Yüz Yıllık Yalnızlık-Marquez

Page 33

Generated by ABC Amber LIT Converter, http://www.processtext.com/abclit.html

Aureliano ise tutup, daha donuna işeyene göz koyuyor. Hüzünlü bakışlı, hüzünlü yüzlü, cami, yıkılsa da mihrap yerinde bir kadın olan karısı, hemen davranıp kocasını, boşboğazlığı yüzünden azarladı. Meyve likörünü içtikten sonra, Aureliano'nun kararını seve seve kabullendiler. Yalnızca, Senora Moscote, Ursula ile kadın kadına görüşmek istediğini söyledi. Ursula, elinin hamuruyla kendisini erkek işine karıştırdıkları için söylene söylene, ama bir yandan da müthiş duygulanarak ertesi gün kalktı, Senora Moscote'ye gitti. Yarım saat sonra, Remedios'un daha ergen olmadığı haberiyle geri döndü. Aureliano bunu hiç de ciddi bir engel olarak görmedi. Öylesine çok beklemişti ki gelini, kendisini bilecek çağa erişene dek de bekleyebilirdi. Evde yeni kurulan dirlik düzen, Melquiades'in ölümüyle bozuldu. Melquiades'in ölümü, beklenmedik bir olay değildi ama, beklenmedik koşullarda oldu. Gelişinden birkaç ay sonra adamcağız birdenbire öyle çökmüştü ki, kısa sürede yatak odalarında gölge gibi dolaşan, yürürken ayağını sürükleyen, eski günleri dilinden düşürmeyen, kimsenin aldırış etmediği ya da yatağında ölüsü bulunana dek varlığını herkesin unuttuğu bir işe yaramaz koca dedelere dönmüştü. İlk zamanlar, resim çekme işine ve Nostradamus'un kehanetlerine merak saran Jose Arcadio Buendia ona yardım ediyordu. Ama giderek anlaşmaları zorlaşmaya başlayınca, Jose Arcadio da, Melquiades'i yalnız bırakır oldu. Melquiades'in gözleri görmez, kulakları duymaz olmuştu. Karşısına alıp konuştuğu kişileri, çok eskiden tanıdığı insanlarla karıştırıyor, sorulan soruları ne idüğü belirsiz, çeşitli dillerin çorba edilmesinden oluşmuş sözcüklerle yanıtlıyordu. Derin derin soluyarak dolaşıyor, eşyaların arasında gezindiği halde, içgüdüsel bir yön sezgisi varmış gibi hiçbir yere değmeden yürüyordu. Bir gün, akşamdan başucundaki su bardağına koyduğu takma dişlerini takmayı, unuttu; sonra da bir daha hiç takmadı. Ursula evi büyütmeye kalkıştığı zaman, Melquiades'e Aureliano'nun işliğinin bitişiğinde, evin patırdısından gürültüsünden, hay huyundan uzak bir oda yaptırttı. Bol ışık alan bir pencere açtırttı, bir kitaplık yaptırıp tozdan ve güvelerden neredeyse lime lime olmuş kitapları, kargacık burgacık yazılarla dolu kağıt tomarlarını, takma dişlerinin durduğu ve dibine ufacık sarı çiçekli su bitkilerinin kök saldığı bardağı, kendi eliyle silip temizleyip raflara yerleştirdi. Yeni yerini pek sevmiş olmalıydı ki, bir daha ortalarda görünmedi Melquiades; yemek odasına bile gelmez oldu. Yalnızca Aureliano'nun işliğine gidiyor, gelirken yanında getirdiği kolalı bez gibi kırılı kırılıveren kuru parşömen kağıtlarına saatlerce birşeyler yazıyordu. Visitacion'un günde iki kez taşıdığı yemeklerini de orada yiyordu. Son zamanlarda iştahı da kalmamış, sebzeden başka şey yemez olmuştu. Çok geçmeden yüzüne, etyemezlerin suratındaki hüzünlü solukluk çöktü. Derisi, hiç sırtından eksik etmediği eski yeleğin üstü gibi ince bir yosun tabakası bağladı. Soluğu, uykudaki hayvanların soluğu gibi kokmaya başladı. Bütün aklını kafiye düşürmeye salan Aureliano da giderek onu unuttu. Yalnızca bir keresinde Melquiades'in bitmez tükenmez monologları içinden, anlaşılır gibi birşeyler geldi kulağına, dinledi. Aslında Melquiades'in gevelemelerinden çıkarılabilecek tek şey, sürekli yinelenen ekinoks, ekinoks, ekinoks sözü ile Alexander von Humboldt adı idi. Arcadio, Aureliano'nun gümüş işlerine yardıma başlayınca, Melquiades'e biraz yakınlaştı. Melquiad'es onun bu yaklaşma çabalarına, aslı astarı olmayan İspanyolca yanıtlarla karşılık verdi. Ama bir gün, aşırı duygulandığı bir akşamüstü, beynini saran bulutlar bir an aralanır gibi oldu. Yıllar sonra Arcadio idam mangasının karşısında dururken, Melquiades'in kendisini karşısına alıp anlamadığı, ama yüksek sesle okunurken kulağa kutsal buyruk gibi gelen yazılarından birkaç sayfa okuduğu günkü ürpertiyi anımsayacaktı. Melquiades okuduklarını bitirdikten sonra uzun süredir ilk kez gülümsedi ve İspanyolca konuştu: Öldüğüm zaman, odamda üç gün cıva kaynatın, Arcadio, bunları Jose Arcadio Buendia'ya çıtlattı. O daha ayrıntılı birşeyler öğrenmeye çabaladıysa da; Melquiades'in ağzından, Ben ölümsüzlüğün sırrına erdimden başka söz alamadı.. Melquiades'in soluğu kötü kötü kokmaya başlayınca, Arcadio, perşembe sabahları onu dereye

Page 32


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.