zebelliyat 30

Page 1



daha önce çok veda ettik ama emin olun bu sonuncusu.. Efe Tu der ermi adam, önceden hissediyor, kapak cuk oturmu aylar öncesinden. bu fanzin çoktan ölmü tü ben sadece gömüyorum. farkl ı zine'ler üretmeye devam zine'ler üretmeye devam elbette. bugün alı zine'ler üretmeye devamnan kararla, daha önce yapı zine'ler üretmeye devamlması zine'ler üretmeye devam gereken hatta bir çok kez de denedi ği-imiz, ama çok saygı zine'ler üretmeye devamdeği-er arkidi lerin ı zine'ler üretmeye devamsrarı zine'ler üretmeye devam ve baskı zine'ler üretmeye devamsı zine'ler üretmeye devam ile bi sayı zine'ler üretmeye devam daha bi say ı zine'ler üretmeye devam daha gide gide nefesi kesilen, daha doği-rusu içerik toplama fasl ı zine'ler üretmeye devamnda girdo'nun sinirlerini geren, Zebelliyat adlı zine'ler üretmeye devam ede.belliyat fanzinimiz, güzide bir kapak ile son kez vizyona giriyor ve hakkı zine'ler üretmeye devamn rahmetine kavu uyor. oh be, rahatladı zine'ler üretmeye devamm. 2005 yı zine'ler üretmeye devamlı zine'ler üretmeye devamndan beri yayı zine'ler üretmeye devamnlanan eski adı zine'ler üretmeye devam sokak edebiyatı zine'ler üretmeye devam sonraki ad ı zine'ler üretmeye devam zokak zebelliyat ı zine'ler üretmeye devam, son adı zine'ler üretmeye devam iki sayı zine'ler üretmeye devamdı zine'ler üretmeye devamr zebelliyat olan, bir kez sucuk ekmek ad ı zine'ler üretmeye devam ile bir kaç kez S.E k ı zine'ler üretmeye devamsaltmas ı zine'ler üretmeye devam ile bası zine'ler üretmeye devamlan, ancak yazarları zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devamn hangi içeriklerini göndereceklerine kahve fal ı zine'ler üretmeye devam bakt ı zine'ler üretmeye devamrarak karar verdiği-i ve dosyaları zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devam jupiter aktarmalı zine'ler üretmeye devam e-posta ile gönderdi ği-i fanzinin, yayı zine'ler üretmeye devamnlanacak olan otuzuncu ve son sayı zine'ler üretmeye devamsı zine'ler üretmeye devam ile birlikte, tüm sayı zine'ler üretmeye devamlar ı zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devam dijital olarak isteyene MDF eklinde iletirim, kafaya kafaya.. bası zine'ler üretmeye devaml ı zine'ler üretmeye devam halini istiyorsan ı zine'ler üretmeye devamz, otuz say ı zine'ler üretmeye devam 120 lira (kargo hariç) çoği-u nüsha en az 60-72 arası zine'ler üretmeye devam sayfa, ilk bir kaç say ı zine'ler üretmeye devam 36-44 sayfa. sonra ne bu fiyat deme bana, kapaktaki kı zine'ler üretmeye devamlı zine'ler üretmeye devamçla daları zine'ler üretmeye devamm.. : )) ileride bir özel compilation ile bandrolsüz olarak " eytan ı zine'ler üretmeye devamn fotokopisi" ad ı zine'ler üretmeye devam ile bir seçki kitap basacam bu otuz sayı zine'ler üretmeye devamdan.. basamazsam pdf olarak salar ı zine'ler üretmeye devamm dostlu ği-u “limited edit”olmayan arkidi lerime.. bu aralar bandrolsüz kitap basmak kuzey kutbuna giden bahtsı zine'ler üretmeye devamz bedevi olmaya benziyo... (neden diye merak eden bi giri sin bakalı zine'ler üretmeye devamm) bir projenin daha sonuna geldik, bize tahammül edip katland ı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devamn ı zine'ler üretmeye devamz, okudu ği-unuz, payla tı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devamz, hatta içeriklerden etkilenip yazmaya ba ladı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devamz ve onlar ı zine'ler üretmeye devam da yayı zine'ler üretmeye devamnlayalı zine'ler üretmeye devamm diye bize pasladı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devamz için te ekkürenko.. yayı zine'ler üretmeye devamnlamadı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devammı zine'ler üretmeye devamz yazı zine'ler üretmeye devamlar, yayı zine'ler üretmeye devamnlananlardan kat kat çok, çünkü belli bir formatı zine'ler üretmeye devam takip etme gayreti içinde olduk hep. kimi zaman ba ardı zine'ler üretmeye devamk, kimi zaman ba aramadı zine'ler üretmeye devamk... zati ülkede CosmicZion Zine, Mevzular Derin Fanzin ve Geyik Fanzin gibi genç ve enerjisi yüksek, içeriği-i keyifle okunabilir güzide edebiyat fanzinleri var, yazarlar ı zine'ler üretmeye devamm ı zine'ler üretmeye devamz oralarda, maratonları zine'ler üretmeye devamna devam edebilirler... tavsiye ederiz yani.. he bizim format biraz daha hardcore idi, bazen red yerseniz bu genç arkada lardan k ı zine'ler üretmeye devamzmay ı zine'ler üretmeye devamn -ben yedim çünkü, ve gülümseyerek eyvallah nigga dedim- ya da en iyisi oturun kendi fanzininizi kendiniz yapı zine'ler üretmeye devamn. gene gelip, "abi devam edelim ya" u bu diyenlere tavsiyem, gerçekten bunu istiyorsan, bir sonraki sayı zine'ler üretmeye devamyı zine'ler üretmeye devam yapmak için kolları zine'ler üretmeye devam sı zine'ler üretmeye devamva, insanlara ula , yaz ı zine'ler üretmeye devamlar ı zine'ler üretmeye devam topla, tasarla kes biç böl parçala yapı zine'ler üretmeye devam tı zine'ler üretmeye devamr ya da zaman zaman benim de yapt ı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devamm gibi dijital hazı zine'ler üretmeye devamrla. otuz birinci sayı zine'ler üretmeye devamyı zine'ler üretmeye devam çı zine'ler üretmeye devamkar, bence mahsuru yok. benim haz ı zine'ler üretmeye devamrlad ı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devamm son say ı zine'ler üretmeye devamd ı zine'ler üretmeye devamr bu, kesin ve net!


ülkede yeteri kadar "kolektif bir ekibe sahip" edebiyat fanzini var. biz ya da ben ya da benle beraber seçil özlem refik tuncay rüya idil esçümento rodrigo sanchez dr donete ve espiridion, ba ka semalardan i ler üreticez gari.. ki isel ki isel tak ı zine'ler üretmeye devamlcaz.. etrafi zamanı zine'ler üretmeye devamnda demi ti de kafam anca aldı zine'ler üretmeye devam, hep diyom ya kal ı zine'ler üretmeye devamn kafal ı zine'ler üretmeye devamy ı zine'ler üretmeye devamm ben, jetonum sekizgen.. esrîquvanzâ nodelâ izalable vendi meriênte Girdo 2019 aği-ustos -not: 30 sayı zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devamn giri yazı zine'ler üretmeye devamları zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devam pe pe e bastı zine'ler üretmeye devamği-ı zine'ler üretmeye devammı zine'ler üretmeye devamz, hatta zebelliyat’ı zine'ler üretmeye devamn ilkel hali olan triplex’in 2002-2004 arası zine'ler üretmeye devam dört sayı zine'ler üretmeye devam çı zine'ler üretmeye devamkan giri yazı zine'ler üretmeye devamları zine'ler üretmeye devamnı zine'ler üretmeye devam da, ardı zine'ler üretmeye devamndan 2005 yı zine'ler üretmeye devamlı zine'ler üretmeye devamnda sokak edebiyatı zine'ler üretmeye devam ad ı zine'ler üretmeye devam ile ilk iki sayı zine'ler üretmeye devamsı zine'ler üretmeye devam double baskı zine'ler üretmeye devam olarak çı zine'ler üretmeye devamkan, türkiye’nin en uzun soluklu yay ı zine'ler üretmeye devamnlar ı zine'ler üretmeye devamndan biri olan sokak edebiyatı zine'ler üretmeye devam ya da daha sonra zokak zebelliyat’ı zine'ler üretmeye devam ve en son iki say ı zine'ler üretmeye devamsı zine'ler üretmeye devam zebelliyat ad ı zine'ler üretmeye devam ile bas ı zine'ler üretmeye devamlan bu fanzinin hikayesine ahit olabileceği-iniz, bir yayı zine'ler üretmeye devamn hazı zine'ler üretmeye devamrladı zine'ler üretmeye devamk. “Kiri i Yazı zine'ler üretmeye devamları zine'ler üretmeye devam” ad ı zine'ler üretmeye devamnda.. onu da bununla split olarak bası zine'ler üretmeye devamyoruz, edinmek isterseniz bir ses edin, bir 20 y ı zine'ler üretmeye devamll ı zine'ler üretmeye devamk bir yolculu ği-un hikayesi var orada.

