Kutsanmış Kan - Samantha Young Ön Okuma

Page 1



Harika okuyucularıma ve bana destek veren tüm fantastik kitap bloğu


"Tanrı'yla konuştuğum kadar Şeytan'la da konuşuyorum çünkü her iki tarafı da duymak istiyorum." Biffy Clyro - "God&Satan" adlı şarkıdan...


ÖNSÖZ

Bodrum Katı Ağabeyi Stellan ona hep kediyi fazla merakın öldürdüğünü söylerdi. Fakat o bu uyarıyı fark etmek için çok küçüktü. Merak ediyordu. Evin aşağısından geldiğini düşündüğü sesleri merak ediyordu; hem de aşağı inmeye cesaret edebilecek kadar. Eden mutfak tezgâhlarına çıkmaması gerektiğini bilen bir kedi gibi, bodrum katına inen spiral şeklindeki geniş, taş merdivenleri indi. Kalbi göğsünden fırlayacak gibiydi. Babası onun oraya inmemesi gerektiğini söylemişti, fakat o gürültü... Bir başka çığlık daha yükseldiğinde Eden ürktü. Rugan ayakkabısı koridor zeminine değdiğinde etrafı kontrol etmek için köşeden başını uzattı, kalbinin patlayıp göğsünden fırlayacağını düşünüyordu. Eden donakaldı, gözleri uzun koridorun sonundaki demir kapıya takılmıştı. Kapının arkasından gelen kavga sesleri daha da artana kadar orada bekledi.

7


Samantha Young

Demir kapı aniden açıldı. Bir kadın uzun, kıvırcık, kızıl saçları olan güzel bir kadın- kapı eşiğinin dışındaki soğuk, sert zemine düştü; zemini tırmalayarak ilerlemeye çalışırken kolları ileri doğru uzanmıştı, çılgınca çabalarken tırnakları kırılıyordu. Eden öne doğru bir adım attı, korkudan nefesi kesilmişti. Kadının güzel yüzünün sol tarafı ve ağzı şişmişti. Her ne kadar küçük bir çocuk olsa da Eden şiddetin izlerini anlayabiliyordu. Eden'm korkmuş gözleri çıplak kadını inceledi. Göğüsleri, karın bölgesi ve (Eden kafası karışmış bir şekilde ürperdi) uylukları, kanayan kabarık ısırık izleriyle doluydu. Sırtındaki, bacaklarındaki yaralar iyice açılmıştı, acı verici ve kanlı görünüyorlardı. Kadın hıçkırdı, ilerleyemeyecek kadar güçsüzdü, vücudundan yayılan salgılar içinde Eden'a doğru emekliyordu. Eden bir adım daha öne atınca kadın başını kaldırıp baktı. "Yardım et!" diye bağırdı boğuk bir sesle. Kadının iyice açılmış gözleri Eden'a, kendisi için sönük de olsa bir umut ışığı olan kıza yalvarıyor, rica ediyordu. "Lütfen yardım et bana!" Eden'a doğru uzandı, çığlık atıp duruyordu. Eden küçük kolunu gönülsüzce kadına doğru uzattı. Ama ne yapacağını bilmiyordu. Ne yapmalıydı ?! Demir kapı taş zemini sertçe çizerek ses çıkardı ve Eden'ın babası odadan dışarı çıktı, adamın saçları karmakarışıktı ve yüzü kızarmıştı. Pantolonunun düğmeleri açıktı, deri kemeri sıkılı yumruğundan sarkıyordu. Babası çığlık atan ve yeri tırmalayan kadını yerinde duramayan bir köpek yavrusuymuş gibi kollarına alırken gaddar bir bakışla Eden'a baktı. "Ryan, hayır!" diye hıçkırdı kadın Eden'ın babasına vururken. Ryan onu umursamıyordu.


