Sokakta Fanzin

Page 1

Felsefecilerden kafa karıştıranlardan pre devlet, e-devlet, cola şirket, illimunati vs ayrıntı metis yayınları gibi külliyatlardan nefret ediyoruz bütün şirketler devletler katildir derdin varsa kıçın yiyorsa savaş laf gevezeliği taslama imaj yapma herkes her şeyin farkında … SAYI : YEK OKUYACAKSAN AL …


SOKAKTA İNİSİYATİFİ NEDİR ? Bizler, canlıların üzerinde olan tüm baskı ve tahakküm araçlarını, hiyerarşiyi, otoriteyi ve sistemin varlığını sürdürmesine yardımcı olan somut ve soyut tüm kurumları ve sanat anlayışlarını reddederek isyan bayraklarımızı çektiğimizi söylüyoruz.

Kapitalizm, tüketim toplumunu oluştururken sanatı kullanarak insanları daha rahat uyuşturmaktadır. Reklamlarda, sinemalarda, müziklerde, fotoğraflarda, kitaplarda ve daha birçok alanda sanatın teknikleri kullanılarak görsel ve duyusal algılarımıza yerleştirilen somut ve soyut temalarla, onların istedikleri şeylere karşı ilgimiz artıyor; satın almamız gerekiyorsa alıyor ya da tam tersi öfke duymamız gerekiyorsa öfke duygularımızı kabartıyoruz.Yaratılan tüketim toplumunda birey kendisine sunulanın dışına çıkamayacak kadar kısıtlanmış, satın aldıklarıyla kendisini özgür hissedecek kadar yapaylaşmış, sahte olan tüm duygu ve davranışların esiri olacak kadar tüketilmiştir. Bizler böyle bir gidişatın temellerini atanlara, bireylerin birbirlerine yabancılaşmasından beslenenlere, yeryüzünün şirketlerine, efendilerine ve sanatın patronlarına karşı öfke duyuyoruz. Sanat ile değer yargılarımızın her geçen gün kaybolmasını sağlayan, bizleri tüketici konumuna getiren küresel şirketlerin sanatının üreticisi yada seyircisi olmak istemiyoruz.Ekranlarda tüketim propagandası


yapan reklamlardan, dört tarafı gökdelenlerle sarılı plazalardan, egzoz kokusuna boğulmuş şehir merkezlerinden nefret ediyoruz. Doğa üzerinde tahakküm kuran, zarar veren endüstri siteminden, hidroelektrik santraller kuran, ormanları yok ederek villalar yapan, denizlere petrollerini boşaltan, reklamlarda yeşil renkle gözlerimizi çevreciliğe boyayan tüm şirketlerin yeryüzünün düşmanları olduğunu biliyoruz. İnsanları, hayvanlardan üstün gören tüm insan merkezci düşünceleri red ediyoruz. Sirklerden, petshoplardan, barınaklardan, mezbahalardan, kasaplardan, fabrikalardan, deney merkezlerinden ve onların yaşam alanlarını gasp eden bu uygarlıktan nefret ediyoruz. Teknolojinin insanlara fayda değil zarar verdiğini ve bizi kullandığını düşünüyoruz. Bizleri yönetmek isteyen, yönetmeyi düşleyen ya da yönetilmeyi doğru bulan kuramlardan, ideolojilerden, bireylerden, kurumlardan nefret ediyoruz. İnsanın doğasında kötülük vardır diyen, kötülüğü onaylayan, kötülük neden niçin nasıl başlamıştır diye sorgulamayan, karamsar felsefelerden nefret diyoruz; sorgulamanın önüne perde indiren hayali güçlere dayanan metafizik düşünceleri kabul etmiyoruz. Özgürlüğü; bize sunulan seçenekleri sorguladığımızda dışına çıktığımızda başlayan süreç olarak tanımlıyoruz. Özgürlüğü sadece kendimiz için değil yeryüzündeki tüm canlılar ve doğa için, yeryüzüne özgürlük için istiyoruz. Dünyanın sürekli kötüye giden bir eksen etrafında döndüğünü, dünyada yaşanılan tüm toplumsal ve siyasal reflekslerin sanatla geliştiğini ve sanatın sosyal davranışlarımızı değiştirdiğini düşünüyoruz. Sanatın her zaman bir ideolojinin esiri/işçisi olduğunu, her daim birilerinin veya kurumun boyunduruğu altına girdiğini düşünüyoruz.