diği-er yayı zine'ler üretmeye devamnları zine'ler üretmeye devammı zine'ler üretmeye devamzı zine'ler üretmeye devam edinmek ya da içerik göndermek için izmiryer6distro@gmail.com https://unpz.blogspot.com | https://unthatow.blogspot.com facebook.com/izmiryer6distro | twitter.com/izmiryer6distro instagram.com/espiridiondelpueblo hadi eyvallah.. salut. CSNS YAYIMLARI / 2019 eylül KAPAK TASARIM: efe tu der / https://www.instagram.com/efetusder ARKA KAPAK: Каterina Tushderterina Tushder https://www.instagram.com/katerinatushder/ https://www.facebook.com/tamtheatreua genel yayımcı cerrahı:mcımcı cerrahı: cerrahımcı cerrahı:: dr. donete | Son dOkumacımcı cerrahı:: sanchez dizen: esçûmênto | muhalif kişilik bozguncusu: ilik bozguncusu: zack Yımcı cerrahı:lan (hayvan adımcı cerrahı: değil):il): girdo | tek eşilik bozguncusu: lilik algımcı cerrahı:cımcı cerrahı:sımcı cerrahı:: özlem ekmek arasımcı cerrahı: çorba: seçil | toz amfetamin çizicisi: tuncay dj işilik bozguncusu: leri: refik | içki servis: idil | açımcı cerrahı:k seçik webcam şilik bozguncusu: owcu: rüya bir nevi şilik bozguncusu: owmen: virtual cosmos be rodrigo eşilik bozguncusu: dost takipçiyi haberdar etme : la espiridion del pueblo baskımcı cerrahı:: baskı zine'ler üretmeye devamn basanı zine'ler üretmeye devamndı zine'ler üretmeye devamr fotokopicilik ltd ti agz mlz rt dağil):ımcı cerrahı:tımcı cerrahı:rımcı cerrahı:m burayımcı cerrahı:: izmiryer6 diSSosman | telif: yörü git i ine..


Çalımcı cerrahı:şilik bozguncusu: ma: Tuği-ba Karaduman / https://www.instagram.com/kenarsiznotlar


köpek-mudu'dan ayrı düşmek görmek, duymak, koklamak, hepsi eksik okşayamam, öpemem yatakta yan dönüp dizlerimi karnıma, yorganı kulağıma çektim biraz uyumak ve en iyi dostumun ölümünden uzaklaşmak için şimdi ya da sonra orada tekrar birlikte olabiliriz geçmişteki gibi capcanlı

batuğ evcimen (ocak 2016) --

perşembe bugün kimse için yokum bugün interferonluyum -ilacı bilmeyenler için: meselâ, dün beni dövmüşler ağzım-burnum yerinde ama boynum incinmiş, ağrısı içerden ensemi çekip gözlerimi itiyor sırtıma belime vurmuşlar da vurmuşlar sızım sızım sızlamasa sızlanır mıyım bu kadar? beni çekmekten vazgeç yer! bırak da az merkezkaçayım uzağa gidemem biliyorsun içimde canımı ısıran kendimle kronik bir meret, bu bendeki lütfen biraz akut ol

batuğ evcimen (mart 2016, emektar)


Bana Binaen Suratıma kapatmak üzere kapıyı açtı, tek yapmak istediği içindeki öfkeyi içgüdüsel olarak dışa vurmaktı. Alt dişlerim, konumlarının avantajını kullanarak, hareketsiz üst dişlerime saldırıyorlardı. Yumruk yemek istedim, tüm alt dişlerim dökülsün istedim, bir de bağırmasın.

"Sus artık, sus nolur." Boşa sarf edilen sözcükler, sıkılmış yumruklar, baş ağrısı. Mütemadiyen baş ağrısı. Ağrı kesici almak üzere ceketimin cebine uzandım. Bir, iki, üç tane. Varsın kanasın midem, kafamı taşıyamıyorum ben, değmez mi? Neredeyse eminim artık, benden nefret ediyor. Bunu gözlerinde görebiliyorum. Garip olansa bu durumun çoğu zaman hoşuma gidiyor olması. Kendimden nefret ediyorum çünkü, asabımı bozuyorum. Belki de tek ortak noktamız budur ve diğer zıtlıklarımızla birbirimizi tamamlıyoruzdur. İkimiz de yanılıyor olamayız hem, sorun bende olmalı. Nasıl bir araya geldik biz? Kimse neden sesini çıkarmadı? Hayatımı ona emanet ettikten sonra yapabildiğim tek şey beni paramparça edişine seyirci kalmaktı. Ah, biri sesini çıkarmıştı aslında, hem de ne biri. Keşke annemi dinleseydim, onu kaybetmeden evvel.

"Uzak dur ondan oğlum, uzak dur nolur." Bağırsaydı bana, bir kere de bağırarak uyarsaydı beni. İşe yarardı belki o zaman. Belki, sadece belki... Saniyeler dakikalara dönüşürken, bana bağırmaya devam ediyor hâlâ. Duymuyorum onu. Annemi düşünüyorum, intiharını. Yıllardır, sürekli ve sürekli aynı şeyi düşünüyorum: intiharı, annemin intiharını. Neden? Neden göremedim onu? Ordaydı, tam karşımda, annemin tam karşısında. Bağrıyordu ona, bağrıyormuş ona.

"Sus artık, sus nolur." diyordu annem. Boşa sarf edilen sözcükler, çaresiz göz yaşları... Havayı kucaklıyor annem, kendiyle boğuşuyor. Duruyor sonra apansız, bana bakıyor, ufacık bana, "Uzak dur ondan oğlum, uzak dur nolur."


diyor. Sonra pencereden atıyor kendini, mortoyu çekiyor annem. Sonsuza dek kayboluyor, sonsuz oluyor. Nasıl oldu da göremedim onu o gün? Kendi gerçekliğimden korkuyorum, bu benim öfkem mi? Kendimden nefret ediyorum, kendimden nefret ediyorum. Tam on altı yıl sonra annemi dinlemeye karar veriyorum ve onun ayak izlerini takip ederek atlıyorum ardından. Ondan uzak durmamı söylerken, hakikat buymuşçasına kafasını sallıyordu çünkü, hatırlıyorum. Düşüyorum, gıkım çıkmıyor. Arkamdan geliyor öfkem. Düşüyoruz. Uzak duramıyorum ondan, anne. Anne, özür dilerim anne. Beraber düşüyoruz, ağlıyorum. Özür dilerim anne...

