Kim Life Ocak 2012

Page 1


M

erhaba, Yeni bir yılda, yeni sayımızla yine birlikte olmanın mutluluğu içerisindeyiz.

Dosya konumuz, evlerimizde sağlayabileceğimiz enerji tasarrufu. Gelecekte enerji sıkıntısı çekmemek için birkaç küçük düzenleme ve biraz da dikkat ile tasarruf yapabileceğimizi ve yöntemlerini anlatmaya çalıştık. Portre şehir sayfamızda ülkemizin turizmde marka şehri olan Antalya ilimizi, turizmden ekonomiye kadar birçok yönleriyle sizlere tanıtmak istedik. Bu sayıda röportaj konuğumuz moda dünyasının tanınmış isimlerinden Selda ERUZUN ile kurumsal moda üzerine sohbet ettik. Kurumsallaşma da önemli bir basamak olan iş kıyafetlerin çok zarif ve şık olabileceğini, sayın ERUZUN yaptığı çalışmalarla bizlere en iyi şekilde göstermektedir. Dyt. Yavuz ÇELİK, yaşamın hızlanmasıyla beraber artan fast food tüketimine bağlı olarak, her yaştan, özellikle çocuklarda obeziteye karşı nelere dikkat etmemiz gerektiğini anlattı. Eğlence bölümümüzde çocuklarınız için resim yarışması ve hoş vakit geçirmeniz için ödüllü kare bulmaca hazırladık.

Keyifli okumalar. info@kimgrup.com.tr

life

Alışveriş ve Yaşam Kültürü Dergisi OCAK 2012 YIL: 5 SAYI: 40 Kim Adına Sahibi Erol ERSAN Yönetim Yeri KİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Evren Caddesi Barış Sokak No: 6 Bağcılar / İSTANBUL Tel: (0212) 489 21 21 www.kimgrup.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Zeki SARIELMAS Grafik Tasarım Gülşah ŞENEL Mustafa GÜLEÇ Kapak Tasarımı Mustafa GÜLEÇ Katkıda Bulunanlar Dyt.Yavuz ÇELİK Doç.Dr.Cem DEMİREL Okur Hizmetleri Hattı Sema GÜR Baskı ve Cilt Star Medya Yayıncılık

Kimlife Kimgrup reklam departmanı tarafından hazırlanmaktadır. Yerel süreli yayındır, ayda bir hazırlanır. Dergimizde ilanlarınızın yer almasını istiyorsanız; 0212 489 21 21 nolu telefondan iletişime geçebilirsiniz. facebook.com/kimduyuru

twitter.com/kimmarket


KİMLife SAĞLIK

3 kimlife


KİMLife İÇİNDEKİLER

içindekiler 12

18

6

Kim Şube

8

Çocuklarda Obezite

24

30

"Evdenizden Markete Teslim"

"Doktorumuzdan Uzman Görüş"

10

Taraklı

22

Hobi

34

Moda

36

Ev Dekorasyonu

42

Gündem Çocuk

44

Güzellik

52

Bebek Sağlığı

54

Yunus Balığı

64

Bulmaca

"Gezelim-Görelim"

38

"Fotoğrafçılığa İlk Adım"

"2012 Kışı Bot / Çizme Modası"

"Renk Seçimi"

46

"Oyunların Çocuklarımızın Hayatındaki Önemi "

"Saç Boyama Önerileri"

"Yenidoğan Sarılığı Hakkında"

"Akıllı ve Sevimli"

"Ödüllü Kare Bulmaca"

56


Kim Life

KİMLife SAĞLIK

5 kimlife


KİMLife SAĞLIK

Evinizden marketimize servis

Mağaza Müdürü Mehmet Ayhan ARSLAN

Mağaza Müdürü Mehmet Ayhan ARSLAN Ümraniye şubesi, alışveriş merkezi içerisinde yer almaktadır. Şubenizin özelliklerinden bahseder misiniz? Şubemiz Ümraniye ilçesinin güzel mahallesi olan ıhlamur kuyuda Corner Point alışveriş merkezi içerisinde 1270 m2 büyüklüğünde 2 katlı mağazadır. Mağazamızda 30 personelimiz ile müşterilerimize hizmet sunmaktayız. Müşteri rahatlığı ve rahat bir alışveriş için mağazamızın içerisinde yürüyen merdiven ve asansör bulunmaktadır. Ayrıca 30 araçlık açık 100 araçlık kapalı otoparkımız ile de araçları ile gelen müşterilerimizin rahat alışveriş yapmalarını sağlıyoruz. Mağazamızda 2 adet servis aracımız yarım saatte bir müşterilerimizin hizmetindedir. Servis araçlarımız sadece mağazamıza gelen müşterilerimizi alışveriş sonrası evlerine bırakmakla

6 kimlife

kalmıyor, evinden mağazamıza gelmek isteyen müşterilerimize de aynı hizmeti sunmaktadır. Satış alanı içerinde müşterilerimizin alışveriş imkânı yanı sıra hoş bir zaman geçirebilecekleri her an taze, sıcak ve bol çeşit menüsü ile simit sarayı bölümümüz alışverişe keyif katmaktadır. Bulunduğunuz bölgede mutlaka rekabet içinde olduğunuz marketler vardır. Bu konuda tüketicilere neler vaat ediyorsunuz? Tabiî ki her bölgede olduğu gibi bölgemizde de çok sayıda rakibimiz mevcut. Bilindiği üzere Türkiye de perakendenin profesyonel olarak başlama tarihi yani geçmişi çok da eskiye dayanmamaktadır ama ülkemizde kısa sürede en çok gelişen büyüyen sektörlerin başında gelmektedir. Sektör geliştikçe bizlerde tecrübe kazandık ve son


Ürün portföyünüzü neler oluşturmaktadır? Mağazamızda 7000 çeşit ürün portföyü ile; işlenmiş et, işlenmemiş et, şarküteri, manav, donuk ürünler, kuru gıda, gıda dışı, züccaciye ve pastane reyon gruplarımızdan oluşan müşterilerimizin her istediğini kolaylıkla bulabileceği bir mağazadır. Ayrıca mağazamızda alışverişini yaparak yorulan müşterilerimiz için özenle dizayn edilmiş simit sarayı 6 personeli ile en iyi şekilde Ümraniye semtine hizmet vermektedir. Ümraniye şubesinin müşteri profili nasıldır? Mağazamızın bulunduğu lokasyondan dolayı müşterimizin işten eve dönüş yolunda kalmaktayız. Dolayısıyla müşterilerimiz iş çıkışı bizi ziyaret etmektedirler. Yoğun olarak müşteri profilimizi ev hanımları oluşturmaktadır. Ayrıca mağaza

Ümraniye Mağazası

Açılış: 27.07.2011 Kasa Sayısı: 7 1270 m2 Aşağı Dudullu Mah. Alemdağ Cad.No: 616 Ümraniye/İSTANBUL 0216 508 19 10 -15

çevresinde bulunan iş yerleri de mağazamızdan alışveriş yapmaktadırlar. Alışveriş merkezi içerisinde yer alıyor olmanız müşteri taleplerini nasıl etkilemektedir? Alışveriş merkezi içinde olmamız bizim için her anlamda avantaj sağlamaktadır. Avm'ye gelen ziyaretçiler normalde farklı taleplerle gelmesine rağmen bizim de orda olmamız ziyaret anlamında ve akabinde bizden de alışveriş yapmasını sağlamaktadır. Her zaman için ÇOK RENKLİLİK ÇOK SES getirdiğine inanırım. Kim grup olarak avm içinde bulunmamız doğrultusunda konsept farklılığımızı yansıttığımızı düşünüyorum. Karlılık anlamında ise çok daha faydalı olduğunu görmekteyiz. İnsanların ayakkabı alırken yanı basında bir marketin olması doğal olarak kişinin hem daha rahat alışveriş yapmasını hem de beyin(psikolojik) olarak rahatlamasını sağlamaktadır. Dolaysıyla bu durum avm içinde olan bir marketi daha cazip kılmaktadır. Hedeflerinizi öğrenmek istesek, neler demek istersiniz? Kim market kalitesini ve ekonomik fiyatlarını daha çok müşterilerimize ulaştırmak ve mağazalarımızda eğitimli personellerimizin kim kalitesini müşteri memnuniyeti açısından ulaşabilecek en yüksek değere taşımaktır. Tüm çalışma arkadaşlarımın olduğu gibi ortak faydamız mağazalarımıza gelen misafirlerimiz bize yaptıkları ziyaretlerinden sonra memnuniyetlerini yakın çevreleri ile paylaşmalarıdır. Son dönemde perakende sektöründe oluşan rekabet şartlarından sonra sadece fiyat kalite ürün ve güler yüzlü personel kriterlerinin dışında

7 kimlife

müşterilerimize daha farklı özel alışveriş imkânı sağlamak amacıyla tüm mağaza çalışma arkadaşlarım ile yeni, farklı nüanslar oluşturmaya çalışıyoruz. Bizler inanıyoruz ki Ümraniye halkının bizlerden alışveriş yaptıktan sonra zaman içerisinde bu alışveriş müşteri market ilişkisi dışında dostluğa gidecektir. Çünkü her zaman her şartta olduğu gibi insanlar inandığı ve güvendiği yerde mutlu olur. Ümraniye şubesi, 2012 yılından neler beklemektedir? Birinci hedefimiz aylık 30.000 müşterimize ulaşmak ve bu hedefi yakaladıktan sonra bu hedefin üzerine bir bir ekleyip daha çok müşterimizi mağazamızda ağırlamak istiyoruz. 2012 Ocak ayında bulunduğumuz Avm'de diğer markaların açılması ile bölgeye total bir hizmet vereceğiz. Ayrıca Avm'de bulunan diğer markalar ile ortak aksiyon özel günler planlanacaktır. Tabiî ki koşulsuz en büyük hedefimiz markamızı Ümraniye halkına daha fazla duyurmak ve bölgede daha etkili olabilmektir. Kim market olarak müşterilerimize daha farklı daha özel hizmet verebilmek için verilen eğitimler 2012 yılında da aralıksız devam edecektir. Marketimize paralel olarak mağaza içerinde bulunan simit sarayı ile de her gün onlarca müşterilerimize günaydın diyoruz ve burada güne bizimle başlamaktadırlar.

KİMLife KİM ŞUBE

yıllarda da yapılan atılımlarla da "İnsana hizmet mutluluktur" sloganımızla sektörde başarılı bir şekilde yerimizi aldık. Bu süreçte hep hizmet vermeyi değer vermeyi öğrendik ve müşterilerimize yapılan promosyonlar özel fiyatları aksiyonlar haricin de hizmet vermeyi değer vermeyi ilke haline getirdik ve bu da bizleri rakiplerimizden ayıran en büyük özelliğimizdir.


KİMLife ANMA

Çocuklarımız ve

Obezite O

beziteyi basit bir şekilde tanımlamak gerekirse; vücutta depolan yağ oranının olabilir değerlerin çok üzerinde olması demektir. Bu tanımlama yetişkin bireyler için vücut kitle indeksi ile sınıflandırılır, çocuk gurubunda ise yaşa, cinsiyete göre ağırlık ve boy persentil eğrisi kullanılarak sınıflandırılabilir.

OBEZİTE NASIL OLUŞUR? Genetik etmenler; Obezite ve genetik etmenler üzerinde yapılan araştırmalarda her iki ebeveyn obez ise çocuğun obez olma ihtimali %80,yalnızca biri obez ise oran %50,ikisi de obez değilse oran %9 olarak saptanmıştır. Nihayetinde bu verilerin hepsi ihtimaldir kesin değil, Yeterli dengeli beslenerek, beslenme kurallarına yeterince uyum sağlayarak bu ihtimalleri olabildiğince azaltılabilir. Sağlıklı bireyler ve kilo probleminin oluşturabileceği birçok hastalıklardan uzaklaşabiliriz. Psikolojik etmenler; Obezite ve psikolojik etmenler arasında ilişki olduğu kabul edilmiştir. Anne-babaçocuk arasında olumsuz ilişkiler çocuğun ruhsal yapısını etkileyip aşırı yemeye neden olmaktadır. Fiziksel aktivitedeki azalma; Fiziksel aktivitedeki azalma da obeziteye neden olmaktadır. Uzun süre televizyon izlemek, izlerken lezzetli ve yüksek kalorili yiyeceklerin tüketilmesi. Bilgisayar başında oyunlar ve buna benzer birçok fiziksel aktivite eksikliği...

Hatalı beslenme; Obezitenin gelişmesinde önemli rol oynamaktadır. Yüksek kalorili yiyeceklerin alınması, hızlı yemek, hazır yiyecek tüketiminin artması, çiğneme gerektiren yiyeceklere yer verilmemesi, öğün atlama, geç saatlerde yemek yeme, karbonhidratlı ve yağlı yiyeceklere daha fazla yer verme, buna benzer ebeveynlerin olası kilo sorunları, yanlış, dengesiz besin seçimi gibi diğer etmenler. Hatta besin pişirmede kullanılan yanlış yöntemler, ve buna benzer birçok etmenden bahsetmek mümkün.

Çevresel etmenler; Bu konuda en belirleyici faktörler Kitle iletişim araçları, Reklâmlar, Ailenin mutfak kültürü, Okuldaki yanlış beslenme, Besin sanayisinin sınırı olmayan tat lezzet aroma artırımını tüketimi tetiklemesi, v.b etmenler OBEZİTE ÖNLENEBİLİR Mİ? Yeterli ve dengeli beslenebilme: Beslenme bilgi düzeyinin arttırılması için besinlerin içeriği, kişilerin ihtiyacı olan yiyeceklerin miktarlarının öğrenilmesi ile mümkün. Tabi bu tür bilgileri bireysel olarak kazanmak çok zor olacağı için okullarda yeterli düzeyde alınabilecek ders programları ile verilmesi daha doğru bir yoldur. Obezite sorunu tek başına böyle yöntemlerle çözülemeyeceği için bu konunun devlet politikası haline getirilmesi sorunun çözümü için olabilecek en köklü ve en kesin çözüm yolu olacağı aşikârdır. Bununla beraber bireysel olarak sorunu çözebilme ye katkı sunabilecek bazı değişiklikleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. *Yeme davranışlarının düzenlenmesinde dikkat edilecek hususlardan biri ailenin mutfağıdır. Çocukta beslenmeyi ilk öğrenme en yakın çevresi yani; anne babanın temelini oluşturduğu mutfaktır, Yani çocuklar için en doğru yemek yeme alışkanlılarının kazanılma ihtimalinin olduğu ortamdır. Çocukların bu dönemde yiyecek tüketimleri gerek fiziksel aktivitelerinden dolayı gerek duygularından dolayı günbegün değişmektedir. Yani bazı günler az, bazı

8 kimlife


Çocuk beslenmesinde klasik bir menü planlama yerine beslenmesinde yer alması gereken besin gruplarını aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. 1.Grup: Et, tavuk, balık, kuru baklagiller yumurta, peynir gibi besinler kaliteli protein vitamin ve minarelerden zengin besinler yer alır. Doku yapımı, kasların güçlenmesi, kan yapımı, vücudun sağlıklı büyümesi ve sağlıklı bir yaşam için gereklidir.Bu grup besinlerden 2 veya 3 porsiyon tüketilmelisi bu dönem çocukları için yeterlidir. 2.Grup: Süt ve süt gurubu besinleri, yoğurt, ayran cacık ve benzeri besinler yer alır. Bu besinler kemiklerin, dişlerin gelişimi, sinir ve kasların düzenli çalışması için gerekli Kalsiyum, A Vitamini, B vitaminleri ve iyi kalite protein sağlarlar. Bu grup besinlerden günde 500 ml süt veya yoğurt verilmelidir. Eğer çocuğun sevmediği bir besin var ise çeşitlendirerek kullanmak veya çeşitli yemeklerin içinde kullanmak gerekebilir. 3.Grup: Tahıl gurubu: Günlük enerjinin çoğu bu grupta yer alan tahıllar ve tahıl grubu besinlerden sağlanır. Bu gruptaki besinlerde azda olsa bitkisel protein ve B vitaminleri bulunur. Bu besinler pilav ma-

besin grubudur. Gerek diş sağlığının korunması gerekse çocukluk çağı şişmanlığının önlenmesi için önem taşımaktadır. Tabi bunların yanı sıra enerji kaynaklarımızın en önemli öğelerde yine bu besinlerdir. Çocuğun kilo sorunu olmaması halinde dikkatli tüketilmesi gerekir. Sabah, öğle ve akşam gibi ana öğünleri atlanmamalı Çeşitli sebeplerden (özellikle çocuk gözetimimiz altında değilse yani beslenmesinin bazı öğünlerine müdahale edemiyorsak sorgulama yöntemi ile çocuğun okul veya yuva gibi kurumda eksik tükettiğini düşündüğümüz yiyecek gurubunun tamamlamasını sağlamada iyi bir yöntem olduğu unutulmamalı ) dolayı ana öğünlerde alınamama ihtimaline karşı eksik olabilecek bazı besin veya besin guruplarını 1-2 ara öğün oluşturularak günü bitirmeliyiz. Genel anlamda yiyecek hazırlamada özen göstermemiz gereken kurallar: yiyecek hazırlama ve pişirme işlemi öncesi temizlik kurallarına uyma, pişirme tekniği olarak kızartmalardan uzak durma, bunu yerine haşlama, ızgara, fırında ve buharda pişirme yöntemini severek uygulama. Mümkün oldukça yiyeceğin görümünün ve kokusunun hoş olmasını sağlamak.

karna, çorbalar içinde, sütle veya yoğurtla zenginleştirilerek verilmesi uygun olabilir. Gereksinim ise günde 6-8 porsiyon olarak tüketilmesi önerilmektedir. 4.Grup: Sebze meyve gurubu: Bu grupta mineral, vitamini ve liften zengin sebze ve meyveler bulunur. Özellikle yeşil yapraklı sebzeler, A Vitamini, C Vitamini ve B grubu vitaminlerden zengindir. A ve C vitaminleri çocuğun büyümesi ve hastalıklardan korunması için gerekli en önemli vitaminlerden bazılarıdır. Gereksinim ise, günde 4 porsiyon veya daha fazlası önerilmektedir. 5.Grup: Şeker şekerli besinler, Bir diğer Grup yağlardan oluşan besinlerdir. Bu guruplar vücuda enerji sağlarlar. Bunlar şeker ve şekerden yapılmış besinler, pekmez, bal, reçel, tereyağı, zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağlardır. Gün içinde en az tüketilmesi önerilen

9 kimlife

Yukarıda ana hatların dışında obeziteye yol açan tehlikeli etmenlere karşı sigara karşıtı benzeri kampanyalar gibi yasal önlemler uygulanabilir. Okul kantinleri sağlığa ve çocuk beslenmesine uygun düzenlenmeli.( her ne kadar son yasal düzenleme ile okul kantinlerinde diyetisyen desteği planlandıysa da birebir uygulanması da sağlanmalıdır.) Bunlar çocuklarımızı obeziteden korumak için yarar sağlayacaktır. Yukarıda ana hatlarıyla tarif etmeye çalıştığımız yiyecekleri önce gruplandırdık, bu gurupları mutfak alışkanlıklarımız ve yaşam şartlarımız doğrultusunda ( örneğin ekonomik boyut yöresel mutfak (v.b) aşağıdaki gibi planlamaya çalışırsak çocuklarımız için yeterli ve dengeli, zamana yayılmış, Hatta her öğün olabildiğince kendi arasında dengelenebilmiş bir menü haline gelebilir.

Dyt. Yavuz ÇELİK MEDİCANA Çamlıca Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü

KİMLife DOKTOR YAZISI

günler fazla yemeleri bu yaş grubunun özellikleri arasındadır. Çocuğun yeme alışkanlıklarını olumsuz etkileyebilecek anne ve babaların veya bakıcılarının yemek ısrarları, yemek bitirme zamanı için baskı uygulama, ödüllendirme ve hatta ceza verme gibi yeme davranışlarını olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Bu durumda çocuklarda oluşabilecek zorunlu besin seçiciliğine yönelme anne ve babayı da tek besin veya sınırlı besin gurubuyla çocuğu beslemeye götürebilir. Bu yiyecek gurubunun çok önemli bir besin veya besin gurubu olması halinde sonraki süreçte birçok sağlık sorunlarına bile sebep olabilmektedir. Bu yüzdendir ki; çocuğun beslenmesinde besin çeşitliliği sağlanmalıdır, yiyecekler çok iyi bilinmeli alternatif yiyecek gurubu oluşturulabilmeli. Çocuk zorlanmadan değişik yemek çeşitlerine alıştırılmalı ve bu konuda ebeveynler olarak örnek oluşturulmalıdır. Beslenmemizde önemli olan bir diğer davranış düzenli ve öğün atlamadan beslenmedir. Öğünleri dışında abur cubur diye tabir edilen, hamburger bisküvi, simit, kola, çikolata gibi hazır ve lezzetli besinlerin yenmesine fırsat vermemek verilse dahi önlemlerle çocuğu düzenli ve dengeli bir beslenmeye alıştırabiliriz.


KİMLife SAĞLIK

zarafetin sembolü; Taraklı

T

arihçe Eski adı "Dablar" olan Taraklı'nın Hellenestik dönemde "Bytinia" adını alan bölge içinde olduğu bilinmektedir. Hisartepe'de bulunan iki sarnıç M.Ö. l. bin ile M.Ö. 2000 arasını tarihlemektedir. Osmanlı Devletinin kuruluşundan önce, Ertuğrul Gazi zamanında, Osman Bey'in Komutanı Samsa Çavuş Sakarya Vadisindeki Sorkun, Yenice Tarakçı (Taraklı) ve Göynük taraflarına akın düzenlemiş, Hırıstiyan ahalinin yaşadığı bu toprakları Bizanslılardan alarak Osmanlı Beyliğinin topraklarına katmıştır.

Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferine çıkarken Taraklı'da konaklayarak veziri Yunus paşaya yaptırdığı ve şu anda kendi adıyla anılan Yunuspaşa camii diğer adıyla kubbelerindeki kurşunlarla ünlenen Kurşunlu camii 1517 yılında tamamlanmıştır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bahsedildiği üzere İlçede halkın şimşir kaşık ve tarak yapması nedeniyle adının Yenice Tarakçı olarak anıldığı belirtilmekte-

dir. Bu isim zamanla halk dilinde Taraklı olarak değişmiştir. Taraklı Evleri Taraklı Evleri, uzun yıllar ayakta kalabilmiştir. Üstelik yemyeşil bir doğanın içinde yer almaktadır. Hıdırlık Tepesi ve Taraklı Hisarının yamaçları ile bu iki tepe arasındaki vadide kurulu, Taraklı'ya, Göynük cihetinden gelen dere de ayrı bir güzellik katmaktadır. Tarihi evlerin bazıları 3 asrın üzerindedir. Bu evlerin genel karakteristiği Osmanlı şehir dokusunu oluşturan üç katlı ev biçimidir. Yunus Paşa Camii Yavuz Sultan Selim'in Mısır Seferi sırasında Vezir-i Azamı Yunus Paşa tarafından 1517 yılında yaptırılan Yunus Paşa Camii, kubbesi kurşun kaplı olduğundan, halk arasında "Kurşunlu Camii" diye anılır. Yunus Paşa Camii, kare planlı, tek minareli klasik üslupta inşa edilmiş, güzel bir Mimar Sinan eseridir. Cephe duvarları, ince yontu küfeki taşından inşa edilmiş olup, yine küfeki taşından işlenmiş saçak kornişleri ile sonuçlanmaktadır.

Taraklı'nın Osmanlı topraklarına katılışı ile ilgili olarak yapılan inceleme ve araştırmalarda fethin tarihi olarak 1289 ile 1293 yılları arasında ihtilaf olmakla birlikte, Taraklı'nın Osmanlı Beyliği topraklarına katılışı Beyliğin Anadolu Selçuklu Devletine yarı bağımlı olduğu yıllara rastlar. Ayrıca Taraklı'nın fethinde Samsa Çavuşla beraber kesin işbirliği içinde olan HarmanKaya Beyi Köse Mihal'inde etkisi olmuştur.

10 kimlife


Adı Uhut tatlısıdır. Bir de köpük helvası var. Köpük Helvası Taraklı'nın çevresindeki diğer yöreler de biliniyor. Çöğen kökü, yumurta, şeker ve glikozla yapılıp içine tahin katılarak yeniyor. Ama Uhut çok uzaklardan gelip, Taraklı'larca tanıtılmış bir tatlı, ve hiç aklınıza gelmeyen besin maddeleleriyle şeker katılmadan yapılıyor.

Taraklı Sokakları Tarihi mekanlarımız arasında kalan ve buram buram tarih kokan daracık sokaklar Arnavut Kaldırımı mimarisinde yapılmıştır. Sokaklarda yük taşıyanların dinlenmeleri için dinlenme taşları bulunmaktadır.

Geçtiğimiz günlerde Sakarya Valiliğince yapılan yemek yarışmasındaki tatlılar bölümünde Uhut 3.lük aldı. Nohutlu Mantı da yemekler kategorisinde Taraklı'ya 6.cılık getirdi.

