EYÜBÜM | Aralık 2014

Page 1

KÜLTÜR-SANAT

EYUBUM E Y Ü P B E L E D İ Y E S İ K Ü LT Ü R S A NAT D E R G İ S İ

Remzi Aydın: Eyüp huzur ve kültür başkenti olacak Dünyanın merkezi: Kudüs Bir kulüpten fazlası: Eyüp İdman Yuvası

SAYI 14 / ARALIK 2014



BAŞKANDAN

E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

DEĞERLİ EYÜPLÜ HEMŞERİLERİM, REMZİ AYDIN / Eyüp Belediye Başkanı

Y

üzyıllardır manevi dünyamızı besleyen Eyüp, hiç kuşku yok ki hizmetlerin en güzelini hak ediyor. “Huzur Başkenti” bakışımız ile çıktığımız bu yolda, sosyal belediyeciliğin olmazsa olmazı durumundaki kültürel yatırımlara ve etkinliklere özel önem veriyoruz. Eyübümüz’ün kültür mirasını sizlerle ve dünya ile paylaşmak; ilçemizin tanıtımını daha etkin yapmak ve yaptıklarımızı sizlerin beğenisine sunmak temel çalışma prensimizdir. Ayrıca ilçemizi inanç ve kültür turizminin önemli merkezlerinden biri yapmak hedefinde de çok sayıda projelerimiz var. Değerli Eyüplüler, Eyüp bizim yuvamız. Kültür sanat etkinliklerimize ara vermeden devam ediyoruz. Alanında uzman arkadaşlarımız sizler için çok sayıda kültürel etkinlik organize ediyor; ilçemizdeki kültür merkezlerinde değerli konuklarla sohbetlerden, tiyatro oyunlarına, musiki kurslarından konserlere kadar çok sayıda etkinliğe sizleri bekliyoruz. Kültür ve sanata verdiğimiz değerin bir göstergesi olan Eyübüm Dergisi, daha profesyonel bir yaklaşımla, yeni yüzü ve içeriği ile karşınızda olacak. Arkadaşlarımız sizler için dopdolu bir dergi hazırladılar. Özellikle Milli Mücadele konusunda Eyüp’ün katkısını bir kez daha göreceksiniz. Eyüp İdman Yuvası adı ile kurulan Eyüpspor’un gerçekte işgal kuvvetlerine karşı koymak için ne büyük fedakarlıklar yaptığı, Eyüp’ün

en köklü ailelerinden birine mensup olan Yahya Galip Kargı Bey’in Ankara’dan tüm ülkeye yayılan Kuvay-i Milliye ateşini nasıl yaktığı, belgeler eşliğinde sizlerle buluşacak. İnanıyorum ki, soluksuz okuyacaksınız ve Eyüplü olmakla bir kez daha gurur duyacaksınız. Manevi dünyamızın başkenti, Eyyüb el Ensari Hazretleri başta olmak üzere, nice sahabeye ev sahipliği yapan ve onların mübarek ruhları ile şereflenen Eyüp’ten yapılan kutlu yolculuk Hac’cı arkadaşlarımız sizler için hazırladılar. Bu geleneğin değişerek devam ettiğini söyleyebiliriz. Hac ve umre yolculuğuna çıkan birçok vatandaşımızın Eyüp Sultan Hazretlerini ziyaret ederek bu kutlu ziyaretin ilk adımını başlatıyor. Çok önemli röportajlar, dosyalar ve kültür sanat etkinlikleri de yine sizler için hazırlanan Eyübüm Dergisi’nde yer alacak. Yeni sayılarda görüşmek dileği ile en kalbi saygı ve selamlarımı sunuyorum. Remzi AYDIN Eyüp Belediye Başkanı

1


12

06 Üstad için muhteşem gece

Eyüp’ten Harameyn’e

30

34

Bir Eyüp Sultan aşığı: Prof. Dr. Semavi Eyice

Bir kulüpten fazlası: Eyüp İdman Yuvası

Eyüp Belediyesi Adına Sahibi: Remzi AYDIN Genel Koordinatör: Ahmet Turan Koçer Yayın Koordinatörü: İrfan Çalışan Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Seyfettin Ünlü Görsel Yönetmen: Adnan Üzülmez

42 Eyüp Mûsıki Vakfı

Yayın Kurulu: İrfan Çalışan, Ayla Eyüboğlu, Süleyman Kömür, Betül Bölükbaşı, Seyfettin Ünlü, Sinan Akyüz İngilizce: Hande Bakır Arşiv: Seva Süngü Yapım:

www.fsmiletisim.com.tr

Editörler: Sinan Akyüz, Mehmet Mustafa Haliloğlu, Yalın Karadağ, Orçun Güneşer, Mehmet Ünal www.eyupkultursanat.com / www.eyup.bel.tr / 444 30 00

Yayınlanan yazı ve fotoğrafların bütün hakları EYÜBÜM Dergisi’ne aittir. Kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz. İlanların sorumluluğu sahiplerine, yazıların sorumluluğu yazarına aittir. © Fotoğraflar: Eyüp Belediyesi Kültür Müdürlüğü Arşivi.


18

24

Remzi Aydın: Eyüp, huzur ve kültür başkenti olacak.

Dünyanın merkezi: Kudüs

46

48

56

Balkanlardan gelen lezzet: “Trileçe”

Eyüplü Meşhurlar: Yahya Galip Kargı

Eyüp, Bilgi Evleri ile Bilgi Çağını Yakalıyor

Eyüp Kültür-Sanat haberleri

60

68

English summaries


4

HABER

ADIM ADIM EYÜP G

eçmişten günümüze birçok tarihsel dönemin izlerini taşıyan ve İstanbul’un fethiyle birlikte Eyüp Sultan Camii etrafında gelişen bir kent dokusuna sahip olan Eyüp, anıtsal yapıları ve sivil mimarlık örnekleriyle Osmanlı Dönemi Türk şehirciliğinin özelliklerini de günümüze taşıyor. Mimari açıdan olduğu kadar dini açıdan da önem arz eden Eyüp’e gelen turist sayısı İslam dünyasının önemli noktalarından biri olan Eyüp Sultan Camii ve çevresinin ziyareti ile gün geçtikçe artıyor. İlçemizi ziyaret eden turistlerin keşfedilmemiş alanları keşfetmesi ve bu alanlar konusunda bilgi sahibi olmaları için, Eyüp’ün merkezinde bulunan tarihi dokunun bir harita ortamına aktarılarak turistlerin belirli bir güzergah üzerinde rahatça gezmeleri hedefleniyor. Bu nedenle Eyüp’ü İstanbul’a gelen ziyaretçilerin gezdiği tarihi yarımadaya entegre etmek için interaktif ve çok çeşitli fonksiyonlar içeren kişisel bir mobil cihaz geliştirerek kullanıma sunmak, Eyüp sınırları içerisinde turizme teknolojik uyumu sağlayarak turizm hizmetlerinde erişebilirliği arttırmak için ISTKA ile Eyüp Belediyesi ortaklığıyla yürütülmüş olan “Eyüp Turizmi Mobil ile Güçleniyor” / Eyüp Mobil projesinin devamı niteliğinde “Adım Adım Eyüp” projesi hayata geçiyor. Bu kapsamda 50 android

tablet, 10 dokunmatik kiosk ve 3 dış mekan panel turistlerin hizmetine açılacaktır. Cihazların içinde çalışacak interaktif ve

multi-fonksiyonel yazılımlar sayesinde Eyüp turizmi interaktif teknolojilerle bütünleştirilerek turistlere daha kolay ve keyifli bir gezi imkanı verilecektir. Bu sayede Eyüp’ün orta vadede inanç turizmi anlamında bir cazibe merkezi haline gelmesi sağlanacak. Mobil cihazlarda, turistler Eyüp’teki tarihi ve turistik mekanlarla ilgili bilgiler alabilecek, bu mekanlar hakkında yorumlarını paylaşabilecek. REHBERSİZ GEZİLEBİLECEK Her bir mekanda 360 derece sanal tur yapabilmenin de keyfini çıkaracaklar. Haritaları inceleyip, 4, 8 ve 12 saatlik tur rotası önerilerini alıp, Eyüp’ü bu tur rotalarına uyarak rehbersiz gezebilecekler. Kiosklarda mekanlar hakkında bilgi almanın yanı sıra, mobil cihazlarda bulunandan çok daha kapsamlı bir sanal tur modeli turistlerin hizmetinde olacak. Dış mekan panelleri ise Eyüp’ün en merkezi yerlerine yerleştirilecek ve bu panellerde iki farklı artırılmış gerçeklik çalışması ile tarihi mizansenler canlandırılacak. Turistler, Eyüp meydanındaki Eyüp Mobil noktasına gelerek, tabletleri ücretsiz olarak alabilecekler ve bu tabletleri gezileri boyunca kullanabilecekler, gezi sonunda iade edecekler. Tabletler ile birlikte dağıtılacak broşürleri de artırılmış gerçeklik gösterilerini izlemek için kullanabilecekler.


5


6

HABER

ÜSTAD İÇİN MUHTEŞEM T

ürk edebiyatının unutulmaz ismi Necip Fazıl Kısakürek’in kültürel ve manevi mirasını yaşatmak amacıyla hayata geçirilen ve bu yıl ilki düzenlenen “Necip Fazıl Ödülleri” sahiplerini buldu. Şiirde Hüseyin Atlansoy, hikayede Güray Süngü, Fikir Araştırma’da Prof. Gürlü Necipoğlu ve Prof. İsmail Erünsal ödüle layık görüldü. Düşünce ve edebiyat hayatımıza eserleri ve fikirleri ile katkıda bulunmayı sürdüren efsane isim Nuri Pakdil’e ise Necip Fazıl Saygı Ödülü takdim edildi. Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen ödül töreni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapıldı. Erdoğan öncelikle bu ödüle layık görülen Hüseyin Atlansoy, Güray Süngü, Gülru Necipoğlu, İsmail Erünsal ve Nuri Pakdil’i kutladı. Türkiye’deki kültür, sanat ve fikir hayatının böyle bir ödüle ihtiyacı olduğunu belirten Erdoğan, “Şahsen bu ödülü son derece anlamlı buluyorum. Türkiye değişirken, Türkiye artık zincirlerinden, prangalarından, dar kalıplarından kurtulurken, kültür hayatının da kendisine musallat olan zincirlerden kurtulmasının zamanı gelmiştir. Türkiye’deki ödüllerin belli kalıpları aşamadığını, ideolojik kalıpları kıramadığını görüyoruz. Teşviklerin, kayırmaların, belli

çevrelerin içine hapsolduğuna, kalıpların dışına çıkamadığına şahit oluyoruz. İşte Necip Fazıl Ödülleri, sanatta ve kültürde bile olan ‘al gülüm ver gülüm’ anlayışına karşı bir itiraz olacaktır. Kendi dışında hiç kimsenin fikirlerine anlayış göstermeyen, kendi fikri dışındaki kültür ve sanat eserlerine itibar etmeyenlere karşı, Necip Fazıl Ödülleri, bize bu toprağın kokusunu, nefesini taşıyacaktır. İşte onun için bu ödüller yereli aşmalı, uluslararası bir boyut kazanmalıdır. Gerek ödülleri ihdas eden arkadaşlarımızın, gerek ödül komitesinin bu ödülleri Türkiye’nin en saygın, dünyanın da en seçkin ödülleri arasına sokacağına inanıyorum” ifadelerini kullandı. NECİP FAZIL İLE ANISINI ANLATTI Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan öğrencilik döneminde Eyüp’ün önemli ismi Necip Fazıl ile olan bir anısını da anlattı. Erdoğan, “Kendisini şahsen de tanıma bahtiyarlığına eriştim” diyerek şöyle konuştu. “Hatta takdim fırsatını yakaladım. Üniversite yıllarımın en hareketli günlerinde üstada jübile yapacağız. İki genç olarak, bir tanesi de benim, Milli Türk Talebe Birliği’nin (MTTB) Cağaloğlu’ndaki merkezine gittik. Takdimi nasıl yapacağı? Diğer arkadaşım benden önce takdim


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

GECE

yapıyor. 4 sayfa hazırlamış A-4 kağıtları boyutunda. Üstadı öyle övdü, öyle övdü ki, üstad dayanamadı, şu anda burada söylemeyeceğim, o kendisine has üslubuyla orada bir ifade kullandı ve orada iş kesildi. Ondan sonra sıra bana geldi. Bende avuç içi kadar bir kağıt vardı, ben de takdimi yaptım. Ve üstad ‘Benim takdimimi bu genç yapsın’ dedi. Ve o gece takdim bu fakire kaldı. Tabii o jübile başlangıç oldu, birçok yeri üstad ile birlikte dolaştık. Ve gayet yakından iyi tanıdım. Üstad Necip

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bugün ‘Yeni Türkiye’ diyorsak, Necip Fazıl’ın izi vardır, alınteri ve mücadelesi vardır. O kadar azimliydi, o kadar dimdik ve heybetliydi ki, gördüğünüz zaman bile işte kaybederken bulduğumuz kişi derdiniz.

Fazıl işte o söylendiği gibi mütefekkir olsaydı, o 4 sayfalık takdimi yapan arkadaşı kutlardı. Ama Necip Fazıl aslında bir aksiyon insanıydı. O dönemde yüzlerce, bugün yüzbinlerce genci dünyaya ve ukdaya hazırlamış bir okuldur, tek başına bir ekoldür. Şuraya özellikle dikkatinizi çekiyorum. Necip Fazıl’ın bir selefi yoktu. Belki Mehmed Akif diyeceksiniz. Ne yazık ki Akif’in Cumhuriyet döneminde fikirlerini inşa edebileceği bir zemin olmadı, olamadı. Sadece Cumhuriyet değil, yeni bir

dil, yeni bir sanat anlayışı vardı. Özellikle tek parti döneminde fikirler belli kalıplara hapsedilmişti, bunu kırma imkanı da yoktu. Yani mazi ile bağlar koparılmış, gelenek adeta unutulmuştu. Her şey yabancılaşırken, Necip Fazıl yerli olmayı, bizim olmayı başarmış, üstelik bütün saldırılara karşı bunu sürdürmüştür. Bu az şey değildir. Necip Fazıl bugün Türkiye için, genç nesiller için çok büyük bir talihtir, imkandır. Kimse yokken Necip Fazıl vardı.”

7


8

HABER

Türk edebiyatının büyük ustası Necip Fazıl Kısakürek adına düzenlenen ödül töreninin ilki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın katılım ile gerçekleşti. Edebiyat dünyasını bir araya getiren organizasyonda Nuri Pakdil, Necip Fazıl Saygı Ödülü’nün sahibi oldu.

YENİ TÜRKİYE’DE ONUN İZLERİ VAR Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşması sırasında zaman zaman Necip Fazıl’dan dizeler de okudu. Necip Fazıl’ın “Büyük Türkiye” hayaline değinen Erdoğan, “Büyük Türkiye hayali. İşte Necip Fazıl budur. Bütün yokların altında, bahanelere sığınmayıp, büyük Türkiye için mücadele eden büyük bir mütefekkir. Büyük ve yeni bir Türkiye’ye başını koymuştur. Bugün ‘Yeni Türkiye’ diyorsak, Necip Fazıl’ın izi vardır, alınteri ve mücadelesi vardır. O kadar azimliydi, o kadar dimdik ve heybetliydi ki, gördüğünüz zaman bile işte kaybederken bulduğumuz kişi derdiniz. Düşüncelere zincir konulduğu zaman, ‘Ben varım. Ben varsam Türkiye vardır’ diyen bir özgüven abidesiydi. İçinizden bazıları onun şiirlerini, yazılarını okumamış olabilir. Ama bugün şahit olduğumuz dimdik duruş ve özgüven, onun diklenmeden dik duruşunun bir eseridir. Necip Fazıl, yeni nesle şiirden, yazıdan, fikirden ziyade özgüven aşılamıştır. Bugün eğer dünün ezilmişleri, mazlumları, ötekileştirilenleri ‘Siyasette ben de varım’ diyor, adaletle yönetilmenin mücadelesini veriyorsa, bunda Necip Fazıl’ın aşıladığı özgüvenin etkisi büyüktür. Bugün yerli, milli değerlerle örtüşen şiirler yazılıyor, hikayeler yazılıyor, filmler yapılıyorsa, bunda Necip Fazıl duruşunun katkısı vardır” şeklinde konuştu. FİKİR NAMUSU VURGUSU Recep Tayyip Erdoğan, “Hata yaptığında hatasını kabul eden ama doğru bildiğinden de vazgeçmeyen bir fikir namusuna sahiptir. Şu anda, esen her rüzgarın önünde eğilen, dün söylediğinin tam tersini söyleyenleri gördükçe, Necip Fazıl’ın miras bıraktığı fikir namusunu daha iyi anlıyoruz. İşte en son birisi çıktı, yazdığı bir makalede, devletin geleceği için seküler güçleri sorumluluk almaya davet etti. Birkaç yıl önce bazı kesimler ‘Ordu göreve’ diye çağrı yapıyorlardı. Bugün de aynı ırkçı zihniyetler seküler güçleri davet ediyor. Eğer fikrin namusu yoksa, ruhu yoksa, işte insan böyle en uçlarda dolaşır durur. Bir gün bakarsınız devlet düşmanı olmuş, bir gün bakarsınız darbeci olmuş. Bir gün bakarsınız barış güvercini olmuş, bir gün bakarsınız elinde taş askere atıyor” vurgusunu yaptı. Necip Fazıl Şiir Ödülü’nü kazanan Hüseyin Atlansoy’a ödülünü Necip Fazıl’ın oğlu Mehmet Kısakürek verdi. Hikaye Ödülü’nü alan Güray Sürgü ile Fikir-Araştırma Ödülü’nü paylaşan Gülru Necipoğlu ve İsmail Erünsal’a ödüllerini Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ile Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik takdim etti. Necip Fazıl Saygı Ödülü’ne değer görülen ünlü edebiyatçı Nuri Pakdil’e ödül plaketini ise Cumhurbaşkanı Erdoğan verdi.

Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip ERDOĞAN, Nuri PAKDİL’e ödülünü takdim ediyor.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Hüseyin ATLANSOY Şiir Ödülünü Alırken

“Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi”nin şairi, çıkmazlardan büyük bir eser ortaya koyan Hüseyin Atlansoy’a Necip Fazıl Şiir Ödülü’nün sahibi oldu. GÜRAY SÜNGÜ (Hikaye Ödülü) “Deli Gömleği” ve “Hiçbir Şey Anlatmayan Hikâyelerin İkincisi” kitaplarında yer alan öykülerinde yerli hayata çevrilen dikkatiyle ve tüketip durduğumuz yaşamalar içinde ihmal ettiğimiz insani yanımıza ışık düşüren; kendi kuşağı içinde belirginleşen; farklı anlatma tekniği arayışlarıyla ve dili ayrıntılara inen bir biçimde kullanma titizliğiyle Türk öyküsüne yeni imkanlar sunan Güray Süngü’ye “Necip Fazıl Hikaye Ödülü” verildi. NURİ PAKDİL (Saygı Ödülü) Çıkardığı Edebiyat dergisiyle, on yıllarca yazıp yayımladığı Biat, Batı Notları, Bir Yazarın Notları, Bağlanma gibi etkileyici düşünce hayatına taze bir soluk getiren, yeni edebi oluşumların doğmasına kaynaklık eden; bir neslin uyanışına, yetişmesine, bilinç kazanmasına öncülük eden; çıktığı düşünce ve edebiyat yolculuğundaki yürüyüşünü, temsil ettiği düşünsel duruşunu bozmadan sürdüren Nuri Pakdil’e “Necip Fazıl Saygı Ödülü”nün sahibi oldu. HÜSEYİN ATLANSOY (Şiir Ödülü) Hüseyin Atlansoy, Türk Şiirinde ana akıma mensup kurduğu yeni şiir diliyle Modern Türk Şiiri’nde yerini almış bir şairdir.”Şiir olmasaydı bir hayatım olmazdı” diyecek kadar şiiri hayatının en önemli meselesi olduğunu ifade etmektedir. İlk kitabı, “İntihar İlacı”ndan son kitabı “Karşılama Töreni”ne kadar, 30 yıldır Türk Şiirii’nin burçlarından biri olarak eser vermeyi sürdürmektedir.

Güray SÜNGÜ ödülünü, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sn. Kadir TOPBAŞ’ın elinden aldı.

9


10

HABER

Ömrünü Türk edebiyatının gelişimine adayan Necip Fazıl Kısakürek, 25 Mayıs 1983 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Kısakürek’in kabri Eyüp mezarlığında bulunuyor.

İsmail E. ERÜNSAL Ödülünü Alırken

İSMAİL E. ERÜNSAL (Fikir-Araştırma Ödülü) Osmanlılarda entelektüel hayat üzerine arşiv kaynaklarına dayalı son derece önemli çalışmalar yapan Prof. Dr. İsmail Erünsal, 2013 yılının sonlarında yayımlanan Osmanlılarda Sahaflık ve Sahaflar adlı son eserinde sahaflığın XVI. asırdan başlayarak yaklaşık dört asırlık tarihini ele almıştır. İstanbul, Bursa ve Edirne’ye ait üç bin civarında mahkeme defteri taranarak elde edilen iki yüz civarında sahaf terekesi ve binlerce arşiv belgesinin kullanıldığı eser, Osmanlı kültüründe sahaflığın yeri, sahafların kitap temin etme süreçleri, ekonomik durumları, müşterileri, kitap fiyatları, kitap müzayedeleri, kitap kültürünün yaygınlaşmasında hattat, müstensih ve mücellitlerin rolleri, yabancılara yapılan kitap satışları gibi konularda benzersiz bir kaynaktır. İslâm Ansiklopedisi’nin hayata geçirilmesinde de önemli bir rol üstlenen müellif, hem bu eseri, hem de daha önce yayımlanmış eserleriyle Türk kültür tarihine yaptığı ciddi katkılarda bulunduğu için ödüllendirilmiştir.