Kutsanmış Kan

"Eden!" diye bağırdı babası. "Çabuk buradan çık! Ve bir daha benim iznim olmadan buraya asla gelme!"Sonra odaya girip demir kapıyı çarparak kapattı; çıkan ses bir canavarın kükremesi gibiydi. Her şey sessizleşti... Eden'm kalbinin güm güm atması dışında. "Eden!" Eden yavaşça arkasına döndü. Eden'ın bulanık bir şekilde gördüğü Stellan, merdivenlerden ona doğru indi, sesinde panik ve endişe vardı. Stellan, Eden'a uzanıp kollarını sıkıca tuttu. Eden o anda Stellan'ın ayaklarına kustu. Stellan küfrederek hızla yukarı çıktı. Eden orada oturmuş ağzından solur ve göğsü ağırlaşırken Stellan'ın geri gelmesi sanki sonsuz kadar uzun sürmüştü. Elinde temizlik malzemeleriyle dönen Stellan, anne babasının Eden'ın böyle bir tepki verdiğini görmemesi gerektiği gibi bir şeyler mırıldanarak Eden'ın yaptığı şeyi temizlemeye gitti. Temizleme işi bittiğinde Stellan döndü ve Eden'ı güçlü, genç kollarının arasında dikkatlice kaldırdı. Stellan onu yukarı kattaki odasına taşırken Eden onun sıcak, güvenli kollarına sokuldu. Stellan, Eden'ın yatağına oturdu, Eden'ı hâlâ kucağında tutuyordu. "Kimseye söylememelisin, Paradise*," diye yavaşça fısıldadı Stellan, Eden'a taktığı lakabı kullanarak. "Aşağıda gördüğün şeyi kimseye söylememelisin. Anne babamızı ziyaret eden diğer Kutsanmışlara da söyleyemezsin. Babamın yaptığı... yapmakta olduğu şey... insanlara işkence etmek ve onları öldürmek... bu bizim *Paradise: Eden ve Paradise kelimelerinin her ikisi de İngilizcede “Cennet” anlamına gelmektedir, (ç.n.) 9


Samantha Young

kurallarımızın ihlali." Eden ürperdi. "Kurallar mı?" Eden'ın ağabeyi kafasını aşağı yukarı salladı, yüzü kınamayla gerilmişti. "Heyet denilen bir grup var ve bu grup, Kutsanmışların dikkatleri ırkımıza çekmediğinden emin olmakla görevli; bizim bir insanın ruhunu tamamen almadan sadece beslenmemiz için bir kanun çıkarıp insanları öldürmememizi garantilediler. İnsanlara kendi kurtuluşumuz için ihtiyacımız var sonuçta." "Canları yanıyor mu?" diyerek burnunu çekti Eden. "Yani insanların ?" Stellan içini çekerken göğsü aşağı yukarı hareket etti. "Evet. Ama elimizden bir şey gelmez. Uyandığında sen de anlayacaksın bunu. Açlık... çok tatlı bir şey." Stellan birkaç ay önce uyanmıştı. Eden'ın ağabeyi her zaman herkesten daha hızlı gelişirdi; herkesten daha akıllı, daha uzun ve daha hızlıydı. Ve normal bir ruh yiyiciden birkaç yıl önce uyanmıştı. Ryan onunla gurur duyuyordu. Stellan'a gelince, Eden onun sesinden, hayatının bu yeni safhasıyla alakalı hissettiği korkuyla karışık heyecanı fark edebiliyordu. "Peki babam ne yapıyor?.." Kendisinden yardım isteyen kadının yüzü gözlerinin önünde belirince Eden sessizce ağlamaya başladı. Eden ağabeyinin vücudunun gerildiğini hissetti. "Babam içgüdülerine boyun eğiyor, aslında bunu yapmaması gerek. Sanırım Teagan da aynı onun gibi olacak." Teagan kuzenleriydi, amcaları karısıyla birlikte öldürüldüğünde Teagan onlarla yaşamaya başlamıştı. Eden oların nasıl öldüğünü hâlâ bilmiyor -Kutsanmışların kolayca öldürülebildiğini