Altuğ Orgun blog: http://asipolis.blogspot.com/ aşk bunu düşünemiyorum bir koruyucuya ihtiyacımız var bulanık bir suyun içinde okyanusun ortasında ki güneşin buzlar etrafında donduğu bir an karanlık bulanık okyanusta paslı yapış yapış bir gemiyle gidiyoruz uzağa doğru varabileceğimiz bir yer yok

Ersoy Albayrak


Yolculuk Gecenin ta

ortasında, nereye gittiği in bir öne i var

ıydı bile iyoru . En

azından o yıllarda bunun bir anla a gelip gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nun gel ediğinden e in değildi . Anadolu'nun ortasında bir gece yarısı yolculuğunda, doğduğu Çukurova'ya doğru giderken, anlatacak bir hikaye

büyüdüğü

top gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nunraklar olan

ı bil iyordu . Kadıköy'ün

var

ışıltılı gecelerinde, insanı büyüleyen kızlarının aşktan çıldırtabilecek tenlerinde ya da yoksulluğun bir balta gibi boynu uzun üstünde sallandığı ay sonlarında hep gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nun aynı duru da bulurdu

kendi i; nereye gittiği i bil iyordu

ve bunun bir öne i olup gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nun

ol adığının ayrı ına vara ıyordu . Yolculuk üstüne yazılan bütün hikayeleri okuyor bütün fil leri izle eye çalışıyordu . Her şeyin daha önce düşünül üş, yazıl ış ya da yap gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nunıl ış olduğu bir döne de kendi i, hikaye i bul ak nasıl

ü kün olabilirdi? O

yıllarda kadınların, şehirlerin ve kafayı çekebileceği iz her şeyin aklı ı başı dan aldığını biliyordu

sadece. Anlatacak bir hikaye in ol asını iste ek ve sadece

oturup gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nun bunun üstüne düşün ek beni

için o hikayeyi yaşa ayı kaçır ak anla ına

gelebilirdi. O yıllarda gençliği in ver iş olduğu dürtülerle beğenil enin beni ne kadar iyi hissettirdiğini anı sıyoru . Her ne kadar bu duyguyu açıkça itiraf et ekte zorlansa da ve de bu duru

utanç verici olsa da insan ol anın doğasını tü

hücreleri de taşıyor gibiydi . Birlikte olduğu iste ek bir bakı a

kadınların bana hayran kal asını

asu ane, ilkel ve bir o kadar da doğal bir dürtü olarak kabul

edilebilirdi. Milyonlarca yıldır, evri in her halkasında erkekler dişilerini etkile eyi bir beceri olarak gör üşlerdir. Ben de doğa ı yaşıyordu

sadece. Ancak bütün hayatı

kadınlar üzerinden tanı la ak o yıllarda bana utanç veren bir yöndü. Şi di düşününce keşke daha fazla kadınla birlikte olsay ışı

diyoru . Hayat, tanı ını nasıl

yap gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nuntığı ıza bağlı olarak ilerliyor. Zincirleri izi, kusurları ızı, ahlaki değerleri nasıl tanı larsak ona evriliyoruz ve dahası hayat tü Gecenin içinde yolculuk

u yoksa gecenin sonuna yolculuk

bile iyordu . Çünkü sonunda bulacağı tüketi

hayvanı olduğu

tanı ların top gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nunla ı haline geliyor. u daha iyi

şey beni tat in et eyebilirdi. Lanet bir

için tat in ol a ış her köşe e kanserli hücre

ua elesi

yap gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nunıyordu . Devir öyle bir devirdi ve ben de kendi hikayesini arayan biri olarak oyunu


kurallarına uygun oynuyordu . Sanki birilerinin antitezi gibi. Herkesin direniş yönte i farklıdır ya da bu beni

büyük bir yanılsa a dır. Öyle ya da böyle geldiği

anı sadığı da, kafa da yarattığı

noktayı

her ezberi yine kendi in bozacağını biliyordu .

Ülke in içinde olduğu sefaletten herkes kadar p gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nunayı ı alıyor ve dalga ın isteklerine boyun eğiyordu . Çünkü bu beni

kendi i ifade et e biçi i di. Başka bir şey

kal a ıştı artık bu yüzyılda. Bir de vücudu a farklı döv ecilerin çizdiği resi ler vardı. Bedavaya ya da ucuza yap gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nunış ış döv eler. Kendi teni in boşluğuna taha ede iyordu . Bir

ül

anaya gel eyen şekiller, desenler ve resi ler. Anla larının bir

öne i yoktu. Sadece acının ve defor e et enin öne i vardı. Bütünlüğü boz anın, akışı kır anın öne i. Buna büyük öne

adlediyordu

işte o yıllarda. Kadınlarla

birlikte ol ayı bu yüzden kafaya tak ıştı . Onlara sevgi değil zevk, sp gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nuner

ve hayvani

dürtüler ver eye and iç iş teninde siyah boyalar olan bir savaşçı gibiydi . Büyük ihti alle ah aklıktı a a buydu deneyi i olsa da beni

işte. Çoğu insana göre bu ucuz bir casanova

için bir direnişti. Sevgi endüstrisinin anaakı ının kıçına

tek eyi bas a biçi i di. Çukurova'nın sap gelmediğinden emin değildim. Anadolu'nunsarı bir sıcağı olur yaz aylarında. Bezdiren, nefes kesen bir tabiat. O da size karşı direniyor gibidir. Tabiatı

ahvettiğiniz için sizi

engeneye

aldığını düşünebilirsiniz a a bu da çukurova'nın tarzıdır sadece. Alkol gibi kadın gibi ya da başka şeyler gibi, doğru bakıldığında Çukurova'da aklınızı başınızdan alabilirdi. Burası beni başladığı

sıfır nokta . Geç işi

hayli boktan görünse bile burası beni

yer. Kuraklığın, kavrul anın insan ruhuna etki ettiği bu nokta.

Yolculuğu

bittiğinde İstanbul'a tekrar dönecekti . Ve yıllar sonra anlıyoru ki bu

savaşın bir galibi ol ayacaktı.

Milattansonraikibinondokuz

İbrahi


ÖRNEK BÜKREK Ejder’e İşte kedileri tarafından kısırlaştırılmış gece. Pencerenin farkındalığından nezaketen kabul edilen ay evin odasını dolanıyor. Ne romantik suiistimal: Aslında kendi kusurlarına bayılmış biri bir böcek ölüsünün yasını tutmaktan yorgun düşmüş gül adaları arasından kocaman asma demetlerinin sarktığı tatlı kadın gülüşlerinin yankılandığı bir masal filikası üzerinde yaklaşıyor: Yaklaşıyor hatıra rıhtımına Ejder: Belli ki zürafa desenli gömleğinin yakasında yine, pembe bir gül var: Biliyorum böyle fiyakalı yaklaşımı yakışıksız bulacak asma demetlerinin üstünü çizecek, kadınlar diye yazacak kocaman memeli. Ne de olsa ağzı temiz kalbi pis biri değildi rahmetli. On yıl oluyor öleli. Bir kaplumbağası vardı kapı önlerinde beslediği. Severdi ağırdan almayı her şeyi. Beklerdi. Neyi beklerdi köşe başlarında hep bir şişe şarap biraz tuzlu leblebi. Hâlbuki bir ağacı oracıkta kemana çevirecek yetenekteydi. Nasıl da tanırdı hemen on metreden şerefsizleri. Nerde bir makam arabası görse lastiklerine işerdi. Korkunç kanatlarıyla çatal dili o kolunda ejderha dövmesi zenginin malını ateşe verecek kadar güzeldi. Dünyayı adaletsizlik yönetiyor diye kör edeci öfkesi tek izah biçimi o canım yaz akşamları taraçalarda mezardakilerin bile kemiklerini sızlatarak söverdi. Çarpar dururdu göğe, kırılganlığın izlerini taşıyan yüreği çok Allah kitap indirirdi görsün için mahalleyi baktı ki inmiyor, o çıktı yukarı, on yıl oluyor.

Ömür Özçetin


gerilemiş dört bir yansıma görüyorum mistik bir saat kulesinin tepesinden boşluğu dolduranlara sesleniyor birçok ışık kırılıyor aynı zamanda benliklerimizden de olduğumuz doğru işte burası ve gelecek demekle yetiniyor bu yansıma her zaman bu kadar basit konuşmaz değerini bilmekte fayda var defterime not alıyorum sembollere yer yoktur hayatımda bu yüzden aldığım notu alma diyen binlercesi var ama bunu yapmalı herkes gibi benim de haklarım doğuştan ve sözden geldi beni yolumdan saptıran tanrı değildi ki alıp veremediğim ne namazlardı ne de ezanlar ben değerlerini bilirdim vaktinde güzel yaşardım yansıma ortaya çıkana kadar değer bilirdim ben saat tepesine çıkmamışken düz ilerlerdim çok düşünmeden köpeklerden, yılanlardan kaçardım kaplumbağamı besler sadece ailemi tanırdım insanlığımdan habersiz köpek olurdum oyundu işte basit ve eğlenceli pillerim takılmadan önce utanç da duyardım başarısızlıklarımın bir anlamı vardı tekrar denemek için ben değer nedir çok iyi bilirdim yansımaya inanmama sebep tabii ki yine bendim başkası olamazdı ben başından beri kendimi çizmek zorundaydım daha çizmeyi bilmezken bana bırakılan ipler sayesinde şimdi bir yansımayı takip etmekte bir sorun görmüyorum yarın başka bir saat kulesi başka bir yansıma her birinde kırmızı kalemin inadı daha da azalacak kurşun kalem çoktan bitti saat kuleleri yükselmeye devam edecek kimsenin buna dur diyebilecek gücü yok olmayacak bu kumar birçok kez bozuldu ne de bir kitap artık yeni bir boşluk yaratabilir umutlandıklarım var ama bu vurgunu çoktan hayata geçirdim dokunma yara kaparsın kulağına tek tük mermiler küpe olsun // kemal gökçay