İnsanları düşündürmekten yoksunlaştıran, ilkel duyguların, dayanışmanın, paylaşmanın yerine rekabeti, ayrımcılığı, parayı, militarizmi, tüketimi, siyaseti süsleyerek bizlere kabul ettirmeye çalışan sanat anlayışlarının tümünü reddediyoruz. Yaşadığımız çağın sorunlarına kulak tıkayarak, sadece oturduğumuz yerden serzenişte bulunmayı, köşelerimize çekilmeyi reddediyoruz. Yaşamın nabzı sokakta atar diyor ve yaratılan tüm ahlak ve değer yargılarının, sanatın tüketim toplumuna hizmet ettiğini ve yok edilmesi gerektiğini, uygarlaşmanın yeryüzünü uçuruma götürdüğünü düşünüyoruz. Siyasetçiler gibi kurtuluş palavraları atmayacağımızı, reklamlardaki gibi tüketim propagandası yapmayacağımızı, insanın doğasına sonradan giren yabancı katkı maddelerini kendimizden ve eylemlerimizden dışarıda tutacağımızı ve sokakta olacağımızı söylüyoruz. Sanatın oluşmaya başladığı andan itibaren bir tahakküme dönüştüğünü, ve sorgulanamaz hale getirilip, yenileşerek yada farklılaşarak üretilmesi, kişi veya kurumlara göre farklı değerlendirilmesi gibi hiçbir durum, bizi sanatın bir ilizyon olmadığı bilgisine yaklaştıramaz. Bu yüzden bizler her türlü tahakküm araçlarına karşı olduğumuz gibi sanatı da bir tahakküm biçimi olarak değerlendiriyor ve her türden tahakkümün düşmanı olduğumuz gibi sanatında düşmanı olduğumuzu söylüyoruz. Bizim gibi düşünen ya da bizlerin yanlış düşündüğünü söylemek isteyenlere, eylemini sokakta üretmek için sokakdaş arayanlara, fikirlerini görüşlerini belirtmek ya da ‘’aklımda şöyle bir şey var yapsanız iyi olur’’ demek isteyenlere kısacası bize ulaşmak isteyen herkes için mail adresimiz:sokakta@windoslive.com Sanat, insan duygularının kurmaca yollarla ticarileştirilmesidir. Sanat


bir afyondur… Duygularınıza, davranışlarınıza ve cebinize zarar verir..... Sanatın acilen ameliyat edilmeye ihtiyacı yoktur, yapılması gereken sanatı yok etmektir. Sanat toplumu uyuşturmaktan başka bir işe yaramayan, estetize edilmiş yalanlar bütünüdür.. Gündelik hayatın sunduğu her seçenek, sistem içi roller arasından ‘’özgürce’’seçim yapmak üzerine kuruludur. Oysa insanoğlu verili düzenekler içinde seçim yaptıkça, köleliği artmaktadır. Bu kölelik her hangi bir dine olduğu gibi, bir şirketlere de yönelebilmektedir... Aşırı toplumsallaşmış bir insan psikolojik bir tasma ile bağlanır. Yaşamını toplumun onun için döşediği raylar üzerinde koşarak geçirir. Tüm gereken makul bir oranda İTAAT, kişi buna sahipse sistem ona beşikten mezara kadar bakar.(Unabomber) Sanat,duyu organlarımızı bir anestezi gibi uyuşturmakta, doğal dünyayı bu duyguların menzilinden çıkarmaktadır. Sanat hem hafızayı hemde algıyı tahakküm altına almıştır. Sanatın başlıca işlevi duyguları nesneleştirmek ve böylece kişinin motivasyonlarını ve kimliğini bir sembole yada metafora dönüştürmektir. (John Zerzan)

MODERN ŞİDDET Şiddet gündelik hayatımızda uğramadığımızı düşündüğümüz, maruz kaldığımızda polise veya herhangi bir güç kurumuna başvurulması gereken bir şeymiş gibi öğretilen, üstü her zaman kapatılan bir kavramdır. Şiddetin tanımını insanlara öğreten devlet, insanlık üzerinde en çok gizli ve açık biçimde şiddeti uygulayan kurumdur. İnsanlar şiddeti hep bir insanın başka bir insana ya da mala fiziksel gücünü kullanarak zarar vermesi, fiziksel tahribata uğratması somut durumların ortaya çıkışı diye bilmektedir. Oysa, yaşamlarımıza