Gülru NECİPOĞLU Ödülünü Alırken

GÜLRU NECİPOĞLU (Fikir-Araştırma Ödülü) Harvard Üniversitesi Sanat ve Mimarlık Tarihi Bölümü’nden doktorasını alan ve halen aynı üniversitede Ağa Han İslam Sanatı Kürsüsü profesörü ve Ağa Han İslam Mimarisi Programı’nın direktörü olarak görev yapan Gülru Necipoğlu, genel olarak İslam sanatı, özel olarak Osmanlı Sanatı üzerine yaptığı önemli çalışmalarla milletlerarası ilim çevrelerinde haklı bir şöhrete sahiptir. Türkçeye Sinan Çağı: Osmanlı İmparatorluğu’nda Mimari Kültür adıyla çevrilen son eserinde, birincil kaynakları kullanmak suretiyle Sinan’ı ve sanatını, kendi çağının şartları, süreçleri ve bağlamları içinde yeniden değerlendiren Necipoğlu, Osmanlı dünyasının daha iyi anlaşılmasını sağlayan eserleriyle kültür ve sanat tarihimize yeni ışıklar düşürdüğü için bu ödüle layık görülmüştür.

NECİP FAZIL KISAKÜREK KİMDİR? 1904 yılında İstanbul Çemberlitaş’ta doğdu. Amerikan Koleji’nde okudu. Orta öğrenimini Bahriye Mektebi’nde yaptı (1922). Bahriye Mektebi’nin namzet ve harp sınıflarını bitirdi. Darülfünun Felsefe Bölümü’nden mezun oldu (1921-1924). Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile Paris’te gitti (1924-1925). Yurda döndükten sonra memurluk ve müfettişlik gibi görevlerde bulundu (1926-1939). Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Devlet Konservatuvarı ile İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisi’nde dersler verdi (1939-1942). Gençlik yıllarında basınla ilişkiye geçti. Memurlukla ilişkisini kesti. Hayatını yazarlık ve dergicilikten kazanmaya başladı. 25 Mayıs 1983 tarihinde Erenköy’deki evinde vefat etti. Naaşı, Eyüp sırtlarındaki kabristana defnedildi.


METHİYE

Nazif GÜRDOĞAN

Necip Fazıl’ı anlamayan

Anadolu’yu anlayamaz.

A

nadolu insanının düşünce, sanat ve eylem dünyasında, Necip Fazıl’ın gözardı edilmesi mümkün olmayan bir etkisi vardır. Necip Fazıl, bin yıllık Anadolu tarihinin kültürel dinamiklerini, bütün boyutlarıyla, yirminci yüzyıla taşıdı. Cumhuriyet döneminin canlı bir aynası oldu. Onun bir ömür boyu devam eden, med ve cezirlerle dolu şiir dünyası, Türkiye’’nin yaşadığı siyasal ve kültürel çalkantıların, entelektüel düzlemdeki tarihidir. İslamın özü tasavvuftur, tasavvufun özü sohbettir, sohbetin özü şiirdir. İlk şiiri 1923’te 18 yaşında yayınlanan, 23 yaşında bütün edebiyat çevrelerinde saygı gören, 1983 yılında ölümüne kadar şiir yazan, Necip Fazıl’a göre: ‘‘Şair Allah’’ın beni ara diye ok attığı insandır.’’ Necip Fazıl düşünce, sanat ve eylemi, İslam için bilir. O İslam’ ın hizmetinde olduğunu ve islam ile ödüllendirildiğini hiçbir zaman ne unuttu ne de çevresinde yer alanları unutturdu. Necip Fazıl Anadolu insanının şiirini Yunus’ta aradı ve Yunus’ta buldu. Anadolu’nun sesi Yunus’a: ‘’Rüzgara bir koku ver ki, hırkandan / Geleyim, izine doğru arkandan / Bırakmam, tutmuşum artık yakandan’’ diye seslenir. O şiiriyle, görünmeyen dünyanın balını, görünen dünyanın peteğine taşıdı. Dergisi Büyük Doğu, gerçeği arama yolunda, büyük rüya görenlerin ve beyaz haber verenlerin dergisidir. Bütün insanlığın, canhıraş bir telaşla aradığı gerçek şiirdedir. Gerçeği aramak, iki dünyanın üzerindeki örtüyü kaldırmaktır. Gerçeğin örtüsünü kaldıran, kendini bulur, kendini bulan, Allah’ı bulur. Şiirle bilinen sorulara bilinmeyen cevaplar aranır. Şiir iman için bilinir. Dünyayı şiir değiştirir.

E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

11


12

TARİH

BELDELERİN MİHMANDARI

Maneviyat merkezi olarak görülen Eyüp, hac ibadeti niyetiyle yola çıkan Müslümanlar için ve bilhassa Kabe örtüsünün sergilenmesi noktasında Osmanlı döneminde önemli bir platform olmuştur.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Yard. Doç. Dr. Muharrem VAROL

H

z. Eyyüp el-Ensarî’nin mezar ve sandukasının bulunduğu yere 1459’da bir cami ve külliye inşa edilmesiyle Eyüp semti gelişim göstermiştir. Zaman içerisinde burası Müslümanlarca kutsanan bir ziyaretgâh olmuş ve hacca gidenlerin ve dönenlerin uğradığı bir merkez kabul edilmiştir. Bu sebeple, Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra bu bölgenin dördüncü sırada yer aldığı bazı kaynaklarda rivayet olunmuştur. İstanbul’un fethinden önce Doğu Roma İmparatorluğu zamanında da bölgede bir manastırın olduğu ve Ortodokslar tarafından burasının kutsandığı ifade edilir. Bir anlamda, İslam öncesi sahip olduğu mistik

havayı Eyüp semti Müslümanlaşarak dönüştürmüş ve tekkeler, türbeler, medreseler ve mekteplerine ilaveten büyük mezarlığı ile uhrevi bir bölge haline getirivermiştir. Eyüp Sultan ve Hac arasındaki tarihsel ilişkinin en mühim göstergelerinden biri Kabe örtüsünün bu semtte İstanbul halkına teşhir edilmesi keyfiyetidir. Bilindiği üzere, Kabe’nin dört bir tarafına örtülen örtüye sitâre-i şerife ya da kisve-i şerife denirdi. Bu örtme işleminin İslam öncesinden kaldığı bilinmekle beraber, başta Hz. Peygamber (s.a.v) ve Raşid Halifeler döneminde de bu müstahsen adet devam ettirilmişti. Hicabe denilen ve sembolik değeri yüksek olmakla beraber, yapılması büyük bir şeref olarak telakki edilen bu hizmetin Memlüklüler tarafından idame ettirildiği bilinmektedir. Osmanlılar ise hilafet kurumunu uhdelerine aldıkları dönemden itibaren bilhassa güvenli bir şekilde hac farizasının ifa edilmesinin vasatını hazırlamışlar ve her yıl özel vakıfların desteklediği surreler ile Harameyn halkının maddi ve manevi yanında olmaya özen göstermişlerdir. İşte bu hizmetler arasında Kabe örtüsünün Mısır’da yapılması işlemine dokunulmamış ve aynı şekilde devam etmesini sağlamışlardı. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Kabe’nin dış örtüsü Mısır’da yapılırken, iç örtüsü ise İstanbul’da dokunmaya başlandı. Sultan I. Ahmed döneminde ise kumaşlarının tamamı artık İstanbul’da imal edildiği belirtilmiştir.

13


14

TARİH

Eyüp, müslümanlarca kutsanan bir ziyaretgah olmuş; hacca gidenlerin ve dönenlerin uğradığı bir merkez kabul edilmiştir.

S

urre ile Harameyne gönderilen örtüler Hacc-ı Ekber olduğu yıllarda bütün olarak saklanmış, diğer zamanlarda ise kesilerek hacılara dağıtılmış, camilere, türbelere gönderilmiş, levha halinde asılmış veya sandukalar üzerine puşide olarak asılmıştır. Artık ilk kullanımından itibaren belli bir kutsiyet izafe edilen bu örtülerden çanta, yelek, anahtarlık vs.. gibi eşyalar yapıldığını bilmekteyiz. Padişahların cülusunda da değiştirilen Kabe-i Muazzama ile Ravza-i Mutahhara’ya ait eski kisveler Mekke Emiri tarafından İstanbul’a gönderilirdi. Bu daha sonraları kanun haline gelmiştir. Bu kisveler kara yoluyla öncelikle Üsküdar’a ve oradan da büyük bir merasim eşliğinde Eyüb’e getirilirdi. Burada Hazret-i Halid türbesine konulur ve halka teşhir edilirdi. Daha sonra, tekbir ve tehliller eşliğinde ulema, meşayih, sadât ve devlet ricalinin katılımıyla Edirnekapı yolu üzerinden saraya getirilirdi. Böylelikle, yer yüzünün en kutsal mekanını süsleyen bu mübarek örtülerin geçici bir süre dahi olsa İstanbul’un Harameyn’e açılan kapısı olan Eyüp’te sergilenmesi elbette tesadüf değildi. Eyüp, Hac ibadeti için yola çıkmış dünya Müslümanlarının muhakkak uğradıkları bir bölgeydi. Zira, buradaki türbeler ve tekkelere ilaveten, padişahın Cuma selamlıklarında buradaki büyük camiye gelmesi durumunda bazen sayıları binlerle ifade edilen bu hacı adaylarının halifeyi görmek istedikleri bilinmektedir. Hatta, bazı Türkistanlı Müslümanlarca halifeye selam verilmeden yapılan haccın Hz. Peygamber’in şefaatinden mahrumiyet gibi bir tehlikesi olduğu inancı hâkimdi. Bu sebeple, genelde İstanbul bu hacı adayları için muhakkak ziyaret edilmesi gereken bir merkez iken, özelde Eyüp semti de aynı kesinlikte görülmesi gereken bir bölgeydi. İşte bu şekilde bir yoğunluğa ev sahipliği yapan Eyüp’te pek çok tekkenin açıldığı görülür. Bilhassa, bu tekkeler arasında Türkistan Müslümanlarına ev sahipliği yapan bazı özel tekkelerden bahsetmek mümkündür. İşte, konumuz itibarıyla bu tekkelerden biri de meşhur Kalenderhâne

dergâhıydı. Türkistanlı hacı adayları ve seyyahların konaklaması için 1743 tarihinde Lalizâde Abdülbaki Efendi tarafından inşa edilmiş ve bekâr Özbek dervişlerine vakfedilmişti. Bilhassa, hac yapmak üzere vatanını terk eden ve binbir güçlükle İstanbul’a ulaşan Buharalı ve Semerkantlı Müslümanlar burada ağırlanıyor ve ihtiyaçları karşılanıyordu. Tekkede kalan misafirlerin bazen uzun süren konuklukları süresince, İstanbul çarşılarında bileycilik ve sigara ağızlıkları yapıp sattıkları ifade edilmiştir. İşte hem misafirler hem de dervişler akşamları tekkede bir araya gelir, zikir yapar, ilahiler ve gazeller söyleyerek bilhassa kamerî ayların on birinci günlerinde meşhur Özbek pilavı pişirerek İstanbul’da Türkistan geleneklerini yaşatırlardı. Bu tekke İstanbul’da Kalenderhâne şeklinde adlandırılan beş altı tekke arasında en önemlilerinden biridir. Özellikle, Kaşgar Hanlığının kapı kethüdalığı görevi tekkenin şeyhi tarafından ifa edilmiştir. Bir çeşit maslahatgüzârlık olan bu vazifenin özellikle gelen misafirlerin resmi işleriyle ilgilenme şeklinde tanımlanması mümkündür. Ancak, Sultan Abdülaziz döneminde (1861-1876) tekkenin Türkistan coğrafyasına yönelik dış politikanın şekillenmesinde aktif rol aldığı görülür. Çin’e karşı başarılı bir mücadele sergileyen Kaşgar Hanlığı’nın 1868 sonrasında Rusya tarafından kıskaca alınması üzerine Osmanlı Devleti’nin bölgeye yardım gönderdiği bilinmektedir. 1873 yılında Kaşgar Emirliğine yapılan silah, para ve tekniker yardımında, dönemin Kalenderhâne şeyhinin son derece aktif bir misyon eda ettiği görülmektedir. Kaşgar elçisi Seyyid Yakup Han’ın Sultan Abdülaziz’in huzuruna çıkarıldığı sırada tekke şeyhi el-Hac Mehmed Efendi de heyette bulunmuş ve elçinin teşyi edilmesinde Süveyş Kanalı’na kadar ona eşlik etmiştir. Tekkenin bu gibi siyasi işlevlerinin yanı sıra, 20. yüzyılın başlarında postnişinlik yapan iki önemli şeyhinden de bahsetmek gerekir. Zira, bu kişiler İstanbul’un kültürel, sosyal, ilmi ve edebi hayatına çeşitli açılardan katkılarda bulunmuşlardır.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Surre ile Harameyn’e gönderilen örtüler Hacc-ı Ekbar olduğu yıllarda bütün olarak saklanmış, diğer zamanlarda ise kesilerek hacılara dağıtılmış; camilere, türbelere gönderilmiş; levha halinde asılmış veya sandukalar üzerine puşide olarak asılmıştır.

15


16

TARİH

Şeyh Âkil Masum Efendi zamanında, Eyüp’teki Buhara Dergahı’nda her akşam üç büyük kazan yemek pişerdi. Gelene gidene sofra kurulur, semtin fukarasına devamlı olarak yemek verilirdi.

Bunlardan ilki tekkeye ismini de vermiş olan Âkil Masum Efendi’dir. Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Cemaleddin Server Revnakoğlu Arşivi’nin 28 numaralı dosyasına göre, Şeyh Âkil Efendi Buhara’nın Bâzar-ı Hoca denilen bölgesinden İstanbul’a gelmiştir. Pederi Mehmed Kelam Efendi, Buhara kadısıdır. Şeyh Âkil Efendi’nin cifir, astroloji ve simyada mahareti bulunduğu, Arap ve İran edebiyatına ise ciddi anlamda vukufiyeti olduğu belirtilir. Nureddin Cerrahî Tekkesi Şeyhi Muhyiddin Efendi kendisinden Farsça dersi almıştır. Bu, İstanbul’daki farklı tarikat tekkeleri arasındaki münasebetin görülmesi adına çok önemli bir örnektir. Revnakoğlu’nun 2 Mart 1916 tarihli İkdam Gazetesi’nden iktibas ettiği vefat haberi, onun ilginç özelliklerini göstermektedir. Buna göre; Şeyh Âkil Efendi Belhlî olup Buhara, Mançurya, Çin ve Japonya’yı dolaşmış; 1866 yılında İstanbul’a gelmiş ve Eyüp’teki Buhara Dergâhı’nda postnişin olduktan sonra, “rahle-i tedrisinden birçok talebe geçmiştir”. Görüldüğü üzere, Âkil Efendi hem mücerret (bekâr) olması hem de pek çok yeri gezip dolaşmasıyla tam bir seyyah derviş tipolojisine sahiptir. “Şeyh Âkil Masum Efendi zamanında her akşam üç büyük kazan yemek pişerdi. Gelene gidene sofra kurulur, semtin fukarasına devamlı olarak yemek verilirdi. Mahallenin kedileri için kazandan yemek ayrılır ve onlara mahsus küçük sahanlar içinde o hayvanların karnı doyurulurdu. Arta kalanlar da tepsi ile fukaraya dağıtılırdı. Bu hayrata civarın zenginleri de katılır, günde üç beş kurban gönderildiği olurdu.” Yukarıdaki notlar bir tarikat müessesesinin sosyal ve ekonomik anlamda toplumda eda ettiği işlevin anlaşılması adına fevkalade değerlidir. Bu anlamda bir tekkenin sadece fakir fukaraya değil aynı zamanda çevresindeki hayvanlara varıncaya değin faydalı olduğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Tekkenin son şeyhi Mehmed Behlül Efendi hakkında da benzer yorumların yapıldığı görülür. Bilhassa, bekâr dervişlerin içtima ettiği böylesi bir dergâhta yine hiç evlenmemiş bir şeyhin gündelik yaşantısı hakkında Revnakoğlu’nun tutmuş olduğu notlar son derece önemlidir; “Çamaşırlarını gündüz yıkardı, yemeğini kendi pişirirdi. Şeyh Mehmed Behlül Efendi uzun boylu, uzun aksakallı, iri kemikli, muhterem, mübarek bir zattır. 95 yaşında olduğu halde yaz kış Eyüp Câmi-i kebirinde vakit namazında cemaati terk etmezdi. Hayli dinç idi. Günde birkaç ekmek (yer) ve ziyadece çay içerdi. Hemen hiç uyumaz, daima zikrullah ile meşgul olurdu.”. Mehmed Behlül Efendi’nin döneminin bazı bürokratları ile yakın ilişkide bulunduğu kayıtlı olmakla beraber, tekkenin son şeyhi olarak 1933’de vefat ettiği bilinmektedir.

İşte, Eyüp semtinde hac yapmak maksadıyla gelen Türkistanlı Müslümanların konaklaması ve Özbek dervişlerin ikameti için yapılan bu tekke çok yönlü hizmetleriyle İstanbul kentinde özel bir öneme sahip olmuştur. Böylece, Eyüp semtinin tarihsel süreçte oluşumuna ve kültürel yapılanmasına hac olgusunun doğrudan ve dolaylı bir surette tesir etmiş olduğunu söylemek mümkündür. Zaten, maneviyat merkezi olarak görülen bu bölge hac ibadeti için gelen Müslümanlar için ve bilhassa Kabe örtüsünün sergilenmesi noktasında Osmanlı döneminde çok mühim bir platform haline gelmiştir.


17


18

RÖPORTAJ

EYÜP HUZUR VE KÜLTÜR

B

elediye Başkanımız Remzi Aydın, “İlçemizin maneviyat iklimi ve tarihi dokusuyla kendisine has bir havası var. İnsanlarımızı sosyo-ekonomik anlamda rahatlatıp, onların kültürel ve sanatsal faaliyetler içinde olmasını sağlayarak Eyüp’ü ‘Huzur Başkent’i yapacağız” diyor. Eyübüm Dergisi’nin bu sayısına konuk olan ve önemli açıklamalarda bulunan Belediye Başkanımız Remzi Aydın, ilçemiz için yapılması gerekenleri, hedeflerini, hayallerini, kısacası Eyüp’e dair her şeyi tüm içtenliği ile anlattı. Biz sorduk Başkanımız dobra dobra cevaplar verdi.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

BAŞKENTİ OLACAK!

Sinan AKYÜZ

19


20

RÖPORTAJ

Eyüp; doğduğum, büyüdüğüm yurdum, memleketim… Bana huzur veren ve beni tarihe, medeniyetimin köklerine bağlayan önemli bir köprü.

Sosyal belediyecilikte önünüzde nasıl bir takvim var?

S

osyal belediyecilikte Eyüp’ü zirve ilçelerden biri yapacağız. Bu anlamda sadece belli zamanlarda gıda ve kömür yardımlarıyla oluşan sosyal belediyecilik anlayışından ziyade Eyüplülerin tüm sosyal ihtiyaçları karşılanacak. Her ihtiyaç duyulan alana dokunacak bir yaklaşım içinde oluyoruz. İlk kez Sosyal Yardım İşleri Müdürlüğümüzü kurduk. Özellikle dar gelirli bölgelerimize yakın olması için Alibeyköy’de konuşlanarak, güçlü ve geniş bir kadro oluşturduk. Bu müdürlüğümüzün içinde ayni yardımlardan gıda ve kömür dağıtımının yanında, ailelerin giysi ve ev eşyası konusundaki ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik hizmet veren ‘Şefkateli Merkezimiz’ çalışmalar yapıyor. Öğrencilere destek programlarından, sosyal psikolojik yardımlara kadar uzanan yelpazede hizmet verecek merkezimizde iş bulma-meslek edinme hizmetleri de vereceğiz. Ayrıca doğumla ve çocuklarla ilgili tüm alanlara kadar detaylı bir çalışma yapılıyor. Aynı şekilde Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı ile işbirliği yaparak Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nü ilçemizde ilk defa oluşturduk. Kurduğumuz bu müdürlük çok önemli. Burada da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ilçemizde bir oluşumunu sağlayarak tüm görevlerini ve yetkilerini ilçe bazında kullanmasına imkân verdik. Lojistik destek sağlayıp, personel ve araç verdik. ‘Tüm dezavantajlı’ diyeceğimiz grupların sosyal hizmetleri buradan yapılıyor. Belediyemizin görev alanına girmeyen kısımlarda ancak ihtiyaç olan alanlarda burayla işbirliği yaparak, insanlarımıza hizmet verilmesini sağlıyoruz. Hem bizim personelimiz hem Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın personeli karşılıklı olarak diyalog içinde birbirine eğitim vererek, görev alanlarını tanımlıyorlar. Hem kendisini hem diğer departmanların görev alanını benimseyerek koordineli şekilde çalışıyorlar. Bu çalışmaya kaymakamlık fonunu da ekliyoruz. Yakında kaymakamlığımızla görüştükten sonra hem onların yetki ve imkânlarıyla birlikte data bilgilerini de bu iki sisteme entegre edeceğiz. Böylece herkese ulaşabileceğiz. Aynı zamanda mükerrerlikleri ve yanlışlıkları ortadan kaldırma imkânına sahip olacağız. Kaymakamlık fonu da yine sosyal hizmet olarak kullanacağımız bir alan olacak. Bu üç ayağa bir de yardımsever insanlarımızı teşvik etme ayağını ekliyoruz. Burada da yapacağımız çalışmalarla ilçemizde çok sayıda yardımsever gönüllülerin, kurum ve kişilerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının bu konuda arayış içinde olduğunu biliyoruz. Bizler, bu kişi ve STK’ları sosyal hizmet alanına çekerek, onları da çalışmalarımıza katacağız. Böylelikle 4 ayak, koordineli şekilde bir araya gelerek Eyüp’te sosyal belediyecilik alanında çok güzel çalışmalar yapacak. Bunun başka bir örneği yok. Bu çalışma ve projemiz belki de Türkiye’de bir ilk olacak. Bunun sonuçlarını inşallah önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Eyüp’ü ‘Huzur Başkenti’ yapan şeyler nelerdir? Eyüp’ü, ‘Huzur Başkenti’ yapan iki temel unsurumuz var. Biri merkez… Burada maneviyat iklimi, tarihimiz, medeniyetimiz, kültürümüz, bunları oluşturan mekânlarımız ve eserlerimiz mevcut. Hatta buranın kendine has mistik bir havası olduğu kesin. Buraya gelen insanları besleyen, dolayısıyla huzur veren manevi boyut var. İkincisi de insanlarımızın daha sağlıklı mekânlarda, güvenli ortamlarda yaşaması ve geçimlerinin sosyo-ekenomik anlamda daha rahat geçirmesi onlara huzur verecektir. Biz insanlarımız için yaşam alanları oluşturmaya, sosyal aktiviteler yaptırmaya, onların kültürel ve sanatsal faaliyetlerin içinde olmasını sağlamaya çalışıyoruz. Her iki boyutta da insanlarımız huzuru bulacaklarından Eyüp bu anlamda bir huzur başkenti olacaktır. Yönetime geldiğinizden bu yana önemli projeniz ne oldu? Sürpriz projeniz var mı? Evet bugüne kadar birçok projemiz oldu. Hızlı çözümler ürettik. Bunları açıkladık. Bu süreçte öncelikle yaşlılar ve çocuklarla ilgili projelerimizi hayata geçirdik. Özellikle kültür, sanat ve spor faaliyetlerine yönelik çok önemli çalışmalar yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Seçim döneminde açıkladığımız projelerimizi hayata geçirmeye başladık. Söz verdiğimiz ve Eyüp’e değer katacak çok önemli çalışmaları önümüzdeki süreçte göreceksiniz. KENTSEL YENİLEME ÇALIŞMALARIMIZ BAŞLIYOR Tarihi dokusu en yoğun ilçelerden birisi Eyüp… Bunu koruma ve güzelleştirme adına yeni projeleriniz var mı? Eyüp’ün tarihi dokusunu koruma noktasında çok hassasız. Bu konudan asla taviz vermeyeceğiz. Planlarda ve imar çalışmalarında özellikle merkezle ilgili özel düzenlemeler yapacağız.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Eyüp’ün tarihi dokusunu koruma noktasında çok hassasız. Bu konudan asla taviz vermeyeceğiz.

