51yasam

Page 1

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

51

SAYI

YAS AM

İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI İKİ AYLIK YAYINI

TOPRAK ALTINDAKİ HAZİNEYE  SAHİP ÇIKIN

l DOSYA: MEGA PROJELER, MEGA KABUS l GAZETECİ EMİN ÇAPA İLE SÖYLEŞİ l OYUNCU NESRİN CAVADZADE İLE OYUNCULUK ÜZERİNE...  l GİRİŞİMCİ USTASI SİNA AFRA İLE RÖPORTAJ lKARİYER: UZAK DURULACAK TİPLER lMUCİZE: RUŞEYM lTUZ KADAR SEVİLEN ŞEHİR


ฤ 4 5" / # 6 - 4 & 3 # & 4 5 . 6 ) " 4 & # & $ ฤ . " - ฤ . ร ฤ "7 ฤ 3 - & 3 0 % " 4 * * 4 5" / # 6 - $ ) " . # & 3 0 ' $ & 3 5 * ' * & % 1 6 # - * $ " $ $ 0 6 / 5" / 5 4

Cumhuriyetimizin

91 <ร Oร .XWOX 2OVXQ (NLP ยชGHQ EXJย QH ยง.ร YDQoWD YH WDVDGD ELU ROPD\ร ยจ EL]H |รงUHWHQ L\L DOoDNJ|Qย OOย \LรงLW GRรงUX HUGHPOL LQVDQODUร Pร ]D XPXW YHUHQ &XPKXUL\HWLPL]LQ 8OXVDO %D\UDPร NXWOX ROVXQ


başkandan Sevgili İSMMMO Ailesi,

Türkiye, Cumhurbaşkanlığı seçimini tamamladı ve 2015’teki genel seçimlere kadar ülkeyi yönetecek yeni kabineyi oluşturdu.

Aylardır piyasalar seçimlere kilitlenmişti ve ekonominin yeni yönetiminin kimlerden oluşacağı merak ediliyordu. Bizce artık Türkiye’nin

işine bakması gerekiyor. Yazın rehavete giren ekonominin hareketlenmesini tüm piyasa aktörleri gibi meslek mensuplarımız da dört

gözle bekliyor.

Temmuz-ağustos ayları Türkiye’deki birçok meslek mensubu için tatil aylarıdır ama arkeologlar için gerçek manada iş mev-

simidir. Anadolu’daki tarih ve kültür hazinelerini insanlığın hizmetine sunmaya kendini adamış arkeologların gerçek meslek alan-

larına yani kazı alanlarına, kapak haberimizde mercek tuttuk. Arkeolojik kazılarda yaşanan sıkıntıları ve çözüm önerilerini say-

falarımıza taşıdık.

Dosya konumuz ise İstanbul’un çok konuşulup tartışılan mega projeleri… İstanbul’un ulaşım sorunlarının çözümü için

ortaya konan 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul’un ekosistemde büyük zararlara yol açması muhtemel. Bilim insan-

ları bu konuda merkezi ve yerel yönetimi uyarıyor.

Zirvedekiler sayfalarımızın konuğu , Türkiye Girişimcilik Vakfı’nın Başkanı Sina Afra… Markafoni’nin kurucu ortaklarından

olan Afra, gençleri girişimci yapmak için kolları sıvamış durumda… Sayfalarımızda medya dünyasından CNN TÜRK Ekonomi

Müdürü Emin Çapa’yı ağırlıyoruz. Ekonomi haberlerini geniş kitlelerin anlayacağı bir dille sunan Çapa’nın renkli kişiliğini

bu röportajımızdan öğrenebilirsiniz. Oyuncu Nesrin Cavadzade ise oyunculuk aşkını İSMMMO Yaşam dergisine anlattı. Mes-

lek mensuplarımız arasında da gizli sanatçılar var. 24 yıllık meslek mensubumuz Taner Karaman, bir bağlama tutkunu…

Karaman, mesleğin yorgunluğu her gün bağlama çalarak atıyor.

Eğitimden kariyere sinemadan kitaba kadar tüm sayfalarımız yine dopdolu… Eğitim sayfalarımızda geleceği parlak

meslekleri incelerken, kariyer sayfalarımızda iş dünyasının ‘sakıncalı’ tiplerini araştırdık. Sağlık sayfamızda ise buğda-

yın gerçek değerini veren ruşeymin mucizelerine ışık tuttuk. Kültür-sanat, kitap, moda, teknoloji sayfalarımızda alanla-

rının en yeni ürünlerine yer verirken entelektüel dünyanıza katkı sağlamayı amaçlıyoruz. Gezi sayfalarımızda ise sizi Af-

rika’nın gözde turizm destinasyonları arasına giren Zanzibar Adası’na, Türkiye’de ise İç Anadolu’nun başkente yakın ama mahsun kenti Çankırı’ya götürüyoruz. Dilerim dergimizi keyifle okur, huzur içinde bir yaz geçirirsiniz. Sağlıcakla kalın dostlar

Yahya Arıkan

İSMMMO

Temmuz-Ağustos 2014

YASAM

SAHİBİ İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Adına Yahya Arıkan Kurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Zehra Yılmaz Işıloğlu

YAYINA HAZIRLAYANLAR Hasan S. Keseroğlu, Ayşegül Emir, Defne Doğan, Gülşen Kandemir

basin@ismmmo.org.tr, yasamdergi@gmail.com

Kurtuluş Cad. No: 114 Kurtuluş-Şişli / İSTANBUL

l DANIŞMA KURULU Yahya Arıkan, Yücel Akdemir, Ali Altun, Metin Bayar, Yılmaz Bolgün, Ayla Büyükhan, Murat Ceyhan, Mustafa Çaya, Fuat Çiftçi, Ayhan Çorapçı, İrfan Demirci, Erol Demirel, Yrd. Doç. Dr. Zekeriye Demir, Burhan Eray, Ertuğrul Erdem, Mithat Erdoğan, Mehmet Eren, Saadet Gencoğlu, Metin Gökdağ, Özlem Gül Er, Tayyar Güler, Haluk Gülsoy, Adnan Gün, Nadir Hikmet Güneş, Ayşin Hangül, Hasan Ildır, Funda İzi, Hüseyin Kaleli, Turgay Kanarya, Şahin Kandıralı, Turan Kaşıkçı, Nedim Kaya, İlhan Kırcaoğlu, Coşkun Kolso, Sabahaddin Kunaçaf, Cemile Kuzu, Kazım Mermer, Arif Mert, Kenan Mülayim, Muhammed Öncül, Hayrettin Özbakır, Serdar Özkan, Gülgün Öztürk, Emine Öztürk, Veysel Karani Palak, Nevzat Pamukçu, Bahriye Payal, Fahrettin Ravanoğlu, Orhan Sarıgene, Süheyla Öztürk Selçuk, Hüsniye Sezgin, Gülay Süren, Dr. Abdülkadir Şahin, Sevim Şahin, Nurettin Tan, Feyzullah Tanyer, Ali Haydar Tunç, Abdulaziz Ural, Turgut Uysal, Mehmet İhsan Yalçın, Hüseyin Yerli

l BASILDIĞI YER: Express Basımevi İkitelli OSB Deposite İş Merkezi A4 Blok K.3 No.309 Küçükçekmece-İstanbul (0212) 671 61 51, (0212) 671 61 52 l Yayın Türü: İSMMMO Yaşam; yaşam, kültür ve güncel haber dergisidir. Yerel süreli yayındır. İki ayda bir yayımlanır, 3.000 adet basılır. Dergimizde yer alan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir. l Yönetim Yeri ve Yazışma Adresi: Kurtuluş Caddesi, No: 114, Şişli- İSTANBUL Telefon: (0212) 315 84 00, Faks: (0212) 343 47 80


K A P A K

Kaza Kaza Bitiremedik

İÇİNDEKİLER

Anadolu’da 30 bin yerleşim yeri toprak altında bulunuyor. Yüzey araştırmaları ve kurtarma kazıları dahil Türkiye’de 330 arkeolojik kazı çalışması devam ediyor. Türkiye’de son 10 yılda göreceli olarak kazı sayısı ve ayrılan ödenek artsa bile arkeologlar durumdan memnun değil. Özellikle de son yıllarda artan bürokrasiden yakınan kazı başkanları, adeta bir bilim adamı değil de iş adamı gibi görüldüklerinden şikayet ediyorlar.

14

Z İ R V E D E K İ L E R

“Girişken toplumu girişimci yapıyoruz”

Markafoni’nin kurucu ortaklarından olan Sina Afra, Türkiye Girişimcilik Vakfı’nın kuruluşuna öncülük etti. Halen vakfın başkanlığını yürüten Afra, “Girişimci gençlerin önünü açmak için vakfı hayata geçirdik. Aslında girişken bir toplumu, girişimci yapmak üzere yola çıktık” diyor. 10

D O S Y A

İstanbul ‘mega kabus’ görüyor

Sorunları çözmek için üretilen mega projelerin metropolde başka büyük sorunlara neden olması olası… 3. Köprü, 3. Havalimanı projeleri, şehre nefes veren kuzey ormanlarına büyük zararlar verirken, Kanal İstanbul, tarım arazileri için büyük tehdit olarak görülüyor. Uzmanlar İstanbul’un orman, deniz ve sulak alan 24 ekosistemini etkilemesi beklenen mega projelerini masaya yatırdı.


GÜNDEMİN SESİ Öğrenme açlığıyla öğretiyor

CNN Türk Ekonomi Müdürü Emin Çapa, ekonomiyi herkesin anlayacağı dile çeviren bir ekonomi yorumcusu… Çapa, yazılı basınla başladığı ekonomi gazeteciliği serüvenini televizyonda sürdürüyor. 20

YAŞAMIN PORTRESİ ‘Oturarak oyuncu olunmuyor’

KARİYER

Geçen sezon Küçük Ağa dizisinde oynayan Nesrin Cavadzade, bu yaz Çanakkale’de çekilen Son Mektup filminde rol aldı. Nesrin Cavadzade ile ekranı ve sinemayı 30 konuştuk.

R E N K L İ

Y A Ş A M

Tam bir bağlama tutkunu

O, her gün işten çıkıp eve gitmeyi iple çekiyor. Meslek mensubu Taner Karaman, tam bir bağlama tutkunu. Bağlama çalmadığı gün kendini eksik hissettiğini söyleyen Karaman, bütün meslek mensuplarına bir enstrüman çalmalarını öneriyor. 28

6 2 .

G Ü N

İSMMMO HABER

36

DOSTLARIMIZ

40

S A Ğ L I K LEZZET

42

44

GEZİ - DÜNYA

48

EVİM EVİM

SİNEMA-DVD 34

38

MODA

KÜLTÜR-SANAT

Dedikoducu, karamsar, devamlı kendini öven, sinsi… Zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz işyerlerinde bu tarzda çeşitli tipler ve kişiliklerle zaman geçirmek zorunda kalıyoruz.

8

EĞİTİM

GEZİ - TÜRKİYE

Bu tiplerden uzak durun!

6

KİTAP

TEKNO-YAŞAM MİZAH

46 52 56 58 60 62 64


IŞİD terörü nefes aldırmıyor

Irak’ta ilerleyişi sırasında Ezidiler başta olmak üzere Aleviler, Hristiyan gruplar ve Türkmenler’i öldüren, kadınlarını kızlarını rehin alan kanlı terör örgütü Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) bölgesel bir mezhep savaşı başlatma arayışında. Türkiye ve Ortadoğu uzmanlarından Henri Barkey, ABD’nin sınırlı müdahalesinin örgütü caydırmayacağı görüşünde. Bölgede ABD harekâtı ve Kürtlerin silahlanması, ayrıca Irak ordusunun da harekete geçmesi İŞID’e karşı umutları arttırsa da kısa ve orta vadede kökünün kazınıp kazınmayacağı konusunda soru işaretleri büyüyor. Bu noktada Türkiye’de hükümetin tutumu, IŞİD’i te-

rörist örgüt ilan etmemesi ve saldırılardan kaçan Ezidiler ile Türkmenler başta halklara sınır kapıları kapatarak pasaport sorması eleştirilere hedef oluyor. Amerikalı gazeteci James Foley’in kafasının kesildiği videoyu yayımlamasının ardından IŞİD’i hedef tahtasına koyan ABD Başkanı Barack Obama’nın geniş bir operasyon için destek arayışı ise sürüyor. Kongreden onay çıkması halinde ABD’nin IŞİD’e düzenlediği hava saldırılarının kapsamını genişletmesi, söz konusu grupların kontrol altına alınması umudu doğuruyor.

62. GÜN

Savaş gerçek, ateşkes oyun! Çeyrek asırdır devam eden İsrail-Filistin gerginliği İsrail’in bombardımanıyla sivilleri vuruyor. Mısır başta olmak üzere pek çok ülkede sürdürülen ateşkes ve kalıcı barış girişimleri uzun süreli sonuç vermiyor. Binlerce Filistinli’nin ölümüne, on binlercesinin günlük yaşamını sürdürmekte zorlanmasına ve yaralanmasına neden olan savaşta hem İsrail hem de Hamas, ateşkes görüşmelerinde olumlu davranmamakla suçlanıyor. Hamas, Gazze’ye saldırıların bir an önce dur-

6 l İSMMMO YAŞAM

ması ve kalıcı barışın sağlanması için İsrail’in askeri güçlerini geri çekmesini isterken İsrail Hamas’ın kendi maddelerine bile uymayıp roket saldırılarını her seferinde sürdürdüğünü öne sürüyor. Süresi 3 günü geçmeyen geçici ateşkesler ise Filistin’de yaraları sarmaktan uzak. Enerji ve temiz suya erişimin giderek zorlaştığı Gazze’de BM okulu, sivillerin olduğu apartman ve hastane gibi yerler bile hedef gözetilerek vuruluyor. Vicdanları kanatan İsrail operasyonunun ne zaman duracağı ise bilinmiyor.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


CHP sınırları zorlayacak Türkiye’de yeni dönem Cumhurbaşkanlığı seçiminde çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun beklenen oyu alamaması üzerine CHP’de başlayan tartışma Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun olağanüstü kurultayı 5-6 Eylül’de toplantıya çağırması ile yeni bir aşamaya geçti. CHP’de Kılıçdaroğlu’na muhalif olarak görülen grupların başında kamuoyunda “ulusalcı” olarak bilinen isimler geliyor. Kamuoyunda, CHP’nin yenilenmesi başta

olmak üzere partinin farklı toplumsal kesimlere açılmasına, söyleminin daha kuşatıcı olmasına da karşı çıktıkları görüntüsü çizen bu grubun harekete geçmesiyle Muharrem İnce, isyan bayrağını açtı. Grup Başkanvekilliğinden istifa ederek Kılıçdaroğlu’na rakip olan Muharrem İnce’nin, nüanslarda bu gruptan ayrılsa da ideolojik olarak aynı yerde durduğu ifade ediliyor. CHP’deki tartışmanın yönü ve aylar içinde nasıl şekilleneceği şimdilik merak konusu.

Hortum kalıcı olarak geldi

62. GÜN

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

Son aylarda hortum olaylarında dikkat çekici bir artış oldu. Haziran ayında İstanbul’un Anadolu yakasında, Tuzla sahilinde hortum gözlenmiş, yine maddi hasara yol açmış ancak can kaybı yaşanmamıştı. Ardından temmuz ayı ortasında Bandırma’da gözlendi hortum. Tekirdağ açıklarındaki Marmara ve Avşa adalarını yokladı ve özellikle Marmara Adası’nda büyük maddi hasara yol açtı. İstanbul’a bu kadar ‘sokulmuşken’ uğramayı ihmal etmedi ve Haliç kıyılarında başlayan hortum, Şişhane ve Kasımpaşa üzerinden Sütlüce-Kağıthane yönüne doğru, kentin bir çok noktasından görülebilen bir dehşet rüzgarı olarak geçti. İklimde yaşanan küresel değişimlerle birlikte Türkiye’nin ikliminin de değiştiği ve giderek ‘yarı-tropik’ bir görünüm kazandığı daha önce de ifade edilmiş, ülkede çok şiddetli yağışlar, sel, hortum ve hatta kasırga vakalarının artacağı uyarıları yapılmıştı. Son aylarda yaşanan doğa olayları bilim insanlarının bir süredir tekrarladıkları bu öngörülerinin gerçekleşmekte olduğunu gösteriyor.

Yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin gündemi iyice ısıttığı yaz aylarında Türkiye’de yeni bir dönem başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olurken dünya basını, yeni döneme kapı aralayan seçim sonucunu şöyle yorumladı: ALMAN BİLD GAZETESİ: Sultan kazandı. FINANCIAL TIMES: Seçimler ülke için potansiyel bir dönüm noktası olarak görülüyor. Ortadoğu ve Avrupa’nın ortasında kalan Türkiye’nin Amerika ve Avrupa Birliği ilişkileri soğuk. DER STERN: Cumhurbaşkanlığı seçimleri yeni bir Türkiye vaat eden Erdoğan’ın gücüne güç katacaktır. 2002 yılından bu yana AKP hiç bir seçimi kaybetmedi. Erdoğan’ın seçimi ilk turda kazandı. Erdoğan uzlaşma arayan bir diplomat değil. Aksine: O savaştan korkmayan ve Türkiye’yi kutuplaştıran bir güç adamı. WASHINGTON POST: Erdoğan, Türkiye’nin güçlü lideri olarak yerini sağlamlaştırdı. DER SPIEGEL: Türkler, Başbakan Erdoğan’ı salt çoğunluk ile ilk turda yeni cumhurbaşkanı seçti. Erdoğan gelecekte muhafazakâr İslami fikirlerini uygulamaya devam edecek. Başkanlık sistemi, onun daha otoriter olmasına yol açacak. GUARDIAN: Dönüm noktası sayılan cumhurbaşkanlığı seçimleri düşük katılımlı kalırken Türkiye’nin başbakanı gücünü pekiştirdi. Başbakan Tayyip Erdoğan ülkenin ilk doğrudan seçilen cumhurbaşkanı olacak. REPUBBLICA: Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Ülke tarihinin ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, İslami muhafazakar Başbakan, ikinci tura gerek kalmadan zafer elde etti. İlk durağı ise, sultanların ve halifelerin camisi oldu. Skandallara ve meydanlardaki protestolara rağmen bu onun, üst üste 8’inci seçim zaferi oldu ve “Demokrasiyi geliştireceğiz” dedi. Bazı analistler, Erdoğan’ın zaferiyle Türkiye’nin yüzünün ve rejiminin değişeceğini söylüyor.

İSMMMO YAŞAM l 7


İSMMMO HABER

‘Gazze’deki dram bitmeli’ Muhasebecilerin en büyük meslek örgütü olan İSMMMO, Gazze’deki insanlık dramına da duyarsız kalmadı. İSMMMO, 21 Temmuz’da kamuoyuna açıklama yaparak, İsrail’in Gazze’deki Filistin halkına yönelik saldırılarını kınadı. İSMMMO’nun açıklamasında şöyle denildi: “ İsrail'in Gazze'de Filistin halkına yönelik saldırılarının sürmesi, savaş ortamında özellikle çocuk ve kadınlar başta olmak üzere olaya taraf olmayan sivil can kayıplarının yaşanması nedeniyle büyük bir kaygı ve üzüntü içindeyiz. Bu saldırı, Ortadoğu’nun kalbinde barışa yönelik yaklaşımlara zarar vermektedir. Ve ne yazık ki, Filistin sorunu çözülmediği sürece Ortadoğu’da savaş ve çatışma ortamının devam edeceği anlaşılmaktadır.

8 l İSMMMO YAŞAM

Biliyoruz ki, “bugün” herhangi bir coğrafyada, tek bir halkın bile temel hak ve özgürlükleri yerle bir edilip buna da seyirci kalınırsa, “yarın” tüm dünyada barış ve demokrasi sorgulanır hale gelir. Ortadoğu’da uluslararası hukuku açıkça ihlal eden bu saldırılara karşı, barış yanlılarını birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu içerisinde, ortak bir tavır ve duruş sergilemeye çağırıyoruz. Halen abluka altında yaşamlarını sürdürmeye çalışan, adeta açık hava hapishanesine dönüşen bir coğrafyada Filistin halkına yapılan bu saldırılarda daha kaç çocuk yaşamını yitirdiğinde çatışma bitecektir? Bu nedenle Gazze’deki saldırı ve dram hızla sonlandırılmalıdır.”

Artık kan bağımız var

İSMMMO üyeleri birbirlerine yardım elini uzatıyor. Üyeler isterlerse, acil durumlarda kan bulabilmek veya kan bağışı yapabilmek için web sitesi üzerinden oluşturulan iletişim havuzunu kullanabiliyor. Yaşanan talihsiz olaylar karşısında duyarsız kalmayan İSMMMO, yeni bir sosyal sorumluluk projesine daha imza attı. Oluşturulan hayat ağı ile üyeleri arasında kan ihtiyacı olanların ve bağışçıların tatil günleri dahil 24 saat iletişim kurabilmeleri sağlandı. Oda web sitesinde ‘internet şubesi’nden sisteme üyelik bilgileri girildikten sonra, kan grubu bölümünde ‘kan bağışı’ ve ‘trombosit bağışı’ kutucukları işaretlenebiliyor. Böylece oluşturulan bilgi ağıyla olası zor günlere önceden hazır olmak mümkün hale geliyor.

Roma buluşması 19. Dünya Muhasebeciler Kongresi, 10-13 Kasım’da Roma’da gerçekleştiriliyor. International Federation of Accountants’ın (IFAC) dört yılda bir gerçekleştirdiği kongre, İtalya’nın Roma kentinde Auditorium Parco Della Musica’da yapılacak. 5 bin delegenin katılması bek-

lenen kongrenin teması, “2020 Vizyonu: Geçmişten Ders Çıkarma, Geleceği İnşa Etme.” Dört gün boyunca üç ana oturumla sürecek olan kongrede birçok ülkeden çok sayıda akademisyen ve uzman yerini alacak. Kongreye TÜRMOB ve odalar üzerinden katılım sağlanabilir.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


TÜİK’in tehdidine direndik! Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işletmelerden veri ve bilgi toplama talebinde bulunurken, milyonlarca mükellefe para cezası tehdidinde bulunması ve Türkiye genelinde sayıları 100 bini bulan mali müşavirlere yasa tanımında olmayan yeni külfetler getirme girişimi muhasebe camiasında büyük tepki çekti. Mesleğin Türkiye’deki en büyük örgütlü gücü olan İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) Başkanı Yahya Arıkan, TÜİK’in işletmelere internet ortamında bilgi ve vergi girişi için 15 gün süre tanıdığını, aksi halde milyonlarca işletmeye 2 bin 281 lirayı bulan idari para cezası vereceği uyarısında bulunduğunu açıkladı. Arıkan TÜİK’in uygulama çerçevesinde, mali müşavirlerin emeğini ve bilgi birikimini de değersiz sayan bir yaklaşımla meslektaşı angaryaya boğmak istediğini vurguladı. Arıkan İSMMMO olarak uyarı niteliğinde bir imza kampanyası başlattıklarını, şimdiden 10 bini aşkın meslektaşın imza attığını belirterek konunun takipçisi olacaklarını belirti. Arıkan, TÜİK’in çok kısa bir süre önce işletmelere yazı göndererek “2013 Yıllık İş İstatistikleri Sanayi ve Hizmetleri” ile “İşyerleri İşlemleri” konusunda onlarca sayfayı bulan soru kağıtlarının doldurulmasını istediğini anımsatarak, aksi halde milyonlarca mükellefi para cezası ödemekle tehdit ettiğini belirti. Arıkan, benzer bilgilerin gerek mükelleflerce, gerekse de mali müşavirlerce vergi idaresi başta olmak üzere kamu kurumlarına

halen düzenli iletildiğini belirterek, bilgilerin tekrar istenmesinin getireceği bürokrasiye dikkat çekti. Durum karşısında zorlanan mükelleflere TÜİK’çe şifahen “bu bilgileri mali müşavirleriniz dolduracak” denildiğini de anımsatan Arıkan, şu değerlendirmede bulundu: “Önemli olduğu görülen ancak sözleşmelerimiz kapsamında bulunmayan bu işlerin TÜİK yetkilileri tarafından müşterilerimize ‘önemsiz, değersiz ve kolaylıkla yapılabilir’ şeklinde lanse edilmesi ve sorumluluğun mali müşavirlere yüklenmek istenmesi kabul edilemez. Mesleğimizle ilgili kurumların daha çağdaş bir sisteme geçme doğrultusundaki yeniden yapılanma çabalarına hep katkı sağladık. Ancak hiçbir kurum, meslektaşımızı devletin bedava memuru gibi algılamamalı.”

Yeni hizmet binası girişimi

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

İSMMMO HABER

İSMMMO, meslek mensuplarının rahat ve kolay işlem yapabilmesi için yeni bir girişimde bulundu. Uzak mesafede çalışan üyelerinin daha rahat işlem yapabilmesi için Yenibosna veya Çobançeşme civarında bir hizmet biriminin açılmasını talep eden İSMMMO, bu konuda İstanbul Ticaret Odası’na başvuru yaptı. Oda’nın başvuru yazısında şu ifadelere yer verildi: “Özellikle Silivri, Büyükçekmece, Beylikdüzü, Avcılar, Esenyurt, Başakşehir, Küçükçekmece, Bakırköy, Bahçelievler ve Zeytinburnu ilçelerinde faaliyette bulunan meslek mensuplarımızın zaman kaybını önlemek ve hizmetin daha iyi alınması için otobüs, metro, metrobüs, tramvay ve minibüs gibi toplu taşıma araçlarıyla ulaşılabilecek merkezi yer olan Yenibosna ve Çobançeşme civarında hizmet birimi açmanızı arzu etmekteyiz” denildi. İTO’dan gelen yanıtta ise Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın incelemeleri ve girişimleri sonucunda konunun değerlendirileceği belirtildi.

İSMMMO YAŞAM l 9


ZİRVEDEKİLER

Markafoni’nin kurucu ortaklarından olan Sina Afra, Türkiye Girişimcilik Vakfı’nın kuruluşuna öncülük etti. Halen vakfın başkanlığını yürüten Afra, “Girişimci gençlerin önünü açmak için vakfı hayata geçirdik. Aslında girişken bir toplumu, girişimci yapmak üzere yola çıktık” diyor.

“Girişken toplumu girişimci yapıyoruz”

10 l İSMMMO YAŞAM

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


FERİDE AY

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

GİRİŞİMCİ GENÇLERE YOL GÖSTERECEK Türkiye Girişimcilik Vakfı, ülkemizde girişimcilik kültürünü yaymak ve geliştirmek amacıyla üniversite öğrencisi gençler için “Fellow Programı”nı yürütüyor. Girişimcilik potansiyeli taşıyan gençleri bulup seçileceği program beş temel üzerine oturuyor. Network: Program dâhilinde gençler, ulusal ve uluslararası bir ağın parçası olacaklar. Rol Model: Her iki ayda bir gençler, başarılı girişimcilerle bir araya gelecek, onların hikâyelerinden ilham alma şansı elde edecekler. Programa dâhil olan gençlerin bu toplantılara katılması zorunlu. Burs: Üniversite öğrencisi gençler, program kapsamında 12 ay boyunca aylık 500 TL burs hakkı kazanacaklar. Girişim Elçileri: Program kapsamında gençler, çarpan etkisi yaratmak ve girişimcilik kültürünün daha çok yayılması için üniversitelerinde “girişim elçileri” olacaklar. Giveback: Girişimcilik Vakfı, toplumdan aldığı destek ile kazandığı başarıyı yine toplumla paylaşırsa, ancak o zaman başarıyı ölçeklendirme ve çoğaltma şansı olur. Her şeyden önce bu bütüncül sistem sayesinde, girişimcilik potansiyeli taşıyan öğrencilere Türkiye’nin önde gelen girişimcileriyle tanışma, onlarla düzenli aralıklarla sohbet etme ve iş dünyasının aslarının bulunduğu bir networke giriş imkânı sunuluyor. 300-400 program katılımcısı olan, gençlerin programda kaldıkları süre içinde 10-15 girişimci ile tanıştıkları, girişimcilik ve “giveback” kültürünü etraflarına yaymaları amaçlanıyor. Vakıf olarak sadece burs vermiyor, girişimcilik kültürünü geliştirmek için farklı öğelerden oluşan uzun dönemli bir program yürütüyor. Bu programın ana elementleri, ilham almak, “giveback” (topluma geri vermek) ve çarpan etkisinden oluşuyor.

