"Bu Yer Hangi Zaman" Sultanahmet Meydanı Albümü

Page 1






“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

"BU YER HANGİ ZAMAN ?" ÜZERİNE Gürol Sözen

Her kentin bir albenisi var; hangi çağda ve hangi coğrafyada kurulmuş olursa olsun. Çarpık kentleşme bile, elle tutulur hiçbir yeri olmasa da, toplumsal yapının yansıması olarak bir araştırma konusudu r. Kuşkusuz, Anadolu coğrafyasının kentsel özelliği üstüne bir şey söylemek gerektiğinde işimiz biraz zor! Çünkü bu coğrafyanın, oniki bin yıllık bir serüveni var. Bir anlamda, yeryüzünün en yoğun ve en hareketli dilimidir Anadolu.. Nedeni ise basit: Binlerce yıldan beri, kimi zaman birbiri ardına kimi zaman birbirine paralel uygarlıklar konup göçmüş bu yeryüzü parçasına… Ve İstanbul! Kendine özgü ve çok yönlü bir konumu var: Öncelikle, iki büyük imparatorluğun saltanatını yüzyıllarca, çok değişik yapılarda sürdürebildiğini ve başka coğrafyalara karıştığını unutmayalım. Bizans ve Osmanlı çağı, bu nedenle tarihsel akışın yolunu değiştirdiği gibi, sanatın da sonsuz sınırları ile oynamıştır. Hipodrom ve Atmeydanı ya da günümüzdeki adı ile Sultanahmet Meydanı ise; başlı başına görsel bir zenginlik. Her iki imparatorluğun savaş, coşku, eğlence, güç ve gösteri alanı. Yani, iki uygarlık günlük yaşamı içinde, anıtsal eserleri ile de meydan okumuş bu büyük alanda… Ve günümüzde de bu işlevini sürdürüyor.

~1~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Bu meydan üzerine çalışılsa neler olur? Tarih mi, sanat tarihi mi, toplumsal yapı ya da tek başına sanat mı? O denli cevaplar çoğalabilir ki…! Evet ; Bu yer hangi zaman? 20 Mayıs 2011 İstanbul

~2~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

SUNUŞ Filiz Berk Doğutürk

“(…) Kentler bir çok şeyin biraraya gelmesidir: Anıların, arzuların, bir dilin işaretlerinin. Kentler takas yerleridir. Tıpkı bütün ekonomi tarihi kitaplarında anlatıldığı gibi, ama bu değiş tokuşlar yalnızca ticari takaslar değil; kelime, arzu ve anı değiş-tokuşlarıdır. (…)” Italo Calvino

B

ir kentin imgesi; boşlukta kapladığı yer; ‘kökleri geçmişin derinliklerinde’gizli olan; ‘değişik durumlarda değişik insanlar’ tarafından sürekli devindirilen; ‘tersine çevrilen, bölünen, vazgeçilen, kesilen bir ardıllık’ la, ‘uzun bir zaman’ da oluşturulan, görünür olan, keşfedilen bir anılar ve anlamlar bütünü... Öyleyse; “Kent bir söylemdir.” Gerçekliğin, varoluşun, değişken kimliklerin, kültürel birikimlerin “sessiz tanıklığı” dır. Ve öyleyse; kent mekanı; politik, ekonomik, askeri ve kültürel amaçlarla inşa edilen göstergelerle varolur, savunulur ve hatırlanır. Kent imgesi; bu göstergeleri içine alır; mekana yayar, gizler ya da gösterir. Tarih boyunca meydanlar ve ona ait kamusal yaşam, insanın diğer insanlarla karşılaşması

~3~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

bakımından sosyal; ticaret, tartışma gibi ihtiyaçlara karşılık vermesi bakımından işlevsel ve kültürel/siyasi ortak anlam ve değerlerin törenselleştirildiği sembolik/temsili özellikleriyle, kentin, kent yaşamının ve onu oluşturan diğer parçaların okunmasına olanak verdi. Meydanın ilk hali, ilkel toplulukların kötü ruhlardan yani ‘dışarıdan’ arındırdıkları, bir çember içine aldıkları yerleşim bölgelerinin ortasındaki ‘kutsanan’; ‘merkezi boş alan’ dır. Burası “Axis Mundi” (Dünyanın eksenimerkezin merkezi) kabul edilir ve kabilenin en önemli üyesi merkezin ortasında yaşar. ‘Merkez’ in giderek politik ve ekonomik bir kamusallık kazanması Antik Yunan Agora’ları ve Roma Forum’larında kendini gösterir. Kötü ruhlardan arındırılmış ‘merkez’ler Hristiyanlıkta Ortaçağ’ın büyük kilise meydanlarına dönüşür. Giderek; insanoğlunun en eski uğraşı olan ticaretin teknolojiyle birleştiği; demokrasi, insan hakları, bilim ve sanatın Aydınlanma ile bütünleştiği zamanların meydanları ise; devrimlerin, başkaldırıların, eylemlerin, karşılaşmaların, ‘bireysellik ve toplumsallık’ arasındaki çelişkinin yaşandığı; giderek iktidar ve birey arasındaki çatışmanın -veya uyumunizlenebildiği; ‘üretilen’ mekanlara dönüşür. Mekan olgusunu iktidar kavramıyla ilişkilendirecek olan Modernizm ve yeni çağın kapitalizmi; kenti, kamusal alanları ve meydanı birer ‘temsiliyet projesine’ dönüştürür. Meydan bu süreçte, iktidarın ve kapitalin güdümünde çatışma ya da uyum yaratmanın bir ‘aracı’ dır. Giderek, tarihsel ve nostaljik özelliği ile bulunduğu kenti simgeler ve bu simge de yine kültürel ya da ekonomik hegemonyanın kullanımına açık hale gelir.