Tarihi Hamam Hamam, ilçe merkezinde, Yunus Paşa Cami'ne yakın bir yerdedir. Hamamın ilk yapıldığı yıllarda, hamamdan çıkan buhar, yakınındaki Yunus Paşa Camii'ni merkezi sistemle alttan ısıtılmasında kullanılmıştır. Osmanlı döneminden kalma tarihi bir hamamdır. Ayrı bölümlerde eski ve yeni iki havuzu var. Huzur dolu ortamında, doğanın içinde şifalı sularla yapılan kürlerden sonra kendinizi iyi hissetmemek imkânsız. Çınar Ağacı İlçenin Yusuf Bey Mahallesi'nde 7 asırlık çınar ağacı Osmanlı Kültürünü gelecek nesillere aktarmaktadır. Osmanlı devleti topraklarına kattığı her yerleşim yerine çınar ağacı dikme geleneğinin Taraklı'da da sürdürmüştür. Asırlık çınar ağacı büyük bir yangın tehlikesi geçirmiş, ancak çok büyük bir zarar görmeden kurtarılmıştır. Hisar İlçenin savunulmasında stratejik öneme sahip olan "Hisar Tepesi"tarihi kalıntılar olan su sarnıçları ile ilçenin kalesi görünümündedir. Hisar tepesi'ndeki iki su sarnıcı MÖ..1000- MÖ..2000 yılları arasını tarihlemektedir.

Ulaşım İstanbul'a 1,5 / 2 saatlik uzaklıkta. Sabah gidip akşam dönebilirsiniz. Taraklı'da evini pansiyona çeviren aileler var. Bunun yanında Ulucami mahallesinde restorasyonu tamamlanan Kadirler Konağı'nda konaklayabilirsiniz.

Bunun yanı sıra Taraklı'nın kendisine özgü bir tatlısı olan Uhut da damaklarda farklı bir tat bırakabilir. Ayrıca bölgede Anadolu yemeklerini ustaca yapabilen birkaç restoran da mevcuttur. Böylesine doğal bir ilçede yediğiniz her şey, içtiğiniz su bile damağınızda farklı bir tat bırakmaktadır. Nohutlu Mantı dışında Taraklı'nın kendisine özgü bir yemeği yok. Keşkek, yaprak dolması, hamur işleri vs. Ama başka yerlerde bırakınız yemeyi belki adını bile duymadığınız bir tatlısı var,

Su Değirmeni Akarsuların başında kurulmuş, su enerjisini dönel hareket enerjisine çeviren çark sisteminden güç alarak dönerek öğütmeye yarayan; halk dilinde "Kara Değirmen" olarak anılan, beş taşlı veya iki taşlı su değirmeni köylüler tarafından günümüzde de kullanılmaktadır. Ne Yenir? Sakarya'nın Taraklı İlçesi'nde lokantaların birinde durup yörenin Nohutlu Mantı'sını yemek uzun yoldan gelenler için bir zevk olacaktır.

11 kimlife

Kadirler Konağı'nın dışında, belediyemizin bir personelinde mevcut bulunan 0 544 491 22 15 nolu telefonu istediğiniz saate arayıp, Taraklı'daki bir evde kalabilirsiniz. Pansiyon evler daha öncesinde liste halinde belirlenmiştir. Oda / kahvaltı istenildiğinde öğlen ve akşam yemekleri alabilirsiniz. Geçtiğimiz günlerde DASK ve Sakarya Valiliğince yapılan Fotoğraf Çekimi Etkinliğinde 3 gün, 150 kişilik bir grup, bu organizasyonla Taraklı evlerine dağıtılarak ağırlandılar.

KİMLife GEZELİM-GÖRELİM

Tarihi Han Taraklı, Bağdat Yolu üzerinde olduğundan kervanların Taraklı'da konakladığı ve yılların hiçbir zaman eskitemediği tarihi han yerli ve yabancı turistlere ben buradayım gelin misafirim olun, dercesine ihtişamıyla Taraklı'nın tarihini anlatır.


KİMLife SAĞLIK

yaşanılacak şehir

Antalya 12 kimlife


Coğrafya Antalya, Akdeniz Bölgesi'nin batısında yer almaktadır. İl merkezi kuzeyinde Burdur, doğusunda Serik, güneyinde Akdeniz,

batısında ise Korkuteli, güneybatısında ise Kemer sınırları ile çevrilidir. Akdeniz ikliminin bitki örtüsünü olan maki türü bitkiler Antalya'nın da bitki örtüsünü oluşturur. Batı Torosların güneyi ile Akdeniz arasında kalmış bir bölümde bulunmaktadır. Şehrin yukarı kısımlarında kızılçamlar görülür. Antalya'dan geçen tek akarsu şehrin doğusundaki Aksu Çayı'dır. Bu akarsuyun üzerinde Düden Şelalesi de bulunmaktadır.

İklim Antalya ili iklimi genel olarak Akdeniz iklimine girmektedir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı olarak ifade edilen iklim tipi diğer bir değişle mutedil deniz ve sıcak deniz iklim sınıfına girer, daha iç kesimlerde ise soğuk ve kara iklim tipi görülmektedir. Yazın ortalama sıcaklık 30-34 derece arasındadır. Ocak ayında ise sıcaklık ortalama 9-15 derece arasında değişir. Şehirde kar yağması ve don gibi meteorolojik olaylar hemen hemen hiç olmaz.

13 kimlife

İlde yıllık ortalama nispi nem %64 civarındadır. Antalya'nın kıyı bölgesinde yazlar hem uzun hem de sıcaktır. Kışlar bile ılığa yakın serinlikte geçer. Yazın hiç görülmeyen yağmur, Aralık, Ocak ayları ile çok nadir olarak ilk ve sonbahar aylarında sağanak halinde yağar. Yılın ancak 40-50 günü kapalı ve yağışlıdır. Antalya, yılda ortalama 300 güneşli günü, 18.7 derece yıllık sıcaklık ortalaması ile yılın 12 ayı turizm hareketlerine açık, ender bölgelerden birisidir. Yılın en az dokuz ayı denize girilebilir. Bitki örtüsü ise Akdeniz iklimi'nin getirdiği maki adlı kısa ve her mevsim yeşil ağaçlardan oluşur. Nüfus Antalya 1927'de yapılan Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk nüfus sayımında nüfus büyüklüğü açısından 63 il arasında 29 sırada yer alıyordu ve kilometrekareye düşen kişi sayısı 1927'de yaklaşık 11 idi. 1960'lı yıllarda başlayan köyden kente göç dalgası, 1985 yılındaki sayımlarda kent nüfusunun köy nüfusunu geçmesiyle devam etmiştir. Antalya'nın nüfus bakımından şu an kalabalık olması da 1960'dan sonraki dönemdeki göçlerden kaynaklanır. Antalya dışından gelip Antalya'da çalışan tarım işçileri zamanla Antalya'ya yerleşmiş ve bu durum Antalya'da kontrolsüz bir şehirleşmeyi beraberinde getirip, çok hızlı bir gecekondulaşmaya sebep olmuştur. Bu gecekondulaşma özellikle Kepez ilçesinde kendini göstermiş olup bölgenin hala çözülmeyi bekleyen sorunları arasındadır. Antalya nüfusundaki bu artış 19802000 yıllarında turizm sebebiyle artmaya devam etmiştir. Turizm ile Antalya dış ülkelerden göç aldığı gibi sektörün büyümesi ve iş imkânlarının artmasıyla beraber Türkiye'nin diğer şehirlerinin yanında kendi ilçe ve köylerinden de göç almaya başlamıştır. ve Antalya bu sebeplerin bir araya gelmesiyle beraber Türkiye'nin en

KİMLife ŞEHİR

A

ntalya, Akdeniz Bölgesi'nde yer alan Antalya şehrinin aynı ismi taşıyan merkez ilçesidir. Antalya, Türkiye'nin önemli turizm merkezlerinden biridir. Doğası, palmiyelerle sıralanmış bulvarları, geleneksel mimarisini korumuş merkezi Kaleiçi ve büyük ölçekli turizm yatırımları ile Türkiye'nin en önemli turizm merkezlerinden biridir. Antalya aynı zamanda, Türkiye'nin büyük ölçekli göç alan kentlerinden biridir. 2010 yılı verilerine göre Antalya şehir merkezinde 502.491 erkek, 498.827 kadın olmak üzere toplam 1.001.318 kişi yaşamaktadır. Tarihi Her ne kadar 1215'te Gautler de Montbellard Kıbrıs'tan getirdiği kuvvetlerle şehri ele geçirip Türkleri kılıçtan geçirdiyse de, Antalya 1. Keyhüsrev tarafından geri alınır. XII. yüzyıl sonlarında Selçuklu Devleti sona erince Isparta ve Antalya arasındaki topraklar Teke Aşireti'nin bir kolu olan Hamidoğulları'nın egemenliğine girer. Antalya'yı ele geçiren İlyasbeyoğlu Dündar Bey, buranın yönetimini, kardeşi Yunus Bey'e bırakır. Yunus Bey'in oğulları, Antalya'da hüküm sürdüler. Hamidoğulları'nın bu ikinci kolu Tekeoğuları adıyla anılır. Kıbrıs Kralı Pirre, 1361'de Antalya'yı ele geçirdiyse de, Tekeoğulları'ndan Mehmed Bey, 1373'de şehri geri alır. Bunun oğlu Osman Bey zamanında Antalya, Yıldırım Bayezıd, buranın yönetimini Firuz Bey'e verdi (1391). Ancak Antalya'nın Osmanlılara geçişi konusunda kaynaklara tek bir tarih göstermemektedir (Oruç Bey ve Neşri'ye göre 1389-1392; İbni Kemal'e göre 1391).


KİMLife SAĞLIK çok göç alan illeri sıralamasında 2000 ve 2005 yıllarında birinci sıraya yükselmiştir. Antalya'da 12 ve daha yukarı yaştaki nüfus içinde işgücüne katılma oranı yüzde 60 olup, cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Bu oran erkek nüfus için yüzde 73, kadın nüfus için yüzde 46'dır. Yeraltı zenginlikleri Antalya'nın yakın çevresi yeraltı kaynakları bakımından çeşitli bir bölgedir. Bölgede zımpara, barit ve boksit madenlerinin yanı sıra altın, gümüş, krom, bakır, kurşun, çinko, mangenez, kuvarsit, maden kömürü, dolomit, alüminyum ve olivin madenlerinin aranması ve işletilmesi faaliyetlerinde bulunulmaktadır. Ulaşım Antalya'ya kara, hava ve deniz yoluyla ulaşım mümkündür. Antalya Havalimanı yaz aylarında turizmin de etkisiyle iki dakikada bir uçağın indiği bir havalimanıdır. Antalya'ya karayoluyla dört farklı yoldan (Kemer yönü-Aksu yönü-Korkuteli yönüYeşilbayır yönü) ulaşılabilir. Antalya'da ulaşımı olmayan bir belde veya köy bulunmamaktadır.

bu tarihten sonra çeşitli hareketlenmeler olmuştur. 1980'lerde gelişen turizm hareketi ile birlikte de konaklama ve dinlenme tesisleriyle değişik türde lüks mağazalar açılmıştır. Teknolojinin de kullanımını yaygınlaşmasıyla tarım ve sanayide üretimi artırmış, ticari piyasa oldukça hareketlenmiştir. Antalya'da ticaretteki en etkili kuruluş Antalya Ticaret ve Sanayi Odası'dır(ATSO). Üye sayısı 10.000'i geçen ATSO kadar önemli olan diğer kuruluşlar: Antalya Ticaret Borsası ve Antalya İhracatçılar Birliği'dir. Antalya'daki ticaret sektörü, toplam gelirlerin %34'ünü oluşturan önemli bir ağırlığa sahiptir. Antalya'da ihracatın %67'si ve ithalatın %60'ı Avrupa Birliği üye ülkeleri ile gerçekleşmektedir.

Şehir ekonomisi Antalya şehrinin ekonomisinde turizm, ticaret ve tarım ön planda olup sanayi faaliyetleri de son dönemde gelişme gösteren faaliyetlerdendir. Bunun dışında Antalya'da hayvancılık, madencilik gibi diğerlerine göre daha az yönelinen kollarda iş faaliyetleri de sürdürülmektedir.

Sanayi Antalya, Türkiye'nin gelişmişlik düzeyine göre 10. ili olmasına rağmen sanayi alanında Türkiye ortalamasının altında kalmaktadır. Bunun temel nedeni olarak Antalya'da turizmin ve tarımın ön planda olmasını gösterebiliriz. Ayrıca Antalya bu iki ekonomik faaliyetle sanayileşmenin yarattığı hava kirliliği gibi durumların yaşanmadığı bölgelerdendir. 1950'li yıllarda Sümerbank ve Antbirlik tesisleriyle başlayan sanayileşme girişimleri sonucunda Antalya'da yaklaşık 200 sanayi siciline sahip firma bulunmakta olup bunlardan 63'ü Antalya Organize Sanayi Bölgesi'nin kontrolündedir. 1961 yılında kurulup Antalya'nın ilk sanayi kuruluşlarından olan ve kurulduğu bölgeye Dokuma ismini veren Antalya Pamuklu Dokuma Fabrikası ise 17 Kasım 2004 tarihinde faaliyetlerini durdurmuştur. Döşemealtı'ndaki Organize Sanayi Bölgesi ve Konyaaltı'nda bulunan Serbest Bölge dışında, Antalya şehir merkezinde üç sanayi sitesi bulunmaktadır. Bunlar: Akdeniz Sanayi Sitesi, Yeşil Antalya Sanayi Sitesi ve Antalya'daki en eski sanayi sitesi olan Sanayi Çarşısı'dır. Sanayi sektörünün gayrisafi hasıla içindeki payı Türkiye genelinde %28 iken, Antalya'da %7 düzeyindedir. Antalya ili milli geliri içerisindeki sanayi payı sadece %4,3 gibi bir oranda kalmaktadır. Tarım Antalya ili sahip olduğu Antalya Ovası ile tarımsal potansiyel ve ekolojik uygunluk açısından Türkiye tarımında önemli bir yere sahiptir. Antalya topraklarının beşte birinde tarım yapılan bir bölgedir.

Ticaret Antalya'da 1970'li yıllara kadar belirli bir seviyede kalmış olan ticaret sektöründe

14 kimlife


Kültür Turizmi Kültür turizmi, geniş anlamda ziyaretçilerin gittikleri yerdeki tarihi ve bir ulusa ait değerleri görmesi ve tatmasına verilen isimdir. Müzeler ve ören yerleri Antalya müzesi 1922 yılında Antalya'da açılan ilk müze Fikri Erten tarafından Aleaddin Camii'nin deposunda açılmıştır. Bu müze 1937 yılında Yivli Minare Külliyesi'ne taşınmıştır. 35 yıl burada faaliyet gösteren müze 1972 yılında Konyaaltı Caddesi üzerinde şu anki bulunduğu yere taşınmıştır. Antalya'nın tarihine ışık tutan bir çok eserin bulunduğu müze 1988 yılında Avrupa Konseyi Özel Ödülü'ne layık görüldü. Antalya Kent Müzesi Antalya'nın çağdaş tarihi ve kent kültürü'nü araştırmak amacı ile 2007'de kurulmuş'tur. Şu an Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı olarak proje hazırlığı

aşamasındadır. Her haftasonu Kent-MüzeTarih söyleşileri düzenlemektedir. Suna - İnan Kıraç Kaleiçi Müzesi 1993 yılında Suna ve İnan Kıraç tarafından satın alınan yıkık bir binanın iki yıl içinde onarılıp Türk halk kültürüne ait eserlerin bulunduğu bir etnografya müzesi olarak tasarlanmıştır.

15 kimlife

KİMLife ŞEHİR

Atatürk Evi Müzesi Mustafa Kemal Atatürk'ün 6 Mart 1930 tarihinde Antalya'ya geldiğinde bir hafta kaldığı iki evdir. 1980 yılında düzenlenip Atatürk Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Alt katta müze müdüriyeti ve Atatürk'ün kaldığı dönemde kullandığı toplantı odası; üst katta ise Atatürk'ün yatak odası dinlenme odası ve elbiselerinin sergilendiği odalar vardır. Ayrıca müzede geçmişten bugüne kullanılmış olan banknot ve pulların da sergilendiği bir salon bulunmaktadır. Müzenin duvarlarında Atatürk portreleri ve Atatürk'ün Antalya'ya geldiği dönemin gazeteleri görülebilir. Perge Perge, Antalya'nın 18 km doğusunda, Aksu ilçesi sınırları içinde bulunan bir antik kenttir. M.Ö 12. yüzyılda kuzey Anadolu'dan güney kıyılara büyük bir Yunan göçü oldu. Bu gelenler modern Antalya şehrinin doğusuna yerleştiler ve bu bölgeye Yunanca'da "Irkların Ülkesi" anlamına gelen Pamphylia denildi. Perge de, Kilikya-Pisidya ticaret yolunun üstünde yer aldığı için önemli bir Pamphylia şehridir. O dönemde yaygın olan korsan saldırılarından korunma amacıyla iç kesimde kurulmuştur. Şehrin kuruluşu diğer Pamphylia şehirleriyle aynı zamana rastlar (M.Ö. 7 yüzyıl).

Antalya'da tarım yapılan yerleri kıyı kesimi ve kıyıdan uzak kesimler olarak ayırırsak kıyı kesminde portakal, muz, avakado gibi tropikal bitkilerin yetiştirilebilmesinin yanında sera tarımına da uygundur. Ama kıyıdan uzak kesimlerde ise elma, armut, ayva gibi meyve türleri yetiştirilebilir. Kentin hızlı gelişmesine paralel bir süreç yaşayan tarım sektörü kendi yapısında da derin değişimlere uğramıştır. 1970 yılında nüfusun dörtte üçü tarımsal sektörlerden geçiniyorken 2000 yılında bu oran %49'a düşmüştür. Hayvancılık Antalya şehrinde hayvancılık çok yaygın olmayan bir ekonomik faaliyettir. Merkeze bağlı köylerde daha çok küçükbaş hayvancılık yaygındır çünkü arazi yapısı küçükbaş hayvancılığı için uygundur. Kümes hayvancılığı da yaygın bir ekonomik faaliyettir. Büyükbaş hayvancılık daha çok şehir merkezi dışındaki yüksek bölgelerde yapılmaktadır. Bunlar dışında arıcılık gezginci arıcılık şeklinde yapılmaktadır. Şehrin kuzeyindeki Kepez su ürünleri üretme istasyonu'nda ise balık çeşitlerinin artırılması yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Turizm Antalya'ya 2008 yılında 8.564.513'ü yabancı, 428.624'ü yerli turist gelmiştir. Antalya'da pek çok turistik yer ve bu yerlerin çevresinde turistik işletmeler mevcuttur. Antalya'da turizm pek çok farklı alanda yapılmaktadır.


KİMLife ŞEHİR

Termessos Termessos Antalya'ya 34 kilometre mesafedeki bir Doğal Park olan Güllük Dağı içerisinde batı tarafında 1050 metre yükseklikte bir plato üzerindedir. Termessos Türkiye'nin en önemli antik kentlerinden biridir. 4200 kişilik tiyatrosu ve yüzlerce kalıntısıyla çok geniş bir alana yayılmıştır. Ariassos Ariassos, Antalya-Burdur karayolunda Dağbeli sapağından önce ulaşılabilinecek bir bölgededir. Yaklaşık 960 metre yükseklikteki Batı Torosların yamacında kurulmuş olan bir Psidia şehri olan şehir; hamamları, kaya mezarları barındırmaktadır.

yat kapasitesine sahip olan bu marina; konaklamanın yanında elektrik ve PTT hizmetleri, sintine boşaltım, akaryakıt, yeme-içme hizmetleri verilmektedir. Kış turizmi Kış turizmi için Antalya'daki en çok tercih edilen yer Saklıkent'tir. Antalya'nın 50 km kuzeybatısında bulunan Saklıkent'te en yüksek nokta 2250 metrelik Bubi Dağı'nın zirvesidir. Kayak merkezleri ise 2200-2400 metre arasındadır. Saklıkent'te zorluk derecesine göre 2 adet kayak pisti ve 2 adet teleski bulunmaktadır. Ayrıca Sakılkent'te TÜBİTAK'ın astronomik araştırmalarını yaptığı bir gözlemevi bulunmaktadır.

Daha Küçük Çapta Tarihi Yerler Selçuklu Tersanesi 1228 yılında yaptırılan tersane 56,5 m. uzunluğunda, 44 m. derinliğinde ve 5 gözlüdür. Tersane güneyden gelebilecek tehlikelere karşı, iki katlı, iki odalı bir kule ile güçlendirilmiştir. Kırkgöz Han Antalya'nın 31 km kuzeybatısında Döşemealtı belediyesine bağlı bir bölgededir. 1247 yılında Selçuklu Sultanı 2. Gıyasettin Keyhüsrev tarafından kurulmuştur. Bir dağın eteğine kurulmuş olan hanın ortasındaki sofa etrafında çok sayıda oda ve merkezinde bir kuyu vardır ayrıca hanın birçok odası hala ayaktadır. Şu an çevresi halk tarafından mesire alanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca Kırkgöz Han'ın yaslandığı dağın altındaki yer altı suları çıkmaktadır. Evdir Han Antalya'nın 18 km kuzey batısında Antalya-Korkuteli karayolu üzeri Yukarıkaraman mevkisinde yer alan han, 1219 yılında Selçuklu Sultanı İzzettin Keykavus tarafından yaptırılan kervansaraydır. Kıyı ve yat turizmi Bir kıyı şeridi üzerindeki turizm faaliyetlerinin yanında deniz sporları, su altı dalış etkinlikleri gibi birçok aktivitelerin bütününe denir. Karpuz Kaldıran Plajı Lara Plajı'nın batısında Düden Şelalesi'nin denize döküldüğü yerdedir. Askeri dinlenme kampı olarak kullanılan plajın kumu çok ince, denizi sığdır. Adalar Plajı Karaalioğlu Parkı'nda kayalık bir plajdır. Yeme içme ihtiyacının karşılandığı gazinosu ve soyunma kabinleri vardır. Marinalar Antalya şehir merkezinde yat turizmi için bir liman bulunmaktadır. Yaklaşık 65

Kültür ve sanat Antalya Altın Portakal Film Festivali Avrasya'nın en köklü film festivallerinden biri olan Antalya Altın Portakal Film Festivali ilk kez 1964 yılında Türk sinema sektörünü maddi manevi desteklemek, Türk film yapımcısını nitelikli yapıtlar üretmeye teşvik ederek; Türk Sineması´nın uluslararası platforma açılmasına zemin hazırlamak amacıyla düzenlendi. Başlangıçta Antalya Tiyatro Film Müzik Festivali

16 kimlife

olarak düzenlenen bu organizasyon daha sonra bugünkü halini almıştır. İsmail Cem Televizyon Ödülleri Türkiye´de televizyon endüstrisinin gelişimine katkıda bulunmayı hedefleyen ve Türk yapımlarının uluslararası pazardaki temsil gücünü arttırmayı amaçlayan İsmail Cem Televizyon Ödülleri 2010 yılında düzenlenmeye başladı ve pek çok dalda ödül verdi. Aspendos Uluslararası Opera Ve Bale Festivali 1994 yılından itibaren Aspendos Genel Müdürlüğünün en önemli organizasyonlarından biri olan Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festivali, 1998 yılından itibaren kazandığı uluslararası boyutu düzenlenmektedir.