sıkıştırılan, görünen ve görünmeyen, birbirimize bulaştırdığımız birçok şiddet vardır. Bir insanın yaşayan bir canlıyı kendi çıkarı için yaşatması veya öldürmesi bir şiddettir. Hayvanların insanlar için yaratıldığını düşünüp onları mezbahalarda parçalara ayıran insan düşüncesi bir şiddettir. Özgürlük düşüncemizin yaşadığımız dünya tarafından yok edilmeye çalışılması, uğradığımız toplumsal bir şiddettir. İnsanların çalıştıkları yerlerde patronları tarafından vücutlarının ve beyinlerinin mekanikleştirilmesi çalışırken yaşanılan ve sürekli olarak devam eden bir şiddettir. Sevdiğini söylediği kadını gelecekte hizmetçisi yapan erkek zihniyeti şiddettir. Eşcinselliğin hastalık olduğunu öğreten tıp bilimi, kanunlar ve toplumda ötekileştirme yöntemi uygulayan mantık, homofobi kültürü insanın insan üzerinde uyguladığı bir şiddettir. Kadınların ahlak, töre ve namus diye ezberlettirilen değerlere göre yaşatılması erk zihniyetin uyguladığı bir şiddettir. Yeryüzünün insanlar için yaratıldığını düşünüp kendisi gibi olan da dahil olmak üzere hayvanlara ve doğaya zarar veren insan merkezci bakış açısı modern bir şiddettir. Doğar doğmaz bize seçim şansı bile tanımadan dinimizin belirlenmesi ve daha sonra yaşamsal kimliklerimizin belirlenmesi sistemli bir şiddettir. Yedi yaşında başlayan kapitalizm için itaat edenlerin ve gelecekte üreten kölelerin yasaklarla, hiza oluşlarla, cezalarla, kıskanmayı, rekabeti, bencilliği yaşamına kazandırmasının ve derecelendirilmesinin adı eğitim şiddetidir. 20 yaşına gelmiş birinin kendisini işsizken, açken sormayan ancak faturasını ödemediğinde arayan peşine düşen bir devlet için algısına küçüklüğünden beri enjekte edilen vatan, millet düşüncesiyle emir komuta zincirinde mantığını yitirip itaat etmesi, gerektiğinde canını vermesi eline belki de hayatında ilk defa silah alarak insan öldürme eğitimi alması bireye ve tüm insanlığa uygulanan şiddettir. Hayvanların insanların yararı için laboratuarlarda denek olarak


kullanılması ve buna yönelik veterinerlik , tıp vb. eğitimlerin verilmesi hayvanlara uygulanan sistemli bir şiddettir. ‘’Ailelerde başlayan, yaşamın her noktasına sığdırılmaya çalışılan efendiler tarafından verilen her emir özgürlüğün suratında patlayan bir tokattır’’.(Bakunin) Çalışarak efendilerini zengin eden ekonomik ve siyasal bir sistem bireylerin üzerinde kurulan bir şiddettir. Ekran başlarında doğup büyüyen hayatların, düşünmeye değil seyretmeye evriltmesi hergün uğranılan bir şiddettir. ‘’Eğlence sektörü modern insana önemli bir kaçış aracı sağlar. İnsanlar televizyona videolara vs. gömülmüşken endişeyi, düşünmeyi, sorgulamayı, öz olan duygularını, yitirmeye başlar.’’ (Unabomber) İlkokullarda öğretilmeye başlanan, iç ve dış tehditler diye başlayıp tv ekranlarında kendisini güncelleyen, öfkeyle yoğrulan düşünceler, insanlığa uygulanan şiddetlerdir. Otoritenin mutlaka olması gerektiğini ve bu dünyanın böyle gitmesi gerektiğini söyleyen eğitim sistemi ve zekalar özgürlüğe karşı şiddettir. Yaşam alanlarının her noktasını hiyerarşi zinciriyle çevrilmesi iyi olmak için başkasını ezme zorunluluğu içinde olmak bir şiddettir. Tuvaletlerde doğurup çöp poşetleriyle kefen yapıp konteynırları mezar olarak kullanan nesil, uygulanan şiddetin en büyük ürünüdür. Üzerinde marka olanın kendisini iyi hissedebildiği bir ruh hali duygulara ve ruha uygulanan şiddetin ne kadar kuvvetli olduğunun kanıtıdır. Siyasetçilerin palavralarına körü körüne inanabilmek yaşamını başkalarının çıkarlarında oylamak fakat yakınındakiyle iyi ilişkiler kuramamak bireyler arası görünmez şiddetin adıdır. Sokakta yürürken kimlik sorgulamasına maruz kalmak, kameralarla denetlenmek bir şiddettir. İş makinalarının toprak üzerinde çalışması insanın doğaya uyguladığı bir şiddettir. Etrafa ve dünyaya serzenişte bulunup köşelere sıkışıp ya da kıç üzerinde yaşamayı seçmek bireyin kendisine yaptığı bir şiddettir. Kendisini esir konuma getiren düzene değil buna karşı mücadele edenlere özgürlük


