SINAİ (11)

Page 1




İÇİNDEKİLER

04

SINAİ

07

08

Mali genel kurul toplantısı yapıldı

Murat ÇÖKMEZ Bilimin ışığı sanayimizde parlıyor

Hizmet bayrağı hep daha yukarıya

İMTIYAZ SAHIBI (İAYOSB ADINA) Murat ÇÖKMEZ Yönetim Kurulu Başkanı GENEL YAYIN YÖNETMENI Seda ALKIM YAYIN KURULU Mehmet Ali FİNCAN Ali Fazıl BÖYET Cem FAYDASIÇOK M. Sinan KILIÇ Merve TORBALI Hakan HATİBOĞLU Ayla DEV YÖNETIM YERI VE İLETIŞIM Aydınlı Mah. Gazi Bulvarı 5. Sokak No: 2 - 34953 Tuzla / İSTANBUL Tel : 0 (216) 593 00 00 Faks : 0 (216) 593 00 09 www.iayosb.com sinai@iayosb.com

48

Yayın Türü: Bölgesel Süreli Yayın

42

Başarı Hikayesi Ingvar Kamprad

YAYINA HAZIRLAYAN

Pelin ÇALIŞKANOĞLU Koruyucu aile ve evlat edinmede hizmet modelleri

Dünya markası yarattı

SANAYİ GAZETECİLİK Matbaacılık Reklam Prodüksiyon ve İnternet Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti Merkez; Mustafa Kemal Mah. 2127. Sokak No:14/3 Çankaya / ANKARA Tel: 0 (312) 417 11 44 Baskı : Veritas Basım Merkezi Sınai Dergisi ile ilgili her türlü bilgi ve talep için: sinai@iayosb.com Dergide yayınlanan makalelerde, yazarlar tarafından açıklanan bilgi ve görüşlerde sorumluluk yazarlara aittir. Dört ayda bir yayımlanır.

20

22

Bu zamanda ahilik

Erol DEMİR

Prof. Dr. Bahadır ÜSKÜL

28

Dr. Dilek TÜRKOĞLU

30

Bahar alerjisini önlemenin 13 yolu

Ebeveynler ve rekabet

Anonim şirketlerde yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu hukuki sorumluluk

Av. Ayşegül AKBAL


05

SINAİ

16

24

Memiş KÜTÜKCÜ

İlhami KELEŞ

2017 OSB’ler için bir milattır

SAHA İstanbul dopingi

İÇİNDEKİLER

Seda ALKIM Genel Yayın Yönetmeni

Değerli Okurlar; Markalaşmanın ve hedeflere giden yolda büyümenin doğru iletişimden geçtiği bilinciyle, 2015 yılında yayın hayatını başlattığımız dergimizde; üyelerimiz, kurumsal iş ortaklarımız ve camia arasında bir köprü vazifesi görerek bölgemizde gelişen olayları sizlerin takip etmesine imkân sağlamaya devam ediyoruz.

56

54

Seyahat

Tarihçe

Kampçılar için 16 eşsiz mekan

Tarihteki garip icatlar

36

İktisadi Kalkınma Vakfı

46

Dilek Mirza ÇELİK

52

2018’de dünyayı neler bekliyor? Yakından takip edilmesi gereken beş gelişme

Korkuyorum! Öyle ise varım

Kalp yetmezliğini tedavi edebilecek robot geliştirildi

Makale

Her sayımızda farklı üyelerimiz ve paydaşlarımız, geleceğe dönük hedefleriyle dergimize misafir olmaktadır. Böylece sizlerle aramızdaki iletişimi kuvvetlendirirken, bizler paylaşmanın mutluluğunu yaşıyor ve sizin her bir sayımızı merakla beklediğinizi umuyoruz. Bir ülkenin gelişim yolunun üniversitelerden, sanayiden, üretimden geçtiğinin bilinci ile üyelerimize, çalışanlarımıza ve iş ortaklarımıza, bölge müdürlüğümüzdeki seminer salonlarımızda birçok kurum ve kuruluş ile eğitim programları düzenlemeye devam ediyoruz. Bizleri sosyal medya hesaplarımızda da izleyen ve dergimizi okuyan herkese teşekkür eder, bir sonraki sayımızda görüşene kadar sevgiyle kalmanızı dilerim.


MAKALE

SINAÄ°

06


07

SINAİ

MAKALE

Murat ÇÖKMEZ İstanbul Anadolu Yakası OSB Yönetim Kurulu Başkanı

BİLİMİN IŞIĞI SANAYİMİZDE PARLIYOR Organize olmuş sanayi üsleri olarak endüstriye sunduğumuz faydayı maksimize etmek, sanayi vizyonumuz ekseninde kolektif hareket etmek ve sabırla üretmek endüstri zincirinin halkaları olarak her birimizin birincil görevi…

Bu sebepledir ki; bilimin ileriye götüren ışığı sanayimizin üzerinde doğuyor. Bölgemiz, istihdama sunduğu katkılarla ve yetiştirdiği nitelikli personel ile de övünç kaynağımız.

Organize sanayi bölgeleri olarak bizler; imal etmek ve bunu yaparken de niteliği perçinlemek adına mücadele vermekteyiz.

Ar-Ge vadilerini gezen, firmalarını inovasyon stratejileri ve yetkinlik çerçevesinde eğiten, son teknolojileri takip ederek üretim altyapısına uyarlayan bir sanayi bölgesi olarak, firmalarımız vasıtasıyla katma değerli ihracatı besliyoruz.

Aynı amaç doğrultusunda İstanbul Anadolu Yakası OSB olarak belirlediğimiz ileri teknoloji ve inovasyon politikası mevcut.

Gayretimiz, organize sanayi bölgemizi en yüksek noktalara taşımak için canla başla çalışan sanayicimizi güçlendirmektir.

Bu teknoloji ve inovasyon politikası firmalarımızı Ar-Ge’ye adapte etme, organize sanayi bölgemizin üniversitelerle ve güçlü teknoloji merkezleriyle kurduğu bağı güçlendirme ve yükte hafif, pahada ağır üretimler gerçekleştirme hedeflerimize bizleri her geçen gün daha çok yaklaştırıyor.

Hizmet bayrağımızı her seferinde daha da yükseğe taşıma hedefi güden bir Yönetim Kurulu olarak, bölgemizin standardını yükseltiyoruz.

Bu eksende bizler “üreterek” sanayi politikalarına yön veren aktörleriz.

Yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz mali genel kurulumuzda da verdiğimiz karar çerçevesinde; yerinde hizmet anlayışımız

doğrultusunda temsilcilik sayımızı artıracağız. İstanbul Anadolu Yakası OSB, üreten tüm ellere yakın olacak. Altyapıdan satın almaya, ruhsattan danışma hizmetlerine kadar birçok alanda güçlendirdiğimiz bölge sanayicimize götürdüğümüz hizmetin niteliği için daha gelişmiş stratejileri devreye alacağız. Sanayicimiz bölgesinde daha güçlü imkânlar çerçevesinde üretimde bulunabilsin, daha güvenli bir çalışma ortamına sahip olsun diye fiziki olanaklarımızı da zenginleştirmeyi sürdüreceğiz. Yönetim Kurulu olarak katılımcılarımızla birlikte bölgemizi kalkındırmaya gösterdiğimiz özen, sürdürülebilir üretim adımlarımızla pekişecek. Sanayicimizin ayağı taşa değmesin, üretimden başka bir şeyin kaygısını gütmesin diyedir verdiğimiz mücadele. Sizlerle güçlüyüz…


BÖLGE

08

SINAİ

BÖLGE MÜDÜRLERINDEN 8 MART KUTLAMASI 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Kocaeli Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü İlhan Aydın başkanlığında yapılan bir toplantı ile kutlandı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliğinde, İstanbul ve Kocaeli Organize Sanayi Bölge Müdürleri bir araya geldi. İstanbul Anadolu Yakası OSB Bölge Müdürü Ayla Dev’in de katıldığı toplantıda, toplumların gelişmesinin önünü açmada kadınların önemi vurgulanırken, kadınların ekonomik alandaki varlığının, ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle birinci derecede bağlantılı olduğu dile getirildi.

İSTANBUL ANADOLU YAKASI OSB’DEN NOTER HIZMETI İstanbul’un katma değerli firmalara ev sahipliği yapan üretim üssü İstanbul Anadolu Yakası OSB yönetimi, katılımcı firmaların işlerini kolaylaştırmak için verdiği hizmetlere bir yenisini ekledi. Bu doğrultuda, Kartal 6. Noterliği bölgede faaliyete başladı. Bölge sanayicisinin bürokratik işlemlerinde zamandan tasarruf etmesi için KOSGEB, İstanbul Sanayi Odası ve İŞKUR gibi kuruluşların temsilciliklerine yer veren OSB bünyesinde, noterlik hizmeti de verilmeye başladı. Bölge Müdürlüğünde bulunan noterlik, hem OSB bünyesindeki hem de çevre OSB’lerdeki firmalara yerinde ve hızlı hizmet sunacak.

MALİ GENEL KURUL TOPLANTISI YAPILDI

HİZMET BAYRAĞI HEP DAHA YUKARIYA İstanbul Anadolu Yakası OSB Olağan Genel Kurul Toplantısı, geniş bir katılımla gerçekleştirildi. Toplantıda söz alan Başkan Çökmez, “Yönetim Kurulu olarak bizlere verilen hizmet bayrağını en iyi şekilde taşımak ve bölgemizi daha iyi noktalara getirmek için çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz” dedi. İstanbul Anadolu Yakası OSB Olağan Genel Kurul Toplantısı, bölge sanayicileri ve divan teşekkülünün katılımıyla organize sanayi bölgesi toplantı salonunda gerçekleştirildi. Divan Başkanlığı nezdinde gerçekleşen kongre, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başladı. Divan Başkanlığını Kemal Akar’ın, Divan Heyeti Üyeliklerini ise Ahmet Yılmazer ve Metin Otelci’nin yaptığı genel kurulda üyeler, bölgenin 2017 yılı faaliyetleri hakkında bilgilendirildi. İstanbul Anadolu Yakası OSB Başkanı Murat Çökmez, kendilerine verilen bayrağı en iyi şekilde taşımak için aralıksız çalıştıklarını söyledi.

Temsilcilik sayısı artacak Toplantıda söz alan Başkan Çökmez, “İstanbul Anadolu Yakası

OSB Yönetim Kurulu olarak Bölge Müdürlüğü çalışanlarımızla birlikte öncelikle bölgemiz sanayicilerine, sonra da ülkemize hizmet etme gayreti içerisindeyiz. Yönetim Kurulu olarak bizlere verilen hizmet bayrağını en iyi şekilde taşımak ve bölgemizi daha iyi noktalara getirmek için çalışmalarımıza aralıksız devam ediyoruz. Göreve geldiğimiz günden bu yana OSB’nin tüm sorunlarını çözmeye yönelik ciddi gayretlerimiz oldu. Bu çalışmalar sırasında da ikili ilişkilerimizi güçlü tutmaya ve sorunların çözümü noktasında adımlar atmaya çaba harcadık. Yerinde hizmet düşüncesiyle temsilcilik sayımızı daha da arttırıyoruz” dedi.

Raporlar okundu İstanbul Anadolu Yakası OSB

Başkanı Murat Çökmez’in açılış konuşmasıyla başlayan kongrede, Bölge Müdürü Ayla Dev, Yönetim Kurulunun faaliyet raporunu okudu. Dev; Basın Yayın ve Halkla İlişkiler, Çevre Koruma ve Kontrol, İdari İşler ve Satın Alma, İmar ve Yapı Kontrol, İnsan Kaynakları, Yazı ve Hukuk İşleri, Ruhsat ve Denetim, Muhasebe, Elektrik İşletme ve Bakım Birimleri tarafından gerçekleştirilen faaliyetler hakkında bölge katılımcılarını bilgilendirdi. Dev, Bölge Müdürlüğü bünyesindeki birimler tarafından tüm katılımcılara ücretsiz danışmanlık hizmeti verildiğini söyledi. Genel Kurul toplantısına Denetim Kurulu Faaliyet Raporlarının okunması, gelir-gider tablosu ve 2018 yılı bütçesi ile çalışma planının belirlenmesine ilişkin gündem maddeleriyle devam edildi.


09

SINAİ

BÖLGE

ESKİ BAKAN BAĞIŞ’TAN BÖLGE ZİYARETİ Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış, İstanbul Anadolu Yakası OSB’yi ziyaret etti. Stratejik Danışman, Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı, Başmüzakereci, 22, 23 ve 24. Dönem İstanbul Milletvekili Egemen Bağış ve Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı, İstanbul Anadolu Yakası OSB’ye ziyarette bulundu. Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış’ın ziyareti esnasında İstanbul Anadolu Yakası OSB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çökmez, Eski Bakan Bağış’a organize sanayi bölgesi çalışmaları hakkında kısa bir brifing verdi.

Çökmez, bünyesinde barındırdığı katma değerli firmalarıyla binlerce kişiye istihdam sağlayan İstanbul Anadolu Yakası OSB’de yürütülen faaliyetlerle ilgili bilgilendirmede bulundu.

“AB süreci yerelden başlar” Yaptıkları çalışmalar hakkında bilgiler veren Eski Bakan Bağış, “Türkiye’nin AB süreci yerelde başlar

CAMININ ISI YALITIMI ARTIRILDI

Organize sanayi bölgelerinin sadece sanayiye yönelik üretimin yapıldığı alanlar olmaktan çıkıp birer yaşam merkezi haline gelmesiyle, yönetici ve çalışanların en temel ihtiyaçlarına yanıt vermek amacıyla ibadete açılan İstanbul Anadolu Yakası OSB Camii, artık olumsuz hava koşullarında daha iyi hizmet verecek. 4 bin 414 metrekare arsa üzerine 2012 yılında inşa edilen caminin girişinin üzeri ve cepheleri kapatıldı. Bunun yanı sıra tabela ve aydınlatma işlemleri de tamamlandı.

diye biz bir slogan benimsedik. Bugün 81 ilimizde de AB’den sorumlu vali yardımcılarımız var. Kaymakamlarımız göreve atanmadan önce AB ile ilgili, AB fonları ile ilgili AB standartları ile ilgili eğitim alıyorlar. Türkiye’nin her yerinde Türkiye Belediyeler Birliği aracılığı ile belediyelerimizle önemli iş birlikleri başlattık” dedi. Ziyaretin sonunda İstanbul Anadolu Yakası OSB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çökmez, Bağış’a plaket hediye etti.

CADDELERE YAYA GEÇİTLERİ YAPILDI

Binlerce kişiyi istihdam eden İstanbul Anadolu Yakası OSB, bölge içindeki trafik sorununa da el attı. Trafiği rahatlatmak için yeni yollar, aydınlatma lambaları yapılması gibi önlemler alınırken, son olarak yollara yaya geçitleri yapıldı. İstanbul Anadolu Yakası OSB’ye ait cadde ve sokaklarda yol çizgileri, yatay ve düşey trafik işaretleme çalışmaları gerçekleştirildi.

SAYP VE İSTİHDAM MASAYA YATIRILDI Teknopark İstanbul’un ev sahipliğinde İstanbul Anadolu Yakası OSB, SAHA İstanbul-Savunma Havacılık ve Uzay Kümelenmesi Derneği ve Marmara Üniversitesi ile savunma Sanayi İçin Araştırmacı Yetiştirme Programı (SAYP) ve istihdam politikaları konulu koordinasyon toplantısı yapıldı. Toplantıda, savunma sanayi sektörünün öncelikleri doğrultusunda, savunma sanayi şirketleri ile üniversiteler arasındaki bilgi transferinin daha sistematik hale getirilmesi, üniversitelerde yapılan lisansüstü tezlerin, şirketlerin Ar-Ge ihtiyaçlarına yönelik olacak şekilde yapılandırılması ve savunma sanayi sektörünün öncelikli alanlarına yönlendirilmesi, lisansüstü eğitim alacak olan öğrencilerin, savunma sanayi şirketleri tarafından sağlanan olanaklarla, savunma alanında nitelikli Ar-Ge elemanı olarak yetiştirilmesi olarak tanımlanan SAYP hakkında, paydaşlar görüş alışverişinde bulundu.


BÖLGE

10

SINAİ

BÖLGE MÜDÜRLERİNDEN BİLİŞİM VADİSİ ÇIKARMASI İL MÜDÜRLERİNDEN ÖNEMLİ ZİYARET İstanbul Anadolu Yakası OSB, İstanbul ve Kocaeli’deki OSB’lerin bölge müdürleri ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji İl Müdürlerini ağırladı. İstanbul Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü Ümit Ünal, Kocaeli Bilim Sanayi ve Teknoloji İl Müdürü İlhan Aydın ile Kocaeli ve İstanbul illerinde bulunan OSB’lerin bölge müdürlerinin katılım sağladığı toplantının gündemi, sanayicilerin karşılaştığı sıkıntılar oldu. Toplantıda, organize sanayi bölgelerine yönelik sorunlar ve çözüm önerileri değerlendirilirken, Endüstri 4.0’a geçişte organize sanayi bölgelerinin önemi üzerinde duruldu. Etkinlik kapsamında Eğitim ve Yaşam Koçu Dilek Çelik ise hitabet ve iletişim içerikli sunum yaptı. Program çerçevesinde Festo firmasına ziyaret düzenlendi.

Türkiye’nin sanayi merkezi Marmara’nın 16 güçlü OSB’sinin bölge müdürleri, geleceğin en iddialı teknolojik yapısı Bilişim Vadisini gezerek, çalışmaları yerinde inceledi. İstanbul ve Kocaeli’deki 16 OSB’nin Bölge Müdürü ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Kocaeli İl Müdürü İlhan Aydın, tamamlandığında Türkiye’nin teknoloji üssü haline gelecek Bilişim Vadisi’ni gezerek, yatırımcıya sunulan avantajlar hakkında bilgi aldı. İstanbul Anadolu Yakası OSB Bölge Müdürü Ayla Dev’in de iştirak ettiği gezide, Bilişim Vadisi Genel Koordinatörü Fatih Özsoy, yürütülen çalışmalarla ilgili bölge müdürlerini bilgilendirdi. İl Müdürü İhlan Aydın, “Ar-Ge’ye nefes aldıracak bu alan, geleceğin Silikon Vadisidir” dedi.

Ar-Ge üssü OSB müdürleriyle kurduğu güçlü koordinasyonu, sanayinin ihtiyaçlarına dönük hizmetlerle birleştirerek beklentileri karşılayan İl Müdürü İlhan Aydın’a kalabalık bir bölge müdürü grubu eşlik etti. Bilişim Vadisinin binasını gezen ve geleceğin

Ar-Ge üssünü yakından inceleme fırsatı bulan bölge müdürleri, vadi içerisindeki firmaların sunumlarını ilgiyle dinledi. İnceleme gezisinde, Bilişim Vadisinin yatırımcıya sunduğu avantajlar OSB müdürlerine anlatıldı.

Patent ve marka vurgusu İlhan Aydın, duyduğu memnuniyeti dile getirerek Bilişim Vadisinin geleceğin ekonomisi için yaratacağı katma değeri özetledi. Yapıyı, geleceğin “Silikon Vadisi” olarak tanımlayan Aydın; “Bulunduğumuz tüm platformlarda dile getirdiğimiz gibi, yükte hafif pahada ağır teknolojiler ihraç etmenin vakti geldi. Bu eksende Ür-Ge yapmak ve katma değerimizi artırmak önem taşıyor. Bunun da yolu patent ve marka üreterek cari açığı da kapatmaya yardımcı olmaktan geçiyor” ifadelerine yer verdi.

OSB’lerden büyük ilgi Bilişim Vadisi Genel Koordinatörü Fatih Özsoy’un ev sahibi olduğu ziyarette Gebze Güzeller OSB Bölge Müdürü Edip Saatçioğlu, İstanbul Anadolu Yakası OSB Bölge Müdürü Ayla Dev, Alikahya OSB Bölge Müdürü Nevzat Göçer, Arslanbey OSB Bölge Müdürü Doğan Yıldırım, Asım Kibar OSB Bölge Müdürü Sadiye Dişbudak, İstanbul Birlik OSB Bölge Müdürü Handan Cömertpay, Dilovası OSB Bölge Müdürü Erol Karaaytu, Makine İhtisas OSB Bölge Müdürü Yaşar Yalamanoğlu, GEBKİM OSB Bölge Müdürü Deniz Delioğlu, Gebze VI İMES OSB Bölge Müdürü Musa Turan, Plastikçiler OSB Bölge Müdürü Güher Türker, GOSB Bölge Müdürü Zeynep Nil Sönmez, Kandıra OSB Bölge Müdürü Bekir Güre, Kömürcüler OSB Bölge Müdürü Erhan Koray, Köseler OSB Bölge Müdürü Murat Demir ve TOSB Bölge Müdürü Mehmet Kardeşler’in yanı sıra, Kocaeli Sanayi Odası Genel Sekreter Yardımcısı Elif Bilgisu ve DMO Genel Müdürü Aydın Akyürek de katılım sağladı.


11

SINAİ

BÖLGE

ÇÖZÜM ESNEK İŞGÜCÜ İstanbul Anadolu Yakası OSB, bölge katılımcılarını özel istihdam bürolarıyla ilgili bilgilendirmek için seminer organize etti. Esnek çalışma biçimlerinin önemi her geçen gün artarken, İstanbul Anadolu Yakası OSB çalışma dünyasını bilgilendirmek amacıyla, “Özel İstihdam Büroları ve Geçici İş İlişkisi” konulu bir seminer düzenledi. İstanbul Anadolu Yakası OSB Konferans Salonunda gerçekleştirilen seminer, bölge firmalarının temsilcileri tarafından ilgiyle takip edildi.

Müdür Yardımcısı Süleyman Çelik “Özel İstihdam Bürosu, Geçici İşveren ve Geçici Çalışan Açısından Sürecin İşleyişi”, Özel İstihdam Büroları Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Livio Manzini ise “Özel İstihdam Bürolarının İş Gücü Piyasasına Katkıları” hakkındaki sunumları ile katılımcıları bilgilendirdi.

