konusu olamazlar. Son derece derinden duyumsayan, daha sı kimi zaman bu duyumsamayı esriklik düzeyine vardıran şair Tiıeodor Storm, şöyle yazar: En sevdiğin olsun istersen gömdüğün! Yine de Şimdi yaşamaktır parola; —•ve günlük akışta, Kendini ayaktg, tutma çabasıyla, hemen varolursun. Her türlü yanlış anlamanın önüne geçmek için, bir kez daha ekleyelim: Yaşamın, duyumların duyumlar olarak so nuna değin etkinlik gösterebilmelerini sağlama konusun daki yetersizliği, bu genel düzeyde ne toplumsal anlamda, ne de genel insani anlamda bir engel olmayıp, insanın uy gulamada çevresi karşısındaki düşünülebilecek tek tepki sinin zorunlu sonucudur. Duyumların —bu durumu tamam lamak üzere— tümüyle doyuma varması yönünde böyle bir gereksinimin varlığı, duyumların mimesis yoluyla ger çekleştirilmesinin insanı zenginleştirmesi ve derinleştirme si, gerçi çoğu toplumsal oluşumların her yöıide ilerleyen gelişmenin önüne birtakım engeller koyduğunu da göste rir; ama bu durumun asıl gösterdiği şey, insanın yetenek lerinin bu çok yönlü gelişmesinin, doğrudan doğruya insan eliyle yaratılmış, onun doğal varlığını tamamlayan, sözü edilen yeteneklerin kapsamını genişleten ve derinleştiren araçları gereksindiğidir* Göreceğimiz —ve daha önce Pindaros’un kasidesinde görmüş olduğumuz— gibi, müzik, bu genel toplumsal-insani gereksinimden kaynaklanır, bu gereksinimin karşılana bilmesi için kendi özgül, biriciklik niteliğine sahip bağda dık ortamını yaratır, böyle bir gereksinimin varlığından £türü kendini katmerli bir mimesis’in biçimi içersinde sa nat olarak kurar. Bu gereksinimin kendini müzikten ba ğımsız olarak da kabul ettirdiğini örneğin bir zamanlar yaygın olan ağlayıcı kadınlar âdeti göstermektedir; bu ka dınların hiçbir engel tanımayan ağlama ve yakınmaları nım, acı duyumlarının bir mimesis’i olması öngörülmüştür; urmesis içersinde öykünülen duyumların uyandırılmağını
112