ZİRVEDEKİLER

Sina Afra ismi artık girişimcilikle özdeş bir isim. Bunun birkaç nedeni var, ama her şeyden önce 35 yaşından sonra başarılı bir girişimci olmasıyla yakından ilgili. Sina Afra, kendi deyimiyle “35 yaşına kadar girişimciliğin g’sini bilmezken” Markafoni projesiyle oldukça başarılı bir girişimde bulundu. Kurucu ortağı olduğu Markafoni’yi birkaç yıl içinde büyüterek ödül üstüne ödül alan, sektörde ilk’lerle anılan bir şirket haline getiren Afra, şimdi gençlerin “40 yaşından sonra girişimci olmak zorunda kalmaması, pişmanlık yaşamaması için” kuruluşuna yine ön ayak olduğu Türkiye Girişimcilik Vakfı’nda deneyimlerini paylaşıyor. Çünkü kendisi iş hayatına başladığı ve ortaklığa kadar yükseldiği KPMG’de 12 yıl, eBay’de 5 yıl çalıştıktan sonra girişimci olmaya karar verdi. eBay’de şirket satın almalarından sorumlu olarak görev yapan Sina Afra, buradaki deneyimin gelecek hedefleri ve girişimcilik ruhunu etkilediğini anlatıyor: “Genci, yaşlısı, teknolojiye hâkim olanı, satış uzmanı gibi birbirinden farklı her türlü insan karşımda oturuyordu ve şirketlerini milyon dolarla eBay’e satmaya çalışıyordu. Genelde hiçbir şirketin yaşı iki seneyi geçmiyordu üstelik. Bu yetmiyormuş gibi, eBay’de üst düzey çalışanların bir bölümü zamanında kendi işini kurmuş, daha sonra satmış veya batmış kişilerdi. Anlayacağınız kafam çok bulanıktı. Birdenbire etrafım kendi işini kurmuş insanlarla çevrilmişti. Artık kaçış yoktu, bu virüs bana da bulaşmıştı...” Markafoni Kurucu Ortağı ve Türkiye Girişimcilik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Sina Afra, İSMMMO Yaşam’ın sorularını yanıtladı: Girişimci olma fikri nasıl oluştu? Bu konudaki deneyimlerinizi paylaşabilir misiniz? İş hayatına ilk başladığım yer KPMG. Burada 12 sene boyunca çalıştım ve danışman olarak başladığım kariyerimde ortaklığa kadar yükseldim. Ardından eBay’e geçtim ve burada da beş sene çalıştım. eBay’de şirket satın almalarından sorumluydum. Tabii bu deneyim benim gelecek hedeflerimi ve girişimcilik ruhumu tetikledi... Sonra Markafoni başladı, hayatım değişti. Artık girişimcilik dünyasına adımımı atmıştım. Bugün girişimcilik dışında başka bir şey yapmak isteyip istemediğimi soranlara “girişimcilik dışında başka bir şey yapamayacağımı” söylüyorum. “Keşke 20 yaşımdayken başlasaydım” diye kendi kendime hayıflandığım zamanlar çok oldu. Aynı pişmanlığı gençlerin yaşamaması için, 40 yaşında girişimci olmak yerine girişimciliğe istediği zaman erken adım atması umuduyla Girişimcilik Vakfı’nı kurma kararı aldım. Bu vakfı neden kurmaya gerek duydunuz? Girişimcilik, Türk kültürünün ve dolayısıyla eğitim sisteminin bir parçası değil. Bugünkü girişimcilere baktığımızda, çoğunun bir şekilde dünya ile bağlantısını kurmuş kişiler olduğunu görüyoruz. İlham veren rol modelleri görmek ve risk almak, girişimcilik için en önemli unsurların başında geliyor. Bununla birlikte, Türkiye’deki mevcut yapı hâlihazırda girişimci olmaya

İSMMMO YAŞAM l 11


ZİRVEDEKİLER

İSMMMO’YU BEĞENİYLE İZLİYORUM

Türkiye Girişimcilik Vakfı Başkanı Sina Afra, İSMMMO’nun faaliyetleriyle ilgili düşüncelerini şöyle özetliyor: “Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası son derece değerli bir meslek odası. Onların çalışmalarını beğeni ve takdirle izliyorum.”

karar vermiş kişilere yönelik hızlandırma programlarından ve sonrasındaki desteklerden oluşuyor. Oysa girişimcilik kültürünü geliştirmek için önce altyapı oluşturmanız, buna temelden başlamanız gerekir. Burada en doğru başlangıç noktası da üniversitelerdir. Üniversiteler, girişimcilik için doğru inkübasyon alanlarını oluşturuyor. Çünkü gençler, bu yaş aralıklarında ve üniversite ortamında risk almaya, farklı ve yeni şeyler öğrenmeye, en önemlisi de ilham almaya çok daha açıklar. İşte biz de bu düşünce ve gerekçeler ile yola koyulduk. Dünyada da bir ilk olan Girişimcilik Vakfı, Türkiye’de girişimcilik kültürünü geliştirmek için gençlerle birlikte çalışacak. Vakıfta hedef kitleniz gençler… Şu ana kadar nasıl tepkiler aldınız? İlk etapta başvurularımız tamamlandı; hatta ikinci aşamaya geçen isimleri hem web sitemizde hem de sosyal medya hesaplarımızda duyurmaya başladık. Başvuru hedefimiz 2 bin kadardı ama düşündüğümüzden çok daha büyük bir ilgi ile karşılaştık. Toplam da 6 bin 400 başvuru aldık. Bu da tabii bizi hem çok mutlu etti hem de farkındalığın oluşması adına etkili bir adım oldu. ‘Girişimciliğin ruhunu yaymak’ iddianız var. Bunun için ne gibi projeleriniz var? Gençlere nasıl rehberlik yapıyorsunuz? Türkiye’de girişimcilik kültürünü yaymak ve geliştirmek amacıyla üniversite öğrencisi gençler için “Fellow Programı”nı yürütüyoruz. Gi-

12 l İSMMMO YAŞAM

rişimcilik potansiyeli taşıyan gençleri bulup seçeceğimiz program beş temel üzerine oturuyor. Örneğin, network programı dâhilinde gençler, ulusal ve uluslararası bir ağın parçası olacaklar. Her iki ayda bir gençler, başarılı girişimcilerle bir araya gelecek, onların hikâyelerinden ilham alma şansı elde edecekler. Üniversite öğrencisi gençler, program kapsamında 12 ay boyunca aylık 500 TL burs hakkı kazanacaklar. Türkiye’de aileler genellikle çocuklarının şirketlerde, hatta mümkünse iş güvencesi daha fazla olarak kabul edildiği için kamuda iş sahibi olmalarını isterler… Bu durum gençlerimizi, ülke ekonomisini nasıl etkiliyor? Türkiye genç ve pırıl pırıl nüfusuyla, girişimcilik konusunda en ümit vaat eden ülkelerden biri. Ekonomiye katkısı her geçen gün büyüyen ve daha da büyüyecek olan yeni bir ekonomiden bahsederken, girişimciliğin ülkemizde daha erken yaşlarda fark ettirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Aynı zamanda bireylerin üniversite seçimlerinde daha bilinçli tercihler yapıp sonrasında yetenekleri doğrultusunda uzmanlaşmaları gerektiğine inanıyorum. Türkiye’de girişimcilik konusunda son yıllarda bir uyanış, bir diriliş yaşandığı doğru. Ancak, “altyapı” ve “kafa yapısı” eksiklikleri nedeniyle ülkemiz kendisinden beklenen gelişimi gösteremiyor. Biz de bu gelişimi hızlandırmak ve girişimci gençlerin önünü açmak adına bu vak-

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

DİPLOMAT BABANIN GİRİŞİMCİ OĞLU Sina Afra, 1968 Ankara doğumlu. Diplomat olan babasının görevi gereği hayatının büyük bir bölümünü Avrupa'da geçirdi. Münster Üniversitesi'nde işletme okuduktan sonra 1993 yılında danışmanlık şirketi KPMG'de çalışmaya başladı; genç yaşta ortak statüsüne yükseldi. 2006 yılında eBay şirketine geçen Afra, eBay Almanya İcra Kurulu Üyeliğini, Avrupa Kurumsal Gelişim Direktörü görevinin yanı sıra Avrupa'da Satın Alma ve Birleşmeler operasyonlarını yürüttü. 3 yıl boyunca eBay Türkiye’de (GittiGidiyor) yönetim kurulu üyesi olan Afra, 2008 yılında Tolga Tatari ve Ahmet Emre Sarı ile birlikte Türkiye'nin ilk özel alışveriş kulübü olarak Markafoni'yi kurdu. Markafoni'nin ardından grup indirim sitesi Grupfoni, ayakkabısitesi Zizigo, kozmetik sitesi MissPera ve yurtdışında Brandsexclusive (Avusturalya), Brandsgalaxy (Yunanistan) ve Modnakasta (Ukrayna) şirketlerini de ortaklarıyla kurduğunu belirtelim. Türkiye’nin önde gelen melek yatırımcılarından olan Afra’nın ABD, Almanya, İngiltere ve Hollanda'da da ortak olduğu yatırımlar bulunuyor.

ZİRVEDEKİLER

fı hayata geçirdik. Aslında girişken bir toplumu, girişimci yapmak üzere yola çıktık. Bunun kolaylıkla yapılabileceği algısı yaygın, fakat gerçekte öyle değil. Öncelikle uzun vadeli stratejiler belirlenmeli ve anlık kararlar alınmamalı. Örneğin; yurt dışında başarılı olmuş projeleri bire bir kopyalamaktan mutlaka kaçınılmalı. Her ülke ve pazarın kendi dinamikleri olduğu unutulmamalı. Bu işte başarılı olmak için ise kullanıcılara özel bir alışveriş deneyimi sunabilen, müşteri ilişkileri yönetimini başarıyla yapabilen, satış öncesi ve sonrası süreçleri iyi yöneten, diğerlerinin üstünde hizmet kalitesi sunabilen, marka değerini koruyan bir site kurgusu ve iş stratejisi yaratılmalı. Markafoni; ödül üstüne ödül aldı, 2012’de ve 2013’te Avrupa’nın en hızlı büyüyen 100 şirketi arasında gösterildi… Neden şirketi sattınız? Markafoni’ye 23 milyar dolarlık multimedya devi Naspers’ın ortak olmasını takiben üç sene sonra tamamının Naspers Grubu’na satılması, Türk internet pazarına ciddi bir dinamizm getirecektir. Türkiye ekonomisine ilişkin kısa ve orta vadede beklentilerinizi öğrenebilir miyiz? Türkiye ekonomisi iyi bir büyüme hızına rağmen iki konuda beni endişelendiriyor. Bir konu dış borçlanma, diğer konu enflasyonun beklenenin üstünde olması. İflas eden Arjantin’in birçok verisi Türkiye ile kıyaslandığında daha iyi bir durumdaydı. Türkiye gibi jeopolitik bir konuma sahip olmayınca, ekonomi daraldı. Sizce önümüzdeki yıllarda e-ticaret nasıl bir gelişme gösterecek? Pazar yatırımcı çekebilecek potansiyele sahip mi? e-ticaret sektörü bugün toplam non-food perakende’nin yüzde ikisi kadar bir hacme sahip. İngiltere veya ABD’de bu oranlar yüzde 9 ve 15 arası. Yani büyük potansiyel var. Yabancı yatırımcı gelmeye devam edecek. Zaten eBay, Naspers ve Amazon ile en büyükler burada. En önemli yatırımlar bu bünyelerden çıkacak.

İSMMMO YAŞAM l 13


KAPAK

Kaza kaza bitiremedik! 14 l İSMMMO YAŞAM

Anadolu’da 30 bin yerleşim yeri toprak altında bulunuyor. Yüzey araştırmaları ve kurtarma kazıları dahil Türkiye’de 330 arkeolojik kazı çalışması devam ediyor. Türkiye’de son 10 yılda göreceli olarak kazı sayısı ve ayrılan ödenek artsa bile arkeologlar durumdan memnun değil. Özellikle de son yıllarda artan bürokrasiden yakınan kazı başkanları, adeta bir bilim adamı değil de iş adamı gibi görüldüklerinden şikayet ediyorlar. GÜLŞEN KANDEMİR AYŞEGÜL EMİR “Sabah’ın 5.30’unda kalkmak ne zor! Off güneş adeta kafamızı pişiriyor. Ne zaman bitecek bu işkence… Adeta iğneyle kuyu kazıyoruz. Zaten bir aydır kazıp duruyoruz; altın dolu bir küp bile bulamadık…” Bu iç ses, klasik arkeoloji okuyan Seher’e ait… Seher üçüncü sınıfta okuyor. Bu yıl ilk kez bir kazı çalışmasına katılıyor. Onun gibi her yıl binlerce arkeoloji öğrencisi kazılara, ‘kazı başkanı’nın izniyle

ile katılıyor. Siz Seher’in içinden böylesine dertlendiğine bakmayın. Hocasına ne kadar istekli olduğunu göstermek için gerekirse birkaç gün uyumayabileceğini bile söy lemişti. Üç yıl önce bu dünyadan ayrılan ve bir tarih aşığı babasına arkeolog olacağına söz vermemiş olsaydı onu kimsecikler buralarda göremezdi… Ama biricik babasına verdiği sözü tutmalı ve dayanmalıydı. Her yıl kazı çalışmalarına katılan binlerce öğrenci içinde Seher gibisi azdır. Katılanların öğrenci ve öğretim üye-

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


lerinin hepsinin amacı iyi bir arkeolog olmak; önemli bir kazı alanında başkanlık yapmak…

MEDENİYETLER BEŞİĞİ

Aslında bu topraklarda iyi bir arkeologun yetişmesi için her kaynak mevcut. Zaten birçok medeniyetin beşiği olan Anadolu, toprak altında neler saklamıyor ki… M.Ö. 1400 yıllarında imparatorluk haline gelen ve Orta Anadolu’da Kızılırmak boylarına yerleşen Hititler’den, parayı ilk kullanan Lidyalılara, M.Ö. 7. ve 8. yüzyılda en güçlü dönemini yaşayan Urartular’dan 10. Yüzyıldan itibaren Anadolu’ya yerleşen Türkler’e kadar olanlarca uygarlık bu toprakların sahibi olmuş. Bu zengin tarih ve kültür mirasına sahip çıkmak bizlere, bu mirasın görünür hale gelmesi için de arkeologlara büyük görev düşüyor.

30 YILLIK YÖNETMELİK

Türkiye’deki arkeolojik kazıların nasıl yapılacağı, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 35-49. maddelerinde düzenlenmiş. Kanun’a bağlı olarak 10 Ağustos 1984 tarihinde 18495 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kültür ve Tabiat Varlıklarıyla İlgili Olarak Yapılacak Araştırma, Sondaj ve Kazılar Hakkında Yönetmelik” de kazılarla ilgili detay çalışmaları düzenliyor. Bu yönetmelik uyarınca, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, yerli ve yabancı bilim adamlarınca yapılmak üzere kazılara izin veriyor. Bunların bir kısmı sualtında olabildiği gibi ağırlıklı bölümü, antik kentlerde gerçekleştiriliyor. Ören yerlerinden höyüklere eski mezarlıklardan kalelere birçok yerde arkeolojik kazı yapılıyor.

KAZI SAYISI ARTTI

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

KAPAK

Türkiye’de son 10 yılda Bakanlar Kurulu kararıyla Türk bilim adamlarının başkanlığında yapılan kazı çalışmaları ciddi artış gösterirken, yabancı bilim adamlarının başkanlığındaki kazıların sayısı aşağı yukarı aynı kalmış durumda. Örneğin 2002 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı izinli, Bakanlar Kurulu Kararlı Türk kazı çalışmalarının sayısı 57 iken,

İSMMMO YAŞAM l 15


KAPAK

2015’TE KAZI İZİNLERİNDE DEĞERLENDİRMEYE ALINAcAK YENİ 25 ALAN l Adıyaman Merkez Örenli Mahallesi, Perre Antik Kenti l Ağrı Patnos, Kottepe Anzavurtepe l Ağrı Patnos Giriktepe Höyüğü l Bartın Amasra, Akropol l Bartın Amasra Merkez, Amasra Kalesi l Bayburt Merkez, Bayburt Kalesi l Bitlis Ahlat, Saka Köyü Ören Yeri l Bitlis Adilcevaz Kaleboynu Mahallesi, Kef Kalesi l Gümüşhane Kelkit Sadak Köyü, Satala Antik Kenti l Kocaeli Körfez Hereke Beldesi, Kamahane Hereke Kalesi l Konya Seydişehir Bostandere Kasabası, Vasada Antik Kenti l Mardin Merkez Oğuz (Dara) Köyü, Dara Antik Kenti l Muş Malazgirt Dolabaş Köyü, Dolabaş Höyüğü l Muş Malazgirt Bostankaya Köyü, Bostankale Höyüğü l Muş Malazgirt Konakkuran Beldesi, Konakkuran Höyüğü l Muş Malazgirt Alyar Köyü, Alyar Köyü Mezarlığı l Nevşehir Ürgüp Şahinefendi Köyü, Sobesos Antik Kenti l Sivas Altınyayla Kuşaklı, Sarissa l Şanlıurfa Bozova Büyükhan, Çarmelik Kervansarayı, cami, Hamam, Su Sarnıcı l Şanlıurfa Viranşehir Çimdin Kalesi Şanlıurfa 2015 l Tokat Sulusaray, Sebastopolis Antik Kenti l Trabzon Akçaabat Akçakale Beldesi, Akçakale l Van Merkez Dereüstü Köyü, Aşağı ve Yukarı Anzaf Urartu Kaleleri l Yozgat Merkez Yukarınohutlu Mahallesi, Mercimektepe Höyüğü l Yozgat Sorgun Bahadın Beldesi, Zeynel Höyüğü Tümülüsü

16 l İSMMMO YAŞAM

2012’de 116’ya çıkmış durumda. Yabancıların yaptığı kazılar ise son 10 yılda 40 civarında seyrediyor. Bu da yabancı bilim adamlarına artık eskisi gibi kazı izni verilmediğini gösteriyor. 2013 yılında Türk kazı çalışmalarının sayısı 109’da kalırken, 29 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla; 117 adet Bakanlar Kurulu Kararlı Türk kazısı, 36 adet Bakanlar Kurulu Kararlı yabancı kazı, 94 adet Türk yüzey araştırması, 14 adet yabancı yüzey araştırması, 34 adet Müze başkanlığında kazı, 133 adet kurtarma kazısı yapıldı. Türkiye’de kazılar daha çok Ege ve Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Marmara ve Orta Anadolu Bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesinde çok daha az kazı bulunuyor. Peki bu kazı ve yüzey araştırmalarına ne kadar ödenek ayrıldı dersiniz? Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in açıklamasına göre Anadolu'da geçmişin izlerinin ortaya çıkarılması için yapılan kazı ve araştırmalara 2013'te yaklaşık 43 milyon lira ödenek aktarıldı. Bakan Çelik, kazıların sayısı artarken kazılara ayrılan kaynağın da aynı oranda artmasını planladıklarını söyleyerek kazı sezonu öncesinde arkeologları rahatlatmaya çalışsa da bu yılki net kaynağın ne olduğu bilinmiyor.

‘BİZ TİcARETHANE DEĞİLİZ’

Kazı sezonu üniversitelerin tatile girmesiyle başlıyor ve genelde eylül ayı ortalarına kadar sürüyor. Bakan Çelik’in kazı sezonu öncesinde yaptığı bu açıklamanın Türkiye’deki kazı ekiplerini büyük bir sevince boğmadığı belirtiliyor. Türkiye’de Bakanlar Kurulu oluru ile yapılan kazıların sayısı son 10 yılda ikiye katlandı ama kazılara ayrılan ödenek neredeyse 20 kat arttı. Böyle olmasına rağmen konuştuğumuz arkeologların tümü ödeneklerin yetersizliğinden yakınıyor. Ama asıl sorun ise gelen paranın harcanırken belgelendirilip muhasebeleştirilmesi. 54 yıldır öğrenciliğinden beri kazıların içinde olduğunu

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


belirten İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, “Bize ticarethane muamelesi yapıyorlar. Kazı başkanları kazılardan çok SGK primleri, vergiler ve faturalarla uğraşmak zorunda. Her harcamayı faturalandırmak zorundasınız. Bürokrasinin bu konuda caydırıcılığı var. Kazılar bilim çalışması değil de işyeri muamelesi görüyor” diyor. Maddi zorluklar ve bürokrasinin kazı çalışmalarını boğucu hale getirdiğini belirten Özdoğan, şu değerlendirmeleri yapıyor: “Özal döneminde kazı yapanların özel statüsü vardı. Biz iki ay kazı yaparız ve işi bitirmemiz lazım. Bu dönemde para akışının hızlı olması lazım. Biz de herhangi bir müteahhit gibi mali mevzuata tabiyiz. Kazma, kürek almak için bile üç teklif almanız lazım. Kazmayı kaybettiğiniz zaman demirbaşa yeniden kazma almanız lazım. Kazıdan çok bürokrasi ile uğraşıyoruz.”

‘BÜROKRATİK ZORLUKLAR’

‘ÖDENEKLER AZALDI’

Türkiye’deki kazılara ayrılan ödenekler

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

Dr. Soner ATEŞOĞULLARI / Arkeologlar Derneği Başkanı Arkeoloji ülkemize Avrupa’dan çok sonraları 19. yy’ın sonlarında girmiştir. Osmanlı döneminde ilk bilimsel kazıyı, 1883 yılında Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey Nemrut Dağı’nda yapmıştır. cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk tarafından 1924’den itibaren arkeolojik kazılar desteklenmiş, yönlendirilmiş, yurt dışına çok sayıda öğrenci arkeoloji alanında yetiştirilmek üzere gönderilmiştir. Atatürk arkeoloji ve müzecilikle yakından ilgilenmiş, cumhuriyetin ilk kazılarından biri olan Alacahöyük kazılarını bizzat kendisi başlatmıştır. Atatürk cumhuriyetinin sağlamış olduğu heyecanın azalmaya başladığı, düşünsel zenginliğin, çağdaş birey olmanın gereklerinin yerine getirilemediği görülmektedir. Bugün arkeolojinin, sadece akademik dünyayla sınırlı kaldığını ve toplumla yeterince kucaklaşamadığını görmekteyiz. Arkeologlar olarak biz ülkemizde bulunan her döneme ait kültür varlığını sadece Anadolu’nun değil, tüm dünya insanlarının ortak değeri gibi kabul ediyoruz. Ancak ülkemizde tüm kesimlerin konuya böyle bakmadığını biliyoruz. Türkiye’de kazılar daha çok Ege ve Akdeniz, Güneydoğu Anadolu, Marmara ve Orta Anadolu Bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesinde çok daha az kazı bulunuyor. 29 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla; 117 adet Bakanlar Kurulu Kararlı Türk kazısı, 36 adet Bakanlar Kurulu Kararlı yabancı kazı, 94 adet Türk yüzey araştırması, 14 adet yabancı yüzey araştırması, 34 adet Müze başkanlığında kazı, 133 adet kurtarma kazısı yapılmıştır. Türkiye’de her yıl yerli ve yabancı ekipler tarafından 330’e yakın kazı ve araştırma yapılmaktadır. Yabancılar tarafından yapılan kazılar öyle hiç de abartıldığı kadar fazla değil. Türkiye’de yabancılar tarafından her yıl 36-40 adet kadar kazı yapılmaktadır. Türkiye’de kazılardan yılda ortalama 11 bin adet eser müzelerimize kazandırılmaktadır. Bunların çoğu neredeyse bütün yıl süren Kütahya-Seyitömer gibi büyük kurtarma kazılarından gelmektedir. Anadolu’da 30 bin kadar yerleşim yeri olduğu söylenmektedir. Güneydoğu Anadolu’da yapılan Atatürk, Ilısı ve Hasankeyf gibi büyük baraj inşaatları sayesinde, birçok yeni yerleşim yeri tespit edildi. Bunların başında Zeugma, Göbeklitepe, Halan Çemi, Körtik Tepe, Çattepe, Hakemi Use gelmektedir. Göbeklitepe’de yapılan kazılar, insanlık tarihinin bilinen birçok gerçeğini derinden sarsmıştır.

KAPAK

Arkeologlar Derneği Başkanı Dr. Soner Ateşoğulları da Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ile aynı görüşte. “Kazı yapmak her anlamda zor bir iştir” diyen Ateşoğulları, yaşanan sıkıntıları şöyle özetliyor: “Arkeologlar kazı ve araştırmalar yoluyla Anadolu’nun binlerce yıllık tarihine ışık tutacak bilgi ve belgeleri insanlığın kullanımına sunmaya çalışıyor. Kazılarda karşılaşılan sorunların başında bürokratik zorluklar gelmekte. Çünkü kazı yapıyorsanız muhasebe, SGK kanunu gibi daha birçok kanun ve yönetmeliği bilmek zorundasınız. Çünkü devlet sizi bir işyeri olarak görür ve tüm harcamalarınızı kanun ve yönetmeliklere uygun olarak yapmanızı bekler. Kazının tozu toprağı içinde bunlarla uğraşmak hiçte kolay bir iş değil. Kazıdan çok bu işlerle ilgilenmek zorunda kalırsınız. Yeterli ödenek bulamamak, iyi bir kazı evinizin olmaması gibi sorunlarınızda olabilir tabii…”

YILDA 11 BİN ESER ÇIKARILIYOR

İSMMMO YAŞAM l 17


‘ARKEOLOjİDEN ANLAYAN VEKİL OLSUN’

Erdem YÜCEL/ Arkeolog, müzeci, yazar cumhuriyet döneminde Atatürk’ün girişimleriyle arkeoloji kazılarına önem verilmiş, o günden bu yana kazılar önem kazanmıştır. Başlangıçta Türk arkeologlarının olmayışından ötürü kazıları daha çok yabancı üniversiteler ve arkeologlar yapmıştır. Günümüzde ise yine yabancı üniversitelerin arkeologlarının yanı sıra Türk üniversiteleri kazılarını yürütmekte olup pek çok antik kenti ve eseri ortaya çıkarmıştır. Kazı yapabilmek hem maddi hem de bilimsel yönden bilgi ister. Günümüzde bunu yapan veya yapmak isteye birçok öğretim üyesi ve müzeci bulunmaktadır. Bunların karşısına çıkan en büyük engel ise yine maddiyata dayanmaktadır. Buradaki en büyük sorun Kültür ve Turizm Bakanlığına gelen kişilere bağlıdır. Ne yazık ki, günümüzde arkeoloji veya sanat tarihini bilim olarak kabul eden, bunun eğitimini almamış kişiler yönetime gelmeyince bu tür çalışmalara yeterince gelişememiştir. Ayrıca TBMM'de bu eğitimi almamış milletvekilleri olunca da mecliste bütçe konuşmalarında konunun üzerine yeterince gidilmemektedir. Arkeoloji kazılarda özel kurumların maddi desteği veya sponsorluk son derece önemlidir. Geçtiğimiz yıllarda rahmetli Sakıp Sabancı birçok kazıları maddi yönden desteklemiştir. Türkiye'de arkeoloji kazılarının gelişmesini istiyorsak, öncelikle bu konuda duyarlı ve bilimsel yönden ağırlığı olan kişilerin bakan dahil üst görevlere gelmesi en büyük eksikliğimizdir. Türkiye’nin bütçesine baktığımızda en az bütçeden payı Kültür ve Turizm Bakanlığı almaktadır. Yıllar yılı bu hep böyle olmuştur. mecliste bir tek milletvekili bile kürsüye çıkıp "Türkiye arkeoloji yönünden bir kültür hazinesidir. Bu konuya bütçeden onlara daha fazla pay ayıralım" dememiştir.