Uzmanlar değerlendirdi

İş dünyasının talepleriyle şekillendi

Seminerde; İstanbul Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Ekmekçi, “Dünya’da ve Türkiye’de Geçici İş İlişkisi ve Değerlendirmeler”, İstanbul Çalışma ve İş Kurumu (İŞKUR) İl

Seminerde konuşan İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekmekçi, geçici iş kavramının dünyada nasıl ortaya çıktığını ve Türkiye’ye nasıl yansıdığını verdiği örneklerle anlattı. Ardından söz alan İŞKUR İl Müdür Yardımcısı Sü-

leyman Çelik, geçici işçi statüsü ile ilgili hukuki altyapıyı açıklayarak geçici iş ilişkisi ile ilgili kanunda yer alan maddelerin uygulamada nasıl ele alındığıyla ilgili katılımcıları bilgilendirdi. Özel İstihdam Büroları Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Livio Manzini de özel istihdam bürolarının işgücü piyasasına katkıları konusunda bir konuşma gerçekleştirdi. Hükümetin artan nüfus, artan genç işsizlik oranı, istihdam yaratma zorunluluğu ve kayıtdışı ekonomi gibi sorunların önüne geçmek istediğini belirten Manzini, iş piyasasının ve iş dünyasının taleplerinin de buna eklenince ortaya çözüm olarak esnek işgücü kavramının doğduğunu dile getirdi. Manzini, sunumunda özel istihdam bürolarının kurulma süreci ve işlevlerini de açıkladı.

ACİL ÇIKIŞ KAPISINA UZAKTAN KUMANDA İstanbul Anadolu Yakası OSB yönetimi, acil durumlara karşı hazırlıklı olmak için, acil çıkış kapılarını gözden geçirdi. OSB’nin Mermerciler Caddesi ve 1. Sanayi Caddesi’nde bulunan iki adet acil çıkış kapısı yenilendi. Acil bir durumda hızla bölgenin boşaltılmasını sağlayacak çıkışlar, uzaktan kumandalı sistemle açılabilen hale getirildi.

SU DEPOSU YENILENDI İstanbul Anadolu Yakası OSB’ye ait bin tonluk su deposunun ve makine dairesinin su izolasyonu, çatı yenileme, sıva, boya, seramik kaplama ve tadilat işleri gerçekleştirildi. Bu çalışmalarda; depo içerisinde korozyona uğramış mevcut hatlar, HDPE borularla yenilenerek içme ve yangın suyu hattına entegre edildi. Altyapı ve üst yapı çalışmaları kapsamında içme suyu hattına bağlı yangın hidrantları ayrıldı, bağımsız yangın hattı tesis edildi. Bu kapsamda yangın hattını beslemek için su deposuna bağlı yangın pompası tesis edilerek devreye alındı. Mevcut pompa hidrofor grubunun da bakımları ve testleri yapılarak hizmete sunuldu.


BÖLGE

12

SINAİ

ÇÖKMEZ’E SÜRPRIZ PARTI İstanbul Anadolu Yakası OSB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çökmez, yeni yaşını bölge müdürlüğü çalışanlarıyla beraber kutladı. Çökmez’in doğum gününü kutlamak için Yönetim Kurulu Üyeleri ve bölge müdürlüğü çalışanları pasta kesti. Çökmez, doğum gününü kutlayan çalışma arkadaşlarına teşekkür etti.

YANGINA KARŞI HAZIRLIKLAR TAMAM İstanbul Anadolu Yakası OSB Bölge Müdürlüğü çalışanları, iş sağlığı ve güvenliği kapsamında aldıkları eğitimleri düzenlenen tatbikatla hayata geçirdi. Hem can kaybına hem de firmaların büyük maddi zarara uğramasına neden olan yangınlara karşı alınan önlemlere bir yenisi eklendi. OSB’lerin yaşadığın en büyük felaketlerden olan yangın konusunda başlatılan eğitim çalışmalarıyla, İstanbul Anadolu Yakası OSB Bölge Müdürlüğü çalışanları bilinçlendiriliyor. Personel, teorik eğitimin yanı sıra tatbikatlarla da aldıkları eğitimi hayata geçirme fırsatı yakalıyor.

yönelik çalışmalarına, uzman gözetiminde devam etti. Bilgili Ortak Sağlık Güvenlik Birimi’nden İş Güvenliği Uzmanı Güldeniz Arslan, personele acil durumlarda ilk yapılması gerekenlerle ilgili bilgiler verdi. Yangın tatbikatında, kurumda herhangi bir kaza ve yangın esnasında yangına nasıl müdahale edileceği, neler yapılması gerektiği ve neler yapılmaması gerektiği uygulamalı olarak anlatıldı.

Uygulamalı eğitim

Teknik tüyolar

İstanbul Anadolu Yakası OSB, iş sağlığı ve güvenliği kapsamında bölge müdürlüğü çalışanlarına

Arslan, yangın söndürme tüpleri kullanılırken rüzgarın mutlaka arkaya alınması ve en az iki metre

Yangın söndürme cihazları kullanıldı Tatbikatta çalışanlara yönelik olarak yangın önleme, yangın söndürücü kullanma, yangına müdahale biçimleri hakkında bilgiler verilirken, tüm personele de yangın söndürme cihazlarının uygulamalı olarak kullandırıldı.

GİRİŞ VE ÇIKIŞ TAKI YENİLENDİ

ARAÇLAR “GIYDIRILDI” İstanbul Anadolu Yakası OSB araç filosunda yer alan saha araçlarında giydirme çalışmaları tamamlandı. İmar ve Yapı Kontrol, Çevre Koruma ve Kontrol ve Elektrik İşletme ve Bakım Birimleri araçları ile saha araçlarında yer alan traktör, tuzlama, römork ve yol süpürme araçlarının bakım,boya ve giydirme çalışmaları yapıldı.

mesafeden yangına müdahale etmek gerektiğini anlattı. Yangında ilk müdahalenin çok önemli olduğuna dikkat çeken Arslan, yangına ilk iki dakika içinde başlangıç safhasında müdahale edildiğinde mal ve can kayıplarının önlenebileceğini ifade etti.

Öncesi

Sonrası

İki yüze yakın katma değerli firmaya ev sahipliği yapan, Türkiye’nin en önemli OSB’leri arasında yer alan İstanbul Anadolu Yakası OSB, birbiri ardına yapılan düzenlemelerle daha modern bir çehreye kavuşuyor. Bu kapsamda OSB girişinde giriş güvenlik takı yenilenerek, kullanıma sunuldu. İstanbul Anadolu Yakası OSB’nin giriş ve çıkış güvenlik takının yenilenmesi çalışmaları kapsamında, eski giriş takı yıkılarak 2 şerit

giriş 2 şerit çıkış olacak şekilde yol genişletme çalışmaları yapıldı. Yeni giriş güvenlik takı inşaatı tamamlandı, peyzaj ve çevre düzenlemesi yapıldı. OSB giriş kapılarına, plaka tanıma sistemi ve bu sisteme entegreli bariyer sistemi kuruldu. Sistem kapsamında bölgeye giriş yapan araçların plakaları da otomatik olarak kayda alınarak, takip ve kontrol sağlanabilecek.


13

SINAİ

FAYDASIÇOK HOLDİNG 50. YILINI KUTLADI Yarım asır önce kurulan Faydasıçok Holding, kuruluş yıldönümünü çalışanlarıyla birlikte kutladı. Etkinlikte, 20’nci, 15’inci ve 10’uncu yılını dolduran personele kıdem plaketi verildi. 1968 yılında Faydasıçok Holding Onursal Başkanı Sayın Hasan Faydasıçok tarafından kurulan Hasçelik ve Faydasıçok Holding, yarım asrı geride bıraktı. Green Park Pendik Hotel’de düzenlenen 50. Yıl Özel Daveti’nde Faydasıçok Holding, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden gelen çalışanlarıyla birlikte 50. yılını coşkuyla kutladı. Kokteyl ile başlayan etkinlik, açılış konuşmaları, Has4steel Dijital Dönüşüm Proje Lansmanı, 20’nci, 15’inci ve 10’uncu yılını dolduran personele kıdem plaketlerinin verilmesinin ardından canlı müzik ile devam etti. Ünlü sanatçı Altay’ın sahne aldığı gecede herkes doyasıya eğlendi.

Başardık’’ sloganıyla birlikteliğin önemini vurgulayarak tüm çalışanlara teşekkür eden Faydasıçok Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Naci Faydasıçok bundan sonra da hep birlikte yeni başarılara imza atacaklarını belirtti. ‘’Bu senin hayalin…’’ sloganıyla başlattıkları Has4steel Dijital Dönüşüm Projesi’nin tüm çalışanlarının katılımıyla ivme kazandığını da ifade eden Adnan Naci Faydasıçok dijital dönüşümün tüm holding şirketlerinde hızlanacağının sinyalini verdi. 50. yıl pastasının kesilmesiyle devam eden özel davette tüm çalışanlar birlikte başarmanın gururunu birlikte eğlenerek yaşadı.

Dijital dönüşüm sinyali

Türk sanayisinin gururu

‘’Birlikte Büyüdük, Birlikte

Holding, 50 yıldır Türk sanayisine

hizmet vermekte olan grubun amiral gemisi Hasçelik bünyesinde bulunan vasıflı çelik (sıcak) üretim, parlak çelik (soğuk) üretim ve vasıflı çelik ve boru dağıtım faaliyetlerini büyüyen yapısı, olası stratejik işbirliklerini ve değişen rekabet şartlarını göz önüne alıp üç ayrı şirket altında bölerek büyümesine devam ediyor. Sürdürülebilir karlılık ve operasyonel verimlilik temel hedefleri doğrultusunda oluşturduğu yeni yapılanması ile 1 Mart 2017 tarihinden itibaren vasıflı çelik haddeleme faaliyetine Hasçelik firmasıyla, parlak çelik üretim faaliyetlerine Hasparlak firmasıyla, vasıflı çelik ve boru dağıtım faaliyetlerine ise Hascometal firmasıyla devam ediliyor. Çeliğin yanında holdingin yenilenebilir enerji ve inşaat alanında da faaliyetleri bulunuyor.

BÖLGE

VERI KURTARMA VE SIBER GÜVENLIK EĞITIMI İstanbul Anadolu Yakası OSB firmalarına yönelik olarak, siber güvenlik eğitimi gerçekleştirildi. OSB Konferans Salonu’nda düzenlenen Veri Kurtarma ve Siber Güvenlik Eğitimi toplantısında, Veri Kurtarma Hizmetleri Kurucusu Serap Günal, katılımcıları bilgilendirdi. Günal; “Veri kurtarma nedir, veri nasıl kaybedilir, veri nasıl kurtarılmaz, veri kaybı çeşitleri nelerdir, veri kaydedilen medyalar ve özellikleri nelerdir, veri kaybı durumlarında önemli noktalar nelerdir, veri kaybı durumlarında ilk eylem planı ne olmalıdır, profesyonel bir veri kurtarma işlemi için neler gerekir, veri kaybı yaşamamak için basit tedbirler nelerdir” konularında katılımcılara bilgiler verildi. Program, soru-cevap kısmının ardından sona erdi.


BÖLGE

14

SINAİ

ÜNİVERSİTE İÇİN KOLLAR SIVANDI Başta temel bilimler olmak üzere, çok yönlü bilimsel düşünce ile donanmış, bireysel ve ülke adına çalışma, üretme gayretine sahip bilim insanı yetiştirmeyi hedefleyen Türkiye Temel Bilimler Araştırma Vakfı, üniversite kurmaya hazırlanıyor.

BÖLGE ARTIK DAHA GÜVENLİ İstanbul Anadolu Yakası OSB yönetimi, bölge firmaları ve çalışanları için sunduğu güvenlik hizmetlerini, MOBESE (Mobil Elektronik Sistem Entegrasyon) kameralarıyla güçlendirdi. Bölgede, cadde ve sokakları ile sınır hattını görüntüleyecek MOBESE kurulumu tamamlandı. Proje kapsamında 42 noktaya 84 adet sabit, 3 adet hareketli (speed dome) olmak üzere toplamda 87 adet kamera kurulumu yapıldı. Kamera görüntülerinin ve kayıtların izlenebilmesi için 3 farklı noktada takip ve izleme üniteleri kuruldu. Bu noktalardan ana giriş güvenlik binasında 4 adet, üst giriş güvenlik kabininde 2 adet ve Bölge Müdürlüğünde 1 adet olmak üzere toplamda 7 monitör ile izleme yapılıyor.

Türkiye Temel Bilimler Üniversitesi için ilk adımlar atıldı. Tuzla Belediye Başkanı ve Türkiye Temel Bilimler Araştırma Vakfı Başkanı Dr. Şadi Yazıcı, Türkiye Temel Bilimler Üniversitesi ile dışa bağımlılığı azaltan, yenilikçi buluşlar ile sanayileşmiş ve küresel pazara hitap eden ürünler üreten organizasyonun eğitim ayağını oluşturmayı hedeflediklerini kaydetti. Türkiye’nin sanayileşmekte olan ve teknoloji satın alan 111 ülke arasında 78’inci sırada yer aldığını belirten Yazıcı, yetişmiş insan gücü ve nitelikli eleman sayısının, dünya oranının altında seyrettiğine dikkat çekti. Yazıcı, “Kişi başına düşen 25 bin dolar milli gelir hedefini gerçekleştirmenin ve tutarlı bir şekilde sürdürmenin yolu, ekonomik kalkınmanın yüzde 75’ini oluşturan temel bilimler ve yeni teknolojilerin üretimiyle doğru orantılıdır” dedi.

Rekabet gücü sağlayacak Gelişmiş ülkelerin rekabet gücünü arttıran, onları dünya çapında lider konumunda tutan gerçeğin, temel bilimlere ve yeni teknoloji üretimlerine verilen önemin bir sonucu

olduğunu anlatan Yazıcı, gelişmiş ülkeleri dünyanın ekonomik ve siyasal yönlendiricisi konumuna getiren bu farkı kapatabilmenin yolunun, nitelikli insan yetiştirilmesi, temel bilim araştırmalarına önem ve destek verilmesinden geçtiğini vurguladı.

Vakıf yönetimi emin ellerde Türkiye Temel Bilimler Araştırma Vakfı Mütevelli Heyeti, şu isimlerden oluşuyor: Dr. Şadi Yazıcı (Tuzla Belediye Başkanı), Murat Çökmez (İstanbul Anadolu Yakası OSB Başkanı), A. Fatih Ulusoy (UlusoyparkUlusoy İnşaat Başkanı), A. Nazmi Durbakayım (Teknik Yapı Yönetim Kurulu Başkanı), Caner Kaplaner (Kaplaner Müh. İnş. Tur. Petrol Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı), Celal Kopuz (İstanbul Deri Sanayi OSB Başkanı), Durmuş Döven (Reysaş Yönetim Kurulu Başkanı), Erkan Yavuz Atagün (Tuzla Sanayici ve İş Adamları Derneği Başkanı), Fethi Hinginar (Ytong Yönetim Kurulu Başkanı), Faruk Kayar (Namet Yönetim Kurulu Başkanı), Fatih Arslan (Arslan Demir Çelik CEO),

Hakan Altınay (Altınay Robot Teknolojileri Yönetim Kurulu Başkanı), Haluk Kayabaşı (Assan Yönetim Kurulu Üyesi), Prof. Dr. Haluk Görgün (Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü), Kazım Çelik (Çelik İnşaat), Kerem Çakırağa (Çakırağa İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı), Melek Aras (İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri OSB Başkanı), Mesut Çankaya (Karmod Yönetim Kurulu Başkanı), Prof. Dr. Metin Yerebakan (İstanbul Ticaret Üniversitesi), Murat Kıran (Gisbir Yönetim Kurulu Başkanı), Nihat Şahsuvaroğlu (Şahsuvaroğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı), Niyazi Mete (Mete Grup Yönetim Kurulu Başkanı), Prof. Nihat Akkuş (Marmara Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Kurucu Bölüm Başkanı), Prof. Nihat Berker (Kadir Has Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı), Prof. Dr. Şener Oktik (Şişe Cam Ar-Ge Genel Müdürü), Şenol Telli (Birlik OSB Başkanı), Şevkettin Sonay (Hacıoğulları Şirketler Grubu), Prof. Dr. Tanıl Kocagöz (Acıbadem Üniversitesi Dekan Yardımcısı), Vahit Yıldırım (GOSB Başkanı), Zahit Sağlık (Sağlık Lojistik İcra Kurulu Başkanı).


15

SINAİ

BÖLGE


RÖPORTAJ

SINAİ

16

Memiş KÜTÜKCÜ OSBÜK Başkanı

OSBÜK Başkanı Memiş Kütükcü, Türkiye’deki OSB’lerin 57 yılda, dünyaya örnek olacak başarılara imza attığını belirterek, “Şu anda ülkemizin en başarılı üretim rejimi haline gelen OSB’lerimiz dünyada örnek üretim üsleri olarak gösteriliyor” dedi.

Röportaj: Seda ALKIM


17

SINAİ

RÖPORTAJ

OSBÜK BAŞKANI KÜTÜKCÜ, GELİŞMELERİ DEĞERLENDİRDİ:

“2017 OSB’LER İÇİN BİR MİLATTIR” Planlı sanayi üsleri OSB’lerin çatı kuruluşu OSBÜK, ülke sanayisinin gelişmesi için faaliyetlerine hız kesmeden devam ediyor. Sanayinin ve OSB’lerin durumunu değerlendiren OSBÜK Başkanı Memiş Kütükcü “2017’de Türkiye her alanda devlet-millet el ele vererek neleri başarabileceğini ortaya koydu” dedi. OSB’ler arasındaki iletişimi güçlendiren, ortak sorunların çözümü için faaliyet yürüten OSB Üst Kuruluşu (OSBÜK), Türkiye’nin sanayi iklimini canlandırıyor. Sayıları 330’a yaklaşan OSB’lerin sesi olan OSBÜK, bakanlıklar düzeyinde gerçekleştirdiği görüşmelerle, sanayici ve hükümet yetkilileri arasında köprü görevi görüyor. OSB’lerin çatı kuruluşu OSBÜK, bölgesel istişare toplantılarıyla da ülke sanayicisinin nabzını tutuyor. SINAİ’ye konuşan OSBÜK Başkanı Memiş Kütükcü, 2017 yılının değerlendirmesini yaptı ve sanayinin lokomotifi OSB’ler hakkında istatistiki bilgiler verdi. Kütükcü, Türk sanayisi için devrim niteliğinde yeniliklerin hayata geçtiği 2017’de Üretim Reform Paketi’nin yürürlüğe girdiğini belirterek, geçtiğimiz yıl 13 yeni OSB kurulduğunu anlattı.

Büyüme ivmesi tekrar yakalandı Öncelikle 2017 yılını değerlendirir misiniz? 2017 yılını değerlendirmeden önce 2016’yı bir hatırlamak lazım diye düşünüyorum. Biliyorsunuz Türkiye 2016’da çok ağır bir ihanet yaşadı, 15 Temmuz FETÖ ihaneti. Bu ihanetin ardından kredi derecelendirme kuruluşları ardı ardına yatırım notlarımızı düşürdü. Hem ekonomide hem de siyasal alanda Türkiye karşıtı tüm lobiler birleşerek, Türkiye’de stres üretmeye çalıştılar. Bir yandan da yakın coğrafyamızdaki çatışmalar devam ediyor ve Türkiye terörle mücadele ediyordu. Tabi tüm bunlar ekonomimizi kısa süreli de olsa etkiledi. Kısa süreli diyorum; çünkü 15 Temmuz’dan sadece 5 ay sonra tüm ekonomik rakamlarımız hızla toparlandı. Sanayi üretimimiz, kapasite kullanım oranlarımız arttı, artmaya devam ediyor. 2017 yılı Türkiye’nin, 2016 yılındaki tüm kayıplarını telafi ettiği ve yeni kazanımlar elde ettiği bir yıl oldu. 2016’yi yüzde 3 ihracat kaybıyla kapatmıştık. 2017’nin 11 ayında yüzde 12 ihracat artışı yakaladık. 2017’nin 3’üncü çeyreğinde yakaladığımız yüzde 11,1’lik büyüme ivmesiyle dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi haline geldik. Sanayicilerimiz de yüzde 2,6 ile bu büyümeye son yılların en güçlü katkısını verdi. Bu büyümeyi motive eden en önemli faktörler, sanayicilerimizin azminin yanı sıra, hiç kuşkusuz 2017 yılına girilirken hükümetimizin KGF kefaleti ile sağladığı kredi artışı ve güçlü teşviklerle yarattığı

olumlu finansal koşullar oldu.

1 milyar liralık yük kalktı 2017 OSB’ler açısından nasıldı? 2017’de Türkiye her alanda devlet-millet el ele vererek neleri başarabileceğini ortaya koydu. OSB’ler açısından da böyleydi. 1 Temmuz’da yürürlüğe giren Üretim Reform Paketi OSB’lerimizin üzerinden 1 milyar liralık yük aldı. Üretim Reform Paketi, Türk sanayisi için, OSB’ler için bir milattır. Yıllarca konuştuğumuz pek çok mesele bu paketle artık sorun olmaktan çıktı. OSBÜK olarak biz de Üretim Reform Paketi’nin hazırlanmasından sonuna kadar sürece hep katkı verdik. Sanayicilerimizin, belediyelerden hafta sonu çalışma ruhsatı alma zorunluluğu kalktı. İşletmelerimizin OSB’lerde yapacakları yatırımlarda, yatırım maliyetinin azaltılması amacıyla arsa tahsislerinden damga vergisi kaldırıldı. OSB’ler ve diğer planlı sanayi bölgelerindeki işletmelerimiz emlak vergisinden muaf tutuldu. Yıllardır söylediğimiz TRT payı da kaldırıldı. Yine OSB’lerden KOSGEB payı kaldırıldı. Ayrıca bu paketle 2002 yılında OSB’lerin kendi aralarında yardımlaşmalarını sağlamak amacıyla kurulan OSBÜK’e de “özel hukuk tüzel kişiliği” kazandırıldı. Bu düzenleme, OSB’lerin temsil kabiliyetini artırdı. OSBÜK olarak artık OSB’lerimizi daha kurumsal bir yapıyla temsil ediyoruz. OSB’lerimizin sorunlarının çözümünde daha etkin rol alıyor, bölgelerimizi ve ülkemizi hep beraber büyütmeye, yeni başarı hikayeleri yazmaya devam ediyoruz. Öte yandan 2017 yılında Ankara, Elazığ, Edirne, Mersin, Düzce, Hatay, Karabük, Kütahya, Samsun ve Yalova’da 13 yeni OSB kuruldu.

Kaldıraç etkisi OSB’ler hakkında rakamsal bilgiler verir misiniz? Öncelikle şunu ifade etmek isterim; Türkiye OSB uygulamasıyla, ilk OSB’nin 1961 yılında Bursa’da kurulmasıyla tanıştı. Yani 57 yıllık bir OSB serüvenimiz var. OSB’lerimiz bu 57 yılda, dünyaya örnek olacak başarılara imza attı. Şu anda ülkemizin en başarılı üretim rejimi haline gelen OSB’lerimiz dünyada örnek üretim üsleri olarak gösteriliyor.