düşkünlerine yapılan eleştiri karamsar bir şiddettir. Kendisi gibi olmayanı, düşünmeyeni, giyinmeyeni, konuşmayanı, dışlayan zihniyet bir şiddettir. İsyan etmenin karşı gelmenin düşünmenin bireylere veya topluma zarar vereceğini söylemek şiddettir. Düşündüğünden dolayı hapse atan yargılayan düşündüğünü yapan adalet sistemi şiddetin kendisidir. İnsan kötüdür ve iyi olması için kurallara uyması gerekir diyen somut veya somut kurumlar insanları kötüleştiren bu dünya için değil öteki dünya için yaşatıp köleleştiren düşünceler şiddettir. İnsanların teknolojiyle iletişimini gidermeye maruz kalması, sanat ile duygularını boşaltması yaşanılan modern bir şiddettir. Modernizm, ideallerimizin önünde duruyor ve bize bir şiddet gösteriyorsa bu bir savaştır. Savaş Düzdaş

GAZ MASKESİ NASIL YAPILIR Malzemeler: Pet şişe (Resimdeki gibi yeşil yerine saydam renkli kullanılabilir. Toz/Gaz maskesi (Yapı marketlerinde satılmaktadır.) Pet şişenin suratımıza temas eden yerleri için bant. Yapı marketlerden aldığımız hazır toz/gaz maskesi türevi maskemizi pet şişenin kapak kısmına aşağıdaki gibi yerleştiriyoruz. Bu arada bu mevcut sitedeki projede yapılmamış amaşu şekilde geliştirme yapılabilir. Pet şişenin kapak kısmı yani maskemizin hava girişi ile hazır aldığımız aşağıdaki beyaz renkli toz/gaz maskesi arasına akvaryumculardan alabileceğimiz aktif karbon ekleyebiliriz. Aktif karbon çok çok iyi bir süzgeç olup havadaki mikron mertebesindekü gaz ve tozları dahi tutabilmektedir.


Bu maske geliştirmeye çok müsait bir proje. Örneğin pet şişe yerine eskimiş olanşnorkel takımınızı kullanabilirsiniz. Yada üstte bahsettiğim gibi farklı renkte pet şişe kullanabilirsiniz. Ekleyeceğiniz filtre sayısını arttırabilirsiniz. Bu maske özellikle kendin yap projeleri ile uğraşan bizler için oldukça faydalı olacaktır. Tozlu, kokulu, gazlı ortamlarda çalışmamızı kolaylaştırabilir.


BİZ BU ADAMI ÇOK SEVİYORUZ : Ted Kaczynski Theodore John Kaczynski veya kısaca Ted Kaczynski (unabomber) (d. 22 Mayıs 1942,Chicago, Illinois), ABD'li Matema tikçi, anarşist teorisyen ve eylemci. Harvard Üniversitesindenmezun olduktan sonra Michigan Üniversitesinde matematik alanında doktora yapmış, Berkeley Üniversitesinin o döneme değin en genç öğretim üyesi olarak görev almıştır.

Teknoloji Karşıtı Eylemleri Kaczynski Berkeley üniversitesindeki yardımcı profesörlük görevinden istifa ettikten sonra Montana'ya yerleşerek ormanın içinde bir kulübede yaşamaya başlamış, yaşamını tamamen kendi kendine sürdürmenin yollarını


aramıştır. Ancak endüstriyel gelişmenin yaşam alanını gittikçe daha çok daralttığına ve çevresindeki doğanın sürekli olarak tahrip edildiğine şahit olması, kendisini önce ufak tefek sabotaj eylemlerine, daha sonra ise kararlı ve planlı bombalamalar yapmaya itmiştir. Bir American Airlines uçağına yerleştirdiği patlamayan bombayla işlediği suçlar "federal suç" kapsamına girmiş ve FBI'ın hakkında dosya açmasına neden olmuştur. UNABOMBER adı, Üniversite ve Havayolları Bombacısının kısaltmasıdır. 1995 yılında yazdığı uzun bir manifestoyu tehdit ve yayınlandığı takdirde bombalama eylemlerini bırakma vaadiyle Washington Post ve NewYork Times gazetelerinde yayınlatmayı başarmıştır. Türkiye'de Kaos Yayınları tarafından Türkçeleştirilerek kitap halinde yayınlanan manifesto sanayi devriminin insanlığın başına gelen en büyük felaket olduğu iddiasıyla başlayarak Amerikan sosyal demokratlarından endüstriyel güçlere değin bir çok kesime derin eleştiriler girmekte ve bireysel, bağımsız ve kararlı bir tepkiyi öğütlemektedir. Manifesto, tek yazarının Kaczynski olmasına karşın birinci çoğul şahıs zamiriyle ve "biz Freedom Club üyeleri" şeklinde ifadelerle kaleme alınmıştır.(Kaczynski'nin manifestosu wikisource'de bulunmaktadır.)