17 kimlife

KİMLife BASINDA BİZ

Basında KİM


KİMLife ŞEHİR

klasik araba sevdası

2

0. yy başlarında ortaya çıkan yeni dostlarımız, önceleri ihtiyaçlarımızı karşılarken, savaş sonrası 50' li ve 60'lı yıllara gelindiğinde duygularımıza yönelerek göz zevkimize hitap etmeye başlamış, karakterimizin bir parçasını oluşturup neredeyse yaşam tarzımızı haykırarak imajı önemsemiştir. Bazı Avrupalı ancak özellikle Amerikan otomobillerinde ortaya çıkan dizayn ustalığı ve estetiği, bolca eklenen nikelaj aksesuarlarla birlikte otomobilleri bir görsel şölen haline getirmiştir. Bu otomobiller içinde üretildikleri yıllarda dünyaca kabul gören bir mükemmellik standardı yakalayanlar ise zaman içinde sadece sıradan bir otomobil olarak değil sahip oldukları tüm özellikleriyle Klasik Otomobil adıyla

taçlandırılıyor..., Özellikle 50 li yıllardan itibaren hızlanan teknoloji, keşfedilen yenilikler ve baş döndürücü değişim rüzgarlarından dünya otomotiv sektöründe fazlasıyla etkilenmiş ve günümüze kadar pek çok otomobil örnekleri armağan etmiştir. Özellikle içinde bulunduğumuz yeni yüzyılda kullan ve eskiyince yenisiyle değiştir hatta eskimesini beklemeden yeniye sahip ol sloganıyla hareket eden insanlar otomobillerini de aynı görüşle sürekli yenilemekteler. Ancak yeni olmalarına ve tüm teknolojik üstünlüklerine karşın vahşice esen bu rüzgara karşı koyan ve kelimenin tam anlamıyla kıymet bilen, eskiyi sadece zaman zaman hatırlanan nostajji kelimesinden ibaret saymayan, geçmişlerinde en unutulmaz anlarına tanıklık etmiş kadim dostlarına sahip çıkan ve hak ettikleri değerlerini onlara veren dost canlısı insanlarda var. Bu duyguyla hareket edip otomobillerine her zaman sahip çıkan, onlara en iyi

18 kimlife

şekilde bakıp güzelliklerini ilk günkü gibi koruyan duyarlı kişiler sayesinde tüm dünyada yollar sıradışı renklere bürünmeye başlıyor ve adeta 21. yy rüzgârlarına karşı ters taraftan esecek bir fırtına doğuyor... Mutlaka dünyada bugüne kadar üretilmiş her eşyada olduğu gibi her eski otomobilde realite olarak klasik otomobil sınıfında sayılamaz. Manevi değerleriyse zaten çok izafi olup mutlak bu kapsam dışındadır. 70'li yıllarda neredeyse tüm gençliğini bir Kaplumbağa Vosvos kullanarak geçirmiş ve hala o otomobile sahip birine hangi fiyatı sorabiliriz ki? Maddi olarak pek fazla değeri olmayan bir eşyanın diğer taraftan bizim için paha biçilmez bir değeri olabilir. Ancak yinede bazı otomobiller vitrine çıktıkları yıllarda konuyla ilgili tüm otoritelerin kabul ettiği bir farklı konumlanmaya sahiptiler. İçinde bulundukları dönem itibarı ile bazen görsel tasarımları, bazen mekanik yenilikleri veya teknolojik keşiflerle donanmış bedenleri onları diğerlerinden


Bu araçların bir kısmının ve özellikle de gerçek anlamda üst düzey klasik otomobil sınıfına girmeyen modellerinin özellikle İstanbul'da taksi ve dolmuş hizmeti verdiklerini orta yaşların üzerindekiler iyi hatırlar. Her ne kadar 1. sınıf klasik otomobil sınıfında olmasalar da yine de bu kavrama uyan pek çok özelliklere sahiptirler. Örneğin tüm Chevrolet`ler, tüm Ford`lar, tüm Chrysler`ler genel olarak klasik sınıfından sayılmazlar ama aralarından bazı modeller vardır ki üst düzey klasik sınıfına girmeye hak kazanmışlardır. Bir Ford`un 50`li modelleri arasında Thunderbird, 65 - 69 arasında üretilen Mustangler klasik düzeydedir. Aynı şekilde Chevrolet`in Corvette serisi ve 1955 modelinden sonraki tüm tenteli spor modelleri klasikleşmiştir. Yine Cadillac gibi ünlü bir lüks markanın sınırlı sayıda üretilen Eldorado serisi her zaman gerçek bir klasik değer taşımıştır. Buna karşın bazı Avrupalı markalar da neredeyse tümüyle klasik otomobil sınıfında sayılan modeller üretmişlerdir Jaguar, MG, Porsche, Ferrari, Maserati, Lotus gibi markaları bunlar arasında saymakla birlikte bu listeye Mercedes' in 50' li yıllardan sonra ortaya çıkardığı bazı coupe ve cabriolet otomobillerini de ekleyebiliriz. Aynı şekilde MG'nin bazı modelleri,

Günümüzde de otomobil üreticilerinin önümüzdeki dönemlerde klasik olacağı kesinleşen hatta bazılarının şimdiden bile klasik olarak tanımlanabilecek modeller ürettiklerine tanık oluyoruz...Ferrari F40, F50 ve Maranello, Bugatti ve Bentley gibi markaların yalnız bazı müzayedelerde ve kapalı garajlarda görülebilen modelleri şimdiden klasik otomobil litteratüründe hak ettikleri yeri almış durumdalar.

Amerikan otomobillerinde ortaya çıkan dizayn ustalığı ve estetiği, bolca eklenen nikelaj aksesuarlarla birlikte otomobilleri bir görsel şölen haline getirmiştir. Bu otomobiller içinde üretildikleri yıllarda dünyaca kabul gören bir mükemmellik standardı yakalayanlar ise zaman içinde sadece sıradan bir otomobil olarak değil sahip oldukları tüm özellikleriyle Klasik Otomobil adıyla taçlandırılıyor...,

Her ne kadar klasik otomobil kavramına dahil olan pek çok Avrupalı marka ve modelleri olsa da neden genellikle Amerikan otomobilleri ? Bu sorunun cevabı galiba sağlamlık, kalite ve zamanla aşınmayan bir yapıyı estetikle birleştiren böylelikle her devirde ve her türlü şartlarda restorasyonu mümkün olan otomobilleri miras bırakan Amerikan tarzında gizli. Rock`n Roll devrinin çift renklere boyanmış ve bol nikelajlı panjurlarıyla, kuyruklu arka çamurluklarını savuran, homurtulu sekiz silindirli motorlara sahip olanları gördüğümüzde de bunu gayet iyi anlayabiliyoruz. İster Amerikan ister Avrupalı olsun, klasik değeri üst sınıfta olsun veya olmasın iyi

19 kimlife

yapılan bir restorasyon sonrasında bu otomobillerin, sağlam, güvenli, konforlu, gösterişli, az rastlanan ve özel olmaları sebebiyle yola çıktığı zaman herkesin gözünün üzerlerinde olmasını sağlıyor. Bu ilgi sahibinin çok hoşuna gitmekle birlikte otomobilin bir döneme tanıklık ettiğini, belki de çocukluk veya gençlik yıllarının hatırasına yeniden sahip olma duygusu ve sayısının onlu rakamlarla ölçüldüğünü bilmek de ayrıca gururlandırıyor. Belki de sadece bu sebeple bile klasik otomobil sevdası vazgeçilmez oluyor.

KİMLife NOSTALJİ

ayırmaya yetti. Yıllar geçtikçe işte o otomobiller fiziken eskiyip yaşlı ve yorgun bedenlere sahip olsalar bile ruh olarak hep baş döndürücü bir etki bırakmayı başardılar. Zaman içinde bu araçlarla ilgili yapılan eski arabalar tanımlaması da değişerek haklı bir taç olan klasik otomobil adını almışlardır. Esas anlamda, dünyaca tanınmış en değerli klasik otomobiller 1925-1950 tarihleri arasında imal edilen ve devasa radyatörleri, uzayıp giden motor kaputları, her biri estetik devrimi sayılan çamurluklarla dizayn edilmiş ünlü markalardır. RollsRoyce, Bentley, Rispano-Suiza, Duesenberg, Bugatti, Mercedes-Benz, Delahaye, Alfa Romeo gibi ünlüler bu sınıfta bulunurlar. 20. yy'ın 2. yarısından itibaren bu sınıfa çok sayıda 1950`li ve 1960`lı Avrupa ve Amerikan otomobillerin katılarak renk verdiği görülmüş ve bu sayede klasik otomobil kavramı genişlemiştir.

Austin-Healey Triumph TR3, TR4 serisi, tüm Sunbeam ve Volvo`nun İngiltere`de imal ettirdiği P1800 modeli ve bugün sadece isimleri kalan Hudson, Nash, Besoto, Simca, Borgward, Glas, MSU, Studebaker, Kaiser gibi isimleri de sayabiliriz


KİMLife SAĞLIK

Lezzeti şapkasında gizli mantar

Ç

ok hücreli ve tek hücreli olabilen ökaryotik canlılardır. Hayvanlar gibi aktif hareket edemezler ama bitkiler gibi Klorofil de taşımazlar. Yani heterotrofdurlar. Besinlerini dış ortamdan alırlar. Biçim ve bölge bakımından büyük değişiklikler gösteren, yüz bin kadar çeşidi bulunan bir çeşit bitkidir. Karada ve tatlı sularda yaşarlar. Mantarların içinde tıbbi etkileri olanlar, gıda olarak kullanılanlar, zehirlenmelere sebep olanlar, hayvanlarda ve bitkilerde hastalık yapanlar, antibiyotik madde oluşturanlar ve kimya sanayiide kullanılanlar vardır. Yenen mantarların çoğu bazitli mantarlardır. Bunların 500 kadar cinsi ve 13500 kadar türü vardır. Sporları şişkin bir hif ucunda 4 tane olarak meydana gelir. Makbul olan türü şemsiye mantarıdır. Büyük ve göz alıcı bir şekildedir. Şapkası başlangıçta yuvarlak veya yumurta biçimindedir. Sonradan çan, şemsiye veya tabak şekline döner. Rengi beyazımtırak gri ile esmerimtırak gri arasında değişir. Çapı 25-30 cm kadardır. Eti yumuşak ve süt gibi beyazdır. Lezzeti hoştur. Yer mantarı da yenir. Huni biçimindedir. Şapkasının eti sarımtırak beyaz ve sarı kenarlıdır. Kokusu kayısıyı hatırlatır. Lezzeti ise karabiberi andırır. Hazmı güçtür. Halk arasında bilinen ormanda ve çayırlarda

büyüyen mantarlar çok lezzetli bir besin kaynağı olabiliyor. fakat mantarın çeşidi ve cinsi çok iyi bilinerek tüketilmelidir. Zira birbirine çok benzeyen zehirli bir mantar sizi zehirleyebilir hatta hatayınıza bile son verebilir. Mantarın faydaları : * Etin yerini tutar. * Protein değeri etten fazladır. * Yorgunluğu giderir. * Düşünme ve öğrenme yeteneğini geliştirir. * Kansızlığı giderir. * Bedenin gelişmesinde yardımcı olur. Mantarın Zararları: Rastgele yenebilecek bir gıda değildir. Çok iyi tanıyıp bildiğimiz mantarları yemeliyiz. Zehirli mantarlar ölümle sonuçlanabilecek bir zehirlenmeye yol açabilir. Romatizma ve üremi olanlar yememelidir.

20 kimlife

Mantar Sote *250 gr. Mantar *1 yemek kaşığı limon suyu *1 çay kaşığı tuz *2 yemek kaşığı tereyağı *1 kahve fincanı tavuk suyu *1 orta boy domates *Sote Tarifi Mantarları ayıklayıp yıkadıktan sonra küçük bir tencereye koyun. Limon suyu, tuz, bir kaşık tereyağı ve tavuk suyu katıp 5 dakika pişirin. Pişen mantarları kevgirle bir tabağa çıkartın. Domatesin kabuğunu ve çekirdeklerini çıkartıp doğrayın. Mantar suyunda yumuşayana kadar pişirin. Bir küçük tavaya artan yağı koyup eritin, mantarları atıp sote edin. Domatesi soteye karıştırıp servis yapın. Afiyet olsun...


KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

KİMLife RÖPORTAJ

21 kimlife


Fotoğrafçılığa ilk adım

D

ijital kameralar, her yeni modelle daha gelişmiş ve kolay kullanılabilen özellikler sunmakta. İlk defa bir fotoğraf makinesi alıyorsanız "en iyi makine isteği" size kullanmadığınız özelliklere para verdirebilir. Sürekli gelişen kamera sektörü hareket eden bir hedef gibidir. Her gün bir yenisini üreten sektörde hedef makineyi bulmak zor, yeni başlayanlar için ise alınan makinede satın alınan tüm özellikleri kullanmak daha da zor.

noktasına alan objektif, en kalitelisidir. Işığı az kıran mavi objektiflerin bu özelliği daha etkilidir. Hafıza Kartı Alacağınız fotoğraf makinesinin hangi tür hafıza kartını desteklediğine iyi dikkat edin. Bazı modeller bazı özel kartları destekler. Bu kartlar kolay bulunmayan ve pahalı olan modellerdir.

Fotoğraf Makinesi Nasıl Seçilmeli? Fotoğraf makinesi deyince günümüzde ilk akla gelen Dijital makinelerdir. Baskı gerektirmemeleri, ekonomik olmaları ve otomatik modları sayesinde fotoğraf çekmeyi kolaylaştırmaları bu makinelerin tercih sebebidir. Fotoğraf çekmeyi seviyorsunuz bir yerden başlamak istiyorsanuz ancak hangi adımlarla başlamanız gerektiğini bilmiyorsunuz. İlk adım olarak iyi bir dijital fotoğraf makinesi alarak başlayabilirsiniz. Peki dijital fotoğraf makinesi alırken nelere dikkat edilmelidir? Kaliteli Objektif Kaliteli Görüntü Demektir. Bir objektifin kalitesi milimetrekareye düşürülebildiği ışık miktarı ile ölçülür. En fazla ışık geçiren ve düşürdüğü ışığı odak

Pil Aynı şekilde makinenizin ne tür bir pille çalıştığı da önemlidir. Bazı markalar kendi özel pillerini kullanır. Bunun avantajı pillerin uzun ömürlü olmasıdır. Dezavantajı ise pil bittiği takdirde şarj aleti yanınızda değil ise alternatifinizin olmamasıdır. Ayrıca bu tür pillerin yedekleri de oldukça pahalıdır. Megapiksel Herşey Değildir Megapiksel elbette ki kalite için önemlidir ancak kartpostal boyutlarında baskı alıyorsanız 10 Megapiksellik bir makine almanız anlamsızdır. Hatta bu durumda 10 MP ile 4MP arasında ki farkı kartpostal boyutlarında ki baskılarından anlamanız mümkün değildir. Kısaca sadece önemli anları fotoğraflamayı düşünüyorsanız 3-4 MP yeterli olacak, hatta artacaktır bile. Üstelik megapikselten megapiksele de ciddi farklılıklar vardır. Üzerinde 3MP olduğu iddia edilen kameraya sahip bir cep telefonu ile fotoğraf makinesinde aynı çözünürlükte çekilmiş fotoğrafı karşılaştırınca aradaki farkı görebilirsiniz. Yani sözün Megapiksel kavramı günümüzde firmaların daha çok satış amaçlı kullandığı bir kavramdır. Zoom Birçok makinede 3x zoom 4x zoom dijital zoom gibi şeyler görürsünüz. İlk

22 kimlife


Başlık ve fotoğrafın uyuşması: Örneğin; Başlıkta hüzün deniyor ise fotoğraf izleyiciye hüznü iyi yansıtıyorsa amaca ulaşılmıştır.

Kıyaslama Makinenizi almadan önce aynı fiyat ve özellikte diğer makineleri karşılaştırmayı unutmayın. Tek yapmanız gereken almayı düşündüğünüz modelleri fotoğrafçılık sitelerinin karşılaştırma özelliğini kullanarak ayrıntılı bir analizden geçirmektir.

Küçük fotonun önemi: Küçük fotoların yan yana geldiği sayfada küçük fotoğrafı cazip olanlar daha çok tıklama, daha çok izlemeye ve daha çok değerlendirmeye alınıyorlar. Yatay ufuk çizgisi: Manzara fotoğrafında ufuk çizgisi veya karşı kıyı çizgisinin fotoğrafın kenarına paralel olması istenilen bir özelliktir. Bunun istisnası ufuk çizgisini belirgin şekilde diyagonal kullanımıdır.

Manuel ve İnce Ayarlar Bazı makineler sırf ileri düzey ayarlara sahip oldukları için pahadırlar. Bu tür makinelere amatör ve profosyonel arası diyebiliriz. Sadece anı fotoğraflamak istiyorsanız bu özellikler için daha fazla ödemek pek akıllıca olmayacaktır. Ancak fotoğrafçılığı aynı zamanda bir hobi olarak da düşünüyorsanız aksine bu özellikleri barındıran bir makine edinmelisiniz.

Merkez dışı ana konu: Ana konuyu merkez dışına yerleştirmek, sağında veya solunda çevreyi ikiye bölünmeden tek parça olarak daha iyi göstermeyi sağladığı gibi ana konuya daha fazla dikkat çekmeyi sağlar.

Başarılı fotoğraf nedir? Başarılı fotoğrafın ne olduğu oldukça öznel bir konudur ancak başarıya giden yolda pek çok kişinin ortak görüşü istenilen ve istenilmeyen özellikler aşağıda belirtilmiştir. Bu kurallarının tamamının uygulanmış olması iyi bir fotoğraf çıkması için yeterli değildir. Her fotoğrafçı fotoğrafı farklı çeker. Bunun için fotoğrafçının ekstradan kendinden bir şeyler katması beklenecektir.

Güçlü Çapraz formlar: Çerçeveyi çaprazlayan çizgiler kompozisyonu durağanlıktan çıkarmaya yardımcı olurlar. Sadelik: Sadelik ana konuyu dikkat dağıtan ve rahatsız edici unsurlardan kurtararak sunma sanatıdır. Bunun için alan derinliğini kısmak, zeminde sade fon kullanmak ve ana konu/fon oranını artırmadan yararlanılabilir.

İyi makine: İyi donanım, amaca uygun makine, amaca uygun objektif, istenilen özellikleri elde etmek için birer araçtır. Kaliteli objektifi olan, ayar yapmanıza izin veren her makine ile doğru ışık ölçümü yapabildiğiniz takdirde iyi fotoğraflar çekilebilir. Donanımı önemsememek doğru olmadığı gibi, aşırı abartmak da doğru değildir.

Kadraj seçimi: Konulara uygun dikey veya kadrajı tercih edin. Netlik, gözün aradığı özelliklerden biridir. Özellikle ana konunun flu, başka bir nesnenin net olduğu fotoğraflar çok rahatsız edicidir. Netsizlik fotoğrafçının ve donanımının yetersiz olduğu izlenimi uyandırabileceğinden kaçınılması gereken bir durumdur. Bilinçli kullanımlarda bunun kare içerisinde söze gerek kalmadan bir şekilde belli edilmesi gerekir. Kontrast: Açık ve koyu alanlarda detay kaybı olmadan elde edilmiş yüksek kontrast. Doygunluk: Renkli fotoğraflarda (yapaya kaçmayan) yüksek renk doygunluğu. Işık: Işığın iyisi fotoğrafın tadını on kat arttırır. Işık kullanımı tek cümlede anlatılmayacak şeylerden biridir.

Amaç: Başkalarının çalışmasının tekrarı olmadan izleyiciye yeni ve etkileyici bir görsel sunmak. İzleyici beklentisine yanıt vermek: İzleyici beklentisi ile bire bir örtüşerek sıkıcılığa düşmeden, onların beklentisinden uzaklaşıp uçuklaşmadan ortaya konan yapıtlar, izleyici ile gereken iletişimi kurmayı başarırlar. İlginçlik, sıra dışılık artı değerlerdir.

23 kimlife

KİMLife HOBİ

Tarz: Fotoğrafta nü, belgesel, doğa, digital, S/B gibi pek çok dal bulunmaktadır. Çalışmanız her hangi bir tarza dahil ise o tarza ait bilgileri edinmeye çalışın. Bilgili sayılan kişiler fotoğrafınızı o çerçevede değerlendirecektir.

söylenecek şey, dijital zoom gerçek anlamda zoom değildir, bir yazılım vasıtası ile zoom yaparmış gibi görüntüyü büyütür. Bu da büyük ölçüde görüntüde kalite kaynına sebep olur. Ancak optik zoom ise gerçek anlamda yakınlaştırma demektir. Aynı hayal kırıklığını yaşamazsınız. Onun için siz optik zoom özelliği iyi olan makineleri tercih edin.


KİMLife SAĞLIK

Selda ERUZUN

Kurumsal Moda Tasarımcısı 24 kimlife


Benim gibi birçok kadının güzel projeleri olduğunu biliyorum. Fakat hep bir yerlerden destek bekledikleri için projelerini hayata geçiremiyorlar. Benim iş hayatına başlarken çikolata kutusu tasarlayarak kazandığım sadece 100 Lira sermayem vardı. Ben azmettim, karamsarlığa düşmedim hiçbir zaman. Eğer kadınlar endişelere ve duygusallığa kapılırsa hayallerine ulaşamaz, hep yerinde sayar. Önemli olan ne istediğini bilmek ve yılmadan o yönde çalışmak. Kadın doğası gereği daha duygusal ve kırılgan olabiliyor. Başarılı olmak için kadınlar detaycılıklarını erkek gibi düşünerek bir araya getirmeli. Duygusallıkları ise işe yansıtmamak gerek. Kadınlar içindeki başaramam ön yargısını bir kenara atıp hayallerinin peşinden koşmalı. İş hayatında kadın olmanın bazı zorlukları olsa da avantajları daha fazladır.

M

odacılığa başlayış hikayenizi anlatır mısınız?

Türkiye'nin önde gelen kurumlarından birinde üst düzey yönetici olarak çalışıyordum. Çalıştığım ortam nedense benim istediğim, zevk aldığım şeyleri yansıtmıyordu. İş yerindeki giyim kuşa, konuşmalar çok standart ve klasikti. Örneğin mor takım elbiseyle işe gidiyordum. Yüzlerce tek tip giyinen insanın içinde hemen dikkatleri ve doğal olarak da tepkileri üzerime çekiyordum. Ben ise daha renkli cıvıl cvıl işler yapmak istiyordum. Giyimimden ötürü sürekli eleştiriliyordum. Bir gün oturup hayattan en çok zevk aldığım şeyleri kağıda yazdım. Sırasıyla Giyinmek, Yemek, İçmek, Gezmek ortaya çıktı. Bir sabah uyandığımda aniden istifa etme kararı aldım. Sevdiğim alanda bir şeyler yapmak istedim. Eleştirildiğim konulardan bir iş kurmak istedim. Hem gezip dolaşabileceğim hem de eğlence, yemek, işi yapan firmalara hizmet vermeye karar verdim. 2 yıllık bir tasarım eğitimin ardından Home Ofis olarak küçük çaplı tasarımlar yapmaya başladım. Bayramlık çukulata kutusu, eşe dosta kıyafet dikerek kendimi geliştirdim. Kazandığım parayı yeniden işime yatırdım. Zamanla firma ve eğlence mekanlarına özel kıyafetler tasarlamaya başladım. Görüşmeye gittiğim firma yöneticileri kıyafetlerime hep hayran kaldılar. Eğer bu kadar güzel giyiniyorsa bizim için de güzel tasarımlar yapar demeye başladılar. Fısıltı gazetesiyle yaptığım işler yayılmaya başladı. Derken Washa'yı kurarak hep eleştirildiğim renkli kıyafetlerden Türkiye'de kurumsal moda akımının öncüsü oldum.

Washa ne anlama geliyor? endişe ediyordum. Çalıştığım işte hep sınırlar vardı, benim ise içimde bir türlü engelleyemediğim patlamaya hazır bir volkan vardı. Standart ve kalıplaşmış görüşlere isyan ediyordum. Ben kalıpları yıkmaya uğraşırken bir taraftan fark etmeden beni de kalıba sokuyorlardı. İşten ayrılınca aksine bir rahatlama yaşadım. Ben hem kendime hem de projeme yürekten inandım. İnandığım ve kararlı olduğum için de başarılı oldum. Karşıma çıkan tüm zorlu engellerle mücadele ederek bir an olsun dahi ümitsizliğe kapılmadım. Bu sayede hayallerime her geçen gün biraz daha yaklaşıyorum. Bana bu işlerde başarılı olamazsın diyen herkes bugün "iyi ki bizi dinlememişsin"demeye başladı.

Turkcell gibi bir yerde yöneticilik konumundan ayrılarak, başka bir sektöre geçmek sizi endişelendirmedi mi? Hayır hiç endişelenmedim. Eğer orada devam etseydim zaten bir süre sonra mutsuzluğum hat safhaya çıkacak ve arkasından istenen verimi elde edemeyecektim. Asıl Kendimi ifade edemediğim bir yerde çalışmaktan

25 kimlife

Washa Lazcada etki bırakmak anlamına geliyor. Karadeniz kökenli olduğum için geçmişimi değerlerimi unutmamak için bu ismi seçtim. Washa yazılışı itibariyle İngilizceye de çok uygun bir isim. Geçmişi unutmayıp yönümü batıya döndüğümü anlatmak istedim. Kurumlarda kalıcı etkiler bırakmak ve devrim gibi değişimler yapmak istediğim için bu ismi çok beğendim. Washa'nın girdiği kurumlarda hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Yaptığımız işler kurumsal yüzü değiştiriyor ve farklı bir ruh

KİMLife RÖPORTAJ

Bu anlamda girişimci kadınlara da örnek olduğunuzu düşünüyor musunuz?

Kurumsal moda tasarımcısı Selda ERUZUN ile kurumsal firmalardaki moda anlayışı üzerine sohbet ettik.


KİMLife RÖPORTAJ

katıyor. Washa ilk defa 2005 yılında Home Ofis olarak kuruldu. İlk başlarda tek başıma çalışıyordum. üretim, iş takibi, tasarım hepsini kendim yapıyordum. Zamanla siparişlere yetişemez hale geldim. Yaptığım işin kalitesi ve bıraktığı etki çok beğenildi. Bugün 65 kişiye iş imkanı sunuyorum. Bugüne dek hangi çalıştınız/çalışıyorsunuz?

kurumlarla

Aralarında Anadolu Grubu, Cafe Crown, Vatan bilgisayar, House cafe, Reina, Kırıntı, unilever, Club Alibey, Merkür oteller gibi kurumların da yer aldığı 500'ün üzerinde firmaya hizmet verdik. Halen gıdadan teknolojiye hizmetten eğlence sektörlerine kadar Türkiye'nin pek çok dev kuruluşuna hizmet veriyoruz. Bir kurum size başvurduğunda tasarım yapmadan önce nelere dikkat ediyorsunuz? Kurumun toplum önündeki kimliğine, hedef kitlesine, Tarzına ve ulaşmak istediği hedefleri analiz ediyoruz. Yöneticiden işçisine kadar çalışanların kişilik ve zevklerinden ziyada firmanın ruhunu ve nasıl görünmek, algılanmak istediğini baz alıyoruz. Buna uygun kıyafetler tasarlayıp dikiyoruz.