18 l İSMMMO YAŞAM

Maliye Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ağırlıklı geliyor. Kazı çalışmaları iki ayda tamamlansa da ödenek yıl içinde peyder pey yatırılıyor. Ağustosta tam kazılar biterken para gelebiliyor. Böyle olunca da kazı sezonu öncesinde kazı başkanları ne kadar para geleceğini net olarak bilemediklerinden bütçe yapamıyorlar. Bakanlık’tan kazılara ayrılan ödenek 40 bin ila 60 bin lira arasında değişiyor. Üniversiteler de kazılara araştırma fonlarından kaynak ayırıyor. Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, İstanbul Üniversitesi’nden 3 yıl önce başkanlığını yaptığı kazı çalışması için 160 bin lira civarında katkı alırken, bunun şimdilerde 20 bin liraya indiğini söylüyor. İl özel idareleri ve sponsorlar da kazılara maddi destek oluyor. Lakin son yasal düzenlemeyle büyükşehirlerde özel idarelerin kaldırılmasından sonra birçok kazı bu yıl destek alamadı. Türkiye’de kazılara sponsor olan firma sayısı da yetersiz görülüyor. Sponsorların daha çok Helenistik gibi heykellerin ağırlıkta çıktığı görselliği olan dönemlere destek vermeyi tercih ettiği belirtiliyor. Bu arada yabancı kazıların kendi ödeneklerini kendilerinin karşılamak zorunda olduklarını da belirtelim.

KAZI SAYISI AZ

Konunun uzmanlarına göre, Türkiye’de kazı sayısı coğrafi ve kültürel çeşitliliği düşünüldüğünde oldukça az. Türkiye’de her yıl yerli ve yabancı ekipler tarafından 330’e yakın kazı ve araştırma yapılıyor. Anadolu’da 30 bin kadar yerleşim yeri olduğu söyleniyor. Böyle olduğu düşünüldüğünde kazıların ne kadar az olduğu görülüyor. Avrupa’da kurtarma kazılarına da büyük önem veriliyor. Özellikle altyapı projelerinde kurtarma kazıları yapılmadan finasmana ulaşmak zor. Dünya Bankası kurtarma kazısı

yapılmayacak projelere kredi bile vermiyor. Halen Bulgaristan’da bir otoyol inşaatında 12 adet kurtarma kazısının devam ettiği biliniyor.

İŞ BULAMIYORLAR

Türkiye’de üniversitelerin 100’e yakın arkeoloji ve sanat tarihi bölümlerinden her yıl 4 bini aşkın öğrenci mezun oluyor. Ancak, kültür varlıklarımızın ortaya çıkarılması, korunması ve gelecek nesillere aktarılmasında aktif görev alacak olan arkeologlar, antropologlar, sanat tarihçiler ve restoratörlerin istihdamı konusunda ülkemizde ciddi sorunlar yaşanıyor. İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedef Çokay Kepçe, “Arkeologlar iş bulmakta zorlanıyor. Çeşitli kurtarma kazılarında görev alan sayısız arkeolog olmakla birlikte, istihdam olanakları yetersiz. Üniversitelerden mezun olmuş, ancak bu kazılarda görev alamayan çok sayıda arkeolog var” diyor. Dr. Soner Ateşoğulları, mezun olup hayata atılan birçok arkeologun hayal kırıklığına uğradığını vurguluyor. Ateşoğulları, bu konudaki önerilerini şöyle dile getiriyor: “Maalesef meslektaşlarımızın çok büyük bir çoğunluğu, büyük bir ümitle başladığı mesleğinde, mezuniyet sonrasında umutsuz ve mutsuz bir yaşamla baş başa kalıyor. Arkeologlara mesleklerini yapabilecekleri yeni çalışma alanları açılması gerekiyor. Arkeologlar Kültür ve Turizm Bakanlığı ve üniversiteler dışında da iş bulabilmeli. Devlet en kısa sürede buna bir çözüm bulmalı. Ya bu kadar üniversite açıp öğrenci mezun etmemeli, ya da mezun olan bu öğrencilere yeterli iş olanağı yaratmanın yolunu bulmalı. Aksi takdirde binlerce diplomalı işsizler ordusu ile mücadele etmek durumunda kalacak.”

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


TEK YÖNLÜ BİR BAKIŞ AÇISI VAR

Prof. Dr. Mehmet ÖZDOĞAN / İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Prehistorya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Her yıl başka bir Avrupa ülkesinde gerçekleştirilen Avrupa Arkeologlar Birliği Yıllık Kongresi’nin 20’incisi ilk kez, 10-14 Eylül 2014 tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. Ana teması “Birleştiren Denizler, Sınırlar Aşan Kültür İlişkileri” olan kongre, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik’in katıldığı açılış programıyla başladı. Ben Avrupa Arkeologlar Birliği’nin Türkiye’den tek kurucu üyesiyim. Bu nedenle bizzat organizasyonu ben yaptım. 76 ülkeden 3 bin kişi kongreye katıldı. Birlik’in 11 bin üyesi var. Türkiye’deki üye sayısı 20’yi geçmiyordu. Kongreye katılan Türk arkeologları üye yaptık. Böylece bu birlikteki Türk üyelerimizin sayısı 280’e ulaştı. Dünyada kongrenin yansıması çok iyi oldu ama Türkiye’deki çarpanı sıfırdı. Arkeolojiyle ilgili dernekleri kongreye getiremedik. Türkiye’de kazıların olduğu zamana denk gelmesi de katılımı biraz azalttı sanırım. Ulusal ba-

sında haberlerimiz çıkmadı. Aslında Türkiye’de arkeolojide 4 bin yeni mezun veriliyor. Ben 54 yıldır öğrenciliğimden beri kazı yapıyorum. Bunun 30 yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki kazılarda geçti. Son 20 yıldır da Marmara ve Trakya bölgesinde kazı yapmayı tercih ettim. Halen Kırklareli Aşağı Pınar’da kazılar yapıyoruz. Anadolu’dan gelen çiftçiliğe dayalı yaşam biçiminin Avrupa’ya aktarımı üzerinde çalıştığım için burayı tercih ettim. Türkiye’de arkeolojiyle ilgili sıkıntılardan biri de şu. Geleneksel olarak Yakın Doğu ve Mezopotamya bakış açısıyla arkeologlar yetiştiriliyor. Balkanlar ve Avrupa’nın kültür tarihinin farklı boyutları var. Tek bir yöne bakmamak lazım. Neyi bilirseniz onu merak edersiniz. Dünyada halen 40 bin arkeolojik kazı devam ediyor. Sibirya’da bile birçok kazı var. Balkanlar ve Karadeniz bölgesindeki kazılar arkeologlarımızın ilgisini çekmiyor. Son yıllarda kazı başkanlığını akademik unvana bağladılar. Bunu yanlış buluyorum; deneyim ve bakış açısı önemli. Dünyadaki önemli arkeologlar akademik unvana sahip değil.

Doç. Dr. Sedef Çokay KEPÇE / İstanbul Üniversitesi Klasik Arkeoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Türkiye’de arkeoloji oldukça önemli bir konumda. Ülkemizin içinde bulunduğu jeopolitik konumu, onu çevresindeki ülkelerden farklı bir konuma sokar. Bunun temel nedeni, ülkemizde çok eski zamanlardan beri yerleşmiş kültürlerin varlığıdır; bu çeşitlilik Türkiye’yi son derece önemli bir noktaya taşımıştır. Bence, ülkemizde arkeolojiyle ilgili temel sorunlardan biri aidiyet duygusunun tam olarak yerleşmemiş olması. Bugün ülkemizde sayısız müze, sayısız ören yeri var ve ne yazık ki, buraları ziyaret eden yerli turist sayısı, yabancılara nazaran oldukça az. Bu durum aynı zamanda, ülkemizde kaçak kazıların artmasına da neden oluyor ki, bu arkeolojik açıdan oldukça zararlı. Zira arkeoloji, sanılanın aksine, salt heyecanlı bir uğraş, bir macera

değildir. Arkeoloji, ele geçen tüm buluntuların, tüm verilerin belgelendiği, incelendiği ve bilimsel açıdan değerlendirildiği bir bilim dalıdır. Türkiye’nin dört bir tarafında kazılar devam ediyor. Kazılardaki temel sorun, sorun ödenek yetersizliğidir. Bu sorun, sponsor arayışıyla çözümlenmeye çalışılıyor. Yabancı bilim adamlarının kazı yapması eleştirilmese de ben yabancı ekiplerin, gerek ekipman, gerek finansal, gerekse bilimsel anlamda fayda sağladığına inanmaktayım. Ülkemizde en çok Almanların çalışma yapmasının nedenlerinden biri, klasik arkeoloji olarak tanımlanan ve Yunan ve Roma kültürlerini ve bunların Anadolu’daki yansımalarını inceleyen bilim dalının ilkelerini kuranlar Almanlar olmuştur. Onların Osmanlılar döneminden itibaren kazı çalışmaları sürmektedir. Tabii sadece Almanlar değil, Avusturyalılar, İngilizler, Amerikalılar, Belçikalılar, japonlar da kazılar yapmaktadır.

‘ARKEOLOjİ BİR MAcERA DEĞİL’

KAPAK

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

İSMMMO YAŞAM l 19


GÜNDEMİN SESİ

Öğrenme açlığıyla öğretiyor

CNN Türk Ekonomi Müdürü Emin Çapa, ekonomiyi herkesin anlayacağı dile çeviren bir ekonomi yorumcusu… Yazılı basınla başladığı ekonomi gazeteciliği serüvenini televizyonda sürdüren Çapa, kullandığı yalın dili, sıcak mimikleri, sesine ve bakışına sinmiş güven ifadesiyle rakamların soğuk yüzünü geniş kitlelere sevdiriyor.

FERİDE AY

Ağır ve soğuk ekonomi haberlerini, televizyonun renkli dünyasına taşıyan isim, Emin Çapa... Kendisini CNN Türk’ün ekranlarından tanıyoruz. Yazılı basınla başladığı ekonomi gazeteciliği serüvenini televizyonda sürdürüyor. Televizyonda kullandığı yalın dil, sıcak mimikler, sesine ve bakışına sinmiş güven ifadesiyle rakamların soğuk yüzüne gülücükler yerleştirdi Çapa… Ekonomideki gelişmeleri aktarırken satırlara serpiştirdi-

20 l İSMMMO YAŞAM

ği somut örneklerle dikkat çeken Çapa, zorlu başlıkları akılda kalıcı şekilde anlaşılır anlatarak başarı kazandı. Emin Çapa, 1989 yılında muhabir olarak başladığı meslek hayatını CNN Türk Ekonomi Müdürü olarak sürdürüyor. Bir dönem Türkiye’nin en köklü işveren örgütü TÜSİAD’da Başkan Danışmanlığı görevinde bulunan Çapa, halen hafta içi her akşam canlı olarak yayınlanan ekonomi programı “Aklın İzi”ni hazırlayıp sunuyor. Çapa, “21.yüzyılın ilk dâhisi ve Türkiye’de niye dahi yetişmiyor?”, “En hızlı bilgisayarlar, nasıl bu kadar hızlılar?”, “Savaşlar ve ekonomi birbirine

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

‘YAŞAM BOYU ÖĞRENME’ ŞART! İSMMMO ile ilgili değerlendirmelerinizi öğrenebilir miyiz? Türkiye’de de sağlıklı bir demokratik ve ekonomik yapıya giden yolda sivil toplum örgütlerinin, binlerce insana doğrudan ulaşan, dokunan meslek odalarının önemli rolü olacaktır. Meslek odaları, üyeleri için ‘yaşam boyu öğrenme’ modelini benimseyerek eğitime ağırlık vermeli. Toplumun örgütlülük dokusunda önemli hücreler olan meslek odaları, sadece kendi mesleki alanlarıyla değil, toplumsal duyarlılığı olan etkinliklerle üyelerinin dünyasını renklendirmeli. İSMMMO’nun da bu duyarlılıkla yol alacağına inanıyorum.

GÜNDEMİN SESİ

benzer mi?,“Savaşta yenilenlerle, iflas eden şirketler arasındaki benzerlikler” gibi anlaşılması zor konuları basit bir şekilde anlatmayı başarıyor. Renkli kişiliğiyle de tanınan Emin Çapa, bu becerisini, henüz küçücükken kendisinde başlayan ve bitmek bilmeyen “öğrenme açlığı”na borçlu olduğunu söylüyor. Çapa “öğrenme açlığı”nı tarif ederken henüz okula gitmeden okuma yazmayı söktüğünü belirterek bir anısını anlatıyor: “Rahmetli annem, bir gün sokağın başındaki bakkala şeker almaya göndermiş beni. O zamanlar kese kağıtları gazetelerle yapılırdı. 20-25 dakika geçmiş gelmemişim. Merak edip aramaya çıkmışlar ve sokaktaki bir lambanın altında şekeri dökmemeye çalışarak, şekerin sarılı olduğu gazete parçasında yazılı olan şeyleri okumaya çalışıyormuşum...” Kalite Kongresi, Turizm Zirvesi, İzmir Kalite Kongresi, Pazarlama Zirvesi gibi ulusal ve uluslararası seminer ve etkinliklerde sunumlar gerçekleştiren, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin üst düzey yöneticileri için medya eğitimleri veren Çapa, üniversitelerde ekonomi konusunda konferanslar veriyor. CNN Türk Ekonomi Müdürü Emin Çapa, İSMMMO Yaşam’ın sorularını yanıtladı: Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Ne kadar süredir CNN Türk’tesiniz? 1967 İzmit doğumluyum, 1984’de başladığım İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik bölümünü okudum, lisansüstü eğitimimi AB üzerine,doktora eğitimimi ise ekonomi üzerine yaptım. Taşrada büyüdüm. Okuma yazmayı askerde öğrenmiş bir baba ile ilkokul mezunu bir annenin çocuğuyum. Üniversiteye başladığım sene Hürriyet’te stajyer olarak çalışmaya başladım. Ardından Tempo dergisinde ilk kez kadrolu ekonomi muhabiri olarak görev aldım. Ardından Türkiye’nin ilk özel radyolarından Genç Radyo’nun kurucuları arasında bulundum. İşçi-işveren konularına olan ilgim nedeniyle kısa bir süre TİSK’te çalıştım. Maaş hesabı, işveren hesabı nasıl yapılır bunu görmek istedim. İşveren tarafını görmek istedim. Daha sonra, Sabah gazetesinde 5 yıl ekonomi muhabirliği yaptım. Ardından TÜSİAD’da Muharrem Kayhan ve Erkut Yücaoğlu döneminde ‘başkan danışmanı’ olarak çalıştım 2 yıldan fazla bir süre. 1999 Kasım ayından bu yana CNN Türk’te çalışıyorum. Editör olarak başladığım CNN Türk’teki çalışma hayatıma, önce Ekonomi İstihbarat Şefi, ardından Ekonomi Haber Müdürü olarak görev devam ettim. Son olarak da Ekonomi Müdürü oldum. Mesleğinizi seçerken etkilendiğiniz kişiler oldu mu? Hayır kimse etkili olmadı, keşke olsaydı daha bilinçli olurdum. Çocukluğumdan beri iki hayalim vardı; biri 1 doların 1 Türk Lirası olması. Türk parasının, ülkenin gücünü artmış olarak göreceğimi dü-

İSMMMO YAŞAM l 21


“MAL VARLIĞIM YOK”

GÜNDEMİN SESİ

CNN Türk Ekonomi Müdürü olan Emin Çapa, evli ve Kanada'nın Toronto kentinde Siyaset Bilimi okuyan bir oğlu var. Kalite Kongresi, Turizm Zirvesi, İzmir Kalite Kongresi, Pazarlama Zirvesi gibi ulusal ve uluslararası seminer ve etkinliklerde sunumlar gerçekleştiren, Türkiye’nin önde gelen şirketlerinin üst düzey yöneticileri için medya eğitimleri veren Çapa, üniversitelerde ekonomi konusunda konferanslarda da büyük ilgi görüyor. CNN Türk’ün ekonomi yüzü Emin Çapa, kendisi haber yaptıkça ve yorumlarında eleştirdikçe “yurt dışından para alıyor” iddialarının ortaya atıldığına değiniyor ve “Mal varlığım olduğunu iddia edenler bunu bulurlarsa 4’te 3’ünü vereceğim” diyor. “Bu dünyada çok az insan emeğinin karşılığını alıyor” diyen Çapa, “Ben bir emekçiyim, emeğimi satıyorum, karşılığında para alıyorum. Evim yok, arabam yok. Ama bu bir tercih. Mal varlığım yok” diye konuşuyor.

şünerek… Bu hayalimin anlamsız olduğunu sonralardan fark ettim. Diğeri ise hep gazeteci olmak istedim. Hep bilgi açlığı çektim, öğrenmek istedim, bilmek istedim. Doyurulamayan bir bilgi açlığı ki hala devam ediyor. Bu açlığı tatmin edebileceğim tek yer gazetecilik. Araştırmalı soruşturmalıyım her şeyi... CNN Türk’ün sloganı bana çok uygun bu yüzden. “İlk bilen siz olun!” İşte bu ben olmalıyım. Peki mesleğinizdeki zorluklar nelerdir? Bu mesleği düşünen gençlere önerileriniz var mı? Öncelikle para diyorum. Bu meslek çok paralar kazanmak isteyen insanların mesleği değil. Şu an bir telefonla, şu an aldığım maaşın en az 2 katını alabileceğim birçok iş bulabilirim. Bu mesleği yapan birçok arkadaşımın da böyle bir seçeneği var. Ama dediğim gibi bu iş çok paralar kazandıran bir iş değil; maddi kısmını düşünen insanların yapacağı bir iş değil. Bir diğer nefret ettiğim şey ise şu; ekonomi haberciliği yavaş yavaş şirket haberciliğine dönüyor! Bu çok acı bir şey. Ekonomi haberciliği küreselleşti ve bu bizim daha çok çalışmamızı gerektiriyor, yorucu bir hal almaya başlıyor. Artık sadece kendi ülkemi ya da doları değil, bütün ülkelerin borsalarını araştırmam gerekiyor. Ben her gece Japon borsasını, Çin borsasını takip etmek zorunda mıyım? Ama artık yapmam gerekiyor geride kalmamak için. Bu küreselleşme, paranın hakimiyeti bu zorlukları da beraberinde getirdi. Genel olarak Türkiye’deki zorluk ise, Türkiye’nin içinde bulunduğu iklim. Türkiye’de muhalefet eksikliği yüzünden, habercilik muhalefet olarak görülmeye başlandı. Hükümet habercileri muhalif olarak görmeye başladı. Oysaki habercilik budur, aksaklıklar haberdir, haber negatiftir. “So-

22 l İSMMMO YAŞAM

kaktaki çöpler toplandı” bir haber değildir. “Sokaktaki çöpler toplanmadı” bir haberdir. Habercilik üzerinde büyük baskılar var, bu sebeplerden dolayı. Halk da buna karşı çıkmıyor. Halk, kendi haber alma özgürlüğünü savunmuyor. Basın özgürlüğü gazeteciye gerek değil, halka gerek!.. Türkiye’nin ekonomi politikaları hakkındaki görüşleriniz nelerdir? Son 10 yıllık büyümede, KOBİ’ler çok büyük avantajlar kazandı, büyüme gösterdi. Türkiye büyük bir rüzgar yakaladı ve bunu değerlendiriyor. Hükümet Türkiye’yi iyi bir yere getirdi ama ülkemizde yüksek katma değerli üretim, maalesef yok. Büyüme var ama yüksek katma değer yok. Son yıllarda sağlanan oranda büyümeden daha yüksek bir oranda kişi başı milli gelir artmalı. Avrupa etkisini kaybediyor ama Amerika yine süper güç olmaya devam edecektir. Sektörler bazında düşünürsek önümüzdeki yıllarda artış beklediğiniz sektörler hangileridir? İnşaatı o kadar gözünüzde büyütmeyin, milli gelirdeki payı düşük. Eğlence sektörü çok büyük bir gelişme gösterecek. İnsanların eğlenme ihtiyacı artacak günden güne. Bu hem turizm demek hem medya, sinema, konser etkinlikleri, kulüpler, online oyunlar… Bütün bu konular eğlencenin kapsamına girer. Onun dışında sağlık ve enerjide büyük patlamalar meydana gelecektir. Önümüzdeki yılların en gözde sektörleri olacak bu iki sektör. Enerji kaynaklarının azalması ve kirlenmesi ile birlikte yeni enerji sektörleri ortaya çıkmak zorunda olacak. Sadece Türkiye’de değil bütün dünyada enerji sektörü gelişecek. Ayrıca nano teknoloji ve çok geride olduğumuz sigorta sektöründe gelişmeler yaşanacaktır diye düşünüyorum.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

“FİLM FESTİVALLERİNİ HİÇ KAÇIRMAM” Bahçıvanlıkla uğraştığınızı biliyoruz. Bunun dışında ilgilendiğiniz alanlar, hobileriniz nelerdir? Amatör olarak bahçıvanlık yapıyorum. Sosyal bilimler mezunu olmama rağmen fen bilimlerine aşırı ilgim vardır. Astronomi, arkeoloji, tarih, biyokimya, sanat tarihi gibi birçok konuyla ilgileniyorum. Aynı zamanda Dünya Astronomlar Birliği üyesiyim. Kitap okumak ve film izlemek en büyük zevklerimdendir. Haftada iki kitap okurum ortalama olarak. Film festivallerini elimden geldiğince kaçırmamaya çalışıyorum, bu sıralar başlayan bir festival ile birlikte 2 haftada 35 film izleyeceğim mesela. Twitter üzerinden bir gurubum var ve düzenli olarak onlarla geziler yapıyorum; sanat tarihi-arkeoloji rehberliği yapıyorum.

GÜNDEMİN SESİ

Gönüllü rehberliğiniz, önemli bir zaman ayırmanız, gençlere, öğrenci gruplarına verdiğiniz desteklerle sık sık gündeme geliyorsunuz... Gençler bir şeyleri iyi öğrensinler istiyorum; her şeyi öğrensinler. Sadece eserlerin adını ya da o eseri yapanın adını değil, onun tarihini, yapıldığı dönemi de bilsinler anlasınlar istiyorum. Hayat, sadece bir konuyla ilgilenemeyeceğimiz kadar kısa. Her konuyla ilgili bir şeyler araştırmalı, öğrenmeliyiz. Bu rehberlik bana da çok şey katıyor. Dünya çok hızlı gelişiyor, bilgi çağını yaşıyoruz ve internet, teknoloji vazgeçilmezlerimiz olmuş durumda. Bu konuyu gençler kadar hızlı takip etme şansımız maalesef ki olmuyor. Ben bu yollarla gençlere dokunuyorum onları anlamaya çalışıyorum, ne düşündüklerini öğreniyorum. Dünyanın değişmesi, güç dengelerinin değişmesi, teknoloji, internet gibi gelişmelerin getirdiği bir etki var: Gençlik zihin kayması yaşıyor, tek tipleşiyor. Amacım bunun sebeplerini anlamak görmek ve elimden geldiğince çok gence dokunup, onların nereye gittiğini anlamak. Bunun en iyi yolu da onlarla konuşmak. Dünyaya ayak uydurmak için bunu yapmak zorundayız. Bu deneyimlerime dayanarak seminerlerde anlatmak için hazırladığım sunumları şekillendiriyorum, bu eksiklikleri görerek, onları tamamlayacak hale getirmeye çalışıyorum. Onlara bir şeyler kazandırmak gerek; her şey matematik, fizik, kimya değil. Gençlerin kafasına “şüphe” denen şeyin sokulması gerekiyor. Bu konuda ufak bir faydam olduğunu düşünmek bile beni mutlu ediyor. Öğrencilere ve yeni mezun olan gençlere önerileriniz nelerdir? Öncelikle ne olursa olsun entelektüel bir taban oluşturun. Artık üniversite mezunu olmak yeterli değil ekstra bir şeyler gerek. Aldığınız dersleri herkes alıyor hatta mezun olunan okul bile etkisini kaybetmeye başlıyor. Bilgi çağında yaşıyoruz, bilgi her yerde artık. Bundan faydalanıp farklı alanlarda kendinizi geliştirmeye bakın. Müzik, sanat, edebiyat, tarih gibi konuları öğrenin. İkinci olarak kesinlikle bir yurt dışı deneyimi yaşayın ve bunu en kısa zamanda yapın. Staj olsun, çalışmak olsun, gezmek ya da sosyal sorumluluk olsun, eğitim ya da her neyse… Ama mutlaka gidin görün. CV’de bir cila olsun. İleride kariyerinizde belli bir yere geldikten sonra pek fırsatınız olmayabilir, bunu okul yıllarında yapmaya çalışın. Asya’nın, Çin’in geldiğini görüyoruz, peki hangi genç Çince öğreniyor? Dil öğrenin. İngilizce yeterli değil artık başka diller öğrenin. İlgilendiğiniz alana yönelik gelişmeleri takip edin. Çin’deki gelişmeyi görüyoruz peki Çin’e nasıl gidilir, nasıl ticaret yapılır, iş kuralları nelerdir, nasıl konuşulur, nasıl iş yapılır bunları bilen ne kadar öğrenci var? Çok az. Üniversitedeki bilgiler tek başına yeterli olmaz. Sürekli değişen kanunlar kurallar var. Hepsini günden güne takip edin. Bunlar kilit noktalardır.

İSMMMO YAŞAM l 23


İstanbul ‘mega kabus’ görüyor İstanbul’un sorunlarını çözmek için üretilen mega projelerin metropolde başka büyük sorunlara neden olması olası… 3. Köprü, 3. Havalimanı projeleri, şehre nefes veren kuzey ormanlarına büyük zararlar verirken, Kanal İstanbul, tarım arazileri için büyük tehdit olarak görülüyor. Uzmanlar İstanbul’un orman, deniz ve sulak alan ekosistemini etkilemesi beklenen mega projelerini masaya yatırdı.

DOSYA

GÜLŞEN KANDEMİR İstanbul, Türkiye’nin kalbi…  15 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye’deki her 6 insandan biri bu şehirde yaşıyor.  Dünyadaki birçok ülkeden sınırları ve nüfus yoğunluğu açısından daha büyük olan İstanbul’un sorunları da kendince büyük ve yoğun… Ulaşımdan sağlığa altyapıdan şehirleşmeye kadar birçok sorun bu dev şehirde köklü çözümler bekliyor. Ak Parti hükümeti son yıllarda İstanbul’un önemli bazı sorunlarını ‘mega projeler’ ile çözme yoluna gidiyor. 3. Köprü, 3. Havaalanı, Kanal İstanbul, bu mega projelerden en bilinenleri… Bu dev projelerin yaraya ne kadar merhem olacağını zaman gösterecek ama İstanbul’un gerçek sahibi İstanbulluların bu projelere bazı itirazları var. Özellikle de İstan-

24 l İSMMMO YAŞAM

bul’un çevresinden su kaynaklarına ormanlarından havasına kadar önemli yaşam kaynakları konusunda hassas olan sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar mega projelerin mega sıkıntılar getireceğini söylüyorlar.