Kayıp Olduğu Yıllar ve Yakalanması New York Times ve Washington Post'ta yayınlanan manifestosunun ardından; Kaczynski'nin erkek kardeşi David, karısının da ısrarlarıyla manifestoyu okuyarak Ted Kaczynski'nin gençliğinde gazetelere gönderdiği bazı metinlerle büyük benzerlikler olduğunu keşfetti ve önöce kendi araştırmasını bir özel detektif aracılığıyla yürüttükten sonra FBI'ı durumdan haberdar etti. Dağ evinde gözaltına alınan Ted Kaczynski için atanan avukat önce müvekkilinin ruh sağlığının bozuk olduğu yönünde savunma yapmak istese de Kaczynski buna karşı çıktı. Buna rağmen atanan psikolog ve psikiyatrlardan oluşan bir heyet Kaczynski'ye paranoid şizofreni gibi tanılarda bulunsa da, Kaczynski'yi dört yıl boyunca cezaevinde gözlem altında tutan


meslektaşları kendisinde ruhsal bir bozukluk olmadığında ısrarlı. Tartışmalı bir mahkeme sürecinin sonunda Kaczynski şartlı tahliye ihtimali olmayan ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

MUTFAKTAN GELEN YEMEK DEĞĠL CESET KOKUSUDUR Et yemek sadece et yemek değil, hayvanları kimsenin savunamayacağı veya anlayamayacağı ölçülerde öldürmektir. Çelik kıskaçların gölgesinde korkudan titrerken, kalpleri gümbür gümbür atar, ciğerleri isyan ederken, walkmanlerinden heavy metal dinleyip dans eden ve genelde, her tür ve boydaki ve ustura keskinliğindeki bıçakları ve kasaturalarıyla tek darbede iĢi bitiremeyen kasaplar tarafından boğazları kesilen, dilimlenen, deĢilen kimi diri diri haĢlanan zararsız ve masum hayvanların öldürülmesi. Akla ziyan Ģartlar, derin ve kederli pis kan gölleri, harcanan hayatlar, yığınlarca dayanılmaz acı ve zulüm, klimalı marketlerde ve sıhhi korumalı et vitrinlerinde yiter ve Ģık parfüm ĢiĢeleri ve zarif kutularda yokluğa eriĢir. Ve böylece, etrafı acı çeken ruhların yokluğu, unutuluĢuyla kuĢatılmıĢ, çevre protokolleriyle , bilimse önderliğiyle böbürlenen insanlık cehennemi tercih edilecek bir yere dönüĢtürür. Buyursun hayvan eti yeme savunucusu, savunduğu Ģeyin uygunluğu için kararı bizzat verdirecek deneyi gerçekleĢtirsin... Canlı bir koyunu kendi diĢleriyle parçalasın, kafasını iç organlarına gömsün, susuzluğunu sıcak kanla gidersin; bu korkunç iĢi yaptığında doğasının karĢı konulmaz içgüdüsü


muhakemesine karĢı ayaklandığı zaman da, „ doğa beni bu iĢ için yarattı‟ desin. ĠĢte ozaman, sadece o zaman haklı çıkacaktır. MĠCHAEL TOBĠAS (öfke kitabından alıntı)

tıp, ilaç, kozmetik, silah gibi pek çok alanda uygulanan hayvan deneylerinde her 30 saniyede 10 hayvan öldürülüyor. Deneylerde hayvanlar gözlerine çeĢitli deterjanlar, kozmetik ürünleri vbüzerlerinde denenip, ÇeĢitli amaçlarla aç susuz, uykusuz bırakılıyor, kesiliyor, biçiliyor, yakılıyor, radyasyona maruz kalıyorlar. Ruj, deterjan gibi maddeler zorla yediriliyor ve tüm bu iĢkenceler yapılırken çoğu zaman bir yere sabitleniyor. Bu zulüm insanlık yararına yapıldığı gerekçesiyle de meĢrulaĢtırılıyor.