Genel olarak Türkiye'ye baktığınıza kurumların iş kıyafetlerini nasıl buluyorsunuz? En sık yapılan hatalar neler? Kurumların kıyafetlerini genel olarak çok kötü buluyorum. Patron yada sorumlu müdür ne isterse çalışanlar o kıyafetleri giyiyor. Oysa kumrun hedefleri ve ruhu görmezden geliniyor. Genelde ucuza kaçılıyor. Giyilen gömlek çok güzel bir tasarım olabilir. Fakat şirketin, mekanın ruhunu yansıtmadığı müddetçe bir işe yaramaz. Çok güzel bir gece kıyafetiyle gençlerin takıldığı bir Cafeye giderseniz nasıl gülünç olacaksa kurum ruhunu yansıtmayan kıyafetler de aynı etkiyi yaratır. Renkler bir işletmenin görünen yüzüdür. Yanlış seçilen renk, kişilerin ruh halini de etkiler. Fast food firmalarının logosuna baktığınızda genelde stresi tetikleyen ve acıktıran kırmızı rengini tercih ederler. Ancak siz bir karşılama bürosunda müşteri şikayetlerinin dinlenildiği bir ortamda çalışanınıza kırmızı ceket giydirdiğinizde hata yapmış olursunuz. Müşteri zaten sinirli olduğu için çalışanın üstündeki kırmızı bu durumu daha da tetikleyecektir. Bunun yerine özellikle acentelerde mavinin tercih edilmesi gerekiyor. Özellikle parlament mavisi çok iyi bir seçim olabilir. Sadece 'ben buradayım, dikkat çekmek istiyorum' diyorsanız, kırmızıyı seçeceksiniz. Portakal rengi ise daha ara bir renktir. Siyah beyaz ise daha flu, her iki tarafa da uyarlanabilecek renklerdir. Tesislerin girişlerinde kırmızı üniforma dikkat çekmek adına kullanılabilir ancak resepsiyonda daha ciddi renkler tercih edilmeli. Bu renkler lacivert ya da siyah olmalı.

Beyaz saflığı ve temizliği temsil ettiği için restoran bölümünde beyaz renge yer verilmeli. Genelde işletmeler 'biz beyaz istemiyoruz, kirleniyor' diyorlar. Bence çok yanlış bir tercih.. Bir restorana gittiğinizde temiz olduğunu bilmek istersiniz. Bunu ifade etmenin en iyi yolu, garsonu bembeyaz giydirmektir. Şu anda mutfakta siyah giydirme modası var. Bu doğru değil. Şefler ciddiyet açısından siyah kullanmalı ama tüm mutfağı siyah giydirmek doğru değil. Ben 'güvenilir ve temiz bir işletmeyim' deyip de tüm çalışanı siyah giydirirseniz, bu sizin kendi kurumsal imajınızla ters düşer.. Beğendiğiniz isimler kimler? Dilek Hanif, Arzu Kaprol ve Cengiz Abazoğlu'nu çok beğeniyorum. Ayrıca Cemil İpekçi'nin gece kıyafetlerini beğeniyorum. Kurumsal mısınız?

moda

kavramını

açar

Kurumsal moda bireylerden ziyade kurumlara hizmet eder. Normal şartlarda bireylere giysi tasarlarken o kişinin zevkleri ve ruh hali dikkate alınır. Kurumsal modada ise çalışandan ziyade kurumsal algılanma ve hedefler önemlidir. Bireyin değil kumrun vereceği mesajlar öne çıkar. Siz Alem-i Cihan kıyafet tasarlasanız onu giyecek kişi rahat etmedikçe amacınıza ulaşamazsınız. Oysa ben Hem kumrun hedeflerini hem de çalışanın rahat etmesini düşünüyorum. Bu anlamda çok zor bir iş üstleniyorum. Kurumsal modada renklerin gücü nasıl bir önem arzediyor? Örneğin bir restaurant ile bir otelin personel kıyafetlerinde hangi renk ve modeller tercih edilmeli? Firmalar logoları veya kurumsal renkleri neyse ona uygun kıyafetler tasarlatıyor. Sokaktan geçen sıradan bir insana da söyleseniz o kıyafetleri tasarlayabilir. Firmanın kurumsal rengi maviyse kıyafetleri de mavi olmak zorunda değil. Örneğin; bembeyaz bir

26 kimlife


kıyafet ve üzerine ince mavi çizgiler veya mavi düğmeler kullanılabilir. Bunun bir standardı yoktur. Verilmek istenen mesajlara göre seçilen renk ve tasarımlar başarıyla uygulanabilir ve farklılık gösterir. Meslek sırlarınızı paylaşmak gibi algılamazsanız eğer bu sorumu, kurumlara personel kıyafetlerinin seçimi konusunda ipuçları vermeniz mümkün mü? Bu anlamda hep anlattığım güzel bir hikaye vardır. Kırk ayak çok güzel dans edermiş. Ormandaki tüm hayvanlar da onu hayranlıkla izlermiş. Fakat Kurbağa Kırk ayağın dansını beğenmezmiş. Bir gün Kırk ayağa mektup yazmış. Demiş ki: O kadar güzel dans ediyorsunuz ki hayretle sizi izliyoruz. Fakat merak etiğim bir konu var. Dans ederken ilk hangi ayağınızı atıyorsunuz. Daha sonra sırasıyla hangi ayaklar onu takip ediyor? Kırk ayak bunun üzerine kafa yormaya başlamış. Her dansta hangi adımlarla başladığını düşünmekten kafası karışmış ve bir daha dans edememiş. Biz de Washa olarak tüm kuralları yıkmayı ve içimizden geldiği gibi kurumların ruhuna hitap ediyoruz. Eğer bu işe kural koyarsak biz de dans edemeyeceğimizi biliyoruz. İlk iş hayatına başladığımızda 2-3 kişiye kıyafet dikerken bugün 3-4 bin kişiye kıyafet dikiyoruz. Bu da dansımızı kuralara göre değil, ruhumuzdan geldiği gibi yapmamızdan kaynaklanıyor. Her firmanın ruhu farklıdır. Önemli olan o ruhu yakalayabilmekte. Bundan sonrasına dair hedefleriniz neler? Kurumsal modanın firma ve mekanlar için hayati bir önem taşıdığını Türkiye'de akıllara yerleştirmek istiyorum. Günümüz rekabet koşullarında bir adım öne geçmek ve farklılaşmak için mutlaka kurumsal modaya başvurmak gerek. İlk hedefim Türkiye'de ortaya attığımız kurumsal moda kavramını yerleştirmek. Daha sonraki hedefim ise yurt dışına açılmak. Şu anda Kıbrıs ve Almanya'da çok sayıda işler yaptık. Artık dünyanın başka ülkelerinde de çalışmalar yapmak ve Washa'yı daha ileri taşımak, Türk kadınına örnek olmak istiyorum. Kadın isterse başaramayacağı iş olmadığını ispatlamak istiyorum. Röportaj: Sema GÜR / Gülşah ŞENEL

27 kimlife


KİMLife KİM’DEN HABERLER

En Lezzetlisi KİM’in Aşuresi!

K

urban Bayramından sonra Muharrem ayının 10'uncu gününe denk gelen aşure, dostluğun, barışın ve paylaşımın simgesidir. Birçok tatlı ve tuzlu yemişin bir arada pişirilmesiyle hazırlanan bu geleneksel ve çok renkli tatlının her dinde önemli bir yeri vardır. Bu geleneği paylaşmak adına mağazalarımızda çeşitli yemişler ve malzemelerle, emek ve sabırla yapılan aşure tatlısını müşterilerimizle paylaştık. Yapılan etkinlikten müşteriler oldukça memnun olduğunu belirtirken, ilk defa böyle bir etkinliğe şahit olduklarının altını çizdiler. Kim market yine farkını gösterdi. Yapılan etkinlikte müşterilerimizin yoğun ilgisiyle karşılaştık. Her zaman "İnsana hizmet mutluluktur" sloganımızla hareket ettiğimiz için müşterilerimizin memnuniyetinden bizlerde mutlu olmaktayız.

Kim Market Notebookları Sahiplerine Teslim Etti

1

9.09.2011 - 07.10.2011 tarihleri arasında Kim market şubelerinde düzenlenen Notebook kampanyası sonuçlandı. Kim Marketleri ve Seher Gıdanın ortaklaşa düzenlemiş olduğu kampanya kapsamında belirtilen tarihler arasında Coco pops, Ülker İçim Aromalı ve Sade Süt, Ülker Smart ürünlerinden en fazla alışveriş yapan ilk 20 müşteri Exper marka Notebook kazandılar. Notebook kazanan 20 şanslı kişi hediyelerini Kim Market Genel Merkezinde yapılan törenle teslim aldılar. 2011 yılını sürekli büyüyerek geçiren Kim marketleri yıl içerisinde yaptığı bu tarz kampanyalarla alışverişte Kim'i tercih eden müşterilerine hem kaliteli hem de hesaplı alışveriş imkânı sunuyor.

28 kimlife


KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaĹ&#x;abilirsiniz. KÄ°MLife ?

29 kimlife


KİMLife SAĞLIK

evinizde

enerji tasarrufu Z

aman ekonomi zamanı olduğuna göre her şeyde olduğu gibi ev işlerinde de dikkatli olmalı ve tasarruf yapmanın püf noktalarını göz önünde tutmalısınız. Geçim zorlukları nedeniyle özel ihtiyaçlarınızdan kısıyor olabilirsiniz fakat bunun yeterli olmadığını düşünüyorsanız ev işlerinde de tasarruf yapmanın yollarını bilmelisiniz. Böylece hem aile bütçesine katkıda bulunur hem de para biriktirme şansı yakalayabilirsiniz. Bulaşık makineleri Bulaşıkları, bulaşık makinesine koymadan önce soğuk suda çalkalayın. Makineyi yarı dolu veya aşırı dolu şekilde kesinlikle çalıştırmayın. Yaz aylarında ısıyı ve nemi azaltmak için sabah veya akşam saatlerinde yıkama

yapın. Bulaşıklar için maksimum 60 derece su sıcaklığı yeterlidir. Makine çalışırken mümkünse banyo ve mutfakta aşırı su kullanmayın. Çamaşır makineleri Çamaşır makinelerini tam doluyken çalıştırın. Çamaşırları yıkarken sıcak su yerine ılık su kullanın. Elektrik enerjisinin yüzde 90'ı suyu ısıtmada harcanır. 30-40 derece su sıcaklığı, çamaşır için en uygun sıcaklıktır. Çamaşırlar için doğru programı seçin. Çamaşırları aşırı kurutmayın. Fazla harcanan enerjinin yanında aşırı kurutma elbiseyi tüylendirir ve yıpratır. Aşırı köpüren deterjan kullanmayın. Az veya fazla miktarda deterjan kullanımı verimsiz temizleme demektir. Her yıkamadan sonra kurutucudaki filtreyi temizleyin. Soğuk suda temizleme yapan deterjanlar kullanın.

30 kimlife

Buzdolabı ve derin dondurucular Dolabınızı, soba, radyatör, bulaşık makinesi ve ocak gibi ısıtıcı kaynaklardan uzak yerlere yerleştirin böylece enerji tüketiminizi yüzde 10-15 oranında azaltabilirsiniz. Buzdolabının sıcaklığını +5 derecede, derin dondurucunun sıcaklığının ise -18 derecede tutmak gereklidir çünkü daha düşük sıcaklık enerji israfıdır. Yemeklerinizi dolaba koymadan önce oda sıcaklığında soğutun. Buzdolabının kapılarının hava sızdırmaz olmasına dikkat edin. Sızdırmazlık kontrolü için beyaz temiz bir kâğıdı, kapı contası ile dolap kabinesi arasına koyun ve kapatın. Eğer kâğıt çok kolayca çekilebiliyorsa, buzdolabınız veya derin dondurucunuz hava alıyor demektir. Derin dondurucuda buz kalınlığının 7 milimetreden fazla olmasına müsaade etmeyin. Dolabın altında veya arkasında bulunan bobinleri yılda iki defa temizleyin.


Ütü Ütü alırken kurutucu gücü düşük, buhar kapasitesi yüksek olanları seçmek daha az enerji tüketmenizi sağlayacaktır. Ütü yapmadan önce çamaşırlarınızı düzgün şekilde askıya asın. Bu çamaşırlarınızı ütülerken daha az enerji harcamanızı sağlar. Çamaşırların nemli olarak ütüleyin, buhar ve termostatlı ütülerin kullanılması enerji tasarrufu açısından önemlidir. Ütüleme işinin bitimine yakın ütüyü prizden çekin ve son parçayı ütünün içinde kalan ısıyla bitirin. Ütüleme işini, ütüyü yeniden ısıtmak gerekmeyecek şekilde yapmayı planlayın. Saç Kurutma Makinesi Saçlarınızı havlu ile iyice kuruladıktan sonra saç kurutma makinesi kullanın. Böylece daha az enerji harcarsınız. Unutmayın, saç kurutma makinesinin10 dakika çalışması 60 watt'lık bir lambanın 3 saat yanmasına eşdeğer elektrik tüketir. Ocak, Fırın ve Yemek Pişiriciler Yemek pişirirken düdüklü tencere kullanın. Bu yolla hem enerji tasarrufu sağlayacak hem de yiyeceklerinizin besin değerini korumuş olacaksınız. Yemeklerinizi ocakta pişirmeyi tercih edin. Ocaklarda yemek pişirmek, fırında yemek pişirmekten daha ekonomiktir. Tencerede pişirdiğiniz yiyecekler kaynama sıcaklığına ulaştığında, ocağın alev ayar düğmesini en kısık pozisyona getirin, yüksek ateşte kaynama yiyeceğin pişmesini hızlandırmaz. Pişirme işlerinde alt kısmı düz olan tencere ve tava kullanın. Bu, ısınma süresini kısaltır. Büyük bir ateşin üstüne küçük kap koymayın. Aksi durumda enerji kaybına neden olursunuz. Ayrıca kabın altının temiz olmasına dikkat edin. Yiyecekler-

harcamanıza neden olur. Donmuş bir yiyeceği fırında pişirmeden önce çözülmesini sağlayın. Tüketeceğiniz miktarda yemek pişirin. Alım gücü düşüyor, gelir dağılımı bozuluyor.

inizi ağzı açık kaplarda pişirmeyin. Kapalı kaplar içinde yemek daha çabuk pişer, dolayısıyla daha az enerji harcanmış olur. Kapaksız kapla yemek pişirirken 3 kat daha fazla enerji tüketirsiniz. Fırında, bir yerine birden fazla yemek pişirmeye çalışın. Düşük sıcaklıkta pişeni diğerlerinden önce çıkarıp, fırının sıcaklığını düşürüp, yükseltmeden daha az enerji harcayın. Fırınınızda gerekli olmadığı durumlarda ön ısıtma yapmayın. Ön ısıtma yapmanız gerekiyorsa 10 dakikayı geçirmeyin. Mikrodalga fırınlar da pişirme ve ısıtma süreleri çok kısadır (pişirme 10-15 dakika, ısıtma 2-3 dakika). Klasik fırına göre yaklaşık yüzde 50-60 daha az enerji tüketerek önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlarlar. Yiyecekleri küçük parçalara bölerek pişirin veya ısıtın. Bu, pişirme sürenizi kısaltacaktır. Yemekleri pişirirken çok fazla su kullanmayın. Yemeğin üstünü kaplayacak kadar su yeterlidir. Fazla miktarda su kullanmanız daha fazla enerji

31 kimlife

Klimalar Ülkemizin bir kısmı yaz aylarında aşırı sıcak olmakta, bu durum çalışma ve yaşama koşullarını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle de daha rahat bir yaşama çevresinin sağlanması için sıcaklık ve nem oranını düşüren soğutucular ve klima cihazları kullanılmaktadır. Bu araçların kullanımında elektrik enerjisinden tasarruf sağlayabilmek için uygun ölçülerde klimanın tercih edilmesi en doğru karardır. İhtiyaç olandan çok büyük bir klima para ve enerji kaybı demektir. Uygun ölçülerde, düşük verimli bir klima daha verimli, büyük bir üniteden az enerji tüketir. Enerji tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve iş gücümüzde herhangi bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmak, israf etmemektir. Enerji tüketimimizin %82'si ısıtma için kullanılmaktadır. Isı yalıtım önlemlerinin alınması ile bu kayıplar azaltılabilir. Binaların yalıtımı ile %25 den %50'ye varan yakıt tasarrufu sağlanması mümkündür. Niçin Enerjiyi Verimli Kullanmalıyız? Enerjinin fazla kullanılması sonucunda; o Doğal kaynaklar hızla tükeniyor o Çevre kirleniyor o Enerji için yüksek miktarda para ödüyoruz.

KİMLife TASARRUF

Temizlemediğiniz zaman, yüzde 25 daha az fazla enerji tüketerek ancak uygun sıcaklığı elde edebilirsiniz. Buzdolabını evinizin en sıcak yerine koyarsanız toplam enerji tüketiminiz yüzde 25 artar. Derin dondurucudan alacağınız bir kase buz parçasını dolabınızın ortasına koyun. Böylece 3-4 gün süre ile yüzde 5 daha az enerji harcarsınız. Buzluktan çıkardığınız yiyeceği dolapta eritin, bu durum dolabınızın daha az enerji harcamasını sağlar.


KİMLife TASARRUF

Ekonomik üretim ana unsuru olan ve hayat kalitemizi iyileştiren enerjinin kullanımından vazgeçemeyeceğimize göre ENERJİYİ VERİMLİ KULLANALIM. Dünya'da enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda 2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Fosil kaynaklar, sadece yakıt olarak değil aynı zamanda başta ilaç olmak üzere kimya sektöründe pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu yönü ile de korunması en azından tüketiminin azaltılması önemlidir. Kömür veya petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu, daima CO2 oluşur. Yapılan ölçümler milyonlarca yıldır 180-280 ppm arasında değişen CO2 seviyesinin günümüzde 360 ppm seviyesine çıktığını göstermektedir. Karbondioksit diğer sera gazlarına göre %55'lik bir oranla, doğal sıcaklık dengelerinin bozulmasında en büyük etkiyi yaparak küresel ısınma'ya neden olmaktadır. Küresel Isınma'nın oluşumunda sera etkisi'nin rolü büyüktür. "Sera Etkisi"ni, güneşten gelen kısa - dalga ışınlarının geçmesine izin veren gaz tabakasının, dünya üzerinden yansıyan uzun-dalga ışınlarının büyük bir kısmını tutması sonucu meydana gelen atmosferik dengesizlik olarak kısaca açıklayabiliriz. Atmosfere atılan diğer sera gazları ise CO, SO2, NOx gibi zehirli gazlar ve radyoaktif maddelerdir. Termik santrallerde, sanayide ve binalarda yakıt olarak kömür kullanıldığında, bu kirlilik etmenlerinin yanı sıra kül de açığa çıkar.

Koruyucu Bakım; düzenli olarak filitrelerin değiştirilmesi, sistemin kontrol edilmesi ve fan kayışının ayarlanması yalnızca enerji tasarrufu sağlamaz, aynı zamanda verimliliği arttırır ve klimanın ömrünü uzatır. En iyi enerji tasarrufu sonuçlarını elde etmek için kullanım broşüründeki bakımları peryodik olarak yapılmalıdır. Gölgeleme; evin güneş alan kısımlarının ağaçlarla gölgelenmesi, cam filmleri, pencere ve duvar tenteleri pasif soğutma yöntemlerinin uygulanması önemli ölçüde soğutma yükünü azaltacaktır.

Kül civa, kurşun, arsenik ve kadmiyum içermesi nedeniyle yüksek oranda kirletici etkiye sahiptir. Fosil yakıtların bu şekilde kullanılmaya devam edilmesi durumunda, aşırı kuraklık, deniz seviyesinde yükselme sonucu su baskınları, fırtınalar ve ultraviyolenin artması gibi küresel değişmeler sonucu, doğanın ekolojik dengesinin bozulması kaçınılmazdır. 1970'li yıllarda yaşanan petrol krizi sonrasında enerji konusuna ilgi artmış ve enerji tasarrufu konusu gündeme gelmiştir.

32 kimlife

Enerji tasarrufu yapmak aile bütçesi için önemlidir. Enerjiyi verimli kullanırsak faturalara daha az para öderiz. Enerji tasarrufu devlet bütçesi için de çok önemlidir. Kullandığımız enerjinin yaklaşık %60'ını başka ülkelerden alıyoruz ve ödemeyi döviz olarak yapıyoruz. Standartların Tüketiciye Sağladığı Yararlar Standartlar, kalite, güven ve değişebilirlik açısından kesin garantiler ifade eder. İhtiyacı en iyi şekilde karşılayabilecek bir ürün seçimi, bazen çok uzun zaman ve çaba harcanmasını gerektirebilir. Bunun sonucunda hatalı seçim yapmak ve memnun olmamak da mümkündür. Oysa bu karşılaştırma, tercih ve seçim işlemleri, standartlar sayesinde çok kolay ve kısa bir süre içinde başarı ile sonuçlandırılabilir. Gelecekte bütün elektrikli ev aletleri, enerji tüketimlerini gösteren etiketleri bulundurmak zorunda olacaklardır. Avrupa Birliği ülkelerinde, ilk aşamada buzdolapları ve derin dondurucular için bu sınıflandırma yapılmıştır. Ülkemizde de, Avrupa Birliği mevzuatlarına paralel olarak enerji etiketlemesi ile ilgili yasal düzenleme çalışmaları tamamlanmak üzeredir. Elektrikli ev aletlerinde enerji etiketlemesi ile; *Tüketiciye alacağı ürünün yılda ne kadar enerji tüketeceği bilgisinin satınalma sırasında sağlanması, *İmalatçıların ürettikleri cihazların enerji tüketimlerini azaltmak için önlem almaya teşvik edilmesi, dolayısıyla enerjinin akılcı ve verimli kullanılmasının sağlanması amaçlanmıştır.


Aydınlatmada Enerji Tasarrufu Evlerde aylık elektrik faturalarının yaklaşık %20'si aydınlatma amaçlı kullanıma aittir. Verimli aydınlatma hem faturalarda hem de gözlerde rahatlama sağlayacağından daha düşük faturalar ve daha kaliteli aydınlatma ile memnun edici sonuçlar elde edilecektir. Aydınlatmada enerji tasarrufunun basit tedbirlerle sağlanması bizim için önemli bir avantajdır. Burada önemli olan konuya gereken ilginin gösterilmesidir. Aydınlatmada enerji tasarrufu, aydınlatmanın kalitesini düşürmeden iyi bir aydınlatmanın gereklerini yerine getirerek yapılmalıdır. İyi bir aydınlatma daha verimli aydınlatma elemanlarıyla sağlandığı için, sonuçta aynı aydınlatma seviyelerini daha az enerji tüketimi ile sağlamış oluruz. Düşük verimli ışık kaynakları yerine yüksek verimli ışık kaynakları kullanılarak uygun aydınlatma ve enerji tasarrufu sağlanabilir. Ülkemizde yaygın olarak kullanılan lamba tipleri aşağıda yer almaktadır; Akkor Lambalar Işık elde etme biçimi ısıl ışıma olan akkor lambada, tungsten telden geçen elektrik akımı teli ısıtarak akkor duruma getirir ve telin ısınmaya başlamasıyla elektrik enerjisi ışınım enerjisine dönüşür. Bu lambaların yayımladıkları ışınımların çok büyük bir bölümü ısı, küçük bir bölümü görünür ışınımlardır. Bu nedenle, verimleri çok düşüktür. (h=10-20 lm/W)

Fluoresan Lambalar Işınım elde etme biçimi ısıl ışıma olan fluoresan lambalarda, ışık üretimi iki aşamada ortaya çıkar. Birinci aşama, alçak basınçlı civa buharı ortamında lambanın iç yüzeyine fluoresan madde sürülerek elektrik akımı geçirilmesi ile gerçekleştirilen 'elektrik deşarj' olayı ile ışınım oluşturulmasıdır. Fluoresan lambaların verimi temelde lamba gücü arttıkça artmaktadır. Ancak, aynı güçteki lambalar ele alındığında, verim değişimi doğrudan doğruya fluorışıl tozun yapısına bağlı olmaktadır. Işık kaynaklarının enerji tasarruflu üretilmesi doğrultusunda yapılan çalışmalar sonucunda tüp şeklindeki fluoresan lambalarda da büyük gelişmeler gerçekleştirilmiştir. 38 mm çaplı 20 W, 40 W, 65 W' lık lambalar yerine, 26 mm çaplı sırasıyla 18 W, 36 W ve 58 W' lık fluoresan lambalar kullanıma sunulmuştur.

Lambaların çapları küçültülüp ışık akıları artırılmış, çok değişik renk sıcaklıklı ve renk ayırım özellikli lambalar üretilmeye başlanmıştır.Küçük çaplı lambalar daha ekonomiktir. Kompakt Fluoresan Lambalar Kompakt fluoresan lambalar konutlar ve ofisler için uygun olup, akkor lambaları kompakt fluoresan aydınlatmaya dönüştürmek kolaydır. Akkor lamba kullanılan hemen hemen her yerde kompakt fluoresan lambalar kullanılabilir. Örneğin 75 Watt'lık akkor flamanlı lamba yerine, 15 Watt'lık bir kompakt fluoresan lamba kullanarak, aynı aydınlatma %80 daha az enerji tüketerek elde edilir. Ülkemizde, bu lambalar, pahalı olması nedeniyle gelişmiş ülkelere oranla yaygınlaşamamıştır. Verimli lamba fiyatlarında oldukça fiyat farkı görülmektedir. Fakat toplam maliyetleri gözönüne aldığımızda kompakt fluoresan lambaların kullanım ömrü süresince maliyetinin daha az olduğunu görülmektedir. İki faktör bunu doğrulamaktadır; bunlardan birincisi kullanım ömrünün akkor lambaya göre 8 kat uzun olması, ikincisi ise, akkor lambanın % 20'si kadar enerji kullanmalarıdır.