Kentsel yenileme çalışmalarını başlatıyoruz. Özellikle merkezde bu anlamda göze çarpacak kalıcı çalışmalar yapacağız. Sosyal tesisler, kültür merkezleri ve sosyal etkinlikler vatandaşların nefes aldığı yerler oluyor. Bu konuda yeni yatırımlarınız veya projeleriniz olacak mı? Sosyal tesisleri gerçek anlamda sosyal tesis hüviyetine kavuşturmak istiyoruz. Tütün ve benzeri şeyleri kaldırdık. Asitli içecekleri zaten yasakladık. Bu bizim sağlıklı nesil yetiştirme konusundaki sorumluluğumuzun bir yansımasıdır. Buraların önümüzdeki günlerde yeni bir konseptle hem mekân tasarımlarıyla hem içeriğiyle hem de mutfak menüsüyle bize yaraşır, Eyüp’e yaraşır bir özelliğe kavuşmasını hedefliyoruz. Ama aynı zamanda biz mekânsal tasarımlarla da mönümüze geleneksel Türk mutfağımızı yeniden oluşturmak, bu konuda unutulmuş yemekleri, tatları yeni nesile kazandırmak istiyoruz.

İstanbul’un en beğendiğiniz yerleri neresidir? Tabi ki Haliç havzası, Eyüp merkez ve civarı. Hepsi çok güzel. Yine tabiatla baş başa olmak isterseniz Kemerburgaz ve Göktürk tarafı da çok güzel. Biraz hareketli olmak istiyorsanız Alibeyköy… Dolayısıyla Eyüp’ün her köşesi ayrı güzelliklere sahip. 10-20 PROJEMİZE ÖZEL ÖNEM VERİYORUZ Sizi en çok mutlu eden proje ne oldu ve en önem verdiğimiz proje nedir? Seçim döneminde de söylemiştim, en önemli projem 10-20 projemdir. Bu yaş aralığındaki her gencin mutlak suretle kültür sanat veya spor faaliyetiyle muhatap olmasını hedefliyoruz. Böylece gençlerimizi kötü alışkanlık ve düşüncelerden uzaklaştıracak, onları meşru şekilde motive edecek, yoracak, enerjilerini ve zamanlarını iyi şekilde harcamalarını sağlayacak ortamlar oluşturacağız. Bunu yaptığımız zaman gençliğimiz ciddi şeklide korunmuş ve gelişmiş olacak.

21


22

RÖPORTAJ

Yeni kültür sanat sezonumuzu açtık. Kültür Merkezlerinde ve Afife Hatun Kültür Evinde hemen hemen hergün kültür sanat programları düzenliyoruz.

Hayatınızda sanata ne kadar zaman ayırabiliyorsunuz? Sinema, tiyatro veya sosyal kültürel çalışmalara iştirak edebiliyor musunuz? Özellikle gençlik yıllarımda çok fazla vakit ayırdım. Daha sonra aktif iş yaşamımla birlikte az da olsa sinema, tiyatro veya sosyal kültürel çalışmaları yakından takip etmeyi sürdürdüm. Spor, yaşamımın zaten bir parçası. Sanat, tiyatro ve sinema gibi çalışmaları da belli aralıklarla çok yoğun olmasa da takip etmeye çalışıyorum.

Belediye olarak sanat etkinlikleri dolu dolu geçiyor, programlara zaman ayırabiliyor musunuz? Yeni kültür sanat sezonumuzu 10 Ekim’de açtık. Eyüp, Caferpaşa, Göktürk, Sertarikzade Kültür Merkezlerinde ve Afife Hatun Kültür Evi’nde hemen hemen her gün kültür sanat programları düzenliyoruz. Afife Hatun Kültür Evini sadece bayanlara özel olarak programladık. Eyüp’ü önümüzdeki 5 yılda İstanbul’un kültür sanat faaliyetlerinde zirve ilçelerinden biri yapmak hedefimiz var. Gerçekten dolu dolu, nitelikli ve keyifli etkinlikler düzenliyoruz. Zaman zaman ben de belediyemizin etkinliklerini takip etmeye çalışıyorum ve çok keyif alıyorum.

Remzi Aydın için Eyüp ne demek? Eyüp, doğduğum, büyüdüğüm yurdum, memleketim… Çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği, halen yaşadığım, yüzlerce anılarımın, dostlarımın arkadaşlarımın akrabalarımın bulunduğu bir belde… Aynı zamanda bana huzur veren ve beni tarihe, medeniyetimin köklerine bağlayan önemli bir köprü. Kendimi bulduğum, köklerimi bulduğum kendimi rahat hissettiğim beldemde belediye başkanı olmak benim için büyük onur ve gurur meselesi. Bu açıdan kendimi çok sorumlu hissediyorum. Gençlik yıllarında Eyüp’te yaşadığınız ve unutamadığınız bir anınız var mı? Eyüp Lisesi’nde bir gün ortaokul 2. sınıfta okurken, 78 ya da 79 yılı... Akşam arkadaşlarımla okuldan beraberce çıktık. Eyüp Camii’ne doğru giderken, o zaman araba geçiyordu oradan, sahil yoktu. Siyah bir köpek hepimize doğru koşmaya başladı. Okula geri koştuk, köpeğin bir tanesi beni kalçamdan ısırdı. Akşam ağlayarak eve gittim. Rahmetli babam beni Çemberlitaş’a hastaneye götürdü. O akşam karnımdan iğne oldum. 14 gün boyunca karlı havalarda iğne olmak zorunda kaldım. Daha sonra o köpeği yeniden gördüğümde hem sevindim hem kızdım. Sevindim kuduz olmadığımı anladım, kızdım bana saldırdığı için… Bu sefer ben


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Hobileriniz ve ilgi alanlarınız nedir? Sinemayı çok severim. Haftada birkaç film izlerim. Tiyatroyu severim. Türkü dinlemekten hoşlanırım, klasik Türk müziğini dinlemekten zevk alırım. Çok yoğun kitap okurum ama son 1 yıldır fazlaca vakit ayıramıyorum. Son olarak ‘Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları’nı bitirmiştim. Şimdi ‘Kraliçe’nin Adamları’nı okuyorum. 10 sene sonra nasıl bir Eyüp hayal ediyorsunuz? Merkezi pırıl pırıl, ferah, insanları naif bir şekilde olan, tertemiz, sessiz sakin ama sağlıklı yapılara sahip bir ilçe… Merkezin dışında, modern ve sağlıklı mahallelerin oluştuğu, tapu-mülkiyet gibi sorunların konuşulmadığı semtler… Tarihini ve medeniyetini çok iyi şekilde özümseyen, kendine güvenen, analiz yetenekleri gelişmiş, geleceğinden emin gençlerin olduğu bir Eyüp… İnsanlarımızın gözlerinin içinin güldüğü, eğitim alanında bir hayli mesafeler almış, başarılı gençlerin çıktığı, kültür ve sanatın çok yükseklere ulaştığı, bereketli toprakların olduğu bir bölge hayal ediyorum. Buradan da İstanbul ve Türkiye’nin her yerine bu anlamda medeniyet kaynağı oluşturacak bir özellik hayal ediyorum Eyüp’te. Eyüp’ün tanıtımını ve turist potansiyelini yeterli görüyor musunuz? Bunu arttırmak için ne tür projeleriniz var?

onu kovaladım. Daha sonra köpek beni gördüğü zaman kaçmaya başladı. O günden sonra köpeklerden hiç korkmamaya başladım. Eski Eyüp ile yeni Eyüp arasındaki farklar nelerdir? Eskiden Eyüp daha sakin daha karanlık ve daha bakımsızdı. Keza eski eserlerimiz de öyle… Ama zaman içinde eski eserlerimiz ciddi ölçüde koruma altına alındı, meydana çıkarıldı ve ihya edildi. Caddelerimiz daha güzelleşti. Ancak yine bu alanda kat edilecek daha çok yolumuz var. Eyüp merkez özellikle eskiye kıyaslanmayacak oranda güzel. Ama biz önümüzdeki dönemde daha da güzelleştireceğiz, daha da sakinleştireceğiz. Mahallerimizi de daha yaşanabilir daha modern daha sağlıklı daha ferahlık veren mekânlar haline getireceğiz. Ama küçük binalar yerine büyük binalar en büyük göze çarpan fark. Remzi Aydın’ın bilinmeyen yanları nelerdir? Küçüklüğümden beri yoğun spor yapıyorum. Karate, futbol, voleybol, masa tenisi, yüzme, fitness, tenis. Çapraz yan bağlarım yırtıldığı için daha dengeli daha sakin sporlar yapmaya çalışıyorum. Bu aralar yüzüyorum ve yürüyorum. Ormanda Kurt Kemeri’nde yürüyorum, Yeşilpınar’da da yüzüyorum.

Eyüp’ün tanıtımını ve şuanki turizm verilerini yeterli görmüyorum. Bunu artırmak için çalışmalara başladık. Bilgi Üniversitesi’yle, merkezi alan yönetim planını hazırlamak üzere çalışma yaptık. Bu plandan sonra tarihi eserlerimizi restore etmeye hız veriyoruz. Tarihe, kültüre ve medeniyetimize ait mekânları olabildiğince artıracağız. Müzeler kuracağız, otelciliği teşvik edeceğiz. Gelen turistlerin sayısını artırarak güzel ve arzu ettikleri bir ortamda olmalarını sağlayıp ilçemizde kalmalarını temin etmek istiyoruz. Eyübüm dergisi vasıtasıyla okuyucularımıza bir mesajınız var mı? Halkımız bize yetki verdi, güvendi. Bu yetki ve güvene layık olmak için gece-gündüz çalışıyoruz. Eyüp’te oturan sakinlerimizin geleceğe daha mutlu bakmalarını sağlayacak bir vizyona sahibiz. Eyüp, önümüzdeki dönemde çok güzel bir belde olmasıyla ön plana çıkacak. Gerçekten ‘Huzur Başkenti’ olacak. Eyüp, her bir insanımızın gururla ben Eyüplüyüm dedikleri bir ilçe olacak. Bu duygularla tüm Eyüplülere ve Eyübüm dergisi okuyucularına sevgi ve muhabbetlerimi sunuyorum.

23


24

GEZİ

Dünyanın Merkezi

KUDÜS Yahudiliğin ruhani merkezi, Hristiyanlığın kalbi, İslamiyetin ise, Mekke ve Medine’den sonra, üçüncü kutsal şehri Kudüs.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

25


26

GEZİ

Anadolu insanı Kabe’yi nasıl büyük bir özlem ve aşk duyuyorsa, Kudüs dediğiniz zaman da insanımızın gözleri dolar, Mescid-i Aksa’yı büyük bir aşkla sever.

K

utsal Kudüs kenti, huzurun, maneviyatın ve gözyaşının toprakları. Kudüs’ü keşfetmek için önce bu şehrin önemini anlamakta fayda var. Zira bunu yapmazsanız, Kudüs’ü eksik bırakmış olursunuz. Anadolu insanı Kabe’yi görmediği halde nasıl büyük bir özlem ve aşk duyuyorsa, Kudüs dediğiniz zaman da insanımızın gözleri dolar, Mescid-i Aksa’yı büyük bir aşkla sever. Doğu duvarının dibindeki mezarlıkta onbinlerce Anadolu evladı huzur içinde yatıyor. 70 sahabe de burayı şereflendiriyor. Kudüs; Hz. Yakup’un güzelliği, Hz. Yusuf’un kokusu, Hz. İsa’nın bağrıdır. Meryem annemizin hüznü, Peygamber Efendimiz’in miracıdır. Selahattin Eyyubi’nin, Selman-ı Farisi’nin, Hz. Rabia’nın şehridir Kudüs. Unutmadan söyleyelim, İslamiyet için bu kadar önemli olan Kudüs’ü, yılda ziyaret eden 4 milyon turistten sadece 50 bini müslüman!

ÜÇ BÜYÜK DİNDEKİ ÖNEMİ? Yahudiliğin ruhani merkezi, hristiyanlığın kalbi, İslamiyetin ise, Mekke ve Medine’den sonra, üçüncü kutsal şehri Kudüs. Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra İslam dini için kutsal merkezler. Mescid-i Aksa, müslümanların ilk kıblesi ve üç önemli mescidinden biri. Bu caminin yüceliği Peygamber efendimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V.) Miraç gecesinde Mekke’den Kudüs’e gidişi (İsra), büyük peygamberlerle buluşması ve göğe yükselişindendir. Bu ilahi yolculuk sırasında Hz. Muhammed (S.A.V.) Kubbet-üs Sahra’nın içinde bulunan “Muallak taşından” miraca yükselmiştir. M.Ö. 10. yüzyılda Hz. Davud tarafından Kudüs, Kutsal Tapınağın yeri olarak belirlendiğinde, Yahudiliğin ruhani merkezi ve en kutsal kenti oldu. Kral Süleyman tarafından yaptırılan Kutsal Tapınak, şehrin Roma işgalinde yıkılmış, sadece batı duvarı ayakta kalabilmiştir. Burası aynı zamanda ağlama duvarıdır ve Yahudilik açısından büyük önem taşır.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Hristiyanlık açısından bakıldığında ise Hz. İsa’nın ve Hristiyanlığın doğduğu yerdir. Kutsal sayılan Doğuş Kilisesi ve Kutsal Kabir Kilisesi burada bulunur. Çile Yolu adı verilen ve Hristiyanlara Hz. İsa’nın çarmıha çivilenerek yürüdüğüne inanılan Via Dolorosa da buradadır ve bu yol üzerinde ilerleyen Hristiyanlar hacı olduğundan, her yıl yoğun bir ziyaretçi akını yaşanır.

27


28

GEZİ

Kubbe’t-üs Sahra’nın içinden Peygamberimizin Miraca yükselirken üzerine bastığı kutlu kaya Hacer-i Muallak’a iniliyor.

KUDÜS’Ü KEŞFETME ZAMANI

K

utsal şehrin neden bu kadar önemli ve paylaşılmaz olduğunu kısaca anlattıktan sonra sıra geldi gezmeye. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırdığı surlar karşılıyor eski Kudüs’e gelenleri. Müslüman, Yahudi, Hristiyan ve Ermeni mahallelerinden oluşuyor eski şehir. Surların içine girmek için sekiz kapı yapılmış. Mescid-i Aksa’ya en yakın olan altın kapı ise kapalı. Mesih’in oradan geleceğine inanıldığı için kapalı tutuluyor. Surlardan içeri adımınızı attığınızda ise zaman adeta duruyor. Sağlı sollu çınar, selvi ve zeytin ağaçları karşılıyor gelenleri. Ardından Kubbe’t-üs Sahra gözüküyor tüm güzelliğiyle. Mescid-i Aksa’da kılınacak namazdan sonra Kubbe’t-üs Sahra’nın içinden Peygamberimizin Miraca yükselirken üzerine bastığı kutlu kaya Hacer-i Muallak’a iniliyor. Bu taşın bir özelliği de Hz. İbrahim’in üzerinde oğlu Hz.İsmail’i kurban etmek istediği taş oluşu. Sekizgen şeklinde yapılan Kubbe’t-üs Sahra 691 yılında kutsal taşı korumak amacıyla yaptırılmış. Kubbe’t-üs Sahra’nın kıble tarafında ise Mescid-i Aksa bulunuyor. Harem-i Şerif bu nedenle Kudüs’ün kalbinin kalbi olarak nitelendirilir.

şehir surlarını buradan tüm güzelliği ile görebilir ve şehrin büyüleyici atmosferini hissedebilirsiniz. Aynı zamanda bu bölge Hristiyanlar için de kutsal. Hz. İsa’nın havarilerini toplayıp kehanetlerini burada açıkladığına inanılıyor. Yahudiler için de bu tepenin ayrı bir önemi var. Allah’ın mahşer günü ilk bu mezarlardan ölüleri diriltmeye başlayacağına inandıklarından kutsal bir bölge olarak kabul ederler ve bu mezarlıkta yer edinmek büyük bir ayrıcalıktır.

Kudüs’ü en güzel göreceğiniz yer ise kuşkusuz şehrin en yüksek tepesi Zeytindağı. Altın kubbesi ile Kubbe’t-üs Sahra’yı ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından yapılan

Hz. İsa’nın doğduğu Beyt’ül Lahim şehri de görülmesi gereken yerlerden. Eski Kudüs içinde yer alan Çile Yolu’ndan geçen Hristiyanlar Kıyamet Kilisesi’nde Hz. İsa’nın

Hacer-i Muallak Kayası

kefenlendiği taşa yüz sürüyorlar. Batı Duvarı olarak bilinen Ağlama Duvarı da Yahudiler tarafından Kotel olarak adlandırılıyor. Ağlama Duvarı Kudüs’teki bir başka kutsal mekan. Eski şehir küçük ama her adımı büyük bir yer. Kudüs dünyadaki diğer şehirlerle dalga geçiyor adeta. Kudüs, çekiyor sizi içine. Peygamber Efendimiz’in maneviyatı üzerinizde dolaşıyor. Nebilerle, evliyalarla, sahabelerle, kutlu komutanlarla saf tutuyorsunuz burada. Osmanlı’nın izleri gururlandırırken, Kudüs’ü Hristiyan işgalinden kurtaran büyük komutan Selahattin Eyyubi’nin size güç veren nefesini hissediyorsunuz.


29

Eyüp Belediyesi’nin İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ile başlatılan ve daha sonra Eyüp Belediyesi ile özdeşleşen Şeker Hayat Atölyesi, özel çocuklara özel olarak tasarlanmış bir yaşam biçimi sağlamayı hedeflemiştir. Bu yaşam biçiminde gençleremizin el emeği ürünleri, oyuncak bebek-nikah şekeri yapımı için atölyeleri, bahçıvanlık faaliyetleri için seraları vardır.


30

RÖPORTAJ

BİR EYÜP SULTAN AŞIĞI:

Prof. Dr. SEMAVİ EYİCE

Bizans ve Osmanlı sanatına ilişkin çalışmaları ile tanınan dünyaca ünlü Prof. Dr. Semavi Eyice, dergimizin onur konuğu oldu. Eyice hoca Eyüp’ün tarihini dünden bugüne bizlere anlattı.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Güngedül PARLAR

Roma ve Bizans tarihlerinde Eyüp’ün yeri nedir? Osmanlı’da ve Cumhuriyette ilçenin önemini anlatır mısınız?

Ayvansaray’dır diyor. Ad da oradan geliyor diyor. Ve Eyyüp el Ensari ismi halk dilinde Ayvansaray’a dönüşmüş.

Eyüp dediğimiz yer, Haliç’in en uç kısmından başlayan sonra iki tatlı suyun Haliç’e akan iki derenin (biri Alibeyköy deresi biri Kağıthane deresi) tam karşısına kurulmuş olan bir belde.

Osmanlı devrinde buranın kutsallığı devam ediyor. İstanbul’un her yerinde öbek öbek Hristiyan mezarı varken Eyüp’te yok . İşte bir tek şey kilisesinden bahsedilir Ermeni kilisesi ama ben görmedim hangi tarihte ne münasebet oraya yapıldı onu bilmiyorum. Ondan sonra Türk dinindeki bütün gelişme bu. Sonra türbeler var birçok kimse kabrinin Eyüp’te olmasını istemiş hatta bir kısmı da Kâbe yolunun başlangıcı diye Kara Camii’yi tercih etmiştir. Kâbe’ye kadar giden yolun biliyorsunuz hareket noktası Kara Camii’nin önüdür. Bir nevi Kâbe yolunda gömülü olacağız diye Kara Camii’den o kadar geniş bir sahaya yayılması kızıltoprağa doğru mezarlığın yürümesi maalesef o son ucu erittiler yok ettiler. Fakat oraya kadar geliyordu yakın zaman kadar.

