation is based on Deb et al. 2002.

25

527


Table 1. Library buildings used in the preparation of targets (For all sources, last access, October, 2015) Case

Name of Library

Architect

More Info

1. Actur Library, 2008 Carroquino Finner Arquitectos. 2. Central Library, Marsino Arquitectos Universidad Catolica Asociados del Norte, 2002 3. Santa Monica Public Moore Ruble Yudell Library, 2006 Architects

http://www.archdaily.com/23128/actur-library-carroquino-finner-arquitectos/ http://www.archdaily.com/2742/central-library-universidad-catolicadel-norte-marsino-arquitectos-asociados http://www.moorerubleyudell.com/projects/santa-monica-public-library

complexity have been chosen for the test series (Figs. 6-8). Each case is determined by a candidate scheme, which comprises layout borders, fixed DUs and a set of movable

10m

Test Cases Three cases of ALD Problems that are simplified versions of real buildings (Table 1) with differing degrees of

2m 5m

Movable DUs Fixed DUs Direction lines

a) Target layout (16 movable + 2 fixed DUs)

b) Candidate borders, directions, and DUs

c) Example results from the test series

Figure 6. Test case 1.

2m 5m

10m

Movable DUs Fixed DUs Direction lines

a) Target layout (32 movable + 2 fixed DUs)

b) Candidate borders, directions, and DUs

c) Example results from the test series

Figure 7. Test case 2. 528

CÄ°LT VOL. 13 - SAYI NO. 4


50m

A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design

2m 5m 10m

20m

Movable DUs Fixed DUs Direction lines

a) Target layout (89 movable + 5 fixed DUs)

b) Candidate borders, directions, and DUs

c) Example results from the test series

Figure 8. Test case 3. 82

-20

80 78

-36.919

76

-40

Fitness

Fitness

-23.068

-50

78.273

74 72

71.904

NSGA2

rank-based

a) Overlap

64

-50 -519.800

-518.512

-500

IEA

NSGA2

rank-based

-650

b) Trivial Hole

-55.646

-60 -70

-72.873

-69.854

-80 -522.183

-600

66 IEA

-400

-550

68

-70

-40

-450

70

-60

-80

78.705

Fitness

-22.016

-30

-350

Fitness

-10

IEA

c) Neighbor

NSGA2

rank-based

-90 -100

IEA

NSGA2

rank-based

d) Neighbor Cell

Figure 9. Test Case 1, distribution of 100x5 high-ranking results (IEA, NSGA2, Rank-based).

DUs. This scheme is used for the initiation of all candidate layouts. The aim is to arrange the given movable DUs within each layout for generating patching drafts. The target for each case is the original layout that is used in the preparation of the candidate schemes. For each test case, targets and candidates have the same list of DUs and layout borders. This is not meaningful for real world usage; yet, it is informative for testing aims. Note that, except for the simplest and most constrained cases, attaining of the real target is not expected.

Parameter Finding Process For a proper comparison between the IEA, its rankbased version, and NSGA2, the EAs have to be run with their best parameter combinations. However, in each of the EAs, a high number of parameters can have an effect on the quality of the results, and it is not practical to find the best parameter combinations in a single trial set, as there would be an exponential number of combinations. Therefore, a combined ‘Design-of-Experiments’ (DoE) and ‘Racing’ procedure was devised. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

As a first step, the number of varied parameters was reduced. Secondly, a small set of discrete values was determined for each parameter (see Table 2). Thirdly, through a series of consecutive racing processes, initially the most important parameters were found and fixed (selection operators, mutation and crossover ratios), and then, gradually, roulette and mutation parameters were progressively fine-tuned. Because the process is multi-objective, a pareto-racing procedure was implemented as follows:26 - Generate a set of combinations, each of which defines an EA instance, - Run each of these EA instances for n turns (5 or 10 turns), - After n turns, at each new turn, o Compare each combination with each of the others as follows: • For each combination, • For each of the objectives, Based on, Yuan and Gallagher, 2007 and Zhang, Georgiopoulos, and Anagnostopoulos, 2013.

26

529


Table 2. Parameters and values for test cases

Rank-based NSGA2

IEA

Population 1000 1000 1000 Max. num. of cands. ~300000 ~300000 ~300000 Crossover selection uniform uniform uniform Crossover ratio 1 1 0,02 Mutation selection uniform uniform uniform Mutation ratio 0,7 0,7 Mutation ratios Trivial Hole 0,01 Overlap 0,02 Neighbor 0,001 Neighbor Cell 0,001 Roulette parameters Nudge rate 3 2 Overlap Nudge rate 3 Teleport rate 2 1 Overlap Teleport rate 1 Swap rate 2 1 Overlap Swap rate 1 Nudge step (σ) 2 2 Overlap Nudge step (σ) 0,8

Trivial Hole Nudge rate Trivial Hole Teleport rate Trivial Hole Swap rate Trivial Hole Nudge step (σ)

3 1 1 0,8

Neighbor Nudge rate Neighbor Teleport rate Neighbor Swap rate Neighbor Nudge step (σ)

2 1 3 1,5

Neighbor Cell Nudge rate Neighbor Cell Teleport rate Neighbor Cell Swap rate Neighbor Cell Nudge step (σ)

3 1 2 2

o Get the distribution of the previous fitness values, o Compare the fitness value distributions of the two combinations using Welch’s t test,27 o If the two combinations are significantly different (i.e., p < %5 or %10): • Find the fitness value averages of each combination. • Increase the counter of the worse combination by 1. • After the two combinations are compared for all objectives, if one of the combinations is found to be worse on all objectives, it is dominated by the other. Therefore, it is left out of the population for the next turn. In this way, the amount of necessary computation is decreased at each turn and the process resembles a race, which continues until either only one candidate remains or Python Scipy’s “Welch’s t test” implementation is used for the trials.

27

530

a pre-specified number of turns is reached (50 or 100). If there is a set of remaining combinations, the best individual is selected amongst these, using the same rank-based selection operator used for IEA. The value combination of this instance is fixed for the next level of parameter finding. The best parameter/value combinations are found for each of the EA types, using the simplest test case (Fig. 6). Table 2 presents the parameters and found value combinations for each of the EAs. The varied parameters are crossover rate, mutation rate, roulette rates (probabilities) for each of the mutation operators and σ value for nudge mutation. For the Interleaved EA, these parameters are different for each of the objectives. As can be observed, different best value combinations have been found for different objectives in IEA, and also amongst the different EA types.

Tests and Results A set of 100 trials were run for each of the EAs and for each of the test cases, which results in a matrix of 9 trial CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design

-10

90

-20 80 -30 70

Fitness

Fitness

-40 -50 -60

60

50

-70 40

-80 -90 0

20

40

60

80

Data points

30

100

a) Overlap

0

20

40

60

80

Data points

100

b) Trivial Hole

-300

-20

-400

-40

-500

IEA max IEA min IEA average NSGA2 max NSGA2 min NSGA2 average Rank-based max Rank-based min Rank-based average

-60

Fitness

Fitness

-600 -700

-80

-100

-800 -120

-900

-140

-1000 -1100

0

20

40

60

80

Data points

100

-160

0

20

40

60

80

Data points

100

d) Neighbor Cell

c) Neighbor

Figure 10. Test Case 1, Process graphs for IEA, NSGA2, and Rank-based version.

-22

82

-180

80

-28 -29.136

-30

76 74.757

NSGA2

rank-based

a) Overlap

70

-32 -205.868

-210

NSGA2

rank-based

b) Trivial Hole

-240

-37.105

-38

-214.275

-230 IEA

-32.843

-34 -36

-220

72 IEA

-205.870

-200

77.764

74

-32 -34

78.665

78

-25.960 Fitness

Fitness

-26

-30

-190

-24.993

Fitness

-24

-28

-37.201

-40 IEA

NSGA2

c) Neighbor

rank-based

-42

IEA

NSGA2

rank-based

d) Neighbor Cell

Figure 11. Test Case 2, distribution of 100x5 high-ranking results (IEA, NSGA2, Rank-based).

sets. The two main points to explicate with these trials is (1) to show that the core innovation (i.e., the leading objective principle) does not bring a disadvantage (hence the comparison with the regular rank-based case), and (2) to show that the overall performance is comparable to the state-of-the-art methods, which is the motivation behind the comparison with NSGA2. Two different types of visualizations are prepared for the inspection of the results. A set of graphics compare mean fitness progression graphs for each EA type (Figs. 10, 12, 14) where minimum, maximum, and average fitness values are given. Each of these lines represents the mean of 100 trials. For a design problem, the results have to be fine on all objectives simultaneously, as a product that is CÄ°LT VOL. 13 - SAYI NO. 4

considerably bad for one objective is practically useless, even if it is optimal for another objective. Thus, in the process graphs, the progression of the average fitness values of populations has a practical significance. However, because of its diversity preservation mechanism, NSGA2’s average fitness values tend to appear lower than the other EAs. Therefore, box plots are presented as a second assessment method (Figs. 9, 11, 13), showing the fitness distribution of the 500 best results for each EA (5 best results from each of the 100 trials are selected using the same rank-based selection operator with the IEA). It should be noted that, for practical aims, this appears as a better assessment method, because these best results are what would be used in practice. 531


-20

85 80

-30 75 70

Fitness

Fitness

-40

65

-50

60

-60

55 50

-70 45 -80

0

20

40

a) Overlap

60

80

Data points

100

40

0

20

40

b) Trivial Hole

-150

60

80

Data points

100

-20

-200

-30

IEA max IEA min IEA average NSGA2 max NSGA2 min NSGA2 average Rank-based max Rank-based min Rank-based average

-250 -40

Fitness

Fitness

-300

-50

-350

-60 -400 -70

-450

-500

0

20

40

60

80

Data points

100

-80

0

20

40

60

80

Data points

100

d) Neighbor Cell

c) Neighbor

80

-26

79

-27

78

-27.149

-28 -29

-28.975

76 74

-31

73

-32

IEA

a) Overlap

NSGA2

75.775

76.594

75

-30

rank-based

72

-30

-50

-35

-55

77.991

77

-28.408

-45

-56.058

-60

-57.970

-61.932

-65

NSGA2

rank-based

b) Trivial Hole

-75

-38.105

-40

-42.566

-45

-43.071

-50

-70 IEA

Fitness

81

-25

Fitness

-24

Fitness

Fitness

Figure 12. Test Case 2; Process graphs for IEA, NSGA2, and Rank-based.

IEA

NSGA2

c) Neighbor

rank-based

-55

IEA

NSGA2

rank-based

d) Neighbor Cell

Figure 13. Test Case 3, distribution of 100x5 high-ranking results (IEA, NSGA2, Rank-based).

Comparing the IEA to the rank-based version, for the simplest case (Figs. 9, 10) the final fitness levels do not deviate considerably; however, as the problem gets more complicated (i.e., case 3, Figs. 13, 14) the differences between the two approaches become more salient, in both attained fitness levels and the speed in arriving high levels of fitness, where IEA appears advantageous. Faster convergence can be interpreted to express the adaptive character of the leading objective principle. As architectural fitness calculations can become time consuming, and considering that these applications will be used on regular desktop computers, faster fitness improvement has a practical advantage. Thus using dedicated parameter sets for each of the objectives can generate a practical advantage over the traditional ‘same parameter set’ approach. 532

Comparing the functioning of the IEA with NSGA2, while NSGA2 consistently attains better maximum fitness levels (Figs. 10, 12, 14), from a practical perspective, this does not guarantee the usability of the proposals evolved by the NSGA2, in the sense that these are reasonably fine on all objectives. This is indicated by the distributions of the best usable proposals (Figs. 9, 11, 13). In practical terms, the IEA appears to yield more usable proposals for three of the objectives (i.e., Overlap, Trivial Hole, and Neighbor), while NSGA2 has dominance on the Neighbor Cell objective (Figs. 9, 11, 13). The Neighbor and Neighbor Cell objectives measure for a similar characteristic, yet with different methods. It appears interesting to compare these two procedures to shed more light on the character of the IEA. The Neighbor CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design

-25

80

-30

75

-35 70 -40 65

Fitness

Fitness

-45 -50 -55

60

55 -60 50

-65 -70 0

20

40

60

80

100

Data points

a) Overlap

45 0

-40

-30

-60

-40

-80

-50

-100

-60

-120

-70

-140

-80

-160 0

20

40

60

20

40

80

100

-90

0

20

40

Data points c) Neighbor

60

80

100

Data points

b) Trivial Hole

60

Data points

80

100

IEA max IEA min IEA average NSGA2 max NSGA2 min NSGA2 average Rank-based max Rank-based min Rank-based average

d) Neighbor Cell

Figure 14. Test Case 3, Process graphs for IEA, NSGA2, and Rank-based.

Cell objective has a less discriminating and more permissive measurement of neighborhood, as its detection area is much larger than the Neighbor objective, which accepts only the area between outer and inner borders of a DU (Fig. 4). Likewise, the two other objectives, for which the IEA exhibits practical advantage, apply fine-grained measurements for their fitness calculations and they are rather discriminating. Compared to the other three objectives, the Neighbor Cell objective is less discriminating and allows more variety, which is consistent with the overall philosophy of NSGA2, which depends on the maintaining of variety. On the other hand, the rank-based population selection mechanism of the IEA favors convergence towards a smaller search region, eliminating outliers, in order to attain reasonable products, rather than variety.

Discussion The above trials should be considered as providing insight for the IEA’s specific functioning. The trials had several shortcomings that have to be indicated. The number and types of the objectives, the set of varied parameters, and the possible values for these parameters were reduced and this brought forward coarse-grained test cases. As a result, our DoE + Racing approach could only produce an approximation of the best value combinations. Additionally, the values were fine-tuned only for the simplest Actur case and used also for the more complex cases. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Besides the high computational load of the fitness evaluations, another reason in the above shortcomings was the combinatorial nature of the IEA, whose number of parameters increases linearly with the number of objectives. To alleviate this abundance of parameters, adaptive parameter tuning approaches have to be integrated to the IEA. However, as the parameter number of an EA increases, the effectivity of adaptivity schemes decreases. Although this indicates a crucial weakness of the IEA, in practice, the algorithm has been used in several cases satisfactorily with rather coarse values.28 This is due to the undemanding task settings, which aimed at the development of crude draft designs, in the absence of human-level sensitive evaluation methods that could make high-quality proposal development a practical aim. This is also the reason for prioritizing speed and reasonable results. In any case, it is not the practical performance gain that is the reason behind the IEA, but rather the future development potentials of the approach. The ability to separate the operators and settings for each of the objectives gives the IEA a modular structure. This modularity offers a method for the utilization of domain-specific knowledge for each sub-task, i.e., objective. What is aimed in such modularity is an evolutionary process, which would analyze the situation at each important phase, and then revise its operator set according to its evaluations. This would SĂśnmez, 2015a.

28

533


render the development process a dynamic and intelligent one as required. In the above test cases, the transition between objectives in IEA depends only on the feedback from fitness progressions. In principle, other analyses could also be used for feedback (e.g. on the details and statistics of the states and performances of the evolved populations). Note that this is related to the problem definition and available analysis tools, and not with the IEA itself, which already offers the potential for dynamism. Thus the IEA indicates where new intelligent technologies could be inserted; in other words, it is essentially open to further development through additional methods to determine when to follow which objective and with which operators, in which case the IEA would demonstrate its full potential as a truly dynamic EA. Acknowledgements The initial stage of this research was supported by TUBITAK (The Scientific and Technical Research Council of Turkey) and Istanbul Technical University Scientific Research and Development Support Program.

References Akin, Ö. (2001) “Variants in Design Cognition”, in Eastman, C., Newstetter, W., and McCracken, M. (eds.), Design Knowing and Learning: Cognition in Design Education, 9780-08-043868-9, Elsevier, http://doi.org/10.1016/B978008043868-9/50006-1. Akın, Ö. (2009) “Variants and Invariants of Design Cognition”, in McDonnell, J. and Lloyd, P. (Eds), About Designing: Analysing Design Meetings, CRC Press, pp. 171-192. Back, T., Fogel, D.B., and Michalewicz, Z. (Eds.) (2000) Evolutionary Computation 2: Advanced Algorithms and Operators, IOP Publishing Ltd, Bristol and Philadelphia. Buchanan, R. (1992) “Wicked problems in design thinking”, Design Issues, Vol. 8, No. 2, pp. 5-21. Caldas, L.G. (2003) “Shape generation using pareto genetic algorithms”, CAADRIA 2003. Caldas, L.G. (2005) “Three-dimensional shape generation of lowenergy architecture solutions using Pareto GA’s”, Proceedings of ECAADE’05, Lisbon, September 21-24, 2005, pp. 647-654. Caldas, L.G. (2006) “GENE_ARCH: An evolution-based generative design system for sustainable architecture”, I.F.C. Smith (Ed.), EG-ICE 2006, LNAI 4200, pp. 109 – 118, 2006. Caldas, L.G. (2008) “Generation of energy-efficient architecture solutions applying GENE_ARCH: An evolution-based generative design system”, Advanced Engineering Informatics, Volume 22, Issue 1 (January 2008). Caldas, L.G. and Norford, L.K. (2002) “A design optimization tool based on a genetic algorithm”, Automation in Construction, 11 (2002) 173 – 184. Caldas, L.G. and Norford, L.K. (2003) “Genetic Algorithms for Optimization of Building Envelopes and the Design and Control of HVAC systems”, Journal of Solar Energy Engineering, August 2003, Vol. 125. Caldas, L.G. and Rocha, J. (2001) “A generative design system applied to Siza’s school of architecture at Oporto”, In J.S. Gero, 534

S. Chase and M. Rosenman (Eds) CAADRIA 2001, Key Centre of Design Computing and Cognition, University of Sydney, 2001, pp. 253-264. Damski, J.C. and Gero, J.S. (1997) “An evolutionary approach to generating constraint-based space layout topologies”, In R. Junge (Ed.), CAADFutures 1997, Kluwer, Dordrecht. pp. 855864. Deb, K., Pratap, A., Agarwal, S., and Meyarivan, T. (2002) “A fast and elitist multiobjective genetic algorithm: NSGA-II”, IEEE Transactions on Evolutionary Computation, 6(2), pp. 182– 197. Gero, J.S., Louis S., and Kundu, S. (1994) “Evolutionary learning of novel grammars for design improvement”, AI EDAM, 8(2):83-94. Gero, J.S. and Schnier, T. (1995) “Evolving representations of design cases and their use in creative design”, Third International Conference on Computational Models of Creative Design. Gero, J.S. and Kazakov, V.A. (1998) “Evolving design genes in space layout planning problems”, Artificial Intelligence in Engineering, 12 (1998) 163-176. Janssen, P. H. (2009) “An evolutionary system for design exploration”, in Proceedings of the International Conference on Computer Aided Architectural Design Futures, Montréal, Canada17th-19th June, pp. 260–272. Lawson, B. (2004) What Designers Know, Elsevier / Architectural Press, Amsterdam. Machairas, V., Tsangrassoulis, A., & Axarli, K. (2014) “Algorithms for optimization of building design: A review”, Renewable and Sustainable Energy Reviews, 31, pp. 101–112, http://doi. org/10.1016/j.rser.2013.11.036 Michalewicz, Z. and Schmidt, M. (2007) “Parameter Control in Practice”, in Lobo, F.J., Lima, C.F., and Michalewicz, Z. (Eds.), Parameter Setting in Evolutionary Algorithms, Series: Studies in Computational Intelligence, Vol. 54, XII, Springer-Verlag, Berlin, Heidelberg, 2007, pp. 277-294. Raphael, B. (2014) “Multi-Criteria Decision Making for the Design of Building Facade”, in Computing in Civil and Building Engineering, ASCE, pp. 1650–1658. Rittel, H. W. J. and Webber, M. M. (1973) “Dilemmas in a General Theory of Planning”, Policy Sciences, 4, pp. 155-169. Rodrigues, E., Gaspar, A.R., and Gomes, Á. (2013a) “An approach to the multi-level space allocation problem in architecture using a hybrid evolutionary technique”, Automation in Construction, 35, pp. 482–498, doi:10.1016/j.autcon.2013.06.005 Rodrigues, E., Gaspar, A.R., and Gomes, Á., (2013b) “An evolutionary strategy enhanced with a local search technique for the space allocation problem in architecture, Part 1: Methodology”, Computer-Aided Design, 45, pp. 887–897, doi:10.1016/j.cad.2013.01.001 Rodrigues, E., Gaspar, A.R., and Gomes, Á. (2013c) “An evolutionary strategy enhanced with a local search technique for the space allocation problem in architecture, Part 2: Validation and performance tests”, Computer-Aided Design, 45, pp. 898–910, doi:10.1016/j.cad.2013.01.003 Rosenman, M.A. (1997) “The generation of form using an evolutionary approach”, [online] http://arch.usyd.edu.au (Accessed: September 2009). Rosenman, M.A. and Saunders, R. (2003) “Self-regulatory hierarCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


A Modular and Dynamic Evolutionary Algorithm For Architectural Design chical coevolution”, AI-EDAM, 2003, 17, 273 – 285. Russell, S. J. and Norvig, P., (2010) Artificial Intelligence: A Modern Approach, Prentice Hall (third edition). Simon, H. A. (1973) “The Structure of Ill Structured Problems”, Artificial Intelligence, 4 (3): pp. 181–201. Sönmez, N.O., Erdem, A. (2014) “Design games: A conceptual framework for dynamic evolutionary design”, A | Z ITU Journal of the Faculty of Architecture, Vol. 11, No. 1, 03/2014. Sönmez, N.O. (2015a) Evolutionary Design Assistants for Architecture, ABE, Architecture and the Built Environment, 5(3), pp. 1–284, http://doi.org/10.7480/abe.2015.3 Sönmez, N.O. (2015b) “Architectural Layout Evolution through Similarity-Based Evaluation”, International Journal of Architectural Computing (IJAC), Vol. 13, No. (3-4), 10/2015, pp. 271–298, http://doi.org/10.1260/1478-0771.13.3-4.271 Turrin, M., von Buelow, P., and Stouffs, R. (2011), “Design explorations of performance driven geometry in architectural design using parametric modeling and genetic algorithms”, Advanced Engineering Informatics, doi:10.1016/j. aei.2011.07.009.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Turrin, M., von Buelow, P., Kilian, A., and Stouffs, R. (2011), “Performative skins for passive climatic comfort: A parametric design process”, Automation in Construction, doi:10.1016/j. autcon.2011.08.001. Yuan, B. and Gallagher, M. (2007) “Combining Meta-EAs and Racing for Difficult EA Parameter Tuning Tasks”, in Lobo, F. J., Lima, C. F., and Michalewicz, Z. (Eds.), Parameter Setting in Evolutionary Algorithms, Series: Studies in Computational Intelligence, Vol. 54, 2007, XII, Springer-Verlag, Berlin, Heidelberg, pp. 121-142. Zhang, T., Georgiopoulos, M., and Anagnostopoulos, G.C. (2013) “S-Race: a multi-objective racing algorithm”, in Proceedings of the Fifteenth Annual Conference on Genetic and Evolutionary Computation Conference, ACM, pp. 1565–1572. Zitzler, E., Laumanns, M., and Bleuler, S. (2004) “A tutorial on evolutionary multiobjective optimization”, in Gandibleux, X., Sevaux, M., Sörensen, K., and T’kindt, V. (Eds.), Metaheuristics for Multiobjective Optimisation, Lecture Notes in Economics and Mathematical Systems, Volume 535, 2004, pp. 3-37.

535


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):536-544 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.27880

Mark Augé’de Yok-Yer (Non-Lieu) Kavramı Üzerine Bir Epistemik Çözümleme An Epistemic Analysis of the Concept of Non-Place (Non-Lieu) in Mark Augé Rifat Gökhan KOÇYİĞİT

ÖZ Yok-yer (non-lieu) kavramı ilk kez, Mark Augé tarafından 1992 yılında yazılmış olan “Non-Lieux, Introduction à une Anthropologie de la Surmodernité” başlıklı kitapla gündeme geldi. Kitap ardından da pek çok dile çevrildi. Yok-yer kavramı antropolojiden Mimarlığa oldukça çeşitli bilgi disiplinleri içinde tartışıldı ve kullanıldı. Yok-yer çok sayıda akademik çalışmanın ya doğrudan doğruya konusu ya da konusunun önemli bir parçası oldu. Bu bağlamda kavram Türkçeye yer-olmayanlar ve yok-yerler olmak üzere iki farklı şekilde çevrildi. Bu yazı yok-yer kavramının Türkçeye çevirisini, anlamını, göndergelerini ve bağlamını sorgulamaktadır. Bunun da ötesinde kavramsallaştırmanın Augé’nin ortaya koyduğu haliyle içine düşmüş olduğu mantıksal, ontolojik ve epistemolojik problemleri analitik bir bakışla tartışıp eleştirmektedir. Bu çerçevede yok-yer kavramı ile yersizleşme kavramı arasındaki benzerlik ve farklar ortaya konarak hangi durumlarda ve gerekçelerle yersizleşme kavramının tercih edilebileceği açıklanacaktır. Anahtar sözcükler: Yer; yer-olmayan; yersizleşme; yok-yer.

ABSTRACT The non-place (non-lieu) concept came to the fore for the first time, with the book “Non-Lieux, Introduction à une Anthropologie de la Surmodernité”, written by Mark Augé in 1992. The book was later translated into many languages. The concept of non-place has been discussed and used in an extensive discipline of knowledge from anthropology to architecture. Non- place is a subject or part of a subject of a large number of academic studies. In this context, the concept has been translated to Turkish into two different forms as “yer-olmayan” and “yok-yer”. In this article I will question the translation, meaning, referents and context of the concept of “non-lieu”. Beyond that, I will discuss and criticize the logical, ontological, and epistemological problems of conceptualization has fallen into as it has been revealed by Augé. In this frame, I tried to put forward the differences and similarities between the concept of non-place and the concept of deterritorialization. I also will try to explain in which situations the concept of deterritorialization can be preferred. Keywords: Place; non-place; deterritorialization.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Bölümü, Bina Bilgisi Bilim Dalı, İstanbul Başvuru tarihi: 19 January 2018 - Kabul tarihi: 19 May 2018 İletişim: Rifat Gökhan KOÇYİĞİT. e-posta: kocyigitgokhan@gmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

536

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Mark Augé’de Yok-Yer (Non-Lieu) Kavramı Üzerine Bir Epistemik Çözümleme

Giriş Kuramsal ve kavramsal bir çalışma alanı olarak yer; modernliğin şeyleri mekândan ayrıştırmasına dikkat çeken bir tepki olarak 20. yy başında fenomenoloji alanında ortaya çıktı.1 Felsefede şeyleri nitelikleri ve mekânda varoluşlarıyla birlikte ayrıştırmadan bir bütün olarak kavramaya çalışan; böylelikle de tüm tözcü ontolojileri aşmaya çalışan fenomenoloji2 alanında özellikle Heidegger tarafından konu edildi.3 Fenomenolojinin algılanan bir fenomen olarak yeri, düşünülen tasarlanan bir numen olarak mekânın4 önüne koyan bakış açısı, modern mimarlık ve şehircilik kuramının eleştirisinin en güçlü damarlarından birini oluşturdu.5 Mimarlığı diğer sanat alanlarından ayıran başat niteliklerden biri olarak görülen ürünün yere bağlılığı, fenomenolojinin mimarlık kuramında etkili olmasını sağladı. Yerin mimarlık kuramına toplumsal boyutu ile dahil olmasını diğer bir düşünce alanı ise yeni-marksizm ile oldu. Konu, üretim tüketim ilişkilerinin kuramsallaştırılması çerçevesinde erken dönem marksizmin atladığı bir boyut olarak özellikle ekonomi, coğrafya ve sosyoloji alanında tartışıldı.6 Kapitalizmin mekansal örgütlenmesinde yerel niteliklere olan duyarlılığı sorgulandı.7 Bu bağlamda akademik mimarlık alanında, mimarlığın sermaye ile kurduğu ilişki yer ve mekân üzerinden sorunsallaştırıldı.8 Augé’nin yok-yerleri böyle bir ortamda yere tersten yaklaşarak, konunun etrafında dolaşmayıp doğrudan doğruya sorunun merkezine odaklanması bakımından belki antropoloji alanından çok akademik mimarlık alanında geniş bir yankı uyandırdı. Antropoloji açısından sorun, giderek modern dünyadan yalıtılmış inceleme alanlarının hızla azaldığı bir ortamda zorunlulukla modern dünyayı kendine konu edinerek ilerlemek zorunda olan bir disiplin olarak antropolojinin geleceğidir. Mimarlık kuramı açısından sorun ise, somut anlamda mekânı işleyerek yarattığı farklılık ve artıdeğerle yeri üreten bir etkinlik olarak mimarlığın yaşadığı krizdir. Bu çerçeve içinde yer, batıda ve ardından da Türkiye’de akademik mimarlık alanında, kimliksizleşme, mekânsal yabancılaşma, mekânsal anlam yitimi, mekânsal tüketim, mekânsal metalaşma gibi temalarda pek çok yayının ve tezin problematiğinin ya doğrudan doğruya konusu ya da önemli bir bileşeni oldu. Augé’nin bu kavramsallaştırması, gerek toplumsal alanda yaşanan gelişmeler, gerekse de 5 Nesbitt, 1996, s. 48-51. Nesbitt, 1996, s. 48-51. 6 Smith, 2016, “Phenomenology” Sosyoloji alanında, Henri Lefebvre 3 (2014), Manuell Castells (2013), Heidegger’in özellikle “İnşâ Etmek Coğrafya alanında David Harvey İskân Etmek Düşünmek” (1951), (1997) kapitalizm ile kent mekanı “Şey” (1950) ve “… şiirsel biçimde, arasındaki ilişkiyi güçlü bir şekilde insan mesken tutar…” (1951) adlı kuramsallaştırdı. konferans metinleri mimarlıkta yer kavramsallaştırmaları için oldukça 7 Akcan, 1994. 8 önemli referanslar oldular. Tafuri, 1976; Frampton, 1983; Colqu4 Andrew, 2016. houn, 1990, s. 81-100, Yırtıcı, 2009. 1 2

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

akademik mimarlık alanında yapılan atıfların fazlalığından açıkça görülebileceği gibi özellikle mimarlık alanında güncelliğini hâlâ korumaktadır. Bu yazı, Augé’nin yok-yer kavramsallaştırması ile özellikle mimarlık gibi farklı alanlarda yapılacak akademik çalışmalar arasındaki epistemolojik geçişleri, bilginin, yorumların aktarılmasında yaşanacak problemleri konu edinecektir. Antropolojinin yer kavramsallaştırması açısından diğer insan bilimleri ve mimarlık karşısındaki epistemolojik statüsü üzerinde durulacak, konunun bilimsel niteliği sorgulanacaktır. Bu çerçevede öncelikle yok-yer kavramsallaştırmasının; hem Augé’nin ortaya koyduğu haliyle, hem bunun Türkçeye çevirisinde, hem de diğer bilgi alanlarına aktarılmasında yaşanan mantıksal, ontolojik ve epistemolojik problemler analitik bir bakışla ele alınacaktır. Buradan yola çıkarak da yok-yer ile yersizleşme kavramsallaştırmaları karşılaştırılacaktır.

Kavramının Anlamı, Çevirisi ve Göndergeleri Üzerine Yok-yer kavramı bu yazıda ele alındığı anlamıyla ilk kez, Mark Augé tarafından Éditions du Seuil tarafından 1992 yılında yayınlanmış olan “Non-Lieux, Introduction à une Anthropologie de la Surmodernité” başlıklı kitapla gündeme geldi.9 Kitap, 1997 yılında Kesit Yayıncılık tarafından Turhan Ilgaz çevirisiyle “Yer-olmayanlar, Üstmodernliğin Antropolojisine Giriş” başlığıyla Türkçeye kazandırıldı.10 Ardından aynı kitap bu kez, çevirisi Ergün A. Akça ve Arbil Ötkünç tarafından güncellenerek, “Yok-yerler, Üstmodernliğin Antroplojisine Giriş” başlığıyla Daimon Yayınları tarafından 2016 yılında çevirisi güncellenerek tekrar yayınlandı.11 Kitabın başlığından da açıkça görülebileceği gibi “nonlieu” sözcüğü farklı zamanlarda iki ayrı sözcükle Türkçeye çevrilmiştir. Ilgaz’ın yaptığı ilk çeviride “yer-olmayan” sözcüğü kullanılırken Ötkünç ve Akçan çevirisinde “yok-yer” kullanılmıştır. Osmanlıcada “non” ön ekine “nâtamam”, “nâmevcut” örneklerinde olduğu gibi Farsça’dan gelen “nâ” ön ekiyle veya daha güncel kullanıma sahip gayriresmi, gayrimeşru, gayrimenkul örneklerinde olduğu gibi Arapça kökenli gayri ön eki/sözcüğüyle karşılık verilmekteydi.12 Bununla birlikte Türkçe yapısı gereği önden ekli bir dil olmadığından “nâyer” veya “gayriyer” yerine “yer-olmayan” birebir Öz Türkçe çeviri olarak kabul edilebilir. Ancak Ötkünç, Akcan güncellemesindeki “yok-yer” sözcüğü Türkçede benzeri olmaması, ön ek alması ve “non” yerine “yok” sözcüğünün seçilmesi bakımından ilgi ve merak uyandıran radikal ve iddialı bir değişiklik olarak görülebilir. Ötkünç önsöz kısmında bu konuda şöyle yazmaktadır: Augé, 1992.

9

Augé, 1997.

10

Augé, 2016.

11

Develioğlu, 2013.

12

537


“..Yer-olmayan’daki “-ma” eki anlamı olumsuzlaştırır. Ancak Augé’nin kavramsallaştırdığı konunun ifadesi olan yokyer bir olumluluk-olumsuzluk ilişkisini değil, yere atfedilen değerlerin bulunmadığı fiili durumları tanımlar; yerin fiziksel özelliklerinin mevcut olmasına rağmen geleneksel dünyaya ait antropolojik nitelikler yoktur.”13 Burada ilk bakışta yer-olmayandaki ‘-ma’ eki ile nonlieu’daki ‘non’ ekinin anlamı olumsuzlaştırdığı düşünülebilir. Ancak bu; git-gitme, yap-yapma ya da iyi-kötü, güzelçirkin kavram çiftlerinde gördüğümüz karşıtlık ve belirlilik içeren bir olumsuzlama değildir. Nitekim Augé de lieu ve non-lieu kavram çiftlerinin bir karşıtlık içermediğini, “eğer yer kimlikleyici ilişkisel ve tarihsel olarak tanımlanabiliyorsa, kimlikleyici olarak da, ilişkisel olarak da, tarihsel olarak da tanımlanamayan da yok-yerdir (non-lieu)” (s.74) diyerek ifade etmiştir. Burada non, nâ, gayri gibi eklerle yapılan mantıkta sıklıkla kullanılan bir değilleme (p, ~p) ilişkisidir. Bir şeyin karşıtı yine belirli bir şey iken, bir şeyin değili belirsiz ve çok sayıda şeydir. Bu durumda yer-olmayan, nâyer veya gayriyer tam olarak yere atfedilen değerlerin bulunmadığı çok sayıda fiili duruma karşılık gelmektedir. Bu durum tam da kitabın bağlamında geleneksel dünyaya ait antropolojik niteliklerin yokluğunu, yani bu nitelikleri atfedemeyeceğimiz çok sayıda durumu anlatabilmekte ve herhangi bir çelişkiye neden olmamaktadır. Ötkünç, yine önsözde “yok-yer” sözcüğünün seçimini şöyle açıklamaktadır: “...non-lieu kelimesinin Türkçe karşılığı olarak bu kitapta yok-yer tercih edilmiştir, çünkü yer kavramı varlığın dünya ile ilişkisinde ortaya çıkmaktadır. Yok-yer’de tartışılan ise konum ya da mekânın fiziksel boyutu değil, kavramsal boyutu ve insanın yerle olan ilişkisinin yok olmasıdır. Yok kelimesi burada bir ön ek haline getirilmiş, yeri yer yapan niteliklerin yokluğunu belirtmek için kullanılmıştır.”14 Ancak, Türkçede kullanımı olmamasına rağmen ön ek haline getirilmiş yok sözcüğü tam tersine yer kavramının içlemini (intention) değil, kaplamını (extention) yoklaştırmaktadır. Eğer söylendiği gibi kavramsal boyutun (içlemin) yokluğu söz konusu ise kavram kavranabilirliğini yitirecek ve zorunlu olarak da göndergeleri (kaplam) yok olacaktır. İnsanın mekânla ilişkisinin yokluğu söz konusu ise yer de fiziksel boyutu ile yoktur.15 Buna verilebilecek yakın bir örnek Nesimi’nin “..../ mekânım lâmekân oldu / bu cismim cümle can oldu / nazar-ı hak ayan oldu / özüm mest-i lika gördüm/..” deyişi ile “Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam / Gevher-i lâmekân benem, kevn ü mekâna sığmazam/..”16 “../Mekân u kevne sığmaz çün kadimin zat-ı bi-misli / Nesimi Kâf u nun oldu mekânı lâ-mekân etti”17 deyişlerinde gördüğümüz Arapça kökenli ‘la’ ön eki ile türetilmiş ‘lâmekân’ Ötkünç, 2016, s. 19.

13

538

Ötkünç, 2016, s. 19.

14

sözcüğüdür. Burada ‘lâ’ eki hem mekânın hem de yerin özellikle fiziksel boyutu ile ortadan kalkışını, yok oluşunu anlatır. Kavramsal boyutta yani kavramın neliği veya içlemi boyutunda bir yok oluş yok iken fiziksel anlamda bir yok oluş vardır. Bununla birlikte “lâmekân takımı” ifadesi ise “yersiz yurtsuz, adresi belirsiz kişiler topluluğu” olarak Türkçede karşılığını bulmaktadır.18 Benzer şekilde Farsça ‘bî’ ön ekiyle türetilen ‘bîmekân’ sözcüğü de mekânsız, yersiz, yurtsuz ve serseri anlamlarına gelmektedir.19 Her iki örnekte de içlemsel bir kısıtlama olmaksızın isim olarak kullanıldığında göndermede bulunulan şeylerin (mekân-yer) yokluğunu, sıfat olarak kullanıldığında göndermede bulunulan şeylerin niteliğinin (mekânlı, yerli, yurtlu olmak niteliği) yokluğu anlaşılmaktadır. Sorun yok-yerin sıfat değil isim olması ve kaplamının boş olması ile ilgilidir. İsimler nesnelere göndermede bulunurlar. Sıfatlar niteliklerin isimleri olarak niteliklere göndermede bulunurlar. Nitelikler nesnelerin ilinekleridir. İlinek ortadan kalktığında nesne korunur ancak tersi doğru değildir. Sözcük/ gösteren/simge ile nesne/şey arasında uzlaşımsal bir ilişki var iken kavram/anlam ile nesne(ler)/şey(ler) arasında nedensellik ilişkisi vardır.20 Ortaya atılan veya icat edilen yeni bir sözcük/gösteren/simge ile onun göndermede bulunduğu nesneleri uzlaşımsal/bağlamsal/ keyfi bir biçimde ilişkilendirebiliriz. Bunu da belirleyen sözcükle kavram arasında kurulan tanımdır. Ancak mantıksal açıdan buradan yola çıkarak yok-yer bileşik sözcüğü ile onu göndermede bulunduğu şeyleri uzlaşımsal, bağlama göre veya keyfi bir şekilde belirleyemeyiz. Ortada yer, yok ve yok-yer olmak üzere üç tane kavram vardır. Bileşik yapıda mantık Bir şeyin nasıl olup da yok olduğunu söyleyebildiğimiz dil felsefesinin önemli problemleri arasında yer almıştır. ‘Ejderha yoktur’ ve ‘beni bugün kimse aramadı’ tümcelerinde ejderha ve kimse kavramları tümcenin anlamlı olabilmesi için dil dışı bir varlığa gönderme yapmalıdır. Ancak tümcede söylenen böyle bir varlığın olmadığıdır. Paradoksal bir önerme ortaya çıkmaktadır. Bu konuda Gottlob Frege (orjinal yayın: 1892) ve Bertrant Russel’ın (1905) birbirinden ayrı olarak geliştirdikleri ortak düşünce varlık ve yokluk kavramının göndermesinin diğer niceleyicilerde olduğu gibi doğrudan kaplama değil içleme gönderme yaptığıdır. Ancak buradaki incelik yokluk kavramının çeviride iddia edildiği gibi içlemi yok etmediğidir. Yok kavramı içlemin gönderme yaptığı kaplamın boş olduğunu söyler. Dolayısıyla yok-yerde, yer tüm kaplamıyla yani fiziksel boyutu ile yoktur demektir. (Bu fonksiyonel bir ilişkidir. Bir sayıyı sıfırla çarpmak gibidir. ‘0’ da diğer sayı da orada durmaktadır, anlamlarında bir azalma olmamış ve anlamlarını yitirmemişlerdir. Ancak sonuç

15

(gönderge) sıfırdır, yani yoktur). Aksi durumda kavramın içleminin yok olması kavramın anlamsızlaşması anlamına gelirdi. Bu anlamda Russel, bir yüklem olarak varlık ve yokluğu, nesneye değil ona yüklenen anlama gönderme yapması bakımından ikinci dereceden yüklem olarak kabul eder. Yani nesne değil niceleyen nicelenmektedir. Bu buluş, Aristoteles mantığından önemli bir sıçramaya modern niceleyiciler mantığının oluşturulmasına olanak sağlar. Konunun mantıksal-ontolojik öneminin yanında Anselmus’un tanrı tanıtlamasına kadar giden tarihsel bir derinliği vardır. 16 Özmen, 1998, s. 275. 17 Özmen, 1998, s. 318. 18 h t t p : / / t d k . g o v . t r / i n d e x . php?option=com_gts&arama=g ts&kelime=lamek%C3%A2n%20 tak%C4%B1m%C4%B1&guid=TDK. GTS.5a60b321f1d747.27281884 (18.1.2018) 19 h t t p : / / c t l e . p a u . e d u . t r / o s m t r / i n d e x . php?soz=b%C3%AEmek%C3%A2n (18.01.2018) 20 Yıldırım, 2012, s. 49-52.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Mark Augé’de Yok-Yer (Non-Lieu) Kavramı Üzerine Bir Epistemik Çözümleme

sal olarak bunların üçü de birbiri ile apriori olarak bağlanırlar.21 Aksi takdirde bu üçlü grupta kavramlarla nesneler/ şeyler arasındaki nedensellik ilişkisi belirsizleşir. Yukarıdaki lamekân örneğinde mekân fiziksel boyutu ile ele alınmakta ve lamekân ile bu boyutun ortadan kalkışı anlatıldığı için mantıksal bir çelişki ortaya çıkmamaktadır. Ancak yok-yer kavramsallaştırmasında yer, hem fiziksel hem de kavramsal boyutu ile ele alınırken yok-yer’de yer yalnızca kavramsal boyutu ile ele alınmaktadır ve sözcüğün buna rağmen bir takım varlıklara göndermede bulunduğu iddia edilmektedir. Bu çelişkinin ortadan kalkması için ya yok kavramının anlamının daraltılmış fiziksel şeylere uygulanmasının yasaklanmış olması (ki bu yok kavramının soyutluk düzeyinde mümkün değildir), ya yerin de bir nelik araştırması olarak yalnızca kavram düzeyinde kalması (ki bu da Augé’nin non-lieu kavramsallaştırmasının amacına ve kullanımına uygun değildir) ya da yok-yerin belirtilen anlamının çelişki içerdiği kabul edilmelidir.22

Ancak “Yakının Antropolojisi” içinde yer, tarihsel, toplumsal, kültürel olarak insan ilişkilerince belirlenememekte, dolayısıyla da bireylerin aidiyetlerini ve topluluğun kimliğini belirleyen bir fenomen olarak da değerlendirilememektedir. Üstmodernitenin üretmiş olduğu, otoyollar, havaalanları, süpermarketler gibi yerler o yeri deneyimleyenlerin birbirleri ile olan ilişkilerince belirlenememekte, dolayısıyla da bireyler kendilerini buralarda bir topluluğun parçası gibi hissedememekte, buralara aidiyet geliştirememekteler. Böyle yerlerde bireyler, herhangi bir iz bırakmadan, daha önceden ne yapacaklarının belirlendiği bir prosedürü takip ederek akıp gitmekteler. Augé, tam da bu noktada; söz konusu mekânlara göndermede bulunan yok-yer kavramsallaştırması ile konuyu çerçevelemektedir. Bir yandan üstmodernitenin parçası olan insanın bunları deneyimlemesini çeşitli perspektiflerden göstermeye çalışırken bir taraftan da çeşitli boyutlardan bu durumun kavramsallaştırılmasının olanağını aramaktadır.

Kavramsallaştırmanın Antropolojik Bağlamı Augé, antropolojiyi ilgi alanı bakımında tipik bir fenomenolojik bakışla “yakın” ve “öte” olmak üzere ikiye ayırmaktadır.23 Augé için; öte bir batı Avrupalı olarak buradan uzakta bulunan ama özellikle de Afrika ve doğuda yer alan geleneksel yaşam tarzını konu alan antropolojiyi, yakın ise Avrupa ama özellikle de batı Avrupa’da modern yaşam tarzını konu alan Antropolojiyi nitelendirir. Yakının Antropolojisi Augé’ye göre “üstmodern” olarak adlandırılan modernleşmenin ilerlemiş aşamasını yaşayan batının bugün içinde bulunduğu duruma işaret etmektedir. Üstmodern durum, -özellikle ulaşım ve iletişim teknolojilerinin gelişip etkin bir şekilde kullanılması ile- olayların ve mekânların aşırı bolluğu ve bunlara yapılan göndermelerin bireyselleşmesi ile görünür hale gelmektedir.24 Bireyler -gelişmiş ulaşım, iletişim ve bilişim araçları sayesinde- bireysel olarak bulundukları zamanın ve mekânın çok ötesine ulaşıp bunlara çok sayıda göndermede bulunabilmekteler. Böyle bir ortamda antropolojinin araştırma nesnesini belirlemek de sorunlu hale gelmektedir. “Ötenin Antropolojisi” içinde yer, inceleme nesnesinin her zaman doğal bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, belirli bir yeri incelemekle belirli bir insan grubunu ve onların yapıp etmelerini incelemek birbirinden ayrılamaz bir bütünü teşkil etmektedir. Bu çerçevede antropolojik açıdan yer; tarihsel, toplumsal ve kültürel olarak insan ilişkilerince belirlenen, dolayısıyla da bireylerin aidiyetini ve topluluğun kimliğini belirleyen bir fenomen olarak ortaya çıkmaktadır.

Mantıksal ve Ontolojik Problemler Augé’nin açıklanan bağlamda elde etmeye çalıştığı yokyer kavramı mantıksal ve ontolojik açıdan bir dizi sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Augé yok-yer kavramının önce de üzerine durduğumuz gibi yer kavramının karşıtı olmadığını belirtmektedir. Zaten karşıtlık ilişkisi içeren kavramlar eylemler veya niteliklere gönderme yapan sıfatlardır. Karşıt kavramlar, doğrusal bir eksende dizge oluştururlar25 (yüksek-alçak, büyük-küçük gibi). Böylece dil dışı nesneleri bu dizgeye yerleştirip birbirlerine göre ilişkiselliklerini tanımlayabilir, bir karşılaştırma yapabiliriz. Bu durumda yer ve yok-yer nesneye gönderme yaptığı için böyle bir dizge oluşturmuyor, mekân üzerinde yaşadığımız deneyimleri de bu anlamda bir dizgeye yerleştiremiyoruz. Augé, karşıtlık ilişkisi yerine, bir değilleme ilişkisi kuruyor. Yer ve yerin değilleri, yer ve yer-olmayanlar, yer ve yok-yerler olarak farklı şekillerde ifade edilse (çevrilse) de kavram çifti özde bir değilleme ilişkisi içinde oluşuyor. Karşıtlık ilişkisine göre değilleme ilişkisi çok daha kuşatıcı bir ilişkidir. Herhangi bir kavram değili ile birlikte tüm bir evreni kuşatır. Örneğin “masa” kavramını ele alırsak; “evrendeki herşey ya masadır ya masa değildir” önermesi apriori olarak doğrudur. Üçüncü halin olanaksızlığı uyarınca bir şeyin değilinin değili de kendisidir.26 Masanın değili, masa olmayan demektir. Yerin değili yer olmayan, yerin değilinin değili ise yine yerdir. Kavram, anlamsal içeriğini belirleyen içlemi uyarınca kaplamına giren ortak özelliklere sahip nesneleri bir araya toplar. Küme oluşturur. Evrenden bu kümeyi çıkarınca geriye bu kümeye dahil olmayanlar kalır. Bu kümeye dahil olmayanla-

Yıldırım, 2012, s. 31-39. Bununla birlikte, metnin bundan sonraki bölümlerinde yeni çeviriye sadık kalarak, ‘non-lieu’nun Türkçe

21 22

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

karşılığı olarak ‘yok-yer’ kullanılacaktır. 23 Auge, 2016, s. 31-53. 24 Augé, 2016, s. 51.

Özlem, 2004, s. 83-84.

25

Özlem, 2004, s. 51-53.

26

539


rın tek ortak özelliği bu kümeye dahil olmamalarıdır. Başka bir ortak özellikleri yoktur. Dolayısıyla yer-olmayanlar veya yok-yerlerin mantıksal açıdan anlamlı bir küme oluşturmaları olanaksızdır. Havaalanları, otoyollar ve marketlere ek olarak bulut, cıvata, musluk, özgürlük gibi şeylerin de yokyerlere dahil olduğunu söyleyebiliriz. Ancak kitabın bağlamında insanların yaşamının geçtiği mekânlar bakımından bir daraltmaya gidildiğinde belirsizlik düzeyini tatmin edici şekilde azaltmak hâlâ mümkün olamamaktadır. Augé’nin verdiği listeye oteller, hastaneler, hapishaneler, okullar, adliyeler, idari binalar vs ne ölçüde dahil edilebilir? Örneğin bir belediye binasında da insanlar önceden kodlanmış kimliklerin içinde işlerini görürler. Zihinleri o binanın dışında pek çok şeyle meşguldür. Prosedürlerle belirlenmiş davranışları, eylemleri gerçekleştirerek bir mekândan diğerine akar giderler. Oradan sayısız yere ve sayısız yerden de o yere enformasyon akışı vardır. Augé’nin havaalanlarının yok-yer oluşuna dair onlara atfettiği nitelikler bakımından işlevleri dışında bunlarla arasında dikkate değer bir farklılık yoktur. Ancak bir belediye binası bir yerleşmenin genellikle en belirgin yeridir ve genellikle insanlar orada bir yokmekânda olduklarını düşünmezler. Keza bir adliye binası ya da hapishane oldukça güçlü yer duygusu verirler. Oysa bu yerlerde de insan ilişkileri ve davranışları önceden çerçevelenip kodlanmıştır ve genellikle kimse kendisini oraya ait hissetmemektedir. Kuşkusuz bu örnekler çoğaltılabilir. Yok-yer kavramsallaştırmasındaki temel sorun doğrudan nesneye (somut varlığa) gönderme yapmasından kaynaklanır. Oysa yerler her zaman öznenin mekânla kurduğu ilişkide ve ona verdiği anlamda var olur. Örneğin bir havaalanında tanışıp birbirine aşık olan bir çift için o havaalanı hiç bir zaman yok-yer olamaz. O yeri zihinlerinde güçlü bir şekilde imleyip, anlamla donatacaklar ve belki de oraya tekrar geldiklerinde resmi olarak önceden kodlanmış davranışların dışına çıkacaklardır. Özne konumuna koyacağımız bir diğer birey ise aynı mekândan hiç farkında olmadan geçip gidecektir. Augé, antropolojik açıdan genelleşip kodlanan insan ilişkilerinden yola çıkarak insan kullanımına ait mekânlar için bir niteliksel çerçeve belirlemek arayışındadır. Ancak bunu bir türlü gerçekleştirememektedir. Sürekli bıçak sırtında ilerlemek zorundadır. Yok-yer kavramını çerçevelemeye çalıştığı her denemede aslında hiçbir mekânın tam olarak yok-yer olamayacağını, yok-yerlerin içinde yerlerin oluşacağını, bunların sürekli olarak birbirlerine akıp değişip dönüştüğünü söyleyerek yok-yer’i bir nitelik gibi sunmaya, sıfatlaştırmaya çalışmaktadır. “Bazı yerler, ancak onları anıştıran sözcükler aracılığıyla var olurlar; bu bağlamda yok-yerlerdir ya da daha iyisi imgesel yerlerdir, sıradan ütopyalardır, klişelerdir.”27 Augé, 2016, s. 85.

27

540

Epistemik Problemler Augé, yok-yer kavramsallaştırması ile antropolojik açıdan genelleşip kodlanan insan ilişkilerinden yola çıkarak insan kullanımına ait mekânlar için bir niteliksel çerçeve kurmaya çalışırken epistemolojik açıdan da biri dizi sorunla karşılaşmaktadır. İlk epistemolojik problem, yöntemsel açıdan kıta felsefesinden ilham alan ve özne-nesne ayrımını aşmaya çalışan fenomenolojik bir bakışla konuya yaklaşmasından kaynaklanmaktadır.28 Fenomenolojinin fenomenleri (görüngüleri), çözümlemeden bir bütün olarak ele almaya çalışması özne-nesne ayrımını, genelde töz-ilinek ayrımını, özelde ise nesne-özellik ayrımını ortadan kaldırmakta, bu durum da mekândaki nesnelerin değişimi ile niteliklerin değişimini ayırt etmeyi engellemekte ve fenomenlerin göreliliğini yönetmeyi olanaksızlaştırmaktadır. Bunu daha iyi kavrayabilmek için öznenin bir mekânın yer veya yok-yer olduğuna dair ortaya koyacağı bilgisini (yer yargısı) analiz etmek gereklidir: Öznenin şöyle ya da böyle ilişki içinde olduğu ve bilincinin yöneldiği her mekân, ona göre yerdir. Öznenin deneyimlediği ve bilincine vardığı bir mekân için orasının yok-yer olduğuna dair bir yargı geliştirmesi olanaksızdır. Öznenin daha önce deneyimlemediği veya içinde olsa bile bilincinin yönelmediği tüm mekânlar da onun için yok-yer olmalıdır. Ancak özne mantıksal olarak hiç bir zaman böyle bir yargı geliştiremez çünkü geliştirdiği anda o mekânlar özne için yer haline gelir. Bir öznenin işaret ettiği yer hakkında burası yok-yerdir gibi bir yargı geliştirmesi paradoksa neden olur. Bunların ötesinde bir havaalanı öznenin durumuna bağlı olarak hem kimlikleyici hem ilişkisel hem de tarihsel olabilir. Bu yerin öznel boyutudur. Bu seviyede yer ancak psikolojinin konusu olabilir. Bu epistemik katmanın aşılmasının ardından öznelerarası (intersubjectivity) katmanda oluşan yer yargısının çözümlemesi verilebilir. Burada özne konumuna gelecek çok sayıda bireyin sahip olduğu dil, tarih, kültür gibi ortak zihinsel arka planın varlığı sayesinde bir mekânın imlenerek yer haline getirilmesi olanaklı olur. Bu seviyede yerler artık imgesel boyuttan, simgesel boyuta geçer, dil ile ifade edilebilir ve tüm insanbilimlerinin inceleme nesnesi olabilecek fenomenler olarak görülebilirler. Ancak yine bu katmanda da yok-yer yargısının oluşması olanaklı değildir. Öznelerin ortak zihinsel arka planı ile ayırdına varamadıkları her mekân onlar için bir yok-yerdir. Ancak onlar da bundan bahsedemezler, çünkü bahsettikleri anda o mekânı imleyip yer haline getirmiş olurlar. Bu durum şu somut örnekte dramatik bir şekilde anlaşılacaktır: Nereye gidiyorsun sorusuna; ‘ x havaalanına gidiyorum’ demek yerine ‘yok-yere Augé yöntemine dair fenomenolojiye herhangi bir atıfta bulunmamaktadır. Ancak, fenomenololojinin 1. tekil şahısın algı, duygu ve deneyimlerine öncelik veren bakış açısı kitap boyunca hâkimdir.

28

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Mark Augé’de Yok-Yer (Non-Lieu) Kavramı Üzerine Bir Epistemik Çözümleme

gidiyorum’ cevabı vermek anlamın tamamen kaymasına neden olacaktır. Bu yerin özneler arası boyutudur. Bu seviyede yer, ekonomiden, siyasete, sosyolojiden antropolojiye tüm toplumbilimlerin konusu olabilir. Her bilimsel disiplin, ilgi duyduğu birinci düzey öznelerin mekâna yönelttiği bilince ve onların mekânla kurduğu ilişkiye ve disiplinin, amacına, yöntemine bağlı olarak yerin ne olduğunu farklı bir şekilde tanımlayabilir. Yok-yer yargısı epistemik olarak ancak özneye veya tüm bu öznelerarası duruma dışarıdan bakan bir ikinci düzey özne, yani aşkın özne sayesinde var olabilir. İkinci düzey özne -ki bu genelde insan üzerine çalışan tüm bilim insanları, bu konun özelinde ise antropolog ya da etnolog olarak değerlendirilebilir-, belirlediği bir mekânın özneler arasında imlenip, buralara dair ortak bilinç geliştirilmediğini gördüğü anda bu mekânların, kendisi için değil ama bu mekânla kimliksel, tarihsel ilişki kuramayan özneler için yok-yerler olduğunu söyleyebilir. Dolayısıyla yok-yer kavramsallaştırması ancak bilinç üzerine bilinçte gerçekleşen ikinci düzey bir bilgi (second order knowledge) ile verilebilir. Yerler hem birinci düzey, hem ikinci düzey bilginin nesnesi olabilirken, yok yerler ancak ikinci düzey bilginin nesnesi olabilirler. Dolayısıyla yok-yerler nesne dilinde (object language) değil, üst dilde (meta language) ifade edilebilirler. Özetle ve basitleştirilmiş bir ifadeyle, bir özne hiçbir zaman işaret ettiği yerin kendisi için yok-yer olduğunu iddia edemez, ancak bunun yönelmiş olduğu diğer özne veya özneler için geçerli olduğunu söyleyebilir. Yok-yer yargısı ancak ikinci düzey bilgi seviyesinde verilebilir. Bu da yerin aşkın özne veya ikinci düzey öznedeki durumudur. Bu durumun değerlendirildiği, yani aşkın öznenin epistemolojik konumunun tartışıldığı bu yazı ise bilinç üzerine bilinç üzerine bilincin tartışıldığı, ileri derecede soyutlama düzeyine sahip sosyal bilim felsefesinin konusudur. Sosyal bilim felsefesi özellikle analitik boyutuyla insan üzerine bilgi üreten tüm bu epistemik alanları birbiri ile ilişkilendirme ve epistemik geçişleri denetleme konumundadır. Bunu yaparken de yeri ve yok-yeri bir kavram olarak neliği bakımından inceler, mantıksal olarak temellendirir. Farklı kavramsallaştırmaları tarar. Benzer bir işlevi doğa bilimleri için yapan salt doğa bilimleri felsefesinden farklı olarak; yani madde üzerine bilinç üzerine bilinç seviyesine göre daha geniş ve tartışmalı alanları bir arada bir bütün olarak görmek gibi bir zorluğa sahiptir. Son olarak bu paragrafın konusuysa bir düzey daha dışarıda metafelsefenin konusudur. Bu düzeyde ise felsefenin yer ile veya yok-yer ile olan ilişkisi sorunsallaştırılabilir. İnsan bilimleri, doğa bilimlerine göre doğrudan gözlemlenebilir bir dünya yerine insanın bu dünyaya bakışını sorunsallaştırdıkları için ister istemez bilinç üzerine bilinç seviyesindedirler ve felsefeye çok daha güçlü bir şekilde ihtiyaç duyarlar. İnceleme nesnesine ulaşabilmek için önce CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

onun bir kavram olarak ne olduğunu tartışmalıdır. Örneğin, yoksulluk, göç, gündelik hayat veya yer gibi konular doğrudan gözlemlenebilen ve kavramsallaştırma olmadan üzerinde çalışılabilecek konular değildir. Augé’nin de bu çalışmasında epistemik seviyeler arasında geçişlerin olduğu, antropoloji için bir kavramsallaştırma denemesi ile karşı karşıyayız. Bu durum çalışmasının doğası gereği olağan ve gereklidir. Ancak problem epistemik geçişlerin yönetilmesiyle ilgilidir. Görüldüğü gibi yer veya yok-yer farklı epistemik düzeylerde farklı problemlerin parçası olmaktadırlar. Augé antroplojiye göre yer kavramsallaştırmasına giriştiği “Antropolojik Yer” bölümünün girişinde29 oldukça belirsiz bir şekilde etnoloğu sözünü ettiği kişilere (yerlilere) göre ikinci düzey özne olarak imler ve yer kavramının her iki düzeyde de gerçekliği olduğunu belirtir. Ancak yok-yer kavramsallaştırılmasının verileceği “Yerlerden Yok-yerlere” bölümünde bu epistemik kademelenmeyi göz ardı ederek, öznenin epistemik açıdan kademelendirmesine girmeden ve naiflikle yok-yer kavramsallaştırmasına girişir. Ancak bölüm ve sonsöz boyunca sürekli anlam kaymalarının görünür hale geldiği ikircikli durumlar sürer: “Yer ve yok-yer, daha çok birer kaçıcı kutupsallıktır: Birincisi hiçbir zaman silinmemiştir, ikincisi kendini hiçbir zaman tümüyle gerçekleştirmez..”30 Oysa buradaki aradalık (arada olma) hali epistemik kademelenmenin ötesinde mutlak bir yeri veya yok-yeri çerçevelemeye çalışmak ve bunun gerçekleşememesi nedeniyle ortaya atılmaktadır. Bu da mantıksal açıdan çelişkiye neden olmaktadır. Oysa kaçıcı kutupsallıklar ancak nitelikler için verilebilir. Örneğin kedi biraz siyah, biraz beyaz, biraz ağır, biraz hafif olabilir ancak kedi biraz var olamaz. Yok-yer de bir isimdir ve yok-yer biraz var olamaz. Ayrıca, Augé içine düştüğü paradoksu şu sözlerle ifade eder: “...Yok-yerin paradoksu: Tanımadığı bir ülkede kaybolmuş durumda olan bir yabancı kendini orada, ancak otoyolların, benzin istasyonlarının, hipermarketlerin ya da otel zincirlerinin anonimliği içinde yeniden bulabilir. Bir benzin markasına ilişkin duyuru onun için güven verici bir nirengi oluşturur ve hipermarketin reyonlarında çokuluslu firmalarca kutsanmış sağlık ürünlerini, ev aletlerini ya da yiyecekleri bularak ferahlar.”31 Fenomenolojinin ilgi alanına giren 1. şahısın bakışına göre bu tam bir paradokstur. Hem görmediği yabancı olduğu bir yerdedir. Hem de her şey tanıdık bildik gelmektedir. Oysa öznelerarası boyutta yer zaten imgesel boyuttan simgesel boyuta geçmiştir. Mekandaki tüm kodlar tanıdıktır, bildiktir. Yeri var eden bu kodlardan başka bir şey değildir. Kaybolmak ise kodların okunamamasından başka bir şey değildir. Augé’nin ve okuyucularının bulunduğu 2. düzey özne konumunda ise bu durum bir paradoks olarak değerlendirilmemelidir. Augé, 2016, s. 53.

29

Augé, 2016, s. 75.

30

Augé, 2016, s. 92.

31

541


Buna benzer verilecek tüm bu ikircikli anlatımlar, çelişkiler, paradokslar epistemik açıdan öznenin kademelendirilmeyişinden kaynaklanır, okuyucuyu postmodern bir anlam belirsizliği içinde bırakılır. Bu da Augé’nin kavramsallaştırmadaki ikinci epistemolojik problemini belirler. İkinci düzey özne elde ettiği verileri nasıl diğer ikinci düzey öznelerle paylaşıma sokacaktır ve bunlar diğer alanlara nasıl transfer olacaktır? Ancak bu sorun Augé’den çok onun ortaya koyduğu ikircikli söylemleri Mimarlık gibi nesne dilinin kullanıldığı bir alanda açıklamak, tercüme etmek ile ilgilidir. Belirli mekânlara yok-yer adını vermek, üstmodern bir ortamda yok-yerlerin, tasarlanabilir yerler olduğunu ve mimari tasarımın nesnesi olabildiklerini ifade etmek oldukça yanıltıcı olabilmektedir. Üçüncü epistemolojik problem yer ve yok-yer üzerinden ortaya atılan kuramın doğrulanma ve yanlışlanma kriterlerinin verilmemesi ile ilgilidir. Bilimler ya idyografik bir yaklaşımla tarih gibi eşi benzeri olmayan, birbiriyle kıyas edilemeyen, ortak bir ilkeye varılamayacak olgular için bir bilgi alanı açarlar ya da nomotetik yaklaşımla genel bir ilkeye veya yasaya yönelik bir bilgi üretimi içinde olurlar. Beşeri antropoloji bu anlamda her kültürü içeriden, özgül kuruluşu ve kendine özgülüğü açısından anlamaya çalışan idyografik bir yapıdayken,32 Augé bu çalışmasında yok-yer kavramsallaştırmasıyla havaalanı, otoyollar, süpermarketler gibi tek tek varlıklardan yola çıkarak bir genelleme arayışındadır. Ancak bu durumda; bunu yapan tüm bilimler gibi genellemesini ortaya koyduğu kuramın, hangi olgu gözlemlenirse, neye şahit olunursa geçerliliğini kaybedeceğini açıkça belirtmek zorundadır. Yok-yerler, hiçbir şekilde, nicelleştirilebilir, ölçülebilir bir kuramsal çerçevede ifade edilemediklerinden bilimsel bilginin de nesnesi olamamaktadırlar. Bu yönde geliştirilebilecek yargıların da doğrulanması ve yanlışlanması olanaklı değildir. Dördüncü epistemolojik problem çalışma alanının doğasıyla ilgilidir. Antropolojinin nesne dizgesi üretecek epistemik kodları üstmodern bir ortam içerisinde -her ne kadar bu alanlardan farklı bir amaç gütse de- diğer insanbilim alanlarına; iktisat, sosyoloji ve psikolojiye göre yeterince keskin ve ince bir görüş sağlayamamaktadır. İnsanların birbirleriyle ve mekânla kurdukları ilişki genelleşmiş bir insan türünün yapıp etmeleri, uygarlık, kültür düzeyinde ele alındığında oldukça genel, belirsiz ve istisnalarla dolu bir kuramsallaştırmanın ortaya çıkması doğaldır. Yok-yer yargısını epistemik kademelendirmeye sokabilmek için bunun geçerli olacağı özneleri belirli bir açıdan gruplandırmak gereklidir. Antropoloji insanı kendine konu İdyografik epistemin nihai yöneliminin tikele olması nedeniyle, farklılığı, bireyi, tek defaya özgülüğü tanımlayan yere bağlı doğrulanıp yanlışlanması söz konusudur. Oysa nomotetik epistemde bu sadece yanlışlanabilirlik için geçerlidir. Tikel bir yanlışlama tüm genellemeyi iflas ettirecektir. O nedenle yanlışlanabilirlik kriterlerini vermek, doğrulanabilirlik kriterlerini vermekten çok daha önemli olacaktır.

32

542

edinişi bakımından psikoloji, siyaset bilimi, iktisat ve sosyolojiye göre çatı disiplindir. Tüm bu alanlar antropolojinin birer kolu gibi de değerlendirilebilirler. Nesne dizgesinin kuruluşu açısından Antropolojinin çatıda oluşu o kadar barizdir ki, bu tam olarak sosyal bilimler içinde değerlendirilemeyişinde de açıkça görülür. Antropolojinin bu yazıya konu olmayan ayrıca bir de biyolojik, fiziki araştırma alanı vardır. 19. yüzyılın bilimsel çalışma alanlarının ayrışma süreci içinde beşeri ve fiziki bilimler ayrışması antropolojiyi ikiye bölmüştür. İnsanın modern dünyadaki yapıp etmeleri; tarih temel olmak kaydıyla, ekonomi alanını konu edinen iktisat, devlet alanını konu edinen siyaset bilimi, toplum ve kültür alanını konu edinen sosyoloji gibi alanlara ayrışmıştır. Beşeri antropolojiye kalan aracısız doğrudan nesne alanı ise otantik, el değmemiş, hatta vahşi olarak nitelendirilen yerlilerin bulunduğu bir yerdir. Bu yer aynı zamanda tarihin olmadığı ya da tarihsel dinamiklerin işlemediği bir yer olarak tanımlanmıştır.33 Cohn’un ifadesiyle antropolojinin alanı tarihin ve zamanın dışındaki bir yerlerdeydi.34 Augénin üstmodernlik kavramı üzerinden incelemeye çalıştığı yakının antropolojisi modern dünyanın fenomenleri açısında çok önceden araştırılıp incelenmeye başlanmıştır. Sözgelimi Tönnies’in “gemeinschaft - gesellschaft” ayrımı, Weber’in ideal tipleri, Marx’ın sınıf ayrımı çeşitli açılardan oldukça erken dönemde ortaya konmuş öznenin gruplandırılması denemeleridir. Toplumbilimlerin tarihi bu açıdan öznenin gruplandırılması sorunu üzerine gelişir ve tüm bu bakışlara göre de yok-yer tanımı değişecektir.35 Ancak Augé’nin antropolojik denemesinin özneyi ontolojik açıdan da buna benzer bir dizgeye sokmadan doğrudan doğruya üstmodernlik genel başlığı içinde ele alması ve buradan da yok-yerler gibi somut göndermeleri olan bir kavramsallaştırmaya varması oldukça sorunlu görünmektedir. Beşinci epistemolojik problem Augé’nin somut varlıkları inceleme nesnesi haline getirmeye çalışmasıyla ilgilidir. Oysa çalıştığı alanın problematiği, üstmodernitenin kültürde ve öznenin mekânla kurduğu ilişkide yaşanan değişim dönüşüm ile ilgilidir. Söz konusu problematik yok-mekân kavramsallaştırması üzerinden görülmeye çalışıldığında; kavramın diğer kavramlar ve kuramlarla ilişkilendirilememesinin kısırlığı, zaman boyutunu ele alamamasının donukluğu ve nesnelere tam olarak gönderme yapamamasının neden olduğu belirsizlikle karşı karşıya kalmaktayız.

Yok-yer Yerine Yersizleşme Oysa mekânsal nitelikler yerine modern özneyi ve onun mekânla kurduğu ilişkiyi odağa alan bir okuma epistemo Cohn, 1990. Augé’nin yeri tarihsellikle tanımladığı bakışa göre modern insan için tarihselliğin oluşmadığı bu antropolojik mekânlar paradoksal olarak yok-yer olarak değerlendirilebilir.

33 34

Öznenin mekanla kurduğu ilişkinin izleyici, kullanıcı, katılımcı gibi çeşitli bağlamlar içinde gruplanabilirliği konusu modern mimarlık kuramının da başlıca problemlerinden birini oluşturmaktadır (Atay, G. 2012, s. 96).

35

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Mark Augé’de Yok-Yer (Non-Lieu) Kavramı Üzerine Bir Epistemik Çözümleme

lojik açıdan çok daha kullanışlı, işe yarar bir düşünsel aygıt üretecektir. Bunun için gerekli kavramsallaştırma yerin değillemesi yerine yer kavramsallaştırması içinde pekâlâ verilebilir. Bu anlamda Augé’nin dikkat çekmeye çalıştığı tüm olgular, kısır, donuk ve belirsiz bir yok-yer kavramsallaştırması yerine “yersizleşme” kavramsallaştırması ile verilebilir (Koçyiğit 105-134). Nitekim bu çerçeve daha nicelleştirilebilir olmasının yanısıra öncüllerini Nietzsche, Adorno, Heidegger gibi düşünürlerde kullanımını da Foucault, Derrida, Deleuze ve Guattari’de gördüğümüz “yersiz-yurtsuzlaşma” (deterritorialization) kavramsallaştırmasını sağlayan güçlü ve zengin bir düşünce damarına da eklemlenebilecektir. Sözgelimi Deleuze ve Guattari’nin Anti-Oedipus’unda devlet aygıtının özneyi nasıl yersiz-yurtsuzlaştırdığı, yarattığı kurumlar içerisinde dolaşımını nasıl kodlayıp sınırlandırdığı anlatılırken bunun mekânda havaalanı ya da otoyollar ile ilişkisini yokyer kavramsallaştırması ile kurmakta güçlük çekiyoruz. Yok-yer kavramsallaştırmasının donukluğu ve kısırlığı yalnız bu alanda üretilmiş zengin düşünsel dağarı mekânla buluşturamamasında değil aynı zamanda yersizleşme kavramsallaştırması karşısında sorunsalın zaman boyutuna göndermede bulunamayışıyla ilgilidir. Yersizleşme, hem toplumsal tarihsel anlamda hem de öznenin mekânda eylemliliği anlamında artsüremli (diakronik) bir okumaya da olanak sağlarken yok-yer kavramsallaştırması yalnızca eşsürem (senkronik) boyutunda kalmaktadır. Böylece yok-yerler hakkında konuşurken onları bir anda öylece karşımızda buluyoruz, diğer zamandaş mekânsal ögelerle aralarındaki bağıntıyı sorunsallaştırırken, zaman içinde bu ögelerin neyin yerine geçtiklerini ve gelecekte nasıl bir dönüşüme doğru ilerleyeceklerini sorunsalın bir parçası haline getiremiyoruz. Oysa yersizleşme her zaman bir süreç bildirmekte ve somut nesneye değil niteliksel değişime vurgu yapmaktadır. Söz konusu niteliksel değişim somut nesneleri değil özneyi odağa alır. Bir halden diğer hale geçişi, bir bağlamdan diğerine akışı anlatır.36 Bu bakımdan yersizleşme kavramı hiçbir zaman tamamlanarak mutlak yersizlik yaratan bir kavram değildir. Yersizleşmenin dinamiğini yaratan güç yeni bir gövdelenmeyle yeri yeniden üretmektedir. Anti Oedipus’da da verildiği şekilde yersizyurtsuzlaşma sürekli olarak yeniden yerli-yurtlulaştırma (reterritorialization) süreci ile birlikte çalışır. Havaalanına giren birey geldiği yerdeki tüm kültürel kodlarından arındırılıp yersizyursuzlaştırıldıktan sonra mekânın kurallarıyla (tarihsel kültürel kodlar karşısında yapay kültürel kodlarla) donatılıp yeniden yer yurt kazandırılır. Yeni kültürel kodlar, öylece kaybolmuşluk duygusu üretimine engel olup yeni beklentiler, talepler ve haklar üretir. Bir yandan sınırlarken diğer yandan özgürleştirir. Bu durum özellik eğitim sürecinde mimari tasarım sürecinin de bir parçası olarak sorunsallaştırılabilir (Sayın, 2016, s. 256-257).

36

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Bu durum, yersizleşmenin yok-yer kavramsallaştırmasından farklı olarak süreç bildirmesi bakımından mantıksal bir çelişkiye neden olmamaktadır. Yersizleşme kavramsallaştırması ile mekânları işlevsel, biçimsel, fiziksel, konumsal vb açılardan sınırlamadan okumak ve hangi mekânın ne derecede bir yersizleştirme yaptığını tartışmak ve hatta bu durumu nicelleştirmek de mümkün olabilir.

Sonuç Augé’nin kullandığı anlamda “non-lieu” sözcüğünün Türkçeye “yok-yer” olarak çevrilmesi sözcüğün anlamı, göndergede bulunduğu kavram ve nesneler açısından mantıksal çelişkiye neden olmaktadır. İnsanın mekânla kurduğu ilişkiyi yok-yer kavramı üzerinden sorunsallaştırmak da, mantıksal, ontolojik ve epistemolojik açıdan bir dizi probleme neden olduğu için sorunludur: • Mantıksal açıdan kavramı değilleme ilişkisi içinde üretmek anlamı ve göndergeleri belirsizleştirmekte, • Ontolojik açıdan kavramın kimi zaman nesneye, kimi zamanda niteliğe göndermede bulunacak şekilde kurgulanması kavramın -neliğini değil ama- gerçekliğini ve göndergelerin ise varlığını-yokluğunu tartışmalı hale gelmekte; • Epistemolojik açıdan ise bir nesneye yüklenen yokyer yükleminin fenomenolojik bakışla yalnızca 1. düzey bilgi (1. tekil şahısın bakışından) seviyesinde tartışılması anlam kaymalarına ve belirsizliklere neden olmakta, • Bu nedenle, kavramın özneler arası dolaşıma sokulması ve bilimsel disiplinler arası geçişkenliği sorunlu hale gelmekte, • Kavramın “a yok-yerdir” şeklinde yüklem haline getirildiği önermeler bilimsel açıdan doğrulanabilirlik ve yanlışlanabilirlik ölçütlerini karşılayamamakta, • Kavramın üretildiği çalışma alanın doğası gereği modern özneyi, üstmodern olmak dışında gruplayacak epistemik kodlar oluşturulamadığından kavram bilimsel araştırma konusu veya aracı olamayacak denli aşırı genel seviyede kalmakta, • Kavramsallaştırmanın oluşu, süreci ve özneyi dışarıda bırakarak bir takım varlıklara göndermede bulunacak şekilde kurulması toplumsal gerçekliğin doğasını yeterince açıklayabilme potansiyeline sahip olamamasına neden olmaktadır. Bu nedenle, yok-yer kavramının yerine; • varlığı değil niteliği • statik olanı değil oluşu ve durumu, • nesneyi değil özneyi merkeze alan yersizleşme kavramsallaştırması toplumsal gerçekliğin doğası ile 543


daha uyumlu, mantıksal, ontolojik ve epistemolojik açıdan da daha sorunsuz bir kuramsallaştırmaya olanak sağlamaktadır.

Kaynaklar Akcan, E. (1994), “İletişim ve Tüketim Toplumunda Mekânsal Farklılığa Ait Çelişkiler”, Toplum ve Bilim Dergisi, Sayı: 64- 65, s. 39–52, Birikim Yayınları, İstanbul. Andrew, J. (2016) “Kant’s Views on Space and Time”, The Stanford Encyclopedia of Philosoph, Metaphysics Research Lab, Stanford University. Atay, G. (2012) Mimari Üretimde Kullanım ve(ya) Katılım, Tasarım+Kuram Dergisi, Cilt:8, Sayı:14, s.96, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi Yayını, İstanbul. Augé, M. (1992) Non-Lieux, Introduction à une Anthropologie de la Surmodernité, Éditions du Seuil. Augé, M. (1997) Yer-olmayanlar Üstmodernliğin Antropolojisine Giriş, Kesit Yayıncılık, İstanbul. Augé, M. (2016) Yok-yerler Üstmodernliğin Antropolojisine Giriş, Daimon, İstanbul. Harvey, D. (1997) Postmodernliğin Durumu. Çev. S. Savran, Metis Yayınları, İstanbul. Castells, M. (2013) Ağ Toplumunun Yükselişi, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Cohn, B.S. (1990) An Anthropologist among the Historians and Other Essays. Oxford ve New York: Delhi Oxford University Press, New York. Colquhoun, A. (1990), Mimari Eleştiri Yazıları, Çev. A. Cengizkan, Şevki Vanlı Mimarlık Vakfı, Ankara. Deleuze, G. ve Guattari, F. (1990), Kapitalizm ve Şizofreni 1 Göçebebilimi incelemesi: Savaş Makinesi, Çev. A. Akay, Bağlam Yayınları, İstanbul. Deleuze, G. ve Guattarı, F. (1993), Kapitalizm ve Şizofreni 2 Kapma Aygıtı, Çev. A. Akay, Bağlam Yayınları, İstanbul. Develioğlu, F. (2013) Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın Kitabevi, Ankara. Frege, G., Geach, P., & Black, M. (1951). On Concept and Object. s. 60(238), 168-180. Mind. Frampton, K. (1983) “Towards a Critical Regionalism: Six points

544

for an architecture of resistance”, in “Anti-Aesthetic. Essays on Postmodern Culture.” s.16 Bay Press, Seattle. Heidegger, Martin (1971), “Building, Dwelling, Thinking,” Poetry, Language, Thought, tr. by Albert Hofstadter s.145-161, Harper & Row, New York. Ötkünç, A. (2016) Prolog, Yok-yerler Üstmodernliğin Antropolojisine Giriş, Daimon, İstanbul. Özmen, İ. (1998) Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi 13-16YY, Cilt: 1, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. Koçyiğit, Rifat Gökhan (2007), Mimarlıkta Yersizleşme ve Yerin Yeniden Üretimi, MSGSÜ, FBE Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul. Lefebvre, Henri (2014) Mekânın Üretimi, Sel Yayınları, İstanbul. Nesbitt, K. (1996) Theorizing a New Agenda for Architecture: An Anthology of Architectural Theory 1965 - 1995, Princeton Architectural Press, New-York. Özlem, D. (2004) Mantık, Klasik Sembolik Mantık, Mantık Felsefesi, İnkılâp Kitabevi, İstanbul. Russell, B. (1905) On Denoting. s.14(56), new series, 479-493, Mind. Sayın, T. (2016) Mimari Tasarımda Bergsonculuğu Deleuzecü Bir Ontoloji Üzerinden Tekrar Düşünmek, Megaron (11) 2, 254264 Smith, D. W. (2016) “Phenomenology”, The Stanford Encyclopedia of Philosophy (Winter 2016 Edition), Edward N. Zalta (ed.), URL = <https://plato.stanford.edu/archives/win2016/ entries/phenomenology/>. Tafuri, M. (1976) Architecture and Utopia: Design and Capitalist Development, MIT Press. Yıldırım, C. (2012) Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, İstanbul Yırtıcı H. (2009) Çağdaş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

İnternet Kaynakları http://tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&keli me=lamek%C3%A2n%20tak%C4%B1m%C4%B1&guid=TDK. GTS.5a60b321f1d747.27281884 (Erişim Tarihi: 18.1.2018) http://ctle.pau.edu.tr/osmtr/index. php?soz=b%C3%AEmek%C3%A2n (Erişim Tarihi: 18.01.2018)

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):545-558 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.60134

Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme Memluk Period Hammams: Structural-Spatial-Functional Analysis On Antakya Beyseri Hammam Mert Nezih RİFAİOĞLU

ÖZ Bu çalışma, Türkiye’de az sayıda bulunan ve Ortadoğu’da hızla yok olmakta olan Memluk Dönemi hamamları ile ilgili çalışmalara somut bir örnek üzerinden katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Akdeniz’in güney-doğu ucunda Suriye sınırına yakın konumlanan ve 248 yıllık Memluklu Dönemi geçmişi bulunan Antakya’da yer alan Beyseri Hamamı incelenmiştir. Çalışmaya konu olan Memluk Dönemi eseri gerek tarihi kent dokusu içindeki konumu/yer seçimi gerekse yapısal, mekânsal ve işlevsel özellikleri dönemin hamam yapıları ile ilgili yapılan değerlendirmelere katkı sunabilecek düzeydedir. Bu çerçevede, çalışma kapsamda, Beyseri Hamamı’nın yapısal-mekânsalişlevsel parametrelerinin birbiri ile ilişkili olarak çözümlenmesi için Memluk Dönemi hamam yapıları ile ilgili literatür incelenmiş, Beyseri Hamamı özelinde ve Antakya’da bulunan hamam yapıları ile ilgili tespitler ve karşılaştırmalı çalışma yapılarak özgün sonuçlara ulaşılmıştır. Anahtar sözcükler: Antakya; Beyseri Hamamı; Memluk Dönemi hamamları.

ABSTRACT Memluk Period Hammam buildings are existed in a very small number in Turkey and subjected to not only rapid deterioration but also disappearing throughout the Middle East. The aim of this study is to contribute to Memluk Period Hammam studies with an original finding of a case-study research. According to the scope of this study, Beyseri Hammam in Antakya which is ruled by Memluks under 248 years and currently located in south-west end of Mediterranean region of Turkey near Syrian Border is selected and analyzed under the structural-spatial and functional parameters. Beyseri hammam is one of the important example of Memluk Period Hammams in Turkey. Therefore, this study is revealed original findings on Memluk Period Hammam studies by making an investigation on not only limited to the case study but also on a comparative study related to the same period Hammams in Antakya. Keywords: Antakya; Beyseri Hammam; Memluk Period hammams.

Mustafa Kemal Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Mimari Restorasyon Anabilim Dalı, Hatay Başvuru tarihi: 02 Ağustos 2017 - Kabul tarihi: 18 Haziran 2018 İletişim: Mert Nezih RİFAİOĞLU. e-posta: mertnezih@gmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

545


Giriş Hamamlara yönelik çalışmalar incelendiğinde; tarihsel, işlevsel, yapısal, mekânsal, bağlamsal ve kültürel araştırmalar ekseninde tanımlandıkları görülmektedir. Osmanlı Dönemi hamamları ile ilgili geniş literatüre koşut olarak Anadolu dışındaki İslam hamamları ile ilgili çok geniş bilgiler bulunmamaktadır.1 Memluk Dönemi hamamları ile ilgili de ulaşılabilen yazılı ve görsel kaynaklar dönemin hamam yapılarını çözümlemeye yönelik kısıtlı bilgi sunmaktadır. Suriye’de bulunan hamamlar ile ilgili yapılan araştırmalardan Balnéorient2 Projesi, GETTY Koruma Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar ve yayınlar ufuk açıcıdır. Bu çalışmalara ek olarak, Ecochard ve Le Coueur (1942)3, Gaube ve Wirth (1984)4, Martin Dow’un (1996)5 ve Richard Boggs’un (2010)6 Memluk Dönemi Filistin ve Suriye Bölgesi’nde bulunan hamam yapıları üzerine yaptıkları çalışmalardan yapılar hakkında bilgi edinilmektedir. Çalışmanın ilk bölümünde Memluk Dönemi hamamları ile ilgili literatür çalışması yer almaktadır. Mekânsal düzen, işlev ve teknik altyapı başlıkları altında sunulan literatür çalışmasından sonra çalışmanın ikinci bölümünde Antakya Beyseri Hamamı ile ilgili mevcut durum ve yapısalmekânsal-işlevsel çözümleme önerileri sunulmaktadır. Son bölümde ise Memluk Dönemi hamamlarına yönelik genel bir değerlendirme yapılmaktadır. Memluk Dönemi Hamamları 13. yüzyılın ikinci yarısından 16.yüzyıla kadar Doğu Akdeniz’de varlığını sürdüren Memlukluler, hakimiyetleri altında bulunan coğrafyaya, “Suriye ve Mısır’daki Fatimi ve Eyyubi sanatının kökenlerini içeren”7 kendine özgü mimariyi yaymıştır. Bu dönemde, “anıtsal mermer portal, çok renkli taş işçiliği, stalaktik sırasıyla taçlanan dikdörtgen formlu sağır nişler, demir kafesli dikdörtgen pencereler, daire şeklinde pencere ile taçlanan sivri kemerli çift pencere düzeni”8 gibi mimari unsurlar oluşmuştur. Memluk Dönemi hamam yapıları; mekânsal düzen, işlev ve teknik altyapı başlıkları altında Osmanlı Dönemi hamam yapıları ile karşılaştırmalı olarak aşağıda sunulmaktadır. Ertuğrul, A., 2009. “Hamam Yapıları ve Literatürü”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi,Cilt 7, Sayı 13, 241-266. Eyice, S., 1997. “Hamam”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İSAM, İstanbul, c.15, sy. 405. 2 http://balneorient.hypotheses.org (Erişim tarihi: Haziran, 2016). 3 Ecochard, M. ve C. LeCoueur, 19423. Le bains de Damas,Beyrut:IFEAD. 4 Gaube, H. ve E. Wirth., 1984. Aleppo: Historische und geographische Beitrage zur baulichen Gestaltung, zur sozialen Organisation und zur wirtschaftlichen Dynamik einer vonderasiatischen Fernhandelsmetropole, 2 cilt. Weiesbaden: Dr. Ludwig Reichert. 1

546

Dow, M., 1996. The Islamic Baths of Palestine, Osford: Oxford University Press. Dow, M., 2000. “The Hammams of Ottoman Jerusalem”, Ottoman Jerusalem: The Living City içinde, der. S. Aduld, R. Hilenbrand ve Y.S. Natshah, s. 519-25, Londra: Altajir World of Islam Trust. 6 Boggs, R., 2010. Hammaming in the sham: a journey through the Turkish baths of Damascus, Aleppo and beyond, Garnet Publishing Ltd. UK. 7 Öney, G. 1990. “Mısır’da Osmanlı Mimarisinin Sentezi”, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Dergisi V, İzmir, sy. 139. 8 Öney, G. 1990. sy. 140. 5

Mekânsal Düzen ve İşlev Memluk Dönemi hamamlarının plan şeması temel olarak Roma ve Osmanlı Dönemi hamamlarının plan şemalarında olduğu gibi maslah (soğukluk), vestani (ılıklık) ve beytü’l-hararet (sıcaklık) olarak üç bölümden oluşmaktadır.9 Russel10, 18. yüzyıldan bir Halep hamamının mekânsal düzenini tanımlarken; soğukluğun (maslah) tipik oturma yerleriyle (mastaba) soyunma eyleminin gerçekleştiği bir yer olduğundan, ılıklığın (vestani) bakır taslarla (tâsa) taş kurnalardan (curn) sıcak ve soğuk su alınarak yıkanılan bir mekân olduğundan ve ardında da hamamın iç odası olarak tanımladığı sıcaklığın bulunduğundan bahsetmektedir. İncelenen hamamlar üzerinden yapılan değerlendirmeye göre hamamların mekânsal organizasyon şeması ‘doğrusal’ veya ‘dağınık’ olarak iki şekilde sınıflanabilmektedir. Doğrusal kurgulanan mekân organizasyonunda hamam, soğukluk-ılıklık-sıcaklık ve külhan olmak üzere bir eksen üstünde çözümlenmektedir. Dağınık mekânsal organizasyonda ise mekân dizgesi sabit olmak koşulu ile mekânların konumlanması bir eksen üstünde olmadan birbirlerine yakın doğrudan ve/veya dolaylı ilişkili aralarında aralık11geçiş mekânları ile biçimlenmektedir. Kent içinde çarşı ve cami ile ilişkili olarak inşa edilmiş olan hamamlarda ağırlıklı olarak dağınık plan şeması gözlenmektedir. Bu tip plan şemasına sahip hamamların soğukluk kısmına, Kudüs’ün çarşı bölgesinde bulunan 14. yüzyılda inşa edilmiş olan AlShifa Hamamı ve Al-Ayn Hamamı örneklerinde olduğu gibi birden çok girişle ulaşılabilmektedir (Şekil 1). Hamamların ana giriş kapısı, Yalbugha Al-Nasiri Hamamı’nın ana girişine benzer şekilde (Şekil 2) diğer girişlere nazaran tipik Memluk mimarisi özelliklerini -beden duvarını aşan mukarnaslı taç kapılar ve geometrik geçme motifli çok renkli cepheler12- yansıtır. Ana girişin iki yanında sekilerin bulunması yaygındır. Memluk Dönemi hamamlarının çoğu tek hamamdır.13 Günün farklı saatlerinde kadınlar ve erkekler için kullanımı söz konusudur. Soğukluk, ılıklık, sıcaklık olarak kurgulanan hamamlarda yıkanma eylemi ılıklık mekânında gerçekleşmekte ve genellikle ılıklıkta havuz bulunmaktadır (Şekil 3). Sıcaklık bölümü halvetsiz ve ılıklıktan daha küçük boyutlardadır. Memluk Dönemi’nde ılıklık mekânında gerçekleşen yıkanma eylemi, Osmanlı Dönemi’nde sıcaklıkta gerçekleşmektedir. Memluk Dönemi hamam yapılarının Osmanlı Dönemi yapı tipolojisine dönüşmesi üzerine yapılan çalışmalarda yıkanmanın gerçekleştiği ılıklığın zaman Meier, A., 2012, sy. 220. Gaube, H. ve E. Wirth, 1984, sy. 145-146. 11 Aralık mekânı, sokak ile soğukluk ve soğukluk ile ılıklık arasında yer alan üstü kubbe veya tonoz örtülü mekândır. Yılmaz Önge, “Anadolu’da XII-XIII. Yüzyıl Türk Hamamları” eserinde aralık mekânının 9

10

ara mekân veya intikal mekânı anlamında bir geçit mekânı olduğunu ve XVI. yüzyıldan itibaren yerini soğukluğa bıraktığını belirtmektedir. 12 Uluçam, A., 1997. “Şam”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İSAM, İstanbul, c.15, sy. 321. 13 Eyice, S., 1997, sy. 412.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme

Şekil 1. Kudüs’teki soğukluk kısmına üç girişi bulunan 14. yüzyıl AlShifa Hamamı (Kaynak: http://balneorient.hypotheses.org/ Erişim: Haziran, 2016).

içinde küçüldüğü ve Memluk Dönemi hamamlarının sıcaklık kısmında bulunmayan halvetlerin Osmanlı Dönemi hamamlarında ve bu dönemde değiştirilmiş Memluk Dönemi hamamlarında yer aldığı belirtilmektedir.14 Yıkanma eylemi ılıklık mekânının eyvanlarında bulunan kurnaların çevresinde zemine oturarak gerçekleşmektedir. Hamamların bir kısmında Şam’daki Malek Al-Zaher Hamamı’nda olduğu gibi dikdörtgen bir yükselti ile göbek taşının oluşturulduğu gözlenmektedir (Şekil 4). Memluk Dönemi hamamlarının ılıklık kısımlarında yaygın olarak görülen havuz Osmanlı Dönemi’nde ise yaygın değildir. Meider15, havuzların varlığı ile ilgili suyun temini ve dini inanışların önemine vurgu yaparak, durgun suyun temiz olabilmesi için Hanefi ve Şafi inanışlarda iki kulle (bin litreden biraz az miktarda) olması gerektiğini, Maliki inanışında ise suyun temiz olmayan bir bedenle kirlenmeyeceğine inanıldığını belirtmektedir. Öte yandan, havuzların gayrimüslimlerin kullandığı hamamlarda yaygın bir mimari çözüm olduğu vurgulanmaktadır. Özellikle gayrimüslimlerin yaşadığı mahallelerde Mikve16 amaçlı 15 Dow, M., 2000, sy. 520. Meier, A., 2012, sy. 226. Musevilerin yoğun olarak yaşadığı mahallelerde yer alan hamamlarda sıklıkla görülen manevi amaçlı arınmanın gerçekleştirildiği durgun su havuzu.

14 16

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Şekil 2. Halep’teki 14. yüzyıl Yalbugha Al-Nasiri Hamamı’nın girişi (Fotoğraf: Yazar, 2005-Halep).

Şekil 3. Halep’te bulunan 14. yüzyıl Yalbugha Al-Nasiri Hamamı’nın havuzu (Fotoğraf: Yazar, 2005-Halep).

yapılmış havuzlar, Osmanlı Dönemi hamamlarında da genelleme yapılamayacak kadar az sayıda bulunmaktadır. Günümüze ulaşmış en iyi örneklerinden biri İzmir Tire’de bulunan Yalınayak Hamamı’dır. Osmanlı Dönemi Musevi mahallesinde bulunan hamamın bir halvetinde kare biçimli 547


Şekil 4. Şam’daki 10. yüzyıl Malek Al-Zaher Hamamı’nda yer alan göbek taşı ve kurnalar (Görsel: Boggs, 2010).

üç basamaklı bir durgun su havuzu bulunmaktadır. Su, çatıdan bir çörten ile havuza dolmaktadır (Şekil 5). Hamamların soğukluk bölümünde sekiler, terlik nişleri, çokgen biçimli ve fıskiyeli soğuk su havuzu bulunmaktadır (Şekil 6). Soğukluk bölümü, genelde tepesinde aydınlık feneri bulunan kasnağı pencereli büyük bir üst örtüye sahip kapalı mekândır.17 Az sayıda da olsa Gazza’da bulunan Hamamü’ş Şecâ’iye örneğinde olduğu gibi, soğukluk bölümünün üstü açık bir avludan oluştuğu da görülmektedir.18 Richard Boggs19, Memluk Dönemi hamamlarında iki sıcaklık mekânının bulunduğu örneklerden bahsetmekte ve Jouwani olarak isimlendirilen mekânın hamamın külhanına en yakın yerde konumlanan dar dikdörtgen formlu ve ana sıcaklık mekânından daha sıcak bir mekân olduğunu vurgulamaktadır.20 Jouwani, Roma Dönemi hamamlarında sıcaklıkta buhar banyosu ile terlemek için yapılan çok sıcak sudatorium denilen ayrı bir mekânı21 anımsatmaktadır. Mekânsal Düzen ve Teknik Altyapı Külhan ve cehennemlik hamamların ısıtma sisteminin çözümlendiği bölümlerdir. Genelde dışardan ulaşımı bulunan külhan, “hamamın ısıtılmasını sağlayan ateşin yakıldığı, yakıtın depolandığı ve atıklarının biriktirildiği hacimdir”.22 Ocağın üst kotunda sıcak su deposu bulunmaktadır. Su deposunun içinde yer alan bakır ve/veya daha geç dönem örneklerinde sac kazan ocağın üstünde konumlanmaktadır. Ocaktaki alevle ısınan kazan, su deposundaki suyu ısıtmaktadır (Şekil 7). Isınan su künkler aracılığı ile hamamda dolaşmakta ve kurnalara ulaşmaktadır. Sıcaklık mekânı ile sıcak su deposu arasında bulunan ortak duvarda su seviyesini kontrol amaçlı bir açıklık bulunmaktadır. Su deposunda Eyice, S., 1997, sy. 407. Meider, A., 2012, sy. 221. 19 Boggs, R., 2010. Hammaming in the sham: a journey through the Turkish baths of Damascus, Aleppo 17 18

548

and beyond, Garnet Publishing Ltd. UK. 20 Boggs, R. 2010, sy. X. 21 Eyice, S., 1997, sy. 402. 22 Ertuğrul, A., 2009, sy. 252.

Şekil 5. İzmir Tire’de bulunan Osmanlı Dönemi Yalınayak Hamamı’nın Mikve amaçlı olduğu düşünülen havuzu (Fotoğraf: Yazar, 2006).

Şekil 6. Trablus’ta bulunan Al-Jadid Hamamı’nın soğukluk mekânı. Sekiler, terlik nişleri ve mekânın merkezinde yer alan sekizgen biçimli fıskiyeli havuz (Görsel: Boggs, 2010, sy. 76).

Şekil 7. Bursa’daki 15. yüzyıl Yeşil Hamamı’nda Külhan-Ocak-Su deposu ilişkisi (Görsel: Şehitoğlu, 2000). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme

Şekil 8. Sıcaklık bölümünde sıcak ve soğuk su hattı olarak döşenen künkler (Fotoğraf: Yazar, 2008- İzmir, Tire-Tahtakale Hamamı).

Şekil 10. İstanbul’daki 18. yüzyıl Cağaloğlu Hamamı’nın sıcaklık ve ılıklık kısımlarında bulunan tuğla örgülü tüteklikler (Fotoğraf: Yazar, 2017).

Şekil 9. Hamam ısıtma sisteminde cehennemlik-döşeme-tüteklik ilişkisi (Fotoğraf: Yazar, 2007-Sivrihisar).

Şekil 11. Afyon Gedik Ahmet Paşa Hamamı tüteklik ve baca birlikteliği (Fotoğraf: Yazar, 2005).

ısınan suyun buharının hamamın sıcaklık mekânının ısıtılmasına kısmi olarak katkı sağladığı belirtilmektedir.23 Hamamlarda ayrıca soğuk su deposu da bulunmaktadır. Soğuk su sistemi de sıcak su sistemi gibi künklerle ilgili yerlere ulaşmaktadır (Şekil 8).24 Cehennemlik, aralarında 80-100 cm. mesafe olan, üst üste konulmuş tuğla veya taş ayaklar üzerine yerleştirilen taş veya mermer bloklardan oluşan yükseltilmiş döşemenin altında kalan boşluktur. Cehennemlik, hamamların zeminden ısıtılmasına yönelik yapılmış ve tüm dönemlerde ortak olan teknik çözümlemedir. Külhandan cehennemliğe gelen duman, sıcaklık ve ılıklığın altında dolaşarak mekânları yerden ısıtmaktadır. Külhana en yakın konumlanan mekân sıcak, daha uzak konumlanan mekân ise ılıktır. Osmanlı Dönemi hamamlarında cehennemlikte dolaşan

duman, hamamın iç ve dış duvarlarına yerleştirilen pişmiş toprak künklerden oluşan ‘tütekliklerle’ cehennemlikten dışarıya tahliye edilmektedir25 (Şekil 9, 10). Önge26, bazı hamamlarda tütekliklerin tıkanması yüzünden soğukluk mekânının uygun bir köşesine, büyük ve yüksek bacalar ilave edildiğinden bahsetmektedir. Afyon’da 15. yüzyılda inşa edilmiş Gedik Ahmet Paşa Hamamı bu duruma örnek olarak verilebilir (Şekil 11). Gedik Ahmet Paşa Hamamı’nda tüteklik bulunmasına rağmen bacanın geç dönem eki olarak çözümlendiği görülmektedir. Memluk Dönemi hamam yapılarının ısınma sistemine yönelik literatürden detaylı bilgi edinilememektedir. Ecochard ve Le Coeur’un27 Halep ve Şam’da bulunan hamamlar ile ilgili yaptıkları araştırmalarda ve çizimlerde hamamlarda cehennemliğin bulunduğu ve Şam Sultan Hamamı’nın 1942’deki durumunu yansıtan kesitinde görüldüğü gibi

Önge, Y., 1995, sy. 93. Hamamların ısınma ve su sistemlerini anlatabilmek için, Türkiye’de

23 24

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

farklı dönem hamam yapılarından yazar tarafından çekilmiş görseller kullanılmıştır.

Eyice, S., 1997, sy. 403. Önge, Y., 1995, sy. 93.

25 26

Ecochard, M. ve C. Le Coueur, 19423.

27

549


Şekil 12. Şam’daki Sultan Hamamı’nın kesiti. Kesitte ılıklık ile soğukluk arasında bulunan baca cehennemlikle ilişkili olarak görülmektedir (Kaynak: Ecochard ve Le Coeur, 1942).

Şekil 13. Şam’daki Sultan Hamamı’nın izometrik restitüsyonu. Ilıklık ile soğukluk arasında ki baca görülmektedir (Kaynak: Eyice, 1997).

ılıklık ile soğukluk mekânının ortak duvarında cehennemlikten çıkan bacanın olduğu görülmektedir (Şekil 12). Semavi Eyice’nin çalışmasında yer alan Sultan Hamamı’nın izometrik restitüsyonunda Sultan Hamamı’nın cehennemlik-baca ilişkisinin hamamın ilk yapıldığı dönemde de mevcut olduğu belirlenmiştir (Şekil 13).28 Bu nedenle, Ecochard ve Le Coeur’un 1942’de yaptığı çalışmadaki cehennemlikbaca ilişkisinin Gedik Ahmet Paşa Hamamı’nda olduğu gibi hamama sonradan ilave edilen bir dönem eki olmadığını düşündürmektedir. Eyice’nin29 sunduğu doğrusal eksen üzerinde kurgulanmamış Şam Bizuri Hamamı örneğinde ise baca, ılıklığın sonunda hamamın dış duvarında çözümlenmiştir (Şekil 14). Burgoyne’nin30 Memluk Dönemi Kudüs hamamları üzerine yaptığı detaylı çalışmalarda da cehennemlikle ilişkili ılıklık ile soğukluk duvarında baca yer almaktadır. İncele29 Eyice, S., 1997, sy. 407. Eyice, S., 1997, sy. 407. Burgoyne, M. 1987. Mamluk Jerusalem: An Architectural Study, Interlink Pub Group Inc.