MEGA SÜRPRİZLER

Mega projeler aslında İstanbullular için sürpriz oldu. İstanbul’un anayasası sayılan 1/ 100.000’lik İstanbul Çevre Düzeni Planı, merkezi hükümet tarafından da onaylanarak 15 Haziran 2009’da yürürlüğe girdi. İlçe belediyeleri 1/5.000’lik ve 1/1000’lik imar planlarını bu ana plana göre yaparken aslında İstanbul’da nerede ne olacağı da netleştirilmiş oldu. Ancak gelin görün ki Ak Parti hükümeti bu plan yokmuşçasına, planda hiç söz edilmeyen mega projeleri kamuoyunun önüne koydu. Plana

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


3. Havalimanı projesi ise Avrupa Yakası’nda Arnavutköy ve Eyüp İlçeleri’nde 7 bin 650 hektar alanı kapsıyor.

ek yaptığı düzenlemelerle projeler için hukuki zemin oluşturdu.  Hatta ihaleler yapıp, düğmeye bastı. Evet tüm projelerde olduğu gibi ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) raporları hazırlandı ama çevre duyarlılığı olan akademisyenler ve sivil toplum kuruluşları projelerin kamuoyunda yeterince tartışılmadığı görüşündeler…

bul gibi projeler planlama kademeleri içinde düzenli bir sisteme oturtulamazsa kentsel gelişme yarardan daha fazla olumlu etkiler yaratabilir. Bu projelerin ilgili tüm kuruluşlarla eşgüdüm içinde hazırlanması, ekonomik etkileri ile birlikte mekansal, sosyo kültürel etkilerini de dikkate alan çözümler içermesi gerekmekte.”

Türkiye’de erezyonla mücadele ve doğal varlıkların korunması için 22 yıldır mücadele eden TEMA (Türkiye Erezyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı), 1/100 binlik Çevre Düzeni Planı, Değişikliği’nin ve 1/25 bin ölçekli İstanbul Kuzey Marmara Otoyolu Nazım İmar Planı’nın iptali için İstanbul Bölge İdare Mahkemeleri’ne iki dava açtı. 3. Köprü konusunda TEMA’nın hukuksal mücadelesi devam ederken, vakıf 3. Köprü, 3. Havaalanı ve Kanal İstanbul’un kapsamlı olası sonuçlarının bilimsel ortamda tartışılması için bir platform oluşturarak, uzmanların görüşlerini bir rapor haline getirdi. 16 bilim adamının bir araya geldiği platformdaki çalışmalar yedi ay sürdü. TEMA Vakfı Başkanı Deniz Ataç, “Vakfımız Trakya’daki tarım alanlarını ve İstanbul’daki deniz, orman ve sulak alan ekosistemini önemli ölçüde etkilemesi beklenen 3. Köprü, 3. Havalimanı ve Kanal İstanbul projelerini yakından izlemekte. Projelerin olası sonuçlarını bilimsel ortamda değerlendirme çalışmalarını sürdürüyoruz. Merkezi yönetim tarafından İstanbul’da yapılması öngörülen projelerin İstanbul’daki yaşam destek sistemleri olan kuzey ormanlarını, su havzalarını, tarım ve mera alanlarını, yer altı su ile biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkilerini ortaya koymayı amaçlayan bir rapor da hazırladık” diyor.

Bilindiği üzere 3. Köprü projesi, Kuzey Marmara Otoyolu’nun İstanbul sınırları içerisinde kalan bölümünün bir parçası… İstanbul Boğazı’nın kuzeyinde Garipçe ile Poyrazköy arasında yer alıyor. Köprü bağlantı yolları, İstanbul’un kuzeyinden orman alanları, su havzaları, meralar, tarım arazileri ve fundalıkların olduğu bölgelerden geçiyor. Söz konusu proje için bağlantı yolları ile birlikte Avrupa Yakası’nda 1.416 hektar, Anadolu Yakası’nda 1.126 hektar olmak üzere toplam 2.542 hektar orman alanı tahsis edilmiş durumda. Proje Avrupa Yakası’nda Büyükçekmece, Alibeyköy ve Sazlıdere, Anadolu Yakası’nda da Ömerli Barajı gibi önemli su havzalarından geçiyor.  İstanbul Bölgesi 3. Havalimanı Nihai ÇED Raporu’na göre, yıllık 150 milyon yolcu kapasitesine sahip olması planlanan 3. Havalimanı projesi ise Avrupa Yakası’nda Arnavutköy ve Eyüp İlçeleri’nde 7 bin 650 hektar alanı kapsıyor.  Kanal İstanbul ile ilgili basında yer alan bazı krokiler bulunmasına rağmen proje ile ilgili teknik altyapı bilinmiyor. Çılgın proje olarak da nitelendirilen Kanal İstanbul’un Terkos Gölü’nün doğusundan başlayıp Sazlıdere Barajı ve Küçükçekmece gölü üzerinden Marmara Denizi’ne bağlanması olası görülüyor.

TEMA DAVA AÇTI

TEPEDEN İNME PROJELER

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

ORMANLAR ZARAR GÖRÜYOR

Mega  projelerin  İstanbul’un  akciğerleri  kabul  edilen  kuzey  ormanlarını olumsuz etkileyeceği konusunda uzmanlar hemfikir. Zaten son 30 yıl içinde İstanbul’un yoğun göç alması ormanlar üzerinde baskıyı artırmış durumda. Yapımına başlanan projelerle bu baskı biraz daha artacak. 2012 yılı itibariyle İstanbul’un ilk alanının yüzde 45’i orman gözüküyor. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doğanay Tolunay, 3. Köprü için tahsis edilen 2 bin 542 hektarlık orman alanında ağaç-

DOSYA

İTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlaması Öğretim Üyesi ve TEMA Vakfı Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nuran Zeren Gülersoy ise bu mega projelerin tepeden inme olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yapıyor:  “İstanbul’un  planlama  sistemine  oturmayan,  15  Haziran 2009’da onaylanan Çevre Düzeni Planı’nda yer almayan projeler tepeden inme ani kararlarla gündeme geldi. Bu nedenle yatırımcılarla, uzman ve uzman kuruluşlar arasında önemli tartışmalara neden oldu. İstanbul’da kentsel dönüşüm veya 3. Köprü, 3. Havalimanı, Kanal İstan-

SINIRLARI NERESİ?

İSMMMO YAŞAM l 25


Kanal İstanbul

DOSYA

TEMA’YA GÖRE MEGA PROJELER HAYATA GEÇERSE NE OLUR? • Projeler ile yok edilecek değerlerin maliyetleri,  yaratılan değerlerden daha yüksek olacak. • 3. Havalimanı ve 3. Köprü için doğrudan kesilecek orman alanı 8.715 hektar. Bu da yaklaşık 8 bin futbol sahası kadar alana karşılık geliyor. • Köprüler insan değil, araç taşımaya devam edecek. Projeksiyonlara göre 2023’de zirve saatte her 3 köprü de tıkanacak. • 3. Havalimanı kapsamında planlanan pist, apron, üst yapılar vb. ünitelerin hafriyat çalışmaları ile doğal orman alanları, canlı yaşamı barındıran yaklaşık 70 adet büyüklü küçüklü göl, gölcükler ve özellikle Terkos Gölü’nü besleyen dereler, tarım alanları ve mera alanları zarar görecek. • Ormanların insanlara sağlamış olduğu su üretimi, hava kirliliğini azaltma gibi ekosistem hizmetlerinde azalma meydana gelecek.  Habitat parçalanmaları oluşacak. • Kuş göç yolları üzerine kurulan projeler sonucunda kuşların yaşam alanları tahrip olurken, uçak kazalarının yaşanma riski artacak.  • Projeler, yakın çevrelerindeki ısı ve nem akıları, sıcaklık, nemlilik, buharlaşma, bulutluluk ve rüzgar rejimleri ile alansal dağılış desenlerini etkileyerek, bu alanların birer kentsel ısı adasına dönüşmesine neden olacak.  • Kanal İstanbul projesi ile ilgili kamuoyuyla paylaşılan güzergah alternatifleri arasından yapılması en olası gözüken alternatif güzergahın Sazlıdere havzasından geçmesi durumunda, su varlıkları açısından sınırlı imkanlara sahip olan İstanbul ciddi bir tehditle karşı karşıya kalacak. • Türkiye’nin 122 önemli bitki alanından biri olan Terkos-Kasatura kıyıları Kanal İstanbul projesinden olumsuz etkilenecek.  • Kanal İstanbul ile tarım arazilerinin hızla yapılaşmaya açılması bekleniyor. Kanal İstanbul önemli miktarda tarım arazisini sulayabilecek bir potansiyele sahip Silivri, Çatalca ve Büyükçekmece ilçeleri altında yoğunlaşmış yeraltı suyu havzalarına zarar verecek. • Projeler Türkiye’nin taraf olduğu birçok uluslararası sözleşme ihlal edilerek hayata geçirilecek.  • Uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınan alanlarda yapılacak projeler ile Büyükçekmece Gölü, Küçükçekmece Gölü, Terkos Gölü, Ömerli havzası ve Batı İstanbul meraları zarar görecek.

26 l İSMMMO YAŞAM

ların büyük çoğunluğunun kesildiğini vurgulayarak sözlerine başlıyor. 3. Havaalanı ile birlikte 6 bin 173 hektarlık alanın betonlaşacağını  söyleyen  Tolunay,  şu  değerlendirmeyi yapıyor: “Terkos Gölü’nün Tolunay doğusundan başlayıp Sazlıdere Barajı ve Küçükçekmece Gölü’nün üzerinden Marmara Denizi’ne bağlanan Kanal İstanbul güzergahında çok fazla orman alanı bulunuyor. Özellikle iki proje ile İstanbul’un toplam orman alanının 3.7’si orman vasfını yitirecek. Bu projelerin bölgeye çekeceği yeni kullanımlarla birlikte İstanbul ormanlarının daha fazlası zarar görecek. Zira bu projelerle Anadolu ve Avrupa yakalarında birer milyonluk iki şehir kurulması planlanıyor. Ormanlar insanlara odun üretimi, su üretimi, iklim düzenleme, karbon bağlama, oksijen üretme, hava kirliliğini azaltma ve canlıların yaşama ortamı olmaları itibariyle de farklı hizmetler sunuyor. Tüm bu hizmetlerde azalma olacak.”

HABİTAT PARÇALANMASI

Mega projelerle ormanların haricinde doğal alanlar da zarar görecek. Doğa Derneği’nin Türkiye’de belirlediği 305 önemli doğa alanından 11’i İstanbul’da. Bunların 7’si de projelerin etki alanında bulunuyor. Söz konusu etkilenecek doğa alanlarının Terkos Havzası, Küçükçekmece Havzası, Batı İstanbul Meraları, Ağaçlı Kumulları, Boğaziçi ve Ömerli Havzası olduğu belirtiliyor.  Prof. Dr. Doğanay Tolunay’a göre İstanbul’daki doğa alanlarında 23’ü sadece İstanbul’a özgü olan 39 endemik bitki türü bulunuyor. Bu endemik bitki türlerinin taşınarak başka yerlerde korunması yönünde çalışmalar olsa da bunlar şu an için yetersiz. Bunların dışında mega projelerin alanlarında BERN Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere göre korunması gereken küçük balaban, semender, ağaç kurbağası, ince yılan gibi birçok canlı türleri var. Bunlar da projelerden zarar görecek. Ayrıca 3. köprü ve havaalanı aynı zamanda kuş göç yolları üzerinde olduğu için de kuşları olumsuz etkileyecek. Kuşların uçuş güvenliğini tehlikeye sokması ise başka sorun. Projelerin canlılar üzerindeki etkilerini Profesör Tolunay, şöyle özetliyor:  “Projeler ve bunların bağlantı yolları ile doğal ekosistemler onlarca küçük parçaya bölünecek. Habitat parçalanması olarak adlandırılan bu olay canlıların daha küçük alanlarda yaşamaya zorlanması olup, bu durumda canlıların beslenmeleri, suya ulaşmaları güçleşmekte. Küçük topluluklar içinde üremeleri sonucunda da genetik bozukluklar ortaya çıkabilmekte.”

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


Metropol İstanbul’un arazilerinin yüzde 25’i tarım arazisi. Avrupa yakasında, ağırlıklı olarak Silivri ve Çatalca  ilçelerinde  yer  alan  tarım  arazilerinin  yüzde 90’ında sulama gerekmeden kuru tarım ya da yağışa bağlı tarım yapılıyor.  Özellikle Kanal İstanbul projesiyle tarım arazilerinin hızla yapılaşmaya açılması tehlikesi bulunuyor. Üstelik de tarım arazisi kaybı sadece kanalın geçtiği güzergahtaki tarım arazileri ile sınırlı kalmayacak. Aynı zamanda kanal çevresinde oluşacak denetlenemez yapılaşmalar nedeniyle çok daha vahim boyutlara ulaşacak. Kanal İstanbul’un önemli miktarda tarım arazisini sulayabilecek bir potansiyele sahip Silivri, Çatalca ve Büyükçekmece ilçeleri altında yoğunlaşmış yeraltı suyu havzalarına zarar vereceğine de kesin gözüyle bakılıyor.

KUŞ GÖÇLERİNİ ETKİLEYECEK

Dünyadaki önemli kuş yollarından bazıları Türkiye üzerinden geçiyor. Süzülerek göç eden kuşların denizler üzerinden geçmemek için belli dar boğazları seçtikleri gözleniyor. Böyle dar boğazların ülkemizde en tanınmışı da İstanbul Boğazı… İstanbul’da yapılan kuş göç çalışmalarına göre, ilkbahar ve sonbaharda yaklaşık 400 bin leylek, yaklaşık 20 bin yırtıcı kuş ve yüzbinlerce ötücü kuş türü, su kuşu ve kıyı kuşu göç etmekte. 3. Köprü ve Havaalanı aynı zamanda kuş göç yolları üzerinde olduğu için de kuşları olumsuz etkilemesi bekleniyor. Ayrıca kuşların uçuş güvenliğini de riske atması muhtemel.

ÇÖZÜM NE?

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

‘BEN YAPTIM OLDU İLE KENT SORUNLARI ÇÖZÜLMEZ’

Son yıllardaki uygulamaların çoğu, plan dışı kararlarla oldu. Başta, arsaların değerini olabildiğince çok artırmaya yönelik yoğun ve yüksek yapılaşma… Bu gelişim İstanbul’u İstanbul olmaktan çıkaracak yolda hızla sürüyor. Öte yandan özellikle Ankara’nın baskısıyla İstanbul’da geliştirilen ve mega projeler olarak anılan türden çok büyük maliyetli projeler söz konusu. Bu projeler İstanbul planlarında yok. İşte 3. Boğaz Köprüsü, “Başbakan’ın Çılgın Projesi” diye anılan Kanal İstanbul, 3. Havalimanı. Bunlara bir de Avrasya Tüneli eklendi. Hepsi de ulaşımla ilgili projeler… Planlama açısından bakıldığında hepsi sınıfta kalıyor. Ulaşım, trafik sıkışıklığı İstanbul’daki çarpıklığın yalnızca görünen yüzü… Üzerinde asıl durulması gereken konu bölgesel ve kentsel planlama. Ulaşım, planlamanın yalnızca bir parçasıdır. Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın girişimiyle İstanbul Metropoliten Planlama (İMP) Bürosu kurulmuştu; doğru bir girişimdi. İstanbul’un 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planı hazırlandıktan sonra bilimsel katılım ve çalışmalarla, 2011’de yürürlüğe giren Ulaşım Ana Planı hazırlandı. Bu planlar bir yana bırakıldı. Ankara’dan gelen emirlerle, sivil emir-komuta zinciri içinde birtakım mega projelere girişildi. Bilimsel yolla hazırlanmış bölge planı, şehir planı olmadan, “ben yaptım oldu” anlayışı ve oldu bittilerle kent sorunları çözülemez.

Prof. Dr. Murat Türkeş/ Ortadoğu Teknik Üniversitesi İstatistik Bölümü Öğretim Üyesi

İKLİM DEĞİŞECEK

Mega projeler bölgesel iklimi etkileyebilecek güçte. Projelerin uygulandığı yerlerde yeni kentsel ısı adalarının oluşması olası. Beton, tuğla, briket, asfalt ve kaldırım yüzeylerinde ısı emilmesi, yüksek binaların konvektif soğumayı azaltması ve buharlaşma yoluyla soğumanın azalması nedeniyle, kentsel alanlarda oluşan insan kaynaklı yerel iklim koşulları, kentsel ısı adası olarak tanımlanıyor. Boyutları farklı olsa bile, genellikle tüm kentler ve kentleşen (betonlaşan, bina yoğunluğu artan) alanlar bir kentsel ısı adası özelliği sergiliyor. İnsan sağlığı ve iklim tasarımı açısından, kentsel sıcaklıktaki bu artışın istenmeyen (olumsuz) yönleri var. Son yıllarda ve 2014 yazında İstanbul ile birlikte Türkiye’nin birçok yöresinde, uzun süreli sıcak hava dalgaları boyunca ısı stresinin şiddetlenmesi ya da yerel atmosfer kararsızlığını kuvvetlendirdiğine şahit olduk. Buna bağlı olarak şiddetli sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışların, dolu fırtınalarının ve bunlara bağlı kentsel sel ve taşkınların daha sık ve şiddetli oluşmasını bu olumsuz sonuçlardan sayabiliriz.

DOSYA

Peki mega projelere karşı çıkanların alternatifleri ne? Prof. Dr. Doğanay Tolunay bu konudaki uzmanların  ortak  çözüm  önerilerini  şöyle  açıklıyor:  “İstanbul’un nüfus artışının sınırlı tutulması, kentleşmenin kuzeye doğru değil, doğu batı aksında gerçekleşmesi gerekiyor. Boğaz geçişlerinin İstanbul’un güneyinden olması, bu geçişlerin araçlara yönelik değil insanlara yönelik olması, başka bir ifadeyle raylı sistem gibi toplu ulaşıma yönelik olması gerekiyor. Havaalanı konusunda da öncelikle Sabiha Gökçen ve Çorlu Havaalanları devreye alınabilir. Her iki havaalanından da İstanbul’a hızlı tren ile ulaşım çok kolay sağlanabilir. Kanal İstanbul’un ise Montrö anlaşmasına göre çok fazla tercih edilmeyeceğini düşünmekteyim.”

Doğan Hasol/ Has Mimarlık Kurucu Ortağı

İSMMMO YAŞAM l 27


RENKLİ YAŞAM

Tam bir bağlama tutkunu O, her gün işten çıkıp eve gitmeyi iple çekiyor. Meslek mensubu Taner Karaman, tam bir bağlama tutkunu. Bağlama çalmadığı gün kendini eksik hissettiğini söyleyen Karaman, bütün meslek mensuplarına bir enstrüman çalmalarını öneriyor.

28 l İSMMMO YAŞAM

GAYE DELEN

Taner Karaman, bağlama ve halk müziği  tutkunu  bir  meslek  mensubu. Küçük yaşta çalmayı öğrendiği bağlamayı bulabildiği bütün boş vakitlerde elinden düşürmüyor. Onun bağlama tutkusu öyle bir noktaya vardı ki evinde bir bağlama köşesi oluşturdu. Neredeyse her akşam çalarak bu tutkusunu yerine getiriyor. Karaman, 1970 Erzurum doğumlu. İlk, orta öğrenimini bu şehirde tamamladı.

Lise eğitimi için İstanbul’a geldi. Üniversiteyi de burada okudu. İktisat eğitimi alan Karaman, ağabeyinin etkisiyle muhasebe  mesleğini  seçmiş.  Zaten  eğitimine devam ederken bir yandan da çalışmaya başladığını anlatıyor. 1990’ların başında adım attığı muhasebecilik mesleğini tam 24  yıldır  sürdürüyor.  Bürosu  İstanbul Bahçelievler’de bulunuyor. Taner  Karaman,  bağlamaya  ilgisinin lise yıllarına dayandığını söylüyor. Ailesinden gizli olarak bağlama kursuna

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


yazılmış. O gün bugündür de bir daha bu enstrümandan kopamamış. Beylikdüzü’nde oturan Karaman, her gün işten çıkıp eve gitmeyi iple çekiyor. Bağlamasına kavuşmak için sabırsızlanıyor. Karaman, “İki tane bağlamam var. Her gün mutlaka birini çalarak günün yorgunluğunu atıyorum. Yıllardır bağlama çalsam da müzik sonsuz bir uğraş. Her gün yeni bir şeyler öğreniyorum. Dönem dönem farklı şeyler çalıyorum. Şu aralar en çok Kerimoğlu Zeybeği’ni çalıyorum. Kerimoğlu Zeybeği, 1901 yılında geçen ve Muğla’nın Yeşilyurt beldesinde Kerimoğlu Eyüp’ün kahramanı olduğu bir olayı konu edinen ünlü türkü. Trakya türküsü Debreli Hasan, Karadeniz’in hareketli parçaları, İç Anadolu, Ege hepsi ayrı güzel. Tabii ki Erzurum’un Sarı Gelin’i… Bu aralar Burdur yöresine merak sardım. Türküler ve hikayeleri beni çok etkiliyor. Hepsinden çok şey öğreniyorum. Müzik bütün ülke ve bölge halklarının içinden çıkan bir kültür ürünü. Türküler bestelenmez, yakılır. Bütün yörelerin müziklerini seviyorum. Müziğin birleştirici gücüne inanıyorum” diye anlatıyor.

O ÇALIYOR, EŞİ SÖYLÜYOR

Eşinin son yıllarda halk müziğine merak sarması da işini kolaylaştırmış. Kursa devam eden eşi genelde söylemeyi, o da çalmayı tercih ediyor. Küçük denemeleri olsa da beste yapmamış. İş yoğunluğu nedeniyle o duygusal yoğunluğu yaşayacak ortam bulamamaktan yakınıyor. Karaman’ın müzik tutkusu o kadar ileri boyuta varmış ki bağlama çalmadığında kendini eksik hissediyor. Bağlama tutkunu meslek mensubu, gelen profesyonel çalma teklifleriyle ilgilenmiyor. Bağlama onun için hobi olarak devam etsin istiyor. Ancak aile ve arkadaş sohbetlerinde, özel törenlerde gelen talepleri ise geri çevirmiyor. Genelde o çalıyor katılımcılar söylüyor.

ERKAN OĞUR’UN YERİ AYRI

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

Taner Karaman’ın meslek mensuplarına da önerisi var. Bir hobi edinmelerini özellikle bir enstrüman çalmalarını şiddetle tavsiye ediyor. Vakitsizliği mazeret olarak kabul etmeyen Taner Karaman, “Ben geç saatlere kadar çalışıyorum. Çocuklarımla ilgileniyorum ama her şeye karşın bağlama çalmaya her gün vakit ayırabiliyorum. Her fırsatta çalıyorum. Çalmadığımda eksiklik hissediyorum. Mesleğin stresini yorgunluğunu bu şekilde atıyorum. Herkese de öneriyorum” diyor.

‘MEVZUATLAR DAHA NET OLMALI’

Erzurumlu meslek mensubu Taner Karaman, 24 yıldır bu işi yapan biri olarak Türkiye’de mesleğin gelişimine tanıklık eden isimler arasında yer alıyor. Karaman, meslekteki sorunları şöyle anlatıyor:  “Mesleğimizin en zor tarafı bu alandaki kanunların net olmaması. Hiç kimse ne ile mükellef olduğunu bilmiyor. Biz bile bazen zor biliyoruz. Pek çok gri alan var. Bunları duruma göre siyah ya da beyaz olarak yorumluyoruz. Bizim mesleğe verdiğimiz çaba kadar kanun koyucuların da çaba göstermesi gerekiyor. Kanunlar net, somut olmalı. Bazı mevzuatlar çok belirsiz. Ama her şeye karşın mesleğimizin geleceği aydınlık olmak zorunda. Mesleğimiz çok aşama kat etti. Yeni gençler daha iyi yetişiyor. Meslek daha çağdaş ve verimli hale geldi.”

RENKLİ YAŞAM

Karaman, halk müziğinin bütün sanatçılarını çok değerli buluyor. Ancak onun için Erkan Oğur’un yeri ayrı. Muzaffer Sarısözen, Arif Sağ, Neşet Ertaş diğer vazgeçilmezleri. Özellikle bağlamada Erdal Erzincan’ı çok beğeniyor. Onun bağlamayla en yüksek seviyede ilgilendiğini vurguluyor. O, Tük Halk Müziği konusunda gençleri bilinçlendirmek için çalışmalar da yapmak istiyor. Önce kendi hemşeri ve akraba çocuklarından başlamayı planlıyor. Gençlerle ilgili projeleri olduğunu ve bunlar arasında müzikle ilgili bir kitap yazmanın da bulunduğunu aktarıyor.

HER GÜN STRESİNİ ATIYOR

İSMMMO YAŞAM l 29


YAŞAM’IN PORTRESİ

‘Oturarak oyuncu olunmuyor’

30 l İSMMMO YAŞAM

Geçtiğimiz sezon Küçük Ağa dizisinde oynayan Nesrin Cavadzade, bu yaz Çanakkale’de çekilen Son Mektup filminde rol aldı. Oyuncunun hamlamaması için mutlaka dizilerde ya da filmlerde oynaması gerektiğini söyleyen Cavadzade ile ekranı ve sinemayı konuştuk. TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


BANU BOZDEMİR

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

KAMERA ARKASINA İLGİSİ VAR Oyuncu Nesrin Cavadzade’ye “Kamera arkasına ilginiz var mı?” diye soruyoruz. Kendisinin zaten kamera arkası eğitimi aldığını belirterek sözlerine başlayan Cavadzade, senaryo yazmaktan kısa film çekmeye kadar birçok deneyim edindiğini vurguluyor. Genç oyuncu “Senaryo yazdım, kısa filmlerim var, belgeselim var. Kültür Bakanlığı’na gönderdiğim senaryom bile var“ diyor. Senaryosuna destek bulamayınca oyunculuğa daha fazla ağırlık verdiğini söyleyen Cavadzade sözlerini şöyle sürdürüyor: “Özellikle kadınlarla ilgili bir şey yapmak istiyorum. Kadın hikayeleri anlatmak istiyorum; çünkü çok fazla birikti. Bizde bir erkek kahraman vardır; kadın da onun karısı, anası bacısı, sevgilisidir. Kadın kahramanların sürüklediği bir şeyleri yapmayı çok istiyorum.”