Ülkemizin dört bir yanına yayılan OSB’lerin her biri kendi bölgelerinde kaldıraç etkisi gösteren üretim merkezleri haline geldi. Şu anda 80 şehrimizde 327 organize sanayi bölgesi var. 327 organize sanayi bölgemizin 225’i yani yüzde 68’i üretimde. Faal 225 organize sanayi bölgemizde 52 bine yakın fabrika üretim yapıyor ve OSB’lerimiz 1 milyon 738 bin kişiye istihdam sağlıyor. OSB’lerimizin bölgesel dağılımına bakacak olursak; Marmara Bölgemizde 89, İç Anadolu Bölgemizde 53, Ege Bölgemizde 50, Karadeniz Bölgemizde 56, Akdeniz Bölgemizde 28, Güney Doğu Anadolu Bölgemizde 27, Doğu Anadolu Bölgemizde ise 24 OSB bulunmaktadır.

Öncelikli çalışma konusu Geçtiğimiz aylarda Sivas’ta bir mesleki eğitim zirvesi yaptınız? OSBÜK mesleki eğitim konusunu önemsiyor. Önümüzdeki dönemde neler yapacaksınız bu konuda? Bu dönem mesleki eğitim konusu bizim öncelikli çalışma alanlarımız arasında. Eylül ayında Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız, Milli Eğitim Bakanımız ve OSB’lerimizin yoğun katılımıyla Sivas’ta çok önemli bir Mesleki ve Teknik Eğitim Zirvesi gerçekleştirdik. Son derece verimli bir programdı. Bu konu çok önemli. Bugün sanayiyle meslek liselerinden mezun olan gençlerimizin nitelikleri arasında bir uyumsuzluk var. Buna bir de insanımızın üretimle, sanayiyle ilgili tutumunu eklersek, genç işsizlik oranımızın neden yüksek olduğunu daha iyi anlarız. Bugün Türkiye’de üretim çağında olan 5 milyon insan, üretime dahil değil. Peki üretime dahil olanları, yeterince nitelikli hale getirebildik mi? Maalesef hayır. Bizim öncelikli yapmamız gereken, gençlerimizi mesleki eğitime, çalışmaya, üretmeye yönlendirmek. OSBÜK olarak OSB’lerde mesleki ve teknik eğitim liselerinin sayısını ve niteliğini artıran, iş piyasasının ihtiyaçlarına yönelik insan kaynağı yetiştirmeyi hedefleyen her çalışmayı destekliyoruz. Ayrıca OSB camiası olarak bakanlığımızın 300 OSB’de 300 teknik kolej projesini de çok yerinde buluyoruz, destekliyoruz. Tüm dünya 4. Sanayi Devrimi’ni konuşurken biz bunu ıskalayamayız. Iskalamamak için de ön şart insan kaynağımızı hızla bu sürece uyumlu hale getirmek.


Ege Bölgesi 50

Marmara Bölgesi 89

51.818

Firma Sayısı

327

Toplam OSB

1.739.735

İstihdam

esi

g Böl

z eni 8 2 Akd

İç Anadolu Bölgesi 53

Karadeniz Bölgesi 56

225

Faal OSB

72.888 ha

Toplam Üretim Alanı

Güney Doğu Anadolu Bölgesi 27

Doğu Anadolu Bölgesi 24

102

Faal Olmayan OSB

RÖPORTAJ SINAİ 18


19

SINAÄ°

MAKALE


MAKALE

20

SINAİ

BU ZAMANDA AHİLİK Erol DEMİR Bakırköy Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü

Ahilik, bizim kültürümüzün temel değerlerinden biridir. Ahilik sadece esnaf ve zanaatkâr kurumu değildir, bir medeniyet projesidir ve manevi boyut içerir.

Ülkemizde kaçınılmaz olarak modernizmden nasibini almış olmasına rağmen hala bazı gelenek ve göreneklerimiz yaşatılmaya çalışılmaktadır. Esnafın hala sabah ilk alışverişine “siftah sizden bereketi Allah’tan” demesi bunun küçük bir işaretidir. Bazıları geçmiş ve geleceğimizle bir bağ ve denge kurarak değişime uğrasa bile, güzel geleneklerin yaşatılması toplumun ihtiyacıdır. Şimdilerde adına etik dediğimiz ahlaki davranış ve mesleklerin kanunlarda yer almayan kurallarına olan ihtiyacımız her geçen gün daha da artmaktadır. Buradan geçmişte var olan tüm gelenek ve göreneklerin yeniden birebir uygulamaya konulmasını anlayamayız. Ancak her ikisinin sentezi pekâlâ mümkün olabilir. Bazen nostalji olsun diye sergilenen birtakım ritüelleri seyretmek hangimizin hoşuna gitmiyor ki? Üretim yaparken verimlilik ve rekabeti korurken zayıf ve güçsüze de yaşama hakkı tanınması sağlanamaz mı? Bu ortamı iş hayatı için Ahilik ilkeleriyle bir parça da olsa sağlamak mümkün olamaz mı? Yani “Geçmişin güzel değerleriydi” diyerek nostalji de olsa anlattığımız bazı değerleri tekrar ihya ve inşa edemez miyiz? Ahilik kurumu Osmanlı’da merkezî

devletin güçlendiği son döneme kadar toplumsal, ekonomik, dinî ve ahlaki alanlarda önemli rol oynamıştır. Ahilik; Moğol ve Haçlı saldırılarının ardından bozulan Anadolu birliğinin yeniden sağlanmasında önemli roller üstlenen sufi meşrepli bir kurumdur. Fütüvvet usullerini iş, sanat ve zaviye hayatına tatbik eden Ahiler, sadece şehirlerde değil, köylerde de etkili olmuşlardır. (1) Ahilik, 13. ve 19. yüzyıllar arasından 600 yıl, Anadolu ve yakın coğrafyasında yaşamış olan Türk Halkının iş, zanaat, meslek, ticaret ve toplum hayatının düzenlenmesini, gelişmesini, tüketici ve üreten haklarının korunmasını, kaliteli mal üretilmesini sağlayan önemli bir oluşumdu.(2) Ahilik, yardımlaşmaya dayanan esnafın teşkilatıydı. O günkü koşullar bugün yok diyerek baştan bu değerlere karşı çıkmak, aslında değişmeyenin insan olduğunu unutmaktır. Biz yine insan olmanın fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını taşımaktayız. Bir mal ve hizmet satın alırken beklentilerimizi tüketici hakkı olarak tanımlayan yasal kurallar tüm sorunları çözüyor mu? Esnaf, zanaatkar, ticaret ve sanayi erbabı kendi aralarındaki ilişkilerini düzenlemede var olan sektörel oda, birlik ve federasyonlara rağmen dernek


21

ve vakıflar kurmaktadır. Bu durum hala sosyal birtakım ihtiyaçların var olduğu şeklinde yorumlanabilir. Yüzyıllar önce bir araya gelen esnaflar, yüzlerce kural koyarak toplum ve iş hayatını düzenleyerek insanların ihtiyaçlarını karşılarken kendi aralarında birlik, beraberlik ve dayanışmayı sağlamaya çalışmışlardır. Bugün sadece çeşitli belge, sertifika ve diplomalarla yetki alarak işe başlamak yasal şartları yerine getirmek, milli manevi ahlaki ve mesleki değerleri göz ardı ederek iş yapmaya çalışmak ne bu işi yapanları ne de hizmet alanları tam anlamıyla mutlu edebilir. Levha haline getirilerek bugün işyerlerinde asılan “ustalığa yükselen gence nasihat” olarak törende de söylenen bu kurallardan bazıları; “Harama bakma, haram yeme, haram içme. Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerinden önce söze başlama. Kimseyi kandırma. Kanaatkâr ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma. Kuvvetli ve üstün durumda iken affedici, hiddetli iken yumuşak davranmayı bil. Kendin muhtaç iken bile, başkalarına verecek kadar cömert ol” şeklinde sıralanmaktadır. Ahiliğe kabul edilenlerin oturup-kalkmaktan tutun da yemek, su içmek, söz söylemek, sokakta yürümek, hasta ziyareti gibi sosyal hayatı düzenleyen oldukça ayrıntılı kuralları da bulunmaktadır. Ahîlik kurumundaki, meslek eğitiminde izlenen “iş başında eğitim” metodunun bir diğer adı da, “usta-çırak eğitimi” metodudur. Ahîliğe girenler aynı zamanda çırak sınıfından sayılır ve bir ustanın yanında sanat öğrenmeye başlar. Çırak ustasının yanında işin yapılış

SINAİ

tarzını öğrenir ve istendiğinde kendisi uygular. Sanatta belirli bir yol alındığı zaman, usta çırağına iş verir ve yapmasını ister. İstenilen düzeye gelen çırak bir törenle kalfalığa terfi ettirilir. Bu eğitim tarzı ustalığa kadar devam eder, olgunlaştığı kabul edilen ve usta olan dilediği takdirde kendi işyerini açar. 13. yüzyılda yaşamış büyük düşünür Mevlana’nın eğitim anlayışına göre; “Eğitimin ilk amaçlarından biri, kişinin olgunlaştırılmasıdır. Çünkü olgunlaşma sağlanmadan bilgi ve hüner bir işe yaramaz. Kişide olgunluk esastır; bilgisizlik bile olgun kişide bilgi ve hüner haline gelir; olgun olmayan kişide bilgi ve hüner ise, bilgisizlik ve hünersizliğe dönüşür.”(3) Ahlâkî eğitim metotları arasında da yer alan bu yöntem, meslek eğitiminde de geçerlidir. Çıraklığa alınan kişiye meslek bilgileri, beceriler ve hünerler, basitten karmaşıklığa, kolaydan zora doğru uzanan bir süreçte kazandırılmaya çalışılır. Bu metoda göre işyerine giren çırağa, işyerinin en basit işleri verilir ve bunları kavradıkça daha ağır işler verilir. Ancak, bu yöntemle çırağa sanat sevdirilir ve benimsetilirdi. Meslekî eğitimde çırağa davranışlar (beceriler) belirli sıra ile kazandırılır ve bunların kazanılıp kazanılmadığı devamlı kontrol edilir. Ahîlik kurumunda meslekle ilgili davranışlar, sadece işin kendisi ile ilgili değildir. Davranışlar, mesleğin bütününün yerine getirilmesi ve diğer sanatkârlara karşı davranışları da kapsamakta idi.(4) Ahilik, bizim kültürümüzün temel değerlerinden biridir. Ahilik sadece esnaf ve zanaatkâr kurumu değildir, bir medeniyet projesidir ve

MAKALE

manevi boyut içerir. Ne var ki, Ahiliği senede bir kutlanan romantik anma törenleri olarak bırakmamak, bunun yerine kültürel belleğimizin tazelenmesi ve müktesebatımızın hayata geçirilmesi için vazgeçilmez unsurlardan biri olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bunu yaparken de modern dönemin getirdiği yeniliklerin göz önünde bulundurulması gerekir.(1) Mezuniyet törenine katıldığım Kapadokya Meslek Yüksekokulu, öğrencilerine bu mutlu günlerinde yabancı bir ülke geleneği olan kep fırlatmak yerine cübbelerinin omuzunda bulunan kuşağı onları yetiştiren öğretmenleri tarafından törenle beline bağlayarak artık o mesleği yapabileceğini ve bu kuşağı kendilerince saklanmasını ahilik değerlerimizin yeniden canlandırılıp yaşatılabileceğinin güzel bir örneğidir. Ahiliğin özü; karşılık sevgi, saygı ve hoşgörü, adalet, doğruluk, üretici ve tüketicinin korunması, standart ve kaliteye dikkat etmek, cömert ve akılcı olmak, dindar ve nefsine hakim olmak, çalışkan ve erdemli ve kendini halkına adaması şeklinde açıklanmaktadır.(2) Bugün milli eğitimde önemli bir proje uygulanmakta olan değerler eğitimi, geçmişte milletimizin sahip olduğu ve koruyamadığımız güzel hasletlerimizdi. Değerlerin bizden sonrası kuşaklara aktarılmasını sadece okuldan beklemek yerine aileden başlayarak toplumun her kesiminden çaba göstermek gerekmektedir. Bu konuda güzel örnekleri ortaya çıkarmak ve yaygınlaştırmak gelecekte toplumun huzurla yaşaması için önemli bir katkı olacaktır.


MAKALE

22

SINAİ

BAHAR ALERJİSİNİ ÖNLEMENİN 13 YOLU

Prof. Dr. Bahadır ÜSKÜL

Ağaçlar çiçek açıyor, toprak çimenleniyor ve çiçekler açıyor. Baharın gelmesi ile bazılarımızda burun akması, hapşırma, göz kızarması, öksürük, nefes tıkanması ve cilt kaşınması yakınmaları başlıyor. Okan Üniversitesi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bahadır Üskül, bahar alerjisine karşı uyarıyor.

Göğüs Hastalıkları Uzmanı

Bahar alerjisi nedir?

Okan Üniversitesi Hastanesi

Vücudumuzda alerjik reaksiyonların oluşmasına neden olan maddelere “alerjen” denir. En sık karşılaşılan ve en iyi bilinen alerjenler polen, küf, ev tozu akarları ve hayvan tüyleridir. Alerjenler hedef organlarda ki bunlar en sık burun ve gözlerdir, birtakım biyokimyasal reaksiyonlara, salgılara neden olurlar. Salınan bu maddelerden en iyi bilineni histamindir. Histamin, vücut sıvılarının damarlardan dokulara sızmasına neden olur. Bu da vücutta genel kaşıntı, gözlerde yaşarma, kızarıklık, burunda tıkanıklık ve akıntı, akciğerde ise sekresyon artışı, öksürük, hırıltı vb. şikayetlere neden olur.

Baharın gelmesiyle birlikte havalar ısınmaya, doğa yeniden canlanmaya başlıyor. Peki bahar alerjisi nasıl önlenir?

Baharla birlikte çimen, ot, çiçek ve ağaçların çiçek açmaları ile polenler atmosfere yayılırlar ve ağız, burun, göz ve ciğerlerimize kadar ulaşırlar. Özellikle rüzgarlı havalardan sonra polenler havaya daha çok dağıldığı için şikayetler artar. Bazı süs bitkilerinin çiçeklerinin polenleri ise ağır olduğu için hava yolu ile dağılamazlar.Bunlar da arı ve böceklerle çevreye yayılırlar. En tipik bahar alerjisi alerjik rinit şeklinde görülür. Alerjik bünyesi olanların yüzde 30’unda alerjik rinit izlenir. Alerjik riniti olan hastaların dikkat etmesi gerekenler nelerdir? 1. Sigara içmeyin ve yanınızda içirmeyin.

2. Tozlu ve polenli ortamlarda bulunmayın, eğer bulunmak zorundaysanız mutlaka maske kullanın. Polen yoğunluğu en çok sabah erken saatlerde ve akşam saatlerinde olmaktadır. Bu saatlerde dışarı çıkmamaya çalışın. 3. Polenlerin uçuştuğu mevsimlerde kapı ve pencerelerinizi kapalı tutun. Rüzgarlı havalarda evde kalmaya çalışın. 4. Burnun dış kısmına ve göz çevresine çok ince bir tabaka şeklinde vazelin sürün, polenler vazeline yapışmakta ve böylece vücuda girişleri engellenmektedir. 5.Özellikle kaloriferli evlerde kuru ev havası, allerjik rinitin kötüleşmesine neden olabileceğinden, evde hava nemlendiricisi kullanın. 6.Klimalarda kullanılan filtreleri her ay değiştirin, allerjenleri tutan özel filtreler alın. 7.Evinizde tüylü hayvan beslemekten ve bitki bulundurmaktan kaçının. 8.Beden temizliğinize dikkat edin, düzenli olarak el ve yüzünüzü yıkarsanız vücudunuza girmek üzere olan polenleri engellersiniz. 9.Yatmadan önce duş almak, saçları yıkamak yararlı olur. 10.Polen mevsiminde giysilerinizi açık havada kurutmayın. Şapka ve ceketlerinizi daha sık yıkayın. 11.Tüylü ve yünlü battaniyeler yerine pamuklu ve sentetik olanları tercih edin. 12.Toz barındırabilecek tarzda kilim, halı gibi ev eşyalarını kullanmamaya özen gösterin. 13.Polen mevsiminde arabada giderken pencereleri kapalı tutun.


23

SINAİ

RÖPORTAJ


RÖPORTAJ

24

SINAİ

İlhami KELEŞ SAHA İstanbul Genel Sekreteri SAHA İstanbul Genel Sekreteri İlhami Keleş, derneklerinin temel fonksiyonlarından birisinin, özellikli alanlar ya da yüksek teknoloji gerektiren ürünler geliştirmek suretiyle dünya markaları ortaya çıkarmak olduğuna dikkat çekti.

Röportaj: Seda ALKIM

Röportaj: Seda ALKIM


25

SINAİ

RÖPORTAJ

SAVUNMA VE HAVACILIK SANAYİNE

SAHA İSTANBUL DOPİNGİ Savunma, havacılık ve uzay sektöründe cihaz, malzeme ve teknoloji üreten firmalara destek olan SAHA İstanbul, bu sektörlerde dışa bağımlılığın azaltılması için faaliyet yürütüyor. Teknoloji üretimi açısından Türkiye için büyük fırsatlar doğurabilecek önemli alanlardan olan havacılık ve uzay sektörü, SAHA İstanbul-Savunma, Havacılık ve Uzay Kümelenmesi Derneği ile her geçen gün güçleniyor. Savunma, havacılık ve uzay sanayisine mal veya hizmet üreten KOBİ’lerin ortak hareketiyle 2015 yılında kurulan SAHA İstanbul; Bursa, Eskişehir, İzmir, İstanbul, Kocaeli, Trakya, Kayseri, Yozgat, Mersin, Malatya’daki toplam 206 üyesiyle savunma sanayinde yerli üretimin payını artırmak için faaliyet yürütüyor. Dernek, savunma sanayi KOBİ’lerini uluslararası pazarda rekabet edebilir hale getirmeyi, nihai ürünlerle uluslararası pazarlara açılmayı, üniversitelerle çalışarak KOBİ’lere teknoloji transferi yapmayı ve yetenekleri gelişen alt tedarikçilerin yabancı rakiplerine karşı rekabet avantajı oluşturmayı hedefliyor. SINAİ’ye konuşan SAHA İstanbul Genel Sekreteri İlhami Keleş, SAHA Küme Yönetim Sistemi altyapısını kullanarak yurt içi ve yurt dışından bize ulaşan iş fırsatlarını; üye KOBİ’lerle anında paylaştıklarını söyledi.

Gri alanları yok ediyor Üye firmalara sunduğunuz hizmetler hakkında bilgi verir misiniz?

Kaynak, pazar ve irade ortaya konulduğu takdirde firmalarımızın yapamayacağı hiçbir şey yok… Ancak bu firmalar teknolojik ve altyapı birikimlerini savunma ve havacılık sektörlerinde değerlendirmek konusundan oldukça uzak duruyor. Bunun nedenlerinden birisi, bu sektörlere ve ihtiyaçlara dair bilgi eksiği olsa da diğer bir konu ise

Ankara’yı ve bürokrasiyi yeterince tanımamak; soğuk bulmak ve olası güçlükleri, bürokratik engelleri göze alamamak olarak açıklayabiliriz. Bizim görevlerimizin başında, bu gri alanları ortadan kaldırarak; firmaları bilgilendirmek, motive etmek ve bürokratik güçlükleri yenmelerine katkı sağlamak suretiyle firmalarımızı savunma havacılık ve uzayın ihtiyaç duyduğu yüksek teknoloji gerektiren ürünleri ve sistemleri üretebilecek hale getirmektir.

Yerli çöpçatan SAHA İstanbul, küresel rekabette Türk firmalarına ne gibi avantajlar sunuyor?

SAHA’nın temel fonksiyonlarından birisi de özellikli alanlar ya da yüksek teknoloji gerektiren ürünler geliştirmek suretiyle dünya markaları ortaya çıkarmak, bu yolla küresel rekabet avantajı oluşturmak, kamu, özel ve uluslararası ihalelerde güç birliği yapmayı başarmaktır. Firmalarımızı birbirine yönlendirmek suretiyle birbirlerinin tedarikçisi ya da çözüm ortağı haline getirmek, bizim bu konuda yaptığımız en hayırlı işlerden birisi oldu. Birbirlerinin yeteneklerinden haberdar olmaları ve bu şekilde iş birliği kurmaları, firmalara ciddi bir avantaj sağlıyor. Bu durumu “çöpçatanlık” olarak niteleyebiliriz ve yerli sanayimizin çöpçatana çok ihtiyacı var. SAHA olarak biz bunu güzelce yöneteceğiz.


RÖPORTAJ

26

SINAİ

Orkestra şefi gibi Güç birliğinden sinerji çıkıyor Kümelenme modelinin sağladığı avantajlar nelerdir? Firmaların geldikleri teknolojik yetkinlik düzeylerinden bürokrasinin haberdar edilmesinde, otoritenin ihtiyaç tanımlama-

larında, milli kritik malzeme tespitinin doğru yapılmasında, yetkinliklerine hâkim olmaları sebebiyle SAHA İstanbul firmalarının önemli görevleri var. Sanayici kendi yoğunluğu içinde hayatiyetini devam ettirmek, yeni talepler bulmak, üretim gayretlerini yönetmek ve termine uyma gailesi içinde çırpınırken, ihtiyaç makamının taleplerinden güncel olarak haberdar olma şansı olamıyor. İhtiyacın üreticiye ulaştırılmasında kümeler önemli bir ara yüz görevi görüyor. Kümelenme mantık olarak; güç birliğinin ortaya çıkardığı sinerjiyi, daha büyük ekonomik değerlere dönüştürmeyi hedefleyen, firmalar ve kurumlar arasında, etkileşim, iş birlikleri, çözüm ortaklıkları kuran, coğrafi yoğunlaşma stratejisine dayalı, ortaklaşa iş yapma ve geliştirme yolu ile rekabet etme ve ortak kazanma modelidir.

Sizi, diğer STK’lardan ayıran farklılıklar nelerdir?