Kediler kaçamayacakları Ģekilde bağlanıyor ve yanlarında 60 kez top ve tüfekle atıĢ yapılıyor Hayvanların Ģok halinde kıpırdamadan bir yere baktıkları gözlenir. Kedilerin kulakları insanlara oranla daha duyarlıdır elde edilen sonuçla top atıĢları tüfek atıĢlarına oranla daha çok sağırlığa yol açmaktadır. “spor” amaçlı avcılıkta, kürk sanayisinde, eğlence sektöründe ise hayvanlara acı çektirmek için herhangi bir gerekçe göstermeye bile gerek duyulmuyor. Kürk endüstrisinde milyonlarca çakal, vaĢak, karakulak, keselisıçan, kunduz, misk faresi, su samuru, rakun


gibi evcil olmayan bir çok hayvan tuzaklar ve çiftliklere tıkılmak yoluyla zalim süreçlerden geçirilip katlediliyor. Köpek, deve, horoz dövüĢleri ve boğa güreĢleri hayvanlara uygulanan zulmün eğlenceye dayalı geleneksel ve popüler halleridir. Doğasından koparılarak dayak ve zorlama yoluyla eğitilen sirk hayvanları; küçücük havuzlara hapsedilen yunuslar, balinalar, fok balıkları… her geçen gün büyüyen kentler, ormansızlaĢtırma, endüstriyel kompleksler, yollar ve avlanma sonucu; yaĢam alanları daralan ve nesilleri tükenen yaban hayvanları, okyanus ve denizlerdeki kirlilik ve avlanmadan yok olan balık türleri ve deniz memelileride bu kar merkezli zulmün kurbanlarıdır. Kentte yaĢayan hayvanlar içinde durum pek farklı değildir. Evcil hayvan ticareti bugün muazzam boyutlarda pazarda yerini almıĢ bulunuyor. Pet shoplar birer köle pazarı; barınaklar birer iĢkence hane, sokaklar bir cehennem, evlerde ise hayvanlar bir süs eĢyası olmaktan öte bir Ģey ifade etmiyor. UyuĢturuculu tüfek ve boyun kancalarıyla toplamalar, yüksek dozda uyuĢturucu, kapalı kamyon kasalarında can çekiĢerek ölümler, kısırlaĢtırma adı altında soykırımlar, tıka basa dolu barınaklarda aç susuz bırakılmalar… Süt endüstrisi için yetiĢtirilen milyonlarca inek, çiftliklerde muazzam ıstırap koĢullarında tutuluyorlar. Hayvanların verimliliğini yüksek seviyelerde tutmak için üreticiler sürekli yapay döllenme yoluyla ineklerin


hamile kalmaları sağlanıyor. Ġneklerin ömrü tahminen 20-25 yıl iken, süt endüstrisi yoluyla 4-5 yıla düĢmektedir.. her yıl yaklaĢık 50 milyar hayvan et endüstrisi için öldürülüyor. Bunun 6 milyarı 9 haftalık kısa bir süre sonra katledilen tavuklardan oluĢuyor. Bu tavukların %20 si yaĢam koĢullarından dolayı stresten ve hastalıklardan ölüyorlar, hayatlarının her saniyesi acı içinde de bazen hiç güneĢ ıĢığı görmeden yaĢam mücadelesi veriyorlar. ġirketler çiftliklere, belediyeler hayvanat bahçelerine bilim insanları laboratuarlara hapsettikleri hayvanlarla uygarlığa hizmet ediyor! Mutfaktan gelen koku, yemek değil ceset kokusudur. Sürdüğün rujun kırmızılığı katliamların kanından gelir.

Ġnsanlık doğanın efendisi gibi davranıyor. Oysa insan doğanın bir parçası, binlerce primattan türden bir farkı yok. Uygarlık varolduğu sürece ne insanın insan üzerindeki, nede insanın doğa üzerindeki tahakkümü son bulmayacak.. uygarlık doğayı himayesi altına alan hırs ve Ģiddetle yoğrulmuĢ insanın en bencil eseridir. Naturel layfback ĠSYANININ DUVAR YAZILAMASI ASLA ÇALIġMA – EYLEMĠN YEREL DÜġÜNCEN KÜRESEL OLSUN – YANGIN OLAN YERE BENZĠN TAġIYIN – DÜNYAYI MAHVEDECEĞĠZ – SADECE PATLAMAYI ÖRGÜTLEYECEĞĠZ –ĠSYAN DEPRESĠFLERĠN FESTĠVALĠDĠR – CAN SIKINTISINDAN BAġKA