Bu beldenin tarihçesi hakkında bildiğimiz Bizans devrinde buraya Kozmidyon denildiği. Aziz Kozpas adı ile teşekkül etmiş bir yer. Bu Kozpaslar iki azizdir. Asker azizler ve sivil bazlı işlerde çalışmış azizler. Bunlar hekimdir. Eyüp’ün Kozmidyon olması burasının bir manastır olduğunu gösteriyor. Ortada belli bir kalıntı yok. Sadece türbenin Eyüp Sultan türbesinin olduğu yerde böyle bir kalıntı var. Ama bunlarla ilgili mi değil mi tam olarak incelenmiş değil. Bizans devrinde buranın varlığı hakkında pek de bir bilgimiz yok. Yalnız Bizans’tan önceki eski tarihte ki tahmine dayalı İstanbul’un ilk halkının iki tatlı suyun arasında ve daha sonra Silahtar Ağa Elektrik Fabrikası’nın olduğu yerde bir sivri yarımada var. Orada ilk insanların yaşadığını tahmin ediyoruz. Fetihte biliyorsunuz bir hadise var. Akşemseddin, Eyüp’ün burada gömülü olduğunu söylüyor. Fakat buna dair de Alman Türkologlardan Paul Wittek’in 1930 larda basılmış bir makalesi var. Bu makalede adamın iddiası şu: Ayvansaray adının nereden geldiği anlaşılmıyor. Bazıları ‘hayvan sarayı’ diyorlar. Bazıları ‘eyvan şeklinde bir yapı kalıntısına rastlandığından geldiğini söylüyorlar’ diyor. Fakat bunların hiçbirinin sağlam esası yok. Benim kanaatim ‘Ayvansaray adı Ebu Eyyub-el Ensari’den geliyor’ diyor. Gerekçe olarak da şunu gösteriyor: Müslümanlar, Araplar zaman zaman İstanbul’u kuşatmak üzere seferler yapıyorlar, gemilerle donanmalarla geliyorlar. Marmara’da surların karşısına geldiklerinde demirleseler lodos çıktığında perişan olurlar. Mecbur kalıyorlar Roma devrinden kalma küçük mancıklara sığınmalara başlıyorlar. Düşünün bir de bunlar Araplar. Sıcak iklime alışmış insanlar. Geliyorlar İstanbul’un dondurucu soğuğunda nasıl barınacaklar. Onun üzerine büyük sıkıntı çekiyorlar işte bu ilk gidişlerinde şey iddia ediyor Paul Wittek; Bizans kaynaklarından bazı bilgilere de dayanmak suretiyle sonunda bir teklif götürüyorlar Bizans İmparatoru’na biz mühasaradan vazgeçtik vazgeçeceğiz ancak bize bir şeyler yapsa biz çok merak ediyorduk bu şehri hiç olmazsa bir heyetin bu şehre girmesine izin verin. Onun üzerine imparatorun izniyle bu heyet ki içinde Hz.Peygamber’in yakınlarından olan Ebu Eyyub-el Ensari de var. Ondan sonra şehre giriyorlar. 10-15 kişi bunlar. Bizanslılar, Hipodroma Ayasofya’ya götürüyorlar. Bunlar tabii hayranlıkla buralara bakıyorlar filan ondan sonra hadi artık dönelim dediklerinde surlara yaklaştıklarında Bizanslılar ihanet yapıyorlar kapıları kapatıyorlar. Müslümanlar surların dibinde şehit ediliyorlar. İşte diyor Eyyub el Ensari’nin şehit edildiği yer

Cumhuriyet Tarihinde Eyüp’ün önemi nedir? Osmanlı Devrinde son derece bir ruhaniyeti olan bir şehir bölgesi olarak gelişmiş. Kıyıda sahil saraylar var. Mesela Eyüp tarafında bugün tam köprünün ayaklarının bulunduğu yerde Hatice Sultan’ın 18. yüz yılın sonlarında yapılan sarayı var. Hatta onun altında, önünde Yâ Vedûd camii var. Tabii oralarda başka yalılar da varmış. İstanbul’da biliyorsunuz 4-5 tane Mevlevi Tekkesi var. Bir tane Yenikapı Mevlevi Hanesi. Bir tane Galata Mevlevi Hanesi. Bir tane Kasımpaşa’da Sururi Tekkesi denilen Mevlevihane var. Bir tane de Çarşamba’da mesnevihane denilen Mevlevilerle gene ilgili bir ufak tekke daha var. Eyüp tarihi için önemli olan bir de tekke var. Karyağdı Tekkesi. Fakat tabii tekkeler kapatılınca canını okumuşlar. Hatta onun çok enteresan bir havuzu varmış mermerden onu da sökmüşler getirmişler Beyoğlu’ndaki Ağa Camii’nin avlusuna monte etmişler. Daha başka parçalar filan vardı hatta talebelerde fotoğraflar getirdiler bana öyle tepelerden çekilmiş kalıntılar filan varmış ama tam olarak ben de bilmiyorum. Eyüp’te Karaim mezarlıkları ve iki tane ermeni kilisesi mevcut. Bunların İslamca önemi nedir? Birinde Yahudi Türkler diğerinde Ermeniler var. Müslümanlar beldesinde bunu nasıl yorumlarsınız? Bilemiyorum. Mesela Türk oldukları halde Ortodoks olan bir zümre de Samatya’ya yerleştirilmiş ve mezarları hepsinin Balıklı Rum Kilisesi’nde. Uzun da uzun kitabeleri var ve tamamen Türkçe ağıt halinde yazılmış. Rum harfleriyle, bizim Türkoloji bölümünde öğrenci olan bir genç bunu hocaları lisans tezi olarak verdiler. O kitabelerin hepsinin kopyalarını aldı ve bir tane tez yaptı. Herhalde tezin orijinali Türkoloji bölümünün kütüphanesinde vardır. Türk oldukları halde bizim Hristiyan diye kapı dışarı ettiğimiz insanlar bir cemiyet kurmuşlar Anadolu’dan gitme Ortodoks Hristiyanlar cemiyeti. Selanik’teymiş merkezi dergileri varmış bir tane. Dergide o çocuğun tezi makale halinde çıkmıştır. Ben hatta onu elde etmek

31


32

RÖPORTAJ

istedim oraya giden birisine rica ettim fakat bir fotokopisini almış bu yazının. Fotokopi çekerken hangi kitaptan dergidense birinci sayfayı da çekmek lazım. Hiç değilse nerede bilinecek, derginin adı yok hangi cildi hangi seneye ait hiçbir şey yok. Onlarda yok şimdi elimin altında. Alanlarda zaten kütüphaneye kullanmasını bilmiyorlar, hepsini her şeyi doldurmuşlar depoya duruyor orada duruyormuş daha doğrusu öyle haberini alıyorum. Üç tane Kadılık var İstanbul’da. O üç kadılıktan bir tanesi de Eyüp’te bu kadılıklar hakkında da bilgi verir misiniz? Vaktiyle Rumeli’nin bir yerinde ki Sinan’ın yaptığı bir camii hakkında araştırma yapıyordum. Bizim bu Rumeli’deki Osmanlı eserleri hakkında koca koca kitaplar yazan Ayverdi, onun kitabına baktım bu adamın bu camiyi yaptıran paşanın İstanbul’da Mevlevihane’de Yenikapı Mevlevihane’sinde oranın camiini de yenilemiştir diyor. Sonra tespit ettim inandım da buna herhalde doğrudur dedim. Ama doğru değişmiş. İsmail Hakkı Ayverdi’nin verdiği bu bilgi tamamen yanlış. Bu paşanın İstanbul’da bir camii var fakat Mevlevihane’deki camii değil. Mevlevihane’deki camii onun ismine benzeyen bir başka paşanın. O da Mehmet Paşa ama 100 sene sonra yaşamış ve o Malkara’da idam edilmiş. Malkara’da da mezarlık kalmamış orada da bulmanın imkânı yok çünkü mezarları sökmüşler üst üste yığmışlar bir yere taşları. Gidip o taşları kaldırıp hangisi paşanın mezar taşıdır tabii imkân yok. O paşanın ben sonra vakfiyesinin kopyasını getirttim Ankara’dan. 20 sayfalık bir vakfiye bu, orada diyor ki bu paşanın İstanbul’da bir de mescidi vardır. Eyüp’ün bir köyündedir diyor. Sonra İrfan beye bir telefon ettim ben ‘Sizin Eyüp’e bağlı böyle bir köy var mı?’ diye. Böyle bir köy yok. Sonradan aklıma geldi, benim kütüphanemde bir kitap vardı sonra kütüphane gidince kitap da gitti. Cumhuriyetin ilk bölümünde 1930’lara doğru basılmış İçişleri

Bakanlığı’nın bastığı bir kitap. Türkiye’de meskun yerler kılavuzu kitabın adı. İçinde insan olan her yerleşim yerini katalog halinde yazmışlar. Kaç kişi yaşıyor vs. Ondan sonra o kitap birisini yolladım bereket ciltli filan olduğu için güzel göründüğü için kütüphaneye koymuşlar kolay bulunmuş kitap. Yoksa hırpanî kılıklı olsaydı bulunmazdı. Neyse bulmuşlar kitabı vakıfta da var kitap ama 1 cildi var. Alfabetik olduğu için 1. cildi var. 2. cildi yok, ben de tamamı vardı 2 cildi de. Sonra K harfinde bulmuşlar köyde de K harfi ile başlıyor. Karete mi ne öyle bir ismi var. Sonra o köy Silivri’de gösteriliyor. Eski kayıtlarda Eyüp, Silivri’ye denize kadar uzanıyor. Onun için bir kayıt eski bir kayıt Eyüp’te denilirse eğer bugünkü Eyüp’te arama onu. İşte nitekim o mescidin olduğu yer Silivri’de. Bazı büyük alimlerimiz Sinan’ın yaptığı kasırları incelerken Eyüp’te Siyavuş Paşa Kasrı varmış fakat burada böyle bir kasr yok diyorlar. Eyüp dedikleri yer eski kaynaklarda Sinan’ın eserler sayılırken neresi bugünkü Bakırköy. Nitekim Siyavus Paşa Kasrı, koca kasr duruyor orada hâlen. İşte bizim alimlerimiz öyle zannediyor hala daha.

“Osmanlı devrinde Eyüp’ün kutsallığı devam ediyor. İstanbul’un her yerinde öbek öbek Hristiyan mezarı varken, Eyüp’te yok”


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Türkçe ve yabancı dillerde olmak üzere 15 kitap, 500’den fazla bilimsel makale ve araştırması basılan, Bir İstanbul aşığı olarak tanınan Prof. Eyice’nin, Eyüp tarihi üzerine de kitapları ve çalışmaları bulunmaktadır.

PROF. DR. SEMAVİ EYİCE KİMDİR? Sanat tarihçisi, Bizans ve Osmanlı sanatına ilişkin çalışmaları ile tanınmış bilim insanıdır. Bini aşkın kitapta makale, ansiklopedi maddesi ve araştırması yayımlanan Eyice, Türkiye’de Bizans sanatının tanınmasında ve Osmanlı sanatı ile karşılaştırılmasında önemli rol oynamıştır. Eyice hoca 1923 yılında İstanbul’da doğdu. İlk öğrenimini Kadıköy’deki Fransız okullarında yaptı. Sonra Galatasaray Lisesi’ne geçerek, oradan mezun oldu. Bizans ve Osmanlı sanatı tahsili yapmaya karar verdi. İkinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli günlerinde Almanya’ya gitti. 1944-45 yıllarında Viyana ve Berlin üniversitelerinde iki dönem eğitim gördü. Berlin Üniversitesi’nin üçte biri bombalanmıştı. Sanat tarihi dersi, o şartlarda yapılıyordu. 1945 yılının ortalarında yurda döndü. İstanbul Üniversitesi’nde öğrenimine devam etti. 1948 yılında Sanat Tarihi Bölümü’nden ‘İstanbul Minareleri’ teziyle mezun oldu. 1954 yılında Kâmran Yalgın Hanım’la evlendi. 1963 yılında Edebiyat Fakültesi’nde ayrı bir Bizans Sanatı Tarihi Bölümü kuruldu. ‘Zaviyeler’ teziyle 1964’te profesörlüğe yükseldi. Yurt içinde ve dışında konferanslar verip, kongre ve toplantılarda bildiriler sundu. İlk yazısının yayınlandığı 1946 yılından günümüze gelinceye kadar, Türkçe ve yabancı dillerde olmak üzere 15 kitap, 500’den fazla bilimsel makale ve araştırması basıldı Bir “İstanbul aşığı” olarak tanınan Prof. Eyice’nin, İstanbul’un kaybolan tarihi eserleri ile ilgili makaleleri bu konudaki çalışmaların en önemli kaynağıdır.Birçok tarihî yapının yok olmaktan kurtarılmasını; kurtaramadıklarının kayıt altına alınmasını sağlamıştır. İstanbul’un tarihi eserleri konusundaki çalışmaları dışında Toroslar’daki arkeolojik alanlar, Balkan ülkelerindeki Osmanlı eserleri hakkında araştırmaları vardır. Prof. Yıldız Demiriz’in dediği gibi “Kimse onun kadar iyi bilemez İstanbul’u”.

33


34

ARAŞTIRMA

BİR KULÜPTEN FAZLASI

EYÜP İDMAN YUVASI Kurtuluş Savaşı nedeniyle sportif faaliyetlerine ara veren Eyüp İdman Yuvası (Eyüp Spor Kulübü), milli mücadeleye yaptığı katkılarıyla ön plana çıktı. İstanbul’un işgali müddetince Türkiye’nin birçok bölgesine harp malzemesi sevkiyatı yaparak, savaşın kazanılmasında büyük rol oynamıştır.

E

yüp Spor Kulübü 95 yıldır faaliyetini sürdürüyor. Ancak kuruluş amacı, milli mücadelede yaptığı aktif çalışmalar ve vatan müdafaasına verdiği katkılarla bir spor kulübünden çok daha fazlasıdır…

Eyüplüler ve Eyüp İdman Yuvası kurucuları ne yapmıştır milli mücadelede; işte bu tarihinin izini sürmek için Reşadiye Numune Mektebi’nin yapılışına kadar uzanıyoruz. Kalbi çocuk sevgisi ile dolu bir padişah olan V. Mehmed Reşad, Eyüp’te şanına yaraşır bir okul yaptırılmasını emreder. Sultan Reşad, çocuk seslerini ebediyen duyabilmek için de türbesini okulun yanına yaptırıp, buraya gömülmeyi vasiyet etmiştir. “Reşadiye Numune Mektebi” adıyla açılan bu okul, önce Eyüp İdman Yurdu’nun, ardından da Eyüp İdman Yuvası’nın beşiği olacak ve Kurtuluş Savaşı’nın gizli kahramanlık hikâyelerinde de başrol oynatacaktır. 1911-12öğretim yılında açılan okulun ilk müdürü Mekki Bey, Osmanlı Devleti’nin, “İdman Yuvalarının Kurulması” talebini göz önünde bulundurarak öğrencilerini futbola yönlendirir. 1915-16’lı yıllarda, “Eyüp Reşadiye Mektebi” adıyla kurduğu takıma diğer okullarla ve bazı semt takımları ile özel karşılaşmalar yaptırır. Öğrencilerin, bu maçlarda aldıkları sonuçlarMekki Bey’i oldukça mutlu eder. Spor eğitiminin Osmanlı’daki ilk öğretmeni olma şerefine erişen Selim Sırrı (Tarcan) Bey, ders verdiği Reşadiye’nin güzide talebelerine, notasını İsveç’ten getirdiği “Dağ Başını Duman Almış” marşını ezberleterek, Sultan Reşad’ın okula hediye ettiği piyanoeşliğinde söyletir. İşte, o zamanın “Milliyetçi ruhu” Eyüp’ten doğmaya başlar... Kim bilebilirdi ki, Eyüp’te tarih yazacaklarını! Neşet… Burhan… Feridun… Emin… Nurive daha niceleri, “Reşadiye Mektebi”nin o zamanki futbolcu talebeleri… Hem İstiklal Savaşı’nın isimsiz kahramanları, hem de “Eyüp İdman Yuvası”nın 1925’teki yeniden doğuşunun temel taşları olacaklardır.

Reşadiye Numune Mektebi


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Eyüp İdman Yurdu Kurucusu Cemal Bey (Kılıç)

Şener TÜRKMENOĞLU

35


36

ARAŞTIRMA

KURULUŞ ÖYKÜSÜ (1917-1918) / CEMAL (KILIÇ) BEY Evkaf’ta mütevazı bir memur. Eyüp’ün saygın kişilerinden. Arkadaşları ile birlikte 1917’de Eyüp İdman Yurdu’nu kurar. Kulüp, önceleri Eyüp’te yadırgansa da zaman geçtikçe semtin sosyal havasına uygun düşen bir saygı ve kardeşlik ortamı oluşturur. Kurucu Başkan Cemal Bey’in Eyüp İdman Yurdu’nu ayakta tutabilmek için yaptığı büyük fedakârlıklar, semtte uzun süre dilden dile anlatılır. Eşi Sahure Hanım, savaş yıllarında Cemal Bey’in en büyük destekçisi olur. Eyüp’te futbol sahası yoktur. Cemal Bey, Bahariye’de Taşlıburun Tekkesi yakınında bulunan evinin önündeki arsayı gençlere tahsis eder. Tekke’nin yanındaki küçük ahşap yapıyı ise kulüp idare işleri için kullanır. Eyüp İdman Yurdu’na bu zor günlerde “Deli” lakabıyla tanınan Eyüplü Halit Paşa’nın ağabeyi Şifalı Sami (Karsıalan) Bey’in kulübe hamilik ettiği söylenir. Semt sakinlerinin genellikle yoksul oluşu ve yeni biten Birinci Dünya Savaşı’nın olumsuz etkileri, kulüp faaliyetlerinin gelişmesini engeller. Müttefiklerin ülkeyi işgal etmesi ile karanlık günler başlamıştır. İstanbul’da toplantılar yasaklanmaktadır. İşgal Kuvvetleri, Milli Mücadele çalışmalarının, İdman Cemiyetleri vasıtasıyla sürdürüldüğü düşüncesinden hareketle tüm sportif faaliyetlere ve kulüplere de kısıtlamalar getirir... Artık İstanbul’da futbol maçları oynanamamaktadır.

BAHARİYE’DE FRANSIZ ASKERİ VURULUR İstanbul’un işgali dönemindeki birçok spor kulübü gibi, Eyüp İdman Yurdu da büyük fedakârlıklarla sürdürdüğü faaliyetleri, Eyüp Bahariye’de nöbet tutan bir Fransız askerin öldürülme olayı sonrasında durdurulur. Askerin kaybolmasıyla Fransız’lar Bahariye’ye gelerek mahalledeki evleri arayarak halkı sorguya çeker. Vatansever halktan herhangi bir bilgi alamayan Fransızlar, devriyeleri artırarak mahalleyi kuşatıp giren çıkanı kontrol altına alırlar. Bu olay sonrası işgalcilerden gelen yoğun baskı sonucunda, zaten zor günler yaşayan Eyüp İdman Yurdu faaliyetine son verir. Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar! Önce kısa bir sessizlik dönemi yaşanır Eyüp’te. Sessizliği, Reşadiye Numune Mektebi Müdürü Mekki Bey ve talebeleri Eyüp Caddelerini boydan boya dolaşarak ve trampetler eşliğinde söylediği marşlarla bozar. Ufukta Milli Mücadele Hareketi, yeniden diriliş çabaları ve Eyüp İdman Yuvası’nın kuruluşu, Kurtuluş Savaşı’nın en çetin şartları altında kahramanca, destanlara konu olacak, serden, anadan ve yardan geçme pahasına verilen mücadelenin efsane kahramanlarını sunar yeni nesillere.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Eyüp İdman Yuvası’nın İlk Logosu

HEDEF MİLLİ MÜCADELEYİ ORGANİZE ETMEK 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandığında, Müttefik savaş gemileri İstanbul limanına demirlemeye başlar. İşgal günleri, kâbus gibi çöker milletin üzerine. Hür yaşamış bir millet için ne büyük bir zillettir bu. Vatanı ve insan onurunu korumaktan başka bir çare yoktur artık. Öyleyse istiklal ve hürriyet uğruna can dâhil ne gerekiyorsa feda edilecektir. Eyüp’teki teşkilatlanma, işte bu şartlar altında doğar. Küçük gruplar halinde kendi aralarında toplanan Kuva-i Milliyeciler’in teşkilatlanması kartopu gibi başlayıp çığa dönüşecektir. İşgale karşı İstanbul’da ilk harekete geçen Topkapı’dır. Onu Eyüp halkı takip eder. Peki neden Eyüp? Kurtuluş mücadelesinde Eyüp semtinin stratejik bir konumu vardı. Rami kışlasında Fransızlar, Çobançeşme ve Halıcıoğlu’nda İngilizler, Kâğıthane’de ise İtalyanlar karargâh kurmuşlardı. Haliç’in kıyısındaki semt, işgalcilerin tam ortasındaydı. Anadolu’ya kara yoluyla silah ve cephane sevkiyatı çok zordu, haliç kıyısından sevkiyat çok daha kolay görünüyordu. Bu nedenle Eyüp, teşkilat ve gizli çalışmalar açısından çok önemliydi. Eyüp’te 30 Ağustos 1922, zaferin kutlamalarından bir görüntü.

Eyüp’teki ilk milli teşkilat; Darülfünun Riyaziye (Matematik) Hocası Hafız Kemal Bey (Sun) tarafından kurulur. Eyüplü Şahap Bey (Efe), Müdür Muavini Fikri Bey (Balkanlı), Fizik hocası Mürteza Bey, Feshane ustabaşsısı Kazak Mehmet, Terlikçi Hüseyin ve Eğrikapılı Jandarma Alay Beyi Said Bey olur. Defterdar, Feshane Fabrikası işçileri ve semtten birçok vatanseverin katılımı ile Hafız Kemal Bey ve arkadaşlarının teşkilatı gün geçtikçe daha da güçlenir. İstanbul ve Anadolu’daki direniş örgütlenirken, faaliyete devam edebilen spor kulüpleri, işgal kuvvetleri ile sık sık futbol maçları düzenleyip dikkatleri dağıtmaya çalışırlar. Bu cazip düşünce, Eyüp’te de spor amaçlı bir cemiyet kurulması için ilk kıvılcım olur. Teşkilatın amacını, gençlere spor yaptırmak olsa da, asıl amaç milli mücadele hareketini organize bir şekilde sürdürmektir. Kulüp kurma fikri, teşkilatın Reisi Hafız Kemal Bey’in Feshane Caddesi, Kızıl Değirmen Sokak 2 no’lu evindeki gizli toplantıda hayat bulur. Hafız Kemal Bey, Milli Mücadele teşkilatının bir hücresi şeklinde kurulan kulübün başına Teşkilat-ı Mahsusa’da gözcü olarak da görevli olan Cemal Bey’i(Kılıç) uygun görür. Kurucular; Şahap Bey (Efe), Müdür Mekki Bey, Müdür Yardımcısı Fikri Bey (Balkanlı), Fizik hocası Mürteza Bey, Coğrafyacı Şükrü Bey, Hafız Şaban Bey ve Tapu Kadastro Müdürü Necmi Bey den oluşur.