SAHA İstanbul’un, sektör STK’lardan en önemli farkı; bir sistemin ya da alt sistemin değişik sektörlerden oluşan bütün bileşenleri bünyesinde

bulundurma ve değişik üretim alanlarının, sektörlerin ilişki ve uyumunu yöneten organizasyonlardan olmasıdır. Bu yapıları ile orkestra şefi rolündedir. Kümeler marifeti ile ihtiyaç olarak ortaya konan projeyi hayata geçirebilecek değişik sektörlerden firmaların tespiti, bu firmaların proje konusunda bilgilendirilmeleri, motive edilmeleri,

proje için doğru bir iş modeli oluşturulmasına katkı sağlanması, devlet desteğinin organize edilmesi, bu alanda kazanılacak yeteneğin başka olası kullanım alanlarının tespiti konusunda çalışma yapılması, komponent ve sistemlerin test ve sertifikasyon konusunda destek sağlaması, nihai ürün ortaya çıktıktan sonra dünya pazarlarında talep bulunmasına katkı sağlanması mümkün oluyor.

Akademiyle dirsek teması Üniversiteler ile geliştirdiğiniz ilişkiler ne düzeyde?

SAHA İstanbul’un önemli yeteneklerinden birisi de üniversiteler ile sanayi arasında köprü olma özelliğidir. SAHA İstanbul özelinden açıklamak istersek, SAHA İstanbul bünyesinde 10 üniversite mevcut. Bunlardan İstanbul Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Gebze Teknik Üniversitesi ile kapsamlı bir iş birliği protokolü imzaladık. Bu protokol kapsamında SAHA firmalarının problemlerinin üniversite bünyesinde projelendirilmesi ve üniversitenin akademik altyapısının, öğretim üyelerinin birikimlerinin ve master, doktora öğrencilerinin beyin gücünün firmaların ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılması mümkün oluyor. Bunun yanı sıra bu üniversitelerin laboratuvar altyapılarının SAHA firmaları tarafından uygun koşullarda kullanılması imkanı da sağlanıyor. SAHA’nın etkinliklerinde üniversite yerleşkelerindeki


27

SINAİ

tesislerin kullanılması, sanayicilerin üniversite ile daha fazla temas halinde olmaları mümkün oluyor. Üniversite ile sanayiyi buluşturmak adına öğretim üyeleri, konusuna uygun firmalarla eşleştirilmek sureti ile rektörlük görevlendirmeleri yapılarak birlikte olmaları sağlanıyor, bu sayede sanayinin pratiklerinin üniversiteye taşınması, üniversitenin akademik birikiminin sanayiye aktarılması mümkün olabiliyor.

edebilmeli. Aksi takdirde artan Ar-Ge faaliyetleri için gerekli olacak kaynağın, o aşamada elde edeceği gelirlerle karşılanabilmesinde yetersiz kalabileceği hususu, sektör için önemli bir risk olarak değerlendirilebilir. İhtiyaç duyulan sistemlerin tedarikinin yurt içinden karşılanma oranın artırılarak, aynı zamanda sürdürülebilirliğinin sağlanmasının, sektörün önünü görmesinde ve kalıcılığının sağlanmasında önem arz ettiğini söyleyebiliriz.

Rekabetçi çözümler

Dışa bağımlılık devam ediyor

Yerli firmaların ihracat başarıları nasıl artırılabilir?

Savunma sanayindeki yerlileşme çalışmaları hakkında bilgi verebilir misiniz?

Dış pazarda daha yüksek oranda söz sahibi olabilmek için rekabetçi çözümler sunabilmek gerekiyor. Bununla birlikte düşük maliyette ve teknik özellikleri açısından rakiplerinden ayrıcalıklı olacak tasarımlarla müşterilere ürün sunulması ihtiyacı ortaya çıkıyor. Sektör için ArGe maliyetleri, şimdikine kıyasla daha yüksek oranlara çıkacağından, bu maliyet artışı, geliştirilmesi öncelikli alt sistem/ürün yelpazesinin genişlemesinin yanı sıra, bunların zaman içerisinde sürekli bir teknolojik yenileme sürecine girmesiyle katlanarak daha da yükselecek. Böylelikle büyüyen sektör yurt içinde ve yurt dışında projeler yürütmeli, kendisini idame

Savunma ihtiyaçlarının yerli kaynaklardan karşılanma oranı son yıllara doğru artmasına rağmen, bu alanda dışa bağımlılık devam ediyor. Gelişmiş ülkelerde bu oran yüzde 85 ila 95 seviyesindedir. Savunma sanayi ihtiyaçlarının karşılanmasında, yerli payın artırılması amacıyla ülkemizde savaş gemisi, helikopter, tank, insansız hava aracı ve uydu tasarımı ve üretimi projeleri yürütülüyor. Teknolojik ilerlemelerin sistematik takibini sağlamak üzere Teknoloji Kazanımı Yol Haritası oluşturuldu. Böylece savunma sanayi

RÖPORTAJ

rekabetçi bir yapıya kavuşturulacaktır. Savunma sistem ve lojistik ihtiyaçlarının özgün tasarıma dayalı olarak ülke sanayisiyle bütünleşik ve sürdürülebilir bir şekilde karşılanması, uygun teknolojilerin sivil amaçlı kullanımı ile yerlilik oranının ve Ar-Ge’ye ayrılan payın artırılması sağlanacaktır.

Sanayiciye davet Yerlileşme faaliyetlerinde SAHA İstanbul’un rolü nedir?

Ülkemizin tam bağımsızlığının ilk şartı olan Silahlı Kuvvetlerimizin silah sistem ihtiyaçlarının milli olarak karşılanması ve dışa bağımlılığımızın ortadan kaldırılması, kendi uçaklarımızı, helikopterlerimizi, İnsansız hava araçlarımızı üretecek altyapıya kavuşmamızı sağlamak konusunda SAHA İstanbul, Türkiye’nin en büyük Savunma Havacılık ve Uzay kümesi olarak, milli sanayicimizin desteği ile birlikte yoğun bir gayret harcıyor. Henüz aramıza katılmamış sanayicilerimizi de hedefe emin adımlarla ilerleyen SAHA İstanbul kervanına katılmaya ve gücümüze güç katmaya davet ediyoruz.


MAKALE

28

SINAİ

EBEVEYNLER VE REKABET

Dr. Dilek TÜRKOĞLU Psikiyatrist drdilekturkoglu@gmail.com

Çocuklar okuldan geldikten sonra aldığı notları değil, günün nasıl geçtiğini, neler öğrendiklerini sormanız, “Yazılıdan kaç aldın?” sorusundan daha değerlidir.

Sadece bizim toplumumuzda değil pek çok toplumda rekabet, hayatın en önemli parçası haline geldi. Artık yalnızca iyi olmak yetmiyor, “birilerinden daha iyi” olduğunu göstermek gerekiyor. İstenen bir şey için mücadele eden insan sayısı arttıkça rekabet kaçınılmaz olarak artıyor. İstenen şey (örneğin istenen bir iş) ne kadar az ise herkes birbirinden daha önde olmak için uğraşır. Bu uğraşı belli bir yere kadar doğaldır. Buradan yola çıkıp, “rekabet daha iyi olanın yaratılmasını sağlıyor” diye düşünülebilir. Eğer rekabet belli oranlarda kalıyorsa, insanların birbirini motive etmesini sağlayabilir, daha da iyisi neler yapılabileceğinin görülüp yapabilirliğin artmasını sağlayabilir. Ancak belli oranların üzerine çıkarsa o zaman iyi yöne gelişme yerine birbirinin önünü tıkama çabasına ve kirli oyunlarla kendine yol açmaya doğru dönüşebilmektedir. Bu hale geldikten sonra da herkes için yıkıcı olmaya başlamaktadır. Çocukların kendi potansiyellerini ortaya çıkarması, onların yaşamı iyi ve anlamlı bulmalarını sağlar. Çocuk oyunlarına baktığınızda hafif bir rekabet olsa da asıl çocuğu oyunda tutan, çocuğun gelişmekte olan zihinsel ve bedensel özelliklerini kullanmasını sağlamasıdır. Çoğu zaman çocuklar oyunu kimin kazandığını hatırlamazlar bile. Oyunun sonunda kazanacağı ödülden çok, oyunu oynamanın kendisi ödüldür. Bir anlamda sonuç değil, süreci yaşayabilmektir ödül olan. Yaşam da eğer sonuçta kazanılanlara göre yaşanırsa, anlamsız ve değersiz hale gelmektedir. Çünkü hangi ödül yaşamın kendisinden daha değerlidir ki? Rekabet uygun şekilde kullanılmazsa ve süreci yaşamaktan çok sonuç ön plana çıkarılırsa, okullar bitip hayatın farklı yönlerini yaşamaya başladıklarında çocuklar neye anlam vereceklerini karıştırmaya başlıyorlar. Bir kısmı yetişkinlik hayatında da kimi geçtiğine, ne elde ettiğine göre hayatı anlamlandırmaya kalkabiliyor. Onun için de hiç bitmeyen daha yüksek görevlere çıkma, daha iyi araba, ev

satın alma çabasına girebiliyor. İşin zor yanı ise bunlar uzun süre insanı iyi hissettirecek şeyler değildir. Çünkü mutluluk, bir şey satın alma ile elde edilebilen bir şey değildir. Satın aldıklarımız geçici bir süre için iyi, güçlü akıllı hissedip kendini iyi hissettirebilmekte ama kısa sürede değersizleşerek anlamını yitirebilmektedir. Üstelik eşik, sürekli en üsttekine göre ayarlandığı için gittikçe zorlayıcı hale gelecektir. Bir süre sonra iyi hissetmek için anlamsız şeylerde bile sürekli birilerinden daha iyi olduğunu kanıtlamak zorunda hissedecektir. O yüzden çocuklarınızla konuşurken sonuç odaklı olmak yerine süreç odaklı konuşmak onların dikkatini sürece çekecektir. Çocuklar okuldan geldikten sonra aldığı notları değil, günün nasıl geçtiğini, neler öğrendiklerini sormanız, “Yazılıdan kaç aldın?” sorusundan daha değerlidir. İyi not almak için değil, öğrenmekten keyif aldığı için öğrenen çocuk, hem derslerini daha iyi öğrenir hem hayatı! Ailelerin en çok yaptığı hata ise “Kim kaç puan aldı?” diye sormalarıdır. Çocuğunuzun yapısı rekabete yatkın ise, sadece diğerlerini geçerse iyi hissedilmesi gerektiğini düşünecektir. Çocuğunuz özellikle rekabete yatkınsa sonuçtan değil, süreçten keyif almayı öğretmek daha önemlidir. Bu çocuklarda rekabeti kışkırtarak daha başarılı olmasını sağlayabilirsiniz ama o zaman da hayatı boyunca mutlu olmak için rekabette önde olmaya ihtiyaç duyacaktır. Çocuğunuz eğer rekabete yatkın değilse bu durum oluşmayabilir. O durumda sonuç odaklı sorular diğer çocuklar kadar motive etmeyecektir zaten. Ancak çocuk kendisini önde olduğunda seviliyor, onaylanıyor gibi hissedecektir ki bu da hiç istenir bir durum değildir. Yetişkinler devreye girip bozmadığı sürece, çocuklarımız hayatın nasıl yaşanması gerektiğini bilirler. Çocuk oyunları onların bilgeliğinin en önemli göstergelerindendir. Çocuklarımıza yaşanası bir dünya hediye edebilmemiz dileğimle…


29

SINAÄ°

MAKALE


MAKALE

30

SINAİ

Av. Ayşegül AKBAL

ANONİM ŞİRKETLERDE YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN SORUMLULUĞU HUKUKİ SORUMLULUK

Akbal Hukuk Bürosu aakbal@akbalhukuk.com

Yeni yasaya göre, bundan böyle sermaye artırım işlemleri, aynen kuruluş işlemlerindeki sorumluluk gibi değerlendirilecektir.

1. Genel olarak Kuruluş öncesi sorumluluklar, Türk Ticaret Kanunu (TTK) 549’uncu maddesinde yer alan belgelerin ve beyanların kanuna aykırı olmasından, 550’nci maddesinde yer alan sermaye hakkında yanlış beyanda bulunmaktan ve ödeme yetersizliğinin bilinmesinden, 551’de yer alan değer (ayni sermayenin veya devredilecek işletmenin) biçilmesinde yolsuzluktan ve de 552’de halktan para toplamaktan kaynaklanan sorumluluklar olarak değerlendirilebilir. İster kuruluştan önce ister kuruluştan sonra olsun, kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu TTK 553’üncü maddede işlenmiştir. Söz konusu maddeye göre, bu kişiler şirkete, pay sahiplerine ya da şirket alacaklarına karşı vermiş oldukları zararlardan dolayı sorumludurlar. TTK 553/1’e göre bu zararların söz konusu kişilerin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesinden kaynaklanması gerekir. 2. Birlikte sorumluluk (farklılaştı-

rılmış teselsül) ve sorumluluktan kurtulma TTK 553/3’e baktığımızda, sorumluluğun doğabilmesi için sorumluluğu oluşturan eylemin o kişinin kontrolü içinde olması gerektiğini görmekteyiz. Yine TTK 553/3’e göre eğer sorumluluk doğuran olay o kimsenin kontrolü dışında kalıyorsa kişinin gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilmek kayıt ve şartıyla olsa dahi kişi sorumlu tutulamaz. TTK 553/2 maddesi ise yönetim kurulunun kanundan doğan ya da esas sözleşmeden kaynaklanan devir yetkisini kullanarak, görev ve yetkilerini devretmesi halinde sorumluluğun görev ve yetkiyi devralan kişilere ait olduğunu yönetim kurulu sorumluluğunun sadece “seçimde makul derecede özen göstermek” ile sınırlı olduğunu hükme bağlamıştır. Şirketin uğradığı zararın tazmini için açılacak davada davacı ya 555/1’e göre şirket olmalıdır ya da herhangi bir pay sahibi olabilir. Eğer zarar birden çok kişinin fiilinden kaynaklanıyorsa, davacı


31 davasını 557/1’e göre her bir failin kusuruna ve durumun gereklerine göre ödemesi gerekli tazminat miktarını esas alarak açabileceği gibi, YTTK 557/2’den yararlanıp tümüne zararın tamamı için dava açabilir ve her bir davalının tazminat borcunun ne olduğunun takdiri hâkimin hükmüne bırakılmıştır. 3. İspat yükü 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle buradaki sorumluluğun kusur sorumluluğu olduğu kabul edilmiş, ancak ispat yükü yöneticilerden alınarak davacıya yüklenmiştir. 4. İbra ve sulh Yeni yasaya göre, bundan böyle sermaye artırım işlemleri, aynen kuruluş işlemlerindeki sorumluluk gibi değerlendirilecektir. Bu konudaki ibra ve sulh işlemleri ancak şirketin tescilinden veya sermaye artırım kararının tescilinden dört yıl geçmedikçe geçerli olmayacaktır. Dört yıllık süre geçtikten sonra, bu konudaki sulh ve ibra genel kurul kararıyla sağlanabilir. Yasa koyucu kuruluş ve sermaye artırımı dışında kalan ibralarla ilgili olarak, YTTK 558’inci madde hükmünü getirmiştir. Söz konusu hüküm gereğince ibra, “ibranın kapsadığı açıklanan maddi olaylara ilişkin olarak” sorumluları sorumluluktan kurtaracaktır. Yani bugüne kadarki uygulamamızda olduğu gibi sorumluluktan kurtulmak için açık ibra gerekecektir. Her ne kadar genel kurul kararları tüm ortakları bağlayıcı nitelikte ise de ibra kararı sadece ibra kararına olumlu oy verenleri bağlar. 5. Yönetim kurulu toplantısına katılmayan üyenin alınan karardan

SINAİ ötürü sorumluluğu Yönetim kurulu üyesi, genel anlamıyla sevk ve idare sorumluluğunu taşımanın yanı sıra, bundan kaynaklanan denetim yetkisi yönetim kurulu üyesinde kalacağı için yeterli özeni göstermiş olmasına rağmen sorumluluğu devam edecektir. Ancak bunun dışında yönetim kurulu sorumluluğu kalmayacaktır. 6. Yeni yönetim kurulunun eski yönetim kurulunun karar ve eylemlerinden sorumluluğu Yeni yönetim kurulunun eski yönetim kurulunun sorumluluğunu doğuran eylemlerini bildiği halde ihbar etmemesinden ötürü sorumlu olacaktır. 7. Yönetim kurulunun sorumluluğu açısından ultra vires kuralı TTK 371’in ya görüldüğü gibi yetkinin kapsamını ve sınırını belirleyen bu madde, sınırsız bir yetki hüküm altına almamıştır. Maddede yer alan sınır “şirketin amacı ve işletme konusu”dur. Diğer bir anlatımla, eğer temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna aykırı bir işlem yaptıkları takdirde bununla sorumludurlar. Cezai sorumluluk Temsile yetkili olanlar şirket maksat ve mevzuuna dahil olan her türlü işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkına haizdirler. Temsile veya idareye yetkili veya salahiyetli olanların vazifelerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden anonim şirket sorumlu olur. Yönetim kurulu üyeleri şirket adına yapmış oldukları sözleşme ve işlemlerden dolayı şahsen sorumlu değiller ama kanunen ve esas söz-

MAKALE

leşme ile verilen görevlerin kasten veya ihmal neticesi sonucunda yapılmamasından dolayı şirkete karşı müteselsilen sorumludurlar. Müteselsil sorumluluğu gerektiren hallerde, kusurlu olmadığını ispat eden üye kanun hükümlerine göre sorumlu olmaz. Vergi hukukundan ve kamu alacaklarından doğan sorumluluk Vergi hukukundan doğan sorumluluğu ikiye ayırmakta yarar vardır. Bunlardan biri, ceza yargılamasına ilişkin sorumluluk, diğeri ise parasal sorumluluk halleridir. Vergi Usul Kanunu 10’uncu maddesi tüzel kişilerin sorumluluğunu düzenlemektedir. Maddenin incelenmesinde görüleceği gibi, asıl sorumlu tüzel kişinin yani anonim şirketin kendisidir. Ancak bu da yer alan görevlerin yerine getirilmemesi yüzünden vergi mükellefinden ve sorumlusundan tahsil edilemeyen vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin yani yönetim kurulu üyelerinin varlıklarından alınır. Vergiye ilişkin sorumluluktan ötürü anonim şirket yönetim kurulu üyeleri kusursuz sorumlu olarak yargılanacaklardır. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına ilişkin bir başka hüküm de SGK’ya olan borçlarından kaynaklanmaktadır. Bu hükmü de dikkate aldığımızda yönetim kurulu üyesi vergi ve sigorta da dâhil olmak üzere tüm amme alacakları açısından sorumluluk taşımaktadır. Vergi borcundan dolayı yönetim kurulu üyesine başvurulabilmesi için o üyenin “amme alacağına ilişkin olduğu dönemlerde borçlu şirketi temsil yetkisi bulunması gerekir”.


RÖPORTAJ

SINAİ

32

Nurettin ÖZDEBİR Ankara Sanayi Odası Başkanı

Röportaj: Seda ALKIM


33

SINAİ

RÖPORTAJ

ASO, MESLEKİ EĞİTİM VE MODEL FABRİKA İLE BİR ADIM ÖNDE

İŞGÜCÜNE DESTEK, SANAYİDE DÖNÜŞÜM ASO Başkanı Nurettin Özdebir, “Ülke olarak hedeflerimize ulaşmak için iş gücünün niteliğini yükseltmek zorundayız” dedi.

Sanayi kenti Ankara

Öncelikli problem, cazibe eksikliği

Son yıllarda, üzerindeki “memur kenti” imajını yıkarak, “sanayi kenti” kimliğine bürünen Ankara, Türkiye ekonomisindeki yerini sağlamlaştırıyor. Başkent endüstrisinin güçlü kuruluşu Ankara Sanayi Odası (ASO), bölge sanayisinin eksik ve sorunlarına el atarak, gerekli önlemleri hayata geçiriyor. Sanayicinin en ciddi ihtiyaçlarından biri haline gelen nitelikli teknik eleman sorununun çözümü için okullar açan ASO; fabrikaların verimliliği artırmayı hedefleyen ve Endüstri 4.0’a geçiş için bir fırsat yaratacak olan “Model Fabrika”nın kurulması için de protokol imzaladı. Sınai’ye konuşan ASO Başkanı Nurettin Özdebir, eğitim projelerini anlattı, Model Fabrika ile dijital dönüşümün sağlanacağı mesajını verdi.

Mesleki eğitim hangi nitelikleri taşımalıdır?

Aranan eleman lazım

Sanayinin içinden gelmeli

Nitelikli iş gücünün ülke sanayisine katkıları nelerdir, anlatır mısınız?

Bu eğitimi verecek eğiticilerin taşıması gereken nitelikler neler olmalıdır?

Mesleki eğitim, ülkemizin en temel sorunlarından biridir. Ülkemizde işsizlik yüksek oranlarda seyrederken, sanayinin nitelikli iş gücüne olan talebi de bir türlü karşılanamamaktadır. Mesleki eğitimde sanayinin ihtiyaçlarına uygun bir planlama yapamadığımızdan eğitimli gençler arasındaki işsizlik de yüksek kalmaya devam etmektedir. İş gücümüzün neredeyse yarısı ilkokul mezunu iken mühendisler işsiz kalmaktadır. İş gücü piyasasında ilkokul mezunları ile üniversite mezunları arasında doldurulmayı bekleyen çok geniş bir boşluk bulunmaktadır. Bu boşluğu dolduracak ara(nan) elemanların yetiştirilmesi mesleki eğitim sistemimizin mutlaka çözmesi gereken bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Mesleki eğitimde öğretmenlerin niteliği de büyük önem taşımaktadır. İmalat sanayinin üretim süreçlerini tanımamış, sanayinin içinde bulunduğu acımasız rekabet şartlarını bizzat yaşamamış insanların o yarışa uygun öğrenciler yetiştiremeyeceği açıktır. Bu nedenle mesleki eğitimde yer alacak öğretmenlerin en az beş yıl piyasa deneyiminin olması, yeterliliklerinin tespit edilmesi ve eğitimlerinin buna göre gerçekleştirilmesi yerinde olacaktır. Özel sektör veya çalışma hayatının hangi mesleklerde işgücüne ihtiyacı olduğunun belirlenmesi ve okullarda bu ihtiyaca uygun programlar açılması ve öğretim programlarının özel sektörle birlikte hazırlanması gerekmektedir.

Nitelikli bir iş gücüne sahip olmadan küresel ölçekte rekabet edemez, ekonomide verimlilik artışını sağlayamaz, gelir düzeyimizi yükseltemeyiz. Mesleki eğitim, iş gücümüzün niteliğini yükseltmek için en önemli araçtır. Bu nedenle mesleki eğitimi hem ekonominin ihtiyaçlarını hem de küresel rekabet ve teknolojide meydana gelen eğilimleri dikkate alarak planlamalıyız. Mesleki eğitim sistemi, çalışma hayatındaki ve sanayinin ihtiyaçlarındaki değişimlere hızlı bir biçimde cevap verebilmelidir.