KAYBEDECEK BĠRġEYĠMĠZ YOK – ĠÇELĠM GERĠSĠNĠ ġEYTANA HAVALE EDELĠM – MÜLKĠYET HIRSIZLIKTIR – TEMBELLĠK YASAKSA ĠYĠ BĠR ġEYDĠR –HER DEVRĠM YENĠ BĠR OTORĠTEDĠR – ÇALIġMAK KÖLELĠKTĠR- KÖTÜ ALIġKANLIKLAR EDĠNĠN – BÜTÜN DEVLETLER KATĠLDĠRÖZGÜRLÜK SANA ÖĞRETĠLĠYORSA TUTSAKSIN -

NASIL HIRSIZLIK YAPILIR HIRSIZIN GÜNLÜĞÜ (Genet üstüne alınma kanka) Burada yazılanlar ortalama bir hırsızın, (küçük çaplı) çalmayla ilgili teknik, deneyimsel bilgileridir .herkesi çalmaya, çaldırtmaya çağıran, sisteme karşı suçun gerekliliğini esas alan, hırsızın aktarımlarıdır bunlar. Sahipler ne kadar çoğalıyorsa hırsızlarda o kadar çoğalmalı istiyoruz. Ve son olarak pamuk eller cüzdana değil, ne bulursak aşırmaya gitsin diyoruz. Başka bir dükkan dan aldığınız alışveriş poşetleriyle bir markete girin, kuytu reyon aralarında ya da alelade ortalıkta, müşterilerin, gözünün içine bakarak( proflukluk gerektiren kuul eylem) ufak tefek konserve, şampuan türü şeyleri elinizdeki poşete doldurun. Kimse şüphelenmeyecektir. Eğer gören duyan olursa da ya gözlerine inanamayacak, çünkü hırsızlık tv lerde, haberlerde gördüğü şok edici bir şey sonuçta, ya da görmemezlikten gelecektir(aman bana


dokunmayan yılan…) sonrasında ağır adımlarla kendinizden emin bir şekilde marketten çıkın, kimse yakanıza yapışmayacaktır, rahat olun! Yada yine başka marketten aldığınız ucuz bir kaç poşeti alışveriş arabasının bi köşesine koyun, yığınlarca saçma sapan şeyler alın , kasaya gelin, ucuz olanları kasadan geçirin( bi kaç lira ödemekten bir şey cıkmaz) pahalı olanları arabada bırakın ve kasadan transit geçirin, kasiyer e bakarak aa bunları diğer marketin ürünleri deyip katakulleye getirin… saatlerce çalışıp, morona bağladığı için mevzuyu çakmıycaktır…anlasa bile aaa hiç farketmediim bi anlık dalgınlık işte deyip, salağa yatın… kasiyerle saçma sapan sohbetlerle olayı iyice soğutun.. kim bilir aranızda belki bir aşk bile doğabilir…Alışveriş merkezleri ve Starbucks gibi yerlerin tuvaletlerinden büyük tuvalet kağıtları kapılar kapatılarak çok rahat bir şekilde çalınabilir. Yine bu yerlerde tuvalet araç gereçleri sabun vb gibi şeylerde kolaylıkla aşırabilinir.(sıçmakta beleş hem) kapalı kapılar ardında ufak tefek zararlarda verilebilir, katil şirketler nihayetinde… Güvenlik görevlileri , alarm cihazları hepsi korku yaymak için düzmece şeyler.. etrafta kamera olmadığında( genelde kimse izlemez onları) kalın giri renkli alarm etiketi de yoksa bir hırsızla kimse baş edemez. Nedendir bilinmez, namlı marketlerinde ne güvenlik nede kamera vardır, bu işinizi kolaylastırır. Fakat sürekli namlıya abanıp, dikkat cekmekten kaçının…aynı şey kitaplar içinde geçerli. Bir kitabı barkotunu kontol edip, (çakallar bazen kitabın aralarına da koyabiliyor) çantanıza atın. Kitap sektöründe güvenlikler paranoyak manyaklar oldu için çanta kıllandırır. En temizi nazik bölgelere dikkat ederek pantalonunuzn içine sokmaktır.( kalın kitaplar zorluk çıkarabilir 400 sf üstü) Bir kıyafet mağazasına girin. Dikkat çekmemek için gömlek, don, külot, pantol ne varsa alıp kabine girin. Çantanızdan çıkardığınız penseye benzer ince uçlu keskiyi kullanarak alacağınız kıyafetin