Fiyasko Mahkumluk Yaklaşık bir saat on altı dakikadan beri dönüyoruz. Yaklaşık bir saat on altı dakikadan beri duruyoruz. Yaklaşık bir saat on altı dakikdan beri küfür işitiyorum. Akılsız başın cezasını ayaklarımla çekmesem de sağolsun arkadaşlarım küfürlerini benden eksik etmeyerek manen güzel bir ceza tattırıyorlar. Haklı olduklarını bildiğim için susuyorum. Malasef ne ölmüşe ne de olmuşa çare var, durup beklemekten başka yapabileceğimiz bir şey yok. Bizde bekliyoruz. Sanırım sonunda hüsran keskin bıçaklarıyla kollarını açmış bizi bekliycek. Ahlaksızlık yaptığımı sanmıyorum ama sanki zamanlamam yanlıştı. Bazen insanlar olması gereken yerde olması gereken olayları yaşar. Fakat ben olmam gereken yerde hemde tam olarak olmam gereken yerde kesinlikle olmaması gereken olaylar yaşadım. Buna arkadaşlarım aptallık, sonu düşünülmeyen ahmaklık veya sünepelik olarak adlandırsada, ben tam olarak yanlış zamanlama, olmaması gereken karakterlerin var oluşu ve gereksiz cesaret birikimi sonucu patlama olarak adlandırıyorum. İnsan bu sonuçta kullanma klavuzu yok ki kontrol edesin. Ne biliyim matematiksel bir denklem değilki çözesin. Bazen oluyor böyle hatalar. Bu olayda yani şu an tam olarak bir saat on yedinci dakikaya girdiğimiz bu olayda onlardan bir tanesi. Arkadaşlarım kızgınlıklarını biraz olsun azaltmışa benziyor.Bekliyoruz ve dönmeye devam ediyoruz. ‘‘ Bak sıkıntı olmasın? ’’ diyerek meraklı, meraklı olduğum kadar olumlu cevap beklediğim soruyu sordum bizim Sefa’ya. Sefay’sa ‘‘ Merak etme dostum bana güven o iş bende.’’ dedi. Sefa’nın cevabı hiç güven vermedi. Güvenmek zorundaydım, güvendim ama o kadar da umut bağlamadım. Sefa ‘‘ Sen rahat ol ben şimdi Bahar’ın yanına gidiyorum hem ne zamandır konuşmuyoduk, bana hayır demez çıkışda durağın orda ol hadi görüşürüz.’’ dedi ve sınıfı terketti. Gerçek şu ki ben Bahar’dan hoşlanıyordum. Güzel bir kızdı. Güzelliği kadar insalığı da iyiydi diyemiycem. Tamam kötü birisi değildi yani olması gerektiği gibi bir insandı. Herneyse lise birde aynı sınıfta olduğum sıra arkadaşım Sefa ( lise ikiye geçince ayrılmak zorunda kaldık o sayısal sınıfına geçti ben eşit ağırlık sınıfına geçtim.) arkadaşı olduğu Bahar’la beni aynı mekanda bir araya getirme amacıyla Bahar’ın yanına gitti. Bahar’la diyaloğum vardı ama naber, nasılsınla sınırlı kalan bir diyalogdu. Ben sınırlı olan bu diyaloğumuzu biraz daha ilerletmek, sonrasında malum içimde beslediğim duyguları ona açmak istiyordum. Çekingen birine göre hayli uçuk düşünceler ama insan kendini alı koyamıyor. Galiba Bahar’a karşı ruh halim takıntılı bir hal almaya başladı. Zil çaldı, merakla okulun çıkışındaki durağa yürüdüm. Tabiki Sefa’dan önce ordaydım. Sefa okulda bir çok insanla muhabeti olan tiplerdendi o yüzden sağda solda gördükleriyle konuşmaktan bu tarz buluşmalarda illaki geçikme yapardı. Geçikmeye sabırsızlığımda eklenince bekleyiş içinden çıkılmaz bir hal aldı. Biraz vakit geçtikten sonra Sefa ufukta göründü. Yanıma sırıta sırıta gelip ‘‘ Hadi yine iyisin ne ısmarlıyon bana? ’’ dedi. ‘‘ Noldu iş tamam mı? ’’ dedim. ‘‘ Lunaparka gidiyoruz ama biraz kalabalık olacaz altı yedi kişi falan artık ondan sonrası sana kalmış.’’ dedi. ‘‘ Lunapark mı? ’’ dedim. ‘‘ He lunapark haftasonu oraya gideceklermiş bende bizde gelelim dedim oğlum yüzsüzlük yaptım buna da şükür ama merak etme surat asmadı ‘‘ Eski sınıf buluşması olur güzel olur.’’ dedi senin anlıycağın iftara gider gibi lunaparka gidecez artık top sende.’’ dedi. ‘‘ Olsun lunapark munapark aynı yerde olalım yeter.’’ dedim. Sefa ‘‘ İyi hadi


ben gidiyorum bi sigara versene.’’ dedi. ‘‘ Kalmadı. ’’ dedim. ‘‘ Hadi görüşürüz. ’’ dedi ve gitti. Ben de evin yolunu tuttum. Yedi kişiydik. Kalabalık şekilde lunaparka doğru yürüyorduk. Bu kalabalık kitle de ona ulaşmak haliyle zor oluyordu. Ara sıra muhabete ortak olup iki çift kelilme etsemde yoğun şekilde konuşmamız için gerekli ortam lunaparka gittiğimiz yol boyunca oluşmamıştı. Lunaparka girip biraz oturmak için lunaparkın içindeki açık cafeye gittik, oturduk. O sırada Bahar gruptan uzaklaştı atlı karıncaların biraz açığında orta yaşlı bir adamla konuştu ve tekrar aramıza katıldı. Yanımdaki sandalyeye oturdu. Bahar’ın orta yaşlı o adamla ne konuştuğunu merak ettim. Yanıma oturması merakamı hemen unutturdu. Sanki elime altın tepside sunulmuş bir fırsat geçti diyebilirim. Konuyu lise birdeki mizahi hocamız Cengiz Hoca’dan açtım. Tam isabet hedefi on ikiden vurdum diyebilirim masada Cengiz Hoca hakkında baya bir konuşma oldu, konuşmanın yanında araya serpiştirdiğim espirilerle kahkaha sesleri eksik olmadı diyebilirm. Kendimden beklemediğim bu performansı, Sefa gözüyle şaşırırcasına bana bakarak beni takdir ediyor gibi duruyordu. Onun o bakışı bana dahada özgüven vermişti. İlerleyen her dakika Bahar’la naber nasılsınla sınırlı kalan diyaloğu ilerletiğimi hissettim. Gün olabildiğine güzel devam ediyordu.‘‘ Hadi gondola binelim, hadi halka atalım, hadi şuna binelim, hadi şundan çıkalım’’ derken sıra günün son bineceğimiz eğlence aleti olan dönme dolaba geldi. Dönme dolabı kontrol eden adamın, Bahar’ın atlı karıncaların ilersinde konuştuğu adamla aynı olması eski unuttuğum merakı yeniden gün yüzüne çıkardı ama şu an onu düşünemezdim çünkü gün boyu Bahar’la yaptığım her konuşma beni iyice cesaretlendirmişti. Hatta ona içimdeki duyguları söyleyecek kadar cesaret kaplamıştı içimi. Bahar ve üç arkadaşı dönme dolaba bizden önce bindiler. Ben,Sefa ve Orhan onlardan sonra bindik. Dönme dolap dönerken ara sıra birbirmize laf atıyorduk. ‘‘ Arkanda akbaba var dikkat et , şu sana doğru gelen uçak mı ’’ tarzı espiriler havalarda uçuşuyordu. Bende bu fuzuli laflar arasında cesaretimi toplayıp dönme dolap en yukardayken Bahar’ların bindiği kısma doğru bağırıp Bahar’a içimdeki duyguları açacaktım. Bahar’ların oturduğu kısım en yukardayken ben bizim oturduğumuz kısımdan ayağa kalktım. ‘‘Bahar! ’’ diye bağırdım. Bahar’da espiri yapacağımı sanarak ‘‘ Efendim Oğuz! ’’ diye bağırdı. Biraz bekledim ve‘‘ Seni seviyorum! ’’ diye bağırdım. Orhan ve Sefa ‘‘ Nabıyon aptal ’’ diyerek gömleğimden tutup çektiler yerime oturttular. Bahar’da sustu, sanki tedirgin oldu diyebilirim. Sefa ‘‘ Lan gerizekalı dönme dolabın başındaki adam Bahar’ın amcası, olur olmaz yerde ne bok yiyon sen.’’ dedi. Şaştım kaldım ‘‘ Sen ciddi misin? ’’ dedim. Sefa da‘‘ Evet angut ciddiyim aşağı inince nolcak bakalım.’’ dedi. Bahar’lar dönme dolaba bizden önce bindikleri için dönme dolaptan bizden önce indiler. Amcasıyla biraz konuştu ve bizi beklemeden arkadaşlarıyla beraber lunaparkın içindeki cafeye doğru yürüdüler. Dönme dolaptan inme sırası bize geldiğinde Bahar’ın amcası ‘‘ Siz durun çocuklar benden olsun inmeyin.’’ dedi. Yapacak bir şey yoktu inemedik. Beş dakika geçti tam inecekken ‘‘ Yok çocuklar siz inmeyin benden olsun devam edin.’’ dedi, devam ettik. Beş, on, yirmi derken şu an tam olarak bir saat on dokuzuncu dakikaya girdik.Periyodik olarak lunaparkdan otuz metre aşağı inip, otuz metre yukarı çıkıyoruz. Bunun sonu ne olcak hakikatten bilmiyorum. Şansızlığın altına yakışmayan bir imza attım, parmak bastım. Arkadaşların küfürleri biraz olsun hafifledi. Bekliyoruz ve dönmeye devam ediyoruz. Abducan İnal