YA Ş A M ’ I N P O R T R E S İ

İlk olarak 2007’de Yersiz Yurtsuz dizisinde ‘Suna’ rolüyle karşımıza çıktı. Samanyolu, Al Yazmalım, Ağır Roman Yeni Dünya, Görüş Günü Kadınları ve Küçük Ağa… Bunlar televizyon dünyasında onun seyirci ile buluştuğu diziler… Setten sete koştururken, sinemadaki filmlerinde de başarı yakalayan oyuncu Nesrin Cavadzade, kısa sayılabilecek oyunculuk kariyerine birçok ödül de sığdırdı. Güzel Günler Göreceğiz filmindeki ‘Anna’ karakteriyle 48. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü’nü alan oyuncu, Yangın Var filmindeki Asya rolüyle de 23. Ankara Uluslararası Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü havaya kaldırdı. Cavadzade, kalbinin sinemada olduğunu söylüyor. Buna karşın oyuncunun hamlamaması için de dizilerde oynaması gerektiğini düşünüyor. Bu yaz Çanakkale’de çekilen Son Mektup filminde de rol alan Nesrin Cavadzade ile oyunculuk üzerine konuştuk. Ağır Roman Yeni Dünya, güzel bir diziydi ama biraz kısa soluklu oldu. Aslında 90’lı yılları anlatan bir roman uyarlamasıydı ama günümüze de denk düştü. Dizinin erken bitmesi sizi üzdü mü? Daha öne de kısa sürmüş dizilerde oynadım ama Ağır Roman (en uzun sürmüş iki işimden birisi Samanyolu diğeri de Alyazmalım’dı, ilk işim Yersiz Yurtsuz. Onların gönlümdeki yeri ayrıdır ama) bitmesine en üzüldüğüm Ağır Roman olmuştur. Çünkü beni besleyen, oyuncu olarak çok zorlayan bir karakteri oynadım. Dansçı, mahallede sokak ortasında dans ediyor. Bir alt kültür kahramanı aslında. O yüzden üzülüyorum. Ağır Roman ülkemizin yer altı edebiyatının en kült romanlarından biridir. Romanı okuyup filmi de seyrettiğimde o yer altı dünyasını çok iyi hissediyorsunuz ama televizyon ana akım bir mecra. O yüzden o romanı olduğu gibi vermek mümkün değildi. Televizyon dünyasına uymadı Kolera’nın ruhu. Argo olayınca steril kaldı. Getto dünyasına, o arka sokaklara dair ayrıntıları ya vereceksin ya da eksik kalıyor işte böyle. Başka bir nedeni de şu: Ayfer Tunç harika bir şekilde günümüze uyarladı. Bugün Tarlabaşı’nda evsizleştirilen, soylulaştırma adı altında yapılan kentsel dönüşüme çok fazla gönderme vardı. Biz ilk bölümden sonra bir telefon aldık kentsel dönüşüm lafını kullanmayacaksınız diye. Şehr-i nizamiye denecek falan dendi. Kentsel dönüşüm aldı altında insanların yerlerinden yurtlarından edildiği anlatılıyordu, bir rant kavgası anlatılıyordu ve muhtemelen rahatsız ediciydi. Küçük Ağa dizisindeki karakteriniz Başak yine güçlü bir kadın imajı çiziyor. Biraz güçlü kadın olmak üzerine konuşabilir miyiz? Bugüne kadar hep güçlü kadınları oynadım. Dilber’in Sekiz Günü’nde bütün köye meydan okuyan doğulu bir kadın vardı, Acı da İstanbul’dan köyüne doğru yolculuk yapan bir örgüt üyesi kadını oynuyordum. Yangın Var’da ki Asya ve Güzel Günler Göreceğiz’deki Anna öyle bir karakterdi. Ama ben

İSMMMO YAŞAM l 31


BAKÜ’DE DOĞDU, TÜRKİYE’DE BÜYÜDÜ

YAŞAM’IN PORTRESİ

30 Temmuz 1982 yılında Bakü’de doğan Azerbaycan asıllı oyuncu Nesrin Cavadzade, 11 yaşında geldiği Türkiye’de Marmara Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümü’nden mezun oldu. Şahika Tekand Studio Oyuncuları’nda iki yıl oyunculuk eğitimi aldı. 2007'de atv'nin Yersiz Yurtsuz adlı dizisinde oynadı. Ertesi yıl Hüseyin Karabey'in Gitmek: Benim Marlon ve Brandom ve Cemal Şan'ın Dilber'in Sekiz Günü adlı filmlerinde yer aldı. Rol aldığı Güzel Günler Göreceğiz filmi, 48. Antalya Altın Portakal’da En İyi Film Ödülü kazandı. Al Yazmalım filmiyle 23. Ankara Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülü alan Nesrin Cavadzade, geçen sezon Küçük Ağa dizisinde rol aldı.

gücün ardındaki kırılganlığı da seviyorum. Kırılganlık olmadan güç olmaz yani. Karakteri oynarken kendime soruyorum bu karakter neden yara alır diye? Bunlara verdiğim cevaplarla karakteri kuruyorum. Başak güçlü bir kadın ama seyirci sevmiyor galiba onu? Evet kültürel kodlarımız çok acayip yani. Sonuçta boşanmış bir çift onlar Ali ile Sinem karakteri. Bu kadın da avukat, kocasından şiddet görüyor. O da kocasından boşanmış. Olumlu da bir karakter, kağıt üzerinde çok olumlu ama yine de karı-koca arasına girdiğimi düşünüyorlar. Ama ana kahraman bence küçük çocuk. Ana kahraman ne istiyorsa ki, anneyi istiyor, hepimiz ona göre kodlanıyoruz. O anneyi istediği sürece diğer çatışma öğeleri negatif. Ama ben zaten konuk oyuncu kıvamında girdim, kısa dönem sözleşmesi yaptım. Oynadığınız rollere hangi karakter olursanız olun çok yakışıyorsunuz. Ama geçen gün bir arkadaşım çok az değiştiğimi söyledi, yani fiziken çok az değişiyorum galiba… Bu sizden değil bizim sinemamızda ya da dizilerimizde değişime açık rollere imkan verilmemesinden kaynaklanıyor olabilir mi? Kilo alayım, balerin vücudu yapayım, o kadar çok istiyorum ki fiziksel olarak değişmeyi. Oyuncuyum ve hamurumu olabilecek en geniş ha-

32 l İSMMMO YAŞAM

liyle kullanmak istiyorum. Tam da o zamandayım. 60 yaşına geldiğimde çok az değişebileceğim.Ya da değişeceğim ama yüzümün daha net bir hikayesi olacak. Ben daha çok sinemada böyle bir değişimin olabileceği inancındayım… Ben yedi sekiz yıldır hiç durmadan iş yapan biri olarak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki en iyi ihtimalle bir projeden dört ay önce haberim oluyor. Psikolojik hazırlık bir yere kadar ama beden hazırlığı diye bir şey var ve mümkün değil. Yani yetmiyor süre. Peki rolünüzle ilgili olumsuz bir şey söylendiğinde neler hissediyorsunuz? Sektörün önde gelen yazarları benim hakkımda iyi bir şey yazdıklarında ben büyük bir çoğunluğun aynı şekilde davrandığını görüyorum. Halbuki çok seslilik oyuncu arkadaşların da birbirine daha açık olabilmesi adına iyi. Bu sanatın her dalında geçerli aslında. Taban tabana zıt fikirleri okumayı isterdim; bu besleyici bir şey. Eskiden yönetmenler, senaristler birbirlerinden fikirlerini, senaryolarını saklamazlarmış. Kolektif bir ruh varmış. Birisi yönetmenken diğeri onun asistanıymış falan. Usta çırak ilişkisi hiç kalmadı. İlk filmini çeken yönetmenlere şans tanıyan bir oyuncu musunuz?

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

ROL ALDIĞI FİLMLER Yersiz Yurtsuz (Suna)-2007 Pazar- Bir Ticaret Masalı (Eczacı)-2007 Dilber’in Sekiz Günü (Dilber)-2008 Gitmek: Benim Marlon ve Brandom (Derya)-2009 Acı (Torun)-2010 Güzel Günler Göreceğiz (Anna)-2011 Yangın Var (Asya)-2011 Son Mektup (Nihal Hemşire)-2014

ROL ALDIĞI DİZİLER Samanyolu (Melek)-2010 Al Yazmalım (Ayça)-2011 Ağır Roman Yeni Dünya (Kara Leyla)-2012 Görüş Günü Kadınları (Lale)-2013 Küçük Ağa (Başak)-2014

YAŞAM’IN PORTRESİ

Evet, ilk filmini çeken Hasan Tolga Pulat’ın Güzel Günler Göreceğiz filminde rol almıştım. Sanki ben ilk işimi yapıyorum da Tolga yetmişinci filmini çekiyormuş gibiydi. O çok da emin değildi benimle çalışıp çalışmak istemediğinden. Ben zorladım, o beni başka bir karakter için istiyordu ben ikna ettim onu. Projeye, karaktere inanmak tek kriterim. Dizilerde rol almayı seviyor musunuz yoksa biraz zorunluluktan mı? Zorunluluk biraz kibir gibi geliyor bana. Evinde dört duvar arasında oturarak dünyanın en büyük oyuncusu olduğunu iddia edemezsin. Oyunculuk teorik bir şey değil, yapmak zorundasın. Oynamaya devam etmem gerekiyor ki oynayabilesin. Ben konuya böyle bakıyorum. Peki dizi setleri, koşullar… Çok fazla çalışıldığı söylenir, siz aynı şekilde mi düşünüyorsunuz? Bu set (Küçük Ağa) doğası gereği, çok komplike bir senaryosu yok, taraftarları ve mekanları belli. Çok organize ve en az yorulduğum set oldu diyebilirim. Ama sektörel olarak konuşursak mümkün değil bizden beklediklerini vermemiz. Kim günde 15-16 sayfa iş çekip hala oynadığını iddia edebilir ki? Ben iddia etmiyorum ama hiç oynamamanın beni hamlaştırdığını düşünüyorum. Yapmak istiyorum ama koşullar çok zorlu. Kendisini izleyip sınayan oyunculardan mısınızdır? Çok zor izliyorum kendimi. Çok yerin dibine geçiyorum. Her şey ben değilmişim gibi geliyor, o çok acayip. İnsanlar bana en çok sesimle ilgili iltifat ediyorlar. Eski Yeşilçam filmlerindeki Belgin Doruk sesi gibi diyorlar. Kendimi seyrediyorum ama pek beğenmiyorum sesimi. Yabancılaşıyorum. Büyük bütçeli bir sinema filmine başlamayı düşündüğünüzü duyduk. Biraz ondan bahsedebilir miyiz? Kendimi dev bir projenin içinde görmek istiyorum, ben neredeyim ne kadarını alıp sürükleyebiliyorum görmek istiyorum. Ben bir hemşireyi oynayacağım. İkinci sebep de şu; ben hiç dönem işinde oynamadım. Çok istiyordum bir dönem karakterini oynamak… Filmin adı, Son Mektup... 1915’de geçtiği için Osmanlıca dersi falan alıyoruz, güzel geçiyor benim için. Tiyatroda oyunculuk deneyiminiz de var mı? 1.5 yıl önce Tiyatro Festivali’nde Lulabay adlı bir oyunda rol aldım, Aslıhan Erguvan’ın yazıp yönettiği bir oyundu. Üç kere sahneye çıktım, oyunculuk oyunculuktur fakat ben sahne oyuncusu değilim. Ekranda ve beyazperdede olabileceğimi, olduğumu, hacim kapladığımı umuyorum ama sahne benim alanım değil. Çok zorlandım ama bir yandan da kendimi fark ettim. Sinema ve ekranda o kadar kadraj durumdayız ki tiyatroda bütün bedeninle orada oluyorsun. Sinema benim kalbime daha yakın.

İSMMMO YAŞAM l 33


Dedikoducu, karamsar, devamlı kendini öven, sinsi… Zamanımızın çoğunu geçirdiğimiz işyerlerinde bu tarzda çeşitli tipler ve kişiliklerle zaman geçirmek zorunda kalıyoruz. Onlara katlanmak ve onlarla yaşamaya alışmak öğrenilmesi gerekenler arasında. İş hayatında uzak durulması gereken kişilikleri ele aldık.

Bu tiplerden uzak durun! KARİYER

GAYE DELEN

Hayatımızın hemen her aşamasında farklı kişiliklerle bir arada bulunuyoruz. Aynı ailede doğan çocuklar bile kişisel özellikleri açısından farklı olabiliyor. Bu çeşitlilik ofislerde de devam ediyor. Benzer okullardan mezun, aynı görev tanımıyla çalışan, aynı yetkinliklere sahip kişiler bile kişisel özellikleri incelendiğinde ayrı pro-

34 l İSMMMO YAŞAM

filler çizebiliyor. Bazı insan tiplerine özel hayatımızda beş

dakika tahammül edemezken ofiste gün boyu hatta yıllar boyu katlanmak zorunda kalabiliyoruz. Hayatı idame ettirme çabası içinde bunlara katlanmak ve bunlarla yaşamaya alışmak öğrenilmesi gerekenler arasında. İnsan kaynakları danışmanı Selin Yetimoğlu, insan kişiliğinde en önemli konunun uyum olduğunu belirterek, “Yeni girdiği orta-

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


ma hızla uyum sağlayabilen, farklılıklara özen gösteren ve kendisi gibi olmayanı da kabullenen profiller iş hayatında başarıya daha rahat ulaşabiliyor” diyor.

DUYGULARLA HAREKET EDİLİYOR

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

DAVRANIŞLAR DEĞİŞTİRİLEBİLİR

Peki, yöneticilere sorunlu kişilikleri yönetmede nasıl bir sorumluluk düşüyor? Yetimoğlu, bu konuda şunları söylüyor: “Kişilik değiştirilemez ancak davranışlar değiştirilebilir. Yöneticilerin rahatsız oldukları durumları çalışanlarına örnekler halinde sunmaları gerekir. Örneğin, ‘dedikoducusun’ diyerek eleştirmek yerine başkalarının öğrenmemesi gereken bilgileri en baştan vurgulamak daha doğru olur. Ekibi genel olarak olumsuz etkileyen kişiler bile olsa yine de yöneticinin başkaları önünde eleştirmesindense kişilerle özel olarak görüşmesi daha etkili olur. En temelde farklı kişilik tiplerinin aynı amaç doğrultusunda yönlendirilebilmesi, etkili bir liderlik anlayışıyla mümkün olabilir. Herkesin farklı bireyler olduğu anlayışıyla hareket etmek bir liderin en önemli yetkinliklerinden biridir.” Yetimoğlu, işyerlerinde karşıdaki kişinin karakterinin gözlemlenerek analiz edilmesini ve ona göre hareket edilmesini öneriyor ve ekliyor: “Örneğin, karamsar olduğunu fark ettiğiniz birisiyle çalışmak zorundaysanız ona göre gardınızı almalısınız. Sizi sözleriyle ve davranışlarıyla etkilemesine, çalışma isteğinizi ve motivasyonunuzu düşürerek sizi de karamsarlığa sürüklemesine müsaade etmemelisiniz.”

ÇOK ÇEŞİTLİ KİŞİLİKLER VAR

Ofiste kaçınılması gereken insan tipleri şöyle sıralanıyor: l Dedikoducu tipler l Çirkef ve yırtıcı tipler l En iyisini ben bilirim diyenler l Çok konuşup az iş yapan tipler l Bütün gün bilgisayarda oyun oynayan tipler l Patron yalakası tipler l Sizi çekemeyenler l Asosyal tipler l Sinsiler l Kendini o işyerinin CEO'su sananlar l Başarılı olduğunu sanan kompleksli tipler l Alaylı olup mektepli jargonuyla size bilgiçlik taslayan kendini profesör sanan tipler l Çok bilmiş ukalalar l Hiçbir yetkisi olmadığı halde çayını bile oradaki çalışanlara getirten buyurgan tipler.

KARİYER

Temel amacına bakacak olursak her kurumun bir iş hedefi var ve o kurumda bulunan herkesin ortak iş hedefleri doğrultusunda çalışmaları beklenir. Yetimoğlu, “Ancak bazı durumlarda bunun dışına çıkılıyor. Akdeniz ülkesi olmamızdan, kültürel geçmişimizden ve eğitim sistemimizden kaynaklanan bazı alışkanlıklarımızdan dolayı, insani ilişkiler bizim için çok önemli. Bu da zaman zaman orada bulunmamızın esas amacını unutmamıza ve olayları duygusal açıdan ele almamıza sebep olabiliyor. Bu yüzden ekonomik açıdan hızla büyüyen ve endüstriyel ülkelerle karşılaştırdığımızda, Türkiye'de sayıca daha çok duygularıyla hareket eden kişiler olduğunu görüyoruz” saptamasında bulunuyor. Selin Yetimoğlu, işyerlerinde sıkça rastlanan ve dikkat edilmesi gereken kişilik özellikleri hakkında da şunları söylüyor: “Çok uzun zamandır aynı işyerinde çalışan ve monotonluk sebebiyle ‘sıkılmış’ kişilerle karşılaşabiliyoruz. Her şeyden şikayet etmeyi alışkanlık haline getiren bu kişilerle derinlemesine görüştüğünüzde genellikle aslında var olan durumları da değiştirmeye yanaşmadıkları görülüyor. Hemen her şirkette ve hatta ekipte ‘pasif saldırgan’ dediğimiz kinaye ile kendisini ifade edebilen kişilerden bolca bulunuyor. İş yapmaktan ‘kaytaran’ ve ortak iş hedeflerine ulaşma yolunda, motivasyonu yüksek kişilerin de yoluna taş koyan kişilerle de karşılaşıyoruz.

Herkesin kişiliği ve karakteri farklıdır. Birlikte çalışabilmek için iyi bir gözlem yeteneği ve ‘nabza göre şerbet vermek’ gerekebilir. Örneğin, dedikoducu kişilerle her bilgiyi paylaşmamak ve onların her anlattığına doğrudan inanmamak gerekir.”

İSMMMO YAŞAM l 35


İş kaygısını azaltan bölümler EVRİM KURAK

Her yıl 10 binlerce genç liseden mezun olup çeşitli üniversitelerin farklı bölümlerine giriyor. Bu gençlerin “bölüm” tercih ederken pek çoğunun aklında ise üniversiteyi bitirdikten sonra kolay iş bulup bulamayacakları yatıyor. Çünkü her aday üniversiteden mezun olduktan sonra iyi bir ücret ve iyi bir unvanla iş hayatına başlamak istiyor. Peki ama hangi bölümlerden mezun olan gençler sektörlerinde daha kolay iş bulabiliyor? İnsan kaynakları sitelerinin verilerine göre bu yıl deneyimsiz gençlere en çok yer veren sek-

törler arasında ilk sıralarda perakende, turizm, hizmet, bilişim, sağlık, tekstil, gıda, çağrı merkezi ve inşaat bulunuyor. Savunma sanayi, ziraat, prodüksiyon ve denizcilik ise yeni mezun alımlarının en az yapıldığı sektörler arasında.

KENDİNİZİ TANIYIN

Üniversite hedefleyen gençlerin, öncelikle hangi alanlara ilgi duyduklarını keşfetmeleri gerekiyor. Bunu gönüllü işler yaparak, çeşitli mesleklerden çevre oluşturarak, farklı projelerde görev alarak veya stajla deneyerek bulabilirler. Peki hiçbir fikri olmayan gençler ne

EĞİTİM

Türkiye’de işsizliğin en büyük sorun olduğu aşikar… Artık üniversite bitirmek iş bulmak için yeterli olmuyor. Dolayısıyla iş kaygısını yoğun yaşamamak için seçilen bölüme de dikkat etmek gerekiyor. İşte en rahat iş bulunan gözde meslekler….

36 l İSMMMO YAŞAM

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


yapacak? Yenibiris.com verilerine göre hemen bütün sektörlerde en çok eleman aranan iş alanının “satış” olduğu görülüyor. Şirketlerin gözde çalışanlarını iyi satışçılar oluşturuyor. Bilişim sektöründeki pozisyonlarda da ciddi bir açık söz konusu. Bu yıl olduğu gibi önümüzdeki yılların da istihdam alanında en çok hareketlilik beklenen sektörü bilişim olacak. Özellikle web ve mobil yazılım bilişimde başı çekecek. Birleşme ve satın almaların devam ettiği ve kullanıcı sayısının 10 milyonu geçmesi beklenen eticaret sektörü de alımlarını hızla sürdürecek sektörlerin başında yer alıyor. Satış temsilcisi, çağrı merkezi elemanı, yazılım uzmanı, banka pozisyonlarının da önümüzdeki dönemlerde popülerliğini sürdürmesi bekleniyor. Son yıllarda dijital pazarlamadan yazılım mühendisine, web tasarımdan arama motoru optimizasyonu uzmanına kadar çeşitli dijital işler gençlerin ilgi alanında. Bu alanda büyüyen bir pazar olduğuna dikkat çekiliyor. Dolayısıyla önümüzdeki yıl-

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

YEŞİL İŞLER

Bir başka potansiyel ise yeşil işlerde. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’nın geçtiğimiz ay açıkladığı rapora göre dünya genelinde yenilenebilir enerji alanında çalışan sayısı yüzde 14 oranında artarak 6.5 milyon kişiye ulaşmış durumda. Çin, bu alanda en fazla eleman alımı yapan ülke konumunda. Güneş enerjisi üretimi, başı çekiyor. Küresel iklim değişikliği konusunda farkındalığın artması, çevreci, doğal kaynakların kullanımının özendirilmesiyle Türkiye’de de yeşil işlerin yaygınlaşması bekleniyor. Buraya kadar yazdıklarımız en rahat iş bulduran bölümler ve meslekler olsa da yeni mezun gençler karamsarlığa kapılmasın. Yeni mezun gençlerden hedefi ve vizyonu olan, üniversite yıllarında staj ve iş deneyimi edinmiş, seçtiği alanda kendini sürekli geliştiren, şirkete yapabileceği katkıları önceden düşünmüş, iş için istek ve tutku duyanlar önde olacak.

SADECE İNGİLİZCE İLE YETİNMEYİN

Üniversiteye giren gençlerin İngilizce dışında ikinci hatta üçüncü bir dil öğrenmeleri mezun olduktan sonra büyük bir avantaj sağlayacak. Çünkü özellikle inşaat sektöründe yatırımların artması, yerli firmaların dışa açılması, yurtdışı projeler gibi sebeplerle işletmeler, İngilizce dışında Çince, Rusça, Arapça gibi dil bilen özellikle uzman ve mühendislere ihtiyaç duyuyor.

EĞİTİM

DİJİTALİN GELECEĞİ PARLAK

larda tercihini bu sektörden yana kullanan gençlerin iş bulma konusunda daha rahat olacağı görülüyor.

İSMMMO YAŞAM l 37


SAĞLIK

Doğanın altın gücü; ruşeym Buğdayın özü olan ruşeymin değerini insanlık yeniden keşfediyor. Bir ton buğdayda yalnızca 1 kilo bulunan ruşeym, enerji kaynağı olmanın ötesinde sinir rahatsızlıklarından kısırlığa kadar birçok rahatsızlıkla başa çıkmakta yarar sağlıyor.

38 l İSMMMO YAŞAM

ILGIN ŞENYÜZ Sağlıklı beslenme konusunda yapılan tavsiyelerin başında üç beyazdan uzak durmak gelir. Sağlıklı yaşamak isteyenlerin un, tuz ve şeker üçlüsünü hayatından çıkarması şarttır. Oysa yüzyıllardır Türk milletinin en büyük yiyeceği ekmek… Ekmek de undan yapıldığına göre bu işte bir çelişki yok mu? Belki 50

yıl önceki unlarla ekmekler yapılsaydı, uzmanlar ‘iki beyazdan uzak durun’ deyip, unun itibarını geri iade ederlerdi. Oysa sanayileşmeyle birlikte unlar beyazladı; raf ömrü uzatıldı. Eskiden değirmenlerde öğütülen buğdaylardan yapılan unlar üç ayda acırdı. Endüstri unun raf ömrünü  uzatmak  için  acımasını  engelledi. Bunu da buğdayın özü olan ‘ruşeymi’ çıkartıp kenara atarak yaptı.  Geriye ise

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


nişasta ve şekeri kaldı. Böylece de beyaz unlarla yapılan ekmekleri yiyip de sağlıklı kalmak hayal oldu.

ENERJİ KAYNAĞI Endüstrinin  eski  haline  dönmesi mümkün değil ama Avrupa ve Amerika’da ruşeymin değeri yeniden anlaşıldı. Ruşeym bitkisel takviye ürünü olarak kullanılıyor. Son yıllarda Türkiye’de de ruşeymin önemi anlaşılmaya başlandı. Peki ruşeymin önemi nereden geliyor? Ruşeym, buğdayın en tepesindeki embriyosu… Bu madde tohumun üremesini ve çimlenmesini sağlıyor. Diğer bir deyişle ruşeym buğdayın kalbi ve hayat kaynağı. “Doğanın altın sırrı” olarak kabul edilen ruşeym,  buğday tanesinin embriyo kısmı olup, filizlenme için gerekli tüm enerji ve besin kaynaklarını bünyesinde barındırıyor. Bu nedenle ‘doğal enerji kaynağı’ olarak adlandırılıyor.  Yüksek  enerji  ihtiyacı  hisseden sporcular, yoğun tempoda çalışanlar ve yorgunluk problemi olan kişilerin her gün ruşeymi  besin  programlarına  eklemeleri öneriliyor.

HÜCRELERİ YENİLİYOR Ruşeymin genelde yağı çıkartılarak kullanılıyor. Ruşeym yağı, Omega 3, 6 ve 9 yağ asitleri bakımından da zengin. Mucizesi bunlarla da sınırlı değil. Yapısın-

da A ve D vitaminleri bulunan ruşeym, E vitamini açısından da oldukça zengin. Bu nedenle de yaşlanma etkileri geciktiriyor; bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlıyor. Ruşeymin sinir sistemi hastalıklarında olumlu etki gösterdiği de saptanmış durumda. Gözde katarakt oluşumunu geciktirdiği, cildi güzelleştirip kırışıklıkları önlediği ve kısırlık tedavisinde etkin olduğu bilimsel çalışmalarla tespit edilmiş.

NASIL KULLANILIR? Buğdayın kalbi olan ruşeym altın kadar değerli. Değeri de az olmasından kaynaklanıyor. 1 ton buğdayda maksimum 1 kilo ruşeym bulunuyor. Yağı çıkartıldığında ise bu çok daha azalıyor. Az olan her şeyin değerli olması gibi ruşeym yağı da değerli. Zaten bu yüzden ‘doğanın altın gücü’ olarak kabul ediliyor. Ruşeymi yetişkinler de çocuklar da kullanabiliyor. Bir tek gulüten alerjisi olanlar, çölyak hastaları ruşeym yağını içerek ya da sürerek tüketmemeli.   Yetişkinlerin günde bir tatlı kaşığı, çocukların ise günde bir çay kaşığı ruşeym yağı tüketmeleri yeterli görülüyor. Ruşeymi arzu edenler soğuk süt ve yoğurt ile de karıştırabilir. Taze ve kuru meyvelere ilave ederek kullanabilir. İsteyenler de çorba ve salata gibi yiyeceklerin üzerine baharat gibi serperek de kullanabilir.

RUŞEYMİN 10 MUCİZESİ

SAĞLIK

1-) Ruşeym, enerji verir, tokluk hissini artırır. 2-) Omega 3, 6 ve 9 yağları açısından zengindir. 3-) Bağışıklık sistemini destekler. 4-) Cilt lekelerine ve yaralara iyi gelir. 5-) İçindeki E vitamini nedeniyle yaşlanmayı geciktirir. 6-) Yüksek kolestrol düzeyini düşürmede faydalıdır.  7-) Egzama ve sedef gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır.  8-) Gözde katarakt oluşumunu geciktirir. 9-) Sinir sistemi üzerinde olumlu etkileri bulunuyor. 10-) Kısırlık tedavisinde de ruşeym kullanılıyor.

İSMMMO YAŞAM l 39


Yalnızlık korkusu

DOSTL ARIMIZ

ILGIN ŞENYÜZ

Bütün bir yıl hasretle beklediğiniz tatil zamanı nihayet geldi. Yılın en sıcak günlerinde serin sularla buluşmak, beyninizi boşaltmak ve enerji toplamak için her şey tamam. 5 yıldızlı bir otelde eşiniz ve çocuklarınızla geçireceğiniz keyifli günler sizi bekliyor. Ama yine de huzursuzsunuz. Peki evinizi beş yıldır paylaştığınız köpeğinizi kime emanet edeceksiniz? Tatilimizi geçirdiğimiz birçok otel, kedi ve köpek gibi dostlarımızı kabul etmiyor. Bu durumda yapacak iki şey var; ya onu bir tanıdığımıza emanet etmek ya da dostlarımıza özel otellere bırakmak… Hangisini yaparsak yapalım; dostumuzun kendini yalnız hissetmesine engel olamayacağımız kesin… Bırakın böylesi bir haftalık uzun tatilleri, birkaç günlük kısa tatil-

40 l İSMMMO YAŞAM

Yalnızlık, dostlarımız için hem tehlikeli hem de korkutucu bir durum. Evde tek başına kaldıklarında beklenmedik tehlikelerle karşılaşabilen dostlarımız yalnızlık nedeniyle bunalıma girebiliyorlar.

lerde bile onları yalnız bırakmak birçok açıdan tehlikeli. Uzmanlara göre, dostlarımızı en uzun yalnız bırakma süresi 24 saat olmalı. Çok zorunlu hallerde bu 36 saat ya da 48 saate çıkabilir ama bir günlük süre daha güvenli bir zaman olarak kabul ediliyor.