alarmını sökün. Giysiyi çantaya atarak kaçın! Sakin, sakin kaçmayın, ağır adımlarla yol alın yeter  Sendikaların sivil toplum kuruluşlarının saçma sapan eylemlerinin bitiminde yaşlı devrimci amcalar bayrak, pankart sopa, alet edevatlarını yerlere atarlar.( para bok gibi tabi). Bu boru ve sopaları kendi bayraklarınızı ve pankartlarınızı yapmak için yerlerden toplayarak edinebilirsiniz. odun olanlar tam ekşınlıktır… Şimdilik bizden bu kadar… mülkiyet hırsızlıktır her şeyi YAĞMALA. asıl sorun neden çalmadığımızdır. Erdi Biltekin


SON BĠR HATIRLATMA - SOKAKTA ĠNĠSĠYATĠFĠ Sokakta Ġnisiyatifi, oluĢtuğu bir yıldan fazla bir süredir düĢündüklerini, öfkesini, düĢlerini, karĢı geldiklerini estetik veya


herhangi bir sanat kompleksine girmeden, masa baĢı çalıĢması yapmadan, kim ne der diye düĢünmeden, ne yaptığının gayet farkında olan,kendisini de dahil herĢeyi sürekli sorgulayan aynı zamanda hayatı karmaĢıklaĢtıranlardan da hoĢlanmayan, anti otoriter,anti hiyerarĢik, kuramsal olarak sanat karĢıtı topyekün olarak da genellikle uygarlık karĢıtı vejeteryan-vegan antikapitalist yaĢam biçimlerini benimseyen, sadece sokak performansları ile kendisini sınırlamayan çeĢitli eylemlilikler içerisinde yer alan eyleyen hareket halinde olan bir inisiyatiftir. Bizler gibi düĢünen, temel olarak bu ilkeleri benimseyen aklında performansa dayalı bir fikir olan, tek ihtiyacı kamera olan bunun dıĢında kaygısı tasası olmayan herkes bize ulaĢabilir bizle birlikte sokağa çıkar isterse görüĢmeye devam eder istemezse devam etmez. Bizler bu eylemlilikleri (performansları) yaparken kuramsal olarak kendimize ne sanatçı ne dadaist ne de bilmem ne ist felan diyoruz sanat ve türevleri olan tüm akımlara karĢı kuramsal olarak karĢı çıkıyoruz ve eğer karĢımızda aklı baĢında birileri varsa tüm otorite ve tahakküm biçimlerine karĢı olduğumuzu mücadele ettiğimizi sanatı da bu bakıĢ açısıyla ele almıĢ sorgulamıĢ ve sanatın kendisini sorgulatmayan gizli bir tahakküm biçimi olduğunu düĢünüyoruz ve söylüyoruz (kısaca) Sanat ve sanatçı problematiğine dikkat çekiyor sanatı oluĢmaya baĢladığı andan itibaren uygarlaĢmanın en büyük parçalarından biri olarak görüyoruz. Eylemliliklerimiz (performanslarımız) bir aradayken yada ayrıyken '' aklıma Ģöyle birĢey geldi, Ģu gün Ģöle birĢey var, Ģöyle


yapmak lazım, yada biri Ģöyle yapın diyor nasıl yaparız '' diye düĢündükten sonra sokağa dökülüyor Daha detaylı olarak bizleri sitenin baĢındaki biz kimiz bölümünden okuyarak ve yaptıklarımızı da yine siteyi kurcalayarak inceleyebilirsiniz. Hayatımızı yalnızca sanat ve sanat karĢıtlığı üzerinden tariflendirmiyor tekno- endüstriyel uygarlık belası ile topyekün mücadele etmeye çalıĢıyoruz. Yaptığımız eylemlilikleri (performansları) blogdan seyredebilirsiniz… BĠR SONRAKĠ FANZĠNDE GÖRÜġÜP GÖRÜġMEYECEĞĠMĠZĠ BĠLMĠYORUZ (fanzin tribi) Site: http://sokakta.blogspot.com/ Mail kutumuz: sokakta@windowslive.com Facebok Sayfamız : Sokakta Ġnisiyatifi Bu da makale site: http://sokaktarsiv.blogspot.com/ 03,04,2012 Asla ÇalıĢma


KÜRK İÇİN DERİSİ YÜZÜLEN HAYVANLAR


DENEY İÇİN ÖLDÜRÜLEN HAYVANLAR


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.