densin, böylesi bir modelle herhangi bir toplumsal sorun daha iyiye, güzele doğru çözülebilirler mi? Ateşin ateşle söndürülmesi gerçekçi olamaz. O halde savaşçı iktidar klikleri olarak toplumsal sorunları çözme yöntemlerini terk etmek en doğrusudur. Buna direnişçilerin aygıtlarını da dahil etmek gerekir. Yöntem başka yerde ve türde aranmak durumundadır. Kürt olgusundaki muazzam çarpıklıkları çözmenin yöntemleri “özellikle hakim zoru elinde bulunduran iktidar güçlerinin” savaş aygıtlarından beklenmemelidir. Herhalde ilk yapılması gereken, eğer karşı taraf zorla bir şey dayatma iddiasında bulunmayıp, çözümün siyasal, barışçıl demokratik tarzını esas alıyorsa ve bunda samimiyetini anlaşılabilir nedenlere dayandırmışsa, hakim gücün de askeri aygıtı devreden çıkarması, aynı yöntemlerle cevap vermesi gerekir. Tartışma ve çözüm yollarını sivil demokratik diyalog araçlarına bırakmak, insani olduğu kadar ekonomik ve toplumun ezici çoğunluğun da çıkarınadır. "Kürdistan'da Zorun Rolü" adlı derlemeyi 1982'lerde hazırlamıştım. Zoru çözdüğünü sanmıştım. Daha sonraki pratik bu kendime güvenimin büyük yetmezliklerle dolu olduğunu gösterdi. Bu satırları bir giriş olarak belirtip yeniden Kürdistan'da zorun rolüne dönerken, gerçekten bu sefer varolan bilimsel derinliği yakaladığından ötürü güvenim gerçekçidir. Çözüm yolunu sanıldığı gibi “ve sosyalizm adına bir benzerini yaşadığımız” 'kutsal şiddetten' geçmediğinin, tersine çok zorunlu ve gerekli 'meşru savunma' dışındaki tüm zorların en lanetlenmesi gereken insan pratikleri olduğunun derinden farkına vararak, Kürt olgusu ve Kürt sorunundaki çözümleme sorumluluğunu göstermeye çalışıyorum. ---
3- Kürdistan kültürü üzerinde zoraki asimilasyon politikaları Savaş ve iktidar bloklarının en çok başvurdukları toplumsal politikalarından biri asimilasyondur. En genel deyimiyle kültürel eritme anlamına gelen asimilasyon politikalarındaki temel amaç, tahakküme tabi tuttuklarının tüm karşı direnç yeteneklerini ellerinden almak için, başta zihniyetin temel kullanım aracı olan yerel dili uygulama dışı tutup, hakim dilin yoğun işlenişini ifade eder. Resmi dil yoluyla yerel dil ve kültür kadükleşip dolaşımda rol oynamayacak kadar daraltılır. Hakim dil kültür yükselmenin, okumanın, siyaset ve ekonominin ifade dili olarak kullanana kazanım sağlar. Baskı altına alınan dil ve kültür ise kullanana zarar kaydettirir. Bu ikilem altında yerel dilin iktidar dili karşısında dayanması gün geçtikçe zorlaşır. Hele yazı dili haline gelmemiş, hakim lehçesini kuramamışsa, bu dil ve lehçelerinin sonu karanlık olur. Asimilasyon yalnız dil alanında değil, iktidarın şekillendirdiği tüm toplumsal kurumlarda uygulanır. Hakim ulus veya dinin, grubun kurumsal gerçekliğine uyarlanma her düzeyde yaşanır. Siyasal, sosyal, ekonomik, hatta zihniyet alanı resmen tanınıp hukukça korundukça, diğer azınlık ve yenilmişlerin eş kurumları kendilerini hakim kurumlara göre zoraki veya gönüllü asimilasyona uğratarak, resmiyetinin içinde yer alırlar. Baskı ve ekonomik, siyasi çıkar ne kadar devreye girerse, erime o denli rol oynar. Kürdistan kültürel varlığı üzerinde en az savaşlar ve terör kadar, zoraki asimilasyon tahripkar rol oynamıştır. Aynı tarihsel yöntemi uygulayıp ilk çağlara kadar gidebiliriz. Sümerce'nin belki de ilk ve en büyük asimilasyon dili ve kültürü olduğunu belirtmek mübalağa sayılmamalıdır. Kelime ve cümle düzeninden bu gerçeği anlamaktayız. Sırayla Hurrice, Mitanni, Urartu, Med ve Persçe'den önce Sümer dili, sonra sırayla Akadça kaynaklı Babilce ve Asurice, sonraları Aramice Ortadoğu'nun ilk çağlardaki en büyük asimilasyon dilleriydi. Bu gerçeği Hitit, Urartu, Mitanni, Med ve Pers yazıtlarında görmek mümkündür. Bir nevi günümüz İngilizce'si gibi dönemin 'interetnisite' dili olan Aramice ortak anlaşma aracıdır. Özellikle aristokrasi ve devlet bürokrasisinin yazı dilinin bir tanesinin Aramice olması yaygın rastlanan bir örnektir. Yerel dil ve Aramice birlikte kullanılmaktadır. Bugün de yaşadığımız gibi hakim iktidar dili nasıl resmi dil olarak devlet ilişkilerinde esas ise, o dönemlerde de Aramice “daha önceleri Akadça ve Sümerce” esas dil olup, yerel dil daha çok okuma yazması olmayan halkın sözlü iletişim aracıdır. Aristokrat kesim büyük ihtimalle işbirlikçisi olduğu devletin resmi dili ile konuşmaktadır. Urartu yazılı belgelerinde bu gerçeği görmek mümkündür. Tıpkı bağımlı ülke yöneticilerinin çoğunlukla İngilizce ve Fransızca konuşmaları gibi. Pers anıtlarında Aramice'nin yeri açıktır. Dönemin hem diplomasi hem ticaret ortak dili olarak tüm Ortadoğu'da dolaşımdadır. Asimilasyonun mimarlıkta, devlet yönetiminde, edebiyatta, hukukta yoğun rol oynadığı bu alanlar ile ilgili tüm belgelerde gözlemlenmektedir. İsa'nın bile Aramice bildiği tahmin edilmektedir. Aramice'nin daha ulusal biçimi olan Süryanice diğer yaygın bir asimilasyon aracıdır. İbranice'nin sınırlı bir etki alanı olması nedeniyle, karşı yayılma halindeki Helenizm'in dili Helence de giderek Ortadoğu'ya nüfuz etmektedir. Bugünkü İngilizce ve Fransızca gibi Helence ve Süryanice rekabet halindedir. İkisi de Kürdistan'da, özellikle şehirlerinde etki savaşı