Mesleki eğitimin içeriğini çalışma hayatının ihtiyaçlarıyla uyumlaştırırken, aynı zamanda mesleki eğitimin toplum bilincindeki yerini yükseltmek ve sanayicilerimiz arasında mesleki eğitime duyulan güveni de pekiştirmemiz gerekir. Bunun için öncelikle mesleki eğitimi yaygınlaştırmak ve meslek liselerini ve meslek yüksekokullarını daha çekici hale getirecek tedbirler almalıyız. Mesleki eğitim sistemimizin öncelikli problemi cazibe eksikliğidir. Mesleki eğitimde farklı programlar arasında yatay ve dikey geçiş esnekliğinin bulunmaması mesleki eğitimin cazibesini azaltarak ona olan ilginin azalmasına yol açmıştır. Azalan ilgi öğrencilerin seviyesindeki düşüşü de beraberinde getirmiştir.

Mühendis adayları yetişiyor ASO olarak mesleki eğitime katkı sağlamak amacıyla yürüttüğünüz projeler var mı? Mesleki eğitimdeki en büyük eksiklerimizden biri de çalışma disipliniyle ilgili yeterince eğitim veremememizdir. Mesleki eğitimde iki tip insan yetiştirmeliyiz. Birincisi, her gün aynı işi yapmaktan tatmin olabilecek, bu disiplini almış kalıcı insanlar yetiştirmek. İkinci olarak da bu işin nasıl yapıldığını bilen mühendis adayları yetiştirmemiz lazım. Bu iki unsurun ayrı programlar olması en doğrusu. Ankara Sanayi Odası olarak biz bunu hayata

geçirdik. 2006 yılından beri Erkunt Eğitim Merkezinde gerçekleştirdiğimiz SİMEP 2017-2018 eğitim yılından itibaren 12 yıllık eğitim programı içine alındı. 2012 yılında kurduğumuz ASO Teknik Koleji ise mühendis adayları yetiştirdiğimiz bir program olarak büyük başarılara imza atıyor. Ankara Sanayi Odası, kuruluşundan bu yana mesleki eğitimi temel öncelik olarak görmüş ve bu konuda çeşitli çalışmalar yapmıştır. ASO, mesleki eğitim projelerinin büyük bölümünü ASO 1. OSB’de yürütmektedir. Bu projeler kurgulanırken, Türkiye’ye model olması da hedeflenmektedir. Amacımız bu projelerin Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yer alan ticaret ve sanayi odaları başta olmak üzere çeşitli iş dünyası örgütleri tarafından da uygulanarak, mesleki eğitim sorunuyla mücadelede geniş bir çaba gösterilmesini sağlamaktır.

Anaokulundan yüksekokula ASO 1. OSB’de hangi eğitim kurumları bulunuyor? ASO 1. OSB’de şu anda yer alan eğitim kurumları ve projelerimiz şunlardır: Erkunt Eğitim Merkezi-Sanayici İş Birliğinde Mesleki Eğitim Projesi (SİMEP), ASO Teknik Koleji, Hacettepe Üniversitesi Hacettepe Ankara Sanayi Odası 1. OSB Meslek Yüksekokulu, ASO Sürekli Eğitim Merkezi (ASO-SEM) ve ASO 1. OSB Anaokulu.

İki gün okul, üç gün pratik Erkunt Eğitim Merkezi-SİMEP Projesi hakkında bilgi verir misiniz? Erkunt Eğitim Merkezi, Milli Eğitim Bakanlığı ile ASO arasında imzalanan protokolle kurulmuş bir eğitim kampüsüdür. Değişik alanlarda meslek edindirme, meslek geliştirme ve uyum kurs faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu merkezin yürüttüğü en önemli proje SİMEP Projesidir. ASO sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak üzere 2006 yılında başlattığı Okul Sanayi Eğitim Programı (OSEP) modelini Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte geliştirdi ve 2016 yılında yeni programın adı ise SİMEP oldu. Ortaokul mezunlarının 4 yıl süreyle eğitilerek kalfalık belgesiyle mezun edildiği SİMEP’te fark dersler verilmek suretiyle lise diploması alınabiliyor. Program 2017-2018 yılı itibarıyla 12 yıllık zorunlu eğitim kapsamına alınarak bir lise programı haline getirildi. Programda öğrenci haftada iki gün okul, üç gün işletmede olacak ve teoriyle pratiği birlikte öğrenecek.


RÖPORTAJ

34

SINAİ

“Asıl Olan Eğitim” ASO Teknik Koleji hangi alanlarda iddialı? ASO Teknik Koleji, ASO’nun girişimleriyle OSB’lerde kurulan meslek liselerine devlet desteği sağlanmasından sonra kurulan bir okuldur. 2012 yılında eğitim ve öğretime başlayan ASO Teknik Koleji “Asıl Olan Eğitim” sloganıyla Türk sanayisinin ihtiyaç duyduğu donanımlı ve yüksek ahlaklı mühendis adayları ve teknisyenler yetiştiriyor. Okul, ağırlıklı olarak orta ve yüksek teknolojili ürünler üreten Ankara sanayisinin bu ihtiyacını karşılayabilmek için üretim tekniklerini bilen mühendis adayları yetiştirmek üzere kuruldu (ülkemizde üretilen yüksek teknoloji ürünlerin yüzde 20’si Ankara’da üretilmektedir). Son teknolojiyle donatılmış okulda bilgisayar destekli akıllı tahta bulunan, aydınlık ve ferah, 24 kişilik derslikler ve gelişmiş atölyeler bulunmaktadır. Endüstriyel otomasyon teknolojileri alanı, elektrik-elektronik teknolojisi alanı, makine teknolojisi alanı ve motorlu araçlar teknolojisi alanlarında 500’e yakın öğrenci eğitim ve öğretim görmektedir. ASO Teknik Koleji 2016 yılında ilk mezunlarını vermiştir. Hem 2016 hem de 2017 yılında mezun olan öğrencilerin tamamı, Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinin mühendislik bölümlerini kazanmışlardır.

Beceri eğitimi veriliyor Hacettepe Üniversitesi Hacettepe Ankara Sanayi Odası 1. OSB Meslek Yüksekokulundan mezun olan öğrencilerin istihdam durumu nedir? Hacettepe Üniversitesi ile birlikte bölgede kurulan okulda, 2 yıl süresince toplam 6 dönem eğitim-öğretim yapılmaktadır. 1. ve 2. sınıf yaz dönemlerinde haftada 5’er gün, 2. sınıf güz ve bahar dönemlerinde de haftada 2’şer gün olmak üzere okulun belirlediği işletmelerde işyeri beceri eğitimi yapılmaktadır. 200 güne yakın staj süresince öğrencilerin sektörü tanıma, uygulama becerilerini geliştirme, meslek edinme ve bu uzun staj sonunda aynı iş yerinde iş bulma fırsatı bulmaktadırlar. ASO ile sanayinin ihtiyaç duyduğu alanlarda program açan yüksekokulda, bin 300 civarında öğrenci eğitim görmektedir. Okulda bir lisans programını bitirmiş ancak iş bulamamış ve meslek öğrenmeyi hedefleyen çok sayıda öğrenci de bulunmaktadır. Okulun mezunlarının tamamı başta ASO 1. OSB olmak üzere Ankara’nın çeşitli sanayi kuruluşlarında istihdam olanağı bulmaktadır.

Hayat boyu öğrenme merkezi ASO-SEM ve anaokulunda uygulanan eğitimlerle ilgili de bilgi verir misiniz? ASO-SEM, üretim ve hizmet sektörünün bireysel ve kurumsal eğitim ve danışmanlık ihtiyaçlarına “Hayat Boyu/Sürekli Öğrenme” anlayışı çerçevesinde cevap verebilmek için kurulmuştur. MYK Başkanlığı

tarafından Ulusal Meslek Standartları ve Yeterlilikleri Belirlenmiş Mesleklerden; Belgelendirilen Ulusal Yeterlikler ve/veya Belge Zorunluluğu Getirilmiş Ulusal Yeterlilikler ile ilgili Mesleklerin Sınavlarına Hazırlık Eğitimleri ve Meslek Edindirme veya Mesleki Gelişim Eğitimleri vermeyi öncelikli amaç olarak belirlemiştir. ASO 1. OSB Anaokulu ise çağın eğitim anlayışının gerektirdiği bilgi ve becerilerle donanmış öğretmenler ile öğrencilerin kişiliğine değer veren, onu geliştirmeyi amaçlayan, yeteneklerini fark edip onları çok yönlü değerlendirebilen bir eğitim anlayışını hayata geçirmektedir. Burada aynı zamanda çocuklara üretim ve ticarete dair bilgiler de verilmektedir.

bir yapı içinde faaliyet gösterecek. Burada yalın üretim ve Endüstri 4.0 eğitimleri verilecek. 8 bin 500 metrekarelik alana inşa edilecek Model Fabrika için, yaklaşık 5 milyon dolarlık yatırım yapılacak. Bu fabrikayla eğitim verilecek dershaneler kuracağız. Fabrika aynı zamanda Türk sanayisinin nükleer teknolojiye hazırlanmasıyla ilgili de eğitimler verecek. Bununla da ilgili Rusya’daki Rosatom’un eğitim tesisleriyle bir anlaşma yaptık. Aynı zamanda Fransız hükümetinin nükleer eğitim düzenleyen kurumuyla bir anlaşma yaptık. Japonya ile de ön protokol imzaladık. Arkadaşlar incelemelerde bulunuyorlar ve ikinci nükleer santralin yapımı aşamasında Japonlarla birlikte eğitim vereceğiz.

Verimlilik dopingi

Teori ve pratik birleşecek

Model Fabrika Projesi’ne gelecek olursak, bu proje verimliliği nasıl artıracak?

Burada hangi sektörler için hizmet üretilecek?

Sanayide kârlılık oranları düşüktür. Bu nedenle işletmelerimiz, sermaye birikimini sağlayıp büyüyerek ölçek ekonomilerinden yararlanmayı başaramıyorlar. Düşük kâr oranlarının nedeni artan rekabet olduğu kadar da düşük verimlilik. OECD ülkelerinde büyük işletmeler ile KOBİ’lerin arasındaki verimlilik farkı 1,8 kat. Bizde ise maalesef 5,1 kat. Yani bir KOBİ bir büyük işletmeden 5 misli daha verimsiz çalışıyor. İşletmelerimizde verimlilik artışı denildiğinde genellikle teknolojik gelişme ve makine ve teçhizat yatırımlarıyla çalışan sayısını düşürerek işgücü maliyetlerini azaltmak akla geliyor. Ancak, şirketlerimizde verimlilik artışını sağlamak için yapılacak başka şeyler de var. Yalın üretim, verimlilik artışını sağlayarak maliyetleri düşürecek bir başka yöntem. Yalın üretim ile işletmelerde israfı önleyen sistematik bir yöntem kastediliyor. Bu yöntem, işletmelerde üretime değer katanlar dışında kalan her uygulamayı azaltmayı ve mümkünse yok etmeyi hedefleyen bir yönetim felsefesine dayanıyor. Kuşkusuz her sanayici, işletmesinde israfı engellemek için büyük bir çaba gösteriyor ama bu çabaların sistematik olduğunu söylemek zor. İşletmelerinde israfa yol açan uygulamaları tanımlamak için sanayiciler geleneksel yöntemlere başvuruyorlar. Ancak işletmelerde geleneksel yöntemlerle tanımlanamayacak israf kaynakları da var. Bu nedenle işletmelerde israfı önlemek, sistematik bir yaklaşım gerektiriyor.

Dijital dönüşüm çağı Model Fabrika’da Endüstri 4.0 eğitimi verilecek mi? Bu sistematik yaklaşımın anlaşılması için bir eğitim gerekiyor. Dünyada verimsizlik sorununun çözümüne yönelik olarak kurulan 35 Model Fabrika bulunuyor ve buralarda firmalara iş yapma şekline verimlilik açısından bakış ve Endüstri 4.0 eğitimleri veriliyor. Türkiye’de de bu eğitim tesislerinden ilki Ankara’da, ASO, ASO 1. OSB, UNDP ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının ortaklaşa kurduğu

Bu fabrika, makine imalatı yanında, gıda, ilaç, nükleer teknoloji alanlarında malzeme üretecek, imalat sanayi firmaları ile inşaat şirketlerine de hizmet verecek. Aynı zamanda işletmelerin verimlilik ve rekabet gücünü artırarak, uygulamalı öğrenme tekniklerinden faydalanmaları, teori ve pratiği birleştirmek suretiyle çalışanların kalıcı yetkinlik kazanmalarını sağlayacağız. Kamu ve özel sektörün ortak finansmanıyla hayata geçirilecek bu projeyle, başta KOBİ’ler olmak üzere imalat sanayi işletmelerinin verimliliklerine ve dijital dönüşümüne katkıda bulunulması, işletmelerin verimlilik konusunda aksayan yönlerinin iyileştirilmesi temel hedefimiz olarak belirlenmiştir.


35

SINAİ

RÖPORTAJ


MAKALE

36

SINAİ

2018’DE DÜNYAYI NELER BEKLİYOR? YAKINDAN TAKİP EDİLMESİ GEREKEN BEŞ GELİŞME

İktisadi Kalkınma Vakfı

Türkiye gibi kritik bir coğrafyada yalnız bölgesi için değil, tüm dünya için önemli olan bir ülkenin AB’ye yakınlaşması, kuşkusuz ki hem AB’yi güçlendirecek hem de bölge için bir motivasyon kaynağı olacaktır.

Dünya genelinde çarpıcı gelişmelere sahne olan bir yılı geride bırakıp 2018’e girdik. 2017’de meydana gelen krizler, özellikle Orta Doğu ve Körfez Bölgesi ile Ukrayna’da tırmanan çatışmalar, mültecilerin dramı ve popülizmin yükselişi gibi küresel sistemin sinir noktalarında etkisini artıran olaylar 2017’de kendilerinden sıklıkla söz ettirdi. Bildiğimiz dünya hızla değişirken, parametreler de farklılaşıyor ve insanlık olarak bir sistem değişimi ve eksen kaymasına tanıklık ediyoruz. Bu zor dönemde, AB’nin temelini oluşturan ve aslında Avrupa değerleri olmanın ötesinde evrensel değerler olan insan hakları, demokrasi, özgürlük ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkmaya ve bu değerleri korumaya almaya her zamankinden de fazla ihtiyaç var. Türkiye gibi kritik bir coğrafyada yalnız bölgesi için değil, tüm dünya için önemli olan bir ülkenin AB’ye yakınlaşması, kuşkusuz ki hem AB’yi güçlendirecek hem de bölge için bir motivasyon kaynağı olacaktır. Tüm zorluklara rağmen bu idealin bırakılmaması ve AB’ye entegrasyon için çalışılması 2018’de de önemini koruyan bir amaç olacak. İKV uzmanları bu gelişmeleri sizler için yorumladı.

yol açtığı mülteci krizi ve beraberinde ortaya çıkan göç yönetimi, iç ve dış sınırların kontrolü, terörizmle mücadele, güvenlik ve savunma sorunları AB’nin gündeminin öncelikli konuları haline geldi. Söz konusu sorunlar günümüzde AB’nin ekonomik, sosyal ve siyasi yapısının sorgulanmasına, bununla beraber üye ülkelerde popülist ve ırkçı akımların güç kazanmasına yol açtı. Öte yandan, geçen yıl haziran ayında Britanya halkının AB’den ayrılma kararı ve Brexit süreci, AB bütünleşmesine ve AB’nin geleceğine ilişkin kaygıları artırdı.

1) AB’nin iki dinamosu Fransa-Almanya ortaklığı ekseninde 2018’de entegrasyonun geleceği

Bu sorunların ortasında AB geleceğini ararken, geçtiğimiz yıl tartışmalar somut bir zemine oturtuldu. 1 Mart 2017 tarihinde AB’nin Brexit sonrası izleyeceği yöne dair muhtemel senaryoları ortaya koyan Beyaz Kitap kamuoyuna açıklandı. Ardından, AB’yi kuran Roma Antlaşması’nın 60’ıncı yıldönümü olan 25 Mart 2017’de Almanya ve Fransa’nın başını çektiği 27 AB üye ülkesinin liderleri bir araya gelerek, Roma Deklarasyonu’na imza attılar. Bu deklarasyonla liderler; güvenli, müreffeh, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir ve sosyal sorumluluk sahibi olmanın yanında, dünyada kilit rol oynama, küreselleşmeyi şekillendirme isteği ve kapasitesini taşıyan bir Birlik arzuladıklarını vurguladılar.

Bir barış, refah ve bütünleşme projesi olan AB, günümüzde önemli sorunlarla karşı karşıya bulunuyor. Son 10 yılda AB bütünleşmesi gerek iç, gerek dış ekonomik ve siyasi gelişmelerle yıprandı. 2008 yılında patlak veren küresel mali krizin tetiklediği avro alanı borç krizinin ardından, diğer coğrafyalardaki savaş ve çatışmalardan kaçanların

60 yıl önce Avrupa bütünleşmesi ve AB’nin kurulmasında öncü rol oynayan Almanya ve Fransa, günümüzde de AB’nin geleceği için güç birliği içindeler. Mayıs 2017’de cumhurbaşkanlığına seçilen Macron’un henüz göreve gelmeden seçim propagandalarında da AB vurgusu ön plandaydı. Macron, Fransa’nın güçlendirilmesinin yanı sıra


37

SINAİ

MAKALE

yavaş ve verimsiz olduğunu belirterek egemen, bütünleşmiş ve demokratik bir Avrupa’nın yeniden kurulması gerektiğini ifade etti. Egemen bir Avrupa için ise güvenlik, göç, sürdürülebilir kalkınma, inovasyon alanlarında öneriler getiren Makron, ekonomik ve parasal birlik alanında da birliğin gücünün artırabilesi amacıyla avro alanını dünyada AB’nin ekonomik gücünün merkezi ve aynı zamanda büyüme ve istikrar alanı haline getirilmesi gerektiğini ortaya koydu. Macron, bunun için ortak yatırımların finanse edilebilmesi ve ekonomik şoklara karşı dayanıklılık sağlanması amacıyla bir avro alanı bütçesi ve ortak maliye bakanlığı oluşturulmasını da teklif etti.

Bu ziyarette Merkel’in, Fransa ve Almanya’nın kader birliği ile birbirine bağlı olduğunu vurgulaması, AB politikalarında her zaman öncü ve yönlendirici olan Almanya’nın Fransa ile ittifak yaptığının da bir göstergesiydi.

AB’nin de daha güçlü bir birlik olması için yeni bir vizyona kavuşturulması gerektiğini savunuyordu. Macron cumhurbaşkanlığı görevine geldikten sonra, ilk yurt dışı ziyaretini Almanya’ya yaptı.

Macron, AB’nin şekillendirilmesinde lider rolü üstlenmeyi hedefliyor. Nitekim 26 Eylül 2017 tarihinde Elysée Sarayında yaptığı konuşmada, Avrupa’nın geleceğine ilişkin düşünce ve önerilerini kamuoyu ile paylaştı. Oldukça iddialı konuşmasında Macron, AB’nin zayıf,

Macron’un üzerinde durduğu diğer bir konu da Fransa’nın Almanya ile siyasi, ekonomik ve sosyal iş birliğinin geliştirilmesi oldu. Macron’un, Almanya ile vergilendirme alanına ve iş dünyasına yönelik ortak düzenlemelerin yapılması suretiyle iki ülkenin pazarlarının birleştirilmesine ilişkin ortaya attığı diğer bir iddialı öneri, Fransa-Almanya ittifakının siyasi boyutundan öte ekonomik boyutunu da ortaya koyuyor. Hatta Macron, tarihi Elysée Anlaşması’nın 55’inci yıldönümü olan 22 Ocak 2018’de iki ülke arasında barış ve iş birliğini güçlendiren yeni bir Elysée Antlaşması imzalanması önerisinde bulundu. Macron tarafından ortaya atılan bu teklif, tarihi antlaşmanın ruhunun yeniden canlandırılması ve Fransa-Almanya iş birliğinin pekiştirilmesi ve somutlaştırılması açısından oldukça önemli bir girişim. Macron, birliğin ortak sorunlarına karşı bir bütün olarak ortak bir stratejiyle hareket edilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak bunun nasıl gerçekleştirilebileceği ise asıl kilit noktayı oluşturuyor. Üye ülkelerin ekonomik, sosyal ve mali yapılarının birbirlerine göre farklılıklar göstermesi AB’nin reformu ve geleceğine yönelik ortak bir strateji geliştirilmesinde


MAKALE

38

SINAİ

önemli bir sınama olacak. Macron’un çok vitesli Avrupa’yı savunması ve Merkel’in de benzer bir yapıya sıcak bakması da bu sınamaların bir gereği gibi görünüyor. 24 Eylül’de federal seçimlerden galip çıkarak iktidara dördüncü kez gelen ve halen koalisyon hükümeti kurma çabaları içinde olan Merkel’in, Macron’un AB’nin geleceğine ilişkin bu hızlı ve iddialı girişimlerine ne ölçüde cevap verebileceği merakla izleniyor. Merkel, AB’nin geleceğinin şekillendirmesinde Almanya ve Fransa’nın temel ve öncü rol oynamaları gerekli ve kaçınılmaz gibi görüyor. Merkel, Macron’un bütün önerilerini aynı şekilde kabul etmemekle birlikte en azından beraber hareket etme konusunda hemfikir ve istekli, aynı zamanda AB’nin geleceği açısından bunun gerekli olduğunu düşünüyor. Merkel’in Macron’un Avrupa maliye bakanı ve ortak bir bütçe önerilerine açık olduğunu söylemesi de bunun bir göstergesi. Öte yandan yeni stratejiler konusunda Merkel daha tutucu bir eğilim içinde görünüyor. Merkel’in olmazsa olmazları devamlılık, güvenlik ve istikrar. Macron ise geçmiş yapılar yerine önemli değişimler hedefliyor.