~4~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Ekonominin tüm dünya ekonomisini, politik ilişkileri ve kültürel yapıyı içine aldığı Postmodernizm ve yüksek kapitalizm çağında ise; ‘üretilen’ her şey gibi, mekan da bir ‘model’e, tarihsel bir simgeye ve bu simgenin sürekli tüketildiği bir “temsili mekana” dönüşür. Bir kentte neyin unutulup neyin hatırlanacağı, nelerin gösterilip nelerin gizlenmesi gerektiği ya da kendiliğinden ortaya çıkanla, doğal yoldan tarihe gömülenin öne sürdüğü kent-insan/mekan-zaman bilgisi temsiliyet problemini, ‘ait olma’ nın güçlü arzusuna dönüştürür. Bir kentte görünen her şey ait olunan ya da ait olduğu düşünülen bellekle, zorunlu bağlantı kurulması şart olan gelecek ve diğerleri arasındaki gerilimli gelgitlerin temsili gösterisidir. Hız ve haz çağı 21. yüzyılda, değişen yargılar ve yaşam biçimleri ile yeniden tanımlamaya çalışılan zaman-mekan ikilemi çoğul eş zamanlı algılanan/deneyimlenen mekanlar yaratır. Hızlı ve sürekli oluş halindeki bir zamanda, üretilen ve tüketilen bir mekanda yaşanan mekansal deneyim imaj ve göstergelere dayandırılan geçici şimdi’ler yaratarak; ait olmayı imkansızlaştırır; zaman-mekan-insan üçgeninde belleğin manipülasyonu kent ve insan ilişkisinde algı, düşünce, duygu ve sezgiyi deforme eder. Bu deformasyona inat, kentler; sorular ve cevaplar evreninin düğüm noktaları olmaya devam etmeli. Ve bir kentin imgesini belirleyen, sokakları kesiştiren belirli yapılar gibi kentler de tarihin, gücün ve söylemlerin buluştuğu; gizli anlaşmalara gizlenmiş ‘gerçek’in imgelerini gösterecekler bize...

~5~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Bir kentin meydanı; o kentin küresel bir kültür endüstrisine dönüşümü sürecindeki sosyo-politik anlamların simgesel gerçekliklerinin keşfedileceği bir kazı alanı gibi zengin…. İşte o kent İstanbul… Ve burası Sultanahmet Meydanı.

~6~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

HİPODROM’DAN SULTANAHMET MEYDANI’NA…

E

vliya Çelebi'nin satırlarında İstanbul'un ilk koruyucusu Süleyman Peygamber'dir. Okyanus denizinin Ferenduz adasındaki Sidon adlı gururlu padişaha haddini bildirdikten sonra kızı Aline'yi esir eder. Aline'nin isteği üzerine Atina'da Temâşâlık adında bir köşk yaptırır ve kızı orada bırakır. Kendisi de İstanbul'a gelir. Hünkâr bahçesinde (Sarayburnu) çadırını kurdurur. Burasını çok beğenen Hz. Süleyman, Sarayburnu'nda bir de saray inşa ettirir ve İslâmbol toprağı için 'Dünya var oldukça mamur ve şenlik ola' diye dua eder. Bir müddet sonra da Arz-ı Mukaddes'e gider diye anlatılır. Yunan mitine göre ise ; Argos kenti kralı İnakhos’un kızı İo, Argos’da Hera tapınağında rahibedir. Bir gün Tanrı Zeus İo’yu görür ve ona aşık olur. Zeus’un karısı Hera bunu duyduğunda ise kıskançlığından deliye döner. Bunu anlayan Zeus, İo’yu Hera’dan korumak ister ve İo’yu bir ineğe dönüştürür. Ama Hera ineği görür ve kendisinin olmasını ister ve kaçmaması için bin gözlü dev Argos’u nöbetçi olarak İo ineğin başına diker. Zeus bunun üzerine Argos’u öldürmesi için güçlü Hermes’i görevlendirir. Argos’un öldüğünü gören Hera İo’ya bir at sineği musallat eder. Deliye dönen İo koşarak kaçar ve Boğaz sularını geçerek karşı kıyıya kadar koşar. -

~7~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Derler ki İstanbul Boğazı; bu nedenle “İnek Geçidi” anlamına gelen Bosphorus adını alır.- İo, bir kız çocuğu dünyaya getirir. Bu kızın deniz tanrısı Poseidon’dan bir oğlu olur. Oğulun adı Byzas’tır. Byzas büyür ve ‘Byzas’ın Yeri’ anlamına gelen Byzantion’u kurar. Byzantion kenti Antik Yunan’ın Megara kentinden gelen Yunanlılar tarafından günümüzde Topkapı Sarayı bölgesiyle Sarayburnu’nu kapsayan bir alanda kurulur; Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olarak Konstantinopolis adını aldıktan yüz yıl sonra ise; II. Teodosius döneminde günümüzde Haliç ve Marmara Denizi’ne dek genişledi ve Konstantinopolis oldu. Bizans’ın Altnları kitabının yazarı Michel Kaplan’a gore; Roma’nın Doğu’ya yönelişinin nedenleri; büyük ölçüde dinsel, politik ve ekonomiktir. Hristiyanlık Doğu’da doğmuştur. Suriye, Mısır ve Filistin Doğu’nun en zengin eyaletleridir. Roma için hem toplumsal hem de ideolojik anlamda çok önemli olan diğer etken; kendi topraklarını genişletme, savunma ve savaşarak geri kazanma politikasıdır. Bu anlamda Got ve Pers tehdidindeki Tuna ve Fırat sınırlarını savunmak için Doğu’da bir kale kurmak gerekmektedir. Bu kale de, Marmara Denizi ile Karadeniz’i bağlayan Boğaz’ın batı kıyısında, Avrupa ve Asya’nın ortasındaki Byzantion’dur. 4. yüzyılda İmparator I. Constantinus kenti Hristiyanlığın ve Doğu Roma’nın başkenti ilan ettiğinde adına “Nea Roma” denilen Konstantinopolis’te, ikinci tepeyi seçerek oraya Mundus kazar. Doğu Roma’nın başkenti olarak Konstantinopolis tıpkı Roma gibi bir kutsallığın üzerinde yükselmeli ve kent “7” odak noktası üzerine inşa edilmelidir. Bir çok tarih yazarının ‘mucizevi’ olarak nitelediği topoğrafik bir