Akkor Halojen Lambalar Akkor halojen lamba, akkor lambanın atmosferindeki gaz karışımının değiştirilmesi (halojen eklenmesi) ile oluşturulmuş bir ısıl ışır kaynaktır. Bu tür lambaların atmosferinde kullanılan halojen moleküllerinin tungsten teli yenilemeleri nedeniyle, tel sıcaklığı artabilmektedir. Bunun sonucunda da, aynı güçteki akkor lambaya göre, hem ışık verimi hem de renk sıcaklığı biraz yükseltilebilmektedir.

Kaynak: Elektrik İşleri Etüt İdaresi

33 kimlife


KİMLife SAĞLIK

2012 kışı

bot / çizme modası 34 kimlife


KİMLife MODA

B

u kış sezonunda uzun ya da bilekte, ince ya da dolgu topuk, klasik ya da marjinal, maskülen ya da feminen birçok farklı modelle gözlerimiz bayram edecek yine. Hem unutmayın atalarımız bile ne demiş vakti zamanında "Dost başa, düşman ayağa" diye... Rugan Rugan pek çok kez alırken düşündürebilir, sert bir materyal olduğundan giyimi her zaman çok rahat olmayabilir. Ancak şunu Kabul etmeli ki hiçbir materyal kolay kolay ruganın yarattığı elegan ve asil havayı yaratamaz. Hazır rugan bu sezon çok modayken, daha çok giymeli. Süet Benim kişisel olarak pek bir sevdiğim şeydir süet botlar ve çizmeler. Yaklaşan yoğun kar ve yağışlar sizi düşündürse de süetin yeri ayrı. Sadece salon ayakkabısı olarak kullanacağınızı bilseniz de süetin o lüks havası tasarımcıları olduğu gibi sizi de kendine çekecek! Dolgu Topuk İşte birkaç sezondur giymeye doyamadığım ve hiç bitmesin istediğim bir trend; dolgu topuk. Çünkü şık, çünkü farklı, çünkü trendy, çünkü rahat! Daha ne olsun? Bize bu sezon da dolgu topuk botlarımla hem rahatlığın hem de şıklığın tadını çıkarmak kaldı.

karşıyayız, kalın ve hatta biraz da bodur topuklar! Kışın hepimiz ayaklarımızı rahat ettirmeyi seviyoruz anlaşılan. Bağcıklar Kalın ve dolgu topuk trendini en güzel tamamlayan trend bağcıklar. Bu sezon alıştığımız spor bağcıklı bot modelleri tam gaz devam ederken, bağcıkların daha seksi ve feminen göründüğü modeller de oldukça dikkat çekiyor. Tokalar Bu sezonun ayakkabılarının favori aksesuarı ise tokalar, hem de öyle bir tane değil bir sürü. Bu sezon ayakkabınızda ne kadar çok toka varsa o kadar iyi!

Kalın Topuk Neredeyse dolgu topuklar kadar rahat, ve en az onlar kadar şık ve popüler bir trendle karşı

35 kimlife


KİMLife AÇILIŞ

renk seçimi

ev dekorasyonunda

Y

aşadığımız mekan önemlidir ve her yönüyle bizi etkiler. Tabii bu arada yaşadığımız mekanın görenleri etkilemesini hatta beğeni uyandırmasını da isteriz. Bu nedenle insanlar evlerinin sıradan bir ev gibi olmasını değil, kendi kişiliklerinden çizgiler, ortak noktalar taşımasını ister. Uygun renk seçimi ise fark yaratma konusunda mobilya ve iç mimari kadar önem taşır. Evinizi dekore ederken seçtiğiniz renkler duygu durumunuzu etkiler. Renklerin duygu ve davranışlarımız üzerindeki etkilerine bir bakalım; Mavi dekorasyon Sakinlik, rahatlık, sadakat ve otorite çağrıştırır. Yatak odaları, banyo ve çalışma odaları en iyi kullanım alanlarıdır. Kullanıldığı mekanlara soğuk bir hava verebilir. Bu duyguyu azaltmak için mat mavi tonları kullanabilirsiniz. Sarı dekorasyon Günışığı ve enerji çağrıştırır. Mutfak, yemek odaları ve kuzeye bakan odalar en iyi kullanım alanlarıdır. Dezavantaj olarak yatak odasında kullanmak için huzurlu bir renk değildir.

Mor dekorasyon Yaratıcılık ve verimlilik çağrıştırır. Yatak odaları en iyi kullanım alanlarıdır.Dezavantaj olarak mor rengin çok fazla kullanımı bunaltıcı olabilir. Leylak dekorasyon Ruhani duygular ve dişilik çağrıştırır. Yatak odaları ve stresten uzak bir duygu yaratmak için banyolar en iyi kullanım

36 kimlife

alanlarıdır. Dezavantaj olarak kullandığınız mekânlar sönük kalabilir. Canlandırmak için siyah ve/veya gümüş renklerle kontrast yaratabilirsiniz. Yeşil dekorasyon Doğa, enerji, sakinlik, huzur, denge ve güvenlik çağrıştırır. Yatak odaları ve oturma odaları en iyi kullanım alanlarıdır. Dezavantaj olarak dekorasyonda çok fazla yeşil kullanımı kendinizden gereğinden fazla hoşnut olmanızı ve tembellik yapmanıza sebep olabilir. Bu duyguyu dengelemek için turuncu ve kırmızı renklerle kontrast yaratabilirisiniz. Turuncu dekorasyon İstikrar, rahatlık ve sıcaklık çağrıştırır. Oturma ve yemek odaları en iyi kullanım alanlarıdır. Dezavantaj olarak turuncu kullanıldığı mekânları olduğundan küçük gösterebilir bu yüzden odanın yeterince ışık aldığından emin olun. Pembe dekorasyon Aşkın rengidir. Yatak odalarında huzurlu ve dinlendirici bir hava yaratmak için kullanabilirsiniz. Mora yakın, parlak tonları tutkuya yönlendirebilir. Dezavantaj olarak yatak odanız aşırı tatlı ve fazla "teenage"


Siyah dekorasyon Ölüm ve tuhaflık çağrıştırır. Siyah bir renk değildir, tüm renkleri emer ve hiçbirini geri yansıtmaz. Modern dekorasyon alanları için en iyi kullanım alanları olmaktadır. Dezavantaj olarak depresif bir duygu yaratacağından ana renk olarak kullanmayın. Parlak pembe ve diğer canlı renklerle kontrastı hoş olabilir. Kırmızı dekorasyon Tehlike, tutku, enerji, sıcaklık, macera ve iyimserlik çağrıştırır. İştahınız harekete geçirmek, sıcak ve canlı bir ortam yaratmak için yemek odaları en iyi kullanım alanları olmaktadır. Dezavantaj olarak dekorasyonda çok fazla kırmızı kullanımı baş ağrısına sebep olabilir. Mesela bir duvarınız kırmızıya boyayabilir ve aksesuarlarla dekore edebilirsiniz. Bebek odalarında kırmızı kullanmayın.

Çalışma Odası Çalışma odaları mavi-lacivert ve mor olmalı. Çünkü bu tonlar düşünme alanlarımızı etkiliyor ve insani zinde tutuyor. Bu şekilde renklendirilmiş odalarda çok daha verimli çalışabilirsiniz.

Kahverengi dekorasyon Güvenlik ve istikrar çağrıştırır. Oturma odaları en iyi kullanım alanı olmaktadır. Dezavantaj olarak ise, mental olarak teşvik edici olmasını sağlamak için yeşil veya maviyle beraber kullanabilirsiniz. Salon ve Oturma Odası *Kuvvetli ve çarpıcı bir atmosfer için seçimizi koyu ve canlı, sıcak ve rahatlatıcı bir atmosfer için sarı, turuncu ve pembe gibi renklerden yana yapabilirsiniz. *Doğal ve yumuşak renkleri seçmelisiniz. Oturma odaları dinlenme, sohbet etme, kitap okuma ve müzik dinleme amacıyla kullanıldığı için dikkat dağıtıcı renklerden uzak durulmalıdır. Yeşilden mora açık renkler tercih edilmeli, kanepe, halı ve sandalyelerin renkleri duvarların renklerinden koyu olmalıdır. *Aksesuarlarınızı duvarların zıt renklerinde kullanarak farklı bir atmosfer oluşturabilirsiniz. Yemek Odası ve Mutfak *Yemek odası duvarlarında doğal ve meyve renklerini andıran renkleri kullanmak mutlu, sıcak ve davet edici bir atmosfer yaratmanızı sağlar. *Mutfak için renk katalogunun sıcak renkler kısmından seçiminizi yapın. *Kırmızının iştah açıcı, coşkunluk ve sıcaklık veren etkisini yemek odanızdaki aksesuarlarla verebilirsiniz. *Ayrıca mutfaklarımızda sarı renk kullanmamız auramızda mide rengi sarı

Banyo ve Tuvalet *Banyolar küçük mekanlar olduğu için

olduğu için sağlımız açısından da çok önemli. Mesela mutfağa giden koridoru açık sarı mutfağı ise daha koyu bir sarı yapabilirsiniz. Yemek odalarında da ayni şekilde sarı ve turuncu kullanılabilir, çünkü bu renkler hazmetmeye yardımcı renklerdir. Çocuk Odası Çocuğunuzun ergenlik çağına gelene kadar kırmızı, turuncu ve sarı gibi neşe ve canlılık veren renkleri tercih etmelisiniz. Daha ileri yaşlarda mavinin ve yeşilin tonlarını kullanabilirsiniz. Koyu renklerden uzak durmalı, aydınlatmaya önem vermelisiniz.

37 kimlife

buralarda açık renkler tercih edilmelidir. Banyolarda genellikle beyaz renk tercih edilir çünkü bu renk insana ferahlık ve temizlik hissi verir. Mavi, turkuaz, yeşil ve deniz mavisi, banyolarda tercih edilmesi gereken diğer renklerdir. *Banyonuz küçükse daha geniş algılanması için beyaz ve çivit mavisi gibi renkleri seçebilirsiniz. Kaynaklar: Evdose, Sabah, evdekorasyonrehberi.com

KİMLife DEKORASYON

Yatak Odası *Kaliteli bir uyku düzeni için sakin ve huzur verici pastel tonları tercih etmek gerekiyor. Ağır renkler yerine yumuşak renklere yönelmek doğru tercih. *Bej, kum renkleri, sarı, yeşil ve mavinin tonları yatak odalarının gözdesi. Saten kumaş özellikle yatak örtüsü takımlarında ve yatağımızın üzerine koyacağımız kirlentlerde çok hoş duruyor. Mesela açık mavi ve gumur tonlarında seçeceğiniz yatak örtüsü takimi ile yine bu tonlarda ve beyazında eşlik ettiği, desenli bir duvar kağıdı çok göz alici olur. Tabi yatak odasında kullanılan diğer objelerinde beyaz olması bütünlüğü sağlayacaktır. *Seçiminizde iklimsel özellikleri de göz önünde tutmakta fayda var. Kuzeye bakan odalarda sıcak, güneye bakan odalarda mavi grubuna yer verebilirsiniz. *Yatak odalarında kullanılacak pembe ve kırmızı tonlar sevgi ve muhabbeti arttırıcı etkenlerdir.

odası gibi görünebilir. Bunu azaltmak için koyu renklerle kontrast yapabilirsiniz.


KİMLife SAĞLIK

Bu İşyerinde İndirim Var! KİM market çalışanları yine bir ilke imzasını attı. Geçtiğimiz günlerde mağazalarımızda "Bu işyerinde indirim var" sloganıyla farklı bir etkinlik düzenledik. Yapılan etkinliklere afişleriyle ve pankartlarıyla hazırlanan çalışanlarımız, tam anlamıyla indirim grevi coşkusunu ve duygusunu yaşattılar. Bu duygulara müşterilerimizde dahil etmeyi unutmadık. Alışveriş yapan müşterilerimiz etkinliğimize karşı şaşkınlıklarını gizleyemediler. Alışverişlerini tamamladıktan sonra yapılan indirimden ve etkinliğimizden memnun olduklarını belirttiler. Her zaman Kim marketleri müşterileri için farklı ve cezbedici kampanyalar düzenlemeye devam edecektir. Çalışanlarımızın ve halkımızın yoğun ilgi ve alakasından dolayı indirim grevlerine önümüzdeki aylarda da devam edeceğiz.

38 kimlife


Çizmeli Kedi

Tür: Animasyon, 3 Boyutlu, Aile. Yönetmen: Chris Miller. O Avrupa halk masallarının en cingöz,en iş bitirici ve en insansı kedisi. Sinema perdesindeki yolculuğu ise meşhur Altın Yumurtlayan Kaz'ı çalma macerası etrafında şekilleniyor.Zeka küpü Humpy Dumpty ve sokakların kraliçesi Kitty Softpaws'u bu hırsızlık planına dahil eden dokuz canlı Çizmeli Kedi,arkadaşlarıyla cesaret isteyen ama bir o kadar da komedi dolu bir maceraya atılıyor...Shrek üçlemesinin her filmde farklı karakterlere sesiyle hayat veren ve senaryoda da parmağı olan Chris Miller'in Shrek 3'ten sonraki ikinci uzun metrajlı yönetmenlik çalışması olan Çizmeli Kedi'nin orijinal seslendirme kadrosunda Kedi'ye Antonio Banderas,Humpy Dumpty'ye Zack Galifianakis ve Pati Kitty'e Salma Hayek sesleriyle hayat veriyor.

okuyalım

Safahat

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif, hem bir şair, hem bir yazar; hem de hatiptir.Bir taraftan Sırat-ı Müstakim ve Sebilü'r-Reşad'daki makaleleri, şiirleri, çevirileriyle, diğer taraftan vaazlarıyla halkı toparlanmaya ve düşmana karşı birlik olmaya çağırmıştır.Birinci dünya savaşı sırasında Osmanlı devletinin ve Arapların toparlanması, birlik olması için çok gayret etti.Kurtuluş savaşı sırasında Kuva-yı Milliye'den yana yazılar yazdı. Mehmet Akif milletini ve dinin seven, insanlara karşı merhametli davranan, şair tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan meşhur bit Türk şairdir. İstiklal Marşı şairi olması bakımından da 'Milli Şair' ismini almıştır. Şairin en büyük eseri safahat genel adı altında toplanan 7 kitaptan oluşmuştur. Şair bu eserinde halka seslenmiş, yalın ve halkın anlayabileceği bir dili tercih etmiştir. Yüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser.

dinleyelim

Ertuğrul ERKİŞİ “Safahat’tan Şarkılar”

Safahattan Şarkılar albümü, edebiyatımıza Milli Marşımızın yanında ölümsüz eserler kazandıran büyük Vatan Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un, Safahat isimli eserinde yeralan onbir şiirinin bestelerinden oluşuyor. Daha önce yaptığı birçok projeleriyle tanıdığımız Ertuğrul Erkişi'nin bestelerinden oluşan bu CD projesinde, Amir Ateş, Şerif İçli, Ali Rıfat Çağatay gibi önemli bestekarların besteleri de yer alıyor. Albümde Mehmet Akif Ersoy'un Safahat eserinde yer alan; Zulmü Alkışlayamam, Gitme Ey Yolcu, Bir Zamanlar (Hakkın Sesleri) Ezelden Aşinanım , Hüsran, Bülbül, Bir Gece , Ya Rab Bizi Kahretme, Çanakkale Şehitlerine, Ordunun Duası, Safahat Okuyucusuna, Zulmü Alkışlayamam şiirlerinin besteleri yer alıyor.

39 kimlife

KİMLife ETKİNLİKLER

izleyelim


KİMLife SAĞLIK

Tarhana Çorbası “Kış Yemeği” Malzemeler *3 yemek kaşığı toz tarhana *5 su bardağı su *1 yemek kaşığı salça *50 gram margarin *Tuz *Nane Tarifi 1 su bardağı suda tarhana pişirilmeden en az bir saat önce ıslatılır. Tencerede yağ, salça ve nane hafif karıştırıldıktan sonra 4 su bardağı su ve ezilmiş tarhana ilave edilerek tuz atılır. Devamlı karıştırılarak koyulaşması ve topaklanmaması sağlanır. Kaynayınca karıştırma bırakılır. 5 dakika daha kaynayan tarhana servise hazırdır. Afiyet olsun.

Sultan BOZOĞLU / Eğitim Uzmanı

Keşkek “Kuzu Etli” Bu sayfalarda yayınlanmak üzere, farklı olduğuna inandığınız, birbirinden güzel yemek ve tatlı tariflerinizi bekliyoruz. info@kimgrup.com.tr

Malzemeler *3 su bardağı keşkeklik buğday *1 kg kuzu gerdan *2 soğan *1 çorba kaşığı tereyağı *Tuz,karabiber *Sıvıyağ Üzeri için: *1 çorba kaşığı tereyağı *1 çorba kaşığı salça Tarifi Keşkeklik buğdayınızı akşamdan ıslatın. Ertesi sabah bir taşım kaynatıp bırakın. Daha sonra iyice yumuşayıp suyunu çekene

kadar kaynatın. Kuzu gerdan etinizi de üzerine su ilave ederek 2 adet iri doğranmış soğan ile beraber düdüklü tencerede etler ayrılana kadar pişirin. Etleri kemiklerinden ayırın.Bir kase kadar ayırıp kalan tüm etleri buğdaya ekleyin.Buğdayın üzerine etin suyundan yavaş yavaş ilave ederek tahta bir tokmakla dövün. Suyunu çektikçe et suyu ilave edip dövmeye devam edin.Buğday iyice özleşince tuzunu ve taze çekilmiş kara biberini ilave edin. Servis tabağına alın. Üzerine içinde domates salçası ezilmiş kızdırılmış tereyağını gezdirin. Ayırdığınız et parçalarını üzerine serperek sıcak servis yapın. Afiyet olsun.

Hatice YAZICI / Emekli Memur


KİMLife AFİYET OLSUN

Börülce Salatası “Antalya Yöresi ” Malzemeler *250 gram taze börülce *100 gram mantar *1/4 limonun suyu *2 adet haşlanmış kırmızı biber *3 çorba kaşığı konserve mısır *Yarım çay bardağı sıvıyağ *Tuz Tarifi

celeri soğuk su dolu bir kaba alarak 5 dakika bekletin. Mantarları ince doğrayıp limonlu suda haşlayın. Kırmızıbiberleri de ince uzun doğrayın. Börülceleri delikli kepçe yardımı ile sudan çıkarın. Bir kapta börülceleri, mantarları, kırmızıbiberleri, mısırı, sıvıyağı ve tuzu karıştırın. Servis tabağına alarak servis yapın.

Börülceleri ayıklayıp, yıkadıktan sonra tencereye aktarın. Üzerini aşacak kadar sıcak su ve 1 tatlı kaşığı tuz ilave ederek haşlayın. Daha sonra haşladığınız börül-

Hanım KABAKÇI / Diş Doktoru

Zerde Tatlısı “Antalya Yöresi” Malzemeler *6 su bardağı su *1.5 su bardağı toz şeker *1 çay bardağı pirinç *1 çorba kaşığı mısır nişastası *Safran *1 çay bardağı kuş üzümü *1 çorba kaşığı dolmalık fıstık Tarifi 6 su bardağı suyun içine az miktarda safran atın içine ve safranın rengi çıkmasını

sağlayın.1 çay bardağı pirinci haşlayın.6 su bardağı safranlı suyu bir tencereye alın. Üzerine 1.5 su bardağı toz şeker ilave edin ve kaynamaya bırakın. Kaynamakta olan safranlı ve şekerli suyun içine 1 çay bardağı haşlanmış olan pirinci ilave edin.Üzerine az miktarda kuş üzümü ve dolamlık fıstık İlave edin.Üzerine 1 çorba kaşığı mısır nişastası su ile açın ve zerdenin içine dahil edin.Zerde kaynadıktan sonra kaselere boşlatıp soğumaya bırakın.Zerde soğuduktan sonra üzerine kuş üzümü ve dolmalık fıstık ilave edip servis edin.

Aslıhan EKİN / Ev Hanımı 41 kimlife


KİMLife GEZELİM/GÖRELİM SAĞLIK

oyunların

çocuklarımızın hayatındaki önemi

Ç

ocuk için vazgeçilmez bir yaşama biçimi olan oyun, çocuğun en doğal öğrenme aracıdır. Oyun çocuklar için keşfetme, öğrenme ve kendini ifade etmek demektir. Çocuğun duyduklarını gördüklerini sınayıp, deneyip ve pekiştirdiği bir deney alanı olarak da tanımlanabilecek oyun çocukların çevresiyle ilişki kurmasına, duygu ve düşüncelerini yansıtmasına yarayan bir araçtır. Çocuk gerçek hayata hazırlayıcı deneyimleri oyun aracılığı ile öğrenir. Oyun sırasında çeşitli roller üstlenerek dünyayı kendi duyularıyla algılamaya çalışır. Büyüdüğünde sürdüreceği uğraşlara, üstleneceği rollere oyun sayesinde hazırlanır.

ifade alanı yaratan bir süreçtir. Hatta Freud a göre yetişkinlikte de oyunlar devem eder ama daha farklı bir görüntüde günlük hayallerde ve yaratıcılıkta devam eder. "Sanat ve sanatçılar üzerine" adlı kitabında Freud çalışmasının temel çıkış noktası olarak sanatsal yaratıyla çocuk oyunları arasında bir akrabalık olduğu üzerinde durmuştur. Freud sanatsal etkinliğin ilk dışa vurularını çocukluk dönemine benzetir. Çocukluk döneminde en ciddiye alınan etkinliktir oyundur. Oyun sırasında çocuk gerçek dünyanın nesnelerini alır ve onları oyunun içinde istediği gibi yerleştirir. Oyun aracılığı ile kendine başka bir dünya

Herkesin içinde kendini mükemmel bir şekilde gerçekleştirmeye yönelik kuvvetli bir güç vardır. Bu güç olgunlaşmaya bağımsızlığa ve kendini yönetmeye yönelik bir dürtü şeklinde nitelendirilir. Oyun hayatın şartlarına uyumda güçlük çeken çocukların tedavisinde en uygun yöntemdir. Oyun çocuğun dış dünya ile kendi iç dünya arasında yolculuk yaparken ona kendini

42 kimlife

yani gerçekliğin yer değiştirmelerinden oluşmuş hayali bir dünya kurar. Çocuk dış dünya ile ilgili merak gidermeye çalışırken ebeveynlerinden aldığı cevaplar onu tatmin etmez. İşte çocuk anlamlandıramadığı ve tatmin olmadığı cevaplar sonrasında oyuna kaçar. Gerçeğin ne olduğunu anlamak bu kadar zorsa o zaman çözüm yeni bir dünya kurmaktır. Bu hayali dünya gerçek dünyanın motiflerini taşır. Kurduğu oyunda bireyleri taklit eder ve henüz elde edemediklerini, tatmin olmayan isteklerini oyunda kendince gerçekleştirir. Hayatının herhangi bir döneminde oyun oynamamış kimse yok gibidir. Her insanın hayatında geçmişte oynadığı oyunların önemli bir yeri vardır. Oyunun çocuğun karakter ve kişilik gelişiminde etkileri nelerdir? Anne ve babaların çocuklarıyla oyun oynamalarının önemi nedir? Çocuklar yaşadıkları önemli olayları ve özelliklede aile içi ilişkilerini oyunlarında, konuşmalarında ve davranışlarında dış dünyaya yansıtırlar. Oyun çocuğun iç dünyasını anlatabildiği en etkin yoldur.


kayda değer bir faktör de çocuğun sosyal olgunluk düzeyidir. Erken yaşlardan itibaren yaşıtlarıyla birlikte olma ve oynama fırsatını bulamamış çocuklar veya oynarken sürekli büyüklerin müdahalesine maruz kalmış çocuklar, yaşıtlarıyla sağlıklı iletişim kurmada, kendini ortaya koymada ve paylaşmada zorlanırlar. Şöyle örneklere rastlamak mümkün: Annesi çalıştığı için torununa bakmakta olan anneanne, çocukla ilgilenmede zorlandığı veya sıkıldığı zamanlarda konu-komşudan çocuğa arkadaş çağırır. Genellikle gelir düzeyi düşük seviyeden tercih edilen bu "ısmarlama" arkadaşa küçük bir hediye de verilir, oyunları da denetlenir. Bu çocuk, oynamak durumunda kaldığı bu çocuğun kapris ve şımarıklıklarına göz yummak zorunda kalır.

Çocuk için vazgeçilmez bir yaşama biçimi olan oyun, çocuğun en doğal öğrenme aracıdır. Oyun çocuklar için keşfetme, öğrenme ve kendini ifade etmek demektir.