tabuttaki sik her gece yatakta intiharını planlıyor, biraz daha beklemeye karar veriyordu. bir dakika daha, bir saat daha, bir gün daha, dakota skye milf olana kadar, viny sky emekli olsun öyle, belladonna sektöre geri döner belki, rocco'nun siki kaç yaşına kadar kalkıcak merak etmiyor musun oğlum? ölme be adam. bir sigara daha, bi kahve daha, bi porno daha, bir dolunay daha, bir kitap daha. aşık olma sakın bir kez daha, bundan sonra bir daha asla kimseye inanma. güneşi karşılardı istisnasız her sabah balkonda. onun için doğmadığını biliyordu. hiçbir şeyin onun için özel olarak doğmadığını, hiçbir şey için özel olmadığını da. sigara ve ardından bir sigara daha. işe giden insanları izler, kendisinin de bir zamanlar işe gittiğini anımsardı. bir buçuk yıldır gitmemişti hiçbir işe, hiç kimse ona iş vermemişti, binlerce iş başvurusu, onlarca iş görüşmesi, sorular ve cevaplar, biz seni ararızlar, özgeçmişinizi takdirle karşıladıklar falan filan. "sikerim geçmişinizi de özünüzü de" diye cevap vermeye başlamıştı son dönemlerde bu otomatik cevaplara iş bulma uygulamalarında. en nihayetinde bir gün görüşmeler kesildi, en nihayetinde bir gün onun güneşi de tükendi. sonra evden çıkmamaya başladı, yani bakkal için bile çıkmadı demek istiyorum, balkona bile çıkmadı güneşi karşılamaya, işe giden insanları görmemek uğruna güneşinden de feragat ediyordu. kimse çalışmasın istiyordu artık, toplu şekilde ve organize bir uluslararası grev başlasın istiyordu. başlasaydı eğer, o sırada on numara ve en kral işi bile olsa ilk destekleyen o olurdu grevi. olmayacağını biliyordu ama. ne on numara bir işinin ne de uluslararası bir grevin. bi çok ülke görmüştü gençliğinde, bi çok insan bi çok kültür bi çok dil bi çok hikaye. artık sadece pornstarları görmek onları tanımak istiyordu. fransız dili ve edebiyatı ile sosyoloji okumuş, siyaset felsefesi alanında master yapmıştı. en nihayetinde "pornonun sosyolojisi ve pornstarların felsefik determinantı" adında bir kitap yazabilirdi. ama önemsemiyordu işte, artık yazmayı önemsemiyordu, 13 kitap yazmıştı bugüne kadar, yeterliydi, uğurlu bir sayıydı 13, bi kere yandan bakınca memişe benziyordu, "memişlerin gücü adına, sik bende artık" diyip sikini sıvazlayan bir çizgi roman süper kahramanı da yaratabilirdi, spermi ile kötü adamları boğarak öldüren, dickman olurdu hatta adı. ama istemiyordu. hiçbir şey istemiyordu artık. ne çalışmak, ne evden çıkmak, ne güneşi görmek ne telefonu cevaplamak ne de birine inanmak. istisnasız her gece intiharını planlar, bu esnada da porno izlerdi. sikini bile sıvazlamadan üstelik, siki kalkardı kalkmasına ama boşalmazdı o, izlerdi sadece, bazı saniyeleri defalarca oynatırdı, özellikle yüz ifadelerini, mimikleri, yakın plan yüz çekimlerini. duyguya odaklanırdı, orgazm duygusuna, ölümün de bir tür orgazm yaşatıp yaşatmadığını merak ederdi sonra, hayatın boyunca yaşayıp yaşayabileceğin en iyi orgazm'ın ölüm anında olduğuna dair saf bir inanca kapılmıştı vakti zamanında. sonra, bundan dört sene önce, birine aşık oldu ve unuttu gitti ölümü. ama dünyada ki en ölümcül hastalığın aşk olduğunu da unutmuştu çünkü bundan 10 sene evvel de aynı hastalığa yakalanmış ve bir mucize eseri hayatta kalmıştı.... istisnasız her gece intiharını planlar, pornstarların dünyanın en derin felsefesine sahip göz bebekleri sayesinde hayatta kalırdı. günde iki üç saat uyur geri kalan zamanda da tuvalet ve yemek ihtiyacı dışında yataktan çıkmazdı. yatağının yanındaki masada 27 inch bir monitör, göğsünde bir kablosuz mini klavye,


sağ elinde bir kablosuz mouse, sol elinde her yarım saatte bir sigara, (arap kağıdı/filtre/tütün konçertosu ile) bazen çay kahve kola soda.. modern insanın geleceği en son noktaya o biraz erken gelmişti. hareketsiz bir şekilde, ekrana bakan ahmaklar sürüsü olacaktık en sonunda, her işi robotlara yaptırıp, robotları da ekranlarımızdan yöneticektik, sanal gözlüklerimizi takıp buluşacak konuşacak dertleşecek sevişecek ve doğumdan ölüm anına kadar yataktan çıkmayan varlıklar olacaktık. en sonunda robotlar kontrolü ele alıcak ve bizi bir fanusa kafeslemeyi başaracaktı. matrixte anlatılan hikayenin öncesiydi kemal'in geldiği ve gelecekte herkesin varacağı son nokta. odanın penceresinden yansıyan yüzüne baktı, tipini sikiim senin kemal dedi kendine, tam bir malsın amına koyyim, ip olur mu hiç, sikinden as oldu olacak kendini. en güzeli eroin olm, basacan yüksek dozu damarlarına. hatta taşaklarından vuracan iğneyi.... yok lan aslında kan kaybından gitmek de iyi ama neremi keseceğime karar veremiyorum, bilek çok klişe amına koyyim. o sırada telefonunun ışığı yandı kemal'ın, bildirim gelmişti. evil angel adlı stüdyonun twitter hesabındandı bildirim. bonnie rotten, nacho vidal ve mandy muse'un birlikte oynadığı bir sahne yayınlanmıştı. sahnenin yer aldığı dvd'nin adını baktı: "deep anal eyes" çeşitli intihar metodlarını unutup ekrana yöneldi hemen zihni, rarbg'ye on dakkaya dakka içinde düşerdi yeni scene, 4K olarak yayınlanmıştır umarım diye geçirdi içinden. 30 dakika içinde inmiş olucaktı ve izleyebilecekti. 25 dakkalık sahneyi izlemesi 1 saat sürecekti, bu bir saat içinde ölmeyecek, sikine de sürtünmeyecek, sadece mandy ile bonnie'nın birbirlerinin gözlerinin içine bakarlarkenki duyguları hakkında derin analojik felsefeler düşünecekti.... "sikerim ölümü" dedi, "zaten bu gidişle sikim anca tabutun içine girer yavrum" sabahı güneş yerine camel'dan "spirit of the water" (ama demo versiyonu) ile karşıladı ve aralıksız tam bir saat ağladı. kimse görmedi ve kimse duymadı. ama herkes hep bir ağızdan ve yalan yanlış olarak onun hakkında fısıldadı. "iyi bilirdik" "çok iyi bilirdik" "iş götü yoktu" "tembeldi" "bencildi" "nankördü" "vefasızdı" arkadalardan bir iç ses daha yükseldi "çok iyi porno izlerdi amına koyyim sektörü onun kadar bilenine rastlamadım" en ön sıradan birinin iç sesi geldi "malın önde gideniydi. adı üstünde ke MAL" hep bir ağızdan dış ses "iyi bilirdik" el fatiha. siki en sonunda layık olduğu yere, tabuta girdi kemal'in. kalbi ile sikinin bütünleştiği tüm anların özlemini duyarak... girdo 14 haziran 2019 unthatow.blogspot.com