~8~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

tesadüfle tarihi yarımadanın tepeleri yediyle uyumludur. Böylelikle Roma kentinin kuruluş ritüelleri Konstantinopolis’te de gerçekleştirilir. Roma M.Ö. 753 yılında Romulus tarafından Palatinus Tepesi’nde bir “Mundus” (Çukur) kazılarak kurulmuştur. Bu inanışa göre, kentin ortasına kazılan Mundus yıldızların kesişme noktasıdır. Güneşin Doğu-Batı ekseninde ve yıldızların hareketinin de bu eksene dik açı yapan Kuzey-Güney ekseninde hareketiyle belirlenir ve kentin temel planı bu şemaya göre şekillenir. Buna göre; tespit edilen Doğu-Batı ekseni Decumentus Maximus ile Kuzey-Güney ekseni de Cardus Maximus (Kardo) nun kesişme noktası: kentin “göbek bağının kesildiği yer” yani “Umbilicus” olarak adlandırılır. Kentin kutsal sınırları da Umbilicus’u odak alır. Kentin “Yedi Tepeli Kent” olarak adlandırılmasının temelinde Doğu’da ve Batı’da Hint, Mısır ya da Çin Mitolojilerinde, Pagan inanışta, Hristiyanlıkta ve Mitolojide ‘7’ sayısı kutsal kabul edilen bir olgu oluşu yatar. Gökyüzü ve yeryüzünün ahenkli geometrisiyle kurulacak olan Konstantinopolis’te: Mese adını alan doğu-batı ekseni, Ayasofya'nın önündeki Augusteion Meydanı'ndan başlayıp kentin yedi odağınn merkez alındığı bir kent mimarisi ile batıya doğru uzanır. Bu iki nokta, iki önemli sur kapısını işaret eder; Edirne Kapı (Charisius) ve Yaldızlı (Altın) Kapı. Kuzeygüney ekseni Kardo ise, bir liman kenti olan İstanbul'un kuzeyde Haliç, güneyde Marmara Denizi ile ilişkisini kurar. Mese ve Kardo kent içindeki hareketi yönlendiren ana yollardır. Yolların durak noktaları ise; 4. yüzyıldan itibaren 150 yıllık bir zaman dilimi boyunca inşa edilen Augusteion, Konstantin, Teodosius [Forum Tauri (Beyazıt Meydanı)], Filadelfion, Amasterianon, Bovis (Aksaray Meydanı) ve Arkadius forumlarıdır.

~9~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Batı Roma’nın 5. yüzyılın son dönemlerinde resmen ortadan kalkmasının ardından Doğu Roma’nın Konstantinopolis kenti: Bizans İmparatorluğu’nun yeni ticari ve kültürel merkezi olarak Antik Yunan kültürü, felsefesi ve Hristiyanlık dini ile Roma’nın ideolojik, politik ve toplumsal yapısıyla içiçe geçtiği bin yıllık görkemli bir tarihsel sürecin başlangıcındadır. İşte bu nedenle İstanbul yıldızların ve Güneşin geometrisinden yansıyan bir Güneş Kent…Ve dünyanın başlangıç noktası, evrenin merkezi, yıldızların kesişme noktası… Augusteion Forumu’nun güneyinde yer alan Hippodrom yapısı büyüklüğü ve işleviyle İmparatorluk Sarayı’nın devamı olarak görkemli bir mimari yapıya, anıtlara ve süslemelere sahip olmakla birlikte; şehrin ileri gelenleri tarafından desteklenen sistemli organizasyonlarla gerçekleştirilen araba yarışlarının düzenlendiği; ayrıca sirk, hayvan gösterileri ve tiyatro oyunlarının oynandığı; imparatorun halkla görsel iletişiminin gerçekleştiği; bir kamusal alan, politik bir merkez işlevi görür. Günümüzde bu mekanın kültürel bir simge oluşunun temeline baktığımızda Sultanahmet Meydanı’nın doğuşunu görmek oldukça çarpıcıdır. Roma kent planlarının referans noktası olarak Güneş; çelişkilerin uyumu ve güce dair ‘birleştirici bir merkez’ olarak simgelenir. Güneş inancı “uzun zamandan beri Doğu’nun her yerinde, emsalsiz bir ‘hükümdarlık’ kavramı ve güneşin hiç batmayacağı genişlikte bir imparatorluk hayaliyle ilintilendirilmişti; bu benzetme göğe yükselme, tanrılaşma ve yargılama fikirleriyle alakalıydı, dolayısıyla paganizmden kolaylıkla İskender söylencesine, oradan da Eski ve Yeni Ahitlere