28 30

550

Şekil 14. Şam’daki Buzuri Hamamı’nın plan ve kesiti (Kaynak: Eyice, 1997, sy. 407).

Şekil 15. Kudüs’teki Al-Ain Hamamı’nın kesiti. Kesitte cehennemlik hattı ve sonunda yer alan baca görülmektedir (Kaynak: Burgoyne, 1987, sy. 295).

nen Memluk Dönemi hamam yapılarında tütekliklerin çizimlerde yer almadığı ve bütün örneklerde bacanın mevcut olduğu gözlenmiştir (Şekil 15). Bu durum, Anadolu’da Türk hamamlarının bir kısmına tütekliklerde oluşan sorunları çözmek için eklenen bacalardan farklı olarak, Memluk Dönemi hamamlarında görülen bacaların ısıtma sistemi ile ilgili genel ve özgün bir çözüm olabileceğini düşündürmektedir. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme

Şekil 16. Şam’daki Tawrizi Hamamı’nın üst örtüsü. Soğukluk mekânının yüksek üst örtüsü, ılıklık ile sıcaklığın üst örtüsünde ki filgözleri (Görsel: Boggs, 2010, sy. 164).

Hamamların üst örtüleri kubbe ve tonozla çözümlenmiştir. Sıcaklık ve ılıklık kısımlarının üst örtüsü soğukluktan daha alçaktadır. Soğukluk mekânının üst örtüsünde merkezde ışıklık feneri yaygın olup, “ılıklık ve sıcaklıkta ise aydınlatma kubbe ve tonozlar üzerine yerleştirilmiş filgözü adı verilen cam fanuslar”31 ile sağlanmaktadır (Şekil 16).

Memluk Dönemi Antakya Beyseri Hamamı’nın Mimari Açıdan Çözümlenmesi Beyseri Hamamı ile ilgili birinci dereceden kaynaklar yeterli değildir. Vakfiyesi, yapı kitabesi vb. bilgileri bulunmadığından yazılı ve görsel kaynaklar yardımı ile tarihlendirmesi yapılabilmektedir. Hamamın tarihine yönelik Dr. Fuat Şancı,32 Prof. Ataman Demir33 ve tarihçi Mehmet Tekin’in34 eserlerinden hamamın 13. yy sonu yapısı olduğu belirtilmektedir. Kaynaklarda Beyseri Hamamı olarak geçen hamam, ismini Sultan Baybars’ın Bi’seri isimli sütkardeşinden almaktadır.35 Şancı’ya göre hamamın banisi olan Sultan Baybars’ın kardeşi Antakya’da Memluk Dönemi’nde yapılan imar faaliyetlerine katılmış ve hamama ismini vermiştir.36 Beyseri Hamamı Antakya’da günümüze ulaşan hamamların en eskisi olup mevcut durumda kullanılmamaktadır. Bu çalışmada, Türkiye’de az sayıda bulunan Memluk Dönemi hamam yapılarından biri olan Beyseri Hamamı’nın yapısal-mekânsal-işlevsel parametreleri birbiri ile ilişkili olarak çözümlenmiştir. Çözümlemede yapıdan gelen izlerden, dönem yapıları ile ilgili edinilen bilgilerden, Antakya’da

Şekil 17. Antakya’daki Memluk Dönemi hamamlarının konumları. Beyseri Hamamı’nın Habib-i Neccar Dağı’ndan gelen su yolu ile ilişkisi (Yazar tarafından üretilmiştir, 2018).

aynı döneme tarihlenen hamamlar ile ilgili yapılan karşılaştırmalı çalışmadan ve Beyseri Hamamı’na yönelik hazırlanmış dokümanlardan faydalanılmıştır.37 Konum Antakya, Habib-i Neccar Dağı etekleri ile Asi Nehri arasında kurulmuştur. Dağ, nehir ve kuzeyde bulunan Amik ovası kentsel bağlamın coğrafi eşiklerini oluşturmaktadır. Beyseri Hamamı’nın yer seçimi coğrafi eşiklerle ilişkili olarak çözümlendiğinde hamamın Habib-i Neccar Dağı’ndan gelen su yollarının üstünde konumlandığı görülmektedir38 (Şekil 17). Hamam çarşıya yakın, konut dokusunun içinde, Kurtuluş Caddesi’nin üstünde konumlanmaktadır. Yakın çevresinde Sarımiye Cami, Katolik Kilisesi ve Havra bulunmaktadır. Hamam, komşu parsellerde bitişik nizamla yer alan kütleler nedeniyle Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan ana giriş kapısı haricinde algılanmamaktadır (Şekil 18). Günümüze ulaşan hamam yapısının parsele oturumu, gerek yazılı kaynaklardan gerekse 1929 yılında Fransız Dönemi’nde hazırlanan Antakya’nın günümüze gelen en eski tarihli kadastral planından anlaşılacağı üzere Memluk Dönemi özgün kütle-parsel-yapılı çevre ilişkilerini yansıtmamaktadır. Kadastral plandan ve tapu kayıtlarından ge Beyseri Hamamı’na yönelik yazar tarafından gerçekleştirilen çözümlemede hamamın 2016 yılına tarihlenen rölöve ve restitüsyon projesi kaynak olarak incelenmiştir. 38 Rifaioğlu, M.N., 2012. An Enquiry into the Definition of Property 37

Ertuğrul, A., 2009, sy. 253. 32 Şancı, F., 2006. Hatay İlinde Türk Mimarisi I, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, S.B.E., Ankara. 33 Demir, A., 1996. Çağlar İçinde An31

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

takya, Akbank Yayınları, İstanbul. 34 Tekin, M., 2000. Hatay Tarihi, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara. 35 Şancı, F., 2006. 36 Şancı, F., 2006, sy. 327.

Right in Urban Conservation: Antakya (Antioch) from 1929 title deeds and cadastral plans, Basılmamış Doktora Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Restorasyon Lisansüstü Programı, Ankara.

551


Şekil 18. Beyseri Hamamı’nın Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan giriş kapısı ve yakın çevresi (Fotoğraf: Yazar, 2017).

len bilgiler ışığında hamamın, günümüzden farklı olarak, Kurtuluş Caddesi üzerinde büyüklükleri birbirinden farklı iki avlusunun bulunduğu, büyük avluda su kuyusunun, küçük avluda ise ağacın olduğu, hamamın ana kütlesinin Kurtuluş Caddesi ile ilişkili konumlandığı, kütlenin parsele oturumundan hamamın dağınık plan şemasına sahip olabileceği ve büyük avluda külhan girişinin bulunduğu yerde hamamın ana kütlesinden ayrı konumlanan bir ahır kütlesinin olduğu anlaşılmaktadır39 (Şekil 19). Hamamın, Kurtuluş Caddesi üzerindeki avluları ve kütlesi Fransız Mandası Dönemi’nde caddenin genişletilme faaliyetleri esnasında veya daha sonraki bir tarih diliminde kaybolduğu düşünülmektedir. Günümüzde, Kurtuluş Caddesi aksı boyunca hamama bitişik konumda bulunan betonarme kütleler 20. yüzyılın ilk yarısından sonra inşa edilmiştir. Mevcut Yapısal Durum ve Mekânsal Özellikler Kabaca dikdörtgen bir alan üzerine oturan yapı kompleksi, yüksek tek katlı yığma hamam yapısı ile Kurtuluş Caddesi girişinden ulaşılan iki katlı betonarme kütlenin birlikteliğinden oluşmaktadır. Hamamın mekânsal örgütlenmesi, kuzey-güney aksında mevcut durum değerlendirildiğinde sırasıyla soğukluk-ılıklık-sıcaklık ve külhan mekânlarını içermektedir (Şekil 20). Hamamın üst örtüsü kubbe, tonoz ile muhdes eklenen betonarme döşeme ve kütlelerden oluşmaktadır. Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan betonarme kütlelerin üst katlarında bulunan mekânlar hamamın üst örtüsünün üzerine inşa edilmiştir (Şekil 21). Mevcut durumda soğukluk ve ılıklık arasında ılıklık kubbesini yararak çıkan bir baca bulunmaktadır. Kubbelerin üzeri çimento şap ile kaplanmıştır (Şekil 22). Hamamın tapu kütüğü bilgisi yazarın, ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde 2012 yılında tamamladığı doktora çalışması kapsamında yaptığı araştırmadan elde edilmiştir.

Şekil 19. Beyseri Hamamı’nın Osmanlı Dönemi sonunda sahip olduğu parsel sınırı ve parsel ölçeğindeki dolu-boş ilişkisi (Yazar tarafından hazırlanmıştır, 2018).

Şekil 20. Beyseri Hamamı’nın plan şeması. Kuzeyden-güneye doğru sırasıyla soğukluk-ılıklık-sıcaklık-su deposu ve külhan görülmektedir (Beyseri Hamamı’nın rölövesinden üretilmiştir, 2017).

39

552

Şekil 21. Beyseri Hamamı’nın üst örtüsü ve üzerine eklenen muhdes kütleler (Beyseri Hamamı’nın rölövesinden üretilmiştir, 2017). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme

Şekil 22. Yapılarla çevrili olan Beyseri Hamamı’nın kuzey-batıdan görünümü. Üst örtüye eklenmiş muhdes kütleler, daha sonra kalkmış olan muhdes bir kütlenin zemin döşemesi ve ılıklık ile soğukluk arasındaki baca görülmektedir. (Fotoğraf: Yazar, 2017).

Şekil 24. Beyseri Hamamı’nın soğukluk girişinden soğukluğa bakış. Sekiler, havuz, eyvan ve ılıklığın girişi görülmektedir (Fotoğraf: Yazar, 2016).

Şekil 25. Beyseri Hamamı’nın ılıklık mekânı (Fotoğraf: Yazar, 2016).

Şekil 23. Hamamın girişinden soğukluğa doğru geçen kesit. Kesitte, hamam ve soğukluk girişi mekânları, soğukluk mekânı ve muhdes eklenen betonarme kütleler görülmektedir (Beyseri Hamamı’nın rölöve çiziminden üretilmiştir, 2018).

Hamamın Kurtuluş Caddesi’nden girilen ana girişi aralık mekânına benzeyen soğukluk mekânının önündeki tonozlu soğukluk girişi mekânına ulaşılmaktadır. Aralık mekânından hamamın soğukluk girişine ulaşılmaktadır. Mekânın üst örtüsünde simetrik olmayan bir ışıklık düzeni görülmektedir. Tonozlu mekândan birkaç basamak inilerek dikdörtgen biçimli soğukluk mekânına girilmektedir (Şekil 23). Soğukluk mekânının kenarlarında sekiler bulunmaktadır. Mekânın kabaca ortasına denk gelen yerde karo mozaik kaplı dikdörtgen döşeme bulunmaktadır. Soğuklukta yer alan fıskiyeli havuz, zemin döşemesi ve mekânın geometrisi ile ilişkili olmayan bir konumdadır. Soğukluğun batı cephesinde beşik tonozlu yüksek bir eyvan yer almaktadır (Şekil 24). Mekânın üst örtüsü kubbedir. Kubbede 27 adet CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

ışıklık boşluğu bulunmaktadır. Mekânın güneyinde ılıklık girişi mevcuttur. Soğukluktan dar dikdörtgen ılıklık mekânına ulaşılmaktadır. Ilıklık mekânının kapı açıklığının sol tarafında, üzeri karo mozaik kaplı, zeminden 70cm yükseklikte, duvar boyunca ‘U’ biçimli seki yer almaktadır. Soğukluk mekânı ile ortak olan duvarda kapı açıklığının hemen sağında baca bulunmaktadır. Zeminde bacanın önünde tek parça bir mermer yükselti mevcuttur. Zeminde ince yonu taş döşemenin üstünde kısmi olarak şap ve dökme mozaik muhdes yüzeyler görülmektedir. Mekânın üst örtüsünü iki adet beşik tonoza oturan tromplu 28 adet ışıklıklı kubbe oluşturmaktadır (Şekil 25). Ilıklıktan ulaşılan sıcaklık mekânının üst örtü izinden dar dikdörtgen biçimde olduğu düşünülmektedir. Fakat mevcut durumda, sıcaklık mekânı ılıklık mekânına doğru uzayarak alt kotta yer alan ikinci bir üst örtü ile büyütülmüştür (Şekil 26, 27). Hamamın, tüm mekânlarında özgün mekânsal sınırlar ve işlev-mekân-mimari eleman ilişkileri net olarak algılanamamaktadır. 553


Şekil 26. Beyseri Hamamı’nın boyuna kesiti. Kesitte soğukluk, ılıklık, ılıklığa giren sıcaklık mahali, sıcaklık, su deposu-ocak ve külhan görülmektedir (Beyseri Hamamı’nın rölöve çiziminden üretilmiştir, 2018).

Şekil 29. Beyseri Hamamı’nın sıcak su deposu (Fotoğraf: Yazar, 2016). (a)

(b)

Şekil 30. (a, b) Beyseri Hamamı’nın sıcak su deposunda bulunan kazanın yeri (Fotoğraf: Yazar, 2016). Şekil 27. Beyseri Hamamı’nın, ılıklık mekânına doğru büyütülmüş sıcaklık mekânı kütlesi (Fotoğraf: Yazar, 2016).

Şekil 28. Beyseri Hamamı, sıcaklığın güney duvarı. Üstteki açıklıktan sıcak su deposuna ulaşılmaktadır (Fotoğraf: Yazar, 2016).

Sıcaklıkta altı adet muhdes40 halvet bulunmaktadır. Üst örtü iki adet beşik tonoza oturan tromplu kubbeden oluşmaktadır. Kubbede 19 adet ışıklık mevcuttur. Sıcaklığın güney duvarında su deposu ve külhan bulunmaktadır (Şekil 28). Su deposuna sıcaklık duvarının üst kotunda bulunan pencere açıklığından ulaşılmaktadır. Dar ‘L’ biçimindeki Hamamın tarihsel gelişimine göre Memluk Dönemi sonrasında ki dönemlerde eklenen mimari elemanlar muhdes olarak nitelendirilmiştir.

40

554

Şekil 31. Beyseri Hamamı’nın külhanı (Fotoğraf: Yazar, 2016).

mekân yığma tuğla ve beşik tonozla inşa edilmiştir. Tonozun üzengi hattına kadar duvar yüzeyleri sıvanmıştır (Şekil 29). Tonoz üzerinde iki adet kapalı ışıklık vardır. Pencere açıklığının hemen karşısında, üzeri basık tonozla örtülü bölümde dairesel metal sac su haznesi ve altında ocak yer almaktadır (Şekil 30a, b). Yapının külhanı sıcaklık mekânının güneyinde bulunmaktadır. ‘T’ biçimli mekânın üst örtüsü kaba yonu taş malzemeden beşik ve çapraz tonoz ile örtülüdür (Şekil 31). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme

Ocak bölümü mekânın alt kotundadır. Ocağın karşı duvarında kareye yakın bir havalandırma açıklığı bulunmaktadır. Yapının Tarihsel Gelişimi Yapının tarihsel gelişimine yönelik yapılan dönemlemede birinci derecede güvenilir kaynaklardan,41 eski fotoğraflardan, eski tarihli çizimlerden, yapıdan gelen izlerden, yasal dokümanlardan, yapı kitabelerinden ve karşılaştırmalı çalışmadan faydalanılmıştır. Yapının tarihsel süreç içerisinde değişime uğramış, kısmen ve/veya tamamen yok olmuş, eklenmiş kütlesel ve mimari öğelerinin tespit edilmesi ve güvenilirliklerinin saptanmasına yönelik literatür çalışmasına ek olarak yapı kategorisi ile ilgili yakın çevre ve dönem yapılarıyla ilgili fonksiyonel gereksinimler, mimari gereklilik, yapıdan gelen izler özelinde karşılaştırmalı çalışma ile dönemlemeye yönelik diyakronik ve tarihsel-bağlamsal araştırma yöntemleri uygulanmıştır. Sözü edilen çalışmalar ışığında, yapıya ilişkin müdahalelerin yoğunlaştığı dönem aralıkları şu şekildedir. Birinci dönem: Memluk Dönemi; 13.yy sonu ve 16.yy başları aralığında geçen süreyi kapsamaktadır. Yapı bu dönemde günümüzden daha büyük bir yerleşim sınırına sahiptir (Şekil 32). İkinci dönem olarak değerlendirilebilecek bir sonraki dönem Antakya’nın Memluk hâkimiyetinin bitip Osmanlı hâkimiyetine geçmesiyle kültürel ve mimari olarak yaşanan değişimlerin Beyseri Hamamı’nda da etkisini gösterdiği 16.yy başları ile başlayıp 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar olan süreyi kapsamaktadır. Üçüncü dönem aralığı ise 19. yüzyılın ikinci yarısından 1950 yılına kadar olan tarihsel aralıktır. Hamamın üçüncü döneminin tarihlendirilmesinde günümüze kadar ulaşan onarım kitabesinden yararlanılmıştır. Hamamın girişinde yer alan onarım kitabesinde 1354 H. (1935 M.) tarihi yer almaktadır. Yapının bulunduğu parsel bu dönemde ifraz edilerek bir kısmı Kurtuluş Caddesi genişletme çalışmaları sebebiyle yola terkedilmiştir. Dördüncü dönem aralığı hamamın 1950 sonrası dönemini kapsamaktadır. Bu dönemde hamamın komşu parsellerine ve üst örtüsüne betonarme kütleler eklenmiştir. Özgün Mekânsal Örgütlenme ve Teknik Altyapı Hamamın Memluk Dönemi plan şeması, Fransız kadastral paftalarında görülen yapı formu, literatürden gelen bilgiler, karşılaştırmalı çalışma ve yapıdan gelen izler ışığında önerilmiştir. Bu dönemde, hamamın özgün plan şemasında olup varlığını koruyamayan kısımlarının olduğu düşünülmektedir. Giriş, soğukluk, aralığın bir kısmı, su kuyusu, küçük avlu ve büyük avlunun bir bölümünün günümüze ulaşamadığı görüşü doğrultusunda özgün plan şeması önerisi geliştirilmiştir (Şekil 33). Birinci dereceden güvenilir kaynaklar Ömür Bakırer’in “Mimarlık Tarihi Araştırmalarında Belgelerin Katkıları” isimli makalesinde yapı kitabeleri, vakfiyeler, tahrirler, şeriye mahkeme sicilleri, mühimme ve maliye defterleri, müteferrik defterler, seyahatnameler, haritalar, topoğrafik haritalar ve gravürler olarak belirtilmiştir.

41

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Şekil 32. Beyseri Hamamı’nın Memluk Dönemi öneri vaziyet planı (Restitüsyon projesinden üretilmiştir, 2018).

Şekil 33. Beyseri Hamamı’nın Memluk Dönemi öneri plan şeması (Restitüsyon projesinden üretilmiştir, 2017).

Hamamın özgün plan şemasında, Memluk Dönemi hamamlarında bulunan mekânsal düzenin tespiti yapılabilmektedir. Dağınık plan şemasına sahip olan Beyseri Hamamı’nda günümüzde olmadığı varsayılan soğukluk bölümünden -günümüzde soğukluk olarak kullanılan- ılıklık bölümüne ulaşıldığı düşünülmektedir. Ilıklıktan Beyseri Hamamı’nın -günümüzde ılıklık olarak kullanılan- sıcaklık mekânına ulaşılmaktadır. Sıcaklığın literatürden edinilen bilgilerle yapının mekânsal oluşumuna uygun olarak iki bölümden oluştuğu önerilmektedir; külhana yakın kısımda dar dikdörtgen biçimli Jouwani bölümü ve sıcaklık bölümü (Şekil 33). Yapının yapım tekniği ve mekân boyutları ile yapının üst örtü düzeni bu tespiti güçlendiren bulguları içermektedir. Memluk Dönemi plan şemasını güçlendiren diğer bulgu ise Antakya’da bulunan dönem yapıları özelinde yapılan araştırmadır. Beyseri Hamamı’na yakın konumda bulunan Cindi Hamamı’nın plan şemasında da sıcaklık mekânının iki kısımdan oluştuğu görülmektedir. Memluk Dönemi hamam yapılarının cehennemlik bölümü ve onunla ilişkili sıcaklık kısmının mekânsal düzeni ile 555


Şekil 36. Beyseri Hamamı’nın Memluk Dönemi öneri kesiti. Kesitte cehennemlik ve baca görülmektedir (Restitüsyon projesinden üretilmiştir, 2018). Şekil 34. Antakya’da yer alan Yeni Hamamın plan şeması ve cehennemlik hattı (Yerinde yapılan tespit doğrultusunda hazırlanmıştır, 2016).

Şekil 35. Yeni Hamam’da doğrusal cehennemlik hattına ulaşım sağlayan üstü sıvanmış kapaklar (Fotoğraf: Yazar, 2016).

ilgili Beyseri Hamamı özelinde ve dönem yapıları ile ilgili karşılaştırmalı çalışmada özgün bilgiler edinilmektedir. Yukarıda açıklanan literatür araştırmalarında da değinildiği üzere Memluk Dönemi hamamlarında yer almayan cehennemlik ile ilişkili tüteklikler, incelenen hamam yapısında da 556

tespit edilememiştir. Cehennemlik ile ilgili yapıdan gelen izlerden, cehennemliğin ocak kısmından soğukluk duvarına doğru giden doğrusal bir hat olarak çözümlendiği anlaşılmıştır. Karşılaştırmalı çalışmada bu tespitin doğruluğu ortaya çıkarmaktadır. Günümüzde kullanımda olan Yeni Hamamı’nın 40 yıllık külhancısı Şerif Baytak42 cehennemliğin doğrusal hatla kurgulandığı ve ılıklık ile soğukluk arasında ki bacadan cehennemlikte ki dumanın tahliye edildiğini belirtmiştir43 (Şekil 34). Hamamda, sıcaklık ve ılıklığın zemininde, cehennemliğe ulaşım sağlanması için belirli aralıklarla kapakların bulunduğu tespit edilmiştir. Külhancı Şerif Baytak, kapakların belirli periyotlarda açılarak yaklaşık 70 cm. yüksekliğinde ki cehennemliğin temizliğinin yapıldığını belirtmiştir. Temizlik sonrasında kapaklar kapatılıp çevresinin sıvanması ile izolasyonun sağlandığını vurgulamıştır (Şekil 35). Cehennemliğin hamamın sıcaklık ve ılıklık mekânlarının altında doğrusal bir hat olarak çözümlenerek sonunda bacaya bağlanmasından dolayı Memluk Dönemi hamamlarında, Osmanlı Dönemi hamamlarında olduğu gibi tüteklik yapılmadığı düşünülmektedir (Şekil 36). Coğrafi konum, hamam boyutu gibi etkenlerin etkili olduğu düşünülen doğrusal hatlı cehennemlik çözümü hamamın mekânsal ve işlevsel çözümlerini de farklılaştırmaktadır. Sıcaklık mekânının merkezinde bulunan dikdörtgen doğrusal cehennemlik hattı, hamamın ısınan zeminini oluşturmaktadır. Sıcaklık ve ılıklığın eyvanlarına doğru genişlemeyen/uzanmayan cehennemlik sayesinde hamamda zemini ısınmayan eyvanlar oluşmaktadır. Bu nedenle, Memluk Dönemi hamamlarında ısının homojen olabilmesi için kapalı küçük halvetlerin yapılmaması anlam kazanmaktadır. Öte yandan, incelenen yapılardan edinilen bil Külhancı Şerif Baytak’la 28 Kasım 2015 tarihinde görüşülmüştür. 43 Cehennemlik çözümlemesinin Antakya’da bulunan Osmanlı Dönemi hamamlarında nasıl olduğu ile ilgili günümüzde kullanımda olan hamamların işletmecileri ile görü42

şülmüştür. Meydan Hamamı’nın sahibi cehennemliğin sıcaklık ve ılıklığın tümünün altında bulunduğunu fakat hamamın aşırı ısınmasından dolayı halvetlerin altına gelen kısımları doldurarak kapattıklarını belirtmiştir.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Memluk Dönemi Hamam Yapıları: Antakya Beyseri Hamamı Özelinde Yapısal-Mekânsal-İşlevsel Çözümleme

Şekil 37. Şam’daki 10. yüzyıl Malek Al-Zaher Hamamı’nın sıcaklık mekânı. Göbek taşının dikdörtgen biçiminin ve sekisiz yere oturulabilmesinin cehennemliğin doğrusal bir hat üzerinde çözümlenmesinden dolayı olduğu düşünülmektedir (Görsel: Boggs, 2010, sy. 102).

Şekil 38. Beyseri Hamamı’nın Jouwani bölümü. Zeminde doğrusal cehennemlik hattı ve eyvanın kapatılması sonucu oluşturulmuş halvetler (Fotoğraf: Yazar, 2016).

giye göre, sıcaklık ve ılıklıkta bulunan eyvanlarda zeminin altında cehennemlik bulunmamasından dolayı, zemin ısınmamakta ve yere doğrudan oturarak yıkanma eylemi gerçekleşebilmektedir. Bu durumda, cehennemliğin doğrusal çözümünü desteklemekte ve cehennemlik-baca ilişkisini kuvvetlendirerek tütekliklerin olmamasını da doğrulamaktadır (Şekil 37). İncelenen hamamlarda gözlenen dar, uzun ve dikdörtgen göbek taşı çözümü de cehennemlik hattının biçimlenişi ile ilişkilidir. Göbek taşı cehennemlik hattının izdüşümünde yapılmaktadır (Şekil 37). Bu açıdan, Antakya Beyseri Hamamı ele alındığında zeminde bulunan kapak izi ve zemindeki dikdörtgen doğrusal döşeme izi; cehennemliğin tipik Memluk Dönemi özelliğinde çözümlendiğini yansıtmaktadır (Şekil 38). Ayrıca hamamda tüteklik bulunmaması ve ılıklık ile soğukluk arasında bulunan cehennemlik bacası da tespiti güçlendiren kanıtlardır. Sıcaklıkta bulunan muhdes halvetler ve halvetlerin Jouwani kısmında çözümlenmeye çalışılması, Osmanlı Dönemi’nde hamamda meydana gelen mekânsal ve işlevsel değişimlerin göstergeleridir (Şekil 38). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Memluk Dönemi hamamlarında bazı durumlarda beytü’l hararet kısmında köşede bir küvet (magtas, migtas) bulunduğu belirtilmektedir.44 Beyseri Hamamı’nda sıcaklık ve/ veya ılıklık mekânında havuz ile ilgili iz tespit edilememiştir. Fakat, yazılı kaynaklarda, Beyseri Hamamı’nda bir havuzun bulunduğu şu şekilde ifade edilmektedir; “Beyseri Hamamı’nda şu anda iptal edilmiş olan dalma havuzu da dini inançların yerine getirilmesine cevap verecek bir düzenlemedir. Yeni Hamam’da da aynı gerekçelerle dalma havuzuna yer verilmişken bugün muhtemelen ihtiyacın ortadan kalkması ile yıkanma hücresine dönüştürülmüştür”.45 Hamamın Memluk Dönemi yapısı olması ve Musevi Havrası’na yakın konumda bulunması Osmanlı Dönemi sonuna kadar sıcaklık mekânında bir havuzun bulunduğunu düşündürmektedir. Havuzun Yeni Hamam’da olduğu gibi kapatılmış olabileceği veya Kurtuluş Caddesi genişleme çalışmaları döneminde hamamın kaybolan kütlelerinden biri olabileceği varsayılmaktadır.

Değerlendirme Literatürden gelen bilgiler ve Antakya Beyseri Hamamı özelinde yapılan çalışma sonucunda Memluk Dönemi hamamlarının işlevsel, mekânsal ve teknik açıdan Osmanlı Dönemi hamamlarından ayrıştığı saptanmıştır. Memluk Dönemi hamamları dağınık ve doğrusal plan şemasına göre genellikle tek hamam olarak inşa edilmiştir. Soğukluk mekânının kenarlarında sekiler bulunmaktadır. Sekilerin altında terlik nişleri mevcuttur. Soğukluğun merkezinde fıskiyeli çokgen bir havuz yaygındır. Hamamların soğuklukla ve/veya külhanla ilişkili avlusu ve avluda çeşme, kuyu, ahır gibi servisleri bulunmaktadır. Ilıklık mekânı geometrik olarak sıcaklıktan daha büyük ve kareye yakın biçimde inşa edilmektedir. Yıkanma eylemi ılıklıkta gerçekleşmektedir. Ilıklık ve sıcaklıkta sıcak ve/veya soğuk su havuzları yaygın olarak bulunmaktadır. Sıcaklık mekânı, ana sıcaklık ve jouwani olarak iki kısımdan meydana gelebilmektedir. Dar dikdörtgen halvetsiz bir mekân olan jouwani külhana yakın konumlanmaktadır ve hamamın en sıcak mekânıdır. Cehennemliğin Osmanlı Dönemi hamamlarında olduğu gibi sıcaklık ve ılıklığın tümünün altını ısıtacak şekilde kurgulanmamasının coğrafi özelliklerin ve hamam yapılarının Osmanlı Dönemi hamam yapılarına nazaran daha küçük ölçekli inşa edilmelerine bağlı olabileceğini düşündürmektedir. Doğrusal cehennemlik hattının sonunda ılıklığın sonundaki duvarda baca bulunmaktadır ve baca sayesinde cehennemlikte gezinen duman dışarıya atılmaktadır. Yapıların dış duvarlarına doğru uzanan cehennemlik sisteminin olmayışından dış ve/veya iç duvarlarda tüteklik yerleri bulunmamaktadır. Meier, A., 2012, sy. 220.

44

Şancı, F., 2006, sy. 328.

45

557


Hamamlardaki doğrusal cehennemlik hattı, Jouwani ve sıcaklık mekânının zemininde, yükseltilmiş bir döşeme ile veya farklılaşan bir yer döşemesi ile iç mekânda vurgulanmaktadır. Cehennemlik hattının üstünde dar dikdörtgen ve uzun göbek taşı bulunmaktadır. Cehennemliğin doğrusal bir hatta çözümlenmesi sıcaklık ve ılıklık mekânlarının kenarlarında, alttan ısınmayan zeminleri oluşturmaktadır. Böylece, ılıkta ve sıcaklıkta ısınmayan zeminlerde sekisiz doğrudan zemine oturmak mümkün olmaktadır. Günümüzde kullanılmayan Beyseri Hamamı Türkiye’de bulunan az sayıdaki Memluk Dönemi hamam yapılarından biri olması ve özgün mekânsal, teknik değerler içermesinden dolayı önemli bir belge niteliği taşımaktadır. Hamamın özgün değerlerini kaybetmesine sebep olabilecek tüm etkenlere karşı acil müdahale edilmesi gerekmektedir. Her yapının bağlamı ile birlikte taşıdığı değerler göz önüne alınarak, Beyseri Hamamı’nın yapıldığı dönemdeki özgün kentsel bağlamı ile birlikte korunarak geleceğe aktarılması önem taşımaktadır.

Kaynaklar Bakırer, Ö., 1982. “Mimarlık Tarihi Araştırmalarında Belgelerin Katkıları”, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı 1. Milli Kültür Şürası, Sayı:36. Boggs, R., 2010. Hammaming in the sham: a journey through the Turkish baths of Damascus, Aleppo and beyond, Garnet Publishing Ltd. UK. Burgoyne, M. 1987. Mamluk Jerusalem: An Architectural Study, Interlink Pub Group Inc. Demir, A., 1996. Çağlar İçinde Antakya, Akbank Yayınları, İstanbul. Dow, M. (2000). “The Hammams of Ottoman Jerusalem”, Ottoman Jerusalem: The Living City içinde, der. S. Aduld, R. Hilenbrand ve Y.S. Natshah, s. 519-25, Londra: Altajir World of Islam Trust, sy. 520.

558

Dow, M., 1996. The Islamic Baths of Palestine, Osford: Oxford University Press. Ecochard, M. ve C. LeCoueur, 1942-3. Le bains de Damas, Beyrut: IFEAD. Ertuğrul, A., 2009. “Hamam Yapıları ve Literatürü”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi,Cilt 7, Sayı 13, 241-266. Eyice, S., 1997. “Hamam”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İSAM, c.15., sy. 402-430, İstanbul. Gaube, H. ve E. Wirth., 1984. Aleppo: Historische und geographische Beitrage zur baulichen Gestaltung, zur sozialen Organisation und zur wirtschaftlichen Dynamik einer vonderasiatischen Fernhandelsmetropole, 2 cilt. Weiesbaden: Dr. Ludwig Reichert. Meier, A., 2012. “Yerelötesi Bir Olgu Olarak Yıkanma: Osmanlı İmparatorluğu’nun Arap Eyaletlerinde Hamamlar”, Anadolu Medeniyetlerinde Hamam Kültürü: Mimari, Tarih ve İmgelem, der. Nina Ergin, sy. 211-241, Koç Üniversitesi Yayınları, İstanbul, sy. 220. Öney, G. 1990. “Mısır’da Osmanlı Mimarisinin Sentezi”, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji ve Sanat Tarihi Dergisi V, İzmir, sy. 139-148. Önge, Y., 1995. Anadolu’da XII-XIII. Yüzyıl Türk Hamamları, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara. Rifaioğlu, M.N., 2012. An Enquiry into the Definition of Property Right in Urban Conservation: Antakya (Antioch) from 1929 title deeds and cadastral plans, Basılmamış Doktora Tezi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Restorasyon Lisansüstü Programı, Ankara. Şancı, F., 2006. Hatay İlinde Türk Mimarisi I, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, S.B.E., Ankara. Şehitoğlu, E., 2000. Bursa Hamamlarının Yapısal, Çevresel, İşlevsel Sorunları ve Çözüm Önerileri, Yüksek Lisans Tezi, M.S.G.S.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü. Tekin, M., 2000. Hatay Tarihi, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara. Uluçam, A., 1997. “Şam”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı İSAM, c.15, sy. 320-325, İstanbul.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):559-568 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.98698

Dikdörtgen Planlı Tünel Kalıp Kullanılan Betonarme Yapılarda Plan Boyutları ve Kat Adedinin Maliyete Etkileri Effects of Plane Dimensions and Number of Storeys On the Cost of Rectangular-Plane Buildings Constructed with Tunnel Form Zeynep Yeşim İLERİSOY, Mehmet Emin TUNA

ÖZ Mimarinin önemli çalışma alanlarından olan konut projeleri inşaat sektörünü oluşturan yapılar içinde en büyük paya sahiptir. Konut ihtiyacının fazla olduğu ülkemizde ihtiyacın optimum şekilde karşılanması gerekmekte ve daha fikir aşamasındayken tutarlı tasarım alternatiflerinin oluşturulması önem taşımaktadır. Bu ise tasarım evresindeki kararların bilinçli ve rasyonel bir şekilde alınmasıyla mümkün olabilecektir. Bu çalışmanın amacı da mimari tasarım evresinden kaynaklanan bina maliyeti değişimlerini incelemek olup Türk standart ve yönetmelikleri kapsamında aynı geometriye sahip projelere yönelik bir araştırma elde etmektir. Bu doğrultuda plan düzleminde farklı boyutlara sahip altı adet dikdörtgen planlı konut projesi tasarlanmış, taşıyıcı sistemi tamamı perde duvarlı olan ve tünel kalıp teknolojisi ile üretilen projeler dokuz farklı kat adedinde incelenmiştir. Çalışma kapsamındaki yapı modelleri Sta4Cad programı ile oluşturulmuştur. Elde edilen bulgular neticesinde, mimari kullanım alanları aynı kalmak üzere, plan düzleminde iki yöne ait boyutlar arasındaki fark arttıkça maliyetler artmıştır. Ayrıca yüksekliğin artması ile önce belirli bir kat adedine kadar azalan, daha sonra tekrar artış gösteren U şeklinde bir değişim eğrisi elde edilmiş ve böylece tünel kalıp projelerin belli bir yükseklikten sonra maliyet bakımından rasyonel olmadığı kanıtlanmıştır. Sonuç olarak; hem plan düzlemindeki boyutların hem de kat adetlerinin kontrollü olarak değişimlerinin yapı maliyetlerine etkisinin hangi mertebelerde olduğunu ortaya konarak tek yapı ölçeğinde, bölge planlaması aşamasında veya kentsel dönüşüm sırasında yeni yapılacak konutlar için tasarımcılara yarar sağlayabilecek yaklaşımlar elde edilmiştir. Anahtar sözcükler: Betonarme binalar; dörtgen plan; kat adedi; maliyet; tünel kalıp.

ABSTRACT Residential building projects, which are one of the main study areas of architecture, have the largest share in the building sector. Demand of housing should be met in a most efficient way especially in our country where housing demand is huge. It is important to designate reasonable design alternatives at the early stages of design process, and this can only make it happen when the decisions are made in a rational way at the design stage. The aim of this study is to investigate the effect of the architectural design of the buildings having the same geometry according to Turkish standards and regulations on the building cost. For this purpose, six housing projects with rectangular shape in plane having various dimensions were designed. These projects produced with tunnel form technology had shear walls as a carrier system and they were examined for 9 different storey numbers. Static analyses of the building models were made with Sta4Cad. It is shown that as the difference between the two dimensions of the horizontal plane increases, the cost of the building also increases in condition that the usage spaces are kept constant. With the increase in height, a U-shape curve, which decreases first to a certain floor and then increases again, is obtained. It is also proved that the projects produced with tunnel form technology are not rational in terms of cost beyond a certain building height. In conclusion, by putting forward the effects of the controlled-variation of the plane dimensions and building heights on the cost of a single building, useful approaches for the designers working for regional planning or urban transformation projects are obtained. Keywords: Reinforced concrete buildings; rectangular plane; number of storey; cost; tunnel form. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Ankara Başvuru tarihi: 26 Eylül 2016 - Kabul tarihi: 22 Haziran 2018 İletişim: Zeynep Yeşim İLERİSOY. e-posta: zyharmankaya@gazi.edu.tr © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

559


Giriş Yapı üretiminde temel hedeflerden biri sınırlı kaynakların en uygun biçimde dağılımını sağlamak ve ayrılan kaynaktan en etkin biçimde yararlanmaktır. Yapı üretimi sürecinde ihtiyaç-olanak dengesinin kurulmasında ve yapı gereksinimlerinin yeterli düzeyde karşılanmasında mimari tasarım en etkin yeri almaktadır. Mimari olarak ortaya çıkan ürün, yüksek maliyetli ve tek defaya özgü olması bakımından diğer sektörel ürünlerden farklılık göstermektedir. Maliyet hesaplamaları ise sektörde rol alan birçok kişi ya da kuruluş için büyük önem taşımaktadır.1 Türkiye’de herhangi bir projenin yaklaşık olarak bina maliyet tahmini yapılması istendiğinde; yaygın olarak toplam bina inşaat alanı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ait yapı yaklaşık birim maliyetlerinin çarpılmasıyla elde edilen değerler kullanılmaktadır. Lakin bu yaklaşık hesap yönteminden çıkan sonuçlar, yapıların tasarımları sonucunda değişen fiziksel ve geometrik özellikleri konusunda hiçbir yaklaşımda bulunmamaktadır. Oysaki yapılan literatür araştırmaları kapsamında; Bostancıoğlu,2 Ibrahim,3 Ferry ve Brandon4 ile Belniak ve diğ.,5 mimari tasarım aşamasında alınan tasarım kararlarının bina maliyetini önemli ölçüde etkilediğini belirtmişlerdir. Maver6 ile Pena ve Marshell7 ise mimari tasarımı; fiziksel, estetik, fonksiyonel ve ekonomik değişkenlerin yer aldığı bir derleme-yanılma süreci olarak tanımlamışlardır. Mimari tasarım; inşa edilecek yapının çeşitli özelliklerinin belirlendiği; yapının cinsine, büyüklüğüne, yapıldığı yere, yapım teknolojisine, kullanılan malzemeye, işçiliğine, kalitesine… vb. gibi bina maliyetini etkileyen bina özelliklerine ilişkin kararların verildiği evredir. Detaylı olarak incelemek gerekirse bu evrede bina düzeyinde plan şekli, bina büyüklüğü, kat yüksekliği, kat sayısı, sirkülasyon alanı, kat düzeni kararları ele alınırken bunu takip eden taşıyıcı sistem düzenlenmesinde yapı malzemesi, sistem türü, yapı elemanlarının biçimi, yapı elemanlarının boyutu ve uygulanacak yapı teknolojisi kararları verilmektedir. Bina maliyetinin etkileme şansının en yüksek olduğu bu evrede alınan kararlar; günün koşullarında doğru bilgilere dayandırılarak ve doğru yöntemler kullanılarak alınırsa tasarım başarısı artacak ve bina maliyetlerinin azaltılması söz konusu olacaktır.8 Bu çalışmanın amacı da mimari tasarım evresinde, binaların fiziksel ve geometrik özelliklerinden kaynaklanan maliyet değişimlerini incelemek olup araştırma inşaat sektörünü oluşturan yapılar içinde en büyük paya sahip olan konut projeleri üzerinden yapılmıştır. Mimarinin önemli çalışma alanlarından olan konut üretiminde, günümüzde inşaat sektöründe endüstrileşmiş yapım sistemlerinden olan tünel kalıp sistemler yaygın 3 4 1 2

Bostancıoğlu, 1999, s. 171. Bostancıoğlu, 2006, s. 28. İbrahim, 2007, s. 25. Ferry ve Brandon, 2007, s. 182.

560

7 8 5 6

Belniak ve diğ., 2013, s. 90. Maver, 1970, s. 199. Pena ve Parshell, 2001, s. 14. Bostancıoğlu, 2006, s. 28.

şekilde kullanılmaktadır. Binaların fiziksel ve geometrik özellikleri ile maliyet arasındaki ilişkinin aydınlatılması için yapılan literatür araştırmasında; çalışmaların büyük çoğunluğunun taşıyıcı sistemleri konvansiyonel kalıp ile yapılmış betonarme ya da kompozit yapılar üzerinden yürütüldüğü görülmüştür. Halbuki, günümüzde konut ihtiyacının kapatılması için yoğun şekilde kullanılan tünel kalıp sistemlerine ait verilerin, özellikle tasarım evrelerinde maliyet ile olan ilişkisinin belirlenmesi önem taşımaktadır. Bu noktada Çıracı9 ile Türkel ve Ergen10 araştırmalarında özel ve tüzel merciler tarafında tünel kalıp sistem ile yaptırılmış, farklı kat alanlarına ve yüksekliklerine sahip, uygulanmış konut projeleri ve maliyet değişimlerini incelemiştir. Bina tasarım özelliklerinin maliyetlerini etkilemeleri üzerine yapılan araştırmalarda ise iki temel yöntem izlendiği görülmektedir.11 İlk yöntemde; farklı tasarım özelliklerine (ör. yükseklik, kat alanı, plan biçimi) sahip olan örnek binaların gerçek maliyet değerleri kullanılarak farklı tasarım alternatiflerine göre istatistiksel analizleri yapılmaktadır. İstatistiksel analizin geçerliliği için yeterli sayıda yapıya ait maliyet verisinin elde edilmesi gerekmektedir. Tünel kalıp sistemlere yönelik olan Çıracı12 ile Türkel ve Ergen’in13 yaptığı çalışmalar bu yöntem ile gerçekleştirilmiştir. İkinci yöntemde ise incelenen bina tasarım özelliklerinde (ör. yükseklik, plan biçimi) kontrollü değişiklikler yapılarak bina tasarım modellemeleri oluşturulmakta sonrasında farklı tasarım alternatiflerinin maliyete etkileri analiz edilmektedir. Bu yöntemle ilgili karşılaşılan en önemli zorluk; mevcut binaların genel çizgisini temsil edecek tipik bina özelliklerinin yansıtılması ve buna bağlı olarak beraberinde uzun bir tasarım süreci gerektirmesidir.14 Ancak ikinci yöntem dâhilinde tünel kalıp projeleri ele alınan bir çalışmaya rastlanılmamış olup, bu çalışmada ikinci yöntem izlenmiştir. Yazarlar tarafından betonarmeleri tünel kalıp sistemiyle tasarlanmış, sadece belirlenen tasarım değişkenleri farklılaşan konut projelerinden kapsamlı bir araştırma grubu oluşturulmuştur. Literatür incelemeleri sonucunda toplam maliyeti etkileyen en önemli tasarım değişkenleri; yapının plan şekli, karmaşıklığı, kat sayısı, kat yüksekliği ve yapının servis gereklilikleri şeklindeki bir sıralama ile elde edilmektedir.15 Bu çalışmada ise bahsedilen sıralamada önemli yer tutan bina kat adetleri ve plan düzlemindeki boyut farklılıkları ana değişkenler olarak ele alınmıştır. Çalışmanın ana değişkenlerinden bina kat adetleri ile maliyet değişimine yönelik çalışmalarda; Ferry ve Brandon16 ile Tregenza17 kat adedinin artmasıyla birlikte birim maliyetin artacağını; Newton,18 Çıracı,19 Harmankaya ve Tuna,20 Türkel ve Ergen21 ise kat Çıracı, 1996, s. 39. Türkel ve Ergen, 2016, s. 418. 11 Warszawski, 2003, s. 422. 12 Çıracı, 1996, s. 153. 13 Türkel ve Ergen, 2016, s. 420. 14 Warszawski, 2003, s. 423. 15 Safiki ve ark., 2015, s. 55.

Ferry ve Brandon, 2007, s. 182. Tregenza, 1972, s. 1031. 18 Newton, 1982, s. 192. 19 Çıracı, 1996, s. 132. 20 Harmankaya ve Tuna. 2011, s. 430. 21 Türkel ve Ergen, 2016, s. 421.

9

16

10

17

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Dikdörtgen Planlı Tünel Kalıp Kullanılan Betonarme Yapılarda Plan Boyutları ve Kat Adedinin Maliyete Etkileri

adedinin artması ile birim maliyetin önce azalıp sonra tekrar artacağı yani U-şeklinde bir ilişkinin olduğunu söylemişlerdir. Diğer ana değişken olan plan düzlemindeki boyutlara yönelik yapılan literatür araştırmasında ise; Ibrahim22 yapının plandaki şekli ile bu şeklin karmaşıklığının ve narinliğinin, maliyetleri önemli ölçüde artırdığını belirtmiştir. Bostancıoğlu,23 plan şekli kare ve dikdörtgenden farklılaştıkça, taşıyıcı sistemin karmaşıklaştığını ve buna bağlı olarak maliyetin de artacağını ifade etmiştir. Basit plan şekline sahip binaların maliyetlerinin daha düşük olacağı birçok çalışma tarafından öngörülmektedir.24,25,26 Bununla birlikte Ashworth27 tasarım sırasında genellikle binanın kullanım amacı, binanın yapılacağı arazinin koşulları doğrultusunda plan şekli belirlenirken tam bir özgürlüğün olmadığını; plan kararlarının maliyet açısından en uygun şekilde dengelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Tünel kalıp uygulamalarında en çok karşılaştığımız geometrik asal formlar dörtgenler olmuş, bina şekline yön veren bu dörtgen formlar arasında farklı oranlar kullanılmıştır. Tüm literatür araştırmaları ışığında, çalışma kapsamında tünel kalıp sistemlerle tasarlanmış basit plan şekline sahip binaların maliyetlerinin hangi mertebelerde değiştiğinin ortaya konulması amacıyla plan düzlemindeki boyut farklılıkları ele alınmıştır. Aynı kat taban alanına ve mimari çözümlere sahip olan kare ve dikdörtgen olan iki asal form arasındaki kademeli geçiş ile plan şeklinin maliyet üzerindeki etkisi hassas bir ölçekte incelenmiş, farklı kat adetleri de bu ölçekte kıyaslamaya katılmıştır. Kullanılan tasarımlar çalışmanın bağıl şartı olarak ele alınmış, temel amaç kıyaslama yapılırken benzer mimarideki konut projeleri ile sağlıklı değerlendirme imkânı oluşturmaktır. Burada önemli olan nokta, çalışmanın gerçekçiliğini koruma amaçlı olarak projelerin konut standartlarına uygun oluşturulması, mimari işleyişlerinin, konutların net kullanım alanlarının, bina taban alanlarının mümkün olduğunca sabit tutulmasıdır. Tüm projeler aynı işleyiş şemaları ile mimari olarak anlamlı ve kullanılabilir mekânlar içeren, günümüzde kullanılagelen standartlarda her katta iki daire olacak şekilde tasarlanmıştır. Bu çalışmada tek yapı ölçeğinden, kentsel dokuların oluşumuna kadar birçok kapsamda uygulanan dörtgen planlı tünel kalıp konut tasarımlarında minimum maliyet ile üretime ışık tutmak amaçlı olarak farklı oranlardaki boyutların ve yüksekliklerin ekonomik başarılarının irdelenmesi hedeflenmiştir.

Yöntem Mimari tasarım aşamasında alınan tasarım kararlarının bina maliyetlerine etkisi üzerine yapılan çalışmada, incelenmesi planlanan bina tasarım özellikleri değiştirilerek ya İbrahim, 2007, s. 30. Bostancıoğlu, 1999, s. 126. 24 Seeley, 1996, s. 19.

Wing, 1999, s. 481. Ashwort, 2004, s. 129. 27 Ashwort, 2004, s. 82.

22

25

23

26

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

zar tarafından bir araştırma grubu oluşturulmuştur. Ancak maliyeti etkileyen değişkenlerin fazla çeşitlilik göstermelerinden dolayı mevcut çalışma kapsamına sınırlandırmalar getirilmiştir. Öncelikle çalışmada tasarımcının müdahale edemediği, bölgeye ve yerleşim yerine bağımlı faktörler; iklimsel koşullar, bölgesel koşullar, arsa özellikleri, imar koşulları, çeşitli yasalar kapsam dışı bırakılmış ve incelenecek tüm projelerde bahsedilen faktörlerin aynı olduğu kabul edilmiştir. Bu doğrultuda başarılı bir maliyet kıyaslaması için tüm formlarda kullanım alanlarının aynı olması istenmiş, bu nedenle konut birimlerinin metrekarelerinin sabit tutulmasına, birbirine denk yer ve sayılardaki mahal metrekarelerinde büyük farklılıklar oluşmamasına dikkat edilmiştir. Çalışma kapsamında analiz edilen tüm projeler günümüzde kullanılagelen standartlarda katta iki dairesi olan ve yaklaşık 400-407 m2 kat taban alanına sahip olarak tasarlanmıştır. 20 m×20 m boyutunda kare olan bir konut tasarımı mimari kullanımın izin verdiği sınırlar çerçevesinde altı adımda 10 m × 40 m boyutunda dikdörtgen forma dönüştürülmüştür (Şekil 1). Bu süreçte formların bir yöndeki boyutu ikişer metre farka sahip olup diğer yöndeki boyutları dairelerin metrekarelerini değiştirmeyecek uzunlukta ayarlanmıştır. Projeler isimlendirilirken planların boyutları arasındaki oranlar kullanılmıştır (Şekil 1). Çalışmada her form için kat adetleri arttırılarak dokuz farklı yükseklikte modeller hazırlanmıştır. Yapımları günümüzde yaygın olarak gerçekleştirilmekte olan tünel kalıp sistemler ile kat adetleri arttırıldığında gerek mimari gerek statik açıdan büyük farklılıklar oluşmaması sağlanmıştır. Perde elemanlar minimum şartlarda modellenmiş, yetersiz olduğu yerlerde müdahaleler yapılarak kalınlıkları arttırılmıştır. Taşıyıcı sistemin tünel kalıp ile uygulanan perdeli sistem olması sebebiyle yetersiz elemanlarda tek tek boyut değiştirilmesi olanaklı olmamaktadır. Bu nedenle gerekli durumlarda perde duvar kalınlıkları, tünel kalıbın uygulanabilirliği göz önüne alınarak 5 cm ve katları olarak arttırılmıştır (Tablo 1). Bu süreçte, formların farklı yüksekliklerde ekonomik olarak en uygun modellenebileceği perde kalınlıkları elde edilmiştir. Tasarım, analiz ve maliyet hesap süreçlerinde aynı koşullar ve kısıtlamalar altında ele alınan konut projelerinin maliyet kıyaslamalarında, birim maliyetlerinin karşılaştırılması; yatırımcılara binaların nasıl daha ekonomik gerçekleştirileceğini, hangi faktörlerin değişimi ile maliyetin ne oranda artıp azaldığını gösterecektir. Çalışma kapsamında yapılacak birim maliyet kıyaslamaları, konutların çözümleri ve metrekareleri aynı olduğundan dolayı daire sayısı üzerinden yapılmıştır. Konut olarak kullanılacak daire sayıları hesaplanırken projelere ait mimari zorunluluklar göz önünde tutulmuş, bina yüksekliğinin artması ile bodrum katlar ve tesisat katları değiştirilmiştir.28 Oluşan değişiklikler so Küçükçalı, 2007, s. 65.

28

561


Şekil 1. İncelenen konutların kat planları ve plan düzlemine ait boyut tablosu. Tablo 1. Kat adetlerine göre modellerin değişen özellikleri

Kat adedi 6 katlı

12 katlı

15 katlı

18 katlı

24 katlı

30 katlı

36 katlı

42 katlı

48 katlı

Yapı yüksekliği (m) 16,80 33,60 42,00 50,40 67,20 84,00 100,80 117,60 134,40 Perde kalınlığı 15 20 20 20 20 20 25 Bodrum kat adedi 1 1 1 2 2 3 3 4 4 Normal kat adedi 5 11 14 16 22 27 33 38 44 Toplam daire sayısı 10 22 28 32 44 54 66 76 88 Tesisat zonlaması ve tesisat dairesi adedi – – – – 1 kat 1 kat 2 kat 2 kat 3 kat 1 daire 1daire 2 daire 2 daire 3 daire Konut birimi olacak daire sayısı 10 22 28 32 43 53 64 74 85 Temel türü Radye Radye Radye Radye Kazıklı Kazıklı Kazıklı Kazıklı Kazıklı temel temel temel temel Radye Radye Radye Radye Radye temel temel temel temel temel

562

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Dikdörtgen Planlı Tünel Kalıp Kullanılan Betonarme Yapılarda Plan Boyutları ve Kat Adedinin Maliyete Etkileri

nucunda konut olarak kullanılacak daire sayıları farklılaşmıştır (Tablo 1). Ayrıca yapıların kat adedi arttıkça yapıların toplam ağırlığı, dolayısıyla taşınması gereken ve temele aktarılan yük miktarı da arttığı için29 çalışma kapsamındaki modellerde temel sistemlerinin kapasiteleri ve gelen yüklere göre temel türleri de değişmektedir ve bu değişimler maliyet hesaplamalarında göz önünde tutulmuştur (Tablo 1). Çalışmada analiz sürecinde statik analiz olarak performans analizi; betonarme tasarımı olarak da taşıma gücü yöntemi seçilmiştir. Dinamik analiz konusunda ise Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik 2007’ye göre hareket edilmiştir. Araştırmadaki modellerin %78’i 40 metrenin üstünde olduğu için ve tüm modellerde aynı hesap yöntemi uygulanmak istenmesi nedeniyle modellerde sistemlere etki eden yatay yüklerin hesabı mevcut Türk deprem yönetmeliğinde verilen Mod Birleştirme Yöntemi’ne göre yapılmıştır.30 Çalışma kapsamındaki analiz sonuçları özel amaçlı yapısal analiz yapan paket programlardan olan Sta4-Cad programı ile elde edilmiş olup Sta4-Cad programı; çok katlı betonarme yapıların statik, deprem, rüzgar ve betonarme analizini entegre olarak yapan bir paket programdır. Statik ve betonarme analizleri, güncel standart ve yönetmelikleri esas alacak şekilde yapabilmekte olan program çok katlı betonarme yapılarda da kullanılabilmektedir. Sta4-Cad programı yapının ağırlık merkezine göre serbestlik dereceleri tanımlayarak modal analiz yapmaktadır. Ayrıca yapının her katına ait rijitlik ve ağırlık merkezlerini hesaplayıp; bu iki nokta arasında fark bulunuyor ise bu farkı ek moment olarak ağırlık merkezine etki ettirmektedir. Bu şekilde yapıların gerçekçi bir şekilde analizi etkin kılınmaktadır. Çalışmada dinamik yüklerin etkilerini azaltmak ve sadece belirlenen plan düzleminde boyut ve bina kat adedi değişkenlerinin etkilerini görmek için yapıların Ankara’da yani 4. derece deprem bölgesinde yapıldığı varsayılmıştır. Bu doğrultuda deprem bölge katsayısı (Ao) 0,1; zemin etüd raporlarına göre karar verilen zemin türü ve spektrum karakteristik periyodu (TA/TB) parametrelerinde ise zemin türü Z2, spektrum karakteristik periyodu 0,15/0,4 kabulü yapılarak belirlenmiştir.31 Gerekli olan diğer parametreler incelendiğinde ise; Yapı davranış katsayısı, R: 6 (perdeli yapı), Yapı önem katsayısı, I: 1 (konut yapısı), Hareketli yük katsayısı, n: 0,3 (konut), Hareketli yük azaltma katsayısı, Cz :1, Model analiz min. yük oranı, Β: 0,9 (düzensiz yapı), Zemin yatak katsayısı, K0: 3000 t/m3, Zemin emniyet gerilmesi, σ: 25 t/m2, Deprem yükü eksantirisitesi: 0,05 değerleri kabul edilmiştir.32 Ayrıca modellemeler sırasında zemin pa İlerisoy ve Tuna, 2013, s. 135. Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik. 31 Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik. 32 Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik.

rametreleri olarak orta-sıkı kum niteliğindeki zemin özellikleri olarak kabul edilmiş, zeminde sıvılaşma riski bulunmadığı33 ve yer altı suyu seviyesinin, temel sisteminin altında olacağı varsayılmıştır. Kat adedi artan yapılarda C30’un altında beton sınıflarının kullanımının uygun olmadığından ve üretim imkânları doğrultusunda çalışmanın gerçekçi olabilmesi ve geçerliliğinin artması için C30 beton tercih edilmiştir.34 Betonarme tasarım sırasında donatı seçimlerinde ise yapılan perdeli yapıların döşemelerinde ve perde gövdelerinde Q tipi hasır çelik donatı kullanılmış, çubuk demir donatıları içinse Ø6, Ø28 ve Ø30 düz nervürlü demir donatı kullanılmamıştır.35 Tüm projelerin, özetlenen parametreler doğrultusunda hem statik analizleri hem de betonarme tasarımları yapılmış; çözümü tamamlanan projelerin taşıyıcı sistemine ait kaba yapı maliyetleri esas alınmıştır. Kullanılacak tesisat malzemeleri, renkler, dokular kapsamında tercihlere bağlı olan ince yapı maliyetleri büyük değişkenlikler gösterebileceği için kapsam dışında bırakılmıştır. Oluşturulan uygulama projeleri üzerinden öncelikle üst yapı ve temel uygulamalarında kullanılan taşıyıcı elemanlarının (perde duvarlar, döşemeler, kirişler) kalıp, demir ve beton metrajları çıkartılmış, ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca belirlenen 2013 Yılı İnşaat ve Tesisat Birim Fiyatları36 kullanılarak taşıyıcı sistem maliyetleri hesaplanmıştır. Sonrasında yapı formlarının değişiminden kaynaklı farklılık gösteren cephe alanının maliyete etkisini irdelemek amacıyla dış duvarlar ve cephe yalıtımına ait metrajlar da yapılmış, literatürde ikincil yapı maliyetleri olarak ele alınan duvar ve yalıtım maliyetleri taşıyıcı sistem maliyetlerine eklenerek toplam bina maliyetleri elde edilmiştir.

Bulguların Değerlendirilmesi Aynı kat taban alanlarına sahip dikdörtgen formdaki konut projelerinde belirlenen kriterler doğrultusunda statik, dinamik, betonarme analizleri tamamlanan 54 modelin kıyaslamaları yapılırken tasarımcılara yarar sağlayabilecek yaklaşımlar ortaya konmaya çalışılmıştır. Öncelikle tüm modellerin toplam taşıyıcı sistem maliyetleri Şekil 2’de verilmiştir. Verilen grafik üzerinde hem kat adedinin hem de dikdörtgen formlar arasında boyutların değişimi sebebiyle oluşan maliyet farklılaşması okunabilmektedir. Görüldüğü üzere kat adedi ve dikdörtgen formun iki boyutunun birbirine oranı arttıkça yapıya ait taşıyıcı sistem maliyetleri de artmaktadır. Değişkenler etkisi altında maliyetin hangi oranda arttığının doğru şekilde gözlemlenebilmesi için ise birim maliyetlerin kıyaslanması yöntemi uygulanmıştır. Bu Bowles, 1996, s. 166. http://www.thbb.org/teknik-bilgiler/raporlar/van-deprem-raporu/ 35 TS500 – Betonarme Yapıların Tasarım ve Yapım Kuralları. 36 2013 Yılı İnşaat ve Tesisat Birim Fiyatları.

29

33

30

34

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

563


5.200.000

D-(1)

4.700.000

D-(1.2)

4.200.000

D-(1.5)

Maliyet (TL)

3.700.000

D-(2)

3.200.000

D-(2.75)

2.700.000

D-(4)

2.200.000 1.700.000 1.200.000 700.000 200.000 6

12

15

18

24

30

36

42

48

Kat adedi

Şekil 2. Dikdörtgen formların farklı kat adetlerindeki taşıyıcı sistem maliyetleri.

doğrultuda taşıyıcı sistem maliyet ve toplam bina maliyet değerleri aynı metrekareye sahip daire sayısına bölünerek daire başına düşen maliyetler elde edilmiş ve Türk Lirası karşılığı Tablo 2’de verilmiştir. Bu veriler ışığında her modelin artan yüksekliklerdeki daire başına düşen taşıyıcı sistem maliyetlerinin değişim eğrisi oluşturulmuştur (Şekil 3). Verilen grafikten anlaşılacağı üzere tüm dikdörtgen formlar için yaklaşık olarak benzer bir eğri yakalanmıştır. Elde edilen eğri ışığında ilk olarak bina yüksekliğinin dikdörtgenler üzerindeki etkisinden bahsetmek gerekirse; çalışma kapsamındaki dokuz farklı kat adedine sahip projelerde ilk yükseklik aralığında azalma eğiliminde olan eğri, en uygun maliyete ancak 15 katta ulaşmış ve sonrasında tekrar yükselmeye başlamıştır. Yapılan çalışma ile elde edilen, birim maliyetin önce azalıp sonra tekrar artacağını yani U-şeklinde bir ilişkinin olduğunu ortaya koyan bu 62.000 D-(1)

57.000 Maliyet (TL)

D-(1.2) D-(1.5)

52.000

D-(2) D-(2.75)

47.000

D-(4)

42.000 37.000

6

12 15 18

24 30 Kat adedi

36

42

48

Şekil 3. Dikdörtgen formların daire başına düşen taşıyıcı sistem maliyetlerinin kat adedine göre değişim eğrisi. 564

veri, literatür araştırmasından elde edilenler ile paralellik göstermektedir.37,38,39,40 Ayrıca 15 katlı en optimum değer veren yüksekliği 12 katın takip ettiği ve ardından 18 katlı yapıların geldiği ancak 6 katlı yapının daire başına düşen maliyetinin bu yüksekliklerdeki yapılardan fazla olduğu da gözlemlenmiştir. Yükseklik değişimiyle elde edilen artış miktarlarının sayısal olarak incelenmesi için ise; her form özelinde en uygun maliyeti veren 15 katlı yapıların daire başına maliyetleri referans alınarak, 100 birim kabul edilmiştir. Diğer modellerin maliyetleri de buna bağlı şekilde hesaplanarak Tablo 3’de verilmiştir. 15 katlı yapı ile 48 katlı yapı arasında daire başına düşen maliyetlerde 48 katlı yapı tercih edildiğinde D-(1) formunda %46,26, D-(4) formunda ise %49,63 oranında artış göstermektedir. Diğer kat adetlerine göre en az perde kalınlığı olan 15 cm ile çözülmesine rağmen yüksek maliyetli çıkan 6 katlı yapı bile 15 katlı yapıya oranla ortalama %10 fazla maliyet gerektirmiştir. Bina yüksekliğinin etkisi konusunda bir başka önemli nokta ise; 12 katlı, 15 katlı, 18 katlı ve 24 katlı modeller aynı perde kalınlığına sahip aynı plan şemaları ile çözülmüş olmalarına rağmen 18 kattan 24 kata geçişteki daire başına düşen maliyetlerde dikkat çekici bir artış bulunmasıdır. Yapılarda kat sayısı arttıkça yapının toplam ağırlığı, dolayısıyla taşıması gereken ve temele aktarılan yük miktarı artmaktadır ve bu artışın temel çözümlerinin değişiminden yani kazıklı radye temel uygulamasından kaynaklandığı ortadadır. Kat adedinin artması ve strüktürel eleman boyutlarının büyümesi ile yapı ağırlığı fazlasıyla artmakta, böylece zemin emniyet gerilmesine bağlı olarak temel çözümleri de fark Newton, 1982, s. 192. Çıracı, 1996, s. 132.

Harmankaya ve Tuna. 2011, s. 430. Türkel ve Ergen, 2016, s. 421.

37

39

38

40

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Dikdörtgen Planlı Tünel Kalıp Kullanılan Betonarme Yapılarda Plan Boyutları ve Kat Adedinin Maliyete Etkileri

Tablo 2. Daire başına düşen taşıyıcı sistem maliyetleri ve toplam bina maliyetleri (TL)

D-(1) D-(1.2) D-(1.5) D-(2) D-(2.75) D-(4)

6 katlı 12 katlı 15 katlı 18 katlı 24 katlı 30 katlı 36 katlı 42 katlı 48 katlı

42 615 48 213 39 805 45 240 38 934 44 273 41 305 46 911 47 214 52 776 49 192 54 832 52 743 58 394 53 518 59 088 56 944 62 514

Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina Taşıyıcı sis. Top. bina

42 893 48 627 39 983 45 565 39 007 44 490 41 560 47 317 47 398 53 110 49 472 55 265 53 459 59 225 54 193 59 878 57 712 63 403

43 024 48 915 40 135 45 758 39 148 44 670 41 748 47 546 47 636 53 389 49 719 55 554 53 716 59 546 54 415 60 164 57 918 63 705

43 337 49 581 40 444 46 420 39 376 45 245 41 939 48 101 47 710 53 825 49 768 55 969 53 966 60 181 54 838 60 953 58 550 64 706

43 822 50 259 40 618 46 900 39 620 45 790 42 172 48 651 47 892 54 320 50 025 56 544 54 229 60 762 55 088 61 520 58 938 65 408

44 351 51 723 41 065 48 113 40 130 47 051 42 513 49 781 48 651 55 863 50 764 58 078 54 994 62 326 55 844 63 068 60 046 67 310

Tablo 3. Daire başına düşen taşıyıcı sistem maliyetlerinin 15 katlı modellere oranla değişimleri

D-(1) D-(1.2) D-(1.5) D-(2) D-(2.75) D-(4)

6 katlı 109,45br 109,96br 109,90br 110,06br 110,60br 110,52br 12 katlı 102,24br 102,50br 102,52br 102,71br 102,52br 102,33br 15 katlı 100br 100br 100br 100br 100br 100br 18 katlı 106,09br 106,54br 106,64br 106,51br 106,44br 105,94br 24 katlı 121,27br 121,51br 121,68br 121,17br 120,88br 121,23br 30 katlı 126,35br 126,83br 127,00br 126,39br 126,26br 126,50br 36 katlı 135,47br 137,05br 137,21br 137,05br 136,87br 137,04br 42 katlı 137,46br 138,93br 139,00br 139,27br 139,04br 139,16br 48 katlı 146,26br 147,95br 147,95br 148,70br 148,76br 149,63br

lılaşmaktadır. Örneğin 6 katlı, 12 katlı, 15 katlı ve 18 katlı projelerde radye temel yeterli durumdayken 24 kat ve üstü projelerde maliyeti fazla olan kazıklı radye temel sistemleri uygulanmıştır. Kat adedi artan yapılar için zemin emniyet gerilmesinin etkisi daha da önemli hale gelmektedir. Çalışmadaki seçilen zemin parametreleri ortalama bir zemin türü olmakla birlikte daha elverişsiz zeminlerde temel uygulamasının getireceği ek maliyetler daha da artacaktır.41 36 kata geçiş ve 36 kat üstündeki modellerde ise maliyet artışların fazlalaşmasında yapı yüksekliğinin getirdiği zorlanmalar öne çıkmaktadır. Ferry ve Brandon42 yüksek katlı yapılarda kat adedinin artmasıyla yapı maliyetinin artmasını temel olarak; alt katların üst katlara ait yükleri temele İlerisoy ve Tuna, 2013, s. 140.

41

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Ferry ve Brandon, 2007, s. 182.

42

aktarırken ciddi şekilde zorlanmasına ve rüzgâr-deprem gibi yüklerinin yükseklik arttıkça birinci temel faktör olarak yapıyı etkilemesiyle yapıların büyük yanal yüklere maruz kalmasına dayandırmıştır. Bu durumda taşıyıcı elemanların kapasiteleri önem kazanmakta, bu kapasiteler gerek boyut değişikliği, gerek donatı yerleşimleri ile arttırılmakta ya da yeni elemanlar ile sistem güçlendirilmektedir. Bu bilgiler ışığında çalışmada kat adedinin artması sebebiyle perde kalınlıkları yeterli olmamış, perde kalınlıkları arttırılmış ve bu da maliyetlerde artışa sebep olmuştur. Ayrıca kat adetleri arttıkça yapıların narinlik oranları da ciddi şekilde artmakta ve yapıların narinlik etkisiyle yatay yükler altında daha fazla zorlandıkları görülmektedir. Yapıda yüksekliğin taban boyutuna oranı arttıkça yüksek katlı yapılarda devirme momenti önem kazanmakta, bu durum yapı eleman565


Tablo 4. Daire başına düşen taşıyıcı sistem maliyetlerinin D-(1) formuna oranla değişimleri

D-(1) D-(1.2) D-(1.5) D-(2) D-(2.75) D-(4)

6 katlı 12 katlı 15 katlı 18 katlı 24 katlı 30 katlı 36 katlı 42 katlı 48 katlı

100br 100br 100br 100br 100br 100br 100br 100br 100br

100,65br 100,96br 101,70br 102,83br 104,07br 100,45br 100,83br 101,61br 102,04br 103,17br 100,19br 100,55br 101,13br 101,76br 103,07br 100,62br 101,07br 101,53br 102,10br 102,93br 100,39br 100,89br 101,05br 101,43br 103,04br 100,57br 101,07br 101,17br 101,69br 103,20br 101,36br 101,85br 102,32br 102,82br 104,27br 101,26br 101,68br 102,47br 102,93br 104,35br 101,35br 101,71br 102,82br 103,50br 105,45br

Tablo 5. Yaklaşık 1530 konutluk bir yerleşimin farklı boyutlardaki dikdörtgen formlar ile yapım maliyetleri (TL)

D-(1) D-(1.2) D-(1.5) D-(2) D-(2.75) D-(4)

6 Katlı 153 blok 12 Katlı 70 blok 15 Katlı 55 blok 18 Katlı 48 blok 24 Katlı 36 blok 30 Katlı 29 blok 36 Katlı 24 blok 42 Katlı 21 blok 48 Katlı 18 blok

65 201 082 61 299 149 59 958 551 63 444 707 73 087 453 75 607 337 81 012 554 83 167 314 87 123 742

65 626 125 61 574 374 60 071 454 63 836 395 73 371 855 76 038 374 82 112 734 84 216 380 88 299 852

65 827 410 61 808 555 60 287 566 64 124 856 73 741 130 76 418 746 82 507 300 84 561 198 88 614 810

larının boyutlandırması ve donatılandırılmasında kendini göstermektedir. Katta iki daire bulunan konutlarda narinlik durumu özellikle 36 kat ve üstündeki projeler için daire başına düşen maliyetlerde artışlara sebep olmaktadır. Ayrıca çalışma kapsamında kat sayısı arttıkça bodrum katlar, tesisat daireleri ve servis elemanları da değişmektedir (Tablo 1). Bu mimari zorunluluklara ait kısıtlamalar, konut birimi sayısını etkilemekte ve dolayısıyla daire başına düşen maliyetlerde kendini göstermektedir. Örneğin 48 katlı yapılarda dört adet bodrum kat, 3 adet de tesisat dairesi vardır. Dolayısıyla yüksek katlılarda bodrum, servis ve tesisat alanlarının fazlalığı artı maliyet olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum önceki çalışmalarda ele alınmış ve yüksek katlı yapılarda yapı maliyetinin artmasının temel nedenlerinden biri olarak gösterilmiştir.43,44 Tüm maliyet değerleri ışığında diğer değişken olan plan düzlemindeki basit boyut farklılıklarının maliyet üzerindeki etkisini incelemek gerekirse de; çalışma kapsamında plan düzleminde altı farklı orana sahip projeden daire başına düşen maliyetler bakımından en uygun maliyetlerin iki boyutunun oranı 1 olan kare formda sağlanabildiği gözlen Ferry ve Brandon, 2007, s. 182.

43

566

Harmankaya ve Tuna, 2011, s. 431.

44

66 306 267 62 283 941 60 638 842 64 417 788 73 855 799 76 493 868 82 891 684 85 217 659 89 581 824

67 046 900 62 551 546 61 015 292 64 776 959 74 136 152 76 888 192 83 295 238 85 606 300 90 175 158

67 857 182 63 240 029 61 799 472 65 300 577 75 311 626 78 024 912 84 470 899 86 781 842 91 869 986

miştir. Kare formdan iki boyutunun oranı 4 olan dörtgen forma geçişin sağlandığı dörtgen formlarda boyut farklılaşmasının maliyete etkisini görmek için ise, en uygun maliyeti veren D-(1) formunun daire başına düşen maliyetleri r düşen maliyetleri referans alınıp 100 birim kabul edilmiş ve diğer formlardaki artışlar Tablo 4’te verilmiştir. Bu değerlendirmeden aynı kat adedine sahip modeller arasında, formların plan düzlemindeki boyut farklılaşmasından dolayı daire başına maliyetlerde %0,19 ~ 5,45 aralığında maliyet artışları gözlenmiştir. Tek daire olarak uygulamalara bakıldığında maliyetlerdeki farklar az olarak düşünülse de ölçek büyütüldüğünde, yani bir toplu konut yerleşimi ele alındığında her daire başındaki bu fark önemli boyutlara gelmektedir. Çalışma kapsamında zamanla yaygınlaşan büyük siteler, toplu konut yerleşimleri gibi uygulamaların üretiminde bütçenin doğru kullanımına ışık tutmak amacıyla, yaklaşık 1530 konutluk bir yerleşimin farklı boyutlardaki dikdörtgen formlar ile yapımı ele alınıp, ekonomik açıdan kıyaslaması yapılmıştır (Tablo 5). 15 katlı 55 blok ile uygulanan yerleşkede yapı formu kararı sırasında kare form tercih edildiğinde; boyutları arasında 4 oranı olan dörtgen formun uygulanmasına kıyasla elde edilen kazanç miktarı, daire sayısı üzerinden ifade CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Dikdörtgen Planlı Tünel Kalıp Kullanılan Betonarme Yapılarda Plan Boyutları ve Kat Adedinin Maliyete Etkileri

Tablo 6. Cephe elemanlarının eklenmesiyle hesaplanan daire başına düşen toplam bina maliyetlerinin D-(1) formuna oranla değişimleri

D-(1) D-(1.2) D-(1.5) D-(2) D-(2.75) D-(4)

6 katlı 12 katlı 15 katlı 18 katlı 24 katlı 30 katlı 36 katlı 42 katlı 48 katlı

100br 100br 100br 100br 100br 100br 100br 100br 100br

100,86br 101,46br 102,84br 104,24br 107,28br 100,72br 101,14br 102,61br 103,67br 106,35br 100,49br 100,90br 102,20br 103,43br 106,28br 100,87br 101,35br 102,54br 103,71br 106,12br 100,63br 101,16br 101,99br 102,93br 105,85br 100,79br 101,32br 102,07br 103,12br 105,92br 101,42br 101,97br 103,06br 104,06br 106,73br 101,34br 101,82br 103,16br 104,12br 106,74br 101,42br 101,91br 103,51br 104,63br 107,67br

edildiğinde 48 adet kare forma ait birim daire maliyetine denk gelmektedir. Aynı kıyaslama 48 katlı 18 blok ile yapılacak olursa da, kare formu uygulandığında elde edilen kazanç yaklaşık olarak 1 adet 48 katlı blok uygulamasının maliyetine denk gelmektedir. Plan düzlemindeki basit boyut farklılıklarının incelenmesi sürecinde; kaba inşaat kalemleri ile yapılan taşıyıcı sistem maliyet kıyaslamalarına ek olarak ikincil yapı maliyetleri kapsamında dış duvarlar ve cephe yalıtımı maliyetleri de hesaba katılmış ve toplam bina maliyetleri üzerinden kıyaslama yapılmıştır. Öncelikle plan düzlemindeki boyutlardan kaynaklı maliyetlerin birim daire maliyetine etkisi üzerinde cephe maliyetleri eklendiğinde en optimum sonuçları veren 15 katta daire başına düşen maliyetler; D-(1) formu yaklaşık olarak %14’lik, D-(4) formunu ise % 17’lik bir artışa uğramıştır (Tablo 2). Dış duvarlar ve cephe yalıtımı maliyetlerinin eklenmesi ile kıyaslama yapmak amaçlı elde edilen karşılaştırmalı değerler ise Tablo 6’da gösterilmiştir. Formlar arasında en uygun sonucu veren D-(1) formu yine 100 birim şeklinde referans kabul edilerek oluşturulan hesaplamalar incelendiğinde, daire başına düşen toplam maliyet farklarına yönelik aralık % 0,49 ile %7,67 şeklinde artarak değişiklik göstermiştir. En optimum sonuçları veren 15 katta D-(1) formu ile D-(4) formu arasındaki fark % 3,07 iken boyutları farklı dörtgenlerde cephe alanının maliyete etkisi ile bu fark % 6,28’e çıkmıştır. Aynı etkiyi 6 kattan 48 kata kadar bütün yükseklik gruplarında görmekle beraber, her form geçişinde cephe alanının artması sebebiyle yüzdesel farklardaki artış göze çarpmaktadır (Tablo 2). İkincil yapı maliyetleri sınıfında değerlendirilen cephe maliyetlerinin katkısıyla elde edilen verilerden anlaşılacağı üzere cephe alanının oturma alanına oranı arttıkça yapı maliyetlerinin artış eğilimi gösterdiği, D-(1) ve D-(4) formları arasında bu oranın ana yapısal maliyetlerine ek olarak % 2,39 ~ 3,21 mertebelerinde bir artışa sebep olduğu görülmektedir. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Sonuçlar Çalışma kapsamında bir yöndeki boyutları ikişer metre farka sahip ve diğer yönde yapıların metrekarelerini değiştirmeyecek uzunlukta olan dikdörtgenlerden oluşan bir araştırma grubu oluşturulmuş, bu araştırma grubunda tünel kalıp ile uygulanan betonarme perde duvar taşıyıcı sistemli altı adet konut projesi tasarlanmıştır. Plan düzlemindeki farklılaşan boyutlar gibi, bina kat adetleri de bir değişken olarak ele alınmış, mimari projelerin kat adetleri 6 kattan 48 kata kadar, dokuz farklı kat adedinde oluşturulmuştur. Elde edilen 54adet konut projesi bilgisayar ortamında modellenmiş, analiz sonuçları özel amaçlı yapısal analiz yapan paket programlardan olan Sta4-Cad programı ile elde edilmiştir. Aynı dörtgen geometride üç boyutu değişen projelerin daire başına düşen maliyetleri birbirleri ile kıyaslanarak da plan düzleminde boyutlar, bina yüksekliği ve maliyet ilişkisi net bir şekilde gözlenmiştir. Basit dörtgenlerde plan düzleminde boyut değişikliğinin maliyete etkisi incelendiğinde en uygun maliyetli formun plan geometrisinde iki boyutunun birbirine oranı 1 olan kare form olduğu, boyutları arasında oranın 1’den uzaklaştıkça maliyetlerde artışlar olduğu gözlenmiştir. En yüksek maliyetli form ise iki boyutunun birbirine oranı en fazla olan dikdörtgen form olmuştur. Buradan mimari kullanım alanları aynı kalmak üzere, plan düzlemindeki boyutları farklılaşan dikdörtgen modellerde iki yöne ait uzunluklar arasındaki fark arttıkça ana yapısal maliyetlerinin artış gösterdiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca binalarda boyut değişikliği geometrik olarak ilk önce çevre uzunluklarına etki etmektedir. Kare, kompakt bir form olup kat taban alanı aynı olan diğer dörtgenler arasında çevresi en az olandır. Binalarda çevre uzunluğunun artması aynı yükseklikteki modellerde cephe alanını arttırmakta, bu durum da ikincil yapım maliyetlerinden olan cephe yalıtımı ve dış duvar maliyetlerini de etkilemektedir. Ana yapısal maliyet değişimlerine paralel olarak, dörtgenlerde kare formdan uzaklaştıkça cephe uzunluğu ve dolayısıyla cepheye bağlı maliyetlerde 567


artışlar olmuştur. Bu faktörlerin de maliyete katılması ile formlar arasındaki maliyet farkı daha da açılmıştır. Bina yüksekliğinin maliyete etkisi incelendiğinde; yüksekliğin artması ile önce belirli bir kat adedine kadar azalan, daha sonra tekrar artış gösteren bir değişim eğrisi elde edilmiştir. 15 kata kadar kat adedi artışıyla daire başına düşen maliyetlerin azaldığı, 15 kattan yukarılara çıkıldıkça sürekli bir artış olduğu görülmektedir. Maliyetlerin artmasındaki en önemli nedenlerin ise kesit yetersizliğinden dolayı perde kalınlıklarının artması, zemin taşıma kapasitesine göre temel çözümlerinin kazıklı radye temel uygulamasıyla değiştirilmesi ve bodrum, servis, tesisat alanlarının dağılımı olduğu anlaşılmıştır. Ancak bu sonuçlar yüksek yapıların günümüzde uygulanmasına engel teşkil etmemektedir. Sadece tamamı perde duvarlı olan tünel kalıp uygulamaları belirli bir yükseklik aralığı dışında rasyonel olmadığı kanıtlanmıştır. Ayrıca az katlı yapılardaki daire başına düşen maliyetlerin fazlalığından anlaşılabileceği üzere az daire sayısına sahip yapılarda da perdeli sistem ve tünel kalıp uygulamasının rasyonel olmadığına ulaşılmıştır. Tüm bu incelemeler ardından; basit dörtgenlerin maliyet kıyaslamalarının yapılması ile benzer formlar üzerinde yapı boyutlarının yapı maliyetine etkisi olduğu kanıtlanmıştır. Bina tasarımlarında olabildiğince iki yöndeki boyutlarının birbirine yakın olmasına dikkat edilmesinin ve rasyonel kat adedinin belirlenmesinin maliyetlerin azaltılması doğrultusunda faydası ortaya konmuştur. Sonuç olarak sabit alınan etkenler altında, boyut farklılığı-kat adedi-maliyet üçgeninde yapılan araştırma ile elde edilen bulguların kullanılması; günümüzde yeni yapılan bina ve kentsel dönüşüm süreçlerinde tünel kalıp projelerinde mevcut yöntemlerin gözden geçirilmesinde, yapım maliyetleri safhasında daha verimli tahminler elde edilmesinde, optimum maliyetle inşa edilmek için esas alınabilecek kriterler konusunda öneriler elde edilmesinde olumlu gelişmeler yaratacaktır.

Kaynaklar Ashworth, A., Hogg, K.,Higgs, C. (2013) Willis’ Practice and Procedure Quantity Surveyors, 13th Edition, Blackwell Science Ltd.. Belniak, S., Lesniak, A., Plebankiewicz, E., Zima, K. (2013). “The influence of the building shape on the costs of its construction”, Journal of Financial Management of Property and Construction, Vol. 18 No. 1, 90 – 102. Bostancıoğlu, E. (1999). “Konut Binalarının Ön Tasarımı Evresinde Maliyeti Etkileyen Faktörler ve Faktörlere Dayalı Bir Maliyet Tahmin Yöntemi”, Doktora Tezi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. Bostancıoğlu, E. (2006) “Konut Binalarının Ön Tasarımında Bir Maliyet Tahmin Modeli”, Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Fen ve Mühendislik Dergisi, Cilt:8, Sayı:3, 27 - 49. Bowles, J. E. (1996) Foundation Analysis and Design, New York: McGraw-Hill. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2007) Deprem bölgelerinde yapıla568

cak binalar hakkında yönetmelik (DBYBHY), Ankara. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2013), 2013 Yılı İnşaat ve Tesisat Birim Fiyatları, Ankara. Çıracı, M., (1996) Konutlarda maliyet tahmini için bir model, T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı, Konut Araştırma Dizisi-6, Ankara. Ferry, D.J., ve Brandon P.S., (2007) Cost planning of building, 9th Edition, Oxford: Wiley-Blackwell. Harmankaya Z.Y. ve Tuna M.E. (2011) “Türkiye’de Tünel Kalıp ile Uygulanan Çok Katlı Yapı Üretiminde Kat Adedi ve Beton Sınıfının Maliyete Etkileri”, Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, Cilt 26, No 2, 427-433. Ibrahim, D.A. (2007) “Effect of Changes in Layout Shape on Unit Construction Cost of Residential Buildings”, Samaru Journal of Information Studies, Cilt 7, No.1; 24-31. İlerisoy Z.Y., Tuna M.E. (2013) “Construction Costs of Tunnel Form Buildings”, Gradevinar, Cilt 65, No 2, 135-141. Küçükçalı, N. (2007) Yüksek Yapılarda Tesisat, Isısan yayınları, İstanbul. Maver, T. (1970) “A Theory of Architectural Design in which the Role of the Computer is Identified”, Building Science, vol. 4, pp. 199–207. Newton, S. (1982) Cost modeling: A tentative specification, Building cost techniques: New directions, P.S. Brandon, ed., E & FN Spon, London Pena, W.M. ve Parshell S. A. (2001) Problem Seeking: An Architectural Programming Primer, 4th edition, John Wiley & Sons, Inc., New York. Safiki, A., Solikin, M., Sahid, M. N., (2015) “Cost Implications of Building Design Plans: A Literature Review Analysis”, The 2nd International Conference on Engineering Technology and Industrial Application,15 Ekim 2015, 51-56, Surakarta, Endonezya. Seeley, I. H. (1996) Building Economics, 4th edition, Palgrave Macmillan, Houndmills, Basingstoke, Hampshire. STA4-CAD V13, (2004) Çok katlı betonarme yapıların analiz ve tasarımı, STA Bilgisayar Mühendislik ve Müşavirlik Ltd. Sti, İstanbul. Tregenza P. (1972), “Association between building height and cost”. Architects Journal Information Library, No. 11 (November), 1031-1032. Türk Standartları Enstitüsü, (2000) TS500 – Betonarme Yapıların Tasarım ve Yapım Kuralları, Ankara. Türkel, E.B., Ergen, E. (2016). “Tünel kalıp sistemi kullanılan betonarme yüksek yapılarda, yükseklik ve kat alanı ile maliyet arasındaki ilişki”. Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, 22(6), 418-426. Warszawski, A. (2003). “Analysis of Costs and Benefits of Tall Buildings”, Journal Of Construction Engineering And Management (ASCE), Vol.129, No.4, 421-430. Wing, C. K. (1999). “On the issue of plan shape complexity; plan shape indices revisited”, Construction Management and Economics, Vol.17, No.4, 473-482.

İnternet Kaynakları Türkiye Hazır Beton Birliği, http://www.thbb.org/teknik-bilgiler/ raporlar/van-deprem-raporu/ [Erişim Tarihi; 22.09.2016]. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


EDİTÖRE MEKTUP MEGARON 2018;13(4):569-583 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.79037

Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında... A Material Teacher in the Documentation and in the Past: Professor Baban and About Halit Yaşa ERSOY, Ümit ARPACIOĞLU

ÖZ İstanbul Teknik Okulu (İTO)/İstanbul Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi (İDMMA) hocalarından Prof. Ziya Baban’ın adeta bir bayrak yarışındaki gibi, her bayrağın devredilme aşamasında kısa bir süre birlikte koşularak ve sonunda devredilerek... 1974 yılında İDGSA Yük. Mimarlık Bölümü Yapı Malzemesi dersi hocalığından istifa etmesine dek devam eden akademi hikayesi. Bu dönemin son “Malzeme Hocası”, Prof. Ziya Baban sadece İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde değil, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde görevli; kadrosu Yıldız’da. Ancak, yaklaşık kırk beş yıllık hocalık yaşamının bir yirmi beş yılını Akademi ile de paylaşmış Ziya hocanın çeyrek asırlık bir dönemini ele alan bir çalışma. Anahtar sözcükler: Malzeme dersi; mimarlık tarihi; Prof. Ziya Baban.

ABSTRACT A material teacher in the documentation and in the past: Professor Baban and About “Materials Lessons” about half a century ago... In Istanbul Technical School (ITO) / Istanbul State Engineering and Architecture Academy (İDMMA) Professor Ziya Baban is almost like a flag race, each flag in the transfer phase run together for a short period of time and revolve to the other In 1974, İDGSA Burden . The story of the academy which continues until the resignation of Building Material lesson of the Department of Architecture. The last Material Teacher of this period, Prof. Ziya Baban, not just at the Istanbul Fine Arts Academy, but also he is in Istanbul State Engineering and Architecture Staff at the Academy at Yıldız. However, a study of a quarter century of Ziya teacher who shared a twenty-five years of his life as a teacher with about forty-five years of teaching. Keywords: Materials lessons; material teacher; Prof. Ziya Baban.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Yapı Fiziği ve Malzeme Bilim Dalı, İstanbul Başvuru tarihi: 21 Ağustos 2017 - Kabul tarihi: 08 Mayıs 2018 İletişim: Halit Yaşa ERSOY. e-posta: yasahe@gmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

569


Şekil 1.

Giriş “Yaklaşık Kırk Yıl Öncesi; 1970’lerin Ortalarına Doğru…” “Güzel Sanatlar Akademisi’nde Asistanım, 1982 veya 1983 yılı olsa gerek, tam da hatırlayamıyorum, o günlerde Kürsü Başkanımız olan Doç. Dr. Murat Eriç’in isteği ve teşviki ile Kürsü’de geçmiş yıllarda görev almış olan üç eski hocamızın fotoğraflarını kronolojik sırada asmıştık. Üç fotoğraf… Sırası ile Ord. Prof. / Muallim Mahmut Şükrü Işık, Profesör / Öğretmen Tarık Artel ve Prof. / Öğretmen Ziya Baban. … ...” Mimarlıkta Malzeme Dergisi’nin 24. sayısında yer alan Mahmut Şükrü Işık hakkındaki yazımız böyle başlıyordu. Ve başta da yukarıda sözü edilen hocaların fotoğrafları ile… Adları geçen üç hocamız, Güzel Sanatlar Akademisi’nin, kısaca “Akademi”nin, günümüzdeki adı ile Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin kuruluşundan bu yana, Mimarlık Bölümlerinde Yapı Malzemesi ile ilgili derslerde görev almışlar. Hocalık yaşamına 1892 yılında (R.1308) mezun olduğu Hendese-î Mülkiye Mektebi’nde (İTÜ) “Kimyanın Mühendisliğe Tatbiki” ve “İlm-ül Arz Velmaadin” (Jeeoloji ve Mineraloji) derslerinde “Muallim Muavinliği” ile adım atan, 1908 yılında Akademi’de “Malzeme-î İnşâiyye” dersi ile görevlendirilen Mahmut Şükrü Bey ile başlayan yaklaşık yetmiş yıllık dönem, İstanbul Üniversitesi Doçentlerinden Tarık Artel’in Akademi kadrosuna katılması ile devam ederek, İstanbul Teknik Okulu (İTO)/ İstanbul Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi (İDMMA) hocalarından Prof. Ziya Baban’ın 1974 yılında İDGSA Yük. Mimarlık Bölümü Yapı Malzemesi dersi hocalığından istifa etmesine dek, devam ediyor. Adeta bir bayrak yarışındaki gibi, her bayrağın devredilme aşamasında kısa bir süre birlikte koşularak ve sonunda devredilerek… Yukarıda da değinildiği gibi, bu dönemin son “Malzeme Hocası”, Prof. Ziya Baban sadece İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde değil, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde görevli; kadrosu Yıldız’da. Ancak, yaklaşık kırk beş yıllık hocalık yaşamının bir yirmi beş yılını Akademi ile de paylaşmış, çeyrek asırlık bir dönemini… 570

Gözüm tekrar duvardaki fotoğraflara takılıyor. Bunlara, zaman içinde Malzeme Derslerinde görev üslenen, ancak artık “Kürsü”den ayrılmış olan diğer hocalarımızın da fotoğrafları eklenmiş… Rahmetli Ziya Bey’den sonra görevi tümü ile üstlenerek Kürsü’nün gerçek akademik kurumsal yapısının oluşmasında her açıdan yeri olan Kürsü/ Bilim Dalı başkanımız Prof. Dr. Murat Eriç, gerçekten yaşamının verimli bir döneminde, erken kaybettiğimiz hocamız İnşaat Yük. Müh. Aka Baldaş, gene Murat Bey ile birlikte Kürsü’nün eğitim öğretim yükünü üstlenmiş olan ve yanı sıra belirli dönemlerde Kurum’da ayrıca farklı sorumluluklar da üstlenmiş olan hocamız, ağabeyimiz Dr. Ünver Anıl… Murat Bey, Ziya Beyden sonra Malzeme Kürsüsü / Yapı Fiziği ve Malzeme Bilim Dalı Başkanlığı’nı yaklaşık otuz yıl sürdürdü. Onun döneminde Malzeme Laboratuvarları kuruldu ve Kürsü, yapı malzemesinin yanı sıra, onunla doğrudan ilişkili olan fiziksel çevre denetimi ile ilgili hususları da kapsar şekilde “Yapı Fiziği ve Malzeme Kürsüsü” ne / Bilim Dalı’na dönüştü. Ve 1980’li yılların ortalarında Lisansüstü programını; Yüksek Lisans ve Doktora programlarını açtı. Ve Murat Bey’in hepimizin yetişmesinde önemli katkıları oldu, özellikle de her koşulda açık teşvikleri. Zaman gerçekten büyük bir hızla akıp gidiyor. Sanırım tekrar kırk yılı aşkın bir süre gerilere gidiyorum; üçüncü resme gözüm takılı. Sanırım duvarda sırasıyla asılı olan üçüncü fotoğraf ile dördüncü arasında bir yerlerdeyim. Gözümün önüne birden ilkokul dördüncü, beşinci sınıflardaki duvardaki uzun “Tarih Cetveli” geliyor. Kronolojik bir dizgide çeşitli olayları içeren bir “cetvel”. Ve işte karşımda farklı bir tarih cetveli var gibi; hocaların fotoğraflarının oluşturduğu farklı bir kronolojik dizgi. Ve ben de, yukarıda değindiğim gibi, yaklaşık kırk üç yıl öncesi orada, iki fotoğrafın arasında bir yerlerde buluyorum düşüncelerimi; hatırladıklarım bağlamında… İki fotoğrafın, çerçevelerinin arasındaki ince duvar şeridinin beyaz boşluğunda, aklımdan geçenlerin, hatırladıklarımın hepsi kayıtlı gibi. Akademi’nin Yüksek Mimarlık Bölümü’ndeyiz, I. Devre’nin ikinci sınıfına geçmişiz; III. ve IV. yarıyıllar. O dönemlerde Yapı Malzemesi dersi yanılmıyorsam ikinci sınıfta; bir yıllık bir ders bu… Özellikle dönem başlarında öğrencilerin aralarında konuştukları konular arasında hocaların da adları geçiyor. Bu çerçevede o yıl alacağımız Yapı Malzemesi dersinin ve hocası Ziya Bey’in de. Dersi almış öğrencilerin genelde izlenimleri Hoca’nın sakin, zarif bir insan olduğu yönünde, tek kelime ile olumlu… Kimseyi kırmamaya, incitmemeye özen gösteren nazik bir insandan söz ediyorlar. Ve derslerde genelde beton konusuna, çimento, kum, çakıla ağırlık verişi ve kendisine derslerde destek, yardımcı olan, Ziya Hoca’nın bizlere aktarılan ifadesi ile “Murat Bey oğlumuz,” olarak ifade ettiği Asistan Murat Eriç’ten. Dönem başlayıp, derse girdiğimizde, Murat Bey Doçent olarak karşımızda idi. Ziya Bey Akademi’den ayrılmış ve CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında...

Şekil 2. YTÜ Mimarlık Fakültesi’nin; “Yıldız”daki bir dönemin emekli hocaları; Ziya Bey ve diğer hocalarımız…

Doç. Dr. Murat Eriç dersleri devralmıştı, Kürsü’nün yeni asistanı Yük. Mimar Ünver Anıl da ona yardımcı oluyordu. Sonuçta, Ziya Bey’den Yapı Malzemesi dersi alamadık, hocamız olmadı. Sonraki yıllar, 1979 yılında mezun olduktan sonra Akademi’ye asistan olarak girdiğimde, öğrencisi olduğum kurumu farklı bir açıdan da tanıyabilmek için kayıtları, evrakı gözden geçirirken gördüm ki, Ziya Bey 1973/74 Eğitim Öğretim Yılı sonunda, 07 Mayıs 1974 tarihinde Akademi’den kendi isteği ile ayrılarak, görevi o dönemlerde Doktora Çalışmasını tamamlayarak, “Doçent”liğe yükseltilen değerli hocamız Doç. Dr. Murat Eriç’e devretmiş. Ve Ziya Bey zorunlu emeklilik yaşını doldurduğu Temmuz’1981 tarihine kadar “Yıldız”daki (İDMMA) görevine devam etmiş. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Bu yazı, ağırlıklı olarak hocamızın, “iki kurumun” ve dolayısıyla yüzlerce Mimarlık ve Mühendislik Bölümü mezununun hocası Prof. Ziya Baban’ın Akademi’deki günleri üzerine..; ve dolayısıyla biraz da Akademi, DGSA ağırlıklı…

Ziya Baban, Kısa Biografi: “Yıldız” ve “Akademi”deki Yıllar Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Şubesi, Yapı Malzemeleri Kürsüsü içyazışmalar klasöründen 04 Ocak 1951 tarihli bir yazı..; Güzel Sanatlar Akademisi Müdürlüğü’ne hitaben kaleme alınmış, altındaki imza “Akademi Öğretmeni Tarık Artel”: “Ek görev olarak okutmakta bulunduğum Yapı Malzemesi dersinin uhdemden alınarak Akademi dışı bir hoca571


ya tevdi edildiğine 28/12/950 tarih ve 2576 sayılı yazınızla 31/12/1950 tarihinde muttaliğ1 oldum. Tamamen bir ihtisas ve tedris meselesiyle alâkalı bulunan böyle bir işlemin yapılmasında mütaleam2 alınması icab ederken vaziyetten haberdar edilmekliğime dahi luzum görülmeden Yüksek Mimarlık Şubesi Şefliği tarafından yapılan usulsüz bir muamelenin neticesi olan bu durum hakkındaki düşünce ve dileklerimi arz etmeği bir borç bilir ve bu vazifemi yapmağa müsaade etmenizi rica eylerim: … …. …. ….” Ve bu yazıya cevaben GSA Müdürlüğü’nün 08 Ocak 1951 tarihli yazısı: “Sayın Tarık Artel Fizik- Kimya Öğretmeni, Münasip ve mütehassıs bir hocanın o zaman bulunamaması hasebiyle İnşaat Malzemesi dersinin ek görev olarak “şimdilik” kaydiyle tarafınızdan okutulması kararlaştırılmıştı. Evvelce tayini derpiş3 edilen, fakat o sırada meslekî tetkik ve tetebbüde4 bulunmak üzere Avrupa’ya gitmiş bulunan Yük. Mühendis Ziya Baban’ın bu kere memlekete avdet etmiş olması hasebiyle, İnşaat Malzemesi dersinin, adı geçenin uhdesine verilmesi zarureti hasıl olmuştur. Keyfiyet 4 Ocak 1951 tarihli dilekçenize cevaben bildirilir. Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü İmza: Zeki Faik İzer” Ve merhum Ziya Bey’in Akademi’deki “Hocalık Serüveni” böylece başlıyor. Tarık Artel, Ord. Prof. Mahmut Şükrü Işık’ın 1948 yılında yaşlılık nedeni ile kendi isteği ile görevden ayrılması sonunda, o tarihe dek yürüttüğü “Kimya Dersi”nin yanı sıra, geçici olarak “İnşaat Malzemesi” dersini de ek görev olarak üstleniyor. Bu husustaki GSA Öğretmenler Kurulu Kararı şu şekilde: “11 Ocak 1949 tarihli Öğretmenler Kurulu karar örneği: Birinci sınıfta Kimya dersinin tevsi edilmek sureti ile Mâlzeme (Malzeme) dersi saatlerinde de tedrisine, II.ci sınıfta Mâlzeme dersinin Tarık Artel tarafından vekâleten okutulmasına ittifakla karar verildi.” Akademi’de bu işlemler sürerken, daha önce Akademi’de İnşaat Malzemesi derslerini vermek üzere atanması öngörülen, ancak yukarıdaki yazışmalardan da anlaşılacağı gibi o yıllarda yurtdışında mesleki araştırma ve çalışmalarını yürüten İnşaat Yük. Mühendisi Ziya Baban dönüyor ve 30.12.1950 tarihi, 1951 yılı başı itibarı ile, İstanbul Teknik Okulu’ndaki, “Yıldız”daki görevinin yanı sıra, Akademi’de de İnşaat Malzemesi hocalığına da başlıyor. Tarık Bey de bu tarih itibarıyla GSA Yük. Mimarlık Şubesi’nde Fizik–Kimya Dersini 1966 yılı Ekim ayına dek sürdürüyor. Muttaliğ: muttali’ (esk. Türk.) öğ- 3 Derpiş etmek: der-pîş etmek (esk. renmiş, haber almış, bilgili, haberli Türk.) göz önünde bulundurmak [olan] [Devellioğlu; Osm.- Türkçe t]. [Devellioğlu; Osm.-Türkçe A. Lûgat]. 2 Mütalea: mütâlaa (esk. Türk.) 1. 4 Tetebbü: tetebbu’ (esk. Türk.) bir okuma, 2. tetkik, 3. düşünce [Deşeyi etraflıca tetkik etme; bir şey vellioğlu; Osm.- Türkçe A. Lûgat]. hakkında geniş bilgi edinme. 1

572

Prof. Ziya Baban 1911 yılında İstanbul’da doğuyor. Asıl adı Mehmet Ziyaettin Baban. Baban, orta öğrenimini Vefa Lisesi’nde gördükten sonra girdiği Yüksek Mühendis Mektebi’nden 1934 yılında “İnşaat Yük.Mühendisi” unvanı alarak mezun oluyor. Mezuniyetini takiben Yüksek Mühendis Mektebi’nde, (bugünkü İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’nde) hocalık yaşamına adım atıyor. Ziya bey, o günlerdeki tanımı ile Yol Şubesi, Malzeme Müderrisi ve İnşaat Şubesi, İnşaat ve Betonarme Müderrisi görevlerini sürdüren Ahmet İhsan İnan’ın yanında Müderris Muavini olarak öğretim kadrosuna atanmıştır. Ziya Bey ile birlikte görev alan diğer Müderris Muavini de Yük. Müh. Said Kuran’dır. Said Kuran, 1933 yılında Yüksek Mühendis Mektebi’nden sınıf birincisi olarak mezun olduktan sonra, Müderris Muavini unvanı ile yukarıda değinilen öğretim kadrosuna atanmş ve bir süre sonra da yurtdışına gönderilmiştir. Gönderildiği Berlin’de Prof. Dr. Tölke yönetiminde kabuk teorisi konusunda hazırladığı tezle “Doktor” unvanını alan Kuran, Yüksek Mühendis Mektebi’ndeki öğretim üyeliği görevine geri dönmüştür. Dr. Sait Kuran’ın da aralarında bulunduğu komisyonun hazırladığı programa uygun olarak 1944’de kabul edilen kanunla Yüksek Mühendis Mektebi, dört fakülteden oluşan İstanbul Teknik Üniversitesi’ne dönüşmüştür. Kurumda öğretim altı yıldan beş yıla inmiştir. Bu düzenleme sonucu yeniden tanımlanan İnşaat Fakültesi’nin ilk dekanı olarak da Prof. Kuran görevlendirilmiştir. Prof S. Kuran, bu görevinin yanı sıra kürsüsünde Betonarme dersleri vermeye başlamıştır. İnşaat Fakültesi’ndeki Dekanlık görevi sona erdikten sonra, Prof. Kuran İTÜ Mimarlık Fakültesi’ne geçmiş ve Betonarme derslerinin yanı sıra diğer yapı derslerini de üstlenmiştir. Ziya Bey’in Müderris Muavini olarak göreve başladığı dönemde, o günlerdeki tanımı ile Yol Şubesi, Malzeme Müderrisi ve İnşaat Şubesi, İnşaat ve Betonarme Müderrisi görevlerini sürdüren Ahmet İhsan İnan ise 1897 de İstanbul’da doğmuştur. Orta öğretimini Kabataş Lisesi’nde tamamlamış ve Mühendis Mekteb-i Alisi’nden 1920’de mezun olmuştur. Ahmet İhsan Bey, mezuniyetinden sonra bir süre “Anadolu Mıntıka-i Vakfiyesi Mimarı” ve “Şehremaneti Heyeti Fenniye Makina Şubesi Mühendisi” olarak görev yapmıştır. 1924 yılında Yüksek Mühendis Mektebi’nde Muallim Muavini olarak çalışmaya başlamış olan İnan, 1927 de Muallim ve 1932 de Yol Şubesi, Malzeme Müderrisi ve İnşaat Şubesi, İnşaat ve Betonarme Müderrisi olarak kurumdaki görevini sürdürmüştür. 1944 senesindeki yapılan düzenlemeyle Yüksek Mühendis Mektebi’nin İstanbul Teknik Üniversitesi adını alması ve yeniden örgütlenmesi üzerine, İnşaat Fakültesi, Betonarme ve Yüksek Mukavemet Kürsüsü Ordinaryüs Profesörü unvanı ile 1973 de emekli oluncaya kadar çalışmalarını sürdürmüştür. Ord. Prof. A.İ. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında...