Oysa gerçek bir oyun ortamında çocuklar bu gibi istenmeyen tavırlar karşısında birbirlerine oldukça tahammülsüzdürler. Sık sık tartışırlar, küsüşürler veya kavga ederler. Büyükleri tarafından kural konulmayan, fazla hoşgörüyle büyütülmüş, sülalenin tek vârisi, beş kız kardeşten sonra doğmuş erkek çocuk gibi unvanları olan çocuklar bu açıdan şansızdırlar. Şişirilmiş benlikler, bir dediği iki edilmeyen bu çocuklar yaşıtlarıyla oynamakta oldukça zorlanırlar. Bunun aksi de olabilir; ailesi ve sosyal çevresi tarafından özgüveni desteklenmemiş çocuklar da yaşıtlarının oyunlarına katılmada oldukça çekingen davranabilirler. Çocukların oyun süreçleri gözlemlenerek onların ihtiyaçları, sorunları, özlemleri,

43 kimlife

korkuları, istekleri, kişilik özellikleri vs. hakkında tanımlamalar yapmak mümkündür. Çocuğun ileriki yaşamını önemli derecede etkileyecek, özel eğitim ve klinik destek almasını gerektirecek bir takım doğuştan gelen kişilik farklılıkları ve davranış bozuklukları çocuğun oyun ortamındaki tepkileri gözlemlenerek teşhis edilebilir. Hiperaktif ve atak çocuklar buna örnek gösterilebilir. Bir Tedavi Yöntemi Grupla veya tek başına, içsel derinliği olan, bir güven ortamında doğal veya yapay cereyan eden oyun süreçlerinden tedavi maksadıyla da yararlanılmaktadır. Özellikle saplantı şeklindeki korkuların giderilmesi oyun yoluyla gerçekleştirilebilmektedir. Oyun sürecinde yer alan rol denemeleri, hayal ve fanteziler sayesinde çocuk kendi kendine psikolojik sağaltım yapmış olur. Mesela hemşire rolüne girerek iğne yapar. Bilinçaltı korkularını oyunda bilince çıkararak onlarla yüzleşir ve onlardan kurtulmayı dener. Beş yaşındaki kızım iğneden ve aşı olmaktan çok korkuyordu. Aşı yapılacağı endişesiyle asla okula gitmek istemiyordu. Tanıştığı her çocuğa "sizin okulda aşı yapıyorlar mı?" diye soruyor, hayır cevabı alsa dahi inanmıyordu. Günün birinde hastanede bir kan testi yapılması gerekti. 3-4 kişi kolunu-bacağını tutarak güçlükle kanını aldılar. Korkmuştu ama canı pek de acımamıştı. Bunu kendisi sonradan itiraf etmişti. Bu olaydan sonra kızım evde oynarken bir şey dikkatimi çekti. En sevdiği ve kucağından neredeyse hiç indirmediği yumuşak tüylü oyuncak köpeğinin kolunu bağlıyor ve çekmeceden kendi bulmuş olduğu bir yorgan iğnesini köpeğine batırarak kan alıyordu !.. Bu oyunu günlerce kendi kendine oynadı. Belli ki kendisi için travmatik yani zedeleyici bir yaşantıyı tekrar tekrar yaşayarak acı verici olmaktan çıkarıyordu. Bununla birlikte kendine acı veren hemşirenin rolüne girerek en sevdiği oyuncağına acı verici bir işlem yapıabilir.

KİMLife GÜNDEM ÇOCUK

Anne-babasından şiddet gören, kardeş kıskançlığı yaşayan, anne ve babaya duyulan kızgınlık oyun içerisinde kendini açığa çıkarır. Çocuklar çevrelerinden aldıkları negatif mesajları, oyunda arkadaşlarına ve oyuncaklarına yansıtabilirler. Bu açıdan çocuğu ve içinde bulunduğu atmosferi tanımada oyun önemli bir unsurdur. Çocuğun stresi, iç dünyasındaki çatışmaları, korkuları ve kaygıları çeşitli oyunlarla tedâvi edilebilir. Çocuğun yaşadığı sıkıntılı olayların etkisinden kurtulması için oyun bir rahatlama sahası olabilir. Psikolojik travma geçiren çocuklarda bu konuda yetişmiş uzmanlar tarafından uygulanan oyun terapisi yararlı olabilir. Oyun, çocuğun kendi kişiliğini ortaya koymasında ve bazı olumlu özellikleri kazanmasında da yararlıdır. Özellikle doğru davranışların pekişmesi oyun vasıtasıyla daha kolay sağlanabilir. Olumlu karakter özellikleri, uygun oyun ortamında artar ve pekişir.. Birçok çocuk oyun aracılığı ile empati yapmayı, başkalarına saygı göstermeyi, karşılıklı diyaloglarda kendi sorumluluğunu fark etmeyi, sabırlı olmayı, kurallara uymayı, stresle baş etmeyi, problem çözmeyi ve liderlik özelliklerini pekiştirmeyi öğrenerek karakter ve kişilik gelişimini olumlu yönde pekiştirir. Çocuğun Kişiliğinin Aynası Çocuk oyunları yaşa ve cinsiyete bağlı olarak çeşitlilik gösterebilir. Bununla birlikte çocuklar karma oyunlar oynamaktan da hoşlanırlar. Yaş itibarıyla sürekli olarak ya hep kendinden büyüklerle veya hep kendinden küçüklerle oynama temayülü gösteren, yaşıtlarıyla uyumlu bir şekilde oynayamayan çocuklar da vardır. Burada ilk akla gelen etmen zekâ seviyesidir. Yani çocuğun yaşıtlarından üstün veya düşük zekâ seviyesine sahip olduğu kanaatine varılır. Doğruluk payı olmakla birlikte, en az zekâ kadar


KİMLife RÖPORTAJ

Saç boyama hakkında herşey

K

imyasal boya mı yoksa doğal boya mı seçmeli, saça zarar vermeden nasıl boyamalı? Renk değişikliği, beyazları kapama ya da sadece ışıltı vermek için en uygun boyama hangisi? Kimyasal Boyalar: Kullanışlı ve Bazen Agresif Üç ana kimyasal boya vardır: Direkt boyalar saçı değiştirmez. Doğrudan saç telinin dış yüzeyine sabitlenirler. Boya negatif, saç pozitif yüklü olduğundan birbirlerine mıknatıs gibi yapışarak saça sabitlenirler. Bu boyalar saçın renginin açılmasına veya beyaz saçların örtülmesine izin vermez ancak saçta yansımalar sağlar. Etkileri birkaç (genellikle 6-8) şampuanlamadan sonra hafifler. Oksidasyon bazlı boyalardan daha iyi tolere edilirler.

kabuğunu açar. Kabuklar açıldıktan sonra amonyak uçar. Oksijenli su ise saç telinin içindeki doğal renk hücrelerini değiştirerek boyaların birleşip görünebilir olmasına izin verir. Bu boyalar beyaz saçların tamamen kapanmasına izin verdiği gibi, saç rengine yapılacak açma veya koyultma

gibi kökten renk değişimleri için de uygundur. Dayanıklılıkları ise uzun sürelidir. Boyama Farklarını Anlamak Kolay Mıdır? Evet, farklı boyama şekillerini ayırt etmek kolaydır. Boyama şekli çoğunlukla kutunun üzerinde belirtilir. Ayrıca göz önüne alınabilecek çeşitli ipuçları da vardır. Örneğin, "6-8 şampuanlamadan sonra hafifler" dendiğinde uçucu bir boyama şekli anlaşılır. "Beyaz saçları tamamen kapatır" ibaresi ise oksidasyon bazlı bir boyayı tanımlar. Doğal Boyalar Saçı Kuvvetlendirir Kına en fazla tanınan doğal saç boyasıdır. Kınanın avantajı çivit, papatya gibi diğer doğal boyaların saç sağlığına verebileceği tehlikelerin hiçbirini bulundurmamasıdır. Hem saç boyası hem de dövme yapımında kullanılan kına; Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Hindistan'da yetiştirilen bir bitkiden elde edilir. Bu bitkiden elde edilen renkler sarıdan kırmızıya kadar değişirken esmer veya turuncu tonlarından geçer. Bunlar da maun ve kumral yansımalar elde edilmesine neden olur.

Kalıcı boyalar olarak bilinen oksidasyon bazlı boyalar saç teline nüfuz eder. Bunlar, saçın ve özellikle saça rengini veren melaninin yapısını değiştirir. Bu boyalar iki bileşik ile iş birliği halinde etkilerini gösterir: oksijenli su (oksidan) ve amonyak (alkalin). Amonyak, saç teline kimyasal boyanın girmesine izin verecek şekilde saçın

44 kimlife


Doğal boyalar saç telinin içine nüfuz etmez, beyaz saçı tam olarak kapatamaz. Ancak saça bir ışıltı ve dolgunluk kazandırır. Dolayısıyla saça bakım yapmaları nedeniyle avantajlıdır. Eğer saçınızı boyamak değil de sadece kuvvetlendirmek istiyorsanız nötr kına uygulayın; boya maddelerinden arınmış kına saçınızı boyamaz. Doğal boyalar şampuanlamayla yok olur. Düzenli olarak kullanılırsa yoğunlukları artar; çünkü saçta halen var olan boyanın üzerine tutunurlar. Böylece doğal boyalar, saçın genel bütünlüğünü bozmadan saç renginin sabit tutulabilmesini sağlar. Boyalar Saçı Bozar mı? Evet, özellikle saç telinin yapısını değiştirerek boyayan bazı kimyasal boyalar uzun dönemde saçınıza zarar verebilir. Bunlar, direkt boyalar ile ton sür ton boyalardır. Özellikle kokusu yüzünden amonyak kötü bilinir. Oysa uçucu olma özelliği nedeniyle en az agresif olan iyi bir alkalindir. Gerçekten de amonyak saça kendini sabitlemez. İşlevini bitirdiğinde uçar. Oysa etanolamin gibi kullanılan bazı diğer alkalinlerde durum böyle değildir. Bunlar hiçbir koku vermezler ancak saç elyafına yapışıp kalırlar. Amonyak kokusunu sevmeyenler için, bu kokuyu örten parfümlerle üretilmiş krem biçiminde boyalar bulunmaktadır.

Boyaların Sağlığa Zararı Var mıdır? Oksidasyon bazlı boyalara kıyasla direkt ve doğal boyalar daha az alerjiye neden olur. Alerji vakalarının çoğu doğrudan boya maddesiyle ilgilidir. Bu nedenle ev kullanıcılarına hararetle tavsiye edilen şey, tüm saça boya uygulamadan önce küçük bir bölgede boyayı denemeleridir. Kuaförler de benzer şekilde uygulama yapar. Alerji Riski Boya ürünleri mutlaka önceden test edilir. Ancak bazı insanlar diğerlerine

Mat bir cildiniz varsa, sıcak yansımaları olan, dore veya bakır renklerini seçin. Açık, pembemsi bir cildiniz varsa, size daha soğuk, kül ya da erik kurusu tonlarında renkler uygun olacaktır. Genel anlamıyla, koyu tonların hatları sertleştirme ve daha açık tonların da hatları yumuşatma özellikleri vardır.

göre daha hassas olabilir ve yapılan testlere rağmen ürün, bu insanlarda alerjiye neden olabilir. Testler, 1986 tarihinden beri hayvanların üzerinde değil, hücrelerin üzerinde gerçekleştirilmektedir. Bu testler insan vücudunun hassasiyetleri üzerine dayandırılmıştır. Bio-kimyagerler hücresel değişiklik veya mutasyonların olup olmadığını araştırır. Bu testler bitirildiğinde, insan derisi üzerinde yapılan testlere geçilir. Bunlar hammadde üzerinde yapılmaktadır. Bu da tahriş oranında fikir yürütülebilmesine izin verir. Kına da alerjiye sebep olabilir, özellikle doğal olmayan "kara kına". Kara kınada alerjiye neden olan, doğal kınaya karıştırılmış bakır oksit veya kurşun tuzudur. Bu moleküller saç için zararlıdır. Kara kınada göz ardı edilmemesi gereken bir alerji ve zehirlenme riski vardır. Kurşun tuzları saça sabitlenir. Bu nedenlerle bahsi geçen bir

45 kimlife

boyamanın üzerine kalıcı yeni bir boya uygulamak da sakıncalıdır; çünkü saçı yakma tehlikesi bulunur. Kimyasal boyaların prospektüslerinde üreticilerin, ürünlerinin metalik tuzlar içeren bir boyayla boyanmış saçlara uygulanmaması için talimatları vardır. Renk Değiştirmeden Beyazları Kapatmak Ton sür ton boyalar beyaz saçları %50 den 70'e varan oranlarda kapatır. Bunlar direkt boyalar gibi saçın rengine kökten bir değişiklik getirmez, ancak saçı kendi doğal renk tonunda boyar veya ufak bir renk farkı sağlar. Bu boyalar 6-8 hafta içinde hafifler. Beyaz Saçları Kapatmak Ve Renk Değiştirmek Bunun için oksidasyon bazlı bir boya kullanmanız gereklidir. Bu tür boyalar beyazları tamamen kapattıkları gibi renk değişiklikleri yapmak için de uygundur. Bu arada, beyaz saçı bulunmayıp da saç rengini değiştirmek isteyenler için beyaz saçları kapatmayan ancak kökten renk değişikliklerine izin verip renk çeşitleri bol olan kalıcı boyalar da vardır. Kuaförde mi? Evde mi Boyamalı? Kuaförde kullanılan boyalar, piyasada satılanlardan çok farklı değildir. En büyük fark, boyada kullanılan temel aktif maddelerin konsantrasyon oranlarındadır. Kuaförlerde doğal olarak eve oranla daha geniş bir renk ve çeşitleme imkanı bulunmaktadır. Yöntemler de farklılık gösterebilir çünkü kuaförler farklı nüanslarla karışımlar elde edebilir. Üreticilerin sadece profesyoneller için ürettikleri ve dolayısıyla sadece kuaför salonlarında bulunabilen boyaları da vardır. Kaynak: vekozmetik.com


KİMLife GEZELİM/GÖRELİM TANIYALIM

15 yüzyıldır ibadet yeri Ayasofya Camii

A

yasofya (Latince: Sancta Sophia ya da Sancta Sapientia), Bizans İmparatoru I. Jüstinyen tarafından M.S. 532 - 537 yılları arasında İstanbul'un tarihi yarımadasındaki eski şehir merkezine inşa ettirilmiş bazilika planlı bir patrik katedrali olup, 1453 yılında İstanbul'un Türkler tarafından alınmasıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürülmüştür ve günümüzde müze olarak hizmet vermektedir. Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Binanın adındaki "sofya" sözcüğü herhangi bir kimsenin adı olmayıp, eski Yunanca'da "bilgelik" anlamındaki sophos sözcüğünden gelir. Dolayısıyla "aya sofya" adı "kutsal bilgelik" ya da "ilahî bilgelik" anlamına gelmekte olup, Ortodoksluk mezhepinde Tanrı'nın üç niteliğinden biri sayılır. 6. yüzyılın ünlü mimarlarından Milet'li İsidoros ve Tralles'li Anthemius'un yönettiği Ayasofya'nın inşaatinde yaklaşık 10.000 işçinin çalıştığı ve Jüstinyen'in bu iş için büyük bir servet harcadığı belirtilir. Bu çok eski binanın bir özelliği yapımında

kullanılan bazı sütun, kapı ve taşların binadan daha eski yapı ve tapınaklardan getirilmiş olmasıdır. Bizans döneminde Konstantinopolis Patriği'nin patrik kilisesi ve Doğu Ortodoks Kilisesi'nin merkezi olmuş bulunan Ayasofya, doğal olarak vaktiyle büyük bir "kutsal emanetler" koleksiyonunu içermekteydi. 1453'de kilise camiye dönüştürüldükten sonra Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet'in gösterdiği büyük hoşgorüyle mozaiklerinden insan figürleri içerenler tahrip edilmemiş (içermeyenler ise olduğu gibi bırakılmıştır), yalnızca ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca sıva altında kalan mozaikler bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. Cami müzeye dönüştürülürken sıvaların bir kısmı çıkarılmış

ve mozaikler yine gün ışığına çıkarılmıştır. Kısaca günümüzde tüm dünya insanları bu mozaikleri görmelerini bir kişiye borçludur: O da, sanatı seven ve diğer dinlere saygı gösteren Osmanlı sultanı Fatih Sultan Mehmet'tir. Günümüzde görülen Ayasofya binası aslında aynı yere üçüncü kez inşa edilen kilise olduğundan Üçüncü Ayasofya olarak da bilinir. İlk iki kilise isyanlar sırasında yıkılmıştır. Döneminin en geniş kubbesi olan Ayasofya'nın merkezî kubbesi, Bizans döneminde birçok kez çökmüş, Mimar Sinan'ın binaya istinat duvarlarını eklemesinden itibaren hiç çökmemiştir. Ayırt edici özellikleri 15 yüzyıl boyunca ayakta duran bu yapı sanat tarihi ve mimarlık dünyasının baş yapıtları arasında yer alır ve büyük kubbesiyle Bizans mimarisinin bir simgesi olmuştur. Ayasofya diğer katedrallere kıyasla şu özellikleriyle ayırt edilir: *Dünya'nın en eski katedralidir. *Yapıldığı dönemden itibaren yaklaşık bin yıl boyunca (1520'de İspanya'daki Sevilla Katedrali'nin inşaatı tamamlanana dek) dünyanın en büyük katedrali ünvanına sahip olmuştur. Günümüzde

46 kimlife


Kutsallığından ötürü Bizans imparatorlarının taç giyme törenleri de burada yapılmaktaydı. Tören sırasında siyasi ve dinî otoriteleri temsil eden kişilerin her birinin durması gereken konumlar bu kare biçimli alan içine daireler oluşturacak biçimde döşenmiş renkli taşlarla belirlenmiştir.

Mozaikler Deisis mozaiğinden bir detay. İsa'nın yüzünün iki yarısı birbirinden farklı yapılmıştır. Tonlarca altının kullanıldığı Ayasofya mozaiklerinin yapımında altının yanı sıra, gümüş, renkli cam, pişmiş toprak ve renkli mermer gibi taş parçaları kullanılmıştır. 726'da III. Leo'nun tüm ikonaların yok edilmesi emriyle, tüm ikona ve heykeller Ayasofya'dan kaldırılmıştır. Dolayısıyla Ayasofya'da günümüzde görülen, surat tasvirleri içeren mozaiklerin hepsi ikonoklazm dönemi sonrasında yapılan mozaiklerdir. Bununla birlikte Ayasofya'da surat tasviri içermeyen mozaiklerden az bir kısmı 6. yüzyılda yapılan ilk mozaiklerdir. 1453'de kilise camiye dönüştürüldükten sonra insan figürleri içerenlerin bir kısmı ile ince bir sıvayla kaplanmış ve yüzyıllarca

sıva altında kalan mozaikler bu sayede doğal ve yapay tahribattan kurtulabilmiştir. İstanbul'u ziyaret eden 17. yüzyıl gezginlerinin raporlarından Ayasofya'nın camiye çevrilmesini izleyen ilk yüzyıllarda insan figürü içermeyenler ile içerenlerden bir kısmının sıvayla kaplanmadan bırakılmış oldukları anlaşılmaktadır. Ayasofya mozaiklerinin tamamen kapatılması 842'de ya da 18. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşmiştir. 1755'te İstanbul'a gelen Baron De Tott artık tüm mozaiklerin badana altında kalmış olduğunu belirtmiştir. Binanın Kısımları Ayasofya mimari yönden incelendiğinde orta nef denilen büyük bir orta mekân, kuzey ve güneyde yer alan iki yan nef, doğu ucunda yer alan absid ve batı kısmında kapıların yer aldığı iç ve dış nartekslerden meydana gelmiştir. 7.500 m2'lik bir yüzölçümüne sahip Ayasofya iki katlı bir yapıdır.

47 kimlife

KİMLife TANIYALIM

yüzölçümü bakımından dördüncü sırada gelmektedir. *Dünya'nın en hızlı (5 yılda) inşa edilmiş katedralidir. *Dünya'nın en uzun süreyle (15 yüzyıl) ibadet yeri olmuş yapılarından biridir. *Kubbesi "eski katedral" kubbeleri arasında çapı bakımından dördüncü büyük kubbe sayılmaktadır. Müze Dönemi 1930 ile 1935 yılları arasında restorasyon çalışmaları nedeniyle halka kapatılan Ayasofya'da Mustafa Kemal Atatürk'ün emriyle bir dizi çalışmalar yapıldı. Bu çalışmalar arasında çeşitli restorasyonlar, kubbenin demir kuşak ile çevrilmesi ve mozaiklerin ortaya çıkarılıp temizlenmesi sayılabilir. Ayasofya Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün isteği üzerine, Bakanlar Kurulu'nun 24 Kasım 1934 tarih ve 7/1589 sayılı kararıyla müzeye çevrilmiştir. 1 Şubat 1935'te ziyarete açılan müzeyi Atatürk 6 şubat 1935 tarihinde ziyaret etmiştir. Yüzyıllar sonra mermer zemindeki halıların kaldırılmasıyla zemin döşemesi ve insan figürlü mozaikleri örten sıvanın kaldırılmasıyla da muhteşem mozaikler tekrar gün ışığına çıkarılmıştır. Mimari Ayasofya, mimari bakımdan, bazilika planı ile merkezî planı birleştiren, kubbeli bazilika tipinde bir yapı olup kubbe geçişi ve taşıyıcı sistem özellikleriyle mimarlık tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak ele alınır. Ayasofya, her şeyden önce boyutu ve mimari yapısıyla önem taşır. Yapıldığı dönemin dünyasında hiçbir bazilika planlı yapı Ayasofya'nın kubbesinin boyutundaki bir kubbe ile örtülebilmiş ve böylesine büyük bir iç mekâna sahip değildi. Ayasofya'nın kubbesi Roma'daki Panteon'un kubbesinden küçük olmakla birlikte Ayasofya'da uygulanan yarım kubbe, kemer ve tonozlardan oluşan karmaşık ve sofistike sistem, kubbenin çok daha geniş bir mekânı örtebilmesini sağlayarak kubbeyi daha etkileyici kılmaktadır. Taşıyıcı olarak beden duvarlarına oturtulmuş önceki yapıların kubbeleriyle kıyaslandığında, sadece dört payeye oturtulmuş bu denli büyük bir kubbe mimarlık tarihinde gerek teknik, gerekse estetik bakımdan bir devrim sayılmaktadır. Orta nefin yarısını örten ana (merkezî) kubbe, doğu ve batısına eklenen yarım kubbelerle çok geniş bir dikdörtgen biçimli iç mekân yaratacak şekilde öylesine genişletilmiştir ki, zeminden bakıldığında, gökyüzüne asılı gibi duran, tüm iç mekâna hakim bir kubbe olarak algılanır.


KİMLife TANIYALIM

Alt kattaki Narteksler

nefte iç nartekse paralel olarak uzanan iki küçük tünelde Ayasofya'nın en eski mozaikleri bulunur. Bunlardan birinde ilk Hıristiyanların kullandıkları, Yunan alfabesinin beş harfini içeren sekiz dilimli daire sembolü bulunur.

İç narteks Binaya batı kısmındaki, Bizans döneminde atrium denilen avlunun bulunduğu kapılardan girilir. Buradaki, dış nartekse açılan ana kapıdan girmeden önce, solda görülen kalıntılar A.M. Schneider tarafından sürdürülen kazılarda ortaya çıkarılmış İkinci Ayasofya'ya ait kalıntılardır. Ana kapıdan girilen ilk galeri "dış narteks" olarak adlandırılır, "çapraz tonoz" örtülü dokuz birimli bir galeridir. Buradan da iç narteks denilen ikinci galeriye 5 kapı açılır. İç nartekste tavan mozaiklerle kaplıdır. Mozaiklerden sarı renkte parlayanların yapımında altın kullanılmıştır. Duvarlar çeşitli ülkelerden ve Anadolu'nun çeşitli kentlerinden getirilme dalgalı mermer levhalarla kaplıdır. Bu dalgalı mermer levhalar duvarlara sabitlenmeden önce ikiye kesilmiş ve duvarlara yan yan öyle sabitlenmiştir ki, katlanıp mürekkeplenen bir kağıdın açıldığında gösterdiği gibi,

ilginç bir simetri gösterirler. Günümüzde içinde elektrik ampulleri olan yağ lambası avizeleri cami dönemine aittir. İmparator kapısı mozaiği İç narteksten ana nefe (ana salona) 9 kapı açılır. Ana salona açılan ortadaki ana kapıya, yalnızca imparatora mahsus olduğundan (yalnızca imparator tarafından kullanıldığından) "imparator kapısı" adı verilir. Bu kapının üst kısmındaki duvarda (tympanum) 9. yüzyıldan kalma bir mozaik bulunur. Bu mozaikte ortada İsa, sağ madalyonda Cebrail, sol madalyonda Meryem Ana görülür. Sol alt kısımda görülen sakallı kişi Bizans imparatorlarından VI. Leon'dur. Ortodoksluk geleneğinde en fazla üç kez evlenilebilmesine karşın erkek çocuğunun olabilmesi için dört kez evlenmiştir. Bu

Çıkış Çıkış mozayiği. Jüstinyen, Meryem Ana ve Büyük Konstantin Üst kata çıkılmayıp binadan dışarı çıkılmak istendiğinde iç narteksin güney ucundaki kapıdan çıkılır. Bu çıkış kapısının üzerine yerleştirilmiş bir ayna oraya, çıkış yönünde ilerleyen ziyaretçileri, arkalarında kaldığından göremedikleri bir mozayiğin daha bulunduğu konusunda uyarmak üzere yerleştirilmiştir. 10. yüzyıldan kalma bu mozaik, Fossati tarafından 1849'da keşfedilip tekrar kapatılmış, 1933-1934 yıllarında Byzantine Institute of America kurumundan Thomas Whittemore tarafından temizlenmiştir. Mozaikte ortada çocuğuyla birlikte Meryem Ana yer alır. Üst kat İmparatoriçe locası Cennet ve cehennem kapısı II. Yannis Komnenos, Meryem, İsa, İrena Zoe ve eşi.

yüzden İsa'dan özür diler vaziyette, secde eder şekilde tasvir edilmiştir. İsa'nın elindeki Kitab-ı Mukaddes'te İsa'nın Yuhanna İncili'ndeki bir sözü yazılıdır: "Size selamet olsun! Ben evrenin nuruyum." İlk kez W. Salzenberg tarafından yayımlanmış olan bu mozaik 18. yüzyıla dek kapatılmamıştır. "Terleyen sütun"daki dilek yeri Orta nefin iç nartekse yakın kısmında helenistik dönemden kalma (M.Ö. 4. yy.), bektaşi taşından (İng. alabaster) yapılma iki büyük küp bulunmaktadır. Bunlar III. Murad döneminde Bergama'da bulunmuş, Ayasofya'ya getirilerek su içme gereksinimlerini karşılamak üzere kullanılmıştır. Küplerden büyük olanı 1200 litrelik bir kapasiteye sahiptir. Duvarlardaki boş taş çerçevelerde Bizans döneminde ikonalar bulunmaktaydı. Orta

48 kimlife

Avlu Alt kattaki çıkış kapısından avluya çıkıldığında görünen, erkeklerin abdest gereksinimini karşılamak üzere inşa edilmiş şadırvan, I. Mahmut döneminde eklenmiştir. Sol taraftaki kapı türbelere açılır. Ayasofya Müzesi'ne ait türbeler, II. Selim'in, III. Murat'ın , III. Mehmed'in, sultan Mustafa'nın, sultan İbrahim'in ve şehzadelerin türbeleridir. Türbeler artık ziyarete açılmıştır. Bu türbelerden birinde yürütülen restorasyon çalışmaları sonucu bilinen en büyük boyutlu, Bizans döneminin 6. yüzyıl öncesi erken Hristiyanlık dönemine ait vaftiz havuzu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca, genellikle konserlerde açılan Aya İrini Müzesi de Ayasofya Müdürlüğü'ne bağlıdır. Avlu'daki hem taş hem tuğla kullanılarak inşa edilmiş yapı ise Osmanlı döneminde eklenmiş, çocukların Kuran eğitimi için kullanılmış Sıbyan Mektebi'dir. Avluyu çevreleyen diğer binalar müze müdürlüğünün personelince çalışma amaçlı kullanılmaktadır.


