Erich von daniken tanrının ayak izleri

Page 124

'tanrıların' dünyamızın tarih öncesi sakinlerine p e k de kadi­ fe eldivenle yaklaşmadıklarını vurgulayan örneklerle dolu­ dur. Koskoca kentleri, yağmur gibi gökten yağan ateş ve kükürt ile, selamsız sabahsız ortadan kaldırmışlardır. Sü­ mer destanı Gılgamış ve Tevrat'ın N u h Tufanı ile ilgili b ö ­ lümlerinde görüldüğü gibi, öfkeye kapıldıkları zaman, ku­ luçka ürünlerini suda boğmaktan bir an bile kaçınmamış­ lardır. D ü n y a dışı varlıkların, günümüzde de böylesine sert ve insafsız davranıp davranamayacaklarmı sormalıyız k e n d i kendimize.

Z a m a n , enerji vasıtasıyla yönlendirilebilir. Sınırsız enerjiyi tasarruf edebilen bir kişi, zaman faktörünü yanma alarak, arzuladığı herşeye erişebilir. Dünya dışı varlıklar, günümüz uygarlığını bakteri sağanağı yoluyla yok edebile­ cekleri gibi, uygarlığın belirli bir düzeye erişmesini de bek­ leyebilirler. Dünya dışı varlıklar olağanüstü bir enerji kit­ lesine sahiptirler; uzay gemilerini bu enerjiyle yükleyerek, başka güneş sistemlerine uçabilmektedirler. Ve uzay gemi­ sinin hız derecesine bağlı olarak, yalnızca birkaç yıl yaş­ lanırken, dünyamız üzerinde onbinlerce yıl geçip gitmek­ tedir. Ve geri döndüklerinde, yeni bir uygarlık filizlenmek­ tedir Bu nedenden ötürüdür ki, dünya dışı varlıklar, «sö­ mürge faaliyet» lerinin arzu edilmez ürünlerini, z a m a n za­ m a n rahatlıkla bertaraf etmekte bir sakınca görmemekte­ dirler. Ç ü n k ü zaman faktörünü yanlarına almışlardır. Geri dönen 'tanrıların' öfkelerini nasıl yatıştırabiliriz? Üstün teknolojileri karşısında k o r k u duymamızı sağlaya­ bilmek için, onların düzeyine yetişme şansımız yok m u ­ dur?

İlk emir, yeryüzünü kendimize tâbi kılmamızı söyle­ mektedir. Ve insandan semereli olup çoğalması istenmekte­ dir. Semereli olmak ve çoğalmak, aynı anlama gelmemek­ tedir. Bu iki farklı emirden semereli olmaktan büyümeyi, 248

çoğalmaktan da d a h a geniş bir tabakaya yayılmayı anlı­ yoruz. Eğer dünya dışı varlıklar bize zekâlarını aşıladılarsa, 'semereli olmak' zekânın gelişmesini ve özellikle bilimsel merak yoluyla, zekâ yoluyla elde edilen buluşlar kastedil­ mektedir. Ve dünya dışı varlıklarca aşılanan bu zekânın ü r ü n ü olan bilimsel merak, gezegenimizdeki enerji kay­ naklarının ortaya çıkarılması ile kanıtlanmış olmaktadır. Gezegenimizin yağmalanışıyla ilgili olarak hiç d u r m a ­ dan uyarılarda b u l u n a n o boğuk sesli erkekler korosunu bi­ liyorum. İnsan zekâsını bu kadar noksan bir biçimde de­ ğerlendirmeleri karşısında da esef duyuyorum. Çünkü pra­ tikte, azalan her h a m m a d d e , bir başkası ile ikame olun­ maktadır. Netice son derece basittir. Bir h a m m a d d e ne kadar az ise o denli değer kazanmakta, giderek azaldıkça değeri o ölçüde artmakta ve günün birinde pazardan kay­ bolmaktadır. İşte tam o anda, zeki insanoğlu, aynı etkileri bir başka malzemeyle de sağlayabileceğini hatırlamaktadır. Ve insanoğlu daima işin içinden çıkmasını sağlayacak bir çözüm yolu bulacaktır. G ü n ü m ü z ü n benzinle çalışan t ü m m o t o r ve ürünleri rahatlıkla hidrojene kaydırılabilir. Öz­ deyişte olduğu gibi, iş başa düşünce, buluşları doğuran dü­ şünce ana kendini göstermiş ve kullanılmış madenleri ye­ niden işleme süreci ortaya çıkmıştır. H e r türlü süprüntü ve artıktan, tamamen farklı ya da yeni bir nesne elde edilebil­ mektedir. Geminin doktoru Dr. Robert Mayer (1814-1878) «enerji dönüşüm yasası»nı bulmuştu. Bu yasaya göre, ev­ rendeki toplam enerji daima sabit kalıyor, yalnızca birbiri­ ne dönüşmekle kalıyordu. Werner von Braun da şöyle ya­ zıyordu: «Bilim, hiçbir nesnenin iz bırakmadan kaybolmadı­ ğını belirlemiştir. Doğa, yok oluş tanımaz. Yal­ nızca değişiklik ve dönüşümdür söz konusu olan.»

249


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.