# No-name'in de bi lezzeti var çekilince kul aradan görünecekti/r yaradan bâzı gemiler kanatlı suya uçarlar karadan. yaptığına taptı/k olma boşluklu ol, boşa dolma güneş ile kızdığın bil hadsiz kızarıp da solma! kim ki soyunur eserden gönlü ile geçer serden mekânlıdır gökten yerden zamanla geçici olma! (Tuğba, 17.o8.2o19) -Tuğba Karaduman’ın çalışmalarına şuralardan erişebiliyorsunuz efenim: https://www.instagram.com/kenarsiznotlar/ https://www.facebook.com/kenarsiznotlar/ -fanzinimizin bir sonraki sayısına yazı göndermek için...... du la hatlar karıştı, yok bir sonraki sayı falan. Yazılarınızın fanzin olarak basılması için diyelim, toplu

bir şekilde ve word ve odt veya herhangi bir metin

dosyası olarak, (pdf değil yavrum, txt değil hiç)

izmiryer6distro@gmail.com adresine

iletebilirsiniz. Seversek, hoşumuza

giderse, ki bu da yetmez, yayın formatımıza da uyarsa, neden basmayalım? Yani yayınevlerine gönderdiğiniz gibi baby. Ki biz de yayıMeviyiz.

CSNS YAYIMLARI 2000/2019


"iskeletsel geçmiş - mark lanegan" bir arter damar değildir geçmişi anlatamaz anlatmak istemez iskeletim neden bazıları çekiliyor güveler gibi bir cerrahın matkabına ve fırlayan kanlar çarpıyor iliğe yılan yemiş onun elbiselerini ve onun cazibesi yenmiş beni DeGama bu yüce ulaşımı ihlal etti Balboa sahilde kemiklerini terk etti terk etti beyazlaşsınlar diye gül parmaklarımda kırıldı nikeli kökten çekmek durumu daha kötü yaptı duman tavan boyunca sürünüyor ve herşey sessiz ama ben dinlemeye devam ediyorum öldürmeye gel beni az önce gitti, özledin onu git eve, kapandı seks tiyatrosu çatlak ağzın içmek için çok kuru kum soğuk en azından dilerim ki deniz boğar otoyolu bunun yerine kızlar bakıyorlar ölü gözlü mucizeye yürüyemiyorlar düşmüş askerlerle kullanılıyorlar polisler tarafından sikilip terk edilmiş pansiyonlarda devam et hızlıca, canavar serseriyi yakalamadan sürükleniyor zincir aşağıya, aşağıya, aşağıya kim söyleyecek söyle bana başka kimse yok burada, hadi inanılacak bir şey yok kutsanmış olan için, hadi kim yatıyor aşağıda, sen dedin kemikler olmamalı hava damarları iyi ya da kötü, ölümümü sessizce yap sadece kim bilir kız kardeşimi benim hiç kimse onu enfekte ettikleri gerçeğini itiraf edemez mi demişti o güneş kavrulacak ve kabaracaktı kanım yolunu açık etsin Tanrı Tanrı sev onu elveda, tatlım evet hiç bir evlat yası hareket ettirmeyecek onu hiç bir istekli amin ya da haleluya dualar artık ölü için yıkılmış olan asla ulaşmayacak kumsala zavallı kız bebek gitti dibe gömüldü her biri kendi mezarına altına terk edilmiş pansiyonların


kaldırımların ve sokakların kaldırımların ve sokakların yine de anlatmak istemez iskeletim bazıları görebilir neden güveler çekiliyor cerrahın matkabına ve fırlayan kanlar çarpıyor iliğe https://www.youtube.com/watch?v=ap1Vo9XNnuY Çeviri: Efe Tuşder

--------------------------------------------------------

çalışma: ölüdeniz | https://www.instagram.com/deniz_pelin_wilson


ÇÜNKÜ BEN BU DEĞİL Tilki yürüyor uçurumun arkasından Patikayla beraber Kirle çizilen Haritanın zihne ilkdüşüşü Karanlığı hayvanın Derisinde konuşlanmış bit Onlarla bağırmak istiyorum Gizlenerek bir mantarın özköküne Onlarla uyanmak istiyorum Karışarak toprağın serinliğine Sabahın dokunduğu cildim Hazırlıksız bir baş ağrısı Kanım çekiliyor Uluyan dişi görünce Biri daha Keskin kulaklarıyla Pusulanın arkasında Ağacın tepesinden düğümlenmek istiyorum Aklın uçkuruyla İleri insan, gelişen insan, bön suratımla ben bir hayvan isa Küflenen vücudumla Kaynağa sahip olmak, Her zaman güç kılındı tanrı tarafından


Seni özlemiyorum Seni özlemiyorum Makineyi özlemiyorum Kuduz salyalarını etrafına saçarak bağıran kravatlıyı, Yemek masama gelecek olan florür kaplı suyu, Bok kokan parayı, Stres ve sahte enerji kaplı cafcaflı daireyi, Beni hazırlayıp bozuk bal kıvamına getireni, O cennetsel ipin yumağı olan başını, Çıkmak zorunda kaldığım merdivenleri, Sağlık endüstrisi kokusunu, geldiğim yerden uzaklaştıran bombayı özlemiyorum Cıvıl, cıvıl Akan kanı Özlemiyorum kendimi, çünkü ben, bu değil. Tilki beni gördü Parmak uçlarımla ona yaklaştığımda Adım yok ve Adımı istemiyorum rakamların üstüne yağan Asit yağmuru gibi Deneysel harflerden oluşan Bu zirvenin içinde Saplandığım çamurun Etrafında toplandı Dağın parıltılı orkestrası Şef, yardımcı şef, konsey üyeleri Ve balçığın yutmasını istemediğini belirten Kahverengi uğultu Koca çınar Kollarını kır ve uzat aşağıdakine Her zaman buradayım Girdap beni içine çekmeye çalışıyor Öteki dünyamda Beni hisseden Devled gibi


Siyah gökte kırmızı Yıldız Pençesini uzatıyor Gözlerini kapayarak Tüyleri buhar kaplı bozayı . Seni özlemiyorum Terin içinde boğulduğum o sıska bedenin monotonluğunu, Motor gücüyle vira-! O metal kapıyı itmek istediğimi, Varacağım noktada istenmediğimi biliyorum Özlemiyorum egzoz, Özlemiyorum şiir çünkü içindeyim Dış kapakları sancıyla kaplı uyku mekanizmalarını, Yardımsever seyyar kabloları, Aşk-in Soğuk morglarında kapanmış ereksiyon travmalarını Diğerlerini, Yağlı masalarda yememiz gereken kalın kitapları Tarihi özlemiyorum, Tahlilimin onu üzen suratına görmeye dayanamıyorum ve özlemiyorum Ezen duyguyu