KİMLife MAGAZİN

Kim’e

Yakalandılar Sarıyer Mağazamızda Anaokullu Müşterilerimiz Objektiflerimize Takıldı!! Sarıyer'de özel bir anaokul öğrencileri alışveriş yapmak için Kim Marketini tercih etti. Çocuklar gönüllerince, rahat rahat alışverişlerini yaptılar. Alışveriş sırasında gruplara ayrılan çocuklar, hazırladıkları listelerdeki bütün ürünlerr kolaylıkla eriştiler. 7000 çeşit ürün yelpazesi bulunan mağazamızda her istedikleri ve diledikleri ürüne kavuşmanın sevincini yaşadılar. Çocuklarımızın yüzlerindeki mutluluk verici tabloyu fotoğraflarda sizlerle paylaştık. Manav reyonundan aldıkları sebze ve meyveleri çalışanlarımızın yardımıyla çocuklarımız kendisi tarttı. Hem uygun hem de kaliteli ürünlerimizi daha yakından tanımış oldular. Anne ve babalarının yaptıkları alışverişleri daha yakından tanık oldular. Keyifli bir alışverişin adresi Kim! Kameralarımıza yakalanan anaokulu öğretmeni, "Çocukların günlük hayatın dışında kalmaması için böyle bir aktivitenin çocuklar üzerinde çok eğlenceli ve bilgilendirici olacağını düşündük. Bu aktivite için en iyi ortamın Kim Market olacağına karar verdik." dedi. Özel anaokulu öğretmeni Sarıyer mağazası çalışanlarına gösterdiği ilgiden dolayı çok teşekkür ettiğini iletti.

Muhabir: Gülşah ŞENEL Fotoğraflar: Tuğba BAYRAKTAR

49 kimlife


KİMLife BEBEK BİLGİ

çocuklarda

Şaşılığa Dikkat ! Ş

aşılık çocukluk çağında en sık rastlanan göz problemlerinin başında geliyor. Anadolu Sağlık Merkezi'nden Göz Hastalıkları Uzmanı Dr. Burcu Usta Uslu, çocuklarda görülen göz şaşılığı ve tedavi yöntemleri hakkında merak edilenleri sizlerle paylaşıyor. Şaşılık nedir? Nasıl oluşur? Şaşılık gözlerin birbirine paralel olmaması durumudur. Gözlerden biri karşıya bakarken diğeri içe, dışa, yukarı ya da aşağıya dönük olabilir. Şaşılık sürekli olabileceği gibi aralıklı olarak da ortaya çıkabilir. Sağlıklı görme gelişimi ancak çocukluk çağında her iki göz birbirine paralel olursa gerçekleşebilir. Çocukların beyni çok hızlı bir şekilde farklı durumlara uyabilme yeteneğine sahip olduğundan gözlerden birinde kayma olması durumunda oluşan çift görmeyi ortadan kaldırmak için beyin kayan gözün görüntüsünü ihmal ederek yok sayar. Bunun sonucunda ise kayan gözde tembellik (ambliyopi) oluşur. Bu durum şaşılığı olan çocukların büyük kısmında değişik boyutlarda mevcuttur.

Belirtileri nelerdir? Gözlerin paralel bakmaması, ailenin dönem dönem bir gözün veya değişerek her iki gözün kaydığını hissetmesi, çocuğun okurken baş ağrısı ve konsantrasyon eksikliğinden yakınması, güneşli havada bir gözünü daha çok kapatma ve başını ağırlıklı olarak tek bir tarafa eğik tutma eğilimi en önemli belirtilerdir. Tedavi yöntemleri nelerdir? Şaşılığın tedavisinde ilk adım olarak varsa mevcut kırma kusurunu düzeltmek için gözlük verilir. Bazı durumlarda gözlük kaymanın tamamını düzeltirken bazen de kısmı düzelme sağlar. Gözlükle kayması tamamen düzelmeyen hastalarda gözü hareket ettiren kaslara cerrahi müdahale ile

Çocuklarda şaşılık oluşumunun sebebi nedir? Çocuklarda şaşılık doğuştan olabileceği gibi sonradan da ortaya çıkabilir. (Yapısal olabilir, kırma kusurlarına bağlı gelişebilir, nörolojık problemlere bağlı gelişebilir, travmalar sonucu oluşabilir.)

gözler birbirine paralel hale getirilir. Cerrahi yöntem için zamanlama şaşılığın tipi ve miktarı, şaşılığın başlama yaşı, gözde tembellik riskinin var olup olmadığı gibi pek çok faktör göz önünde tutularak yapılır. Tedavi edilmediği takdirde ne gibi sonuçlara yol açar? Tedavi edilmediği takdirde gözlerden bir tanesinin az görme (tembel olma) riski fazladır, derinlik hissi-3 boyutlu görme hissinde eksiklik, baş ağrısı ve denge problemleri, kafa postur değişiklikleri, okurken zorlanma gibi problemler ile karşılaşmak mümkündür. Tedavi için en uygun yaşlar hangisidir? İleri yaşlarda da tedavi edilebilir mi? Tedavi için en uygun yaşlar daha önce bahsettiğimiz gibi şaşılık tipimiktarı başlama yaşı-gözlükle düzelip düzelmediği gibi pek çok faktörden etkilenmektedir. Doğuştan olan ve çocukluk döneminde tanı konup cerrahi gerekenlerde vakit kaybetmeden henüz çocuğun görme yollarının gelişimi tamamlanmadan, derinlik hissini kaybetmemek için aile ile görüşülüp hızlı karar vermek gerekebilir. Şaşılık ileri yaşlarda da tedavi edilebilir. Dr. Burcu USTA USLU Göz Hastalıkları Uzmanı

50 kimlife


Ö

zellikle kış aylarında artış gösteren hastalıklarla birlikte, bilinçsiz ve doktor tavsiyesinden uzak antibiyotik alımı da görülmeye başlanıyor. Bu da ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Mevsim değişikliği yaşadığımız şu günlerde sıcağa olan özlemimiz gün geçtikçe artıyor. Kış aylarında havaların giderek daha da soğuması, güneşin arada bir içimizi ısıtıp sonra hemen kaybolması ani ısı değişikliklerini de beraberinde getiriyor. Bu durumdan hemen etkilenen ve ani ısı değişikliklerine ayak uyduramayan çocuklar kolay hasta olup yoğun ilaç, özellikle antibiyotik kullanımına maruz kalabiliyor. Çocuklarda antibiyotik hangi hastalıklarda kullanılmalı? Hastalıklar virüsler ve bakteriler olmak üzere iki tür mikroptan oluşur. Gribal enfeksiyonlar, suçiçeği, kızamık, kabakulak gibi hastalıklar virüs mikrobundan oluşan viral enfeksiyonlardır ve antibiyotik kullanmaya gerek yoktur. Ancak orta kulak enfeksiyonu, zatürre, alerjik olmayan bronşitler, enfeksiyöz ishaller, ve bazı boğaz enfeksiyonları gibi bakteriyel enfeksiyonlarda antibiyotik kullanmak gerekir. Gribal enfeksiyonlarda antibiyotik kullanımına gerek yoktur. Antibiyotik hastalık hangi aşamaya geldiğinde ve ne zaman kullanılmalı? Viral enfeksiyonlar sırasında vücut direnci düştüğü için bazen üzerine ikincil bakteriyel enfeksiyonlar gelişebilir, bu gibi durumlarda hasta yakın takip edilerek gerektiğinde antibiyotiğe başlanabilir. Doktora danışmadan antibiyotik kullanımı ne kadar doğrudur? Her hastalıkta ve her kişiye kullanılacak olan antibiyotik farklılık gösterir. Dolayısıyla tedavide aksamaya sebep olup hastayı istenmeyen durumlarla karşı karşıya bırakabilir. Antibiyotikler mikropları öldürürken vücudumuzdaki birçok dokuya da zarar verir. Özellikle antibiyotik gerektirmeyen bir durumda doktora danışmadan kullandığımız antibiyotik mikropsuz bölgelerde ağır hasar yapabilir.

doğru bilinen yanlışlar

Çocuk her hastalandığında antibiyotik kullanmak ne kadar doğru? Viral enfeksiyonlarla antibiyotik kullanmak doğru değildir. Gereksiz antibiyotik kullanımı çocuklarda antibiyotik direncine yol açar. Ayrıca antibiyotiklerin çoğu karaciğer ve böbrekten atılırlar, gereksiz yere kullandığımız antibiyotikler bu organlarımız yorar ve normal işlevlerini yapmasını engeller. Antibiyotiklerin minimum kullanım süreleri ne olmalıdır? Antibiyotik kullanımının süresi antibiyotiğin çeşidine ve hastalığın türüne göre farklılık gösterebilir. 3 gün kullanılacak antibiyotik olduğu gibi 10-14 gün süre ile kullanılması gereken antibiyotiklerde vardır. Antibiyotik süreleri doktorun önerdiği süreden daha kısa olmamalıdır. Çünkü, yetersiz tedavi hastalığın tekrarına ve tam iyileşememeye yol açabilir. Antibiyotikler vücuttaki yararlı bakterileri öldürür mü? Vücudumuzda bazı görevleri olan bakteriler vardır. Biz onlara flora bakterileri diyoruz. Antibiyotikler bu yararlı bakterileri de öldürebilir ve bu bakteriler ortamda bulunmadığında zararlı bakteriler daha kolay çoğalarak hastalık yapabilir.

51 kimlife

Antibiyotik tedavisine başlandığında görülen hangi yan etkilerden sonra hemen doktora başvurulması gerekir? Alerjik reaksiyon gelişmişse ve antibiyotik kullanım süresi 3 günü geçmesine rağmen hastalığın gidişatında iyileşmenin aksine daha da kötüye gidiş söz konusuysa hemen doktora başvurulması gereklidir. Antibiyotiklerin vitaminlerle birlikte kullanılması gerekir mi? Yoksa vitaminler antibiyotiklerin etkisini azaltır mı? Eskiden antibiyotiklerin mutlaka vitaminlerle birlikte alınması önerilirdi ama yapılan araştırmalar antibiyotiğin tek başına alınmasında bir sakınca olmadığını ve vitaminlerin ekstra bir yararı olmadığını göstermiştir. Koruyucu antibiyotik kullanımı nasıl olmalıdır? Koruyucu antibiyotik tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, boğazda beta enfeksiyonu sonrası geçirilmiş kalp ya da eklem romatizmasında ve tıbbi olarak düşük bağışıklık sistemi saptanmış kişilerde kullanılabilir. Ama asla normal bireylerde hastalık gelişmesin diye koruyucu antibiyotik kullanılmaz. Hisar İntercontinental Hospital Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. İzlem GÖÇMEN

KİMLife BEBEĞİM

çocuklarda antibiyotik kullanımında


KİMLife BEBEKLERDE SAĞLIK

bebeklerde

yenidoğan sarılığı

İ

sarılık çoğunlukla kendiliğinden geçse de, bazı durumlarda bilirubin yüksek seviyelere ulaşıp beyin hasarına neden olabilir. Bu yüzden sarılığı olan yeni doğanların özellikle ilk bir hafta-on gün içindeki doktor takipleri son derece önemlidir. On günden sonra kan beyin bariyeri kapanarak bilirubinin kandan beyne geçmesinin engellendiği kabul edilir.

nsan hayatının ilk 28 günlük sürecine yeni doğan dönemi denir. Zamanında doğan yeni doğan bebeklerin %60'ında; erken doğan bebeklerin ise %80'inde yeni doğan sarılığı görülür. Yeni doğan bebeklerde görülen sarılıkların çoğu fizyolojik sarılıktır; yani belli bir tehlike sınırını aşmaz ve bir iki haftada kendiliğinden geçer.

Yeni doğan sarılığı nasıl oluşur? Sarılık bilirubin adı verilen, cilde sarı rengi veren bir maddenin kandaki seviyesinin yükselmesi ve deride birikmesi sonucu oluşur. Yeni doğan bebeklerin kırmızı küre hücreleri (alyuvarlar) daha fazla olduğu için onların yıkımı (parçalanması) neticesinde bilirubin maddesi ortaya çıkar. Doğumdan önce bebeğin bilirubinini annenin karaciğeri temizler; doğumdan sonra ise bebeğin karaciğerinin bilirubini temizleyebilecek kapasiteye erişmesi birkaç gün alır; bu arada karaciğer tarafından yeterince atılamayan bilirubin artarak sarılığa neden olur.

Fizyolojik sarılık Fizyolojik sarılık genellikle hayatın ikinci günü başlar, üç ve dördüncü günlerde en yüksek seviyesine ulaşır, daha sonra giderek azalır. Diğer sebepler Yeni doğanda sarılık oluşturabilecek başka nedenler de vardır. Bunlardan en sık görülen ikisi kan grubu uyuşmazlığına (ABO veya Rh uyuşmazlığı) bağlı oluşan sarılıktır. Bu durumlarda alyuvarlar çok hızlı bir biçimde parçalanır ve fazla miktarda bilirubin açığa çıkar. Diğerleri; *Bebeğin yeterince anne sütü ya da biberonla besleniyorsa formüla (mama) alamaması,

Yeni doğan bebeklerde sarılığın erken tespiti ve takibi oldukça önemlidir çünkü,

52 kimlife


Bebeğinizin sarılık olduğunu nasıl anlarsınız? Sarılık önce yüzde başlar, kandaki bilirubin seviyesi arttıkça sırayla göğse, karna, kol ve bacaklara doğru ilerler. Göz akı da sararır. Ciltteki sarı renk en iyi gün ışığında ya da florasan lamba altında görülür. Parmakla hafifçe burun ya da karın cildine bastırılıp kaldırıldığında sarı renk daha bariz bir şekilde tespit edilebilir. Bebeğinizin sarılık olduğunu fark eder fark etmez, beklemeden bilirubin seviyesinin tespiti için bir sağlık kuruluşuna başvurmanız çok önemlidir. Doktor yapacağı muayene ile kandaki bilirubin seviyesine bakıp bakmayacağına karar vererek takipler konusunda sizi yönlendirecektir. Bilirubin yükseldikçe bebekte ne gibi belirtiler oluşur? En başta bebeğin cildindeki sarılık giderek koyulaşıp belirginleşir. Bebek daha çok uyur, emmesi azalır (bu sarılığı daha da arttırır). Eğer bilirubin çok yükselip beyni etkilemişse (kernikterus), o zaman bebek tiz sesle ağlamaya başlar, başını geriye atar, havaleye kadar gidebilir. Bu durumdaki bir bebekte sonuçta çoğunlukla zeka ve motor gelişim geriliği, işitme, görme sorunları oluşur. Hangi bebekler sarılık açısından daha dikkatli takip edilmelidir? *Erken doğmuş bebekler, *Doğum esnasında kafa derisi altında kanama meydana gelmiş olanlar, *İlk 24 saatte sarılığı tespit edilenler, *Emme sorunu olup buna bağlı olarak iyi beslenemeyen bebekler, *Sarılığı iki haftadan uzun süren bebekler, *Büyük kardeşlerinin bebeklik dönemlerinde ışık tedavisi gerektirecek kadar sarılık tespit edilmiş olanlar.

Kan grubu uyuşmazlığı olup da bilirubin düzeyi çok yükselmiş hastalarda kan değişimi yapılır. Işık tedavisi veya kan değişiminden hangisinin uygulanacağına bebeğin kilosu, günü ve bilirubin seviyesi göz önünde bulundurularak karar verilir. Unutmayalım ki; Bebeğinizin karın, kol ve bacaklarında sarılık varsa, bunun yanı sıra çok uyuyorsa emmesi de zayıflamışsa kaçıncı gününde olursa olsun hemen doktorunuza başvurmalısınız. Çünkü bunlar bilirubin düzeyinin yükselmiş olduğunun göstergeleridir. Bebeğinizde sarılık varsa doktor takibi yanında onu sık ve iyi beslemeniz sarılığın çabuk atlatılması açısından önemlidir.

önemlidir. Eğer bilirubin seviyesi yüksek ise bebek, fototerapi denilen florasan ışığı altında ışık tedavisine tabi tutulur. Bunun için özel lambalar kullanılır. Bu ışık bilirubini idrarda eriyebilecek bir şekle sokarak vücuttan atılmasını sağlar. Fototerapi bebeğe herhangi bir şekilde zarar vermez. Bebeğin gözleri ışıktan zarar görmemesi için kapatılır. Bazen yan etki olarak ciltte kırmızı döküntüler, bronzlaşma veya sık ve sulu dışkılamaya neden olabilir. Aralıklarla bebeğin kanı alınarak bilirubin düzeyinin güvenli sınıra düşüp düşmediği kontrol edilir. Işık tedavisi sonlandırıldıktan bir iki gün sonra bilirubin seviyesi genellikle tekrar yükselir. Bu dönemde de doktor kontrolü tavsiye edilir. Bebeğin, sarılık süresince ve tedavi esnasında iyi beslenmesi çok önemlidir çünkü bilirubin gayta (kaka) ile vücuttan atılır.

Sarılığın Tedavisi Yeni doğan sarılıklarının çoğu iki hafta içinde kendiliğinden düzelir. Fakat bu dönemin doktor tarafından takibi

53 kimlife

Yeni doğan sarılığı sık olarak görülmesine ve birçok bebekte de kendiliğinden geçmesine rağmen bu durum her bebek için geçerli değildir. Hangi yeni doğanda bilirubin düzeyinin tehlikeli seviyeye ulaşacağı her zaman tahmin edilemeyeceği için bebeğinizin ilk üçbeş gün içerisinde bir doktor tarafından görülmesi çok önemlidir. Böylece, tedavi edilmediğinde kalıcı problemlere neden olabilecek bir hastalığı kolaylıkla önlemiş olursunuz. Dr. Arzu ÖZŞAHİN Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı

KİMLife BEBEKLERDE SAĞLIK

*Diabetli annelerin bebekleri, *Bazı zor doğumlarda, bebeğin kafa derisi altında kan toplanması durumu, *İdrar yolu enfeksiyonu, *Anne sütü sarılığı, *Doğuştan gelen bazı enzim hastalıkları. Bu durumları tespit etmek için ekstra testler yapılması gerekir.


KİMLife SAĞLIK

akıllı ve sevimli

yunus balığı 54 kimlife


Y

unus, balinalar (Cetacea) takımının dişli balinalar (Odontoceti) alt takımı içindeki yunusgiller (Delphinidae) familyasında sınıflanan türlerin büyük çoğunluğu ile nehir yunusları (Platanistoidea) üst familyasında sınıflananların tümü için kullanılan ortak addır. Başta kıta sahanlıklarının görece sığ denizleri olmak üzere, tüm Dünya denizlerinde ve bazı nehirlerde bulunan yunuslar etçil canlılardır ve genellikle balık ve mürekkep balığı ile beslenirler. Yunusgiller (Delphinidae) familyası, balinalar (Cetacea) takımı içindeki en kalabalık familyadır ve evrim süreci açısından da görece yenidir: üyeleri yaklaşık 10 milyon yıl önce, Miyosen devrinde ortaya çıkmıştır. Yunusların hayvanlar âleminin en zeki canlılarından olduğu kabul edilir ve arkadaş canlısı genel görünümleri ile oyuncu tavırları, onları insanların gözünde popüler bir yere koyar. Okyanus yunusları, balinaların yunusgiller (Delphinidae) familyasındandır. Balina ve liman yunusları ile akrabadır. Adından anlaşılacağı üzere bu yunuslar, nehir yunuslarının aksine açık denizlerde bulunur ancak Irrawaddy yunusu gibi bazı türleri kıyılarda ya da nehirlerde yaşar. Yunusgiller familyasının aralarında katil balinanın da bulunduğu altı büyük türüne yunus yerine balina adı verilir.

Havanın oksijeniyle solunum yapar, doğurarak ürer ve yavrularını sütleriyle beslerler. Yunusların 40'ı aşkın türü vardır. Çoğu denizlerde, bazıları tatlı su göllerinde ve nehirlerde yaşarlar. Yunuslar eskiden suda yaşamıyorlardı. 60 milyon yıl önce yunusların ataları karada yaşıyorlardı. Bu evrimleşmeleri 20 milyon yıl sürdü. Bir türü olan şişe burunlu yunuslar, akıllı ve sevimlidirler. Hep gülüyormuş gibi görünürler, ama aslında bu onların ağız yapısından kaynaklanır. Kıyıya yakın, sığ bölgelerde yaşarlar. Güney Afrika'da Amazon Nehri'nde yaşayan yunuslar da vardır. Bunlar Botonlar ve Tipuşiler'dir: Botonlar, gri ve pembe rengindedir, büyük gruplar halinde yaşarlar. Tipuşiler ise 1.5 m civarındadır. Şişe burunlu yunuslara benzerler.

Yunusgillerin, musurgillerin aksine gagaları çok belirgindir, iki ya da daha fazla servikal omurları birbirine bütünleşmiştir ve üst çenelerinde 20 çift ya da daha çok sayıda diş bulunur. Hiçbiri 4 metreden uzun değildir. Yunuslar, dişli balinalar grubundan memeli hayvanlardır. Bütün memeliler gibi sıcakkanlıdırlar.

Nehir yunuslarının (Botonlar ve Tipuşiler gibi ) kör oldukları sanılırdı, ama artık öyle olmadıkları biliniyor. Spinatan yunusları ise Hawaii açıklarında yaşarlar, ince ve uzun burunları vardır. Değişik türdeki balıklarla birlikte dolaşmayı severler. Yunuslar, yay gibi yüzmeyi severler. Bu yay yüzüşünü, milyonlarca yıldan beri yapmaktadırlar. Yunusların atlayışları ise, onların daha hızlı ilerlemelerini sağlar ve onların yaşamına eğlence katar.

55 kimlife

Bu oyuncu hayvanlar, değişik sesler çıkararak kendi aralarında konuşur. Bilim adamları, yunusların suyun altında nasıl iletişim kurabildiklerini anlamaya ve verilecek görevleri yerine getirecek biçimde eğitilmesine yıllardan beri çalışmaktadırlar. Yunusların derisi üzerinde yüzdükçe dalgalar meydana gelir ve bu dalgaların girintili çıkıntılı motifleri, yunusun hız temposuna göre değişir. Eğer hayvan derisini gergin tutarsa, bu dalga motifleri, hareketinde frenleyici etki yapar. Buna karşın, derisini gevşetir ve dalga motiflerine uydurursa, su direnci minimuma düşer ve hızı artar. Bu hız kontrolünü sağlamak için şimdiye kadar insanlar tarafından yapılmaya çalışılan yunus derisine benzer kılıf konusundaki bütün girişimler, esnek ve dirençli bir maddenin bulunamamış olması sebebiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Suyun yüzeyinde hareket eden şişe burunlu yunusun nabzı dakikada 110 kez atar, suyun altında olduğunda ise bu sayı dakikada 50'ye kadar düşer. Bu düşme, birikmiş oksijenin gerekli organlara, özellikle kalp ve beyne gitmesi için kan dolaşımının durdurulmasıyla ilgilidir. Bu sayede yunuslar nefes almak için daha seyrek yüzeye çıkma ihtiyacı duyarlar ve suyun altında daha uzun bir süre kalabilirler.