Şekil 3. Prof. Ziya Baban Güzel Sanatlar Akademisi’nde diğer hocalar ile: Soldan sağa: Prof. Ziya Baban, Prof. Mustafa Cezar, Prof. Hüseyin Gezer, Prof. Rebii Gorbon ve Doç. Dr. Yılmaz Morçöl. [Kaynak: Prof. K. Silivrili].

İnan, 1949 da kendi kürsüsündeki çalışmalarının yanı sıra İnşaat Fakültesi, Yapı Malzemesi Kürsüsü Başkanlığı görevini de üstlenmiştir. Ord. Prof. İnan, 1946-1948 yılları arasında İnşaat Fakültesi Dekanı olarak da görev yapmıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi, Ziya Bey Yüksek Mühendis Mektebi’nden mezun olarak, 1934 yılında aynı kurumda, Yol Şubesi’nde Malzeme dersinde ve İnşaat Şubesi’nde İnşaat ve Betonarme Müderrisi A. İhsan İnan’ın yanında Müderris Muavini olarak atanıyor ve Malzeme Laboratuarında görevlendiriliyor. İnş. Yük. Mühendisi İ. Batukan’ın Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi’nin 1979 yılı Mayıs sayısındaki “Meslekte 40 Yıl” başlıklı 1930ların ortalarına dair anı yazısında, Ziya Bey Malzeme Laboratuarı Asistanı olarak anılıyor. Yaklaşık beş yıl sonra da, bu görevi takiben 16.11.1939 tarihinde, o yıllardaki adı ile İstanbul Teknik Okulu’nda (İTO), Mimarlık ve İnşaat Şubesinde Yapı Malzemesi hocası olarak görevlendiriliyor. Baban’ın görevlendirildiği, o dönemlerdeki adı ile İstanbul Teknik Okulu, benzer tüm kurumlarımızda da olduğu gibi maalesef dört beş isim değişikliği geçiriyor. Yurt dışında benzer kurum ve kuruluşların asırlarca aynı ismi veya küçük değişikliklerle taşımalarına karşın, bizdeki son asırdaki bu sürekli isim değişikliği, beraberinde teşkilâtlanmayı ve istikrarı da zedeleyici bir sorunu taşıyor. Ve sonuçta beklenen düzeylerin her açıdan gerisinde kalıyoruz. İşte bu bağlamda da yapılan düzenlemeler, mevzuat değişiklikleri, kanunlarla İstanbul Teknik Okulu da zaman içinde birçok isim değişiklikleri yaşayarak, günümüze Yıldız Teknik Üniversitesi olarak geliyor. Yıldız Teknik Üniversitesi, ülkede demiryollarının yapılmaya başlanması ile doğan ihtiyaca binaen Paris’teki Ecole de Conducteur örnek alınarak 1911 yılında İstanbul’da Kondüktör Mekteb-i Alisi [Kondüktör Yüksek Okulu] adı ile kurulmuştur. O günlerde, Osmanlı Devleti’nde, bayındırlık işlerinde ve karayollarında teknik işlerde çalışanlara genelCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

de “Kondüktör” denilmektedir. Böylelikle şimdi buna bir de demiryolu boyutu eklenmiş olmaktadır. Kurumun gerek teşkilat şekli, gerekse eğitim araç ve gereçleri dışarıdan aynen getirilmiş ve Sultanahmet’te tahsis edilen bir binada gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra. 29 Ağustos 1911 günü kayıt işlemleri yapılarak, böylece ilk öğrenciler alınmıştır. Kondüktör Mekteb-i Alisi 1922 yılına kadar eğitim hizmetine devam etmiştir. Bu 11 yıllık sürede, 66 kondüktör mezun vermiştir. 1922 yılından itibaren okul hedef büyüterek, bu kez teknik eleman yetiştirmek üzere yeniden teşkilâtlanmıştır. Ve sonuçta okul, yapılan bir değişiklikle, “Nafia Fen Mektebi” adıyla eğitim hizmetini sürdürmüştür. 1937 yılında, Nafia Fen Mektebi kapatılarak; yerine İstanbul Teknik Okul’u kurumuştur. Ziya Bey, işte, yukarıda da değinildiği gibi, bu dönemde, 1939 yılında burada görevlendirilmiştir. Kurumun Mimarlık Bölümü de 1943 yılında kurulmuştur. Özellikle 1960’larda “Yıldız Teknik” olarak anılan ve tanınan bu okulun İnşaat Bölümü’nde Ziya Bey de bir dönem başkanlık görevini üstlenmiştir. 03.06.1969 günlü ve 1184 sayılı kanunla, İstanbul Teknik Okulu İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi olarak yeniden teşkilâtlanarak eğitim ve öğretimi daha farklı bir boyutta sürdürmüştür. 12 Eylül’den sonra, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu, TBMM’de, 04.11.1981 günü kabul edilerek, 17506 sayılı ve 06.11.1981 günlü resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Böylelikle ilgili mevzuat gereği teşkilatlanmaları değişerek devam eden İstanbul’daki mevcut üç üniversitenin (İÜ, İTÜ, BÜ) yanı sıra, mevcut üç yükseköğretim kurumu da isim değişikliği ile Yıldız Üniversitesi (İDMMA), Marmara Üniversitesi (İİTİA) ile Mimar Sinan Üniversitesi (İDGSA) da tekrar ve tekrar kurulmuş oluyordu. Böylece

Şekil 4. Prof. Ziya Baban öğrencileri ile laboratuarda, “Losenhausenwerk”in başında... 1969/1970 İDGSA Y. Mimarlık Bölümü öğrencileri Gülay Yalçıntepe, Tuncay ile birlikte “Yıldız”da... [Kaynak: Akademi 69’lular]. 573


İstanbul’daki üniversiteler sayısı da altıya yükselmişti. Sonuçta, “Yıldız Üniversitesi”, 03.08.1992 tarih ve 2809 sayılı yasa ile yapılan bir isim değişikliği ile “Yıldız Teknik Üniversitesi” adını alıyordu. Tekrar Konumuza dönecek olursak, 1939 yılında İstanbul Teknik Okulu’nda görevlendirilen Ziya Baban, bir süre sonra, 1940’lı yılların sonlarında yurtdışında mesleki inceleme ve araştırmalar yapmak üzere Fransa’ya gidiyor. Bir süre Paris’te kalan Ziya Bey, Fransa’da uzmanlık ilgi alanlarına giren iki önemli araştırma merkezinde günün gelişmiş deney yöntemleri üzerinde inceleme ve araştırmalar yapıyor, temaslarda bulunuyor. Bu kurumlar, “Laboratoire Central des Ponts et Chaussées” ve “Laboratoires du Bâtiment et Travaux Publics” gibi alanında uzmanlaşmış, bilinen deneysel araştırma kurumları, laboratuarları. Ziya Bey, 1950 yılı sonlarında ülkeye döndüğünde, daha önce çalıştığı İstanbul Teknik Okulu’nun yanı sıra, yukarıdaki yazışmalardan anlaşılacağı şekilde Devlet Güzel Sanatlar Akademisi, Yüksek Mimarlık Bölümü’nde de İnşaat Malzemesi derslerini vermek üzere görevlendiriliyor. Baban 1969 yılında asıl görev yaptığı, kadrolu bulunduğu İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nde profesörlüğe yükseltiliyor. 1969 yılı yukarıda Yıldız Teknik Üniversitesi’nin geçirdiği aşamalarla ilgili kısa özette de yer aldığı gibi, Akademiler Kanunlarının yayınlandığı, teşkilâtlanma ve kadroların yeniden yapılandırıldığı bir yıl. 03 Haziran 1969 tarihinde çıkartılan 1184 sayılı Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademileri kanunu ile İTO da, “İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi” olarak Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, ancak bilimsel açılardan özerkliği olan, yarı özerk bir yüksek öğretim kurumu niteliğini kazanıyor. Bu çerçevede hocalara da akademik kariyer hakkı ve sorumluluğu getiriliyor. Diğer taraftan benzer gelişmeler Ziya Bey’in kendi kurumu dışında ek görevlendirildiği Güzel Sanatlar Akademisi’nde de yaşanıyor. Gene 1969 yılında kabul edilen Güzel Sanatlar Akademileri Kanunu ile Güzel Sanatlar Akademisi de, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (İDGSA) adını alıyor ve benzer şekilde Akademi’ye de yarı özerk bir yapı ve o sırada görevli hocalara da akademik kariyer hak ve sorumluluğu getiriliyor. Ancak bu kanunlar, akademilere idari bir özerklik kazandırmıyorlar. Akademilerde makam ve kurul isimleri üniversitelerden ayrı tutuluyor. Öğretim üyelerinin bu kanunlar çerçevesinde unvan alarak yükseltilmelerinde, örneğin İDGSA’da, bahis konusu tarihler itibarı ile en az onbeş yıldan beri bağımsız ders okutmakta olan, yüksek öğrenimini yapmış, bilim ve sanat eserleri vermiş Devlet veya ilgili kurullarca yapılmış olan yabancı dil sınavlarını başarı ile vermiş öğretmenlere Profesör unvanı verilerek, intibakları yapılıyor. Aynı koşulları sağlayan ve en az beş seneden beri bir bağımsız ders okutanlar da Doçentliğe yükseltiliyorlar. 574

İşte İnşaat Yük. Mühendisi Ziya Baban’ın da Profesörlüğe yükseltilmesi bu çerçevede, 1939 yılından kanunun yayınlandığı 1969 yılına dek İstanbul Teknik Okulu’ndaki yaklaşık otuz yıllık uzun hocalık yaşamına dayanmaktadır. Kaldı ki, Hoca 1950 yılı itibarıyla, o tarihe kadar ondokuz yıldır Akademi’de de bağımsız ders okutmaktadır. Baban ayrıca Ocak’1970 tarihinde İTO İnşaat Bölümü’nde Bölüm Başkanlığı sorumluluğunu da üstlenmiştir. İDMMA’ya dönüşünceye dek İTO İnşaat Bölümü başkanları sırası ile Rahmi Arı; Said Kuran; Vakkas Aykurt; Ziya Baban; Hüsnü Keseroğlu; Hayrettin Dönmezer ve Oğuz Atay’dır. Aynı dönemlerde Mimarlık Bölümü başkanlıklarını da şu hocalarımız yürütmüşlerdir: Orhan Safa; Emin Necip Uzman; İrfan Bayhan; Maruf Önal ve Suha Toner. Yukarıda değinildiği gibi, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile İDMMA da Yıldız Üniversitesine dönüşmüştür. O dönemde, bu dönüşümle ilgili çalışan, Başkanlığını Prof. Dr. Muzaffer Sağışman yaptığı İDMMA Yönetim Kurulu’nda Prof. Ziya Baban da, Prof. Mehmet Bilge ile birlikte İnşaat Bölümü temsilcisi olarak yer almaktadır. Prof. Ziya Baban’ın uzun yıllar hocalık yaptığı “Yıldız” (İDMMA/YÜ) ve “Akademi” (İDGSA) dışında, nispeten kısa süreli de olsa görev aldığı bir diğer kurum da Sakarya Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’dir. Sakarya Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nin nüvesini, 1970 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak öğretime açılan “Sakarya Mühendislik ve Mimarlık Yüksekokulu” oluşturmaktadır. Makina ve İnşaat Bölümleri’ne alınan 160 öğrenci ile öğretime başlayan Yüksekokul, 1971 yılında 1418 Sayılı Kanun ile “Sakarya Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi” adını almıştır. 2547 Sayılı Kanun gereğince 1982 yılında çıkarılan 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile adı geçen Akademi, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlı “Sakarya Mühendislik Fakültesi”ne dönüştürülmüştür. Aynı Kararname ile 1976 yılında Milli Eğitim Bakanlığı Yaygın Yükseköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde açılmış olan Sakarya ve Düzce Meslek Yüksekokulları da Sakarya Mühendislik Fakültesi’ne bağlanmıştır. Bu şekilde oluşan Fakülte; beş Bölüm ve iki Meslek Yüksekokulu ile eğitim-öğretimini sürdürmüştür. Sonuçta Fakülte, 1992 yılında çıkan 3837 Sayılı Kanunla kurulan Sakarya Üniversitesine bağlanmıştır. Prof. Baban’ın Sakarya DMMA ‘nde Başkanlık yaptığı da kaynaklarda yer almaktadır. İnşaat Yüksek Mühendisi Ziya Baban’ın İnşaat Mühendisleri Odası’nın kuruluş çalışmalarında yer aldığı, bu dönemle ilgili kayıtlardan anlaşılmaktadır. Nitekim, 1950’li yılların ortalarında İMO Yönetmeliğinin yürürlüğe girmesinin ardından Yönetim Kurulunun hızla örgütlenmesine sıra gelmiştir. İlk olarak 15 Nisan 1955 tarihinde İMO İstanbul Şubesi kurulmuştur. Fehmi Uzunhasan’ın Başkanlığındaki Yönetim Kurulunda Ziya Baban, Osman Akman, Tevfik Çizmen ve İsmet Aka yer almıştır. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında...

Şekil 5. Prof. Ziya Baban’ın Devlet Güzel Sanatlar Akademisi günlerinden bir anı; Z. Baban ortada ayakta, ikinci sıra; Heykeltıraş Prof. Hüseyin Gezer ve Mimar Prof. Mehmet Ali Handan hocalarımızın arasında…

Bütün bu gidiş gelişler, farklı kurumlardaki çalışmalar içinde zaman hızla akıp geçiyor; belki tüm yaşamlardaki gibi. Ve Ziya Bey’in 1934 yılında Yüksek Mühendis Mektebi’nde Müderris Muavini olarak başlayan akademik, mesleki yaşamı, Hoca’nın 01.07.1981 tarihinde yetmiş yaşına girmesi sonucu Prof. Ziya Baban olarak İDMMA’den yaş haddinden emekliye ayrılması ile noktalanıyor; kırkyedi yıllık aktif bir hocalık yaşamı… Daha önce de değinildiği gibi, kendisi, İDGSA Yüksek Mimarlık Bölümündeki görevini, o günlerde Yapı Malzemeleri Dersi asistanı Yük. Mimar Murat Eriç’in doktora çalışmasını tamamlaması ve Kürsü’de “Doçent” kadrosuna atanması ile 07 Mayıs 1974 tarihinde Akademi’de kendi isteği ile ayrılarak görevi devretmesi ile nihayetleniyor. Ve Hoca sonuçta Yıldız’dan emekli olduktan yaklaşık 18 sene sonra, 04 Aralık 1999 tarihinde vefat ediyor… Bir yaşam noktalanıyor...

Kendi Kaleminden Ziya Baban Hocamız Prof. Ziya Baban’ı en iyi tanıyıp, anlayabileceğimiz belgeler kuşkusuz kendisinden kalan yazılar, düşüncelerdir. Bu bölümde Ziya Bey’i ve dünyaya bakışını, ilgi alanlarını ve değerlendirmelerini net olarak ifade ettiğini düşündüğümüz, değişik dönemlerde, farklı vesilelerle kaleme almış olduğu üç yazısı ve ifade ettikleri üzerinde durulmaya çalışılarak konu sonuçlandırılacaktır. Bunlardan birincisi, kendisinin mühendislik alanındaki gelişmeler hakkındaki ilgi ve görüşlerini çok net ifade ettiği, özellikle deCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

neysel çalışmalarda yararlı olacak bir kitabının önsözüdür. Bir diğeri, ilişkilerinin başlangıcı, yukarıda da değinildiği üzere biraz sıkıntılı da olsa daima nazik ve olumlu yaklaşımları, adeta bir çelebi tavrı ile büyük ölçüde kendisinin katkısı ile normalleştiği ve giderek yıllar içinde bir mesleki beraberliğe, dostluğa dönüştüğünü düşündüğümüz, Prof. Tarık Artel ile ilgili görüşlerini ifade ettiği, Tarık Bey’in vefatından sonra Akademi Dergisi’nde kaleme aldığı yazıdır. Ve nihayet sonuncusu ise, kendisinin yetmiş yaşına girdiğinde, yaş haddinden emekliye sevk edildiği tarihte kaleme aldığı, akademik camiaya veda mektubudur. Ziya Bey’in 1949 senesinde Fransa’da bulunduğu dönemde inceleme ve araştırmalarda bulunduğu kuruluşlardan “Laboratoire Central des Ponts et Chaussées” ve “Laboratoires du Bâtiment et Travaux Publics” gibi alanında uzmanlaşmış, bilinen deneysel araştırma kurumları, laboratuarlar olmuştur. O yıllarda henüz yeni yeni kullanılmaya başlanan Dirençli Tel Ölçekler, “Strain Gauge”ler, Hoca’nın dikkatini ve ilgisini çekmiş, ülkeye dönerken bunlardan örnek setler getirmiş ve kendi ifadesi ile, “ …pek yeni olan bu konuyu öğrencilerine tanıtmak…” için “Dirençli Tel Ekstansometreler” adlı bir yazı hazırlamıştır. Bu yazı, daha sonra kendi ifadesi ile, meslektaşlarının teşvikiyle, daha ayrıntılı olarak Dirençli Tel Ekstansometreler’i, Strain Gauge’leri tanıtan bir kitap haline getirilmiş ve İDMMA tarafından 1969 yılında basılmıştır. 575


Kitaba bir göz attığımızda, Ziya Bey için bir eserde işlevselliğin birinci derecede önemli olduğu anlaşılmaktadır: “Her çeşit Mühendislik konularında aranılan nitelikler arasında önce, yapılan işin; fonksiyonu itibariyle, iyi incelenmiş ve maksada en uygun şekilde düzenlenmiş olması gelir. Bu, esastır. Fakat hemen bunun yanı başında estetik, teknik ve ekonomik nitelikler yer alır. Bunları kendisinde birleştiremeyen eser başarılı sayılamaz. Bir proje düzeninde bu özelliklere yeter derecede özenmek gereklidir. Bilhassa güzellik, sağlamlık ve ucuzluğu malzemenin seçilmesinde ve iyi kullanılmasında aramalıdır. Bir malzemenin iyi kullanılması demek onun en elverişli yerde ve şekilde gereği kadar sarf edilmesi demektir. Az olması sağlamlığı, çok olması da ekonomiyi zedeler.” Ziya Bey’in özellikle güvenlik ve ekonomi arasındaki ilişkilere bu kitapta her vesile ile dikkati çektiğini görüyoruz. Zaten kitabın temel konusu olan, o günler için çok ileri düzeyde deformasyon okumalarına olanak veren dirençli tel ekstansiyometreler de bu güvenlik ile ekonomi arasındaki ilişkilerin daha da belirginleşmesi ve kontrol edilebilmesi bağlamında ele alınmaktadır: “… Son senelerin teknik gelişmeleri arasında ölçü metotlarında görülen ilerleme, araştırma sahasını fevkalâde genişletmiştir. Nitekim geliştirilmiş şekliyle, 2000 defa büyütebilen optik mikroskopa nazaran elektronik mikroskop 200.000 defa büyüterek nasıl görüş sahamızı genişlettiyse, mekanik ekstansometrelere nazaran dirençli-tel ekstansometreler de deformasyon ve gerilme ölçülmesi konusunda duyarlık derecesini 10-3 den 10-6 (binde birden, milyonda bir )mertebesine ulaştırmıştır. Ölçülerdeki bu incelme, her çeşit inşaat mevzuunda mühendisin, aralarını bulmakta çek zahmet çektiği iki bağdaşmaz faktör (Emniyet - Ekonomi) ortasında, biraz daha rahat nefes alınmasına hizmet etmektedir. Ancak İkinci Cihan Harbinden sonra kullanılmaya başlayan Strain-Gage’ler, prensip ve yapıları bakımından çok sade oldukları halde, gördükleri hizmet yönünden o derece önemli ve değerlidirler. …” Gerçekten de mimarlık ve mühendislik alanındaki tasarım ve uygulamalarda son derece önemli olan bu husus, çoğu kez dikkate alınmamakta, çok farklı yaklaşımlarla özellikle tasarım alanında geri planda kalmaktadır. Bu nedenle, daha 1950’li yıllarda bu konunun altının çizilmesi mimarlık ve mühendislik, inşaat alanında önemli ve öngörülü bir yaklaşım olarak görülmelidir. Zira bu çalışmada doğrudan konu olan dirençli tel ölçekler, (strain-gauge) olmasının yanısıra, kitabın ruhu dönemin ve geleceğin bu alandaki teknolojik ve bilimsel gelişmelerine dikkati çeker niteliktedir. Burada üzerinde duracağımızı belirtmiş olduğumuz ikinci yazı, Tarık Bey’in vefatından sonra, Ziya Bey’in Prof. Tarık Artel ile ilgili görüşlerini ifade ettiği yazısıdır. Yukarıda da değinildiği gibi, iki hoca arasındaki ilişkilerin başlangıcının çok da sıcak olmadığı düşünülebilir. Bunda Hocaların arala576

Şekil 6. Prof. Ziya Baban’ın Dirençli Tel Ölçekler üzerine kitabı ve Prof. Dr. Murat Eriç’e takdimi; 01.07.1981.

rındaki bir mesele değil, Kurum’un bir ölçüde kararsızlığının veya ortaya çıkan durumu iyi yönetememesinin önemli payı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim bir süre sonra bu sorunun çözüldüğü ve iki hocanın, Tarık Bey’in vefatına, 1966 yılına dek, yaklaşık onbeş yıl birlikte çalıştıkları görülmektedir. Bunda özellikle Ziya Bey’in nazik, ağır ve olumlayan

Şekil 7. Ziya Bey’in Akademi’de göreve başladığı yıllarda Tarık Artel ve diğer Akademi Hocaları toplu halde, Haziran,1950, Yıldız Sağır ve Dilsizler Okulu; Ön sırada oturanlar, soldan sağa: Mualla Anhegger, Tarık Artel (beyaz elbiseli), Nazimi Yaver Yenal, Asım Mutlu, Arif Hikmet Holtay, Zeki Faik İzer, Mehmet Ali Handan, Ahsen Yapaner, Feridun Akozan, Halit Femir, Turgan Sabis. [MSGSÜ Fotoğraf Atölyesi Arşivi]. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında...

Şekil 8. Prof. Ziya Baban [A.S .Baban arşivi] ve emeklilik vesilesi ile veda mektubu; Temmuz, 1981.

anlayışlı yaklaşımlarının payı olduğu düşünülebilinir. Ziya Bey’in, Tarık Artel’in ardından kaleme aldığı, “Akademi” dergisinde yayınlanan yazı, bu birlikteliğin sonunda belirli bir seviyede anlayışlı bir dostluğa dönüştüğünün izlerini, ifadelerini taşımaktadır: Hocamız Prof. Ziya Baban’ın ifadesi ile Tarık Artel, “… muntazam tahsili ve çalışmasıyla muvaffak bir meslek adamı, bir hoca olduğu kadar bir sanat ve cemiyet adamıdır da. …” Ve şöyle devam etmektedir: “Artel’in bir başka cephesi, sanata, bilhassa şiire olan merak ve alâkasını aksettirir. Şiir üzerine denemeleri, daha üniversite öğrencisi olduğu günlerde başlar. Son günlerine kadar, zaman zaman çeşitli sebep ve vesilelerle yazılmış birçok manzumeleri, hicivleri vardır. Bu amatör çalışmaları arasında, öğrenebildiğim kadarıyla, “Çelik ve Çekiç” ile “Britannicus” tercümesini neşretmiştir. “Çelik ve Çekiç” şiirinden birkaç mısra: “Kızgın çeliği örste gördünüz mü, bilmem, hiç? / Kalkıp, kalkıp indikçe, insafsız zâlim çekiç, Kıvılcımlar saçarak etrafına pür hiddet / Direnir bir kat daha gördükçe fazla şiddet; CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Ezilir, yoğrulur, burkulur ve kıvranır. / … … Fakat, kolay alır mı istenilen her şekli? / Has çelik bu, nihayet, sert olduğu besbelli! …” Bu manzumenin tamamı Tarık’ın o günlerdeki mücadele ve mukavemetinin hikâyesidir. …” Ziya Baban bu yazısını şu satırlarla sonlandırmaktadır: “Ve nihayet, kendisini sevenleri memnun edeceğine şüphe etmediğim için, manevi varlığından özür dileyerek, ilâve edeceğim şu küçük dörtlük: “Ma toute belle, mon amour, / Je t’aimerai pour toujours. Tu es l’objet de mes voeux / Ou mon idôle si tu veux.”5 Kendisinin prensip ve metod meselelerinde, terminoloji bahislerinde, zaman zaman beliren sert ve hırçın dış görünüşünün arkasındaki hassas ruhunu, iç âlemindeki sâfiyet ve gençliğini ne güzel ifade etmektedir. … … …” Hocamız Tarık Artel’in edebiyat meraklısı olarak yayınlanmış bir diğer önemli çalışması da, J. Racine’nin ünlü beş Türkçesi: “Benim tatlım, aşkım, / Her zaman için seni seveceğim. / Arzularımın amacısın / Ya da istersen idealim…”

5

577


perdelik manzum tragedyası “Britannicus”un tercümesidir. Bu manzum eser “Britannicus; Neron Devrine Aid Manzum Piyes; Türkçesi: Tarık Artel” başlığı altında 1955’de yayınlanır. Prof. Ziya Baban’a göre, “Britannicus’un manzum tercümesinde cidden güzel pasajlar vardır. Örneğin, Neron’un Junie’ye hitabının bir kısmında şu dizeler yer almaktadır: “… … / Hoşunuza gitmeğe sezadır ancak Caesar, / Bu defineye lâyık, O’dur mes’ud haznedar;/ Ve koruru sizi ancak, Roma’dan, nev’i beşer / İmparatorluğunu teslim alan şu eller./“ Ve yaşamın hiç değişmeyen bir farklı yönü ile karşılaşıyoruz sonunda, zamanlı zamansız… Bütün bu çalışmalar, koşuşturmalar, kimi zaman gerginlikler içerisinde, Artel’in birden sağlığı bozulmaya başlar… Ziya Bey’in kaleminden o günler: “Bu hiç hastalanmayacakmış gibi zinde ve sıhhatli görünen insan, maalesef, son iki senesini rahatsız olarak geçirdi. Gözlerinden muztaripti. Arzu ettiği gibi okuyup, çalışamıyordu. Bu hal kendisini çok üzdü. Geçirdiği iki göz ameliyatı ve tutulduğu zona, Tarık’ı ziyadesiyle yıprattı. Nihayet 26 Ekim 1966’da bir amboli O’nu ebediyyen bizden ayırdı.” Prof. Ziya Baban’ın düşüncelerini ve yaşama bakışını doğrudan yansıttığı öngörüsü ile burada ele alacağımız üçüncü ve son yazı, kendisinin yetmiş yaşına girdiğinde, yaş haddinden emekliye sevk edildiği tarihte İDMMA İnşaat Fakültesi Dekanlığı’na hitaben kaleme aldığı, akademik camiaya veda mektubudur. Bu veda mektubu, Ziya Bey’in yaşam değerlerine dair birçok izi, göstergeleri içermektedir: “… Evimden dahi fazla zamanımı içinde geçirdiğim bu Yuva bütün meslekdaşlarım gibi beni de, çatısı altında bugüne kadar korudu. Adeta beni benden aldı ve çözülmez biçimde kendine bağladı. Ben de, maddi ve manevi bütün varlığımla ona bağlandım. … … … 45 senede edinebildiğim yegâne varlığım, Öğretim Üyeleri ve idareci arkadaşlarımın, öğrencilerimin, kısaca dostlarımın bana lütfettikleri sevgi ve saygılarıdır. … ….” Yukarıdaki metinden çıkartabileceğimiz birinci husus, Hoca’nın nezdinde görevli olduğu kurumun, İDMMA’nin yeri ve değeridir. Bu satırlarda koşulsuz bir bağlılık açıkça ifade edilmektedir. Diğer taraftan, bu bağlılığın, yukarıda da ifade edildiği gibi dostluktan, sevgi ve saygıdan kaynaklanan bir değer taşıdığı anlaşılmaktadır ki, bu olgu, Ziya Bey’in, Hocamızın mizacına, son derece uygun düşmekte, karakterini açıkça yansıtmaktadır. Ve Ziya Bey’in istikrarla sürdürdüğü akademik yaşamının akışı ile ilgili notlar: “…Akademi’mizin bu çok güzel ve çekici atmosferi icinde, Dersler, Laboratuvarlar, İmtihanlar ve Toplantılar derken, zamanın nasıl geçtiğinin farkına varılmıyor, seneler birbirini kovalıyor, gençler yetişiyor ve.....Hocalar da her geçen gün,tabii,biraz daha ihtiyarlıyorlar. … 578

Kırk beş yıldır, hergün işitmeğe alışık olduğum zil seslerinden, maalesef, bundan sonra uzak kalacağım. Bu defaki zil sesi, bir ders sonunu değil, ayrılık saatini (Emeklilik yaş sınırını) haber veren bir uyarı olmaktadır. … Hakikaten, dünyada en acı olaylardan birisi, belki de en başta geleni, sevdiklerinden ve sevildiklerinden ayrılmaktır. … …” Zaman.., galiba herkeste aynı, en azından benzer duyguları doğuruyor; farkına varılmadan, hiç geçmezmiş gibi görünerek hızla akıp giderken… Ve her birimiz, Ziya Hoca’nın bilgece bir tevazu ile çok açık ihsas ettirdiği gibi sanki önümüzde sonsuz, hiç akıp gitmeyecek bir zaman, belki süre varmış gibi düşünürken, davranırken birden bir zil sesi… Önce içimizde çaldığını seziyoruz ve giderek çevremizde, dünyamızda… Duymamak, kayıtsız kalmak, kalabilmek, uymamak mümkün değil… Ve Hoca her zamanki iyimserliği ile “Emekliliği, uzun süre çalışmanın kazandırdığı ilahi bir Ödül olarak telâkki ediyor,” ve artık “… uzun senelerin kazandırdığı güzel hatıralarımla başbaşa yaşayacağım.” şeklinde düşüncelerini nihayetlendiriyor. Ve neticede 07.12.1999 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nden bir haber: “ … İstanbul Haber Servisi- Kalp yetmezliği sonucu üç gün önce vefat eden eski Sakarya Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi Başkanı, eski Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Ziya Baban dün toprağa verildi. Cenaze törenine, Prof. Baban’ın ailesi, yakınları ve meslektaşları katıldılar.”

Anılarda Hocamız Ziya Baban Hocamız hakkında son sözleri, O’nun “Akademi”de uzun yıllar asistanlığını yapmış ve kendisinden dersleri devralmış olan değerli hocamız Prof. Dr. Murat Eriç’e bırakmak en uygunu… Prof. Dr. Murat Eriç’in kaleminden Ziya Bey’e dair hatırladıkları, anılar, kısa notlar: “Benim Malzeme kürsüsüne asistan olarak girişim güzel bir rastlantıya bağlıdır. Akademideki beş yıllık mimarlık eğitimimin özellikle yaz aylarında Emek inşaatın Tarabya Oteli, Alarko’nun Tikveşli’deki fabrika binası, Heybeliada Deniz Askeri lisesinin yüzme havuzu ve İmar İskân Bakanlığının Zeytinburnu Göçmen Misafirhanesi gibi çeşitli yapılarda şantiye stajları yapmıştım. Bu sırada malzeme bilgisinin ne kadar önemli olduğunu ve uygulamada yapılan yanlış seçimlerin ne büyük sorunlar yarattığını yakından izlemiştim. Mezuniyetimden bir ay sonra diplomamı almak üzere okula gittiğimde bazı dersler için açılan kadrolardan malzeme dersi için de bir asistan alınacağını öğrendim. O sıralar, ikinci sınıfta iken bize malzeme 2 derslerine giren Prof. Kimya Y. Müh. Tarık Artel vefat etmiş ve asistanlık sınavını açan da artık malzeme 1 ve 2 derslerinin hocası olan Yük. İnş. Müh. Ziya Baban’dı. Ziya hocanın 1. Sınıftaki derslerinde malzeme genel özellikleri, taş, kum ve çakıl gibi agregalar, alçı, kireç, çimento gibi bağlayıcılar ile harç ve betonları görmüş, Tarık Bey ise derslerinde bizlere seramik, cam, ahşap, meCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında...

Şekil 9. 1969’da kanun geçtikten sonra Hüseyin Gezer’in Akademi hoca ve asistanları ile birlikte düzenlediği toplantıdan… En önde dizleri üzerine oturanlar soldan itibaren Muhlis Türkmen hoca, Asistan Murat Eriç, Asistan Yılmaz Morçöl, Bölüm sekreteri Perihan Çetin, Asistan Tamer Başoğlu ve Asistan Nihat Güner. Tam arkamda yer alanlar ise Mehmet Ali Handan, Hüseyin Gezer, Utarit İzgi ve Sedat Hakkı Eldem hocalar. [Fotoğraf: M. Eriç]

tal, hidrokarbonlu ve plastik malzemeleri anlatmıştı. Ders saatlerimiz her iki senede de ikişer saatti. Ziya Beyin sınavı yazılı, Tarık Beyin sınavı ise sözlü olurdu. Ziya Bey öğrencilik yıllarımdan tanıdığım kadarıyla gayet kibar, ölçülü konuşan, konusunda çok bilgili ve çevresinde saygın bir etki yaratan, tam anlamı ile İstanbul beyefendisi, muhterem bir kişiydi. Kendisinin sınav sonrası benle yaptığı mülakat sırasında onun da bana olumlu bakışlarını sezmiştim. Asistanlık sürem içinde hocamla birlikte derslere girip öğrencilikte oturduğum eski yerimde, dersi dinlerken artık hocayı daha farklı tanıyor ve konunun değişik boyutlarını daha iyi algılayabiliyordum. Biliyordum ki malzeme gerçekten çok önemliydi ve mimariyi şekillendirmede etkin bir role sahipti. Bu arada Y. Mimar Ahsen Yapanar ve Y. Mimar Ayhan Aytöre hocaların Proje Atölyesinde ve Y. Mimar Nüzhet İldeniz ’in verdiği, Y. Müh. Mimar Nihat Güner’in de asistanlık yaptığı uygulamalı teknik resim dersinde de görevlendirilmiştim. 1969 yılı geldiğinde okulda başlayan boykot ve işgaller ile öğrencimizin de desteğini arkasına alan Akademi müdürü Hüseyin Gezer hocanın büyük çabasıyla Akademi Teşkilat Kanunu çıkmış ve hocalıkta geçen sürelere göre yapılan intibaklar gereği Akademik unvanlar da kullanılmaya başlanmıştı. Ben de öğrenci temsilcisiyle birlikte asistan temsilcisi olarak tüm profesör ve doçentlerin yer aldığı profesörler kuruluna ve senatoya katılmaya başlamış, bu vesileyle diğer kürsü başkanlarının da CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

birbirleriyle olan ilişkilerini tanıma ve Akademik nezaketin inceliklerini daha yakından öğrenme fırsatını elde etmiştim. Ancak bir de Feridun Akozan hocanın Bölüm Başkanı olarak yönettiği toplantılarda tutanakların yazılma görevi bana verilince işler daha da kritik noktaya gelmişti. Çünkü bir sonraki toplantıda tutanak okunduğunda itiraz eden bir hoca olursa işin sorumlusu ben sayılacaktım. Bu konularda da bana yardımcı olan Ziya Baban hocam derse girmeden önce mutlaka kürsü odasına benim koymamı istediği bir ayna karşısında kravatını düzeltir üstüne başına söyle bir çekidüzen verirdi. Bu arada bana da “Muratcığım, öğrenci hocadan sadece mesleki dersleri değil, onun davranış tarzına, konuşmasına ve bakış açısını da kendine örnek alır, bu nedenle kendimize dikkat etmeliyiz.”, derdi. Dersler genellikle 203 no.’lu amfide olurdu. Amfiye birlikte girer ben yoklamayı yapıp ön sıradaki yerime geçtikten sonra o derse başlar, düzgün Türkçesiyle ve cümlelerini özenle seçerek dersi sakin bir şekilde ayakta anlatırdı. Anlatırken her malzeme ana başlığı için özellikle önceden hazırladığı dosyasını çantasından çıkartarak kürsüye açardı. Ara sıra göz atsa da konuşmalarını aksatmadan öğrencilerin gözlerinin içine bakarak ve ilgiyi üst seviyede tutmaya çalışarak dersi tamamlardı. İlginin dağıldığını hissettiği an araya bir anekdot sokar ve tekrar öğrenciyi kendine yöneltirdi. Tahtaya bir şey çizilecekse nazikçe beni çağırır çizilecek föyü bana vererek biraz duraklama yaptıktan sonra 579


Şekil 10. İşte böyle bir an, Hocam ve ben. [Fotoğraf: M. Eriç].

tekrar konuşmasına devam ederdi. Derste öğrenci not tutardı. Takip ettiğimiz bir kitap yoktu. Ancak mumlu kâğıda hazırlattığım ders notlarını sene sonu Bölüm sekreterimiz Perihan Hanımdan rica ederek teksir ettirirdim. Kullandığı lacivert Parker dolma kalemi ile getirdiğim siyah kaplı yoklama defterini imzalar ve öğrenciyi selamlayarak amfiden birlikte çıkardık. Çoğu kez de ders bittikten sonra Yıldız Teknik Okulundaki görevine dönmek üzere Akademiden ayrılırdı. Onu yolcu etmek için kapıya çıktığımda eğer karşıdan bir öğrenci geliyorsa koluma girer usulca adını sorardı, benden. Öğrenci yaklaşınca ona adıyla hitap ederek elini uzatırdı. Bu da öğrencilerimizin çok hoşuna giden bir davranış olurdu. Ayrıca çoğu kez beni de beraberinde alır, birlikte onun en sevdiği Beyoğlu’ndaki Hacı Salih Lokantasına giderdik. Benimle sohbet ederken ondan insanlara nasıl davranılması gerektiği, akademik çevrenin özellikleri konusunda da önemli dersler alırdım. Anlatım tarzı çok yumuşak ve sevecendi. Ancak her insan gibi kızdığı zamanlar da olurdu. Özellikle derste münasebetsiz bir davranışta bulunan bir öğrenciye hiçbir zaman bağırmaz ancak çok zekice yaptığı esprili bir sözle onu arkadaşları içinde zor bir duruma sokardı. Bazen de Akademide bir sergi açılışı olduğunda kalır, orada da beni yanına alır ve yakın dostları olan Prof. Yük. İnş. Müh. Orhan Günsoy, Prof. Yük. Mah. Müh. Ahmet Arpat, Prof. Y. Mimar Rebii Gorbon ve Prof. Y. Mimar Behçet Ünsal hocaların yanında özellikle giriş sınavları hakkında uzun uzun sohbet ederlerdi. Sonradan öğrenmiştim ki, giriş sınavındaki matematik sorularını yüksek matematik hocamız Prof. Dr. Emin Altan hoca, fizik sınavı sorularını ise Orhan hoca ile Ziya hoca ve topoğrafya hocamız Y. Mimar Prof. Şakir Tunç hazırlıyorlarmış. O zamanlar Akademiye giriş sınavı bir baraj niteliğinde olan resim sınavı sonrası matematik ve fizik sınavlarının or580

Şekil 11. Ziya Baban ve Ahmet Arpat hoca yan yana bir yemekte [Fotoğraf: M. Eriç].

talaması alınarak yapılıyordu. Asistanlığım esnasında benim de giriş sınavlarında görev almam işte bu nedenle olacaktı. Bana verdiği ilk görevler resimli öğrenci föylerini hazırlamak, kürsü kitaplığını sistematik bir düzene sokmak, laboratuvardaki aletleri işler vaziyete getirmekti. Bir görevimde sınavlarda mutlaka öğrencinin oturma düzenini bir kâğıda çizmekti. Laboratuvardaki düzenlemelerim ve aletlerin kalibrasyonu konusunda bana bir özel firmanın teknik elemanları olan Şadi ve Alaattin Beyleri tanıştırmıştı. Ayrıca görevlerim içinde bazen de öğrencimizi onun ön gördüğü şantiye ve fabrikalara götürmek de vardı. Son iki sene Dekoratif Sanatların iç mimarlık öğrencilerine verdiği malzeme derslerini artık bana devretmişti. Oturduğumuz mekân Akademinin zemin katında şimdiki Seramik Ana Sanat Dalının yer aldığı biri küçük, diğeri büyük iki odaydı. Küçük odada hocanın ve benim iki masamız, bir kitaplık, büyük odada ise deney aletleri ve dolaplar yer almaktaydı. Komşu odada ise Nâzımi Yaver Yenal hocanın maket atölyeleri bulunuyordu. Onun en büyük arzusu diğer yanımızdaki depo olan odayı da alarak öğrencinin de faydalanacağı bir laboratuvar mekânı oluşturabilmekti. Doktora için gittiğim İTÜ Mimarlık Fakültesinin de o zamanlar bir malzeme laboratuvarı yoktu. Taş, agrega, harç, beton, çelik gibi dersler için İnşaat Fakültesinin Malzeme kürsüsünden faydalanılıyordu. Bu vesile orada da Prof. Dr. Niyazi Duman, Prof. Dr. Ferruh Kocataşkın, Prof. Muhittin Binan, Prof. Orhan Safa gibi birçok değerli hocanın fahri asistanlığını da yapıyor ve çeşitli dostlar ediniyordum. Biz ise laboratuvar için öğrencimizi sık sık Yıldız Teknik Okuluna götürüyorduk. Gittiğimiz yer Yıldız Teknik Okulunun cephesi sarmaşık kaplı binasının bodrum katındaki inşaat bölümünün laboratuvar odasıydı. Orada beyaz gömleğini giymiş bir şekilde hocanın da yakın bir dostu olan Mehmet Ali Saraylı hoca güler yüzle bizi karşılar ve çelik, ahşap ve beton üzerinde çeşitli mukavemet deneylerini birlikte yaparlardı. Hatta ben de doktoram için CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında...

ahşap deneylerini oradaki Amsler üniversal deney aletinde yapmıştım. Bu nedenle hoca bilimsel çalışmalarda laboratuvarın önemini sık sık vurguluyor ve Akademide de gerçekleşmesini arzu ettiği laboratuvar mekânları için de bana bir proje hazırlatıyordu. Hocanın Yıldız’da bir de mimar asistanı vardı, Güney Sakabaşı. “Yapay Tahta Levhalar” konusunda bir tez hazırlığı içindeydi. Doçent olduktan sonra hocanın yanından ayrıldığını duymuştum. Son yıllarda bana verdiği not değerlendirmesine uygun olarak sınav kâğıtlarını artık ben okur olmuştum. Ancak sınavda en yüksek notu alan bir öğrencimize de kendi kitabını imzalayıp vermesi onu alan öğrenciyi çok mutlu ediyordu. O yıllarda gerek hocamın gerekse benim ders yüklerimiz çok artmıştı. Hocam Sakarya’daki Mühendislik ve Vatan Özel Okuluna, ben de doktoramı verdiğim için Beşiktaş ve Kadıköy’deki Özel Mimarlık Okullarına gidiyordum. Artık ya Hacı Salih’teki ya da benim mavi Volkswagen’le gittiğimiz Boğazdaki öğle yemeklerini bir hayli özler olmuştum. Sevgili ve saygıdeğer hocamla birlikte geçirdiğim 196774 yılları arası, sekiz senelik beraberliğim sonucu bir gün profesörler kurulundaki bir toplantıda canını sıkan bir konuşma sonrası Akademiden ayrılma kararı aldığında çok üzülmüştüm. Kendisini bu kararından vazgeçirip ve gerçekten çok sevdiği Akademiye geri dönmeye razı etmek için büyük uğraş versem de başaramamıştım. Bu sırada benim de İTÜ’de saygıdeğer hocam Prof. Ruhi Kafesçioğlu’nun yönetiminde yaptığım doktoramın üzerinden gerekli yasal süreç geçmiş ve Ziya hocamın yüreklendirmesi ve teşviki ile Akademide doçentlik sınavına başvurmuştum. Ancak artık kürsü başkanım yoktu her ne kadar hocamın da değerli görüşlerinden yararlandığım “Mimaride Brüt Betonlar” konusundaki doçentlik tezim hazırsa da, önümde tamamlanması gereken yabancı dil sınavı, deneme dersi ve kolokyum aşamaları vardı. Burada bana güç veren değerli hocalarım Prof. Utarit İzgi, Prof. Orhan Günsoy ve Prof. Hamdi Şensoy’un desteklerine değinmeden geçemem. Utarit Beyin ben sınava girerken “başaracaksın” demesi, Orhan Beyin kısa dönem askere giderken kürsü başkanlığını üzerine alması, Hamdi Beyin Bölüm başkanlığı sırasında mekân tahsisi ve malzeme laboratuvarı için yapacağım onarımlar ile alet isteklerimi bütçeye koyarak tahsisat çıkarması unutulacak şeyler değildir. Bir sene sonra laboratuvarımız yeni mekânında onun istediği gibi yenilenmiş, mekânlar arasına kapı açılmış, tezgâh üniteleri yapılmış, lavabolar takılmış, dolaplar getirtilmiş, tesisat elden geçirilmiş, yurt içinden ve de yurt dışından alınan yeni aletler ile donanmıştı. Açılışında davetimizi onurlandırıp onun kırmızı kurdele bağlı demir bir çubuğun kopartılması için deney aletinin düğmesine basması, beni ve yeni asistanlarım Y. Mimar Ünver Anıl ile Y. Mimar Nuran Yener olmak üzere tüm davetlileri çok mutlu kılmıştı. Daha sonraki yıl Akademideki Osman Hamdi sergi salonunda düzenlediğimiz “Yanlış Malzeme CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Kullanımı ve Uygulama Hatalarından” oluşan 200 resimlik fotoğraf sergisinin açılışına da davet ettiğimizde, o da çok sevdiği Akademide ve bizler arasında bulunmaktan duyduğu hazzı dile getirmişti. Zaman zaman kürsü kadromuz zenginleştikçe bazen tek, bazen de topluca gidip değerli hocamız Prof. Ziya Baban’ı ziyaret ediyorduk. Evi Şaşkınbakkal’da ve Bağdat Caddesi üzerinde eskinin Atlantik sinemasının yanında bulunan beş katlı bir apartmanın 2. katında ve mütevazı döşenmiş bir dairede oturuyordu. Gittiğimizde sarışın kibar giyimli, zarif hanımı bizi karşılar ve ikramda bulunurdu. Bildiğim kadarıyla hocamız dönemine göre geç bir yaşta evlenmiş ve çocuğu yoktu. Belki de onun için bizlere sanki evlatları gibi davranır, güler yüzle hal hatır sorar, sık sık da dostları Akademi hocaları hakkında bilgi edinmek isterdi. Hiç unutmam, 3 Mayıs 1981’de yeni çıkan kitaplarımı kendisine sunmak için ziyaretine gittiğimde Yıldız Mühendislik Mimarlık Akademisinin 6 sayılı dergisinde çıkan, 1979 yılındaki Akademik çalışmalar ve aşamalar toplantısındaki konuşmasını, “Sevgili Murat’çığıma” diye imzalayıp bana verdi. Yazımı sonlandırırken onun birkaç paragrafında yer alan güzel görüşlerini sizinle paylaşmak isterim. Konuşmasına kendisine bu olanağı veren Sayın Akademi Başkanı Prof. Y. Mimar Süha Toner’e teşekkürlerini sunduktan sonra şöyle devam etmiştir. “Sizlerle ancak eski ve tabii olarak da yaşlı bir hocanın nefesi yettiği kadar konuşacağım. Sizleri överek belki, sözü fazla uzatmadan, yeni doçentlerimize bazı tavsiyelerde bulunacağım. Değerli meslektaşlarım. Şimdi birer (doçent) siniz. Çok çalışarak, alnınızın teri ile kazandığınız bu Akademik unvan sizlere (Öğretim) ve (Eğitim) yapma gücü ve sorumluluğu vermektedir. Müstakil ders vererek gerektiğinde kürsü yöneteceksiniz. Bilim alanına da orijinal çalışma ve araştırmalarınızla, kabil olduğu ölçüde, katkıda bulunacaksınız. Sizler, iftiharla tekrarlamak istiyorum, mükemmel bir öğretici, araştırıcı ve idareci olarak Akademi içinde-hatta dışında da- lâyık olduğunuz yerleri alacak, bilim yarışında Akademi bayrağını koşturmaya devam edeceksiniz. Hiçbir şekilde tekrar edilmesi mümkün olmayan –gençlik enerjisi ve heyecanı- ile Akademimizi çok daha az zamanda, çok daha ilerilere ulaştıracaksınız. Evet, çalışmalarını yakından izlemiş olan hocalarınızın samimi inancı budur. Sizler, deminde söylediğim gibi, bu günden itibaren birer öğreticisiniz. Öğrencilerinize bir şeyler öğretebilmek onları mesleklerinde yetiştirmek ve geliştirmekle yükümlüsünüz. Bunun içinde onlara çok yakın olmanız şarttır. Şimdiki halde bir ağabey, ileride bir baba gibi öğrencilerinizi sevecek ve koruyacaksınız. Sevginin en belirgin işareti de feragat ve fedakârlık değil midir? Genç dostlarım, hayatta “Sevilmek için sevmek, sayılmak için de saymak gereklidir.” Öğrencilerinizi seviniz ve onlara hocalık tahtında iken de gereği kadar saygılı olunuz. Öğrencilerinize hiçbir zaman sert davranmayın, onları kor581


kutmaya tenezzül etmeyin. Ayaklarınızın altında, zaman zaman belirebilecek küçük sivrilikleri sadece manevi ağırlığınız düzeltmeye yeter. Evet, tekrar ediyorum, yeter ki siz talebenize yardımcı olun. Bilmek ve anlayabilmek çok farklı özelliklerdir. Bir öğretim üyesi için, tabii her ikisi de vazgeçilmez koşullardır. İyi anlayabilmek için, hoca, öğrencisinin zihnini, kulağını hatta gözünü kendine bağlayabilmeli ve öğrencisi ile bir hususta akort halinde olmalıdır. Öğrencilerin, o güne kadar okuduklarında alıştıkları tarifler, semboller hatta formüller değişik olmamalı, kısaca öğretmen ile öğrencisinin bilimsel dilleri mutlaka aynı olmalıdır. Aksi halde, daima yüksek tutulması gereken (öğrencinin bilimsel kondisyonu) azalır. Derslerinizde bir konudan diğer konuya veya bir düzeyden daha yüksek bir düzeye geçerken, öğrencilerinizin bildikleri kısımlardan başlayarak, kabil olduğu kadar alışık oldukları yöntemle bir müddet devam ediniz. Meşhur bir söz vardır. “İnsanlarla daima akıllarının ereceği düzeyde ve üslupta konuşunuz.”, der. Bu nokta çok önemlidir. Anlaşmak için kafa denkliği ve dil beraberliği şarttır.” Konuşma bu şekilde sürmüş ve hocam sözlerini ünlü İngiliz matematikçisi ve filozofu olan A. North Whitehead, Fransız düşünürü Jean-Paul Sartre ve Alman filozofu Goethe’den örnekler vermiş ve “Bilimsel araştırma konusunda ise en önemli kural; programlı, disiplinli ve sürekli çalışmaktır. Şunu da hatırlatmakta yarar vardır: Bu gayret mutlaka, hiç görülmemiş, duyulmamış bilinmeyen bir gerçeğin ortaya konulması içindir. Zaten böyle bir şeyin meydana gelmesi de tesadüflerin lütfuna bağlıdır. (En iyi iyinin düşmanıdır) sözü bu haller için söylenmiştir. Onun için çalışırken makul ve mütevazı olmak, fakat neticelerin değerlendirilmesinde üstün dikkati elden bırakmamak lazımdır.” diyerek sonlandırmıştır. Bu arada hocamla ilgili bazı bilgileri almak için baba tarafından akrabası Sayın Ayşe Semiha Baban’la kurduğum ilişki sonucu ondan gelen fotoğrafları da sizlere aşağıda sunuyorum. (a)

(b)

Bu arada kendisinin Ziya Hocam hakkındaki izlenimlerini de aynen aktarıyorum. “Prof. Ziya Baban ile ilgili bir yazı hazırlıyor olmanız beni çok mutlu etti. Prof. Ziya Baban aile büyüğümüz, çok sevdiğim Ziya Amcam olduğu kadar sakin, titiz ve sevgi dolu bir eğitimciydi de. Doğru bulmadığı bir sözü veya davranışı, yaşadıklarından örnekler aktararak kırıcı olmadan kalıcı biçimde düzeltirdi. Büyüklere “estağfurullah” denmeyeceğinden, “evrak”a çoğul eki takmamaktan, bir başarının başımı döndürmemesi gereğinden, manevi değerlere saygılı olmaya kadar ne çok şey öğretmişti. Hem özlüyorum hem de bu öğretme ve düzeltme insiyakı bugünlerde fazla yorucu olmaz mıydı onun için diye sormaktan kendimi alamıyorum.” Geriye doğru baktıkça insan anlıyor ki bir hocadan sadece mesleki ders değil birçok hayat dersini de birlikte alıyor. Ancak günümüz yükseköğrenim sisteminde kişi üzerindeki hoca faktörü bir hayli azaltılmış, lisans eğitimini, doktorasını, doçentliğini ve profesörlüklerini farklı kurumlarda gören veya dışarıdan alan kişilerden oluşan bir topluluk oluşturulmuştur. Ne mutlu ki bizlere böyle hocalara sahip olabildik. Ama önemli olan, onların bu ileri görüşlü, hoşgörülü ve sevecen yaklaşımlarını bizim de kendi çevremize ne ölçüde yansıtmayı, başarabilmemizdi. Kürsü hocalarımıza yönelik bu çalışmaları bir vefa duygusuyla yerine getiren sevgili meslektaşım Prof. Dr. Halit Y. Ersoy’a, Yard. Doç. Dr. Ümit Arpacıoğlu’na ve hocanın aile yakını olan Sayın Ayşe Semiha Baban’a bu vesileyle teşekkür ederek sözümü noktalamak istiyorum.” Tekrar, başta merhum Ziya Baban Hoca’mız olmak üzere, bu yazıda adı geçen herkesi saygı ve artık aramızda olmayanları da rahmetle anıyoruz.

Teşekkür Bu çalışmada belgeler üzerinde araştırma yapma olanağı sağlayan MSGSÜ Rektörlüğü’ne, katkı ve görüşleri için MSGSÜ Meslek Yüksek Okulu Müdürü Doç. Dr. Sedat Kurugöl’e, bazı fotoğraflar ve teşvikleri için Sayın Prof. Ataman Demir’e, bu konuda katkıları ve değerlendirmeleri için Dr. Ünver Anıl’a ve Prof. Nuran Yener’e ve bizleri yönlendirerek, destekleyen ve bu yazıya büyük katkı sağlayan Sayın Hocamız Prof. Dr. Murat Eriç’e teşekkür ederiz. 06 Aralık 2016 Kaynaklar

Şekil 12. (a) Ziya Hoca Yurtdışında. [Fotoğraf: A.S. Baban] (solda). (b) Ziya Hoca eşi Nezihe hanımla evinde. [Fotoğraf: A.S. Baban] (sağda). 582

Aksoy, Y., “100. Yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Vakıf ve Dernekleri”, YTÜ, YTÜ. AK-2013.0875, İstanbul, 2013, s. 10-23. Baban, Z, “Dirençli Tel Ölçek İle Şekil Değişimi ve Gerilme Ölçülmesi”, İDMMA Yayınları, UDK 620.1.08, İstanbul, 1969. Baban, Z., İDMMA İnşaat Fakültesi Dekanlığı’na veda mektubu; Temmuz, 1981. Baban, Z., “Tarık Artel”, Akademi, DGSA Yayınları, sayı:7, yıl 1967. Batukan, İ., “Meslekte 40 Yıl”, Türkiye Mühendislik Haberleri Dergisi, Mayıs 1979, s. 36-37. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Belgelerde ve Anılarda Bir Malzeme Hocası: Prof. Ziya Baban ve “Yaklaşık Yarım Asır Önce Malzeme Dersleri” Hakkında... Belge: 27.01.1949 tarihli GSA Öğretmenler Kurulu Kararı. Celep, Zekai, “İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi’nde Betonarme Yapılar Eğitimi”, Betonarme Yapılar Semineri, 29 Mayıs 2008, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul http://web. itu.edu.tr/celep/files/29.pdf. Cezar, M.,”Güzel Sanatlar Akademisi’nden 100. Yılda Mimar Sinan Üniversitesi’ne”, MSÜ Yayınları, İstanbul, 1983. Cumhuriyet Gazetesi, 07.12.1999 tarihli nüsha, sayfa 9. Ersoy, H.Y ., Arpacıoğlu, Ü.,”Belgelerde ve Anılarda “Farklı” bir malzeme hocası: Prof. Tarık Artel ve “20. Yüzyılın ortalarına

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

dek bir dönem” hakkında”, Tasarım + Kuram Dergisi, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi sayı 21, Mayıs 2016, ss. 1-20 h t t p s : / / t r. w i k i p e d i a . o r g / w i k i / S a k a r y a _ Devlet_M%C3%BChendislik_ve_Mimarl%C4%B1k_Akademisi İnşaat Mühendisleri Odası’nın Kuruluş Dönemi, 1.Böl., 19541959; Mühendis ve Mimarların Birliği, s.39 http://www.imo. org.tr/resimler/ekutuphane/pdf/16648_03_58.pdf Yüksek, İ., Soygeniş, M., “Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, 70. Yıl; http://www.ek.yildiz.edu.tr//images/images/ yayinlar/mimarlikyetmisinciyil.pdf

583


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):584-596 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.32043

Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği A User-Oriented Urban Design Guide Model For Cultural Heritage Sites: The Case of Bursa Khans Area Sibel POLAT,1 Hikmet Özge TÜMER YILDIZ,1 Neslihan DOSTOĞLU2 ÖZ Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olan Bursa’da yer alan Hanlar Bölgesi Osmanlı kentinin kalkınma merkezi olarak, değişen ve gelişen ticaret hayatıyla birlikte tarihi kentsel karakterini koruyarak günümüze kadar ulaşmış ve 2014 yılında kültürel miras alanı olarak UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmiştir. Bu kapsamda katılımcı bir yöntemle hazırlanan Bursa ve Cumalıkızık Alan Yönetim Planı kültürel miras alanlarına yönelik pek çok sorun ve beklentiyi gündeme getirmiş ve bunların çözümlerine yönelik eylem planları önermiştir. Planda dile getirilen en önemli sorunlardan biri kültürel miras alanlarındaki proje uygulamalarında ulusal ve uluslararası ilkeler doğrultusunda belirlenmiş standartların ve dil birliğinin olmaması nedeniyle miras alanlarının özgün kimliğinin bozulması olmuş, yönetim alanına özgü kentsel tasarım rehberlerinin oluşturulması gerektiği ifade edilmiştir. Bu süreçte Bursa Uludağ Üniversitesi’nde devam eden “Bursa Kent Merkezine Yönelik Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli” isimli bilimsel araştırma projesi kapsamında da Yönetim Planı’nın bu hedefi dikkate alınmış, ancak bölgeye özgü bir kentsel tasarım rehberi üretmeden önce, kültürel miras alanlarına yönelik bir kentsel tasarım rehberinin nasıl bir süreç içinde hazırlanması gerektiği konusunda çalışılmasının faydalı olacağı görülmüştür. Bu makalede de kültürel miras alanlarının kimliğinin korunmasında ve geliştirilmesinde bir uygulama aracı olarak kentsel tasarım rehberlerinin rolü tartışılmış, kentsel tasarım sürecine dair kabul görmüş sistematik yaklaşımlar ve katılım yöntemleri üzerinden Bursa Hanlar Bölgesi’ndeki bir alan çalışmasıyla birlikte kültürel miras alanlarına yönelik kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberi modeli geliştirilmiştir. Disiplinler arası ve kurumlar arası bir bakış açısını, kentlilerin ve yerel halkın katılımını gözeten bu modelin kültürel miras alanlarına yönelik çalışmalarda ilgili kurumlara ve profesyonellere yardımcı olacağı düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: Bursa Hanlar Bölgesi; kent kimliği; kentsel tasarım rehberleri; kültürel miras alanları, toplumsal katılım yöntemleri.

ABSTRACT The Khans Area, located in Bursa - the first capital of the Ottoman Empire - has reached today, preserving its historical urban character with its changing and developing trade life, and was inscribed as a cultural heritage site by UNESCO in 2014. Bursa and Cumalıkızık Management Plan, which was prepared with a participatory method, presented many problems and expectations about cultural heritage sites, and suggested action plans for their solutions. One of the most important problems emphasized in the Management Plan was the weakening of the original identity of heritage sites due to the lack of urban design principles and standarts in heritage sites, and the development of urban design guides for the management sites was proposed as a solution. The scientific research project entitled “An Urban Design Guide Model for Bursa City Center” in Bursa Uludag University took this aim into consideration; however, it became clear that describing the process of preparing an urban design guide for cultural heritage sites should precede the process of producing an urban design guide peculiar to the area. In this article, a useroriented urban design guide model for cultural heritage sites as a planning/design tool in the conservation and development of cultural heritage sites is discussed. The model is developed with the help of systematic approaches of urban design process and community engagement methods in academic literature in terms of a case study including analyses, user surveys, tradesmen interviews and an urban design workshop conducted in the Bursa Khans Area. This model, which considers interdisciplinary and inter-institutional perspectives and local participation, is expected to assist relevant institutions and professionals in the development of urban design guidelines for cultural heritage sites. Keywords: Bursa Khans Area; urban identity; urban design guides; cultural heritage sites; community engagement methods.

1 Bursa Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Bursa İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, İstanbul

2

Başvuru tarihi: 18 Nisan 2017 - Kabul tarihi: 30 Mayıs 2018 İletişim: Sibel POLAT. e-posta: sibelpolat@uludag.edu.tr © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

584

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği

Giriş İnsanların olduğu gibi, kentlerin de onu diğerlerinden farklı kılan, soyut ve somut özelliklerinin birleşiminden oluşan bir kimliği vardır.1 Kentsel kimlik olarak ifade edilen bu kavram, karmaşık bir yapıya sahip olmasına rağmen temel olarak doğal, yapılı ve sosyal çevreden kaynaklanan kimlik öğeleriyle biçimlenir.2 Bu çerçevede bazı kentler coğrafi özellikleriyle (İstanbul - Boğazı ile), bazı kentler iklimsel özellikleriyle (Londra - sisi ile), bazıları anıtsal yapıları veya kent silüetiyle (Paris - Eyfel Kulesi ile, New York - Manhattan gökdelenleri ile), bazıları ise folklorik veya kültürel özellikleriyle (Rio - karnavalı ile) öne çıkar.3 Tarihi kentlerde yapılı çevrenin baskın bir parçası olan kültürel miras alanları da, içerdikleri anıtsal/sivil mimari öğeleri yanında, sahip oldukları değerlerle içinde bulundukları kentlerin kimliğine ve toplumsal belleğe önemli katkı koyarlar. Çünkü toplumların geçmişleri ile kurdukları ilişki kültürel miras öğeleri üzerinden somutluk kazanır4 ve tarihi kentler kimliklerini kültürel miras alanlarının sürekliliği, tekilliği ve gücü üzerinden tanımlar. Kültürel miras alanlarının sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik değerleri bu alanların korunarak gelecek nesillere aktarılmasını gerektirir.5 Ancak küreselleşmeyle birlikte yaşanan hızlı kentleşme ve yaşam biçimlerindeki dönüşüm kültürel miras alanları üzerinde ciddi bir baskı ve tehdit oluşturmaktadır. Türkiye’deki miras alanları da yaşanan bu olumsuzluklardan payına düşeni almaktadır. Özellikle miras yönetimi konusundaki bilinçsizlik, yeteri kadar yatırım yapılamaması nedeniyle tarihi yapıların bakımsız kalması, yakın çevredeki kentsel dönüşüm ve yenileme projelerinin miras alanlarının özgünlüğüne ve bütünlüğüne zarar vermesi, soylulaşma, kitlesel turizmin miras alanlarını müze alanlara dönüştürmesi, yerel halkın güncel ihtiyaçlarına cevap verememesi nedeniyle miras alanlarının terkedilmesi, trafik sıkışıklığına bağlı kirlilik vb.6 nedenler kültürel miras alanlarının sürdürülebilirliğinin sağlanması için planlama açısından yeni uygulama araçlarının geliştirilmesini gerektirmektedir. Bu çerçevede pek çok tarihi kentte yerel kimlik ve birliktelik ile kaliteli bir yaşam ortamını sunmak adına vizyon ve stratejileri oluşturan sistematik araçlar olarak kentsel tasarım rehberleri öne çıkmaktadır.7 Son yıllarda Türkiye’de de gerek ulusal, gerekse yerel planlama ve tasarım süreçleri içerisinde özellikle tarihi kent merkezlerindeki kent kimliğini korumak ve güçlendirmek için kentsel tasarım rehberlerinin hazırlanmasının ve uygulanmasının gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu kapsamda Bursa’daki kültürel miras alanlarının yönetimi için geliştirilen Bursa ve Cumalıkızık Alan Yönetim Planı’nda da “uygulama 1 2 3

4

Polat, 2013, s. 23. Ocakçı ve Türk, 2012, s. 227. Hacıhasanoğlu ve Örer, 1998, s. 5260. Aksoy ve Enlil, 2012, s. 8.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

5

6 7

Mason, 2002, s. 10-13, Szmelter, 2013. Aksoy ve Enlil, 2012, s. 7. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve MSGSÜ, 2016, s. 29.

çalışmalarında ulusal ve uluslararası ilkeler doğrultusunda dil birliği oluşturmak” hedefi kapsamında yönetim alanına özgü kentsel tasarım rehberlerinin oluşturulması gerektiği ifade edilmiştir.8 Bununla birlikte Türkiye’de kentsel tasarım disiplininin kurumsal altyapısının yeni yeni oluşturulmaya başlaması ve kentsel tasarım rehberlerinin geliştirilmesine yönelik bir pratiğin henüz gelişmemiş olması, yönetim alanına özgü bir kentsel tasarım rehberi hazırlanmadan önce, kültürel miras alanlarına yönelik bir kentsel tasarım rehberinin nasıl ve hangi adımlar izlenerek oluşturulması gerektiği konusunda bir model geliştirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu makalede kentsel tasarım sürecine dair kabul görmüş sistematik yaklaşımlar ve katılım yöntemleri temel alınarak, UNESCO mirası Bursa Hanlar Bölgesi’nde gerçekleştirilen analizler, kullanıcı anketleri, esnaf görüşmeleri ve kentsel tasarım çalıştayı üzerinden kültürel miras alanlarında kullanıcıların da dahil olduğu bir kentsel tasarım rehberi modelinin nasıl geliştirildiği anlatılacaktır.

Kültürel Miras Alanlarında Kentsel Tasarım ve Bir Uygulama Aracı Olarak Kentsel Tasarım Rehberleri Kentsel tasarım, kentsel çevrenin hem görsel ve sözlü iletişim araçları kullanılarak, hem de makro ve mikro ölçeklerdeki sosyo-mekansal olaylarla ilişkilendirilerek tasarlanması ve yönetilmesidir.9 Fiziksel/ekolojik olduğu kadar, sosyal ve ekonomik boyutları da içeren bir süreç olan kentsel tasarımın temel bileşenleri; insan, tarihi miras, karma işlevli arazi kullanımı, ekolojik çerçeve, bina biçimi ve kütlesi, sirkülasyon, toplu taşıma ve otopark, kamusal alan, yaya ve bisiklet yolları, etkinlikler ve aktivite üretimidir.10 Kentsel tasarımda başarılı olabilmek için bu temel bileşenleri dikkate alan kentsel tasarım ilkeleri oluşturulmuştur. Bunlar; kentsel bağlamla ilişki kurmak başta olmak üzere, mekansal kaliteyi yükseltmekten, kimlikli mekanlar yaratmaya, kentsel dokuda ve mekanda süreklilik, erişilebilirlik, okunabilirlik ve esneklik sağlamaktan, biçimsel ve işlevsel çeşitliliğe, sürdürülebilir yapılar ve çevreler geliştirmekten sosyal iletişimi güçlendirmeye kadar çeşitlilik gösterir.11 Kültürel miras alanlarındaki kentsel tasarım çalışmalarında ise en fazla öne çıkan konu, kent kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan bu alanların özgün niteliklerinin kentsel tasarımın temel ilkeleri ve o yere özel hedefler doğrultusunda korunması ve geliştirilmesi olmaktadır. Bu çerçevede en çok kullanılan uygulama araçları kentsel tasarım rehberleridir. Tamamlayıcı planlama dokümanları olarak tanımlanan bu araçlar,12 yerel yönetimin tasarım politikaları doğrultusunda ve yerel özellikleri koruyan bir bakış açısıyla kentsel gelişmenin nasıl yürütüleceğini ifade eden belgeler olarak kültürel miras alanlarında öne çıkmaktadır. Bursa Alan Başkanlığı, 2013, s. 160, 175. 9 Madanipour, 1996, s. 117. 10 Von Hausen, 2013, s. 71-80. 8

DETR, 2000, s. 14, Yeang, 2000, s. 12-13, Von Hausen, 2013, s. 85-89. 12 Madanipour, 1996, s. 174. 11

585


Bu kapsamda tasarım rehberleri, çeşitli konulara ilişkin tasarım ilkeleri setleri oluşturan, bunları açıklayan ve örneklendiren, tasarımda yapılan genel hataları tanımlayan ve bunlardan kaçınmaya yardım eden, yerel otoritenin mülk sahipleriyle ilişkilerinde tutarlılık sağlayan, müzakere için bir temel oluşturan, yerel otoritenin hem kendi içinde, hem de geliştirme sürecinde yer alan herkesle iletişim kurması konusunda yükümlülük getiren belgeler olarak kullanılmaktadır.13 İlk olarak 1970’lerde Birleşik Krallık ve Amerikan kentlerinde kullanılmaya başlayan kentsel tasarım rehberleri,14 bugün farklı ülkelerde kentsel tasarım uygulamalarında yönlendirici ve denetleyici nitelikleriyle öne çıkmakta, kimi ülkelerde zorunlu olarak uygulanmakta, kiminde ise gönüllü olarak benimsenmektedir.15 Kentsel tasarım rehberleri tasarım hedeflerine, uygulanma alanlarına ve ölçeklerine göre farklı biçimlerde sınıflandırılabilir. Tasarım hedeflerine göre kentsel tasarım rehberleri kural koyucu rehberler, performans rehberleri ve tavsiyeci rehberler olarak ele alınabilir. Kural koyucu rehberler; bina, bina kompleksi veya bina bileşenlerinin sahip olması gereken dokuyu, kısaca sonuç ürününün temel özelliklerini tanımlar. Performans rehberleri; bir binanın nasıl çalışması gerektiğini belirler, projenin etkilerinin değerlendirilebileceği ölçütleri ortaya koyar. Tavsiyeci rehberler ise; fikir vericidir ve uyulması gereken herhangi bir yasal zorunluluğu içermemektedir. Kural koyucu rehberlere ve performans rehberlerine uyulması zorunlu olabilir.16 Uygulanma alanlarına ve ölçeklerine göre planlama sistemi içinde kentsel tasarım rehberleri ise; yerleşmeye ilişkin, yere özgü ve tematik rehberler olarak ele alınabilir. Ülkesel kentsel tasarım rehberleri tüm sistemi içermesi nedeniyle ayrı bir kategoride değerlendirilebilir. Yerleşmeye ilişkin genel amaçlı kentsel tasarım rehberleri, bütünsel bir yaklaşıma sahiptir, yüksek standartta, kimlikli ve özgün bir kentsel gelişme sağlamayı amaçlar. Yere özgü kentsel tasarım rehberleri, bir kentsel tasarım projesine bağımlı, spesifik ve detaylı çalışmalardır. Tematik kentsel tasarım rehberleri ise, özellikli bir alana (kent merkezleri, konut alanları, turizm alanları, miras alanları) veya temaya (kent sağlığı için aktif mekan, güvenli kentler, yaya odaklı kentler) göre geliştirilir.17 Bu kapsamda kentsel tasarım rehberleri, bölgesel, metropol, büyük kent, küçük kent, belirli bir bölge /alan / semt veya sokak ölçeğinde uygulanabilecek şekilde geliştirilebilir.18 Tasarım rehberleri, tasarım ve gelişme kontrolü konusunda çok çeşitli başlıklara sahip olabilir. Bazıları tamamen DETR, 2000, s. 57. Orhan, 2015, s. 46. 15 Von Hausen, 2013, s. 185. 16 Lang, 2005, s. 205. 13 14

586

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve MSGSÜ, 2016, s. 25-33. 18 Orhan, 2015, s. 91. 17

biçimsel özellikleri tanımlarken, bazıları ise belli hedeflere yönelik hazırlanabilir. Örnek olarak, binalara yönelik tasarım rehberleri; vitrinlere, bina eklerine ve tabelalara, dış cepheyle ilgili detaylara ve malzemelere yönelik öneriler getirebilir. Sokak manzarası ve peyzaj için veya konut alanları için de rehberler hazırlanabilir. Bunlar daha çok bölgenin karakterini geliştirmeyi, kamusal mekanların kalitesini arttırmayı, konut alanlarının diğer işlevlerle entegre edilerek geliştirilmesini ve kolay okunmasını sağlar. Bunların yanında vizyon belgeleri şeklinde yönlendirme sağlayan mahalle, ilçe ve kent geliştirme rehberleri de hazırlanabilir.19 Makale kapsamında ele alınan kültürel miras alanlarına yönelik rehberler ise; yerel kimliğin gücünü ve yere ait olma özelliğini etkin kılan, yenilikçi yaklaşımlar ile yere özgü detayları özenle yeniden yorumlayan, tasarım kalitesini arttıran kent kimliğini geliştirmeye yönelik tematik kentsel tasarım rehberleri olarak tanımlanabilir.20 Bu çerçevede Birleşik Krallıkta kültürel miras alanlarına sahip Edinburgh, Bath, Liverpool kentlerinde kullanılan rehberler incelendiğinde, bu rehberlerin ulusal tarihi çevre politikaları, ulusal planlama politikaları, uzun dönemli vizyon ve arazi kullanımı gelişimini ifade eden bölgesel nazım planları ve politikaları, yerel planlar ve alan yönetim planları kararlarıyla uyumlu bir şekilde; ayrıca kurumsal işbirliğini ve ilgili tüm aktörlerin katılımını içeren, fiziksel, çevresel, sosyal, kültürel, ekonomik boyutlara yönelik kapsamlı bir analiz çalışmasını takip eden, sentez, tasarım ve seçim evreleri sonucunda geliştirildiği görülmüştür.21 Örnek olarak, İskoçya’nın Edinburgh kenti için öncelikle il, yerel alanlar, sokaklar ve kamusal mekanlar ölçeğinde kentsel tasarım standartları tanımlanmış22 ve bunları temel alarak yeni gelişme alanlarına, konut yapılarına, iş alanlarına, tescilli yapılara ve koruma alanlarına ve sokaklara yönelik farklı tasarım rehberleri geliştirilmiştir. Bunlar içinde tescilli yapılara ve koruma alanlarına yönelik rehber incelendiğinde, bu rehberin tescilli yapıların ve koruma alanlarının karakter, görünüş ve ambiyanslarını korumaya çalışarak Edinburgh kenti yerel planındaki politikaları yorumladığı görülmüştür.23 Bununla birlikte kentsel tasarım rehberlerinin en temel özelliği uygulanacağı yere özgü olmasıdır. Başka kentler için yapılmış rehberler, yapısı, formatı ve içeriği bakımından yol gösterici olabilir, ancak bir yerin coğrafi konumu, iklim koşulları veya sınırlı kaynakları farklı tasarım çözümleri gerektirir. Bunlar dikkate alınmazsa, rehber gerçekçi olmadığı, yerel kullanıcılara karşı duyarsız veya uygulanamaz olduğu gerekçeleriyle reddedilebilir.24 Bu nedenle kentsel tasarım DETR, 2000, s. 58-59. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve MSGSÜ, 2016, s. 33. 21 Bath & North East Somerset Council, 2005, 2015a, 2015b, Liverpool City Council, 2009. 19 20

The City of Edinburgh Council, 2003, s. VI. 23 The City of Edinburgh Council, 2014, s. 4. 24 Von Hausen, 2013, s. 205. 22

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği

rehberlerinin geliştirilme sürecine kentsel tasarım sürecinde aktif olarak çalışan profesyonellerin (kentsel tasarımcı, şehir plancısı, mimar, peyzaj mimarı, mühendis, endüstriyel tasarımcı, sosyolog, hukuk danışmanı, finans danışmanı vb.), kentsel çevreyle ilgili gelişmelerde kontrol grubu olarak yer alan politikacıların, yerel yönetim çalışanlarının, üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının, karar verici grup olarak bakanlıkların ilgili kuruluşlarında ve yerel yönetimlerde bulunan bürokratların, girişimcilerin ve yatırımcıların, kar amacı gütmeyen sponsorların ve o kentte yaşayan, üreten, deneyim yaşayan kullanıcı grubu olarak kentlilerin, kısaca herkesin katılımı sağlanmalıdır.25 Bu makalede de kültürel miras alanlarına yönelik kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberi geliştirme sürecine kentlilerin katılımının nasıl teşvik edilebileceği yönünde kullanılan teknikler tartışılacaktır.

Kentsel Tasarımda Toplumsal Katılım Küresel ve yerel ölçekte toplumsal, siyasal ve ekonomik yapılarda ve ilişkilerde meydana gelen değişimler, yerel halkın kentle ilgili karar alma süreçlerinde edilgen bir konumdan aktif bir konuma taşınmasını gerektirmiştir. Toplumsal katılım kavramıyla açıklanan bu gereklilik; topluluklar, toplumsal örgütler, kamu ve özel kuruluşlar arasında toplumun ihtiyaçlarını ve isteklerini tanımlamaları ve bunları temel alarak hareket etmeleri için bir ilişki geliştiren, belli bir amaca yönelik bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Bu süreç, katılan herkes arasında saygılı bir diyalog içerirken, katılımcıların aralarında anlaşma geliştirmelerini ve olumlu bir değişim sağlamak için müşterek hareket etmelerini amaçlamaktadır. Temelinde adalet, eşitlik, sürekli gelişim ve öğrenme olan başarılı bir toplumsal katılım öncelikle yaşam kalitesini yükseltir. Daha aktif vatandaşlar yaratır, bireylerin becerilerini, güvenlerini, isteklerini ve vizyonlarını geliştirir, toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda kamusal hizmetlerin planlanmasını, geliştirilmesini ve dağıtılmasını sağlar, marjinal kesimler için kendi hayatlarını etkileyen kararları değiştirme imkanını oluşturur, toplumun, kamusal ve özel sektörün güçlü yönlerinin ve becerilerinin etkin bir şekilde kullanılmasını ve yönetim için gereken gücün ve kaynakların yönlendirilmesini sağlar, toplumla kamusal sektör arasında güven ve birbiriyle ilişkili eylemler inşa eden yeni ilişki biçimleri geliştirir.26 Günümüzde farklı alanlara yönelik toplumsal katılım süreçleri ve yöntemleri hakkında çeşitli çalışmalar yapılmakta, yasal statüde veya tavsiye niteliğinde rehberler ve araç setleri yayınlanmaktadır. Yeni demokratik katılım yöntemleriyle ilgili bir çalışmada dünya çapında; seçimle ilgili, danışmaya dayalı, düşünüp tartışma odaklı, birlikte yönetmeye dayalı, direkt demokrasi odaklı ve e-demokrasiye dayalı olmak üzere 6 başlık altında 57 yöntem tanımlanmıştır.27 Lang, 1994, s. 430-431. Scottish Community Development

25 26

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Centre 2015, s. 6-9. Smith 2005, s. 7-11.

27

Bu bağlamda süreçte farklı seslerin duyulmasını garantileyecek çeşitlilikte, katılımcılar için kabul edilebilir ve erişilebilir yöntemler seçmek, en fazla katılımı ve etkin diyaloğu cesaretlendirecek yaratıcı yöntemler kullanmak, katılımcılardan ve ortaklardan geri dönüşler alarak kullanılan yöntemleri değerlendirmek ve uyarlamak gerekmektedir.28 Toplumsal katılım konusunda Britanya’da ulusal ölçekte geliştirilen standartlar kentsel kararların üretiminde kaliteli ve verimli bir katılım süreci sağlamaya yönelik faydalı bir referans oluşturmaktadır. Sivil toplum örgütleri tarafından bu standartları temel alarak planlama ve tasarımda katılım süreç ve yöntemlerini tanımlayan araç setleri oluşturulmuştur. Bu kapsamda 14 farklı toplumsal katılım yöntemi tanımlanmıştır.29 Bunların amaçları ve içerikleri Tablo 1’de özetlenmiştir. Yöntemler, kurumların sürece dahil etmeye çalıştıkları aktörlerle karşılaştıkları, etkileşim kurdukları özenle hazırlanmış sahneler olduklarından çoğu zaman katılımcı çalışmaların ana odağı haline gelirler. Fakat bunların verimlilikleri, büyük ölçüde yöntemden önce oluşturulan planlamanın kalitesiyle, katılım sürecinden çıkan sonuçların ele alınma biçimiyle, bu süreçte daha geniş karar verme sistemleri ve yerel yönetimlerle nasıl ilişkilendirileceğiyle ilgilidir. Bu nedenle yöntemler katılımcı sürecin sadece bir kısmını oluşturur. Yöntemin seçilmesinde katılımcı çalışmanın amacı, bağlam ve süreç tasarımı etkilidir. Amacın net olması ve tüm katılımcılar tarafından kabul görecek şekilde belirlenmesi gerekir. Bağlam konusunda ise, her yer birbirinden farklıdır, değişik sorunları, insanları, tarihi özellikleri, konumları, organizasyonel yapıları ve kurumları, karar verme süreçlerini ve sistemlerini içerir. Bu nedenle bir yöntem her yer için uygun olmayabilir. Süreç tasarımı ise, amaca ve yere göre değişir.31 Katılım yöntemlerinin seçilmesinde, çalışmanın amacına bağlı olarak nasıl bir katılımcı profiline hitap edileceğinin bilinmesi önemlidir. Sanat ve yaratıcılık etkinlikleri, toplumsal haritalama, gerçekler için planlama, kamusal toplantılar, açık alan teknolojisi, yuvarlak masada uzlaşma toplantıları, vatandaş panelleri, sokak tezgahları ve toplumsal araştırmalar her yaştan ve yetenekten katılımcıyı sürece dahil etmek için kullanılabilir. Ancak çalıştaylar ve odak grup görüşmeleri belli bir ilgi grubuna, forumlar yerel bir bölgeden gelen sivil, politik, profesyonel, ekonomik veya sosyal grubu veya kuruluşu temsil eden kişilere yönelik olarak düzenlenebilir. Web tabanlı danışma, bu teknolojiyi kullanabilen kişiler için uygundur. Gelecek arama, katılım ve etkileşim konusunda yüksek seviyede bilgi ve beceriye sahip katılımcılar gerektirir. Vatandaş jürilerinde ise, sıklık Scottish Community Development Centre 2015, s. 18. 29 Community Places 2014, s. 9-22, Involve 2005, s. 52-105. 28

Community Places 2014, s.9-22, Involve 2005, s. 52-105. 31 Involve 2005, s. 8. 30

587


Tablo 1 . Planlama/tasarım süreçlerinde kullanılan toplumsal katılım yöntemlerinin amaçları ve içerikleri30 Katılım Yöntemleri

Amaç

Bilgi Toplama Teknikleri/Sürecin içeriği

Sanat ve yaratıcılık etkinlikleri

Kullanıcıların çevrelerine yönelik görüşlerini ifade etmelerini sağlayarak, planlama/tasarım kararları hakkında tartışma ortamı oluşturmak. Toplumsal planlama sürecinin başında ilgi oluşturmak ve farkındalık yaratmak

• Fotoğraf çektirmek • Şarkı, şiir, sanat eserleri yarışmaları düzenlemek • Farklı zaman ve yerlerde kısa ve hızlı görüşmeler yapmak • Popüler TV şovlarını uyarlamak

Toplumsal haritalama

Kullanıcıların çevreleriyle ilgili olumlu/olumsuz yönleri keşfetmelerini sağlamak, kullanıcılar arasında fikir birliği oluşturmak ve çatışma alanlarını belirlemek

• Bölgenin haritası üzerine küçük kartlara yazılmış fikirler yerleştirmek

Gerçekler için planlama

Kullanıcıların sorunları belirlemelerine, eylemleri önceliklendirmelerine olanak tanımak, buradan yola çıkarak gerekli teknik bilgilerle birlikte bir eylem planı hazırlamak. Toplumsal aidiyet duygusu oluşturmak

• Alana ait bir maket yaptırmak ve kamusal alanlarda sergilemek • Boş kartlara öneriler yazarak veya hazır öneri kartlarını makete yerleştirmek • Elde edilen verileri geri besleme yoluyla halka açık toplantılarda veya küçük grup tartışmalarında değerlendirmek

Kamusal toplantılar

Çok sayıda kullanıcıya danışmak ve geribildirim almak, şeffaf bir şekilde bilgi paylaşımı yapmak

• Bir dizi etkinlik kapsamında katılımcıların gündemi belirlediği, etkilediği ve soru sorduğu halka açık toplantılar yapmak

Çalıştaylar ve odak gruplar

Belirli bir ilgi grubu olan katılımcılarla bilgi alışverişinde bulunmak, bir fikrin veya projenin güçlü ve zayıf yönlerini, fırsatlarını ve tehditlerini tartışmak, bir proje için ileriye dönük ve yenilikçi düşünceler aramak, önceliklendirme yapmak, bir eylem planı hazırlamak. Tek bir konuyla veya bir programla ilgili görüş almak

• Çalıştaylar düzenlemek • Odak grup görüşmeleri yapmak

Forumlar

Bir grubu veya kuruluşu temsil eden kişilerin bir konu veya alan hakkındaki görüşlerini toplamak

• Düzenli toplantılar yapmak

Web tabanlı danışma

Katılımcılara kendi istedikleri yerde, zamanda ve süreyle katılım şansı sağlayarak bir konuda değerlendirme ve oylama yaptırmak

• Bir yöntemler paketinin parçası olarak çevrimiçi tartışma forumları ve anketler, bloglar, Facebook, sosyal ağlar, dijital interaktif TV’ler kullanmak

Gelecek arama

Yüksek seviyede bilgi ve beceriye sahip katılımcılarla, kendi kendini yöneten tartışma grupları oluşturarak stratejik bir plan yapmak

• 2-3 günlük bir konferans düzenlemek • Geçmişi kişisel, toplumsal ve küresel meseleler üzerinden incelemek • Güncel olayları, trendleri, gelişmeleri incelemek • Toplumsal açıdan gurur duyulan veya üzücü bulunan olayları irdelemek • İdeal geleceği ve vizyonu tartışmak • Ortak bir zemin tanımlamak ve eylem planları yapmak

Açık alan teknolojisi

Katılımcılar tarafından programın veya gündemin şekillendirildiği atölyelerde tartışarak görüş oluşturmak

• 1-3 gün süreli etkinlikler yapmak • Etkinliği birbirini takip eden aşamalar şeklinde aşağıdaki gibi düzenlemek • Yönetici eşliğinde katılımcılarla bir açılış çemberi oluşturmak • Atölye tartışmaları için öneri almak • Uygun atölyeyi seçmek • Atölyede konuyla ilgili tartışma ve yorum yapmak, • Kapanış çemberinde tartışılan konuları ve ortaya çıkan puanları tespit etmek • Geribildirim yorumlarını raporlayarak katılımcılara dağıtmak

Vatandaş jürileri

Genel halkın temsilcisi olan bir grup vatandaşla, karmaşık bir meseleyi kanıt toplayarak ve üzerinde tartışarak karara bağlamak

• Uzman tanıkları çapraz incelemeye almak • Önerilen eylemler hakkında bir rapor yazmak

Yuvarlak masada uzlaşma toplantıları

Çok paydaşlı katılımla, masada eşit bir konumda, uzlaşma içinde çalışarak fikir birliği ve işbirliği oluşturmak

• Yuvarlak masa toplantıları yapmak

Vatandaş panelleri

Kamu tercihlerini ve görüşlerini değerlendirmek ve bunların zamanla nasıl değiştiğini tespit etmek

• Yılda birkaç kez posta, telefon ya da çevrimiçi olarak anket yapmak • Odak grup görüşmeleri yapmak

Sokak tezgahları

Kullanıcılardan bir projeyle ilgili yorum yapmalarını, fikir üretmelerini veya oy kullanmalarını istemek

• Yoğun kullanılan kamusal bir alanda veya bir festival sırasında bir yerin haritasını, planını ya da projesini sergilemek

Toplumsal araştırmalar

Çok sayıda kişinin ihtiyaç ve görüşlerini standart bir biçimde tanımlamak

• Anket yapmak (posta, elden bırakma ve toplama, telefon, e-posta, sms) • Birebir görüşme yapmak • Farklı yöntemlerle birlikte bir programının parçası olarak, az sayıda soruyla belirli bir öneri veya konu ile ilgili görüşleri aramak

Community Places 2014, s.9-22, Involve 2005, s. 52-105.

30

588

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği

la karmaşık konuların analiz edilmesi istendiği için yüksek becerili ve eğitimli jüri üyelerine gereksinim duyulur. Bu çerçevede kültürel miras alanlarında, kullanıcı odaklı, bir kentsel tasarım rehberi modelinin nasıl geliştirildiğini anlatan bu çalışmada da hangi katılım yöntemlerinin seçileceği; projenin amacına, buna uygun katılımcı profiline, bir UNESCO mirası olarak Bursa Hanlar Bölgesi’nin bağlamsal özelliklerine ve proje sürecine bağlı olarak tanımlanmıştır.

Bursa Kent Merkezine Yönelik Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli Bu makale Bursa Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi tarafından desteklenen Bursa Kent Merkezine Yönelik Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli isimli proje kapsamında hazırlanmıştır.32 Projede Bursa tarihi kent merkezi (Hanlar Bölgesi) üzerinden kültürel miras alanlarına yönelik kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberinin nasıl bir süreç içinde hazırlanması gerektiğini açıklayan bir model oluşturmak amaçlanmıştır. Bu çerçevede; • kent kimliğini oluşturan bileşenleri tanımlamak, • kent kimliğinin korunmasında ve geliştirilmesinde bir araç olarak kentsel tasarımın ve kentsel tasarım rehberlerinin rolünü araştırmak, • kentsel tasarımın kavramsal boyutlarını ve ilkelerini dikkate alarak kurumlar arası işbirliğini gözeten, katılımcı bir yöntemle ilerlemek hedeflenmiştir.33 Modelde farklı süreçlerin bir araya getirilmesi gerektiği kabul edilmiştir. Kavramsal süreç, sürdürülebilir planlama ve tasarım kapsamında kentsel tasarımın temel ilkeleri ve kent kimliğini oluşturan bileşenleri temel alırken, rehberin üretimini içeren sürecin kentsel tasarım disiplini içinde kabul görmüş kentsel tasarım süreci evreleri ve katılım yöntemleri üzerinden geliştirilebileceği kabul edilmiştir. Temel olarak bir kentsel tasarım süreci; başlangıç, bağlamsal değerlendirme, kentsel yapıyı yaratma ve bağlantıları kurma, yeri detaylandırma ve izleme olmak üzere beş evreden oluşur (Tablo 2).34 Tablo 2’den de anlaşılacağı üzere kentsel tasarım sürecinin her evresi birbiriyle ilişkili iş tanımlarını ve çıktılarını/ ürünlerini içerir. Oluşturulacak modelde de ilk dört evre rehber tasarım ve uygulama süreci olarak, izleme evresi ise rehber kullanım ve kontrol süreci olarak tanımlanmıştır. Bursa Kent Merkezine Yönelik Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli isimli proje önerisi başvurusu, KETAM (Kent Tarihi ve Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi) üzerinden Bursa Uludağ Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimine 2012 yılında yapılmış, 2+1 yıl süreyle ve Ouap (M) - 2012/24 numarasıyla orta ölçekli uygulamalı araştırma projesi olarak desteklenmiştir. Proje sürecine Bursa Kent Konseyi mekansal ve teknik destek ile anket sürecine katılım desteği, Bursa Alan Başkanlığı ise bilimsel ve akademik destek ile Hanlar Bölgesi’yle ilgili verileri paylaşım desteği vermiştir. Proje, 1 yürütücü, 5 danışman, 3 araştırmacıdan oluşan 9 kişilik bir ekip ile birlikte yapılmıştır Proje yürütücüsü olan Sibel Polat, bu makalede başlıca yazardır. 33 Polat, 2015, s. 7. 34 Yeang, 2000, s. 109-110, Lang, 2005, s. 26, Von Hausen, 2013, s. 98. 32

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Buna ek olarak, kentsel tasarım sürecinin çok aktörlü ve sistematik yapısından yola çıkarak modelin analiz evresinden uygulama evresine kadar adım adım ve katılımcı bir süreç içerisinde geliştirilmesi gerektiği belirlenmiş ve bu çerçevede Bursa Hanlar Bölgesi’nde bir alan çalışması gerçekleştirilmiştir.

Bursa Hanlar Bölgesi’nde Alan Çalışması Kültürel miras alanlarına yönelik kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberi üretmeyi amaçlayan model 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren ve Bursa kent merkezinde bulunan Hanlar Bölgesi’nde (Şekil 1) gerçekleştirilen bir alan çalışmasıyla biçimlenmiştir. Hanlar Bölgesi’nin Bursa kent merkezinde yer alması, özgün bir kentsel dokuya sahip olması, geçmişten gelen ticaret kültürünü ve yerel halkın kullanım alışkanlıklarını yaşatması çalışma için bu alanın seçilmesinin en önemli nedenleri olmuştur. Alan çalışmasının ilk aşamasında Hanlar Bölgesi’yle ilgili yasal-yönetsel, fiziksel, sosyo-ekonomik durum analizleri yapılmış; ayrıca bölge, kentsel dış mekan ve yapı ölçeklerinde sorun ve potansiyel belirlenmesine yönelik tespit çalışmaları gerçekleştirilmiştir. İkinci aşamada, kentsel tasarım çalışmalarında farklı kullanıcı gruplarının sürece katılımının gerekliliğinden yola çıkarak, hem kentlilerin, hem de yerel esnafın Hanlar Bölgesi’yle ilgili algılarını, memnuniyet derecelerini ve beklentilerini ölçmek üzere anketler ve görüşmeler yapılmıştır. Üçüncü aşamada, tespit edilen sorunlar doğrultusunda ve kentsel tasarım çalışmalarında kurumlar arası işbirliğinin öneminden yola çıkarak ilgili aktörlerin davet edildiği bir çalıştay düzenlenmiştir. Son aşamada ise, tüm bu çalışmalar değerlendirilerek, kültürel miras alanlarına yönelik kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberi üretilmiştir.35 Bursa Hanlar Bölgesi’ne Yönelik Analizler ve Sorun Tespitleri Bursa’nın kent merkezinde yer alan Hanlar Bölgesi, çok sayıda tarihi han, çarşı ve pazardan oluşan ticari bir merkezdir. Hanlar Bölgesi 14. yüzyılda Osmanlı döneminin kervan yolu üzerinde şekillenmiş ve Osmanlı kentinin kalkınma merkezi olarak, değişen ve gelişen ticaret hayatıyla birlikte kentsel karakterini koruyarak günümüze ulaşmış bir alandır. Bölgede, Osmanlı geleneksel ticaret hayatının siftah, pazarlık, usta-çırak ilişkisi, esnaflar arasındaki komşuluk ilişkileri gibi günlük yaşam pratikleri bugün de devam ettirilmektedir. Fiziksel açıdan ise, bölgede bütünlüğü ve özgünlüğü korunmuş sokak dokusu içinde anıtsal ve sivil mimarlık örneği yapılar yer almaktadır. Çekirdeğinde Osmanlı Devleti’nin kentteki ilk külliyesi olan 35

Polat, 2015, s. 13.

589


Tablo 2. Kentsel tasarım süreci aşamaları36 Başlangıç aşaması; • yönetim kurulunu ve müşteri ekibini bir araya getirmek, • proje yöneticisini tanımlamak, • proje hedeflerini belirlemek, • temel stratejiyi ve onun kaynak gereksinimlerini tanımlamak, • çok disiplinli bir kentsel tasarım proje ekibi oluşturmak, • projenin çalışma şartnamesini, sorumlulukları ve otoritenin yetkilerini tanımlamak, • tüm hedefleri, işin kapsamını ve teslim edilecekleri resmileştirmek, • bütçeyi ve fon kaynaklarını tanımlamak, • haberleşme yollarına karar vermek, • aktif toplumsal katılımı teşvik etmek, • izleme ve kontrol için değerlendirme süreci oluşturmak Bu aşamanın çıktıları; proje özeti, proje yürütme planı ve ön proje teklifleridir.

• alternatifleri değerlendirmek, • tercih edilen yaklaşımı belirlemek, • tasarım mantığını müşteri grubuna ve topluma sunmak, • önerilen gelişme biçimini ve içeriğini ana hatlarıyla belirlemek, • planı detaylandırmak, • çevresel, toplumsal ve trafiğe yönelik etki değerlendirmelerine ve finansal değerlendirmelere başlamak, • tasarım rehberlerini hazırlamak, • teslim mekanizmalarını tanımlamak, • projeyi içsel ve toplumsal açıdan gözden geçirmek Bu aşamanın çıktıları; taslak ana plan, olası planlama, uygulama, gelişme, anlaşma özetleri, çevresel, toplumsal, trafik vb etki değerlendirmeleri ve finansal değerlendirmedir. Yeri detaylandırmak aşaması; • kısa, orta ve uzun dönem önceliklerini tanımlamak • eylem plan ve programlarını hazırlamak, • öncelikli projeler için detaylı tasarım geliştirme ve fizibilite çalışmalarına odaklanmak, detaylı ana planı geliştirmek (sektörel planlar, üç boyutlu görseller, alana özel ve tematik kentsel tasarım özetleri), • teslim mekanizmalarını ve programını detaylandırmak Bu aşamanın çıktıları; detaylı ana plan, tasarım rehberleri veya kodları, gelişme özetleri ve eylem planlarıdır.

Bağlamsal değerlendirme aşaması; • mevcut veri ve bilgileri birleştirmek, • alan analizlerini ve bağlamsal değerlendirmeleri yapmak (toplumsal değerlendirme, planlama politikası analizi, karakter, çevre ve peyzaj değerlendirme, sirkülasyon analizi, piyasa arzı ve talep değerlendirme, mühendislik fizibilitesi), • paydaşları bir araya getirmek ve kamuoyu yoklaması yapmak, • resmi kurumlarla birlikte hareket etmek, • bilgiyi ayıklamak, • GZFT analizi yapmak, • katılımcı planlama veya tasarım çalıştayları düzenlemek, • tasarım ilkelerini ve hedeflerini belirlemek, • vizyon ve ön konsept fikirleri konusunda uzlaşmak Bu aşamanın çıktıları; proje değerlendirme ve tanımlama raporu, tasarım ilkeleri, hedefleri, vizyon ve ön proje fikirleridir

İzleme aşaması; • uygulama ve yönetim düzenlemelerini onaylamak, • ana planı ve özetleri resmi olarak kabul etmek, • piyasa önerilerini geliştirmek, • toplumsal katılımı sürdürmek, • medya ilgisi yaratmak, • tasarım eleştirisi protokolünü resmileştirmek, • tasarım ilkeleri, hedefleri ve ana plan amaçları doğrultusunda proje uygulamasını izlemek, • güncelleme süreçleri konusunda anlaşmak Bu aşamanın çıktıları ise; uygulama stratejisi, bireysel proje önerileri ve izleme raporlarıdır.

Kentsel yapıyı yaratma ve bağlantıları kurma aşaması; • değerlendirme kriterlerini tanımlamak, • temel olguyu doğrulamak, • gerekliyse alternatifler oluşturmak,

Orhan Gazi Külliyesi’ni barındıran bölge, günümüzde de ticari işlevini kısmen sürdüren 14 tarihi hanı içermektedir (Resim 1).37 Gerek fiziksel, gerek sosyo-ekonomik açıdan sahip olduğu üstün evrensel değerleriyle Bursa Hanlar Bölgesi, Sultan Külliyeleri ile Cumalıkızık Köyü UNESCO dünya mirası listesine girmiştir. UNESCO başvurusuna hazırlık sürecinde miras alanlarına yönelik Bursa ve Cumalıkızık Yönetim Planı hazırlanmıştır. Yönetim planının katılımcı bir anlayışla hazırlanması amaçlanmış ve bölgedeki paydaşlarla çok sayıda toplantı düzenlenmiştir. Toplantılar sonucunda yedi farklı Yeang, 2000, s. 110.

36

590

Bursa Alan Başkanlığı, 2013, s. 82.