~ 10 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

kayabilecek bir diyara aitti.” 1 İşte bu nedenle; *Roma Hippodrom’unda da Güneş simgesel bir dekora ve Hippodrom’un mimarisini şekillendiren bir metafora dönüşür. Hippodrom; Batı Roma geleneğindeki adıyla Circus Maximus, mimari ve simgesel bir yapı olarak, dinsel içerikli oyunlarla başlayan; giderek politik temsillerle de birleşen atlı araba yarışlarının ve gösterilerin yapıldığı bir yarış alanıdır. Circus Maximus’lar yalnızca araba yarışları için inşa edilmişlerdir. Seyirci kapasitesi 30.000 kişi civarında olduğu tahmin edilir. Hipodrom eldeki verilerden tahmin edildiği üzere; atların çıkış kapıları olan 79 m uzunluğunda Carceres, seyircilerin oturma yerleri olan 119 m çapında Sphendone, İmparatorluk Sarayına bağlı loca olan Kathisma, Antiokhos ve Nekra kapıları ile yarış arabalarının çevresinden döndüğü engel duvarı olan 230 metre uzunluğunda Euripos’dan oluşan toplam uzunluğu 429 metreden oluşan Arena’sıyla devasa bir yapıdır. Roma araba yarışları dinsel ve politik işlevleri bakımından önemlidir. Konstantinopolis Hipodromu’ndaki araba yarışlarının sistemi ve sunumları çoktan yerleşmiş bir geleneğin devamı niteliğindedir. Pagan Roma’da büyük ölçüde doğanın devinimi ve mevsimlere göre farklılaşan yaşam, tarımsal tanrıları var etmişti. Bu anlamda Circus Maximus oyunları birer ‘dua’ ve ‘kutsama’ ya da “tanrılara müteşekkir” olmanın ifadeleridir. 2 Yarışların asıl galibi olarak İmparator, Büyük Saray’dan Hipodrom’da yarışları izleyeceği locasına yani Kathisma’ya geçer. İmparator araba Michel Kaplan. “Bizans’ın Altınları” çev.İhsan Batur. 3 bs.(İstanbul: YKY, 2004): 29-35 Gilbert Dagron, “Bir Roma’dan Diğerine” Hipodrom/Atmeydanı İstanbul’un Tarih Sahnesi Sergi Kataloğu, ed. Brigitte Piterakis (İstanbul: Pera Müzesi Yayınları, Cilt 1, Mart 2010): 29-35 1 2

~ 11 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

yarışlarının hakemi ya da destekçisi değil fakat Roma halkının dileğini yerine getirmek için orada bulunur. Halk ise “Yüksel!” duasını yüksek sesle okuyarak bu dileği duyurmakla yükümlüdür. “Yüksel” duası bir Roma geleneği olarak tüm Bizans dönemini kapsar ve Constantinus’un Güneş ideolojisine denk düşer. İmparator bir “Sol İnvictus” (fethedilemeyen güneş) olarak mimari açıdan da Doğu’ya denk gelecek şekilde inşa edilen Kathisma’da yanında Senato üyeleri ve yüksek mevkili görevlilerle birlikte tahtına oturduktan sonra buradan halkı üç ke z selamlar ve yarışlar başlar. Bu gösteri, bir eğlence ve kamusal bir birliktelik olma nın yanı sıra imparatorun gücünü her defasında kutsayan bir politik ritüeldir de..Bu anlamda yarışı kazanan arabacı da ‘tanrıdan gelen’ bir zaferi göstermeye vesile olmuş bir araçtır ve zafer asıl olarak imparatora aittir. 3 Circus Maximus’da izleyicilerin takımları ayırd edebilmelerini sağlamak amacıyla dört renkle başlayan araba yarışları Konstantinopolis’te Mavi (Veneti) ve Yeşil (Prasini) olmak üzere iki renktir. İmparator tahtına oturduğunda bir takımı seçerek bu takımın topluluğunu selamlar. İmparator tarafından çoğu kez Maviler seçilir bunun nedeni ise; politik ve dinseldir. Mavi takım, politik olarak tutucu ve geleneksel, dinsel olarak ise Ortodoks bir topluluğu temsil eder. Yeşiller ise, muhaliftirler. Maviler sağda ve yeşiller solda otururlar; tarafsız olanlar ise geriye kalan yerleri doldururlar. 4 Bu politik ve gösterişli rituel kente dair tüm zaferlerde, bayramlarda ve kentin kuruluş yıldönümü olan 11 Mayıs’larda bir ayin gibi gerçekleştirilir. Örneğin her 11 Mayıs’da dört atlı dört yarış arabası sabah ve akşam 4’kez olmak üzere Spina’nın çevresinde 7 tur atar. 7 Roma’lıların Khilizma inancı ile ilintilidir.

3 4

Dagron age, 29-35 Michel Kaplan, Bizans’ın Altınları, çev. İhsan Batur, 3.bs (İstanbul: YKY, 2004): 61-62

~ 12 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

7. ve 8. yüzyıllar boyunca daha seyrek yapılmaya başlanan yarışlar aynı zamanda, imparatorların mesleki (tahta çıkma, zafer kutlamaları) ve ailevi törenleri (çocukların doğumu, evlilikler)ile dış ilişkilerini(yabancı elçilerin karşılanması) de içeren gösterilerle birleştirilmiştir. Bununla birlikte Ortaçağ dinselliği, Hippodrom’a “Şeytandrom” adını vererek; bu kurumun Paganizm’in destekçisi olduğunu ve “cehenneme giden yol” a çıktığını öne sürer. Hipodrom, tüm şehrin merkezi olma özelliğiyle İmparatorluk sarayının devamı niteliğindedir. İmparator ise, İmparatorluk locasında güneşi simgeleyen tanrısal bir suret olduğunu halka gösterir. Hipodrom; Konstantinopolis için ‘Romalı’ olmanın; kent halkını Populus Romanus (Roma halkı) olarak bir araya getirmenin ve bu sayede imparatorun gücünün ve halk üzerindeki etkisinin herdaim yinelenmesi ve meşruiyet kazanması açısından çok önemli bir kent yapısı olma özelliği kazanır. Bu durum Hippodromu hem bir prestij hem de bir ihtiyaç alanı olarak kentin sivil yapıları arasında bir merkez niteliğine ulaştırır. Hipodrom bir aidiyetlik ve güç birliğinin simgesidir --------Konstantinopolis 29 Mayıs 1453’te Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildikten dört yıl sonra Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti ilan edilir ve Konstantinopolis önce Konstantiniyye, ardından Dersaadet ve İslambol adını alır. Osmanlı dönemi İstanbul’u 15. yüzyıldan itibaren Bizans Konstantinopolis’inin genel kent omurgası üzerinde şekillenir.