ölçekte en popüler fenomenlerden biri haline geldiği günümüz sisteminde; sadece AB’nin değil, tüm aktörlerin arzusu bu dönüşümlere ayak uydurmak. Tabii ki bu, her geçen gün hız kazanan teknolojinin tehditlerinin ve fırsatlarının doğru algılanmasıyla mümkün olabilir. Dolayısıyla hem AB’nin hem de Türkiye’nin 2018 yılında yakından takip edeceği dijital trendlere kısaca bakmak gerekiyor. 2018 yılında dijital gündemin hem AB hem de AB’nin bütün ortakları açısında en heyecanla beklenen tarihi şüphesiz ki 25 Mayıs. Yani tüm AB ülkelerinde geçerli olması öngörülen veri güvenliği tüzüğünün uygulamaya geçeceği gün. AB, uzun yıllardır kişisel verilerin korunmasına ilişkin müktesebatın kapsamlı ve “genel geçer” hale getirilmesi için çabalıyor. Bu, AB kadar AB ülkeleriyle veri paylaşımı ve veri depolama iş birliği yapan ülkeler için de önemli. Çünkü benzer standartlara uyulması onlardan da beklenecek.

2) Dijital gündem 2018’de de nefes kesici

Küresel ölçekteki dijitalleşme çabasının arkasındaki en başat itici güç, getirmesi muhtemel mali kazanç olsa da o konuya şimdi değil en son değineceğiz. Çünkü insanlık açısından daha değerli bir boyutu atlamamak gerekiyor. Hem AB liderlerinin Tallinn Dijital Zirvesi hem de Komisyon Başkanı Juncker’in birliğin durumu konuşması, dijitalleşmenin güvenlik ve iyi yönetişimle bağlantılı boyutuna odaklanıyor. 2018 yılında siber güvenliğin, özellikle küresel aktörlerin arasındaki gerilimlerin yavaş yavaş tırmandığı bir dönemde daha da gündemde olması bekleniyor. Bağlantılı şekilde siber alanın güvenliğinin, dezenformasyondan arındırılması ve ırkçı/ nefret odaklı söylemden temizlenmesi de çabaların merkezinde yerini alacak.

AB, dijital dönüşümden ve daha teknik tabirle “dijital tek pazar”ın etkin bir şekilde işlerlik kazanmasından, yılda 416 milyar avro gelir elde etmeyi umuyor. Özellikle Sanayi 4.0 hevesinin küresel

Tahmin edilebileceği üzere, 2018 yılında en heyecanla takip edilecek teknoloji dönüşümü, kripto para birimlerinin önlenemez yükselişi. Bitcoin ve diğer alt-coin’lerin küresel ekonomiye her

Merkel’in deneyimi ve Macron’un coşkusu öncülüğünde kurulacak Almanya–Fransa ekseni, AB’nin daha derin bir bütünleşmeye gitmesi için şu anda en uygun bileşim gibi görünüyor. Merkel’in koalisyon hükümetini kurmasından sonra Almanya-Fransa ekseninin daha fazla güç kazanması neticesinde AB’nin reformu çalışmalarının daha somut ve hızlı bir şekilde ilerleyeceğini umuyoruz. Sema Gençay Çapanoğlu, İKV Kıdemli Uzmanı

geçen gün daha da yakınsaması, bir yandan merak diğer yandan tedirginlik yaratmaya 2018 yılında da devam edecek gibi duruyor. Nitekim burada gündeme alınması gereken asıl boyut, kripto paraların arkasındaki teknolojinin yani blok zincirlerinin (blockchain) diğer alanlarda nasıl kullanılmaya başlayacağı. AB de bunu merak ediyor ve 2018 yılının başından itibaren AB Blok Zincirleri Gözlemevi ve Forumu’nu başlatıyor. Ahmet Ceran, İKV Uzmanı 3) ABD Başkanlığı koltuğunda ikinci yılında Donald Trump 2017 başlarken akıllardaki soru, pek çok kişi için sürpriz biçimde seçilen Donald Trump’ın nasıl bir ABD Başkanı olacağıydı. ABD’nin politikalarını değiştirmeyi ve gücü “tekrar vatandaşlara” vermeyi vaat ederek gelen Trump’ın ilk yılında skandallar, tepkiler, suçlamalar, istifalar, kırılan potlar eksik olmadı. Daha 2017’nin ilk aylarında Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, göreve gelmeden önce Rus yetkililerle görüştüğü iddialarının ardından gelen baskılar üzerine istifa etti. Bu iddiaların araştırıldığını açıklayan FBI Direktörü Comey, mayıs ayında görevinden alındı ve ardından Kongrede verdiği ifadesinde, Trump yönetimini zorda bırakacak sözler sarf etti. Trump’ın ailesine kadar uzanan ABD seçimlerine müdahale iddiaları, buna paralel olarak Trump’ın koltuğunu koruyup koruyamayacağı tartışmaları, 2017 yılında öne çıkan pek çok önemli gelişmeye rağmen gölgesini hep hissettirdi. ABD içerisindeki gelişmelere bakıldığında, başkanlığının ilk yılında Cumhuriyetçilerin vergi planı yasa tasarısını Kongrenin iki kanadından da geçirmeyi başarması, kendi gösterdiği aday olan muhafazakâr Neil Gorsuch’un yüksek mahkemeye atanması ve son 17 yılın en düşük işsizlik oranına erişilmesi, Trump hanesine artı olarak yazıldı. Aslına bakılırsa son bir yılda 1,8 milyon yeni


39

SINAİ

MAKALE

savurmaktan geri durmaması ile tırmanan gerilimin, 2018 yılında da devam etmesi bekleniyor. Nitekim Kim Jong-Un ile Trump’ın 2018 yılına ‘benim nükleer düğmem daha büyük’ tartışmasıyla girmesi bu öngörüyü destekliyor. 2017 yılı başta AB olmak üzere ABD’nin önemli müttefiklerine uluslararası alanda işlerin alışılageldiği gibi ilerlemeyeceğini öğretti. ABD’yi eskisi kadar güvenilir bir ortak olarak görmeyen AB’de konuyla ilgili belki de en doğru tespit Almanya Başbakanı Merkel tarafından yapıldı: “AB kendi kaderini kendi çizmeli”. 2018 yılının bu tabloda değişiklik yapmayacağını söylemek şimdiden mümkün.

istihdamın yaratıldığı ve borsanın yüzde 20 yükseldiği dikkate alınırsa, ABD ekonomisi açısından Trump’ın iyi bir başlangıç yaptığı görülüyor. Madalyonun diğer yüzünde ise ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Charlottesville şehrindeki ırkçı gösterilere verdiği gecikmiş tepki yetersiz bulunan, Puerto Riko, Florida ve Teksas’ı vuran doğal afetlerin mağdurlarına karşı tavrı kibarca artan “empati açığı” olarak tanımlanan ve bazı TV ve gazetelere yönelik tavrı yüzünden basın özgürlüğü konusunda eleştirilen bir Trump var. Elbette göreve gelirken ilan ettiği meşhur ve iddialı ilk 100 gün hedeflerinin önemli bir kısmının da gerçekleştirilemediğini eklemek gerekiyor. ABD dış politikası açısından bakıldığında, “çok taraflılık” yaklaşımının giderek etkisini yitirdiği bir yıl geride

kaldı. Obama döneminde mega ticaret anlaşmaları, Paris Anlaşması ve İran ile varılan nükleer uzlaşı gibi adımlarla diğer paydaşlarla ortak hareket etme ve yük paylaşımı esasken, Trump’ın başkan koltuğuna oturduktan sonra mega ticaret anlaşmalarını durdurduğu, Paris Anlaşması’ndan çekildiği, İran ile nükleer uzlaşıyı eleştirerek bu ülkeye karşı daha agresif bir yaklaşım benimsediği görülüyor. Foreign Policy dergisi tarafından yapılan yıllık değerlendirmede, 2017 yılında ABD dış politikasında uluslararası alanda “yüklerin paylaşımından yüklerin başkalarına aktarılmasına” geçildiği tespitinin bu noktada altını çizerek, 2018 yılında da aynı politikanın sürdürüleceğini öngörmek yanlış olmayacaktır. 2017 yılında ABD dış politikasında öne çıkan bir diğer konu da Kuzey Kore ile yaşanan gerginlik oldu. Kuzey Kore’nin nükleer denemeleri ve buna karşı ABD’nin savaş tehditleri

Türkiye açısından bakıldığında Suriye meselesi, terörle mücadele, Kuzey Irak, YPG, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzeleri satın alması, Hakan Atilla davası gibi pek çok konu, ilişkilerde iniş ve çıkışların yaşanmasına sebep oldu. Bir yandan eylül ayında gerçekleşen Erdoğan-Trump görüşmesi sonrasında iki tarafın “hiç olmadığımız kadar yakınız” açıklaması yaptığı, öte yandan vize krizinden en son yaşanan Kudüs’ün ABD tarafından İsrail’in başkenti olarak tanınmasına kadar pek çok konuda iplerin gerildiği biliniyor. 2018 yılında ikili ilişkilerdeki hassas konularda hızla ilerleme kaydedileceğini ummak için ise henüz çok erken. ABD için 2018 yılının önemli gündem maddelerinden biri de kasım ayında gerçekleştirilecek ara dönem seçimleri olacak. ABD Kongresinin 435 sandalyelik Temsilciler Meclisi ve Senato’nun üçte biri yenilecek. Son olarak Alabama’da yapılan ara seçimlerde 1992 yılından bu yana ilk defa Demokrat adayın kazanmasıyla Senatoda Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki fark ikiye düşmüştü. Demokratların Kongrede


MAKALE

40

SINAİ

ağırlığının artması ise Trump için istediği yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesinin zora gireceği anlamına geliyor. Öyle görünüyor ki tüm dünya 2018’de kendi içinde daha fazla bölünmüş, kutuplaşmış ve daha tahammülsüz bir Amerika ile yüzleşecek. Çisel İleri, İKV Araştırma Müdürü 4) Almanya’nın ardından uzlaşıyı hedefleyen G20 Arjantin dönem başkanlığı G20 Dönem Başkanlığını 1 Aralık 2017 tarihinde Almanya’dan devralan Arjantin’in, 1 Aralık 2018’e kadar devam edecek olan ev sahipliği başladı. Hatırlanacağı üzere, 12’nci G20 Zirvesi’ni 7-8 Temmuz 2017 tarihlerinde Hamburg’da düzenleyen Almanya, dönem başkanlığı önceliklerini istikrarı korumak, sürdürülebilirliği geliştirmek ve sorumluluk almak olarak belirlemişti. Söz konusu öncelikler çerçevesinde sağlık krizleriyle mücadele, enerji ve iklim sürdürülebilirliği, ekonomide kadınların güçlendirilmesi, gıda güvenliği, su kaynaklarının sürdürülebilirliği, kırsal alanlardaki gençler için istihdam yaratılması ve yolsuzlukla mücadele gibi konular ele alınmıştı. Almanya Dönem Başkanlığı’na ve 12’nci G20 Zirvesi’ne Ocak 2017’de göreve başlayan 45’inci ABD Başkanı Donald Trump ve aldığı kararlar damgasını vurmuştu. Dönem başkanı olan ülkenin o yılki zirvenin ana gündemini belirleme hakkına istinaden, Donald Trump’ın Haziran 2017’de Paris Anlaşması’ndan ABD’yi çıkarması üzerine Almanya, ana gündem maddesini iklim değişikliği olarak belirlemişti. Neyse ki Donald Trump dışındaki tüm G20 liderleri zirvede, Paris Anlaşması’nın geri dönülemez olduğu konusunda mutabık kaldı. Almanya’nın başkanlığında çok konuşulan bir diğer konu, Donald Trump’ın korumacı tutumu sebebiyle küresel gündeme oturan liberal ticaretin geleceğiydi. Liderler, zirvede serbest ve kurallara dayanan ticaretin önemine vurgu yaptı.

Ancak diğer yandan hukuka uygun ticaret savunma araçlarının tanınması, korumacılığın hız kazanması yönündeki endişeleri artırdı. Almanya’dan G20 koltuğunu devralan Arjantin, 13’üncü G20 Liderler Zirvesi’ni başkent Buenos Aires’te 30 Kasım-1 Aralık 2018 tarihlerinde Devlet Başkanı Mauricio Macri’nin ev sahipliğinde gerçekleştirecek. Arjantin, ekonomik büyüme ve istihdam yaratılırken kapsayıcılığın, adaletin ve eşitliğin artırılması konusunda Almanya Dönem Başkanlığı’nda ülkelerin tek başına mı yoksa toplu olarak mı hareket edeceği konusunda kafa karışıklığı olduğu kanısında. Bu sebeple, 2018 dönem başkanlığı hedefleri, uzlaşı ekseninde şekillenmiş durumda ve dönem başkanlığı teması “adil ve sürdürülebilir bir kalkınma için fikir birliği sağlamak”. Arjantin, Donald Trump’ın ilk kez katıldığı 12’nci G20 Zirvesi sonrası yükselen “G19+1” yorumlarıyla su yüzüne çıkan ayrılık fikirlerini değiştirmek istiyor gibi duruyor. Önceliklerini, kalkınmanın temelinin sürdürülebilir ve adil bir büyüme olduğu görüşüne dayandıran Arjantin; işin geleceğini, kalkınma için altyapıyı ve sürdürülebilir gıda geleceğini öncelik alanları olarak belirledi. Bu kapsamda dijitalleşmeden kaynaklanabilecek iş kayıplarının azaltılması, insanların gerekli becerileri edinmesi, özel kaynakların yatırım açıklarının kapatılması için kullanılması, tasarrufların kamu altyapısına yönlendirilmesi, toprağın geliştirilmesi ve verimliliğin artırılması konuşuluyor olacak. Son olarak Arjantin, dönem başkanlığı boyunca, önceki başkanlıkların hedeflerini de ajandasında tutacak ve kadınların güçlendirilmesi, yolsuzlukla mücadele, yatırım ve ticaret iş birliği, iklim değişikliğiyle mücadele ve temiz enerji sistemlerine geçiş gibi alanlarda çalışmaya devam edecek. Umuyoruz ki Arjantin, G20 Hamburg Zirvesi’nin maruz kaldığı “eski taahhütleri yineleme” eleştirisinin odağında yer almaz ve yeni alanlarda da tüm paydaşları

dirsek temasına dâhil edebilir. Merve Özcan, İKV Uzman Yardımcısı 5) Dünya 2018’de küresel çapta bir göç mutabakatına sahne olacak BM Genel Kurulu, tarihinde ilk defa, üye ülke devlet ve hükümet başkanlarına 19 Eylül 2016’da, küresel boyutlara oluşan göç fenomenini derinlemesine ele almak üzere ev sahipliği yaptı. O toplantıda, 193 kadar ülke New York Bildirgesi’ni kabul ederek, mülteci krizine küresel çözüm iradesi ortaya koydu. New York Bildirgesi’nin en değerli kazanımı şüphesiz ki 2018 yılı içerisinde devletlerarası, geniş çaplı bir göç konferansında Küresel Göç Mutabakatı’nın (Global Compact on Migration) oluşturulması ve aynı dönemde gerçekleştirilecek BM Genel Kurulunda bu mutabakatın sunulması kararıydı. 2018 yılı sona ermeden şekillenmesi beklenen Küresel Göç Mutabakatı, BM çatısı altında, göç yönetimi alanında planlanan en geniş kapsamlı ve çarpıcı kolektif hamle. Dolayısıyla 2018 yılı boyunca, göç akınlarının bir şekilde parçası haline gelmiş tüm ülkeler (kaynak, ev sahibi, transit vs.), Uluslararası Göç Organizasyonu (IOM) ile BM Mültecileri Yüksek Komiserliği (BMMYK) gibi uluslararası kuruluşlar ve AB, ilgili mutabakatı gündeminde tutacak, istişare süreçlerine öncelik verecek. AB tarafında, bahsi geçen mutabakat kadar, göç alanındaki müktesebatın güncellenmesi de 2018 yılı öncelikleri arasında dikkat çekiyor. Bununla birlikte, ortak konumundaki ülkelerle göç konusundaki iş birliklerin hız kazanması da AB kurumlarının temel beklentisi. Dolayısıyla Türkiye ile AB arasındaki mülteci uzlaşısından ve 2018 dönemi için ayrılması beklenen 3 milyar avrodan sıkça bahsedeceğiz gibi duruyor. Ahmet Ceran, İKV Uzmanı


41

SINAÄ°

MAKALE


RÖPORTAJ

SINAİ

42

Pelin ÇALIŞKANOĞLU Kalben Başkanı

2016 yılında Kalben Derneğini kurduklarını dile getiren Pelin Çalışkanoğlu, “En önemli hedeflerimizden bir tanesi, toplumumuza koruyucu aile ve evlat edinme hizmet modelini anlatmak” dedi

Röportaj: Seda ALKIM


43

SINAİ

RÖPORTAJ

KENDİ MUCİZESİNİ PAYLAŞMAK İÇİN DERNEK KURDU

ÇOCUKLARIN KORUYUCU MELEĞİ Onun hikayesi henüz 6 aylık bir bebekken, talihsiz bir şekilde başladı. Parkta Melike annesi tarafından bulunan ve böylece sevgi dolu bir aileye kavuşan Oyuncu Pelin Çalışkanoğlu, kurduğu Kalben Derneğiyle çocukları koruma altına almaya çalışıyor. Birçoğumuza göre hayata şanssız bir başlangıç yapan fakat koruyucu ailesi sayesinde mutlu bir yuvaya kavuşan Oyuncu Pelin Çalışkanoğlu, kendi mucizesini başkalarıyla da paylaşıyor. Henüz 6 aylık bir bebekken parkta terk edilmiş olarak bulunan Çalışkanoğlu, koruyu ailesi sayesinde hayata umutla bakmayı öğrendi. Pelin Çalışkanoğlu, koruma altındaki çocuk ve gençlere yardımcı olabilmek için kurduğu Kalben Derneği ile bu durumdaki gençleri topluma hazırlıyor, toplumda koruyucu aile bilinci oluşturuyor. Koruma altında olup da yalnız olduğunu düşünen gençlere, ağabey ve ablaları olarak rol model olmaya çalışan Kalben Derneği üyeleri, ailelere de koruyucu aile olmaları için çağrıda bulunuyor.

Konservatuvar okudu Bize kendinizi tanıtır mısınız? Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü mezunuyum. Gururla söylüyorum; Müşfik Kenter’in öğrencisi olma şansını yakalamış biriyim. Şu anda oyunculuk yapıyorum. Özel bir kanalda yayınlanan Elif adlı dizide rol alıyorum. Ayrıca, koruma altındaki çocuklara ve koruyucu ailelere destek olmak için kurulmuş Kalben Derneğinin kurucusu ve başkanıyım. Hayatıma, bundan 28 yıl önce Fenerbahçe Parkı’nda bulunmuş bir bebek olarak başladım. Arabada yaşayan, alkol ve uyuşturucu bağımlısı bir anne-babanın kızıyken, beni büyüten Melike annem tarafından, çimlerin üzerinde terk edilmiş şekilde bulunuyorum.

Biyolojik aile bulunuyor Sizi bulduktan sonraki süreç nasıl geçmiş? Tabii ki önce kimin bebeği olduğumu araştırıyor. Soruyor soruşturuyor, en sonunda annemle babama ulaşıyor. Onlarla konuşuyor ama beni de orada bırakmak istemiyor. Anneme diyor ki “Ben bu çocuğu alayım, yıkayayım paklayayım, bir kendine gelsin; akşama getiririm.” Sonra beni alıp eve getiriyor; yıkıyor, temizliyor, akşama geri götürüyor. Annem o günü, “Seni salonun ortasına koydum ve kirden görünmeyen, saçlarında bitler sıçrayan bu bebeğe aşık oldum” diye anlatır. Annem, beni görsünler, içleri rahatlasın diye biyolojik aileme geri götürüyor ama gözünü hiç üzerimden ayırmıyor. Bu arada

biyolojik ailemle ikili diyalogları da devam ediyor. Melike Annem, “Yağmur yağıyor, çocuk ıslanmasın; havalar soğudu, üşümesin; kış geldi, hasta olmasın” diyerek beni sürekli park ve ev arasında taşıyor. Derken, kısa bir süre sonra ben tamamen o evin içinde yaşamaya başlıyorum.

Kocaman, sevgi dolu bir aile Aileniz hakkında bilgi verir misiniz? Melike Annem, o dönem 40 yaşlarında sevgi dolu bir kadın. Bana hayran muhteşem bir babam, üniversite çağlarında bir ablam ve bir de ağabeyim var. Babamı kaybedene dek koskocaman bir aileydik. Annem, neşe getirdiğimi, evin benimle beraber şenlendiğini söyler hep. İki kardeşimle de hiçbir sorunumuz olmadı, hala etle tırnak gibiyiz. Ağabeyim, her konuda en büyük desteğim. Ablam ise bana anne gibidir. Çok severim, sayarım, hatta biraz da çekinirim ondan.

“Yine onları seçerdim” Koruyucu ailenizde nasıl bir hayatınız oldu? Çok güzel bir hayatım oldu. Ailem benim için çok büyük bir şans ve onları çok seviyorum. Çok güzel, çok mutlu ve huzurlu bir aileyiz. Babam, son nefesine dek beni ne kadar çok sevdiğini söyledi. Annem, 9 ay boyunca karnında değil ama hayatı boyunca yüreğinde beni büyüten kadın… Benim hayatımın başkahramanı. Bugün kendi ayakları üzerinde bu kadar sağlam durabiliyorsam; işimde başarılıysam; hem kendi haklarımı hem de benim gibi koruyucu ailede yetişmiş çocukların haklarını koruyabiliyorsam, bu başarının tek sahibi ailem. Çünkü onlar beni nakış gibi işledi. Hem psikolojik anlamda hem donanım anlamında çok emek verdiler benim için. Bugün dünyaya yeniden gelsem ve bana ailemi seçme şansı verseler, bir an bile düşünmeden yine onları seçerim.

Kalben kuruldu Dernek kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Uzunca yıllar bulduğum her platformda, üniversitelerde, halk eğitim merkezlerinde, belediyelerde kendi hikayemi anlatmaya; seminerler vermeye başladım. Hikayemi insanlarla paylaşarak farkın-

dalık yaratabileceğimi, koruyucu aile sayısının artmasına katkıda bulunabileceğimi düşündüm. Konuşuyor, anlatıyor, canlı yayınlara çıkıyor, röportajlar veriyordum. Böylece, hitap ettiğim gruplar giderek büyüdü ve çok fazla geri dönüşler almaya başladım ama tek başına verdiğim mücadele havada kalıyordu. Daha kalıcı bir şeyler yapmak lazımdı. Böylece benim gibi koruma altında büyüyen gençler, koruyucu ailelerimiz ve gönüllülerimizle beraber, Kasım 2016’da Kalben’i kurduk. En önemli hedeflerimizden bir tanesi, toplumumuza koruyucu aile ve evlat edinme hizmet modelini anlatmak. Daha sonra da koruyucu aileliğe çağrı yapıyoruz çünkü her çocuğun temel hakkı, aile ortamında yaşamaktır. Sesimizi basın yoluyla duyurmaya çalışıyoruz. Üniversitelerde gençlerle buluşup, konuşuyoruz. Gençler bizim için çok kıymetli; çünkü onlar, yarının ebeveynleri.