Eyüp’te Milli Mücedele harekatının organize edildiği ve Eyüp İdman Yuvası’nın kurulduğu Hafız Kemal Bey’in evi.

Kulübün adı “Eyüp İdman Yuvası”olur. Kulübün forma renkleri Haliç’teki adacıklarda yetişen bir çiçekten esinlenerek “EflatunSarı” olarak belirlenir. Yüksek Spor Heyeti, 77 maddelik“Eyüp İdman Yuvası Nizamnamesi” nihazırlar. Kulübün armasında birçok spor dalının yanı sıra milli mücadeleyi çağrıştıran “tabanca, tüfek ve kürek” gibi simgeler dikkat çekicidir. Bu dallarda faaliyeti

37


38

ARAŞTIRMA

Eyüp İdman Yuvası’nın temelini oluşturan Resadiye Numune Mektebi muallim ve talebeleri bir arada.

olmamasına rağmen ana amaç, bu tarihi armada ustaca kamufle edilmiştir. Tüzük ve kuruluş evraklarıyla birlikte yapılan başvurular sonrası Osmanlı’nın 36. ve son Padişahı Mehmed Vahdeddin 11 Ocak 1919’da İrade-i Seniye’yi verir, Dâhiliye Nezareti de Eyüp İdman Yuvası’nın kuruluşunu 13 Ocak 1919’da tescil eder. Kurucuların ilk işi, semtin esnaf ve ileri gelenlerinden 50 kişiyi asil ve fahri üye yapmak olur. Maksat, milli mücadele kökenli kurucuları geri plana çekip, gizlemek ve teşkilatın rahat hareket etmesini sağlamaktır. Bu dönemde fedakâr ve vatansever Eyüplüler kulübe ve teşkilata her anlamda destek olurlar. Semtin görünmeyen kahramanlarıdır artık onlar: Eyüp İdman Yuvası’nın futbol takımı da, vatanın müdafaası için verilen mücadelede henüz federe olamadığı için faaliyetlerini özel karşılaşmalarla sürdürürken, Rami ve Halıcıoğlu sahalarında işgalcilerle oynanan maçlarda dostluk havası estirilip, ilişkileri sıcak tutmaya özen gösteriyordu. Fransız ve İngilizlerle yapılan maçlar kazanıldığında ise semtte zafer havası esiyordu. Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmasıyla, beklenen çığlık Samsun’dan duyuldu: Kurtuluş Savaşı başlamıştı.Samsun’dan doğan yeni umutla, tüm yurttaki dağınık teşkilatlar Milli Mücadele hareketine katıldı.

MİLLİ MÜCADELE VE EYÜP İDMAN YUVASI (1919-22) Fransızlar, Rami Kışlası’nda, İngilizler Halıcıoğlu’nda “Kumbarahane (Humbara) Kışlası”nda karargâh kurduğundan, Kuva-i Milliyecilerin ihtiyacı olan silah ve cephane işgalcilerin elindeydi. Ne yapıp edip bu silahlara sahip olunmalıydı. Tarih, bu karanlık gecelerde yazılıyordu. Cephanelik baskınları yapılıyor, Anadolu’ya Haliç kıyısından cephane sevkiyatına hız veriliyordu. Eyüp’te, teşkilatın tüm planlayıcısı Hafız Kemal Bey’di. Müdür Mekki Bey, Şeyh Gümüşsuyu Hatuniye Tekkesi Şeyhi Sadettin Efendi ve Eyüp İdman Yuvası önderi Cemal Bey, Kemal Bey’in her zaman Eyüp’teki en büyük yardımcılarıydı. Onlar büyük vatansever, aynı zamanda da birer liderdi. Reşadiye Numune Mektebi “Okul, teşkilatın silah deposuydu” İşgal Kuvvetleri askerleri okula baskınlar düzenlemeye başladı. O zamanlarda okulda talebe olan Neşet (Güriş) yaşadıklarını şöyle anlatır:“ İşgalciler sık sık okula geliyorlardı. Okulda asılı haritaları duvardan indiriyor, bayrakları her yerden kaldırıyorlardı. Eğitimcilere milli ruhu yükseltecek marşları açık alanda söyletilmesini yasaklıyordu.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Reşadiye Müdürü Mekki Bey

Fizik Hocası Mürteza Bey

Tüm bu sıkıntılara rağmen biz okulun içerisinde marşlarımızı haykırarak söylüyorduk”. Yaşanan sıkıntılar ve hiç sönmeyen milli ruh hepsinin yüreğinde kor aleve dönüşüyordu. Büyük zorluklarla elde edilen mühimmat, Haliç kıyısındaki Reşadiye Numune Mektebi’nin bodrumunda saklanıyordu. Müdür Mekki Bey’in talimatıyla hademeler eşliğinde seçilmiş (Neşet gibi), talebeler Yenikapı’da bulunan odun depolarına gönderiliyor, oradan alınan odunlar at arabalarıyla okula getiriliyordu. Yakmak için getirilen odunlar bodrumda saklanan mühimmatın önüne yığılarak kamuflaj sağlanıyordu. Artık sıra sevkiyattadır.Teşkilattan beklenen talimat geldiğinde, Eyüp, Sütlüce ve Hasköy sandalcılarının başı İskele’de oturan Halit Kâhya ile irtibata geçilirdi. Halit Kâhya’nın organize ederek belirlediği ve başını Hüsnü Kaptan’ın çektiği kayıkçılarla, okulun bodrumunda saklı mühimmat gece sandallara yüklenir, Ayvansaray açıklarındaki dubadaki İngiliz nöbetçiler atlatılıp, önce Haliç’teki depolara, oradan İzmit’e ve Anadolu’ya sevkiyat yapılırdı. Reşadiye Mektebi’nin önemi büyüktü. Müdür Mekki Bey, Fikri Bey, Mürteza Bey,Tahsin Bey, Ömer Lütfü Bey, Hüsnü Bey… Başka kimler yoktu ki...Hademeler Mustafa, Süleyman ve Hadi efendiler ve Neşet gibi küçük yaştaki talebeler... Hepsi isimsiz kahramanlardı... Unutuldular. TABUTLARDA SİLAH KAÇIRILDI Spor kulüplerinin yanı sıra tekkelerin de Kurtuluş Savaşı’nda ayrı bir yeri vardı. En hayati hizmetleri, her tehlikeyi göze alıp ifa etmek şerefine mazhar olan Eyüp’teki Hatuniye Tekkesi, çevresi silah ve cephane depolarına yakın olmasından ötürü aktif çalışan tekkelerden biri olmuştu. Tekkenin vatansever müntesipleri, civar tepelerdeki silah depolarını boşaltarak ilk önce dergâhın yanındaki caminin minaresine saklarlar, gece çökünce de silahları önce Pierre Loti sırtlarındaki KaşgariTekkesi’ne getirirlerdi. Sevkiyat görevi, Şeyh Sadettin Efendi önderliğinde Hatu­ niyeTekkesi’ndeydi. Hatuniye Tekkesinin Şeyhi Sadettin Efendi, aynı zamanda Haliç kıyısındaki “İplikhane Askeri Kışlası”nda bulunan hastanenin de imamıydı. Hastane sayesinde temin edilen tabutlara silahlar yerleştirilir, ardından bir cenaze taşınıyormuş görüntüsü ile tekkenin bitişiğindeki camiye getirilirdi. Daha sonra da silahlar İnebolu’ya gidecek gemilere gizlice yüklenirdi.

Müdür Yardımcısı Fikri Bey

kuvvetlerinde görevliydi ve Arnavutköy’den sorumluydu. Cemal Bey teşkilatta gözcülüğünün yanı sıra, Eyüp’teki sevkiyatları yönetiyordu. Hafız Şaban Bey ise, daha çok Rami’den sorumluydu. Eyüp İdman Yuvası; teşkilatla organize olarak, gelen talimat sonrası Haliç’te kayık yarışları da düzenliyordu. Haliç’te başlayıp, Galata Köprüsü ve Kız Kulesi’ne kadar süren yarışlarda, geceden kayıklara saklanan silah ve mühimmat, bu vesileyle gerekli yerlere ulaştırılıyordu. “Teşkilat” bazen de Eyüp İdman Yuvası’nın, İşgal Kuvvetleri ile Rami Kışlasındaki Talimhane sahasında yaptığı masum futbol müsabakaları sırasında amacına ulaşıyordu. İşgale ve işgalcilere karşı kati halk direnişini savunan konuşmaların yapıldığı Sultanahmet Mitingleri devam ediyordu. Eyüp İdman Yuvası, Türk Talebe Cemiyeti ile birlikte 23 Mayıs 1919’daki mitingde ortaklaşa bastırılan el ilanlarını, tüm Eyüp ve çevresinde dağıtarak mitinge büyük katkıda bulunuyordu. 3 Mayıs 1921 tarihinde kurulan “Mim Mim” grubu, teşkilatın son halkasıydı. Hafız Kemal Bey ve Eyüp’teki teşkilat da bu gruba dâhil oldu. Vatanseverlerin işi çok zordu. Daha fazla mühimmat ele geçirilerek gerekli yerlere sevk edilmeliydi. Eyüp’ün milliyetçi ruha sahip vatansever halkının gücünü arkasına alan Eyüp İdman Yuvası, Reşadiye Numune Mektebi ve Hatuniye Tekkesi; İstanbul’un işgali müddetince Haliç’ten İzmit ve Anadolu’ya, Marmara ve Karadeniz sahillerinden de İnebolu’ya her çeşit harp malzemesinin sevkiyatını yaparak, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına büyük katkı sağlıyorlardı. VE YENİDEN DOĞUŞ Kurtuluş Savaşı artık bitmişti... Yeni bir başlangıcın tam zamanıydı… 1919’daki resmi kuruluştan sonra, İstiklal Harbi nedeniyle sportif anlamda 4-5 yıllık bir suskunluk dönemi yaşanmıştı. Eyüp İdman Yuvası, bu mücadele sonrasında birçok üyesinin semte dönüşü ile tekrar faaliyete geçme kararı aldı. Çok daha güçlü olarak yeniden doğan Eyüp İdman Yuvası’na, Kuruculardan Şahap Bey’in (Efe) başkan olarak hamilik eder. Cumhuriyet’in ilanından sonra da devam eden milli ruh ile sportif faaliyetlere hız verildi, birçok önemli çalışmaya imza atıldı.

EYÜP İDMAN YUVASI “ÖNCE VATAN” DİYOR Sportif faaliyetlerine ara vermek zorunda kalan Eyüp İdman Yuvası’nda yepyeni bir dönem başlıyordu. Artık spor bitmiş, gerçek amaç ön plana çıkmıştı. Vatan her şeyden önce geliyordu. Eyüp İdman Yuvası gibi birçok spor kulübü de Kurtuluş Savaşı’nın tam ortasında kalmıştı. Kulübün kurucularından; Şahap Bey milis

Eyüp İdman Yuvası’nın renklerini aldığı Bahar Adası’ndaki çiçek.

39


40

NOSTALJİ


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Ne kadar istiyorum, akşamleyin, ezânda, Eski bir evde olmak, orda, Eyüp Sultan’da; Bir yanda ölmüşlerim, bir yanda kalanlarım. Ziya Osman SABA

Pierre Loti Sırtlarından Haliç’e Bakış

41


42

KÜLTÜR-SANAT

EYÜP’TE 30. YILINI KUTLAYAN BİR GURUR KAYNAĞI

EYÜP MÛSIKÎ VAKFI

E

yüp Mûsiki Vakfı’nın temelleri Ebubekir Ağa’nın enderunda vermeye başladığı mûsiki eğitimine kadar uzanıyor. Vakfın tarihine kısa bir göz atacak olursak, Türk Mûsıkisi tarihine Zekai Dede ve Hacı Arif Bey gibi iki dahi Bestekârı yetiştiren Eyyubi Mehmet Bey (1804-1850), Eyüp’ün mûsıkimizde bir ekol yeri olmasının temellerini atmıştır. Bu ekol daha sonra Eyyubi Ali Rıza Şengel’in (1880-1953) Mûsıki-i Osmanî Cemiyeti Eyüp şubesinde mûsıkî hocalığı yapması ile devam etmiştir. 1925’li yıllarda bir başka Eyyubî, Mustafa Sunar’ın başkanlığını ve aynı zamanda hocalığını yaptığı Eyüp Mûsıkî Cemiyeti, uzun süreler İstanbul Radyosu’nda programlar yapmış, Atatürk’ün huzurunda konserler vermiş, Safiye Ayla başta olmak üzere bir çok mûsıkîşinasın yetiştiği bir mekteb olmuştur. Eyüp’teki mûsıki faaliyetlerinin bundan sonraki dönemi 1950-1953 yıllarında Neyzen ve Bestekar, Gavsi Baykara’nın yönetimindeki yeniden yapılanma ve ihya dönemi olmuş; Eyüp Mûsıkî Topluluğu adıyla, Eyüp Vapur İskelesi yanındaki cemiyette Kemani Reşat Erer,


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

1984 yılında Eyüp Musiki Derneği’nin açılış günü Mustafa Sunar

ses sanatçısı ve halen İTÜ Türk Mûsıkîsi Devlet Konservatuarı Repertuar Hocası Rahmi Sönmezocak, Neyzen Aka Gündüz Kutbay ve Orhan Gürer gibi mûsıkîmizin önde gelen birçok isimleri mûsıkî çalışmaları yapmışlardır. 1685 yılında Eyüp’te doğan ve Eyüp’lü olmanın iltifatı ile “Eyyubî” diye tanınan Ebubekir Ağa’nın enderundaki mûsıki öğretmenliğinden bu yana geçen üç asıra yakın bir zaman dilimi içinde Türk Musıkîsinin adeta merkezi konumundaki Eyüp’te; 1984 yılında Nihat İncekara ve arkadaşları tarafından kurulan Eyüp Mûsiki Derneği, bütün bu mektep ve cemiyetlerin devamı niteliğinde olup zincirin son

Şener TÜRKMENOĞLU

halkasını teşkil etmektedir. 23 Şubat 1985 günü Eyüplü Avni ve İsmail Gülbakanoğlu kardeşlerin derneğe bağışladığı binada açılışı İstanbul Valisi Nevzat Ayaz tarafından yapılmış, o günden bu yana Türk Mûsıkisine hizmet yolundaki faaliyet ve çalışmalarını aralıksız sürdüren Eyüp Mûsıki Derneği 30’uncu gurur yılını geride bıraktı.

Eyüplü Bestekarlar” adını taşıyan konserinin anısına, kanun sanatçısı-bestekar Yılmaz Pamukçu tarafından kaleme alınan bir kitap yayınlanmış, bu kitapta bestekarların hayat hikayeleri ve eserleri hakkında bilgiler verilerek Türk Mûsıkisi tarihine Eyüplü bestekarlar başlığı taşıyan bir sayfa açılmıştır.

Başlangıçtan bugüne Yıldırım Gürses, Erol Küçükyalçın, Süheyla Altmışdört, Hüseyin Sert, Cengiz Ünal, Faruk Salgar ve Hasan Esen tarafından yönetilen dernek korosu, her yıl verdiği konserlerle ulusal nitelikte takdir ve beğeniler kazanmış, ayrıca kurucu üyesi olduğu Türk Müziği Dernek ve Vakıfları Dayanışma Konseyi (MÜZDAK) tarafından her yıl düzenlenen: İstanbul Türk Müziği Günleri” etkinliklerinde her dönem ödüle layık görülmüş, konserleri TRT ve CNBC-e TV kanallarından yayınlanmıştır. Halen Koro Şefi Sinem Sevindik yönetimindeki koro çalışmalarının yanı sıra, dernekte ud, keman, kanun, ney, kemençe ve bağlama kursları devam etmekte ayrıca nota-makam ve usul dersleri ile çocuk korosu çalışmaları yapılmaktadır. Bu çalışmaların yanı sıra 10 Nisan 2002 tarihinde Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda Eyüp Belediyesi ile birlikte düzenlenen ve “Geçmiştten Günümüze

Derneğin 1984 yılından bu yana devam etmekte olan konservatuar düzeyindeki Türk Müziği öğretiminin daha geniş kitlelilere ulaştırılması amacıyla Eyüp Mûsiki Vakfı kurulmuş, derneğin vakfa dönüştürülmesi sayesinde gelecek nesillere daha sağlıklı bir Türk Müziği eğitimi ve çalışma zemini oluşturulması konusunda hedefler belirlenmiştir. Bu hedefler içerisinde Türk Müziği öğrenebilmek ve bir Türk Müziği enstrümanı çalabilmek için konservatuara gidemeyen gençlere ve mûsıkiye gönül verenlere bu imkanı daha geniş manada karşılayabilmenin yanı sıra, Bir Türk Mûsıkisi Enstitüsü Çalgı Müzesi, Türk Mûsıkisi Konser evi ve Türk Mûsıkisi Kütüphanesi kurmak ve Eyüp’te hizmete giren Eyüp Belediyesi Kültür Merkezi’nde; Mûsıki Konserleri, Mûsıki sohbetleri ve daha birçok etkinliklerle Eyüplülere ve çevre halkına hizmet etmek amacı bulunmaktadır. 12 yıl boyunca düzenlenen İstanbul Türk

43


44

KÜLTÜR-SANAT

Eyüp Mûsiki Vakfı’nın temelleri Ebubekir Ağa’nın Enderunda vermeye başladığı mûsiki eğitimine kadar uzanıyor. Ebubekir Ağa

Müziği Günleri konserlerinde her dönem ödüle layık görülmüştür. Türk müziği korosunun yanı sıra vakıfta; ud, keman, kemençe, kanun, tambur ve gitar kursları devam etmekte, TRT ses sanatçısı Alp Arslan yönetiminde nota makam ve usul dersleri ve tasavvuf korosu çalışmaları, Sinem Genç ile şan eğitimi ve Hüseyin Balcı ile çocuk korosu çalışmaları yapılmaktadır. Eyüp Musiki Vakfı bu çalışmalarının yanı sıra musiki yayını konusunda ilk adımı 2006 yılında atmış, değerli kemençe sanatçısı Hasan Esen tarafından yazılan ve musiki tarihimizde Türkiye ve dünyada ilk kez yazılmış olan Klasik Kemençe Metodu’nu yayınlamıştır. 2012 yılında Avrupa Birliği projesi kapsamında gerçekleştirdiği üç dinin müziği temalı projesiyle ilki İstanbul Aya İrini Müzesi’nde, diğer üçü de Almanya’da verilen başarılı konserlerle uluslararası üne sahip olan Eyüp Musiki Vakfı kuruluşundan bugüne her çalışma döneminde 350-400 kursiyere geleneksel musikimizi öğretebilmek ve gelecek nesillere kültür mirası olarak aktarabilmek için ses ve çalgı eğitimleri konusunda bir gönül konservatuarı gibi hizmet vermektedir. Dernek halen Eyüp’te mûsikîmizin dinamiklerini harekete geçirebilmek ve daha iyi hizmet verebilmek amacı ile vakfa dönüştürülerek “Eyüp Mûsikî Vakfı”adını almıştır. Vakfın önde gelen amaçlarından biri de Eyüp’e yakışır bir şekilde “Zekaî Dede Konservatuarı”olmaktır.

Zekai Dede

Hacı Arif Bey


45

Sorun varsa; Çözüm Beyaz Masa!

Sorununuz ne olursa olsun, çözüm Beyaz Masa’da! Beyaz Masa’ya her konuyla ilgili talep, şikayet veya öneride bulunmak için başvurabilirsiniz. Huzur Başkenti için... Beyaz Masa, Eyüplü vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmak için var. Herhangi bir konuda şikayetiniz, öneriniz veya iletmek istediğiniz bir görüşünüz varsa sizi Beyaz Masa’ya bekliyoruz. Çünkü biz Huzur Başkenti Eyüp için çalışıyoruz.

Huzur Başkenti Eyüp Faks: (0212) 440 04 79 Çağrı Merkezi 444 30 00 www.eyup.bel.tr


46

MEKAN

Balkanlar’dan gelen lezzet

Trileçe Sinan AKYÜZ

B

u sıralar hangi restorana gitseniz masada dikkat çeken ilk şey “Trileçe’yi denediniz mi?” yazılı bir reklam. Kısa sürede büyük beğeni kazanan bu tatlının menşei İspanya’ya kadar uzansa da; Trileçe’yi Türkiye’ye getiren ve kısa sürede fenomen haline gelen yer ise Alibeyköy’deki Sütçüoğulları. 1961 yılında Halit Akkemik’in kurduğu Sütçüoğulları’nı şimdi üç oğlu Rıfat, Salih ve Aydın kardeşler zirveye taşıyor. Makedon göçmeni bir aile olan Akkemik ailesi dededen süt ve süt ürünleri ile uğraşıyor. Yaklaşık iki yıl önce Makedonya’nın Tetova kentindeki dayıları trileçe yapmalarını Salih Akkemik’e öğütlüyor. Salih’in usta ellerinden çıkan trileçeler ise kısa sürede Alibeyköy’deki bu küçük dükkanı bir lezzet durağına çeviriyor. Namı o kadar hızlı büyüyor ki, geçtiğimiz günlerde trileçenin tadına bakan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek telefon açarak tebrik etmiş. İstanbul’un en uzak yerlerinden bile trileçe yemeye gelen müşterileri olduğunu söyleyen Rıfat Akkemik, “Reklamı bize müşteri yaptı. Broşür bile dağıtmadık. Şimdilerde magazin, siyaset ve spor camiasının birçok

ünlü ismi en sağdık müşterilerimiz oldu. Bir anda kulaktan kulağa yayılarak marka olduk. Makedonya’dan gelen bir müşterimiz bu kadar iyisini Makedonya’da bile yemediğini bize söyledi” dedi. Trileçeyi bu kadar iyi yapmalarının sebebi olarak da dededen gelen süt ve süt ürünlerindeki tecrübelerinin altını çiziyor. Butik çalıştıklarını belirten Akkemik, “Kesinlikle çok büyümeyeceğiz. Fabrikasyona dönersek bu lezzeti tutturamayız. En iyi manda ve inek sütünü kullanıyoruz. Bu sütün yağı var sadece, onun dışında yağ koymadığımız için de çok hafif. Makedonya’da sadece karamelli olanı bulabilirsiniz ama biz burada trileçe üzerinde farklı denemeler yaptık, çok çalıştık. Frambuazlı trileçeyi de ilk biz yaptık” diye konuştu.

