da görmüştük. Antik çağın yükseliş döneminde bu sınıf landırma, estetik alana sanata yabancı eğilimlerin girme si gibi bir sonuç doğurmamıştı. Bu durum, yeniçağda ger çekleşti. Böyle demekle hiç kuşkusuz örneğin ilk ütopyacıların anlatı biçimlerinin dış özelliklerini yazın alanında kul lanmış olduklarını söylemek istemiyoruz bunun içiıı yal nızca Morus’un «Utopia»sı ile «Gullıveı»ı karşılaştırmak, yeterlidir; «Gulliver»da —olumlu ve olumsuz— ütopik be timlemeler, yazarın mizah ve estetik dünyası için salt ge reç niteliğindedir; «Utopia da ise anlatı öğesi, bilgilerin an laşılır ve çoğunluk tarafından benimsenebilir biçimde, ga zetecilik biçemiyle ve bilimsel anlatım için, gerek teknik açıdan, gerekse gazetecilik açısından uygun bir kılıf nite liğindedir. Tıpkı, Aiskhylos’un «Persler»inden ve Aristophanes’in komedilerinden başlayarak, antikçağda olduğu gibi, zamanlarının sınıf kavgalarını doğrudan işlemek is teyen yapıtların zorlamasız ortaya çıktıkları da görülmüş tür; bu noktada Milton ya da Bünyan’ı anımsamak yeterlidir. D oğal. olarak gerek bu nedenlerle, gerekse bunlara benzer başka nedenlerle retorik öğe, çoğu zaman çok yo ğun biçimde sanata girmiştir. Bu, yalnızca örneğin re torik öğeyi Brutus ve Antonius’ta salt karakterleri belirleme ara cı diye kullanan Shakespeare açısından söz konusu d e b i dir; sözü edilen öğe, Schilİer ve Victor Hugo gibi şair ve yazarlarda bile yaratış biçimlerinin bağdaşık öğesini ya da en azından önemli bileşkelerinden birini oluşturur; ama bu yüzden yapıtlarının estetik karakterinin ortadan kalk ması diye bir sonuç doğmaz; böyle bir sonucun gerçekleş tiği yerde, retorik öğe bağdaşık ortamı parçalamış ve ba ğımsız bir etkinlik yaratmış demektir. Böylece geçiş döne mi de belirlenmiş olmaktadır. Estetik düzeyleri en iyi ola sılıkla bizim daha önce vakit geçirme yazını diye adlandır dığımız düzeye ulaşabilen ve sanatsal özün eksikliğini doğ rudan etki gösteren, retorik ya da gazetecilik alanından alınma öğelerle gideren yapıtların sayısı, 19. yüzyıldan baş layarak çoğalır. 20. yüzyılda ise bu durum —montaj diye adlandırılan— kendine özgü bir «yaratıcı yöntem» e bile 41