sınırlar da ortadan kalkar. Bilimin gelişmesi, ancak bu nok tada gerek kuramsal olarak, gerekse uygulama açısından sonsuz bir ilerleme karakteri kazanır. Bilimin elde ettiği sonuçların, özellikle çalışma sürecinin uğradığı değişim so nucu, günlük yaşama giderek daha güçlü biçimde inmesi ve, temel yapıda köklü bir değişiklik yaratmaksızın, günlük yasamın görüngü ve açıklama biçimleri üzerinde etkili olu şu, bu duruma sıkı sıkıya bağlıdır. Zanaat ile sanat ara sında binlerce yıldan bu yana var olan bağlılığın giderek gevşemesi ve kopması, bu tür etkilere şimdiye değin uzak kalmış olan çeşitli çalışma ve yaşam alanlarının bilimsel leştirilmesi, vb. bu konuda gösterilebilecek örnekler ara sındadır. Bu tümüyle yeni durum, bilimsel düşüncenin gelişmesi içersinde toplumsal açıdan önleyici mİ oynayan ve irdelemiş olduğumuz ikinci etkenin özyapışını da etkiler: İnsanbiçim cilikten uzaklaşma eğilimleri alanında bilimin genelleştiril miş sonuçlarının, sınıfsal açıdan kaldırılamayacağı gerekçe siyle yadsınması. Görüngünün kendisi, doğal olarak genel niteliktedir: Bu tür bir kaldın İmazlık durumunda her zaman egemen bir sınıfın durumunun bir sorunsala dönüşmesi dile gelir; egemen sınıf tarafından önündeki tüm setler kaldırı lan üretici güçlerin yardımıyla oluşan bilim, sonuçları yöntembilim ve dünya görüşü açısından sonuna değin düşünül düğünde, sözü edilen smıf egemenliği ile çelişkiye' düşer. Kapitalizmde ortaya çıkan yeni durum, egemen sınıfın çıkar ları arasında bir bölünmenin gerçekleşmesidir; egemen smıf bir yandan egemenliğine temel olan dünya görüşünde her hangi bir çatlağın belirmesini istemez, ama öte yandan da yıkılıp gitmeyi göze almak pahasına, üretici güçleri giderek geliştirmek ve bu yüzden de bilimi buna uygun biçimde ’ desteklemek zorundadır. Egemen sınıfın ele aldığımız bi limsel yansıtmada insanbiçimcilikten uzaklaşma sorununa iliş kin çifte işlevi (toplumsal-tarihsel nitelikteki çifte işlevi), ideolojik gerilemelere yeni bir kişilik kazandırır.