KOLAY HASTALANIRLAR  Bireyselliklerine düşkün olsalar da kediler, fiziksel açıdan çok hassas hayvanlardır. Herhangi bir nedenle çok kolay hastalanabilirler. Onları kontrol eden biri yoksa; geri döndüğünüzde çok üzücü bir manzara ile karşılayabilirsiniz. Kedilerin en sık yaşadıkları rahatsızlıklardan biri idrar yolu tıkanmasıdır. Eğer müdahale edilmezse dostlarımız üç gün içinde çok büyük acılar çekerek hayatlarını kaybedebilir.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


Kedinizi emanet ettiğiniz kişinin en az günde iki kez onu kontrol etmesi gerekiyor. Suyunu tazeleyip, taze mama vermesi de yeterli değil. Dostunuzun iyi beslendiğinden emin olsa bile onunla bir süre oynaması ve okşaması, evde biraz birlikte zaman geçirmesi gerekli. Hatta evde biraz televizyon da seyretmeli ki, dostumuz kendini  yalnız hissetmesin.

EVİNİZ GÜVENLİ Mİ?

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

KÖPEĞİNİZE VAKİT AYIRIN Genel olarak kediler, köpeklere göre yalnızlığa daha dayanıklı canlılardır. Köpekler içinde de yalnız kaldıklarında daha az etkilenen cinsler yok değil.  Uzmanlara göre, yoğun çalışan insanların pug, cavalier king charles, Yorkshire terrier, İngiliz bulldog cinsi köpekleri tercih etmesi daha doğru. Köpeğine çok vakit ayıramayacak birinin golden retriever cinsi köpek alması yanlış olarak görülüyor. Erkek köpeklerin gezmeye ve dolaşmaya daha çok ihtiyacı olduğunu belirten uzmanlar; apartman dairesinde yaşayan ve çalışan insanların dişi köpek almalarının daha doğru olduğunu vurguluyorlar.

nızlık korkusu yaşayan köpekler de sahibi gelene kadar sürekli havlama, uygunsuz yerlere özellikle sahibinin yatağına ya da halıya idrar yapma gibi davranışlar görülebiliyor.

YALNIZLIK TERAPİSİ Peki bu sorunu gidermek için neler yapmalı? Aslına bakılırsa daha yavruluk döneminde dostumuzun yalnız kalmaya alıştırılması gerekiyor. Yavru köpek gittikçe arttırılan sürelerde, tek başına bırakılarak yalnızlığa alıştırılmalı. Genel olarak ayrılık endişesini yenmek için eve yeni bir kedi ya da köpek alınması tercih ediliyor ama bazı uzmanlar bunu doğru bulmuyor. Zira yalnızlık endişesinin sahiple ilgili olduğu; bu nedenle yeni bir ev arkadaşı olmasının sorunu çözmeyeceği belirtiliyor. Genellikle evden çıkmaya hazırlanırken köpeğinin mahzunlaştığını görenler ona güven vermek için sevgi ve güven dolu söz-

ler söylüyorlar. Uzmanlar aslında en uygun davranışın köpekle hiç ilgilenmeden evden çıkmak olduğunu söylüyorlar. Ancak köpeklerdeki yalnızlık endişesi öyle hafife alınacak bir konu değil. Bunun sahibinin bizzat uygulayacağı davranış terapisiyle çözülmesi mümkün. Bir veteriner kontrolündeki bu terapide, dostumuz yalnızlığa alıştırılmaya çalışılıyor. Ayrıca yoğun egzersizin de olumlu etkileri olduğu belirtiliyor. Hayvan sahibi evden çıkmadan evvel yoğun egzersiz uygulayarak, evden çıkma sırasında veya kısa bir sürede olsa, köpeğin daha sakin olmasını sağlayabilir. Bu durumda hem köpeğin enerjisi hem de gerginliği azaltılmış olur. Evet, bir evcil hayvan ile yaşamaya karar verdiğinizde bunun size yüklediği sorumlulukları da asla unutmayın. Bu sorumlulukların başında  onun yalnızlığını paylaşmak hatta onu sık sık yalnız bırakmamak var.

DOSTL ARIMIZ

Dostlarımızı ‘yalnız’ bıraktığımızda evlerimizin onlar için yeterince güvenli olmasına  dikkat etmeliyiz. Açıkta bırakılan deterjanlı sulardan ilaç kutularına, kapatılmayan pencerelerden çöpteki kemiklere kadar birçok şey onlar için tehlikeli olabilir. Özellikle kediler çok meraklı hayvanlardır. Her yere yüksekten bakmayı, izlemeyi severler. Bu nedenle bir anlık bir denge kaybı ya da dikkatlerini dağıtan bir ses onların aşağıya düşmesine, yaralanmasına hatta ölmesine yol açabilir. Kedinizi sık sık yalnız bırakıyorsanız, pencerelerinize sineklik taktırmanızda fayda var.  Evlerimizde  dostlarımızı  bekleyen  tehlikelerden biri de temizlikte kullanılan ve ortada bırakılan deterjanlı sular… Kedi ya da köpeğinizin bunları yalama ve içme ihtimalinin olduğunu unutmayın. Açıkta bırakılan elektrik kabloları da dostlarımız için tehlikeli olabilir. Oyuncu kediler bunları eğlenceli bir oyuncak olarak görürken, köpekler de kemirebilir. Elektrik çarpması ya da kısa devre sonucu oluşacak bir yangın hem sizin hem de onların hayatını alt üst edebilir. Bu nedenle açıkta elektrik kablosu bırakmamaya da dikkat etmelisiniz.  Bu  arada  birçok  kişinin  aklına  gelmeyebilir ama açık bırakılmış dolap kapakları, çekmeceler ya da yatak bazaları da dostlarımız için tehlike oluşturabilir. Dostlarımızın oraya girme ihtimalini göz önünde bulundurarak, bu tür eşyaları kontrol ederek kapatmalısınız.  Aksi  takdirde  saatlerce  dostlarımızın  havasız kalmasına, hatta ölümüne neden olabilirsiniz.  Evinizi bir canlı ile paylaşmaya karar verdiğinizde mutlaka kendi programınızı dikkate almalısınız. Özellikle de köpek almayı düşünüyorsanız! Çünkü köpekler rutin yaşamayı severler. Aynı saatlerde dışarı çıkmak, aynı saatlerde yemek yemek isterler. Rutin çalışma düzeni olmayan, bir gün gece bir gün gündüz çalışan birinin köpeği daha çok yalnızlık korkusu yaşayabilir. Yal-

İSMMMO YAŞAM l 41


İstanbul’a Ege esintisi getirdi Beyaz tahta masalar, mavi örtüler, duvarlarda sallanan deniz simitleri ve eşsiz marina manzarası… Büyükçekmece Mimarsinan’da bulunan Kalikratya Restaurant, Ege lezzetlerini ve atmosferini yanı başınıza kadar getiriyor.

LEZZET

GAYE DELEN Ege'de bir Rum kasabası… Denizle kucak kucağa bir balık lokantasındasınız… Masanızda Türk-Yunan mutfağının leziz mezeleri…Dostlarınızla koyu bir sohbettesiniz…. İşte bu güzelliklerin hepsini çok uzaklara gitmeden İstanbul’da yanı başınızda yaşatan bir balık restoranı, Kalikratya… Büyükçekmece’de Mimarsinan Mahallesi’nde eşsiz ambiyansıyla müdavimlerine Ege’den bir esinti sunuyor. Restoranın dekorasyonu da tam Ege havasına uygun. Mavi ve beyazın tonları her yerde hakim. Etkileyici atmosferle bir anda bölgeler arasında yolculuk yapıyor hissine kapılıyorsunuz. Fonda çalan Greek müziği eşliğinde başka diyarlara gidiyorsunuz adeta… İçeriye adım attığınız andan itibaren kendinizi bir Yunan kasabasında hissetmeniz işten bile değil. Beyaz tahta masalar, mavi örtüler, duvarlarda sallanan deniz simitleri ve eşsiz marina manzarası…

42 l İSMMMO YAŞAM

Lezzetlerini denemeden önce mekanın etkisine kapılmamak imkansız.

LEZZETLİ SPESİYALLER

Büyüleyici bir atmosfere sahip Kalikratya, aslında çok genç bir restoran. 9 Şubat 2014 yılında balık restoranı olarak Bora Çoban ve Kenan Koçak tarafından kuruldu. Bora Çoban, amaçlarının bölgede olmayan mezeleri, ara sıcakları ve balık spesiyallerini bölge halkının hizmetine sunmak olduğunu belirtiyor. Çoban, “Mimarsinan’da bir Ege esintisi yaratmak istedik. Görsel olarak da lezzet olarak da Ege’yi, Mimarsinan’a taşımak istedik” diyor. Kalikratya, Mimarsinan’ın eski Rum isminden ge-

MART-NİSAN 2014


liyor. Anlamı ise ‘güzel yer’ demek. Atmosferi haricinde restoranda lezzet anlamında bir şölen yaşamaya hazırlanın. Standart balık restoranlarında yiyeceğiniz lezzetleri saymıyoruz bile. Her çeşit balık, taze salatalar hatta balık sevmeyenler için alternatif yiyecekler de var. Ama Kalikratya’da asıl öne çıkan ise kendilerine ait spesiyalleri. Bölgede bulunamayacak kendilerine has meze ve ara sıcakları özenle seçerek menülerine yerleştirmişler. Bunlardan bazıları ise benim de deneme fırsatı bulduğum balık dolması, balık simidi, balık mantısı, Greek mezesi, özel Kalikratya soslu balık, Greek mezesi, Greek usulü kalamar, hamurda balık, külde dinlendirilmiş levrek, asma yaprağında marine edilmiş sinarit ve daha niceleri… Tatları damağımda kalıyor. Daha önce denediğim lezzetlerin hepsini silip süpürüyorlar. Hepsi de balık severlerin müdavimi olacağı türden. Uzun süre unutamayacağım bu lezzetleri tatmak beni mutlu etmeye yetiyor.

AİLE RESTORANI HAVASINDA

MART-NİSAN 2014

CANLI GREEK MÜZİĞİ İstanbul’a Ege esintisi getirilir de müziği unutulur mu? Kalikratya’da canlı Greek müziği dinleme şansınız da var. Nefis mezeler, rakı eşliğinde Cuma akşamları canlı Yunan müzikleriyle eğlencenizi doruk noktasına çıkarabilirsiniz. Ailesi ve dostlarıyla unutulmaz bir akşam

yaşamak ve Yunan eğlencelerini keşfetmek isteyenler de Kalikratya’yı tercih edebilirler. Kalikratya Restaurant: Mimarsinan Mahallesi, İskele Cd. No:31 Büyükçekmece Tel: (0212) 883 04 55

LEZZET

Bora Çoban, mezeleri ve ara sıcaklarının yöreden bulunmayan itinayla seçtikleri spesiyalleri olduğunu vurgulamadan edemiyor. Şahane bir manzarası da bulunan restoranın yazlık kapasitesi 350 kişi. Kışın bu rakam biraz daha düşüyor. Organizasyonlara ve davetlere de açıklar. Mekanda 25 kişi çalışıyor. Kalikratya daha çok bir aile restoranı havasında. Çoban, gelen konukların çoğunluğunun ailelerden oluştuğunu dile getirerek, “Bu yüzden Kalikratya’nın temel hizmet anlayışı yörede kaliteli sunum ve müşteri memnuniyetini en yüksek çıtada tutarak büyük bir marka haline gelmek. Kaliteli hizmet anlayışımız en büyük vazgeçilmezimiz” açıklamasını yapıyor. Kalikratya, gün içindeki tüm yorgunluğunuzu alıp sizi hem İstanbul’da tutup hem de uzak diyarlara götürecek eşsiz manzara, dekorasyon ve lezzetlere sahip bir mekan. Güler yüzlü hizmet ve çalışanlarla da kendinizi restoranın yıllardır müşterisi gibi hissedebilirsiniz.

İSMMMO YAŞAM l 43


Asil ve sade

Siyah, tüm zamanlarda modanın baş tacı ettiği bir renk. Asil ve sade olan bir görünüm sunan siyah renkli kıyafetleri gardırobunuzdan eksik etmemelisiniz. Her kadın siyah bir elbise içinde kendini özel ve güzel hisseder ama siyahı kullanırken dikkat etmeniz gereken bazı detaylar da var. CAN KIZILBAĞ

Yılın modası ne olursa olsun siyahın modası asla değişmiyor. Popülerliğini her zaman koruyan siyah, tüm zamanlarda modanın baş tacı...  Birçok kadın siyahı diğer renklere oranla çok daha fazla seviyor. Kimileri için siyah ince gösterdiği için, kimileri için de her zaman şık görünüm sağladığı için vazgeçilmez. Değişmeyen "siyah modası"nı İSMMMO Yaşam Dergisi okurları için araştırdık.

MODA

SİZ ÖZELSİNİZ

44 l İSMMMO YAŞAM

Siyah asildir ve sadedir... Karanlığın ve gecelerin rengi olarak kabul görmüş olsa da siyah günlük kıyafetlerde şıklığı ve zarifliği ifade ediyor. Her kadın siyah bir elbise içinde kendini özel ve güzel hisseder. Modeli ne olursa olsun düz bir siyah elbise, vücudunuzu vurgulamanın ve zarif görünmenin en güzel yolu... Günlük hayatınızda siyah elbise kullanmak  istediğinizde  dantel  kaplama modelleri deneyebilirsiniz. Bunun yanı sıra balon etekli siyah elbiseler ya da verev kesim modeller de oldukça kullanışlı kıyafetler arasında yer alıyor.  Erkekler için ince tuşeli siyah balıkçı triko-

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


lar takım elbiselerin içine dahi giyilebilecek şıklıkta…  Siyah balıkçı trikoların her erkeğin gardırobunda bulunması gerekiyor.

SİYAH KURTARICIDIR!

Siyah, aynı zamanda abiye elbise için de favori renk. Siyah elbise, iş toplantısından düğün yemeğine her türlü davette kullanabileceğiniz bir kurtarıcı. Tabi bunun için bazı detayları da gözden kaçırmamalısınız. Siyah bir elbise, cıvıl cıvıl göz kamaştıran takıların  yardımıyla  arkadaşlarla  çıkılan  bir  gecede  neşenizi  tamamlayabilirken, aynı elbise zarif bir topuzla, küçük inci küpelerle iş toplantısında kurtarıcınız olabilir.   Erkekler için ise siyah takım elbise her zaman kurtarıcıdır. İş toplantısında, akşam davetlerinde, günlük giyimde her daim kullanabilecek kıyafet… Tercihinizi paçalara doğru daralan pantolonlar, dar yakalar ve üzerinize biraz daha sıkı oturan ceketlerden yana kullanırsanız daha dinamik ve genç görüneceğinizden emin olabilirsiniz.

KOMBİN ÖRNEKLERİ

Alt-üst siyah giyinmek risksiz bir şıklık olsa da dikkat etmeniz gereken bazı noktalar var. Örneğin tüm parçaların renk tonunun aynı olması gerekir. Eğer bu tonlamayı doğru yapmazsanız özensiz bir görünüm yaratmanız kaçınılmaz olur. Siyah farklı renklerle kombinlemek için de çok uygun. Siyah elbiseleri çanta ve ayakkabılarınızla kombinlerken baştan aşağıya siyah olmak yerine çanta ya da ayakkabınızı veya her ikisini de renkli kullanarak değerlendirmeniz daha şık görünüm elde etmenize yardımcı olur.  Örneğin elbise ile beraber beyaz bir çanta takacaksanız kesinlikle ayakkabılarınızda beyaz olmalı. Elbisenin beli kemer takmaya müsaitse yine beyaz bir kemer takarsanız şıklığınız ile göz kamaştırabilirsiniz. Siyah elbisenin altına siyah ayakkabı, kırmızı ayakkabı, gümüş rengi ayakkabı gibi pek çok farklı renk başarı ile kombinlenebilmekte... Önemli olan ayakkabının çanta ile uyumunu yakalayabilmek. Ancak daha "sert" bir imaj hedefliyorsanız siyah renk kombinlerinizi makyajınıza ekleyeceğiniz siyah detaylarla, örneğin siyah eyeliner ya da göz kalemiyle destekleyebilirsiniz.

HANGİ ÇORABI GİYMELİ

Eğer üzerinizde sade bir siyah elbise ya da siyah bir etek var ise onu zenginleştirmenin en kolay ve en çekici yolu çorap tercihini doğru yapmak. Siyah elbise altına siyah çorap giyilmesi son derece yaygın. Ancak bu en iyi tercih değil. Siyah elbise altına ten rengi çorap giymek daha zarif görünüm yaratır.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

İSMMMO YAŞAM l 45


Geçmişi, anı ve geleceği bir arada sunan kitaplar, şık tasarlanmış kitaplıklarda adeta dekorasyon malzemesi de olabiliyor. Eve kişisellik ve zenginlik katan kitaplıklara yerleştirilecek aydınlatmalar da evin havasını tamamen değiştiriyor.

Eviniz de kitaplarınız da rahatça nefes alsın EVİM EVİM

FERİDE AY

Sayıları her geçen gün artan kitaplar, aynı zamanda evin en değerli parçalarıdır... Evin kişiliğidir aynı zamanda. Geçmişi, anı ve geleceğidir... Sonraki nesillere bırakılacak en değerli miras kalemlerinden birini oluşturur kitaplar. Ancak sayıları her geçen gün artan kitaplar, evdeki genel havaya uyum sağlamayan dolaplarda tutulduğunda kalabalık yaratarak günlük yaşamda zorluk çıkarabilir. Oysa kitaplara ve kitaplıklara evde gereken yeri ve önemi vermek, evi daha şık ve zengin bir görünüme kavuşturabilir. Bu çerçevede yapılacak ilk iş evin genişliğine uygun ve mobilyaya uyumlu bir ya da birkaç kitaplık seçmek. Seçilecek kitaplıklar

46 l İSMMMO YAŞAM

konusunda piyasada oldukça fazla seçenek olduğunu belirtelim. Duvar kütüphaneleri odanın bir duvarına ya da bir köşesine yerleştirilebilecek tasarım ve renklerde alternatif olurken odanın bütün duvarlarını kaplayacak şe-

kilde planlanan kitaplıklar da mevcut. Açık renkli kitaplıklar odayı geniş gösterebileceği gibi üstüne yerleştirilecek aydınlatma ile de dekoratif görüntü sağlamak mümkün. Küçük mekanlarda, fazla kalabalık görünümden kaçınılıyorsa kapaklı dolap alternatifleri de bulunuyor. Üstü yuvarlak tasarımlar, tozu engelleyen cam bölmeli kapaklar, altı çekmeceli seçenekler de mevcut.

ESTETİK VE SANAT

Evde kitaplıkların, kullanışlı olmasına dikkat ederek belirli noktalarda sanat objeleri ile birleştirilmesi de ayrı bir dekorasyon seçeneği. Örneğin kitapların aralarına heykelcikler ve tablolar serpiştirilmesi görüntüyü daha da estetik hale getirirken zenginlik katar.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


Kitaplık seçiminin ardından dağınık ve karmaşık görüntü olduğu düşünülüyorsa kitapların renklerine göre dizilmesi dekoratif seçeneklerden biri... Ayrıca evin yapısı uygunsa ve yer açılmak istenirse kitaplıklar, odaların ya da odalardaki mutfak-oturma odası ya da oturma odası-yemek odası gibi bölümleri ayırmak için de kullanılabilir.

SEMBOLİK ANLAMLAR

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

Evde şifonyer tarzı dolaplar son yılların en gözde dekorasyon malzemeleri arasında yer alıyor. Kullanımı özellikle köşelerde önerilen şifonyer tarzı dolaplar, sıcak bir görüntü oluştururken kullanım rahatlığı da sunuyor. Şifonyeri o sırada okunan kitapların el altında bulunması için kullanmak mümkün. Şifonyerin yerleştirileceği dekoratif köşede ayna ya da tablo yerleştirmek de bir seçenek. Kitap yerine ayna ya da tablo kullanımı tercih edilirse ebatları büyük olmayan, arkadaki görüntüyü kapatmayacak aksesuar yerleştirilmesi de tercih edilebilir. Mumlar, kandiller, abajur ve çiçek kullanımı da iyi bir seçenek. Sıcaklık hissi veren bu şık köşe oturma odasında olabileceği gibi koridorda da estetik bir görüntü oluşturabilir. Aksesuarların V şeklinde dizilmesi dekorasyonda en sık önerilen alternatif. Bu durumda kısa objelerin ortaya konması tercih edilebilir.

EVİM EVİM

Kitaplıklar tercihe göre, sembolik anlamlar da taşıyabilir. Örneğin sonsuzluk işareti olarak bilinen iyilik ve kötülüğü temsilen siyah-beyaz tasarımlar, farklı renklerdeki bölmeler olarak da yapılandırılabiliyor. Tüm detayların düşünüldüğü modellerde kurulum gerçekleştikten sonra çoğunlukla dışarıdan vidalar gözükmeyecek biçimde ayarlanıyor. Yine de buna dikkat etmekte fayda olabilir. Ancak en önemli husus, diğer bütün mobilya ürünlerinde olduğu gibi sağlığa zararlı ve kanserojen maddeler içermeyen, kaliteli malzemenin kullanımına dikkat edilmesi. Bulunduğu ortamda zengin bir görsellik yaratan, kullanışlı modeller, pratik olduğu kadar kolay kurulum avantajı olmasıyla da tercih ediliyor. Bu tür modeller istenildiği zaman söküp tekrar birleştirilebiliyor. Hazır modellerden hoşlanmıyorsanız, geometrik şekillerden oluşan özgün tasarımlar, ağaç modeli kitaplıklar da hazırlatabilirsiniz.

ŞİFONYER ORTAMA ŞIKLIK KATSIN

İSMMMO YAŞAM l 47


GEZİ-DÜNYA

Cennet ada: Zanzibar

Doğal güzellikleriyle büyüleyici bir ada Zanzibar. Gözde turizm destinasyonları arasına giren tropik adada beyaz kumlu plajlar, baharat çeşitleri, gel-git’ler, turkuaz mavisi deniz, deniz mahsulleri sizi çağırıyor…

48 l İSMMMO YAŞAM

GAYE DELEN Dar sokakları, tarihi binaları, enfes beyaz kumsalları, pırıl pırıl denizi, insan kalabalığı, mercan adaları, baharatları… Bütün bunlar Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya’ya bağlı iki adadan oluşan ve özerk yönetilen Zanzibar’ı anlatan bazı ipuçları… THY’nin, Tanzanya’ya direkt sefer düzenleyen uçağıyla altı saatlik uçuşun ardından başkent Darüsselam’a iniyoruz. Oradan adaya gitmek için; ya iki saatlik feribot yolculuğunu ya da 20 dakika süren uçak seferini tercih etmemiz gerekiyor. Uçağı tercih ediyoruz. Tanzanya için vize alma işini de Zanzibar Havalaanı’na bırakıyoruz ama kuyruğu ve yavaşlığı görünce bundan pişmanlık duymamak elde değil.

Neyse ki sarı humma aşısını önceden olduk. Boğucu sıcak, gürültü ve itiş kakış arasında vizemizi alıyoruz sonunda. Ver elini Zanzibar... Ama satıcı ordusundan sıyrılabilmek ne mümkün? Neyse ki deneyimli rehberimizin marifetiyle kolayca yolumuzu buluyoruz.

KÖLE TİCARETİ

Bembeyaz kumlu plajlar, renkli pazarlar, tarihi yapılar, med ceziri görme isteğiyle çektiğimiz eziyete kolayca katlanıyorum. Önce çevrede gördüğümüz peçeli kadınlar ve takkeli erkekler şaşırtıyor beni ama adanın Müslüman olduğunu hatırlıyorum… İlk girişte yaşadığım karışıklığa karşın adanın karşı konulmaz büyüsüne kapılmam çok da zaman almıyor. Zanzibar’ın başkenti Stone Town'u gezmek için

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


en iyi yol yürümek. Daracık sokaklar büyüleyici. Pastel renkli resimlerle süslü duvarlarla mavi boyalı kapıların uyumu anlatılamaz derecede etkileyici. Bir dönem köle ticaretinin merkezi olmuş adada kalabalıkta adeta kayboluyoruz. Ama asıl beklediğimiz ise bakir plajlarda Hindistan cevizi ağaçlarının altına uzanarak denizin tadını olabildiğince çıkartmak… Bunun için biraz daha beklememiz gerekiyor.

ÖZERK BİR BÖLGEDE

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

TURKUAZ MAVİSİ DENİZ

Adada ciddi elektrik sorunu var. Devamlı elektrikler kesik olduğu için jeneratör kullanılıyor ve jeneratör sesleri her yeri kaplıyor. Dala dalalar, Zanzibar’ın geleneksel ulaşım araçları. Kamyonetlerin arka kasalarına, karşılıklı sıralanmış, oturaklarda istiflenerek, kenarları açık bir yolculuk aracı. Yoğun koku da çabası. Sonunda Nungwi sahillerindeyiz. Artık tam görmek istediğim ada burası. Turkuaz mavisi denize atıveriyorum kendimi. Beyaz mercanlar, canlı renklerde deniz yıldızları göz alıcı. Hayatım boyunca hep merak ettiğim gel-git’leri burada görme şansı yakalıyorum. Gündüz genelde deniz çekilmiş durumda. Denize girebilmek için 300 metre kadar yürümek gerekiyor. Yüzmek dışında çekilmiş denizden geriye kalanları izlemek de bir o kadar keyif verici. Deniz kabukluları parlak renkleriyle hayranlık uyandırıcı. Çekilen denizden arda kalan ahtapot ve balıklar da yerli halkın geçim kaynağı. Onları toplayıp satıyorlar. Bir yandan boğucu sıcakla mücadele ederken diğer yandan denizin keyfini çıkarmayı ihmal etmiyorum. Ada bakir plajlarıyla meşhur. Zanzibar’ın Darüsselam kısmında medcezir yani gelgitler yaşanmıyor. Bu nedenle deniz güzel. Kendwa da bakir bir alan. Alabildiğine bembeyaz bir kumsal uzanıyor gözümün

GEZİ-DÜNYA

Stone Town'daki en görkemli binalar deniz kıyısında bulunuyor. Umman Sultanı'nın sarayı bugün Swahili medeniyetinin örneklerini sunan bir müzeye dönüşmüş durumda. Birkaç sokak ötede bulunan Anglikan Kilisesi de bir zamanlar gemiyle getirilen kölelerin satıldığı meydanda bulunuyor. Bu ticareti unutturmamak için kilisenin hemen yanında kölelerin birbirine zincirlenmiş heykelleri geçmişin büyük ayıbını hatırlatmak için orada dikiliyor. Deniz kıyısında yer alan Forodhani Parkı ise güneşin batışından sonra çok güzel oluyor. Adanın en çok tavsiye edilen turu ise baharat turu. Bu turda ilk olarak gezgin David Livingstone'un konağı ziyaret ediyoruz. Daha sonra da kakule, Hindistan cevizi, tarçın, karabiber gibi baharatların yetiştirildiği çiftliklere gidiyoruz. Baharat seven biri olarak bu turdan çok hoşlanıyorum. Baharat adası da olarak bilinen Zanzibar, özerk bir bölge. Halkın yüzde 99’u Müslüman. Afrika kıtasının doğusunda Tanzanya'ya bağlı iki adadan oluşuyor. Bölgenin başkenti Stone Town. Ekonomi baharat üretimi ve turizme dayalı. Zanzibar asıl adı Farrokh Bulsara olan Queen grubunun solisti Freddie Mercury'nin doğum yeri olması ile de ünlü. Tarihçesini de rehberimizden dinliyoruz: “Zanzibar, Şiraz'dan gelen İranlı göçmenler tarafından kuruldu. Adı ‘zencilerin sahili’ anlamındaki Farsça ‘zangi bar’dan gelir. 1503-1698 yılları arasında Portekiz hakimiyetinde kalan ada, 1698 yılında ada Umman Sultanlığı denetimine geçti. 1840 yılında, Umman Sultanı Seyid Said bin Sultan El-Busaid, sul-

tanlığının başkentini Umman'daki Muskat'dan, adadaki Stone Town şehrine taşımış. 1856 yılında ölümünden sonra oğulları iktidar kavgasında düşmüşler ve 6 Nisan 1861'de sultanlık, Zanzibar ve Umman olarak ikiye bölünmüş. Ada sultanlığı, 1890-1963 yılları arasında İngiltere tarafından atanan vezirler ve valiler tarafından yönetilerek yarı sömürgeleşmiş. 19 Aralık 1963 tarihinde bağımsızlık verilen ada, sultan yönetiminde anayasal krallık haline gelmiş. Kısa süren bu dönemden sonra 1964'de yönetim devrilmiş, 26 Nisan 1964 tarihinde ise bugün özerk bölge olarak bir parçası olduğu Tanzanya'ya bağlanmış.”