Çünkü bu, ben değil


Gözlerini açtı Açtı gözlerini ve Yanıma yaklaştı tilki Pekâlâ, sıyrılan ve kemiğini otobana gömen son an Pekâlâ, katil avcının silahından ateşlenen insan, barut Pekâlâ, özlem içinde sevimli çenesine saplanan tanrı Geri gelmeyecek ilk ve tek serin esneme Bir kere geldi Ve seni boğazına gömdü Tatsız düşlerin Uyuklamaya başladığımda Vızıldayan arıların yaşam şarkılarını dinleyerek Yeşil uzunlukların derinliklerinde Dağın koreografisi Dağın koreografisi Dağın koreografisi, temiz kazıların oynar uçlu Savunma kalkanı olan böceğin İçimde yatan vahşi kaplanı Dışa çıkarmaya çalışan koreografisi Özlemiyorum hızlı konuşmalara yetişmekte harcanan gücü, Koşar adımlarla takip edilen gizlibilgiyi Siyah ıslaklığı, yanından geçtiğimde üzerime yıkılacak gibi hissetiğim Moloz yığınlarını, özlemiyorum demir köprünün demir halatlarından çıkan Yapay kıvılcımı Özlemiyorum onu yücelttiğim gerçek ve sıra dışı sırıtış sarmalını Özlemiyorum senin bobinaj iskeletli suratını Besin sırasında bekliyorum Ve özlemiyorum duyumsadığım doyumu


Korkum beni titretmeye başladı Mırıldayan tilkinin Yanıma ulaştığında Yere uzanıp Gözenekli toprağa Karıştığı gördüm Alacakaranlık geliyor Göksel izleyicilerin eşliğinde Son sapağın dönemeci Eşitlenerek aya Bölünmeye başlıyor Dağın saygıdeğer orkestrası önünde Anne ve babam Homurdanarak yürümeye başlıyor Sıcak sırtlarına alarak beni Evrimim tamam artık ve Dönebilirim ilk düşüncedeki evime

Özlemiyorum Deliklerden oluşan Buzul kuyuları Özlediğim tek şey; Dağın ıslak parmaklarında İştahımı arttıran Zehirli iksir Çünkü bu, bendir.

Eren burhan


çalışma: efe tuşder - https://www.instagram.com/efetusder/


KAFİYE KASILMIŞTIR ADINA. varoluşun eğilip bükülen bir sarmaşıktır dolaşan hayatın anlamına hep büzülen içine sanat zırvasıyla açıklan siktiri çekince olmaz sektör perişan sanat yoktur zaten eciş bücüş estetiğin de kitlenin içindeki kanser kitleyi kendi gösterinin içine kilitle sevmeyince duyulmuyor isyan sesi simüle duvara yaptığın stencil pek trendy amma hissedilmiyor ateşi siktiri çekemediğin her tüketim senin eşiğin her gün mekan bira esrar ve metafor istediğin kadar yokla kokla oyna sakla patla ya da duyumsa kimin umurunda ki kafanın içindeki zapata yıkayıp akladığın ruhunu yerleştirdiğin rafların yanına bir zahmet sevdiklerini de etiketle usulca sabret farket gayret varet ya da hayret kokuşmuş ve çürümekte vicdanın bir tohumu filizlendirmekte; çünkü en gerçek uçurumlar bugün en derin yaralarla kendini varetmekte, kop-art, dağıt, boz ve de ayıkla sevmeyince görülmüyor bencilliğin de böyle iyi bozma dağılma çekiyorum dudağının güvenilmezliğini de sövme hayatına pek de çamura bulaşmadığın tercihlerin olmadı sonuçta... her koşulda bıraktın zaten şarkıyla yaşamayı da ve unuttun pek sevdiğin şiirini şimdi bir uyakta kaybettiğin yaşamı vicdanı ehliyeti kimliği ve de bozuk parayı bulamayacaksın çevresinden dolaştığın arafta... kanma sapma yapma hadi yavaşla asaletin sefaletindendir bunu hiç unutma.... nasıl koyduk ama! Duygu Veritas

ZONKSAL KETYA ADRESLERİMİZMİMİZZ https://twitter.com/izmiryer6distro https://www.facebook.com/izmiryer6Distro https://www.instagram.com/espiridiondelpueblo not: Takibe takip atılmazsa darılmayın. Minimal bir zonksal ketya algımız var.


küçük kurallar evreni - üç kural Her işini sigarasını tellendirme üzerine planlayan o Deniz, bendeniz ve belki de sizsiniz. İzmaritlerin taştığı kültablasını bir çırpıda bitiriverdiği kitabının üzerine, ne olduğu hiçbir zaman tam olarak bilinemeyen yükleri çeken emektar sırtını yüce divana, kendini de düşüncelere koyverdi. Kural bir: Deniz’lerde neyi “nereye” koyverdiğiniz, neyi “nasıl” koyverdiğinizden çok daha önemsiz bir sorudur. Zamanla öğrenirsiniz… Şüphesiz, bir iç sancısı nasıl tasvir edilir bilmiyorum. Bilmiyorum demek en basit cesaret. Onu hep görüyorum. Bazen bizim mahallede, sarı hırkasının iplikleri arasında kaybolma arzusuylayım. Bazen daimi barın aynı taburesinde, kıvırcık saçlarındaki yağı buharlaştırma temennisiyleyim. Adını gözlerinden okuyorum. Tüm dünyayı küçümser bir ad olmakla birlikte, umarsız ve kendini beğenmiş tavrına gürültülü bir “cuk” sesiyle oturuyor. İçimde aşk yahut sevgi namına hiçbir güzel his barındırmamama rağmen, onu görünce kimyamın normallik sınırlarından milimetrik bir biçimde kaydığını tespit ediyorum. Nedense böyle adamlar bana kendimi meslekten men edilmiş, gereksiz idealist öğretmen gibi hissettiriyor. Sanki hayattaki tek amacım, onu topluma etik egoizmin pençesinde mütevazilik gösteren bir sevgi yumağı olarak kazandırmakmış gibi… Kural iki: Sevgi yumaklarından örülen kazaklar insanı yaşamın soğuk tarafından hiç mi hiç korumuyor. Elbet bir gün sökersiniz… Müsaadenizle bir sigara yakıp, neyi nasıl anlatacağımı düşünmek istiyorum. Ne zaman bir işe niyetlenip sigara yaksam, niyetlerimi rüzgar içer. Rüzgarı sevmemek için ne kadar çok sebep var, düşününce insan hayrete düşüyor. Düştüğü yerden annesi geliyor, yine yorulmuş “kalk biraz da ben düşeyim” diye yumuşak zemin kontrolü yapıyor. Görünen o ki, Deniz hariç herkes tedbirli dökülmenin peşinde. Deniz’in nereye döküldüğü belli değil ve sağlam bir arama kurtarma ekibine ihtiyaç var. Memleketin tüm dalgıçları acilen sigarayı bırakmalı! Sıkılan insanın canı olunca sıkıldığıyla bırakıp, sallanmayı bırak put gibi dikilmekte olan bir Salı gününe başlaması pek de kolay olmuyor. “Hayat bana ne zaman kolay oldu?” klişesiyle de bir yere varılmıyor. Bakın Deniz ne çok şey biliyor! Bilmek insanın şeytan tırnağı sanki. Koparsan da olmuyor, bıraksan da olmuyor. Şeytan tırnaklarının kesilme kılavuzunu okusaydık, neyi ne kadar bilmemiz gerektiğini “bilirdik”. Keşke bize kılavuz okumayı öğretmiş olsalardı. Çantamdaki yeşil elma bile sıkıldı, geçiniz… “Midem sırtıma yapıştı kemirecek bir şeyler var mı?” “Sigara?” “Sigarana sıçayım!” “Çantamda elma vardı, git al…” Çimlerin üstüne malzemeden çalınmış bir bina gibi dikildi ayakları. Sırf içinde sigara içecek bir evim olsun diye girdim. İlk depremde enkazıyla göz göze gelip, müteahhitle sövüşecektim. Deprem olmadan şu çimleri yolup kafamdan usulca salıverseydi de bu içine sinmemişliğin muzır bir yanı olmuş olsaydı. Çimenler, elma ve gözlerinin uyumu gözlerimde kara tahtaya sürtünen tırnak etkisi yaratıyor. Kural üç; aşk da yeşil de uyuma gelmez. Mutlaka tiksinirsiniz… Damla Koruk


BİRİNCİ SÜRE Oyuncak alacak paraları olmadığı için çocuklarına yeni bir bebe daha doğurmuştur baba.oynasınlar diye çocuklar.bu Varşova’da da aynıdır Kars’ta da.Ezanı dinleyerek saatini biçer işçi.yemeğini yalakta getirirler önüne.özür dileriz cumhuriyetçek.bu şantiyelerde de aynıdır maden ocaklarında da.Aşık olmak yasaktır aşık olmak yasaktır aşık olmak yasaktır.üç bin kez daha tekrarlanır gark yalamış gövdelerinde.bu evlerinde de aynıdır sokaklarda da sokaklarında da.