Evli ya da bekar Kimler koruyucu aile olabilir? 25-65 yaş arasında, en az ilkokul mezunu, düzenli gelire sahip olan, TC vatandaşı olup Türkiye’de ikamet eden, evli ya da bekar herkes koruyucu aile olabilir. Bütün bunların yanı sıra, koruyucu aile olmak isteyen kişilerin, iyi ebeveyn becerilerine sahip olduğunu düşünmesi çok önemli.

En önemli şey aile ortamı Bir aile tarafından koruma altına alınan çocuk, başka bir aile tarafından evlat edinilebilir mi? Bunun için pek çok şartın olgunlaşması gerekir. Düşük bir ihtimaldir ama evet, evlat edinilebilir ve koruyucu aile adaylarının en büyük endişesi de budur. Bana göre bir çocuğun başına gelebilecek en kötü şey yuvada kalması çünkü aile ortamı yok. Şu anda yuvalardaki çocuklar çok iyi şartlarda, maddi sıkıntı çekmeden yaşıyor ama kendilerine ait bir odaları, şahsi bir eşyaları bile yok. Ranzalarda tek başlarına uyuyorlar. Bu çocuklar için en önemli şey aile ortamı. Evet, başka bir aile tarafından evlat edinilebilirler, biyolojik aileleri tarafından geri alınabilirler, alıştıkları aileden ayrılmak zorunda da kalabilirler ama bu bile yurtta kalmalarından daha iyidir. Çocuğun koruma altından çıkması ve tam anlamıyla, yasal olarak da bir aileye kavuşması


RÖPORTAJ

44

SINAİ

çocuğun en yüksek hayrıdır. Biz burada kendimizi, kendi duygularımızı değil çocuğu düşünmeliyiz. Çocuk için en iyisi neyse, o olmalı.

Koruyucu aile öncelikli Peki, böyle bir durumda, koruyucu ailenin bir önceliği oluyor mu? Evet. Çocuk evlat edinilme statüsüne düştüğünde önce koruyucu aileye soruluyor. İlk hak onların. Eğer koruyucu aile çocuğu evlat edinmek istemezse, çocuk ve evlat edinecek aile doğru bir oryantasyonla iletişim kurarak bir araya gelir.

neler yapıyorsunuz? Koruma altında bulunan ve yalnız olduğunu düşünen gençlere, ağabey ve ablaları olarak rol model olmaya, yanlarında bulunmaya çalışıyoruz çünkü çok benzer hayatlarımız var. Derneğimizin uzman psikologları onlara destek olabiliyor. Biyolojik aile ya da kurumla bir sorun yaşanırsa, dernek avukatlarımızdan koruyucu aile için destek alıyoruz. Kalben Derneği olarak, bir çocuğu, bir ailenin yanına koyarak topluma hazırlıyoruz.

Bakanlıktan büyük destek

Rol model oluyorlar

Bu çalışmalar esnasında Aile Bakanlığından destek alıyor musunuz?

Dernek olarak koruma altındaki çocuklar için

Evet, hem de çok. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı-

mız Fatma Betül Sayan Kaya’nın bu konuda önemli desteği var. Özellikle Aile Bakan Yardımcımız Mehmet Ersoy bize neredeyse babalık yapıyor; her sorunumuzda yanımızda oluyor. Ne zaman başımız sıkışsa aracısız ulaşabiliyoruz. Ayrıca, Sayın Emine Erdoğan’ın yürüttüğü Gönül Elçileri projesinden sonra da koruyucu aile sayısında ciddi bir artış oldu. Kalben gibi başka koruyucu aile dernekleri de var mı? Kalben kurulmadan önce sivil toplum kuruluşlarını da araştırdım ve çok iyi koruyucu aile dernekleri olduğunu gördüm. İstanbul Koruyucu Aile Derneği, Ankara’da KOREV, Denizli Koruyucu Aile Derneği, Hayat Sende gibi çok kıymetli kişiler tarafından kurulmuş dernekler bunlar. Onlarla irtibata geçtim ve bana çok güzel yol gösterdiler.


45

SINAİ

RÖPORTAJ


MAKALE

46

SINAİ

KORKUYORUM! ÖYLE İSE VARIM

Dilek Mirza ÇELİK Kurumsal ve Kişisel İletişim Uzmanı dmirzacelik@gmail.com

Korkunun var olmamız için gerekli bir şey olduğunu hepimiz kabul etmemize rağmen, korkunun üst bilinç seviyesine ulaşmış olan insanın, “üst bilinç isteklerine” engel olduğu da bir gerçektir.

Korkarak yaşıyoruz! İşsiz kalmaktan, aç kalmaktan, o arabayı alamamaktan, evimizi kaybetmekten, eşyamızın eskimesinden; sevilmemekten, anlaşılamamaktan, çocuk sahibi olamamaktan, sakat kalmaktan, yaşlanmaktan, terk edilmekten, nihayetinde ölmekten; kısaca yaşamaya dair her şeyi deneyimlemek isterken! İstemediklerimizle ise karşılaşmaktan korkuyoruz. İşin garip yani ise korkularımıza tutunarak yaşıyoruz. Neden korkuyoruz sorusuna gelmeden önce, korku duygusunun nereden kaynaklandığına bakalım: Korkmamıza neden olan ilkel yanımız, -daha teknik bir deyimle- “Sürüngen Beynimiz”dir. Sürüngen Beyin; korku duygularının hâkim olduğu, sadece hayatta kalmayı sağlayan, varoluşsal (barınma, yeme-içme, üreme) gereksinimlerinin kontrol merkezidir. Sürüngen Beyin, adından da anlaşılacağı üzere, üst bilincin etkin olmadığı, düşük bilinç düzeyinde içgüdüsel davranışlarımızın sebebi olan, beynin -evrim sürecinde oluşan- ilk basamağıdır. Korkunun evrimine bakacak olursak, insanoğlunun, var olduğu ilk günlerden itibaren hayatını bir şeylerden korkarak yaşadığını görürüz. Birey, korktuğu şeye (veya varlığa) kâh biat eder, kâh uzak durur, kâh merak eder… Yanı sıra korkmamak için, aklını kullanarak teknolojik, tıbbi, zirai ve ekonomik alanlarda kendini geliştirmiş, korkuları ile baş etme yolları aramıştır. Ancak her buluş ve gelişim eski korkuları azaltırken, yeni korku kapıları açmış, paralelinde insanın gelişmesinde etkin olmuştur. Gelelim konunun özüne; var olmak

için korkmak mı gerekir? Korku, erk sahipleri tarafından desteklenen bir şey midir? İnsan, korkmadan yaşadığı zaman toplumun ve toplumsal oluşumların dışında mı kalır? Korkmayan insan daha mı özgürdür? Korkan insan daha mı tedbirlidir? Korku iyi bir şey ise insan neden korkaklıkla suçlandığında rahatsız olur? Korku ilkel beyin tarafından oluşturuluyorsa, gelişmiş olan insanın üst bilinç seviyesinde hangi duygu üstündür?(Bu soruların hepsini cevaplamaya muktedir değilsem de! Size sorarak düşünmenizi sağlamak istedim.) Korkunun var olmamız için gerekli bir şey olduğunu hepimiz kabul etmemize rağmen, korkunun üst bilinç seviyesine ulaşmış olan insanın, “üst bilinç isteklerine” engel olduğu da bir gerçektir. Üst bilinci oluşturan şey ise sevgidir. Buradaki sevgi; insana, canlıya, doğaya, yaratıcıya, evrensel sisteme, vs. duyulan çıkarsız, yalın sevgidir. Yani “severim yaratılmışı, yaratandan ötürü” felsefesidir… Korkusunu, teknolojik, ekonomik, tıbbi, zirai vs. gelişmişliği ile yenememiş olan insanın, bir başka varlığa veya şeye yalın -beklentisiz- sevgi duyması ise imkânsıza yakın bir durumdur. Zaten bunu başaranlara da ermiş, evliya, enbiya gibi mertebeler bahşedilmiştir. En beklentisiz sevgiye verilecek örnek: Anne-çocuk arasındaki sevgi bağı olmakla beraber, bu sevgide bile beklentiler mevcuttur. Anne; çocuğunun derslerinden iyi not almasını, kendisine saygı duymasını, kendisinin isteyip yapamadığı (enstrüman çalmak buna en iyi örnek) şeyleri yapmasını, hatta elindeki poşeti dahi taşımasını… isterken; Çocuk annesin-


47

den karnını doyurmasını, onu barındırmasını, harçlık vermesini, elbiselerini temizlemesini, ihtiyaç dışı marka kıyafetleri almasını… ister! Görüldüğü üzere en beklentisiz dediğimiz sevgide bile beklenti vardır, en yalın sevgi bile Sürüngen Beynin yansıması olan korku temeli üzerine kuruludur. Peki, Sürüngen Beyin -hali hazırda ortak paylaştığımız- sürüngenlerde kalsın, ben daha insanca duygulara sahip olarak yaşamıma devam etmek istiyorum dersek, ne yapmamız gerekir? Cevap çok basit; korkuları elimizden geldiğince aza indirerek yaşamamız gerekir! Bu yazıyı okurken, “İlahi hoca barınmayalım mı, geleceği düşünmeyelim mi, korkmayacağız diye trafikte üzerimize gelen araca dikkat etmeyelim mi” gibi serzenişleriniz olabileceğini tahmin ediyorum. Benim demem o değil, elbette ki barının, elbette ki trafikten sakının…

SINAİ

Ve fakat; * Sırf barınmak için istemediğiniz bir evde, bir kişi ile kendinizi mutsuz bir yaşama mahkûm etmeyin (Yaşam standartlarınızı düşürmemek için bir ömür mutsuz olabilirsiniz). * Sırf çocuk yapmak için evlenmeyin (Mutsuz evlilikte büyüyen çocuk problemli olacağından çocuğunuzun sorunları ile boğuşmak zorunda kalırsınız). * Sırf işsiz kalmamak için her sabah lanet okuduğunuz işe gitmeyin (O işteki performansınızın ne size, ne de işyerine hiçbir faydası dokunmayacaktır). * Sırf komşularınızın evinizi beğenmesini sağlamak için, hayat standardınızı düşürecek borç yükünün altına girmeyin (Üzerine oturacağınız, bilmem kaç

MAKALE

bin liralık koltuk takımları yerine daha mütevazı bir eşya alın, artan para ile de tatile gidin). * Gelecekten korkmayın, geçmişin pişmanlıklarıyla yaşamayın! (Bu tarz korku ve kaygılarınız bulunduğunuz anın keyfinden mahrum eder) * Sahip olmaktan ziyade ortak-ait olma duygusunda kalın! (Çiçekleri koparmak sahip olma dürtüsünden kaynaklıdır, koparmadan güzelliğini sevebilirseniz, doğaya ait kalırsınız). * Hayvanları sevin! (Evinizdeki sahip olduğunuz hayvanların dışındaki hayvanları severseniz, egonuz değil, sevginiz artar). Kısacası korkmayın sevin! Çünkü sevgi korkuya galip gelir… Hoşça ve sevgi ile kalın…


BAŞARI HİKAYESİ

48

SINAİ

PARLAK TİCARİ ZEKÂ, BAŞARIYI GETİRDİ

DÜNYA MARKASI YARATTI 20’nci yüzyılın en önemli girişimcilerden biri olan IKEA’nın kurucusu Ingvar Kamprad, henüz küçücük bir çocukken etrafındakilere bir şeyler satarak adım attığı ticaret hayatında, geliştirdiği birçok aykırı fikirle zirveye çıktı. Şık tasarımlı ve fonksiyonel ürünleriyle hemen hemen hepimizin evine girmeyi başaran IKEA, kurucusu Ingvar Kamprad tarafından, sıra dışı fikirlerle dünya devi haline dönüştü. İsveçli mobilya firması IKEA’nın kurucusu Ingvar Kamprad, 91 yaşında hayata veda ederken, geride ticari dehasıyla elde ettiği 41 milyar dolarlık bir servet bıraktı. Dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Kamprad, ticaret hayatına henüz

5 yaşındayken kibrit satarak başladı. Kamprad, o günden itibaren zamanının öncüsü sayılabilecek, alışılmamış fikirleriyle başarı basamaklarını birer birer tırmandı. IKEA’yı ise henüz 17 yaşındayken kuran ve etrafında “Varyemez Amca” olarak da tanınan Ingvar Kamprad’ın hayat hikâyesi oldukça ilginç.

Kibrit, balık, yılbaşı süsü… Ingvar Kamprad, 1926 yılında isveç’in yoksul bölgelerinden Smaland’da çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Çocukluğunu Agunnardy kasabası yakınlarındaki Elmtardy adlı çiftlikde geçirdi. Okumayı geç sökse de derslerinde başarılı olan Kamprad, arkadaşları oyun oynarken para biriktiriyordu. Daha küçük yaşta bisikletiyle çev-

redeki komşulara kibrit satmaya başlayan Ingvar, kibritleri Stockholm’den ucuz bir fiyata toptan satın alıp onları tek tek satıyordu. Ucuz sayılabilecek bir fiyata satmasına rağmen, tane başına yine de iyi kâr ediyordu. Kamprad, kibritten sonra balık, yılbaşı ağacı süsleri, yem ve kalemler sattı. Sattığı eşyaları 2-3

katına, müşterisini bulduğunda maliyetinin 5 misline sattığını ve bundan inanılmaz mutlu olduğunu gizlemeyen Ingvar Kamprad, bunun hayatındaki en büyük tatmin olduğunu söylerdi.


49

SINAİ

BAŞARI HİKAYESİ

IKEA doğuyor

İnsanları showroom ile tanıştırdı

1943 yılında babasının hediye olarak verdiği parayla Kamprad, IKEA markasını yarattı. IKEA’yı isminin ve yaşadığı kasabayla çiftliğin isimlerinin baş harflerinden oluşturdu. IKEA adı; kendi isim ve soyisminin, çiftliklerinin (Elmtaryd) ve köyünün (Agunnaryd) baş harflerinin birleşiminden meydana geldi. Kamprad, IKEA markası altında kalem, cüzdan, resim çerçeveleri, saatler mücevherler ve naylon çoraplar sattı ve bu satışları uygun fiyatlarda tuttu.

1945 yılında IKEA’da mobilya satışına da başlandı. Böylece ürün yelpazesini genişleten Kamprad, satışlarını katladı. Daha sonraki yıllarda IKEA, tamamen ev mobilyalarına odaklandı. Ticari zekâsı yüksek olan Kamprad, mağazada showroom açmaya karar verdi. IKEA mağazalarındaki rafların talepten dolayı çabuk boşaldığını görünce, mağazayı showroom olarak kullanmaya karar veren Kamprad, satışlarını artırmanın başka bir yolunu buldu. Böylece insanlar ilk defa mobilyaları sipariş etmeden önce onları görüp dokunabilme fırsatı elde etti. Deponun ve showdoom’un ayrıldığı mağazada, insanlar mağazadan ürün seçip depodan yükleme başladılar. Kamprad, böylelikle taşıma işini de müşteriye yaptırarak ana giderlerinden birini paralı hâle getirdi ve ciddi tasarruf sağladı.


BAŞARI HİKAYESİ

50

SINAİ

Otomobili 20 yaşındaydı Ünlü işadamı, otomobil konusunda da oldukça mütevazı idi. Kamprad, 1993 model otomobilini 20 yılı aşkın bir süre kullandı.

63 dolarlık kredi Bugün pek çok tüketim mallarının satıldığı IKEA için Kamprad, asıl talep edilen kalemleri temin etmek adına hayatında ilk kez 63 dolar kredi çekti. O parayla Paris’ten 500 kalem getirtti. Ücretsiz kahve ve kurabiye ikram ederek kalemlerin promosyonlarını yapan firma, büyük başarı elde etti. Kamprad, fırsat bulduğunda bu taktiği uygulamaya devam etti.

Restorandan büyük gelir Kamprad, IKEA mağazaları içinde restoranları açarak, bu alanda da büyük kârlar sağladı. IKEA bugün sadece mağazalardaki restoran ve cafe’lerinden 1,8 milyar dolarlık gelir elde ediyor.

Dört çocuk sahibi Ucuz olsun, çok satsın Kamprad, ucuz üreticilerle anlaşarak şu an çok moda olan ilk kataloğunu bastırdı. “60 tane pahalı sandalye satmaktansa 600 tane ucuz sandalye satmak daha iyidir” fikrinden yola çıkan Kamprad, fiyatları kırdığı için sıkıntılı günler geçirdi. Ülke içerisinde kurduğu montaj fabrikasına Polonya’dan mobilya ham maddesi ithalatına başlayarak kendi üretimine başladı.

Fiyat savaşını kazandı IKEA, o yıllardan itibaren rakiplerine karşı, fiyat avantajıyla üstünlük sağlamayı başardı. Kaliteyi düşürme riskine rağmen rakiplerle girilen fiyat savaşlarında, fonksiyonlu, kaliteli mobilyaları ve uygun fiyat politikasıyla ön plana çıktı. Rakiplerinden gelen baskıya ve tedarikçilerin boykotlarına göğüs geren Kamprad, 1955 yılında IKEA’nın kendi mobilyalarını dizayn etmesini sağladı.

Şehir merkezi dışında Amerika’daki öde taşı sistemini inceleyen Kamprad, 1965 yılında Stockholm merkezinin dışında 31 bin metrekarelik en büyük mağazasını açtı. Kamprad’ın kiraları düşüren, mağaza kapasitesini ve park alanlarını genişleten bu dahiyane fikriyle firması daha fazla müşteriye ulaştı.

Dahiyane fikirler Kamprad, mağazanın nakliye maliyetlerini azaltmak için yenilikçi bir fikir buldu. IKEA’da birleştirilmeye

hazır mobilya parçalarıyla satış yapılmaya başlandı. Mobilya parçalarının içlerine kılavuz kondu. Müşteriler, puzzle gibi gelen mobilya parçalarını birleştirme işini çok sevdi. Kamprad daha sonra da insanların aldıklarını taşıması için araçların üstlerine monte edilen kızak fikrini geliştirip satmaya başladı. Satışlar çok kısa sürede iki katı arttı.

Gereğinden fazla tutumlu IKEA’nın kurucusu Ingvar Kamprad, dünyanın sayılı zenginleri arasında yer almasına rağmen, “eli sıkı” biri olarak biliniyordu. İkinci el kıyafet giymesi veya saçlarını fiyatların ucuz olduğu ülkelerde kestirmesi gibi ilginç alışkanlıklarıyla dikkat çekiyordu. Ingvar Kamprad, tasarruf etmek için saçlarını gelişmekte olan ülkelerde kestiriyordu. 2016 yılında verdiği bir röportajda son olarak Vietnam’da berbere gittiğini söylemişti.

Bit pazarından kıyafet Kıyafet için para harcamayı pek sevmeyen Kamprad, çoğu bit pazarından alınmış ucuz kıyafetlerle yaşamını sürdürüyordu. Özel uçağı olmayan hatta uçakta VIP’i tercih etmeyen Kamprad, hayatı boyunca tarifeli uçakların ekonomi sınıflarını tercih etti.

49 farklı ülkede 412 mağazasıyla dünyanın en büyük zincirlerinden olan mobilya devi IKEA’yı kuran Kamprad’ın üç öz oğlu ve bir de evlatlık kızı var. Oğulları IKEA’da önemli pozisyonlarda görev alıyor. En küçük oğlu Mathis Kamprad, babası emekliliğe ayrılınca dünya genelindeki şubelerden sorumlu oldu. İlkleri hayata geçiren büyük işadamı Ingvar Kamprad, 91 yaşında hayatını kaybetti.


51

SINAÄ°

MAKALE


MAKALE

52

SINAİ

KALP YETMEZLİĞİNİ TEDAVİ EDEBİLECEK ROBOT GELİŞTİRİLDİ Harvard’daki araştırmacılar, daha iyi bir çözüm yolu bulmak için çalışmalara başladı. Bu yılın başlarında da kalbi çevreleyip silikon “kol” işlevi gören yumuşak bir robot yarattılar. Bilim insanları kalp yetmezliğini tarihin tozlu sayfalarına gömmek için harekete geçti ve düzensiz atan kalbi nazikçe sıkıp, Kalben yardımcı olan bir robot geliştirdi. Cihaz henüz insanlar üzerinde test edilmemiş olsa da kalp yetmezliğine sahip insanların hayatlarını kurtarabilecek potansiyelde olduğu iddia ediliyor.

oluşmaktadır. Sağ ventrikül akciğerlere sol ise Kalben kan pompalar. Eğer bir insanda kalp yetmezliği bulunuyorsa bu bazen bir bazen de iki ventrikülerin düzgün çalışmadığı anlamına gelir. Harvardlı araştırmacıların ürettiği robotla her iki ventrikülere odaklanmak yerine sadece düzgün çalışmayana odaklanmak amaçlanmıştır.

Dünyada en az 26 milyon kişi kalp yetmezliği çekiyor. Bunların birçoğu da konjenital hastalıklarla doğduğu için kalpleri yeterince kan pompalayamayan çocuklar. Çalışmanın yazarlarından ve aynı zamanda Boston Çocuk Hastanesi ve Harvard Tıp Fakültesinde ameliyat profesörü yardımcılığı yapan Nikolay Vasilyev, kalp yetmezliği durumlarında en iyi seçeneğin elbette organ nakli olduğunu belirtiyor. Ancak bağışçı yetersizliğini göz önünde bulundurmak gerekiyor.

tısını önlemek için bu sefer VAD’li hastaya kanı seyreltici ilaçlar veriliyor ancak bu kez de tehlikeli kanamalar meydana gelebiliyor.

Vasilyev’e göre robot şu an kullanılan VAD’lerin aksine, yapay tüplerle kan dolaşımını değiştirmiyor. Bu bilginin doğru olması hastaların kanama ve felç gibi komplikasyonlarını önlemek için daha az kan seyreltici ilaç kullanılması anlamına geliyor.