37

tema altında eylem planları hazırlanmıştır.38 Bu temalar kapsamında paydaşlar “Hanlar Bölgesi ve Külliyeler” ve “Cumalıkızık” ile ilgili olarak, mevcut durumu, problemleri, problemleri çözmeyi sağlayacak hedefleri ve bu hedeflere ulaştıracak somut eylemleri tanımlamıştır. Yönetim planı kapsamında yapılan analizlerde, Hanlar Bölgesi’nde fiziksel ve işlevsel köhnemenin temel problem olduğu, korumaya ilişkin bütüncül bir koruma anlayışının oluşmadığı, bunun sağlanmasına imkan verecek ortak bir veri tabanının bulunmadığı, mevcut koruma planlarının çok eski ve yetersiz olduğu, yapıların özgün Bursa Alan Başkanlığı, 2013, s. 152-153.

38

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği

Şekil 1. Bursa Hanlar Bölgesi’nde gerçekleştirilen alan çalışması sınırları (çekirdek alan).39

Şekil 2. Bursa Hanlar Bölgesi hava fotoğrafı.40

mimari kimliğini gölgeleyen niteliksiz eklere sahip olduğu, kentsel tasarım ölçeğinde yapılan yeni müdahaleler arasında ortak bir dil olmadığı, alanların ekonomik ve sosyal canlılığını sağlayan kullanıcı profilinin değişmeye başladığı tespit edilmiştir.41 Bilimsel araştırma projesi kapsamında yapılan alan çalış Bursa Alan Başkanlığı, 2018. Bursa Alan Başkanlığı, 2013, s. 25.

39 40

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Bursa Alan Başkanlığı, 2013, s. 159171.

41

masındaki analizlerde de benzer sorunlar öne çıkmış, işlevsel tek tipleşme, kullanıcı profilinin homojenliği, akşamları bazı bölgelerde yaşanan ıssızlık, yeşil alanların ve kentsel toplanma alanlarının yetersizliği, kentsel boşlukların verimsiz kullanımı, niteliksiz saçak ve üst örtülerin tarihi dokuyu bozması, kent mobilyalarının ergonomik olmaması, tarihi yapılara uygun işlevler verilmemesi, yeni yapıların tarihi yapıları taklit etmesi, hanlarda düşey düzlemde yaya erişilebilirliğinin zayıflığı gibi sorunlar gündeme gelmiştir. 591


Süregelen bilimsel araştırma projesinin amacına paralel olarak, yönetim planında da Kültürel Değerler – Koruma ve Planlama başlığı altında uygulama çalışmalarında ulusal ve uluslararası ilkeler doğrultusunda dil birliği oluşturmak hedefine ulaşmak için; yönetim alanına özgü kentsel tasarım rehberinin oluşturulması, kentsel tasarım projesinde işlev haritası üretilmesi; kent mobilyaları, cephe ve yükseklik kararlarının, tabelaların belirlenmesi, gerçekleşecek projelerde bu rehberin uygulanmasının sağlanması ve denetlenmesi şeklinde eylemler tanımlanmıştır. Yine yönetim planında bir başka tema olan Erişilebilirlik – Ulaşım başlığı altında yer alan Bursa şehir içi ulaşım sisteminde dünya miras alanları ve bu alanlar arasındaki ulaşım olanaklarının arttırılması, yaya öncelikli ve her kesimin erişilebilirliğinin sağlandığı düzenlemelerin yapılması hedefine ulaşmak için; Bursa tarihi kent merkezi kentsel tasarım rehberinin oluşturulmasına yönelik çalışmalarda, yaya ve taşıtların yönlendirme levhalarının düzenlenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Belirlenen bu eylemler için Bursa Alan Başkanlığı (BAB), Bursa Büyükşehir Belediyesi (BBB), Bursa Vakıflar Bölge Müdürlüğü, Bursa Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu, İl Kültür Turizm Müdürlüğü, Osmangazi Belediyesi, Yıldırım Belediyesi, Üniversitelerin birlikte çalışması gerektiği belirtilmiştir.42 Bursa Kent Merkezine Yönelik Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli oluşturulması sürecinde, Alan Başkanlığı’nın kültürel miras alanlarının yönetiminde ön planda tuttuğu kurumsal işbirliği ve katılımcılık odaklı bu yaklaşım benimsenmiş, bölgenin asıl sahipleri olan kullanıcıların da dahil olduğu bir tasarım, uygulama, kullanım, kontrol ve yönetişim sürecine gereksinim olduğu görülmüş, ilgili aktörlerin dahil olduğu anket, görüşme ve çalıştay gibi katılımcı çalışmalarla bu süreç geliştirilmiştir. Anket çalışması: AVM Kullanıcılarının Bursa Hanlar Bölgesi’ne Yönelik Algıları, Memnuniyetleri ve Beklentileri Yukarıda adı geçen bilimsel araştırma projesi devam ederken, Bursa ve Cumalıkızık Yönetim Planı’nın hazırlanması ve yayınlanması proje sürecinin işleyişi açısından oldukça faydalı olmuştur. Alan yönetimi raporunda ortaya konduğu gibi, proje kapsamında yapılan analizlerde de kent merkezinde fiziksel sorunlar yanında, sosyoekonomik açıdan kullanıcı profilinde de bir değişim yaşandığı ve pek çok kentlinin çeşitli ihtiyaçları için Bursa’da kent merkezindeki Hanlar Bölgesi yerine AVM’lere gitmeyi tercih ettiği ortaya çıkmıştır. Bu görüşler doğrultusunda, AVM kullanıcılarını kent merkezine çekebilmek için, bu grubun Hanlar Bölgesi’yle ilgili algılarını, memnuniyet derecelerini ve beklentilerini ölçmek üzere bir anket çalışması yapılmıştır. Bursa’da kentsel ölçekte hizmet veren 5 adet AVM bulunmaktadır. Bunlar; yapılış tarihine göre Zafer Plaza, Car Bursa Alan Başkanlığı, 2013, s. 160-161, 175-176.

42

592

refourSA Bursa, Korupark, Kent Meydanı ve Anatolium Alışveriş Merkezleridir. Anket çalışması kapsamında gerekli izinler alınamadığından Korupark dışındaki 4 AVM’de toplam 370 anket yapılmıştır. Bu alışveriş merkezleri arasında Zafer Plaza kent merkezinde yer aldığı için diğerlerine göre daha farklı bir konumda, hatta tarihi kent merkezinin en büyük rakibi durumundadır. Anket çalışması anketörler tarafından rastgele seçimle, kent merkezi yerine AVM’lere gitmeyi tercih eden gönüllü kullanıcılara uygulanmıştır. Bursa’da bir yıldan az bir süredir yaşayanlar, Bursa’ya gezmeye gelmiş yerli-yabancı turistler ve gönüllü olmayanlar ankete dahil edilmemiştir. Dört bölümden oluşan anketin yapılması yaklaşık 10-12 dakika sürmüştür. Anketin birinci bölümünü kullanıcı profiline yönelik sorular oluşturmuştur. Elde edilen verilerle kullanıcıların algısının, bölgeden duyduğu memnuniyetin veya beklentinin kullanıcı profiline göre değişim gösterip göstermediği sorgulanmıştır. Anketin diğer bölümlerindeki sorularla Hanlar Bölgesi’nin kentsel tasarımın temel ilkeleri üzerinden analiz edilmesi amaçlanmıştır. Bu çerçevede ikinci bölümü Hanlar Bölgesi’nin kentsel bağlamla ilişkisine, algısına, okunabilirliğine, mekansal sürekliliğine/ kapalılığına ve kimliğine yönelik sorular oluşturmuştur. Elde edilen verilerle Hanlar Bölgesi’nin kimliğinin kullanıcılar tarafından nasıl tanımlandığı tespit edilmiştir. Anketin üçüncü bölümünü Hanlar Bölgesi’nin erişilebilirliğine, mekansal kalitesine ve esnekliğine, işlevsel çeşitliliğine, toplumsal iletişime katkısına ve yönetimine yönelik sorular oluşturmuştur. Elde edilen verilerle kullanıcıların Hanlar Bölgesi’yle ilgili kullanım alışkanlıkları ve memnuniyetleri ölçülmüş, bölgenin sorunları belirlenmiştir. Anketin dördüncü bölümü ise, Hanlar Bölgesi’nden beklentilerle ilgili sorulardan oluşmaktadır. Böylece kullanıcıların gelecekte nasıl bir Hanlar Bölgesi görmek istedikleri ortaya çıkarılmıştır.43 Anket çalışması Hanlar Bölgesi’nin sahip olduğu fiziksel ve sosyo-kültürel değerlerle bu değerlerdeki değişime yönelik dikkate değer bulgular ortaya koymuş, Hanlar Bölgesi’nin kullanıcılar tarafından neden tercih edildiğinin/ edilmediğinin anlaşılmasını sağlamış, bir UNESCO mirası olarak Hanlar Bölgesi’nin fiziksel, sosyal, ekonomik sürdürülebilirliğinin sağlanması için ne tür önlemlerin alınması ve önerilerin hangi yönde geliştirilmesi gerektiği konusunda önemli ipuçları vermiştir. Bununla birlikte bölgenin sosyo-ekonomik yapısındaki değişimin yerel bakış açısı üzerinden analiz edilmesi için Hanlar Bölgesi’nde farklı sektörlerde çalışan bir grup esnafla görüşmeler yapılmasına karar verilmiştir. Polat, 2015, s. 94-100.

43

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği

Yarı Yapılandırılmış Görüşmeler: Hanlar Bölgesi’ndeki Esnafın Bölgeden Memnuniyeti ve Beklentileri Alan çalışması kapsamında Bursa Tarihi Çarşı ve Hanlar Birliği’ne (BTÇH) üye olan ve ev eşyası-dekorasyon, giyimtekstil-kozmetik ve gıda alanlarını temsil eden toplam 22 esnafla görüşme yapılmıştır. Bu çerçevede esnaftan kendi sektörünü elde ettiği gelir, toplumsal çeşitlilik ve müşteri profili açısından değerlendirmesi istenmiş, bölgeyle ilgili fiziksel, ekonomik, sosyal, kültürel, işlevsel vb açılardan beklentilerini ifade etmesi istenmiştir.44 Görüşmeler sonucunda, geçmişten günümüze önemli bir ticaret merkezi olan Hanlar Bölgesi’nin sahip olduğu sosyo-ekonomik değerlere ve bu değerlerdeki değişime yönelik çeşitli bulgular elde edilmiş, bir UNESCO mirası olarak Hanlar Bölgesi’nin ekonomik açıdan sürdürülebilirliğinin sağlanması için ne tür önlemlerin alınması ve önerilerin geliştirilmesi gerektiği konusunda çıkarımlar yapılmıştır. Anketler ve görüşmeler, Hanlar Bölgesi’ndeki yaşam kalitesinin yükseltilebilmesi ve farklı kullanıcı gruplarının bölgeye çekilebilmesi için yenilikçi, yaratıcı ve katılımcı tasarım yaklaşımlarına gereksinim duyulduğu göstermiştir. Bu kapsamda Hanlar Bölgesi’nde yer alan ve günümüzde aktif bir şekilde kullanılamayan Hanları, kullanıcıların ve esnafın çağdaş gereksinimleri ve beklentileri doğrultusunda yeniden-kullanım önerileriyle kamusal yaşama ve kentsel dokuya entegre etmek amacıyla bir kentsel tasarım çalıştayı düzenlenmesine karar verilmiştir. Bursa Kent Merkezinde Kentsel Tasarım Çalıştayı ve Atölyesi Alan çalışması kapsamında yapılan anketler ve görüşmeler sonucunda farklı aktörleri bir araya getirmek amacıyla “UNESCO Mirası “Hanlar Bölgesi’ni Geleceğe Taşımak” teması ile 6,7,13 Mart 2015 tarihlerinde “Bursa Kent Merkezinde Kentsel Tasarım Çalıştayı ve Atölyesi” düzenlenmiştir. Çalıştay ve atölye çalışmasında Bursa kent merkezinde bir kısmı atıl durumda kalmış hanlar ve kamusal mekanlar üzerinden değişen yaşam pratiklerinin neden olduğu mekansal ve sosyal problemleri aşmaya yönelik tasarım önerileri geliştirilmesi amaçlanmıştır. Bu kapsamda öğrencilerin Hanlar Bölgesi’nde yaptıkları analizler sonrasında, hem Bursa ve Cumalıkızık Yönetim Planı içinde yer alan sosyal-ekonomik-çevresel düzen ve yaşam kalitesi teması çerçevesinde geliştirilen hedefler doğrultusunda, hem de kültürel bir miras alanı olarak Hanlar Bölgesi’nin sürdürülebilirliğini sağlamak için aşağıdaki sorular çerçevesinde önerilerini geliştirmeleri beklenmiştir. • Bursa kentinin ön plana çıkan fiziksel, ekolojik, sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri kentin çekirdeğini oluşturan Hanlar Bölgesi’yle nasıl ilişkilendirilebilir? Böl Polat, 2015, s. 101-113.

44

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

geye yönelik öneriler için referans oluşturabilir mi? • Hanlar Bölgesi’nde ekonomik canlılık kentlilerin geleceğe yönelik beklentileri doğrultusunda nasıl geliştirilebilir? • Hanlar Bölgesi’nde sosyal canlılık ve kültürel etkileşim nasıl arttırılabilir? • Hanlar Bölgesi’nin özgün ruhu hem kentlilerin, hem de turistlerin deneyimleri üzerinden nasıl korunabilir? • Hanlar Bölgesi’ne ekolojik değerler nasıl entegre edilebilir? • Hanlar Bölgesi’ne özgün fiziksel özellikleri bozmayan çağdaş katmanlar nasıl eklemlenebilir?45 Çalıştay kapsamında geliştirilen öneriler hem Yönetim Planı hedeflerine uygunluk, hem de kültürel bir miras alanı olarak Hanlar Bölgesi’nin ekonomik, sosyal, çevresel/fiziksel sürdürülebilirliğini ne kadar sağlayabileceği açısından katılımcı bir platformda değerlendirilmiştir. Çalıştayda kentsel tasarım sürecindeki aktörler açısından, sponsor grubu dışında, profesyonel grup olarak bilimsel araştırma projesi ekibi, gelişme kontrol grubu olarak Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Bursa Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, üniversiteler (U.Ü., İ.K.Ü. ve B.T.Ü.), Bursa Kent Konseyi, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Şehir Plancıları Odası, Mimarlar Odası, Peyzaj Mimarları Odası, karar verici grup olarak Bursa Büyükşehir Belediyesi Bursa Alan Başkanlığı, Kent Estetiği Şube Müdürlüğü ve Etüt Proje Şube Müdürlüğü, Osmangazi Belediyesi Kentsel Tasarım Müdürlüğü ve kullanıcı grubu olarak da BTÇH Yönetim Kurulu Üyeleri ve yerel halk temsilcileri yer almıştır. Bu noktada düzenlenen çalıştay ve atölyenin kentsel tasarım çalışmalarında farklı aktörleri ve kurum temsilcilerini bir araya getirerek tartışma platformları oluşturmak açısından yerel yönetimlere örnek oluşturacağı düşünülmüştür.

Sonuç ve Değerlendirme Toplumsal kimliği inşa etmenin ve geliştirmenin temel koşullarından biri kültürel miras alanlarının sürdürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda kültürel miras alanlarına yönelik kentsel tasarım rehberlerinin tamamlayıcı planlama araçları olarak bu alanlardaki tasarım ve uygulamalara yol gösterdiği görülmektedir. Bununla birlikte, kentsel tasarım rehberlerinin yere özgü olarak hazırlanması gerekliliği her şeyden önce kentsel tasarım sürecinin belirlenen vizyon ve hedefler doğrultusunda sistematik bir şekilde tanımlanmasını, çok disiplinli bir ekip tarafından yönetilmesini ve ilgili tüm aktörlerin sürece dahil edilmesini gerektirir.46 Polat, 2015, s. 113-124.

45

Yeang, 2000, s. 109.

46

593


Tablo 3. Kültürel miras alanları için kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberi modeli önerisi50

Bu çerçevede makalede sunulan çalışmanın özgün yanı, kültürel miras alanlarına yönelik kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberi modeli hazırlarken kentlilerle ve ilgili kurumlarla birlikte nasıl çalışılabileceğine dair farklı yollar sunmak şeklinde özetlenebilir. Modelin geliştirilebilmesi için kuramsal düzeyde çalışmalar ve alan çalışması eşgüdümlü bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Kuramsal düzeyde yapılan araştırmalar sonucunda sosyal çevre bileşenleri açısından yer kimliği kavramının bir yerin nesnel özelliklerinden çok, bireyler tarafından algılanan niteliklerini, o yeri diğerlerinden ayıran özellikleri ve o yere atfedilen anlamları içerdiği kabul edilerek,47 Hanlar Bölgesi’nin hem kimliğini tanımlamak, hem de diğer kentsel tasarım ilkelerinin ne kadar karşılandığını ölçmek için kentlilerle birlikte çalışmak gerektiği görülmüştür. Bu kapsamda bir alan çalışması gerçekleştirilmiş, bir kentsel tasarım sürecinin başarılı olması için toplumsal katılımın şart olduğu ve bu katılımın olabilecek en erken evrelerde başlaması gerektiğinden yola çıkarak,48 Bursa Bilgin, 1997, s. 102-­109.

47

594

Studio Real, 2007, s. 50.

48

Hanlar Bölgesi’ne yönelik kentsel tasarım rehberi modeli üretim sürecine ilgili tüm aktörler (kentliler- yerel esnafkurumlar) analiz evresinden itibaren dahil edilmiştir. Analiz evresinde zaman ve bütçe sınırlılıkları içinde mümkün olan çok sayıda kişiye ulaşabilmek için katılım yöntemlerinden anket ve görüşme teknikleri birlikte kullanılmıştır. Anket uygulanacak grubun belirlenmesinde Bursa ve Cumalıkızık Yönetim Planı’nın ortaya koyduğu sorunlar, potansiyeller, hedefler ve eylemler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Diğer yandan yapılan araştırmalarda kentsel tasarım sürecinde kullanıcıların sorunlarının ve beklentilerinin anlaşılmasının alana yönelik daha gerçekçi, hızlı ve pratik çözümler üretilmesini sağladığı, kullanıcıların aidiyet hissini arttırdığı ve alana yönelik geliştirilen projenin/rehberin benimsenmesini kolaylaştırdığı görülmüştür.49 Bu bağlamda rehber üretim sürecinin sentez, tasarım ve karar verme evreleriyle ilişkili olarak hem Alan Yönetim Planı hedefleri, hem de kentlilerle yapılan anketlerden ve esnaf görüşme Studio Real, 2007, s. 49.

49

50

Polat, 2015, s. 125-131.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Kültürel Miras Alanları İçin Kullanıcı Odaklı Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli: Bursa Hanlar Bölgesi Örneği

lerinden elde edilen sonuçlar doğrultusunda Bursa Kent Merkezinde Kentsel Tasarım Çalıştayı ve Atölyesi kurgulanmıştır. Bu çalıştayla toplumsal katılımı somutlaştırmak ve kurumsal işbirliğini güçlendirmek hedeflenmiştir. Proje sürecinde gerçekleştirilen tüm çalışmalar birlikte değerlendirilerek, kültürel miras alanları için kullanıcı odaklı bir kentsel tasarım rehberi modeli geliştirilmiştir (Tablo 3). Bu modelde bir kentsel tasarım rehberinin oluşturulabilmesi, uygulanabilmesi ve sürekliliğinin sağlanabilmesi için dört temel süreç oluşturulmuştur. Bunlar; kavramsal süreç, rehber geliştirme süreci, rehber uygulama-kullanım-kontrol süreci ve rehber yönetişim sürecidir. Modelin kavramsal sürecinde; sürdürülebilir kentsel koruma kapsamında kentsel tasarımın temel ilkeleri ve yer kimliğini oluşturan bileşenler yönlendirici olmuştur. Rehber geliştirme sürecinde ön hazırlık, analiz, sentez, tasarım, karar verme ve yazım adı altında birbiriyle ilişkili altı evre tanımlanmıştır. Kentsel tasarım disiplini içinde kabul görmüş kentsel tasarım süreci şemaları, toplumsal katılım yöntemleri, rehber örnekleri ve alan çalışması bir arada değerlendirilerek geliştirilen bu süreç, rehber uygulama, kullanım ve kontrol süreci ile geri beslemeli bir şekilde çalışmaktadır. Diğer üç süreçle birlikte yürütülmesi gereken rehber yönetişim sürecinin ise, kentsel tasarımda aktif olarak kullanılan toplumsal katılım yöntemlerini temel alması gerektiği kabul edilmiştir. Rehberde yer alan bütün süreçler birbirleri ile ilişkili, geri dönüşlere açık ve süreç içinde şekillenebilir bir esneklikte tanımlanmıştır. Aktörler rehberin geliştirme, uygulama, kullanım ve kontrol süreçlerinde amaca, bağlama, sürece uygun olarak aktif bir biçimde yer almaktadır. Diğer yandan modelde tanımlanmış tüm süreçlerin mevcut uluslararası sözleşme, yasa, yönetmelik ve plan kararlarıyla uyumlu bir şekilde geliştirilmesi gerekmektedir. Sonuç olarak, Türkiye’de de gerek merkezi yönetim bünyesinde, gerek yerel yönetimler düzeyinde kentsel tasarımın kurumsal çerçevesine, kent kimliğinin korunmasına, kentsel tasarım rehberlerinin tanımına, oluşturulmasına ve kullanımına ilişkin çalışmalar giderek artmaktadır. Makale kapsamında geliştirilen, hem disiplinler arası ve kurumlar arası bir bakış açısını, hem de kentlilerin ve yerel halkın katılımını gözeten kullanıcı odaklı bu modelin kent kimliğinin önemli bir parçasını oluşturan kültürel miras alanlarının korunması ve geliştirilmesinde ilgili kurumlara ve profesyonellere destek olacağı düşünülmektedir.

Kaynaklar Aksoy, A. ve Enlil, Z. (2012). “Kültürel Miras Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar”, Ed.: A. Aksoy, D. Ünsal (editor) Kültürel Miras Yönetimi, Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Web-Ofset, s. 3-28. Bilgin, N. 1997. Siyaset ve İnsan, İstanbul, Bağlam Yayıncılık. Bursa Alan Başkanlığı (2013). Bursa ve Cumalıkızık Yönetim Planı, Bursa, Bursa Büyükşehir Belediyesi. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Hacıhasanoğlu, O., Örer, G. (1998) “Architectural and Urban Identities of Istanbul”, Open House International, Cilt:23, Sayı:1, s:52-60. Lang, J., (1994). Urban Design: The American Experience. New York, Van Nostrand Reinhold. Lang, J. (2005). Urban Design: A Typology of Procedures and Products. Oxford, Architectural Press. Madanipour, A. (1996) Design of Urban Space. An Inquiry into a Socio-Spatial Process. Chichester, John Wiley and sons Ltd. Mason, R. (2002) “Assessing Values in Conservation Planning: Methodological Issues and Choices”, Ed.: M. de la Torre (editor) Assessing the Values of Cultural Heritage, Los Angeles, Getty Conservation Institute, s. 5-30. Ocakçı, M. Aydın Türk, Y. (2012) “Kentsel Kimlik” Ed.: M. Ersoy (editör) Kentsel Planlama Ansiklopedik Sözlük, İstanbul, Ninova Yayıncılık, s. 226-228. Orhan, M. (2015) “Kentsel Kalitenin Geliştirilmesi Bağlamında Stratejik Bir Yaklaşım; Kentsel Tasarım Rehberi Kavramsal Model Önerisi” Basılmamış Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi. Polat, S. (2013) Kamusal Dış Mekanlarda Mimari Kimliği Değerlendirmek İcin Bir Yöntem Önerisi: Bursa-Cumhuriyet Alanı Örneği, Nilüfer Belediyesi Yayınları. Polat, S. (2015) Bursa Kent Merkezine Yönelik Bir Kentsel Tasarım Rehberi Modeli Bilimsel Araştırma Projesi Raporu, Proje no: OUAP(M)-2012/24, Bursa, Bursa Uludağ Üniversitesi. Smith, G. (2005). Beyond the Ballot, London, Power Inquiry. Von Hausen, M. A. (2013) Dynamic Urban Design. Bloomington, iUniverse.

İnternet Kaynakları Bath & North East Somerset Council (2005) Streetscape Manual. http://www.bathnes.gov.uk/sites/default/files/sitedocuments/Planning-and-Building-Control/Planning-Policy/SPDs/ streetscape_manual_adopted.pdf (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). Bath & North East Somerset Council (2015a) Pattern Book Volume 1 Public Realm Framework. http://www.bathnes.gov. uk/sites/default/files/sitedocuments/Planning-and-BuildingControl/Planning-Policy/Evidence-Base/Urban-Design-Landscape-and-Heritage/Bath_Pattern_Book_Part_1.pdf (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). Bath & North East Somerset Council (2015b) Pattern Book Volume 2 Technical and Operational Guidance. http://www. bathnes.gov.uk/sites/default/files/sitedocuments/Planning-and-Building-Control/Planning-Policy/Evidence-Base/ Urban-Design-Landscape-and-Heritage/Bath_Pattern_Book_ Part_2.pdf (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). Bursa Alan Başkanlığı (2018) Yönetim Alanı Sınırları. http://alanbaskanligi.bursa.bel.tr/yonetim-alani-sinirlari/ (Erişim Tarihi 11 Ekim 2018). Community Places (2014) Community Planning Toolkit. http:// www.communityplanningtoolkit.org/sites/default/files/Engagement.pdf (Erişim Tarihi 08 Nisan 2017). Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve MSGSÜ (2016) Kentsel Tasarım Rehberlerinin Hazırlanması Projesi, Arama Konferansı İstanbul. http://www.csb.gov.tr/db/mpgm/editordosya/file/Kentsel%20 Tasarim/Kentsel%20Tasarim%20Rehberleri/AramaKonferansiIstanbul_20012017.pdf (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). 595


DETR (2000) By Design, Urban Design in the Planning System: Towards Better Practice. https://www.gov.uk/government/ uploads/system/uploads/attachment_data/file/7665/158 490.pdf (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). Involve (2005) People and Participation. http://www.involve. org.uk//wp-content/uploads/2011/03/People-and-Participation.pdf (Erişim Tarihi 08 Nisan 2017). Liverpool City Council (2009) Liverpool Maritime Mercantile City World Heritage Site Supplementary Planning Document. http://liverpool.gov.uk/media/9644/world-heritage-sitespd.pdf (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). Scottish Community Development Centre (2015) National Standards for Community Engagement. http://www.voicescotland.org.uk/media/resources/NSfCE%20online_October.pdf (Erişim Tarihi 08 Nisan 2017). Studio Real. (2007) Delivering Quality Places. Urban Design Compendium 2. http://www.staffordbc.gov.uk/live/Documents/

596

Regeneration/Design%20Training/Urban-Design-Compendium-2.pdf (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). Szmelter, I. (2013) “New Values of Cultural Heritage and the Need for a New Paradigm Regarding its Care.” https://ceroart.revues.org/3647#tocto1n5 (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). The City of Edinburgh Council (2003) The Edinburgh Standards for Urban Design. http://www.rudi.net/node/6431 (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). The City of Edinburgh Council (2016) Listed Buildings and Conservation Areas. http://www.edinburgh.gov.uk/downloads/ file/4510/listed_buildings_and_conservation_areas (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017). Yeang, L. D. (2000) Urban Design Compendium. http://www. queenelizabetholympicpark.co.uk/-/media/lldc/local-plan/ local-planexamination-documents/other-strategy-papers/ s34-urban-designcompendium.ashx?la=en (Erişim Tarihi 27 Şubat 2017).

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):597-607 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.80958

Yapı Ürünlerinden Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklerin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi Examination of Volatile Organic Compounds From Building Products in Terms of Building Biology Polat DARÇIN, Ayşe BALANLI

ÖZ Yapı kullanıcılarındaki birçok sağlık sorununun kaynağı, önemli iç hava kirleticisi gruplarından birisi olan uçucu organik bileşiklerdir (UOB). Ortak özellikte yüzlerce farklı kirleticiyi içeren UOB, düşük sıcaklıklarda gaz durumuna geçebilen maddeler olarak ele alınmaktadır. UOB nedeniyle oluşan sorunların önlenmesi için, yapı ve çevrelerinde UOB’den kaynaklanan olumsuzlukların ve sağlık üzerindeki etkilerinin belirlenmesi gerekir. Çalışmada, bu amaç için yapı biyolojisi bilim alanında geliştirilmiş bir irdeleme modelinden yararlanılmıştır. Bu modelde işleyiş, olumsuzluk etkeninin: UOB içeren yapı ürünlerin, olumsuzluğun: iç havadaki UOB’in, sağlığı bozan etkenin: UOB’in olduğu bir ortamda bulunmanın ve ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarının belirlenmesi şeklindedir. Gerçekleştirilen araştırmayla birçok farklı yapı ürününün bu kirleticileri içerebildiği anlaşılmıştır. Kirleticilerin iç havaya salınmasında ortam koşulları etkilidir. Yapılan birçok incelemede iç çevrede kirletici yoğunluklarının dış çevreye oranla yüksek düzeyde gerçekleştiği ortaya konmuştur. İnsanın bu kirleticilerden olumsuz etkilenmesinde, kirletici türünün yanı sıra, etkilenime ilişkin ayrıntıların yüksek önem taşıdığı göz ardı edilmemelidir. Bu kirleticilerin yoğunluğunun azaltılması ve olumsuz etkilerinin önlenmesi için, UOB içeren yapı ürünlerinin kullanılmaması ya da kullanım koşullarının denetlenmesi ve yapıda iyi bir havalandırma sağlanması gerektiği belirlenmiştir. Ayrıca, bundan sonra yapılacak çalışmalarla ilgili öneriler geliştirilmiştir. Anahtar sözcükler: Uçucu organik bileşikler; yapı biyolojisi; yapı içi hava kirliliği.

ABSTRACT Volatile organic compounds (VOCs) are within important pollutant groups which cause indoor air pollution and many serious health problems. VOCs include hundreds of different pollutants with similar properties and can easily volatilize at low temperatures. In order to avoid problems, negativities caused by VOCs in the building and its environments and the effects on human health must be determined. In this study, an examination and relations model, produced for this purpose in the field of building biology, is used. The process of this model includes the determination of a negative feature in building: building products with VOCs, a negative condition: VOCs in indoor air, a hazardous effect: being exposed to VOCs and many health problems. The research has shown that many different building products may contain VOCs. The indoor environment conditions are effective on emission properties. It has been understood that indoor air concentrations of these pollutants are mostly much higher than outdoor concentrations in many studies. For the exposure of users, not only the type of pollutants but also the properties of exposure are effective. In order to avoid negative effects or to reduce the concentrations, it is advised not to prefer VOCs containing building products, to control their usage conditions and to supply accurate ventilation in buildings. Recommendations are provided for future researches. Keywords: Volatile organic compounds; building biology; indoor air pollution.

Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Yapı Bilgisi Anabilim Dalı, İstanbul 2 Hasan Kalyoncu Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Mimarlık Fakültesi, Gaziantep

1

Başvuru tarihi: 05 Eylül 2017 - Kabul tarihi: 30 Temmuz 2018 İletişim: Polat DARÇIN. e-posta: darcinpolat@yahoo.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

597


Giriş Yapı içi hava kirliliği, kullanıcılarda sağlıkla ilgili ve ekonomik birçok soruna, dolayısıyla yapıların “kullanıcılarına sağlıklı bir yaşam sunma” olan asal amacından [Balanlı ve Öztürk, 2006] sapmasına neden olmaktadır. Dış çevreden, yapı ürünlerinden ve yapının kullanımından kaynaklanabilen iç hava kirleticileri içinde büyük bir grubu oluşturarak, yapılarda sıkça ve yüksek yoğunluk düzeylerinde karşılaşılabilen türlerden birisi uçucu organik bileşiklerdir. Çok çeşitli sağlık sorunlarına neden olduğu bilinen uçucu organik bileşikler, bu olumsuz nitelikleriyle bir yapı biyolojisi konusudur. Uçucu organik bileşiklerden kaynaklanan sorunların önlenmesinde yapı ve çevreleri arasındaki olumsuzlukların, diğer bir anlatımla, bu kirleticilerin nasıl oluştuğunun, sağlığı nasıl etkilediğinin ve sonuçlarının belirlenmesi gerekir. Belirtilen amaç için yapı biyolojisi bilim alanında geliştirilmiş bir irdeleme modelinden yararlanılan bu çalışmayla, tasarımcıların yapı ürünlerini seçerken kullanıcıların karşılaşabileceği iç hava kirliliği sorunlarını da göz önüne almalarına, dolayısıyla yapıyla ilgili kişilerin bilinçlendirilmesine, böylece söz konusu sorunların önlenmesine katkı sağlanabileceği düşünülmektedir. Yapı Biyolojisinde Sağlık Sorunun Oluşması İle Yapı ve Çevresi Arasındaki İlişki “Yapı biyolojisi, insan ile yapı ve çevresi arasındaki ilişkileri kurarak yaşamı etkileyecek olumsuzlukları gidermeye çalışan, yapının oluşum ve kullanımını insan sağlığı açısından yönlendiren kararları üreten ve denetleyen bir bilim dalıdır.” [Balanlı, 2011] Yapı ve çevresinin neden olduğu sağlık sorunlarının oluşumu, geliştirilen bir irdeleme ve ilişkiler modeli ile açıklanabilir. Bu modelde işleyiş, • Yapının dış ve iç çevresindeki olumsuzluk etkeninin, • Etkene bağlı olumsuzluğun, • Olumsuzluğa bağlı sağlığı bozan etkenin, • Oluşan sağlık sorununun belirlenmesi adımları ile olmaktadır. Bu adımlar tersine bir başlangıçla, sağlık sorununun nedenlerini belirlemede de kullanılabilir (Bkz Şekil 1).

Yapının iç ve dış çevresindeki olumsuzluk etkeni

Etkene bağlı olumsuzluk

Uçucu Organik Bileşikler ve Yapı Biyolojisi Uçucu organik bileşikler, • Dünya Sağlık Örgütü [WHO, 1986] tarafından kaynama noktasının yer aldığı aralık 50 °C – 100 °C ile 240 °C – 260 °C olan organik; • Avrupa Toplulukları Komisyonu [CEC, 1997] tarafından belirlenmiş koşullar altında n-heksan ve n-heksadekan arasında gaz kromatografisi ile ayrıştırılabilen tüm; bileşikler olarak tanımlanmaktadır. Genel olarak, yüzlerce farklı türü bulunan uçucu organik bileşikler, karbon atomu sayısı 12 ya da daha az olan [Patrick, 1999] ve normalde sıvı ya da katı olsa bile, düşük sıcaklıklarda gaz durumuna geçebilen [Wallace ve Gordon, 2007] kirleticiler olarak ele alınmaktadır (Tablo 1). Bilimsel araştırmalarda, herhangi bir yapıda aynı anda 50 – 300 farklı uçucu organik bileşikten oluşan bir karışım ile karşılaşılabileceği belirtilmektedir [Bernstein, vd. 2008]. Uçucu organik bileşiklerin neden olduğu sağlık sorunlarının oluşumu yapı biyolojisi için geliştirilen irdeleme modelinin adımları ile açıklanabilir. Yapının İç Çevresindeki Olumsuzluk Etkeni: Uçucu Organik Bileşik İçeren Yapı Ürünleri Özellikle üretimlerinde kullanılan kimyasal maddeler, bazı yapı ürünlerinin, birçok uçucu organik bileşik türünü yapı içi havasına salmasına neden olabilmektedir (Tablo 2). Etkene Bağlı Olumsuzluk: Yapı İçi Havasında Uçucu Organik Bileşiklerin Yoğunluğu Yapı ürünlerinin yapının iç çevresini oluşturması ve uçucu organik bileşiklerin doğrudan kapalı birimlerin havasına karışması, bu kirleticilerin iç havada oldukça yüksek yoğunluk düzeyinde bulunmasıyla sonuçlanabilir. EPA’nın 1979 - 1987 yıllarında gerçekleştirdiği bir çalışmada, iç havada belirlenen yoğunluğun, bölgedeki dış havada saptanan yoğunluk düzeylerinin iki – beş (bazı durumlarda 10 – 20) katı olduğu ortaya konulmuştur [Wallace ve Gordon, 2007]. Wallace [1999], uçucu organik bileşik kaynağı olan yapı ürünlerinin havaya salınma özellikleri açısından “ıslak” ve “kuru” olarak ayrıldığını belirtmiştir. Islak ürünler, kirleticileri havaya, uygulamadan başlayarak 2 – 6 hafta süresince

Olumsuzluğa bağlı sağlığı bozan etken

Oluşan sağlık sorunları

geri besleme ileri besleme

Şekil 1. Yapı ve çevresinin neden olduğu sağlık sorunlarının oluşumu [Balanlı ve Öztürk, 2004]. 598

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Yapı Ürünlerinden Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklerin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi

Tablo 1. Uçucu organik bileşikler [Darçın, 2014’ten uyarlama] Organik bileşik

Grup adı

Uçucu organik bileşikler Alifatik hidrokarbonlar Aromatik hidrokarbonlar

Sık karşılaşılan kirleticiler Metan, etan, propan, bütan, pentan, heksan, heptan, oktan, nonan, sikloheksan, isobütan, isopenten, n-tridekan, dekan, dodekan, undekan

Tek halkalı aromatik Benzen, etilbenzen, dietilbenzen, trimetilbenzen, dimetilhidrokarbonlar etilbenzen, tolüen, ksilenler, stiren, etil tolüen Çokhalkalı aromatik Naftalin, fenantren, benzo[a]piren, DDT, dieldrin, permetrin, hidrokarbonlar benz[a]antrasen

Halojenli hidrokarbonlar

Kloroform, diklorometan (metilen klorür), trikloroetilen, tetrakloroetilen, p-diklorobenzen (1,4-diklorobenzen), metil bromit, vinil bromit, benzil klorit, 1,1,1-trikloroetan (metil kloroform), karbon tetraklorit

2-naftilamin, 4-aminobifenil

Aminler

Alkoller

N-bütil alkol, 1-dodekanol, fenol, metil alkol (metanol), etil alkol (etanol), nonanol, isopropil alkol (isopropanol), propargil alkol, 2-etil-1-heksanol

Etil eter

Eterler

Aldehitler

Dekanal, nonanal, formaldehit, propenal (akrolein), asetaldehit, furfural, heksanal

Ketonlar

Aseton, metil etil keton (2-butanon)

Terpenler

Α-pinen, β-pinen, limonen, isopren

Esterler

Etil asetat, 1-heksil butanoat,

Glikol eterler

2-etoks etanol

Organik asitler

Asetik asit, propanoik asit, heksanoik asit, pentanoik asit

Kükürt içeren bileşikler

Karbon disülfit

Diğer bileşikler

1,3-butadien, nitrosaminler

yoğun, bu süre sonunda yaklaşık yarı yoğunlukta salmaktadır. Kuru ürün sınıfı kirleticilerin salınmasını ıslak ürünlere oranla daha uzun zaman boyunca sürdürmektedir. Kaynaklardan uçucu organik bileşiklerin salınması ile ilgili diğer önemli özelliklerden bazıları, kirletici kaynağının boyutları ve iç çevrede kapladığı alanın büyüklüğüdür. Geniş yüzeyli kaplama ürünlerinden ve mobilyalardan salınan kirleticiler diğer yapı ürünlerinden salınanlara göre fazla olabilir. Ayrıca, dolap gibi kapalı hacimleri oluşturan mobilyaların havaya saldığı kirletici düzeyi, kirleticilerin bu hacimler içinde birikmesi nedeniyle, oldukça yükselebilmektedir [Salthammer, 1996]. İç çevreye ilişkin sıcaklık, nemlilik gibi bazı özellikler, yapı ürünlerinden çıkan kirletici düzeyini etkilemektedir. Örneğin Gustafsson [1992], normal sıcaklık ve nemlilik koşullarında havaya kirletici salmamasına karşın, değerlerin artmasıyla 2-etil-1-heksanol, fenol gibi kirleticileri salmaya başlayan vinil içerikli bazı yapı ürünleri olduğunu belirlemiştir. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Sağlığı Bozan Etken: Uçucu Organik Bileşiklerin Olduğu Ortamda Bulunma İnsan, uçucu organik bileşiklerden solunum, koklama ve kirleticilerin deriye ya da gözlere dokunması yoluyla etkilenebilir [EPA, 1992]. Bu birlikteliğin bir sağlık sorunu ile sonuçlanması, uçucu organik bileşiğin türüne, yoğunluğuna, insanın duyarlılığına [EC SCHER, 2007], birlikteliğin süresine [EPA, 1992] ve gerçekleşme sıklığına [Anderson ve Patrick, 1999] bağlıdır. Duyarlılık kişiye göre farklılaşmaktadır, bununla birlikte belirli insanların düşük düzeydeki kirleticilerle kısa süre bir arada bulunmasıyla, diğer insanlara oranla daha olumsuz etkilendiği bilinmektedir [EC SCHER, 2007]. Kirleticilerin bir sağlık sorunu oluşturması için bedende belirli bir yoğunluğa erişmesi gerekir. Kavramsal olarak bu yoğunluk ile sorunun oluşma olasılığı arasındaki ilişki, sorunun gözlenmediği bir sınırın tanımlanmasını olanaklı kılabilir [Viegi, vd., 2004]. Bu sınır, belirli bir süre için etkilenimde 599


Tablo 2. İç hava kirleticisi kaynağı olan yapı ürünleri [Darçın, 2014’ten uyarlama] Kaynaklar Kirleticiler Boyalar ve çözücüler

Heksan, benzen, ksilen, stiren, tolüen, trimetil benzen, etil tolüen, metilen klorür [Tucker, 2001], formaldehit [Bernstein, vd., 2008], α-pinen, limonen [Zabiegala, 2006], tris (2-kloroetilen) fosfat, fosforlu organik ester [Wensing, Uhde ve Salthammer, 2005]

Vernikler ve cilalar

Nonan, dekan, dodekan, undekan [Zabiegala, 2006], heksan, benzen, etil benzen, etil tolüen, ksilen, stiren, tolüen, trimetil benzen, metilen klorür [Tucker, 2001]

Yapıştırıcılar

Heksan [Zabiegala, 2006], etil benzen, etil tolüen, ksilen, tolüen, trimetil benzen [Tucker, 2001], formaldehit [Bernstein, vd., 2008]

Macunlar

Tolüen, tetrakloro etilen [Tucker, 2001]

Sıvalar

Etil benzen, ksilen, tolüen [Tucker, 2001]

Doğal ve yapay ahşap levhalar

Heksan, benzen, etil benzen, ksilen, stiren, tolüen, trimetil benzen, p-diklorobenzen, asetaldehit [Tucker, 2001], formaldehit [CEC, 1992], α-pinen, β-pinen , limonen [Salthammer ve Fuhrmann, 1996], tris (2-kloroetilen) fosfat, fosforlu organik ester [Wensing, Uhde ve Salthammer, 2005]

Kâğıt kaplamalar

Etilbenzen, ksilen, tolüen [Tucker, 2001], formaldehit [Balanlı, Vural ve Tuna Taygun, 2006], tris (2-kloroetilen) fosfat, fosforlu organik ester [Wensing, Uhde ve Salthammer, 2005]

Plastik levhalar

N-tridekan, heksan, nonan, dekan, dodekan, undekan [Gustafsson, 1992], benzen, etilbenzen, ksilen, stiren, tolüen, trimetil benzen, p-diklorobenzen, asetaldehit [Tucker, 2001], fenol [Wallace ve Gordon, 2007], orto-fitalik asit diester, fibütil fitalat, di-2-etil-heksil fitalar, 2-etil-1-heksanol [Clausen, vd., 2007]

Linolyum levhalar

Tolüen, 2-butanon [Salthammer ve Bahadir, 2009], heksanal, nonanal, oktanal, propanoik asit, heksanoik asit, pentanoik asit [Jensen, Wolkoff ve Wilkins, 1995]

Mantar levhalar

Tolüen, fenol, furfural, formaldehit [Salthammer ve Bahadir, 2009]

Halılar

Heksan, etilbenzen, ksilen, stiren, tolüen, p-diklorobenzen, asetaldehit [Tucker, 2001], α-pinen, limonen [Godwin ve Batterman, 2007], formaldehit [Maroni, 1998]

Kumaş kaplamalar

Heksan, benzen, ksilen, tolüen, stiren, kloroform, metilen klorür, trikloro etilen [Tucker, 2001], formaldehit, tris (2-kloroetilen) fosfat, fosforlu organik ester [Wensing, Uhde ve Salthammer, 2005]

α ve β pinen doğal ahşap yapı ürünlerinde çokça kullanılan çam, alaçam vb ağaçların bünyesindeki çam kokusunun nedeni olan uçucu organik bileşiklerdendir.

1

Tablo 3. Kanserojen maddelere yönelik sınıflamalar [Darçın, 2014’ten uyarlama] Sınıflamayı yapan kurum

Kanserojen madde grupları

IARC [2014]

Grup 1 Grup 2A Grup 2B Grup 3 Grup 4

EPA [1986a] Grup A Grup B Grup C Grup D Grup E

600

İnsanlar için kanserojen (carcinogenic to humans) İnsanlar için kanserojen olma olasılığı yüksek (probably carcinogenic to humans) İnsanlar için kanserojen olması olası (possibly carcinogenic to humans) İnsan kanserojeni olarak sınıflanamayan (not classifiable as to its carcinogenicity to humans) İnsanlar için kanserojen olmama olasılığı yüksek (probably not carcinogenic to humans) İnsanlar için kanserojen (carcinogenic to humans): madde ile insan kanserleri arasında bir ilişki olduğunu gösteren yeterli verinin olması İnsanlar için kanserojen olma olasılığı yüksek (probably carcinogenic to humans): hayvan deneyleri ile ilgili yeterli, buna karşın insanlarla ilgili sınırlı (Grup B1) veri olan ya da veri olmayan (Grup B2) İnsanlar için kanserojen olması olası (possibly carcinogenic to humans): hayvan deneyleri ile ilgili sınırlı veri olan, insanlarla ilgili veri olmayan İnsan kanserojeni olarak sınıflanamayan (not classifiable as to human carcinogenicity): maddenin insan kanserojeni olduğu ya da olmadığına ilişkin yeterli veri bulunmayan İnsanlar için kanserojen olmayan (evidence of non-carcinogenicity for humans): hem insanlarla hem de hayvanlarla ilgili verilerde kanserojen olmadığı belirlenmiş.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Yapı Ürünlerinden Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklerin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi

• kirleticinin türüne [Anderson ve Patrick, 1999], • kişinin duyarlılığına [CEC, 1992], • aynı anda kişiyi etkileyen başka kirleticilerin varlığına [Dominici, vd. 2010] bağlıdır. Özellikle kansere neden olan [Anderson ve Patrick, 1999] hava kirleticileri için sağlık sorunu riski sıfır olan bir eşiğin bulunmadığı, yalnızca kirleticinin var olmaması durumunda riskin ortadan kalktığı belirtilmektedir [Kephalopoulos, Koistinen ve Kotzias, 2006]. Birçok bilimsel kuruluş ve araştırmacı doz – tepki deneylerine ya da istatistiksel çözümlemelere dayalı olarak, belirli süreler içinde aşılmaması gereken sınır yoğunlukları oluşturmaktadır. Buna karşın, izlenen farklı yöntemler, aynı kirletici için farklı sınır-

ların önerilmesine [Salthammer, 2011] neden olmaktadır. Ayrıca aynı anda farklı kirleticilerden etkilenim durumunda ortaya çıkabilen etki değişimi çoğunlukla göz ardı edilmektedir. Bir iç hava kirleticisinin insanda sağlık / konfor sorunları oluşturması için gerekli yoğunluk düzeyi, kişinin, aynı anda, aynı ya da benzer bir soruna neden olan başka bir ya da birden çok kirletici türünden etkilenmesiyle değişebilir [EC SCHER, 2007]. Bu durumun temel nedeni, kişinin birden çok kirleticiden aynı anda etkilenmesiyle ortaya çıkan etki değişiminin sonucunun, bu kirleticilerden ayrı ayrı etkilenmesiyle oluşan etkilerden farklı olabilmesidir [Meek, vd., 2011]. Söz konusu durumlar nedeniyle, sınırların çeşitli kirletici karışımlarını da içerecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerektiği belirtilmektedir [Dominici, vd. 2010].

Tablo 4. Kansere neden olan uçucu organik bileşikler [Darçın, 2014’ten uyarlama] Uçucu organik bileşikler

Neden olduğu kanser türü

Aromatik hidrokarbonlar Benzen insanlarda kan kanseri [ATSDR, 2007a] Etil benzen İnsanda kansere neden olduğuna ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır [ATSDR, 1999]. Stiren Lösemi ve lenf kanseri ile stirenden etkilenim arasında bir ilişkinin olabileceği belirtilmektedir [ATSDR, 1992a]. Naftalin Boğaz kanseri, pilor ve kör bağırsak tümörleri ile ilişkilendirilmektedir [EPA, 1986b]. Aromatik hidrokarbonlar Benzo[a]piren İnsanda kansere neden olduğuna ilişkin yeterli bilgi bulunmamaktadır [ATSDR, 1995a]. DDT Bazı hayvanlarda karaciğer kanserine neden olmaktadır [EPA, 2014b] Benz[a]antrasen Bazı hayvanlarda kansere neden olmaktadır [EPA, 2014d] Halojenli hidrokarbonlar Kloroform Hayvanlarda ağızdan alındığı durumda böbrek ve karaciğer kanserinde artış görülmüştür [ATSDR, 1997a]. Diklorometan hayvanlarda karaciğer ve akciğer kanseri [ATSDR, 1998a] Trikloroetilen böbrek, karaciğer, rahim ve lenf kanseri ile ilişkilendirilmekte [EPA, 2001] Tetrakloroetilen Mesane ve kemik iliği kanseri ile ilişkilendirilmektedir [EPA, 2012] p-diklorobenzen Kirleticinin insandaki kanserojen etkileri ile ilgili bir bilgi bulunmamaktadır [ATSDR, 1998b] Aminler 2-naftilamin Mesane kanseri [NTP, 2011] 4-aminobifenil Mesane kanseri [EPA, 2014g] Aldehitler Formaldehit İnsanlarda akciğer ve yutak kanseri [EPA, 1998] Asetaldehit İnsanda kansere neden olduğuna ilişkin yeterli bulgu bulunmamasına karşın, hayvanlarda kanserojendir [EPA, 1994a] Diğer 1,3-butadien Kan kanseri [Macaluso, vd., 1996]

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

EPA

IARC [2014]

Grup A [EPA, 2009a]

Grup 1

Grup D [EPA, 1999a] Sınıflandırılmamış [EPA, 2014a] Grup C [EPA, 1999b]

Grup 2B Grup 2B

Grup 2B [EPA, 2007]

Grup 1

Grup 2B

Grup B2 [EPA, 2014c] Grup 2B Grup B2 [EPA, 2014d] Grup 2B Grup B2 [EPA, 1999c]

Grup 2B

Grup B2 [EPA, 1999d] Sınıflandırılmamış [EPA, 2014e] İnsanlar için kanserojen olması olası [EPA, 2014f ] Grup C [EPA, [1997]

Grup 2B Grup 1

– –

Grup 1 Grup 1

Grup B1 [EPA, 1999e] İnsanlar için kanserojen olması olası [EPA, 1994]

Grup 1 Grup 2B

İnsan kanserojeni [EPA, 2009b]

Grup 1

Grup 2A

Grup 2B

601


Oluşan Sağlık Sorunları Uçucu organik bileşikler, belirtilen etkilenim koşullarına göre insanlarda farklı nitelikte birçok sağlık sorunu oluşturabilir. Bilimsel araştırmalarda, bu sorunlar farklı sınıflamalarla ele alınmaktadır. Ancak, sağlık sorunlarının, risk değerlendirme çalışmalarında ya da zorunluluklarda, kanserler ve kanser dışı hastalıklar olarak sınıflandırıldığı görülmüştür. Belirtilen durumun temel nedeni kanserlerin oluşmasında kirletici yoğunluğuna ilişkin bir alt sınır bulunmaması düşüncesidir [CEC, 1992; Anderson ve Patrick, 1999]. Bu çalışmada ise, uçucu organik bileşiklerin neden olduğu sağlık sorunları kanserler, kanser dışındaki hastalılar ve diğer rahatsızlıklara göre farklı nitelikte olması nedeniyle sağlıksız bina sendromu başlıkları altında incelenmiştir.

Uçucu Organik Bileşikler Nedeniyle Oluşan Kanserler IARC’ın [2014] ve EPA’nın [1986a], kansere neden olduğu bilinen ya da düşünülen iç hava kirleticileri için oluşturduğu kanserojen madde sınıflamaları Tablo 3’te, bu sınıflamalara göre kanserle ilişkili olduğu düşünülen uçucu organik bileşikler ise Tablo 4’te gösterilmektedir. Uçucu Organik Bileşikler Nedeniyle Oluşan Kanser Dışındaki Hastalıklar Birçok uçucu organik bileşik, kullanıcılarda kanser dışında bazı sağlık sorunlarına da neden olabilmektedir. EPA [1994b], bu sağlık sorunlarını, yapıdan kaynaklanan hastalıklar (Building Related Illness: BRI) grubu içinde, belirtilerine bakılarak tanılanabilen ve belirli hava kirleticileri ile doğrudan ilişkilendirilebilen rahatsızlıklar olarak tanımlamıştır. Söz konusu sağlık sorunları Tablo 5’te gösterilmektedir.

Tablo 5. Kanser dışındaki hastalıklara neden olan uçucu organik bileşikler [Darçın, 2014’ten uyarlama] Uçucu organik bileşikler Alifatik hidrokarbonlar Metan Etan Propan Bütan Pentan Heksan Heptan Sikloheksan Aromatik h. Hidrokarbonlar Benzen Etilbenzen Trimetilbenzen Aromatik hidrokarbonlar Tolüen Ksilenler Stiren Naftalin Benzo[a]piren Dieldrin Halojenli hidrokarbonlar Kloroform

Neden olduğu hastalıklar Baş ağrısı, baş dönmesi, halsizlik, mide bulantısı, kusma, eşgüdüm (koordinasyon) yitimi, asfeksi [National Library of Medicine, 2014] Baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, asfeksi [NJDHSS, 2003] Kalp krizi, bilinç yitimi, nöbet geçirme, asfeksi [National Library of Medicine, 2014] Merkezi sinir sistemi depresyonu2, uyuşma, görsel sanrılar, sinirlilik, sosyal soyutlanma, asfeksi [CDC, 2014a] Solunum yolunda yangı, baş dönmesi, baş ağrısı, göğüste yanma duygusu, bilinç yitimi, koma [SPRI, 2014] Merkezi sinir sistemi depresyonu, duyu-motor nöropatisi3 [EPA, 2014h] Gözlerde, burunda ve boğazda yangı, baş dönmesi, iştah kesilmesi, mide bulantısı, bilinç yitimi [CDC, 1978a] Baş ağrısı, uyuşma, titreme ve havale geçirme [EPA, 2014i] Uyuşukluk, baş dönmesi, baş ağrısı, bilinç yitimi, kemik iliğinin bozulması, aşırı kanama, bağışıklık sisteminde bozulmalar [ATSDR, 2007a] Boğazda ve gözlerde yangı, göğüste sıkışma, baş dönmesi [ATSDR, 1999] Baş ağrısı, halsizlik, uyuşukluk, burun ve boğazda yangı [EPA, 2014j] Uykusuzluk, baş ağrısı, mide bulantısı, kalpte ritim bozukluğu, uyuşukluk, kaslarda eşgüdüm bozukluğu, titreme; konuşma, görme ve işitme sorunları [ATSDR, 2000] Nefes darlığı, burun ve boğazda yangı, mide bulantısı, kusma, mide rahatsızlığı, gözde yangı, kısa süreli bellek yitimi, denge sorunları, baş ağrısı, baş dönmesi, bitkinlik, titreme, eşgüdüm bozukluğu, kaygı, yoğunlaşma zorluğu [ATSDR, 1995b] Mukoza dokusunda ve gözlerde yangı, baş ağrısı, bitkinlik, zayıflık, depresyon, merkezi sinir sistemi işlev bozukluğu, işitme yitimi [ATSDR, 1992a] Hemolitik anemi4, karaciğerde hasar, baş ağrısı, mide bulantısı, kusma, ishal, kafa karışıklığı, kansızlık, sarılık, havale geçirme, koma, katarakt, göz içi kanaması [EPA, 1986b] Kansızlık, DNA bozuklukları, sperm bozuklukları [EPA, 2014k] Baş ağrısı, baş dönmesi, kas seğirmesi, karıncalanma, mide bulantısı [Liccione, 1999] Uyuşukluk, baş dönmesi, baş ağrısı, yorgunluk, solunum sıklığında değişiklik, kalp sorunları, mide bulantısı, kusma, karaciğerde ve böbreklerde sorunlar, hepatit ve sarılık, merkezi sinir sistemi sorunları [ATSDR, 1997]

Temel belirtileri baş dönmesi, mide bulantısı ve baş ağrısı olan bir hastalıktır. Temel belirtileri kol ve bacaklarda uyuşma, kaslarda zayıflık, bulanık görme, baş ağrısı ve bitkinlik olan bir hastalıktır. 4 Kırmızı kan hücrelerinin ömrünü doldurmadan önce yıkımı ve kandan uzaklaşması. 2 3

602

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Yapı Ürünlerinden Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklerin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi

Tablo 5. Kanser dışındaki hastalıklara neden olan uçucu organik bileşikler [Darçın, 2014’ten uyarlama] (devamı) Uçucu organik bileşikler Halojenli hidrokarbonlar Diklorometan Trikloroetilen Tetrakloroetilen p-diklorobenzen 1,1,1-trikloroetan Alkoller n-bütil alkol Fenol Metil alkol İsopropanol Aldehitler Formaldehit Propenal Asetaldehit Furfural Ketonlar Aseton Metil etil keton Terpenler İsopren Esterler Etil asetat Diğer bileşikler Karbon disülfit 1,3-butadien

Neden olduğu hastalıklar

Görme, işitme ve hareket yetilerinde azalma, burun ve boğazda yangı, baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı, bellek yitimi [ATSDR, 1998a] Uykusuzluk, bitkinlik, baş ağrısı, kafa karışıklığı, bulanık görme, yüzde hissizlik, zayıflık [ATSDR, 1997b] Üst solunum yollarında ve gözlerde yangı, böbrekte işlev sorunları, eşgüdüm bozukluğu, baş dönmesi, baş ağrısı, uykusuzluk, bilinç yitimi, görme yetisinde azalma, karaciğerde ve böbreklerde hasar [ATSDR, 1997c] Gözlerde, deride ve boğazda yangı, karaciğerde ve merkezi sinir sisteminde bozukluklar [ATSDR, 1998b] Tansiyon düşüklüğü, denge sorunları, kaslarda eşgüdüm bozukluğu, baş dönmesi, mide bulantısı, kusma, ishal, bilinç yitimi [ATSDR, 1995c] Göz, deri ve üst solunum yollarında yangı, baş ağrısı, kaslarda eşgüdüm bozukluğu, bitkinlik, gözlerde ışığa karşı duyarlılık, bulanık görme, deride kaşıntı, vertigo [CDC, 2014b] Deride, gözlerde ve mukoza dokusunda yangı, solunum düzensizliği, kas yorgunluğu ve titreme, eşgüdüm yitimi, havale geçirme, koma, iştahsızlık, kilo yitimi, ishal, vertigo, koyu renk idrar [ATSDR, 1998c] Görme bozuklukları, baş ağrısı, baş dönmesi, uykusuzluk, mide bulantısı, gözde yangı, körlük [CalEPA, 1999] Burun ve boğazda yangı, öksürük, hırıltılı solunum, baş ağrısı, baş dönmesi, kafa karışıklığı, eşgüdüm yitimi, bilinç yitimi, karaciğerin ve böbreklerin olumsuz etkilenmesi [NJDH, 2011] Göz, burun ve boğazda yangı, öksürük, hırıltılı solunum, göğüs ağrısı, bronşit [EPA, 1988] Gözde düşük düzeyde yangı, sinirlilik, burunda ve boğazda yangı, solunum yollarında tıkanıklık [ATSDR, 2007b] Gözlerde, deride ve solunum yollarında yangı, deride kızarıklık, öksürük, akciğerde ödem, kangren [EPA, 1987] Deride, gözlerde, solunum yolunda yangı, bilinç yitimi, deride duyarlılık, tat alma duyusunun yitimi, dilde hissizlik [CDC, 1978b] Gözlerde, burunda, boğazda ve akciğerlerde yangı, baş ağrısı, baş dönmesi, kafa karışıklığı, mide bulantısı, kan kusma, bilinç yitimi [ATSDR, 1994] Gözlerde, burunda ve boğazda yangı, baş ağrısı, mide bulantısı [EPA, 1990] Burun ve boğazda yangı, öksürük, hırıltılı solunum, baş ağrısı, baş dönmesi, bayılma, bronşit [NJDH, 2008] Gözlerde, burunda ve boğazda yangı, zayıflık, bitkinlik, bilinç yitimi [CDC, 2014c] Solunumda değişiklik, göğüs ağrısı, mide bulantısı, kusma, baş dönmesi, bitkinlik, baş ağrısı, uyuşukluk, bulanık görme, bilinç yitimi, havale geçirme [ATSDR, 1996] Gözlerde, burunda, boğazda ve akciğerlerde yangı, bulanık görme, bitkinlik, baş ağrısı, vertigo [ATSDR, 1992b]

Uçucu Organik Bileşikler Nedeniyle Oluşan SBS Bir yapının kullanıcılarında gözlenen bazı rahatsızlık belirtilerinin, bu kişilerin yapıda bulunmasıyla zamansal olarak ilişkilendirilebilmesi durumunda, söz konusu belirtiler sağlıksız bina sendromu (Sick Building Syndrome: SBS) [EPA, 1994b] kapsamında ele alınmaktadır. Yapıdan kaynaklanan hastalıklar (BRI) içinde, diğer sağlık sorunlarına göre daha çok sayıda insanı etkilediği belirtilen SBS’nin tanılanmasındaki en önemli özellik, SBS kapsamındaki belirtilerin oluşma sıklığı ve zamanıdır [Kephalopoulos, Koistinen ve Kotzias, 2006]. Söz konusu belirtiler, kullanıcı yapıya CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

girdikten kısa bir süre sonra başlamakta [Spellman, 2009], yapı dışına çıktıktan kısa bir süre sonra son bulmaktadır [EPA, 1994b]. Bu belirtiler bilimsel araştırmalarda Tablo 6’da gösterildiği gibi farklı gruplar içinde ele alınmıştır. Sağlıksız bina sendromunun nedenleri kesin olarak belirlenememekle birlikte, kabul gören varsayımlardan birisi, belirli hava kirleticilerinin – özellikle uçucu organik bileşiklerin [Bernstein, vd., 2008] – iç havada düşük yoğunluk düzeyinde bir karışım durumunda bulunarak, SBS kapsamındaki rahatsızlık belirtilerini ortaya çıkarmasıdır [EPA, 1994b]. 603


Tablo 6. Uçucu organik bileşiklerle ilişkilendirilen SBS belirtileri [Darçın, 2014’ten uyarlama] Sınıflamayı yapan

Sağlık sorunlarına ilişkin belirtiler

EPA [1991]

Uyuşukluk ya da bitkinlik, Baş ağrısı, baş dönmesi, mide bulantısı, Mukoza dokusunda yangı, Kokulara karşı duyarlılık, Gözde yangı, burun akıntısı ya da tıkanıklığı, yoğunlaşma güçlüğü

Kephalopoulos, Koistinen ve Kotzias [2006]

Burunla ilgili belirtiler: çoğunlukla burun tıkanıklığı, burun akıntısı ve burunda yangı, Gözle ilgili belirtiler: gözlerde kuruluk ve yangı, Boğazla ilgili belirtiler: boğazda kuruluk, Deriyle ilgili belirtiler: deride kuruluk, yangı ve kızarıklık, Genel belirtiler: yorgunluk, bitkinlik, kırıklık, baş ağrısı

Maroni [1998]

Burunla ilgili belirtiler: burunda tıkanıklık, kaşıntı ve akıntı, Gözle ilgili belirtiler: gözde kaşıntı, yanma ve yaşarma, Solunumla ilgili belirtiler: öksürme, hırıltılı solunum ve nefes darlığı, Deriyle ilgili belirtiler: deride kızarıklık, kurdeşen benzeri kabarıklıklar ve kaşıntı, Sinir sistemiyle ilgili belirtiler: baş ağrısı ve uykulu olma

WHO [1983], National Safety Council [2009] ve CEC [1989]

Göz, burun ve boğazda yanma, kaşınma ve yangı, Baş ağrısı, baş dönmesi, bulantı, kusma, fiziksel ve zihinsel yorgunluk, belleğin yitirilmesi, dikkat dağılması gibi sinir sistemi ya da genel sağlık sorunları, Deride yanma, kızarıklık, kaşıntı ve kuruluk, Astım benzeri belirtiler, göz ve burun akıntısı gibi duyarlılık tepkileri, Tat ve koku duyusunda değişiklikler

Biyolojik sorunlar

Psikolojik sorunlar

Vural ve Balanlı [2011]

Yorgunluk, uyku bozuklukları, göz yanması, göz yaşarması, hapşırma, baş ağrısı, mide bulantısı kusma, ishal, alerjinin tetiklenmesi, öksürme

Koordinasyon eksikliği, kötü koku sendromu (kakosmi)

Sonuç ve Öneriler Uçucu organik bileşik içeren yapı ürünleri ve bu ürünlerden kaynaklanan çok sayıda farklı kimyasal bileşiğin yol açtığı sağlık sorunları yapı biyolojisi irdeleme modeli ile ele alındığında, • içerdiği kimyasala göre boyalardan halılara dek birçok ürünün farklı uçucu organik bileşikleri iç havaya salabildiği, • bu kirleticilerin iç havadaki yoğunluğunun dış çevreye göre çoğunlukla yüksek olduğu, • yapı ürününün özelliklerinin, ortamdaki havanın sıcaklığının ve nemliliğinin salınan kirletici düzeyini etkilediği, • olumsuz etkilerin ortaya çıkmasında o uçucu organik bileşik türünün ve yoğunluğunun yanı sıra o etkilenim süresinin, o etkilenimin gerçekleşme sıklığının, o etkilenen kişinin duyarlılığının ve 604

o aynı anda kişiyi etkileyen farklı kirleticilerin var olması durumunda ortaya çıkan etki değişiminin etkisinin önemi, • etkilenilme çeşitli kanserlerin, kanser dışındaki bazı hastalıkların ve SBS’nin görülebileceği belirlenmiştir. İç çevredeki uçucu organik bileşik yoğunluğunu azaltmak ve bu kirleticilerin olumsuz etkilerini önlemek için • içeriğinde uçucu organik bileşik olduğu ve bu kirleticileri yapı içi havasına saldığı bilinen ürünleri kullanmamak, • var olan yapı ürünlerinden salınan kirletici düzeyini denetlemek için yapıda uygun sıcaklık ve nem değerlerini sağlamak, • kirletici yoğunluklarının artmaması için havalandırmanın niteliğini iyileştirmek gibi önlemler alınabilir. Ayrıca, ilgili uzmanlar tarafından, farklı duyarlılık düzeyindeki insanlara yönelik, aynı anda etkimesi olası diğer kirletici türleriyle ortaya çıkan etki değiCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Yapı Ürünlerinden Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklerin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi

şimi göz önüne alınarak yeterli doz – tepki araştırmalarının yapılması ve uygun sınırların belirlenmesi, uçucu organik bileşiklerin neden olduğu iç hava kirliliğinin doğru bir şekilde değerlendirilmesini sağlayabilir.

Kaynaklar Anderson, E. L. ve Patrick, D. R. (1999) “Introduction to Risk Assessment”, Ed: Anderson, E. L. ve Albert, R. E., Risk Assessment and Indoor Air Quality, Chapter 1, Boca Raton, CRC Press Lewis Publishers. ATSDR (1992a) Toxicological Profile for Styrene, Atlanta, US Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1992b) Toxicological Profile for 1,3-Butadiene, Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR, (1994). Public Health Statement Acetone, Atlanta, Department of Health and Human Services, Public Health Service. ATSDR (1995a) Toxicological Profile for Polyaromatic Hydrocarbons (PAHs), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1995b) Toxicological Profile for Xylenes (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1995c) Toxicological Profile for 1,1,1-Trichloroethane (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1996) Toxicological Profile for Carbon disulfide (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1997a) Toxicological Profile for Chloroform, Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1997b) Toxicological Profile for Trichloroethylene (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1997c) Toxicological Profile for Tetrachloroethylene (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1998a) Toxicological Profile for Methylene Chloride (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1998b) Toxicological Profile for 1,4-Dichlorobenzene (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1998c) Toxicological Profile for Phenol (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (1999) Toxicological Profile for Ethylbenzene (Update), Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (2000) Toxicological Profile for Toluene, Atlanta, US Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (2007a) Toxicological Profile for Benzene, Atlanta, Public Health Service, US Department of Health and Human Services. ATSDR (2007b) Toxicological Profile for Acrolein, Atlanta, Public CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Health Service, US Department of Health and Human Services,. Balanlı, A. (2011) “Building Biology and Examination Models for Buildings”, Ed: Abdul-Wahab, S. A., Sick Building Syndrome in Public Buildings and Workplaces, Chapter 7, Berlin, Springer, s. 113 – 134. Balanlı, A.; Öztürk, A. (2004) “A Conceptual Model to Examine Buildings in terms of Building Biology”, Architectural Science Review, Sayı 47(2), s. 97 – 102. Balanlı, A. ve Öztürk, A. (2006) Yapı Biyolojisi Yaklaşımlar, İstanbul, Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Yayınları, Üniversite Yayın No: YTÜ.MF.YK-06.0759, Fakülte Yayın No: MF.MİM-06.002. Balanlı, A., Vural, S. M. ve Tuna Taygun, G. (2006) “Yapı Ürünlerindeki Formaldehitin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi”, 3. Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi ve Sergisi, 15-17 Kasım 2006, İstanbul, s. 430-438. Bernstein, J. A., Alexis, N., Bacchus, H., vd. (2008) “The Health Effects of Nonindustrial Indoor Air Pollution”, Journal of Allergy and Clinical Immunology, Sayı 121(3), s. 585-591. CalEPA (1999) Air Toxics Hot Spots Program Risk Assessment Guidelines: Part III. Technical Support Document fort the Determination of Noncancer Chronic Reference Exposure Levels, Berkeley, Office of Environmental Health Hazard Assessment. CEC (1989) Sick Building Syndrome A Practical Guilde, European Concerted Action, Indoor Air Quality & Its Impact on Man, Environment and Quality of Life, Cost Project 613, Report No: 4, Luxembourg. CEC (1992) Guidelines for Ventilation Requirements in Buildings, European Collaborative Action Indoor Air Quality & Its Impact on Man, Report No: 11 EUR14449EN, Luxembourg. CEC (1997) Total Volatile Oganic Compounds (TVOC) in Indoor Air Quality Investigations, European Collaborative Action Indoor Air Quality & Its Impact on Man, Report No: 19, EUR 17675 EN, Luxembourg. Clausen, P. A., Xu, Y., Kofoed-Sørensen, V., vd. (2007) “The Influence of Humidity on the Emission of di-(2-ethylhexyl) phthalate (DEHP) from Vinyl Flooring in the Emission Cell “FLEC”, Atmospheric Environment, Sayı 41(15), s. 3217-3224. Darçın, P. (2014) “Yapı İçi Hava Kirliliğinin Değerlendirilmesine Yönelik Bir Yaklaşım”, Basılmamış Doktora Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi. Dominici, F., Peng, R. D., Barr, C. D. ve Bell, M. L. (2010) “Protecting Human Health from Air Pollution: Shifting from a SinglePollutant to a Multi-Pollutant Approach”, Epidemiology, Sayı 21(2), s. 187-194. EC SCHER (2007) Opinion on Risk Assessment on Indoor Air Quality, Brussel, European Commissions Health and Consumer Protection Directorate General. EPA (1986a) Guidelines for Carcinogen Risk Assessment, EPA/630/R-00/004, Washington DC, Risk Assessment Forum. EPA, (1986b). Health and Environmental Effects Profile for Naphthalene, EPA/600/x-86/241, Cincinnati, Environmental Criteria and Assessment Office, Office of Health and Evironmental Assessmenti Office of Research and Development. EPA (1987) Health Assessment Document for Acetaldehyde, EPA/600/8-86-015A, Environmental Criteria and Assessment Office, Office of Health and Environmental Assessment, Office of Research and Development, Research Triangle Park. 605


EPA (1988) Health and Environmental Effects Profile for Formaldehyde, EPA/600/x-85/362, Cincinnati, Environmental Criteria and Assessment Office, Office of Health and Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (1990) Updated Health Effects Assessment for Methyl Ethyl Ketone, EPA/600/8-89/093, Cincinnati, Environmental Criteria and Assessment Office, Office of Health and Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (1992) Guidelines for Exposure Assessment, EPA/600/Z-92/001, Washington DC, Risk Assessment Forum. EPA (1994a) Chemical Summary for Acetaldehyde, EPA 749-F-94003a, Washington DC, Office of Pollution Prevention and Toxics, US EPA. EPA (1994b) Indoor Air Pollution An Introduction for Health Professionals, EPA 402-R-94-007, American Lung Association, Environmental Protection Agency, Consumer Product Safety Sommission, American Medical Association. EPA (1997) Health Effects Assessment Summary Tables, FY1997 Update, EPA/540/R-97-036, Cincinnati, Solid Waste and Emergency Response, Office of Emergency and Remedial Response. EPA (1988) Health and Environmental Effects Profile for Formaldehyde, EPA/600/x-85/362, Cincinnati, Environmental Criteria and Assessment Office, Office of Health and Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (1999a) Integrated Risk Information System (IRIS) on Ethylbenzene, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (1999b) Integrated Risk Information System (IRIS) on Naphthalene, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (1999c) Integrated Risk Information System (IRIS) on Chloroform, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (1999d) Integrated Risk Information System (IRIS) on Methylene Chloride, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA, (1999e). Integrated Risk Information System (IRIS) on Formaldehyde, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (2001) Trichloroethylene Health Risk Assessment: Synthesis and Characterization, EPA/600/P-01/002A, Washington DC, Office of Research and Development,. EPA (2009a) Integrated Risk Information System (IRIS) on Benzene, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (2009b) Integrated Risk Information System (IRIS) on 1,3-Butadiene, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. EPA (2012) Integrated Risk Information System (IRIS) on Tetrachloroethylene, Washington DC, National Center for Environmental Assessment, Office of Research and Development. Godwin, C. ve Batterman, S. (2007) “Indoor Air Quality in Michigan Schools”, Indoor Air, Sayı 17, s. 109-121. Gustafsson, H. (1992) Building Materials Identified as Major Sources for Indoor Air Pollutants – A Critical Review of Case Studies, Document D10: 1992, Stockholm, Swedish Council for Building Research. Jensen, B., Wolkoff, P. ve Wilkins, C. K. (1995) “Characterization 606

of Linoleum. Part 2: Preliminary Odor Evaluation”, Indoor Air, Sayı 5, s. 44-49. Kephalopoulos, S., Koistinen, K. ve Kotzias, D. (2006) Strategies to Determine and Control the Contributions of Indoor Air Pollution to Total Inhalation Exposure (STRATEX) European Collaborative Action, Urban Air Indoor Environment and Human Exposure, Environment and Quality of Life Report No: 25 – EUR 22503 EN, Luxembourg, European Commission Directorate Joint Research Center. Liccione, J. J. (1999) “Hazard Identification of Indoor Air Pollutants”, Ed: Anderson, E. L. ve Albert, R. E., Risk Assessment and Indoor Air Quality, Chapter 3, Boca Raton, CRC Press Lewis Publishers. Macaluso, M., Larson, R., Delzell, E., vd. (1996) “Leukemia and Cumulative Exposure to Butadien, Styrene and Benzene among Workers in the Synthetic Rubber Industry”, Toxicology, Sayı 113, s. 190-202. Maroni, M. (1998) “Health Effects of Indoor Air Pollutants and Their Mitigation and Control”, Radiation Protection Dosimetry, Sayı 78(1), s. 27 – 32. Meek, M. E., Boobis, A. R., Crofton, K. M., vd. (2011) “Risk Assessment of Combined Exposure to Multiple Chemicals: A WHO / IPCS Framework”, Regulatory Toxicology and Pharmacology, Sayı 60, s. S1-S14. NTP (2011) Report on Carcinogens, 12th Edition, US Department of Health and Human Services, Public Health Service, Research Triangle Park. Patrick, D. (1999) “Exposure Characterization”, Ed: Anderson, E. L. ve Albert, R. E., Risk Assessment and Indoor Air Quality, Chapter 4, Boca Raton, CRC Press Lewis Publishers. Salthammer, T. (1996) “VOC Emissions from Cabinet Furnitures. Comparison of Concentrations in the Test Chamber and the Cabinet”, 7th International Conference on Indoor Air Quality and Climate, 21 – 26 July 1996, Nagoya, s. 567-572. Salthammer, T. (2011) “Critical Evaluation of Approaches in Setting Indoor Air Quality Guidelines and Reference Values”, Chemosphere, Sayı 82, s. 1507-1517. Salthammer, T. ve Bahadir, M. (2009) “Occurence, Dynamics and Reactions of Organic Pollutants in the Indoor Environment”, Clean – Soil, Air, Water, Sayı 37(6), s. 417-435. Salthammer, T. ve Fuhrmann, F. (1996) “Emission of Monoterpenes from Wooden Furniture”, Proceedings of 7th International Conference on Indoor Air Quality and Climate, 21 – 26 July 1996, Nagoya, s. 607-612. Spellman, F. R. (2009) “Indoor Air Quality”, The Science of Air Concepts and Applications, Second Edition, Chapter 17, Boca Raton, CRC Press Taylor & Francis Group, s. 245-280. Tucker, W. G. (2001) “Volatile Organic Compounds”, Ed: Spengler, J. D., Samet, J. M. ve McCarthy, J. F., Indoor Air Quality Handbook, Chapter 31, New York, McGraw-Hill, s. 711-730. Viegi, G., Simoni, M., Scognamiglio, A., vd. (2004) “Indoor Air Pollution and Airway Disease”, The International Journal of Tuberculosis and Lung Disease, Sayı 8 (12), s. 1401-1415. Vural, S. M., ve Balanlı, A. (2011) “Sick Building Syndrome from an Architectural Perspective”, Ed: Abdul-Wahab, S. A., Sick Building Syndrome in Public Buildings and Workplaces, Chapter 20, Berlin, Springer, s. 371-391. Wallace, L. A. (1999) “Measurement of Indoor Air Contaminants”, Ed: Anderson, E. L. ve Albert, R. E., Risk Assessment CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Yapı Ürünlerinden Kaynaklanan Uçucu Organik Bileşiklerin Yapı Biyolojisi Açısından İrdelenmesi and Indoor Air Quality, Chapter 8, Boca Raton, CRC Press LLC Lewis Publishers. Wallace, L. A. ve Gordon, S. M. (2007) “Exposure to Volatile Organic Compounds”, Ed: Ott, W. R., Steinemann, A. C. ve Wallace, L. A., Exposure Analysis, Chapter 7, Boca Raton, CRC Press Taylor & Francis Group, s. 147-179. Wensing, M., Uhde, E. ve Salthammer, T. (2005) “Plastic Additives in the Indoor Environment – Flame Retardants and Plasticizers”, Science of the Total Environment, Sayı 339, s. 19 – 40. WHO (1983) Indoor Air Pollutants: Exposure and Health Effects, Report on a WHO Meeting in Nördlingen, 8-11 June 1982, EURO Reports and Studies 78, Copenhagen, Regional Office for Europe. WHO (1986) Indoor Air Quality Research, Report on a WHO Meeting 27-31 August 1984, Stockholm, EURO Reports and Studies 103, Copenhagen, WHO Regional Office for Europe. Zabiegala, B. (2006) “Organic Compounds in Indoor Environments”, Polish Journal of Environmental Studies, Sayı 15 (3), s. 383-393.

İnternet Kaynakları CDC (1978a) Occupational Health Guideline for Heptane, US Department of Health and Human Services, US Department of Labour, http://www.cdc.gov/niosh/docs/81-123/pdfs/0312. pdf, 25 Nisan 2014. CDC (1978b) Occupational Health Guideline for Furfural, US Department of Health and Human Services, US Department of Labor, http://www.cdc.gov/niosh/docs/81-123/pdfs/0297. pdf, 26 Nisan 2014. CDC, Occupational Safety and Health Guideline for n-Butane, US Department of Health and Human Services, US Department of Labor, http://www.cdc.gov/niosh/docs/81-123/ pdfs/0068.pdf, 25 Nisan 2014a. CDC, Occupational Safety and Health Guideline for n-Butyl Alcohol, US Department of Health and Human Services, US Department of Labor, http://www.cdc.gov/niosh/docs/81-123/ pdfs/0076-rev.pdf, 26 Nisan 2014b. CDC, Occupational Health Guideline for Ethyl Acetate, US Department of Health and Human Services, US Department of Labour, http://www.cdc.gov/niosh/docs/81-123/pdfs/0260. pdf, 26 Nisan 2014c. EPA (1991) Sick Building Syndrome, Indoor Air Facts No. 4 (revised), http://www.epa.gov/iaq/pdfs/sick_building_factsheet. pdf, 28 Nisan 2014. EPA (2007) Benzo(a)pyrene (BaP) TEACH Chemical Summary, http://www.epa.gov/teach/chem_summ/BaP_summary.pdf, 18 Nisan 2014. EPA Technology Transfer Network Air Toxics Web Site – Styrene, http://www.epa.gov/ttn/atw/hlthef/styrene.html, 18 Nisan 2014a. EPA Pesticides: Topical & Chemical Fact Sheets, DDT – A Brief History and Status, http://www.epa.gov/pesticides/factsheets/chemicals/ddt-brief-history-status.htm, 18 Nisan 2014b. EPA p,p’-Dichlorodiphenyltrichloroethane (DDT) (CASRN 50-29-

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

3), Integrated Risk Information System (IRIS), http://www. epa.gov/iris/subst/0147.htm, 18 Nisan 2014c. EPA Benz[a]anthracene (CASRN 56-55-3), Integrated Risk Information System (IRIS), http://www.epa.gov/iris/subst/0454. htm, 18 Nisan 2014d. EPA Technology Transfer Network Air Toxics Web Site – Trichloroethylene, http://www.epa.gov/ttn/atw/hlthef/tri-ethy.html, 17 Nisan 2014e. EPA Technology Transfer Network Air Toxics Web Site – Tetrachloroethylene (Perchloroethylene), http://www.epa.gov/ttn/ atw/hlthef/tet-ethy.html, 17 Nisan 2014f. EPA Technology Transfer Network Air Toxics Web Site – 4-Aminobiphenyl, http://www.epa.gov/ttn/atw/hlthef/aminobip. html, 18 Nisan 2014g. EPA, Technology Transfer Network Air Toxics Web Site – Hexane, http://www.epa.gov/ttn/atw/hlthef/hexane.html, 18 Nisan 2014h. EPA, Chemicals in the Environment: Cyclohexane, OPPT Chemical Fact Sheet, EPA 749-F-94-011, Office of Pollution Prevention and Toxics, US EPA, http://www.epa.gov/chemfact/f_cycloh. txt, 25 Nisan 2014i. EPA, Chemicals in the Environment: 1,2,4-Trimethylbenzene, OPPT Chemical Fact Sheet, EPA 749-F-94-022, Office of Pollution Prevention and Toxics, US EPA, http://www.epa.gov/ chemfact/f_trimet.txt, 25 Nisan 2014j. EPA, Benzo(a)pyrene (BaP) TEACH Chemical Summary, http:// www.epa.gov/teach/chem_summ/BaP_summary.pdf, 18 Nisan 2014k. IARC Classifications, Agents Classified by the IARC Monographs, Volumes 1-109, http://monographs.iarc.fr/ENG/Classification/, 16 Nisan 2014. National Library of Medicine, Environmental health concerns and toxic chemicals where you live, work and play, Chemicals, http://toxtown.nlm.nih.gov/text_version/chemicals. php#, 25 Nisan 2014. National Safety Council (2009) Sick Building Syndrome, Health and Safety Fact Sheets, http://www.nsc.org/news_resources/Resources/Documents/Sick_Building_Syndrome.pdf, 28 Nisan 2014. NJDH (New Jersey Department of Health) (2008) Right to Know Hazardous Substance Fact Sheet Isoprene, http://nj.gov/health/eoh/rtkweb/documents/fs/1069.pdf, Trenton, 26 Nisan 2014. NJDH (New Jersey Department of Health) (2011) Right to Know Hazardous Substance Fact Sheet Isopropyl Alcohol, http:// nj.gov/health/eoh/rtkweb/documents/fs/1076.pdf, Trenton, 26 Nisan 2014. NJDHSS (New Jersey Department of Health and Senior Services) (2003) Hazardous Substance Fact Sheet, Ethane, http:// nj.gov/health/eoh/rtkweb/documents/fs/0834.pdf, Trenton, 25 Nisan 2014. SPRI (2014) Pentane, Scottish Environment Agency, http:// apps.sepa.org.uk/spripa/Pages/SubstanceInformation. aspx?pid=79, 25 Nisan 2014.

607


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):608-622 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.98852

İngiltere Veliahtı Prens Edward (Kral VII. Edward)’ın 1862 ve 1867 Yıllarındaki İstanbul Ziyaretleri ve Gezdiği Yapılar Çerçevesinde Osmanlı Teşrifatındaki Değişimler The Changes in Ottoman Ceremonial Protocols Affected by Architectural Sightseeings During Prince Edward VII’s Visits to Istanbul Between 1862 and 1867 Sena BELVİRANLI, Nuran KARA PİLEHVARİAN ÖZ Osmanlı Devleti’nin Avrupa Devletleri ile ilişkilerinin yeni bir formata büründüğü Sultan Abdülaziz Dönemi’nde İstanbul, imparator, imparatoriçe, prens ve prenses unvanlarına sahip pek çok misafiri ağırlamıştır. Bu ziyaretler, Osmanlı’nın Avrupa’daki imajını güçlendirmek ve Avrupa’ya gücünü göstermek için bir fırsat olmuştur. Osmanlı Devleti, çağdaşı diğer güçlü devletler gibi yeni oluşturduğu protokol törenleri ve devletinin köklülüğünün ve gücünün simgesi önemli yapıların ziyaret programları ile protokol misafirlerini ağırlarken, konukları üzerinde güçlü etkiler de bırakmak istemiştir. Sultan Abdülaziz’in Avrupa ziyareti öncesi ve sonrasında devlet konuklarını ağırlama biçiminde ufak tefek değişikler yapıldığı dönemin belgelerinden anlaşılmaktadır. Avrupa ziyareti öncesi ve sonrasında teşrifat kuralları konusundaki bu değişimler, ziyaret yerlerine ve yapılarına da yansımıştır. Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı ile iyi ilişkiler içinde görünen İngiltere’nin Veliaht Prensi Edward’ın, Sultan’ın Avrupa Ziyaretinden önce 1862’de ve Avrupa Ziyaretinden sonra 1869’da İstanbul’a gerçekleştirdiği iki ziyaret bu değişimi görebilmek adına önemlidir. Avrupa seyahati sonrası, ziyaret programına alınan yapılara, Sultan’ın Avrupa’da ziyaret ettiği ülkelerde pek çok kez bulunduğu tiyatro ve opera salonlarının etkisiyle, Naum Tiyatrosu eklenmiştir. Bununla birlikte Prens’in ilk ziyaretinde Cuma selamlığı törenini izlemesi için Tophane Kasrı tahsis edilirken, ikinci ziyaretinde daha çağdaş teknoloji ve dekorasyona sahip Dolmabahçe Sarayı Camlı Köşkü seçilmiştir. Dönemin modernlik simgesi büyük ölçekli askeri yapılar ve moda mimari akımlarla şekillenen köşkler ve kasırlar ise her iki ziyarette de görünür kılınmaya çalışılmıştır. Bu makalede, Sultan Abdülaziz Dönemi’nde, Prens Edward’ın İstanbul ziyaretleri, o günün Osmanlı ve İngiliz basınında yapılan haberler, misafirler tarafından yazılan günlükler ve Osmanlı arşiv belgeleri ışığında incelenmiştir. Bu ziyaretlerde seçilen mimari yapılar aracılığıyla, 19.yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nin, çağına yön veren devletlerden biri olan İngiltere’nin veliahdına kendisini nasıl görmek ve göstermek istediği ortaya konulmaya çalışılmıştır. Anahtar sözcükler: Edward; İngiltere; İstanbul; Osmanlı; prens; ziyaret.

ABSTRACT Istanbul hosted many royal guests such as emperor, empress, prince and princess during the reign of Abdulaziz Han when the relationship between Ottoman State and European countries took yet another turn. These visits brought a chance to endorse the strength of Ottoman rule and image over Europe. The Ottoman Empire attempted to leave a powerful impression over the royal guests through the newly implemented hosting protocols like its powerful contemporaries and visits to the key architectures reflecting the power and the deep roots of the empire. It’s been understood from the documents at the time that there were some modifications in the way of hosting protocols before and after Abdulaziz’s visit to Europe. The first considerable change is the addition of Naum theatre to the protocol after Sultan’s numerous opera halls and theatre visits in Europe. The second change is the selection of the location for Friday Ceremony observation, which was shifted from Tophane Kiosk where Prince visited in his first trip to Dolmabahçe Palace, which has contemporary technology and decoration. On the other hand, large military buildings and the kiosks built according to the modern architectural trends were kept and they were visible in the protocol during both visits. In this paper, we investigate British Prince Edward’s visits to Istanbul in the light of the related news in Ottoman and British press, the diaries written by Prince Edward himself as well as William Howard Russel and Ottoman archives. It has been attempted to present how Ottoman State wanted to see and show itself amongst the leading countries shaping architectural trends of its era in the second half of the 19th century through the architectural structures chosen in this visits in this study. Keywords: Edward; England; Istanbul; Ottoman; prince; visit. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Anabilim Dalı, İstanbul Başvuru tarihi: 09 Ekim 2016 - Kabul tarihi: 18 Haziran 2018 İletişim: Sena BELVİRANLI. e-posta: senabelviranli@gmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

608

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Prens Edward’ın İstanbul Ziyaretleri

Giriş Erken tarihlerde, Osmanlı hükümdarlarının Avrupa ile ilişkilerinin aracıları; temsilciler, elçiler ve mesaj veya anlaşma taslağı getiren ulaklardı. İstanbul’a gelen bu aracılar, temsil ettiği ülkenin uluslararası itibarıyla doğru orantılı olarak muamele görürlerdi. 19. yüzyıla kadar elçilerin kabul törenlerinin elçiler için unutulmaz bir tecrübe olması istenir, kimi elçiler kabul edilmek için günlerce bekletilirdi. Elçilere, bir memurun sürgün edilmesi veya haydutların yere dizilmiş kesik başları gibi sahneler izlettirilerek, Osmanlı’daki adalet sistemi gösterilir ve ardından Topkapı Sarayı’nın Arz Odası’nda padişahın huzuruna çıkartılırlardı.1 Avrupa’da daimi elçilik açmak konusu ise belli bir tarihe kadar Osmanlı hükümdarlarının kaçındığı bir konu olsa da, İstanbul’a Avrupa’dan daimi elçilikler açılmasına erken tarihlerden itibaren izin verilmiştir. İlk olarak 1454 yılında Venedik Cumhuriyeti, ardından 1535 yılında Fransa, 1583‘te İngiltere ve 1612‘de Hollanda İstanbul’a büyükelçi atamıştır. Rusya, İsviçre ve Polonya ise ilk elçilerini 18. Yüzyıl’da atamışlardır.2 17. ve 18. yüzyıldaki siyasi iç çekişmeler ile zayıflayan merkezi otoritenin Sultan II. Mahmud döneminde yeniden tesisi sırasındaki çabalar, Osmanlı Devleti’nin bürokratik yapısının da yeniden kurulmasını zorunlu kılmıştır. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın isyanları (1829-1840), Mora’da bağımsız bir Yunanistan’ın kuruluşu (1829), Baltalimanı Ticaret Antlaşması (1836) ve antlaşmanın ekonomiye olan olumsuz etkileri, ardı ardına gelen savaşlar ve ayaklanmalar sebebiyle Osmanlı İmparatorluğu’nun iç düzeni zayıflamış; merkezi otoritenin yeniden sağlam bir biçimde tesisi çabaları da yeni boşluklar oluşturmuştur. Bu durum, Avrupa Devletleri’nin ve Rusya’nın Osmanlı’yı parçalanmaya hazır bir ülke olarak görmelerine neden olmuştur. Avrupa Devletleri ve Rusya İmparatorluğu 19. yüzyılın başlarından itibaren çeşitli sebeplerle (gayrimüslimlerin hukuki durumu, sağlık kuruluşlarının fiziki koşulları gibi) Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahil olmaya başlamışlardır.3 Sultan II. Mahmud döneminde bu müdahaleleri ortadan kaldırmak ve ilişkileri güçlendirmek için Avrupa’da elçilikler açılması, Reîs’ül Küttâblık makamının Hariciye Nezareti’ne dönüşmesi gibi batı tarzı örgütlenmeler getiren pek çok reform yapılmıştır. Osmanlı Devleti, Avrupa’daki ilk daimi elçiliğini ise 1793’te Londra’da açmıştır. Daha sonra 1797’de Paris, Berlin ve Viyana’da da daimi elçilikler açılmıştır. Tanzimat Fermanı’na kadar Avrupalı olarak görülmeyen Osmanlı devleti, Tanzimat’tan sonra Londra ve Boğazlar Sözleşmesi’ne, “Avrupa Devletler Sistemi”nin ortak bir üyesi olarak imza atmıştır.4 Özellikle 1853-1856 yıllarında gerçekleşen, Avrupa devletlerinin siyasi ve askeri deste Karateke, 2004, s. 123-124. Hitzel, 2010, s. 345.

Pilehvarian, 1996, s. 17-19. Karasu,1994, s. 210; Davison, 2011, s. 295.

1

3

2

4

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

ğiyle yapılan Kırım Savaşı ile halkın ve devletin Avrupa’ya bakışı değişmeye başlamıştır.5 Bu savaş sebebiyle Avrupa devletleriyle iyi ilişkiler kurulmasının bir sonucu olarak, müttefik devletlerin ordularıyla beraber her rütbeden subaylar İstanbul’a geldikleri gibi, bazı Avrupalı prensler de Osmanlı topraklarını ziyaret etmiştir. III. Napoléon’un yeğeni Prens Napoléon ve İngiltere Kraliçesi Victoria’nın yeğeni olan Cambridge Dükü, bu dönemde İstanbul’a gelmiş ve oldukça özenli ağırlanmış misafirlerdir.6 Sultan Abdülmecid’den sonra tahta geçen Sultan Abdülaziz döneminde ise bu gibi ziyaretler daha sık rastlanan bir durum haline gelmiştir. Sultan Abdülaziz, hükümdarlığının ilk yıllarında da yabancı hanedan mensuplarını ağırlamıştır fakat Sultan’ın 1867 yılında yaptığı Avrupa seyahati birlikte Avrupa ile olan ilişkilerde farklılaşmalar olmuş, bu ziyaretten sonra İstanbul’a gelen yabancı hanedan mensuplarına uygulanan teşrifat kurallarında da değişikliklere gidilmiştir.7 1846 yılında Hariciye Nezaretine bağlı Hariciye Teşrifatçılığının kurulması ile yabancı hanedan mensuplarının ziyaretlerinde uygulanacak teşrifat ve usuller standart bir düzene oturtulmaya çalışılmıştır. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde yer alan, Hariciye Teşrifat defteri olduğu tahmin edilen 8894 numaralı defterde, yabancı hanedan mensupları misafirlere uygulanacak genel kaideler yazılmıştır. Bunlara ek olarak misafirlerin ziyaret programları, misafirlerin onuruna verilecek ziyafetler gibi konuların misafire özel düzenlendiği de görülmektedir.8 65 başlık altında yazılmış ve 1846-1880 arasında tarihlendirilen bu teşrifat defterinin, 16. ve 21. sayfasında, Dersaadet’e gelen prenslere uygulanacak kaidelere bir standart getirilmeye ve prenslerin karşılanma törenleri, onurlarına verilecek ziyafetler ve prenslere uygulanacak teşrifat kuralları gibi konuların düzenlenmeye çalışıldığı görülmektedir.9 Özcan, 1998, s. 290. Şehsuvaroğlu, 1949, s.104. 7 Bu değişimlere ve ziyaretlere dair daha geniş bilgi için bakınız: Belviranli, S.(2016) “Sultan Abdülaziz Dönemi İstanbul’u Ziyaret Eden Yabancı Hanedan Mensupları’nın Gezi Rotaları”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi. 8 İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde yer alan 8894 numaralı defterle ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız: Örenç, İ. (1998) “Hariciye Teşrifat Defteri(1846-1880)” , Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 9 İ.Ü. 8894 numaralı defterin 16. ve 21. sayfalarında yer alan kaidelerin makalede ele alınan Prens Edward’ın 1862 ve 1869 ziyaretlerindeki uygulamalardan farklı olduğu görülmektedir. Bu nedenle bu sayfalardaki kaidelerin daha erken bir döneme ait olduğu anlaşılmaktadır. 16. Sayfada yer alan 5 6

“Dersaadet’e vürud eden prensler hakkında icrası mu’tad olan mu’amelat-ı resmiyye” başlığı altında sıralanan kaidelerde İstanbul’a gelen prense, hanedandan biri ile hariciye teşrifatçısı tarafından resmi “hoşamedi” (hoş geldin) töreni yapılacağı yazılmaktadır. Bu uygulama, Sultan Abdülmecid’in hükümdarlığının erken yıllarına ait olmalıdır. 20. Sayfada yer alan “Dersaadet’e gelen prensler hakkında icra kılınan merasim-i teşrifat” başlıklı sayfadaki kaideler ise 1859 yılında Dersaadet’e gelen Grandük Konstantin’e uygulanan teşrifat kaideleriyle benzerlik göstermektedir. Bu kaidelerin defterdeki yerinin, Grandük Konstantin’e uygulanacak merasim kaidelerinin yazıldığı sayfalardan (17-20) sonra gelmesi nedeniyle, Konstantin için belirlenen kaidelerin revize edilerek yeni kaideler olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. Bu kaidelerin ise Sultan Abdülaziz Dönemi’nde uygulanmadığı görülmektedir.

609


Osmanlı’nın Avrupa Devletleri’ne ilişkin farklılaşan politikalarının sonucu olarak ortaya çıkan bu İstanbul ziyaretlerinde, iktidarın hangi yapıları görünür ya da görünmez kıldığı, kendisini “temsil”i hangi mimari yapılar üzerinden yaptığını kavramak, dönemin dış siyaset ve politikasını kavramak için önemlidir. Bu yapılar, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin siyasal kültürünü ve kimliğini temsil eden politikaların ve ideolojilerin araçları olmuşlardır. İngiltere Veliaht Prensi Edward’ın, Mayıs 1862’de gerçekleşen ve resmi olmayan birinci ziyareti sonrası Sultan Abdülaziz’in 1867’daki Avrupa seyahati ardından Nisan 1869’daki ikinci ziyareti sırasında uygulanan teşrifat kuralları ile birlikte gezdirilen yerler ve yapılar da farklılaşmıştır. Bu farklılığın Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu siyasi yapı ve Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahatinin siyasi etkisi ile ilişkili olduğu aşikârdır.

Veliaht Prens Edward’ın (VII.Edward) 1862 yılındaki İlk İstanbul Ziyareti Galler Prensi ve Chester Kontu unvanlarını taşıyan Prens Albert Edward, Oxford ve Cambridge Üniversitelerinde eğitim almış ve adı skandallarla anılan bir prenstir. Prens Edward, 1861’de annesi Kraliçe Victoria ve babası Prens Albert’ın fikri ile İngiltere’nin Doğu politikası çerçevesinde, kutsal toprakların ve Mısır’ın da dâhil olduğu bir Doğu gezisine çıkmıştır (Şekil 1 ve 2).10 Prens Edward’ın bu Doğu seyahati, babası Prens Albert’ın zamansız ölümü üzerine birkaç ay ertelense de 1862 yılının Şubat’ında Londra’dan başlamıştır. Prens, “Osborne” vapuruyla Mısır, Kudüs, Şam ve Beyrut’u ziyaret ettikten sonra 20 Mayıs’ta İstanbul’a ulaşmıştır.11 İ.Ü. Kütüphanesi’ndeki 8894 numaralı teşrifat defterinde, prensin bu ziyareti için yazılan; “Min gayr-i resmi fehametlü Prens Hazretlerinin Dersaâdet’e vürûdlarında hakkında icra kılınacak merâsim-i teşrîfâtiyye.” başlığından da anlaşılacağı üzere, bu ziyaret resmi bir ziyaret değildir. Prensi Çanakkale’de bulunan Kale-i Sultaniye’ye giderek karşılamak üzere Tersane-i Âmire Meclis Reisi Ferik Mustafa Paşa tayin edilmiştir. Ayrıca Prens Edward’a, Sadrazam, Kaptan Paşa ve Serasker Paşa tarafından birer yaver, Saray-ı Hümâyun kayıklarından kayıklar ve Istabl-ı Âmire’den arabalar ve hayvanlar tahsis edilmiştir (Şekil 3).12 Kutsal toprakların ziyareti, Avrupalılar için her zaman önemli olmakla birlikte, 18. yüzyılın son dönemlerinde pek çok seyyahın, sanatçının, askerin, diplomatların, bilim adamının, haritacıların ve fotoğrafçıların Mısır ve Kutsal toprakları güvenle ziyaret ettikleri ve bu seyahatlerini yazarak kitaplaştırdıkları bilinmektedir. 19. yüzyılın ilk yarısında da giderek artan ve ikinci yarısında oldukça popülerleşen bu turlar genellikle İncil’de geçen Mısır ve Yunan

10

610

kalıntılarını, yakın doğu bahçelerini, camileri, yerel kıyafetleri görmek için yapılmaktaydı. (Ayrıntılı bilgi için bakınız: Gordon, S. 2014. Cities, Citadels, and Sights of the Near East: Francis Bedford’s NineteenthCentury Photographs of Egypt, the Levant, and Constantinople. The American University in Cairo Press) 11 Gordon, 2014, s. 8-9. 12 İ.Ü. Kütüphanesi, 8894 numaralı defter, s.22.

Şekil 1. Prens Edward’ın 1862’deki Doğu gezisi rotası (Gordon, 2014).

Şekil 2. Prens Edward’ın Abdullah Biraderler tarafından çekilen fotoğrafı (Royal Collection, RCIN 2113199).

Prens 20 Mayıs Salı günü Taif Vapuru ile Dersaadet’e ulaşmış ve Dolmabahçe önlerine geldiğinde, şerefine atılan 21 pare top atışıyla karşılanmıştır. Sadrazam Fuad Paşa, CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Prens Edward’ın İstanbul Ziyaretleri

Şekil 3. Prens Edward’ın kendi el yazısı ile yazdığı Doğu gezisi günlüğünün kapağı ve İstanbul günlerine ait bir sayfa (kaynak: http: rc.onlineculture.co.ukttp).

Şekil 4. Osbourne Vapuru’nun 1862 Doğu gezisinde Malta Limanın’daki bir gravürü (Royal Collection, RCIN 921092).