Sütçüoğulları ilk olarak 1961 yılında Halit Akkemik (sol üst ayaktaki) tarafından kuruldu. Yonca süt ürünleri adı altında ticaret yaşantısına başlayan işletmeyi şimdilerde Rıfat, Salih ve Aydın kardeşler zirveye taşıyor.


ZAMANDA VE MEKANDA EYÜP

E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Eyüp Camii’nde Akşam

47


48

EYÜPLÜ MEŞHURLAR

YAHYA GALİP KARGI

Eyüp’ün en köklü ailelerinden birinin evladı olarak Kurtuluş Savaşı’nda en ön saflarda yer aldı. Ankara’da Milli Mücadele ateşini yakan, Atatürk’ün en yakın dava arkadaşı, büyük siyaset adamı, nam­-ı diğer Kurtuluş Savaşı’nın Hakan’ı.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Şener TÜRKMENOĞLU

21 Aralık 1899 tarihine kadar bu kalemde çalışır. Bu arada Mekke Kazaskeri Arif Beyin kızı Rafiya Hanım’la evlenir. Bu evlilikten kızı Zübeyde Müşerref (1900), oğlu Hüseyin Fahrettin ( 1907) dünyaya gelmiştir. 1892-1903 arası Divanı Muhasebat’ta kâtiplik 19071911 Amasya, Muş ve Aydın’da muhasebecilik, 1912-1917’de Bitlis, Hicaz, Halep, Kastamonu ve son olarak da Ankara’da Defterdarlık görevlerinde bulundu. Yahya Galip Bey, Anadolu’daki görevlerini sürdürürken Babası Şeyh Ali Rıza Bey vefat eder. Ümmi Sinan Dergâhı’ndaki görevini ise ağabeyi Şeyh Raşit Efendi ile eşi Şerife Seher Hanım üstlenir. Bu arada ağabeyi Raşit Efendiyi kaybeden Yahya Galip Bey, mecburen mürşitlik görevini ve yeğenleri Ali Nurullah, Hasan Nasuhi ve Fatma Regaip’in velayetlerini üstlenir. Genelde İstanbul dışında olan Yahya Galip Bey görevini mürşitlik mertebesine erişen yeğeni Ali Nurullah Efendi’ye devreder. ANKARA VALİLİĞİ VE HAKAN UNVANININ VERİLMESİ

Y

ahya Galip Bey, Ali Rıza Bey ile Emine Hanım’ın oğlu olarak 1874‘de Eyüp Düğmeciler Mahallesi, Ümmi Sinan Külliyesi’nin haremlik bölümünde doğdu. Yahya Galip Bey’in soyu; Eyüp Düğmeciler Mahallesi’nde türbesi bulunan Pir Ümmi Sinan Hazretleri’ne ve Baş Halifesi olan Nasuh Dede’ye dayanmaktadır. Bu noktada iki büyük zat’a kısaca değinmekte fayda var. 15. Yüzyılın sonlarında yaşamış Pir Ümmi Sinan Hazretleri, Oruç Baba namı ile anılan Şehremini Dergâhı’nda içtihat’ını sürdürürken, Eyüp’te ikamet eden Nasuh Efendi’yi dervişliğe kabul eder. Daha sonra baş halifelik makamına kadar yükselen Nasuh Efendi’ye kendi toprakları üzerinde dergâhını kurması için izin verilir. İki mutasavvıf arasında çok kuvvetli manevi bir bağ oluşur. Bu bağ, Pir Ümmi Sinan Hazretleri’nin erkek torununun Nasuh Dede’nin ailesinden bir hanımla evlenmesi ile akrabalığa da dönüşür. Ailenin büyüğü Şeyh Raşit Efendi, 18 yaşında aldığı dergâhtaki şeyhlik görevini 60 yıl sürdürür. Vefatından sonra oğlu Ali Rıza Efendi ve eşi Emine Hanım türbedarlık görevini üstlenir. Yahya Galip Bey ilk ve orta öğrenimini Darülfeyz İptidai Mektebi ve Ayvansaray Rüştiyesi’nde tamamladıktan sonra memuriyet hayatına başlar. İlk olarak 4 Haziran 1890’da Divanı Muhasebat evrak odasında kâtiplik hizmetine girer.

17 Kasım 1917’de Ankara Defterdarlığı’na atanması milli mücadele için adeta dönüm noktası olur. Yahya Galip Bey, Milli Mücadele dönemi Ankara’da Defterdar iken Ankara Valisi Muhittin Paşa 19 Eylül 1919 tarihinde tutuklanarak Sivas’a götürülür. Osmanlı Devleti’nde herhangi bir nedenle görevden alınan valinin yerine gelenek olarak İl defterdarı vekâletle görevlendirilir. Ancak, yeni kurulan kabine Ankara’ya vali olarak Ziya Paşa’yı atar. Hâlbuki Ankara kendi valisini seçmiştir bile. Gelenek icabı ve Ankara Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin isteğiyle, tüm Ankaralılar tarafından güvenilen ve saygı duyulan bir kişilik olan Yahya Galip Bey Vali yardımcısı olarak göreve başlar. Kabinenin tayin ettiği Ziya Paşa’yı Ankaralıların tanımamak kararında olduklarını Heyeti Temsilliye Reisi Mustafa Kemal Paşa’ya, şu şifreli telgrafla ‘‘Biz mukadderatımızı ne böyle milletin mukadderatını bilmeyen hükümete, ne de sümme tedarik gönderilecek valiye terk edemeyiz ’’ diyerek bildiriler. Hakan; Türk hükümdarlarına verilen bir unvandır. Hakan, Türk milletine karşı büyük sevgi gösteren ve her şeyin üstünde tutan kişiydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde padişahların devleti iyi yönetememesi nedeniyle halk nezdinde “Hakan” unvanı giderek kullanılmaz. Aynı zamanda Hakan, Türk geleneğinde Türk milliyetçiliğine hizmet eden, vatansever yöneticilere halk tarafından verilen bir unvandır. Yahya Galip Bey, Milli mücadelenin önemini çok iyi kavramış bu işleri dirayet ve cesaretle idare edecek kudret de bir insandı. Defterdar olarak ticari erbabı kesimiyle ve Nakşî ve Sinani Tarikatı’na bağlı bir kişi olarak da dini çevrelerce her zaman desteklenirdi. Ankara halkı da zor günlerinde milli mücadeleye ve vatansever kişilere sahip çıkan Ankara Vali Vekili Yahya Galip Bey’e “Hakan” unvanını zikretmeye başlamıştır.

49


50

EYÜPLÜ MEŞHURLAR

Mustafa Kemal Paşa ve Yahya Galip Bey, Ankara’da Seymenler tarafından karşılanırken (Resimleyen: Muzaffer Kargı)

Y

ahya Galip Bey’in ilk işi Muhitin Paşa’nın hapsettiği yüzlerce milliyetçi Ankaralıyı serbest bırakmak oldu. Bu hareket halkın moralini yükseltmişti. Hapisten çıkan bu vatansever insanlar Ankara ve çevresinde milli faaliyetlerde, Kuvay-i Milliye’nin kurulmasında, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruluşunda ve Ankara’nın merkez oluşunda büyük rol oynadılar. Ardından da vali olarak kabullendikleri Yahya Galip Bey’e Ulvi, Hükümdarlar hükümdarı anlamını taşıyan “Hakan” lakabını takarlar. Ankaralıların Yahya Galip Bey’e “Hakan” diye hitap etmesi haberi kısa sürede Padişah Vahdettin’e kadar ulaşmıştı. Bu habere çok sinirlenen Vahdettin, “Hakan benim ama Ankara’daki Hakan da kim ola” diyerek çileden çıkmıştı.

MUSTAFA KEMAL PAŞA ANKARA’YA GELİYOR Heyeti Temsiliyye ve Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık 1919 tarihinde Ankara’ya ilk gelişi Sivas’tan gelen telgrafla bildirilir. Gelen yazıda ‘‘Mustafa Kemal Paşa Sivas’tan hareket etmektedir, gerekli hazırlıklar yapılsın’’ denmektedir. Verilen cevap ise ‘‘ İcap eden tertibat alınmıştır. Paşamızın Ankara’ya teşriflerini bekliyoruz. ’’ olur. Mustafa Kemal Paşa’yı, Dikmen’in ilerisinde karşılayan heyetin başında o günün sevinç alametleri gözlerinde parlayan Vali Vekili Yahya Galip Bey vardır. Yahya Galip Bey, Atatürk’ün Ankara’ya gelişini yıllar sonra gazetelere verdiği röportajlarda şu sözlerle anlatır “Ankaralılara, bütün memlekete o tarihi günün hatıralarını nakletmek hepimizin


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Ankara Valisi Galip Bey Mustafa Kemal Paşa’yı Ankara’da karşılıyor.

vazifesidir. Ankara’yı siz o gün 27 Aralık 1919 günü görmeliydiniz, sokaklar adam almıyordu, herkes paşayı karşılamaya koşuyordu ve inanın herkesin yüzünde o gün işin sebebi keşfedilmeyen ilahi bir sevincin izleri vardı. Nihayet o an geldi. Bir ferdi millet olarak iş başına geçtiğini ilan ettiği için resmi üniforma giymemiş, büyük kalabalık karşısında çok etkilenmişti. Niye buralara kadar zahmet ettiniz, halkın hep bir ağızdan seni görmeye geldik paşam, vatan uğruna ölmeye geldik paşam diye bağırdığını hatırlıyorum.” Yahya Gali Bey, o dönemde hiç bir maddi geliri olmayan Heyet-i Temsilliye’yi uzun süre Ziraat Mektebi’nde misafir etmiştir. Yahya Galip Bey, Ankara’da heyetin

çalışmalarına yardımcı olduğu gibi, meclisin açılma hazırlıklarında da maddi ve manevi destek vererek, açılış hazırlıklarına Vali Vekili olarak katkıda bulunmuş ve meclis açılışına kadar Heyet-i Temsilliye’nin çalışmalarını Hükümet Konağı’nda yapılmasına yardımcı olmuştur. Yahya Galip Bey, 23 Nisan 1920’de TBMM açılmasıyla alınan ilk kararla asaleten Ankara valiliğine atanır. MİLLİ MÜCADELE VE YAHYA GALİP BEY İşgal kuvvetlerinin Anadolu topraklarını karış karış paylaştığı o karanlık yıllarda, vatan ve millet sevgisiyle dolu olan

dönemin Ankara Defterdarı Yahya Galip Bey, milli mücadeleye katılarak, düşmanlara karşı faaliyetlere girişir. Öncelikle İstanbul Hükümeti ve İngiliz yanlısı olan Ankara Valisi Muhittin Paşa’nın etkisiz hale getirilişinde rol oynar. Kuvayi Milliye ve Müdafaai Hukuk Cemiyeti’nin kuruluşunu destekleyen Yahya Galip Bey, halkın aydınlanması için mitingler düzenletir. Bu çalışmalarıyla Ankara’da bulunan İngiliz ve Fransız işgal güçlerinin faaliyetlerini kısıtlar ve etkisiz kılar. Yahya Galip Bey, Ankara’da Askeri Komutan Ali Fuat Paşa’yla ve dini reis olan Mehmet Rifat Efendi ile işbirliği yaparak milli teşkilatlanmayı oluşturmuştur. Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas kongrelerinden çıkan kararları takip etmiştir. İstanbul Hükümeti’ne karşı tavrını

51


52

EYÜPLÜ MEŞHURLAR

Yahya Galip Bey TBMM’de bir konuşma yaparken (1934)

ortaya koyarak, İstanbul Hükümeti ile ilk irtibatı yine o kesmiştir. Bunun yanında Sivas Kongresi kararlarını Ankara’da uygulatan da yine Yahya Galip Kargı’dır. Ankara halkına önderlik etmiş, milli duyguları ön plana çıkararak halkı örgütlemiş ve milli heyecan uyandırmıştır. Yahya Galip Bey’in bu çalışmaları nedeniyle Ankara, Milli Mücadele’nin merkezi olmuştur. Yahya Galip Bey’in bu hizmetleri Milli Mücadele’nin önderleri arasında yer almasına, Mustafa Kemal Paşa tarafından çok sevilip takdir edilmesine neden olmuştur. Ankara Vali Vekilliği dönemindeki bu büyük hizmetleri Anadolu’nun diğer ellerindeki yöneticileri cesaretlendirmiş ve örnek alınmasına sebep olmuştur. ATATÜRK VE YAHYA GALİP Yahya Galip Bey ve Mustafa Kemal Paşa, Milli Mücadele başlarında ve sonrasında sıkı sıkıya bir irtibat içinde oldular. Defterdar görevinde iken de Ankara halkı ve Atatürk arasında bir köprü görevi üstlenir. Ankara’yı, Milli Mücadele’nin merkezi haline getirmiştir. Mustafa Kemal Paşa, Yahya Galip Bey’i çok sevdiğinden Ankara’ya gelişinde karşılamada onu kendi otomobiline almış ve daimaçok yakın davranmıştır. O’na olan güveninden dolayı hükümetin ilk kararıyla kendisini Ankara Valisi olarak da atayan Atatürk olmuştur. Mustafa Kemal Paşa, Yahya Galip Kargı’ya karşı olan güvenini Nutuk’ta şöyle anlatır: “Çerkez Etem’e göre sözde Yozgat İsyanı, Yozgat’ın bulunduğu Ankara Valisi’nin kötü idaresinden çıkmış, bundan dolayı isyana sebep olanlar için uyguladığı cezayı ki, o ceza asılarak idamdı. Ankara Valisi için de olay yerinde doğrudan doğruya kendisi karar vermişti. Yozgat’a gönderilmesini istediği Ankara Valisi, Milli Mücadeleye fevkalade hizmet etmiş, yararlılık göstermiş ve göstermekte olan Yahya Galip Bey idi. Yahya Galip Bey’in hizmeti bizce takdir edilmiş, pek gerekli ve yararlı bir zat olduğu biliniyordu. İşte böyle bir zatı kendi elimle idam sehpasına vermeye bizi mecbur etmekle en büyük otorite ve etkiyi kazanabileceğini düşünmüştü. Elbette Yahya Galip Bey’i vermezdik ve vermedik.” Bu zor dönemde bile Atatürk, Yahya Galip Bey’e sahip çıkmış, Valilik’ten alınsa bile son nefesini kadar sürdüreceği 6 dönemlik mebusluk görevine başlamasını sağlamıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın büyük teveccühünü kazanan Yahya Galip Bey, Cumhuriyet tarihine yaptığı hizmetlerle de Mustafa Kemal’in ne kadar haklı olduğunu ortaya koymuştur. İLK MECLİS’İN AÇILIŞI Cumhuriyetimizin kuruluşunda büyük katkıları bulunan Yahya Galip Bey, ilk Millet Meclisi’nin açıldığı günü şöyle anlatıyor: “O gün 23 Nisan, 336 mebusun iştiraki ile Hacı Bayram Veli Camii’nde dini bir toplantı yapılmıştı. Hatimler indiriliyor, Buhari şerifler

okunuyor, zafer için dualar ediliyordu. Toplantı hitama erince caminin ihtiyar kayyumu Hacı Bayram’a ait işlemeli bayrağı eline aldı. Bütün mebuslar hep bir ağızdan tekbir getirerek, merasimle camiden çıktılar. O zamanki Çorum Mebusu olan zat Lihye-i Şerif kutusu başında olduğu halde kafilenin en önünde gidiyordu. Hacı Bayram Veli’nin tarihi bayrağı, ihtiyar kayyum dedenin elinde idi. Bütün Ankara, civar köylerden gelenlerin de ihtiyatiyle keşif bir kalabalık teşkil ederek kafilenin arkasına takılmıştı. Onlar da hep bir ağızdan tekbir ve tehlil getiriyorlardı. Nihayet meclise gelindi. Kayyum dede, aldığı talimat macubince, Hacı Bayram Veli’nin bayrağını riyaset kürsüsünün üzerine dikti. İşlemeli dini bayrağın sağında solunda Türk bayrakları dalgalanmaktaydı. Hafızla, hatipler için yapılan kürsünün üzerine çıkarak, bir hatim indirdiler. Türk milletinin giriştiği mukaddes mücadelede muvaffak olması için yeniden dualar edildikten sonra Meclis resmen açıldı. En yaşlı mebus sıfatıyla Sinop mebusu Şerif Bey, riyaset mevkiine seçildi. Reylerin ittifakı ile Mustafa Kemal birinci reisliğe, Celaleddin Arif Bey ikinci reisliğe, Gümüşhane Mebusu Hasan Fehmi ise reis vekilliğine seçildiler. Millet Meclisi faaliyete başlamıştı.” BÜYÜK SİYASET ADAMI TBMM’nin kuruluşunda yer alan Yahya Galip Bey, 1.2.ve 3.Dönem Kırşehir’den, 4.,5. ve 6. dönemlerde ise Ankara’dan milletvekili seçilerek Meclis’te çeşitli görevlerde bulundu. En aktif ve çalışkan milletvekillerinden biri olan Yahya Galip Bey, 23 Nisan’ın Çocuk Bayramı olarak ilan edilmesi başta olmak üzere, dış politika, İstiklal Mahkemeleri, azınlıklar, Yunan işgali, Misakı Milli, Balkan Paktı, vergiler, sosyal politikalar gibi çok önemli konularda başrolü oynadı. Yüce mecliste 218 kez konuşan büyük siyaset adamı, Milli Mücadele’ye yapmış olduğu hizmetlerden dolayı İstiklal Savaşı Gazi Şeref Madalyası ile ödüllendirildi. Karakter olarak sıcak ve babacan bir yapıya sahip olan Yahya Galip Bey, dirayetli ve cesaretli yapısı ile milli mücadele döneminde ön plana çıkmış, kudretli ve zeki bir insandı. Görevini en iyi şekilde yaparak hak ve adaletten ayrılmaz ve yönetim anlayışında adaletli, hakkaniyetli ve vatansever olma ilkeleri hep ön planda tutardı. Ankara Valisi iken mebusların özel hayatlarına müdahale ederdi. Vali sıfatıyla sık sık denetime çıktığında, bazı mebusları içki başında görünce bastonla kovaladığı tarihi kayıtlara geçmiştir. İnsanların görüşü ve yaşantısı ne olursa olsun halk arasında uzlaşma sağlayarak aykırılıklara ise asla müsaade etmezdi.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Eyüp’te kaldığı sürede konağında ağırladığı Eyüplülerin hatırlarını sorar, istek ve arzularını dinler, sorunlarını çözmeye çalışırdı.

Yahya Galip Bey, ilk meclisin açılışını gazeteciye anlatırken.

HAYATININ SON GÜNLERİ

Y

ahya Galip Kargı, Osmanlı Devleti’nin ve T.B.B.M’nin en buhranlı döneminde yaşantısını sürdürdüğü için çok yıpranmıştır. Yokluklar içinde yaşamını devam ettirirken millet ve vatanı da unutmamıştır. O zor günlerin adamıdır. Kendi deyimiyle bu mübarek toprakların kara gününde doğdum. Bu vatanın çevresi düşmanlarla sarılmış dönemde hayata tutundum. Türk milleti haritadan silinmek isteniyordu, bende bu milletin haritadan silinmemesine bu vücudumu harcadım der. Bu devlet ve millet için çaba harcarken vücudu yorgun düşmüş ve yaşlanmıştır. Ve artık sık sık hastalanır tedavisine İstanbul’da devam eder. Bu nedenle de 6. Dönem meclis çalışmalarına pek katılamaz. Soyadı Kanunu ile Kargı soyadını alan Yahya Galip Bey, Altı dönem milletvekili seçilerek TBMM’deki yerini ölümünün son anına kadar korudu. Cumhuriyet tarihine adını altın harflerle yazdıran büyük devlet adamı 13 Mayıs 1942 tarihinde Eyüp Düğmeciler Mahallesi’nde bulunan konağında vefat eder. Cenazesi devlet töreniyle kaldırılarak Eyüp Bahariye yolundaki (eski şehitlik) kabrine defnedilmiştir.

EYÜP VE EYÜPLÜLERE KATKILARI Yahya Galip Bey, Eyüp’e geldiği dönemlerde Eyüp Halkı tarafından gururla karşılanırdı. Eyüp’te kaldığı sürede konağında ağırladığı Eyüplülerin hatırlarını sorar, istek ve arzularını dinler, sorunlarını çözmeye çalışırdı. Vefatına kadar “Fahri Reisi” olduğu Eyüp Spor Kulübü’nün kurulmasına da destek vermiştir. Ayrıca Yahya Galip Kargı’nın bir önemli katkısı da Eyüp Futbol sahasının alınması için olmuştur. Ankara’dan kaynak sağlanması ve saha için bostan sahiplerinin ikna edilmesinde de büyük yardımları olmuştur. Ayrıca kendisi de saha alanı için toprak bağışlamıştır. Kırk çeşmelerin açılmasında ve daha birçok konuda mütevazi kişiliğiyle, Eyüp’ün ve Eyüplülerin her zaman yanındaydı.

53


54

GÜNCEL

EYÜP’TE

24 KASIM ÖGRETMENLER GÜNÜ COSKUSU

Eyüp Belediyesi, nesillerimizi yetiştiren öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü özel programlarla kutladı. İlçe genelindeki öğretmenler arası spor turnuvaları nefes keserken, tüm öğretmenlerimiz ve aileleri bir araya geldi, Yücel Arzen de verdiği muhteşem konserle öğretmenlerimize unutulmaz bir gece yaşattı.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

P

rogramda ilçe genelindeki öğretmenler arasında yapılan spor turnuvasında, futbol, voleybol ve masa tenisinde dereceye giren öğretmenlere ödülleri dağıtıldı. Futbolda dereceye giren; 1.Silahtarağa İlkokulu ve Ortaokulu 2. Alibeyköy Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi. 3. Şehit Murat Karakuş Orta Okulu’na ödüllerini Başkan Remzi Aydın verdi... Aydın, kendisi de Silahtarağa İlköğretim Okulu’ndan mezun olduğunu belirterek “Kesinlikle torpil olmamıştır. Okulumuzda görev yapan öğretmen arkadaşlarımız bileklerinin hakkıyla birinciliği almıştır. Buna ayrıca çok sevindim” dedi.

İlçe Milli Eğitim Müdürü Murat Öğütçü eğitime katlılarından dolayı Başkan Remzi Aydın’a teşekkür etti.