İnsanlar organ beklerken, kalplerine ventriküler için yardımcı cihazlar veya VAD’ler yerleştiriliyor. Bu cihazlar kalpten gelen kanları dolaşımdaki damarlara yönlendirmek için suni tüpler kullanıyor ancak bunlar yine de ciddi sorunlara neden olabiliyor. Örnek verecek olursak tüplerde kan pıhtıları oluşabiliyor ve bu da kişinin felç riskini ciddi ölçüde artırıyor. Kan pıh

Robotun çalışma mekanizması

Harvard’daki araştırmacılar da tüm bunları inceleyip daha iyi bir çözüm yolu bulmak için çalışmalara başladı. Bu yılın başlarında da kalbi çevreleyip silikon “kol” işlevi gören yumuşak bir robot yarattılar. Robot, kalbi nazik şekilde sıkıştırıyor ve böylece daha rahat kan pompalayabiliyordu. Robot, kalbin bir tarafını saran sert ve yarım ay şeklindeki bir çerçeve, kalbin içine yerleştirilen bir “çapa” ve kalbi nazikçe sıkma işlemini gerçekleştirmek için kullanılan, eğilip bükülebilir, yumuşak, kasa benzeri bir bant olmak üzere 3 bölümden oluşuyor. Science Robotic dergisinde yayımlanan araştırma raporuna göre, araştırmacılar geliştirdikleri bu cihazı laboratuvarda farklı kalp yetmezliği tiplerine sahip domuzlar üzerinde başarılı şekilde test etti.

Üretilen bu yeni robotik cihaz, tüm kalp yerine yarısına hedefleniyor. İnsan kalbi, ventriküler olarak adlandırılan iki odadan

Ancak cihaz yine de mükemmel değil. İnsanlar üzerinde kullanılmaya başlaması içinse mükemmel ve kusursuz olmak zorunda. Bunun için de uzun vadeleri klinik araştırmalar ve testler yapılması, güvenilir ve etkili olduğunun kanıtlanması gerekiyor. Gelecekte cihazın teknik açıdan çok iyi bir noktaya geleceği, hastaneleri boşaltmak için hava pompalama kutusunun taşınabilir hale getirilebileceği belirtilse de şu an bunun için “oldukça uzak bir hedef” diyebiliriz. Bilim insanlarına göre, cihaz bir iki yıl içerisinde kullanıma sunulacak. Cihazın özellikle kalp yetmezliği çeken çocukların hayatında bir değişim yaratması bekleniyor.


53

SINAİSINAİ FUARTARİHÇE TAKVİMİ

MAYIS 02.05.2018 Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy İstanbul 02.05.2018 VİPP 2018 Viaport Marina Tuzla İstanbul 02.05.2018 Santek-Yapı Dekorasyon ve Mobilya Fuarı Gökkubbe Fuar ve Kongre Merkezi Isparta

03.05.2018 Eskişehir Yapı, Dekorasyon ve Peyzaj Fuar Çamlıca Fuar Alanı Eskişehir

05.05.2018 5.Türk Arap Gıda Teknolojileri Fuarı The Green Park Conv. Center Pendik İstanbul 05.05.2018 CNR İMOB Mersin Mobilya Fuarı Yenişehir Fuar Merkezi Mersin

05.05.2018 Van Asya İpekyolu Sanayi ve Ticaret Tedarikçileri Fuarı Ortadoğu Expo Fuar ve Kongre Merkezi Van 06.05.2018 3. Türk İş Güvenliği ve Sağlığı Fuarı Haliç Kongre Merkezi İstanbul

08.05.2018 Yüksek Hızlı Demiryolu Fuarı ATO Kongre ve Sergi Sarayı Ankara

08.05.2018 İstanbul Ayakkabı Saraciye Moda Fuarı Pullman Airport Hotel Conv. Center İstanbul

08.05.2018 Turkeybuild İstanbul 2018 Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi İstanbul

29.05.2018 Deri ve Kürk Konfeksiyon Fuarı WOW Kremlin Palas Antalya 31.05.2018 4.Çin Ürünleri Fuarı İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy İstanbul

HAZIRAN 08.05.2018 Digital Yönetim Fuarı 2018 UNIQ Sarıyer İstanbul

09.05.2018 9.İzmir Organik Ürünler Fuarı Fuar İzmir Alanı Gaziemir İzmir

10.05.2018 KONELEX 2018 KTO Tüyap Konya Uluslararası Fuar Merkezi Konya 10.05.2018 Konya 4.Sac İşleme Tekonolojileri Fuarı İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy İstanbul 11.05.2018 Uluslararası At ve Binicilik Fuarı Türkiye Jokey Kulübü- Veli Efendi Hipodrumu İstanbul

06.06.2018 PHARMISTANBUL Crowne Plaza İstanbul Asia Hotel Kurtköy İstanbul 20.06.2018 Yacht Show Eurasia Palmarina Bodrum Muğla 21.06.2018 HEFİ Ev Elektroniği Fuarı İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy İstanbul 21.06.2018 Emlak Gayiımenkul ve Yatırım Fuarı Fuar İzmir Alanı Gaziemir İzmir 28.06.2018 Deri Ürünleri Fuarı Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Merinos Bursa

TEMMUZ 12.05.2018 Spor Endüstrileri Fuarı Hilton Bosphorus Convention Center İstanbul

03.07.2018 Ayakkabı Yan Sanayi ve Deri Fuarı Pullman Airport Hotel Convention Center İstanbul

16.05.2018 37.Kitap ve Kültür Fuarı Beyazıt Meydanı İstanbul

04.07.2018 JUNIOSHOW Bursa Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi Bursa

18.05.2018 TEF, Teknoloji ve Eğitim Fuarı İstanbul Kongre Merkezi İstanbul

05.07.2018 Yem Makinaları, Teknolojileri ve Yan Sanayi Fuarı İstanbul Fuar Merkezi Yeşilköy İstanbul

05.07.2018 Anne Bebek, Çocuk ve Oyuncak Fuarı Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Merinos Bursa 06.07.2018 Educaturk Üniversite Tercih Fuarı İstanbul Kongre Merkezi İstanbul

11.07.2018 18. Karadeniz Sanayi ve Ticaret Fuarı Ordu Belediyesi Fuar Alanı Ordu

11.07.2018 4.Ankara Üniversite Tercih Fuarı Altınpark Anfa Expo-Center Fuar Merkezi Ankara

11.07.2018 Bursa Üniversite Tercih Fuarı Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi Merinos Bursa

14.07.2018 7.İstanbul Üniversite Tercih Fuarı Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı İstanbul

19.07.2018 3.İzmir Üniversite Tercih Fuarı Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi İzmir 22.07.2018 2.Antalya Üniversite Tercih Fuarı Mimar Sinan Kongre Merkezi Antalya

AĞUSTOS 01.08.2018 6.Çorlu Autoshow Otomobil Ticari Araçlar Fuarı Çorlu Yeni Fuar Alanı Tekirdağ


TARİHÇE

54

SINAİ

KİMİSİ KOMİK KİMİSİ TEHLİKELİ

TARİHTEKİ GARİP İCATLAR Mucitler, günlük yaşamda karşılaştıkları sorunların üstesinden gelebilmek için tarih boyunca birçok buluş yaptı. Sabit peruktan tek kişilik helikoptere, giyilebilir kızaktan losyon sürücüye kadar birçok icat insanlığın hizmetine sunuldu. İnsanların hayatını kolaylaştırmak ve yaşam kalitesini artırmak için yapılan inovatif buluşların her biri, yaratıcı birer zekânın ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu icat ve buluşlar için alınan patentler de ülkelerin gelişmişlik düzeyini ölçmede önemli bir kriter olarak kabul ediliyor. Kimisi oldukça işlevsel, kimi sadece teoride mantıklı gelen birçok buluş için alınmış olan patent, düşünce kalıplarımızın sınırlarını zorluyor. İşte bugüne kadar patenti alınan ilginç icatlardan bazıları:

Serbest uçuran eğlence aleti Mucit: Francis Patent Tarihi: 1984

Losyon sürücü

Uçma aparatı

Helikopter

Mucit: James Patent Tarihi: 1995

Mucit: Ellis Patent Tarihi: 1917

Mucit: Lewis Patent Tarihi: 1958

Kısa süreliğine uçmak isteyenler için Mucit Francis tarafından geliştirilen bu alet, insanları uzağa fırlatıyor. Güvenliğin pek düşünülmediği bu buluş için Francis, “Nereye düşeceğinizi bilirseniz ve oraya önceden yumuşak bir zemin hazırlarsanız sorun olmaz” diyor.

Yanında sırtına güneş yağı ya da losyon sürecek kimse olmayanlar için oldukça faydalı olabilecek bu buluş, Mucit James tarafından geliştirildi. El şeklindeki bu cihazın uçları krem ya da güneş yağına batırılıyor ve maket el sırta sürülüyor.

İnsanın uçma merakı, bu konu üzerine birçok icadı da beraberinde getirdi. 1917 yılında tek kişilik uçma aparatı geliştiren Mucit Ellis, omuzlara takılan bu motorlu cihaz ile uçulabileceğini varsaydı.

Boyun çalıştırma aleti

Kişisel kızak

Basketbol defans çalışması

Mucit: John Patent Tarihi: 1936

Mucit: Reinhard Patent Tarihi: 1987

Mucit: John Patent Tarihi: 1998

Mucit: Bob Patent Tarihi: 1961

Boyun ağrılarına çözüm üretmek isteyen Mucit John, kafaya takılan kask ve ağırlıkla boyun çalıştırma aleti geliştirdi. Patenti alınan bu buluşta, kaskın ucuna bir ip yardımıyla bir ağırlık bağlanıyor. Ondan sonra boyun hareket ettirilerek, ağırlığı döndürülüyor.

Yoğun kar yağışı ve ardından gelen buzlanma sorunu, Mucit Reinhard’ı kişisel kızak fikrine itti. Kıyafetlerin üzerine giyilen bu kızak şeklindeki tulum, çok yokuşlu ve bol kar yağan bölgeler için oldukça uygun bir icat. Kişisel kızak ile, yokuşlardan yatarak inmek mümkün.

Basketbolda kendini geliştirmek isteyen ancak tek başına olduğu için bunu gerçekleştiremeyenler için faydalı bir icat yapıldı. Mucit John, bir ucu kazağın içine giyilen bu aparatla zıplandığında, kollara aşağı doğru bir basınç uygulayan alet geliştirdi.

Balık tutma tutkusu uğruna olta tutucu aleti geliştirerek patentini alan Mucit Bob, hem balık tutup hem de bu esnada farklı bir şeyler yapabilmenin yolunu buldu. Kemere takılan olta tutucu, ellerin boş kalmasına olanak sağlıyor.

Uçmak için geliştirilen bir başka helikopter tasarımı da Mucit Lewis’in imzasını taşıyor. Bu cihazda pilot helikopterin üzerinde ayakta duruyor.

Olta tutucu


55

SINAİ

Av tuzağı

Böcek egzersiz aleti

Mucit: John Patent Tarihi: 1897

Mucit: Tom Patent Tarihi: 1988

Avcıların avlarına yaklaşabilmeleri için geliştirilen av tuzağı icadı, iki avcı beraber avlanmaya çıktıklarında giymeleri için tasarlandı. Bu kıyafetin mucidi John, avların ürkmemesi için avcıların bu tuzak inek kostümünün içerisine girmesi gerektiği fikrinden yola çıktı. Bu yöntemle hiç avlanan olup olmadığı, arkadaki avcının tüfeğiyle yanlışlıkla öndeki arkadaşını vurup vurmadığı ise bilinmiyor.

Güneşten koruyan tepsi Mucit: Andrew ve Harry Patent Tarihi: 1992

Güneşten korunmak için şapkadan başka alternatifler arayan mucitler Andrew ve Harry, tepsiden yola çıkarak bir fikir geliştirdi. Hem güneşten korunup hem de bir şeyler taşımak için “güneşten koruyan tepsi” geliştiren ve bunun patentini alan mucitler, insanlığa yeni bir icat kazandırmış oldular.

Tam anlamıyla bir doğasever olan Mucit Tom, yaşadığımız çevrenin sadece insanlara ait olmadığı fikrinden hareketle, geliştirdiği bir alet için patent aldı. Böceklerin yeterince hareketli bir yaşama sahip olmadığını düşünüp, bu sorunu çözmek isteyen Tom, böcekler için bir egzersiz aleti üretti. Bu aletin kaç kişi tarafından kullanıldığı ise gizemini koruyor.

Sabitlenen peruk

Tek Kişilik helikopter

Mucit: Anthony Patent Tarihi: 1997

Mucit: Harry Patent Tarihi: 1977

Peruk takan insanların zaman zaman yaşadığı zor durumları önlemek isteyen Mucit Anthony, sabitlenen peruk için patent aldı. Kel olan bölgeye göre hazırlanan peruk, vidalar yardımıyla kafatasına sabitleniyor. Böylelikle peruğun uçması önlenmiş oluyor. Mucit Anthony, yöntemin son derece güvenli olduğunu ancak bazı durumlarda vidaların beyne zarar vermesi veya iltihap oluşturması gibi sorunların çıkabileceğini belirtiyor.

Havalı yatak Mucit: Bill Patent Tarihi: 1989

Yatak toplamayı pek sevmeyen Mucit Bill, bu sorunu ortadan kaldıracak parlak bir fikir için patent aldı. Helyum dolu olan yatak, üzerinde bir ağırlık olmadığı zaman havalanıp tavana yapışıyor. Böylelikle dağınıklık ve yatak toplama derdi kalmıyor. Tabii ki bu yatağın dezavantajları da yok değil. Havalanan yatağı tekrar aşağı çekmek için biraz kuvvetli olmak gerekiyor. Ayrıca uyurken yatağın üzerinden düşmemek için de fazla kıpırdamadan yatmak gerekebilir.

Kentleşme ve nüfusun artmasıyla başlayan trafik çilesi, Mucit Harry’yi ulaşımı rahatlatacak önlemler konusunda yeni fikirler üretmeye teşvik etti. Ulaşım problemini çözebilecek tek kişilik helikopter, aynı zamanda oldukça çevreci. Tek kişilik helikopterin pervaneleri, pedallar yardımıyla çalışıyor. Hem hızlı hem de yakıt sorunu olmayan ulaşım aracının tek sorunu, normal bir insan gücünün havalanacak kadar hızlı pedal çevirememesi. Yani tek kişilik helikopter, üzerinde insan varken alet uçamıyor.

TARİHÇE

Pilot güvenliği kıyafeti Mucit: Augusto Patent Tarihi: 1918

Uçak kazalarında pilotların hayatını kaybetmemesi için kafa yoran Mucit Augusto, bunun için özel bir kıyafet tasarladı. Uçak düştüğü zaman pilotların zarar görmemesi için tasarlanan kıyafetle, pilotların yere yumuşak düşmeleri hedeflendi. Mucit, kıyafette “standart bir pilot yüzü kadar” da açıklık bıraktı.

Taşınabilir güneşlendirici Mucit: Nicholas Patent Tarihi: 1954

Bronz bir tene sahip olmak, her zaman insanlara cazip geldi. Mucit Nicholas, güneşlenirken her tarafın eşit yanmasını sağlamak için bir mekanizma geliştirdi. Güneşlenirken hiçbir yardımcı kullanmadan arkasını ve önünü dönemeyenler için tasarlanan bu alet ile telleri kapatarak kendinizi sabitliyorsunuz ve diğer tarafınızı güneşe dönmek istediğinizde yan tarafınızdaki pedalları çevirerek kendinizi istediğiniz açı ile çevirebiliyorsunuz. Fakat bu alette en büyük sorun, güneşlenme sonrası teninizde çizgilerin kalması.


SEYAHAT

56

SINAİ

ORMAN DA VAR DENİZ DE

KAMPÇILAR İÇİN 16 EŞSİZ MEKAN Son yıllarda giderek popülaritesini artıran kamp tatili, sabit bir yerde zamanını geçirmek yerine hareket halinde birçok yer gezmeyi ve daha ucuz tatil yapmayı vaat ediyor. Doğal güzellikleri ve tarihi zenginlikleriyle adeta bir turizm cenneti olan Türkiye, lüks tatil köylerinden butik otellere, küçük pansiyonlardan kamp yerlerine kadar tatilcilere birçok alternatif sunuyor. Hem ekonomik hem de doğayla iç içe tatil yapmak isteyenler için, orman, göl ve deniz seçeneklerine göre, Trabzon’dan Kayseri’ye kadar geniş bir yelpazede kampçıların önünde birçok seçenek bulunuyor.

Munzur Vadisi Milli Parkı Tunceli kent merkezine 8 kilometre uzaklıktan başlayıp, vadi boyunca Ovacık’a kadar uzanan vadi, akarsu kaynakları ve gözeleriyle, endemik bitki türleri ve yöreye özgü hayvan türleriyle farklı bir tat veriyor. Milli parkın kuzeyinde, Munzur Dağları’nda yer alan krater gölleri görülmeye değer.

Akyaka / Muğla Sakin, huzurlu bir tatil için tam bir cennet beldesi olan Akyaka, tatilcileri kendine çekiyor. Orman içindeki ücretli kamp yerleriyle kafa dinlemek isteyen tatilciler, değişik koylarda denize girme imkanı buluyor.

İnbükü Orman Kampı / Marmaris Kampçılar için mükemmel bir yer olan İnbükü Orman Kampı, Muğla Marmaris tarafında bulunuyor. Kamp alanı, 400 çadır, 35 karavan ve günlük bin kişilik ziyaretçi kapasiteli. Burada su, elektrik, telefon, kanalizasyon alt yapısı da bulunuyor.

Dört mevsimin yaşandığı ülkemizde kamplı geziler yapmak, artık sık rastlanılan yöntemlerden birisi oldu. Karın soğukluğunun, güneşin sıcaklığının, ormanın yeşilinin doya doya yaşanabileceği, el değmemiş doğal güzelliklerin bağrında kafa dinlemek isteyenlerin tercih ettiği kamp tatili, tatilcilere daha fazla yer gezebilmeleri için de fırsat sağlıyor. İster çadır ister karavanla doğanın tadını çıkarmak isteyenler için onlarca değişik gezi rotası bulunuyor.

Köyceğiz Gölü, Sultaniye Köyü / Muğla Merkeze 35 kilometre mesafedeki Ekincik koyunda bulunan Köyceğiz, tam bir su cenneti. Denizi, gölü, gölü besleyen ırmakları ve denize bağlayan kanalının yanı sıra, etrafı günlük ve çam ormanları ile kaplı dağlarla çevrili. Kampçılar burada tuvalet, su ve internete erişebiliyor.

Hızır Kamp / Edremit / Balıkesir Ekolojik bir plan ile tasarlanan Hızır Kamp’ta konaklama doğal malzeme ile yapılmış ağaç evlerde sağlanıyor. Kendi çadırıyla gelenlere de çadır kurma yerleri sunuluyor. Tatilciler, cüzi miktarda ücret vererek doğanın keyfini çıkarabiliyor.

Sugar Beach / Ölüdeniz / Muğla Ölüdeniz’ in turkuaz sularıyla insanın aklını başından alan Mavi Lagün bölgesinin kıyısında bulunan Sugar Beach, bungalow tarzı ağaç evlerin bulunduğu bir camping alanı. Dağ ve deniz manzarasına sahip tesisin, barbekü olanağı sunan geniş bir bahçesi de bulunuyor.


57

SINAİ

Çubucak Orman Parkı / Marmaris

Salda Gölü / Burdur

Marmaris’ten Datça’ya giderken 20’nci kilometrede Çubucak Orman İçi Dinlenme Yeri, çamlar içinde güzel bir koyda denize girebilme fırsatı sunuyor. İnbükü’nden birkaç kilometre mesafedeki kamp, en güzel kamp alanlarından bir tanesi.

Türkiye’nin en derin tatlı su gölü Salda, beyaz kumu, suyunun temizliği ve turkuaz rengiyle, “Türkiye’nin Maldivleri” olarak da biliniyor. Çevresi karaçam ormanlarıyla çevrili gölün plajında yüzülebiliyor. Kamp alanları ve tesislerle turistlere konaklama imkanı sağlayan göl, görülmeye değer.

Yenice / Karabük

Borçka Karagöl / Artvin

Barındırdığı yaban hayatı ve bitçi çeşitliliğiyle dikkat çeken Yenice ormanlarında, pek çok kamp alanı bulunuyor. Yenice Ormanları Doğa Yürüyüş Parkurları projesi kapsamında parkurlara yerleştirilen levhalarla, doğa tutkunları ormanda kaybolma endişesi yaşamıyor.

Ormanın göbeğindeki Borçka Karagöl, aslında bir heyelan set gölü. Aynı zamanda Türkiye’deki 40 milli parktan biri de olan Karagöl, Borçka ilçesine 27 kilometre uzaklıkta ve denizden bin 470 metre yükseklikte bulunuyor.

Galer Düzü / Rize Ayder’den Kavrun’a giden yol üzerinde bulunan Galer Düzü, güzelliğiyle kampçıları büyülüyor. Geleneksel olarak her yıl haziran ayında yapılan boğa güreşleri ile meşhur olan Galer Düzü, Ayder’den Kavrun Yaylası’na çıkarken mola verilen yerler arasında.

Fethiye Kabak Koyu Fethiye’de kendini koruyabilmiş ender yerlerden lan Kabak Koyu, turkuaz rengindeki deniziyle ziyaretçileri hayran bırakıyor. 1’inci derece SİT alanı olan Kabak Koyu, taş ve ince kum karışımı bir kumsala sahip.

Ihlara Vadisi / Kapadokya “Güzel atlar ülkesi” Kapadokya’nın en bilinen yerlerinden Ihlara Vadisi, bitki örtüsü, kilise ve şapelleriyle doğa, tarih, sanat ve kültürün bir arada buluştuğu bir tatil deneyimi sunuyor. Kapadokya denince akla ilk olarak balon gezisi gelse de kamp yapmak için de uygun yerler mevcut.

Uzungöl / Trabzon Dünyanın her yerinden turist çeken Uzungöl, kamp alanları içinde önde gelen yerler arasında. Bu bölge aynı zamanda yerkürenin ılıman bölgede bulunan en yaşlı ormanlarına ev sahipliği yapıyor.

Yedigöller / Bolu Bolu’nun en meşhur yerlerinden biri olan Yedigöller, kamp ve piknik için oldukça rağbet görüyor. Dağcılık, bitki, kuş gözlemciliği, kamp ve doğa yürüyüşü için çok uygun olan Yedigöller Milli Parkı, özellikle sonbaharda doğa tutkunlarının akınına uğruyor.

Aladağlar Yedigöller / Kayseri Derin vadileri, dik ve sarp buzul kayalıkları, mağaraları, görkemli kanyonları, yaban hayatıyla işsiz bir deneyim sunan Aladağlar Milli Parkı’nda, Türkiye’nin en önemli doğa yürüyüşü alanlarından biri Yedigöller de ziyaret edilebiliyor.

SEYAHAT


SEYAHAT

SINAÄ°

58


59

SINAÄ°

SEYAHAT


TANITIM

SINAÄ°

60


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.