İSMMMO YAŞAM l 49


GEZİ-DÜNYA

BOL DENİZ ÜRÜNÜ SEÇENEĞİ

Afrika mutfağı, yerel geleneklerin yanı sıra Arap, Avrupa ve Asya etkilerini yansıtıyor. Okyanus’ta tropik bir adada bol bol deniz ürünü ve tropik meyve tüketmek mümkün. Zanzibar konumundan dolayı çok zengin deniz ürünlerine ev sahipliği yapıyor. Karides, ahtapot, yengeç, kalamar gibi birçok deniz ürününü bulabilirsiniz. Ayrıca çoğu yemeklerinde hindistan cevizi de bulunuyor. Ayrıca Hint mutfağından fazlaca etkilenmiş. Bol baharatlı pilavlar, soğan ve sarımsak kullanımı yaygın. Ama ülkedeki hijyen sorununu göz ardı etmemek gerekiyor. .

50 l İSMMMO YAŞAM

önünde. Nungwi ise lüks otellerle dolu bir bölge. Bu otellerden birinde konaklıyoruz. Dalış sevenler için de çok güzel bir lokasyon. Adanın Hint Okyanusu’na bakan tarafı ise rüzgarlı olduğu için sörf yapmaya elverişli. Paje köyü de kite sörfçüleriyle dolu. Ben tabii ki yükseklik korkusu olan biri olarak izlemekle yetiniyorum. Gruptan deneyenler oluyor ve deneyimlerini heyecanla anlatıyorlar. Çevredeki balıkçı köyleri de görmeye değer. Ada adeta deniz mahsulü, yosun ve ahtapot cenneti. Bu mavi gökyüzü altında ve turkuaz denizin kenarında yapılabilecekler sınırsız. En güzeli de doğanın size verdiği huzur duygusu. Adada gün batımını izlemenizi de mutlaka tavsiye ediyorum. Bölge insanın yaygın ve ünlü deyişiyle ‘hakuna matata’ yani hiçbir şeye üzülmeyin, sorun yok…

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


BUNLARA DİKKAT EDİN

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

GEZİ-DÜNYA

l Tropik iklim Zanzibar için en iyi gidilebilecek mevsim yaz ayları. l Servis konusunda biraz yavaşlar. En az bir saat beklemeniz gerekir. l Yanınızda el feneri bulundurun. Elektrikler sık sık gidebiliyor. l Yakalanma riskine karşı mutlaka sarı humma aşısı olun. l Uyuşturucu satıcıları yaygın. ‘Selamün aleyküm’ dediğinizde sizi din kardeşi sayıp utanıyorlar ve peşinizi bırakıyorlar. l Alışveriş yaparken sıkı pazarlığı unutmayın. l İngilizce konuşan çok olsa da Shawili ve Arapça birkaç kelime öğrenmeye çalışın.

İSMMMO YAŞAM l 51


Tuz kadar değerli şehir

İç Anadolu ile Karadeniz bölgesinin kesişme noktasında bulunan Çankırı, yeterince keşfedilmemiş bir Anadolu şehri. Roma döneminde kendi parasını bastıracak kadar zenginleşmiş bu il, hem gezgincilerin hem de yerel yönetimlerin daha çok ilgisini hak ediyor. Tuz Mağarası, Ilgaz Dağı Milli Parkı gibi doğal güzellikleri ile de gezgincilere farklı şeyler vaat ediyor.

GEZİ-TÜRKİYE

ILGIN ŞENYÜZ

52 l İSMMMO YAŞAM

Hani bir hikaye vardır. Kralın kızı bir gün sorar; “Babacığım beni ne kadar seviyorsun.” Kral “Tuz kadar” diye yanıt verince kızı biraz üzülür. Bu durumu fark eden kral, kızına getirilen yemeklere tuz konulmaması emrini verir. Gel zaman git zaman tuzsuz yemek yemenin ne kadar zor olduğunu anlayan kız kralın yanına gelir ve “Babacığım beni ne kadar çok sevdiğini şimdi anladım!” der. Hititliler’den beri Türkiye’nin ‘kaya tuzu’ kaynağı olan Çankırı da tuz kadar sevilmeyi hak ediyor ama çok fazla tanınmıyor. Türkiye’nin birçok ilini görmüş bir gezgin olarak benim de yolum Çankırı’ya hiç düşmemişti. Bu eksikliği gidermek için bir arkadaşımı da ikna edip bir cumartesi sabahı saat 06:00 civarı yola çıkıyoruz. Bolu’ya geldiğimizde saatin 9 ol-

duğunu fark ediyoruz. Yolun yarısına gelmişiz. Kahvaltımızı Bolu’nun oksijen zengini ormanlarına karşı yapıp, tekrar yola düşüyoruz.

YAPIMI 36 YIL SÜREN ESER

Öğlen saatlerinde Çankırı’nın merkezine varıyoruz. Kalacağımız otele kendimizi atmadan eski kent merkezine geliyoruz. Eski Çankırı olarak bilinen bölgenin merkezinde Sultan Süleyman Camii bütün ihtişamıyla bizi selamlıyor. Sadık Kalfa tarafından yaptırılan bu camiinin, eski bir Selçuklu Camii’nin yerine inşa ettirildiğini ve yapımının tam 36 yıl sürdüğünü öğreniyoruz. Ama yapımının neden bu kadar uzun sürdüğünü açıklayan bir bilgiye rastlamıyoruz. 1558 yılında yapımı tamamlanan ve Ulu Camii diye de bilinen bu eserin avlu kapısından girip, çarşı kapısından çıkıyoruz. Çıkışta bizi Çivitçioğlu Medresesi selamlıyor.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


Medrese deyince öyle büyük bir yapı sanmayın. Ahşap iki katlı bu yapı şimdilerde bir kültür merkezi olarak kullanılıyor. Eski Çankırı’da hedefimizde Sefer Usta’nın Lokantası var. Burası küçük bir mekan ama oldukça ünlü… Çankırı’ya gelip ‘Takım Yemeği’ ısmarlamamak olmaz. Çankırılıların bu geleneksel yemeği, bu ilin ana yemeklerinden oluşuyor. Takım yemeği denilince sarımsaklı et, cacık, kuru fasulye, pilav ve tatlıdan oluşan bir mönüyü önünüze koyuyorlar. Bu yemeğin üstüne sindirimi kolaylaştırdığı için bamya da ikram ediliyor.

ÇANKIRI’NIN FOSİLLERİ

YARAN MECLİSİ

Çankırı’ya gelip de yaran kültüründen bahsetmemek olmaz. Çankırı Yaran Evi bu kültürü biraz olsun tanımak isteyenleri bekliyor. Eski kütüphanenin restore edilmesiyle yapılan Çankırı Yaran Evi, Yaran gele-

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

GEZİ-TÜRKİYE

Yemekten sonra kısa bir yürüyüşle Saat Kulesi’ne ulaşıyoruz. 19. yy’da yapılan Saat Kulesi’ndeki saat İsviçre’den getirilmiş ve çalışmıyor. Kule kaderine terk edilmiş görünüyor. Oysa biraz düzenlemeyle burası şehir halkı ve turistler için bir çekim merkezi olabilir. Çankırı aslında köklü bir tarihe sahip… Paleotik Dönem’e uzanan tarihini, Helenistik Dönem’de Sinop, Kastamonu, Karabük’e de hakim olan Paflagonya Krallığı’nın başkentliğiyle süslemiş. Roma döneminde kendi parasını bastıracak güce ulaşmış. Her zaman yaptığımız gibi şehrin tarihinin izlerini ‘şehir müzesi’nde sürüyoruz. 100. Yıl Kültür Merkezi’nin üçüncü katı Çankırı Müzesi’ne ayrılmış. Bir müzenin üçüncü katta olması bizi biraz şaşırtıyor ama burada görülmesi gereken birçok önemli eser var. Müzede zengin bir cam ve sikke koleksiyonu bulunuyor ama benim asıl ilgimi, 8 bin yıllık geçmişi olan fosiller çekiyor. Çorak Yerler mevkiinde bulunan fil, gergedan, zürafa fosillerine ilgiyle bakıyoruz. Müzenin etnografya bölümünde ise halkın yaşamını anlatan birçok eşya ve giysi bulunuyor. Bu bölümde sergilenen bir kağnı ise çok şey anlatıyor. Kurtuluş Savaşı esnasında İnebolu’dan Kastamonu ve Çankırı yoluyla Ankara’ya cephane taşıyan kağnı, bu vatanın ne büyük fedakarlıklarla kurtarıldığını unutanlara inat ayakta!

İSMMMO YAŞAM l 53


neğinin yaşatıldığı bir mekan. Bu evde zaman zaman Yaran Meclisleri toplanıyor. Yaran Meclisleri’nde saz, söz var ama asıl amaç toplumsal dayanışma ve yardımlaşma. Geleneksel yemeklerin de sunulduğu Yaran Meclisleri UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras listesine girmeyi başarmış. Geleneksel olarak Yaran Meclisleri’ne kadınlar alınmıyor ama turistik olarak izlemek mümkün. Çankırı’da yeni kentin kurulduğu bölgedeki Karatekin Parkı’na yönümüzü çeviriyoruz. Parkta dinlenmekten öte bir amacımız var. Karatekin Parkı bir zamanlar Nazım Hikmet’in de yattığı Çankırı Hapishanesi’nin yerine yapılmış. Burada “Çankırı Hapishanesinden Mektuplar” adlı şiirini yazmış büyük şair… Gözlerimiz, parkta Nazım’a ayrılmış bir köşe, bir anıt arıyor ama bulamamak bizi üzüyor.

GEZİ-TÜRKİYE

DARÜLHADİS’İN ANLATTIKLARI

Her ilde olduğu gibi Çankırı’nın da bir kalesi var. Ancak geçmişi Roma dönemine uzandığı tahmin edilen kalenin tam yapım tarihi bilinmiyor. Kaleye yürüyerek çıkmak zor olduğu için kalenin en iyi göründüğü noktaya gidiyoruz. Burası da Taş Mescit. Selçuklular döneminde Şifahane ve Darülhadis olarak yaptırılan Taş Mescit’in Şifahane kısmı yıkılmış, Darülhadis kısmı günümüze ulaşmış. 1235’de Selçuklu Hükümdarı 1. Alaeddin Keykubat tarafından Çankırı Atabeyi (Valisi) Cemaleddin Ferruh’a yaptırılan şifahanenin yanına 1242’de Darülhadis yani Taş Mescit eklenmiş. Taş Mescit’teki zengin taş işlemeleri arasında tıp bilimini sembolize eden birbirine sarılmış iki yılan figürü dikkatimizi çekiyor. Taş Mescitten bakınca Çankırı Kalesi de güzel görünüyor. Kalede Çankırı Fatihi, Danişmentli Emir Karatekin’in kabri de bulunuyormuş. Kale çevresinin mesire yeri olarak da kullanıldığı bilgisini alıyoruz.

54 l İSMMMO YAŞAM

Çankırı’nın adının sözcük anlamının çağrıştırdığı gibi çan ve kırla bir ilgisi yok. Tiftik veya keçi anlamındaki Gangra sözcüğü, zamanla değişikliklere uğrayarak Osmanlı döneminde Kengırı’ya ve Cumhuriyetle birlikte Çankırı’ya dönüşmüş. Kızılırmak’ın kollarından Tatlıçay’ın iki kenarında kurulan Çankırı’nın kent merkezi çayın doğu tarafında, Çankırı Kalesi’nin eteklerinde gelişme göstermiş.

TUZ MAĞARASI

Çankırı’da yoğun geçen bir günden sonra kendimizi şehir merkezindeki otelimize atıyoruz. Biraz dinlenip enerji toplamamız şart. Çankırı’da ikinci günümüzde Tuz Mağarası’na gitmek üzere erkenden yola çıkıyoruz. Şehir merkezine 20 kilometre uzaklıktaki bu mağaralarda, Hititlilerden bu yana kaya tuzu çıkartılıyor. Mağaranın yıllık 1.6 milyon tuz kapasitesi var. Deniz tuzuna göre daha sağlıklı olduğu söylenen bu tuzdan Çankırılar birçok hediyelik eşya yapmışlar. Mağaranın boşalan galerilerine ziyaretçiler girebiliyor. Hatta burada zaman zaman sergi ve konserler de yapılıyormuş. Çankırı, İç Anadolu’nun Karadenizle birleştiği noktada yer alıyor. Ankara’ya yakınlığı nedeniyle ‘yakın kent’ olarak da anılan bu şehir, henüz turizmde hak ettiği yeri alamamış. Şehir, Tuz Mağarası, 8 bin yıllık fosilleri, Ilgaz Dağı Milli Parkı gibi birçok değeriyle daha fazla turist çekmeyi hak ediyor.

ILGAZ DAĞI’NIN SESSİZ ORTAĞI

“Ilgaz, Anadolu’nun sen yüce bir dağısın…” Okul yıllarımızdan hatırladığımız bu şarkıdaki dağı Kastamonu ile birlikte Çankırı da sahiplenmiş. Ilgaz Dağı, Çankırı-Kastamonu yolu üzerinde Kastamonu’ya

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


‘İLİMİZDE HIZLI BİR DEĞİŞİM BEKLİYORUZ’

Çankırı SMMM Odası’nın 97 üyesi var. Bu üyelerin 45’i bağımsız olarak çalışıyor. Odanın başkanlığını 4 yıldır Uğur Altıparmak yapıyor. 24 yıllık meslek mensubu olan Altıparmak, “Meslek mensuplarımızın ilimizdeki en önemli sıkıntısı ticari hayatın yeteri kadar canlı olmaması. Global firmalar nedeniyle kapanan işyerleri ve müşteri sayısının gerilemesi, buna bağlı olarak ücrette oluşan haksız rekabet ve tahsilat sorunu, küçük çevre akraba ve dost ilişkilerinin devreye girmesi nedeniyle emeklerin karşılıksız kalması başlıca sorunlarımız” diyerek üyelerinin sıkıntılarını anlatıyor. Başkan Altıparmak’ın verdiği bilgiye göre Çankırı’da 146 sanayi tesisi bulunuyor. Bu tesisler ağırlıklı olarak madeni eşya ve makina imalat sanayinde faaliyet gösteriyor. Ankara’ya olan yakınlığı, turizmden yeteri kadar pay alamaması, transit yol kavşağında olmaması gibi nedenlerle Çankırı da ticaret de yeteri kadar gelişememiş durumda. Çankırı SMMM Odası Başkanı Uğur Altıparmak, ilgin geleceğinden ümitli ve şu değerlendirmelerde

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

GEZİ-TÜRKİYE

yaklaşık 50 km’lik bir mesafede yer alıyor. Biz de dönüşe geçmeden önce Ilgaz Dağı Milli Parkı’na gidiyoruz. Milli Park’a girdikten sonra burada bulunan otelin yanına aracımızı bırakıp, yürüyüşe çıkıyoruz. Buradaki yürüyüş parkurumuzu tamamlamak niyetindeyiz. 3 kilometre yürüyüp hedefimiz Karanlıkdere’ye ulaşmak. Orman içinde temiz havanın verdiği sarhoşlukla yürümek çok güzel. Derenin kaynağına ulaşıp da buz gibi sudan içtikten sonra derin bir nefes alıyoruz. Burada oturup piknik soframızı hemen açıyoruz. Bıraksalar burada 2 saatlik bir dinlenmeden sonra geri dönüyoruz. Zaten buraya gelen gezginler dağa tırmanıp, özel kamplarda birkaç gün kalmayı tercih ediyorlar. İsteyenler de bizim gibi günübirlik ya da dağ otelinde kalarak Ilgaz Dağı’nı keşfedebiliyor.

bulunuyor: “Çankırı sanayileşme, turizm, eğitim alanlarında planlamalarını ve projelerini büyük ölçüde hazırlayarak önümüzdeki 20 yılı hızlı bir değişimle geçirecektir. Şu anda 10 bin öğrencisi bulunan üniversitemiz, sağlık turizmine kazandırılmaya hazır Türkiye'nin en büyük Tuz Mağarası, tarihi ve kültürel dokusu ile kültür turizmi, bu değişimin öncüleri olacaktır. En büyük gelişimi ise ilimiz sanayileşmede yaşayacak. Çankırı Ankara il sınırına konuşlandırılmış Yakın Kent OSB Bölgesi ile bölgenin en üst kademede teşvikle desteklenen ili olarak bu avantajını kullanacağını düşünüyorum. Nitekim 5’inci teşvik bölgesinde yer alan ilimizin bu avantajı yatırımlara dönüşmeye başladı. Japon lastik şirketi Sumitomo Rubber Akolastik Sanayi ve Ticaret A.Ş yatırımına başladı ve yatırımını 2015’te tamamlaması bekleniyor. Dünyanın lastik devinin Çankırı’yı tercih etmesi diğer sanayi devlerini de Çankırı'ya çekecek.”

İSMMMO YAŞAM l 55


Çok özel bir sergi

Sabancı Holding, S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) yine ses getirecek bir sergiye ev sahipliği yapıyor. Sabancı Holding’in sponsorluğunu üstlendiği sergi; "Joan Miró. Kadınlar, Kuşlar, Yıldızlar" adını taşıyor. Dünyaca tanınmış sanatçı Joan Miró'nun eserlerinden oluşan sergi 23 Eylül 2014 - 1 Şubat 2015 tarihleri arasında sanatseverleri ağırlayacak. Barselona'daki Joan Miró Vakfı, Mallorca’daki aile koleksiyonu Successió Miró ve yine Mallorca’daki Pilar ile Joan Miró Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilecek sergi, sanatçının resim, baskı, heykel ve seramik çalışmalarından oluşacak. Bugüne kadar Picasso, Monet, Rembrandt gibi ustaların eserlerini sanatseverlerle buluşturan SSM’nin yeni sergisinin de büyük ilgi görmesi bekleniyor.

Demi Lovato geliyor

Emel Sayın’ı özleyenler için

Türk sanat müziğinin güçlü sesi Emel Sayın, 17 Kasım'da BKM sahnesinde en sevilen şarkılarını seslendirecek. Uzun bir aradan sonra sevenleriyle buluşmaya hazırlanan Sayın, Türk sanat müziği rüzgarı estirecek. Sanatçı dostlarının da sahnede kendisini yalnız bırakmaması bekleniyor. Beşiktaş Kültür Merkezi’ndeki konser 17 Kasım’da saat 21:00’da başlayacak. Biletler Biletix’de satışa sunuldu.

Demi Lovato hayranlarının özlemi sona eriyor. Türkiye'deki Lovatic'lerin yıllardır dört gözle beklediği buluşma, 16 Kasım'da Ülker Sports Arena'da gerçekleşiyor. Lovato, 2013 yılında çıkardığı 4. albümü Demi'de yer alan "Heart Attack" ile iTunes Amerika ve Avrupa'da 16 ülkede 1 numaraya oturarak çok büyük bir başarı yakalamış ve büyük bir rekora imza atmış bir isim.

Aynı zamanda "New York Times Best Seller" listesine giren "Güçlü Kalmak: Yılın 365 Günü" kitabıyla da Türkiye'de çok satanlar listesinde ilk 10'daki yer alan Lovato, hayata olan bakış açısı, alçak gönüllüğü, yaptığı birçok bağışla milyonların kalbinde taht kurdu. Geçmişte yaşadıkları ve bugün bulunduğu nokta itibariyle birçok gence ilham kaynağı olan genç sanatçı; 16 Kasım akşamı sevenleriyle buluşacak.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


Sizi sultan yapacak sergi Son yılların en başarılı dizilerinden olan Muhteşem Yüzyıl’ın büyülü dünyası çok özel bir sergi ile dünyaya açılıyor. Yüzyılın Sergisi: "Muhteşem Yüzyıl: Teşhir-i İhtişam"ın dünya prömiyeri İstanbul’dan başlıyor. Sergi, 1 Kasım'da, Maslak'ta yeni açılan Uniq İstanbul Kültür ve Sanat Merkezi içinde yer alan Uniqmüze’de izleyicilerine kapılarını açacak. TİMS Productions ve İstanbul Exhibitions tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen “Muhteşem Yüzyıl: Teşhir-i İhtişam" sergisi, Muhteşem Yüzyıl'ın ruhuna dokunma ve dünyasını yakından hissetme şansı verecek. Dizide yer alan setlerden yaratılan mekanlarda Muhteşem Yüzyıl'ın büyüleyici atmosferi görsel bir şölen zenginliğinde tüm dekor, kostüm ve aksesuarları ile ziyaretçilere sunuluyor. Ziyaretçiler, 4 sezon boyunca hafızalardan silinmeyen büyüleyici setlerin zenginliğini ve içinde bulunma deneyimini yaşayacak. Orijinal kostümlerin, aksesuarların, takıların ve dekorların yanı sıra daha önce hiç görülmemiş ve sadece bu sergi için üretilmiş çok özel sürprizler ile karşılaşacaklar. "Muhteşem Yüzyıl: Teşhir-i İhtişam" sergisinde ziyaretçileri unutulmaz sahneler, zengin bir içerik, şaşırtıcı multimedya uygulamaları ve çok daha fazlası bekliyor.

Dinozorlarla macera

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

KÜLTÜR-SANAT

Dinozorların varlığını günümüze taşıyan Jurassic Adventures, çocukları bu eğlenceli dünyanın bir parçası olmaya davet ediyor. İstanbul Çocuk Tiyatrosu tarafından Türkiye’ye getirilen Jurassic Adventures, 5-26 Ekim tarihinde İstanbul Trump Kültür ve Gösteri Merkezi’nde izlenebilir. Jurassic Adventures, dinozorların varlığını sürdürdüğü sihirli bir dünyayı dinozor parkında doğan ilk bebek dinozor ve çevresinde gelişen macera ile günümüze taşıyor. İnteraktif bir tiyatro oyunu olan Jurassic Adventures; çocukların gelişimini sağlayan, içerisinde kültür, eğlence, duygu ve tarih öncesi çağlar ile ilgili bilgiler içeriyor. Gösteri, sahne üzerinde oluşturulan Jurassic tema dekorlarıyla, seyirciyi kısa zamanda etkisi altına alarak, etkili bir deneyim yaşatıyor. Bu interaktif oyunun bilet fiyatları, 28.5, 39 ve 50.5 lira olarak belirlendi.

Şiir dolu bir oyun

Şiir, aşk ve yaşam dolu Üstü Kalsın, yoğun ilgi dolayısıyla 3. sezonda da seyirciyle buluşacak. Tiyatrogerçek tarafından 2011'den bu yana sahnelenen ve üçüncü sezonunda da yoğun ilgi gören "Üstü Kalsın"da, Cemal Süreya'yı şiirleriyle tanıyacak ve onun aşklarına, yaşadıklarına, mısralarda eşlik edeceksiniz. Tek perdelik bu gösteriye, simgeler ve çağrışımlarla düzenlenmiş sahne atmosferinde, Hakan Gerçek ve Tilbe Salim şairin büyüleyici şiirleriyle hayat veriyor. Atilla Birkiye’nin sahneye uyarladığı oyun, Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde 24 Eylül’de saat 20.30’da perdelerini açacak.

İSMMMO YAŞAM l 57


Eğer Yaşarsam

l Gayle Forman’ın çok satan romanı “If I Stay / Eğer Yaşarsam”

beyaz perdeye taşındı. Miaa Hall hayatında karşı karşıya kalacağı en zor kararın Juillard’da müzik hayallerinin peşinden gitmek ile hayatının aşkı Adam’la beraber olmak için farklı bir yol izlemek arasında olacağını sanıyordur. Fakat tasasız bir aile gezintisi ol-

Orijinal adı: If I Stay Tür: Dram Yönetmen: R.J. Cutler Senaryo: Shauna Cross Oyuncular: Chloë Grace Moretz, Lauren Lee Smith, Mireille Enos, Liana Liberato

ması gereken araba yolculuğu bir anda her şeyi değiştirir. Artık Mia’nın hayatı pamuk ipliğine bağlıdır. Pek çok şeyin açıklığa kavuştuğu bir gün boyunca ölüm ile yaşam arasında sıkışıp kalan genç kızın vermesi gereken tek bir karar kalmıştır ve bu karar yalnızca geleceğini değil, nihai yazgısını da belirleyecektir.

Adalet

SİNEMA -DVD

l 80'lerde tel-

58 l İSMMMO YAŞAM

Orijinal adı: The

evizyonda göste- Equalizer rilen bir dizinin Tür: Gerilim, beyazperde uyar- Aksiyon laması olan yaYönetmen: Antoine pımda başrolü Fuqua deneyimli oyunSenaryo: Paul cu Denzel WasHaggis, Richard hington canlandı- Wenk rırken, ona Holly- Oyuncular: Denzel wood'un genç ve Washington, Chloë yetenekli ismi Grace Moretz, Chloë Grace MoHaley Bennett, Bill retz eşlik ediyor. Pullman, Marton McCall gizemli Csokas geçmişini geride bırakıp, sakin ve sessiz bir yaşama doğru yelken açar. Fakat acımasız Rus mafyasının kontrolü altındaki Teri isimli genç kızla tanıştığında onun içinde bulunduğu duruma kayıtsız kalamaz. Kendi kendisini emekli etmiş olan McCall, içindeki adalet duygusunun peşinden giderek Teri'ye yardım edecektir. Çünkü adaletin temsili olarak güçsüzün yanındadır...

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


The Prince

Tür: Aksiyon, Gerilim Yönetmen: Brian A Miller Senaryo: Jeremy Passmore, Andre Fabrizio Oyuncular: Bruce Willis, John Cusack, 50 Cent, Jessica Lowndes

Yönetmenliğini Brian A Miller'ın üstlendiği aksiyon filminin senaryosu Andre Fabrizio ve Jeremy Passmore ikilisine ait. Filmin kadrosunda ise John Cusack, 50 Cent, Jason Patric, Bruce Wills ve Gia Mantegna yer alıyor. Las Vegas polis departmanından emekli olmuş eski bir dedektif tam her şeyden elini

ağını çekmişken sahalara geri dönmek zorunda kalır. Zira kızı kaçırılmıştır ve Paul bunu yapanların yanına bırakmayacaktır. Öte yandan görevdeyken edindiği düşmanlar, uzun zamandır pusuya yatmış, intikam için onun geri dönmesini bekliyorlardır...

DVD SEPETİ l Beni Keşfet

Luke, rock müziğinde başarıya ulaşmaya çalışan yetenekli bir gençtir. Brier ise manken olma yolunda hızla ilerlemektedir. Bu iki gencin yolları bir gün metroda yaşadıkları bir çarpışmayla kesişir. 2 yıl sonra Los Angelas'ın ışıltılı gece

l Vay Kaynanam Vay

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

l Uçuş Planı

Eşinin ölümünden sonra zor günler içeren Kyle Pratt, kızı ile beraber bir yolculuğa çıkar. Son derece modern bir jet uçakta geçen bu yolculuk sırasında küçük kızı aniden kaybolur. Çıldırma noktasına gelen kadın kızını hiçbir yerde bulamaz. Üstelik hosteslerden bazıları seyahati boyunca yalnız olduğunu ve uçak listesinde kızının adına benzer bir kayıt olmadığını söylerler. Kyle gerçekten aklını mı kaçırmaktadır yoksa uçaktaki herkesin dahil olduğu bir komplo ile karşı karşıya mıdır?