~ 13 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Bu anlamda en önemli aşama; kentin Osmanlı ideolojisi, İslam inancı ve toplumsal yapısına uygun olarak dönüştürülmesidir. Antik Yunan’dan ve Bizans İmparatorluğu’dan dinsel, ekonomik ve politik bir yapılaşmanın miras alındığı; ve bu nedenle çok kültürlü, çok uluslu, çeşitli ve zengin bir kent algısına sahip İstanbul; bir İslam coğrafyası kenti için önemli olan camiler, saraylar, külliyeler, dini yapılar, çeşmeler ve çarşılarla donatılır. 15.yüzyılın sonlarında Augusteion Forumu bölgesinde Firüzağa Camii ve Divanyolu (Mese Caddesi) üzerine külliyeler inşa edilir. Bu bölge aynı zamanda halkın yerleşim bölgesi ve Saraçhane Çarşısı nedeniyle önemli bir ticari alandır. İstanbul’un bir İslam kenti olarak, kent yapılarının düzeni ve işlevi açısından öne çıktığı ve artık gerçek bir İslam kenti kimliğine büründüğü dönem Kanuni Sultan Süleyman dönemi olarak tarihe geçmiştir. Bu süreçte; İstanbul kentinin genel yapısı; Sultan Külliye’lerinin etrafında şekillenerek organik bir doku oluşturur. Karmaşık sokaklar; çeşmeler, mektep ya da mescidlerle belirlenmiş düğüm noktalarında kesişir. Düğüm noktaları; Konstantinopolis’in anıtsal heykellerle bezeli kamusal alanları olan forumlardan farklı olarak, “açık mekan” lardır. Atmeydanı bu anlamda, şehrin organik dokusunu ve karmaşıklığına nefes veren mimari bir yapı olarak varlığını sürdürür. Hippodrom’da varolan spina(Euripos) üzerindeki anıtlar Roma’nın güç ve evrenselliğini yüceltmek amacını taşırken; Atmeydanı’nın yalnızca üç tanesini devraldığı (Örme Sütun, Burmalı Sütun ve Mısır Dikilitaşı) anıtları şehri kötülüklerden ve zehirli hayvanlardan koruyan tılsım objeleri olarak kabul edilir.

~ 14 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Bu noktada Atmeydanı’nı tarihiyle işlevsellik bağlamında bütünleştiren unsur kamusal eğlenceler pratiğidir. Mekansal süreklilik açısından “siyasi otorite tarafından projelendirilmiş, iktidarın topluma yönelik yüzünü temsil etmek amacını taşımayan Atmeydanı; Osmanlı iktidarının temsili ritüelleri için kullanılan- dönüştürülen bir mekandır. “(…) Osmanlı çağında bu mekan zaman içinde değişik yapılarla çevrilmiştir. Saraya en yakın bu büyük kent mekanı, Osmanlı başkentinin resmi tören alanı olduğu kadar, toplantı alay (resmi geçit) ve eğlence meydanıdır. İmparatorluğun politik yaşamının nabzının attığı odaktır. Yeniçeri isyanından, Sur’u Humayun’lara, askeri talimlerden cirit oyunlarına kadar her etkinliğin merkezidir. Bütün tarih boyunca, 1863 Serg-i Umumi Osmani’nin inşaatına kadar büyük bir serbestlikle kullanılan fenomenal bir meydandır. (…) Bütün Osmanlı tarihi boyunca Atmeydanı’nın toplumsal ve sultani etkinliklerin merkezi olmasının pratik bir nedeni vardır: Saraya yakınlığı ve kentin nüfusunun dörtte birini alacak büyüklükte bir alan oluşu. Bu nedenle Atmeydanı, Osmanlı dönemi boyunca büyük bir mesire yeri gibi korunmuştur.” 5 Kanuni döneminde Sadrazam İbrahim Paşa Sarayı’nın inşası, Sultanahmet Külliyesi ve Topkapı Sarayı’nın önemi Atmeydanı ve çevresini İstanbul’un en yoğun etkinlik alanına dönüştürmüştür. “Atmeydanı; bu bağlamda, Osmanlı başkentinin yapısını sergileyen bir sahnedir. Atmeydanı’nda at yarışı yapılır, cirit oynanır, bir pazar yeri olarak da işlev görürdü. Burada alaylar düzenlenir, halka ziyafet çekilir, sultan kızlarının düğün şenlikleri ve şehzadelerin sünnet düğünleri yapılırdı. Burası askerler için talim meydanı olarak da kullanılmış, olasılıkla kente torbalarıyla ilk kez

5

Doğan Kuban, Atmeydanı, Hipodrom/Atmeydanı İstanbul’un Tarih Sahnesi Sergi Kataloğu, ed. Brigitte Piterakis (İstanbul: Pera Müzesi Yayınları, Cilt 2, Mart 2010):17-31

~ 15 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

gelenlerin konakladığı yer de olmuştur. Burada insanlar idam edilmiş, bazen de ayaklanmak için bir araya gelmişlerdir.” 6 Atmeydanı’nı görünür kılan en önemli Osmanlı iktidar ritüelleri 1490-1586 tarihleri arasında düzenlenen hanedan üyeleri için yapılan sünnet ve sultan kızlarının düğün şenlikleri olarak Sur-î Humayûn’lardır. “Bu törenler, halka sunulan çeşitli ve zengin gösterilerle saltanatın sağlamlığını ve sultanın gücünü kanıtlama aracı olan büyük politik gösterilerdi. Bu düğünler sultanla, saltanatla halkı en çok yakınlaştıran etkinliklerdi. Alaylar, oyunlar, eğlenceler, ziyafetler, sultanın ve halkın katılımı ve bunların günler ve haftalarca sürmesi bütün başkenti sürekli bir heyecan içinde tutuyor, toplum psikolojisine bir tür terapi ödevi görüyordu.” 7 Atmeydanı’nda Sultan’ın şenlikleri izleyişi Roma İmparatoru’nun Hippodrom’da yarışları izleyişinden farklıdır. İmparatorun locadan halka yüzünü gösterişinin tam tersi olarak Sultan, soyut, kapalı bir evrensel egemenlik imgesini sunmaktadır. Bu aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun Roma İmparatorluğu’ndan yurttaşlık kavramı açısından farklılığını gösterir: Roma halkı bir kamusallık biçiminde imparatordan hak talep edebilirken; Osmanlı teb’ası yalnızca itaat etme özgürlüğüne sahiptir. Cemaat ve kamusallık arasındaki fark Hippodrom ve Atmeydanı arasındaki farklı işlevselliğin, mimari düzeneğin de temsil ettiği durumu açıklar. Atmeydanı’nda yapılan gösteriler sünnet ve sultanların düğün şenliklerinin dışında şehzadelerin doğumu, yabancı elçiler için verilen yemekler, bayram şenlikleri, ordunun sefere çıkması, bir savaşın zaferle sonuçlanması, bir yenilginin unutturulması ya da herhangi bir ülkeye gözdağı verilmesi suretiyle yapılır. 8 6