‘’Elbette hepimizin canı avokado çekmez’’ erenburhan

OYGU Arı kovanlarıyla Fahişe numaralarıyla Şelale boşluklarıyla Crack dosyalarıyla Kedi hapşırmalarıyla Birleşip Birleşip Boğulup Boğulup Kovulup yuvamdan-titrek ve krizli yuvamdan Kovulup ovamdan-karlı ve sanrısız ovamdan Bir antenin Bir çöp yığının t e k n o l o j i k a t ı ğ ı n!

“oyulup içinden*

burdayım neden vurmuyorsunuz? erenburhan


çalışma: erenburhan / instagram.com/errenburhan/


MalAklar Topluluğ̆u– ön hazırlık ön hazırlık üç vakte malaklar topluluğu adında bir zine basacağım. Ön hazırlığımızı burada verelim efenim. Ayrıcane, evet okuyucu mektupları gelmiyor artık ki, zaten bu sons sayı amma velakin zannediyorum o attıkları iftiraları hakaretleri vs noktasına virgülüne dokunmadan yıllardır bastığımız için onlar da yıldılar. He elbette arada geliyor ama onlar doğrudan ekibe ya da fanzine yönelik değil, girdo’nun şahsına yönelik olduğu için ayrı muamele çekiyor kendisi. Bakalım fanzin dediğin beleş mi olurmuş ve “çevir kazı yanmasın osman” ne demiş.. ekoin ekin kajmer: Kesmeseker konserinde bir çocuk vardı bir poşet fanzinle gelen, çıkışta bir tane istedim verdi tam gideceğim, 'paralıydi ama olsun' dedi, bende 'a ben fanzin sanmıştım buyur parayla fanzin olmaz' deyip elimdeki zimbalı kağıt topluluğunu verip evime doğru devam ettim. esçümento: sen kaç tane fanzin çıkarıyon da, fanzin beleş olur diyon abi? biz fotokopi parasını nerden buluyoz hiç düşündün mü? daha geçen ctesi, doksan milyon bayıldım fotokopiciye, 16 yılda en az on milyar fotokopi parası ödedim... sen diyebiliyor musun oturduğun kafede çay beleş olur diye? ne farkı var? tabii ki fiyattı maliyetini multi multi aşmamalı? ama her yerde emek emek diye haykıran insanlar, neden fanzine gelince, emeği ve maliyeti es geçiyor? bir lira fanzine vermek neden bazılarına çok geliyor? Ekoin ekin kajmer: Neyse siz dijital fanzin edin seversiniz. Esçümento: pdf karşıtı olup el işi fanzin hazırlarken, digitalcı anılmak, ilginç... ekoin ekin kajmer: Dijital'i baskı masrafı yok anlamında demiştim ama önemli değil, -baskı masfarı yok anlamı nedir la? Anlayan beri gelsin. Çevir kazı yanmasın osmandan nağmeleri dinlediniz. İleri ki programlarımızda, heeç yorum yapmadan, sadece fanzinler değil her bir konuda, prtscrn alınarak hazırlanacak olan sayfalar dolusu MalAk ile bir yayınımız olacak. Türcü diyenleri de MalAk’lar topluluğuna ekleyeceğiz, çünkü terimimiz türcü değil. --

zebelliyat, bir CSNS yayımları mlarımları projesidir. CSNS yayımları mlarımları bir izmiryer6 diSStro projesidir. !zm!ryer6 diSStro projesi, dış mihrak olan, mihrak olan, italyan fanzin mafyasımları ’nın oyunudur. italyan fanzin mafyasımları , UNPZ adlı terör örgütünün ayak işlerini yapar.r ör örgütünün ayak işlerini yapar.rgütünün ayak işlerini yapar.tütünün ayak işlerini yapar.nütünün ayak işlerini yapar.n ayak iş mihrak olan,lerini yapar. UNPZ adlı terör örgütünün ayak işlerini yapar.r ör örgütünün ayak işlerini yapar.rgütünün ayak işlerini yapar.tütünün ayak işlerini yapar.nütünün ayak işlerini yapar.n beynini, zemt galaksisinden gelen uzaylılar ele geçirmiştir.irmiş mihrak olan,tir. ZEMT galaksisi, I:R:C adlımları küre vasıtası ile 10. boyutta yaşayan 666 harflire vasımları tasımları ile 10. boyutta yaşayan 666 harfliayan 666 harfli canlımları larımları n düre vasıtası ile 10. boyutta yaşayan 666 harflinyayımları kontrol ettiği bölgenin adıdır.i bölgenin adıdır.lgenin adımları dımları r.


son söz

aslında bu fanzini sonlandırmak istemezdim. içim acıyor gerçekten. çünkü, yola çıkarken, 16 haziran 2000 yılında, websitemin adını “sokak edebiyatı” koymuştum ve bu ismi, “street punk” isimli bir şeyden uyarlanmış idim. bu ismi de, punk’la tanıştıktan sonra, yani 1996’da kodum kendi zırvalarımın üst başlığı olarak. sonra 2000 yılı 16 haziranında internet kafeden websitemi açtım. yazılarımı yayınlamak için. o zamanlar ne yeraltı edebiyatı diye bir uydurma terim dönüyordu ortada, ne de doğru düzgün edebiyat fanzini vardı. hatta doğru düzgün fanzin olduğu bile söylenemez. sosyal medya mı? bloglar bile yoktu lan daha. internetten bir mp3 indirmek için bir saat beklerdik. whatsup yerine irc ve icq vardı misal. güzel zamanlar mıydı? nostalji sevmem ben. ama evet güzel zamanlardı. şimdi ki zamanlar da güzel. benim için. içinde bulunulan her anın tadından faydalanmak gerek. “anı yaşa” safsakaramelinden bahsetmiyorum. elbette geçmişe göre kötü zamanlar yaşıyoruz ve giderek de kötüleşmekte. sadece ülkeye (ülkemize değil!) bir baş gargamel ve avanesi dadandığı için değil, tüm dünya daha da kötüye gitmekte. yerel bak, global düşün / global bak yerel düşün. ama güzel şeyler de var be abi. mesela hala soulseek adlı gezegenim kapatılmadı. 18 yıl oldu la. eroinim soulseek benim. sonuç olarak, bu fanzinimizin ilk sayısının kapağındaki gibi, kendini alkole ve depresyona vurmanın manası yoktu ve bilinçli bir ironi için almıştım ilk sayının kapağına onu. her sayının kapağını bilinçli aldım. arkadaşlarım yapmış olsa bile bazılarını, eğer o an, içinde bulunduğum anın ve dünyanın benim mikroskopumdan görünen halinin ve ekibin iç doğasının ruhsal menfezlerine uyum sağlamasaydı almazdım. depresyon, gelir insana. sorun değil. ama orada kalmak insanın kendi tercihidir. bundan da adım gibi eminim. e noldu abi? bir kısmımız için hayat bok gibi, bir kısmımız evli mutlu çocuklu, bir kısmımız çok çalışıyor hem de çok (yalan) bir kısmımız da akademicurcunai veya beyazlı yakalı kariyerik peşine düştü, yani büyüdük. büyüdükçe, bireysel arzular şelalasinde yıkanma faslı başladı kimimiz için. kimimiz de o şelalin aktığı nehri boşverip, nehrin döküldüğü denizde boğulmaya yeltenmekle uğraşıyor. ölmezsiniz, bi bok olmaz.. yaşama dair arzularınız da asla sona ermez. girdo aynı nehirin kenarında piknik yapıp, balıkları izlemekle meşgül. çünkü efenim, gelecek kaygısı, zihinsel aygıtlarımızı ve duyu organlarımızı köreltir ve “daha iyi” “daha rahat” bir yaşam sevdası, depresyonların da, anksiyetenin de, sinir krizlerinin de temel sebebidir.. var mısın iddiasına?

zemt galaksisinden sevgilerle yeni ve bireysel işlerde, görüşmek dileğiyle. hala yazılarınızı yayınlayabilirim, ancak toplu tek dosya onu da doğru düzgün atarsanız. izalable vendi meriênte esrîquvanzâ / esrîquvanzê girdo



Articles inside

Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.