SİNEMA -DVD

Film, iki kadın karakter arasındaki çekişmeyi konu alıyor. Uzun yıllar boyunca Bay Doğru’yu arayan Charlotte nihayet rüyalarının erkeği olan Kevin’ı bulmuştur. Yalnız annesi Viola, genç kadının tam anlamı ile gece kabusudur. Haber spikerliği görevinden henüz emekli olan kadın, oğlunu da benzer şekilde yitirecek olmak gibi bir psikoloji içindedir. Bu sebeple, dünyanın en kötü kayınvalidesi olarak müstakbel gelinini korkutup kaçırmak için elinden geleni yapar.

hayatında yeniden karşılaşana kadar metrodaki o anın büyüsünü ikisi de unutmayacaktır. Brier'in kariyeri hızla ilerlerken yeteneğine rağmen Luke'un işleri pek yolunda gitmez. Luke'un ihtiyacı olan tek şeyin biraz şans olduğunu düşünen Brier, menajeri Carrie ile birlikte gizli bir tanıtım kampanyası hazırlar.

İSMMMO YAŞAM l 59


l Yazar: Emrah Serbes l Yayınevi: İletişim Yayınları l Sayfa sayısı: 350 Behzat Ç.'nin yaratıcısı Emrah Serbes yeni romanı

Deliduman'da okuyucuyu, on yedi yaşındaki kahramanı Çağlar İyice ile birlikte Gezi Parkı Direnişi'nin unutulmaz günlerine götürüyor. Küçük bir taşra kasabasından başlayıp İstanbul'a uzanan hikâyede yazar; riyakâr dünyalara, imar ve sermaye açgözlülüğüne, anıların yok edilişine isyanı resmediyor. Emrah Serbes, zamanın ruhunu, Gezi’nin isyancılarını, hürriyetleri için öksürenleri, yerinde duramayanları, küfredenleri, ağlamayı unutmak için yumruğunu sıkanları anlatıyor. Kısacası Gezi'nin içinde barındırdıklarını Serbes de romanın bünyesinde topluyor.

Yaz

l Yazar: Kürşat Başar l Yayınevi: Everest Yayınları l Sayfa sayısı: 328 “Aşkı Bulmanın ve Korumanın Yolları” kitabıyla büyük bir

okur kitlesi yakalayan Kürşat Başar, yeni romanı “Yaz”da Kıbrıs’tan İstanbul’a uzanan bir hikaye anlatıyor. Hayata peş peşe kayıplarla adım atan ve çocuk yaşta Kıbrıs’tan İstanbul’a gelen Murat, zamanla içine kapanmış ve kapandığı bu dünyada kitaplarda teselli bulmuştur... Kürşat Başar, romanında Kıbrıs Olayları’na ve bugün süratle yok edilen geçmişin İstanbul’una da sık sık değiniyor. Romanın odağını ise en iyi “Yaz” anlatıyor. Yani “bitmesini hiç istemediğimiz eşsiz anlar ve hiçbir şeyin, hiç kimsenin sonsuza dek bizimle kalmayacağını anladığımız ayrılıklar mevsimi yaz...”

Çılgın ve Özgür

KİTAP

l Yazar: Hıfzı Topuz l Yayınevi: Remzi Kitabevi l Sayfa sayısı: 256 Hıfzı Topuz, bu kez inişli çıkışlı

ömrü birbirinden renkli serüvenlerle geçen, Türk aydınları arasında kendine özgü duruşuyla dikkat çeken Neyzen Tevfik’in yaşamını romanlaştırdı. İstibdat ve ardından gelen Cumhuriyet döneminin ilginç kişiliklerinden biri olan Neyzen Tevfik’in tüm yaşamı, ney üflemesiyle, özgür yaşam mücadelesiyle, yergileriyle ve hatta sinema oyunculuğuyla bu biyografik romanda öne çıkıyor. Çılgın ve Özgür’de Neyzen Tevfik’in dönemin sanatçılarıyla yakın ilişkileri de ele alınıyor. Bunlar arasında özellikle Ahmet Rasim, Şair Eşref, Mehmet Akif, Arif ve Abidin Dino, Fikret Adil, Fikret Mualla, Mesut Cemil, Necip Fazıl, Cahit Irgat tanıklıkları ve anekdotlarıyla romana renk katıyor.

60 l İSMMMO YAŞAM

l Deliduman l Aşkın İstilası Yol l Yaz l Kayıp Sicil l Bir Nefeste Dünya Tarihi l Rothschild Hanedanlığı l Kocan Kadar Konuş l Çılgın ve Özgür l Benim Hüzünlü Orospularım l Ay Işığı Sokağı

ŞİİR

HAYAL OYUNU

l Remzi Kitabevi (Ağustos 2014)

Deliduman

EN ÇOK SATANLAR

Ellerindi ellerimden tutan Ellerimdi ellerinden tutan... Bıraktığı anda ellerimiz ellerimizi Gökyüzüne vuracaktı gölgeleri ellerimizin Kimbilir kaç martılar halinde...

Bir masada karşı karşıya Seyrederken dudaklarını senin, Dile gelmiş ilk Türkçeydik... Henüz başlamış külrengi bahar, Ne savaş, ne barıştık biz...

Bu dünyaya yeni gelmiş bir diyar Manolyaya gece konmuş kumrular...

CAN YÜCEL

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


Swastika Geceleri

l Yazar: Katharine Burdekin l Yayınevi: Encore l Sayfa sayısı: 232 1937'de Hitler henüz yaşarken yazılan

bu roman, uzun süre unutulmuş ancak 1980'lerde tekrar gündeme gelmişti. Swastika Geceleri en önemli feminist eserlerden biri olarak görülüyor. Modern toplumlarımızın günden güne totaliter rejimlere doğru kaydığı, filozof Slavoj Zizek'in dediği gibi kapitalizmle demokrasi arasındaki sonsuz evliliğin bittiği bir dönemde hepimizin kafasını kurcalayan şey, nasıl bir geleceğin bizi beklediği. Eğer insanlık bu gelecekten işaretleri okuyamayıp geleceği değiştiremezse, Katharine Burdekin'in 80 yıl önce kurguladığı faşist bir dünya bizi bekliyor olabilir mi?

İlk Aşk

l Yazar: John Green l Yayınevi: Pegasus l Sayfa sayısı: 320 Konu ilişkiler oldu mu, Colin Singleton'ın

tipi Katherine isimli kızlardır... Ve konu Katherine isimli kızlar oldu mu, Colin her seferinde terk edilmektedir. Colin tam sayı vermek gerekirse, on dokuz kez terk edilmiştir. Bir yol macerasına atılan, evden kilometrelerce uzaktaki bu anagram âşığı, hali harap, üstün zekâlı gencin cebinde on bin dolar, peşinde kana susamış bir yaban domuzu ve hemen yanında televizyon bağımlısı, şişman dostu vardır… Ama bir tane bile Katherine yoktur! Colin, yarattığı formülle tüm romantik ilişkilerin geleceğini hesaplamayı ummaktadır...

Gece Yarısından Sonra

l Yazar: Tess Gerritsen lYayınevi: Martı Yayınları lSayfa sayısı: 336 Bir gece yarısı Sarah Fontaine,

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

KİTAPLAR

Takıma Alınmayan Çocuk

Yazar: Roland Godel Yayınevi: Erdem Çocuk Sayfa sayısı: 48 Mişel, pek iyi bir futbolcu değil ama arkadaşlar arasında yapılan maçlarda oynamaktan zevk alıyor. Okullar açıldığında muhakkak bir futbol kulübüne kaydolacak! Ama büyük turnuva ilan edildiği zaman onu kötü bir sürpriz bekliyor: Onu takıma almıyorlar! Mişel buna o kadar öfkeleniyor ki bir daha futbolun lafını bile duymak istemiyor!

Benim Adım Nili

Yazar: Mustafa Hakkı Kurt Yayınevi: Kırmızı Kedi Sayfa sayısı: 152 Nili; annesi, babası ve küçük erkek kardeşiyle köyde yaşıyordu. Oldukça sakin bir hayatları vardı. Babası her gün işe gider, annesi evle ilgilenir, Nili de kardeşi ve arkadaşlarıyla sokaklarda çeşit çeşit oyunlar oynardı. Ancak bu küçük kızın hayatı, yapacağı bir yolculukla tamamen değişecekti. Ninesiyle birlikte bindikleri kırmızı kamyon, Nili'yi, hiç görmediği yerlere, hiç bilmediği tatlara ve yabancısı olduğu bir düzene taşıyacaktı.

KİTAP

yaklaşan tehlikenin habercisiymiş gibi çalan telefonun sesiyle uyanır ve bir kadının alabileceği en kötü haberi alır: Henüz iki aydır evli olduğu Geoffrey Fontaine, Berlin'de bir otel odasında çıkan yangında ölü bulunmuştur. Bu olayın acı olduğu kadar tuhaf bir yanı vardır; Sarah kocasının Berlin'de değil, Londra'da olduğunu sanıyordur. Aldığı haberle yıkılan ve kocasının öldüğüne inanmayan genç kadın, ipuçlarının peşinden gitmek üzere Amerika'dan Avrupa'ya uzanan tehlikeli bir yolculuğa çıkar. Bu macerada kendisini karmaşık bir casusluk ağının ortasında bulan Sarah, kocasıyla ilgili gerçeklere ulaşabilecek mi?

ÇOCUKLARA ÖZEL

İSMMMO YAŞAM l 61


‘Uygulama’ tatili!

Tatil öncesi hazırlık, uygun fiyatlı otel ve bilet bulmak, rezervasyon yaptırmak pek çok kişiyi uğraştırıyor. Mobil uygulamalar burada yardıma koşuyor. Tatil öncesi ve tatil sırasında işinizi kolaylaştıracak mobil uygulamaları araştırdık.

TEKNO-YAŞAM

AYŞEGÜL EMİR Tatiller iş hayatının yorgunluğunu atmak için çok önemli fırsatlar. Ancak tatil öncesi plan ve hazırlık, tatil sırasında yapılması gerekenler aynı zamanda seyahatleri yorucu hale getirebiliyor. En uygun fiyatlı oteli bulmak, rezervasyon yaptırmak, uçak bileti yakalamak, valiz hazırlamak pek çok kişi için sıkıcı ve yorucu olabiliyor. Ama bu işi de teknoloji yoluyla hafifletmek mümkün. Cep telefonu ve tabletlerden indirilebilecek mobil uygulamalarla tatil planınızı kolaylaştırabilirsiniz. Android, iOS ve Windows platformlarında ücretsiz indirebileceğiniz tatil yardımcılarını araştırdık. Uygun fiyatlı bilet: Herkesin en büyük isteği uygun fiyatlı uçak, otobüs ya da tren bileti bulabilmek. THY, TCDD, Pegasus, Varan, Kamil Koç gibi firmaların kendi mobil uygulamaları var. Bunlar haricinde uygun fiyatlı bilet seçeneklerinin bulunabildiği alternatifler de mevcut. Skyscanner en bilineni. Uluslararası seyahat acentelerinden olan eDreams, Türkiye’de de faaliyet göstermeye başladı. Ucuz uçuşları fiyat karşılaştırması yaparak gösteriyor. Tatile otobüsle gidecek olanlar ise TikoBus, oBilet uygulamasını kullanabiliyor. Otel rezervasyonu: BookinTurkey, OtelRezervasyonu, Hotels.com, LastOda gibi uygulamalar konaklama konusunda yardıma koşuyor. Uygun fiyatlı otel odası bulmada çeşitli seçenekler su-

62 l İSMMMO YAŞAM

nuyorlar. Bu sitelerden yararlanarak, Türkiye’nin çeşitli tatil bölgelerindeki en iyi ve bütçenize en uygun otelleri, pansiyonları ve apartları bulabilir, tur araması da yapabilirsiniz. Sırt çantasıyla tatile çıkacak gençlere ise Hostelworld gibi uygulamalar en uygun hostelleri gösteriyor. Yol bulmak için: Harita konusunda ise Google Maps, Yandex Haritalar, GPS Travel Guide gibi Türkçe ve İngilizce seçenekler mevcut. OffMap gibi uygulamalar da çevrimdışı olarak haritada arama yapmak isteyenlere hitap ediyor. Hava durumu da tatile giderken indirilmesi gerekenler arasında. Tatil sırasında çevreyi keşfetmek de önemli. AroundMe gibi uygulamalar en yakındaki restoran, bar, eczane, market, benzinci ve hastane gibi gerekli yerleri size gösterebilir. SwimGuide ise çevredeki yüzülebilir alanları ve denizle ilgili bilgileri içeriyor. Dil sorununa son: Mobil cihazlarınıza çeviri uygulamaları yüklemeyi unutmayın. Google Çeviri başta olmak üzere Zargan, iTranslate, Konuş ve Çevir gibi uygulamalar size çok yardım edebilir. Döviz, Finanzen100, XE gibi app’lerle de ülkenin para biriminin TL karşısındaki değeri hakkında kolayca bilgi sahibi olabilirsiniz. World Customs&Cultures’la da ülkenin geleneklerini öğrenmeniz mümkün.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


Hem ince hem hafif Samsung, tablet modellerinde yeni Galaxy Tab S’i tanıttı. Türkiye pazarına iddialı giren tablet, super Amoled ekran sahip. 10.5 ve 8.4 inç’lik ekran boyutu seçeneğiyle geldi. Galaxy Tab S, 294 ve 465 gramlık hafifliği ve ince profiliyle dikkat çekiyor. Pili de daha uzun süre dayanıyor. Tab S, gerçek hayattaki renklere daha yakın ve daha zengin renkleri bir arada sun-

Sekiz çekirdekli işlemciye sahip

General Mobile, cep telefonu serisi Discovery'nin ikinci versiyonunu çıkardı. Discovery II, önceki modele göre performansı geliştirilmiş bir cihaz. 5 inç'lik ekran büyüklüğüne sahip Discovery II, sekiz çekirdekli işlemci, 13 Megapiksel oto fokuslu arka, 5 Megapiksel ön kamerayla donatıldı. Cep telefonu modeli, gorilla glass ekrana, Android KitKat işletim sistemi, 2 GB Ram ve 6 GB dahili belleğe sahip. Ön kamerada Full HD kayıt özelliği de var. Çift SIM kartlı modelin bellek artırım özelliği

mada da iddialı görünüyor. İyi bir kontrast oranı sunan Tab S’in gelişmiş açık havada görünürlük teknolojisi ekran üzerindeki içeriğin parlak, doğal ve kolayca görüntülenir olmasını sağlıyor. Flaşlı 8 Megapiksel arka, 2.1 Megapiksel de ön kamerası var.

Bu vizörden bir bakın bulunmuyor. Cep telefonu siyah ve beyaz renk alternatifleri ile 888 TL fiyatıyla ağustosun ikinci haftasında satışa sunuldu.

Yeni akıllı bileklik geldi

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

da yaşam hedefini desteklemek üzere geliştirilen Turkcell T-Fit akıllı bileklik, hem teknolojisi hem de şık tasarımıyla dikkat çekiyor. T-Fit akıllı bilekliğin 0.49 inç Oled ekranından atılan adım sayısı, harcanan kalori miktarı, kat edilen mesafe ve şarj durumunu görmek mümkün. Aynı zamanda saat ve titreşimli alarm özelliği taşıyan bileklik, uyku kalitesi bilgilendirmesi de yapabiliyor. Özel bir bilek hareketiyle aktif hale gelen Turkcell T-Fit’in ağırlığı yalnızca 18 gram. USB ile şarj edilebilen cihazın pil ömrü ise 3 gün.

TEKNO-YAŞAM

Turkcell, kendi markasını taşıyan T serisi akıllı telefonlardan sonra ‘akıllı bileklik’i de sundu. Form-

Sony, popüler Cyber-shot RX100 ailesine yeni bir üye daha ekledi. Dayanıklı, taşıması kolay, alüminyumdan yapılan Cyber-shot RX100 III yeni özelliklere de sahip. Daha da geliştirilen lens ve hızlı görüntü işlemci, tümü gerçekten de cebe sığacak boyutlarda olan şık bir sabit lensli fotoğraf makinesinde yer alan Zeiss T kaplamalı gizlenebilir Oled Tru-Finder vizör, geliştirilmiş video özellikleri ve 180 derece eğilebilir LCD ile tamamlanıyor. Lensin etkileyici ışık toplama gücü, hızlı hareket eden konuları dondurmak için daha yüksek deklanşör hızlarına da imkân veriyor. Dahili 3 kademe yoğunluk filtresi bol güneşli dış mekan veya özellikle bulanıklaştırılan hareketli su çekimlerinde yaratıcılığınızda daha esnek olmanızı sağlıyor.

İSMMMO YAŞAM l 63


l

KOMİK RESİMLER

GAZETE

Temel ile Fadime yeni evlenmişler. Temel her sabah dağın eteğindeki kasabaya inip gazete alıyormuş. Bir ay iki ay üç ay sonra Temel bu işten bıkmış. Temel: -‘Bundan sonra gazetelerimi her gün sen alacaksın Fadime’ demiş. Fadime de kabul etmiş. Bir ay iki ay üç ay derken Fadime her sabah o kadar yolu yürümekten bıkmış ve düşünmüş ki bir gitmeye yedi tane gazete alayım. Her sabah birini vereyim demiş ve her sabah Temel’e birini vermiş. Yedinci gün Temel, Fadime’ye dönmüş: -Fadime dünyada ne kadar çok salak adam var. Aynı adam, aynı ağaca, aynı arabayla yedi gündür çarpıyor.

MİZAH

YUMURTA

Evin hanımı mutfakta sabah kahvaltısı için tavada iki tane yumurta pişirirken içeri kocası dalmış. - Dikkat!… Dikkat! Aman Tanrım ne kadar çok pişiriyorsun. Çok fazla. Şimdi çevir… Hemen şimdi... Offf…. Daha fazla yağ koy… Yapışacaklar dikkat et! Sana dikkatli ol demiyor muyum? Yemek pişirirken beni hiç dinlemiyorsun… Çevir hadi onları… Çabuk ol, deli misin? Tuz koymayı unutma… Her zaman unutursun zaten… Tuzu kullan tuzu... Karısı dönüp şöyle bir bakmış kocasına: - Sana ne oluyor böyle. İki yumurtayı nasıl pişireceğimi bilmediğimi mi zannediyorsun? - Bak birtanem. Sadece sen yanımda otururken araba kullandığımda neler hissettiğimi anlamanı istedim…

64 l İSMMMO YAŞAM

İKRAMİYE

Biletine büyük ikramiye çıkan Temel’i üç

ay sonra bakkal, kasap ve borçlu olduğu diğer esnaf yolda çevirmiş:

- Ula Temel sana büyük ikramiye çıktı-

ğı halde üç aydır niye borcunu ödemeysun? Temel sırıtarak cevap vermiş:

- Zengin oldi değiştu demesunler.

HIRSIZ

Adamın arabası çalınır. Ama iki gün son-

ra araba geri gelir ve içinde bir not vardır:

“Özü dilerim arabanızı çaldım ama ka-

rım doğum yapacaktı. Yarın tiyatroya eşiniz ve sizin için iki bilet aldım. Hatamı te-

lafi etmek için ben de orada olacağım…”

Adam duygulanır ve eşiyle tiyatroya giderler.

Hırsız orada yoktur ama memnun eve dönerler.

Ev soyulmuştur ve duvarda bir not var-

dır. “Abi tiyatro nasıldı?”

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


l Bir numara büyük alalım seneye de giyer. l Asansör çağırma tuşuna defalarca basarak daha hızlı gelmesini ummak. l Gazetelerdeki resimlere sakal bıyık çizmek. l Gaz kaçağı olup olmadığını çakmak yakarak kontrol etmek. l Tanıdık birisini görünce arabayı üzerine sürmek. l Islak mendille önce yüzünü, sonra elini, sonra masayı, en son da ayakkabısını silmek. l Uyuyan birinin kulağına, burnuna ip sokmak. l Bir yeri kazan iş makinesini enteresan bir iş yapıyormuş gibi saatlerce seyretmek. l Ağlayan çocuğu döverek susturmaya çalışmak. l Yeni beton dökülen bir yere ismini yazmak ve ismini ölümsüzleştirmek. l 6 aydır fırçalanmayan dişleri dişçiye giderken ayıp olmasın diye mutlaka fırçalamak. l Çiğnediği sakızı yazmanın kenarına yapıştırıp yemekten sonra alıp yine çiğnemek. l Merdivende ayakkabı bağlamak. l Toplu taşımaya yaşlı biri binince uyuyor numarası yapmak. l Olmayacak şeylere 'hallederiz abi' demek. l Dişleri gazoz açacağı, fındık ve ceviz kıracağı olarak kullanmak.

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014

Nasrettin Hoca’ya sorarlar: - Hoca sen evliya mısın? Hoca: -Evet ben evliyayım. İsterseniz şu karşıdaki ağacı çağırayım da yanıma gelsin. - Tamam hocam çağır görelim. Hoca tam üç kez çağırır ama ağaç gelmez. ‘Gelmedi hocam’ derler. Hoca: - O gelmezse biz gideriz. Evliyada kibir olmaz.

DİLENCİ

Adam topal dilenciye para verirken acımış ve gönlünü de almak istemiş: - Ayağın topal şükret ya bir de kör olsaydın? Dilenci de cevabı yapıştırmış: - Körlüğü de denedim abi. İş yok. Onluk diye beşlikleri yutturuyorlar.

ELMAS GERDANLIK

Kadın sinir içinde cep telefonundan kocasını aramış: - Saat kaç oldu hangi cehennemdesin? Kocası: - Aşkım o hiç unutamadığın harika elmas gerdanlığın bulunduğu kuyumcu var ya. Hani o zaman param yoktu alamamıştım ve ‘sevgilim bir gün mutlaka bunu sana alacağım göreceksin’ demiştim. Hatırladın mı? Bu sözü duyan kadın birden yumuşamış. Heyecandan titreyen sesle: - Eee evet, birtanem hatırlamaz olur muyum! Adam da: - Evet aşkım işte o kuyumcunun tam yanındaki kahvede arkadaşlarla oyundayım…

Cevaplar

BİZLERE ÖZGÜ DAVRANIŞLAR

EVLİYA

1-Hangi masada yemek yenmez? 2-Hiç büyümeyen yaprak hangisidir? 3-Çalmak fiilinin gelecek zamanı nedir? 4-Hangi simit yenmez? 5-Hangi harfler zengindir? 6-En çok acı çeken dağ hangisidir? 7-Duvara çarpmaz, yere düşmez ama kırılır 8-Hangi gül kokmaz? 9-Uzun ok gölgesi yok 1-Ameliyat masasında 2-Defter yaprağı 3-Hapse girmek 4-Can simidi 5-Ünlü harfler 6-Ağrı Dağı 7-Kalp 8-Virgül 9-Su

l İNTERNETTE BUNLAR VAR :)

ÇOCUK BİLMECELERİ

YAVRU FARE

Yavru fare annesine sorar. -Şu dünya ne tuhaf değil mi anne? -Neden? -Biz kedilerden korkuyoruz, kediler köpeklerden korkuyor. Köpekler, insanlardan, insanların erkekleri kadınlardan. Kadınlar ise bizden korkuyor…

İSMMMO YAŞAM l 65


K A R E 1

2

3

4

B U L M A C A 5

6

7

8

9

10 11 12

1

HARFLERLE

SUDOKU

Z O R

2 3 4 5 6 7 8 9 10 11

K O L A Y

12 13 14 15 solDAN sA⁄A: 1. Bir burç - Tirsi bal›€›. 2. Konuflmal› ve flark›l› bölümlerin bir arada bulundu€u oyun. 3. Erzincan’›n bir ilçesi - Japon halk türküsü. 4. ‹flaret - Bir mikroskop malzemesi. 5. Boru sesi -‹laç - ‹nceltici. 6. Köpek ve ineklere yedirilmek için un ve kepekle haz›rlanan yiyecek - Baz› maddeleri satma izni olan kimse, dükkan - ‹lave. 7. Edirne’deki ünlü Mimar Sinan camisi - A€abey. 8. Mersin’de bir çay Sure cümlesi. 9. Dökme demir, font - Filipinler’in baflkenti. 10. Akarsuyun çok h›zl› akt›€› yer - Patent. 11. Mu€la’n›n bir ilçesi. 12. Tantal›n simgesi - ‹letmek ifli. 13. Letonya’n›n bir ilçesi - Ev bölümü. 14. Arseni€in simgesi - Su - Telli bal›kç›l. 15. Çanakkale’nin bir ilçesi - Yiyece€i ortaklafla sa€lanan toplant›. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1. Bir ilimiz - Bir anayoldan ayr›lan yolun bafllang›ç noktas› - Tanr›’n›n adlar›ndan biri. 2. Eskrimde bir dal - Mülkiyet - Bir nota. 3. Bir iskambil oyunu - ‹lgili. 4. Antrakt - Seçkin - Olumsuzluk veren bir önek - Kinaye. 5. Zulmeden kimse - Kaynar suda hafllan›p üzerine ya€ gezdirilen m›s›r unu yeme€i. 6. Ayn› do€umda dünyaya gelen iki kardefl - Bizmutun simgesi - Bir pamuk türü. 7. Rey - Atama - Kuzu sesi - Aflamas›z asker. 8. Yap›lan ifl, ifllem - Bar›nd›rma. 9. Lityumun simgesi - Apans›z - Aç›k - Trabzon’un bir ilçesi. 10. Afrika’da yetiflen bir a€aç - De€erli madenlerin safl›k derecesi - Çok de€erli bir tür kahve. 11. B›rak›t Tarla s›n›r› - Uzakdo€u sporlar›nda siyah kufla€›n derecelerinden her biri. 12. Kar›, efl - Bir elektrolitteki eksiuç - Üzerinde dalgal› çizgiler bulunan kumafl.

K O L A Y

solDAN sA⁄A 1. Terazi-Alosa. 2. Operakomik. 3. Kemaliye-Uta. 4. ‹z-Lamel. 5. Ti-Em-Tiner. 6. Yal-Bayi-Ek. 7. Selimiye-Aka. 8. AlataAyet. 9. Pik-Manila. 10. Akanak-Berat. 11. Dalaman. 12. Ta-‹letim. 13. Riga-Oda. 14. As-Ma-Okar. 15. Biga-Arifane.

YUKARIDAN AfiA⁄IYA 1. Tokat-Sapak-Rab. 2. Epe-‹yelik-Si. 3. Remi-Alakadar. 4. Ara-Elit-Na-‹ma. 5. Zalim-Mamaliga. 6. ‹kiz-Bi-Akala. 7. OyTayin-Me-Er. 8. Ameliye-‹bate. 9. Li-AniAleni-Of. 10. Okume-Ayar-Moka. 11. Tereke-An-Dan. 12. Ayal-Katot-Hare.

66 l İSMMMO YAŞAM

Z O R

HAZIRLAYAN: İLKER MUMCUOĞLU

TEMMUZ-AĞUSTOS 2014


X e )ě 8±Ƌƚų± ƼčƚĬ±ĵ±Ÿã UƚĬĬ±Ĺãĵ± ƚĹƚĬÚƚţ


FARK YARATIR

Eğitimleriyle

<= "

<8

"

;<"< <

V% ' "M - +U!U

= %7+2%/

" PC % *H! P ) P! !&

% V% ' "M SU-U&U !3L;D3@

) ' &' ) !' % : #5)0#-

L" $ C ) 'K K

87

+# $ #! "&%)&#O

O% %) # * #&# ( MO*

N'

8" < < 9

*" # " )D'!K+ K$ $( " ' &%'" # () $ ')" ' I

! )* !& & $!*

%P

6

KL " $

67 7 7

,B4;,8

6

9 9 7

P# % !F * (O O

D"C $K&%

(?08(5

I5

6

9 9

#5)0#-

P$ & !J + )O O

% /!*

" = !#!> $ " 89$: # <= = =

K " IK"K K :

(O3(5.CG #(80/0

.E6>.;

7

*N4*60AE $*9212 *?29*6 G6

Gayrettepe Mah. Yıldızposta Cad. No:48 Dedeman İş Hanı Kat:3 Beşiktaş-İSTANBUL Telefon: (212) 274 42 22, (212) 274 35 39 www.ismmmoakademi.com.tr info@ismmmoakademi.com.tr


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.