Hariciye Nazırı Mehmet Emin Ali Paşa, Serasker Mehmed Rüştü Paşa ve Kaptan Mehmed Ali Paşa tarafından Prens’e gemisinde resmi hoşamedi töreni13 yapıldıktan sonra, Prens, kendisi için tahsis edilen kayığa binerek Dolmabahçe Sarayı’na geçmiştir.14 İskelede Sultan Abdülaziz tarafından karşılanan Prens ve beraberindekiler, daha sonra tıpkı resmi ziyaretlerdeki usule uygun olarak, doğrudan Mâbeyn-i Hümâyun’a geçmişlerdir.15 Burada, Prens ve beraberindeki Ernest Leopold16 Misafirlere yapılan ilk karşılama törenleri için Osmanlı Belgelerinde bu sözcük kullanılmaktadır. 14 İ.Ü. Kütüphanesi, 8894 numaralı defter, s. 22, Tercüman-ı Ahval, 23 Zilkade 1278, no:185. 13

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Tercüman-ı Ahval, 1278. Ernest Leopold, Kraliçe Victoria’nın üvey kardeşi olan Prens Carl’ın en büyük oğlu ve Leiningen prensidir (Gordon, 2014, s. 5).

15 16

Şekil 5. Dolmabahçe Sarayı Koltuk Kapısı Fotoğraf: Francis Bedford 1862 (Gordon, 2014).

ile L. Moore’a Mabeyn’de onları bekleyen diğer zevat takdim edilmiştir (Şekil 4 ve 5).17 Dolmabahçe Sarayı, Sultan Abdülaziz’in Avrupa ziyareti öncesi İstanbul’a gelen misafirlerin ilk karşılaştığı yapı olmuştur. Deniz yoluyla İstanbul’a gelen misafirler sarayın iskele kapısında karşılanmışlardır.18 Osmanlı’ya özgü Neo Prens’in bu gezisi resmi bir ziyaret olmaması sebebiyle bu karşılamaya hiç kimse resmi üniforma ile katılmamıştır (İ.Ü. Kütüphanesi, 8894 numaralı defter, s. 22). 18 16 Ağustos 1862 tarihinde İstanbul’a gelen İtalya’nın Veliaht Prensi Umberto da Taif Vapuruyla karşılanıp bu vapurla Dolmabahçe Sarayı’na gelerek Padişahın huzuruna çıkmıştır. (Giz, 1969). 17

611


barok ve Neoklasik elemanlar içeren bir cephe düzenine sahip olan Dolmabahçe Sarayı’nın özellikle Mâbeyn ve Hünkâr daireleri, Tanzimat Dönemi’nin temsil ve teşrifat anlayışına göre düzenlenmiştir. Elçilerin ve üst düzey misafirlerin ağırlandığı ve ziyafetlerin verildiği bu salonlar, Osmanlı’nın 18.yüzyılda şekillenen yeni yüzünün mimari yansımalarıdır. Illustrated London News’in Prens’in Doğu gezisine dair haberler yaptığı 22 Kasım 1862’deki sayısında, “Sultan’ın Boğaz’daki yeni sarayı” başlığıyla yayınladığı yazısında şehrin en etkileyici yapısı olarak adlandırdığı saray ve sarayın iskele kapısı hakkında bilgi verilmiş ve deniz yoluyla İstanbul’a gelen ziyaretçilerin, şehirde ilk karşılaştıkları anıtsal yapı olduğu yazılmıştır. Aynı haberin devamında, Dolmabahçe Sarayı’ndan övgü dolu cümleler ile uzun uzun bahsedilmiştir. Saray’ın korent ve iyon düzenlerinin, orijinallerinden daha iyi olduğu vurgulanırken, sarayın mimarisi, Modern Klasik Stil, Pseudo Klasik Stil, Oryantalist stil, İspanyol Plateresco Stili, Hindu mimarlığı gibi birbiriyle çok alakalı olmayan benzetmeler yapılarak tasvir edilmeye çalışılmış, ancak mimari öğeler “Osmanlı” ibaresi ile nitelendirilmekten ve “Osmanlı Mimarlığı” teriminin kullanılmasından kaçınılmıştır.19 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı’nın görünen yüzü olan Dolmabahçe Sarayı, Devletin geçirdiği büyük değişimin de simgesi niteliğindedir. Dönemin en yeni teknolojileri olan büyük camların, aynaların, kristal şamdanların, dev boyutlu avizelerin sergilendiği saray, Osmanlı’nın çağı yakalayan bir devlet olduğu görüntüsünü güçlendiren bir imgedir (Şekil 6 ve 7). Prens ve maiyetindekiler, bu kabul töreninin ardından kendilerine tahsis edilen arabalara binerek ikamet edecekleri yer olan, Pera’daki İngiltere Büyükelçiliği’ne( Sir Henry’s House) geçmişlerdir. Padişah, Ali Paşa ve Kaptan Paşa ile birlikte, aynı gün kısa süreliğine İngiltere elçiliğine giderek Prens’e iade-i ziyarette bulunmuştur.20 Prens’e ertesi gün Tersane-i Amire gezdirilmiştir.21 Özellikle 19. yüzyılda İngiliz uzmanların yardımıyla ileri bir seviyeye taşınmış olan tersane binası, askeri gücün en önemli göstergelerinden biridir (Şekil 8 ve 9). Prens, günlüğünde 22 Mayıs Sabahı Kapalı Çarşı’ya giderek alışveriş yaptığından bahsetmiştir. Aynı gün öğleden sonra Aya İrini Silah Müzesi’ni gezmiş ve burada ise hanedana ait hazineler ve ilk Osmanlı Sultan’ından başlayarak tüm sultanların kılıç koleksiyonlarını görmüştür. Ardından, Ayasofya Cami’ni daha sonra sırayla; Sultanahmet, Bayezid ve Süleymaniye camilerini de gören Prens’in, yine bu bölge Illustrated London News, 22 Kasım 1862. 20 Prince Edward, 1862, s. 82, İ.Ü. Kü19

612

tüphanesi, 8894 numaralı defter, s. 22. 21 Prince Edward, 1862, s. 82.

Şekil 6. Dolmabahçe Sarayının Ana Giriş Kapısı (Illustrated London News, 22 Kasım 1862).

Şekil 7. Grandük Nikolanın 1970 yılındaki İstanbul ziyaretinde Dolmabahçe Sarayı’nda karşılanışı (The Illustrated London News, 13 Nisan 1878).

Şekil 8. Dolmabahçe Sarayı Zülveçeyn Salonu.

de olan eski Hipodrom bölgesini ve Dikilitaş’ı da gezdiği ve bu Bizans Dönemi yapılarının da oldukça ilgisini çektiği günlüğünden anlaşılmaktadır. Yine aynı bölgede olan Topkapı CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Prens Edward’ın İstanbul Ziyaretleri

Şekil 9. Dolmabahçe Sarayı sahil cephesi Fotoğraf: Francis Bedford 1862 (Gordon, 2014).

Sarayı’nı22 ve Yeniçeri elbiselerinin sergilendiği Elbise-i Atika Müze’sini de ertesi gün (Cuma günü) sabah gezmiştir. 23 Eski Saray24 bölgesi, genellikle 19. yüzyıl’da İstanbul’a gelen misafirlerin ziyaret programlarının ilk günlerinde yer almaktadır.25 Osmanlı’nın geçmişinin ve ondan önceki İmparatorlukların da izlerini taşıyan bu bölge, devletin gücünün ve köklülüğünün gösterilmesi açısından önemlidir (Şekil 10 ve 11). Bu bölgedeki gezilerin en önemli duraklarından biri olan Topkapı Sarayı’nın, bir müze gibi gezdirilmesi daha erken dönemlerde başlamıştır. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde yer alan Hatt-ı Hümâyun belgelerinde 1854’te İstanbul’a gelen Rus beyzadelerinin Ayasofya ve diğer camileri gezdikten sonra, Topkapı Sarayı’nı da gezdikleri yazılmıştır.26 Fakat misafirlere gezdirilen alanlar oldukça kısıtlı alanlardır. Uzun bir dönem İmparatorluğun kalbi olan Topkapı Sarayı, aynı zamanda hilafetin de merkezidir. Özellikle hilafetle birlikte Osmanlı Devleti’ne geçen kutsal emanetlerin sergilendiği bölüm, hilafet gücünü göstermek için önemli bir mekân olarak görünür kılınmıştır. Bu ziyaretler kapsamındaki, Topkapı Sarayı’nın Birinci Prens’in 1862’deki bu gezisinde Topkapı Sarayı’ndaki hangi mekânları gezdiği ile ilgili ayrıntılar ne Prens’in günlüğünde ne de Osmanlı belgelerinde yer almamaktadır. Prens’in eşi ile birlikte 1869’da gerçekleştirdiği ikinci ziyaretinde ise Topkapı Sarayı’nda Bağdat köşkü, Hazine, Kütüphane ve Kutsal Emanetler bölümlerini gezdiği, William Howard Russel’ın geziye dair tuttuğu notlarda yer almaktadır. 23 Prince Edward, 1862, s. 82. 24 Dönemin belgelerinde Eski Sa22

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

ray olarak anılan Saray Topkapı Sarayı’dır. Bugün, Eski Saray olarak bilinen ve Fatih Sultan Mehmet tarafından Bayezid’de inşa ettirilen saray ile bir ilgisi yoktur. 25 1869 yılının 13 Ekim’inde İstanbul’a gelen İmparatoriçe Eugénie, 14 Ekim’de; yine aynı yılın 28 Ekim’inde İstanbul’a gelen Avusturya İmparatoru Franz Joseph 29 Ekim’de Eski Saray bölgesindeki bu mekânları ziyaret etmişlerdir (Terakki, 1 Şaban 1286, 22 Safer 1286). 26 Dursun, 2007, s. 68.

Şekil 10. Topkapı Sarayı kıyafet koleksiyonu (Library of Congress, LCUSZ62-81450).

Şekil 11. Ayasofya Cami, Fotoğraf: Francis Bedford (Gordon, 2014).

Avlusu’nda yer alan Aya İrini Silah müzesi aynı zamanda Avrupa’daki en erken müzelerdendir.27 Aynı gün içerisinde gezdiği Ayasofya Cami, İstanbul’a gelen pek çok gezginin de özel izinlerle gezdiği bir yapıdır. Prens’i de çok etkilemiş olacak ki, Prens günlüğünde Ayasofya Cami’nden “ Doğuda gördüğüm en güzel yerdi” sözleriyle bahsetmiştir (Şekil 12 ve 13).28 Özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında, Cuma selamlığı bir devlet merasimi haline gelmiştir. Cuma Selamlığı törenle 1846’da alınan bir kararla yeniden düzenlenen müze dönemin arkeoloji ve tarih ilgisinin artışının bir göstergesidir. Tanzimat’tan sonra artan bu ilgi, İstanbul’un fetih öncesi tarihine de ilgiyi artırmış ve

27

Ayasofya ve hipodrom bölgesi gibi antik dönemlerdeki yapılar ile ilgili çalışmaları, Avrupa ile gelişen ilişkilerin de etkisiyle, daha ön plana çıkartmıştır (Akyürek, 2011, s. 140). 28 Prince Edward, 1862, s. 83.

613


Şekil 14. Yenikapı Mevlevihanesi Sema Salonu (http: ffsmsem.fatihsultan.edu.trFSM-SEM-Foto-Galeri--Mekan-Resimleri).

Şekil 12. Dikilitaş Fotoğraf: Francis Bedford 1862 (Gordon, 2014).

Şekil 15. Mevlevihanenin 19.yy fotoğrafı (Prof. Dr. Baki Baykara arşivi).

Şekil 13. Tophane Kasrı,1853-1855, Fotoğraf: James Robertson (Royal Collection, RCIN 2700801).

ri, misafirlerin katıldığı bir tören ve seyir edilen bir ritüel halini almış ve özellikle yabancı misafirlerin padişahı görmeleri için bir fırsat haline dönüşmüştür.29 Prens Edward da Dersaadet ’teki dördüncü gününde, Tophane Cami’nde kılınacak cuma namazı öncesi selamlık törenini izlemek için Tophane’ye gitmiştir. Prens Edward bu töreni büyük ihtimalle Tophane’de bulunan, William J. Smith’in yaptığı kasırda seyretmiştir. Tophane Kasrı, daha çok Abdülmecid döneminde yabancı misafirlerin kabul edildiği bir yapıdır. Grandük Konstantin, 1859’daki İstanbul ziyaretinde ilk olarak bu kasırda padişah tarafından karşılanmıştır.30 Herhangi bir kayıt bulunmamasına rağmen yapının, boğazın aksi yö Karateke, 2004, s. 103.

29

614

İ.Ü. Kütüphanesi, 8894 numaralı defter, s. 17.

30

nünde yer alan Barok üslubundaki çıkması da tören seyri için daha uygun bir görme alanı sunmaktadır. Edward ve maiyetindekiler, cuma selamlığının ardından Mevlevi dervişlerinin semasını izlemek için Kale Kapısı Mevlevihanesi’ne31 gitmişlerdir.32 Bu tekke ziyaretinin İ.Ü. Kütüphanesi, 8894 numaralı teşrifat defteri incelendiğinde olağan bir ziyaret olmadığı görülmektedir. Sıra dışı olan bu ziyaret, Prens’in kendi isteğiyle gerçekleşmiş olmalıdır (Şekil 14 ve 15). Gezisi boyunca onuruna pek çok ziyafet verilen Prens için, aynı gün Kaptan Paşa’nın Haliç’te bulunan evinde Ali Paşa ve Fuat Paşa’nın da bulunduğu bir ziyafet verilmiştir. Cumartesi günü ise, öğle yemeğinde Sadrazam Fuad Paşa’nın Kanlıca’daki evine misafir olan Prens; Ali Paşa, Samos Prensi ve Kamil Paşa ile birlikte bu yemekte bulunmuştur. Kanlıca’dan sonra Belgrad ormanına da geçen Prens, günlüğünde burada Sultan Mahmud Köşkü’nü de gördüğünden bahsetmektedir.33 Ruzname-i Ceride-i Hadis, 1279. Kale Kapısı Mevlevihane’sinin neresi olduğuna ilişkin net bilgiler bulunmamaktadır. Ancak Kale Kapısı sözcüğü adı geçen Mevlevihane’nin

31 32

Yenikapı Mevlevihane’si olabileceğini düşündürmektedir. Ruzname-i Ceride-i Hadis, 1279; Prince Edward, 1862, s. 84. 33 Prince Edward, 1862, s. 84.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Prens Edward’ın İstanbul Ziyaretleri

Şekil 17. Üsküdardaki Selimiye Kışlası ve İngiliz mezarlığı Fotoğraf: Francis Bedford 1862 (Gordon, 2014).

Şekil 16. Göksu Kasrı, Fotoğraf: Robertson & Beato (Royal Collection, RCIN 2700806).

Prens’e padişah tarafından verilen tek ziyafet 26 Mayıs Pazartesi günü Göksu Kasrı’nda verilen sabah kahvaltısıdır. Sadrazam, Hariciye Nazırı Ali Paşa, İngiltere Sefiri Elliot, Kaptan Paşa, Leiningen Prensi, Serasker Paşa, Meclis-i Vâlâ Reisi Kamil Paşa da bu ziyafete katılmışlardır.34 Bu ziyafette, bir Osmanlı padişahı ilk kez devlet adamları ve yabancı bir hanedan mensubu ile aynı masada yemek yemiştir.35 Prens Edward ve maiyetine, Padişah tarafından verilecek ziyafetlere ayrıca önem verildiği, ikinci ziyarette William Howard Russell tarafından günlüğe yazılanlardan anlaşılmaktadır. Russel’ın ne kadar etkilendiğini anlatan ifadelerden, ziyafetin unutulmaz bir tecrübe olmasının istendiği, ziyafetin verileceği yapının da özenle seçildiği anlaşılmaktadır.36 Aynı zamanda Osmanlı devlet geleneğinde bir ilk olan bu ziyafet için, Barok ve Rokoko üsluplarının Osmanlı coğrafyasında yorumlanmış bir biçimi olarak inşa edilmiş bulunan Küçüksu Kasrı seçilmiştir. Bu ziyafet ile Prens’e resmi veda töreni de gerçekleştirilmiştir. Prens’e bu törende birinci dereceden bir Osmanlı Ruzname-i Ceride-i Hadis, 1279. 35 Ahmet Cevdet, 1980, s. 386. 36 Prens’in 1869’daki ikinci ziyaretinde günlüğünü tutan William Russel, İstanbul seyahati boyunca yedikleri 34

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

hiçbir yemeğin, Sultan’ın ziyafetinde verdiği yemek kadar lezzetli olmadığına dikkat çekmiş ve bunun siyasi bir tutum olduğunu yazmıştır (Russell, 1869).

nişanı ile birlikte Kasır’da içtikleri nargile ile birlikte askeri kıyafetler hediye edilmiştir.37 Pazar ayini için hemen İngiltere elçiliğinin karşısındaki Anglikan kilisesine gitmeyi tercih eden Edward, ardından Üsküdar’a geçerek burada hem Kırım savaşında ölen İngiliz askerler için yaptırılan İngiliz mezarlığını hem de Selimiye’deki hastaneyi ziyaret etmiştir (Şekil 16 ve 17). Prens İstanbul’daki son gününde ise, Abdullah biraderlerin stüdyosuna giderek fotoğraf çektirmiştir. Bu fotoğraflar, daha sonra bir albüm yaptırılıp armağan olarak İngiltere’ye gönderilmiştir.38 Prens Edward, maiyetindekilerle birlikte 27 Mayıs Salı günü saat 16.30’da Büyükelçilik binasından ayrılıp, Tophane’den kayıklarla gemisi Osborne’a geçmiş ve Atina’ya doğru yola çıkmıştır. Prens günlüğündeki İstanbul notlarına “İstanbul’da çok hoş bir hafta geçirdim.” cümlesi ile son vermiştir.39

Veliaht Prens Albert Edward’ın (VII. Edward) 1869 yılındaki İkinci İstanbul Ziyareti Sultan Abdülaziz’in, Fransa İmparatoru III. Napoleon’un daveti üzerine 1867’de Paris Uluslararası Sergisi’ne onur konuğu olarak katılacağının duyurulmasının ardından, İngiltere Kraliçesi Victoria da Sultan’a resmi bir davet göndermiştir. Bu davet üzerine İngiltere’yi de bu seyahat programına dâhil eden Sultan Abdülaziz, 21 Haziran 1867 Cuma günü İstanbul’dan başlayarak resmi olarak Fransa, İngiltere, Belçika ve Avusturya- Macaristan’ı, gayri resmi olarak da İtalya ve Prusya’yı ziyareti kapsayan, 47 günlük bir seyahate çıkmıştır.40 Prince Edward, 1862, s. 87; İ.Ü. Kütüphanesi, 8894 numaralı defter, s. 22. 38 Gordon, 2014, s. 14. 39 Prince Edward, 1862, s. 88. 37

Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahati hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız: Karaer, N. (2003) Paris, Londra, Viyana; Abdülaziz’in Avrupa seyahati, Ankara, Phoenix Yayınevi; Kutay, C. (1991) Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahati, İstanbul, Boğaziçi Yayınları.

40

615


Osmanlı Devleti tarihi boyunca Avrupa’ya seyahat eden ilk ve tek Sultan olan Abdülaziz, Avrupa ile ilişkileri geliştirmek için çıktığı bu seyahat sonrası iade-i ziyaret amacıyla İstanbul’a gelen pek çok misafiri ağırlamıştır. Bu iade-İ ziyaretlerinin ilki İngiltere tarafından gerçekleştirilmiştir. Sultan Abdülaziz’e İngiltere’deki pek çok gezisinde eşlik eden Veliaht Prens Edward, 1869’da ikinci kez, bu defa eşi Danimarka Prensesi Alexandra ile birlikte, İstanbul’u ziyaret etmiştir. Sultan Abdülaziz, İngiltere Prensi’nin ziyaretine oldukça önem vermiş ve programı dört ay öncesinden açıklanmıştır.41 Prens’in gezi boyunca günlüğünü tutan William Howard Russel’ın notları, gezi hakkında oldukça fazla ayrıntı vermektedir. Bu gezinin İngiliz basınında da 1862’deki ziyarete göre daha geniş yer bulduğu, Illustrated London News’de yer alan geziye dair gravürlerle birlikte yayınlanan haberlerden anlaşılmaktadır.42 Prens’e ziyareti boyunca ikamet etmesi için Beylerbeyi Sarayı ile birlikte Salı Pazarı Sarayı da denilen Fındıklı’da yer alan Çifte Saraylar önerilmiş, İngiltere Büyükelçisi Elliot tarafından Çifte Saraylar tercih edilmiştir.43 Dersaadet’te bulunduğu süre içerisinde kullanması için dört atlı fayton ve yedi çifte kayık tahsis edilmiştir.44 Ayrıca, Prens’in emrine İstanbul’da bulunduğu süre içerinde bir şeref kıtası, pek çok hizmetkâr ve her yemekte onlara eşlik eden 84 kişilik bir orkestra tahsis edilmiştir.45 İngiltere seyahati sırasında Buckingham Sarayı’nda kalan Sultan Abdülaziz, Prens Edward için bu kez Saray-ı Hümâyunlardan biri olan Çifte Sarayları tahsis etmiştir. Bunula birlikte, Sultan Abdülaziz Dönemi’nde İstanbul’da ağırlanan misafirlerden Prens Edward dışında hiçbiri Çifte Saraylar’da konaklamamıştır (Şekil 18 ve 19). Rauf Paşa, Pertev Piyale Vapuru ile Prens ve Prensesi, Yedikule açıklarında karşılamıştır.46 Prens ve Prenses vapur ile Çifte Saraylar’a geçerken, Sarayburnu’ndan 21 pare top atışı ve Haliç’te bulunan Osmanlı donanması ile selamlanmışlardır.47 Çifte Saraylar’da Sultan Abdülaziz tarafından merdivenlerde karşılanan Prens, daha sonra Sultan ile birlikte saraya geçmiştir. Burada Prens’e Dersaadet’te bulunan diğer ülke sefirleri ve bazı devlet yetkilileri takdim edilmiştir. Padişah ile Prens, Sadrazam Ali Paşa’nın tercümanlığıyla bir süre sohbet etikten sonra, Prens, Saray’ın üst katında kendisi için hazırlanan odaya çıkarak bir süre burada istirahat etmiş ardından Dolmabahçe Sarayı’nda Padişah’a iade-i ziyarette bulunmuştur.48 Bu ziyaret için Prens’in saraydan ayrılışı ve saraya geri dönüşü sırasında, Avrupa merasim usullerine göre bir merasim uygulanarak Muzıka-i Hümâyun icrası ile “bando takımı uyarısı” yapılmıştır.49 Russell, notlarında bu Giz, 1969, s. 23. Illustrated London News, April 24 1869/ May 08 1869. 43 Büyükelçi Elliot, Beylerbeyi Sarayı’nı ulaşımın kolay olmadığı ve havanın serin olduğu gerekçesiyle tercih et41 42

616

memiştir (Russell, 1869, s. 499). Terakki/18 Zilhicce 1275. 45 Russell, 1869, s. 480. 46 Terakki/20 Zilhicce 1275. 47 Giz, 1969, s. 24. 48 Russell, 1869, s. 474. 44

Şekil 18. Beylerbeyi Sarayı, Fotoğraf: Abdullah Biraderler (Library of Congress, LC-USZ62-81023).

Şekil 19. Çifte Saraylar’a ait bir gravür (Illustrated London News, 24 April 1869).

uygulamayı; hem Sultan’ın misafirlerini onurlandırmak istediği hem de İngiltere protokol kurallarına karşı duyduğu hayranlık olarak yorumlamıştır.50 Prens ve Prenses, ertesi gün ilk olarak Cuma Selamlığı törenini izlemek üzere Dolmabahçe Sarayı’na gitmişlerdir. İlk ziyaretinde cuma selamlık törenini Tophane Kasrı’ndan izleyen Prens, bu kez Dolmabahçe Cami’nde düzenlenen selamlık resmini, Dolmabahçe Sarayı’ndaki Camlı Köşk’ten izlemiştir.51 Töreni izleyecek misafirlerin tören saatini bek50 Terakki/20 Zilhicce 1275. Russell, 1869, s. 480. Geleneksel Saray mimarisinde padişahların resmi geçit(alay) törenlerini izlediği Alay Köşkü’nün karşılığı olan Dolmabahçe Sarayı’ndaki Camlı Köşk, dönemin yeni malzemeleri olan dökme demir ve camdan inşa edilmiştir. İngiliz Kraliyet Mimarı William J. Smith tarafından tasarlanmıştır. Russell’ın Fransız bir sanatçı tarafından dekore edildiğini belirttiği bitişiğindeki Merasim Salonu ise geleneksel Osmanlı süsleme sanatında pek sık görülmeyen hayvan resimleri ile dekore edilmiştir.

49

51

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Prens Edward’ın İstanbul Ziyaretleri

Şekil 20. Dolmabahçe Sarayı Camlı Köşkü.

ledikleri, Camlı Köşk’e bitişik olan ve Russel’ın “Fransız bir sanatçı tarafından dekore edilmiş tavanı; aslan, kaplan ve geyik motifleri ve altınlarla süslenmiş bir oda” diye tarif ettiği merasim salonunda, misafirlere çubuk ve kahve ikram edilmiştir. Prens, prenses ve yanındakiler, daha sonra da merasimin izleneceği mekân olan Camlı Köşk kısmına geçerek töreni izlemişlerdir.52 Prens ve maiyeti, törenin ardından Haliç’ten Kâğıthane’ye doğru bir gezi yaparak buradaki park, bahçe ve köşkleri görmüşlerdir. Buradan da bir diğer mesire alanı olan Balmumcu Çiftliği’ne geçmişlerdir (Şekil 20).53 Prens’in bu gelişinde de dönemin belgelerinde Eski Saray bölgesi olarak geçen, Topkapı Sarayı ve çevresi ilk günlerdeki ziyaret noktalarından biri olmuştur. Prens ve maiyetindekiler, Cumartesi günü Topkapı Sarayı’nın Bağdat Köşkü, hazine, kütüphane ve kutsal emanetler bölümünü gezerek Russel’ın, “Dünyanın en güzel manzaralarından biri” olarak nitelendirdiği, Topkapı Sarayı’ndan Haliç ve Boğaz manzarasını seyretmişlerdir. Prens ve maiyetindekiler, ardından Aya İrini Silah Müzesi’ni ve Ayasofya ve Sultanahmet Cami’ni gezmişlerdir.54 Sultan Abdülaziz, Avrupa seyahatinden döndüğünde, Aya İrini Silah müzesinin tekrar düzenlenerek Avrupa’daki müzeler gibi olmasını istemiştir. Prens Edward, bu amaçla yenilenen müzenin ilk misafirlerinden biri olmuştur. Prens ve Prenses, Topkapı Sarayı bölgesindeki gezinin ardından akşam Dolmabahçe Sarayı’nda Sultan tarafından verilecek büyük ziyafet için saraya gitmişlerdir. İlk önce Büyük Salon’da Bab-ı Ali yetkilileri, Prens ve maiyetine takdim edilmiştir. Kısa bir süre sonra salona gelen Sultan, Prenses’i koluna alarak, diğer misafirler ile birlikte yemek odasına geçmiştir. Masada, yüksek rütbeli Osmanlı devlet erkânları ve eşleri ile birlikte İngiltere, Rusya, Fransa ve Avusturya sefirlerinin de yer aldığı toplam 24 kişi bulunmuştur. Yemekler ise, Türk ve Fransız mutfağından seçilmiştir.55 Bu Russell, 1869, s. 482. Terakki, 20 Zilhicce 1286.

Russell, 1869, s. 483. Terakki, 22 Zilhicce 1286.

52

54

53

55

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Şekil 21. Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonunda Mareşal Pelissier’e Abdülmecid tarafından verilen ziyafet (Tanzimat devrine ait bir kısım Resimler ve Vesikalar, 1940).

Şekil 22. İmparatoriçe Eugénienin 1869’daki İstanbul gezisi sırasında Le Monde Illustréde yer alan hareme dair bir gravür (Le Mondé İllustré, 4 Araık 1869).

ziyafet, padişahın ilk kez hanım misafirlerle aynı sofraya oturduğu bir yemek olması açısından da önemlidir.56 Sultan Abdülaziz yemekten sonra Prenses’i tekrar koluna alarak diğer hanım misafirlerle birlikte Harem’i ve Valide Sultanı ziyarete götürmüştür (Şekil 21 ve 22).57 Dört Nisan 1869 Pazar günü, Prens ve maiyetindekiler, İngiliz Konsolosluğunun karşısındaki, İngiliz Konsolosluğu Anglikan şapelinde pazar ayinine katılıp, öğlen elçilikte onurlarına verilen ziyafete katılmışlardır. Ziyafetten sonra Çifte Saraylar’a dönen Prens ve Prenses, öğleden sonra saat 3.30’da Sultan’ın kendilerine tahsis ettiği üç kayıkla Boğaz’da bir gezinti yapıp, Üsküdar’daki Kırım Savaşı’nda ölen İngiliz askerleri için yapılmış Haydarpaşa İngiliz mezarlığını ziyaret etmişlerdir.58 Levant Herald, 5 Nisan 1869; Russell, 1869, s. 492.

56

Russell, 1869, s. 493. Russell, 1869, s. 494.

57 58

617


Şekil 23. Alışveriş yapan prens ve prenses (Russell, 1869). Şekil 25. Tophane meydanı ve saat kulesi, 19. yüzyıl (Ayşe Yetişkin Kubilay arşivi).

Şekil 24. Naum Tiyatrosu, 1862 (Tanzimat Devrine Ait bir kısım Resimler ve Vesikalar, 1940).

Russell’ın Prens’in Doğu Gezisi günlüğünü tuttuğu notlarında, İstanbul’un 64 yangınından sonra inşaat faaliyetlerine getirilen yenilikler ile ahşap yapıların yasaklandığından, yangın sonrası boşalan alanlardan ve şehirdeki su sıkıntısından bahsedilmiştir.59 Bu konudan günlükte bahsedilmesi, konuklara İstanbul’un imarı ve şehirleşmesi konusunda bilgiler verildiğini göstermektedir. Pazartesi günü, Kapalı Çarşı’daki Cevahir ve Sandal bedestenlerini ve antika mağazalarını gezerek; lokum, muhallebi ve şerbet tadan Prens ve eşi daha sonra arabalar ile Pera’ya geçip, burada Missirie Ailesi’ni60 ziyaret etmiştir (Şekil 23 ve 24). Prens Edward ve eşi, Pazartesi günü akşam yemeğinden sonra Naum Tiyatrosu’na giderek, burada “Martha” adlı gösteriyi izlemişlerdir. Avrupa seyahatinde çeşitli temsillere katılan Sultan Abdülaziz, misafirleri için, 1869-1870 se Russell, 1869, s. 498. Missirie ailesi, 1841 tarihinde İstanbul’daki ilk otel olarak Pera’da açılan Hotel d’Angleterre’in sahibidir.

59 60

618

Ayrıntılı bilgi için bakınız: Gülersoy, Ç. (1985) Hotel d’Angleterre, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul.

zonu öncesinde dekorunda ve gösterilerinde değişiklikler yapılan Naum Tiyatrosu’nun tadilat işlemlerinin hızlanması ve tiyatronun vaktinden önce açılması için tiyatroya 2000 lira yardımda bulunmuştur.61 Naum Tiyatrosu’nda yapılan yardımlarda, Fransız İmparatoriçesi Eugénie ve Avusturya İmparatoru Franz Joseph’in 1869 yılında, Osmanlı başkentine yapacakları ziyaretlerinin de rolü olmalıdır. Tiyatro binaları, Osmanlı’nın yüzyıl başında tanıştığı bir yapı türü olmasının yanında, Avrupa ile kurulabilecek bir “benzerlik”tir. 1869 yılında Prens’in ziyaretinden kısa bir süre sonra İstanbul’a gelen Franz Joseph, Beyoğlu’ndaki büyük bir insan kalabalığından sonra Naum Tiyatrosu’na girdiği anda kendini bir an için Avrupa’da sandığını yazmıştır.62 Prens ve Prenses, Beylerbeyi Sarayı’nda ikamet edememiş olsalar da 6 Nisan Salı günü Beylerbeyi Sarayı’nda verilen bir ziyafet ile bu sarayı da görme imkânı bulmuşlardır. Prens’in gezisi boyunca günlüğünü tutan William Howard Russel burayı “Dünyanın en güzel konumuna sahip, dünyanın en güzel sarayı” olarak tanımlamıştır. Russell, Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesi, hayvanat bahçesi ve kuşhanesiyle diğer saraylardan farklı olduğunu ve Sultan’ın gözde sarayı olduğunu yazmıştır. Yabancı hanedan mensubu misafirlerin, genelde bu sarayda ikamet etmelerine karşın, Büyükelçi Elliot’ın kendileri için bu sarayı seçmediğinden pişmanlıkla bahsetmektedir. Russell, Çarşamba günü Ali Paşa ve askeri yetkililer ile Tophane’ye giderek buradaki silahları inceleyen Prens’in, binanın büyüklüğünden etkilendiği yazmıştır. Prens ve Prenses, daha sonra İngiliz Anma Kilisesi’ne geçerek bu kiliseyi ziyaret etmişlerdir. Akşam Dolmabahçe Sarayı’nda yenen yemeğin ardından, bir temsile katılmak üzere Pera’ ya geçen Prens ve Prenses, Sultan’ın da katıldığı gecede, L’Africaine adlı oyunu seyretmişlerdir (Şekil 25 ve 26).63 Yılmaz, 2004, s. 108. Samsinger, 2010, s. 275.

61

Russell, 1869, s. 507.

63

62

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Prens Edward’ın İstanbul Ziyaretleri

raf stüdyosuna giderek fotoğraflarını çektirtmiştir. Daha sonra Istıbla-ı Amire’yi gezen Prens’e, saf kan yarış atları gösterilmiştir. Akşam yemeği için Prens’in onuruna İngiliz Elçiliğinde verilen davet; Fransa, Avusturya, Rusya elçilerinin ve Sadrazam’ın katılımıyla gerçekleşmiştir (Şekil 27 ve 28). Prens’in resmi vedası, bu kez İstanbul’daki son günü olan 9 Nisan Cuma günü 13.30’da Sultan ile beraber yedikleri yemek ile yapılmış, ardından Prens ve maiyeti Ariadne Gemisi’ne binerek İstanbul’dan ayrılıp Kırım’a doğru yola çıkmışlardır.64

Şekil 26. Beylerbeyi Sarayında Prens Napolyon onuruna verilen ziyafet (Tanzimat Devrine Ait bir kısım Resimler ve Vesikalar, 1940).

Şekil 27. Ali Paşa Yalısı, Bebek (Eldem, 1993).

Şekil 28. Prens’in gezisi boyunca günlüğünü tutan William Howard Russel’ın notları arasında yer alan bir haliç gravürü (Russell, 1869).

Sekiz Nisan günü sabahı Prenses, maiyetindeki hanımlar ile çarşıya giderken; Prens de Abdullah biraderlerin fotoğCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Değerlendirme 19. yüzyıl boyunca Batı ile farklılaşan siyasi, politik, ticari ve kültürel ilişkiler Osmanlı Devleti’nde aynı yüzyıl boyunca devlet eliyle gerçekleşen değişimlerin inşasında büyük rol oynamıştır. Özellikle Tanzimat ideolojisi ile birlikte yenilenen ve bu yenilenmeyi fiziksel olarak mimari düzenlemelerle başkentine yansıtan Osmanlı Devleti, İstanbul’u ziyaret eden Avrupalı hanedan mensuplarının gezi rotalarında seçtiği yapılar aracılığı ile “yeni görünümü ”nü çağdaşı devletlerin yöneticilerine ve yönetici adaylarına sergilemek istemiştir. Sultan Abdülaziz Dönemi’nde iki kez (1862 ve 1869) İstanbul’u ziyaret eden İngiltere Veliahtı Prens Edward’ın 7 yıl arayla İstanbul’a gerçekleştirdiği ziyaretleri ve bu ziyaretlerde uygulanan teşrifat kuralları ve ziyaretler için seçilen yapılar, Osmanlı Devleti’nin o dönemdeki ideolojisini ve kimlik inşasını kavramak açısından oldukça önemlidir. Sultan Abdülaziz’in 1867’de gerçekleştirdiği Fransa, İngiltere, Belçika, Avusturya-Macaristan, İtalya ve Prusya’yı kapsayan Avrupa seyahatinden önce 1862’de ve kısa bir süre sonra 1869’da İngiltere Veliahtı tarafından gerçekleştirilen bu iki ziyaret karşılaştırıldığında, Avrupa seyahati sonrası teşrifat kurallarında ufak tefek değişikler ve gezdirilen yapılara ise eklemelerin yapıldığı görülmektedir (Bkz. Tablo1) Her iki ziyaretinde de deniz yoluyla İstanbul’a giriş yapan Prens Edward’ın 1862’deki ziyaretinde ilk karşılaştığı yapı Sultan’ın ikametgâhı olan ve Osmanlı’nın Sultan II. Mahmud ile oluşmaya başlayan yeni yüzünün simgesi Dolmabahçe Sarayı olmuş ve Sultan’la ilk karşılaşması da Sultan’ın “ev sahipliğinin” hissedildiği Mabeyn’de gerçekleşmiştir. Prens’in ikinci ziyaretinde ise ilk karşılaştığı yapı, kendisinin de bu ziyaretinde ikametgâhı olan, Çifte Saraylar olmuş ve Sultan Abdülaziz ile de ilk kez burada görüşmüştür. Osmanlı İdaresi, ilk ziyaretinde İngiltere Konsolosluğu’nda konaklayan prens için, 1869’da saray-ı hümâyunlardan biri olan, Çifte Saraylar’ı tahsis etmiştir. Prens Edward’ın Gezi programı dâhilinde karşılaştığı mimari yapılarda, hem güçlü geçmiş vurgusu hem de çağına Levant Herald, 10 Nisan 1869.

64

619


Tablo 1. Prens Edward’ın 1862 ve 1869’daki İstanbul Ziyaretlerinde Gezdiği Yapılar Prens’in İkamet Ettiği Yapı

1862 Ziyareti

1869 Ziyareti

İngiliz Konsolosluğu

Çifte Saraylar

Prens’in Onuruna Sultan Tarafından Ziyafet Verilen Yapılar Göksu Kasrı Gezdirilen Yapılar Topkapı Sarayı  Ayasofya Cami  Sultanahmet Cami  Süleymaniye Cami  Bayezid Cami  Aya İrini Silah Müzesi  Eski Hipodrom Bölgesi  Kapalı Çarşı  Dolmabahçe Sarayı  Beylerbeyi Sarayı Göksu Kasrı  Kağıthane Tophane Kasrı  Belgrad Ormanları  Mevlevihane  Selimiye Hastanesi  Haydarpaşa İngiliz Mezarlığı  Naum Tiyatrosu Istıbla-ı Amire Tersane-i Amire  Tophane-i Amire Kırım Anma Kilisesi

yön veren devlet imajı ortaya konmaya çalışıldığı anlaşılmaktadır. İki ziyarette de, ilk günlerde gezdirilen Topkapı Sarayı bölgesi, şüphesiz ki köklü Osmanlı tarihinin ve fetih ile birlikte devralınan mirasın göstergesi niteliğindedir. Hilafetin de merkezi olan Topkapı Sarayı, Osmanlı devlet geleneğinin mimariye yansımış bir parçası olarak sergilenmiş, özellikle hazine dairesi, kutsal emanetler ve çeşitli koleksiyonların sergilendiği bölümler görünür kılınmıştır. Ayasofya gibi Müslümanlığın Hristiyanlığa galibiyeti olarak görülebilecek bir yapı geçirdiği değişimlerle artık bir İslam sembolü olarak misafirlere gezdirilmiştir. Prens’in bu iki ziyaretinde de ikametgâhları değişse de, İstanbul’daki köşk, kasır ve sarayları çeşitli vesilelerle görmesi sağlanmış, özellikle Beylerbeyi Sarayı ve Göksu Kasrı ziyafetler için seçilmiş ve misafirleri oldukça etkilemiştir. O dönemde Avrupa’da yoğun olarak kullanılan Barok ve Rokoko üsluplarının Osmanlı topraklarında yeniden yorumlanmasıyla şekillenmiş bu görkemli yapılar, Osmanlı’nın yeniden şekillenen yüzünün de birer anlatıcısı olmuşlardır. Konum ve mimari özellikleriyle etkileyici olan bu yapılarda, Osmanlı geleneğinde görülmemiş sofra düzenleriyle gerçekleşen bu iki ziyafet de misafirleri oldukça etkilemiştir. 620

Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı   

    

    

Prens’in Doğu gezisi programı dâhilinde 1862’de gerçekleştirdiği İstanbul ziyaretinde, diğer misafirlerin ziyaret programlarında yer almayan, Yenikapı Mevlevihanesi ziyareti, Prens’in Osmanlı kültürüne ve temel değerlerine karşı ilgisinin bir göstergesidir. Prens’in iki ziyaretinin de ziyaret programlarında, Osmanlı askeri gücünün temsilcisi olan askeri yapılar yer almaktadır. Her iki ziyaretinde de Selimiye’deki İngiliz Mezarlığı ile birlikte Selimiye Kışlasını da ziyaret eden Prens, ilk ziyaretinde Tersane-i Amire’yi, ikinci ziyaretinde ise Tophane-i Amire’yi ziyaret etmiştir. Ölçek ve üslup olarak Osmanlı geleneksel askeri yapılarından farklı bir yapı çeşidi olan 19. yüzyıl kışlaları, Sultan III. Selim döneminde başlayan askeri reformların ilk örnekleridir. Bu büyük ölçekli modern yapılar, Sultan Abdülaziz döneminde yenilenen Osmanlı askeri gücünün görünen yüzü olarak, dönemin diğer güçlü devletlerinin yönetici ailelerine gösterilmiştir. Özellikle 19. yüzyılın son yarısında önemli bir teşrifat töreni halini alan Cuma Selamlığı törenleri, İstanbul’da bulunan yabancıların ilgisini çeken ve Sultan’ı görme imkânı veren törenlerdir. Sultan Abdülaziz Dönemi’nde de İstanbul’a CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Prens Edward’ın İstanbul Ziyaretleri

gelen yabancı hanedan mensubu protokol konuklarına da bu törenler izlettirilmiştir. Prens, bu töreni ilk ziyaretinde Tophane Kasrı’nda seyretmiştir. İkinci ziyaretinde ise bu seyir için, Dolmabahçe Sarayı’nın dönemin son teknolojisi olan cam ve dökme demirden inşa edilmiş ve dönem modasına uygun olarak dekore edilmiş Camlı Köşk tercih edilmiştir. Prens’e böylelikle Osmanlı Devleti’nin çağının tüm teknolojik gelişmelerinden haberdar olduğu mesajı verilmiştir. Prens’in 1869’daki ziyaret duraklarına, 1862’den farklı olarak Naum Tiyatrosu’nun da eklendiği döneme ilişkin kaynaklardan anlaşılmaktadır. Avrupa seyahati boyunca gittiği ülkelerde hazırlanan programlar dâhilinde çeşitli tiyatro ve opera salonlarında temsiller izleyen Sultan Abdülaziz, Prens’e Avrupa’nın önemli kentlerinde var olan entelektüel mekân ve organizasyonların İstanbul’da da yapıldığını istemiş olmalıdır. Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahati, Osmanlı Devletinde özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında hızlı bir şekilde gerçekleşen değişimlerin önemli bir adımı olmuştur. Teşrifat konusunda, Avrupa’da karşılaştıklarını, Osmanlı devlet politikası çerçevesinde uygulamaya koymakta tereddütlü davranmayan Sultan, dönemin şartlarına uyum sağlayarak, fırsatlarını iyi değerlendirmeye çalışmış ve Osmanlı devletinin çıkarlarını ve prestijini korumak için saltanatı boyunca elinden gelen özeni göstermiştir. Sultan Abdülaziz, dönemin en güçlü devletlerinden biri olan İngiltere’nin Veliaht Prensi Edward’ın İstanbul’daki ziyaret rotalarında seçtiği yapılar aracılığı ile Osmanlı Devleti’nin değerlerini, köklülüğünü, gücünü ve devlet temellerini oluşturan Doğu kültür ve gelenekleri kadar, Batı kültürlerinin de hâkimi olduğunu göstermek istemiştir. Bu düşüncenin kanıtları seçilen yapılardır. Sultan Abdülaziz, Avrupa Devletleri’nin Osmanlı Devleti’ni parçalanmaya hazır bir ülke olarak görme politikalarına karşı, Devleti’nin çağdaşı güçlü devletler arasında var olduğunu, gücünü ve önemini hala koruduğunu bu ziyaretlerde hissettirmiştir.

Kaynaklar Ahmet Cevdet. (1980) Ma’ruzat, İstanbul, Çağrı Yayınları. Akyürek, G. (2011) Bilgiyi Yeniden İnşa Etmek: Tanzimat Döneminde Mimarlık, Bilgi ve İktidar, İstanbul, Tarih Vakfı Yurt Yayınları. Ar, B. (2013) “Aya İrini’nin “Müze-i Hümâyun” Olarak Tahsis Ediliş süreci ve Sultan Abdülaziz”, Sultan Abdülaziz ve Dönemi Sempozyumu, Ankara, Türk Tarih Kurumu, s. 39-55. Armaoğlu, F. (1987) 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Belviranli, S.(2016) “Sultan Abdülaziz Dönemi İstanbul’u Ziyaret Eden Yabancı Hanedan Mensupları’nın Gezi Rotaları”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi. Ceylan, O. (1994) “Çifte Saraylar”maddesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 2, İstanbul, Kültür Bakanlığı ve Tarih CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Vakfı, s. 512-513. Davison, R. (2011) “Tanzimat Döneminde Osmanlı Diplomasisinin Modernleşmesi”, Ed.: H. İnalcık, & M. Seyitdanlıoğlu, Tanzimat-Değişim Sürecinde Osmanlı İmparatorluğu, İstanbul, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, s. 290-301. Dursun, H. (2007) “Osmanlı Devleti’nde Turizmin Gelişimine Dair Bazı Gözlemler”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, İstanbul, sayı: 16, s. 67-78. Eğin, E. (1994) “İgiliz Mezarlığı Maddesi” maddesi, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedi, İstanbul, Cilt 4, syf. 174. Eldem, E. (2013) “Ayasofya: Kilise, Cami, Abide, Müze, Simge”, Toplumsal Tarih Dergisi, sayı 254, s. 76-85. Giz, A. (1969) “19. Asırda İstanbul’u Ziyaret Eden Batılı Prens ve Hükümdarlar”, Hayat Tarih Mecmuası, s. 22-28. Gordon, S. (2014) Cities, Citadels, and Sights of the Near East: Francis Bedford’s Nineteenth-Century Photographs of Egypt, the Levant, and Constantinople, London, The American University in Cairo Press. Gök, N. (2014) “Sultan Abdülaziz’in Avrupa Seyahati’nin Sonuçları ve Yansımaları”, Sultan Abdülaziz ve Dönemi Sempozyumu, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 3. Cilt, s. 127-138. Gülersoy, Ç (1985) Hotel d’Angleterre, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayını, İstanbul. Hitzel, F. (2010) “Diplomatik Armağanlar Osmanlı İmparatorluğu ile Batı Avrupa Ülkeleri Arasında Modern Çağda Yapılan Kültürel Değiş Tokuş”, Harp ve Sulp: Avrupa ve Osmanlılar, İstanbul, Kitap Yayınevi, s. 243-257. Karasu, C. (1994) “Tanzimat Dönemi Osmanlı Diplomasisine Genel Bir Bakış” Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi Dergisi (OTAM), Sayı: 4, s. 205-221. Karateke, H. T. (2004) Padişahım çok yaşa: Osmanlı Devleti’nin Son Yüzyılında Merasimler, İstanbul, Kitap Yayınevi. Kuban, D. (2007) Osmanlı Mimarisi, İstanbul, YEM. Ortaylı, İ. (2008) Türkiye Teşkilat ve İdare Tarihi, Ankara, İstanbul, Cedit Neşriyat. Örenç, İ. (1998) “Hariciye Teşrifat Defteri (1846-1880)”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Özcan, B. (1998) “Kırım Harbi Sırasında Bazı Avrupalı Devlet Adamlarının Osmanlı Ülkesini Ziyaretleri (1854-1855)”, OTAM, Sayı: 9, s. 287-321. Öztuncay, B. (2003) Dersaadet’in Fotoğrafçıları, İstanbul, Aygaz A.Ş Yayınları. Pilehvarian, N. K. (1996) “Bezmialem Valide Sultan Yapıları”, Basılmamış Doçentlik Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü. Prince Edward. (1862) The Prince of Wales’s Journal, https:// www.royalcollection.org.uk. adresinden alındı. Russell, W. H. (1869) Diary in the East During the Tour, London, George Routledgeand Sons. Samsinger, E. (2010) “Kaiser Franz Joseph und Kaiser Karl I. Konstantinopel”, Österreich in Istanbul: K. (u.) K. Präsenz im Osmanischen, Lıt Verlag, Wien, s. 267-281. Şehsuvaroğlu, H. (1949) Sultan Aziz: hususi, siyasi hayatı, devri, ölümü, İstanbul, Hilmi Kitabevi. Tuncer, H. (2000) 19. yüzyılda Osmanlı-Avrupa ilişkileri (18141914), İstanbul, Ümit Yayıncılık. Tutel, E. (1994) “Tersane-i Amire” maddesi. Dünden Bugüne İstanbul ansiklopedisi, İstanbul: Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfi, 621


7. Cilt, 253-256. Yılmaz, N.Ö. (2007) 19. yüzyıl İstanbul kültür ortamında müzik ve mekân, Basılmamış Doktora Tezi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Gazeteler Illustrated London News Le Monde illustré Levant Herald

622

Ruzname-i Ceride-i Hadis Tercüman-ı Ahval Terakki Arşiv Belgeleri İ.Ü. Kütüphanesi, 8894 numaralı defter İnternet Kaynakları: www.royalcollection.org.uk. https://www.loc.gov/

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ARTICLE MEGARON 2018;13(4):623-635 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.36450

Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey Türkiye Bölgelerinde Çeşitlenmiş Uzmanlaşmanın İncelenmesi Ferhan GEZİCİ KORTEN,1 Zeynep ELBURZ2

ABSTRACT Different forces within the urban and regional dynamics made significant either localization economies or urbanization economies in different circumstances. Several researchers highlighted that diversity and specialization are not exact opposites; a region can be both diversified and specialized. Diversified cities might include several specialized clusters, as diversity might be having a healthy mix of sectoral employment. Studies mainly look at the relationship between the sectorial specialization/diversification and employment growth and productivity. From all that, the concept of diversified specialization has recently occurred related to the outcome of relationships between the sectors and against the economic shocks. Furthermore, decision makers generally prefer a diverse specialization rather than just one or a few. The aim of this paper is to explore the specialization, diversification due to the manufacturing activities and furthermore diversified-specialization pattern of the 26 NUTS 2 regions of Turkey between 2009 and 2014. How the regions specialize and indicate diversification of related industries, and if they point out different patterns regarding technology levels of the industries are the main research questions. Moreover, the performance of regions is explored by dynamic shift-share analysis whether there is a relationship between the specialization/diversification pattern of regions and their advantages. Keywords: Diversified specialization; region; Turkey.

ÖZ Kentsel ve bölgesel dinamikler içinde etkili olan güçler gerek yerelleşme ekonomilerini gerekse kentleşme ekonomilerini farklı koşullarda önemli hale getirmiştir. Çeşitli araştırmacılar, çeşitliliğin ve uzmanlaşmanın kesin karşıtlık olmadığını vurgulamıştır; buna göre bir bölge hem çok sayıda sektör çeşitliliğine sahip olabilir hem de belirli sektörlerde uzmanlaşabilir. Sektörel çeşitlilik gösteren kent/bölgeler birden fazla uzmanlaşmış küme içerebilir ve sektörler arası ilişki nedeniyle sağlıklı bir yapı ortaya çıkarırlar. Önceki çalışmalar ağırlıklı olarak sektörel uzmanlaşma/çeşitlilik ile istihdam artışı ve verimlilik arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Bu bağlamda, çeşitlenmiş uzmanlaşma kavramı son zamanlarda sektörler arasındaki ilişkiler ve ekonomik şoklara karşı önemli bir yaklaşım olarak ortaya çıkmıştır. Ayrıca, karar vericiler genellikle bir veya birkaç uzmanlaşmış sektörden çok çeşitlenmiş uzmanlığı tercih etmektedirler. Bu makalenin amacı, 2009-2014 yılları arasında Türkiye’nin 26 İBBS düzey 2 bölgesinin imalat faaliyetlerindeki uzmanlaşma, çeşitlilik ve çeşitlenmiş uzmanlaşma durumlarını keşfetmektir. Sektörel uzmanlaşma ve çeşitlilik ile bu sektörlerin teknoloji düzeyleri, bölgelerin ekonomik yapısına ilişkin bilgiyi sunarken farklı tipolojileri de ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca bölgelerin çeşitlenmiş uzmanlaşma yapısı ile bölgelerin sahip olduğu avantajlar arasında ilişki olup olmadığı dinamik değişim-pay analizi ile incelenmektedir. Anahtar sözcükler: Çeşitlenmiş uzmanlaşma; bölge; Türkiye.

Department of Urban and Regional Planning, İstanbul Technical University Faculty of Architecture, İstanbul, Turkey 2 Department of City and Regional Planning, Dokuz Eylül University Faculty of Architecture, İzmir, Turkey

1

Article arrival date: July 19, 2017 - Accepted for publication: September 25, 2018 Correspondence: Zeynep ELBURZ. e-mail: zeynepelburz@gmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

623


Introduction Following the studies on agglomeration economies, MAR and Jacobs externalities are still the benchmarks of different studies.1 Different forces within the urban and regional dynamics made significant either localization economies (Marshall, 1920) or urbanization economies (Jacobs, 1969) in different circumstances or cases. As Hoover (1937) described, localization economies are advantages of being in the same location of a single or related industry, while urbanization economies have the advantages of being together with different sectors. On the other hand, Duranton and Puga (2000) highlight that specialization is partly the result of economic interactions within a given sector, whereas diversity is fostered by economic interactions across sectors. The question is always interesting as to whether it is better for a region to be more specialized or to develop different industry concentrations (Cortright, 2006). Recently, the concept of diversified-specialization has become significant since diversified-specialized cities have the advantage of both MAR and Jacobs externalities. Furthermore, Frenken et al. (2007) emphasized that diversified specialized cities/ regions are not severely affected by sector-specific shocks, since they focus on relatively wider industry groups. The aim of this paper is to explore the pattern of diversified-specialization of the manufacturing industry within the NUTS 2 regions of Turkey in the period of 2009 to 2014. The sectors are also analyzed based on their technology level in order to see if there has been a structural change. The paper aims to find out: how the regions’ economy indicates specialization and/or diversification on manufacturing industry; and to what extent do regions indicate diversified specialization pattern having the advantage of both MAR and Jacobs externalities. We assume that first there is a relationship between the diversified specialization and employment growth; secondly that diversified specialized regions have more regional advantages as the base of manufacturing industry. Therefore, how the regions’ employment change is related to the national growth, industry mix and regional advantages would be explored by the shift-share analysis.2 The analyses would provide us some insights about the region’s structure and performance. To the best of our knowledge, this study is the first research to explore the concept of diversified specialization for Turkish regions with the post 2000 data. The remainder of the paper is organized as follows. Section 2 provides an overview of the specialization/diversi Marshall-Arrow-Romer (MAR) externalities which formalized by Glaeser et al. (1992) from the studies Marshall (1920), Arrow (1962), and Romer (1986), assume intra-industry spillovers while Jacobs externalities (1969) argue inter-industry spillovers. 2 Shift-Share analysis is first developed by Dunn (1960) to investigate employment growth (decline) in a specific time and region (Barff and Prentice III, 1988). 1

624

fication and diversified specialization literature. Section 3.1 and Section 3.2 explain data and methodology while Section 4 presents the results of analysis. Finally, Section 5 concludes the research with further suggestions.

Literature Review Theoretical Background Discussion of specialization actually goes back to Ricardo’s comparative advantage theory based on the abundance of factor endowments. Recently the new economic geography claims that improvement of the factor endowment in a region increases its attraction as location for other manufacturing activities and leads to a cumulative process (Krugman, 1998; Fujita et al., 1999). According to Rodrik (2013), as countries grow out of poverty, their economies become less specialized and more diversified. Since an economy has been growing, it has also been producing more in size, quality and variety (Grossman and Helpman, 1992). On the other hand, Imbs and Wacziarg (2003) point out that diversity is slowing down and there would be a trend for re-specialization, while the GDP per capita raises, therefore they mention about a U-curve trend for specialization and diversification of the economy. Studies, which are trying to explore the changes in regional specialization patterns, point to a decline of specialization in employment in the EU (Traistaru et al., 2002; Marelli, 2006). Specialization does not have the same meaning of concentration; however, it is related to agglomeration economies. A region is considered to be specialized if a small number of industries have a large combined share in the region’s economy. There have been several approaches and studies that look at the relationship between the sectorial specialization/diversification and employment growth, productivity and city size (Table 1). Emphasis is on the links between specialization and resources, the cities would be specialized on the sectors that are not dependent on the resources all the time (Rosenthal and Strange, 2006). Glaeser et al. (1992) found that specialization is negatively associated with growth in a particular industry, while Henderson (1997) found strong evidence of the importance of industry specialization. Moreover, his study in 2003 indicated that concentration of the same industry has a strong effect on productivity at the county level of the US. Brülhart (2001) reached evidence on increasing specialization in employment terms for Western Europe since 1970’s. Duranton and Puga (2000) are interested in the city size and put forward that larger cities are more diversified, and diversity fosters employment growth by attracting new and innovative sectors, whereas specialization reduces growth. It has recently become more significant for the region’s vulnerability when they face economic shocks. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey

Table 1. An overview of the studies from the literature Related topics with specialization/diversity

Studies from literature

Changes on regional specialization Employment growth, productivity, city size Regional economic resilience Innovation related variety smart specialization Diversified specialization

Traistaru et al. (2002); Marelli (2006); O’Donoghue and Townshend (2005); Peker (2012); Brülhart (2001) Glaeser et al. (1992); Henderson (1997); Duranton and Puga (2000); Beer and Clower (2009); Dewhurst and McCann (2007); Falcıoğlu (2008) Dissart (2003); Davies and Tonts (2010); Malizia and Ke (1993); Boschma and Gianelle (2014) Paci and Usai (2000); Fritsch and Slavtchev (2007); Boschma and Gianelle (2014); Duranton and Puga (2001); Falcıoğlu (2011); Boschma et al. (2012) Duranton and Puga (2000); Malizia and Ke (1993); Nakamura and Paul (2009); Farhauer and Kröll (2012); Frenken et al. (2007); Cortright (2006)

However, there is common sense on diversification that it is good against the shocks; Kemeny and Storper (2012) reiterate that in a large diversified economy, the collapse of demand for an industry would have a large impact on the whole economy. Frenken et al. (2007) also emphasize that a region specializing in a certain combination of related sectors is likely to experience higher growth rates than a region specializing in an unrelated portfolio. Moreover, they pointed out that related sectors often share the same technology and knowledge base, which is providing opportunity for innovation to the related sectors. There also have been studies looking at the relationship between sectorial specialization and innovation (Paci and Usai, 2000; Fritsch and Slavtchev, 2007). The concept of related variety by Boschma (2013) and Boschma et al. (2012) includes the premise that technological relatedness between sectors in a region enables knowledge spillovers and regions diversify into new industries that are similar to existing ones. In economic geography, because of the still unresolved MAR versus Jacobs debate, how a region’s sectoral structure shapes its economic development is still an interesting topic (Martin and Sunley, 2017). However, several researchers highlight that diversity and specialization are not exact opposites; a region can be both diversified and specialized. Diversified cities might include several specialized clusters (Duranton and Puga, 2000; Malizia and Ke, 1993; Nakamura and Paul, 2009), as diversity is considered to have a healthy mix of sectoral employment. From all these, it is really difficult to decide whether it is better for a region to be specialized or diversified, since the advantages or disadvantages would be related to complex systems of specific regions. Therefore, Duranton and Puga (2000) suggest that there will always be a need for both diversified and specialized cities/regions. But, decision makers generally prefer a diverse specialization rather than just one or a few (Cortright, 2006), while Farhauer and Kröll (2012) point CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

out that the concept of diversified specialization would be an alternative to the cluster concept. Their findings point out that an increase in diversified specialization enhances Gross Value Added (GVA) per working hours. On the other hand, they indicate that employment growth is higher in cities focusing on more sectors than in cities specializing in only one sector. Moreover, Boschma (2013) suggests that regional policies should consider making regions diversify through relatedness. The concept of diversified specialization has recently occurred (Frenken et al., 2004; Farhauer and Kröll, 2012) and has been proposed as a more appropriate chacaterization of the economic structure (Martin and Sunley, 2017). The firms have benefits from both MAR and Jacobs externalities as the advantage of diversified-specialized cities. In terms of size, diversified-specialized cities are generally smaller than diversified ones, and it is expected that diseconomies of agglomeration is relatively lower. On the other hand, they are not severely affected by sector-specific shocks, since they focus on relatively wider industry groups. According to Acemoglu (2002), against the influence of the globalization process on labor demand, diversified-specialized cities may show higher employment growth than others. Emprical Studies Specialization and diversification have been evaluated with various measures in the empirical literature. Specialization measures can be looked over in two categories: absolute (Herfindahl index, concentration ratio) and relative measures (Relative specialization index, GINI, Krugman index) each which has some advantages and disadvantages. Absolute measures are based on employment for the region in question (Dewhurst and McCann, 2002) and do not consider the distribution of employment of the other regions (Longhi et al., 2005). In contrast to absolute measures, relative measures take into account comparisons of the distribution of regional employment between sectors 625


(Dewhurst and McCann, 2002). Absolute and relative measures are both important and useful measures for different aspects while some reach a conclusion that choice of measure might alter the outcome, e.g. Dewhurst and McCann (2002) and Amiti (1996) find that all the measures of specialization results are quite similar. Suedekum (2007) uses the Krugman specialization index and locational GINI coefficient to measure regional specialization and geographical concentration of industries in Germany. He finds evidence neither for specialization nor for concentration process of industries for the time period between 1993 and 2001. For the case of Romanian regions, Ceapraz (2008) employs GINI and Herfindahl regional specialization index to analyze the economic structure with both relative and absolute measures. In Turkey, the studies on this issue mostly investigate the pattern of regional specialization and the data availability is mostly limited by the year 2000. The study of Falcıoğlu and Akgüngör (2008) points out that the manufacturing sector became more concentrated and the regions more specialized between the years of 1980 and 2000, while the findings of Falcıoğlu (2008) put forward that regional specialization is not a significant determinant in productivity of Turkish regions. Furthermore, Falcıoğlu (2011) proves that regions between the year of 1995 and 2001, having a higher level of related variety were found to be more innovative while related variety was a determinant of productivity in the manufacturing industry. The study of Peker (2012) looks at the provinces of Turkey and all non-agricultural sectors between the years of 1990 and 2000. The main findings underline the tendency toward more specialization and a negative relationship between the size and specialization of the provinces. Eser and Köse (2005) analyzed 44 provinces of Turkey in 2000 and emphasized that industries displayed more concentrated pattern when the value added and export rather than employment is taken into account. Moreover, the studies conclude that high technology sectors tend to concentrate more than low technology ones. More recently, Eraydın (2016) calculates diversity by using Herfindahl diversity index and specialization by Krugman’s specialization index for manufacturing sector in 26 regions to reflect adaptive capacity of a region which is a part of determinants of resilience in the study. Economic diversity has been attracting attention since 1930’s (Dissart, 2003), but still there are several definitions of diversity and diversification terms, which induce confusion about its measures (Siegel et al., 1995). Imbs and Wacziarg (2003) use a variety of measures of sectoral concentration including GINI coefficient and the Herfindahl index to detect the stages of diversification for the countries from different development levels. O’Donoghue and Townshend (2005) investigate the changing employment 626

structure in Britain by using GINI coefficient to detect diversification in 2001. Longhi et al. (2005) examine the relationship between unemployment and sectoral diversification by employing the Herfindahl index for NUTS 2 regions in the EU and their results suggest that regional diversification may reduce unemployment. For the concept of diversified-specialization, Farhauer and Kröll (2012) propose a diversified-specialization index which takes into account the cumulated share of the x largest sectors in total region employment and defines a specialized mix of sectors for regions. They analyze the effects of diversified specialization on regional economic performance for the case Germany and conclude that there is a positive and significant link between these two variables. This study is the first attempt to investigate diversified specialization of the manufacturing industry combine with regional performance in Turkey with the latest regional data.

The Data and Methodology Data In this empirical analysis, regional manufacturing employment data at the NUTS 2 level in the period of 2009 to 2014 have been used. The source of the employment data is TurkStat, Business and Annual Industry and Service Statistics (2008).3 Classification of economic activities for employment data is used based on NACE Rev. 2 (see in Appendix B). Additionally, the OECD Classification of Manufacturing Industries Based on Technology (2003) is used in the analysis for a better understanding of the NUTS 2 regions’ economic structure since not only the level of specialization- diversification, but technology level of the sectors are significant for structural change (see in Appendix C). This classification divides manufacturing industries into high-technology, medium-high technology, medium-low technology and low technology sub-groups according to research and development (R&D) intensities. As it is pointed out in different studies, the results would differ with respect to the levels of sectoral disaggregation and different levels of geographical units. By taking into account that, this analysis is conducted based on 26 NUTS 2 regions and 24 manufacturing sectors in Turkey while other Turkish studies prefer to use spatial aggregation as geographical regions (Akgüngör et al., 2003; Akgüngör, 2006) and NUTS 3 regions (Kıymalıoğlu and Ayaoğlu, 2006; Peker, 2012). Methodology Specialization and diversification measures are employed in this paper to examine the patterns in manufac After 2002, TurkStat has released two-digit manufacturing employment data every year at the NUTS 2 level (see in Appendix A). Since the industry aggregation has been changed in 2009, we used relatively limited time period.

3

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey

turing industry in the first stage of the related analyses. First, to set how specialized a region is in an industry relative to its nation, the “relative specialization index” (RZI) by Duranton and Puga (2000) is employed. The Relative Specialization Index can be express as: (1) RZIi=maxj(sij/sj) where sij is the share of industry j in region i and sj is the share of industry j in the national employment. Since both the level of specialization of the regions in a year and the changes of the level of specialization are essential to capture the whole regional specialization context, Relative Specialization Index and changes of that index between 2009 and 2014 are examined. In order to calculate the differences in sectoral employment shares at the national level, the “Relative Diversity Index” (RDI) as applied by Duranton and Puga (2000), de Vor and de Groot (2010), and Farhauer and Kröll (2012) is used. The Relative Diversity Index (RDI) which can be express as: RDIi= 1 / Sij Sj (2) is similar to the inverse of the Herfindahl index, and the great value of RDI indicates the more diversified region. Furthermore, in order to see the diversified specialization pattern of the regions the approach of Farhauer and Kröll (2012) is followed. The formulation of the diversified specialization can be expressed as: (3) where, ANT5Gj is the share of the five largest sectors in total regional employment, Eij is the employment in sector j in region i and Ei is the total employment in region i. As a second stage, a dynamic shift-share analysis is used to explore employment change and especially the advantages of the regions for manufacturing sector. Finally the analysis provides to find out the relationship between the performance (employment growth) of the regions and the specialization/diversification pattern. The shiftshare analysis defines the employment change with three components (Merrifield, 1983). The national share (NS) is the change of the regional employment that could have taken place if regional employment had changed at the same rate as the national economy (Mayor et al. 2007). The industry mix (IM) component measures proportional shift due to a difference in industry growth between the region and the nation (Stimson et al., 2006). A region that contains a relatively large share of industries that are fast (slow) growing nationally will have a positive (negative) industry mix effect (Dinç et al., 2003). The regional shift, or regional share, (RS) component measures the differCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

ences between regional and national industry growth rate caused by local factors (Mitchell et al. 2007). Therefore it is possible to explore the advantages or disadvantages of the regions by evaluating the results of shift-share analysis (Dinç, 2002). Although traditional shift-share analysis is useful and preferable among researchers, it only captures the changes between beginning and terminal year, ignoring the changes during the period. Following Barff and Prentice III (1988), the dynamic shift-share analysis is used to track the complete evolution of the employment changes in the regions. The formula of the dynamic shiftshare analysis;

(4)

where ei, Gk, Gik, gik, t, t+n denote respectively regional employment in ith sector, growth rate of national total employment, growth rate of ith sector employment for the nation, growth rate of ith sector employment for a region, initial year of period, final year of period.

Facts of Manufacturing Sector and Results of the Analyses Turkey has been defined as one of the emerging economies in the world in 2000s, however the distribution of growing Gross Domestic Product (GDP) has indicated a significant differentiation among the regions and people, since 25% of the total population got 53% of income in 2016. Regarding the structure of the economy, the manufacturing industry has long been the main GDP contributor in Turkey. However, the share of the sector did not display a significant change; its share was 22.1% in 2002, while it was 24.2% in 2014. The most striking increase occurred in the financial sector: while it was 8.9% in 2002, it reached 13.2% in 2014. The share of five important sectors in the Turkish economy (manufacturing, financial, wholesale trade, transportation and construction), increased from 59.5% to 68.2%. In addition to this, growth rate of the sectoral shares in GDP between 2000 and 2014 shows that manufacturing sector’s growth rate (4.5%) is very close to total sectoral growth rate (4.4%) while it is 7.9% for financial sector. Also, manufacturing industry employment growth and export indicators would be helpful to under627


Table 2. Facts and figures on manufacturing sector

Unemployment (%)

Share of manufacturing export (%)

Share of manufacturing employment (%)

Share of manufacturing in GDP (%)

2000 6,5 91,9 – 23,2 2001 8,4 92 – 22,8 2002 10,3 93,5 – 22,1 2003 10,5 93,9 32,5 22,7 2004 10,8 94,3 31,7 23,2 2005 10,6 93,7 28,7 23,2 2006 10,2 93,8 28,3 23,5 2007 10,3 94,2 28,1 23,7 2008 11 94,8 28,2 23,6 2009 14 93,4 27,1 23 2010 11,9 92,6 27,9 23,9 2011 9,8 93,4 27,3 24,2 2012 9,2 93,9 27,2 24,1 2013 9,7 93,1 27,0 24,0 2014 9,9 93,3 26,6 24,2 Source: TurkStat, 2015.

Table 3. Manufacturing sector employment and export change according to OECD classification

Low

Medium low

Medium high

High

Export Employment

0,08 44,9 35,8 0,03 61,6 53,5

0,13 21,6 28,3 0,07 19,5 27,3

0,12 28,7 33,7 0,04 17,4 17,5

0,04 4,8 2,2 0,06 1,5 1,7

Growth rate (2003-2014) Share (%) 2003 Share (%) 2014 Growth rate (2003-2014) Share (%) 2003 Share (%) 2014

100 100 100 100

Source: TurkStat, 2015; Ministry of Economy, 2015.

stand the structure of the national economy and how the sectors are changing during the time period (Table 2). Although the low technology sectors are still the main employment generators, it has been an increasing trend in the export values of medium-low and medium-high technology sectors in Turkey. The share of employment in high-technology sectors within total manufacturing was only 1,70%, while the share of export was 2,20% in 2014 (Table 3). Gönenç et al. (2012) point out that the growth of hightech industries appears to have accelerated in the 2000s due to the skilled labor force of western regions. The facts and figures above motivate us to examine the regional implications of the economy with respect to specialization and diversification of the manufacturing sector. Although the manufacturing sector has made a significant contribution to the national economy, fast growing sectors especially in the metropolitan regions have become the engine of national economic growth in the last two decades. 628

Specialization and Diversity According to 2014 manufacturing specialization index results, Eastern regions indicate a low specialization pattern except for TRC1 Gaziantep. On the other hand, TR10 Istanbul, TR62 Adana and TR61 Antalya among the most developed regions of Turkey, have a low level of manufacturing specialization. TR81 Zonguldak indicates the highest manufacturing specialization as an outlier in 2009, since the region is dependent on the resource base and heavy industrial activities. The dominance of the Marmara region (TR41 Bursa, TR21Tekirdağ, TR42 Kocaeli) on the production of the country is obvious. In addition to this, TR72 Kayseri and TR63 Hatay are relatively high specialized regions in the Anatolia, while TR31 Izmir and TR82 Kastamonu are the regions which have the highest positive change in terms of specialization between 2009 and 2014 (Fig. 1). According to the diversification index analysis, the region which had the highest diversified manufacturing CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey

0.080

0.150

Diversification change (2009-2014)

Specialization change (2009-2014)

0.200

0.100 0.050 0.000 -0.050 -0.100

0.060 0.040 0.020 0.000 -0.020 -0.040 -0.060 -0.080 Diversification (2009)

Specialization (2009)

Figure 1. The level and change of manufacturing specialization of the regions.

Figure 2. The level and change of manufacturing diversification of the regions.

economy in 2014 is TR62 Adana, while TR81 Zonguldak and TR62 Adana indicate the highest increase as well (Fig. 2). However, 11 regions became less diversified during the analyzed period, while TR31 Izmir as the highest diversified region in 2009 had diminishing diversification. Low-technology industry mostly displays more dispersed pattern, while high technology ones are highly concentrated (Figure 3). Although the Marmara region as the main industrial zone and the most developed part of the country is the home of high technology industry, TR52 Konya and TR62 Adana show being specialized on medium-high technology sectors in 2014. However, TR10 Istanbul is no longer specialized in the manufacturing industry, the most specialized manufacturing industries were high technology ones. On the contrary, TRC1 Gaziantep, TR72 Kayseri and TR82 Kastamonu regions had a relatively high level of manufacturing specialization, and those industries were mainly low technology ones (see Fig. 3).

Looking for diversified specialization, we accepted that specialization in five sectors generates stronger growth impulses than specialization in three sectors as Farhauer and KrĂśll (2012) pointed out. According to the diversified specialization results based on cumulated share of the 5 largest sectors in the region (ANT5), the first ten regions are the main manufacturing bases of Turkey. These regions have a diversified specialization value between 31.7 and 18.8 in 2009, and 32,3 and 20,7 in 2014. On the other hand, metropolitan regions, tourism destinations in the southwest and less developed eastern provinces indicate diversified specialization values below the mean (Table 4). 13 regions (TR33 Manisa, TR52 Konya, TR61 Antalya, TR31 Izmir, TR62 Adana, TR63 Hatay, TR72 Kayseri, TR82 Kastamonu, TRC1 Gaziantep, TR21 TekirdaÄ&#x;, TRB1 Malatya, TRC3 Mardin, TRB2 Van) indicate an increasing trend on diversified specialization (Table 4). However, the rising stars of analysed period are especially TR62 Adana and

Low Specialization Medium Specialization High Specialization

Low Technology Medium Low Technology Medium High Technology High Technology

Figure 3. The level of specialization and technology classification of sectors (2014). CÄ°LT VOL. 13 - SAYI NO. 4

629


Table 4. Diversified Specialization and Regional Performance (Employment Growth and Positive Regional Shift)

Diversified Specialization (ANT5- 2009)

Diversified Specialization (ANT5- 2014)

Employment Growth (2009-2014)

Regional Shift (2009-2014)

31,7 27,4 27,3 24,2 23,4 20,8 20,0 19,9 19,7 18,8 17,8 16,2 15,7 15,5 15,4 15,1 14,7 14,2 11,0 10,4 9,3 8,5 8,3 8,0 7,2 5,7

32,3 26,7 30,1 20,3 21,5 20,7 22,9 22,2 20,8 22,0 15,2 16,5 14,6 21,9 16,5 14,2 14,7 13,8 8,9 9,8 11,7 8,2 6,7 9,7 8,1 6,6

60.854 108.133 49.299 1.424 86.411 39.194 36.790 34.105 30.847 62.847 9.086 8.196 227.567 10.121 73.966 11.714 14.406 9.536 1.052 60.614 37.979 11.821 55 7.653 27.971 3.598

18.023 7.827 18.663 -11.613 6.898 656 9.954 7.163 2.283 22.934 -2.404 -2.573 -92.394 3.354 1.854 -3.990 -5.079 -7.917 -2.125 3.002 9.669 4.537 -1.531 3.946 8.027 836

TR21 Tekirdağ TR41 Bursa TRC1 Gaziantep TR81 Zonguldak TR42 Kocaeli TR32 Aydın TR52 Konya TR63 Hatay TR72 Kayseri TR33 Manisa TR71 Kırıkkale TRB1 Malatya TR10 İstanbul TR82 Kastamonu TR31 İzmir TR22 Balıkesir TR83 Samsun TR90 Trabzon TRA1 Erzurum TR51 Ankara TR62 Adana TRC2 Şanlıurfa TRA2 Ağrı TRC3 Mardin TR61 Antalya TRB2 Van

Table 5. Regression results of employment growth (20092014) and diversified specialization (2009) Dep. Var: Employment growth

Coefficients

Sig.

Constant -6060,4 0,650 (-0,46) Diversified Specialization (AN5-2009) 2312,6*** 0,005 (3,12) R2=0,30 Note: t statistics in parentheses.

TR52 Konya, not only regarding the specialization of the manufacturing industry but also increasing concentration of medium-high technology sectors. TR10 Istanbul, TR21 Tekirdağ, TR31 Izmir, TR33 Manisa, TR41 Bursa, TR42 Kocaeli, TR51 Ankara, TR52 Konya, TR61 Antalya and TR62 Adana are the regions that indicate more than one sector specialization of high and medium-high tech sectors. To test our first assumption on a relationship between diversified specialization and manufacturing employment 630

growth, we used Ordinary Least Squares (OLS) estimation which is a statistical method of linear regression. We defined manufacturing employment change as a dependent variable and estimated with an independent variable which is diversified specialization in 2009. A significant relationship between the diversified specialization of the regions and employment growth is obtained when Istanbul is excluded as an outlier of the model (Table 5). Therefore, our result proves the hypothesis that diversified specialized regions indicate higher employment growth. The highest absolute employment change is seen in Istanbul as a fact of its high population, although the share of manufacturing employment and specialization has obviously declined. The first three regions (TR21 Tekirdağ, TRC1 Gaziantep, TR41 Bursa) did not change their position regarding diversified specialization from 2009 to 2014, while manufacturing employment growth in TR41 Bursa was higher as the medium-high technology specialized region (Table 4). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey

Table 6. Classification of regions based on their regional advantage Regional Shift (2009-2014) (+) Diversified (+) Specialization (2014)

TR21 Tekirdağ TR32 Aydın TR33 Manisa TR41 Bursa TR42 Kocaeli TR52 Konya TR63 Hatay TR72 Kayseri TR82 Kastamonu TRC1 Gaziantep

(–) TR51 Ankara TRC2 Şanlıurfa TR31 Izmir TR61 Antalya TR62 Adana TRB2 Van TRC3 Mardin

100% 80% 60%

(–)

TR81 Zonguldak

40% 20%

RS IM NS

0% -20% -40% -60%

Figure 4. Contribution of three components of shift-share analysis. TR10 Istanbul TR22 Balıkesir TR71 Kırıkkale TR83 Samsun TR90 Trabzon TRA1 Erzurum TRA2 Ağrı TRB1 Malatya

Shift-Share Analysis Expectations from the regions that indicate more diversified specialization are higher employment and productivity growth to be less vulnerable against the sector-specific shocks. Therefore, dynamic shift-share analysis is a useful tool not only to find out the employment growth of the regions, but also to explore the different causes of em-

ployment growth. First, we analyzed the impact of three different components on employment growth in 26 NUTS 2 regions between 2009 and 2014. Secondly, we focused on a regional component to identify the regions’ economic strengths. The results of the dynamic shift-share analysis point out that employment growth is based on national growth for all regions; however, the manufacturing sector has negative impact on employment growth (Fig. 4). Regional shift indicates different typologies; some regions indicate a positive regional shift, meaning that they have more advantage based on manufacturing activities; whereas the others indicate a negative regional shift. Therefore the classification of the regions due to the regional shift and diversified specialization pattern would provide some regional typologies (Table 6 and Fig. 5). Seventeen regions have a positive regional shift and ten

Low Diversified Specialization Medium Diversified Specialization High Diversified Specialization Positive Regional Shift

Figure 5. Classification of diversified specialization and regional shift.4 We used Jenks Natural Breaks (Jenks 1967) to classify data.

4

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

631


of them indicate diversified specialization above the mean (Table 6). A positive regional shift indicates that the manufacturing sector has been growing faster in those regions than the national manufacturing growth. The highest values of regional shift occurred in the regions TR33 Manisa, TRC1 Gaziantep, TR21 Tekirdağ, TR52 Konya and TR62 Adana pointed out their regional advatages. On the contrary, TR10 Istanbul and TR81 Zonguldak are the regions that have no longer advantages for manufacturing industry. Most of the common characteristics of regions which indicate relatively high specialized diversification of the manufacturing sector and economic performance, having the advantages of being neighbors of metropolitan regions and having accessibility to the larger market not only in the west but also in the eastern part of Turkey (Figure 5). Furthermore, the western regions are increasingly specialized on high and medium high technology sectors.

Conclusion In the literature, there have been several studies which explore whether the regions have become more specialized or more diversified. However, there is not any certain conclusion that either specialization or diversity is much better for all the regions. The aim of this paper is not only to explore the pattern of specialization and diversity of the regions based on manufacturing employment, but to bring forward the concept of diversified specialization regarding the recent literature. There has been a strong argument on the advantages of diversified specialization making the regions get benefits of both localization and urbanization economies (Farhauer and Kröll, 2012; Boschma, 2013). Therefore, it is expected that if the regions become more diversified with their related specialized sectors, they would indicate employment growth. As Neffke et al. (2011) points out that when the region diversifies, this is rooted in their existing industrial profile, and the presence of related industries is more attractive for the new industries and jobs. Although, high technology sectors mainly concentrate on the western regions in Turkey, there has been more dispersed manufacturing geography in the post 2000 era. Metropolitan regions have been transforming and specializing in high-technology sectors, whereas Izmir and Adana, as the main ports and most diversified structures, would have also created attractive hinterlands for manufacturing activities. The performance of east-south nodes (Gaziantep-Hatay) and new manufacturing specialization regions (Manisa-Konya-Kastamonu) should be analyzed to explore the determinants of their performance. The relationship between the diversified specialization of the regions and employment growth also proves the hypothesis within the literature. The findings of the analysis 632

display different regional typologies due to the employment growth, regional advantage, specialization/diversification and technology level of sectors in Turkey. Most of the highly diversified specialized regions indicate a positive regional shift and they have regional advantages for the manufacturing sector. However, some of the regions which have positive regional advantage do not indicate highly diversified specialization. Therefore, further studies would be to explore the factors of regional advantages such as the role of policies, determinants of agglomerations economies, and entrepreneurship capacity. Moreover, the concept of diversified specialization should be considered for the studies on regional economy through the relatedness of sectors.

References Acemoglu, D. (2002) “Technical change, inequality, and the labor market”, Journal of Economic Literature, 40(1):7-72. Akgüngör, S. (2006) “Geographic concentrations in Turkey’s manufacturing industry: identifying regional highpoint clusters”, European Planning Studies, 14 (2):169-197. Akgüngör, S., Kumral, N., Lenger, A. (2003) “National industry clusters and regional specializations in Turkey”, European Planning Studies, 11 (6):647-669. Amiti, M. (1996) “International trade in the manufacturing sectors of industrialised countries: Theory and Evidence”. Dissertation in Economics, LSE, Chapter 3. Arrow, K.J. (1962) “The Economic Implications of Learning by Doing”. Review of Economic Studies 29:155–172. Asheim, B., Boschma, R., Cooke, P. (2011) “Constructing regional advantage: platforms policies based on related variety and differentiated knowledge bases”, Regional Studies, 45(7):893-904. Barff, R. A., Prentice III, L. K. (1988) “Dynamic shift‐share analysis”. Growth and Change, 19(2):1-10. Beer, A., Clower, T. (2009) “Specialisation and growth: evidence from Australia’s regional cities”, Urban Studies, 46(2):369389. Boschma, R. (2013) “Constructing regional advantage and smart specialization: comparison of two European policy concepts”, Papers in Evolutionary Economşc Geography, 13.12, Utrecht University. Boschma, R., Giannelle, C. (2014) “Regional branching and smart specialisation policy”, S3 Policy Brief Series No. 06/2014. Boschma, R., Minondo, A., Navarro, M. (2012) “Related variety and regional growth in Spain”, Papers in Regional Science, 91(2):241-256. Ceapraz, I. L. (2008) “The concepts of specialisation and spatial concentration and the process of economic integration: theoretical relevance and statistical measures. The case of Romania’s regions”. Romanian Journal of Regional Science, 2(1):68-93. Brülhart, M. (2001) “Growing alike or growing apart? Industrial specialization of EU countries”. In: Wyplosz, (ed). The impact of EMU on europe and the developing countries. Oxford University Press. Cortright, J. (2006) “Making sense of clusters: regional competCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey itiveness and economic development, metropolitan policy program”, Discussion Paper, The Brookings Institution. Davies, A., Tonts, M. A. (2010) “Economic diversity and regional socioeconomic performance: an empirical analysis of the Western Australian grainbelt”, Geographical Research, 48(3):223-234. deVor, F., deGroot, H. (2010) “Agglomeration externalities and localized employment growth: the performance of industrial sites in Amsterdam”, The Annals of Regional Science, 44(3)409-431. Dewhurst, J. H., McCann, P. (2007) “Specialization and regional size”. In:Fingleton B, (ed) New Directions in Economic Geography (pp. 204-229). Cheltenham: Edward Elgar. Dewhurst, J.H., McCann, P. (2002) “A comparison of measures of industrial specialization for travel-to-work areas in Great Britain, 1981-1997”, Regional Studies, 36(5):541-551. Dinç, M. (2002) “Regional and local economic analysis tools”, The World Bank, Washington DC. Dinc, M., Haynes, K. E., Tarimcilar, M. (2003) “Integrating models for regional development decisions: A policy perspective”, The Annals of Regional Science, 37(1):31-53. Dissart JC (2003) “Regional economic diversity and regional economic stability: research results and agenda”, International Regional Science Review 26(4):423. Dunn, E. S. (1960) “A statistical and analytical technique for regional analysis”, Papers in Regional Science, 6(1):97-112. Duranton, G., Puga, D. (2000) “Diversity and specialisation in cities: why, where and when does it matter?”, Urban Studies, 37 (3):533-555. Duranton, G., Puga, D. (2001) “Nursery cities: urban diversity, process innovation, and the life cycle of products”, American Economic Review, 91.5, 1454-1477. Eser, U., Köse, S. (2005) “Endüstriyel Yerelleşme ve Yoğunlaşma Açısından Türkiye Sanayii: İl İmalat Sanayiilerinin Analizi. Ankara Üniversitesi”, SBF Dergisi, 60(2)(in Turkish). Falcıoğlu, P. (2008) “Spatial determinants of regional productivity in Turkish manufacturing industry: an analysis for the regions of Turkey”, Regional Studies Association International Conference, May 20-22. Prague. Falcıoğlu, P. (2011) “The relation between geographical place and innovativeness: the case of Turkey”, International Journal of Emerging and Transition Economies, 4(1-2):75-95. Falcıoğlu, P., Akgüngör, S. (2008) “Regional specialization and industrial concentration patterns in the Turkish manufacturing industry: an assessment for the 1980-2000 period”, European Planning Studies, 16(2):303-323. Farhauer, O., Kröll, A. (2012) “Diversified specialisation—going one step beyond regional economics’ specialization-diversification concept”, Jahrbuch Für Regionalwissenschaft, 32(1):63-84. Frenken, K., Van Oort, F., Verburg, T. (2007) “Related variety, unrelated variety and regional economic growth”, Regional studies, 41(5):685-697. Frenken, K., Van Oort, F., Verburg, T., Boschma, R. (2004) “Variety and regional economic growth in the Netherlands”, Report to the Ministry of Economic Affairs. Fritsch, M., Slavtchev, V. (2007) “Industry Specialization, Diversity and Efficiency of Regional Innovation Systems”, Jena EcoCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

nomic Research Papers, 2007-018, www.jenacon.de. Fujita, M., Krugman, P., Venables, A. J. (1999) “The spatial economy: cities, regions and international trade”, Cambridge, Mass: MIT Press. Glaeser, E., Kallal, H., Scheinkman, J., Schleifer, A. (1992) “Growth in cities”, Journal of Political Economy, 100(6):1126–1152. Gönenc, R., Röhn, O., Koen, V., Saygılı, Ş. (2012) “Structural reforms to boost Turkey’s long-term growth”, OECD Economics Department Working Papers, No. 987, OECD. Grossman, G. M., Helpman, E. (1992) “Protection for sale”, National Bureau of Economic Research, No. w4149. Henderson, J. V. (1997) “Externalities and industrial development”, Journal of Urban Economics, 42(3):449–470. Hoover, E. (1937) “Location theory and the shoe leather industry”, Harvard University Press, Cambridge. Imbs, J., Wacziarg, R. (2003) “Stages of diversification”, American Economic Review, Vol. 93, No. 1, pp. 63-86. Jacobs, J. (1969) “The economy of cities”, NewYork: Random House. Jenks, G. F. (1967) “The data model concept in statistical mapping”, International Yearbook of Cartography 7:186-190. Kemeny, T., Storper, M. (2012) “The sources of urban development: wages, housing and amenity gaps across American cities”, Journal of Regional Science, 52(1). Kıymalıoğlu, Ü., Ayoğlu, D. (2006) “Türk imalat sanayindeyığılma ekonomileri”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 7 (2), 198-209 (in Turkish). Krugman, P. (1998) “What’s new about the new economic geography?” Oxford Review of Economic Policy, 14, 7-17. Longhi, S., Nijkamp, P., Traistaru, I. (2005) “Is sectoral diversification a solution to unemployment? Evidence from EU regions”, Kyklos, 58(4):591-610. Malizia, E.E., Ke, S. (1993) “The influence of economic diversity on unemployment and stability”, Journal of Regional Science, 33 (2):221-235. Marelli, E. (2006) “Specialization and convergence of European regions”, The European Journal of Comparative Economics, 4(2):149-178. Marshall, A. (1920) “Principles of economics”, London: Macmillan. Mayor, M., Jesús López, A., Pérez, R. (2007) “Forecasting regional employment with shift–share and arima modeling”, Regional Studies, 41(4):543-551. Merrifield, J. (1983). The role of shift-share in regional analysis. Regional Science Perspectives, 13(1):48-54. Ministry of Economy (2014) http://www.ekonomi.gov.tr/index. cfm?sayfa=7173D4A4-D8D3-8566-452001910DD1747A. Accessed 1 June 2014. Mitchell, W., Myers, J., Juniper, J. (2007) “Extending shift-share analysis to account for spatial effects: A study using Australian census data”. In Proceedings of the ARCRNSISS Methodology, Tools and Techniques and Spatial Theory Paradigm Forums Workshop, University of Newcastle, Australia, 15-17 June 2005 (p. 116). RMIT Publishing. Nakamura, R., Paul, C.J. (2009) “Measuring agglomeration”. In: Capello R, Nijkamp P, (ed). Handbook of regional growth and development theories (pp. 305-328). Cheltenham: Edward Elgar. 633


Neffke, F., Henning, M., Boschma, R. (2011) “How do regions diversify over time? Industry relatedness and the development of new growth paths in regions”, Economic Geography, 87:237-265. O’Donoghue, D., Townshend, I. (2005) “Diversification, specialization, convergence and divergence of sectoral employment structures in the British urban system, 1991–2001”, Regional Studies, 39(5):585-601. OECD (2003) “Science, Technology and Industry Scoreboard”, OECD Publishing, Paris. Paci, R., Usai, S. (2000) “The role of specialization and diversity externalities in the agglomeration of innovative activities”, Rivista Italiana Degli Economisti, 2, 237-268. Peker, Z. (2012) “Specialization, diversity and region size”, Vizyoner Dergisi, 3(6), 1-25. (in Turkish). Rodrik, D. (2013) “Structural Change, Fundamentals, and Growth: An Overview”, Institute for Advanced Study. Romer, P.M. (1986) “Increasing Returns and Long-Run Growth”.

Journal of Political Economy 94:1002–1037. Rosenthal, S. S., Strange, W. C. (2006) “The micro-empirics of agglomeration economies”, A Companion to Urban Economics, 7-23. Siegel, P. B., Johnson, T. G., Alwang, J. (1995) “Regional economic diversity and diversification”, Growth and Change, 26, 261284. Suedekum, J. (2006) “Concentration and specialization trends in Germany since re-unification”. Regional Studies, 40(8):861873. Stimson, R. J., Stough, R. R., Roberts, B. H (2006) “Regional economic development: analysis and planning strategy”, Springer, New York. Traistaru, I., Nijkam, P., Longhi, S. (2002) “Regional specialization and concentration of industrial activity in accession countries”, ZEI Working Paper, No. B16-2002. TurkStat (2014) http://www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=1079. Accessed 1 June 2014.

APPENDIX (A) NUTS 2 Regions in Turkey

APPENDIX (B) NACE REV. 2 Sector codes

TR10 İstanbul

10 Manufacture of food products 11 Manufacture of beverages 12 Manufacture of tobacco products 13 Manufacture of textiles 14 Manufacture of wearing apparel 15 Manufacture of leather and related products 16 Manufacture of wood and of products of wood and cork, except furniture; manufacture of articles of straw and plaiting materials 17 Manufacture of paper and paper products 18 Printing and reproduction of recorded media 19 Manufacture of coke and refined petroleum products 20 Manufacture of chemicals and chemical products 21 Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations 22 Manufacture of rubber and plastic products 23 Manufacture of other non-metallic mineral products 24 Manufacture of basic metals 25 Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment 26 Manufacture of computer, electronic and optical products 27 Manufacture of electrical equipment 28 Manufacture of machinery and equipment n.e.c. 29 Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers 30 Manufacture of other transport equipment 31 Manufacture of furniture 32 Other manufacturing 33 Repair and installation of machinery and equipment

TR21

Tekirdağ, Edirne, Kırklareli

TR22

Balıkesir, Çanakkale

TR31 İzmir TR32

Aydın, Denizli, Muğla

TR33

Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak

TR41

Bursa, Eskişehir, Bilecik

TR42

Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova

TR51 Ankara TR52

Konya, Karaman

TR61

Antalya, Isparta, Burdur

TR62

Adana, Mersin

TR63

Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye

TR71

Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Kırşehir

TR72

Kayseri, Sivas, Yozgat

TR81

Zonguldak, Karabük, Bartın

TR82

Kastamonu, Çankırı, Sinop

TR83

Samsun, Tokat, Çorum, Amasya

TR90

Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane

TRA1

Erzurum, Erzincan, Bayburt

TRA2

Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan

TRB1

Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli

TRB2

Van, Muş, Bitlis, Hakkari

TRC1

Gaziantep, Adıyaman, Kilis

TRC2

Şanlıurfa, Diyarbakır

TRC3

Mardin, Batman, Şırnak, Siirt

634

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Looking for Diversified Specialization in the Regions of Turkey

APPENDIX (C) OECD Classification of Manufacturing Industries based on Technology High-technology Medium-high-technology Medium-low-technology Low-technology

CÄ°LT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Manufacture of basic pharmaceutical products and pharmaceutical preparations (21); Manufacture of computer, electronic and optical products (26) Manufacture of chemicals and chemical products (20); Manufacture of electrical equipment (27); Manufacture of machineryand equipment n.e.c. (28); Manufacture of motor vehicles, trailers and semi-trailers (29); Manufacture of other transport equipment (30) Manufacture of coke and refined petroleum products (19); Manufacture of rubber and plastic products (22); Manufacture of other non-metallic mineral products (23); Manufacture of basic metals (24); Manufacture of fabricated metal products, except machinery and equipment (25) Repair and installation of machinery and equipment (33) Manufacture of food products (10); Manufacture of beverages (11); Manufacture of tobacco products (12); Manufacture of textiles (13); Manufacture of wearing apparel (14); Manufacture of leather and related products (15); Manufacture of wood and of products of wood and cork, except furniture; manufacture of articles of straw and plaiting materials (16); Manufacture of paper and paper products (17); Printing and reproduction of recorded media (18) Manufacture of furniture (31); Other manufacturing (32)

635


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):636-650 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.57441

İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli An Evaluation Model For A Human Rights-Based Cultural Heritage System Erdem ERYAZICIOĞLU, Hüseyin CENGİZ

ÖZ ‘Toplum için kültürel miras’ anlayışının ortaya çıkması ile birlikte kültürel miras insan hakları bağlamında ele alınmaya başlamış, insan hakları kültürel miras ile ilgili kuram ve uygulamaya dahil olmuştur. Bu çalışmanın amacı evrensel, ulusal ya da yerel ölçeklerdeki bir kültürel miras sisteminin insan hakları odaklı olması için sahip olması gereken özellikleri belirlemek ve bir değerlendirme modeli oluşturmaktır. Çalışma, hak odaklı bir kültürel miras anlayışının uygulamada daha başarılı sonuç vereceği şeklinde bir iddia ileri sürmektedir. Ana hedefin hakların korunması olduğu, toplumu esas alan, yatay örgütlenmeye dayalı, yetki ve sorumluluğun tüm paydaşlarca paylaşıldığı bir sistemin hem kültürel mirasın etkin korumasını hem de insan haklarının hayata geçmesini sağlayacağı temel görüş olarak savunulmaktadır. Bu kapsamda makalede birbiri ile ilişkili üç konu ele alınmıştır. Çalışma insan haklarının incelemesi ile başlamakta ve insan hakları düşüncesinin günümüzde geldiği aşama ortaya konmaktadır. İkinci olarak kültürel miras anlayışında gerçekleşen değişim ve bu değişimin mirasın farklı boyutlarındaki yansımaları açıklanmıştır. İnsan haklarının kültürel miras kuramı ve uygulamasındaki yerinin incelenmesinin ardından, son olarak sentez niteliğinde insan hakları odaklı kültürel miras sisteminin sahip olması gereken özellikler sunulmuştur. Anahtar sözcükler: Haklar odaklı kültürel miras sistemi; insan hakları; koruma; kültürel miras.

ABSTRACT With the introduction of the concept of ‘cultural heritage for society’, cultural heritage addressed in the context of human rights, and human rights have been involved in the relevant theory and practice of cultural heritage. The present study aims to identify the characteristics that a cultural heritage system on a universal, national or local scale should have in order to be human rights-based and to form an evaluation model. The study suggests that a rights-based understanding of cultural heritage will be more successful in practice. It is argued as a basic view that the main objective is to protect the rights, and a society and horizontal organization-based system, where power and responsibility are shared with all stakeholders, would allow for the effective protection of cultural heritage and for the achievement of human rights. In this context, three inter-related issues are discussed in the article. The study begins with the examination of human rights and the stage in which the idea of human rights reaches today is revealed. Secondly, the changes in the understanding of cultural heritage and the reflections of different aspects of this change of heritage are explained. Following the examination of the place of cultural heritage theory and practice in human rights, finally the characteristics of the cultural heritage system based on human rights are presented as a synthesis. Keywords: Rights-based cultural heritage system; human rights; conservation; cultural heritage.

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, İstanbul Başvuru tarihi: 03 Mayıs 2018 - Kabul tarihi: 03 Ağustos 2018 İletişim: Erdem ERYAZICIOĞLU. e-posta: erdem_ery1@hotmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

636

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli

Giriş İnsanlığın ürettiği varlıkların çoğu barınma, emniyet, ulaşım gibi insan ihtiyaçlarının sonucu olarak ortaya çıkmış ve zamanla bu ihtiyaçları karşılamaya uygun yapılar ve morfolojiler oluşmuştur. Bu durum insanlık tarihi boyunca devam etmiş, zamanla sözü geçen yapı ve morfolojilerin işlevsel gereklilikleri karşılamak üzere insanlar için yarar değerlerinin dışında kendi içsel/öz değerlere sahip olduğu düşüncesi yeni bir olgu olarak doğmuştur.1 İçsel/öz değerlere sahip varlıkların korunması düşüncesi ile birlikte korumanın ve sürekliliğin sağlanması için restorasyon, rekonstrüksiyon, konservasyon gibi eylem biçimleri ortaya çıkmıştır. Günümüzdeki duruma bakıldığında koruma ile insan haklarının bir arada ele alınmaya başladığı görülmektedir. Kökeni insan medeniyetinin ilk dönemlerine kadar geriye giden insan hakları düşüncesi medeniyetin geçirdiği evrimin sonucunda artık tüm alanlarda varlığını hissettirmektedir. Bu gelişme ile birlikte kültürel miras ve koruma düşüncesinde de insan hakları konunun ayrılmaz bir parçası olarak düşünülmeye başlamıştır. Bir taraftan kültürel miras bağlamında haklar tanımlanmaya çalışılırken, diğer taraftan planlama ve korumanın yasal ve yönetsel altyapısı ile uygulama sürecindeki strateji ve kararlara haklar konusunun dahil edilmesine çalışılmaktadır. Bu iki konunun birarada ele alınması, kültürel miras ve korumanın insan hakları odaklı olması için sağlanması gereken kriterler ile bunların göstergelerini belirlemeyi ve kültürel mirasın korunmasında insan hakları bağlamında bir değerlendirme modeli oluşturmayı bir ihtiyaç haline getirmektedir. İnsan Hakları Kavramı Hukukta, haklar içinde özel bir grubu oluşturan insan hakları, her insanın insan olmasından kaynaklanan ve insanın cinsiyeti, milliyeti, dili, dini, rengi gibi özelliklerinden bağımsız olarak sahip olduğu haklar olarak2 ya da sayılan ayrımlar gözetilmeksizin insanların bazı haklardan yararlanmasını öngören bir ideal olarak tanımlanmaktadır.3 İoanna Kuçuradi’ye göre insan hakları denen haklar, bütün insanların insan oldukları için görmesi gereken muameleye ilişkin istemlerdir.4 İnsan haklarının kaynağı insanlık (humanity) ve insan doğası olarak kabul edilmektedir. Burada insan doğası ile kastedilen insanın ahlaki doğasıdır. Ahlaki doğa ise insanın özündeki onuru ifade etmektedir. Dolayısıyla insan hakları, insan onuru ve potansiyeline ilişkin belli bir görüşün, temel hakların kurumsallaşması yoluyla gerçekleştirilmesini amaçlayan sosyal bir pratik5 olarak tanımlanabilir. İnsan haklarının, Hamurabi’nin eski Babil Yasaları’ndan (M.Ö. 18. Yy.) Yunan Stoacılarına ve Roma hukukunun

jus gentium (tüm halklar için yasa) prensibine dayanan Batı’nın doğal yasa anlayışına kadar uzanan kökleri olduğu görülmektedir.6 İnsan hakları düşüncesinin entelektüel kökenleri Aristoteles ve Yunan Stoacılar’a kadar geriye gitmektedir. İnsan haklarının klasik doktrinini doğal hukuk ve doğal haklar yaklaşımı oluşturmakta ve bu yaklaşım Antik Yunan’dan günümüze kadar bir evrim süreci geçirerek ulaşmaktadır. İnsan hakları düşüncesi çeşitli etkenlerden dolayı tarih boyunca birçok kırılma içeren bir süreç yaşamıştır. Bu kırılmalar sonrasında insan hakları düşüncesi ve içeriği farklılaşmış, insan hakları kendi içinde çeşitlenmiştir. İnsan hakları birbirini tamamlayan ve geliştiren nitelikteki haklardan oluşan ‘insan hakları kuşakları’na ayrılmaktadır. Karel Vasak tarafından tanımlanan bu kuşaklara bakıldığında aralarında temel farklılıklar olduğu görülmektedir.7 Birinci kuşak insan haklarının ortaya çıkışının kaynağı feodalite-burjuvazi çelişkisidir ve bu kuşak haklar insanlar için güvenli yaşam sağlamayı hedefleyen siyasal hakları içermektedir. Avrupa’da ve Amerika’da gelişen ticaret burjuvazisinin taleplerini yansıtan, “çağın liberal zihniyetinin izlerini taşıyan Amerikan bildirileri, .... soyut ve metafiziksel bir yaklaşımın ürünü olan”8 1789 Fransız Bildirisi’nde bu haklar tanımlanmıştır. Temel hedefi bireyi devlete karşı güvence altına almak olan birinci kuşak haklar, yaşam hakkı, ayrımcılığa uğramama hakkı, kişi güvenliği/güvenlik hakkı, fikir ve ifade özgürlüğü, toplanma ve örgütlenme özgürlüğü, yasa önünde eşitlik, katılım hakkı, mülkiyet hakkı, seyahat hakkı, özel hayatın korunması hakkı gibi temel bireysel haklardan oluşmaktadır. İkinci kuşak haklar, 19. Yüzyıl’da Sanayi Devrimi, sosyalist öğreti ve liberal-burjuva öğretisinin kendini sosyalleştirmesi süreçlerinden geçerek ortaya çıkmıştır.9 Bu haklar temel insan haklarının tek başına Sanayi Devrimi ile ortaya çıkan yeni sistemde insanların onurlu yaşamasını sağlamak için yeterli olmadığının görülmesi ile oluşmuştur. Sanayi Devrimi’nin getirdiği ağır koşullar altında ezilen işçiler başta İngiltere olmak üzere hak istemi ile siyasal hareketler geliştirmişlerdir. Çalışma koşullarının düzeltilmesi, ücretlerin arttırılması gibi taleplere daha sonra kentlerdeki yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik talepler de eklenerek ikinci kuşak insan haklarının ortaya çıkmasını sağlamıştır.10 Bu süreçte insan hakları ile eşzamanlı olarak modern toplum yapısı ortaya çıkmış, bu yapının korunması ile insan haklarının korunması bir arada düşünülmüş ve insan hakları pozitif hukuka dahil olmuştur.11 İkinci kuşak haklara dahil sosyal hakların, temel hakların kullanılıp kullanılmadığının ölçüsü olduğu görülmektedir.12 İkinci kuşak insan hakları, toplum içindeki eşitsizlikleri azaltmaya yönelik eğitim hak 8 9 6 7

Ashworth, 2011. Kuçuradi, 2011.