age, 23 age, 29 8 Özdemir Nutku, Atmeydanı’nda Düzenlenen Şenlikler, Hipodrom/Atmeydanı İstanbul’un Tarih Sahnesi Sergi Kataloğu, ed. Brigitte Piterakis (İstanbul: Pera Müzesi Yayınları, Cilt 2, Mart 2010):71-95 7

~ 16 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Şehzadelerin sünnet düğünleri ya da sultanların düğün şenliklerinin en önemli tarafı alaylardır. Davet edilen İstanbul halkının şenlikleri izlemek dışında alaylara katılımları beklenir; alaylar aynı zamanda İstanbul loncalarının hünerlerini halka ve sultana sunma amacı taşır. Şenliklere katılan loncaların, yeniçerilerin, sipahilerin, tersane çavuşlarının, akrobatların, ‘çıplakların’, oyuncuların, hezarfenlerin, dervişlerin, hattatların, ozanların, yazarların, şairlerin ve halkın içinden yetenekli kişilerin alaylar için özel olarak hazırladıkları gösterilerinin günler süren sunumları Osmanlı kültür yapısındaki çeşitliliği, zenginliği, gücü ve devamlılığı; halka ve diğer milletlere göstermenin bir yoludur. Alayların dışında yapılan cirit oyunları, güreş sporları, cambazlık ve hokkabazlık gösterileri, müzisyenlerin sunumları ve saray tarafından hazırlanan zengin sofralarla Atmeydanı şenlikleri halkın Sultan’a ve Osmanlı ülkesine minnetini güçlendirerek şenlikleri toplumun belleğinde bir mutluluk ve zenginliğin temsili gösterisidir. Atmeydanı 17. yüzyılın başında 1609-1616 yılları arasında I. Ahmed’in Mahpeyker Kösem Sultan’a ithafen yaptırdığı Sultan Ahmed Külliyesi ve Camii ile birlikte Bayram Alayları, Cuma Selamliklari ve özellikle Mevlid Kandili’nin merasimlerinin yapılmaya başlandığı siyasi anlamda önemli bir meydan olarak varlığını sürdürdü. 17. ve 18. yüzyıllarda çoğu askeri amaçlı çıkan ayaklanmalar sonucunda halk arasında korkuyla anılan bir alan olarak gözden düşmesi; 19. yüzyıl başlarında Osmanlı Hanedanının Topkapı Sarayı’ndan Dolmabahçe Sarayi’na taşınması; toplumsal, siyasi ve kentsel anlamda Batı kentlerine duyulan merak ile Sultanahmet Meydanı’nın; özellikle II. Abdülhamid dönemi olan 1876-1909 yılları arasında park ve meydan olarak düzenlenmesi ve böylelikle gözden düşen anlamının ve işlevselliğinin yeniden

~ 17 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

kazandırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla Meydan’a ait ilk “park” 1854’de açılır ve sonradan “Yeni Millet Bahçesi” adını alır. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin politik, toplumsal ve kentsel anlamda Batılı normlara duyduğu ilgi İstanbul’da inşa edilen yeni kurumlarla ve yapılarla kendini gösterir. Sultanahmet Meydanı bu süreçte çevresinde inşa edilen modern yapılarla birlikte değerlendirilmelidir. Sultanahmet Meydanı ve çevresinin Batılı anlamda değiştiren en önemli anıtsal yapı Osmanlı tarihinin ilk üniversitesi olan 1846-1862 yılları arasında inşa edilen Darülfünun yapısıdır. 1933’te yanarak işlevini yitirinceye kadar Maliye, Adliye ve Evkaf Bakanlıkları ile II. Meşrutiyet’in ilanının ardından Meclis olarak işlev görmüş ve yeniden Adliye Bakanlığına tahsis edilmişir. Artık Sultanahmet Meydanı olarak anılan meydan ve çevresine siyasi anlamda önem kazandıran en önemli yapılardan biri de; dünyada büyük yankı uyandıran Uluslararası Sergi’lerin İstanbul ayağına mekan olan Sergi-I Umumi Osmani yapısının geçici olarak Auguste Bourgeois tarafından Atmeydanı’nda inşa edilmiş olması ve 1863’te açılışıdır. Aynı zamanda 1864 yılında Eminönü Meydanı’nı Divanyolu üzerinden Beyazıt’a ve Sultanahmet Meydanı’na bağlayan atlı tramvay hattının açılması; 1875 yılında Marmara sahili boyunca ilerleyecek olan demiryolu güzergahının Topkapı Sarayı’nın bahçesinden geçerek sahili merkeze bağlayacak olması ve 19. yüzyıl ortalarında deniz ulaşımının da şehrin içinde yer almasıyla Tarihi Yarımada içinde Sultanahmet Meydanı ve çevresini giderek ‘kullanılabilir’ bir kamusal mekana dönüştürecektir. Siyasi yönetimin Sultanahmet Meydanı ve çevresini Batılı anlamda çağdaş kurum ve yapılarla donatma girişimlerinin ve gayretlerinin göstergeleri olan bu yapılar meydana dünya çapında itibar kazandırmanın da yoludur aynı