E

yüp Belediyesi, nesiller yetiştiren, gönül bahçemizin gonca gülleri öğretmenlerimiz için çok özel programlara imza attı. Bu programlardan ilki 25 Kasım Salı günü Eyüp Belediyesi Nikah Sarayı/Kültür Merkezi’nde yapıldı. Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın’ın evsahipliğinde gerçekleştirilen programa, Milli Eğitim Müdürü Murat Öğütçü, Eyüp İlçe Emniyet Müdürü Kenan Şaban Süzgün, Eyüp Müftüsü Dr. Muammer Ayan, Eyüp’teki ilköğretim, ortaokul, lise ve bilgievlerinde görev yapan öğretmenler ile aileleri katıldı. Program, Eyüp İlçe Milli Eğitim Müdürü Murat Öğütçü’nün konuşmasıyla başladı. Öğütçü, “Eğitim gönüllüsü Eyüp Belediye Başkanımız Remzi Aydın’a hem bu organizasyon hem de eğitime katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum. Başkanımızın görevlendirdiği 120’nin üzerinde temizlik personeli var okullarımızda. Yine bakım, onarım ve boya işlerini belediye ekiplerimiz yaptı. Kırtasiye yardımları yine büyük ilgi gördü. Yenilenecek tüm okullarımızda hepsinde belediye başkanımızın emeği vardır. Ona ve Eyüp Belediyesi’ne çok teşekkür ediyor, hepinizin öğretmenler gününü kutluyorum” dedi. Başkan Remzi Aydın ise programda yaptığı konuşmada, tüm öğretmenlerin “Öğretmenler Günü”nü kutlayarak şunları söyledi: “Kültür dünyamızın mimarı değerli öğretmenlerimizin bu anlamlı gününü en içten duygularımla kutluyorum. Sizleri sadece bir gün değil, her gün hatırlamak, takdir etmek ve kutlamak gerekir… Bugün Göktürk’te ziyaret ettiğimiz bir okulda öğrenciler sordular. ‘Yeniden dünyaya gelseniz ne olmak isterdiniz’ diye, ‘Öğretmen olmak isterim’ dedim. Öğretmenlik çok güzel bir meslek… Eğitim ve öğretim yolunda geleceğin yöneticilerini yetiştirmek adına her geçen gün biraz daha fazla çalışmak için çaba harcıyoruz. Sizler sadece normatif anlamda bilgileri nakleden, taşıyan insanlar değil aynı zamanda da eğitmen olup çocuklarımızı medeniyetimizin değerleri ve hayatın gayesiyle şuurlu bir nesil olarak yetiştiren ve onların önünü açan birer kahramansınız. İlk eğitimciler peygamberlerdir. Dolayısıyla sizler de peygamberlerin ve alimlerin varislerisiniz. Öğretmenler gününüzü en kalbi duygularımla kutluyorum.”

Voleybolda dereceye giren takımlar; 1. Haydar Akçelik Mesleki ve Teknik Lisesi, 2.Nişancı Şehit Er Eyüp Beyazıt, 3.Eyüp Sultan Ortaokulu’na kupa ve hediyelerini ise İlçe Milli Eğitim Müdürü Murat Öğütçü verdi... Masa tenisinde dereceye giren; 1. Yunus Emre Çetin (Mehmet Akif İlkokulu), 2. İbrahim Sarı (Güzeltepe Ortaokulu), 3. Mustafa Çolak’a (Rami İlkokulu) kupa ve madalyalarını ise İlçe Emniyet Müdürü Kenan Şaban Süzgün ve Eyüp Müftüsü Dr. Muammer Ayan takdim etti. Dereceye giren öğretmenlerden birincilere eşofman takım, ikincilere spor ayakkabı, üçüncülere de gömlek hediye edildi. Öğretmenler Günü Özel Programı Yücel Arzen konseriyle sona erdi. Arzen birbirinden güzel eserlerini Eyüplü öğretmenler için seslendirdi. Programın sonunda müzik öğretmenleri de sahneye çıkıp eserler seslendirdi. Belediye Başkanı Remzi Aydın, Yücel Arzen’e çiçek verirken, etkinlik sonunda davetlilere Eyüp Sultan gravürleri hediye edildi.

24 Kasım Öğretmenler Günü etkinlikleri arasında en büyük ilgiyi futbol, voleybol ve masa tenisi turnuvaları çekti. Dereceye giren öğretmenlere hediyelerini Eyüp Kültür Merkezi’nde Eyüp Milli Eğitim Müdürü Murat Öğütçü, İlçe Emniyet müdürü Kenan Şaban Süzgün ve Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın verdi.

55


56

GÜNCEL

EyÜp’te 6 Bİlgİ Evİ bİr de Gençlİk Merkezİ faalİyetlerİnİ sÜrdÜrÜyor, Beledİye Başkanımız Remzİ Aydın, “EyÜp’te spor yapmayan ve sanatla uğraşmayan genç kalmayacak” dİyor.

E

yüp Belediyesi, gençlerin teknoloji ve bilgi çağına tam anlamıyla adapte olmaları için bir dizi programı hayata geçirdi. Daha önce de olan Bilgi Evi projesi daha da geliştirildi. Eyüp Belediyesi sınırları içerisinde yaşayan gençlerin kendini inşa eden, sorumluluk sahibi, sanatsal, sosyal, sportif ve akademik olarak donanımlı ve yetenekli bireyler olarak sosyal dokunun parçaları olmalarını destekleyici bir rol üstlenmesini hedefleniyor. Eyüp Belediyesi’nin bu kapsamda 6 Bilgi Evi bir tane de Gençlik Merkezi bulunuyor. Bilgi Evleri, Nişanca, Düğmeciler, Yeşilpınar, Akşemsettin, Karadolap ve Kemerburgaz mahallelerinde yer alıyor. Gençlik Merkezi ise Eyüp Meydan’ında konumlandırılmış durumda. PROJELER HAYATA GEÇİYOR Bilgi Evleri ve Gençlik Merkezleri’nde okul takviye dersleri, sosyal kültürel etkinlikler, tiyatro-enstrüman ve değerler eğitimi dersleri veriliyor. Bunun dışında resim karikatür, internet ve medya okumları, fotografçılık, ebru-hat-tenzip, tarih okumaları, el becerileri, hafıza teknikleri, acil durum ve sağlık gibi atölye eğitimleri de gençlerle buluşturuluyor. Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın, “Yeni nesil bilgi evleri ve gençlik merkezleri” projesinin 21 Eylül’de startalmasının ardından “Eyüp’te spor yapmayan ve sanatla uğraşmayan genç kalmayacak” dedi.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Bilgi Evleri; Nişanca, Düğmeciler, Yeşilpınar, Akşemsettin, Karadolap ve Kemerburgaz mahallelerinde yer alıyor.

KIRTASİYE YARDIMI YAPILDI

B

aşkan Aydın, “Projelerimizi yavaş yavaş hayata geçiriyoruz. Bu bilgi evimiz daha önce de vardı. Ancak yeniden dizayn edildi. İçerik, müfredat ve eğitim kadroları yenilendi. Yeni nesil önemli bir tabir, bu tabirin içini doldurduk. Yeni neslin önemli bir kavram olduğunu sizler de yaşayarak göreceksiniz” diye konuştu.

Başkanımız, “Eyüp’te bu sene yine bir ilke imza attık. İzcilik kulübü ve yaz kampı açtık. Yine burada kırtasiye yardımıyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum; Daha önceki senelerde de kırtasiye yardımı yapılmıştı. Kırtasiye malzemeleri toptan alınıyor ve dağıtılarak bunları kullanın deniliyordu. Biz yaşanan sorunları tespit ettik. Ayrıca Eyüp’teki kırtasiyeci esnafından da şikayetler alıyorduk onlar da kazansın istedik. Öğrencilere kırtasiye kuponu dağıttık… Onlar Eyüp’teki istedikleri kırtasiyeye giderek beğendikleri ürünleri alıyorlar. Eyüp’teki kırtasiye esnafı da mallarını satmış oluyor. Her iki tarafı da memnun ettik. Bu uygulamamız diğer ilçelere de örnek oldu. Gaziosmanpaşa Belediyesi de aynı uygulamayı başlatmış. Ben çok daha güzel projelerimizin olduğunu belirtmek istiyorum ve tüm Türkiye’ye bizi izlemeye devam edin” diye konuştu.

YENİ BİLGİ EVLERİ GELİYOR 2 bin 500 kişiye hizmet veren Bilgi Evleri ve Gençlik Merkezi’nin tamamı akıllı tahta ve projeksiyonla donatılarak eğitimin kusursuz halde verilmesi için teknolojik alt yapı oluşturuldu. 2015 yılı sonuna kadar Alibeyköy Gençlik Merkezi, Alibeyköy Bilgi Evi, Silahtarağa Bilgi Evi ve Göktürk Pirinççi Köy Bilgi Evi’nin de hizmete girmesi planlanıyor. Bu gelişmenin yanı sıra Eyüp Belediyesi, ilçe genelindeki 23 bin öğrenciye kırtasiye çeki dağıtarak yardım elini uzattı.

57


58


ZAMANDA VE MEKANDA EYÜP

E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Pierre Loti’den Haliç’e Bakış

59


60

KÜLTÜR SANAT HABERLERİ

Ayangil’den Musiki Açılımı

S

ertarikzade Kültür Sanat Merkezi’mizde düzenlenen sohbet programına Bestekar, Müzikolog Prof. Ruhi Ayangil konuk oldu. Ayangil, musiki sohbetinde klasik şiirlerden örnekler vererek, musikide “dinlemek” kavramının önemine değindi.

Ruhi Ayangil sözlerine, Türkiye’nin önemli mütefekkirlerinden Cemil Meriç’le ilgili anılarını anlatarak başladı. Ayangil, “Geçmişteki telli çalgıların farklı şekillerde çalındığını biliyoruz. Kimse tam olarak müzik aletlerinin nereden ve nasıl geldiğini bilemez. Zaten önemli olan da tarihçesi değil bu aletlerin insan üzerindeki etkileridir. Bununla ilgilenmemiz gerekir” şeklinde konuştu.

Gençler Dedelerinin Kullandığı Dili Anlamıyor

S

erterikzade Kültür Sanat Merkezi’mizdeki İrfan Sohbetleri’n Ömer Tuğrul İnançer katıldı. Programda yaptığı konuşmada, lisan ve konuşmanın önemine değinen İnançer, peygamberlerin önce lisan ile sonra hal dili ile görevlerini yerine getirdiklerini söyledi. Tuğrul İnançer, özellikle gençlerin 100-200 yıl önce dedelerinin kullandığı dili anlamadıklarını belirterek bu lisan anlaşmazlığından nesiller arasında uçurumlar oluştuğunu kaydetti. Ömer Tuğrul İnançer, bir saygı ifadesi olarak Eyüp semtinin adının Eyüp Sultan olarak değiştirilmesi gerektiğini ifade etti. İnançer, “Mezartaşlarımız edebi bir metin olma özelliğinin yanı sıra aynı zamanda da sanat eserleridir” dedi.

Sahneden Bilge Kral Aliya Geçti

K

ültür ve Sanat Merkezi’mizdeki tiyatro gösterileri ilgiyle izlenmeye devam ediyor. Bosna Hersek’in Bilge Kralı Aliya’nın hayatını anlatan tiyatro gösterisine, Dünya Balkan Dernekleri Genel Başkanı Recep Varol, Üsküp Brezalılar Derneği Başkanı Fahri Badem, Tüm Balkan Stratejik ve Araştırmalar Derneği’nden Ümit Ateşer, Balkan ve Dostları Derneği Başkanı Ulaş Şentürk, İstanbullular Manastırlılar Derneği Başkanvekili Serdar Varol katıldı. Bilge Kral -Aliya oyunu, kanlı Bosna Savaşı’na ve Müslüman katliamına tanıklık ederek, Aliya’nın İslami ve entelektüel kimliğini gözler önüne seriyor. 1935’ten 2003’e geniş bir zaman ölçeğinde geçen oyun, bir yakın tarih okuması olarak da nitelendiriliyor. Antrakt Prodüksiyon’un yapımını üstlendiği; Elçin Gürler tarafından kaleme alınıp rejisini Volkan Sarıöz’ün gerçekleştirdiği oyunda, Akın Aydın, Sadettin Kanpalta, Tuna Gürcoşkun, Tuncay Tarhan, Metin Taşyağan, Yiğit Çelebi rol aldı. Seyircilerin ayakta alkışladığı Bilge Kral- Aliya oyununun başrol oyuncusu Sadettin Kanpalta, Avrupa’nın Bosna’yı yalnız bıraktığı bir anda Aliya’nın 21. Yüzyıl’a seslenerek fikirleri ve duruşuyla Müslümanların sesi olduğunu söyledi.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Cülus Yolu ile Tarihe Yolculuk

G

öktürk Kültür Merkezi’mizde düzenlenen programda, Eyüp Sultan’daki tarihi Cülus Yolu mercek altına alındı. Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arzu Terzi’nin konuşmacı olarak katıldığı programda, Osmanlı’da Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra başlayan kılıç kuşanma ve tahta geçme törenlerinin yapıldığı tarihi Cülus Yolu anlatıldı. İslam Tarihinde Mekke, Medine ve Kudüs’den sonra 4. kutsal yer olarak görülen Eyüp İlçesine verilen önemin, Peygamberimizin mihmandarı Eyüp Sultan (Halit bin Zeyd) ’dan kaynaklandığını söyleyen Arzu Terzi, Padişahların Eyyüp El Ensari’nin Türbesi’nde kılıç kuşandıktan sonra çıktıkları Cülus Yolu’nun siyasi ve idari önemine değindi. Terzi, 2. Meşrutiyet’ten sonra Cülus Yolu merasimindeki değişikliklere dikkat çekti. Prof. Arzu Terzi “Aslında Cülus Yolu padişahların devlet erkanıyla kayıklarla denizden karaya inerek zamanın dünya devletlerine halk tarafından kabullendiğini gösteren bir merasim şeklidir. Bu, aynı zamanda padişahların Allah’ın insanlardan yaşamasını istediği bir hayatı, dünyaya hakim kılmak için göreve başladıklarının görsel ilanıdır. Bir şehirden bu merasim ve ilana gelen halka dağıtılmak için kurbanlar kesilir, yemekler verilip altınlar dağıtılır. Bu merasimde Cülus Yolu’na çıkmadan önce zamanın Şeyhülislamı ve önemli dini önderleri eşlik eder” dedi.

Şiirimizin Yönü Tartışıldı

E

yüp Belediyesi Caferpaşa Medresesi Kültür Merkezi’nde kültür sanat programları devam ediyor. Kültür Merkezi’nde, “Gelenek Irmağında Şiirimizin Yönü ve Şairin Bu Dünyada Sanatını Oluşturmada Temel Dayanak Noktaları” tartışıldı. Yazar-Şair Necat Çavuş, Ali Günvar, sanatçı İrfan Çiftçi’nin konuşmacı olarak yer aldığı programı Belediyemiz Kültür Sanat Danışmanı Seyfettin Ünlü yönetti. Programda, konuyla ilgili sorulara da cevaplar verdi.

Münip Utandı ile Unutulmaz Bir Musiki Gecesi

E

yüp Kültür Sanat Merkezi’nde Perşembe akşamı muhteşem bir müzik şöleni vardı: Meşk-i Musiki... Klasik Türk Sazları Beşlisi ve solist Münip Utandı, Eyüplü konuklarına unutamayacakları bir musiki gecesi yaşattı. Klasik Türk Musıkisi’ni yeni nesle örnekleriyle anlatıp dinleterek meşk usulüne uygun bir program sunan grup, büyük beğeni topladı. Ayda iki, kez düzenli olarak gerçekleştirilecek Meşk-i Musıki’nin ilk buluşmasında, Abdülkadir Merâgi’nin Rast nakış bestesi “âmed nesîmi subh-dem” ile başlandı. Müteakiben Itri, Zeki Mehmed Ağa, İsmail Dede Efendi, Hacı Sadullah Ağa, Tanburi Mustafa Çavuş, Hacı Arif Bey, Şevki Bey ve Bîmen Şen’in birer eseriyle müzik tarihimize dair genel bir girizgah yapıldı. Takib eden meşklerde, bestekarlar, dönemler, formlar ve üslubları ayrı ayrı konu alan detaylı icralar ve anlatımlar sanatseverlerle buluşacak.

61


62

KÜLTÜR SANAT HABERLERİ

Nuri Pakdil: Beni Efsane Olarak Tanıtanlara Kanmayın

N

ecip Fazıl Saygı Ödülü’nü alırken yaptığı konuşması Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından ayakta dinlenen ünlü yazar, düşünür Nuri Pakdil, Eyüp Kültür Merkezi’ndeki panele katıldı. Türk edebiyatında Necip Fazıl’la başlayan Sezai Karakoç’la süren büyük akımın üçüncü halkası olarak gösterilen Nuri Pakdil, panelde, dünya görüşünü, kitaplarını, mektuplarını, kendisiyle ilgili merak edilenleri anlattı, soruları cevaplandırdı. Pakdil’in devrimci selamıyla başlayan konuşmada Pakdil “Beni efsane olarak tanıtanlara kanmayın. Ama kitaplarımı mutlaka okuyun” dedi. Sunum konuşmasını yapan Necip Evlice, Nuri Pakdil’in kullandığı dilin herkes için bir kamçı olduğunu belirterek, Edebiyat Dergisi’ndeki abone çalışmaları için gönderdiği mektuplarda bile saygın bir dil kullandığını vurguladı ve mektuplarından pasajlar okudu.

“Hac ve Eyüp” Söyleşisi Büyük İlgi Gördü

B

elediyemizin kültür merkezinde düzenlenen etkinlikte “Hac ve Eyüp” konusu masaya yatırıldı. Programa, Yard. Doç. Dr. Muharrem Varol konuşmacı olarak katıldı. Eyüp Sultan’ın tarihi yapısı, Bizans ve Osmanlı döneminde Eyüp’le ilgili bilgilerin paylaşıldığı programda, Eyüp’ün Hac öncesi durak olduğu belirtilerek ve İslamiyetteki önemine değinildi.

Mekke, Medine ve Kudüs’ten sonra Müslümanların en çok ziyaret ettiği mekan olan Eyüp Sultan’da çok eski yıllarda hacıların kervansaraylar ve hanlarda konakladığı, bu tarihi mekanların bugünkü durumu da mercek altına alındı. Belediyemiz Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü, konuşmacı olarak katılanlara Eyüp gravürü hediye etti.

Yansımalar Grubu Klasik Müziğe Doyurdu

K

ültür Merkezi’mizdeki etkinlikler ilgi odağı olmaya devam ediyor. Yansımalar grubunun konseri Eyüplülerle buluştu... Aziz Şenol Filiz (Ney), Birol Yayla (Gitar-Tambur), Pınar Bayraktar (Viyolonsel) Erdal Akyol (Kontrbas) ve Ediz Hafızoğlu (Vurmalı Çalgılar)’ndan oluşan grubun konseri ayakta alkışlandı. Grup, programda Yakamoz, Kervan, Mektup, Pervane, Son Kuşlar, Salıncak, Turuncu, Son Bahar, Gidiyorum, Bab-ı Esrar, Mavinin Yankısı şarkılarını yorumladı. 25 yıla yakın bir süredir müzik dünyasında önemli başarılara imza atan grup, konserlerinde klasik müziğimizin seçkin eserlerinin yanında müzikseverleri gelenekten geleceğe taşıyan bir repertuvar seçiyor. Kültür ve Sosyal İşler Müdürümüz İrfan Çalışan, konser sonunda Yansımalar grubuna teşekkür ederek Eyüp gravürlerinden hediye etti. Belediyemiz Meclis Üyesi Safa Koçoğlu da sanatçılara teşekkür etti.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Yaslıada Oyunu Ağlattı

K

ültür Merkezi’mizde sahnelenen ‘Yaslıada’ oyununu izleyen Eyüplüler, duygusal anlar yaşadılar. Eski başbakanlarımızdan merhum Adnan Menderes’in trajik hikâyesini sahneleyen oyunda, Yassıada mahkûmlarının zulüm dolu günleri anlatılıyor. ‘Yaslıada’ oyunu, Menderes ve arkadaşlarının Yassıada’daki son 48 saatini anlatıyor. Sanat3 Tiyatro tarafından sahneye konulan, Fatih Gülbaba’nın yazdığı, yönetmenliğini Sami Gülbaba’nın yaptığı oyun, bir dönem oyunu olması dolayısıyla ön plana çıkarken, Menderes’li yılların ilk kez tiyatro sahnesine konmuş olması yönüyle önem taşıyor. Oyunun finalinde gözyaşlarını tutamayan izleyiciler, ekibi ayakta alkışladı.

Çocuklarla Doğru İletişimin İpuçlarını Öğrendiler

A

fife Hatun Kültür Merkezi’mizde hanımlara yönelik seminerler sürüyor. Psikolog Elif Demirer, verdiği seminerde, “Çocuklarımızla Doğru İletişim Kurmanın Yolları”nı örneklerle anlattı. Hanımlar konuyla ilgili merak ettikleri soruları Psikolog Demirer’e yönelterek bilgi sahibi oldu. Afife Hatun Kültür Merkezi’mizde, hanımlara yönelik çeşitli konulardaki seminerler devam edecek. Sanat Danışmanı Seyfettin Ünlü yönetti. Programda, konuyla ilgili sorulara da cevaplar verdi.

91. Yıla Özel Etkinlik Yapıldı

C

umhuriyetimizin 91. Yılını kutlama programları çerçevesinde Belediyemiz Kültür Merkezi’nde özel bir etkinlik yapıldı. “91. Yılında Cumhuriyet ve Yeni Türkiye” başlıklı etkinliğe Başkanımız Remzi Aydın da katıldı. Başkan Yardımcımız Ahmet Turan Koçer ve Kültür ve Sosyal İşler Müdürümüz İrfan Çalışan ile birlikte Kültür Merkezi’mizde açılan Cumhuriyet sergisini de gezen Başkanımız daha sonra programı izledi. Moderatörlüğünü Davut Göksu’nun üstlendiği programda, Prof. Dr. Ergün Yıldırım, Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Dr. Ahmet Demirel ve Müfit Yüksel, Cumhuriyet ve Yeni Türkiye konusunda konuşma yaparak soruları cevaplandırdı.