10


Kutsanmış Kan

düşünmüyordu- ve babası da nasıl olduğunu söylemiyordu. Teagan, Stellan'dan bir yaş büyüktü ve Ryan onu kendi çocuklarına tercih ediyormuş gibiydi. "Annem de böyle yapıyor mu?" Eden, Stellan'ın kafasını salladığını hissetti. "Annem benim gibi. Ya da ben onun gibiyim sanırım. O bulunmamak konusunda çok daha dikkatli." Eden'ın aklından korkunç bir düşünce geçti. "Sen de ister miydin? Yani babamın yaptığı şeyi yapmayı?" Stellan'ın sessizliği sürünce Eden ağabeyinin yüzüne bakmak için kafasını kaldırdı ve yüzündeki arzuyu gördü. Stellan yumruklarını ve çenesini sıktı. "Bunu yapma isteği... içimde var... Ama bunun yanlış olduğunu biliyorum, bu yüzden yapmayacağım" dedi. "Bir insanı öldürmek mi yanlış, yoksa kurallara uymamak mı?" Stellan tekrar iç çekti ve şefkatli bir şekilde Eden'ın yüzüne dökülen saçlarını geriye itti. "Anlayacaksın Paradise, büyüdüğünde anlayacaksın. Doğamıza karşı gelemeyiz. Ama çabalayıp onu kontrol altına alabiliriz." Eden sessizdi, yüzü de solgundu. En sonunda Stellan sırıttı. "Doğum gününü böyle kutlayamayız. Hadi gel." Stellan ayağa kalkıp Eden'ın elini tuttu ve onu merdivenlerden aşağı doğru nazikçe çekmeye başladı, sonra onu arka odalardan geçirdi ve ikiz merdiven bulunan ve arka bahçeye giden büyük balkona götürdü. Stellan kardeşini takip ederken Eden'ın yeniden kıkırdayıp güldüğünü duyabildi. Yolun sonunda, annelerinin beklediği değerli fıskiyenin yanına geldiklerinde Eden'ı

11


Samantha Young

yakalayıp kucağına aldı ve onu hediyesinin durduğu yere doğru döndürdü. "Mutlu yıllar, Paradise." Eden midilliyi gördüğü anda çocuksu bir mutlulukla haykırdı. O gece başlayan kâbuslar midilliden daha uzun süre Eden'ın yanında kaldı.

12


BİRİNCİ BÖLÜM Senin İçin Sıradan Bir "Kimse" Değil Salton, Michigan

İngilizce öğretmeni bir şeyler söylüyor fakat Eden Winslow ona pek kulak asmıyordu. Kafası karışık bir şekilde pencereden dışarı, okulun bahçesine, ön kapılarının dışına, caddenin karşısındaki kütüphaneye bakıyordu. Güneş gözlüğü takmış iki adam kütüphanenin merdivenlerine oturmuştu; biri gazete okuyor, diğeri kahvesini yudumluyordu. Yüzleri kesinlikle tanıdıktı. Eden’m babası onun gerçekten de aptal olduğunu düşünüyordu. Babası haddinden fazla paranoyaktı. Göze çarpmamaya çalışan iki adamı izlerken Eden neredeyse sesli bir şekilde homurdanacaktı. Dışarıda hava sıkıcı ve bulutluydu... Belki de güneş gözlükleri konusunu

