Rıfat ilgaz karartma geceleri çınar yayınları

Page 45

III Taş odanın ıslaklığında bir saattir susuyorlardı. Nöbetçi göz­ lerini üzerlerine dikmiş, verilen buyruğa aykırı bir davranış göster­ memeleri için kıpırdamadan duruyordu karşılarında. Halii, ayağına dolanan yumuşak bir yaratığın verdiği şaşkın­ lıkla: «Vay anasını!» diy* bağırdı, «Nedir bu be!» Gemici fenerinin koyu mavi ışığında ikisinin arasına bir sün­ gü uzanmıştı hemen: «Yakarım canınızı! Yasak demedik mi konuşmak!» Büyüklükte kediden hiç de aşağı kalmayan bir fare, postalla­ rına çarparak iki ayağının arasından geçmişti, nöbetçinin. Süngü­ yü fareye saplayabilmek için ucunu hızla çevirdi ayaklarının dibi­ ne. Tüfeğin dipçiği duvara çarpmasaydı saplayabilirdi de... Fare çoktan bir deliğe girmişti, ama hangi deliğe?.. Merdivenin üst basamaklarından postal patırdıları duyulu­ yordu. Demek bu arada merdivenlerin üst başını boylamış ola­ caktı. Mustafa, taş odanın en azdan dört nöbetçiyle sarılmış oldu­ ğunu anlamıştı postal patırdılarından. Bu nöbetçiler, hava almala­ rından başka ne yapmaları gerekirse tümünü yasaklamak için sa­ rılmışlardı süngülerine. Geçmişini anımsamaktan başka, Musta­ fa’nın yapacağı hiçbir şey kalmamıştı, şu taş odada. «Sonra?» diye düşündü. Sonra ne olmuştu. Surların önüne

45


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.