Aktüel Politik Dergisi Aralık-Ocak Sayısı

Page 20

Ekonomi Ömer Faruk KODALAK| Bilkent Üniversitesi İktisat • 2

Nasıl Ortaya Çıktı, Nereye Gidiyor?

Dünya 21.yüzyıla adım atarken arkasında çeşitli krizlerle dolu bir yüzyıl bırakıyordu.

D

ünya ekonomisi son yıllarda büyük çalkantılar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Dünyada birçok ekonomist tarafından 1929’dan sonraki en büyük kriz olarak görülen bir dönemi yaşıyoruz. 2011 yılının sonuna gelmemize rağmen hala birçok belirsizlik varlığını korumaya devam ediyor. ABD global ekonomik krizin patlak verdiği ve en etkili şekilde kendini gösterdiği 2008 ve 2009 yıllarından beri bir türlü istediği iyileşmeyi ve büyüme rakamlarını yakalayamadı. Euro bölgesi ise ABD’yi aratır durumda, kimi ekonomistlerce dünyayı ikinci bir resesyona sürükleyeceğinden, yani çift dipli bir resesyon yaşatacağından bahsediliyor. Gelişmiş ekonomilerde patlak veren finansal kriz, gittikçe daha da globalleşen ekonomik sistem içinde doğal olarak gelişmekte olan ülke ekonomilerini de olumsuz etkiliyor. Zaten bu sebeple ‘global’ finansal kriz olarak adlandırılıyor. Krizin ABD, Euro bölgesi ve gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerinde etkilerini ayrı ayrı incelemeden önce krizin ortaya çıkış sürecini irdelemekte fayda var. 21. YÜZYILA DOĞRU ünya 21.yüzyıla adım atarken arkasında çeşitli krizlerle dolu bir yüzyıl bırakıyordu. İlk anda birçok kişinin aklına 1929 krizi, 1970’lerin petrol krizleri, Kara Pazartesi(19 Ekim 1987), 1997 Asya krizi gibi örnekler gelir. Krizlerle dolu 20. yüzyılın ardından, yeni yüzyıla da Dot-com balonuyla merhaba dedik. Genel olarak 1995 – 2000 yılları arasında ortaya çıkan ve şişen bu balon NASDAQ’ın 10 Mart 2000’de yaptığı zirvesinin ardından büyük değer kayıpları yaşanmasıyla sönmüştü. Temel sebep; gelişen bilgisayar ve internet teknolojilerine yatırım yapan risk sermayedarlarının yatırımlarının geri dönüşünü sağlayamamaları ve bu sektörlerden çekilmesi olmuştu. Halen yaşamakta olduğumuz global krizin temel sebebi olarak ise birçok ekonomist ABD’de büyüyen ve ardından patlayan emlak balonunu gösteriyorlar. Peki, nedir bu ekonomik balonlar? Gerçek değerlerinden çok fazla fiyat değişimi gösteren, gerçek değerinin çok üstünde fiyatlanan malların ticaretinin piyasada sıkça yapılmasıyla ortaya çıkan durum olarak nitelendirilebilir ekonomik balonlar. MORTGAGE KRIZINDEN FINANSAL KRIZE ot.com balonu ve ardından gelen 11 Eylül saldırılarının ABD’nin sosyoekonomik çarklarını yavaşlatabileceğini öngören FED ‘federal funds rate’ faiz hedefini %6,5’ten %1 seviyesine çekti. Böylece olası bir deflâsyona karşı önlem almak isteyen FED, aslında bir yandan da giderek artan cari açıktan dolayı böyle bir faiz indirimini yapmak durumunda kaldı. Ülkenin dış ticaret açığından dolayı dışarıdan borçlanma zorunluluğu tahvil, bono fiyatlarını yukarı sürüklüyor dolayısıyla faizler düşüyordu. Faizler düştüğü halde ABD piyasaları yerküre üzerindeki en güvenli liman olarak

D

D

20

görüldüğü ve bu görüş kredi derecelendirme kuruluşlarınca da desteklendiği için portföy yatırımları ABD’ye akmaya devam etti. Yabancı hükümetler, özellikle dış ticaret fazlası veren ve tasarruf oranı yüksek ülkeler bu fonlarla ABD tahvilleri alarak bir anlamda da oluşacak krizin etkilerinin bir nebze de olsa aşağı çekilmesini sağladılar. Fakat bu fonlar ABD’de büyük oranda hane-halkı tüketimine veya emlak alımı için kredilere dönüştü ve emlak balonunun oluşmasına ve zamanla şişmesine, ardından 2006- 2007’de patlamasına yol açtı. Nasıl oldu bütün bunlar? Öncelikle ABD bankaları düşen faiz oranlarının da etkisiyle halka hızla artan miktarda mortgage kredisi sağlamaya başladı. Fakat bu kredilerin içinde ‘subprime mortgage’ önemli bir oran teşkil ediyordu. Subprime mortgage geri ödeme gücü zayıf olan kişi ve gruplara verilen, faiz oranı geri ödeme güvenilirliği yüksek olan birine verilen krediden daha yüksek olan kredi tipidir. Böylelikle ABD’de tabir-i caizse “önüne gelen” mortgage kredisi almaya başladı. İnsanların ihtiyaçlarının üzerinde ev satın alınmaya başlandı ve emlak talebi arttıkça doğal olarak ev fiyatları da sürekli bir artış trendine girdi. Sürekli artan ev fiyatlarıysa insanları kolay alınan krediler sayesinde yeni evler almaya ve bunu karlı bir yatırım aracı olarak kullanmaya itti. Bankalar öte yandan Mortgage Backed Security(MBS) denilen, nakit akışı mortgage kredilerinin faiz ödemelerine dayalı olan yatırım çeşidine yöneldiler. Bu noktada kredi derecelendirme kuruluşlarının teşvik edici yönlendirmeleri etkili oldu. Bu aşamaya kadar her şey sorunsuz ilerlerken, önemli bir ayrıntı göze çarpıyordu. Verilen mortgage kredilerinin faizi Adjustable Rate Mortgage(ARM) denilen, belirli bir endeks dâhilinde orana sahip değişken faiz yüzdesine göre belirleniyordu. 2004’ün Temmuz ayından itibaren FED’in faizleri artırmaya başlaması, ARM’in de artmasına sebep oldu ve dolayısıyla insanlar mortgage kredilerini geri ödeyememeye başladı. 2007 yılına gelindiğinde ev fiyatları tavan seviyesine geldi ve ardından balon patladı. Fiyatlar hızla düşmeye başladı. Çünkü insanlar kredileri geri ödeyemedikçe bankalar evlere ipotek koyuyor, yeni ev satışları gerçekleşmiyor ve dolayısıyla piyasa adeta bankaların ipoteğindeki evlerden oluşan bir çöplüğe dönüşmüş oluyordu. Fiyatların düşmesi ise daha çok insanı artan faizlerle kredi borcu ödemekten alıkoyuyordu. Böylece bankalar ellerinde likiditesi çok düşük, yani ellerinden çıkarma ihtimalleri az olan birçok evle kalakalmış, üstelik MBS ile yaptıkları yatırımlara likidite sağlayamayacak hale gelmiş oluyorlardı. Grafik 1 ve Grafik 2’de geçen yıllar boyunca subprime mortgage kredilerinin hızlı artışı ve emlak piyasasında fiyatların gösterdiği tırmanışı, ardından da balonun patlamasıyla gelen hızlı düşüşleri görebilirsiniz.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.