13


Samantha Young

bir kez daha düşünmeliydiler. Geri zekâlılar. Hayret bir şey, babası gerçekten de Eden’m korumalardan haberi olmadığını bilmediğini sanıyordu. Noah bu konuyu babasıyla konuşması ve buna bir son vermesini söylemesi gerektiğini düşünüyordu. Noah Ryan’ı tanımıyordu. Mmm. Noah. Eden göğsünün açlıkla sıkıştığını hissetti. “Kariyer haftası birkaç gün sonra başlayacak, bu bana ilham verdi.” Bayan Travis heyecanla sınıfa bakıp sırıttı. Eden, Bayan Travis dikkatini dağıttığı için memnun olmasına rağmen sızlandı. Ne de olsa Bayan Travis’e ilham gelmesi hiç de iyiye alamet değildi. Yaklaşan iç karartıcı kariyer haftasından ilham almak mı? Amma da keyif verici. “Hepinizden hayatlarınızla ilgili kısa, otobiyografik birer yazı yazmanızı istiyorum, bu yazıyı sanki seksen yaşınıza gelmişsiniz de tüm hayatınızı yaşamışsınız gibi yazacaksınız. Yaşlanıp buruş buruş olduğunuzda ve geriye bakıp düşündüğünüzde hayatınızda ön plana çıkan şey ne olacak?” Çığlıklar, diye düşündü Eden, vücudunun üst tarafından aşağı doğru soğuk terler akmaya başladı. “Hepimiz Andie’nin sonunun nasıl olacağını biliyoruz.” dedi Maria Roth, yan tarafındaki koridorun karşısında oturan utangaç kıza sırıtarak. Herkes dönüp kendisine baktığında Andie kıpkırmızı oldu ve gözleri panikle kocaman açıldı. “Dilsizlerin sergilendiği bir ucube şovunda olacak.” Bayan Travis herkesi susturana kadar tüm sınıf bu iğ

14


Kutsanmış Kan

neleme karşısında kıkırdadı. Eden onun kızı kibarca uyarmasını pek fark etmedi, çünkü o sırada Maria’ya öfkeyle bakmakla meşguldü. Herkes Andie’ye yükleniyordu çünkü o acınacak kadar utangaçtı. Eden, Andie’nin kesinlikle bir terapistle konuşması gerektiğini düşünüyordu ama yine de... dikkat odağı olma konusunda felç edici bir korkusu olan birine zorbalık yapmak çok iğrenç bir şeydi. Ye Eden iğrenç, sapkın şeyler hakkında oldukça çok şey biliyordu. “Bence,” Eden oturduğu yerde kımıldandı, soluk gri renkteki garip gözleri Maria’ya bakarken kısılmıştı. “Aile geçmişine bakacak olursak senin biyografinin de nasıl olacağını söyleyebiliriz aslında... İlaç istismarı, uyuşturucu karşılığında fahişelik yapma, cinsel yolla bulaşmış bir sürü hastalığa sahip olma rekoru kırma veya şişko, azgın, evli bir taksi şoförünün altında fazla ileri gitmekten ya da müşterilerinin göz zevkini arttırmak için kalçana yaptırdığın bir ‘Ben sıkıcı değilim, sadece bir fahişeyim’ dövmesi yüzünden tetanos olmak gibi şeyler.” İşte Noah’m, Eden’m tek arkadaşı olmasının nedeni buydu. Maria bir hamle yapınca Eden kendini onun saldırısına hazırladı. İkisi de 1.70 boylarındaydı ama Maria, Eden’ dan kuvvetliydi. Bu önemli değildi. Eden’da anne babasının genleri vardı; bu yüzden onlar gibi doğaüstü güçlere sahipti. Maria, Eden’m saçını yakalayamadan Bayan Travis araya girdi. Eden, Maria’yı daha önce kavga ederken görmüştü, bu sürtük hep insanların saçlarını çekiyordu. Bayan Tra-