KİMLife BESLENME

tüp bebekte

en çok merak edilenler

T

üp bebek uygulamalarında gebe kalma şansını belirleyen faktörler? Tüp bebek uygulamalarında gebe kalma şansını belirleyen birçok nokta bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi tedavi görmekte olan kadının yaşıdır. Gebe kalma şansı 35 yaşından genç kadınlarda en yüksek, 35-38 yaş arasında kabul edilebilir, 38-40 yaş arasında azalan, 40-42 yaş arasında yine de ümidimizi muhafaza ettiğimiz, 42-44 yaş arasında ise gittikçe düşmüş durumdadır. Transfer edilen embryo sayısı da gebelik şansını belirleyen bir faktördür. Tüm yaş gruplarına bakıldığında tek embryo transferi ile gebelik beklentisi % 28 dolaylarında iken, çift embryo transferi ile bu oran % 45'e çıkmaktadır. Tek embryo transferi yapılan vakalarda geriye dondurulabilecek birçok embryo kalmaktadır ve bunların kullanımı

ile de ciddi oranda ilave gebeliklere ulaşılmaktadır. Örnek olarak Memorial Ataşehir hastanesinde dondurulmuş embryo transferi ile son 3 ay içerisinde % 70 oranında gebeliğe ulaşmış bulunmaktayız. Ciddi derecede erkek faktörüne bağlı infertilitede, spermin ciddi şekil bozukluğu gösterdiği çiftlerde ve sperm üretiminin testiküler yetmezlik

nedeniyle bozulduğu azoospermik vakalarda yine gebelik şansı tüp bebek tedavisinde düşmektedir. Tüp bebeği en fazla kaç defa deneyebiliriz? Deneme sayısı konusunda bir sınır bulunmamaktadır; fakat iyi merkezlerde yapılan tedavilere rağmen gebeliğe ulaşılamamışsa, deneme sayısı arttıkça gebelik beklentisinde bir azalma olacaktır. Bazen nedeni belirsiz tutunamama problemi yaşayan çiftler yüksek deneme sayılarından sonra gebeliğe ulaşabilmektedirler. Bu nedenle 8. ya da 10. denemeden sonra gebelik öykülerine tanık olmaktayız. Transfer sonrası nelere dikkat etmem gerekiyor? Halk arasında düşünülenin aksine, transfer sonrası hareket etmek, ağır kaldırmak, seyahat etmek, öksürmek,

56 kimlife


KİMLife SAĞLIK

ıkınmak, yükseğe uzanmak, transferden hemen sonra ayağa kalkmak gibi aktivitelerin gebeliğin tutunma ve devamı üzerine herhangi hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Bu dönemde dikkat edilmesi gereken doktorların önerdiği ilaçları düzenli kullanılması ve eğer yumurtalıklar aşırı derecede uyarılmış ve büyümüşlerse de fazla ağrı ve rahatsızlık duyulmaması için dinlenilmesidir. Yumurtlamayı uyaran ilaçlar arasında bir fark var mı? Bu ilaçlardan bazıları insan idrarından elde edilmekte, bir kısmı ise tamamen yapay olarak üretilmektedir. Fakat hiçbir ilacın diğerine belirgin bir üstünlüğünün olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle ilaç seçimi kullanım kolaylığı, maliyet ve hekim tercihi gibi nedenlere dayanmaktadır. Yumurtalıkları uyarmak için uzun protokol mü daha iyi yoksa kısa protokol mü? Canlı doğum oranları açısından hiçbir fark bulunmadığından günümüzde artık birçok merkez tedavi şemalarını ağırlıklı olarak kısa (antagonist) protokolüne çevirmişlerdir. Kısa protokolde tedavi daha kısa sürmekte ve daha az sıklıkta kontroller yapıldığından hastalar için daha az rahatsızlık vericidir.

bakıyoruz. Son tetikleyici çatlama iğnesi olarak da bilinen hCG ilacını vermeye karar verdiğimiz gün de mutlaka kanda estradiol ve progesteron hormon ölçümlerine bakmaktayız.

liklerde düşük riski, normal yolla kalınan gebeliklerden çok az daha yüksektir. Bunun nedeni tedaviden değil, gebe kalamamaya neden olan problemin kendisinden kaynaklanmaktadır.

Tüp bebekte düşük daha mı sık izlenmektedir? Tüp bebek tedavisi ile elde edilen gebe-

Tüp bebek gebeliklerinin başında izlenen vajinal kanamalar normal midir? Gebe kalmış hiçbir hastada vajinal kanama normal kabul edilmemelidir ve doktora mutlaka danışılmalıdır. Fakat öte yandan da tüp bebek gebeliklerinin başında vajinal kanama ve lekelenmelere çok sık rastlanılmaktadır. Bu mutlaka kötüye gidişin bir göstergesi olmayabilir. Transfer sonrası gebelik şansının desteklenmesi için progesteron ilaçlarının hangisi etkilidir? Yapılan çalışmalarda vajinal progesteron ilaçları ile kas içine yapılan progesteron iğneleri arasında gebelik şansı açısından hiçbir fark bulunmamıştır. Kas içine hergün yapılan iğneler bazen çok can yakıcı olduğundan ilk planda vajinal progesteron ilaçları tercih edilmelidir. Fakat bazı hastalarda vajinal progesteron vajende ciddi kaşıntı ve yanma yapmaktadır. Bu durumda progesteron iğnelerine geçilmesi düşünülebilinir. Tüp bebekte gebe kaldıktan sonra progesteron ilacına daha ne kadar devam edilmelidir? Progesterone ilacına gebelik testi pozitif çıktıktan sonra devam etmenin

Takip yalnızca ultrasonografi ile mi olmalıdır yoksa kanda hormon testleri de yapılmalı mıdır? Yapılan çalışmalarda görülmektedir ki; yalnızca ultrasonografi ile takip yapıldığında elde edilen sonuçların, ultrasonografiye ek olarak kan hormon takiplerinin de eklendiği takip şemalarından farklı değildir. Yalnızca ultrasonografi ile takip yapmak hatalı bir uygulama değildir ve hastalar için uygun bir yaklaşımdır. Biz ultrasonografi ile takip yaparken gerekli gördüğümüz durumlarda kan hormon düzeylerine de bakmaktayız. Örnek olarak ultrasonografi ile takipte yumurta gelişim hızı yavaş ya da çok hızlıysa, çok fazla yumurta geliştiğini görüyorsak, rahim zarının kalınlaşmadığını izliyorsak mutlaka hormonal takibi de yapıyoruz. Tedaviye başlayacağımız gün, yumurtalıklarda bir kist görülmüş ise, bu kistin tedaviye başlamamıza engel bir durumun olup olmadığını anlamak için yine hormonlara

57 kimlife


Tüp bebek tedavisi öncesi kilo vermek gerekli mi? Kilolu bayanlarda tüp bebek tedavisi öncesi kilo verilmesinin tedavi sonuçlarına olumlu etkisinin olabileceği yönünde net bilgi bulunmamaktadır. Fakat kilonun ideal düzeylere getirilmesi, tedavi süresinin kısalmasına, ihtiyaç duyulan ilaç miktarının azalmasına ve tüp bebek ile gebe kalınılırsa düşük yapma riskinde azalmaya neden olmaktadır. O nedenle ideal kilolara gelmenin tedavinin sonuç dışındaki özelliklerine ve gebelik oluştuğunda da düşük ya da gebelik şekeri gibi problemlere karşı faydası bulunmaktaktadır.

bilimsel bir faydası yoktur, fakat günümüzde birçok merkez bu ilaca 12. gebelik haftasına dek devam etmektedir. Biz bebek kalp atımları görünene dek devam etmekteyiz. Fakat eğer anne adayı ilacın kullanımına bağlı ciddi yan etkilerden muzdaripse (kaşıntı, yanma gibi), o zaman ilacı kesilmektedir. Transferden sonra kullanılan aspirin, heparin gibi ilaçların faydası var mı? Embryo transferinden sonra aspirin kullanmanın bir faydası olmamaktadır. Bazı çalışmalar; tekrarlayan deneme başarısızlıkları ve altta yatan bir nedeni bulunamamış vakalarda heparin iğneleri kullanmanın faydalı olabileceğini göstermiştir. Heparin kullanımında gebelik sağlanır ise, gebeliğin 12. haftasına dek devam edilmektedir. Dondurulmuş embryolar ile gebelik şansımız var mı? Bazı tüp bebek uygulamalarında transfer edilen embryoların dışında elimizde geride çok iyi kaliteli embryolar kalabilmektedir. Bu embryoların dondurulup saklanması, aileye ileride tekrar bir gebelik şansı verebilmektedir. O nedenle embryo dondurma hastalar için çok faydalı bir uygulamadır. Dondurulan embryolar çözündükten sonra % 70-80 canlı kalmakta ve % 5070 oranında gebelikle sonuçlanmaktadır. Dondurulmuş embryolar ile elde edilen bebeklerin sağlığı, doğal yolla elde edilen gebeliklerden farklı değildir.

Tüp bebek öncesinde herhangi bir diyet uygulamalı mıyız? Bu konuya ilişkin yeterli bilimsel çalışma verileri olmamakla birlikte, bazı çalışmalar özellikle gebelik planlamasına geçildiği dönemde (prekonsepsiyonel dönem)

Tüp bebek tedavisi ile elde edilen gebeliklerde düşük riski, normal yolla kalınan gebeliklerden çok az daha yüksektir. Bunun nedeni tedaviden değil, gebe kalamamaya neden olan problemin kendisinden kaynaklanmaktadır.

akdeniz tipi diyet (yüksek oranda bitkisel yağlar, sebzeler, balık ve baklagiller ve düşük oranda snackler) ile beslenen hastalarda tüp bebek başarı oranlarının artığını göstermektedir. Akdeniz diyetindeki bitkisel kaynaklı az doymuş yağlar, yüksek folik asit ve B6 vitamini bu beslenme şeklinin üstünlüğünde belirtilen temel içeriklerdir.

Embryo transferinden sonra cinsel yaşam devam edebilir mi? Cinsel yaşamın devamı gebeliğin tutmasına engel oluşturmaz. Fakat yumurta toplama işleminden sonra yumurtalıkların hala çok büyük olabilmesi, vajinal yolla kullanılan ilaçlar, bazen lekelenme tarzı vajinal kanamalar, normal bir cinsel ilişki sürecini anne adayı için rahatsızlık verici yapabilir. Embryoların yumurta toplama işleminden sonra 5. gün mü transfer edilmeleri gerekmektedir? Çiftler; medyada yer alan haberlerin etkisiyle embryo transfer günleri 5. gün olmayınca bazen üzüntüye kapılmakta ve şanslarının azaldığını düşünmektedirler. 5. gün (blastokist) transferi bazı ailelerde gebelik şansını artırırken, bazı ailelerde tam tersi etki yapıp bu şansı azaltabilir. Blastokist transferi yapabilmek için bazı şartların oluşması gerekmektedir. Tedavi sonrası toplanan yumurta sayısının 10 adetin üstünde olması, 3. gün en azından 3 adet birinci kalitede embryo gelişiyor olması gibi. Bu şartlar yoksa blastokist transferine gitmek mevcut şansın azalmasına neden olabilir. O nedenle her denemede şansın daha yüksek olduğu bir transfer günü vardır. Bazen 5. gün uygunken, çoğu vakada 3. gün transferleri en yüksek başarıyı vermekte, eldeki embryo sayısı çok az ise de bazen 2. gün transeri tercih edilmektedir.

Doç.Dr. Cem DEMİREL Tüp Bebek Merkezi Direktörü Memorial Ataşehir Hastanesi

58 kimlife


KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz. KİMLife GÜNDEM

59 kimlife


KİMLife TEKNOLOJİ

mobil teknoloji en yeni haberler

2012 model LG Magic Motion kumanda sesleri tanıyor LG, akıllı televizyon serisine özel akıllı kumandası Magic Motion'ın 2012 modelini tanıttı. Hareketleri algılama fonksiyonuyla çalışan ve bu sayede ekran üzerindeki imleçle televizyonu kontrol eden kumandanın yeni modelinde öne çıkan özellikler ergonomik tasarım, ses tanıma, gezinti tekeri ve jestler. Magic Motion, artık sesle metin girişi yapabiliyor. Yani bir internet sitesini ziyaret etmek için adresi söylemeniz yeterli. Bu özelliğin şu an için dilimizi desteklediğini pek sanmıyoruz. Kumandanın yüzeyi artık parmak jestlerini de algılayabiliyor.

Microsoft, Kinect entegreli televizyonlar için üreticilerle görüşüyor Microsoft, hareket algılama sistemiyle çalışan oyun aparatı Kinect'i yeni nesil akıllı televizyonlara entegre etmeyi planlıyor. The Daily'nin haberine göre Microsoft bu sayede daha çok eve, hatta Xbox 360 bulunmayan evlere de girmeyi amaçlıyor. Şirketin Kinect'in televizyonlarda kullanımı için gerekli lisanslar için Vizio ve Sony ile konuştuğu da söyleniyor. Kinect entegreli televizyonların bir ağ üzerinden en yeni Windows işletim sistemini kullanan bir bilgisayara bağlanarak kullanılacağı ve ayrıca yapılan jestlerle televizyonun da kontrol edilebileceği belirtiliyor.

Facebook Zaman Tüneli dünya genelinde kullanıma açılıyor Evet, dünyanın en çok kullandığı sosyal iletişim sitesi Facebook'taki profil sayfanızın tasarımını baştan aşağı değiştiren zaman tüneli bugünden itibaren tüm dünya genelinde kullanıma açılıyor. Sitenin tasarımının değişmesinden rahatsız olanları gerçekten üzecek bu büyük çaplı değişiklik, sitede yaptığınız her şeyi (paylaşılan fotoğraf ve videolar, yapılan yorumlar, durum güncellemeleri vs.) kronolojik olarak sıralıyor.

60 kimlife


KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

KİMLife SAĞLIK

61 kimlife


KİMLife YARIŞMA

Şimdi resim zamanı... Konumuz: Elektrik Tasarrufu Yarışmamıza 06-10 yaş arası çocuklarımız katılabilir. Çizdiğiniz resimleri posta oluyla ya da mail adresimize gönderebilirsiniz. Gönderilenler arasında yapılacak çekilişle 5 kişi kitap hediyesi kazanacaktır. Kazanan Resim Çalışması

Aralık Sayısı Resim Yarışmasınında Kitap Ödülünü Kazanan Talihliler Arif Mustafa AYDIN Hakkı ÖZYALÇIN Gamze ŞENTÜRK Tolga CAN Şeyma KORKMAZOĞLU

Katılım Koşulları *06-10 yaş arası çocuklar olmalı, *Konuyla ilişkili resimler olmalı, *Gönderen kişinin iletişim bilgileri resmin arkasında yer almalıdır.

Detaylı bilgi için; 444 1 546 Posta adresi: Güneşli mah. Evren cad.Barış Sok. No:6 Güneşli/İstanbul info@kimgrup.com.tr

62 kimlife


resimleri boyamaya başlayalım

63 kimlife

KİMLife ÇOCUK

boyama vakti


KİMLife ÖDÜLLÜ BULMACA

kare bulmaca

ödüllü bulmaca YUKARIDAN AŞAĞIYA

1) Cilve, işve. – Kar renginde olan. 2) Uzaklık, mesafe. – Otel, tiyatro gibi yerlerde girişe yakın geniş yer. 3) Bir ilçenin en büyük yönetim görevlisi, ilçebay. 4) Bir soru eki – Gerçeğe ulaştıran iz. 5)Başlıca, temel niteliğinde olan. – Adeta. 6) Roma’yı tekrar görebilmek için içine para atılması adet olan ünlü çeşme. – Bayramlarda kurulan süslü şenlik kemeri. 7) Tanrı. – Ordu’nun bir ilçesi. 8) Aksaray’ın bir ilçesi. – Kimyada, Molibden’in simgesi. 9) Emanet, inam. – İvedi, tez. 10) Faiz, getiri. – Öz su.

Aralık Sayısı Kare Bulmacasını Çözüp Yemek Ödülünü Kazanan Talihliler Nesrin BAYDAR Nermin DÜZGÜN Abdulhamit AYDOĞAN Mecit YILDIRIM

SOLDAN SAĞA

1)Toprağı kazıp kaldırmak, düzeltmek gibi işlerde kullanılan ağaç saplı demir araç. – Çeşitli dans ve oyunlardan oluşmuş, zengin görünümlü sahne gösterisi. 2) Şarkı, türkü. – Bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimse. – Asker,nefer. 3)Üzerine yazı yazılan tabaklanmış ceylan derisi. - Gürültü kavga,dalaş. 4)Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk. – Gümüş görünüşünde ve parlaklığında olan iplik. 5) Kaset çalar. – Olay,hadise. 6) Kulağa hoş gelen sesler dizisi. 7)İki veya daha çok renkli. – Üstün nitelikli üstün yetenekli. 8) Davetiye. – Kimyada, Kalsiyum’un simgesi. 9) Yünden, dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş. – İnce, sık bir tür yün. 10) Kim olduğunu tanıtlayan belge, hüviyet. – İspanyolların sevinç ünlemi. Bulmacayı doğru çözüp gönderen 4 Kişi bizden Nalia Restaurant’ta çift kişilik yemek fırsatı kazanacaktır. Cevaplarınızı ay sonuna kadar aşağıdaki adrese gönderebilirsiniz. (İsim-Soyisim-Adres ve Telefon bilgilerinizi eksiksiz yazmayı unutmayın.)

Gönderi Adresi: Güneşli Mah. Evren Cad. Barış Sok. No:6 Bağcılar/İSTANBUL Tel: 0212 444 1 546

64 kimlife


KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

KİMLife SAĞLIK

65 kimlife


Mağazalarımız İstanbul Acıbadem Acıbadem Mah. Günal Sok. Gülevler Konutları 12. Blok No:1 Tel:0216 327 13 60 Alibeyköy Karadolap Mah. Sayayolu Cad. No: 19 K:3-4 Eyüp Tel: 0212 626 42 49 Altıntepe Altıntepe Mah. Bağdat Cad. No:87 Maltepe Tel: 0216 518 01 08 Arnavutköy Yavuz Selim Mah. Fatih Cad. No:175 G.O.Paşa Tel: 0212 597 56 10 - 11 Ataşehir Yenişehir Mah. Viyana Sok. No:21 Ümraniye / İstanbul Tel: 0216 455 80 87 Ayazağa Ayazağa Mah. Atatürk Cad. No: 27 Şişli Tel: 0212 332 21 11 Bağcılar 1 Yavuzselim Mahallesi Mahmutbey Yolu Caddesi No:1 Tel: 0212 434 19 79 Bağcılar 2 Çınar Mah. Dağyolu Cad. 5/2 Sok. No:3 Bağcılar Tel: 0212 435 92 35 Bahçeköy Adnan Menderes Cad. No:9 Bahçeköy / Sarıyer Tel: 0212 226 48 21 Büyükçekmece Cumhuriyet Mah. Turgut Özal Bulvarı Kardeş Sok. Adakent Apt. No:1 Büyükçekmece Tel: 0212 883 25 81 Çobançeşme Çobançeşme Mah. Mithatpaşa Cad. No:14 Yenibosna Tel: 0212 652 88 42 0212 652 87 74 Erenköy Feritbey Sok. No:14 Erenköy Tel: 0216 411 24 40 Esenler 1 Atışalanı Caddesi No:25 Esenler Tel: 0212 611 20 76

Esenler 2 Namık Kemal Cad. No:2 Tel: 0212 483 51 94 Esenyurt Saadet Dere Mah. Doğan Araslı Cad. No:14 Esenyurt Tel: 0212 428 41 33 Etiler Nispetiye Mah. Aytar sok. Murat Dağlı Apt. No:18 Levent Tel: 0212 269 31 44 Ferahevler Ferahevler Mah. Adnan Kahveci Cad. No:66 Sarıyer Tel: 0212 299 96 15 Fındıkzade Millet Cad. No:27/D Fındıkzade Tel: 0212 529 85 48 Florya Şenlik Mah. Efeler Sok. No:3 Florya Tel: 0212 662 66 94 Göktürk Göktürk Mah. Cumhuriyet Cad. No:4/1 Eyüp / İstanbul Tel: 0212 322 68 94 Güneşli Güneşli Mah. Barış Sok. No:2/A Bağcılar Tel: 0212 657 83 71 Gültepe 1 Ortabayır Mah. Talatpaşa Cad. No:71 Tel: 0212 270 72 99 Gültepe 2 Telsizler Mah. Talatpaşa Cad. No:153 Tel: 0212 281 83 90 Gürpınar Adnan Kahveci Mah. Kazım Karabekir Cad. N: 5/5 Flora city B-2 Blok. Altı Beykent –Beylikdüzü. Halkalı Merkez Mah. Mahmutbey Cad. No: 17 Halkalı Tel: 0212 693 27 19 Halkalı 2 Atakent Mah. 213 Sok. No:5 Bodrum Kat. Güneş Park Çarşısı Halkalı –K.Çekmece Tel: 0212 472 80 94

Hadımköy İstasyon Mah. Namık Kemal Cad. No:45 Kiptaş 1. Etap Tic. Merkezi Giriş Kat. Hadımköy/Arnavutköy Tel: 0212 780 10 51 İkitelli Atatürk Mah. İkitelli Cad. No: 174/A İkitelli Tel: 0212 495 23 44 Kartal Çavuşoğlu Çavuşoğlu Mah. Portakal Sk. No: 20/1-2 Kartal Tel: 0216 306 68 13 Kasımpaşa Camii Kebir Mah. 4 Kuyu Cad. No:13 Kasımpaşa / Beyoğlu Tel: 0212 250 32 55 - 250 54 51 Mecidiyeköy 1 Selehattin Pınar Cad. No:31 Şişli Tel: 0212 216 94 61 Mecidiyeköy 2 Naci Kasım Sok. No:7 Şişli Tel: 0212 212 98 15 Okmeydanı Mithat Paşa Cad. Keser Sok. No:3 Şişli Tel: 0212 254 18 73 Pendik Batı Mah. Sabri Taşkın Cad. No: 4 Tel: 0216 491 75 72 Sarıyer Kilyos Yolu Nalbant Çeşme No:95 Sarıyer Tel: 0212 342 35 53 Sultançiftliği Atatürk Bulvarı No:46 Gaziosmanpaşa Tel: 0212 475 32 49 Şirinevler Mithatpaşa Cad. No:1/3 Şirinevler Tel: 0212 653 72 28 Tarabya Cumhuriyet Mah. Arabayolu Cad. No:11 Sarıyer Tel: 0212 299 83 75 Tarabya Sahil Tarabya Mah. Yeniköy Cad. Dere Sok No:1 Tarabya / Sarıyer Tel: 0212 262 25 55

Uğur Mumcu Uğur Mumcu Mah. Akşemsettin Cad. No:56 Yakacık Tel: 0216 476 26 33 Ünalan Ünalan Mah. Ayazma Cad. No: 20 Üsküdar Tel: 0216 317 24 64 Üsküdar Mimarsinan Mah. Otopark Arkası Sok. No:1 Üsküdar Tel:0216 492 62 16 Ümraniye Ihlamurkuyu Tepeüstü Mah. Alemdağ Cad. No:616 Ümraniye Tel: 0216 508 19 10 - 15 Yakacık Yakacık Mah. Samandıra Cad. No:7 Tel: 0216 451 54 07 Yenibosna Yıldırım Beyazıt Cad. No: 278/212 Tel: 0212 452 28 19 - 20 Yüzyıl Fevzi Çakmak Mah. Osmangazi Cad. 2/17-C Sok. No:27/D Bağcılar Tel: 0212 430 38 91 Yusufpaşa / Kim Pratik Aksaray Mah. Cerrahpaşa Cad. Muratpaşa Apt. No:3A Fatih / İSTANBUL Tel: 0212 588 50 44 Zeytinburnu Balıklı Yolu Cad. 85/5 Sok. No:30/4 Tel: 0212 416 08 80 Zeytinburnu Çırpıcı Çırpıcı Mah. 75/2 Sok. No:109 Zeytinburnu Tel: 0212 547 45 82

Kocaeli Derince Çenedağ Mah. İstiklal Cad. No:180 Derince / Kocaeli Tel: 0262 223 25 07

İzmit Cedit Mah. Atatürk Bulvarı No:3 Kocaeli / İzmit Tel: 0262 332 52 56 - 68

60 Evler Yavuz Sultan Mah. Körfez Cad. No:17 60Evler - Derince / Kocaeli Tel: 0262 239 33 63

Kozluk Akçakoca Mah. İnönü Cd. No:33 İzmit / Kocaeli 0 262 325 84 48

Arslanbey Başaran Mah. İzmit Cad. No:138 Kartepe - Kocaeli Tel:0 262 351 42 46

Yarımca Mimar Sinan Mh. Mehmet Akif Ersoy Cd. No:166 Körfez- Kocaeli Tel:0 262 558 00 15

Tütünçiftlik Güney Mah. Albay Sok. No:6 Körfez - Kocaeli Tel:0 262 527 26 03 - 04

Sakarya Çeşme Meydan Orta Mah. Çeşme Meydanı Cad. No:39 Sakarya / Adapazarı Tel: 0264 279 53 56 - 57

Hasırcılar / Kim Pratik Yahyalar Mah. Turan Cad. No:47 B Blok Dük:1 Sakarya / Adapazarı Tel: 0264 279 53 23 - 24

Müşteri Danışma Hattı:

444 1 546 66 kimlife


KimLife Dergimize reklam vermek için 0(212) 444 1 546 numaradan bizlere ulaşabilirsiniz.

KİMLife SAĞLIK

67 kimlife


KİMLife SAĞLIK

68 kimlife


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.