Yeşil Yol

Page 92

Benim tepkimi fark edip güldü. "Savunma avukatının tek zaferi Coffey'ye gömleğini çıkartırıp o yara izlerini jüriye göstermekti. SavcıGeorge Petersondeli gibi itiraz etti ama yargıç izin verdi.Georgeboşuna nefes tüketmese de olurdu, buralardaki jüriler kötü muamele gören insanların kendilerine engel olamadıkları konusundaki o psikolojik saçmalıkları yutmazlar. Onlar insanın ne olursa olsun kendine hâkim olabileceğine inanırlar. Bu, benim de inanmaya yatkın olduğum bir görüştür... ama yine de o yara izleri korkunçtu. Onlar hakkında bir şey dikkatini çekti mi, Edgecombe?" Kocaoğlan'ı duşta çıplak görmüştüm ve fark etmiştim tabii; neden söz ettiğini biliyordum. "Hepsi kırık kırık. Neredeyse çatallı gibi." "Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun?" "Çocukken birisi onu öldüresiye dövmüş," dedim. "Daha büyümeden önce." "Ama içindeki şeytanı çıkarmayı becerememişler, değil mi Edgecombe? Dayağa boşverip sahipsiz bir kedi yavrusu gibi boğmalıydılar onu, değil mi?" Sanırım bunu kabullenip oradan gitmek daha politik olurdu ama yapamadım. Onu görmüştüm. Ve onu hissetmiştim de. Ellerinin dokunuşunu hissetmiştim. "O... garip," dedim. "Ama içinde gerçek bir şiddet yokmuş gibi. Onu'ne halde bulduklarını biliyorum ve bunu koğuşta gün-be gün gördüklerimle bağdaştırmak çok güç. Ben şiddet dolu adamları tanırım,Bay Hammersmith." Wharton'udüşünüyordum tabii, Dean Stanton'u zinciriyle boğarken, "Yupppiiiii, beyler! Ne parti ama, değil mi!" diye bağıranWharton'u.

Hammersmithşimdi bana dikkatle bakıyordu ve dudaklarında pek de beğenmediğim, inanmayan bir gülümseme vardı. "Buraya bir başka yerde başka küçük kızları da öldürmüş olup olmayacağını öğrenmeye gelmedin," dedi. "Buraya bunu yaptığını düşünüp düşünmediğimi öğrenmeye geldin. Öyle, değil mi? itiraf et, Edgecombe." Soğuk içeceğimin son yudumunu da yuttum ve şişeyi küçük sehpaya bırakıp, "Eee?" dedim, "Sence yaptı mı?" "Çocuklar!" diye seslendi oturduğu yerde biraz öne doğru eğilerek. "Hemen şimdi buraya gelip kurabiyelerinizi alın!" Sonra yeniden arkasına yaslanıp bana baktı. O pek beğenmediğim küçük tebessüm dudaklarında yeniden belirdi. "Sana bir şey söyleyeyim," dedi. "Đyi dinle, çünkü bilmen gereken bir şey olabilir." "Dinliyorum." "Sir Galahadisimli bir köpeğimiz vardı," dedi. Bir parmağıyla köpek kulübesini gösteriyordu. "Đyi bir köpekti. Belli bir cins değildi ama uysaldı. Sakindi. Bir dal atıp oynamak için elini yalamaya


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.