15


Samantha Young

vis, Maria’yı sırasına doğru iterken Eden kafasının üstüne dokunmak için içgüdüsel olarak elini uzattı. Eden kendisiyle pek ilgilenmezdi ama saçlarını severdi. Eden’m saçları kaim ve katran gibi simsiyahtı; tıpkı ipek bir perde gibi beline doğru dökülüyor ve diğer kızların ona kıskanç bakışlar atmasına neden oluyordu. Hiçbir sürtük onun saçma dokunamazdı. “Bayan Winslow!” Bayan Travis, Eden’a döndü, gözleri kızgınlıkla parlıyordu. “Ders bittikten sonra sınıfta kalacaksınız!” Maria bir iğneleme yapınca sadece susması söyleniyor. Ben küçük bir uyuşturucu fahişesi şakası yapıyorum ve alıkonulma cezası alıyorum. Eden’m hiç arkadaşı olmamasının bir başka nedeni de buydu. İnsanlar onu sevmiyordu. Bunun nedeni şu “Kutsanmışlık” meselesi olmalıydı. Vücuduna bir titreme yayıldığını hissetti. Evet, bu doğruydu. Eden her ne kadar anlamaya çalışsa da kendisinin de kötü adamlardan biri olduğuna inanamıyordu. Eden kendini bildi bileli bodrum katından çığlıklar geliyordu. Babasının özel odasının büyük demir kapısı açıldığında bu sesler duyuluyordu. Korkulu ve yorgun gibi gelen çığlık sesleri Eden’a musallat olmak için açık kapıdan dışarı taşıyordu. Bunu açıklamak ağabeyi Stellan’a düşmüştü. Stel- lan, Eden’ı kucağında sıkıca tutup eski Mısır Tanrıları hakkında bir hikâye anlattığında sadece dokuz yaşında, Eden da

16


Kutsanmış Kan

altı yaşındaydı. Stellan sonradan hikâyeyi birkaç kez daha anlatmak zorunda kalmıştı çünkü Eden o zamanlar tam olarak anlayamamıştı. Ama Eden, Kutsanmışların Pharaoh denen bir adamın karısı Memeith’in, sevdiği adamdan (sevdiği adam, yani Pharaoh, Memeith’in kardeşiydi, iğrenç!) ve sevdiği adamın âşık olduğu metresinden intikam almak için Tanrıça Bat’i kullanması sonucunda doğduğunu artık biliyordu. Ve Eden da Kutsanmışlardan biriydi. “içimizde açlık uyanmaya başladığında anne babamızın yaptığı şeyi yapmamız gerekecek Eden, yani insan ruhuyla besleneceğiz. Bu bizi olduğumuzdan daha güçlü yapacak ve asla hastalanmayacağız.” Çığlıkları sormak Eden’ın aklına gelmemişti, gerçekten ne anlama geliyordu bu çığlıklar? Eden bunun ruh almanın bir parçası olduğunu zannediyordu. Dokuzuncu doğum gününde fark etmişti, evlerinde bundan daha fazlası oluyordu. Anne babası hiçbir zaman sevecen olmamışlardı. Celine, her ne kadar ona karşı hep dikkatli olsa da... ilgisizdi. Ryan aşırı korumacı (püff, bu kelime aslında onun yaptığını karşılamazdı bile) ve asabiydi. Ama Ryan, Eden’ın hayatını yakından takip ederdi. Bu sevgi değildi, Stellan’ınki gibi değildi (Stellan’m Eden için hep vakti olurdu) ama bu da bir şeydi. Anne babası tüm sevgilerini birbirlerine vermişlerdi; birbirlerini şiddetli, kıskanç ve yoğun bir şekilde seviyorlardı ve çocuklarına ayıracak sevgileri yoktu. Ryan’ın zaman zaman biraz ilgi göstermesi Eden’ın dört elle sarıldığı bir şeydi. Mesela Ryan onun hiçbir doğum gününü kaçırmazdı.