~ 18 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

zamanda. 1866’da Sanayi Mektebi’nin açılması, Sultanahmet Külliyesi’nde yer alan darüşşifa kurumunun okula dönüştürülmesi; imaret yapılarında işlevsel değişiklikler; yapılan yeni düzenlemeler arasındadır. 19. yüzyıl ortalarında İbrahim Paşa Sarayı’nın yanına inşa edilen; Osmanlı askeri ve sivil giysilerinin sergilendiği Mankenler Müzesi ve 1899’da II. Abdühamid’in Cumhuriyet döneminde müzenin içinde yer alan eserler Askeri Müze’ye taşınmış ve İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi adını almıştır. Bir diğer önemli yapı ise; II. Abdülhamid döneminde Osmanlı-Alman dostluğunun politik simgesi olan Alman İmparatoru ve Prusya Kralı II. Wilhelm’in hediyesi olarak Alman Çeşmesi’dir. Çeşme yapısının kubbesinin mozaik kaplı iç yüzeyinde, dördü Sultan II. Abdülhamid’in tuğrası, dördü de Kral Wilhelm’in simgesi olan sekiz arma yer alır. Yapı Spitta ve Schoele adlı Alman mimarlar ait olmakla birlikte; Osmanli mimari üslubu, Alman NeoRönesans ve Neo-Bizans üslubunun karışımı bir mimari uygulanmıştır. II. Wilhelm’in 1889’da İstanbul’a ilk gelişinde Alman tüfeklerinin Osmanlı ordusuna satışı münasebetiyledir. Ayrıca kral İstanbul-Bağdat demiryollarının da Alman firmalarında yapılmasını talep etmiştir. Bunun gerçekleşmesi üzerine 1898’de ikinci gelişinde Osmanlı-Alman ticari ve politik dostluğunun nişanesi olarak Çeşme’yi İstanbul’a hediye eder. II. Meşrutiyet dönemine ait önemli bir başka yapı da 1918-1919 tarihli girişindeki kitabede “Dersaadet Cinayet Tevkifhanesi” yazan Sultanahmet Cezaevi yapısıdır. 19. yüzyılın ilk çeyreğinden 20. yüzyılın başlarına kadar Atmeydanı çevresinde tarikat yapıları da inşa edilmiştir. Divanyolu Caddesi üzerinde Kaygusuz Tekkesi, Aziz Efendi Tekkesi, Sultan Ahmed Külliyesi’nin içinde yer alan Arasta Tekkesi, 668-669 yıllarında İstanbul’u kuşatan Arap ordusunda Ebu Eyüb el-Ensari’nin sancaktarı olarak rivayet

~ 19 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

edilen Abdurrahman Şami’nin makam türbesi olarak tahsis edilen Sancaktar Baba Türbesi en önemlileridir. Bununla birlikte 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyıl başlarında kullanılan Sultanahmet Meydanı çevresinde yer alan konaklardan bazıları da bugüne ulaşmıştır. Tüm bu kamu yapılarıyla Babıali ile birlikte Sultanahmet Meydanı siyasal ve toplumsal anlamda Osmanlı Devleti’nin son döneminde en önemli idari merkez olma özelliğini sürdürmüştür. 9 20. yüzyıl başından günümüze uzanan süreçte Sultanahmet Meydanı’nda 1912 Balkan Savaşı ve 1919 Bağımsızlık Savaşı taraftarlarının mitinglerinin yapıldığı meydan olarak demokratik ve kamusal bir alan olma yolunda çok önemli bir adım atılmıştır. Sultanahmet Mitingleri olarak bilinen bu gösteriler, 15 Mayıs 1919'da İzmir'in İşgali üzerine yapılan Türk Ocağı ve Karakol Cemiyeti tarafından düzenlenmiştir. Sultanahmet Mitingleri, 23 Mayıs 1919, 30 Mayıs 1919, 10 Ekim 1919, 13 Ocak 1920 tarihlerinde dört kez yapılmıştır.Her birine yaklaşık 150-200 bin kişinin katıldığı mitinglerde; Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Rıza Nur, Selim Sırrı Tarcan, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Fahreddin Hayri Bey, Kemal Mithad, Şükûfe Nihal Başar, Madam Jeannine gibi ünlü yazarların katılımı ve işgallere karşı halk direnişini savunan konuşmaları mitingleri Kurtuluş Savaşı’nı hazırlayan ve etkisini tüm Anadolu topraklarına kadar hissettiren birer kilometretaşı seviyesine taşımıştır. 3 Nisan 1930 günü Meclis’ten geçen Belediyeler Kanunu ile Türk kadınına “Belediye Meclisi’ne seçmek ve seçilmek” hakkı tanınmıştır. Cumhuriyet Meclisi’nin aldığı bu karar, Türk Devriminin kadını özgürleştirme hareketinin de en önemli adımlarından biri olarak tarihe geçmiştir. 11 Mart

9

M. Baha Tanman-A. Vefa Cobanoğlu. “Atmeydanı ve Çevresinde Osmanlı Mimarisi” Hipodrom/Atmeydanı İstanbul’un Tarih Sahnesi Sergi Kataloğu, ed. Brigitte Piterakis (İstanbul: Pera Müzesi Yayınları, Cilt 2, Mart 2010): 32-70