1 4

Donnelly, 1989. Aybay, 2010. 5 Donnelly, 1989.

2

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

3

Clapham, 2010. Vasak, 1977. Ağaoğulları, 2010, s. 219. Gemalmaz, 2012.

Aybay, 2015. Gürkaynak ve İren, 2016. 12 Pekin, 1985. 10 11

637


kı, sağlık hakkı, çalışma hakkı, barınma/konut hakkı, sosyal güvenlik hakkı, sendika kurma ve toplu sözleşme yapma hakları gibi haklardan oluşmaktadır. Üçüncü kuşak insan hakları, İkinci Dünya Savaşı sonrası sömürgelerin tasfiyesi sürecinde ortaya çıkmıştır. Bu haklar insan haklarının ek bir genişleme evresini ifade etmekte aynı zamanda yaygınlaşabilirlik özelliğini göstermektedir. Üçüncü Dünya ülkelerinin, gücü, refahı ve diğer değerleri küresel olarak yeniden paylaşma talebini yansıtan ve ‘Dayanışma Hakları’ olarak isimlendirilen, gelişme hakkı, çevre hakkı, insanlığın ortak mal varlığından yararlanma hakkı, kendi geleceğini belirleme (self-determinasyon) hakkı ve barış hakkı üçüncü kuşak hakları oluşturmaktadır. Bu hakların önemli yanı insan hakları anlayışında yaşanan değişimi yansıtması ve tanımlanmaları ile insan haklarında birey eksenli anlayıştan grup eksenli anlayışa geçilmesidir.13 İnsan hakları kuşaklar halinde çeşitlenmenin yanı sıra hakkın öznesine göre de ayrıma tabi tutulmaktadır. Bu ayrım, hak sahibinin yani hakkın öznesinin birey olduğu ‘bireysel haklar’ ve hak sahibinin ‘toplum’ ya da ‘toplumsal gruplar’ olduğu ‘kolektif haklar’ şeklinde yapılmaktadır. Örneğin liberal kökenli ve bireyi devlete karşı koruyan birinci kuşak hakların bireysel haklar olduğu görülmektedir. İkinci kuşak hakları oluşturan sosyal ve ekonomik haklar da esas olarak bireylere yönelik olmaları ve Donnelly’nin belirttiği şekli ile “Batı’da, eski sosyalist rejimlerde ve Üçüncü Dünya’da siyasal uygulamada siyasal haklar ile sosyal ve iktisadi haklar eşit sayıldığından”14 bireysel insan haklarına dahil edilmektedir. Üçüncü kuşak insan hakları ise grup eksenli olmaları ve hak sahibinin toplumsal gruplar olması nedeniyle kolektif insan hakları olarak tanımlanmaktadır. Bu hakların gerçekleşmesi için toplumsal dayanışmanın gerekmesi de bu hakların kolektif yönünü güçlendirmektedir. Kolektif haklar olan üçüncü kuşak haklarının mantığına ve geçerliliğine yapılan liberal kökenli itirazlara rağmen kolektif insan haklarının varlığı tüm dünyada kabul edilmektedir. Şehircilik, kentsel planlama, kültürel miras alanlarında temel değerler olan ‘kamu yararı’ ve ‘kent hakkı’ kavramları da kolektif hak anlayışına dayanmaktadır. Bu nedenle sayılan alanlarda kolektif insan haklarının varlığı kabul edilmekte, ilke, politika ve stratejiler de kolektif haklar anlayışının yansımalarını barındırmaktadır. İnsan hakları ekonomik, toplumsal ve politik alanlarda ağırlığını giderek daha çok hissettiren bir konu haline gelmiştir. Bu alanlardan biri de insanlığın ürettiği ortak değerler ve kültürel mirastır. Bu iki konunun iç içe geçmesinin en önemli göstergelerinden biri, ‘insanlığın ortak mirasından yararlanma hakkı’ gibi bir hakkın varlığıdır. Bu hakkın varlığı, kültürel mirasın korunmasının aslında insan haklarının korunması anlamına geldiğini göstermektedir. Ökmen, 2013.

13

638

Donnelly, 1989, s. 40.

14

Kültürel Mirasın Anlayışında Yeni Bir Aşama Olarak İnsan Hakları Bağlamı Kültürel Miras Anlayışında Gerçekleşen Değişimin Özellikleri Kültürel miras tanımı, 2005 tarihinde kabul edilen ‘Kültürel Mirasın Toplum için Değeri Konulu Avrupa Konseyi Çerçeve Sözleşmesi’ (Faro Sözleşmesi) ile son şeklini bulmuştur. Tanım, “İnsanların, sürekli değişen değerlerinin, inançlarının, bilgi ve geleneklerinin bir yansıması ve ifadesi olarak, mülkiyetten bağımsız bir şekilde kendileri ile özdeşleştirdikleri geçmişten kalmış olan bir grup kaynaktır ve zaman içerisinde insanlar ve yerler arasındaki etkileşimin sonucu olarak oluşmuş ortamın tüm yönlerini içerir”15 şeklindedir. Bu aşamaya kadar kültürel mirasın farklı zamanlarda, yaklaşım ve kapsam bakımından, farklı tanımlarının yapılmış olduğu görülmektedir. Kültürel mirasın tanımlanmasında kullanılan kriterlerde, postmodern düşünce sistemi, postfordist üretim biçimi, neoliberal ekonomi politikaları ve yerelliğin öneminin artması gibi dinamikler değişime sebep olmuştur. 1980’lı yıllarda başlayan değişim kapsamında kültürel mirasın ‘değer’, ‘özgünlük’ ve ‘işlev’ kriterlerinin içeriğinin farklılaştığı görülmektedir. Bu değişim ile koruma anlayışı da dönüşmüş, kültürel miras ile ilgili ilke, strateji ve karar alma süreçlerinde yenilikler ortaya çıkmıştır. Kültürel mirasın ‘değer’i günümüzde kendi öz niteliğinden çok bireylerin ve toplumların kültürel miras nesnelerine yükledikleri anlamlardan ve bunların toplumlar için ne ifade ettiğinden kaynaklanmaktadır. Vivien’e göre, mirasın duygusu ve değeri, miras ile bir insan topluluğu arasındaki sürekli ilişkilerden türetilmektedir.16 Kültürel rölativizm denen ve bir ahlaki doğruluğun veya kuralın geçerliliğinin asıl kaynağının kültür olduğunu kabul eden17 düşüncenin kaynaklık ettiği bu görüş, herhangi bir konuda evrensel geçerlilikte tek bir doğru olamayacağını ve bu yüzden korumaya konu olan nesnelerin de kendi öz nitelikleri ile değil içinde bulundukları kültürel bağlamda toplumların onlara yükledikleri anlamlar ile değer kazandığını ileri sürmektedir. Bu nedenle, kültürel mirasın zamansız, evrensel, değişmez değerlerin ifadesi olduğu düşüncesi tanım olarak reddedilmektedir.18 Korumada odağın kültürel değerin kendisinden birey ve topluma doğru kayması ‘özgünlük’ kriterini de farklılaşmıştır. Nesne veya olgunun özgünlüğü yerine kullanıcı deneyiminin özgünlüğü ‘kriter’ hale gelmektedir.19 Bu kültürel miras ile ‘kullanıcı’ arasındaki etkileşimin korumada odaklanılan konu haline geldiğini göstermektedir. Kültürel mirasın20 ‘işlev’i konusunda da değişim yaşanmıştır. Faro Sözleşmesi’nde kaynak olarak nitelendirilen CE, 2005, s. 2. Brousseau-Gauthier ve Brousseau, 2013. 17 Donnelly, 1989.

Ashworth, 2014, s. 15. Ashworth, 2014, s. 9. 20 Horn, 2009.

15

18

16

19

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli

kültürel miras, nesneler ya da yerleşimler olmanın ötesinde bir süreç, sonuç ve tüketilebilir bir deneyim olarak tanımlanmaktadır.21 Gregory Ashworth kültürel mirası, ‘kullanımların talep ettiği kaynakları arz eden bir derleme’ ve ‘içeriği, yorumları ve temsilcileri günümüzün taleplerine göre seçilen ve hayal ürünü bir geleceğe miras bırakılan’ bir şey olarak tanımlamıştır.22 Böylece ‘geçmiş’, günümüz ihtiyaçlarına ve doğmamış gelecek nesillerin hizmetine sunulmuş olmaktadır. Bu nedenle miras, güncel ihtiyaçlara hizmet etmek için ‘içinde bulunulan zamanda tasavvur edilen bir geçmiş’ niteliği ile günümüzde yaratılmaktadır.23 Dolayısıyla miras geçmişle ilgili olmanın ötesinde içinde bulunulan zamanla ve gelecekle ilgili hayati bir olgu olduğu kabul edilmektedir; buna bağlı olarak yalnızca ‘korunan bir şey’ yerine dinamik özellikte ‘değiştirilen ve geliştirilen bir şey’ olarak tanımlanmaya başlamıştır.24 Bu nedenle kültürel mirasın insanlığın gelişimi için kullanılan bir kaynak işlevi kazandığı görülmektedir. Kültürel miras anlayışının içinde bulunulan zamanın ruhu ile uyumlu olarak şekillenen bir evrim süreci yaşadığı görülmektedir. Bu evrimde nelerin miras olduğunu belirleyen kriterlerden mirasın, ekonomi, birey ve toplum, siyaset gibi alanlar ile ilişkisine kadar tüm yapısı değişmektedir. Kültürel Miras Anlayışındaki Değişimin Mirasın Farklı Boyutlarına Yansıması Kültürel miras, insan yaşamı ile bütünleştiği ölçüde ondan ayrılmayan, somut, somut olmayan, ekonomik, toplumsal birçok boyutu olan bir grup değerden oluşmaktadır.25 Bu nedenle aynı zamanda politik bir konu niteliği taşımakta ve politik bir süreç olarak da tanımlanmaktadır. Bu sebeple kültürel miras 6 farklı boyuta sahiptir ve her bir boyut kendi içinde önemli konuları barındırmaktadır. Kültürel Mirasın Fiziksel Boyutu Kültürel mirasın fiziksel boyutunu, mirasın içinde bulunduğu fizik mekana katkısı ile fiziksel çevrenin miras nesneleri üzerindeki etkisi şeklinde karşılıklı bir ilişkiler bütünü oluşturmaktadır. Somut kültürel mirasın fizik mekandaki varlığı ve somut olmayan mirasın fizik mekana yansımaları kimliğin en önemli belirleyicilerinden biri konumundadır. Kültürel miras, kimliğin başlıca özelliği olan bir yeri diğerinden ayırt etmeyi sağlama açısından insan eliyle üretilmiş kimlik öğeleri içinde ilk sırada gelmektedir. Kültürel mirasın iki yönlü bir kimlik tanımlayıcısı olduğu görülmektedir. Bunlardan ilki Kevin Lynch’in 1960 yılında yayınlanan ‘The Image Of City’ eserinde kent kimliğini ve buna bağlı olarak kent imgesini oluşturan işaret öğeleri içinde saydığı anıt eserlerin CE, 2005. Ashworth, 2014, s. 8. 23 Blake, 2011; Graham ve Howard, 21 22

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

2016. Palmer, 2009; Araroz, 2013, s. 152. 25 Meyer-Bisch, 2009. 24

fizik mekandaki varlığıdır.26 İkinci yönü ise, Aldo Rossi’nin ‘geçmiş ile bağ kurarak kimlik inşasını sağladığını’ belirttiği yapılı çevre öğesi olması özelliğidir.27 Kültürel miras, kent morfolojisi ve yerleşme tipolojisi gibi bir yere kimliğini kazandıran temel öğelerdendir. Anıt eserler ve sivil mimari miras gibi değerlerin fizik mekandaki varlığı kentsel imajı şekillendirmekte, kentsel doku, yapı tipolojisi gibi fizik mekanın özgünlüğünü sağlayan özellikleri belirlemektedir. Bunun yanı sıra, kültürel miras yapılı çevreyi de içeren günlük fiziksel çevreye katkıda bulunarak çevre kalitesini ve kentsel yaşam kalitesini etkilemektedir. Günümüzde yerleşimlerin kalitesi, kültürel mirasın diğer yapılı çevreyle ve açık alanlarla uyum içinde olmasını sağlamak için kent yönetimleri tarafından atılan adımlara bağlıdır.28 Kültürel miras ile fiziksel çevre arasındaki etkileşimin ikinci yönünü fiziksel çevre koşullarının miras nesneleri üzerindeki etkisi oluşturmaktadır; fiziksel çevre koşulları küresel düzeyden sınırlı yerel etkilere kadar farklı ölçeklerdeki dinamiklerin bir arada ve kendi içinde etkileşimi ile şekillenmektedir. Özellikle içinde bulundukları yapılı çevrenin kentsel işlevler, nüfus dağılımı ve yoğunluğu, ulaşım kararları ve yapılaşma koşulları gibi özellikleri tarihi kent dokularını doğrudan etkilemektedir. Kültürel Mirasın Ekonomik Boyutu Kültürün ekonomi ve tüketim ile birlikte anılmasının geçmişi 1947 yılında Horkheimer ve Adorno’nun, ‘Aydınlanmanın Diyalektiği’ isimli kitaplarında ilk kez ‘kültür endüstrisi’ terimini kullanmaları ve bu endüstri içinde kültürel ürünleri tüketilen bir meta olarak tanımlamalarına kadar geri gitmektedir.29 Ancak kültürel mirasın ekonomik boyutunun öne çıkması özellikle neoliberal ekonomi politikalarının hakim olduğu 1980 sonrası dönemde belirginleşmiştir. 1980’lerde arz eksenli ekonomi politikalarının devreye girmesi mirasın ekonomik yararlarının da gösterilerek savunulmasının başlangıcı olarak gösterilebilir. Bilginin ekonomik faaliyetlerde hem girdi hem de çıktı olmasının temel özelliklerinden biri olduğu30 Post-Fordist kapitalist toplumda kültürel miras bu tarihe kadar sübvanse edilen bir kaynak olarak görülürken bu tarihten itibaren bir yatırım olarak da görülmeye başlamıştır.31 Kültürel mirasın ekonomi ile ilişkisinde ilk konu mirasın kaynak olarak tanımlanmasıdır. Ashworth mirası bir emtia ve çok parçalı bir pazarda aynı anda birden fazla satılan bir mal olarak tanımlamıştır. Bu görüşe göre geçmişin kalıntıları ve olayları ‘çağdaş tüketim için metalaştırılmış hammaddeler’dir.32 Ekonomi biliminin bakış açısı ile değerlendirildiğinde, ekonomik açıdan önemli kriterler olan kaynağın miktarı, maliyeti ve esnekliği gibi konularda kül Lynch, 2011. 27 Rossi, 2006. 28 Greffe, 2009. 31 Graham, 2002. Kalman, 2014.

26 30

Adorno, 2011, s. 109-111. 32 Ashworth, 1991.

29

639


türel mirasın avantajları bulunduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca kaynak olarak kullanılmasında başlangıç bedellerinin göreceli düşük olması ve birden fazla kullanıma sahip bir kaynak olması gibi avantajları bulunmaktadır.33 Kültürel miras sahip olduğu özelliklerle ekonomiye önemli katkılar sağlamakta ve ekonomik kalkınmada kullanılmaktadır. Bir yerleşime kimlik kazandırma özelliği sayesinde markalaşma stratejileri için kullanılabilmesi, geniş bir yaratıcı kültür endüstrisinin parçası olarak, mirasla ilgili ürün üreten ekonomik birimler için kaynak sağlama kapasitesine sahip olması ve ekonomik işletmelere cazip bir ortam yaratması bu katkılar arasındadır. Kültürel mirasın ekonomiye rant yaratma yoluyla da etki ettiği görülmektedir. Miras bulunduğu çevrede kimlik inşa etme ve özgünlüğü sağlama özellikleri ile benzersiz (unique) bir yer yaratmakta, bu ise mutlak rant oluşturarak gayrimenkul değerlerini etkilemekte ve düzenlemektedir. Kültürel miras kentsel yenileme ve dönüşüm stratejileri için bir öğe, hatta bazı durumlarda ana güç kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Ayrıca tarihi yapıların restorasyon ve rehabilitasyonunun ekonomik açıdan emek yoğun bir nitelikte olması ve göreceli olarak işgücüne daha yüksek ücretler ödenmesi nedeniyle yaratılan istihdam ve hane halkı gelirine katkı açısından yerel ekonomiye olumlu katkıda bulunmaktadır.34 Son olarak değinilmesi gereken konu, mirasın turizmin en önemli kaynağı olma özelliğine35 sahip olmasıdır. Her bir kültürel miras alanının diğerinin aleyhine sonuç üretmeden değer üretme özelliğine sahip olması nedeniyle mirasın ekonomi içindeki katkısının sıfır toplam ekonomi özelliğinde olmaması verimli kaynak olma özelliğine katkı sağlamaktadır.36 Kültürel miras ekonomi ilişkisinde, miras bakış açısı ile konuya nasıl bakıldığına da değinilmesi gerekmektedir. Bu noktada iki önemli çelişki bulunmaktadır. Bunlardan ilki ‘koruma-kullanma dengesi’ olgusuna temel oluşturan mirasın ne ölçüde kullanıldığı konusudur. İkinci çelişki ise kültür turizmi bağlamında ortaya çıkmaktadır. John Urry’nin 1990 tarihli ‘The Tourist Gaze’ ve 1995 tarihli ‘Consuming Places’ isimli eserlerinden belirttiği gibi turistik tüketime konu olan alanlar ‘turist bakışı’nın nesneleri olarak yeniden üretilir. Bu alanların yapay ve doğal çevreleri, ekonomileri ve imajları büyük ölçüde yeniden kurulmaktadır.37 ‘Kültür konusunda hiçbir katkısı bulunmayabilecek ve bu nedenle kültür üzerinde parazit bir konumda olarak tanımlanan’38 kültür turizminde, “turistik tüketime konu olan peyzajlar aynı zamanda diğer insanların kutsal Ashworth, 2014. Rypkema, 2009, s. 113; Kalman, 2014. 35 Graham vd., 2005; Kalman, 2014. 33 34

640

Ashworth, 2014; Rypkema, 2009, s. 113. 37 Urry, 1990; Urry, 1995. 38 Graham vd., 2005. 36

mekanlarıdır, bu ise küresel ölçekte miras konusundaki temel çelişkilerden biridir”.39 Kültürel Mirasın Toplumsal Boyutu Kültürel miras, ‘toplumsal bir süreç’ olarak40 toplumsal kimlik, aidiyet, yaşam biçimi, toplumsal etkileşim, toplumsal değişim, toplumsal eşitlik, toplumsal sermaye ve dayanıklılık konuları ile ilişkilidir. Denis Byrne kültürel mirası ‘toplumsal bir eylem’ olarak tanımlamıştır. Byrne’a göre, anlamı ve önemi bir önceki kuşak tarafından belirlenmiş ve kendilerine devredilmiş kültürel miras, her bir kuşak tarafından devralınır, yeniden keşfedilir ve yeniden üretilir; dolayısıyla herbir kuşak mirasa kendinden bir şey katarak yeniden yorumlar, doğrular ve değiştirir.41 Kültürel miras anlayışındaki değişimin en temel göstergesi, Faro Sözleşmesinde de görüldüğü üzere, mirasın korunmasının kendi başına bir amaç değil, bireylerin refahını ve toplumun daha geniş beklentilerini ileriye taşıma amacına sahip olmasının ifade edilmesidir.42 Aynı zamanda sürdürülebilir topluluklar oluşturulmasına yapacağı katkı ve bireylerin kendilerini geliştirmeleri açısından yararlı olacağı söylenebilir.43 Miras, bireyler açısından, yaşam biçimi, toplumsal kimlik ve bununla bağlantılı olarak aidiyet duygusunu şekillendirmektedir. Kalman’a göre kültürel miras bireyi ve toplumu tanımlar ve güçlü bir toplumsal kimlik üretir.44 Kültürel miras literatüründe aralarındaki ilişki iyi kurulmuş olan miras ve kimlik konusunda, Laurajane Smith’ın belirttiği gibi mirasın geçici ve kaygan ‘kimlik’ kavramına fiziksel bir temsil ve gerçeklik getirdiği kabul edilmektedir.45 Kültürel mirasın kimlik üretme ve aidiyeti güçlendirme özellikleri toplumsal sermaye oluşuma da katkıda bulunmaktadır. Sosyo-ekonomik açıdan gelişmeyi sağlayacak strateji ve uygulamaların içine kültürel mirasın dahil edilmesi güncel koruma anlayışının temellerinden biridir. Örneğin iyi bir koruma uygulamasının, toplumun dezavantajlı kesimleri arasında tarihsel okuryazarlığı geliştirmek, mevcut toplulukları sağlamlaştırmak, toplumsal eşitliğe katkı sağlamak gibi olumlu katkıları olabilmektedir.46 Kültürel Mirasın Kültürel Boyutu Mirasın önemini belirleyen niteliklerinden biri ‘kültürel değer’dir. Bu, ekonomi ya da para ile doğrudan ilişkisi olmayan kültürel mirasın tarihi, estetik, bilimsel ve diğer nitelikleri ile belirlenen değeridir ve bu değer iktisatçılar tarafından değil sanat tarihçileri ve kültürel miras uzmanları tarafından belirlenmektedir.47 Graham, 2002, s. 1005. 40 Byrne, 2008, s. 162. 41 Byrne, 2008, s. 162-163. 43 Therond, 2009, s. 10. Clark, 2010; Fairclough, 2011. 44 45 46 Kalman, 2014. Smith, 2006. Kalman, 2014, s. 20. 47 Kalman, 2014. 39 42

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli

Kültürel miras, kültürel yaşama dahil olmak için araç görevi görmektedir. Bir taraftan bireyler ve toplumsal gruplar için kültürel kimliğini yaşama, devam ettirme ve ifade etme aracı iken diğer taraftan içinde yaşanılan kültürel ortam ile bütünleşmeyi sağlamaktadır. Aynı zamanda bireylerin kültürel yönden gelişmelerini sağlamalarına aracılık etmekte, belirli bir kültürel mirasa dayalı olarak gelişen ‘kültürel topluluk’ların oluşturulmasını sağlamaktadır.48 Kültürel Mirasın Politik Boyutu Laurajane Smith’in, “Milliyetçiliğin gelişen anlatısı ve evrenselleşen bir modernitenin bağlamı içinde yeni bir ilgi olarak ortaya çıkmıştır”49 şeklinde tanımladığı kültürel miras, 18. ve 19. Yüzyıllarda ulus inşası için kullanılan politik bir araç olarak gündeme gelmiştir. Bu süreçte, tek ve homojen bir halkın vatanını oluşturan bir devletin kavramsallaştırılmasında, ulusal bir kimliğin ‘keşfi’ veya yaratılmasında ve daha sonra da bu kimliğin beslenmesinde birincil araç olarak kullanılmıştır.50 Kültürel miras alanlarını politik bir kaynak olarak tanımlayan Poriave ve Ashworth bu alanların insanları ‘biz’ ve ‘onlar’ olarak bölen özel bir toplumsal gerçekliği meşrulaştırmayı amaçladığını ileri sürmüşlerdir. Geçmişteki politik işlevine ek olarak günümüzde miras ve koruma konularının ‘bazı’ nesne ve değerleri diğerlerinin aleyhine seçmesi, ayrıca ‘mülkiyet’ boyutu ile paydaşlar arasında çelişki konusu olması onun politik özelliğini arttırmaktadır. Bell’e göre, koruma eylemi çoğu zaman ayrıcalıklı bir miras söyleminin bazı biçimlerinin seçilmesini ve tanımlanmasını gerektirmektedir. Bu seçim sonucunda onaylanmış olan söylemin fiziksel ürünleri korunurken, diğerleri isteyerek yok edilebilmektedir.51 Oluşturulan ‘resmi miras söylemi’ ile tarih ve mekan arasında tekil, idealleştirilmiş bir ilişki kurulduğu ve güçlendirdiğinden, bir yerin alternatif anlamlarını değerlendirecek topluluklar genellikle devredışı bırakılmakta ve güçsüzleştirilmektedir.52 Yaşanan değişim nedeniyle koruma süreci yalnızca uzmanları ilgilendiren nötr bir eylem, çürümenin önlenmesi gibi koruma odaklı ve teknik bir işlem olmaktan çıkarak çok daha kapsamlı ve politik bir eylem haline gelmiştir.53 Bu nedenle kültürel miras artık farklı toplumsal ve politik tarafların etkisi ile harekete geçirilen bir söylem olarak görülmektedir.54 Kültürel mirasın politik bir eylem olmasının nedenlerinden biri de mirasın toplumsal mülkiyet konusu olmasıdır. Toplumsal mülkiyet konusu olan bir nesne üzerinde farklı tarafların beklenti ve çıkarları arasında uyuşmazlık ve çatışma olması da doğal bir sonuçtur. Kültürel Mirasın Yasal - Yönetsel Boyutu Herold Kalman ‘Miras Planlaması, İlkeler ve Süreç’ isimli eserinde kültürel miras planlaması ve yönetiminin tüzük49 Meyer-Bisch, 2009. Smith, 2006, s. 18. 52 Bell, 2013. Bell, 2013. 53 Therond, 2009.

48 51

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Graham vd, 2005. Harrison, 2010, s. 7.

ler, yönetmelikler ve düzenlemeler bağlamında işleyen bir sistem olduğunu belirtmiştir.55 Bir kültürel miras sisteminin farklı düzeylerdeki ilkeler ve kurallar arasındaki uyumu sağlama seviyesi kültürel miras ile ilgili yasal-yönetsel yapının koruma sürecindeki etkinlik düzeyi için temel ölçütlerden biridir. Uluslararası düzeyde belirlenmiş ilke ve stratejilerin yerelde uygulanabilmesine olanak sağlayacak şekilde geliştirilmiş yerel yasal ve yönetsel yapıların etkinlik ve başarı düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir. Yasal-yönetsel yapının kültürel mirası nasıl tanımladığı koruma uygulamasının özelliklerini belirlemektedir. Mirası geçmişten kalan korunması gerekli değer olarak dar anlamda ele alan bir bakışın koruma yaklaşımı, devlet odaklı ve savunmacı özellikte olmaktadır. Buna karşılık mirası toplumun gelişmesinde kullanılacak kaynak olarak gören bir bakış açısının devlet odaklı ve savunmacı özelliği geriye çekilmekte, bunun yerine toplum odaklı ve ‘değişimi yönlendirici’ özelliği ön plana çıkmaktadır. Devlet ya da toplum odaklı olma alternatiflerinin herbiri aynı zamanda yasal-yönetsel yapının örgütlenme modelini de belirlemektedir. Devlet odaklı bir yasal-yönetsel yapı hiyerarşik bir özellik sergilerken toplum odaklı bir yasal-yönetsel yapı ağ ilişkilerine önem vermekte ve heterarşik bir yapı sergilemektedir. Kültürel miras anlayışındaki değişim ve bunun mirasın farklı boyutlarına yansımaları özetlenirse, 9 kriterde farklılaşma olduğu görülmektedir. Değişimin bileşenleri ve yönü Tablo-1’de özetlenmiştir (Tablo 1). Ayrıca kültürel mirasın farklı boyutlarının ele alınması, birçok konu ve sorun ile bağlantılı olma niteliğini de ortaya koymaktadır (Tablo 2). Kültürel Mirasın Korunmasında İnsan Hakları Konusu Bir toplumsal mülkiyet konusu olan kültürel miras ile ilişkili sorunların her birinin aynı zamanda insan haklarıyla ilgili sorunlar olduğu görülmektedir. Blake’in belirttiği gibi kültürel miras ve haklar, başlı başına önemli bir konu olmanın yanı sıra bireyler ve toplumların kimlikleri ile gelişme süreçlerindeki önemi yönünden doğrudan insan ile ilişkilidir.56 Kültürel miras anlayışındaki gelişmeler insan haklarının koruma eyleminin merkezinde olabileceğini göstermektedir. Kültürel mirasın korunması, kültürel çeşitliliğin devamı ve insan haklarının güçlendirilmesi arasında ilişki bulunduğu belirtilmekte, bu üç konuyu bir arada ele almanın ve aralarındaki bağı incelemenin kültürel mirasın korunmasının yeni bir bağlamda ele alınması demek olduğu söylenmektedir.57 Ayrımcılığa Uğramama Hakkı Kültürel miras konusunda hakları incelemeye birinci kuşak insan hakları ile başlamak ve bunda da eşitlik ilkesi ve ayrımcılığa uğramama hakkına öncelik vermek gerekmektedir. Eşitlik ilkesi ve ayrımcılığa uğramama hakkı kültürel

50

54

Kalman, 2014, s.61.

55

Blake, 2011.

56

Logan, 2012.

57

641


Tablo 1. Kültürel miras ve değişen anlamı Değişim Dinamikleri

Kriter

Tanımın Geçmiştekin Durumu

Tanımın Mevcuttaki Durumu

Değer Mirasın özniteliği

Toplumun mirasa yüklediği anlam Kültürel ve psikolojik etki

Nesne ya da olgunun özgünlüğü

Kullanıcı deneyiminin özgünlüğü

Geçerlilik ölçeği Postmodernizim İşlev Neoliberalizm Postfordist Üretim Kapsam Yerelleşme Ekonomi ile ilişki

Evrensel doğrular Analitik kesinlik

Kültürel bağlam

Korunan şey Geçmişin bilgisini içeren nesne

Değiştirilen ve geliştirilen şey Geleceğe yönelik ve gelişme için kullanılacak kaynak

Somut kültürel miras

Somut ve somut olmayan kültürel miras

Sübvanse edilmesi gereken konu

Kaynak ve yatırım aracı

Toplum ile ilişki

Toplumun mirasa hizmet etmesi

Mirasın topluma hizmet etmesi

Karar verici paydaşlar

Devlet + Uzmanlar

Tümpaydaşlar

Devlet

Tümpaydaşlar

Özgünlük

Korumada sorumlu paydaşlar

Kaynak: Bu tablo ‘Kültürel Miras, İnsan Hakları ve Türkiye’de Kültürel Miras Koruma Sistemi’nin İncelenmesi’ isimli doktora tezi kapsamında üretilmiştir.

miras bağlamında iki şekilde hayata geçmektedir. Birincisi, devletin negatif yükümlülüğünün yansıması olarak ayrımcılığa uğramama hakkını kullanmayı engelleyecek herhangi bir müdahalede bulunmaması anlamına gelmektedir. Bu ise, kültürel mirasın tanımlanması, korunması ve yönetimi süreçlerinde, “mirasın korunması adına belirli söylem ve uygulamaların ayrıcalıklı olmaması”58 ile sağlanabilir. Ayrımcılığa uğramama hakkının hayata geçmesinin ikinci yönü ise devletin müdahalesini gerektirmektedir. Kültürel miras konusunda toplumsal gruplar arası güç dengesizliklerinden kaynaklanan sorunları gidermek ve ayrımcılığa uğramama hakkının ayrılmaz parçası olan eşitlik ilkesinin hayata geçmesini sağlamak üzere toplumun dezavantajlı kesimlerinin kültürel miras bağlamında kendini ifade etme ve mirastan yararlanmasının ayrıca yenileme uygulamalarında haklarını kullanmalarına olanak sağlayan ortamın desteklenmesi gerekmektedir. Katılım Hakkı Katılım hakkı, kültürel miras konusunda başta kültürel varlığa konu nesnelerin bulunduğu alanlarda yaşayanlar olmak üzere tüm halkın bu varlıklarla ilgili karar alma süreçlerine dahil olması ve bu süreçlerin şeffaf, etkin ve özerk olmasını gerektirmektedir. Korunan alanlardaki birey ve toplulukların haklarının koruma sisteminin bir parçası haline gelmesi, korunan alanlarda yaşayan hak sahipleri ile özellikle savunmasız toplulukların hakları ile ilgili sorunların giderilmesi, koruma sürecinin ilgili tüm toplumsal grupları kapsaması ve buna yönelik çalışmalar yapılması59 katılım hakkı ile ilgili ilkeleri arasındadır. Baird, 2014, s. 142.

58

642

ICOMOS Norway, 2014.

59

Katılım hakkı sadece siyasal süreçleri değil bunun yanı sıra toplumsal ve kültürel hayata katılımı da içermektedir. Mirasın tanımlanması, planlaması ve korunmasında katılım düzeyi arttıkça aidiyet hissinin oluşması kolaylaşmakta ve gücü artmaktadır. Günümüzde kültürel kimliğe saygı göstermek ve korumak, kültürel mirasın erişilebilir ve kullanılabilir olmasının garanti altında olmasını gerektirmektedir. Kültürel mirasın erişilebilir ve kullanılabilir olmasının bir insan hakkı olduğunu göz önünde bulundurmak kültürel mirasın korunmasının gerekli ve tamamlayıcı bir parçasıdır.60 Kültürel miras ve koruma konularında tam ve etkin bir toplumsal katılımın sağlandığı yani katılım hakkının tam anlamıyla kullanılabildiği bir ortamda herkese tarihi çevreye erişme, anlama ve kullanma fırsatlarının sunulması sağlanır. Toplumsal uyum ve kalkınmayı desteklecek şekilde toplumsal olarak dışlanmış grupların entegrasyonunun geliştirilmesi, kültürler arası ve nesiller arası anlayış ve saygının geliştirilmesi, tarihi çevrenin bireylerin ve toplumların yaşamlarındaki olumlu değişimlere katkı yapması, toplumsal kapasite oluşturulması katılım hakkının hayata geçtiği bir ortamda toplumsal boyutta elde edilecek kazanımlardır. Ayrıca, kültürel mirasın tanımlanması, yönetimi, kullanımı ve aktarılmasında ‘teşvik etme’ işlevinin yanı sıra korumaya yönelik hâlihazırda var olan taahhütler ile gelecekteki yatırımları güçlendirmesinin sağlanması gibi olumlu sonuçlar ortaya çıkmaktadır.61 Barınma Hakkı Kültürel miras alanlarında barınma hakkı, bu alanlarının kullanımından kaynaklanan etkiler ve koruma sürecinin etkisi olmak üzere iki bileşene sahiptir. Kültürel mirasın, Shaheed, 2011.

60

Deacon ve Smeets, 2013; Kalman, 2014; Goddard, 2009.

61

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli

Tablo 2. Kültürel mirasın boyutları, özellikleri ve ilişkili sorunlar Kültürel mirasın boyutları

Kültürel mirasın özellikleri

İlişkili sorunlar

FİZİKSEL - Fiziksel çevreye katkı sağlama - Mirasın özgünlük ve bütünlüğünün kaybolması - Kentsel imajı şekillendirme - Yerel kimliğin yozlaşması - Kentsel kimlik inşasına katkı sağlama - Kültürel miras ile yapılı çevre arasındaki işlevsel ve görsel - Çevre kalitesine etki etme uyumsuzluk - Kentsel yaşam kalitesine etki etme - Köhneme: Koruma sürecinde birey ve toplumun gelişmesine - Kentsel gelişmeden etkilenme olanak vermeyen fiziksel çevre koşulları oluşması - Tarihi dokuyu taklit eden yeni yapılaşma - Tarihi çevrede kentsel yaşam kalitesinin azalması - Kentsel nüfus baskısı oluşması - Yapı yoğunluklarının artışı ve kültürel miras üzerinde yeni yapılaşma baskısı oluşması - Ulaşım kararlarının tarihi alanlara zarar verici nitelikte olması EKONOMİK - Ekonomik kaynak olma özelliği - Metalaşma ve ticarileşme - Ekonomik faaliyetlerde girdi ve çıktı olma - Ekonomik hayattan yalıtılma - Ekonomik kalkınmada kullanılma - Turizmin somut kültürel mirasın özgünlük ve bütünlüğüne - Kültür endüstrileri için ortam sağlama zarar vermesi - Markalaşmaya katkı sağlama - Turizmin yerel kimliği yozlaştırması - Mutlak rant yaratma - Yenileme projelerinin kültürel mirasın özgünlük ve - Gayri menkul değerlerini düzenleme bütünlüğüne zarar vermesi - Yenileme ve dönüşüm stratejileri için - Yerinden edilme kaynak olma - Mülksüzleştirme TOPLUMSAL - Toplumsal kimlik inşasına katkı sağlama - Toplumsal dışlanma ve ayrışma yaşanması - Aidiyeti güçlendirme - Birey ve toplumun gelişmesine olanak vermeyen toplumsal - Yaşam biçimini şekillendirme çevre oluşması - Toplumsal yaşamda yer alma aracı - Farklı toplumsal grupların katkı ve kullanımına kapalı olarak kullanılma koruma uygulamaları - Toplumsal etkileşim aracı olarak kullanılma - Toplumsal değişimi sağlama - Toplumsal sermaye oluşmasına katkı sağlama - Toplumsal eşitliğe katkı sağlama - Toplumsal dayanıklılığı arttırma KÜLTÜREL - Kültürel kimlik ifadesinde araç olma - Kültürel kimliğin devamlılığını sağlama - Kültürel gelişim için araç olma - Kültürel topluluklar oluşturulmasında araç olma

- Birey ve toplumun gelişmesini sağlayamayan kültürel çevre - Kültürel çeşitliliğin ve miras çeşitliliğinin sağlanamaması - Farklı toplumsal grupların katkısına kapalı kültürel çevre - Gelişime ve üretkenliğe kapalı kültürel çevre

POLİTİK - Ulus inşası için araç olma - Belirli bir sosyopolitik düzeni meşrulaştırmak için araç olma - Farklı sosyal ve politik tarafların etkisi ile harekete geçirilen bir söylem olma - Seçiciliğe araç olma - Toplumsal mülkiyet ve paydaşlar arası rekabet konusu olma

- Politik ayrımlara vurgu - Dışlanma ve ayrışma yaşanması - Paydaşlar arası güç ilişkilerinde eşitsizlik - Farklı yararlar arasındaki denge sağlan(a)maması

YASAL-YÖNETSEL - Evrensel ve yerel yasal-yönetsel sistemler - Farklı düzeyler arası uyum - Kültürel miras ve mirası çevreleyen ortamdaki değişim - Yerel değerler ve talepler - Kültürel mirasın korunması ve yönetimi süreçlerinde katılımın önemi

- Evrensel ve yerel düzeylerdeki yapılar arası uyum sorunu - Değişimi yönlendiremeyen koruma yapısı - Devlet odaklı ve hiyerarşik kültürel miras sistemi - Yerel değer ve taleplerin dışlanması - Toplumsal katılımda yetersizlik

Kaynak: Bu tablo ‘Kültürel Miras, İnsan Hakları ve Türkiye’de Kültürel Miras Koruma Sistemi’nin İncelenmesi’ isimli doktora tezi kapsamında üretilmiştir.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

643


günlük fiziksel çevreye katkı sağlama, yapı değerlerine etki etme, ekonomik faaliyetlerde kullanılma, ekonomik işletmeler için ortam olma, kültür endüstrileri, markalaşma, yenileme ve dönüşüm stratejileri için öğe ve güç kaynağı olma şeklindeki özellikleri doğrudan ya da dolaylı olarak barınma hakkını etkilemektedir. Kültürel miras alanlarının, barınma hakkı üzerinde en yoğun ve günümüzde giderek artan şekilde etkili olan özelliği yenileme ve dönüşüm stratejileri için kullanılmasıdır. Kentsel yenileme sonucu soylulaşma sürecine giren mahalleler genelde fizik mekan olarak bozulmuş, düşük ve orta gelirli hanelerin yaşadığı alanlardır.62 Bunlar içinde kültürel miras niteliğinde olan ve yıpranmış konut stoğuna sahip tarihi bölgelerde uygulanan dönüşüm projeleri, tarihsel alanların korunmasına ve sürdürülmesine olanak sağlayacağı gerekçesiyle meşrulaştırılmaktadır.63 Bir dönüşüm uygulamasında alanda yaşayan yerel halk yaşadığı yeri daimi olarak ya da geçici süre için terk etmek zorunda kalmaktadır. Terk etme daimi olduğu zaman bir yerinden edilme durumu ortaya çıkmaktadır ve bu barınma hakkına doğrudan müdahaleyi ifade etmektedir. Geçici süre için terk edilen durumlarda ise, halk yeni taşınacakları evlerin konut piyasasındaki değerlerinin daha yüksek değere sahip olması nedeniyle büyük bir külfet altına girmekte ve bu yerleri zamanla tekrar terk etmek zorunda kalmaktadır.64 Neil Smith’in ‘Soylulaştırmada Rant Farkı Teorisi’ bu duruma teorik açıklama getirmektedir. Smith’e göre, dönüşüm ve soylulaşma yaşanan alanlarda oluşan potansiyel rant sonucu gayrimenkul değerleri yükselmekte, bu ise alt ve orta gelir grubundaki yerel halkın bu alanları terk etmek zorunda kalmasına sebep olmaktadır.65 Neoliberal politikalar ve küreselleşme ile birlikte hız kazanan tarihi alanlardaki yenileme ve soylulaşma süreçleri sonucu ortaya çıkan mülksüzleşme, yerinden edilme ve dışlanma66 gibi sonuçlar barınma hakkı ve mülkiyet hakkı üzerinde doğrudan etki etmektedir. Mülkiyet Hakkı Kültürel miras bağlamında mülkiyet hakkı, kültürel varlığın herhangi bir kişiye ait olmasından önce tüm topluma ait olduğu kuralı gözetilerek yorumlanmalıdır. Örneğin herhangi bir kültürel varlığın bir kişinin mülkiyetinde olması o kişiye bu değeri bozma ya da yok etme hakkı vermemektedir.67 Mülkiyete konu olan kültürel miras öğelerinde bu hak iki farklı yönden etkilenmektedir. Birinci yön, kültürel miras alanlarında mülkiyet hakkı kullanımının kamu yararı adına kanun ile sınırlandırılmasıdır. Kolektif bir hak olan ‘insanlığın ortak mirasından yararlanma hakkı’nın korunması için bireysel bir hakkın sınırlandırılması anlamına gelen bu Beauregard, 2015. Smith, 1979.

Türkün, 2014, s. 4. Silberman, 2012.

Gans, 1959. Davison, 2010.

62

63

64

65

66

67

644

durum kültürel miras konusunda paydaşlar arası temel çelişkilerden birini oluşturmaktadır. İlhan Tekeli’nin belirttiği şekli ile bireyin kendi haklarını kullanmasının sonuçları, bireyin özel alanı ile sınırlı kalmıyor ve kamusal alana taşıyorsa bu durumda bireyin özgürlüğünü kullanması toplumun tüm üyelerinin katkıları ile oluşmuş olan bir değer ile ilgili başkalarına emrivaki yapmak anlamına gelmektedir.68 Bireysel bir hakkın kullanımı ile toplumun diğer üyelerinin hakları arasındaki çelişkinin temelini de bu emrivaki yaratma durumu oluşturmaktadır. Mülkiyet hakkının kültürel miras bağlamında farklı yorumlanması gereken bir başka yönü özel mülkiyet altındaki kültürel miras öğelerinden mülk sahipleri dışındaki kişilerin ne ölçüde yararlanabileceği konusudur. Özel mülkiyet altındaki kültürel miras öğelerinin aynı zamanda tüm toplumun ortak mülkiyetinde olan değerler olması bu konuyu tartışma gündemine getirmektedir. Bu noktada yerel halkın kültürel mirasın ‘tüketici’ olarak tanımlanabilecek gruplar tarafından kullanımını denetleyebilmesi gerektiği tartışılmaya başlanmıştır. Kültürel mirasın özel niteliğinden dolayı, genel mülkiyet haklarının kültürel varlıkların ticarileştirilmesinin önlenmesi için yeterli bir araç olmadığı görülmektedir. Bu nedenle kültürel miras ve koruma gündemine grup mülkiyetini tanıma gibi özel mülkiyet hakları oluşturulması konusu gelmiştir.69 Çalışma, Sağlık ve Eğitim Hakları Barınma/konut hakkı gibi ikinci kuşak haklar olan çalışma, sağlık, eğitim haklarının hayata geçmesi, kültürel miras alanlarında bu hakların kullanımına engel oluşturacak koruma kararlarının alınmaması ve koruma sürecinin bu hakların hayata geçmesini sağlayacak şekilde tasarlanıp uygulanmasını gerektirmektedir. Kültürel miras alanlarında eğitim ve sağlık hizmetleri ile bunlar için gerekli altyapıların alanın niteliğine göre düzenlenmesi, kültürel miras ile eğitim ve sağlık haklarının eş zamanlı olarak korunmasını sağlayacaktır. Kültürel miras alanlarında ekonomik canlılığın sağlanması günümüzde önem verilen bir konu haline gelmiştir. Ekonomik canlılık seviyesi ve istihdam yaratma potansiyeli yüksek bir kültürel miras alanı özellikle yerel halk bakımından çalışma hakkının hayata geçmesine olanak sağlamaktadır. Kültürel miras alanlarında gerçekleşen koruma uygulamasının sayılan konulardaki başarı düzeyi çalışma, sağlık ve eğitim haklarının hayata geçme düzeyini belirlemektedir. Çevre Hakkı Çevre hakkı, insanların onurlu ve gönenç içinde bir yaşamasına olanak veren bir çevrede, özgürlüğe, eşitliğe ve yeterli yaşam koşullarına sahip olma hakkını ifade etmektedir. Kültürel miras açısından çevre hakkı, çevrenin hiçbir Tekeli, 2001, s. 167.

68

Bicskei, 2012.

69

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli

kültürel işaret taşımayan salt soyut bir mekan olarak ya da yalnızca doğal çevre olarak ele alınması yerine, kültürel referanslar, semboller, kendisine yüklenen anlamlarla yani ‘yer’ olarak ele alınması70 ile anlam kazanmaktadır. Dolayısıyla kültürel miras bağlamında çevre hakkı kültürel çevre ile ilgili bir hakkı ifade etmektedir. Başta kültürel peyzaj alanları olmak üzere kültürel mirasın korunması ve toplum yaşamına katkı yapacak şekilde kullanımı ile çevre hakkının hayata geçmesine uygun ortamlar hazırlanması sağlanmaktadır. Gelişme Hakkı Kültürel mirasın ekonomik gelişmeyi sağlayan bir kaynak olmasının yanı sıra toplumsal kalkınmayı ve toplumsal eşitliği sağlama, ayrıca toplumsal sermayenin oluşturulmasına yardımcı olma işlevleri doğrudan gelişme hakkı ile bağlantılıdır. Bu durumu Kalman, “Koruma toplumun dezavantajlı unsurlarının ihtiyaçlarına hizmet eden hale dönüşmüştür. Miras konusunda sıklıkla toplumsal eşitlik ve toplumsal yarar elde edilmesi amaçlanmaktadır”71 şeklinde ifade etmektedir. Toplumsal ve kültürel boyutlarda belirtildiği gibi kültürel miras, bireylerin refah düzeyinin artışı, bireysel kimlik üretmeye yardım etmesi, tarihsel okuryazarlığı geliştirmesi özellikleri ile bireysel gelişme için kullanılabilmektedir. Bunun yanı sıra toplumsal sermaye oluşumuna katkısı, sosyo-ekonomik açıdan gelişmeyi sağlayacak strateji ve uygulamalara dahil edilmesi, dezavantajlı toplum kesimlerinin gelişmesine katkı sağlayabilme özelliği gelişme hakkı bakımından kültürel mirasın önemini ifade etmektedir. Özetlenirse, kültürel mirasın, gelişme için kullanılması bireyler ve toplumsal grupların gelişmesini sağlayan ekonomik ve toplumsal çevre oluşumuna katkı şeklinde gerçekleşmektedir. Bu aynı zamanda belirtilen boyutlarda üretkenliğe de katkı sağlamaktadır. İnsanlığın Ortak Mirasından Yararlanma Hakkı Kültürel miras ve insan hakları konusunda son olarak ‘insanlığın ortak mirasından yararlanma hakkı’na değinilmelidir. İnsanlığın ortak mirasından yararlanma hakkı, insan hakları içinde doğrudan kültürel mirası konu alan tek hak niteliğindedir. Bu hak, kültürel mirasın insanlığın yarattığı ortak değer olduğu ve tüm insanların somut ve somut olmayan kültürel mirastan yararlanabilmesi gerektiği ilkesine dayanmaktadır. Kültürel mirastan yararlanmanın kamu yararı dışındaki bir gerekçe ile engellenmesi ya da kısıtlanması ise bu hakkın ihlali sonucunu doğurmaktadır. Kültürel mirasın özgünlük ve bütünlüğünün kaybolması, günümüz ve gelecek kuşakların bu değerden yararlanmasını engellediği için bu hakkın ihlaline neden olan en önemli sorundur. Özgünlük ve bütünlükte yaşanan kayıplar mirasın birçok boyutunda olumsuz sonuçlar vermektedir. Tekeli, 2011, s. 82-89.

70

Kalman, 2014, s. 80.

71

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Fiziksel boyutta, kentsel kimliği belirleyen unsurlardan en önemlisinin ortadan kalkması ve yerel kimliğin zarar görmesi sözkonusu iken gelişme için kullanılacak bir kaynağın ortadan kalkması ekonomik boyutta olumsuz etkiye sebep olmaktadır. Toplumsal boyutta toplumsal kimlik ve toplumsal sermaye oluşturan, kültürel boyutta ise kimlik ifade etme ve kültürel gelişme aracı olan bir değer ortadan kalkmaktadır. Görüldüğü gibi kültürel mirasın özgünlük ve bütünlüğünün zarar görmesi sadece insanlığın ortak mirasından yararlanma hakkının değil birçok insan hakkının birarada ihlali anlamına gelmektedir (Tablo 3). İnsan Hakları Odaklı Kültürel Miras Sisteminin Özellikleri İnsan hakları odaklı kültürel miras sistemi, kültürel mirasın tüm boyutlarında ve bu boyutlar ile ilgili tüm konularda sistemin odağında insan haklarının olmasını ifade etmektedir. Böyle bir sistemin öncelikle kültürel miras bağlamında insan hakları ihlaline engel olmasının yanı sıra hakların hayata geçmesi ve gelişmesine olanak sağlaması gerekmektedir. Kültürel mirasın fiziksel boyutunda, fizik mekan ile kültürel miras arasındaki karşılıklı etkileşimin temelinin haklar bağlamındaki bir sistemde ‘uyum’ konusuna odaklanmış olduğu görülmektedir. Kültürel mirasın fizik mekan ile ilişkisinde kültürel mirasın fiziksel çevre ile ‘uyumlu bir şekilde korunduğu’ bir sistemin daha başarılı olacağı görülmektedir. Aksi durumda mirasın özgünlük ve bütünlüğünün zarar görmesi, kent bütününden koparak köhneme ve bozulma gibi sonuçlar ortaya çıkabilmektedir. Köhneme ve yaşama gibi iki olası sonucu doğurabilecek bir karşıtlığı içinde barındıran fiziksel boyutta hak odaklı bir koruma sistemin “uyumluluk” ölçütünü sağlamış olması gerekmektedir. Kültürel miras alanları ve çevresinde uyumlu kentsel işlevlerin sağlanması, özgün çevreyi taklit etmeyen yeni yapılaşma ve yeni yapılara yönelik tasarım rehberlerinin varlığı, nüfus ve yapı yoğunluklarının tarihi doku ile uyumlu oranda tutulması, kentsel gelişmenin kültürel mirasa zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesi ilk sağlanması gerekli koşullardır. Bunun dışından kültürel miras alanlarının çevresindeki kensel doku ile uyumlu gelişmesini sağlamak üzere hak odaklı kültürel miras sisteminin, fiziksel çevre kalitesi, kentsel yaşam kalitesi ve kentsel hizmet kalitesine olumlu katkı sağlaması gerekmektedir. Ayrıca tarihi doku ve yapıların özgünlük ve bütünlüklerini koruyarak gündelik yaşamda kullanılması, köhnemeye neden olmayan koruma süreci, sağlanması gereken diğer kriterlerdir. Ekonomik boyutta kültürel mirasın sağlaması gereken temel ölçütün ‘dengelilik’ olduğu görülmektedir. Ekonomik hayattan yalıtılmış, atıl bir kaynak ya da pazar ortamında kültürel değerini kaybederek tamamen bir meta haline gelme gibi bir karşıtlığı barındıran bu dengeyi sağlamada 645


Tablo 3. İnsan hakları ve kültürel miras ilişkisi İnsan hakları kuşakları

İnsan hakları

Kültürel mirasın özellikleri

İlişkili paydaşlar

Birinci Kuşak Eşitlik İlkesi ve - Fiziksel çevreye katkı sağlama - Tüm paydaşlar İnsan Hakları Ayrımcılığa - Çevre kalitesine etki etme Uğramama Hakkı - Kentsel yaşam kalitesine etki etme - Ekonomik kalkınmada kullanılma - Toplumsal eşitliğe katkı sağlama - Toplumsal yaşamda yer alma aracı olarak kullanılma - Aidiyeti güçlendirme - Toplumsal sermaye oluşmasına katkı sağlama - Kültürel kimlik ifadesinde araç olma - Kültürel kimliğin devamlılığını sağlama - Kültürel gelişim için araç olma - Farklı sosyal ve politik tarafların etkisi ile harekete geçirilen bir söylem olma - Seçiciliğe araç olma - Toplumsal mülkiyet ve paydaşlar arası rekabet konusu olma Katılım Hakkı - Fiziksel çevreye katkı sağlama - Yerel halk - Ekonomik kalkınmada kullanılma - Diğer paydaşlar - Toplumsal etkileşim aracı olarak kullanılma - Kültürel kimlik ifadesinde araç olma - Kültürel gelişim için araç olma - Toplumsal mülkiyet konusu ve paydaşlar arası rekabet konusu olma - Farklı sosyal ve politik tarafların etkisi ile harekete geçirilen bir söylem olma Mülkiyet Hakkı - Toplumsal mülkiyet konusu olma - Mülk sahibi yerel halk - Paydaşlar arası rekabet konusu olma - Diğer mülk sahipleri - Ekonomik kalkınmada kullanılma (Merkezi ve yerel yönetim, özel - Gayrimenkul değerlerini düzenleme sektör, vakıflar, sivil toplum - Yenileme ve dönüşüm stratejileri için kaynak olma kuruluşları, şahıslar, vd.) - Kentsel gelişmeden etkilenme İkinci Kuşak İnsan Hakları Barınma Hakkı - Fiziksel çevreye katkı sağlama - Yerel halk - Çevre kalitesine etki etme - Kentsel yaşam kalitesine etki etme - Mutlak rant yaratma - Gayrimenkul değerlerini düzenleme - Yenileme ve dönüşüm stratejileri için kaynak olma Çalışma Hakkı - Kentsel yaşam kalitesine etki etme - Yerel halk - Ekonomik kalkınmada kullanılma - Kültür endüstrileri için ortam sağlama - Toplumsal eşitliğe katkı sağlama - Toplumsal dayanıklılığı arttırma - Kentsel gelişmeden etkilenme Sağlık ve Eğitim - Kentsel yaşam kalitesine etki etme - Yerel halk Hakları - Toplumsal eşitliğe katkı sağlama - Toplumsal dayanıklılığı arttırma - Kültürel gelişim için araç olma - Kentsel gelişmeden etkilenme Üçüncü Kuşak Gelişme Hakkı - Bireysel gelişmeyi sağlama - Tüm paydaşlar İnsan Hakları - Ekonomik kaynak olma özelliği - Ekonomik faaliyetlerde girdi ve çıktı olma - Ekonomik kalkınmada kullanılma - Kültür endüstrileri için ortam sağlama - Toplumsal gelişimi ve eşitliği sağlama - Toplumsal sermaye oluşmasına katkı sağlama - Kültürel gelişim için araç olma - Kültürel topluluklar oluşturulmasında araç olma Çevre Hakkı - Fiziksel çevreye katkı sağlama - Tüm paydaşlar - Kentsel kimlik inşa etme - Çevre kalitesine etki etme - Kentsel yaşam kalitesine etki etme - Mutlak rant yaratma - Toplumsal etkileşim aracı olarak kullanılma İnsanlığın Ortak - Kültürel mirasın tüm özellikleri - Tüm paydaşlar Mirasında Yararlanma Hakkı Kaynak: Bu tablo ‘Kültürel Miras, İnsan Hakları ve Türkiye’de Kültürel Miras Koruma Sistemi’nin İncelenmesi’ isimli doktora tezi kapsamında üretilmiştir.

646

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli

varılması gereken hedef mirasın gelişmeyi sağlayan kaynak olarak korunmasıdır. Kültürel mirasın ekonomik boyutta bu ölçütü sağlamak için, mirasın özgünlük ve bütünlüğüne zarar vermeyen ve kendini yenileme oranını aşmayan oranda kullanımı gerekmektedir. Ticarileşme ve metalaşmaya neden olacak düzenlemelerin engellenmesi, yenileme kararlarının mirasın özgünlük ve bütünlüğüne zarar vermeyecek nitelikte olması, ayrıca yerinden edilme ve mülksüzleştirme gibi olumsuzluklara kapı açmaması, turizmin kültürel mirasa zarar vermeyecek seviyede tutulması esastır. Bunlarla eş zamanlı olarak hak odaklı bir sistemin kültürel mirasın kullanımının hem genel ekonomik kalkınmaya hem de yerel ekonomiye olumlu katkı yapması gerekmektedir. Ekonomik krizlere karşı yerel ekonominin dayanıklılığına katkı sağlayabilme özelliğine ve istihdam yaratma kapasitesine sahip olması, ayrıca yerel halkı gayrimenkul değerlerindeki spekülatif değişimlerden kaynaklanacak olumsuzluklardan koruyabilme özelliğine sahip olması gerekmektedir. Kültürel mirasın toplumsal boyutunda kimlik oluşturma ve aidiyet sağlama, toplumsal sermaye oluşumuna katkı yapma, toplumsal gelişme ve toplumsal eşitlik için kullanılma gibi işlevleri gerçekleştiren bir kültürel miras anlayışı ve sisteminin toplumsal bağlamda ‘üretken’ olması gerektiği görülmektedir. Toplumsal açıdan üretken bir kültürel miras sistemi için toplumsal değişimlere, farklı toplumsal grupların erişim ve katkısına açık olma, toplumsal değişim ve taleplere duyarlılık, ortak bir kimlik üretebilme, tarih bilincine katkı sağlama, tarihsel okuryazarlığı geliştirme gibi göstergelerin sağlanmış olması gerekmektedir. Son olarak bireyler ve gruplar arası işbirliği ve dayanışmayı arttıracak eylem ve etkinliklere yönelik kullanımın sağlanması kültürel mirasla ilgili halka yönelik eğitim programlarının varlığı da sağlanması gereken önemli kriterlerdir. Nara Özgünlük Belgesi’nde belirtildiği gibi kültürel çeşitlilik ve buna bağlı olarak miras çeşitliliğinin korunması ve geliştirilmesi insani gelişmişliğin bir unsur olarak ele alınmaktadır.72 Kültürel boyutta hak merkezli bir kültürel miras sisteminin sağlanması gereken temel ölçüt de ‘çeşitlilik’ olmalıdır. Kültürel miras için çeşitlilik göstergeleri, farklı kültürel kaynakların katkısına açıklık, kültürel kimlik çeşitliliğine ve miras çeşitliliğine saygı, mirasın kültürel çeşitlilik ve kimlik ifadesinde kullanılabilmesine ve çeşitliliğin devamlılığına olanak sağlayan koruma uygulaması şeklinde sayılabilir. Kültürel miras politik boyuttuyla tarih içinde tüm insanların katkısı ile oluşmuş bir ürün niteliği ile insanlığın ortak mirası olarak kabul edilmektedir. Bu noktada mirasın kavramsallaştığı ilk dönemdeki gibi dışlayıcı olmak yerine ICOMOS, 1994.

72

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

bütünleştirici, tüm birey ve toplumsal grupları kapsayıcı olması gerekmektedir. Bell’in koruma ile ilgili ‘anlamın diğer katmanlarını dışlamak ve marjinalize etmek için hizmet eden, nesiller için sunulan ve yorumlanan tasdik edilmiş bir perspektif oluşturma’73 şeklinde tanımladığı özelliğinin değişmesi önem taşımaktadır. ‘Kapsayıcı’ bir kültürel miras anlayışında öncelikle politik ayrımlara vurgu yapılmaması esastır. Bunun yanı sıra farklı politik görüşlere saygı, kültürel mirasa katkı yapma ve yararlanmada siyasal kimliğin bir değerlendirme kriteri olmaması gibi çoğulcu yapının özelliklerini göstermesi gerekmektedir. Bütünleştirici ve çoğulcu bir kültürel miras anlayışının doğal bir bileşeni kültürel mirası oluşturmada ve kültürel mirastan yararlanmada adalet ilkesinin sağlanmış olmasını gerektirmektedir. Adil bir anlayış ve sistemin özelliği ise herkesin kültürel miras üzerindeki hakkını tanıması, farklı ve birbine zıt yararlar arasında denge sağlaması yani hakkaniyet özelliğidir.74 İnsan hakları odaklı bir kültürel miras sisteminde yasalyönetsel boyutta koruma uygulamasının karakterinin savunmacı yerine değişimi yönlendirici nitelikte olması esastır. Evrensel ve yerel yapılar arası uyumu sağlayan, katılım düzeyi açısından birlikte yönetim seviyesine ulaşmış, tüm birey ve toplumsal grupların beklenti ve taleplerini, ağsı bir yapı ve yönetişim anlayışı içinde, evrensel koruma ilkeleri ile bağdaştıracak nitelikte olması gerekmektedir. Böyle bir yapının ise sahip olması gereken temel ölçütün ‘değişik yorumlara elverişli olma durumu’ anlamındaki ‘esneklik’ olduğu görülmektedir. Yapılan inceleme sonucunda insan hakları odaklı bir kültürel miras sisteminin herbir boyutta kapsadığı konular, var olan zıtlıklar, beklenen nitelikler ile bunları sağlayan göstergeler Tablo 4’te özetlenmiştir.

Değerlendirme Kültürel mirasın insan hakları bağlamında incelenmesi sonucunda, kültürel miras anlayışının günümüzde geldiği aşama ile ilgili çeşitli sonuçlara ulaşılmıştır. Bu sonuçlar aynı zamanda kültürel miras-insan hakları ilişkisi ve bu ilişkinin koruma uygulamasını ne yönde şekillendirdiğini de açıklamaktadır. Kültürel miras ve insan hakları ile ilişkili olarak: - Kültürel miras toplum hizmetinde olması gereken, birey ve toplumların ekonomik, toplumsal ve kültürel olarak gelişmesini sağlayacak bir değer ve kaynak olmanın yanı sıra insan haklarının hayata geçmesini sağlayacak araç niteliğindedir. - Kültürel mirasın gündelik hayatın içine dahil olma düzeyi koruma uygulamasının başarısını ve toplumun Bell, 2013, s. 435.

73

Yılmaz, 2014; Aybay vd., 2014; Önen, 2005.

74

647


648

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

- Kültürel mirasın korunması ve yönetimi süreçlerinde mirasın tüm toplumsal grupların erişim ve katkısına açık olması - Toplumsal değişimlere ve taleplere duyarlılık - Tarih bilincine katkı sağlamaya yönelik kullanımın sağlanması - Tarihsel okuryazarlığın geliştirilmesine yönelik kullanımın sağlanması - Bireyler ve gruplar arası işbirliği ve dayanışmayı arttıracak eylem ve etkinliklere yönelik kullanımın sağlanması - Kültürel mirasla ilgili halka yönelik eğitim programlarının varlığı

- Özgünlük ve bütünlüğe zarar vermeyen kullanım oranı - Ticarileşme ve metalaşmayı engelleyen koruma uygulamaları - Tarihi alanlarda ekonomik canlılık seviyesinde azalmanın engellenmesi - Yerel halkın refah seviyesinin ortalama refah seviyesi ve üzerinde olması - Ekonomik krizlere karşı yerel ekonominin dayanıklılığına katkı sağlayabilme - İstihdam yaratma kapasitesine sahip olma - Gayrimenkul değerlerinde spekülatif değişimleri engelleme kapasitesi - Özgünlük ve bütünlüğe zarar vermeyen kentsel yenileme - Yerinden edilme ve mülksüzleştirme gibi süreçlere karşı yerel halkı koruyan düzenlemelerin varlığı - Sivil mimari yapılar için mülk sahiplerini destekleyici fonların varlığı - Yerel kimliğe zarar vermeyen turizm - Yerel üretim biçimleri, ürün ve mesleklerin korunması

- Tarihi dokularda fiziksel çevre kalitesinin yükselmesi - Kentsel hizmetlere erişimi engellemeyen koruma kararları - Yeni yapılara yönelik tasarım rehberlerinin varlığı - Özgün tarihi çevreyi taklit etmeyen yeni yapılaşma - Tarihi konut alanlarında işlev değişiminin engellenmesi - Konut konforunda düşüşe neden olmayan koruma kararları - Kültürel miras alanları ve çevresinde uyumlu kentsel işlevler - Nüfus baskısının engellenmesi - Nüfus ve yapı yoğunluklarının tarihi doku ile uyumlu oranda tutulması - Kültürel miras açısından risk oluşturmayan kentsel ulaşım planlaması

- Farklı kültürel kaynakların katkısına açıklık - Kültürel çeşitlilik ve kimlik ifadesinde kullanılabilme - Miras çeşitliliğine saygılı ve çeşitliliğin devamlılığını sağlayan koruma uygulaması - Farklı kültürel kimliklerin devamlılığına olanak sağlayan koruma uygulaması

“ÇEŞİTLİLİK”

Homojen x Heterojen

Kaynak: Bu tablo ‘Kültürel Miras, İnsan Hakları ve Türkiye’de Kültürel Miras Koruma Sistemi’nin İncelenmesi’ isimli doktora tezi kapsamında üretilmiştir.

GÖSTERGELER

“ÜRETKENLİK”

“DENGELİLİK”

“UYUMLULUK”

Verimsiz x Verimli

BEKLENEN NİTELİK

Metalaştırıcı x Yalıtıcı

Köhneme x Yaşama

- Politik ayrımlara düşük vurgu düzeyi - Farklı politik görüşlere saygı - Paydaşlar arası güç dengesizliklerinden kaynaklanan sorunları çözme kapasitesi - Farklı yararlar arası denge sağlama kapasitesi - Mirasın farklı politik kimlikler tarafından kullanımına açıklık - Dışlanma ve ayrımcılığı engelleyen kültürel miras söylemi

“KAPSAYICILIK”

Dışlayıcı x Bütünleştirici

- Farklı düzeyler arası uyumu sağlama kapasitesi - Yatay örgütlenmeye açıklık - Şeffaflık - Değişimi yönlendirme yeterliliği - Toplumsal katılımı sağlama düzeyi - Devlet ve diğer paydaşlar arası dengeyi sağlayan söylem ve içerik

“ESNEKLİK”

Devlet odaklı x Toplum odaklı Hiyerarşik x Heterarşik Savunmacı x Yönlendirici

- Evrensel ve yerel yasal yönetsel sistemler - Farklı düzeyler arası uyum - Kültürel miras ve mirası çevreleyen ortamdaki değişim - Yerel değerler ve talepler - Kültürel mirasın korunması ve yönetimi süreçlerinde katılımın önemi

- Ulus inşası için araç olma - Belirli bir sosyopolitik düzeni meşrulaştırmak için araç olma - Farklı sosyal ve politik tarafların etkisi ile harekete geçirilen bir söylem olma - Seçiciliğe araç olma - Toplumsal mülkiyet ve paydaşlar arası rekabet konusu olma

- Kültürel kimlik ifadesinde araç olma - Kültürel kimliğin devamlılığını sağlama - Kültürel gelişim için araç olma - Kültürel topluluklar oluşturulmasında araç olma

- Toplumsal kimlik inşasına katkı sağlama - Aidiyeti güçlendirme - Yaşam biçimini şekillendirme - Toplumsal yaşamda yer alma aracı olarak kullanılma - Toplumsal etkileşim aracı olarak kullanılma - Toplumsal değişimi sağlama - Toplumsal sermaye oluşmasına katkı sağlama - Toplumsal eşitliğe katkı sağlama - Toplumsal dayanıklılığı arttırma

- Ekonomik kaynak olma özelliği - Ekonomik faaliyetlerde girdi ve çıktı olma - Ekonomik kalkınmada kullanılma - Kültür endüstrileri için ortam sağlama - Markalaşmaya katkı sağlama - Mutlak rant yaratma - Gayri menkul değerlerini düzenleme - Yenileme ve dönüşüm stratejileri için kaynak olma

- Fiziksel çevreye katkı sağlama - Kentsel imajı şekillendirme - Kentsel kimlik inşasına katkı sağlama - Çevre kalitesine etki etme - Kentsel yaşam kalitesine etki etme - Kentsel gelişmeden etkilenme

VAROLAN KARŞITLIK

ÖZELLİKLER

YASAL-YÖNETSEL BOYUT

POLİTİK BOYUT

KÜLTÜREL BOYUT

TOPLUMSAL BOYUT

EKONOMİK BOYUT

FİZİKSEL BOYUT

İNSAN HAKLARI ODAKLI KÜLTÜREL MİRAS SİSTEMİ

Tablo 4. İnsan hakları odaklı kültürel miras sisteminin özellikleri


İnsan Hakları Odaklı Bir Kültürel Miras Sistemi İçin Değerlendirme Modeli

korumaya verdiği desteğin ölçüsünü belirlemektedir. - Tarihsel birikim ile süzülerek oluşmuş evrensel koruma anlayışı, yereldeki değer ve tercihlere duyarlı ve farklı yerel yorumlara açık hale geldiği ölçüde başarılı olmaktadır. - Kültürel miras sözkonusu olduğunda, yerel halk, merkezi ve yerel yönetim, özel sektör, mülk sahipleri gibi farklı paydaşların kültürel mirasa yönelik görüş ve davranışları miras ile ilişkili oldukları haklara göre farklılık göstermektedir. Örneğin mülk sahibi olmak paydaşların koruma uygulamasına aldığı tavır açısından belirleyici olmaktadır. Dolayısıyla hakların, paydaş gruplarının oluşması ve rollerinin belirlenmesinde önemli bir etken olduğu söylenebilir. - Kültürel mirasın yaşadığı özgünlük ve bütünlüğünün kaybolması ve benzeri sorunlar ile insan haklarının hayata geçme düzeyi arasında bağlantı olduğu görülmektedir. Örnek vermek gerekirse özgünlük ve bütünlüğün zarar görmesi, insanlığın ortak mirasından yararlanma hakkının ihlali anlamına gelirken, tarihi alanlarda yaşanan köhneme süreçleri yerel halkın sağlık, eğitim, çalışma ve gelişme gibi haklarını kullanamaması sonucunu doğurmaktadır. - Bireysel insan hakları - kolektif insan hakları çelişkisinin kültürel miras ve korumaya yansıması, bireysel/ özel talepler ile kamu yararı arasındaki çatışma şeklinde ortaya çıkmaktadır. - Kültürel miras sisteminin başarısı bu iki grup insan hakkı arasındaki çelişkiyi çözme kapasitesi ölçüsünde artmaktadır. - Fiziksel boyutta uyumluluk, ekonomik boyutta dengelilik, toplumsal boyutta üretkenlik, kültürel boyutta çeşitlilik, politik boyutta kapsayıcılık, yasal-yönetsel boyutta esneklik niteliklerine ve bu niteliklerin göstergelerine sahip bir kültürel miras sistemi ve uygulaması ‘insan hakları odaklı kültürel miras sistemi’ olarak tanımlanabilmektedir. Son olarak söylenmesi gereken, tüm ekonomik, toplumsal, kültürel, politik konularda olduğu gibi kültürel miras konusunda da insan haklarının temel değer haline gelmeye başladığıdır. Kültürel mirasın günümüz ve gelecek toplumlar için yararlılık düzeyinin arttırılması ve etkin korumanın gerçekleşmesi insan haklarının kültürel miras sisteminin odağı haline gelmesi ölçüsünde sağlanabilir.

Kaynaklar Adorno T.W. (2011) Kültür Endüstrisi, Kültür Yönetimi, İletişim Yayınları, İstanbul. Ağaoğulları M. A. (2010) Ulus-Devlet ya da Halkın Egemenliği, İmge Kitabevi, Ankara. Araoz G. (2013) “Conservation Philosophy And Its Development: Changing understandings Of Authenticity And Significance”, CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Heritage & Society, Cilt 6, Sayı 2, s. 144–154. Ashworth G. (1991) Heritage Planning: The Management of Urban Change. Groningen: Geopers. Ashworth G. (2011) “Preservation, Conservation and Heritage: Approaches to the Past in the Present through the Built Environment”, Asian Anthropology,Cilt 10, Sayı 1, s.1-18. Ashworth G. (2014) ‘Heritage and Economic Development: Selling The Unsellable’, Heritage & Society, Cilt 7, Sayı 1, s. 3-17. Aybay R. (2010) İnsan Hakları, Seçilmiş Makaleler, Pencere Yayınları, İstanbul. Aybay A.vd. (2014) Hukuka Giriş, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Aybay R. (2015) İnsan Hakları Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Baird M.F. (2014) “Heritage, Human Rights and Socila Justice”, Heritage&Society, Cilt 7, Sayı 2, 139-155 Beauregard R.A. (2015) “Mutenalaştırmanın Yarattığı Kaos ve Karmaşa”, Ed. Smith N., & Williams P. (2015) Kentin Mutenalaştırılması, Yordam Kitap, İstanbul, s. 56-82. Bell J. S. (2013) “The Politics of Preservation: Privileging One Heritage over Another”, International Journal Of Cultural Property, Cilt 20, s. 431– 450. Bicskei, M. vd. (2012) “Protection Of Cultural Goods- Economics Of Identity”, International Journal of Cultural Property Cilt 19, s. 97–118. Blake J. (2011) “Taking a Human Rights Approach to Cultural Heritage Protection”, Heritage & Society, Cilt 4, Sayı 2, s. 199–238. Brousseau-Gauthier F.& Brousseau Y. (2013) “A Heritage Economy: Business Model Innovation for Economic Wealth, Social Well-Being, and Environmental Health”, Technology Innovation Management Review, September 2013, 32-38. Byrne D. (2008) “Heritage As Social Action”, Ed. Fairclough etc., (2008). The Heritage Reader, Routledge, 149-174. CE, (2005) Council Of Europe Framework Convention On The Value Of Cultural Heritage For Society, Faro. Clapham A. (2010) İnsan Hakları, Dost Kitabevi Yayınları, Ankara. Clark K. (2010) “Only Connect – Sustainable Development and Cultural Heritage”,82-98; Ed. Fairclough G. ve diğ. (2010). The Heritage Reader, Routledge, New York Davison G. (2010) “Heritage: From Patrimony To Pastishe”, 3141; Derleyen: Fairclough G. vd. (2010) The Heritage Reader, Routledge, New York. Deacon H., Smeets R. (2013) “Authenticity, Value And Community Involvement In Heritage Management Under The World Heritage And Intangible Heritage Conventions”, Heritage & Society, Cilt 6, Sayı 2, s. 129–143. Donnelly J. (1989) Universal Human Rights In Theory And Practice, Cornell University Press. Fairclough G. (2011) “Mirasın Gelecek İçin Değeri”, Kültür Politikaları ve Yönetimi Yıllığı 2011, 35-44, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İstanbul. Gans H. J. (1959) “Bugünkü Yeniden Geliştirme ve Yeniden Yerleştirme Planlamasının İnsani Yönleri”, Ed. Yörüken T., (2006). Şehir Yenilemesi Sırasında İşbirliği, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 105-140. Gemalmaz M. S. (2012) Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş, Cilt2, Legal Yayıncılık, İstanbul. Goddard S. (2009) “Heritage partnerships – Promoting public involvement and understanding”, 141-148; Ed. CE, (2009). He649


ritage and Beyond, Council Of Europe Publishing, Paris. Graham B. (2002) “Heritage As Knowledge: Capital or Culture?”, Urban Studies, Cilt 39, Sayı 5-6, s. 1003-1017. Graham, B. & Howard P. (2008) Heritage and Identity, Ed. Graham and Peter Howard, The Ashgate Research Companion to Heritage and Identity, s. 1–8. Ashgate Press. Graham B., Ashworth G.J. and Tunbridge J. E. (2005) “The uses and abuses of heritage”, Ed. Corsane G., (2005). Heritage, Museums and Galleries : An Introductory Reader, Taylor and Francis, s. 28-40 Greffe X. (2009) “Heritage Conservation As A Diving Force For Development”, CE,(2009). Heritage And Beyond, Council Of Europe Publishing, Paris, s. 101-112. Gürkaynak M., İren A.A. (2016) “Modernizm Öncesi ve Sonrası Batı Toplumlarında İnsan Haklarının Kavramsallaştırılması”, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016/1, Sayı:23, s. 329-357. Harrison R. et al. (2010) “Heritage, Memory and Modernity”, Ed. Fairclough et al., (2010). The Heritage Reader, Routledge, New York, s. 1-12. Horn P. (2009) “Cultural Heritage”, Ed.Arlt H. & Daviau D.G., Culture, Civilization and Human Society, Cilt 1, Encyclopedia Of Life Support Systems, Oxford. ICOMOS, (1994) The Nara Document On Authenticity, Nara. ICOMOS Norway (2014) World Heritage And Rights-Based Approaches, Report From Workshop In Oslo, 1-3 April 2014, Oslo. Kalman H. (2014) Heritage Planning, Principles And Process, Routledge, New York. Kuçuradi İ. (2011) İnsan Hakları: Kavramları ve Sorunları, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara. Logan W. (2012) “Cultural Diversity, Cultural Heritage And Human Rights: Towards Heritage Management As Human Rights-Based Cultural -Practice”, International Journal Of Heritage Studies, cilt 18, Sayı 3, s. 231-244. Lynch K. (2011) Kent İmgesi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul. Meyer-Bisch P. (2009) “On the “right to heritage” – The innovative approach of Articles 1 and 2 of the Faro Convention”, C.E., (2009). Heritage and Beyond, Council of Europe Publishing, Paris, s. 59-66. Ökmen M. (2013) “Bir İnsan Hakkı Olarak Kentli Haklarının Geliştirilmesi ve Yerel Yönetimler”, Ed. Zeybekoğlu Sadri S. vd.

650

(2013). Kentsel Dönüşüm ve İnsan Hakları, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s.17-43. Önen M. (2005) Hukuka Giriş, Arıkan Basım Yayım Dağıtım, İstanbul. Palmer R. (2009) ‘Preface’, Heritage and Beyond, Council Of Europe Publishing, 2009, Paris. Pekin F. (1985) Demokrasi, Sendika Özgürlüğü ve Sosyal Haklar, Alan Yayıncılık, İstanbul. Rossi A. (2006) Şehrin Mimarisi, Kanat Yayınevi, İstanbul. Rypkema D. (2009) “Economics and The Built Cultural Heritage”, Ed. CE, (2009) Heritage and Beyond, Council Of Europe Publishing, Paris, s. 113-124. Shadeed F. (2011) Report Of The Independent Expert In The Field Of Cultural Rights, 21 March 2011, A/HRC/17/38, UN Human Rights Council. Silberman N.A. (2012) “Heritage Interpretation And Human Rights: Documenting Diversity, Expressing Identity, Or Establishing U,niversal Principles”, International Journal Of Heritage Studies, Cilt 18, Sayı 3, s. 245-256 Smith, N. (1979) “Toward a Theory to Gentrification”, Journal of American Planners Association, Cilt 45, s. 538-548. Smith L. (2006) The Uses of Heritage, Routledge, Taylor and Francis Group, New York. Tekeli İ. (2001) Modernite Aşılırken Kent Planlaması, İmge Kitabevi, Ankara. Tekeli İ. (2011) “Çevre Hakkına Yerelden Yaklaşmak”, Ed. Tekeli İ., (2011) Kültür Politikaları ve İnsan Hakları Bağlamında Doğal ve Tarihi Çevreyi Korumak, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, s. 81-90. Therond D. (2009) “Benefits and innovations of the Council of Europe Framework Convention on the Value of Cultural Heritage for Society”, Ed. CE, (2009) Heritage and Beyond, Council Of Europe Publishing, 2009, Paris, s. 9-12. Türkün A. (2014). “Kentsel Ayrışmanın Son Aşaması Olarak Kentsel Dönüşüm”, Ed. Türkün A., (2014). Mülk, Mahal, İnsan, İstanbul’da Kentsel Dönüşüm, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 1-16. Urry J., (1990). The Tourist Gaze, London:Sage. Urry J., (1995). Consuming Places, Routledge. Vasak K., (1977). “A 30 year struggle”, UNESCO Courier, November 1977. Yılmaz E. (2014). Hukuk Sözlüğü, Yetkin Yayınları, Ankara.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):651-664 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.57689

Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu* Studio Experiences in Planning Education: Muğla (Menteşe) Studio Gizem ERDOĞAN

ÖZ Kent planlama eğitimi, sosyo-ekonomik bağlamlar üzerinden teori ve uygulamayı mekânsal çözümler eşliğinde bütünleştiren disiplinler– arası çalışma/bilim alanı olarak ifade edilebilir (Keleş, 1987). Bu bakışla kent planlamada eğitim süreci, kent–kentleşme ve kent modelleri gibi temel kavramsal–kuramsal konular, imar ve yapılaşma gibi uygulamaya yönelik konular ve stüdyo olarak tanımlanan yazılı–çizili ve görsel çalışmalar ile sorgulamayı içermektedir. Bu açıdan, stüdyo derslerinin teorik bilgilendirmeler ve pratik deneyimlerin birlikteliği bağlamında planlama eğitiminin omurgasını oluşturduğu söylenebilir. Bu çalışma, kent planlama stüdyo sürecinde deneyimlenen tecrübenin aktarılmasını amaçlamakta ve sistem yaklaşımının stüdyo çalışmalarının temelinde kullanılan bilimsel araştırma tekniği olduğu hipotezine dayanmaktadır. Çalışmanın amacı; Muğla (Menteşe) yerleşmesi örneklem araştırma alanında gerçekleştirilen planlama çalışmalarının kapsam–içerik kurgusu bağlamında yöntem izlencesi ve değerlendirme sürecinin sistem yaklaşımı üzerinden tartışılmasıdır. Bu tartışmaların odak noktası; kuramsal bilgilendirmeler ile yerinde tespit–gözlem çalışmaları ile edinilen izlenimlerin öngörülen senaryo kurgusu temelinde mekânsal ve işlevsel kimlik arayışlarının tanımlanmasına yönelik planlama yaklaşımı–modelleri üretilmesi olarak görülmelidir. Çalışmanın, stratejik mekânsal planlama yaklaşımı bağlamında senaryo kurgusu ve kentsel vizyonu öne alarak, kentsel yerleşmelerin üst ölçekte mekânsal–işlevsel kimliklerin tanımlanması ve stratejik öncelikli planlama alanlarının belirlenmesi alt ölçekte ise ünite tasarımını esas alan yöntem kurgusu ile kent planlama eğitimine farklı bir bakış açısı sunacağı düşünülmektedir. Anahtar sözcükler: Kent planlama eğitimi, Muğla; planlama stüdyosu; sistem yaklaşımı; stratejik mekânsal planlama.

ABSTRACT Urban planning education can be expressed as an interdisciplinary science field that integrates socio-economic contexts, theory and practice in the context of spatial analyzers (Keleş, 1987). With this view studios are defined the education process in urban planning; basic conceptual-theoretical issues such as urban-urbanization and urban models, practical issues such as reconstruction and reconstruction, and questioning with visual studies. From this point of view, it can be said that studios constitute the main frame of planning education in the context of the combination of theoretical knowledge and practical experience. This study is based on the hypothesis that urban planning aims to convey the experience gained in the studio process and that the system approach is the scientific research technique used at the basis of studio studies. The aim of this study is to discuss within system approach the methodology and evaluation process in the scope of context-content construct of the planning studies research conducted in Muğla (Menteşe) settlement sample research area. The focal point of these discussions should be seen as the present of planning approaches-models for the identification of spatial and functional identities searches based on the basis of the scenario script foreseen by the impressions obtained with the theoretical information, on-site and observation studies and on the foreseen scenario design. In the context of strategic spatial planning approach of this study, it is thought that defining the spatial-functional identities of the urban settlements in the upper scale and determining the strategic priority planning areas by taking the scenario design and the urban vision as a foreground and the subscale is going to present a different perspective to the urban planning education with the method design based on unit design. Keywords: Urban planning education; Muğla; urban planning studio; system approach; strategic spatial planning. Bu çalışma 2016–2017 Eğitim–öğretim yılında Pamukkale Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde SBP 201 Stüdyo 3 dersi kapsamında gerçekleştirilen çalışmalardan derlenmiştir.

İzmir Demokrasi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı, İzmir Başvuru tarihi: 04 Ekim 2017 - Kabul tarihi: 30 Temmuz 2018 İletişim: Gizem ERDOĞAN. e-posta: gizemerdogan@gmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

651


Giriş İlişkisel coğrafyanın önem kazanması ve dünyanın birbirleri ile ilişkili öznelerden oluşma hali (O’Sulivan, 2001) gündelik yaşamı gözlemleyerek, kavranmasını ve yorumlanmasını yöntembilimsel araçların aracılığı ile gerçekleştirmekte gittikçe önem kazanan bir unsur olarak kent planlama eğitiminin merkezine sokmaktadır. Sosyal bağlara da sahip olan planlama disiplinine dair mesleğin gerektirdiği işlevsel ve estetik yapısal düzenlemeler kurma ve teknik becerileri fiziksel ortam ile ilişkilendirerek meslek adaylarına aktarmak, planlama eğitiminin önemli bir ağırlığını oluşturmakta ve bu kaygı stüdyo derslerinde vücut bulmaktadır. Kent planlama stüdyoları, genel olarak tüm programların kredi ve süre olarak en büyük yeri kaplayan en ağırlıklı dersi olarak tanımlanır. Meslek bilgisinin tüm süreçlerinin deneyerek, yaparak öğrenildiği ve stüdyo saatleri ile sınırlı olmayan ve kent planlama eğitiminin yapı taşıdır (Schön, 1985, TUPOB, 2007; Onur ve Zorlu, 2017). Kamusal kent alanları üzerindeki yerinde gözlem ve tespitlere yönelik çalışmalar (White 1980; Lynch 1960) günümüz tasarım eğitiminde sıklıkla kullanılmaktadır. Kent planlama stüdyoları ölçek temeline dayanan problem tanımları üzerinden ilerlemektedir (Köroğlu, 2011). Stüdyolar mekânsal, çevresel, sosyo-politik, ekonomik gerçekler ile gelecek kestirimleri arasında etkileşim kurarak, bu ilişkilerin mekânsal etkilerini yansıtacak çözümlere ulaşma amacı taşımaktadır. Gözlem, kavrayış ve yorum aşamalarını içeren bu süreç (Aydınlı ve Yalçın, 2007; Aydınlı, 2015; Alangoya, 2015) mekânsal ve işlevsel ilişkilere dayanmakta ve uygun program önerme becerisine dayanmaktadır. Kente dair değişim süreçlerinin anlaşılmasını kolaylaştıran bu gözlem, kavrayış ve yorumlar, arazi değişimleri ve etkilerinin izledikleri yol ve yolların tahmin edilmesi, kestirim ve modellemelerde değişkenlerin belirlenmesi açısından kentsel değişimin algısında önem taşımaktadır. Ancak bu değişkenlerin karmaşık olması ve karşılıklı etkileşimi bütünsel olarak ele alınarak analiz edilmelerini gerektirmektedir. Kent bu bakımdan sistem olarak değerlendirilmekte ve oldukça karmaşık bir yapı olarak tanımlanmaktadır (Li ve Yeh, 2001; Batty, 2007; Bai vd., 2010; Erdoğan ve Çubukçu, 2014). Sistem birden çok bileşenin kendi aralarında oluşturduğu ilişkiler ağının oluşturduğu bütün olarak tanımlanır ve bu bütünün amaca sahip olması gereklidir (Sarıaslan,1984). Sistem açık, yarı açık ve kapalı olmak üç sınıf olarak sınıflanmaktadır. Kentler, karmaşık sistemler olarak, etkileşime ve dış etkilere açık olmalarından ötürü açık sistemler olarak kabul edilirler (Wolfram, 1988; Aydın, 2015). Açık sistemler 5 öğe üzerinde kurgulanır: (1) Sistemin sürdürebilirliğini sağlayan girdiler (input), (2) Girdileri sistem içinde işleyen alt sistemler, (3) İşlenen girdilerden elde edilen çıktılar (output), (4) Sistemin işlemesini ve çıktılarını de652

ğerlendirmeye yarayan geri bildirimler (feedback), (5) Sistemin içinde bulunduğu çevre olarak sıralanır. Problemin farklı parçaları arasındaki ilişkilere odaklanan ve geniş bir bakış açısı ile sorunun tüm yönlerini hesaba katan yaklaşım sistem düşüncesi olarak tanımlanmaktadır (Tecim, 2004). Sistem düşüncesi, konuya dair çeşitli alt parçaların (Ackoff, 1999), süreçler ve amaçlardan oluşan bir bütün olarak ele almasına dayanır (Tecim, 2004). Sistem kavramı yirminci yüzyılın ortalarında başlayan süreç içerisinde çağdaş anlayış içerisinde incelenmeye başlanmış (Şenaras ve Sezen, 2017) ve farklı bilim dalına uyarlanabilecek bir sistem yaklaşımı ortaya konmuştur. Sistem yaklaşımının başlangıcı bilgi bütünü ve araçlar üzerinden Aristo’ya dayandırılsa da Ackoff (1960) tarafından yönetim sorunlarına (organizasyona) uygulanmasıyla geliştirilmiş, disiplinler arası bütün alanlarda karşımıza çıkan bir düşünce olmaktadır (Senge, 2011). Bir grup nesnenin analiz edilebileceği veya tanımlanabileceği bir çerçeve içeren sistem yaklaşımı tek bir organizma, bir organizasyon, bir toplum veya bilgisel yapay bir olgu da olabilir (Şenaras ve Sezen, 2017). Bir sistemin tüm sorunlarının dışsal sorunlarla birlikte düşünülebilmesi gerekliliğinde sistem yaklaşımı uygulanmaktadır (Başkaya, 1997). Sistem yaklaşımı; sistem düşüncesi temeli ile bir sistemin bütünüyle kendisini oluşturan alt sistemleri ve bunlar arasındaki ilişkileri ele alarak değerlendiren, yöneten ve sistemde meydana gelecek sorunlara dair kararlarda sistem analiz yöntemlerini uygular ve kent planlama disiplininde sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Sistem yaklaşımı araştırmacının etkileşim desenlerine ve bunların altında yatan yapıları yakalamasına dayanmaktadır (O’Connor ve McDermott,1997). Probleme bütünsel bakar ve sistemin tüm bileşenleri arası ilişkileri göz önünde bulundurarak problem çözer (Şenaras ve Sezen, 2017). Belirli bir amaç için ilişkisel birliktelik kuran fiziksel olan veya olmayan elemanlar topluluğu olarak tanımlayabildiğimiz sistemi, birbirinden ayrılamaz parçalara sahip alt parçalardan oluşan bütünsel bir etkileşim deseni olarak tanımlamak mümkündür (Flood ve Jackson, 1991; Ackoff, 1999; Tecim, 2004). Parça bütün ilişkisi organizasyonun amacını gerçekleştirmek üzere, iletişim ve karar verme süreçleriyle birbirlerine bağlanır. Sistem yaklaşımı, amacın belirlenmesini içeren problem tanımı, amaca yönelik gerekli materyallerin eldesini içeren analiz aşaması, amaçların davranışlara dönüşmesini sağlayan geliştirme aşaması ve bu amaçların eyleme aktarılmasını sağlayan uygulama aşamaları bütünüdür. Bütün bu aşamaları kapsayan ve sistemi itere eden değerlendirme aşaması ise; sonuçların değerlendirilmesini ve sürekli dönüt vermesini sağlar (Şekil 1). Bu durumda organizasyon esas sistemdir ve bu sistem birbirleriyle ilişkili ve karşılıklı bağımlı alt sistemleri içermektedir (Tecim, 2004). Kentler sistem düşüncesinde, ulaşım, altyapı gibi kavramsal modellere de dayanan tasarlanmış soyut sistemler (Checkland 1981; Engelen, 1988; Tecim, 2004), belirli bir CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu

SİSTEM YAKLAŞIMI PROBLEM TANIMI

ANALİZ

GELİŞTİRME

UYGULAMA

DEĞERLENDİRME

Şekil 1. Sistem yaklaşımı.

KENT PLANLAMA SÜRECİ PROBLEM TANIMI

ANALİZ

PLANLAMA

UYGULAMA

PLAN GEREKÇESİ

MEKANSAL EKONOMİK SOSYAL KURUMSAL ARAŞTIRMALAR

ALTERNATİF PLANLARIN ÜRETİLMESİ

PLANIN UYGULANMASI

DEĞERLENDİRME – DENETLEME

Şekil 2. Planlama süreci.

amaç için kurgulanmış tasarlanmış fiziksel sistemler (Li ve Yeh, 2001; Checkland 1981) olarak tanımlanabilmektedir. Kentleri sistem olarak ele alan pek çok ve güncel çalışma bulunmaktadır (White ve Engelen, 1994; Batty, 1997; Allen, 1998; Ioannides ve Overman, 2004; Bai vd., 2010; Bretagnolle vd., 2006; Liv d., 2017). Planlama sürecine bakıldığında sistem yaklaşımı temeline dayandığını söyleyebilmek mümkündür (Şekil 2). Bu tanımlardan yola çıkarak kentleri de sistem yaklaşımı düşüncesine dayanarak kurgulamak, kentlerin problemlerine yaklaşmanın mümkün olduğunu söylemek mümkündür. Bu çerçevede sistem yaklaşımının planlama disiplininde ve eğitiminde yeri vardır. Kentlerin planlanmasında herhangi bir sorunun çözümü için fikir geliştirmek için problem tanımını doğru yapmak, problemin çözümüne dair analizleri gerçekleştirmek, parçadan bütüne ve/veya bütünden parçaya ilerlemek ve bütün bu düşünsel dünyayı şehircilik ilkeleri doğrultusunda somutlaştırmak kent planlamaya dair bilimsel çalışmaların temelini oluşturmaktadır. Gelecekteki karmaşık sorunlara yeni çözümler üretmek ve yaratıcılığın gelişmesi için tasarım eğitimi önemli olmakla beraber (Wong and Siu, 2012) kentsel sistemlere bütün olarak bakmak ve bu bakışı teknik olarak meslek adaylarına aktarmak da önemlidir. Türk kent planlama disiplinine dair literatür çalışmalarına bakıldığında sistem yaklaşımından söz edildiğini söylemek mümkün CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

değildir. Türkiye’de kent planlama bilimsel yöntemlere dayanan araştırmalar çerçevesinde mekânın, zaman birliği içinde ve kamu yararı göz önünde bulundurularak düzenlenmesini sağlayan pozitif bir bilim, sanat ve faaliyet alanı olarak tanımlanmaktadır (Yalçıner vd., 2004). Kent planı, geniş ölçüde veri toplanmasını ve bunların sistemleştirilmesine dayanmaktadır (Keleş, 2002). Kent planı için yapılan araştırmalar, kentin doğal, sosyo-ekonomik, tarihsel, çevresel, teknik ve yönetsel yapısını kapsamaktadır (Yalçıner vd., 2004; Köroğlu, 2011). Yürürlükte bulunan kent planı, çalışma alanına dair merkezi ve yerel yönetimler, idari sınırlar bilgileri ise kurumsal yapı araştırmalarını içerir (Keleş, 2002). Doğal yapıya dair araştırmalar kent arazisinin jeolojik, topoğrafik ve bitki örtüsü açısından durumunu, mekânsal altyapı çalışmaları arazinin hangi işlevler için kullanıldığı, ticaret, yeşil alan, konut alanları ve diğer kentsel fonksiyonların birbirleriyle nasıl bağlandığı ya da ayrıldığını, sosyo- kültürel altyapı nüfusun ve istihdamın dağılışı vb. bilgileri içermektedir (Yalçıner vd., 2004; Keleş, 2002). Planlama disiplininin ayırıcı bir özelliği olarak da görülmesine neden olan unsur toplanan bu bilgilerin hâlihazır haritalar üzerinde mekânsallaştırılmasıdır. Ayrıca kentin nüfus kestirimlerini ve ekonomik yapısını yansıtan ileri yönelik çözümlemeler de haritalar üzerinde görselleştirilerek, ya da grafikler şeklinde raporlaştırılarak sunulmaktadır (Yalçıner vd., 2004). Türkiye’de kent planlama, mimarlık, 653


mühendislik-mimarlık, mimarlık ve tasarım fakültelerinin altında eğitim veren şehir ve bölge planlama bölümleri tarafından uygulanabilir planlarla yaşanabilir kentler yaratma sistematiği üzerine eğitim modüllerini oluşturmaktadır (TUBOP, 2007). Kent planlamasında stüdyo eğitimi, sistem düşüncesine dayanmakla beraber mekânsallaştırmak için görsel algılama ve düşünme becerisinin kazanılması önemlidir. Kentsel mekânların planlanması; üç boyutlu tasarımlar matematiksel oranların ve geometrinin doğru kullanılması, iyi çözümlenmiş, işlevsel, estetik ve görsel açıdan nitelikli tasarımların ortaya çıkması (Erdoğan ve Çelik, 2015) ve görsel organizasyon ilkelerinin öğrenilmesine (Ter ve Derman, 2018) dayanmaktadır. Yaşam ortamlarının oluşturulması ve yaşam kalitesinin sağlama temeline dayanan kent planlamanın eğitiminde, öğrencilerin kuramsal olarak verilen bilgilerle sorun/gereksinme, analiz/hedef, yöntem/araç, sentez/seçenek, uygulama/gerçekleştirme, denetim/irdeleme gibi planlama süreçlerinde beceri kazanması amaçlanır (Yalçıner vd., 2004; Alkay, 2014). Bu çalışma, kent planlama stüdyo sürecinde deneyimlenen tecrübenin aktarılmasını amaçlamakta ve sistem yaklaşımının stüdyo çalışmalarının temelinde kullanılan bilimsel araştırma tekniği olduğu hipotezine dayanmaktadır. Araştırmanın konusu; 2016–2017 eğitim–öğretim yılında Pamukkale Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Şehir ve Bölge Bölümü’nde SBP 201 Stüdyo 3 dersi kapsamında Muğla (Menteşe) yerleşmesi araştırma alanında gerçekleştirilen planlama çalışmalarının kapsam–içerik kurgusu bağlamında yöntem izlencesi ve değerlendirme sürecinin tartışılmasıdır. Bu çerçevede, 2016–2017 eğitim–öğretim yılı güz döneminde Muğla (Menteşe) planlama alanı olarak PROBLEM TANIMI

ANALİZ

seçilmiş, 34 kişilik öğrenci grubu ve 2 öğretim elemanından oluşan stüdyo ekibince, yerinde tespit–gözlem çalışmalarına yönelik olarak 17-21 Ekim 2016 tarihleri arasında teknik gezi gerçekleştirilmiştir. Bahsi geçen tartışmaların odak noktası; kuramsal bilgilendirmeler ile yerinde tespit–gözlem çalışmaları ile edinilen izlenimlerin öngörülen senaryo kurgusu temelinde mekânsal ve işlevsel kimlik arayışlarının tanımlanmasına yönelik, sistem yaklaşımı kurgusu içinde planlama yaklaşımı–modelleri üretilmesi olarak görülmelidir. Araştırmanın yöntemi; sistem yaklaşımı modeline dayanan, stratejik mekânsal planlama yaklaşımı temel olmak üzere belirlenen senaryo kurgusu ve vizyon uyarınca problem tanımı bağlamında mevcut sorun, potansiyel ve dinamikleri ile eğilimlerin durum analizi üzerinden tanımlanması, yazılı–çizili, görsel ve sözlü edinimlere dayalı analitik verilerin çözümlenmesine yönelik bütünleşik sentez, ideal plan şeması bağlamında planlama yaklaşımı ve alternatifler ile öncelikli müdahale alanlarının tespitine dayanan planlama mekanizmaları olarak kurgulanmıştır (Şekil 3). Çalışmanın konusu olan planlama stüdyosunda stratejik mekânsal planlama yaklaşımı çerçevesinde senaryo kurgusu ve kentsel vizyonu öne alarak, kentsel yerleşmelerin üst ölçekte mekânsal–işlevsel kimliklerin tanımlanması ve stratejik öncelikli planlama alanlarının belirlenmesi alt ölçekte ise ünite tasarımını esas alan yöntem kurgusu ile kent planlama eğitimine dair deneyim aktarımını içermektedir. Yaklaşımın planlama öğrencileri için anlamsal bir kaynak ve planlama eğitimine dair yazılı bir doküman olacağı düşünülmekte, planlama sürecinin sistem yaklaşımı modeli ile bağını ortaya koymayı hedeflemektedir. Stratejik mekânsal planlama yaklaşımı konusu olan Muğla (Menteşe) örneklem planlama alanı bağlamında

SENTEZ

TEKNİK GEZİ ÖNCESİ ENVANTER ÇALIŞMALARI TEKNİK GEZİ ALANDA GÖZLEM VE TESPİT

PLAN GEREKÇESİ

PLAN SENARYOSU

SWOT ANALİZİ

MEKANSAL EKONOMİK SOSYAL KURUMSAL KARARLAR

2 HAFTA

5 HAFTA

VERİ TABANI OLUŞTURMA VE HARİTALAMA

4 HAFTA

PLANLAMA

PLANLAMA 3 STÜDYOSU YÖNTEM ŞEMASI

Şekil 3. Planlama stüdyosu süreci. 654

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu

üst ölçekli planlama çalışmalarına yönelik olarak analitik araştırma, bütünleşik sentez ve planlama çalışmalarına ilişkin yazılı–çizili ve görsel ürünlerin hazırlanmasını kapsamaktadır. İş planı; 100.000–200.000 nüfusu aralığında orta ölçekli tanımlanan (Özgür, 2005; Gökgür vd., 2016) kentsel yerleşmeler için stratejik mekânsal planlama yaklaşımı temelinde mekânsal ve işlevsel kimlik öngörüsüne ilişkin senaryo kurgusu ve vizyon geliştirilerek, hedef projeksiyon yılı için üst ölçekli planlama çalışmalarının yapılması biçiminde kurgulanmıştır. Bu kurgu içinde üst ölçekli planlama çalışmalara esas olmak üzere 4 (dört) aşamalı bir süreç izlenmiştir. Birinci aşama, “yere özgü” mekânsal ve işlevsel kimlik değerlerini öne alan problem tanımına dayanan senaryo kurgu ve vizyon geliştirilmesi işidir. Bu çalışmanın dayanağı yerinde tespit–gözlem–fotoğraflama çalışmaları ile yazılı–görsel kaynakların değerlendirilmesi ve sözlü görüşmelerden elde edilen bulgulara dayandırılmıştır. İkinci aşama; ekolojik, mekânsal, sosyo–kültürel, ekonomik/sektörel ve kurumsal çözümlemeler eşliğinde durum analizini içermektedir. Üçüncü aşama; mekânsal, işlevsel/sektörel ve demografik projeksiyonların belirlenmesi yoluyla gelişme– kalkınma stratejilerinin tanımlanmasıdır. Dördüncü aşama; ölçeğin gerektirdiği ayrıntıda 1/5.000 veya 1/10.000 ölçekli yapısal plan ya da ilkesel plan olarak ifade edilen leke planı çalışmasıdır.1

Planlama Stüdyosu Süreci Türkiye’de kent planlama eğitimi veren 22 kurumun resmi web sayfalarına bakıldığında; öğrenci almış ve ders planları olan okulların kent planlama ikinci yıl stüdyoları incelendiğinde; 13 okulun kent planlama eğitiminde ikinci yılı, kenti oluşturan öğelerin kavramsal olarak açıklanması ve öğrencinin yerleşme alanları hakkında karar üretme ve makroform seçenekleri oluşturma sürecini (Yalçıner vd., 2004) ve kent parçalarını ilişkisel etkileşimleri üzerinden mekansal tasarımlarını gerçekleştirmesi üzerinde şekillenmektedir. Planlama stüdyosu 3 çerçevesinde kurgulanan bu çalışma, yönteme bağlı olarak 1/10.000 ölçekte, Muğla (Menteşe) özelinde kent parçası-kent bütünü etkileşiminin çevresel yaklaşım bağlamında irdelenmesi, yerleşimin makroformunun ve makroform içindeki mekânsal-işlevsel farklılıkların değerlendirilmesi ve kurgulanması, yerleşimin özel ve temel niteliklerinin ekonomik, mekânsal, sosyal, idari ve yasal öğeler üzerinden ortaya konulması, yerleşimin yeniden biçimlendirilmesinde planın ilkesel kararlarının tespiti olarak saptanmıştır. Araştırmanın ilk aşamasında, stüdyo üyelerinden Problem Tanımları doğrultusunda ortaya koyacakları senaryo kurgusu ve vizyon geliştirebilmeleri ve yerleşime ilişkin Pamukkale Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, SBP 201, Ders Planı.

