TOLSTOY VE G ERÇEK ÇİLİĞ İN G E L ÎŞ ÎM l
193
limsel kuram ı gibi... Fakat kuram ların üzerine kurulduğu gerçeklikler kuram lardan daha önemlidir. Eğer yazar, ger çekliğin karşısında yalnızca bir gözlemcilik görevi yükleni yorsa, bu, burjuva toplum a eleştirel olarak, alayla bakıyor, çoğu kez nefret ve tiksintiyle ondan yüz çeviriyor demektir. Yeni tip gerçekçi, bugünün toplum sal yaşamını betim leme «uzmanlığını» yapan b ir edebî ifade uzmanına, b ir vir tüöze, bir «masa başı bilim adamı»na dönüşür. Bu yabancılaşm anın kaçınılmaz bir sonucu olarak ya zar, eski gerçekçi okuldan daha d a r ve çok daha sınırlı bir yaşam-gereci kullanır. Yeni gerçekçi yazar, herhangi bir ya. şam olayını betimlemek isterse, özellikle onu gözlemlemek için kendi yolundan dışarı çıkar. Açıktır ki, önce, göze çar pan yüzeysel özellikleri dikkate alacaktır. Ve eğer yazar ger çekten yetenekli ve özgün bir yazarsa, ayrıntıların gözlem lenmesinde özgünlük arayacak ve bu şekilde özgün olarak gözlemlenmiş ayrıntıları eskisinden daha yüksek düzeylere çıkarmaya çalışacaktır. Flaubert (kendi öğrencisi olan) genç M aupassant'a bir ağacı, onu bütün ağaçlardan ayıran özellikleri keşfedene ka dar gözlemlemesi, ancak ondan sonra o belli ağacın biricik niteliğini uygun bir biçimde dile getirecek sözcükleri ara ması gerektiğini söylerdi. Usta ve çırak bu amacı büyük bir sanat gücüyle çoğu kez gerçekleştirm işlerdir. Fakat görevin kendisi, sanatın amacı nın daraltılm ası, gerçekçilik yönünden çıkmaz bir sokak olu yordu. Çünkü yine bu ağaç örneğini alırsak, Flaubert’in ile ri sürdüğü görev, ağ acı'b ir bütün olarak doğanın kendisin den, insanla ilişkisinden yalıtıyordu. însan, ağacın biricik özelliğinin neden oluştuğunu keşfedebilir, fakat bu biricik lik bir cansız-doğa'mn (still-life) özgünlüğünden başka bir şey vermez insana. Fakat Tolstoy, Savaş ve Bartş’ta, um utsuz Andrey Bolkonski’nin dalgın seyrettiği, daha sonra Rostov'lardan dönü