~ 20 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

1930 tarihinde Türk Kadınlar Birliği, Sultanahmet’te düzenlediği bir mitingle bu karar kutlanmış ve teşekkür edilmiştir. Sultanahmet Meydanı ve çevresinin “bir tarihi koruma alanı” 19. yüzyılın ortalarından itibaren yapılan Arkeolojik Kazılar çerçevesinde ele alınmaya başlanır. Ancak Meydan’ı bu hususta öne çıkaran isimlerden biri Fransız Akademisi araştırmacılarından olan 1905 ve 1909 yıllarında Ayasofya’nın grafik restitüsyonunun hazırlamak için bulunan ve 1911’de de Türk hükümetinin anıtların korunması üzerine danışmalarıyla İstanbul’a gelen Henri Proust’tur. Proust Bizans dönemi kalıntılarını ortaya çıkarıma girişimi olan “Arkeoloji Parkı” çalışmalarının yanı sıra Sultanahmet Meydanı için “Büyük Cumhuriyet Meydanı” adıyla, askeri törenleri de içeren bir meydan düzenleme önerisinde bulunmuştur. 1933’de Darülfünün binasının yanmasının ardından Sultanahmet Meydanı yeniden “park” olarak düzenlenir. Cumhuriyetin ilanının ertesinde Ayasofya Camii müzeye dönüştürülmüş; çevre düzenlemeleri yapılmış ve Yerebatan Sarnıcı’nın ziyarete açılması bölgenin tarihsel sürekliliği koruma ve sergileme politikalarına yönelik çalışmalardır. Uzun bir aradan sonra 1947’de yeniden gündeme gelen Proust’un önerisi; Uluslararası ve ulusal bir çok bürokratik tartışma ve çabanın ardından gerçekleşmemiştir ancak bütün bu çabalar; Bizans ve Yeni Roma İmparatorluğu dönemi Hipodrom’undan Sultanahmet Meydanı’na uzanan sürecin mimari kalıntılarını üzerinden konuşulan bir tarihsel süreklilik, çevre bilinci ve kültürel varlıkların anlamı hakkında Türk hükümetinin bölgeyi bir turizm alanı olarak kabul ettiğini gösteren yaklaşımları göstermektedir. 1977 yılında başlayan 1978 de yılında ilk aşamasını tamamlayan Nezih Eldem, Atilla Yücel, Melih Kamil tarafından yapılan bir diğer arkeolojik kazı projesi

~ 21 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

Soğukçeşme-Ayasofya Alanına Ait Koruma ve Geliştirme Projesi’ dir. Yine Bu alanda İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü’nce 1997-1998 sezonunda başlatılan kazı çalışmalarında 1997-2001 yıllarına ait Büyük Saray Kazısı Projesi ile elde edilen Bizans ve Osmanlı dönemleri buluntuları 2002 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri Büyük Saray (Palatium Magnum) Bölgesi Kazı Buluntuları Sergisi’nde gösterilmiştir. Meydan’ın tüm kullanımları ve işlevi, çevresindeki çok önemli anıtsal ve tarihi yapılarla birlikte turizm politikalarının odağı olarak Sultanahmet Meydanı ve Parkı’nı İstanbul’un dünya kültür ve turizm sahnesinde en çok tercih edilen, ilgi gören ve ziyaret edilen temsili bir mekana dönüştürür. Bu bölge, Bizantion’dan “Altın ve Erguvani” ile simgelenen “Kentlerin Kraliçesi” olarak adlandırılan Konstantinopolis’e ve oradan Osmanlı döneminin “Dersaadet” ya da “İslambol” u ve en sonunda İstanbul adını alarak yüzyıllar boyu yaşayan toplumların ekonomik, toplumsal ve kültürel yaşama biçimlerinin mimari izlerini belleğinde barındırır. Bu yapılar yüzyılların din, ticaret, üretim şekilleri, otorite-güç ilişkileri, çıkar çatışmaları ve krallara ve padişahlara karşı girişilen toplumsal eylemlerin de izinin sürülebileceği bir kamusal alan özelliği gösterir. Beşyüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu dönemi boyunca bir İslam kenti olarak İstanbul, Bizans İmparatorluğu’ndan miras kalan kent yapılarını ve meydanları ticaret ve yönetim merkezleri anlamında dönüştürmüştür. Bu dönüşüm; kent, kamusal alan kavramı ve meydan üçgeninde, Batı düşüncesi açısından bir Doğu ve İslam kenti olarak İstanbul’u daima bir tartışmanın odağına yerleştiriyor. Bu tartışma, İstanbul’u ekonomik, politik, tarihsel ve kültürel anlamda, küresel platformda merak edilen; tercih edilen; pazarlanan ve prestij sağlayan bir kent haline getirdi ve bu macera devam ediyor.. Bu anlamda İstanbul Sultanahmet Meydanı; geçen yüzyıldan günümüze değin Türkiye’nin politik ve kültürel sahnesinde, tarihsel dokusuyla daha çok bir açık müze, park,

~ 22 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

bir dinlence ve turizm mekanı ve nostaljik yapısına vurgu yapılan; zaman zaman temsil ettiği ideoloji doğrultusunda miting alanı olarak seçilen; Ramazan ve Hidrellez Şenlikleri’nin, müzik festivallerinde yer alan dinletilerin yapıldığı; Türkiye’ye gelen önemli politik konukların ziyaret ettiği; kültürel amaçlarla kullanılan bir kamusal alan olarak temsil siyasetinin en çok kullanılan mekanlarından biri oldu.

“Bu Yer Hangi Zaman?”10: Sultanahmet Meydanı Albümü adlı bu çalışma; Sultanahmet Meydanı’nın günümüzdeki temsil ediliş biçimlerine ek olarak; kent-meydan-temsil-iktidar ilişkilerinin bir araya geldiği bir arka plan eşliğinde; kişisel bir izlekle biçimlenmiş bir temsil biçimi uygulaması sunmak ve Meydan’ın tarihsel anlamda temsiline ve belleğine katkıda bulunmak amacıyla hazırlandı. Bu amaç doğrultusunda Sultanahmet Meydanı’nın tarihinde yer alan kamusallık biçimleri olarak atlı araba yarışları, şenlikler, olaylar, mitingler ve günlük yaşamdan görsel anlatımlar, sahnelerin temsil ediliş biçimleri ve bu sahnelere dair bilgiler eşliğinde hazırlanan albümün Sultanahmet Meydanı’nın görünmeyen izlerine ışık tutmasını umuyoruz. Filiz Berk Doğutürk İstanbul 2011

10

Bu başlık Kevin Lynch’in “What Time Is This Place” adlı kitap isminden alıntılanmıştır.

~ 23 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE


“BU YER HANGİ ZAMAN? ”: SULTANAHMET MEYDANI ALBÜMÜ

~ 24 ~

“WHAT TİME İS THİS PLACE? ”: THE ALBUM OF SULTANAHMET SQUARE








































































































































































Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.