1

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

algıların mekânsal olarak hâlihazırlar üzerinde yansıtılması amacıyla çalışma alanına ilişkin verilerin ifadelenmesini içeren Analiz Çalışmaları gerçekleştirmeleri beklenmiştir. Analiz çalışmalarının yerleşilebilir alanların tespitini kolaylaştırdığı, sürdürebilir mekân yaratımı ve kaynak kullanımı için vazgeçilmez bir aşama olduğu söylemek mümkündür (Özçevik, 2014; Toptaş ve Tüdeş, 2014). Analiz çalışmaları sonunda elde edilen bulgular çerçevesinde çalışma alanına ilişkin kesin koruma-kullanma alanları tanımlanabilmektedir.2 Analiz çalışmaları, teknik gezi öncesi ve sonrası olmak üzere iki kısımda kurgulanmıştır. Teknik gezi öncesi çalışma alanına dair veriler toplanmış, teknik gezi süresince ise çalışma alanına dair yerinde inceleme, ilgili kurum ve kuruluşlardan kapsamlı bilgi, belge ve verileri toplama ve çalışma alanında sözlü mülakatlar gerçekleştirilerek alana dair bilgiler güncellenmiş, eksik veriler tamamlanmıştır. Alan çalışması sonrasında öğrencilerden yerleşime ilişkin algılarını ortaya koyacak analitik etüt çalışmaları yapmaları ve bu verileri mekânsal olarak hâlihazırlar üzerinde yansıtmaları, analitik haritaları oluşturmaları beklenmiştir. Çalışmada zaman kısıtı nedeniyle gerçekleştirilen analitik etütler grup çalışması şeklinde kurgulanmıştır. Alana ilişkin analitik veriler, stüdyo üyelerinden oluşan Doğal, Mekânsal, Ekonomik, Sosyo-kültürel, Kurumsal-Tarihsel Altyapı olarak adlandırılan beş(5) farklı grup tarafından, teknik gezi ve envanter araştırması aşamalarını içeren 4 haftalık analitik etüt çalışmaları sonunda ifadelenmiştir (Tablo 1). Bu kurgunun, stüdyo üyelerinin ekip çalışması, iş bölümü, parçadan bütüne ulaşma yetenekleri ve çoklu karar alma yetilerinin gelişmesi bakımından öğrenim çıktılarına katkı sağladığı söylenebilir.3 Araştırmanın ikinci aşamasını, analitik verilerin çözümlenerek mevcut sorun, potansiyel, dinamikler ve eğilimlerin tanımlanmasın içeren Bütünleşik Sentez aşaması oluşturmaktadır. Sentez yalından karmaşık olana, çoktan aza, zorunludan olasıya, genel yasadan bireysel duruma, nedenden etkiye, öncülden varılan sonuca giden düşünme biçimi, birleşimi olarak tanımlanabilir (TDK, 2017). Kent planlama disiplinine göre sentez, planlamanın hedeflediği koruma-kullanma dengesini sağlamak amacıyla toplanan verilerin bir araya getirilerek düşünme biçimi doğrultusunda bilgi haline getirilmesi, nedenlerin etki durumlarını yansıtan özet, anlatım şemaları, betimlemeler olduğunu söylemek mümkündür (Özcan, 2009; Özçevik, 2014). Özetle; kent planlamanın ikinci aşaması olarak görülen bütünleşik sentez, sosyo-ekonomik gereksinimleri karşılarken ekolojik sürdürebilirliği korumak amacıyla kentsel-kırsal doğal ve Analiz yöntem ve tekniklerine ilişkin daha geniş anlatım için bkz. “Şehir Planlamada Analiz ve Değerlendirme Teknikleri”, ed. Elif AKAY, 2014, Literatür Yayıncılık. 3 Pamukkale Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğrenim Planı. 2

655


Tablo 1. Analitik altyapı grupları ve beklenen ürünler4 GRUP ADI

BEKLENEN ÜRÜN

DOĞAL ALTYAPI • Topografik değerler • Doğal kaynak değerleri ve özgün ekosistemler • Flora–Fauna varlığı • Jeomorfolojik yapı • Jeolojik–Hidrojeolojik yapı • Depremsellik–Afet Risk Alanları • Maden kaynakları çıkarım ve Enerji • Klimatolojik analiz (İklimsel Yapı)–Güneşlenme–Isı–Nem, Sıcaklık, Rüzgâr Durum • Toprak sınıfları, Ekilebilir arazi–Çayır–Mera Varlığı–Sulu/Kuru Tarım Alanları vb. MEKÂNSAL ALTYAPI • Yerleşmeler kademelenmesi içindeki konum • Kentsel makroform analizi kent formu ve Gelişme Yönü • Kültürel Miras Envanteri – (Kentsel ve Kırsal Koruma Alanları–Yenileme Alanları–Arkeolojik–Kentsel–Tarihi Sit) • Kentsel mekânsal altyapı durumu EKONOMİK ALTYAPI • Sektörel/işlevsel kimlik deseni • Tarım yapısı ve tarımsal faaliyetler; • Sanayi yapısı ve niteliği [Kırsal Sanayi–Küçük Sanayi–Osb–Teknokent] Hizmet sektörü temelinde Ticaret– Finans–Toplumsal Hizmetler • Turizm kapasitesi (Konaklama ve geceleme kapasitesi) • Üretim–dağıtım sistemi ve kademelenmesi • İstihdam–işsizlik/gizli işsizlik • Ekonomik gelişmişlik göstergesi SOSYO-KÜLTÜREL ALTYAPI • Demografik veriler • Nüfus dağılımı ilçeler ve mahallelere göre nüfus büyüklükleri dağılımı, yoğunluğu ve dağılımı ile artış hızı [yıllara göre] • Kentleşme oranı (Kent–Kır Oranı) • Sosyal–Kültürel hizmet dağılımı • Sağlık–Eğitim–İdari hizmet donanımları dağılımı • Entelektüel yaşam ve gelişmişlik göstergeleri (dernek–vakıf sayıları, yazılı–görsel medya kurum–kullanım sayıları, kültürel etkinlikler, fuarlar ve sanatsal faaliyetler) • Kültürel yaşam biçimleri (gelenek–görenekler) KURUMSAL-TARİHSEL ALTYAPI • Tarihsel süreçte yönetimsel sınırlar ve değişimi • Tarihsel gelişim haritası (toponomi bilgileri ve yazılı–görsel kaynaklar eşliğinde kronolojik dizinde kentsel gelişim süreci ve aşamaları) • Yerleşim kültürü • Yer değiştirmiş–terk edilmiş yerleşmeler; işlevsel kimliğini başka bir kente aktarmış eski yerleşim alanlarının lokalizasyonu • Tarihsel gelişim matrisi (Kronolojik dizinde mekânsal ve işlevsel kırılma noktaları, önemli olay–olgular) • Yönetimsel sınırlar Planlama bölgeleri ve yatırım–teşvik alanları • İmar planları • Kurumsal örgütleme (Yetkili kurum–kuruluşlar ve yetki paylaşımı -- yetki paylaşımı)

yapay bileşenlerin karmaşık ilişki ağını tespit edip, ölçmemizi sağlayan mekâna dair risk ve potansiyellerin yorumsal olarak ortaya koyan yaygın bir planlama yöntemidir (İBBŞP, 2009; Özcan,2009; Sınmaz,2015; Özçevik,2014; Toptaş ve Tüdeş, 2014). Pamukkale Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, SBP 201, 2016-2017 Ders Planı

4

656

Bu aşamada Muğla (Menteşe)’nın bugünkü mekânsal kurgusu üzerinden yola çıkarak kentin mekânsal kimliğinin tespit edilmesi, yerleşilebilir alanların ekolojik eşikler doğrultusunda tespiti ile mevcut mekânsal strüktürün sürdürebilirliğinin sorgulanması ve kente dair sorun ve potansiyel tespitlerinin yapılması ve bütün bu birikimin halihazır haritalar üzerinde betimlenmesi beklenmiştir [Şekil 4]. Analitik etütlerin tematik alt gruplarca çalışılması sonrasında CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu

sentez çalışmalarına 2 haftalık süre ayrılmış ve çalışmalar bireysel olarak gerçekleştirilmiştir. Bütünleşik sentez yaklaşımının; planlama sürecinde bütün ve parça arasındaki ilişkinin kavranmasında etkili olduğunu söylemek mümkündür. Stüdyo üyeleri bu aşamada birbirleri ile koordineli çalışmak durumunda kalmışlardır. Bütünleşik sentez aşamasın sonucunda stüdyo üyeleri, aynı probleme farklı bakış açılarından bakabilme ve çözümlerin alternatiflerinin olabileceğine dair bakış açısı da kazanmışlardır. Koordineli ve disiplinler arası çalışma becerisi, tümevarım ve tümden gelim becerileri, soruna farklı yöntemlerden yaklaşma becerileri çerçevesinde bütünleşik sentez aşamasının da öğrenim çıktılarına katkı sağladığı söylenebilir.5 Özetle yukarıda adı geçen kavramsal bilgiler ışığında stüdyo üyelerinden, analitik etütlerden toplanan ve mekânsallaştırılan veriler çerçevesinde halihazırlar üzerine; baskı, eğilim, doğal ve yapılı eşikler ile mekânsal-işlevsel bölgeleme bağlamında farklı ve benzer alt bölgeleri içeren, potansiyeller ve risklerinin belirlendiği “Bütünleşik Sentez” yaklaşımlarını oluşturmaları beklenmiştir. Yerleşilebilir alanların belirlenebilmesi için ekolojik ve doğal kaynaklar ile ekolojik ve doğal risk alanları dışında kalan alanları tespit etmek amaçlı yerleşilebilirlik analizi yapılmış, doğal eşiklerin sınırladığı yerleşilemez, korunacak bölgeler tespit edilmiş ve yapılı kentsel çevrede bulunan yapay eşiklerle çakıştırılarak kentsel yerleşim ve gelişim alanları şekillendirilmiş, mevcut yerleşimin yapılaşması sorgulanmıştır (Şekil 4). Araştırmanın üçüncü kısmında; stüdyo üyelerinin 2040 yılını hedef alan bir senaryo oluşturmaları, kente dair ekonomik bir kimlik belirlemeleri ve bu kimlikle şekillenen bir senaryo doğrultusunda mekânsal ve yaşamsal kurguyu yeniden düzenlemeleri istenmiştir. Öğrencilerden, hukuki imar planı ifadelendirme araçlarına ek olarak, planlama senaryolarında plan kararlarını şematik olarak ifade edebilecekleri ve planın prensip kararlarını yansıtabilecekleri kavramsal plan şeması üretmeleri istenmiştir. Araştırmanın son aşamasında tespit edilen teknik ve bilimsel bilgiler ışığında Muğla (Menteşe) için öğrencileri kestirim yöntemlerini kullanarak 2040 yılı Muğla-Menteşe nüfusunun kestirimini gerçekleştirmelerinden sonra planlama-uygulama mekanizmalarına vurgu yapan Öncelikli Müdahale Alanlarının değerlendirildiği “Planlama” beklenmiştir. Stüdyo üyeleri üstel form ve limitli üstel form yöntemlerini uygulayarak 2040 yılında, yöntemini kullanarak Muğla (Menteşe) çalışma alanı için 95.000-105.000 aralığında nüfus öngörmüşlerdir. Literatür çalışmaları sonrasında, bütünleşik sentezlerinden elde ettikleri girdiler doğrultusunda ele aldıkları önceliklere bağlı olarak genel çerçevede 6 farklı temel kimlikte 10 farklı planlama senaryosu ortaya koymuşlardır. Pamukkale Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğrenim Planı.

5

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Şekil 4. Sentez çalışmaları.

Planlama senaryolarında: - Tarımsal Kimlik (Bahçekent, Köy-kent, Kırsal turizm) - Ekolojik Kimlik (Ekokent, Eko-Tek, Eko-Endüstriyel) - Tarımsal Sanayi Kimliği - Korumacı Kimlik (Kırsal koruma, Doğal ve Yapılı çevre koruma, Kültür Turizmi) - İdari Merkez Kimliği (İdari merkez, Kongre-Fuar Kenti, Lojistik Merkez) - Eğitim Kimliği (Sanayi işbirlikli Üniversite kenti) öne çıkan vizyon kararlarıdır. Bu vizyonlar doğrultusunda çeşitli planlama senaryoları kurgulanmıştır (Tablo 2). Plan senaryoları ve öncelikli müdahale alanları değerlendirildiğinde Menteşe’nin sahip olduğu doğal kimliğin korunması stüdyo üyelerinin önemsediği temel prensip olarak öne çıkmaktadır. Sanayi ve hizmetler sektörüne temellendirdikleri kent vizyonlarının tamamında koruma-kullanma dengesi, doğal eşikleri aşmama ve ekolojik koruma kararlarının devamlılığı esas oluşturmaktadır. Bu bağlamda günümüzde de önem kazanan eko-kentler, sürdürebilir kentler kavramlarının kent plancısı adaylarının gündeminde olduğunu söylemek mümkündür. 657


Tablo 2. Öğrenciler tarafından belirlenen Menteşe kent kimlikleri ve plan senaryoları

VİZYON

1 BAHÇEKENT 2 KÖY-KENT 3 KIRSAL TURİZM 4 EKOKENT 5 EKO-TEK 6 EKO-ENDÜSTRİYEL PARK 7 KORUMA 8 SANAYİ İŞBİRLİKLİ ÜNİVERSİTE KENTİ TARIM TEMELLİ SANAYİ 9 İDARİ MERKEZ KONGRE-FUAR KENTİ 10 LOJİSTİK MERKEZ

PLAN SENARYOSU (KONSEPT YAKLAŞIM) Ekolojik, kültürel değerleri koruyan, yerel değerleri öne çıkaran, yaşam kalitesi ve erişilebilirliği yüksek kent modeli Kır-kent dengesini sağlamak amacıyla kıra hizmet götürmeyi amaçlayan, kentleşme ve sanayileşme kavramlarının birleştiren kırsal kalkınma modeli Çevresel kaynak ve kültürel miras değerlerinden oluşan yerel kimliğin korunarak doğa ve kültür turizminde önemli bir destinasyon merkezi kent Koruma-kullanma dengesi bağlamında doğal ve yapılaşmış çevre arasındaki uyumun sağlandığı, kendine yetebilen akıllı ve çevre dostu sistemler kenti Ekonomik olarak etkin, sosyal, doğal, yapılaşmış çevrenin uyumu ile şekillenen ileri teknoloji kent Ekonomik olarak etkin doğal, yapılaşmış çevrenin uyumu ile şekillenen ileri teknoloji sanayi kenti Kentin sürdürebilir, mekânsal, işlevsel ve morfolojik kimliğini koruyan kent Verimli tarım alanlarında sürdürebilir tarım politikaları doğrultusunda üretilen ürünlerin Üniversite-ARGE-Sanayi işbirliğinde hammadde olarak kullanılması (İlaç Sanayisi) İdari merkez olan Menteşe’nin kentte üretilen ürünlerin sergileneceği ve büyükşehir olmanın gerektirdiği kültürel faaliyetleri için mekânsallık Tarımsal üretimi destekleyen, erişimi yüksek lojistik, idari merkez kent

Kent planlamanın en önemli unsurlarından birisi de kaynakların etkin kullanılmasıdır. Bir sistemde dengenin kurulması, sistemi oluşturan elemanların işlevlerine göre dengeli dağılımlarıyla doğrudan ilişkilidir. Ünite merkezi kavramının bu konuda en etkili kentsel planlama aracı olarak koruma-kullanma dengesini gözeten, bilimsel ve nesnel veriler ışığında yaşam kalitesi yüksek mekânsal örüntüler oluşturmaları hedefi ile stüdyo üyelerinden mevcut ve öneri konut alanlarını ünite merkezleri ile birlikte planlamaları beklenmiştir. Ünite merkezleri doğal ve yapay eşiklerle tarif edilebilen, belirli nüfus büyüklüğü olan, iletişim, tanışma, algılama, örgütlenme gibi sosyal ve kültürel etkinliklerin sergilenebildiği kentsel alt bölgeler olarak tarif edilebilir. İlköğretim optimal öğrenci nüfusu ve iletişim, tanış olma boyutu kriterleri çerçevesinde mahalle nüfusunun 3000-5000 kişi aralığında olduğu kabul edilir (Bakan ve Konuk, 1987). Bu parametreler doğrultusunda da ilköğretim öğrenci yaya erişim mesafesinin merkezden 500-800 metre lik yarıçapı kapsayacak şekilde şekillenen ve nüfus yoğunluğuna bağlı olarak belirlenen ortalama 25-50 ha.lık alanlar olduğu kabul edilir. Özetle, yukarıda sayılan kavramsal çerçeve ışığında ünite merkezlerini, ilköğretim yürüme mesafesi olarak kabul edilen 500-800 metre yarıçaplı konut dokusu içerisinde, etkin ortak kullanım mekânları oluşturulması amacı ile sosyo-kültürel ihtiyaçların mekânsal karşılıklarının daha etkili kullanılması ve üniteyi oluşturan ticari, idari, eğitimsel, kültürel ve rekreasyonel işlevlerin canlı tutulması amacında; anlam ve aktivite çeşitliliği bağlamında bütünleşik sistemler bütünü olarak tanımlayabilmek mümkündür. Ünite merkezleri komşuluklarında bulunan kentsel eylem biçimleri ve büyüklükleri, hizmet edilen nüfus büyüklüğü, 658

yerleşimin fiziki özellikleri (topoğrafya, bakı, hakim rüzgar, toprak kabiliyeti, bitki örtüsü vb.), mimari yapılı çevre (sit alanları, korunması gerekli kültürel ve doğal çevre unsurları vb.) gibi değişkenlere göre şekillenmektedir. Üniteler birbirlerinden mekansal ve işlevsel özellikleri ve imar haklarının dengesi bakımından yeşil ve ulaşım sirkülasyon sistemleri ile ayrılırlar. Kentin boyutu, coğrafi konumu, iklimi, kullanım mesafeleri, konut alanlarının yoğunluk ve büyüklükleri, merkezi iş alanlarına yakınlığı, ulaşım ana kararları ve toplayıcı yollar ünite merkezlerinin yer seçim kararlarını etkileyen diğer parametreler olarak belirtilebilir (Henderson, 1988; Fujita, 1989). Bununla beraber gerekli sosyokültürel standartların mekânsal büyüklüklerini belirleyen temel parametre nüfustur (Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği [MPYY], 2014: Ek-2). Muğla (Menteşe) yerleşimi için stüdyo üyeleri planlama senaryoları doğrultusunda oluşturduklar ünitelerin sosyal donatı alanları ve yeşil alanlarını tasarlamışlar ve imar hukukuna göre ayrılması gereken minimum alanı planlarında sağlayıp sağlayamadıklarını test etmişlerdir. Stüdyo üyelerinden bu ihtiyaçların mekânsal yer seçimlerini, tasarladıkları ünite merkezlerinin mekânsal sınırları içerisinde ve kentin genelinde kurguladıkları senaryo doğrultusunda belirlemeleri beklenmiştir.

Bulgular Kent canlı ve cansız elemanların oluşturduğu çok boyutlu ve karmaşık bir ekosistemdir. Topografya, iklim, toprak, bitki ve hayvan varlığı bu ekosistemin unsurlarını oluşturmaktadır. Bütün bu sistemlerin doğru okunması, anlaşılması ve birbirleriyle etkileşimlerinin kentin yaşamsal döngüsünün devamlılığı için kullanılır olması yaşanabilir CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu

kentler için önem taşımaktadır. Kırsal veya kentsel yapılı çevredeki denge dinamikleri, nüfusun hızlı artışı sonucu genelde olumsuz yönde değişmektedir. Yaşanabilir çevreler oluşturma amacı denge kurarak kentsel sistemin sürdürülebilirliğini hedeflemektedir. Bir sistemde dengenin kurulması, sistemi oluşturan elemanların işlevlerine göre dengeli dağılımlarıyla doğrudan ilişkilidir. Bu hedefle kent planlamanın en önemli unsurlarından birisi de kaynakların etkin kullanılmasıdır. Ünite merkezi kavramının bu konuda en etkili kentsel planlama aracı olduğu söylenebilir. Mekânsal stratejik planlama sürecini konu eden bu araştırmada ortaya konan leke planları kentin çok boyutlu ve katmanlı yapısını (1)kentsel çalışma alanları, (2) ulaşım ve yeşil sirkülasyon alanları, (3) konut alanları, (4) ünite merkezleri bağlamında değerlendirilmiştir (Şekil 5). Konut Dışı Kentsel Çalışma Alanları Kentsel kimlikler doğrultusunda gerekli olan kentsel çalışma alanları belirlenmiş ve bu alanların yer seçimlerinde erişebilirlik ve diğer işlevler ile ilişkileri kavramları sorgulanmıştır (Şekil 5). Sorgulamalar sonucunda, mevzuat ve kentsel vizyonlar doğrultusunda başarılı kurgular yakalandığını söylemek mümkündür. Ancak işlevler arası ilişki bağlamında özellikle çalışma alanları ve konut kullanımları arasındaki bağıntıyı kurmakta stüdyo üyelerinin zorluk çekmişlerdir. Plan senaryolarına bağlı olarak stüdyo üyeleri tarafından yenilikçi yaklaşımlar taşıyan ekolojik çiftlik alanları, tarımsal odaklı sanayi, eko-sanayi tesisleri, yenilenebilir enerji tesisleri vb. işlevsel kimlikli konut dışı kentsel çalışma alan kullanımları önerilmiştir.

Ulaşım ve Açık ve Yeşil Sirkülasyon Alanları Ulaşım kanalları mal, hizmet ve işgünü kente taşır, alan kullanımları arasındaki ayrım ve birleşimi sağlayan hiyerarşik yapılardır. Dolayısı ile kentsel arazi kullanımı ile ulaşım arasında kuvvetli ve anlamlı bir ilişkinin olduğunu söylemek mümkündür (Chen vd., 1997; Cervero ve Dunkan, 2002; Marin ve Altıntaş, 2004; Sarı, 2004; Aktuğlu Aktan, 2004; Özcan, 2006; Yankaya ve Çelik, 2013). Kent formu arazi kullanımı ve kent içi ulaşım ilişkileri ile belirlenmektedir (Mitchell ve Rapkin, 1954; Meyer ve Miller, 1984; Dimitriou, 1992; Dodson vd., 2011; Akbulut, 2016). Kent parçalarının ve kentin planlanmasında oluşturulan veya yeniden düzenlenen ulaşım ağlarının kademelenmesi ve parçaların bir araya gelişi şehircilik ilkeleri açısından önemli kabul edilmektedir (Zorlu, 2008). Dolayısı ile kentsel ulaşım sistemi, konut ve konut dışı kentsel çalışma alanlarının yer seçimleri arasındaki çok katmanlı ve bağdaşık, anlamlı ve hiyerarşik ilişkiler ağı kurmak durumundadır. Bahsi geçen kuramsal olgular ışığında, stüdyo üyeleri plan senaryolarında oluşturdukları kentsel kimlikler doğrultusunda demiryolu, hafif raylı sistemler, hava ray ve bisiklet yolları öncelikli kentsel alanlar gibi ekolojik koruma ve kullanma dengesini gözeten yenilikçi ulaşım yaklaşımları ortaya koymuşlardır. Açık ve yeşil alanlar; kentsel doku içerisinde hava akımlarına ve aydınlatmaya imkân tanıyan, açıklık sağlayan, kentlerin sağlıklı gelişmesinde etkili, su yüzeylerini barındırabilen, dokular, üniteler, işlevler arası birleştirici ve ayırıcı

Şekil 5. Muğla-Menteşe mekansal stratejik planlama örnekleri. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

659


işlevler üstlenen, kentsel yapılaşmış çevre genelinde bütünlüğünü sağlayan, kentin gelişimini kontrol amaçlı kullanılabilen alanlardır. Yukarıda sayılanlardan başka; kentsel yaşam kalitesine ekolojik, estetik, rekreasyonel özellikler kazandıran ve kentin formal yapısını yumuşatarak organik karakter kazanmasını sağlayan sistemler bütünü olarak tanımlanabilmektedir. Açık ve yeşil alanlar, insan yaşantısının sürdüğü, üzerinde yapı yapılmış kapalı mekânların dışında kalan ya da doğal olarak bırakılmış veya tarım ve konut dışı dinlenme amaçlarına ayrılmış kent parçası olarak tanımlayabilmek mümkündür (Keleş, 2000). Kent içi açık ve yeşil alanların varlığının kentin yaşanabilirliğini arttırdığı, kentsel peyzajın korunması ve devamlılığında önemli bir unsur olduğu yapılan çalışmalarla ortaya konmuştur (Breheny, 1992; Haughton 1997; Frey, 1999; Ayaşlıgil, 1998; Gül ve Küçük, 2001; Özcan, 2006; Öztürk ve Özdemir,2013). Stüdyo üyeleri bu tanımlar ışığında, kentsel peyzajı koruma ödevi taşıyan, konut dışı çalışma alanlarını konut alanlarından ayırma, ünite merkezlerini bağlama ve ayırma, Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği ek maddelerinde geçen standartları sağlayan (MPYY, 2014, [Ek:2]) yeşil sirkülasyon sistemleri oluşturmaya çalışmışlardır. Leke planlarında, Açık ve yeşil alanların mekânsal ve işlevsel kademelenmede dengeli dağılım göstermesi, sistemin ayırıcı ve bağlayıcı işlev taşıması, yaya ve bisiklet gibi düşük karbon salınımlı ulaşımlara mekansal girdi oluşturan yeşil koridorlar içermesi beklenmiştir. Muğla (Menteşe) arazi kullanım düzeninin açık-yeşil alan kullanımları açısından mevcut politikaların 2040 yılı için devam ettirilmesinin kentsel çevre dengesi açısından uygun olmadığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda stüdyo üyeleri kentsel işlevler arası ayırıcı ve/veya bütünleştirici bir eleman olarak ödev taşıyan, kentsel minimum standartları da sağlayacak, rekreatif faaliyetlere mekân oluşturacak ve ekolojik koruma bantları içeren bütüncül anlayışa sahip yeşil sirkülasyon sistemlerine sahip planlama kararları ortaya koymuşlardır (Şekil 5). Oluşturulan açık-yeşil alan sistemlerini, kentsel nüfus yoğunluğu baskısı nedeniyle şekillenen kentsel formu ulaşım sistemi kararları ile bütüncül bir şekilde biçimlendirecek temel dinamik olarak ele almışlardır. Konut Alanları Stüdyo üyelerinin farklı projeksiyon yöntemleri ile öngördükleri nüfuslar çerçevesinde “yerleşik ve gelişme konut alanları” önerilerinde bulunarak, planlanan alanların mekansal kimliklerine ve brüt yoğunluklarına karar vermişlerdir. Her üye kendi sentez yaklaşımı sonucunda kentin gelişme yönleri, eğilimleri ve kent üzerindeki mekânsal baskıları değerlendirmiş, gelişme konut alanlarının yer seçimine öncelikli müdahale alanları ve plan senaryoları doğrultusunda karar vermiştir (Şekil 5). Bu çerçevede planlama stüdyosu genelinde yerleşilebilirlik analizi ve bütünleşik sentez yöntemleri sonucunda 660

kentin geleneksel yer seçimi kararları doğru bulunmuş, yerleşik konut alanları morfoloji ve yoğunluk kararları ile birlikte değerlendirilip korunmuştur. Gelişme konut alanları çalışma alanları, kentin gelişme eğilimleri ve plan senaryoları doğrultusunda yerleşimin güneyindeki Emirbeyazıt ve Kötekli Mahalleleri, batısındaki Kara Mehmet Mahallesi ve doğusunda yer alan Düğerek Mahalleri uygun bulunmuştur. Emirbeyazıt ve Kötekli mahalleleri Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nin oluşturduğu potansiyeli önemli bulan planlama senaryolarında, özellikle öğrenci nüfusu bakımından mekânsal gelişme potansiyeli gösterecek bölge olarak görülmüş ve stüdyo üyeleri tarafından bu eğilimi destekleyen gelişme konut alanı kararları alınmıştır. Öte yandan aynı bölgede yer seçimi yapılmış toplu konut bölgesi ve mevcutta oluşum gösteren konut alanlarının yerleşilebilirlik analizine göre, koruma-kullanma dengesi bağlamında şehircilik ilkeleri ve bilimsel nesnel ölçülere göre bir yaklaşım gösterilmediği eleştirisi de yaygın olarak sentez çalışmalarında dile getirilmiş, bu sorundan yola çıkan bazı stüdyo üyeleri gerçekçi bir yaklaşımla toplu konut alanlarını koruma ve/veya geliştirme kararı alırken, diğer üyeler koruma-kullanma dengesi içeren düşük yapılaşma ve nüfus yoğunluğuna sahip öneri konut alanı kararları getirmişlerdir. Kara Mehmet ve Düğerek Mahalleleri kentsel büyüme baskısı altında olan yerleşik konut alanları işlevsel karakterini taşımakla birlikte mekansal karakteristikleri geleneksel konut dokusu olması nedeni ile stüdyo üyeleri tarafından kentsel makraformları korunmuştur. Kentsel baskı sebebi ile nüfus yoğunluklarının arttırılması, gelecekte artan Menteşe nüfusunun bu bölgelerde yer seçeceği önerisinde bulunulmuş, öneri konut alanları için geleneksel konut karakteri ile uyumlu yapılaşma kararlarının alınması gerekliliğine vurgu yapılmıştır. Ünite Merkezleri Ünite merkezleri; kentsel işlevler, hizmet edilen nüfus büyüklüğü, yerleşimin doğal özellikleri, kentsel yapılı çevre, korunması gerekli kültürel ve doğal çevre unsurları gibi değişkenlere göre şekillenmekte ve iletişim, tanışma, algılama, örgütlenme gibi sosyal ve kültürel etkinliklerin sergilenebildiği kamusal karşılaşma alanları olarak kent planlamasında önemli kentsel alt bölgeler olarak tanımlanabilir (Regional Plan Association New York, 1929; Perry, 1929; Mumford, 1954; Lawhon, 2009; Mehaffy vd., 2015). Mahalle kültürünün mekânsal yansıması olan, günübirlik ihtiyaçların karşılandığı, her yaştan ve cinsiyetten kesimin bir araya gelerek kentsel eşitliğin mikro ölçekte yansıması olarak nitelendirilebilinen ünite merkezlerinin oluşturulmasında stüdyo üyeleri Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği ve ek maddeleri dayanak oluşturmuştur (MPYY, 2014). Stüdyo üyelerinden, yukarıda bahsedilen tanımlar ve Perry’nin kriterlerinden yola çıkarak (Perry, 1929); 3000 CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu

ile 8000 arasında değişen nüfusa hizmet edecek olan bir yada birden fazla konut ünitesine hizmet edecek içerisinde birbirleri ile anlamlı mekânsal işlevsel örüntü kuran, güvenli, erişebilir ve anlamlı ulaşım ve yeşil sirkülasyon bağıntılarına sahip sağlık ocağı-aile hekimliği merkezi, kamu hizmet alanı, belediye hizmet alanı, ilköğretim okulu, dini tesis, çocuk oyun alanı ve ünitenin günübirlik ihtiyaçlarını sağlayabileceği ticaret alanları (kasap, manav, bakkal, berber, terzi, ayakkabı tamircisi, kırtasiye, eczane vb.) nı içeren ünite merkezlerinin mekânsal yer seçimlerine karar vermeleri beklenmiştir. Yukarıda sayılan kentsel mekânsal kurgu ve kriterler çerçevesinde gerçekleştirilen ünite merkezlerinin işlevsel ve mekânsal örüntülerinin ve gerekli standartları stüdyo üyeleri tarafından başarılı şekilde oluşturulmuştur. Bu süreçte stüdyo üyeleri kuramsal olarak elde ettikleri bilgileri ve kentsel standartları planlarına aktarırken, kentsel yaşamda görememekten ve deneyimleyememekten yakınmışlardır. Bu noktada uygulamanın bilimsel ve nesnel ölçülerden uzak kentsel mekânlar ürettiği eleştirisini yapabilmek mümkündür. Özetle bulgulara bakıldığında; Plan senaryoları doğrultusunda bir büyükşehir ilçe merkezinin mekânsal ihtiyaçlarına cevap bulan ve ekonomik, mekânsal karakterini sembolize eden fuar alanı, Ar-Ge merkezi, toptan ve parakende ticaret alanları, uzmanlaşmış eko-sanayi bölgeleri gibi konut dışı kentsel çalışma alanlarının leke planlarında yer seçimi yapılmış, projeksiyon nüfusları ve öncelikli müdahale alanları doğrultusunda mevcut ve öneri konut alanları ve yoğunlukları belirlenmiş, arazi kullanımları arasında ayırım ve erişim sağlamak amaçlı ulaşım ve yeşil sirkülasyon alanları oluşturulmuş, yaşanabilir ve koruma- kullanma dengesini taşıyan alt bölgeler oluşturmak adına ünite merkezlerinin leke planlarında yer aldığı tespit edilmiştir.

Sonuç Aşırı nüfus artışı ve kentlerin çekici faktörleri nedeni ile kırsal ilişkilerin zayıflaması sonucu yaşamın kentlerde yoğunlaşması günümüz kentlerini sermaye tarafından kendi karlılığını arttırmak amacıyla belirlenen mekânsal süreksizliklerin yapısını sağlayan mekânsal düzenlemelerin nesnesi haline getirmektedir. Planlamada sürdürülebilirlik doğal çevreyi temel alan sürdürülebilir gelişme stratejilerini kapsamaktadır (Atabay, 2003) ve kentsel yaşam kalitesi ekonomi ve çevre ekseninde kentliyi doğrudan etkileyen, doğal çevre, ekonomik ve sosyal fonksiyon alanları gibi nesnel bileşenleri içeren algıya dayalı ancak sağlık, güvenlik, huzur vb. değerler üzerinden ölçülebilen kentsel yapılı çevrenin morfolojik başarısını ölçebilen bir kavramdır. Bir kentin genel karakterini, mimari yapılar, açık-yeşil alanlar ve bunların birbirleriyle olan bütüncül ilişkileri oluşturmaktadır. Kaliteli ve başarılı yapılı çevre, yapılar, erişilebilirlik, ulaşım CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

ve yeşil sirkülasyonlar arasındaki dengeli bir mekansal ilişkinin sonucudur. Kent planlama eğitimi, sosyo-ekonomik bağlamlar üzerinden teori ve uygulamayı mekânsal çözümler eşliğinde bütünleştiren disiplinler–arası çalışma/bilim alanı olarak ifade edilebilir (Keleş, 1987). Nitekim eğitim sürecinde kent–kentleşme ve kent modelleri gibi temel kavramsal– kuramsal konular ile imar ve yapılaşma gibi uygulamaya yönelik konular, stüdyo olarak tanımlanan yazılı–çizili ve görsel çalışmalar ile sorgulanmaktadır. Bu açıdan, planlama stüdyolarının teorik bilgilendirmeler ve pratik deneyimlerin birlikteliği bağlamında planlama eğitiminin omurgasını oluşturduğu söylenebilir. Kent planlama eğitiminde ikinci sınıf 3. Planlama Stüdyosunun önemi; ekolojik, mekansal, ekonomik, sosyal ve kültürel sürdürülebilirlik kavramlarının sorgulanması, kavramların aktarılması tarım toprakları, su kaynakları ve ormanlar gibi doğal çevrenin sürdürebilirliğinin sağlanması ve kentsel planlamada makroformun verimlilik ve yararlılık eşikleri içinde oluşturulmasına yönelmesini sağlayan sirkülasyon sitemleri ve arazi kullanım kararlarının verilebilmesi yeteneklerinin geliştirilmesi, düşünsel altyapının aktarılmasıdır. Bu çerçevede Mekânsal Strateji Planı olarak belirlen 3. Planlama Stüdyosu konusu bu araştırmanın da deneyimi olarak ele alınmıştır. Bu çalışmaya konu olan Muğla (Menteşe) Planlama 3 Stüdyosunda stüdyo üyelerinden, yerleşmenin 2040 nüfus projeksiyonu doğrultusunda, mekansal pratikler, teorik ve hukuki bilgilere dayanarak kentin ihtiyaç duyacağı yeni işlevsel ve karakteristik mekansal kararların yer seçimlerini sağlarken arazi kullanım durumları ile doğal yapı arasında uyum yakalamaları, yenilenebilir enerji kaynakları, su ve toprak yönetimi vb. dengeli bir döngü kurulması için yenilikçi yaklaşımları plana ve mekâna aktarmaları, kent içi toplu taşıma araçlarının entegrasyon ve yaygınlaştırılmasını sağlayacak ulaşım ana planı ile kentin açık ve yeşil alanların nitelik ve nicelik olarak artırılmasını hedefleyen yeşil sistem ana planı oluşturmaları beklenmiştir. Bütün bu kararları alırken de analitik veriler doğrultusunda yerleşmenin sahip olduğu doğal, Kültürel, Tarihi ve Arkeolojik Koruma ve Geliştirme alan kararlarının ve kentsel büyüme ve yenileme sürecinde mevcut ve öneri konut alanları ve konut yoğunluk kararları baskısı altında olmayacak 1/10000 ölçekli yerleşim ana planı elde etmeleri beklenmiştir. Süreç boyunca öğrenciler literatür araştırmalarından elde ettikleri teorik bilgi birikimini kullanarak, sonuç ürüne ulaşılabileceklerini kavramışlardır. Kent Planlama Stüdyosu 3 dersi kapsamında hazırlanan projeler ile öğrencilerin, neden sonuç kavramlarına dair düşünebilme yetenekleri ve görsel algı becerileri gelişmiş, öğrenciler kentsel sistemlere dair problem tanımlama ve o probleme sistem düşüncesine dayalı yaklaşarak, parçadan bütüne ve/veya bütünden parçaya çok boyutlu düşünme 661


ve ifade etme yeteneği kazanmışlardır, Dolayısıyla dersin işlenmesinde izlenen yöntem, dersin kazanımlarına ulaşmada başarılı olmuştur. Mekânsal Strateji Planları; arazi kullanım biçimi, ulaşım ve açık ve yeşil alan sistemlerini içeren mekânsal-işlevsel örgütlenme düzenlerine ilişkin kentsel form kurgusudur. Sağlıklı, yaşanabilir ve sürdürebilir kentlerin oluşması için kent planlama disiplininin en önemli araçlarından birisidir. Mekansal strateji planlarının ünite merkezlerinin oluşturma kaygısını taşıması, kent arazi kullanımına getirdiği işlevler ile, kentlinin konut-işyeri erişebilirliğini kolaylaştıran, kentlinin kendini yenilemesine olanak sağlayan rekreasyonel alanları içeren ve günübirlik sosyo-kültürel faaliyetlerini sürdürebileceği, mahalle kültürünün oluşturduğu tanınırlık ve güvenlik olguları ile büyükşehirlerdeki güvenlik problemlerine planlama ölçeğinde çözüm getiren mekansal tasarımlar olarak göz ardı edilmemesi gereken unsurlardan birisi olarak daha fazla uygulamada yer bulmalı, kentsel karar alıcıların gündeminde olmalıdır. Muğla (Menteşe) yerleşimi özelinde sürdürülen planlama çalışması deneyimi sürecinde, sistem yaklaşımı düşüncesinin yöntem ve sürece aktarılmasına ilişkin önemli ipuçları çıkarılmıştır: Sistem yaklaşımının aşamalarını oluşturan, problem tanımı, analiz, geliştirme ve uygulama aşamaları kentsel sistemlerin iyileştirilmesi ve sürdürebilirliği temeline dayanan kent planlama süreci için uygundur. Kent planlamanın sistemler arası bütünleşik ve çok boyutlu düşünme becerisi gerektiren bir disiplin olduğu ortaya konmuştur. Planlama çalışmaları süresince yönteme ilişkin; planlama sürecinde özellikle plan öncesi süreçte (analitik çalışmalar ve bütünleşik sentez) kent plancısının veri toplama ve işleme konularında zaman kaybı yaşadığı, güncel veriye erişebilme zorlukları, veriler arası dil bütünlüğünün olmayışı, planlama disiplininde ekip çalışması ve disiplinler arası dil geliştirmenin güçlü işbirliği ve eşgüdümün temelini oluşturduğu, önem taşıdığı, planlama tekniklerinin yapılı çevrenin üretiminde kullanılmamasının ve planların kademeli birlikteliğinin uygulama alanında gözlemlenememesinin yaşanabilir çevreler yaratılabilmesi önünde ciddi bir engel oluşturduğunu söylemek mümkündür. Bu noktada planlama disiplininin diğer disiplinler ile olan bağını kuvvetlendirmenin bilgiye erişmek ve bilginin doğru okunabilirliğini sağlamak açısından önem taşıdığı dolayısı ile kent plancıların ekip çalışmasına, güçlü işbirliğine ve diğer disiplinler ile eşgüdümlü çalışma yeteneklerinin olması gerekmektedir. Benzer şekilde teorik derslerin uyumlu bir şekilde planlama stüdyo süreci ile bütünleştirilmesini sağlamak gerekmektedir. Kent planlama tekniklerinin yapılı çevrenin üretiminde ve uygulanabilirliğinde gerçek zamanlı, doğru mekânsal bilgilerin verilerinin tutulması ve paylaşımının; gerek kültürel mirasın korunması-kullanım dengesinin sağlanması, 662

gerek yaşam kalitesi yüksek, şehircilik ilkeleri taşıyan, bilimsel- nesnel yerleşim dokuları oluşturulmasında koşut olarak kabul edilmesi ve karar alıcılar tarafından benimsenmesi gerekliliği teknolojinin birçok konuda hayatımızı şekillendirdiği ve kolaylaştırdığını da hatırlayarak giderek önem kazanmaktadır. Kent planlama disiplininde sistem yaklaşımı kurgusunun gelecekte gerçekleştirilecek benzeri çalışmaların planlama ve uygulama sürecine katkı koyacağı ve Türkiye kentleri üzerine sürdürülebilirlik odaklı kentsel gelişme stratejilerinin mekânsal-işlevsel kimliklerine önemli girdiler sağlayacağı, karar vericilere rehber olacağı ve araştırmacılara yeni yaklaşımlar için fikir vereceği düşünülmektedir.

Kaynaklar 3194 sayılı İmar Kanunu,(1985),T. C. Resmi Gazete, 03 Mayıs 1985. 6360 sayılı On Üç İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, (2012), T. C. Resmi Gazete, 28489, 06 Aralık 2012. ACKOFF, R.L. (1960), Systems, Organizations, and Interdisciplinary Research, In General Systems Yearbook, Vol. 5 (1960), s. 1-8 ACKOFF, R.L. (1999), Ackoff’s Best: His Classic Writings on Management, Wiley, New York. AKBULUT F. (2016). Kentsel Ulaşim Hizmetlerinin Planlanmasi Ve Yönetiminde Sürdürülebilir Politika Önerileri. Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 11(1), 336-355. AKTUĞLU AKTAN, E. Ö. (2006). “Kent biçimi-ulaşım etkileşimine ilişkin (tarihsel ve güncel) yaklaşımlar ve İstanbul örneği”, Doktora tezi, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü. ALANGOYA, K. A. (2016). Tasarımcı Düşünce’Geleneğinin Maceracı Yapısı Ve Kentsel Tasarım Eğitimine Katkısı Üzerine Deneysel Bir Kentsel Tasarım Stüdyosu:“İz Üstünde Taksim Meydanı. METU Journal of the Faculty of Architecture, 32(1). ALKAN E., (2004), Şehir Planlamada Analiz ve Değerlendirme Teknikleri, Literatür Yayıncılık, İstanbul. ALLEN, P. M. (1998) Cities and Regions as Self-Organizing Systems: Models of Complexity, Taylor and Francis, London. ATABAY. S.,( 2003). Avrupa Peyzaj Sözleşmesi ve Türkiye Sempozyum Kitabı, Editör: Prof. Dr. Semra Atabay, Y.T.Ü. Basım-Yayım Merkezi, Üniversite Yayın No: MF. SBP-03.0705, Fakülte Yayın No: MF. ŞBP-03.001,İstanbul. AYAŞLIGİL, T. (1998). “Kent gelişimi sürecinde açık ve yeşil mekan gereksiniminin Çanakkale örneğinde incelenmesi”, Journal of the Faculty of Forestry Istanbul University| İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, 48(2), 39-70. AYDIN, O. (2015). Karmaşık kent sistemi, kentsel büyüme kavramlarının anlaşılması ve kent modelleme teknikleri. Türk Coğrafya Dergisi, (64). AYDINLI, S. ve YALÇIN, P., (2007). How to Transform Visual Thinking into Critical Thinking, International Symposium Entitled Ingenieur des 21. Jahrhunderts, 2, St.Petersburg, s.275-283 AYDINLI, S., (2015). Tasarım Eğitiminde Yapılandırıcı Paradigma: ‘Öğrenmeyi Öğrenme’,Tasarım ve Kuram Dergisi, Aralık, 20, s.1-18. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Planlama Eğitiminde Stüdyo Deneyimleri: Muğla (Menteşe) Stüdyosu BAI, X., McALLISTER, R. R., BEATY, R. M., & TAYLOR, B. (2010). Urban policy and governance in a global environment: complex systems, scale mismatches and public participation. Current Opinion in Environmental Sustainability, 2(3), 129-135. BAKAN, K. ve KONUK, G.; (1987), Türkiye’de Kentsel Dış Mekânların Düzenlenmesi, TÜBİTAK Yapı Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara. BAŞKAYA, Z., (1997). Sistem Dinamiğinin İşletmelerde Uygulanması, Ekin Kitabevi, Bursa. BATTY, M. (2007). Cities and complexity: understanding cities with cellular automata, agent-based models, and fractals. The MIT press. BREHENY MJ (1992) “Sustainable Development and Urban Form: An Introduction.” In: Breheny MJ (ed), Sustainable Development and Urban Form, Pion Ltd, London, 1-23. BRETAGNOLLE, A., DAUDE, E., & PUMAIN, D. (2006). From theory to modelling: urban systems as complex systems. CyberGeo: European Journal of Geography CERVERO R. and M. DUNCAN (2002), “Land Value Impacts of Rail Transit Services in Los Angles County”, Report prepared for National Association of Realtors Urban Land Institute. CHECKLAND, P. (1981), Systems Thinking, Systems Practice, Wiley, Chichester. CHEN H., Rufolo A. and K. J. DUEKER (1997), “Measuring the Impact of Light Rail Systems on Single Family Home Values: A Hedonic Approach with GIS Application”, Discussion Paper 97-3, Center for Urban Studies, Portland State University, Portland, Oregon. CIAM, Charter of Athens, 1933. (http://www.getty.edu/conservation/publications_resources/research_resources/charters/charter04.html ). DIMITRIOU, (1992) Urban Transportation Planning, Routledge, London. DODSON, J.; MEES, P.; STONE, J. ve BURK, M., (2011), The Principles of Public Transport Network Planning: A Review of the Emerging Literature With Select Examples, Urban Research Program, Issues Paper: 15. DROR, Y., (1973), “The planning process: a facet design.” A Reader in Planning Theory (1973): 323-343. ENGELEN, G. (1988). The theory of self-organization and modelling complex urban systems. European Journal of Operational Research, 37(1), 42-57. ERDOGAN, G., ve CUBUKCU, K. M. (2014). Explaining fractal dimension in populous cities. EURAU 2014-Composite Cities, 12-14. ERDOĞAN, E. ve ÇELİK, F. (2015). Temel Tasarım. Ankara: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü Yayın No: 1622, Ders Kitabı: 574. ERSOY M., (2016), Kentsel Planlama Kuramları, İmge Kitapevi, İstanbul. FLOOD, R. L. ve Jackson, M. C. (1991), Creative Problem Solving: Total Systems Intervention, Wiley, Chichester. FREY, H., (1999), Designing the City: Towards a More Sustainable Urban Form. E and FN Spon Press, New York. FRIEDMAN, J., (1987), Planning in the Public Domain:From Knowledge to Action, Princeton University, New Jersey. FRIEND, J.K. AND JESSOP, W.N., (1969), Local Government and Strategic Choice: an Operational Research Approach to the Processes of Public Planning. London: Tavistock. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

FUJITA M. (1989), Urban Economic Theory: Land Use and City Size, Cambridge University Press, Cambridge, New York, Sidney. GÖKGÜR, P., ALTAY, İ. K., & ALPAY, B. U. (2016). Çok Merkezlilik/ Orta Ölçekli Kent Kavramı Söke Kenti Örneği. Artium, 4(2). GÜL, A., ve KÜÇÜK, V. (2001),. “Kentsel Açik-Yeşil Alanlar Ve Isparta Kenti Örneğinde İrdelenmesi”, Süleyman Demirel Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, Seri: A, Sayı: 2, Yıl: 2001, ISSN: 1302-7085, Sayfa: 27-48. GÜMÜŞ, M. (1995). Yönetimde Başarı İçin Altın Kurallar, Alfa Yayınları, İstanbul. HALL P., (1974), Urban and Regıonal Plannıng, Harmons Worths, Penguın Books. HAUGHTON. G.,(1997), “Developing sustainable urban development model”, Cities 14, 1, 189-195 HENDERSON V. J. (1988), Urban Development: Theory, Fact and Illusion, Oxford University Press, Oxford, New York. http://www.semrakutluayplanlama.com.tr/, Erişim : Ocak 2017 IOANNIDES, Y. M., & OVERMAN, H. G. (2004). Spatial evolution of the US urban system. Journal of economic geography, 4(2), 131-156. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Planlama Müdürlüğü (İBBŞP) (2009). 1/100.000 Ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı Raporu. KARAKURT E., (2006), “Kentsel Mekanı Düzenleme Önerileri: Modern Kent Planlama Anlayışı Ve Postmodern Kent Planlama Anlayışı”, Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 26, Ocak – Haziran 2006. KELEŞ, R. (1987). Türkiye’de Kentbilim Eğitim, AÜ SBF Yayınları, Ankara. KELEŞ, R. (2002) Kentleşme Politikası, İmge Kitabevi, Ankara. KÖROĞLU N.T., (2011), Şehir ve Bölge Planlama Eğitimine Eleştirel Bir Bakış: Karar Odaklı Eğitim KBAM 2. Kentsel ve Bölgesel Araştırmalar Sempozyum Kitabı, Ankara : 605-614. LAWHON L.L., (2009). The neighborhood unit: physical design or physical determinism?. Journal of Planning History, 8(2), 111-132. LI, F., LIU, X., ZHANG, X., ZHAO, D., LIU, H., ZHOU, C., & WANG, R. (2017). Urban ecological infrastructure: An integrated network for ecosystem services and sustainable urban systems. Journal of Cleaner Production, 163, S12-S18. LI, X., & YEH, A. G. O. (2001). Calibration of cellular automata by using neural networks for the simulation of complex urban systems. Environment and Planning A, 33(8), 1445-1462. LYNCH, K. (1960) Kent İmgesi, çev. İ.Başaran (2011) Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul. MARIN, M. C., & ALTINTAŞ, H. (2004). “Konut yer seçimi-ulaşım etkileşim teorileri: kritik bir literatür incelenmesi.” Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, 19(1). MEHAFFY, M. W., PORTA, S., & ROMİCE, O. (2015). The “neighborhood unit” on trial: a case study in the impacts of urban morphology. Journal of Urbanism: International Research on Placemaking and Urban Sustainability, 8(2), 199-217. Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği, (2014), T. C. Resmi Gazete, 29030, 14 Haziran 2014. MEYER D. M. & MILLER E. J. (1984) Urban Transportation Planning: A Decision Oriented Approach, Mc Gray-Hill Publishing Company, U.S. MITCHELL, R.B., & RAPKIN C. (1954) Urban traffic: A function of 663


Land Use, New York: Columbia University Press. MUMFORD L. (1954). The neighborhood and the neighborhood unit. Town Planning Review, 24(4), 256. O’CONNOR, J. ve Mcdermott, I. (1997), The Art of Systems Thinking, Thorsons, San Francisco. O’SULLIVAN, E. (2001) Transformative Learning, Educational Visions for the 21st Century, Zed Books, University of Toronto Press. ONUR D. ve ZORLU, T. (2017), TASARIM STÜDYOLARINDA UYGULANAN EĞİTİM METOTLARI VE YARATICILIK İLİŞKİSİ. The Turkish Online Journal of Design Art and Communication, 7(4), 542-555. ÖZCAN, F. K. (2006). “Konut Alanı Yer Seçimi Ve Hanehalkı Hareketliliğine Yönelik Kuramsal Bir İnceleme”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı : 21 Yıl : 2006/2, s.73-95. ÖZCAN, K. (2006). Sürdürülebilir Kentsel Gelişmede Açık-Yeşil Alanların Rolü, Kırıkkale, Türkiye Örneği. Ekoloji, 15(60), 3745. ÖZCAN, K. (2009). “Sürdürülebilir Kentsel Korumanın Olabilirliği Üzerine Bir Yaklaşım Önerisi: Konya Tarihi Kent Merkezi Örneği”, METU Journal of the Faculty of Architecture, 26(2). ÖZGÜR, Hüseyin. (2005), “Türkiye’de Orta Ölçekli Kentsel Alanların Yönetimi Sorunu”, Yerel Yönetimler Üzerine Güncel Yazılar-1: Reform, (Ed.), Hüseyin Özgür ve Muhammet Kösecik, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, ss. 471-498. ÖZTÜRK, S., & ÖZDEMİR, Z. (2013). “Kentsel açık ve yeşil alanların yaşam kalitesine etkisi “Kastamonu Örneği”. Journal of Kastamonu University Faculty of Forestry, 13(1), 109-116. PERRY, C. A. 1929a. “The Neighborhood Unit: A Scheme of Arrangement for the Family Life Community.” In A Regional Plan for New York and Its Environs, vii. New York: 1929. REGİONAL PLAN ASSOCİATİON (New York, & NY). New York. (1929). A Close-up of the Regional Plan of New York and Its Environs: What the Plan is and Does for the Communities and Citizens of the Region. Regional Plan Association, Incorporated. SARI, A. (2004), “Kent ve Bölgesel Gelişimde Ulaşımın Etkileri”, Kentsel Ekonomik Araştırmalar Sempozyumu Bildiriler Kitabı, Cilt II, s.185-191. SARIASLAN, H., (1984). Sistem Analizinin Temelleri, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi. SENGE, P. M., (2011). Beşinci Disiplin: Öğrenen Organizasyon Düşünüşü ve Uygulaması, Çeviren: Ayşegül İldeniz, Ahmet Doğukan, 16. baskı. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. SINMAZ, S. (2015), “Enerji Verimliliği Temasının Türkiye Şehir

664

Planlama Sistemine Entegrasyonu: Lapseki Kenti İçin Bir Yaklaşım”, Planlama, 2015;15(2):195–204. ŞBP 201 Stüdyo 3 Dersleri, Ders Programı, Pamukkale Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, 2016-2017 Öğretim Yılı, Denizli. ŞENARAS, A. E., & SEZEN, H. K. (2017). “Sistem Düşüncesi”. Journal of Life Economics, 4(1), 39-58. TDK, www.tdk.gov.tr, Erişim- Ocak 2017. TECİM, V. (2004). SİSTEM YAKLAŞIMI VE SOFT SİSTEM DÜŞÜNCESİ. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 19(2)., ss:75-100. TER Ü. Ve DERMAN, S. (2018). Şehir Planlama Eğitiminde Temel Tasarım Öğretisi: Planlama Stüdyosu 1 Dersi Deneyimi. Online Journal of Art and Design, 6(2). TOPTAŞ, T. E., & TÜDEŞ, Ş. (2014) “Planlamada Uzaktan Algılama Esaslı Arazi Kullanım Analizi Ve Tematik Sınıflama”, 5. Uzaktan Algılama-Cbs Sempozyumu (UZAL-CBS 2014), 14-17 Ekim 2014, İstanbul Bildiriler Kitabı. TUPOB (Türkiye Planlama Okulları Birliği III. Dönem Çalışmaları), (2007), Türkiye Planlama Okulları Birliği III. Koordinasyon Toplantısı, İstanbul Teknik Üniversitesi Buluşması Notları, Türkiye’de Şehir ve Bölge Planlama Eğitiminde Kalite Geliştirme ve Akreditasyon ve Mesleki Yetkinlik ve Yeterlilik, http://www.spo.org.tr/resimler/ekler/be3bc32e6564055_ ek.pdf?tipi=76&turu=H&sube=0 ULUOĞLU B.,1988, “Tasarım Stüdyosuna Bir Bakış”, Planlama,88/2, s21-26. WHITE, R., & ENGELEN, G. (1994). Urban systems dynamics and cellular automata: fractal structures between order and chaos. Chaos, Solitons & Fractals, 4(4), 563-583. WHYTE, W.H. (1980) The Social Life of Small Urban Spaces, Ingram books, USA. WOLFRAM, S. (1988) Complex Systems Theory, Emerging Syntheses in Science: Proceedings of the Foundaing Workshops of the santa Fe Institute, Adisson-Wesley, Reading, MA. www.ogm.gov.tr, Erişim : Ocak 2017 YALÇINER, Ö., SAT, A., & VAROL, Ç. (2004). Coğrafi Bilgi Sistemlerinin Şehir Planlama Eğitimindeki Rolü. 3. Coğrafi Bilgi Sistemleri Bilişim Günleri, 13-14. YANKAYA, U., & ÇELİK, H. M. (2013). “İzmir Metrosunun Konut Fiyatları Üzerindeki Etkilerinin Hedonik Fiyat Yöntemi İle Modellenmesi.” Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 20(2). ZORLU, F. (2008). KENTSEL DOKU-ULAŞIM SİSTEMİ İLİŞKİLERİ. METU Journal of the Faculty of Architecture, 25(1).

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):665-678 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.16768

Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları Conceptual Approaches and Their Inspiration Sources in Landscape Architecture Design Studio Sema MUMCU, Tuğba DÜZENLİ ÖZ Esin kaynakları, tasarım süreci içerisinde fikir gelişimini tetikleyici olarak ve tasarımcıların tasarım problemini yapılandırmalarında önemli bir rol oynarlar. Bu çalışmada tasarım süreci içinde tasarım problemi-esin kaynağı ilişkisinin nasıl kurulduğunun anlaşılması hedeflenmiştir. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Çevre Tasarım Proje V dersi kapsamında izlenilen süreç, özellikle esin kaynaklarını kullanarak kavramsal yaklaşımların saptandığı erken safhalara odaklanılarak ortaya koyulmuştur.Tasarım problemi çözme süreci ders süreci ile örtüştürülmüş, bu sürece bağlı olarak öğrencilerin ortaya koyduğu kavramsal yaklaşımları ve esin kaynakları incelenmiştir. Böylece aynı alanın farklı esinlenme kaynakları ve kavramsal yaklaşımlarla nasıl farklı ürünlere dönüştüğü yansıtılmıştır. Öğrencilerin dönem sonunda teslim ettikleri konsept paftaları, raporlar ve uygulama projelerine ait görseller çalışmanın materyalini oluşturmuştur. İçerik analizi yöntemiyle ve nitel bir araştırma yaklaşımıyla öğrencilerin yansıttıkları tasarım kavramları ve bunların esin kaynakları belirlenmiş, bunların çözüm alanı-stratejilerinde nasıl farklılaşmalar doğurdukları irdelenmiştir. Sonuç olarak esin kaynaklarının öğrencilerin tasarım süreci başlangıcında yürüttükleri analizlerle doğrudan ilişkili olduğu; esin kaynağı olarak ekolojik, sosyal, kültürel ve fiziksel durumlar/olgulardan yararlanılabileceği, bunların çalışma alanındaki yapıların işlevleri, alanın fiziksel ya da kültürel özelliklerinin işaret ettiği konular aracılığıyla ortaya koyulduğu saptanmıştır. Aynı alana ilişkin farklı kavramların öğrencileri oldukça farklı senaryolara ulaştırdığı; senaryolarda yer alan etkinlikler ve mekanların da bu doğrultuda çeşitlendiği böylece tasarımlarda özgünlüğün sağlandığı görülmüştür. Anahtar sözcükler: Esin kaynakları; kavramsal tasarım; peyzaj mimarlığı; tasarım stüdyosu.

ABSTRACT Inspiration sources play important roles in design process as triggers for idea generation and tools for designers in constructing design problem. In this study understanding how the relationship between design problem and inspiration source is being formed is aimed. The process of Environmental Design Studio V in Karadeniz Technical University, Landscape Architecture Department was examined with a focus on early design phases in which conceptual approaches were determined by using inspiration sources. Design problem solving process was integrated into design studio process and the conceptual approaches determined depending on this process and their inspiration sources were examined. By using different inspiration sources and conceptual approaches, how same project site was resulted in different design products was represented. Concept posters, reports and visuals of application projects submitted by students at the end of the term were used as study materials. By using content analysis method and with a qualitative approach, design concepts and their inspiration sources adopted by students were determined, what kind of variations these concepts created in design solutions-strategies was examined. It was revealed that inspiration sources are directly related to analyses conducted at beginning phases of design; students benefit from ecological, social, cultural and/or physical situations/features, and these sources can be bring forth through functions of building/s located at site, cultural or physical features of the site. Also it was determined that different conceptual approaches to same site directed students to quite varied design scenarios; the activity patterns and space types included in scenarios were also varied in parallel to these differences, by this way authenticity of designs was achieved. Keywords: Inspiration sources; conceptual design; landscape architecture; design studio. Karadeniz Teknik Üniversitesi, Orman Fakültesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Trabzon Başvuru tarihi: 19 January 2018 - Kabul tarihi: 23 September 2018 İletişim: Sema MUMCU. e-posta: semamumcu@ktu.edu.tr © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

665


Giriş Tasarım düşüncesi, durumların/sorunların farklı açılardan algılanmasını içerir ve rutin olmayan problem çözümünün temel karakteristiğini yansıtır.1 Belirsiz, tam tanımlanmamış ya da eksik tanımlanmış, karmaşık tasarım problemlerin yaratıcı ve yenilikçi bir şekilde çözümlenmesini hedefleyen bu düşünce, başka disiplinlerde de karar vermeyi güçlendiren bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle günümüzde çeşitli mühendislikler, yönetim, kamu sağlığı vb. gibi meslek alanlarında da kabul görmekte ve çeşitli yüksek öğretim programlarında giderek yaygınlaşmaktadır.2 Tasarım problemlerinin çözümünde erken safhalar özellikle önemlidir. Tasarım süreci sonunda en iyi çözümü ortaya koyan, yaratıcı ve özgün tasarımların üretilmesi beklenir.3 Bunun başarılması ve ortaya koyulacak son ürünün kalitesi, tasarımın erken safhalarında yararlanılan esin kaynakları, geliştirilen fikirler, benimsenen kavramsal yaklaşım ve bu doğrultuda saptanan çözüm alanıyla doğrudan ilişkilidir. Belirsizliğin en yoğun olduğu bu ilk evreler, özellikle problemin tanımı ve yapılandırılmasına yönelik esinlenme ve fikir geliştirilmesi eylemlerini kapsar. Esin kaynakları, tasarım süreci içerisinde fikir gelişimini tetikleyici olarak ve tasarımların zihinsel gösterimlerinin yapılandırılmasında önemli bir rol oynarlar. Yeni tasarımlar için bir bağlam tanımlayarak ve oluşumlarını yönlendirerek,4,5 yaratıcılığı artırır ve yenilikçi çözümlerin gelişimini teşvik ederler.6 Bu nedenle tasarım sürecinin ilk safhalarında esin kaynaklarını araştırmak tasarımcılar için önemli bir adımdır ve tasarımda ustalık/deneyim seviyesinden bağımsız olarak yaygın bir etkinliktir.7,8 Esinlenme/ilham için arayış sürecinde tasarımcılar örnekler toplarlar. Bu olası esin kaynaklarının toplanması eylemi yalnızca problemlerin çözümüne katkıda bulunmakla kalmaz, tasarımda ustalık seviyesine gelişime de katkıda bulunur. Ancak tasarımcıların ilham kaynağı olarak ne kullandıkları, neyi araştırdıkları ve bu kaynakları nasıl kullandıkları hakkındaki bilgiler kısıtlıdır.9–11 Tasarımcıların aradıkları özel esin kaynakları nelerdir?12 Fikir üretimi safhasında tasarımcılar ne tür ilham kaynaklarını araştırırlar? Bu ve benzeri sorular halen cevaplanmamıştır. Tasarım ve yaratıcılığa ilişkin süreçleri içeren bütün meslek disiplinlerinde olduğu gibi peyzaj mimarlığı programlarında da öğrencilerin yeteneklerini geliştirecek ve tasarımı öğrenmelerini sağlayacak yaklaşımlar ve yöntemler önemlidir.13,14 Casakin ve Goldschmidt15 tasarım eğitiminin zorluklarından birini tasarım problemi çözümünde öğren 3 4 5

Casakin, 2011, s. 1. Melles ve ark., 2012, s. 162. Düzenli ve Alpak, 2016, s. 14. Eckert ve Stacey, 2000, s. 523. Setchi ve Bouchards, 2010, s.031006-1. 6 Mete, 2006, s. 278. 7 Gonçalves ve ark., 2011, s. 1.

Gonçalves ve ark., 2014, s. 29. Eckert ve Stacey, 2003, s. 355. 10 Gonçalves ve ark., 2011, s. 1. 11 Gonçalves ve ark., 2014, s. 29. 12 Gonçalves ve ark., 2011, s. 1. 13 Düzenli ve ark., 2017, s. 130. 14 Düzenli ve ark., 2018, s. 193. 15 Casakin ve Goldschmidt, 1999, s. 153.

1

8

2

9

666

cilerin yeteneklerinin nasıl geliştirileceği sorusu olarak tanımlar. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı; peyzaj mimarlığı tasarım stüdyosunun erken safhalarına odaklanmak, öğrencilerin tasarım problemine bağlı olarak esinlendikleri konuları ele almaktır. Öğrenci tasarımcıların kendilerine verilen tasarım problemi doğrultusunda bir kavramı tanımlama, problemi yapılandırma süreçleri ve esinlendikleri konular ile bunlar arasındaki ilişki irdelenecektir. Bu doğrultuda Karadeniz Teknik Üniversitesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Çevre Tasarım Proje V (ÇTP V) dersi bağlamında öğrenci tasarımcıların aynı alan ve konu için önermiş oldukları tasarım kavramları ve esin kaynakları incelenecek, tasarım yaklaşımları ve senaryoları aracılığıyla esin kaynaklarının tasarım sürecindeki etkisi ortaya koyulacaktır. Böylece tasarım stüdyosunun fikir üretiminin gerçekleştiği, tasarım probleminin çözümü ve ürünü üzerinde etkisi büyük olan erken safhalarında öğrenci tasarımcıların daha iyi desteklenebilmesi amaçlanmaktadır. Tasarımcıların esin kaynaklarına ilişkin bir görüş ortaya koymak; öğrencilerin yeni çözümler üretebilmek için örnekleri nasıl seçtiği ve dönüştürdüğüne dair uygun müdahale/öğretim stratejilerinin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Kavramsal tasarım safhasının önemli bir parçasını oluşturan esin kaynaklarına ilişkin derinlemesine bir anlayışın kazanılması, böylece yaratıcı ve başarılı tasarım çözümlerine götüren fikir üretiminin de anlaşılmasına katkıda bulunacaktır.

Tasarım Problemi ve Tasarım Düşüncesi İlişkisi Tasarım; yaratıcı/tasarım düşüncesine dayanan ve rutin olmayan, eksik tanımlanmış, açık uçlu bir problem çözme eylemi olarak tanımlanır.16,17 Coyne18 belirsizlik içeren bu problemlerin formüle edilmesinin, bunu ele alan kişinin bakış açısına bağlı olduğunu ve bunun geçerliliğinin kesin bir şekilde test edilemeyeceğini belirtir. Hutchinson ve Tracey19 tasarım düşüncesinin tasarımcıyı, problemin daha iyi anlaşılabilmesi için, deneme yoluyla fikirleri kavramsallaştırma, seçim yapma, sınama ve gözden geçirme süreci içinde merkezi güç olarak konumlandırdığını ileri sürer. Her tasarımcı, tasarım problemine ilişkin olarak kendi yaklaşımını inşa eder ve aynı problemi ele alan farklı tasarımcılar farklı fikirler geliştirip farklı çözümlere ulaşırlar.20 Tasarım problemlerine özgü olan bir durum, problemin yapılandırılması (çatkıya oturtultulması) ve problem çözümü arasında yinelenen diyalektik olarak ortaya koyulur21 (Şekil 1). Problem çatkısının oluşturulması, bir tasarım probleminin çözülebilmesi için formüle edilmesine ön koşul olarak tanımlanmıştır.22 Benzer şekilde Goel ve Pirolli23 tasarım sürecinde ancak problemin yapılandırılması/çat Casakin, 2011, s. 1,4. Bonnardel, 2000, s. 506. 18 Coyne, 2005, s. 6. 19 Hutchinson ve Tracey, 2015, s. 527.

Bonnardel, 2000, s. 506. Bonnardel, 2000, s. 506. 22 Kim ve Ryu, 2014, s. 523. 23 Goel ve Pirolli, 1992, s. 396.

16

20

17

21

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları

Tasarım Sürecinde Erken Safhalar

Esin Kaynakları Tasarım Problemi

Fikir Üretimi/ Kavramsal Tasarım

Problem Alanı Tasarım Kavramı

Problemin Yapılandırılması

Çözüm Alanı Çatkı

Problem Çözümü

Tasarım Ürünü

Şekil 1. Tasarım problemi çözümünde safhalar.

kısının ortaya koyulmasından sonra tasarım çözümünün başlayabileceğini belirtirler. Tasarım probleminin çatkısının ortaya koyulabilmesi için önce problem alanın sınırlandırılması gereklidir; bu amaç için belirsizlikler içeren tasarım konumlarını tanımlayacak ve yapılandıracak temel kavramlar kullanılır.24 Tasarımın güçlü bir zemine oturtulması, problem çözümüne ilişkin kavramsal kısmın iyi kurgulaması ile mümkündür.25 Casakin’e26 göre tasarımcılar esin kaynaklarından bir tasarım kavramı (konsept) çıkartırlar ve bununla tasarım problemini bir çerçeveye oturtup, şekillendirirler ve bu çerçeve içinde olduğu düşünülen çeşitli yönlerini tanımlar ve yansıtırlar. Bu süreç farklı terimlerle isimlendirilmiştir; fikir üretimi,27 kavramsal tasarım,28 tasarım fikri29 ya da erken tasarım safhası30 vb. gibi. Bu süreç genellikle tasarımın erken safhalarında oluşur ve tasarım projesinin temelini sağlamak gibi önemli roller üstlenir31 (Şekil 1). Fikir üretimi safhasında daha sonra tasarım kararlarına yön verecek ana kavramı somutlaştırmaya yönelik fikirler üretilir.32 Bu ana kavram ‘tasarım kavramı ya da konsepti’ olarak isimlendirilir ve bu kavram temel alınarak objeler, yapılar ya da açık mekânlar gibi somut tasarım ürünleri tasarlanır ve ana tasarım kararları ortaya koyulur.33

Tasarım Düşüncesinde Esin Kaynakları Neden Araştırılmalıdır? Farklı örnekleri ele almanın, kavramların üretilmesine ve özellikle ana kavramın ortaya koyulmasına yardımcı olduğu belirtilmiştir.34 Farklı yaklaşım ve gösterim şekillerindeki esin kaynaklarını ele almak, tasarım performansı üzerinde farklı etkilerde bulunacaktır.35 Ancak bu konuda halen cevaplandırılmamış sorular mevcuttur; ana tasarım fikirleri nerelerden esinlenirler?36 Esin kaynağının içeriği tasarım Casakin, 2006, s. 256. Yılmaz ve ark., 2018, s. 378. 26 Casakin, 2006, s. 258. 27 Van der Lugt, 2003, s. 101. 28 Goldschmidt, 1997, s. 446. 29 Dorta, 2008, s. 123. 30 Petre ve ark., 2006, s. 184. 24 25

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Laamanen ve Seitamaa-Hakkarainen, 2014, s. 195. 32 Goldschmidt ve Sever, 2009, s. 15. 33 Goldschmidt ve Sever, 2011, s. 139. 34 Goldschmidt ve Sever, 2009, s. 16. 35 Cai ve ark., 2010, s. 148. 36 Goldschmidt ve Sever, 2009, s. 15. 31

problemi ve kavramıyla nasıl ilişkilendirilir? Esin kaynakları ne tür alanlardan seçilmektedirler? Esin kaynakları, başarılı tasarım kavramlarının üretilmesiyle ilişkili ve bunda etkin olduklarından, tasarımcıların esin kaynaklarından nasıl faydalandığının anlaşılması açık bir öneme sahiptir. Aslında bu esin kaynaklarının neler olduğunun anlaşılmasıyla, öğrencilerin tasarım problemlerine yaklaşımlarının ve tasarım fikirlerinin geliştirilmesine rehberlik edecek yeni öğretim yöntemleri geliştirilebilir.

Esin/İlham Kaynakları ‘Esin kaynakları’ terimi tüm geçmiş tasarımlar ve diğer kaynakların mevcut bir tasarım probleminin çözümüne ilişkin kaynaklar olarak bilinçli kullanılmasını kasteder.37 Mete’ye38 göre tasarımın kalitesi yalnızca tasarımcının yeteneklerine bağlı değildir; aynı zamanda tasarım araştırmalarının kalitesine de bağlıdır. Tasarım süreci içinde esin kaynaklarının araştırılması oldukça yaygın bir eylemdir; oldukça öznel olan bu eylem tasarımda ustalık seviyesinden bağımsız olarak pek çok tasarımcı için vazgeçilmez bir aşamadır.39,40 Başka bir deyişle esin kaynakları yaratıcı süreç içinde özellikle kavramsal tasarım safhalarında baskın bir rol oynar. Ancak tasarımcıların neyi esin kaynağı olarak kullandıkları ve fikirler üretmek ve tasarım problemlerini çözmek için bu bilgiyi nasıl işledikleri hakkında çok az bilgi mevcuttur.41 Dahası; mimarlık, endüstriyel tasarım ya da mühendislik gibi alanlarla kıyaslandıklarında peyzaj mimarlığı alanında tasarımın erken safhalarına odaklanan araştırmaların daha az olduğu görülür. Görülen bu eksikliğe bağlı olarak bu çalışmada bu konudaki araştırmalardan farklı bir yaklaşım benimsenmiş ve tasarımın erken safhalarında faydalanılan esin kaynaklarına, kavramsal olarak işaret ettikleri alanlar ve içerikleri bağlamında odaklanılmıştır. Eckert ve Stacey42 bir tasarımcı için her şeyin ilham kaynağı olabileceğini belirtir. Esinlenme çeşitli ürenler ya da Eckert ve Stacey, 2000, s. 523. Mete, 2006, s. 279. 39 Gonçalves ve ark., 2011, s. 1.

Setchi ve Bouchards, 2010, s. 2. Gonçalves ve ark., 2011, s. 1. 42 Eckert ve Stacey, 2000, s.524.

37

40

38

41

667


Esin Kaynakları Fikir Üretimi/ Kavramsal Tasarım

Tasarım Problemi

Problem Alanı Tasarım Kavramı

Problemin Yapılandırılması

Çözüm Alanı Çatkı

 Tasarım kavramı  Alan ve kullanıcıların analizi; bağlamında tasarımcının yakın çevre analizi, kullanım kişisel yaklaşımıyla analizi, ekolojik analiz, görsel problemi ele alması analiz ve alt yapı analizleri. tanımlaması Bunlara bağlı olarak alan  Çözüm yaklaşımını imkânları-imkânsızlıkları. saptadığı kavram  Alana ilişkin temel sorunlar, doğrultusunda kendisine özelikler, ihtiyaçlar, has olarak ortaya koyması değerlerin ortaya  Tasarım stratejisinin koyulması; sentez belirlenmesi  Konuya ilişkin literatür ve  Hedeflerin tanımlanması tasarım örneklerinin  Tasarım senaryosunun incelenmesi; esin ortaya koyulması kaynaklarına başvurma  İhtiyaç-etkinlik mekan  Temel yaklaşımlar, tasarım örüntüsünün stratejileri, çözüm kurgulanması ilkelerinin saptanması  Alan ve konuya ilişkin bilgi  Mekansal tasarıma ilişkin programın ortaya çıkması birikiminin senteziyle  Alan kullanım kararları, kavramsal yaklaşımın leke çalışmasının saptanması yapılması, tüm bunların bir arada sunulduğu Hafta 1-2 konsept paftalarının tamamlanması ve öğretim üyesi ve grup arkadaşlarına sunumu, tartışma.

Hafta 3-4

Problem Çözümü

Tasarım Ürünü

 Eskiz-karalama  Biçimsel yaklaşım denemeleri/esin kaynaklarına başvurma  Deneme-yanılma-tekrar etme süreci/çok sayıda seçenek üretme  Biçimsel yaklaşıma karar verme/ seçim yapma  Seçilen önerinin anlamsal, işlevsel ve görsel bir birlik ortaya koyan bir sistem olarak geliştirilmesi  Mekansal sistemin netleştirilmesi  Sistemin alan maketi, 3. boyutta eleştiri alma-geliştirme.  Senaryo bağlamında mekân detaylandırılması, donatı çözümleri, teknik detayların tartışılmaya başlanması  Uygulama projesinin ortaya koyulması: Plan anlatımlarının tamamlanması, bitkilendirme tasarımı, kesit görünüş ve teknik detayların tamamlanması  Sunum görsellerinin hazırlanması, tüm projenin tekrar gözden geçirilmesi, ve proje teslimi.

Hafta 5-15 Şekil 2. Tasarım problemi çözümünde safhaların ÇTP V dersi aşamalarıyla ilişkilendirilmesi.

Şekilürünleriyle, 2. Tasarım sanat problemi çözümünde safhaların çözümlerine ÇTP V dersi aşamalarıyla yapıların tasarım eserlerinin, imgeler/regöre dereceliilişkilendirilmesi bir şekilde sınıflandırıp sentezlemek üzere farklı bilgi gruplarını bütünleştirebilirler.50 simlerin, tasarım eskizlerinin, diyagramların teknik çizimleHekkert ve Cila51 fikir üretimine dönüştürülebilecek sekiz rin, nesnelerin, yazılı belgeler/metinlerin, doğadan çeşitli kategori (form, etkileşim, ses, hareket, materyal/tekstür, yaşam formlarının ya da diğer olguların, günlük yaşamın, koku/tat, kaynağın ismi, çizgisel/grafik semboller) tanımlasistemler ya da çevrelerin, tarihi ya da kültürel ürünlerin ve eylemlerin etkisiyle oluşabilir.43–49 Tasarımcılar tasarım mışlardır. Tasarımcının kendi deneyimleri ve anıları da esin kaynağı olabilir.52,53 Öğrencilerin kavramsal yaklaşımları için Cai ve ark., 2010, s. 147. Cardoso ve Badke-Schaub, 2011, s. 77. 45 Eckert ve Stacey, 2003, s. 361.

Gonçalves ve ark., 2011, s. 1. Gonçalves ve ark., 2014, s. 29. 48 Hekkert ve Cila, 2015, s. 204. 49 Setchi ve Bouchards, 2010, s. 031006-2.

43

46

44

47

668

Kim ve ark., 2009, s. 1. Hekkert ve Cila, 2015, s. 206207.

Gonçalves ve ark., 2011, s. 1. Laamanen ve Seitamaa-Hakkarainen, 2014, s. 196.

50

52

51

53

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları

kullandıkları esin kaynaklarını ele alan bir çalışma kaynakların çok geniş yayılımlı olabildiğini, soyut ya da somut; duygusal, algısal ya da fiziksel olabildiğini; yaşam tarzları, duygular, mekansal karakteristikler, etkinlik türleri, tasarım elemanları, doğal varlıklar ve tarihi ve kültürel etkinlikler gibi alanlardan elde edilebildiklerini ortaya koymuştur.54 Tasarımcılar, esin kaynaklarından çeşitli şekillerde faydalanırlar. Esin kaynakları, tasarım probleminin formüle edilmesine katkıda bulunur;55 tasarımların bağlamını tanımlamaya yardımcı olur56 ve tasarımcıların estetik anlayışını geliştirir.57 Esin kaynakları için araştırma yapmak tasarım sürecini kolaylaştırarak zamandan ve uğraştan kazanmaya yardımcı olur. Esin kaynaklarını araştırmak tasarımın özgünlüğünü ve yaratıcılığını artırır ve yaratıcı süreci uyarır.58–60 Tüm bu katkılar göz önünde bulundurulduğunda, bir tasarım probleminin kavramsal çatkısında hangi konulardan esinlenildiği gibi araştırmalar, öğrencilerin esin kaynaklarını daha etkin araştırması ve kullanabilmeleri için desteklenmelerine yardımcı olur. Kavramsal yaklaşımın saptandığı tasarımın erken safhalarının tasarım ürünü üzerindeki etkisi önemli olduğundan, bu safhada öğrencilerin nasıl destekleneceğine ilişkin bir temel oluşturulması önemlidir. Peyzaj mimarlığı öğrenci tasarımcılarının kullandıkları esin kaynaklarının daha iyi anlaşılması, tasarım stüdyosu uygulamaları için yeni stratejilerin geliştirilmesine katkıda bulunacaktır.

Çevre Tasarım Proje V Ders Sürecinin Tanımlanması Bu safhada Karadeniz Teknik Üniversitesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü eğitim öğretim programı altıncı yarıyılda yer alan Çevre Tasarım Proje V (ÇTP V) dersi kapsamında izlenilen süreç, özellikle erken safhalara odaklanılarak ortaya koyulmuştur. Literatür kısmında ortaya koyulan tasarım problemi çözme süreci (Şekil 1) ÇTP V dersi süreci ile örtüştürülmüştür (Şekil 2). Daha sonra bu sürece bağlı olarak öğrencilerin kavramsal yaklaşımlarını ele aldıkları, senaryo ve alan kullanımlarını sergiledikleri ‘konsept paftaları’ incelenecektir. Konsept paftaları aracılığıyla kullandıkları esin kaynaklarının konuları ortaya koyulacak, bunlarla problem alanı ve çözüm alanı arasında kurdukları ilişkiler ele alınacaktır. 2016-2017 Bahar Dönemi ÇTP V projesi kapsamında farklı gruplarda Trabzon kıyı bandında konumlanan farklı kullanım alanları çalışılmıştır. Bu çalışmada odaklanılan tasarım grubu Trabzon/Söğütlü mevkisinde bulunan TRTYönetim Binası ve Sosyal Tesisleri yakın çevresi ve bunların önünde kalan kıyı bandının çevre tasarımını gerçekleştirmiştir. Çalışma alanının hem kurumsal-kültürel bir yapıyı hem de doğal bir sahili içermesi öğrencileri farklı iki Mumcu ve Yılmaz, 2018, s. 39-40. Eckert ve Stacey, 2003, s. 524. 56 Setchi ve Bouchards, 2010, s.031006-1.

Mete, 2006, s. 278. Eckert ve Stacey, 2000, s. 524. 59 Gonçalves ve ark., 2011, s. 1. 60 Mete, 2006, s. 278.

54

57

55

58

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

fonksiyonu bir arada ele alan, bağdaştıran, bütünleştiren bir çözüm arayışına sürüklemiştir. Bu, hem iki ayrı kavramı bütünleştirmenin zorluğunu hem de farklı farklı kavramlara açılabilme, ulaşabilme esnekliğini sağlayan diyalektik bir düşünce süreciyle öğrencileri karşı karşıya bırakmıştır (Şekil 3). Proje çalışması 8-9 kişilik gruplar halinde ve her gruptan sorumlu ayrı bir öğretim üyesi eşliğinde, stüdyo ortamında, hafta iki gün toplam 7 saatlik formal ve informal eleştirilerle gerçekleştirilmiştir. Öğrenciler bazen doğrudan sorumlu öğretim üyesinden eleştiri almışken, bazen grup içinde yapılan sunumlarla arkadaşlarından da eleştiri almışlardır. Çalışma alanının ve konunun verilmesini takiben 15 haftalık tasarım stüdyosunun ilk safhaları tasarım problemine ilişkin analiz-sentez ve literatür taraması-esin kaynaklarının derlenmesinden oluşur (Şekil 2). Bu safhada öğrencilerden istenilen veriler ve analiz türleri ders koordinatörü tarafından proje yürütücüleri aracılığıyla resmi formatta öğrencilere iletilir. Verilerin alan çalışması, kaynak araştırma, anket vb. gibi yöntemler aracılığıyla toplanmasından sonra tasarım probleminin kişisel olarak tanımlanmasına temel oluşturacak analiz ve durum tanımlaması/sentez safhasına geçilir. Bu doğrultuda öğrencilerden beklenen analizler proje yürütücüsünün uzmanlık alanına bağlı olarak çeşitlenme ve vurgu farklılığı sergilese de genel olarak şu başlıklar altında toparlanabilir: 1) Yakın Çevre Analizi (Ulaşım analizi, Gürültü analizi, Eğim analizi, Plan düzleminde kitle-boşluk ve yeşil alan analizi) 2) Görsel Analiz (Siluet analizi, Bina cephe karakter analizi-karakter birliği/eski-yeni yapıların görsel ilişkisi, Düşeyde kitle-boşluk analizi) 3) Kullanım Analizi (Yapıların işlevleri ve açık mekâna yansımaları, Kullanıcı analizi-yaş-cinsiyet olarak dağılımlar, istekler, beğeniler, gelenekler, alışkanlıklar, Gerçekleşen etkinlikler-zorunlu-seçmeli-sosyal/yaya sirkülâsyonu ve etkinliklerin gerçekleştiği alanlar, Geçmişten-günümüze kullanımlar, Donatı Analizi) 4) Ekolojik Analiz (İklim Analizi, Yeşil Altyapı) 5) Kentsel Alt Yapı Analizi (Drenaj kanalları, elektrik, doğal gaz alt yapı sistemleri, rögarlar, atık su temiz su hatları, Yağmur suyu alt yapı sistemi, su yüzey akışı) Bu çalışmalara paralel olarak literatür taraması; konuya ilişkin yazılı ve görsel araştırmalar yapılmıştır. Görsel araştırmalar iki konu üzerinde durmuştur: • kavramsal yaklaşımın belirlenmesine yönelik etkinlikkullanım örneklerini içeren çeşitli kıyı tasarımları ve doğal alanların araştırılması, • eskiz safhasına yönelik biçimsel açıdan karakter birliği sergileyen peyzaj projelerinin ve başka tasarım örneklerinin toplanması. 669


Şekil 3. TRT binası ve yakın çevresi: uydu görüntüleri, bina ve açık mekan ilişkisi, yakın çevre fotoğrafları.

Öğrenciler kıyılarda gerçekleştirilmiş tasarımları, buraların kullanımı ve buralarda gerçekleşen etkinlikler doğrultusunda ele alırken ağırlıklı olarak fotoğraflar ve 3 boyutlu modelleme örneklerine odaklanmıştır. İnsanların mekânlarda çeşitli etkinlikleri gerçekleştirirken anlatıldığı gösterimler üzerinde durmuş, mekân bileşen ve öğeleri ve etkinlik ilişkileri tartışılmıştır. Böylece alana ilişkin tasarım kavramı ve özellikle de senaryo kurgusuna yönelik öğrencilerin bilgi birikimlerinin zenginleşmesi hedeflenmiştir. Eskiz safhasına yönelik olarak ise biçimsel olarak karakter birliği sergileyen, bir tasarım ürününün sistem olarak okunaklı ve tutarlı bir şekilde tanımlandığı peyzaj tasarımları ve başka tasarım örnekleri ağırlıklı olarak plan formunda toplanmıştır. Analiz çalışmalarıyla tasarım problemine ilişkin genel bir durum tanımlamasının yapılması ve literatür taramasının yeterli zenginliğe ulaşması genel olarak ilk iki haftayı kapsayan bir süreçtir. Bundan sonra öğrencilerden kavramsal yaklaşımlarını saptamaları istenmiştir. Bu safhada öğrenciler öncelikle yazılı ve görsel bilgi birikimlerini problem 670

alanına aktarmış ve hangi konuya bağlı olarak bir problem tanımı yapacaklarına karar vermişlerdir. Örneğin; bazı öğrenciler ekolojik sorunlara odaklanmışken bazıları kent kültürü ve sosyalleşmeye odaklanmışlardır. Böylece kavramsal tasarım safhası gerçekleştirilmiş ve tasarım kavramına ulaşılmıştır. Bunun ardından bu safhaya kadar belirsizlikle karakterize olan tasarım problemini saptadıkları kavramsal yaklaşımla sınırlandırıp, bu yaklaşım içinde kendi sorun alanlarını tanımlamaları istenmiştir. Yani problemi ele aldıkları kavram bakımından irdelemiş, çeşitli yönlerini ortaya koymuş ve problem tanımında belirsizlikten belirginleşmeye ve problemi formüle etmeye doğru adım atmışlardır. Böylece problemin yapılandırılması-problem alanının tanımlanması gerçekleştirilmiş; tasarım senaryosu ve senaryonun analizlere bağlı olarak alan üzerine işlenmesiyle ortaya çıkan alan kullanımını içeren çatkı ortaya koyulmuştur (Şekil 2). Gelinen nokta itibariyle öğrencilerin artık alanda yaklaşık olarak nerede, ne tür mekânsal kurgular ortaya koyacakları, buralarda hangi etkinliklerin ne amaçla gerCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları

Tablo 1. Araştırma kapsamında incelenen öğrenci çalışmaları, tasarım kavramları, esin kaynakları ve çalışma alanıyla kurulan ilişki Öğrenci

Tasarım kavramı

Esin kaynağı

Alanla kurulan ilişki

Öğrenci 1 Ekolojik odak Ekoloji ve doğal hayat Öğrenci 2 Kamusal eğlence Kent kültürü-sosyalleşme Öğrenci 3 Yaşayan kıyı Kent kültürü-sosyalleşme Öğrenci 4 Etkinlikte çeşitlilik Kıyı ve su ile ilgili etkinlikler Öğrenci 5 Trabzon’u tanımak Kent kültürü- kente özgü etkinliklerin kıyıyla buluşturulması Öğrenci 6 Su gösterileri Deniz ve insan ilişkisi Öğrenci 7 Sosyal sürdürülebilirlik Kent kültürü-balıkçılık kültürü ve sosyal hayatın canlandırılması

çekleştirileceği alan kullanım kararları ile netleştirilmiştir. Tasarımda erken safhalar olarak isimlendirilen bu safhalar problemin net bir şekilde kişiye özgü yenilikçi ve yaratıcı bir kavramla sınırlandırılmış olması ve çözüm alanının tanımlanması ile sonuçlanır. Bonnardel’in61 de belirttiği gibi tasarım düşüncesi içinde her tasarımcı, tasarım problemine ilişkin olarak kendi yaklaşımını inşa etmiş ve aynı problemi ele alan farklı tasarımcılar farklı fikirler geliştirip farklı çözüm stratejilerine ulaşmışlardır. Öğrencilerin yetenekleri ve çalışma performanslarına bağlı olarak süreçte kişisel değişiklikler yaşanmıştır, ancak çözüm alanın netleştirilmesi ve eskiz çalışmalarına kadar olan safhalar yani tasarım sürecindeki erken safhalar, ortalama olarak 3-4 hafta arasında sürmüştür. Çözüm alanının ortaya koyulması, yaklaşık olarak sınırlarının çizilmesi; tasarım sürecindeki belirsizliğin giderek netleştirilmesi ve ortaya koyulacak ürüne ilişkin ön fikirlerin sunulması adına önemlidir. Ancak tasarım problemi çözümünde asıl süre alan ve zihinsel faaliyetin sergilendiği süreç problem çözümü safhasıdır. ÇTP V dersi kapsamında yarıyılın 5-15. haftaları içinde gerçekleşen problem çözümü yaklaşık olarak 10-12 hafta kadar bir süre almaktadır (Şekil 2). Bu denli yoğun ve önemli olan çözüm safhasının erken safhalardan bağımsız ele alınması mümkün değildir; erken safhaların ortaya koyduğu çatkının üzerine devam eden bu sürecin ve sonucunun kalitesi, erken safhalarla doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle çalışma kapsamında öğrencilerin erken safhalarda ortaya koyduğu kavramsal yaklaşım, sorun tanımı, senaryo ve alan kullanımı kararları incelenmiş, ortaya koydukları çözümlere yansımaları tartışılmıştır. Bonnardel, 2000, s. 506.

61

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Kıyıdaki doğal hayatın kaybolması TRT desteğiyle kültürel ve sosyal etkinliklerle toplumun buluşması Tüm gün ve yıl boyunca süren aktif kıyı kullanımı, sosyal canlılık Kıyıda veya suyla yapılabilecek pek çok etkinliğe olanaklılık sağlamak TRT desteğiyle kente özgü etkinliklerin kıyıda gerçekleştirilmesi Su ile ilgili her türlü işitsel, dokunsal, görsel özelliklerin mekânlara yansıtılması Kıyının kentlilerin kullanımına açılması, yıl boyunca süren kullanım

Materyal ve Yöntem 9 kişilik bir tasarım grubundan dönem sonunda çalışmalarını eksiksiz teslim etmiş 7 öğrencinin projesi detaylı olarak ele alınmıştır. ÇTP V dersinde yer alan diğer grupların farklı kıyı alanlarını çalışması nedeniyle bir tasarım grubunun ürünlerine odaklanılmıştır. Böylece aynı alanın farklı esinlenme kaynakları ve kavramsal yaklaşımlarla nasıl farklı ürünlere dönüştüğünü kıyaslayabilmek mümkün olmuştur. Öğrencilerin dönem sonunda teslim ettikleri konsept paftaları, raporlar ve uygulama projelerine ait görseller çalışmanın materyalini oluşturmuştur. Peyzaj tasarımı alanında yaklaşık olarak 10 yıllık öğretim-proje yürütücülüğü deneyimine sahip, ÇTP V dersinde görev almış olan iki öğretim üyesi içerik analizi tekniğini kullanmışlardır. İçerik analizi yazılı ya da sözlü materyallerin içerik ve biçimlerinin sistematik olarak tanımlanmasını içeren bir tekniktir.62 Araştırmacılar nitel bir yaklaşım benimsemiş, böylelikle içerikteki anlama vurgu yapmayı ve tanımlayıcı ya da ayırt edici karakteristikleri63 ortaya koymayı hedeflemişlerdir. Öğrencilerin paftalar ve raporlarda yaptıkları çeşitli açıklamaları problem tanımı ve çözüm stratejisi olarak gruplandırmış ve bunlardan yola esin kaynaklarını tanımlamışlardır (Tablo 1). Öğrenci Çalışmalarına Dair Bulgular İçerik analizi safhasında öğrencilerin ÇTP V stüdyosunun erken safhalarındaki ürünleri (konsept paftaları ve içerdikleri açıklamalar) ve dönem sonundaki tasarım ürünlerine dair raporlar ve çizimler ele alınmıştır (Şekil 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9). Kavramlar ele alındığında ekolojik, sosyal, kültürel ve Sommer ve Sommer, 2002, s. 177.

62

Harper ve Rayner, 2010, s. 13.

63

671


Tablo 2. Öğrencilerin tasarım senaryolarında ortaya koydukları etkinliklerin sınıflandırılması TRT Binası ve Sosyal Tesisler

• Çalışanların öğle araları ve molalarında yemek yeme ve dinlenme, • Seyir-sohbet • Koro çalışmaları ve dinletileri • Canlı yayın, • Kokteyl alanı, • Alana giriş, araç park etme • Lojmanda yaşayanlar için oturma, oyun, barbekü

Kıyı Sosyal etkinlikler

Kültürel etkinlikler

Ekolojik etkinlikler

• Konser, yazlık sinema, yöresel dans gösterileri gibi TRT desteğiyle yürütülen etkinlikler, • Su gösterileri, • Su oyunları (model tekne yarışları, yüzme yarışları), • Balık tutma, • Tekne gezintisi, • Piknik, • Seyir, • Fotoğraf çekimi, • Gün doğumu-batımı izleme, • Açık hava düğünleri, • Toplu maç izleme-tezahürat yapma

• Konser, yazlık sinema, yöresel dans gösterileri gibi TRT desteğiyle yürütülen etkinlikler, • Balıkçılık kültürüne ilişkin tekne sergisi, • Balıkçılık faaliyetlerinin (ağ tamiri, tutulan balıkların satılması gibi) kıyı da sergilenmesi, • Yöresel sanatçıların sergileri, • El sanatlarının yapımı ve sergilenmesi, • Kermes satışları, • Trabzon’daki geleneksel yaşama ait sergiler, • Zaman zaman TRT yayınlarının kıyıdaki gösteri alanlarında halka açık olarak yürütülmesi

• Soyu tükenmekte olan deniz canlılarına ilişkin ve genel olarak ekolojik bilinçlenme • Su kuşlarını gözlemleme besleme, • Balıkları izleme-besleme, • Fotoğraf çekme, • Karadeniz Doğal Hayatı Müzesi’ni gezme, • Bilgilenme

fiziksel durumlar/olgulardan esinlenilebildiği görülmüştür. Öğrencilerin esin kaynaklarına ilişkin bir başka araştırmada da benzer şekilde kültürel, ekolojik ve sosyal alanlardan esinlenildiği belirlenmiştir.64 Ağırlıklı olarak alanda mevcut bulunan TRT binasının kültürel işlevi yönlendirici olmuşken kıyı da sosyal ve fiziksel açılardan önemli bir unsur olmuştur. Özellikle yapının kültürel işlevlerinin öndeki kıyıdaki mekânlara yansıtılması ve sosyal imkân çeşitliliği sağlayan kamusal bir alan oluşturma çabası projelerde baskın olmuştur. Bu yaklaşımı vurgulayan öğrenciler kendi içinde kültürel etkinliklere vurgu yapma ya da sosyalleşme vurgusu ile çeşitlilik göstermişlerdir. Esin kaynağı olarak kıyı ve suya fiziksel bir varlık olarak odaklanan öğrenciler ise su-insan ilişkisini irdelemiş; başka canlıların yaşam alanı olarak kıyısu ilişkisi ve bütünlüğü ya da suyun insanlara sağladığı eğlence imkânları üzerinde durulmuştur. Yani ekoloji vurgusu yanında yine sosyalleşme vurgusu dile getirilmiştir. Özetle öğrencilerin kavramsal olarak esinlenme alanları sosyal, kültürel ya da ekolojik özelliklere işaret etmiştir. Kavramsal olarak esinlenme, biçimlenme sürecindeki esinlenmenden önemli bir farklılık sergilemiştir. Öğrencilerin konuyla ilgili yaptıkları görsel örnek araştırmaları kadar yazılı araştırmalarının da kavramları tanımlamaları ve problem alanını netleştirmelerinde etkin olduğu görülmüştür. Öğrencilerin kavramsal yaklaşımlardaki farklılık, problem alanlarının tanımlanması ve çatkının oluşturulmasına Mumcu ve Yılmaz, 2018, s. 40.

