gerek. İnsanoğlu ancak kendisi olabildiğinde yaratıcılığına ka vuşabilir. Başkasına öykünmek, hangi dalda olursa olsun, ölü mü daha baştan kabul etmek demektir. Bizim bugünkü romanı mız biçim yönünden de dünya romanı içinde bir ayncalık göste riyor. Bunun bir tek sebebi vardır. Bizim arkamızda Dede Kor kut destanı, Köroğlu hikayeleri, Anadolu masallan vardır. Bü yük Anadolu şiiri ve Nasrettin Hoca vardır. Rus romanının babası nasıl şair Puşkinse, bizim romanımı zın babası da Nazım Hikmettir. Kaynağımıza dönmemiz için bi ze kaynaklık etmiştir. Dostoyevskinin sözü ilginçtir: "Biz hepi miz Gogolün Kaput hikayesinden çıktık," der. Biz de Nazım Hikmete çok şey borçluyuz. Biz azgelişmiş ülke yazarlan epeyce talihliyiz. Örneğin be nim elimin altında daha yaşayan capcanlı, fıkır fıkır yaşam kay nayan geleneksel edebiyatımız. Homerostan da Nazım Hikme te, ondan Şah Turnaya kadar. Bir. elimin altında Gogol'den Fa ulkner'e kadar bir dünya romanı. Ben, hiç çekinmeden ustala nından birinin de Faulkner olduğunu burada söyleyebilirim. Sözlerimi size ilginç gelmesini dilediğim birkaç sözle bitir meyi istiyorum. Flaubert demiş ki, ben Madam Bovaıy'yim. Ba na doğru gibi geldi bu söz. Çok düşündüm bu söz üstünde. Tolstoyu düşündüm, bir baktım ki Tolstoy, Nataşa değil. Şaşır dım. Ben uzun bir süre sanmıştım ki Tolstoy da Nataşadır. Ba kın Balzac Eugenie Grandet, Cervantes 'Dulcinea' değil. Home ros 'Helen' değil, Stendhal de 'Sanseverina' hiç değil... Epikkökenine bağlı romanımız çağımıza cevap vermeye ça lışıyor. ' Mayıs 1976
176