17


Samantha Young

Bu yüzden Celine, Eden’a dokuzuncu doğum gününün sabahında Ryan’ın bir iş toplantısı olduğunu söylediğinde Eden hayal kırıklığına uğramış ve dönüp odasına geri gitmişti. Alt kattan gelen çığlığı o zaman duymuştu... O gece kâbusların nasıl başladığını hatırlıyordu, yardım için yalvaran kadın, babasının ona bağıran korkunç suratı, damlayan ve pıhtılaşmış kanlar... Stellan’dan başka hiçbir şey kâbusları uzak tutamıyordu, Eden kâbus görünce Stellan hemen Eden’in odasına koşuyor ve anne babaları bodrumda gördüğü şeylerden sonra nasıl sarsıldığını anlamasın diye onu susturuyordu. Eden bir Kutsanmış’tı. İnsanların işkence edilerek öldürülmesi onu bu kadar fazla etkilememeliydi. Ama Stellan onu koruyor ve bunu anne babalarından saklıyordu. Ve şimdi... Eden bununla ne kadar savaşmak istese de... acıkmaya başlıyordu. Eden her zamanki gibi sınıftan sersem bir şekilde çıktığında Maria onu dolaplara çarpmaya çalıştı. Eden bu kısa ama sağlam yapılı kızın harcadığı üstün kuvvet karşısında hiç hareket etmedi. Maria ona inanamıyormuş gibi baktı. “Arkanı kollasan iyi edersin, Winslow,” dedi sonunda tükürür gibi, sonra öğrenci kalabalığının arasına doğru yürüyüp gitti. Eden ona bakıp homurdandı. On puan, kesinlikle on puan, diye düşündü. Geçen birkaç ay boyunca, açlığı kuvvetlendikçe ve bunun hakkında bir şey yapma ihtiyacı daha da aşikâr hale geldikçe, Eden insanlara on üzerinden puan vermeye başlamıştı, böylece içlerinden hangisinin ruhunu

18


Kutsanmış Kan

emeceğine, hangisini bırakacağına karar verecekti. Bir puan, Kesinlikle hayır, bu arkadaş iyi biri, demekti. On puansa Kahretsin, herif bunu hak ediyor, demekti. Yine de bunu yapmak için Maria’ya yaklaşma düşüncesi... Eden ürperdi. Cebindeki cep telefonu titreyince yürüyüp giden Maria’nın sırtına bakarak durdu. Mesajı beş kişiden biri atmıştı. Annesi, babası, Stellan, Noah ya da Teagan. Sonuncu kişiyi düşünmek tüylerini ürpertti. Onu düşünmek bile istemiyordu. Eden telefonunu çıkarıp baktı ve sırıttı. Selam Paradise, okul nasıl gidiyor? Ders berbattı, ben de okulu astım. Tahmin et bakalım kim Wii’ni çaldı :-P Eden gülerek cevap yazmaya başladı. Stellan şimdi yirmi yaşındaydı ve nefret ettiği yerel üniversitede okuyordu. Notlarıyla başka herhangi bir yere gidebilirdi. Eden’ın aksine Stellan okulu severdi, dış görünüşü ve çekiciliğiyle oldukça da popülerdi ayrıca. Onun bunu nasıl yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu ama yapmıştı işte. Stellan’m geleceği parlak görünüyordu; herhangi bir koleje, herhangi bir yere, psikopat ailesinden uzakta bir yere gidebilirdi. Eden, Stellan olmadığında yalnız kalacağından korkuyordu ama onun mutlu olmasını da istiyordu. Bu yüzden hep kendini suçluyordu. Stellan orayı onun yüzünden terk etmemişti. Aslına bakılırsa Stellan, Teagan ve onun Eden’m her hareketim takip etmesi yüzünden oradan ayrılmamıştı. Ağabeyi her zamanki gibi onu koruyordu. Okul berbat. Bugün ceza aldım. Wii’yi alabilirsin

19


Samantha Young

ama geçen ki gibi puanlarımı silme sakın :-s Eden kütüphaneye doğru ilerlerken telefonu tekrar titredi. Artık çok geç :-o

20


İKİNCİ BÖLÜM İblis ile Elma

Eden kafeteryanın dışında toplanmış ponpon kızları ve sporcuları dirseğiyle itip kendine yol açarak kafeye girerken onların homurdanmalarını ve “Hey, dikkat etsene!” diye bağırmalarını umursamadı. Yemeğini yanında getirdiği için sıra beklemesine gerek olmasa da, gözleri Noah’yı arayarak sırayı taradı. Noah sırada değildi. Eden’in gözleri kafeteryanın arka tarafında Noah’y la hep oturdukları masaya kaydı. Noah oradaydı, Eden’a sırıtıyordu. Eden, Noah’ya bir puan veriyordu. Kesinlikle bir puan.

21


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.