64

672

da yansımış, senaryo ve alan kullanımlarında ele alınan etkinlikler, saptanan kavramlarla ilişkili olarak çeşitlenmişlerdir. Etkinlikler temel olarak iki grup halinde ele alınmışladır (Tablo 2): • TRT binası yakın çevresine ait etkinlikler ve • Kıyıya ait etkinlikler TRT binası yakın çevresi kullanıcıları; çalışanlar, misafirhane ve lojman kullanıcıları, koro ve radyo yayınları gibi kültürel faaliyetlere katılanlar ve (TRT yöneticilerinin öğrencilerden talepleri üzerine) kültürel faaliyetler kapsamında düzenlenen kokteyllere katılanlar olarak ele alınmıştır. Çalışanların öğle araları ve molalarda kullanabilecekleri yemek yeme ve dinlenme, seyir-sohbet alanları, koro çalışmalarının ve dinletilerinin ya da canlı yayınların yapılabileceği toplanma-gösteri alanları, kokteyl alanı, alana giriş, otopark; lojmanda yaşayanlar için oturma, oyun, barbekü alanları gibi çeşitli kullanımlar tüm öğrenci senaryolarında ortak ve benzer olmuştur. Tasarımlarda özgünlüğün sergilendiği, farklılıkların ortaya çıkmasına fırsat sağlayan durum öğrencilerin kıyıya ve kıyı-TRT binası ilişkisine yaklaşımları olmuştur. Yukarıda da belirtildiği gibi yaklaşımlarındaki sosyal, ekolojik ya da kültürel vurguya paralel olarak senaryolarda ele alınan etkinlikler ve mekânlar da bu başlıklar altında çeşitlenmiştir (Tablo 2). Sosyal etkinlikler öğrenciler tarafından ağırlıkla eğlenceye ilişkin etkinlikler olarak ele alınmıştır. Kültürel etkinlikler CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları

de bu grupla kısmen örtüşme sergilemişken (konser, yazlık sinema, yöresel dans gösterileri gibi) kent kültürüne ait etkinliklere vurgusuyla da farklılık sergilemiştir. Öğrenciler sorun tanımlarında kaybolan kıyı kültürüne sıklıkla vurgu yapmışken bunun ekolojik boyutunu da kısmen irdelemiş ancak ekolojiye odaklanan tek bir çalışma olmuştur. Soyu tükenmekte olan deniz canlıları ve ekolojik bilinçlenme vurgusunun yapıldığı bu tek proje kıyıyı hem diğer canlıKonsept Paftası

lar için bir yaşam alanı, habitat olarak sürdürürken hem de buradaki yaşam alanları aracılığıyla ekolojik bir farkındalık, bilgilenme ve doğal bir eğlenme alanı olarak kabul etmiştir (Şekil 4–11).

Sonuçlar Öğrencilerin hangi esin kaynaklarını nasıl kullandıklarının anlaşılması ve farklı kaynaklardan esinlenmeyi öğren-

Tasarım Kavramı Kavram/konsept: Ekolojik Odak Esin kaynağı: Kıyıdaki doğal hayat ve ekoloji bilimi

Tasarım Ürünü

Problem Alanı (Tanımı) ve Çözüm Alanı (Stratejisi) Problem Tanımı: Hem kıyıdaki ve sudaki canlılar hem de kullanıcılar için ekolojik bir bütün oluşturmak. Giderek tahrip ve yok olmakta olan kıyılarımızda doğal kalmış bu alanı tüm canlılar için bir yaşam odağına çevirmek. TRT çalışanları ve halk için doğayla bütünleşip, yöreye ait kıyı canlılarını yakından izleyip tanıyabilecekleri, çalışanların öğle aralarında soluklanabileceği, halkın şehirde yok olan doğal kıyı bandını deneyimleyebileceği, kültürün doğayla buluşma noktasını oluşturmak. Çözüm Stratejisi/Çatkı: Bina yakın çevresi binanın mevcut işlevini destekleyecek şekilde oturma, dinlenme, yemek yeme alanları, koro çalışmalarının ve konserlerin yapılacağı alanlar, kokteyl alanı, gezinti yollarını içerecektir. Kıyıda ise mevcut mendirek kayalıklarla desteklenerek sucul yaşam alanlarına dönüştürülecek, çeşitli su kuşları ve balıklar için yaşam alanları oluşturulacaktır. Kayalıklar erişilebilir bir şekilde yapılacak, su üstü bir ulaşım ağı oluşturacaktır. ‘Karadeniz Doğal Yaşam Müzesi’ oluşturulacak ve kullanıcıların gözlemledikleri canlılar hakkında daha fazla bilgiye ulaşabilmeleri sağlanacaktır.

Şekil 4. Öğrenci 1: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü. Şekil 4. Öğrenci 1: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü Konsept Paftası

Tasarım Kavramı Kavram/konsept: Kamusal Eğlence Esin kaynağı: Kent kültürü-sosyalleşme

Tasarım Ürünü

Problem Alanı (Tanımı) ve Çözüm Alanı (Stratejisi) Problem Tanımı: Kıyılar, sahiller; kültürel, sosyal ve eğlence işlevlerini bünyesinde barındıran kentin önemli parçalarıdırlar. Mevcuttaki alanın bu işlevlerden yoksun kalmış olması önemli bir sorundur. TRT çalışanları ve kentliler için çalışmanın stresi ve hayatın monotonluğundan kurtulmak için daha renkli ve daha yaşanabilir bir ortam oluşturmak hedeflenmiştir.

KARADENİZ

Çözüm Stratejisi/Çatkı: TRT desteğiyle kültürel ve sosyal etkinliklerle toplumun buluşması, keyifli ve dinamik anların yaşandığı bir kamusal eğlence alanı yaratmak hedeflenmiştir. Su sporları, güneşlenme yüzme, oyuncak tekne yarışları, tekne gezintisi, balık tutuma ve barbekü gibi suyla ilişkili etkinliklerin yanı sıra TRT’nin kültürel kimliğinin de alana yansıması; açık hava stüdyosu, gösteri alanı, açık hava sineması gibi etkinliklerin kullanıcılarla buluşturulması. Bunun dışında TRT yakın çevresinin ise çalışanlar ve burada yaşayanlara yönelik olarak yemek yeme, dinlenme, sohbet, gösteri-kokteyl, giriş-otopark alanlarını içerek şekilde düzenlenmesi. TRT’ye ait alanla halka açık kıyı alanının ayrılması ancak bağlantılı kılınması hedeflenmiştir.

Şekil 5. Öğrenci 2: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü. Şekil 5. Öğrenci 2: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

673


Konsept Paftası

Tasarım Kavramı Kavram/konsept: Yaşayan Kıyı Esin kaynağı: Kent kültürü-sosyalleşme

Tasarım Ürünü

Problem Alanı (Tanımı) ve Çözüm Alanı (Stratejisi) Problem Tanımı: Mevcut haliyle kente rekreasyonel katkısı olamayan bu alanın rekreasyonel değerini artırarak kullanımını artırmak, canlı, eğlenceli ve yaşayan bir kent parçası haline getirmek.

KARADENİZ

Çözüm Stratejisi/Çatkı: Tek mekân-çok işlev; yıllık kutlamaları, gösteri etkinliklerini yapabilmek için yüzer bir sahne oluşturulacaktır. Yüzer sahne aynı zamanda konserler ve yaz aylarında açık hava sineması olarak işlev görecektir. Bunun dışında yürüyüş yapmak, fotoğraf çekmek, yüzmek-güneşlenmek, balık tutmak, tekne kiralamak, manzarayı izlemek, su kuşlarını ve diğer su canlılarını izlemek gibi etkinlikler alanda gerçekleştirilebileceklerdir. TRT binası ve diğer bileşenlerine yönelik olarak ise binanın yemek kısmına bağlı olarak dışarıya açılan yemek yeme ve dinlenme alanları, giriş-danışmaotopark, lojmanlara yönelik oturma-sohbet alanları, koro çalışmaları ve radyo yayınlarına yönelik gösteri ve kokteyl alanı gerçekleştirilecek, bu kısımdan sahil kısmına da bağlantı yapılacaktır.

Şekil 6. Öğrenci 3: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü. Şekil 6. Öğrenci 3: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü

Konsept Paftası

Tasarım Kavramı Kavram/konsept: Etkinlikte Çeşitlilik Esin kaynağı: Kıyı ve su ile ilgili etkinlikler

Tasarım Ürünü

Problem Alanı (Tanımı) ve Çözüm Alanı (Stratejisi) Problem Tanımı: Karadeniz’e kıyısı olan pek çok kentte olduğu gibi kopan kıyı-insan ilişkisi. Bu bağın yeniden kurulmasına yönelik olarak farklı etkinliklerle farklı farklı kullanıcıların alana gelmesine, alanı kullanmasına imkân sağlamak, tüm kentlileri kapsayan bir etkinlikler örüntüsü kurmak. Çözüm Stratejisi/Çatkı: Suyla yapılabilecek pek çok etkinliği mekânsal organizasyonlarla olanaklı kılmak. Mevcut mendirekten kıyıya bağlanan, yüksek bir köprü oluşturarak hem alana özgü bir mekân oluşturmak hem de suyun üzerinden yürüyüp geçme, alana hâkim bir noktadan etrafı izleme, model tekne yarışlarını izleme, fotoğraf çekme çekilme, suya atlama-cesaret gösterisi gibi çeşitli etkinliklere imkân sağlamak. Ayrıca düzenli olarak gerçekleştirilecek model tekne yarışmaları için bir seyir, TV show, sergi ve tören alanı düşünülmüştür. Bunun dışında yüzme, güneşlenme, balık tutma, yemek yeme etkinlikler de ele alınacaktır. TRT binasına yönelik olarak ise kokteyl-dinleti alanı, çalışanlar ve koro üyeleri için oturma-seyir sohbet alanları, yemek yeme alanı, giriş-otopark gibi alanlar düşünülmüştür.

Şekil 7. Öğrenci 4: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü. Şekil 7. Öğrenci 4: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü

meleri için tasarım stüdyosuna yönelik yeni stratejilerin geliştirilmesi tasarım eğitiminde önemlidir. Bu çalışmada esin kaynaklarını ele alan diğer çalışmalardan farklı olarak kaynakların türlerine ya da nerelerden edinildiklerine değil, peyzaj mimarlığı öğrencilerinin kavramsal yaklaşımlarını belirlerken hangi alanlardan/konulardan esinlendikleri ve bunların çalışma alanı/konusuyla nasıl ilişkilendirildiği üzerinde durulmuştur. Öğrencilerin esinlendiği kaynakları ve bunların kavramsal tasarıma nasıl yansıtıldığını ele almak, esin kaynaklarını kullanma ve kavramsal yaklaşımları tanımlamaya ilişkin 674

çeşitli eğilimlerinin anlaşılmasını sağlamıştır. Öğrencilerin ağırlıklı olarak; çalışma alanına ilişkin mevcut yapıların işlevleri, alanın fiziksel özellikleri ya da kullanıcılarının ait olduğu kültüre ilişkin özellikler gibi durumların üzerinde durdukları, bu durumlara ilişkin sosyal, kültürel ya da ekolojik kavramlara dayalı esinlenme ve kavramsal yaklaşımı saptama eğiliminde oldukları tespit edilmiştir. Bu durumda tasarımın ilk/başlangıç safhasında yapılan alana ve konuya yönelik araştırmaların önemi ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerin tasarım deneyimi ve bilgi birikimleri kısıtlı olduğundan problem alanına aktarabilecekleri bilgileri araştırma, toplama ve zenCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları Konsept Paftası

Tasarım Kavramı Kavram/konsept: Trabzon’u Tanımak Esin kaynağı: Kent kültürü-kente özgü etkinliklerin kıyıyla buluşturulması Problem Alanı (Tanımı) ve Çözüm Alanı (Stratejisi)

Tasarım Ürünü

Problem Tanımı: Geçmişte kıyı ve denizle bütünleşmiş Trabzon kültürünün kaybolmaya yüz tutması, Trabzon’u kaybolmaya yüz tutmuş ve yeni gelişen değerleriyle tanıtmak

KARADENİZ

Çözüm Stratejisi/Çatkı: Geçmişte Karadeniz ile kopmaz bağlara sahip olan Trabzon’u yeniden hatırlatmak, yöreye özgü etkinliklerin sergilendiği bir açık hava kent müzesi oluşturmak. Deniz feneri ve kayıkların temel bileşen olduğu bir kıyı ile insanlara festival-konser verme-izleme, balık-ekmek yeme, balık tutma, kayık kiralama, fotoğraf çekme-çekilme, çay içme, gün doğumu-batımı izleme, kermeslere katılma gibi etkinliklerine olanaklılıklar sunulacaktır. TRT binası ve diğer yapıların etraflarında ise öncelikle alana denetimli giriş-çıkış-otopark, yönetim binasına girişte karşılama, bekleme alanı, koro çalışmaları ve dinletilerin ya da radyo programlarının yapılacağı açık hava stüdyosu ve kokteyl alanı, yemekhaneye bağlı olarak açık mekânlarda yemek yeme, oturma dinlenme, lojman çevrelerinde ise oturma, sohbet ve barbekü alanları düşünülmüştür. TRT’ye ait alan iki noktadan sahille bağlanmıştır.

Şekil 8. Öğrenci 5: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü. Şekil 8. Öğrenci 5: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü

Konsept Paftası

Tasarım Kavramı Kavram/konsept: Su gösterileri Esin kaynağı: Deniz ve insan İlişkisi

Tasarım Ürünü

Problem Alanı (Tanımı) ve Çözüm Alanı (Stratejisi) Problem Tanımı: Denize kıyısı olan bir kentte insanlar denizden yeterince faydalanmıyor ve denizle kurulan anlamsal-işlevsel bağ her gün zayıflıyor. Çözüm Stratejisi/Çatkı: Su ve kıyı ile kentlileri buluşturmak. Suyun sesi, hareketi, serinliği, dokusu gibi özellikleri TRT’nin de katkılarıyla müzik ve ışıkla birleştirmek; suyun show yaptığı alanlar oluşturup insanlara sunmak. Kayalardan yola çıkarak kayalık bir dokunun alana yayıldığı izlenimini yaratmak, ‘kıyıda olmak’ duygusunu güçlendirmek. TRT binası ve kente açık olan ortak bir alanda ışıklı-müzikli su gösterileri düzenlemek, bu mekânları açık hava stüdyosu ve kokteyl alanıyla daha güçlendirip TRT binasına bağlamak. Binaya ait diğer alanlarda yeme-içme, sohbet, dinlenme, denetimli giriş, otopark gibi ihtiyaçları çözerken kıyıdaki diğer alanlarda ise yüzmegüneşlenme alanları, balık tutma-barbekü alanları, restoran, suya dokunma, fotoğraf çekilme, dalgaları izleme ve dinleme alanları düşünülmüştür.

KARADENİZ

Şekil 9. Öğrenci 6: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü. Şekil 9. Öğrenci 6: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü

ginleştirme deneyimli tasarımcılara göre tasarım sürecinde daha çok zaman alan ve önemli olan eylemlerdir. Tasarımcılar kendilerine çözüm vadeden bir ipucunu yakalayabilmek için araştırma ve gözlem aracılığıyla tasarımlarına zemin oluşturacak bilgiyi toplar ve problem alanına aktarırlar.65,66 Herhangi bir alandan olabilen67 ve görünüşte ilişkisiz gibi görünen bu bilgiler tasarım problemi alanına taşınarak yeni Mete, 2006, s. 279. Goldschmidt ve Sever, 2009, s. 15.

65 66

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

çözüm seçeneklerine ilişkin ihtimaller artırılmaya çalışılır.68 Bu çalışmadaki bulgular öğrencilerin kavramsal yaklaşımlarına esin kaynağı olan bilgilerin çeşitlilik gösteren alanlardan olmasıyla bu durumu desteklemiştir. Ancak bilgilerin alındığı alanlar ya da konular çok çeşitlilik sergilese de rastlantısal değildir; öğrencilerin tasarımı yapacağı alanla ilişkili çeşitli analizleri doğultusunda elde ettikleri bilgiler ve konuyla ilişkili bilgi alanlarında yaptıkları araştırmalar kaynak olmuştur.

Goldschmidt, 1997, s. 442.

67

Goldschmidt ve Sever, 2011, s. 140.

68

675


Konsept Paftası

Tasarım Kavramı Kavram/konsept: Sosyal sürdürülebilirlik Esin kaynağı: Kent kültürü-balıkçılık kültürü ve sosyal hayatın canlandırılması

Tasarım Ürünü

Problem Alanı (Tanımı) ve Çözüm Alanı (Stratejisi) Problem Tanımı: Geçmişte balıkçılık Trabzon’da yalnızca önemli bir geçim kaynağı değildi aynı zamanda kent kültürünü biçimlendiren önemli bir yaşam şekliydi. Ancak gerek giderek kaybolan deniz hayatı gerekse modern yöntemlerin benimsenmesi balıkçılık kültürünün de giderek kaybolmaya yüz tutmasına neden olmuştur. Çözüm Stratejisi/Çatkı: Yerel balıkçıların kullandığı bir kayıkhanenin mekâna açılımlarıyla alana geçmişteki bir balıkçılık kültürünü yaymak. Balık ağlarını onarma, kayıkların bakımını yapma gibi etkinlikler halka açık olarak yapılacakken; balık pazarı, barbekü alanı, kayık kiralama, tekne gezintileri gibi etkinlikler de bunlara eşlik edecektir. Ayrıca açık hava tersane müzesi ile birlikte balıkçıların kullandığı teknetakalar ve bunların yapım aşamaları incelenebilecektir. Bunun dışında yüzme-güneşlenme alanları ve kıyıda bir restoran olacaktır. TRT yönetiminin de katkılarıyla açık hava yazlık sineması da çözümlenecektir. TRT ve yakın çevresi ise giriş, otopark, koro-dinleti, yemek yeme, dinlenme alanlarıyla çözümlenecektir.

Şekil 10. Öğrenci 7: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü. Şekil 10. Öğrenci 7: Konsept paftası, problem alanı-çözüm alanı ilişkisi ve tasarım ürünü

Öğrenci 1: Ekolojik Odak

Öğrenci 2: Kamusal Eğlence

Öğrenci 3: Yaşayan Kıyı Şekil çalışmalarının konseptleri ve tasarımlarından görünümler. Şekil11. 11.Bazı Bazıöğrenci öğrenci çalışmalarının konseptleri ve tasarımlarından görünümler 676

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Peyzaj Mimarlığı Tasarım Stüdyosunda Kavramsal Yaklaşımlar ve Esin Kaynakları

Tasarım öğrencilerinin karşı karşıya kaldıkları zorluklardan biri problem çözümlerine dair geniş bir zihinsel kataloglarının olmamasıdır.69 Buna bağlı olarak alana yönelik analizlerin ve esin kaynağı araştırmalarının çok boyutlu olarak ele alınmasıyla öğrenci tasarımcıların bilgi birikimi ve zihinsel katalogları geliştirilebilir. Tasarımı yapılacak alanın ait olduğu kültürün tarihi, sosyal değerlerinin ya da alanın fiziksel değerlerinin, ekolojik özelliklerinin derinlemesine analizleri öğrencilerin tasarım konumuyla iletişime geçebilecekleri bilgi birikimini geliştirmekte, esin kaynağına dönüşerek bir sorunun tanımlanmasını kolaylaştırmaktadır. Konuya ilişkin başka tasarım örnekleri de analizlerle gelen bilgileri desteklemekte, sınıflandırmaya yardımcı olmakta ve tasarım yaklaşımlarına ilişkin yol gösterici olmaktadır. Örneğin ‘ekolojik odak’ konseptini benimseyen öğrencinin (Şekil 4) Karadeniz’de yaşanan doğal hayatın giderek azalması, türlerin kaybolmakta olduğu bilgisini ekolojik bir kıyı tasarımı örneğiyle bir araya getirdiği görülmüştür. Ancak çalışmanın yazarlarının kişisel tasarım stüdyosu yürütücülüğü deneyimleri öğrencilerin başlangıçtaki analiz ve araştırma safhalarını genellikle sıkıcı ve yavaş bulduklarını ve eskiz safhasına geçmekte acele ettiklerini ortaya koymuştur. Bu durumda öğrencilerin bu safhaların önemini kavramasına yönelik destekleyici müdahaleler olabilir. Ödevler, dosya ve pafta sunumlarının yapılması, puan verilmesi gibi uygulamalarla örnek araştırmasının teşvik edilmesi, esinlenme kaynaklarının zenginleştirilmesine ve daha özgün fikirlerin, kavramsal yaklaşımların üretilebilmesine katkıda bulunacaktır. Ayrıca analiz çalışmalarının çok katmanlı olarak yürütülmesi; öğrencilerin doğal, kültürel, algısal peyzaj değerleri gibi verileri elde etmesinin sağlanması; bunların yakın çevre analizleri, görsel analizler, kullanım analizleri, ekolojik analizler ve kentsel altyapı analizleri gibi analizlerle bir durum ve sorun tanımına yönelik olarak incelenmesi safhaları titizlikle denetlenmeli ve yürütülmelidir. Böylelikle öğrencilerin problem tanımı amacıyla problem alanına aktarabilecekleri bilgilerin zenginleşmesi sağlanmalıdır. Bu analizlere bağlı olarak alanın-konunun sunduğu fırsatlar ya da ortaya koyduğu sorunların kişisel yaklaşımlarla dile getirilmesi hem tasarım problemiyle temelden ilişkilenen bir tanımın ortaya koyulmasını sağlarken hem de örnek araştırmalarıyla esinlenmek özgün bir yaklaşımın ortaya koyulmasını sağlayacaktır. Tasarım bilgisi ağırlıklı olarak deneyimsel hafızaya dayanır,70 başka bir deyişle ustalık/ uzmanlık düzeyine gelişimin önemli bir parçası deneyimin birikiminde yatar. Dolayısıyla başlangıç safhalarında yürütülecek analiz ve araştırma çalışmalarıyla öğrenci tasarımcıların bu tür konulara yönelik deneyimlerinin ve bilgi birikimlerinin de güçlenmesi ve çeşitlenmesi, tasarım repertuarlarının gelişmesi desteklenmiş olur. Wolmarans, 2016, s. 96.

69

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Lawson, 2004, s. 451-453.

70

Aynı alana ilişkin farklı kavramların öğrencileri oldukça farklı senaryolara ulaştırdığı görülmüştür. Ancak burada tek tasarım grubunun ele alınması nedeniyle proje yürütücüsünün geçmiş tasarım deneyimleri, uzmanlık alanları ve kişisel tercihlerinin de önemli bir etken olduğu unutulmamalıdır. Farklı yürütücülerin farklı esin kaynaklarının araştırılması ve kavramsal yaklaşımlara önem vermesi beklenebilir. Öğrencilerin bu süreçte yürütücülerden beklentilerinin neler olduğu, ne tür öğretim yaklaşımlarının tasarımın erken safhalarında daha etkili olduğu ve esin kaynaklarının araştırılmasını teşvik ettiği gibi konuların anlaşılabilmesi için gelecekte yürütülecek araştırmalarda farklı öğretim üyeleri bir arada ele alınabilir. Proje yürütücülerinin tasarım stüdyosu yaklaşımları ve öğrenci değerlendirmeleri göz önünde bulundurulabilir, kıyaslamalar yapılıp öğretim üyelerinin deneyimleri, önemsedikleri ve beklentilerinin nasıl farklılıklar doğurduğu ortaya koyulabilir.

Katkıda Bulunanlar Bu çalışma Karadeniz Teknik Üniversitesi, Peyzaj Mimarlığı Bölümü, 2016-2017 Bahar Dönemi ÇTP V dersi kapsamındaki öğrenci çalışmaları üzerine kurgulanmıştır. Yazarlar projelerinden yararlandıkları öğrenciler; Gülçin Nur Kaya, Adem Kesici, Büşra Akyıldız, Didem Karamürteza, Fatma Aydın, Gülenay Reis ve Safiye Yaren Aslan’a katkılarından dolayı teşekkürlerini bildirirler. Kaynaklar Bonnardel, N. (2000) “Towards understanding and supporting creativity in design: analogies in a constrained cognitive environment”, Knowledge-Based Systems, Sayı 13, s. 505–513. Cai, H., Do, E. Y.L ve Zimring, C. M. (2010) “Extended linkography and distance graph in design evaluation: an empirical study of the dual effects of inspiration sources in creative design”, Design Studies, Sayı 31, s. 146–168. Cardoso, C., Badke-Schaub, P. (2011) “Fixation or Inspiration: Creative Problem Solving in Design”, Journal of Creative Behavior, Sayı 45 (2), s. 77–82. Casakin, H. P. (2006) “Assessing the use of metaphors in the design process”, Environment and Planning B: Planning and Design, Sayı 33, s. 253–268. Casakin, H. P. (2011) “Associative thinking as a design strategy and its relation to creativity”, International Conference on Engineering Design, ICED11 15-18 August 2011, Technical University of Denmark. Casakin, H. P., Goldschmidt, G. (1999) “Expertise and the use of visual analogy: implications for design education”, Design Studies, Sayı 20, s. 153–175. Coyne, R. (2005) “Wicked problems revisited”, Design Studies, Sayı 26, s. 5–17. Dorta, T. (2008) “The ideation gab: Hybrid tools, design flow and practice”, Design Studies, Sayı 29(2), s. 121–141. Düzenli, T. ve Alpak, E. M. (2016) “Peyzaj Mimarlığı Eğitiminde Doğaya Öykünme Yaklaşımının Yaratıcılık Üzerindeki Etkisi”, Mimarlık ve Yaşam Dergisi, Sayı 1(1), s.13–21. Düzenli, T., Yılmaz, S. ve Alpak, E. M. (2017) “The Effects of Mo677


del Making on Design and Learning in Landscape Architecture Education”, Eurasian Journal of Educational Research, Sayı 70, s. 121–134 Düzenli, T., Alpak, E., Çiğdem, A. ve Tarakci Eren, E. (2018) “The Effect of Studios on Learning in Design Education”, Journal of History Culture and Art Research, Sayı 7(2), s. 191–204. doi:http://dx.doi. org/10.7596/taksad.v7i2.1392 Eckert, C. ve Stacey, M. (2000) “Sources of inspiration: a language of design”, Design Studies, Sayı 21, s. 523–538. Eckert, C. ve Stacey, M. (2003) “Adaptation of Sources of Inspiration in Knitwear Design”, Creativity Research Journal, Sayı 15 (4), s. 355–384. Goel, V. ve Pirolli, P. (1992) “The structure of design problem spaces”, Cognitive Science, Sayı 16(3), s. 395–429. Goldschmidt, G. (1997) “Capturing indeterminism: Representation in the design problem space”, Design Studies, Sayı 18(4), s. 441–455. Goldschmidt, G. ve Sever, A.L. (2009) “From text to design solution: Inspiring design Ideas with Texts”, International Conference on Engineering Design, ICED’2009. 24-27 August 2009, Stanford University, Stanford, USA, s.15–26. Goldschmidt, G. ve Sever, A.L. (2011) “Inspiring design ideas with texts”, Design Studies, Sayı 32, s.139–155. Gonçalves, M., Cardoso, C. ve Badke-Schaub, P. (2011) “Around you: How designers get inspired”, International Conference on Engineering Design, ICED11, 15-18 August 2011, Technical University of Denmark. Gonçalves, M., Cardoso, C. ve Badke-Schaub, P. (2014) “What inspires designers? Preferences on inspirational approaches during idea generation”, Design Studies, Sayı 35, s. 29–53. Harper, G. ve Rayner, J. (2010) “Introduction-Cinema and Landscape”, Ed.ler: G. Harper and J. Rayner, Cinema and Landscape, Bristol: Intellect, s. 13–28. Hekkert, P. ve Cila, N. (2015) “Handle with care! Why and how designers make use of product metaphors”, Design Studies, Sayı 40, s. 196–217. Hutchinson, A. ve Tracey, M. W. (2015) “Design ideas, reflection, and professional identity: How graduate students explore the idea generation process”, Instructional Science, Sayı 43, s. 527–544. Kim, J. ve Ryu, H. (2014) “A design thinking rationality frame-

678

work: framing and solving design problems in early concept generation”, Human–Computer Interaction, Sayı 29 (5-6), s. 516–553. Laamanen, T.K. ve Seitamaa-Hakkarainen, P. (2014) “Interview study of professional designers’ ideation approaches”, The Design Journal, Sayı 17 (2), s. 194–217. Lawson, B. (2004) “Schemata, gambits and precedent: some factors in design expertise”, Design Studies, Sayı 25, s.443–457. Melles, G., Howard, Z. ve Thompson-Whiteside, S. (2012) “Teaching Design Thinking: Expanding Horizons in Design Education”, Procedia-Social and Behavioral Sciences, Sayı 31, s. 162–166. Mete, F. (2006) “The creative role of sources of inspiration in clothing design”, International Journal of Clothing Science and Technology, Sayı 18 (4), s. 278–293. Mumcu, S. ve Yılmaz, S. (2018) “Examining Sources of Inspiration in the Conceptual Design of Landscape Architecture”, Ed.ler: R. Efe, M. Zencirkiran ve İ. Curebal, Recent Researches in Science and Landscape Management, Newcastle upon Tyne, Cambridge Scholars Publishing, s. 30–43. Petre, M., Sharp, H. ve Johnson, J. (2006) “Complexity through combination: An account of knitwear design”, Design Studies, Sayı 27(2), s. 183–222. Schön, D.A. (1988) “Designing: rules, types and worlds”, Design Studies, Sayı 9(3), s. 181–190. Setchi, R., Bouchard, C. (2010) “In Search of Design Inspiration: A Semantic-Based Approach”, Journal of Computing and Information Science in Engineering, Sayı 10, s. 031006/1–23. Sommer, R. ve Sommer, B.(2002) A practical Guide to Behavioral Research; Tools and Techniques, New York, Oxford University Press. Van der Lugt, R. (2003) “How sketching can affect the idea generation process in group meetings”, Design Studies, Sayı 26(2), s. 101–122. Wolmarans, N. (2016) “Inferential reasoning in design: Relations between material product and specialised disciplinary knowledge”, Design Studies, Sayı 45, s.92-115. Yılmaz, S., Düzenli, T. ve Çiğdem, A. (2018). “Peyzaj Tasarım Eğitiminde Bir Biçim Arama Yöntemi: Doğadan Esinlenme”, Journal of History Culture and Art Research, Sayı 7(2), s. 376–389. doi:http://dx.doi.org/10.7596/taksad.v7i2.1427.

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


ÇALIŞMA MEGARON 2018;13(4):679-695 DOI: 10.5505/MEGARON.2018.85579

Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği A Study On Cultural Change in Places Towards the Past and the Present: The Case Study of Trabzon City Square Filiz DOĞAN, Arzu KALIN, Ali ÖZBİLEN

ÖZ Bu çalışmada, kültür kavramını değişimle ilişkilendirerek peyzaj alanında somut bir tanımlama elde edilmeye çalışılmıştır. Gelişmekte olan ülkelerin teknolojik bağımlılığına bağlı olarak gerçekleşen değişim hızı ve bunun sonucu olarak kullanım kültürü ve mekan kullanımında yaşanan süreklilikteki kopukluklar negatif mekanları doğurur ve bu durum insan-mekan arasındaki yabancılaşmaya sebep olur yaklaşımı benimsenmiş ve bu yaklaşım içinde yabancılaşma, toplumsallaşma, aidiyet ve güven, pozitif mekan, negatif mekan kavramlarından yararlanılarak bir araştırma modeli ortaya koyulmuştur. Çalışmanın sonucunda oluşturulan araştırma modeli ile değişimin insan ve mekan arasındaki bağı azalttığı ve böylece mekansal süreklilikteki kopukluğun negatif mekanlar ürettiği tespit edilmiştir. Fiziksel sürekliliğin sağlanmaması durumunda insanın mekana ve paralelinde birbirlerine yabancılaştığı belirlenmiştir. Bu durumun bireyin uyum ve aidiyet duygusundaki azalmaya sebep olduğu saptanmıştır. Anahtar sözcükler: Algısal değişim; fiziksel değişim; kent meydanları; kültürel değişim; tarihi süreç.

ABSTRACT In this study, concept of the culture is tried to get a perceptible defininition in landscape workspace associating with change. The pace of the rapid changes fort he technological dependency level of the developing countries creates spaces which are similar. As a result of this, the harmony between imaginary and real spaces in the minds of the people is lost and the perceptibility is reduced, which causes alienation to the space. A studt model within the framework of the current approach is proposed by making use of such concepts as alienation, socialization, belonging and trust, positive and negative spaces. The search model that is developed in the end of the study, it was conclude that the change reduced the bond between the humans and the spaces and that the gaps in the espatial continuity produced negative spaces. It was observed that the humans become alienated to the space and to each other accordingly in the case of failurein providing a pysical continuity. It was also observed that this situationals reduced the sense of belonging and harmony of the individuals. Keywords: Perceptual change; physical change; urban square; cultural change; historical process.

Karadeniz Teknik Üniversitesi, Peyzaj Planlama ve Tasarım, Trabzon Başvuru tarihi: 01 Ağustos 2017 - Kabul tarihi: 19 Haziran 2018 İletişim: Ali ÖZBİLEN. e-posta: ozbilen_ali@hotmail.com © 2018 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi - © 2018 Yıldız Technical University, Faculty of Architecture

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

679


Giriş Küresel kitle kültürünün, gelişen iletişim teknolojilerinin de yardımıyla dünya üzerinde büyük bir hızla yayılmaya ve baskın duruma geçmeye başladığı günümüzde bu durum kenti ve kentlinin kenti algılama biçimini de değiştirmektedir. Küreselleşme süreciyle birlikte artık üretim ve tüketim toplumları arasındaki alışveriş sadece hizmetle sınırlı kalmamış, sunulan hizmetin içinde bu hizmeti üretenlerin kültürleri de yer almaya başlamıştır. Bu noktada üretenlerin ve tüketenlerin farklı kültürlere ait olması kullanıcının kültürel beklentilerinden farklı ürünlerin üretilmesi ve zorunlu olarak tüketilmesi sürecini ortaya çıkarmıştır (İçli, 2001). Toplum teknolojiyi üretemediği ve teknolojinin insanları kullanmaya başladığı böyle bir süreçte kültürler arası farklılaşmalar ve uyumsuzluklar “kültürel geri kalma”, “kültür boşluğu”na sebep olmaktadır (Güvenç, 2008). Kentleşme sürecinde yaşanan hız ve kaçınılmaz iletişim boyutunun kültür boşluğunu arttıran bir diğer özelliği ise farklılıkları ortaya koyacağına, benzerliğin vurgusunu yapmasıdır (Rowe, 1993). Mekanlar arasındaki farkın azaltması ve benzerliklerin artması insanın kafasındaki “yer olgusu”nun, yani kültürel aktivitelerle (insan ürünlerini gerçekleştirme etkinliği) bir mekanın diğerlerinden farklılaşma durumunun, zarar görmesine neden olmuştur. Oysa kentli, içinde yaşadığı kentsel mekanları sadece yapısal özellikleriyle değil aynı zamanda o mekanın kullanımıyla üretilen zihinsel yapı ve süreçler bütünü olarak da algılar. Bu nedenledir ki zihinsel yapı ve süreçler ile yapısal mekan arasındaki uyum sağlandığında algılanabilirlik artar, uyum sağlanmadığında ise “yabancılaşma” başlar (Schulz, 1971). Dolayısıyla kültürel aktivitelerin (insan ürünlerini gerçekleştirme etkinliğinin) kentlinin kentsel mekanı algılamasındaki yeri son derece önemlidir çünkü mekanı farklılaştırması beklenir. Ancak gelişmekte olan ülkelerin teknolojik bağımlılığına bağlı olarak gerçekleşen değişim hızı (iletişim, medya, küreselleşme vb.) birbirine benzer mekanların doğmasına neden olmaktadır. Bunun sonucu olarak insanların zihnindeki mekan ile yapısal mekan arasındaki uyum kaybolmakta, algılanabilirlik azalmakta ve böylece kentli içinde yaşadığı kentsel mekana yabancılaşmaktadır. “Aynılaşan” kavramının kimliksiz olarak tanımlandığı günümüzde, kimliksiz şehrin başlıca öğeleri kamusal alanı boşaltılmış, araçlara bırakılmış, birbirinin benzeri alanlar, parçalı ve kendini tekrar eden bir yapıya sahip, en önemlisi de geçmişi silinmeye başlamış, geçmişinden kalan öğeler de turistik birer metaya dönüştürülmüş kentler olarak karşımıza çıkmaktadır (Koalhaos ve Mau, 1995). Bir kentte kentlinin çevresini tanıyabilmesi mekanla arasında bağ kurmasına bağlıdır. Aksi takdirde, kendisini kaybolmuş hisseder. Bu durum kentlinin yaşadığı çevreye uyum sağlaması, aidiyet duygusunun gelişmesi ve güven duygusunun artması için son derece önemlidir (Carr ve 680

diğ., 1992; Lang, 1994). Bu konudaki araştırmaların öncülerinden Güvenç (2008); bir sokak ya da mahalle çevresinde en az 15-20 yıllık (bir kuşaklık) süreklilik sağlanamadığı takdirde, kente göç eden yeni kentlinin kimlik bunalımına düşmesinin kaçınılmaz olacağını savunmaktadır. Ayrıca kimlik bunalımına düşen kentli, göç ederek terk ettiği köyüyle ya da memleketiyle özdeşim kurmakta güçlük de çekecektir (Güvenç, 2008). Bu nedenle kentsel açık alanların tasarımında sürekliliğin ve buna bağlı olarak algılanabilirliğin sağlandığı kentsel mekanların oluşabilmesi için kültürel değişim sürecinin ve bu sürecin mekana ve topluma olan yansımasının araştırılması ve öneriler geliştirilmesi dikkate alınmalıdır. Eğer kentsel bir mekanda bir etkinliğin ortaya konma biçiminde gerçekleştiği yere uyum sağlamayan, kültürün dışından empoze edilmiş fiziksel biçimler söz konusu ise ve ilgili alt kültürün tavır ve tutumunu değiştirmesindeki hızı düşükse bir sorun ortaya çıkabilir. Ya da tersine, değerler ve dünya görüşü çeşitli değiştiren etkilerle hızla değişmişse ve kentsel mekan hala eskiden olduğu gibi kaldıysa yine sorun var demektir. Kentsel mekanların tasarımı ve alternatif çözümleri söz konusu olduğunda, kültürel öğelerin tanımı kadar değişim sürecinin ve değişime uğramış davranışın (kullanım kültürü/etkinlik) belirlenmesi önemlidir. Gerek geleneksel çevrelerden, gerekse değişmekte olan çevrelerden veri toplanması ve analiz edilmesi gerekir. Sonuç olarak bu veri kümelerinin karşılıklı yordanmasından geleceğin kentsel mekanlarının ilkeleri ve standartları belirlenebilecektir. Bu nedenle kültürel öğeler, bunların evrimleri ve değişimleri kentsel tasarımlarda göz önünde bulundurulmak zorundadır (Gür, 1996). Bu doğrultuda fiziksel değişim kültürel değişimden hızlı oluştuğunda ya da bunun tersi gerçekleştiğinde yani; kültürel değişim fiziksel değişimin önüne geçtiğinde insan-çevre etkileşimi arasında bir sorun var demektir. Toplumun kültürel yapısını dikkate alan kentsel mekan düzenlemeleri, o toplum için çevrelerine uyum sağlamalarında oldukça yardımcı olacağı açıktır. Rapoport; kültürel değişimin bir şok gibi yaşanmasını önlemek için “destekleyici çevreler” (onarıcı çevreler) kavramını ileri sürer. Destekleyici çevreler geleneksel ve bilindik etkinlikleri desteklemekle güvenli ve tanıdık ortam oluştururlar ki bu durum sağlıklı bir uyumu ve modernizasyonu hızlandırır. Üstelik bu tip yerleşmelerin biliş şemasının topyekün yeniden yapılanmasına gerek yoktur ve böylelikle stresi azaltır (Rapoport, 1978). Bu nedenle kültürel sürekliliği sağlayan çevre düzenlemeleri, toplumun birbirine ve mekana yabancılaşmasına engel olması ve kültür çeşitliliği oluşturması açısından oldukça önemlidir. Rapoport (2004); “İnsanla çevreleri arasındaki mekanizmalar kültüreldir, kültürle ilişkilidir, kültürle değişir” tanımlamasını yapmıştır (Rapoport, 2004). Bu nedenledir ki kentsel tasarımlarda tarihin sürekliliği, yaşamın sürekliliği ile birlikte düşünülmelidir. Yaşamın özünde, bu sürekliliği sağlayan değişme ve gelişmeleri gerCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği

çekleştiren dinamikler vardır. Bu kavramlar insanoğlunun yarattığı fiziki mekana uygulandığında belli koşullar altında değişme ve gelişme yoluyla bu sürekliliği sağlayan dinamikleri görmek mümkün olur (Batur, 1975). Kentleşme sürecinde yaşanan değişim hızının, bu değişim hızına paralel olarak ortaya çıkan ve kaybolan etkinliklerin ve bu etkinliklerin gerçekleşmesine olanak sağlayan mekansal özelliklerin belirlenmesi bu dinamiklerin görülmesini netleştirecektir. Kültürel sürekliliği sağlayan kentsel tasarımların başarılı kılınmasına ilişkin araştırmalar, algılanabilirliğin sağlandığı mekanların önemine işaret ederken, bu dinamiklerin araştırılmasına ilişkin çok net kriterler ortaya koymamışlardır. Sağsöz ve Kahya (2004) kentsel sit alanlarında yaptıkları çalışmada yapıları sağlamlık derecelerine göre yok olan yapılar, ağır tahripli yapılar, değerlendirilebilir yapılar olarak üç sınıfa ayırmış, koruma türü olarak da aktif korunan yapı ve pasif korunan yapı olarak sınıflandırmışlardır. Sağlamlık derecelerine göre sayılarını belirlemiş ve çıkan yüzde oranlarını en iyi korunan, en kötü korunan olmak üzere yorumlamışlardır. Bu çalışmanın amacı kültürel değişimi kent ölçeğinde fiziksel değişim ve algısal değişim olmak üzere iki başlıkta tanımlayan bir uygulama çalışması yapmaktır. Bu uygulama çalışması ile değişim hızına paralel olarak kaybolan, devam eden ve ortaya çıkan yeni etkinliklerin ve bu etkinliklerin gerçekleşmesine olanak sağlayan mekansal özelliklerin saptanması, yaşanan bu değişim sonucu geçmiş ve günümüz kullanıcı memnuniyetinin değerlendirilmesi ve bu değişim sonucu oluşan negatif mekan kavramına alternatif getirilmesi hedeflenmektedir. Bu bağlamda (1) Korunmuşluk ve korunmamışlık kriterleri üzerinden değerlendirilen fiziksel değişim üç ana başlık; • Korunan (etkinlik ve mekan korunmuş), • Az korunan (mekan korunmuş-etkinlik değişmiş yada etkinlik korunmuş - mekan değişmiş) • Korunmamış (mekan ve etkinlik değişmiş) olarak belirlenmiş ve çalışmaya yön vermiştir. (2) Algısal değişimin saptanabilmesi amacıyla geçmiş ve günümüz kullanım durumu ve kullanıcı memnuniyeti literatürde tanımlanan kavramlar doğrultusunda sınanmıştır. Materyal Kuruluşu M.Ö. 2000’li yıllara dayanan Trabzon konumu itibariyle tarihin bütün evrelerinde tüm dünyanın ilgisini çekmiş ender kentlerden biridir. Avrupa ile Asya’nın ipek yolu üzerindeki en önemli irtibat noktasında bulunması, değişik medeniyetlere ev sahipliği yapması Trabzon’u ayrıcalıklı kılan etkenlerin başında gelmektedir. Çok sayıda yerli ve yabancı gezginler tarafından ziyaret edilerek adından övgü ile söz ettirmiş, ünlü seyyah Marko Polo ve Evliya Çelebi’nin anılarına da konu olmuştur (Trabzon, 2009). Karadeniz’in çok eski ve köklü bir kültür kenti olan Trabzon, tarihsel kültür yaşamı, yüzyıllar boyunca süren göç ve istiCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

lalarla iç içe geçerek biçimlenmiş ve bu etkileşim sürecinde çok değişik halkların kültürel birikimiyle harmanlanarak günümüze ulaşmıştır (Aşut, 2009). Her zaman önemli bir ticaret ve geçiş bölgesi olan Trabzon’da 19. yüzyılın sonlarında üç ayrı dilde gazete çıkmaktadır ve 10 ayrı ülkenin konsolosluğu da yine bu kentte bulunmaktadır (Özdemir, 2011). Çalışmanın amacı geçmişten günümüze gerçekleşen kültürel değişimin kullanım ve etkinlik ile mekan etkileşimi bağlamında değerlendirilmesine yönelik olduğundan, çalışma alanı olarak Trabzon kenti için önemi ve anlamı olan, yoğun kullanımlı bir alan seçilmesi kararlaştırılmıştır. Çalışma alanlarına ait diğer araştırmalardan (Özer ve Ayten, 2005; İnceoğlu ve Aytuğ, 2009; Eyüce, 2000) elde edilen sonuçlar dikkate alındığında farklı fiziksel ve kültürel özellikleri de bünyesinde barındıran ve aynı zamanda kenti en iyi yansıtan alanların meydanlar olduğu belirlenmiştir. Böylece Trabzon kent merkezinde bulunan Meydanlardan Taksim Meydan ve çevresi (Çapa ve Çiçek, 2004;Tuluk ve Düzenli, 2010) çalışma alanı olarak seçilmiştir (Resim 1). Metod Kültürel değişimi; kaybolan, varolan ve yeni eklenen etkinlikler ve mekan özellikleri bağlamında fiziksel değişimle, kullanım durumu ve kullanıcı memnuniyetini ise algısal değişimle ilişkilendirerek, 1900’lü yıllardan günümüze kadar geçen tarihi süreçte değişimi sorgulamak bu çalışmanın öncelikli hedefi olmuştur (Şekil 1).

Araştırmanın Temel İlgi Alanı 1. Aşama Araştırma modelinin ilk adımında belge taraması yapılarak Taksim meydanı ile ilgili 1900’lü yıllardan günümüze etkinlik ve mekan özellikleri belirlenmiştir. Bu özellikleri belirlerken Taksim Meydanının 1900’lü yılların başından günümüze kadar etkinlik ve mekansal özelliklerini yansıtan, geçmiş ve günümüze ait tanımlamaları içeren yazılı ve sözlü anlatımlardan, geçmiş dönemlere ait fotoğraflardan, tarihi haritalardan, belediye verilerinden yararlanılmış, yüz yüze görüşme yapılarak bütüncül bir araştırma yaklaşımı belirlenmiştir. Daha sonra elde edilen bu veriler doğrultusunda 1900’lü yılların başına ait mevcut durumu gösteren restitüsyon haritası oluşturulmuştur. Yenileme anlamına gelen restitüsyon sözcüğü dilimize Fransızca’dan girmiş olup, kazılar sonucu ortaya çıkan ya da hala ayakta olan antik yapıların, gelecek kuşaklara taşınmasını sağlamak amacıyla, özgün yapılarını korumak ilkesiyle yapılan onarım çalışmaları olarak tanımlanmaktadır (Ahunbay, 1996). Bir başka deyişle restitüsyon tarihi yapıların gelecek kuşaklara aktarılmasının ve koruma anlayışının gelişmesinde en önemli teknik yöntemlerden biri olarak kabul edilmektedir (Erim, 2007). 1900’lü yıllara ait mevcut durumu gösteren ilk restitüsyon haritası referans alınarak bir önceki yıla göre korun681


Resim 1. Çalışma alanı.

muş, korunmamış ve yeni eklenen mekanlar AutoCAD 2014 ortamında çizilerek Taksim Meydanının fiziksel değişimi geçmişten günümüze adım adım haritalandırılmıştır. Çizimlere altlık olarak Lambert Trabzon İmar Planı (1939), Trabzon İl Etüt Projesi (1967), Trabzon İmar planı (1986), Trabzon İmar planı (2001), Trabzon İmar planı (2014) haritalarından yararlanılmıştır. Restitüsyon çalışması sonucu üretilen haritalarda, fiziksel değişim analizi restitüsyon

Fiziksel KÜLTÜREL DEĞİŞİM

Etkinlikler Mekansal Özellikler

Algısal Kullanım durumu Kullanıcı Memnuniyeti

Şekil 1. Araştırma Modelinin Temel Kavramları. 682

sonrası belirlenen zaman aralıklarındaki fonksiyon, doğal ve yapay unsurlar, malzeme özellikleri, etkinliklerin neler olduğu ve nerede yapıldığının değişimi üzerinden değerlendirilmiştir. 2. Aşama Araştırmanın kültürel değişimin algısal boyutunu belirleyen ikinci adımında Taksim meydanına ait daha detaylı bilgi elde edebilmek ve elde edilen verilerin eksik yönlerini tamamlayabilmek amacıyla görüşmeler yapılmıştır. Daha sonra bu görüşmeler içerik analizi yöntemi kullanılarak literatürden daha önce kültürel değişimle ilgili olarak belirlenen kavramlar ve bu kavramlara karşılık gelen ifadeler biçiminde temalara ayrılarak analiz edilmiştir. Böylece Taksim Meydanına ait algısal değişim kullanım durumu ve kullanıcı memnuniyeti üzerinden değerlendirilmiştir. Araştırmanın örneklem seçiminde ölçüt örnekleme yöntemi (Yıldırım ve Şimşek, 2005) kullanılmıştır. “Bu konuda en çok bilgi sahibi kimler olabilir?” sorusuyla ulaşılan ilk CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği

Tablo 1. Taksim meydanına ait etkinlik değişim analizinin yıllara göre dağılımı Taksim meydanına ait etkinliğe bağlı özellikler

1900’lü yılların başı

1920’li yıllar

1930’lu yıllar

Sirkülasyon    Dinlenme    Deve kervanları dinlenme    Rekreasyon   Buluşma   Sohbet etme   Sinema/Tiyatro seyretme   Konser seyretme ve dinleme   Radyo (Ajans) dinleme  Askeri yürüyüş merasimi  Bayram kutlamaları /horon 

bilgi kaynağının ya da kaynaklarının verdiği isimlerle günümüz ve geçmişe ait kültürel ve mekansal değişimi saptandığı “kartopu yada zincirleme örnekleme yöntemi” (Altunışık; Coşkun; Yıldırım ve Bayraktaroğlu, 2002) kullanılarak görüşme denekleri belirlenmiştir. Bu araştırmada örneklem grubu oluşturulurken dikkate alınan ölçütler; “çalışma alanını bilen en az üç kuşak Trabzon kentinde ikamet etmiş olmak” olarak belirlenmiş ve genelini 60 yaş üzeri kullanıcı grubunun oluşturduğu 16 örneklem grubuyla yüz yüze görüşme yapılmıştır. Görüşme ve belge tarama sonucu görüşme sayısı 26 kişiye ulaşmıştır. Saptanan tanımlamalar, ifadeler ve kullanım verileri günümüz ve geçmiş dönem çalışma alanı için de sınanmıştır. Bunlar dışında katılımcıların adları, yaşları ve kaç yıldır Trabzon’da oturdukları da görüşmede kaydedilmiştir. Nitel araştırmalarda geçerlik bulguların doğruluğu, güvenilirlik ise bulguların tekrarlanabilirliğiyle ilgilidir (Yıldırım ve Şimşek, 2006). Bu bağlamda yapılan görüşmeler ile çalışma alanlarına ait bilgi içeren yazılı ve sözlü anlatımlar satır satır okunarak geçmiş ve günümüze ait veriler kodlanmış, kodlanan veriler literatür taramasıyla saptanılan kavramlara karşılık gelen ifadeler, etkinlik ve mekan tanımları olarak temalara ayrılmıştır. Güvenilirliğinin sınanabilmesi amacıyla elde edilen verilerin tekrarlanabilirliği analiz edilmiş ve sıklık yüzdeleri hesaplanmıştır.

Araştırma Sonucunda Elde Edilen Bulgular Taksim Meydanına ait Fiziksel Değişim Bulguları Literatür taraması ve görüşme sonucu elde edilen veriler doğrultusunda Taksim Meydanına ait fiziksel değişim etkinlik ve mekan bağlamında değerlendirilmiş ve etkinlik değişim analizinin yıllara göre dağılımı verilmiştir (Tablo 1). Taksim Meydanına ait etkinlik değişim analizinin yıllara göre dağılımı incelendiğinde ağırlıklı olarak etkinlik literatürden elde edilen veriler doğrultusunda 30’lu, 40’lı, 50’li CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

1940’lı yıllar

1950’li yıllar

1960’lı yıllar

1980’li yıllar

2000’li yılların başı

2014

                                        

    

ve 60’lı yıllarda yapılan etkinlik çeşitliliği fazla iken, günümüzde ise bu çeşitlilik azalmaktadır (Tablo 1). Yapılan görüşmeler sonucu elde edilen veriler doğrultusunda, Taksim meydanına ait geçmiş etkinlik tanımları tekrarlanabilirlik yüzde dağılımlarına göre Bayram kutlamaları (%25) (Resim 2) ve müzik dinletileri (%14) öne çıkmaktadır (Tablo 2). Toplam etkinlik dağılımı 59, (%98)’ini oluşturmaktadır (Tablo 2). Bu aşamada çalışma alanı ve yakın çevresinin “1900’lü yılların başındaki durum” restitüsyonunu çizmek, restitüsyon çalışmasını referans alarak belirlenen zaman periotlarındaki mekansal değişimi görselleştirmek hedeflenmiştir. Buna göre 1900’lü yılların başındaki mevcut durum, 1920’ler, 1930’lar, 1940’lar, 1950’ler, 1980’ler, 2000’li yılların başı ve 2014 yıllarına ait mekansal değişim analizi, fonksiyonu, doğal ve yapay unsurları, malzeme özellikleri (donatısı), etkinlikler ve bu etkinliklerin nerede yapıldığına ilişkin bulgular doğrultusunda değerlendirilmiştir (Şekil 2–10). Elde edilen verilere göre Taksim meydanının tarihi

Resim 2. Bayram Kutlamaları, 1960’lı yıllar (Ceyhan Murathanoğlu arşivinden). 683


Tablo 2. Taksim meydanı geçmiş ve günümüz etkinlik tanımı toplam sıklığı ve yüzde dağılımları Etkinlik Tanımı

G1 G2 G4 G6 G7 G8 G9 G10 G11 G12 G13 G14 G15 G16 S.an 1 S.an 5 S.an 6 S.an 7 S.an 8 Y.an 1 Toplam Yüzde

Bayram kutlamaları x x x x x x x x x x x x x x x 15 25 Müzik dinletileri x x x x x x x x 8 14 Sohbet x x x x x x 6 10 Dinlenme konaklama x x x x x 5 8 Kahve -çay içmek x x x x 4 7 Tiyatro seyir x x x 3 5 idam x x x x 4 7 Nargile içmek x x 2 3 Sahne, film gösterileri x x 2 3 Haber dinleme (radyo) x x 2 3 Nargile içmek x x 2 3 Diğer x x x x x x 6 10 G: Görüşmecileri; S.an.: Sözlü anlatımları; Y.an.: Yazılı anlatımları ifade etmektedir.

süreç içerisinde fonksiyonu değişmemiştir. Ancak yapısal karakterlerden tarihi binaların bazılarının yıkıldığı ya da işlevinin değişmesine rağmen bazılarının halen varlığını sürdürdüğü belirlenmiştir. Doğal karakterler değerlendirildiğinde ise meydanının yakın çevresindeki çınar ağacı geçmişten günümüze korunan karakter olarak tanımlanmaktadır. Malzeme özelliğine göre geçmişte doğal malzeme tercih edilirken, günümüzde yapay malzeme tercih edilmiştir. Donatılar açısından tarihi süreç içerisinde katlanır sandalyelerden (Resim 3), plastik sandalyelere geçiş göz-

lenmiş ve günümüzde ise ahşap oturma birimleri bunların yerini almıştır. Görüşmeler sonucu Taksim meydanına ait geçmiş mekan tanımlarında Sümer sineması (%11) (Resim 4), Şems oteli (%10), meydan içerisindeki katlanır sandalyeler (%10) (Şekil 14) ve sinemalar (%10) öne çıkan mekan tanımlamaları olmuştur (Tablo 3). Toplam mekan tanımı 73, (%100). Kültürel değişimin fiziksel değişim bağlamında etkinlikmekan ilişkisinin çözümlenmesinde Tablo 4’de tanımlanan

Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

Mekan TAKSİM MEYDANI 1900’lü yılların başı

Meydan Şems Oteli Şadırvan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Anadolu Hanı

Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Malzeme Özelliği

Toprak zemin

Suluhan Selamet Oteli Sümer Sineması Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Çeşme

Şekil 2. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (1900’lü yılların başı).

Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

TAKSİM MEYDANI 1920’li yılların başı

Meydan Şems Oteli Şadırvan Yeşilyurt Oteli Cihan

Mekan

Oteli Anadolu Hanı Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Yeşil alan Malzeme Özelliği

Toprak zemin

Suluhan Selamet Oteli Sümer Sineması Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Çeşme Kameriye

Şekil 3. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (1920’lü yılların başı). 684

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği

Bayram Kutlamaları/Horon Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

Mekan TAKSİM MEYDANI 1930’lu yıllar

Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Yeşil alan Malzeme Özelliği

Toprak zemin Bayram Kutlamaları/Horon

Meydan Şems Oteli Şadırvan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Anadolu Hanı Suluhan Selamet Oteli Sümer Sineması Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Çeşme Taksi Durağı Kemerli giriş Sütunlu giriş Büfe

Şekil 4. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (1930’lu yıllar).

Bayram Törenleri Geçiş Merasimi Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

Mekan TAKSİM MEYDANI 1940’lı yıllar

Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Yeşil alan Malzeme Özelliği

Toprak zemin

Meydan Şems Oteli Şadırvan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Anadolu Hanı Suluhan Selamet Oteli Sümer Sineması Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Çeşme Taksi Durağı Kemerli giriş Sütunlu giriş Büfe Gazeteciler Cemiyeti

Şekil 5. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (1940’lı yıllar).

Bayram Törenleri Geçiş Merasimi Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

TAKSİM MEYDANI 1950’li yıllar

Mekan Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Yeşil alan Malzeme Özelliği

Çim+Çakıl zemin Donatısı

Bayram Kutlamaları/Horon

Katlanır Sandalyeler

Meydan Şems Oteli Şadırvan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Anadolu Hanı Suluhan Selamet Oteli Sümer Sineması Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Taksi Durağı Kemerli giriş Sütunlu giriş Büfe Gazeteciler Cemiyeti Atatürk Heykeli Havuz

Şekil 6. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (1950’li yıllar). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

685


Bayram Törenleri Geçiş Merasimi Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

Mekan TAKSİM MEYDANI 1960’lı yıllar

Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Yeşil alan Malzeme Özelliği

Çim+Çakıl zemin Bayram Kutlamaları/Horon

Donatısı

Katlanır Sandalyeler

Meydan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Anadolu Hanı Suluhan Selamet Oteli Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Taksi Durağı Kemerli giriş Sütunlu giriş Büfe Gazeteciler Cemiyeti Atatürk Heykeli Havuz

Şekil 7. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (1960’lı yıllar).

Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

TAKSİM MEYDANI 1980’li yıllar

Mekan Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Bitkilendirme Malzeme Özelliği

Beton zemin Donatısı

Plastik Sandalyeler

Meydan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Suluhan (İş Merkezi) Selamet Oteli Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Taksi Durağı Büfe Gazeteciler Cemiyeti Atatürk Heykeli Havuz Hediyelik eşya dükkanı Kuaför Cafe Posthane Telefon Kulübeleri Ayakkabı Boyacıları

Şekil 8. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (1980’li yıllar).

Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

Mekan TAKSİM MEYDANI 2000’li yılların başı

Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Bitkilendirme Malzeme Özelliği

Beton zemin Donatısı

Plastik Sandalyeler

Meydan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Suluhan (İş Merkezi) Selamet Oteli Belediye Binası Belediye Ek Binası İskenderpaşa Camii Taksi Durağı Büfe Gazeteciler Cemiyeti Atatürk Heykeli Havuz Hediyelik eşya dükkanı Kuaför Cafe Posthane Telefon Kulübeleri Ayakkabı Boyacıları Otopark Taksi

Şekil 9. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (2000’li yılların başı). 686

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği

Fonksiyonu Yapısal Karakterleri

TAKSİM MEYDANI 2014 yılı

Mekan

Doğal Karakterleri

Çınar Ağacı Bitkilendirme Su Oyunları Malzeme Özelliği

Beton zemin Donatısı

Ahşap Oturma Birimleri

Meydan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Suluhan (İş Merkezi) Selamet Oteli İskenderpaşa Camii Taksi Durağı Büfe Gazeteciler Cemiyeti Atatürk Heykeli Havuz Hediyelik eşya dükkanı Kuaför Cafe Posthane Ayakkabı Boyacıları Otopark

Şekil 10. Taksim Meydanına ait mekansal değişim analizi (2014 yılı).

veriler SPSS paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir. Bu bağlamda frekans, yüzde, aritmetik ortalama ve yarım

Resim 3. Meydan, katlanır sandalyeler (1950’ler) (Özer, 2011).

Resim 4. Sümer sineması, opera dinletileri, tiyatro gösterilerinin yapıldığı tarihi bina (1920’li yıllar) (Özdemir, 2011). CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

standart sapma değerleri kullanılarak kültürel değişimin fiziksel değişim bağlamında etkinlik-mekan ilişkisi irdelenmiştir. Elde edilen verilere göre etkinlik frekans dağılımı ve Mekan frekans dağılımı göstergelerine yönelik toplam etkinlik sayısı, korunan etkinlik sayısı ve toplam mekan sayısı, korunan mekan sayısına bağlı olarak Korunan Etkinlik ve Korunan Mekan sayısının (%) yüzde oranları belirlenmiştir (Tablo 5 ve 6). Korunan etkinlik ve mekan dağılımının istatistiki olarak anlamlı olup olmadığının belirlenmesi amacıyla ise yüzde dağılımları (Tablo 7) yarım standart sapma aralığından yararlanılarak analiz edilmiştir. Çalışma alanları “Korunan (Etkinlik ve Mekan Korunmuş), Az Korunan (Etkinlik korunmuş-Mekan değişmiş ya da Mekan korunmuş-Etkinlik değişmiş), Korunmamış (Etkinlik ve Mekan değişmiş)” başlıkları altında üç gruba ayrılmıştır. Aritmetik ortalama ve (+) (-) yarım standart sapma aralığından yararlanılarak, çıkan sonuca göre %44.3 aritmetik ortalama ve yarım standart sapma (+11,-11) ile %55.3 ve üzeri “Korunan”, %33.3 ve altı “Korunmamış” alan, %55.3 ve %33.3 aralığında kalan “Az Korunan” alan olarak sınıflandırılmıştır (Şekil 11). Yapılan değerlendirmelerde %100 - %55.3 aralığı Korunan, %55.3 - %33.3 aralığı Az Korunan ve %33.3 - 0 aralığı ise Korunmamış olarak tespit edilmiştir. Bu sınıflandırmaya göre Taksim Meydanı korunan etkinlik ve korunan mekan yüzdelerinin aritmetik ortalaması % 40.5 olarak hesaplanmıştır (Tablo 8). Taksim Meydanına ait Algısal Değişim Bulguları Kültür insanın en önemli uyum aracıdır (Cohen, 1968) bu nedenle, bir grubun çevresel konumuyla etkileşimlerinde yinelenen problemlerle başa çıkması ve onlara uyum sağlaması olarak da tanımlanmaktadır (Berry, 1981). Bu durumda toplumsallaşma önemli kültürel öğesi olarak kabul edilmektedir (Balcı, 2007, Nimkoff, Middleton, 1960 ve 687


Tablo 3. Taksim meydanı geçmiş ve günümüz mekan tanımı toplam sıklığı ve yüzde dağılımları Mekan Tanımı

G1 G2 G5 G6 G7 G8 G9 G10 G11 G12 G13 G14 G15 G16 S.an 1 S.an 4 S.an 5 S.an 7 S.an 8 Y.an 1 Toplam Yüzde

Sümer Sineması x x x x x x x x 8 11 Şems Oteli x x x x x x x 7 10 Sinemalar x x x x x x x 7 10 Katlanır sandalyeler x x x x x x x 7 10 Bahçeli evler x x x x x 5 7 Çakıl taşları x x x x x x 6 8 Suluhan x x x x x 5 7 İki kapılı x x x 3 4 havuz x x x x 4 5 Ayakkabı boyacıları x x x 3 4 çiçekler x x x x 4 5 Çınar ağacı x x x 3 4 Anadolu hanı x x 2 3 Daha büyüktü x x x x x x 6 8 Şadırvan x x x 3 4 G: Görüşmecileri; S.an.: Sözlü anlatımları; Y.an.: Yazılı anlatımları ifade etmektedir.

Pelto, 1968). Geleneksel kültürel öğelerden diğer önemli bir tanesi de “sorumluluk” ve “boyun eğme” eğitimi (Gür, 1996) olarak açıklanan toplumsallaşma olarak ileri sürülmektedir (Berry ve diğ., 1959). Kişinin yaşamı ve fiziksel çevresi arasındaki bilinçsel ve bilişsel bağlar, kişinin çevresine verdiği anlamlar, kullanıcıların mekana karşı aidiyet, güven, süreklilik gibi pozitif hisler oluşturmasına katkıda bulunur. İşte bu sebepten, insanlar hayatları ile yaşadıkları fiziksel çevre arasında bağlantılar ve anlamlar bulma

ihtiyacı duyarlar (Carr ve diğ., 1992; Lang, 1994). Mekanın okunaklılığı kullanıcının mekanı algılaması, uyum sağlaması ve tanımlayabilmesi için bireyin mekanı algılayışı ve mekanla olan ilişkisi o mekanın okunaklılığından doğrudan etkilenir (Gökgür, 2008). Bu durum kesin, belirgin, kolay anlaşılabilir, okunabilir mekanlar olarak tanımlanan pozitif mekanla (Alexander, 1977) sağlanır. Varoluşsal mekan (zihinsel yapı ve süreçler) ile yapısal mekan arasındaki uyum sağlandığında algılanabilirlik artar. Uyum sağlanmadığında

Tablo 4. Taksim meydanına ait korunmuş, korunmamış, yeni eklenen etkinliklerin ve mekanların yıllara göre dağılımı TAKSİM MEYDANI (1900’lü yılların başı)

TAKSİM MEYDANI (1920’li yıllar)

TAKSİM MEYDANI (1930’lu yıllar)

FONKSİYONU: Meydan

FONKSİYONU: Meydan

Mevcut Durum

Korunmuş Şems Oteli Şadırvan

Şems Oteli Şadırvan Yeşilyurt Oteli Cihan Oteli Anadolu Hanı Suluhan Selamet Oteli Çınar Ağacı Belediye Binası Sümer Sineması Iskenderpaşa Camii Çeşme Toprak Zemin Belediye Ek Binası

688

Korunmamış

FONKSİYONU: Meydan Yeni Eklenen

Korunmuş Şems Oteli Şadırvan

Yeşilyurt Oteli Anadolu Hanı Suluhan

Yeşilyurt Oteli Anadolu Hanı Suluhan

Selamet Oteli

Selamet Oteli

Cihan Oteli Çınar Ağacı Belediye Binası

Cihan Oteli Çınar Ağacı Belediye Binası

Sümer Sineması İskenderpaşa Camii

Sümer Sineması İskenderpaşa Camii

Çeşme

Çeşme

Toprak Zemin/çim

Toprak Zemin/çim

Belediye Ek Binası

Kameriye

Korunmamış

Yeni Eklenen Taksi durağı Kemerli alana giriş Sutünlü meydana giriş Büfe

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği Tablo 4. Taksim meydanına ait korunmuş, korunmamış, yeni eklenen etkinliklerin ve mekanların yıllara göre dağılımı (devamı) TAKSİM MEYDANI (1940’lı yıllar)

TAKSİM MEYDANI (1950’li yıllar)

FONKSİYONU: Meydan Korunmuş Şems Oteli / Şadırvan Yeşilyurt Oteli Çeşme/Deve Ker.

Korunmamış Çeşme

TAKSİM MEYDANI (1960’lı yıllar)

FONKSİYONU: Meydan Yeni Eklenen Korunmuş Gazeteciler Cemiyeti Çınar Ağacı Belediye Binası /Ek Binası

Korunmamış Çeşme

FONKSİYONU: Meydan Yeni Eklenen Atatürk Heykeli Çakıl zemin/çimkatlanır sandalyeler

Korunmuş Çınar Ağacı İskenderpaşa Camii

Korunmamış Şems Oteli Şadırvan Sümer Sineması

Anadolu Hanı

İskenderpaşa Camii

Havuz

Atatürk Heykeli

Suluhan

Atatürk Heykeli

Taksi durağı

Taksi durağı

Selamet Oteli

Suluhan

Büfe

Gazteciler Cemiyeti

Belediye Binası

Gazteciler Cemiyeti Büfe

Çakıl zemin/katlanır sandalyeler

Sümer Sineması

Şems Oteli/Şadırvan

Suluhan

İskenderpaşa Camii

Yeşilyurt Oteli

Anadolu Hanı

Kameriye/Büfe

Selamet Oteli

Yeşilyurt Oteli

Çınar Ağacı

Anadolu Hanı

Selamet Oteli

Cihan Oteli

Cihan Oteli

Cihan Oteli

Alana ve Meydana Gir

Sümer Sineması

Belediye B. /Ek Bina.

Yeni Eklenen Katlı konutlar

Tablo 4. Taksim meydanına ait korunmuş, korunmamış, yeni eklenen etkinliklerin ve mekanların yıllara göre dağılımı (devamı) TAKSİM MEYDANI (1980’li yıllar)

TAKSİM MEYDANI (2000’li yıllar)

FONKSİYONU: Meydan Korunmuş Belediye B./Ek Bina

Korunmamış Suluhan

İskenderpaşa Camii

Anadolu Hanı

TAKSİM MEYDANI (2014)

FONKSİYONU: Meydan Korunmamış

FONKSİYONU: Meydan

Yeni Eklenen Beton zemin/plastik masa-sandalye Telefon Kulübeleri

Korunmuş Suluhan İş Merkezi Çınar Ağacı Belediye B. /Ek Bina

Yeni Eklenen Bilet Satış Birimi

Korunmuş Atatürk Heykeli

Korunmamış Telefon Kulübeleri

Otopark

İskenderpaşa Camii

Bilet Satış Birimi

Atatürk Heykeli

Ayakkabı boyacıları

İskenderpaşa Camii

Gazteciler Cemiyeti

Küçük havuzlar

Gazeteciler Cemiyeti

Posthane

Atatürk Heykeli

Suluhan İş Merkezi

Bisiklet park yeri

Havuz

Cafe

Gazteciler Cemiyeti

Ayakkabı boyacıları

Sergi alanı

Taksi durağı

Kuaför

Ayakkabı boyacıları

Su oyunları

Yeşilyurt Oteli

Hediyelik eşya dükkanı

Beton zemin/plastik masa-sandalye

Ptt/Cafe/Kuaför/ Büfe Otopark

Cihan Oteli

Suluhan İş Merkezi

Ptt/Cafe/Kuaför/Büfe

Belediye B./Ek Bina

Selamet Oteli

Hediyelik eşya dükkanı

Cihan Oteli

Çınar Ağacı

Cihan Oteli

Selamet Oteli

Selamet Oteli

Çınar Ağacı

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

Yeni Eklenen Beton zemin/ahşap oturma birimleri

689


Tablo 5. Etkinlik Frekans Dağılımı Göstergeleri

Toplam Etkinlik Frekans Dağılımı

Korunan Etkinlik Frekans Dağılımı

Korunmamış Etkinlik Frekans Dağılımı

11

5

6

Toplam Mekan Frekans Dağılımı

Korunan Mekan Frekans Dağılımı

Korunmamış Mekan Frekans Dağılımı

30

14

11

Taksim Meydanı

Tablo 6. Mekan Frekans Dağılımı Göstergeleri Taksim Meydanı

Sözlü ve yazılı anlatımlar ile görüşmeler sonucu elde edilen veriler doğrultusunda kültürel değişimin algısal değişim bulguları içerik analizi ile incelenmiştir. Literatürde tanımlanan kavramlar yabancılaşma (Shulz, 1971; Güvenç, 2008), toplumsallaşma (Balcı, 2007, Nimkoff, Middleton, 1960; Pelto, 1968; Berry ve diğ., 1959) aidiyet ve güven (Carr ve diğ., 1992; Lang, 1994), pozitif mekan ve negatif mekan (Alexander, 1977) bağlamında yazılı, sözlü anlatımlar ve görüşmeler sonucu kavrama karşılık gelen ifadelerin temalara göre kodlanmış hali Tablo 9’da verilmiştir. Taksim meydanına ait, belirlenen etkinlik ve mekan tanımlarının toplam sıklığı (f) ve yüzde dağılımları ile literatürde tanımlanan yabancılaşma, toplumsallaşma, aidiyet ve güven, pozitif mekan, negatif mekan kavramlarına karşılık gelen ifadelerin tekrarlanabilirlik toplam sıklığı (f) ve yüzde dağılımları fiziksel ve algısal değişim analizleri doğrultusunda irdelenmiştir. Günümüz değerlendirildiğinde algısal değişim bağlamında Taksim meydanı yabancılaşma (%26) ve negatif mekan (%32) tanımları, geçmiş değerlendirildiğinde ise toplumsallaşma (%19), pozitif mekan (%14), aidiyet ve güven (%9) tanımları öne çıkan kavramlar olmuştur (Tablo 10).

Tablo 7. Etkinlik ve Mekan Korunma Yüzdeleri

Korunan Etkinlik (%) Korunan Mekan (%)

Taksim Meydanı

45

36

ise yabancılaşma başlar (Schulz, 1971). İnsanların kendilerini rahat hissetmedikleri negatif mekanlar (Alexander, 1977) biçim algısında belirsizlik, işlevsel ve görsel rahatsızlık hissi veren mekanlardır (Çakmaklı, 1992). Literatür taraması ve görüşme sonucu elde edilen veriler doğrultusunda Taksim Meydanına ait algısal değişim verilerine ilişkin bulgular, hem yazılı hem sözlü anlatımlar ve görüşmeler sonucu elde edilen veriler değerlendirilerek tanımlanmıştır. Daha sonra bu veriler literatürde kentsel mekanlardaki kültürel değişim ile ilgili çalışmalarda geçen kavramlar arasından seçilenler (yabancılaşma, toplumsallaşma, aidiyet ve güven, pozitif mekan, negatif mekan) dikkate alınarak kodlanmıştır. Böylece Taksim meydanının geçmiş ve günümüz mekanlarının kullanıcı tarafından hangi kavramlarla tanımlandığı belirlenmiştir.

Tablo 8. Taksim meydanına ait korunmuşluk göstergeleri

Korunan Etkinlik (%)

Korunan Mekan (%)

Aritmetik Ortalama

45

36

40.5

Taksim Meydanı

(+)11 Korunan %100

%55.3

Az Korunan

(–)11

Az Korunan %44.3

Korunmamış %33.3

%0

Şekil 11. Korunan, Az Korunan, Korunmamış alanlarına ilişkin (%) aralığı. 690

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği Tablo 9. Taksim meydanına ait geçmiş ve günümüz tanımlamaların temalara ayrılması Tanımlanan Kavram

Kavrama Karşılık Gelen İfadeler

YABAN

...toplumsal karakterin ve diyalogların erozyona uğradığı... Görüşmeci 1

Kavrama Karşılık Gelen İfadeler

...kent yabancılaşıyor... Görüşmeci 2 ...insan dışlanarak koruma olmaz... Görüşmeci 3 ...bize ait değil...kimse birbirine selam bile vermiyor... Görüşmeci 6 ...yozlaştık...paylaşım yok...yabancılaştım... Görüşmeci 7 ...saygı kalmadı... Görüşmeci 8

...yabancılaştık... Görüşmeci 12 ...küstürdüler... Görüşmeci 13 ...bağımızı yok ettiler... Görüşmeci 14

...üzüntü...geçmişe özlem...kaybolan şehir kültürü... ...çok farklı... Görüşmeci 9 ...yok oldu...kayboldu...eskisi gibi kalmadı...yabancı... ...bizden değil... Görüşmeci 11 ...birbirine saygılı... herkesin birbiriyle selamlaştığı...Görüşmeci 1 ...her etnik grubun bulunduğu...Görüşmeci 3

TOPLUMSALLAŞMA (geçmiş)

AİDİYET VE GÜVEN (geçmiş)

POZİTİF MEKAN (geçmiş)

NEGATİF MEKAN (günümüz)

...komşuluk ilişkileri çok güzeldi... ...bağlılık vardı... Görüşmeci 6 ...insanlık, kardeşlik, komşuluk, arkadaşlık vardı... ...paylaşım vardı...sohbet vardı... Görüşmeci 7 ...saygı doluydu, sevgi doluydu... Görüşmeci 8 ...sosyal hayat daha ilerdeydi... ...insanlar birbirlerine kibar ve nazik davranırdı... ...selamlaşırdık...paylaşım vardı...komşuluk vardı... Görüşmeci 9 ...tanıdıktı... Görüşmeci 1 ...bir anlamı vardı...daha samimiydi... Görüşmeci 2 ...her noktası senindi...rahat hissettiğin... ...güvende hissettiğin...özgürce kullandığın... Görüşmeci 4 ...karakter bütünlüğü...uyum...tanıdık... ...karakterli... Görüşmeci 1 ...mutlu mekan... Görüşmeci 2 ...huzurlu...gidilesi... Görüşmeci 4 ...doğaldı... Görüşmeci 5 ...daha sadeydi... ...daha gelenekseldi... Görüşmeci 6 ...anlaşılır...doğal... Görüşmeci 8 ...kötü örnekler...yoğunluk...kirlilik...karaktersiz... ...yoğun yapılaşma... Görüşmeci 2 ...tarihi dokuya aykırı... Görüşmeci 3 ...o kadar bölündük ki...bu alanlar kısıtlandı... uğrak yeri oldu... gürültülü...orunluluktan gidilen...bekleme salonuna dönüştü...o kadar bölündük ki... Görüşmeci 4 ...yok olmuşluk...yapay...betonlaşmış... Görüşmeci 5 ...güzel değil...yok olmuşluk... Görüşmeci 6 ...bir karmaşa var... Görüşmeci 8 ...betonlaştırdık... Görüşmeci 9

...yabancılaştık... Görüşmeci 15 ...bize ait değil...yabancılaştık...tanıdık değil... Görüşmeci 16 ...kente yabancılaşmanıza yol açıyor... ...kentle aranızda kurulan duygu bağını koparıyor... ...toplumsal değişim...başkalaşım... Sözlü anlatım 1 ...paylaşımın azalması...yitirilen alışkanlıklarımız... sığlaştırılan sosyal yaşam...yitirilen anılarımız... yok olan kimlik...yitirilen yaşanmışlıklar... yok edilen mimari doku... Sözlü anlatım 8 ...paylaşım vardı... ...komşuluk vardı... Görüşmeci 10 ...saygı... ...paylaşım... Görüşmeci 15 ...saygılıydı...paylaşım vardı... ...yardımseverdi... Görüşmeci 16 ...saygı vardı... ...saygı ve medeniyet vardı... Sözlü anlatım 6 ...paylaşım...ikram... Sözlü anlatım 7 ...sosyal zenginlik... ...paylaştığım insanlar... ...büyük bir sosyal işlev görmekteydi... Sözlü anlatım 8 ...daha bizdendi...bize aitti... Görüşmeci 11 ...eskiden yapılaşma daha bize aitti... Görüşmeci 16 ...aidiyet duygusu olan şehirdi... ...kimliği olan bir şehirdi... Sözlü anlatım 8 ...daha doğaldı...daha yeşildi... Görüşmeci 10 ...en güzeldi... Görüşmeci 12 ...daha sadeydi... Görüşmeci 15 ...daha sadeydi...daha gelenekseldi... Görüşmeci 16 ...uyum içindeydi... ...kentin gözdesiydi... Sözlü anlatım 1 ...rezalet...tabela kirliliği...yoğunluk...betonarme... ...şehrin dokusu bozuldu... Görüşmeci 12 ...rezalet...doğa yok...yeşil yok... Görüşmeci 13 ...doğal bulmuyorum...yeşil yok... Görüşmeci 14

...daha karmaşık... Görüşmeci 15 ...daha karmaşık...yoğun...kalabalık... Görüşmeci 16 ...güzel değil... Sözlü anlatım 2 ...sıradanlaşan...çirkinleşen...doğallığını yitiren....estetik boyutunu yitiren...yapılarla dolu... Sözlü anlatım 8

...daha yapay...beton...her yeri doldurduk... ...her yer kapandı... Görüşmeci 10

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

691


Tablo 10. Taksim meydanına ait kavramların tekrarlanabilirlik toplam sıklığı ve yüzde dağılımları

G1 G2 G3 G4 G5 G6 G7 G8 G9 G10 G11 G12 G13 G14 G15

G16

S.an 1 S.an 2 S.an 6 S.an 7 S.an 8 Toplam Yüzde

Yabancılaşma 1 1 1 2 3 1 4 2 5 1 1 1 1 3 4 4 35 26 Toplumsallaşma 2 1 2 3 1 5 2 3 2 2 3 26 19 Aidiyet ve Güven 1 2 4 2 1 2 12 9 Pozitif Mekan 4 1 2 1 1 1 1 2 1 1 2 2 19 14 Negatif Mekan 5 1 7 3 2 1 1 4 5 3 2 1 3 1 5 44 32 G: Görüşmecileri; S.an.: Sözlü anlatımları; Y.an.: Yazılı anlatımları ifade etmektedir.

Tablo 11. Taksim meydanına ait kavramların tekrarlanabilirlik yüzde dağılımları

Yabancılaşma

Toplumsallaşma

Aidiyet ve Güven

Pozitif Mekan

Negatif Mekan

Taksim Meydanı %46 %43 %44 %42 %65

Çalışma alanına ait kavramların tekrarlanabilirlik toplam sıklığı (f) ve yüzde dağılımları incelenmiştir (Tablo 11). Elde edilen veriler doğrultusunda günümüz değerlendirildiğinde Taksim meydanı yabancılaşma ve negatif mekan kavramı tekrarlanabilirlik toplam sıklığına göre en yüksek değere sahiptir. Geçmiş değerlendirildiğinde ise toplumsallaşma, aidiyet ve güven, pozitif mekan kavramlarının tekrarlanabilirlik toplam sıklığına göre en yüksek değere sahip meydan Taksim meydanıdır. Yapılan görüşmeler doğrultusunda kullanım durumu da sorgulanmış ve görüşmeye katılanların hiçbirinin bu alanları kullanmak istemedikleri ve kullanmadıkları da tespit edilmiştir. Güvenilirlik çalışması için Miles ve Hubermann (1994)’ın “Güvenilirlik = ((Görüş Birliği): (Görüş Birliği + Görüş Ayrılığı)) x 100 formülü kullanılmıştır. Tanımlanan kavramlara karşılık gelen ifadelerin güvenilirlik analizinde uyuşum yüzdesi %100 olarak hesaplanmıştır.

Tartışma ve Sonuçlar Çevresindeki uzak ya da yakın öteki toplumlarla alışveriş içinde bulunan açık bir sistem olarak görülen kültür kavramı (Emery, 1972); fiziksel çevre ile bir bütün olarak ele alınır ve mekanın bir yansıması olarak kabul görür (Lang, 1987). İnsanların yaşadıkları fiziksel çevreyle anlamlar bulma ihtiyacı (Carr ve diğ., 1992), süreklilik ile sağlanır ve bu durum insanın mekana aidiyet ve güven duygusu oluşturmasına katkı sağlar. Bu araştırma kültürün mekana yansımasının somut bir şekilde değerlendirilebilmesi için etkinliğin, etkinliğe olanak sağlayan mekansal özelliklerin ve algısal boyutunun incelenmesi yönünde planlanmıştır. Tarihi süreç içerisinde değişimi inceleyen Mekan-Bellek ya da Mekan-Kimlik üzerine yapılmış birçok çalışmaya rastlanmaktadır. Ancak yapılan çalışmalar daha çok mimari boyutta olup, tarihi binaların değişimi irdelenmektedir. Değişimin sorgulandığı kentsel kamusal alanlarda ise yine 692

çevresindeki tarihi binalar ve kamusal alanın fonksiyonuna bağlı olarak o alana yüklenen anlam sorgulanmaktadır. 2863 sayılı Yasa, “taşınmaz kültür varlıklarının korunması, görünümlerinin ve çevreleri ile uyumlarının muhafazası” ölçütlerini getirmekle yapının yakın çevresiyle birlikte ele alınmasının önemini gelecek araştırmalar için ön plana çıkarmıştır. Bu durum son dönem tarihi çevre mekansal değişim araştırmalarında yapı ile birlikte çevresinin de ele alınması yaklaşımını arttırmıştır. Danacı; Atik (2013) yaptıkları çalışmada yapı ve çevre ilişkisi analizi için tasarım özelliklerinin sınıflandırılmasında Miccolina (1993), malzeme özelliklerinin sınıflandırılmasında ise Ahunbay (1996), Orbaşlı (2008) ve Insall (2008)’ın çalışmalarını temel almış, yapının restorasyon öncesi fonksiyonu, yapı çevresinin bilinen doğal ve yapay unsurları, yapının orjinal konumu, ulaşım durumu ve o zamanlardaki kullanıcı sayısını değerlenmişlerdir. Bu araştırmada, tarihi süreç içerisinde kültürel değişim fiziksel ve algısal değişim bağlamında sorgulanmış, elde edilen verilerin yorumlanabilmesi için bilimsel sistematik içinde kriterler elde edilmeye çalışılmıştır. Araştırmanın en önemli yanı kültürel değişimi fiziksel (etkinlik ve mekan) ve algısal değişim üzerinden tanımlama yaklaşımıdır. Fiziksel değişim verilerinin sonuçlarına göre etkinlik değişimi, 1900’lü yıllardan günümüze kadar geçen tarihi süreçte benzer etkinlikler yapılırken bazı etkinlikler de değişim göstermektedir. Taksim meydanı 1900’lü yılların başında sirkülasyon ve deve kervanlarının dinlenme amaçlı kullandıkları alan olarak kullanılırken, 1930’lu yıllardan 2000’li yıllara kadar bayram törenlerinin geçiş merasimleriyle yapıldığı, horonlarla kutlandığı bir alan olmuştur. 2000’li yıllardan günümüze kadar geçen süreçte ise sirkülasyon, dinlenme, rekreasyon, buluşma, sohbet etme olarak değerlendirilmektedir. Yapılan görüşmeler ve incelenen sözlü anlatımlar doğrultusunda elde verilere göre; Taksim meydanına ait geçmiş etkinlik tanımında Bayram kutlamaCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği

ları birinci sırada yer almaktadır. Aylar öncesinden dini ve resmi bayram törenlerine hazırlıkların başlandığı, okulların ellerinde bayrak taşıyan öğrencilerle yürüyüş yaptığı, akşam olduğunda askeri fener alayının meşaleler ve bando eşliğinde geçiş törenine katıldığı, sadece kentlinin değil kırsal kesimden de insanların kutlamalar için tören alanına geldiği ve horonlar oynayarak günlerce kutlandığı verileri elde edilmiştir. Taksim meydanına ait geçmiş etkinlik tanımında ikinci sırada Müzik dinletileri ve konserler yer almaktadır. Üçüncü sırayı ise havuz başında yapılan sohbetler, dördüncü sırayı ise Taksim meydanında kahve içmek, tiyatro gösterilerini izlemek etkinlikleri yer almaktadır. Fiziksel değişim verilerine göre mekan değişimi, Taksim meydanı 1900’lü yıllardan günümüze kadar geçen tarihi süreçte meydan işlevi göstermektedir. Taksim meydanında tarihi yapısal karakterlerin halen ayakta kalması birer kazançtır. 1950’li yıllarda meydanda yer alan Atatürk anıtı günümüzde de meydanda yer almaktadır. 50’li yıllardan itibaren meydanda yer alan daire formundaki havuz ve etrafında oturup sohbet eden insanların yerini günümüzde küçük, dikdörtgen formlu havuzlara ve çocukların ilgisini çeken su oyunlarına bırakmıştır. Günümüzde meydanın alansal olarak büyüklüğünde ve malzeme özelliğinde değişiklik olmuştur. Malzeme özelliğine göre 1900’lü yıllardan 50’li yıllara kadar toprak zemin (doğal malzeme), 50’li yıllarda çakıl zemin ve katlanır sandalyeler (donatısı), 80’li yıllardan itibaren beton zemin (yapay malzeme) ve plastik masa ve sandalyeler günümüzde yerini beton zemine (yapay malzeme) ve ahşap oturma elemanlarına (donatısı) bırakmıştır. Görüşmelerde elde edilen verilere göre görüşmeciler için katlanır sandalye ve masalar günümüzde uygulanan donatılardan daha samimi bulunmaktadır. Farklı dönemlerde fiziki müdahalelere maruz kalan Taksim meydanı elde edilen verilerin sayısallaştırılması sonucu korunmuşluk ölçütlerine göre az korunan alandır. Yine o yıllarda meydanın kuzeybatı köşesinde yer alan kent merkezinin en iyi otellerinden birisi olan Şems oteli ve otelin hemen önündeki şadırvan ve meydanın kuzeydoğu köşesinde yer alan Sümer sineması 50’li yılların sonundan itibaren alanda varlığını sürdürmemektedir. Bu yapıların yıkımı Taksim meydanı ve yakın çevresinin tarihi sürekliliğini zedelemiştir. Anadolu Hanı, atlı ve deve kervanlarının konakladığı iki katlı, toprak zemin tarihi yapı günümüzde işlev değiştirmiş ve yapılan müdahaleler sonucu cephe bağlamında bozulmuş ve yok olmaya terk edilmiştir. Suluhan ise 1980’li yıllara kadar yarı kapalı bir handır. 80’li yılların sonunda yıkılmış ve kapalı iş merkezi halini almıştır. 1900’lü yıllardan günümüze kadar geçen tarihi süreçte Çınar ağacı varlığını halen sürdürmektedir. Belediye binası ve ek binası günümüzde işlev değiştirmiştir, ancak yapısal karakter olarak alanda yer almaktadır. İskenderpaşa camii 1900’lü yıllardan günümüze kadar varlığını sürdürmektedir. 1920’li yıllarda meydanda yer alan kameriye 50’li yıllardan itibaren meyCİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

danda yer almamaktadır. 1930’lu yıllarda yer alan kemerli alana giriş ve sütunlu, demir kapılı meydana girişler 80’li yıllardan itibaren kaldırılmıştır. 1940’lı yıllarda meydanın güneyinde yer alan Gazeteciler cemiyet binası günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Yapılan görüşmeler sonucu Taksim meydanına ait geçmiş mekan tanımlarında Sümer Sineması (Türkiye’de yapılan ilk opera binası), Şems Oteli, Yazlık sinemalar ve sinema, park içerisinde yer alan katlanır masa, sandalyeler ile Taksim meydanında yer alan iki katlı, bahçeli, bahçesin de meyve ağaçları olan evler ilk sırayı almaktadır. İkinci sırayı ise meydanın geçmişte bugünkünden daha büyük olduğu belirtilen görüş yer almaktadır. Üçüncü sırayı ise parkın o günkü zemininin çakıl taşlarıyla döşeli olduğu ve bugünkü katlı iş merkezinin yerinde o yıllarda iki katlı, ortasında geniş, açık bir avlusu olan Suluhan yer almaktadır. Parkın doğu, batı kapısı (o yıllarda akşamları kapanan bir yerdir burası), parkın içerisinde yer alan oval havuz, çiçekler ve alanda günümüzde de varlığını sürdüren çınar ağacı dördüncü sırayı almaktadır. Çalışma alanına ait etkinlik ve mekan tanımlamaları değerlendirildiğinde etkinlik ve mekan arasında mekan değiştikçe etkinliğin değişmesi bağlamında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Taksim meydanı etkinlik bakımından değerlendirildiğinde Bayram kutlamaları ve müzik dinletileri etkinlikleri, bu etkinliğin yapıldığı mekan olarak Sümer Sineması (Opera binası)’nın önü ön plana çıkmaktadır. Daha sonraki dönem verilerinin değerlendirilmesinde Sümer Sinemasının yıkılmasıyla bu mekanın önünde yapılan bayram kutlaması ve müzik dinletisi etkinliklerinin kaybolması bu ilişkiyi tanımlayan önemli bulgulardan biridir. Algısal değişim verilerine göre çalışma alanına ait geçmiş değerlendirildiğinde Taksim meydanına yüklenen pozitif mekan tanımlamalarının toplumsallaşma kavramı ile ilişkili olduğu sınanmış, bu durumun aidiyet ve güven duygusunu tetiklediği ortaya konmuştur. Toplumsallaşma kavramı görüşmelerde özellikle “birbirine saygılı olmak, selamlaşmak, komşuluk ilişkileri ve bağlılık, paylaşım, sohbet, zengin ve güçlü sosyal hayat” gibi kavramlarla tanımlanırken, bu kavramların oluşturduğu etki pozitif mekanı “karakter bütünlüğü, mutlu-huzurlu mekan, doğal, sade, anlaşılır, geleneksel, yeşil, güzel” kavramlarıyla ilişkilendirmiştir. Pozitif mekanın güçlendirdiği toplumsallaşma kavramı “tanıdık, anlam, samimi, rahat, güven, bize ait, kimlikli” kavramlarıyla Taksim meydanına dair aidiyet ve güven kavramını tanımlamaktadır. Günümüz değerlendirildiğinde ise negatif mekan tanımlamalarına yer verildiği ve negatif mekan tanımlamalarının da yabancılaşma kavramı ile ilişkili olduğu saptanmıştır. Görüşme verilerine göre yabancılaşma “toplumsal karakterin ve diyalogların erozyona uğraması, bize ait değil, kimse birbirine selam bile vermiyor, yozlaştık, paylaşım yok, yok oldu/kayboldu/eskisi gibi kalmadı, yoğun yapılaşma, 693


bağımızı yok ettiler, başkalaşım, paylaşımın azalması, yitirilen alışkanlıklarımız/anılarımız, sığlaştırılan sosyal yaşam, yok olan kimlik, yitirilen yaşanmışlıklar, yok edilen mimari doku” kavramlarıyla tanımlanırken bu kavramların oluşturduğu etki negatif mekanı “kötü örnekler, yoğunluk, kirlilik, karaktersiz, bu alanlar kısıtlandı, gürültülü, zorunluluktan gidilen, yok olmuşluk, yapay, betonlaşmış, bir karmaşa var, her yer kapandı, şehrin dokusu bozuldu, doğa yok, yeşil yok, yoğun, kalabalık, sıradanlaşan, çirkinleşen, estetik boyutunu yitiren” kavramlarıyla ilişkilendirmiştir. Görüşmeler sonucu elde edilen verilere göre özellikle belirli yaşın üzerindeki insanların mekanlara yapılan müdahaleler sonucunda geçmiş kullanım kültürünün günümüze taşınmayıp kaybolduğundan şikayet ettikleri ve bu nedenle gençlik dönemlerinde kullandıkları bu alanları günümüzde kullanmadıkları belirlenmiştir. Bu durum kentsel mekana dair fiziksel değişimin kültürel değişimle uyumsuzluğunu ve insan-mekan arasında yaşanan yabancılaşmayı doğrular niteliktedir. Araştırmanın başında tanımlanan yabancılaşma, toplumsallaşma, aidiyet ve güven, pozitif mekan ve negatif mekan kavramları yapılan görüşmeler sonucu elde edilen veriler doğrultusunda sınanmış ve insanların günümüzü tanımlarken negatif mekan tanımlarını ifade ettiklerini ve hem birbirlerine hem de mekana yabancılaştıklarını belirlemiştir. Geçmişi tanımlarken ise insanlar toplumsallaşmaya yönelik tanımlamalara öncelik vermiş, pozitif mekan tanımlarını kullanmış ve bu durumu aidiyet, güven duygusuyla ilişkilendirmişlerdir. Bu araştırmanın ortaya koyduğu en önemli sonuçlardan biri kentsel mekanlar için kültürel değişim etkinlik değişimi ve beraberinde fiziksel değişim de gerçekleştirdiğinde ancak kullanıcının mekana uyum sağlayabileceği ve buna bağlı olarak mekansal algılanabilirliğin artabileceğidir. Çünkü değişim insan ve mekan arasındaki bağı azaltmakta ve böylece mekansal süreklilikteki kopukluk negatif mekanlar üretmektedir. Fiziksel sürekliliğin sağlanmaması durumunda insanın mekana ve paralelinde birbirlerine yabancılaşması beklenir. Bu durum da kaçınılmaz olarak bireyin uyum ve aidiyet duygusunda azalmaya neden olacaktır. Dolayısıyla insanların yabancılaştığı mekanlar yerine yeni tasarımlarda kültürel ve fiziksel sürekliliği sağlanan mekanlara ve geçmişte o mekanlarda yapılan etkinliklere yer verilmelidir. Ayrıca kentsel açık mekanlar tasarlanırken geçmiş dönemlerde o alanda yer alan mekansal özellikler ve etkinlik verileri öncelikli olarak değerlendirilmeli ve tasarıma yansıtılmalıdır.

Kaynaklar AHUNBAY, Z. (1996) Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon, İstanbul: YEM yayın, ISBN: 975-74-38-38-3, ss. 188. ALTUNIŞIK, R. vd. (2002). Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri SPSS Uygulamalı, Sakarya Üniversitesi, İ.İ.B.F., Sakarya Kitabevi, İkinci Baskı, Adapazarı. 694

ALEXANDER, C. vd. (1977) A Pattern Language. New York: Oxford University Press. AŞUT, A. (2009) Trabzon’u Anlamak, Trabzon’un Kültürel Yaşamından Kesitler, İletişim Yayınları, İstanbul, 281. BALCI, Ş. (2007). Bir Siyasal Kültür Yaratıcısı Olarak Siyasal Toplumsallaşma ve Siyasal Toplumsallaşma Sürecinde Medyanın İşlevleri, Medya ve Ötesi, (Der. Bilal Arık, Mustafa Şeker), Konya: Tablet Yayınları BATUR, C. (1975) Identification and self-adaptive control, University of Leicester. BERRY, J. W., (1981) Cultural Ecology and Individual Behavior, Human Behavior and Environment: Advances in Theory and Reserch, I. Altman, A. Rapoport, J.F. Wohwill, (der.), Vol. 4 Plenum Press, 83-105. BERRY VD., G., (1959). Anatomical studies of the circle of Willis in normal brain. AMA Archives of Neurology & Psychiatry 81.4,409-418. CARR, S., FRANCIS, M., RIVLIN, L., G. ve STONE, A., M., (1992). Public Space, Cambridge University Press, New York, NY, USA. COHEN, Y., (1968) Man in adaptation. Chicago: Aldine. ÇAKMAKLI, D., (1992) Bina Kentsel Çevre İlişkisi, İTÜ Yayınları, İstanbul. ÇAPA, M., ÇİÇEK,R., (2004). Yirminci yüzyıl başlarında Trabzon’da yaşam. Vol. 20. Serander. DANACI, H., ATİK, M. (2013). Tarihsel Çevre Peyzajlarında Yapı ve Çevre İlişkisi, Akdeniz Sanat Dergisi, Cilt 6, sayı 11. EMERY, F., E.,(1972) Systems Thinking. Harmondsworth: Penguin. ERİM, M., (2007) Türkiye’de Restorasyon Çalışmaları ve Restorasyon İşletmelerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Çağ üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü, Mersin, ss. 193. EYÜCE, Ö. (2000). Meydanlar. Ege Mimarlık Dergisi 34.2: 11. GÖKGÜR, P., (2008) Kentsel mekanda kamusal alanın yeri. Bağlam Yayıncılık. GÜR,Ö.Ş. (1996). Mekan Örgütlenmesi, Gür yayıncılık, Trabzon. GÜVENÇ, B. (2008). Türk Kimliği Kültür Tarihinin Kaynakları, Boyut Matbaacılık A.Ş., İstanbul. INSALL, D. (2008) Living Buildings, Architectural Conservation: Philosophy, Principle and Practise, Australia, Mulgrave Vic: Images Publishing Group, 9781864701920, pp. İÇLİ, G., (2001). Küreselleşme ve Kültür, Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 25. İNCEOĞLU, M., AYTUĞ, A. (2009). Kentsel mekânda kalite kavramı. Megaron Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi E-Dergisi 4.3:131-146. KAHYA, C.,N.; SAĞSÖZ, A., (2004). “Kentsel Sitlerde Değişim: Doğu Karadeniz Bölgesi Kentsel Sitleri”, Planlama Dergisi, Cilt 4. KARAÇAVUŞ, A. (2011).Toplumsal Mekânın Merkezinin Değişimi Üzerine Bir Deneme:XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Trabzon’da Geleneksel Yaşamın Hükümsüzleşmesi. Karadeniz İncelemeleri Dergisi 10.10. KOALHOUS; MAU, (1995). LANG, J. (1987) Creating architectural theory: The role of behavioral sciences in environmental design, Van Nostrand Reinhold, NY, 177. LANG, J., (1994). Urban Design: The American Experience, John Wiley & Sons, Inc. USA. MILES, M. B., HUBERMANN, A. M., (1994) An expanded sourcebook qualitative data analysis, London. Sage Publications. CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4


Tarihsel Süreç İçerisindeki Kültürel ve Fiziksel Değişim Üzerine Bir Araştırma: Trabzon Taksim Meydanı Örneği MICOULINA, E. (1993) The History of Gardens and the Evaluation of the Environment, ICOMOS, Historic Gardens and Sites, ss. 71-79. NIMKOFF, M. F., MIDDLETON, R., (1960) Types of Family and Types of Economy, American Journal of Sociology, 215-225. ORBAŞLI, A. (2008) Architectural Conservation, Principle and Practise, Oxford, UK, Blackwell Publishing, ISBN: 978-0-63204025-4, ss. 227. ÖZDEMİR, Y. B. (2011) Trabzon Şehrengizi, Birinci Kitap, Yaşar Bedri Özdemir, Mor Taka Kitaplığı. ÖZEN, H. (2014). Kentsel Kamusal Alanlarda Değişim: Trabzon Kenti Örneğinde Mekan ve Bellek Bağlamında Değerlendirme, Kocaeli Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Kocaeli. ÖZEN, H., SÜRÜL, A. (2002). Kimlik ve Mekan; Trabzon Taksim Meydanı Kentleşme ve Yerel Yönetimler Sempozyumu 2, Bildiri Kitabı, Mimarlar Odası Adana Şubesi, 124-144, Adana. ÖZER, M. N., AYTEN M. A., KUNTAY O. (2005). Kamusal Odak Olarak Kent Meydanları. Planlama Dergisi 33:96-103. ÖZER, A., (2011) Trabzon’dur Yolumuz-2, Trabzon’un Kalbi Mey-

CİLT VOL. 13 - SAYI NO. 4

dan, Heyamola Yayınları, Birinci Basım, İstanbul. PELTO, P., (1968) The Deffrence Between Tight and Loose Societies, Transaction, 37-40. RAPOPORT, A. (2004). Kültür Mimarlık Tasarım, çev. Selçuk Batur, Yapı-Endüstri Merkezi, İstanbul. ROWE, P. (1993). WHO Manuel for the standardized investigation and diagnosisof the infertile couple, Press Syndicate of the University of Cambridge, Cambridge SCHULZ, N., C., (1971) Existence,space and architecture, Praeger, New York, 9-36. TULUK, Ö.İ. ve DÜZENLİ, H.İ. (2010). Trabzon Kent Mirası, YerYapı-Hafıza, Klasik Yayınları, İstanbul, 61. kitap. Trabzon, (2009). İl Kültür Turizm Müdürlüğü Arşivi. Trabzon Belediyesi arşivi 1. (1939) Lambert Trabzon İmar Planı Trabzon Belediyesi arşivi 2. (1967) Trabzon İl Etüt Projesi Trabzon Belediyesi arşivi 3. (1986) Trabzon İmar planı. Trabzon Belediyesi arşivi 4. (2001) Trabzon İmar planı Trabzon Belediyesi arşivi 5. (2014) Trabzon İmar planı. YILDIRIM, A., ŞİMŞEK, H., (2005) Sosyal Bilimlerde Nitel Araştırma Yöntemleri, Ankara: Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş.

695


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.