63


64

KÜLTÜR SANAT HABERLERİ

“Kudüs Şairi” Mehmet Akif İnan’ın Düşünce Dünyası Masaya Yatırıldı

E

yüp Kültür Sanat Merkezi’nde ‘yedi güzel adam’dan biri olan Mehmet Akif İnan’ın kişiliği, medeniyet anlayışı, dava adamlığı ve şairliğini masaya yatırdı. Panele, Prof. Dr. Ersin Nazif Gündoğan, Mustafa Özçelik ve Üzeyir İlbak konuşmacı olarak katıldı. Panele Sivil Toplum Kuruluşları ve siyasilerden yoğun katılım oldu. Panel, Akif İnan’ın Mescid-i Aksa şiiri ile başladı. Üzeyir İlbak konuşmasına Nuri Pakdil’in devrimci selamıyla başladı ve İnan’ın Medeniyet Tasavvuruna değinerek onu medeniyetimize vurulan darbelere karşı yeni nesil yetiştirmek için uğraşan dava adamı olarak tanımladı.

10 Kasımda Kartpostallarla Selanik Tasviri

E

yüp Kültür Sanat Merkezi’miz, Atatürk’ün vefatının 76. yıldönümünde çok özel bir sergiye evsahipliği yaptı... Sergide, Selanik, Osmanlı dönemindeki kartpostallarıyla tasvir edildi.

İzleyenleri geçmişe doğru nostaljik bir yolculuğa çıkaran Kartpostallarla Selanik Sergisi’ni Başkanımız Remzi Aydın da gezdi. Başkanımız, Sergi hazırlığında emeği geçen herkese teşekkür etti. Aydın daha sonra Kültür Merkezi’mizdeki “Ata’nın Diyarından Türküler” etkinliğine katıldı.

Türk Musikisiyle Nostaljik Saatler Yaşandı

K

ültür ve Sanat Merkezimizde, Yansımalar grubundan tanıdığımız Neyzen Aziz Şenol Filiz, konuklara muhteşem bir müzik ziyafeti çekti. Bir zamanlara damgasını vuran taş plakların hikayeleri de zengin görsel ve görüntülerle perdeye yansıtıldı. Cemal Ünlü’nün renkli sohbeti ve Aziz Şenol Filiz’in konseriyle Eyüplüler, 1900’lü yılların başına doğru bir yolculuğa çıktılar.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Anma Programı: Matem-i Hüseyin

E

yüp Kültür Sanat Merkezi, çok özel bir programa evsahipliği yaptı. “Matem-i Hüseyn”... Etkinliğe, Başkanımız Remzi Aydın, Başkan Yardımcımız Ahmet Turan Koçer, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alibeyköy Cemevi Başkanı Hüseyin Güzelgül, Dernek yöneticileri, Güzeltepe Cemevi yöneticileri de katıldı. Etkinlik sonrası Başkanımız Remzi Aydın ve Hüseyin Güzelgül birlikte katılımcılara aşure dağıttı. Muharrem Ayı’na özel düzenlenen ‘Matem-i Hüseyn’ programında bir konuşma yapan Başkanımız Remzi Aydın, “Musiki ve sunumlarla adeta tarihe ve Kerbela’ya yolculuk yaparak duygulu anlar yaşadık. Rabbim bu ümmete yeni Kerbelalar, zulümler ve acılar yaşatmasın. Bu acı hepimizin ortak acısı” dedi. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alibeyköy Cemevi Başkanı Hüseyin Güzelgül ve Güzeltepe Cemevi yöneticileri ise Eyüp Belediye Başkanı Remzi Aydın’a bu önemli günlerde kendilerini yalnız bırakmadığı ve acılarını paylaştıkları için teşekkür etti. Muharrem Ayı’nın önemi üzerine farklı bir konsept belirleyen Kadim Sanat Grubu, Eyüp Kültür Merkezi’ndeki programda, Hicri ayın 61 Muharremi’nde Efendimiz Ehl-i Beyt’inin şehit edilmesini mersiye ve muharremiyeler okuyarak dinleyicilerle beraber yad etti. Etkinliğin her bölümünde Kerbela’nın ayrı bir konusu işlendi. Kerbela şehidleri anıldı. Fatıma annemize okunan mersiyelerden sonra Hz. Hasan ve Hüseyin’in doğumunu, hayatını, onların Peygamberimizle geçen hatıralarını ve şehit edilişini konu alan muharremiyelerle savaş sahneleri canlandırıldı. Hüseyni olmanın Allah’ın kulu ve elçisi Resul Muhammed Mustafa (SAV)’in yolundan gitmek olduğu belirtildi. Matem-i Hüseyn Etkinliği’ni izleyenler, hepimizin ortak acısı Kerbela olayını yeniden yaşadılar ve duygusal anlar yaşadılar, göz yaşlarını tutamayanlar oldu.

Hacivat Karagöz ile, Hem Güldüler Hem Ögrendiler

H

aftasonu Eyüplü çocuklar, Göktürk Kültür Merkezi’mizde HacivatKaragöz gösterisinde buluştu. Alpay Ekler’in yazıp yönettiği kukla gösterisini, sadece çocuklar değil, büyükler de büyük bir ilgiyle izledi. Karagöz ve Hacivat bu kez, Ayda bir macerayla geldiler sahneye... Hacivat, Karagöz’e ‘Ayda altın var’ diyerek şaka yapar. Bunun üzerine Karagöz aya gidebilmek için bir uzay aracı yapar ve aya götürmek için herkesle konuşur fakat Karagöz’le kimse gelmez. Karagöz kendi başına aya gider ve ay dede ile konuşunca gerçeği anlar. Aydede onda altın olmadığını aslında taş olduğunu ama güneşin ışıkları sebebi ile altın gibi gözüktüğünü söyler. Çocukların şen kahkahalarıyla ve şarkılara katılımlarıyla oldukça eğlenceli geçen oyun, çocuklara okulun ve eğitimin önemini esprili bir dille anlattı. Program çocuklardan ve büyüklerden dakikalarca alkış aldı.

65


k ü lt ü r - s a n at ETKİNLİKLERİMİZE BEKLİYORUZ.

Eyüp KÜLTÜR SANAT MERKEZİ

Göktürk Kültür SANAT Merkezİ

Caferpaşa Kültür SANAT Merkezİ

Sertarİkzade Kültür SANAT Merkezİ

Afİfe Hatun Kültür Evİ


Ebu Eyyûb El Ensâri’ye methiye * BAHTİ (SULTAN 1. AHMET)

Der-Hakk-ı Ebâ Eyyub-i Ensârî Ey alemdâr-ı resul ey yâr-ı fahrü’l-mürselîn Zât-ı pâkün Rûm’a rahmet kıldı Rabbü’l-âlemîn Hâk-i Rûm’a tohm-ı İslâm’î sen ekdün evvel’a Meyvedâr olsa n’ola zâhir olup eşçâr-ı dîn Feyz alursın nükhet-i enfas-ı Ahmed’den müdam Bu türab-ı türbene reşk itse layık müşg-i Çin Ta ezelden Âl-İ Osmân’un çün oldun yâveri Bana dahi yâver ol ey fahr-i ashâb-ı güzîn Eyle himmet Bahtîye dergâhuna geldi senün Eyle himmet ser-be-ser feth eyleye a’dâ ilin

*Sultan I. Ahmed’in Eba Eyyüb el-Ensari Hazretleri’ne ithafen yazdığı şiir BAHTİ (SULTAN 1. AHMET) (Manisa 1590 - İstanbul 1617) Sultan III. Mehmed’in oğludur. Babasının ölümü üzerine 1603 yılında Eyüp Sultan türbesinde kılıç kuşandı, tahta çıktı. Döneminde başlayan Avusturya ve İran savaşlarını devlet adamlarının dirayetiyle telafi etti. 28 yaşında vefat etti.

“Ey Peygamberimizin (s.a.v) sancaktarı olan ve ey bütün Rasullerin en seçkini bulunan peygamberimizin (s.a.v) katında sevilen, Alemlerin Rabbi, senin tertemiz zatını Anadolu topraklarına bir rahmet vesilesi kıldı. Anadolu topraklarına İslam tohumunu en önce sen ektin, Din adına bütün ağaçlar mana meyveleriyle görünür hale gelseler de bu durum değişmez. Sen ki daima feyz alırsın Peygamberimizin (s.a.v.) kutlu nefesinden ve güzel kokusundan, bu sebeple türbenin toprağının kokusunu en uzak diyar olan Çin’in misk kokusu bile kıskanır. Ezelden beri Osmanlı’nın sen daima yardımcısısın, ey seçkin sahabelerin en önde geleni; bana da yardımcı ol. Senin dergahına geldim ben Ahmed’e himmet eyle ne olur. Sen bana himmet eyle ki düşman şehirlerini baştanbaşa fethedebileyim.”


68

ENGLISH SUMMARIES PILGRIMAGE FROM EYÜP TO KAABA

E

yüp locality was developed by building a mosque and Islamic Ottoman Social Complex (Külliye) in whereabout Hz. Eyüp el-Ensari’s grave in 1459. In time, this center is accepted as Muslims blessed visiting place and pilgrims place before going on pilgrimage and after coming from pilgrimage. The most important indicator between Eyüp Sultan and pilgrimage is kaaba cover is presented in this location in İstanbul. The most famous Islamic Monastry was Kalenderhane. This Islamic Monastry has a very important place for Istanbul for giving versatile service for Turkestan Muslims accomodation for pilgrimage and Uzbek dervishes dwell. This place is seen as spritual things centre for Muslims who comes for pilgrimage.

AN ISTANBUL LOVER: PROF. DR. SEMAVİ EYİCE

S

edat Eyice famous scientist known by his Ottoman Constantinople art work was our guest to our journal. He published articles and encylopedia materials in thousand of books. Eyice has a very important role about comparing Ottoman art and Constatinople art in Turkey. He’s known as a “İstanbul Lover”. He is a very important source of his article about İstanbul’s hidden historical arts. He saved a lot of historical structures from destroying and the ones that he couldn’t save, he helped them to be registred. Except his works about İstanbul’s historical structures, he also has researches about archeology places in taurus mountains and Ottoman arts in Balkan countries.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

CAPITAL OF PEACE AND CULTURE: EYÜP

M

ayor of Eyüp, Remzi Aydın declared the term of Eyüp projects to our journal. Aydın’s biggest aim is to make Eyüp the mayor of peace and culture; “Eyüp is feeding our spritual world for ages and ages and deserves the best. And we will give the best value that Eyüp deserves. We will make Eyüp “Mayor of Peace” . We will spend our all energy to achieve this aim. Eyüp is a historical centre, it will be forefront with a modern settlement too. Eyüp will also have a world standart of becoming town planning and social meaning district. In this content, Eyüp will be an important center of culture and belief tourism. We believe that investing in a human being is the most precious investment. Due to this, our essential principle is to invest in a human being. With our paritipant and anthro pocentric administrative mentality, we will be meeting with you continiously. We will talk about your problems, your desires, your expectations face to face and we will find a solution together. We will walk to our aim of making Eyüp to be the capital of peace.

EYÜP, CATCHES THE ERA WITH THE “KNOWLEDGE HOUSES”

E

yüp Municipality put a programme in the practice for the young to adopt the knowledge era and technology well. Knowledge house project developed much better. The aim is to make the youngs who lives in Eyüp Municipality frontier, more talented, sportive, responsible and have a academic success. Eyüp Municipality has six knowledge house and one youth centre. Eyüp Mayor Remzi Aydın said: “New generation knowledge houses and youth centre project started in 21st of september. After this time everyone will do sports and be interested in art. Knowledge houses and youth centre give services to 2500 person. This centres are created with smart boards and equiped with the protection for the perfect education.

69


70

ENGLISH SUMMARIES WORLD CENTER: KUDÜS

T

hree big divine religion of a blessed city. Land of sprit, peace and tears. Spiritual center of Jewishness, heart of Christianity and after Mecca and Medina, Islamism’s third blessed city Kudüs. Acceptance of the blessed three divine religions in all around the world. Biblical tradition, King David established the city as the capital of the United Kingdom of Israel and his son King Solomon, commissioned the building of the First Temple; there is no archaeological evidence that Solomon’s Temple existed or any record of it, other than the Bible.These foundational events, straddling the dawn of the 1st millennium BCE, assumed central symbolic importance for the Jewish people. The sobriquet of holy city was probably attached to Jerusalem in post-exilic times.The holiness of Jerusalem in Christianity, conserved in the which Christians adopted as their own authority,[12] was reinforced by the New Testament account of Jesus’s crucifixion there. In Islam, Kudüs is the third-holiest city, after Mecca and Medina In Islamic tradition in 610 CE it became the first Qibla, the focal point for Muslim

prayer (salat), and Muhammad made his Night Journey there ten years later, ascending to heaven where he speaks to God, according to the Quran As a result, despite having an area of only 0.9 square kilometres (0.35 sq mi) ,[18] the Old City is home to many sites of seminal religious importance, among them the Temple Mount and its Western Wall, the Church of the Holy Sepulchre, the Dome of the Rock, the Garden Tomb and al-Aqsa Mosque.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

30th YEAR IN TURKISH MUSIC CENTER (MUSİKİ): EYÜP MUSİC FOUNDATİON

E

yüp Music Foundation was established in 1984 by Nihat İncekara and hi friends. In 2012 by Europe Union project scope themed three religions music had succesful concerts. First concert in Istanbul Aya İrini Museum, the other three concerts in Germany. Eyüp Music Foundation have an international fame. Since its foundation in every working period 350-400 trainees are learning our traditional music. This foundation gives a service for teaching out traditional music and give cultural heritage to the next generation by heart conservataine. The foundation is still in Eyüp. It took Eyüp Music Foundation name to set in motion our music dynamics and give a better service.has been done and Eyüp Training Centre was accepted to the leagues before 1928-29 session.

A TASTE FROM BALKANS: TRİLİÇE

I

n these days in every restaurant you can see a written commercial “Have you tried Triliçe?” on your table. Origin of this desert is from Spain but Sütçüoğulları in Alibeyköy brought Tiriliçe to Turkey and it became a fenomen in a very short time. Salih Akkemik said: “ If we go into the factory assembled system, we can’t keep the same taste. So we won’t get bigger. We use the best mandate and cow milk. Only this milk has oil. We don’t use extra oil. That’s why its too light. You can find only caramelized ones in Macedonia but we tried other tastes by working a lot. Triple milk means “Triliçe” is a mixture of mandate, cow and goat milk.

71


72

ENGLISH SUMMARIES GORGEOUS NIGHT FOR THE MASTER

T

his years first organisation to actualize to maintain the cultural heritage and moral legacy of an unforgetable name of Turkish literature “ Necip Fazıl Kısakürek Rewards” find the owners. In poem, Hüseyin Atasoy; in story, Güray Süngü; in openion survey Prof. Gürlü Necipoğlu and Prof. İsmail Erünsal deemed worthy of an award. Nuri Pakdil the legend name who pursuade to participate our opinion and literature life with his works and ideas awarded by Necip Fazıl Respect Award. The award ceremony was progressed in Haliç Convention Centre by the attendance of the President Recep Tayip Erdoğan. Erdoğan’s speech was; “Personally, Im finding this award extremly meaningful. As Turkey is changing, has to get rid of the chains and the schackles and also the cultural life has to get rid of the chains too. We can see that in Turkey the awards can’t make a difference. Incentives and favours are inprisoned byspecific environs. Necip Fazıl awards will be an objection to this situation in culture and art.

MORE THAN A SPORT CLUB: EYÜPSPORT

E

yüp Sport Club continues its activity for 95 years. But, its foundation purpose and active working in national struggle and contribution to defense the country makes Eyüpsport more than a sport club. Establishment of the sport club idea offered in a hidden meeting in Reis Hafız Kemal’s house. In 1917, Mr. Cemal who had an experince from Eyüp Training School (İdman Yurdu) started to work for building a new club “Eyüp Training School”. Clubs uniform colours were lilac and yellow. But the clubs sportive activities didn’t

last for a long time becouse of the liberity war. After the war, Eyüp Training School decided to start the activities again. “İleri İçtihatçılar” also got involved and contributed for the Eyüp Training School to reborn. Tenth Kafkas Fırkası soilders martyred in their sleep by the English. Four of our martyr soilders burried quickly at Eyüp manifested in 1924. Eyüp Training School and National Turkish Student Union jointly moved and located the martyr graves. Then pioneered to build mausoleas for the martyr soilders in Eyüp Bahariye. Football team, applied the federation to get in the league in 1925. Sooner of later, justice has been done and Eyüp Training Centre was accepted to the leagues before 1928-29 session.


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

YAHYA GALİP KARGI (CELEBRITIES FROM EYÜP)

M

r.Yahya Galip was born in 1874. He was a son of Mr.Ali Rıza and Mrs. Emine. It was an desicive moment for Mr. Yahya Galip to be assigned to Ankara’s Financial Office for the national struggle in 17 November 1917. Afterwards, he assumed the duty of lieutenant governor. In 23 April 1920, Turkish Grand National Assembly (TBMM) was opened and Mr.Yahya Galip deputed as a representative to governorship of Ankara. Mr Yahya Galip and Mustafa Kemal Paşa was in contact from the beginning and after the national struggle. Mr. Yahya Galip was a patriot manager who sent a telegram to Mustafa Kemal Paşa to be in contact and support in Sivas Congress. He turned Ankara into the centre of National Struggle. Atatürk assigned him to be a governor of Ankara from the first government decision because of his trust to him. Ankara community gave a title to Ankara’s lieutenant governor Mr. Yayha Galip “Hakan” becouse of his protection for the patriot people and the national struggle in hard times. Mr. Yahya Galip was elected as a member of parliament from 1, 2 and 3rd period from Kırşehir and 4,5 and 6th period from Ankara.

Mr Yahya Galip was going to Eyüp frequently to listen for the requests and desires of the people and try to solve their problems. Mr Yahya Galip supported for the establishment of Eyüpsport. He also helped a lot to get fund from Ankara for convincing the landowners. He donated land as well. He accompanied Eyüp people for opening the fourty foundation and other things with his modest personality. Mr Yahya Galip died in 1942. He was put to his eternal rest in Eyüp Bahariye (Old City) with state ceremony. and Medina In Islamic tradition in 610 CE it became the first Qibla, the focal point for Muslim

73


74

100 YIL ÖNCE 100 YIL SONRA EYÜP

Bostan İskelesi Caddesi / 1870


E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

Bostan İskelesi Caddesi / Günümüz

75


76

EYÜP GEZİ HARİTASI


77


78

ÖDÜLLÜ BULMACA

BULMACA 1

3

Eyüp’ün bir mahallesi Eyüp’te bir cadde ismi

4

Otomobil iskeleti

5

6

7

Atın, aslanın saçları Ampul takılan yer

Eyüp Belediye Başkanı

8

İleri gelenler Kitap indirilen peygamber Eyüp’te bir mahalle

2

Cezayir’in trafik remzi Bir akvaryum balığı türü

7

13

Bir yazarımız (... Nuri Güntekin)

Liberya’nın trafik remzi ABD uzay araştırma birimi

Mütedeyyin, din kurallarına bağlı olan kimse

10

Bir günlük içecek

Arz, yer Radyumun sembolü Resmi haber ajansımız

Birkaç yıl işlenmemiş tarla Varlıklı kimse

Paladyumun sembolü

1

Mutluluk

Eyüp’te bulunan bir tür ulaşım aracı

Taşlı, çakıllı yol Eyüp’te yaşamış ünlü bir kişi ve onun adıyla anılan camii

İki okyanusu birleştiren bir kanal ülkesi Kelimenin harflerinin değiştirilmesi Su yosunu

Yeşil abanoz

Eşek sesi

Myanmar’da bir zülum bölgesi

İstek, arzu

Eyüp’te bir cadde ismi

İtalya’de eğri ünlü kule

Bir Türk boyu

Eyüp’te bir tekke İnce yağmur, çisenti

Küçük süpermarket

Bir soru

Mehteranda bir davul türü

6

Bir kadastro, parsel terimi

Cennet ile cehennem arası veya bir Türk 16 filmi

İkinci cumhurbaşkanımız (İsmet...)

Satan, satıcı Eyüp’te medfun şair (N. Fazıl...) Yeterli miktarda olmayan

15 Bir oyuncu (...Sezer) Ölümsüz, kaybolmayan

Kuzu sesi Oku fırlatan alet Madende saflık derecesi

Oburlar Yoldaki çukur

8

Kudret, iktidar Kısaca knot

17

Asya’da bir nehir

Yol kenarına yapılmış otel

Bey, reis

Yama

Tehlikede iken oluşan gerilim

Bir harfin ince okunuşu

Bir kış meyvesi

Kinaye

4

Bir bayan ismi

Şehir, vilayet

Yabani hayvan barınağı

12

İstanbul Eyüp’te bir semt

Öz su Ülkemizdeki ilk şehir elektrik santralinin şimdiki adı

14

Yeterli

Karşılıklı alıp verme Arjantin’in trafik remzi

Sıradanlık, tekdüzelik Galyumun remzi

Tavlada bir sayı

Bir ilimiz

19

21

9

Küçük patalojik torba, kitle

Bir nehrimiz

Kuran’ı Kerim’de bir sure adı

Alışılmış, alışılan

Amerikan devesi

Rahatlama nidası

Boşama, boşanma

17

Bir teknik adam (Ersun...) Bir gazeteci (Nail...)

13

22

Düzgün halat yumağı Bir harfin okunuşu

15

20

Baş, kelle

Bir nota

Taraf, yön, cihet

18

Eyüp’te bir mevlevihane

11

3

11

16

Bir müzik aleti

İcar, gelir

10

14

Dağ keçisi

Kışla, okulda gıda satılan yer Güvertesiz küçük tekne

Dünyanın uydusu

12

-den başlayarak, -den beri

Tasdik sözü Kan damlası

Eyüp’te Fransız ünlü yazarının adıyla anılan tepe

8

9

17

Eyüp’te bir cami

6

7

16

15

14

Yoğurt içeceği Ünlü bir aktör ve siyasetçi (... Schwarzenegger)

Sahiplik veren bir ön ek

4

5

13

12

Baryumun remzi

Şiddetli kar fırtınası Kimyada azotun sembolü

2

3

11

10

9

İlkel su taşıtı

5

ÞÝFRE KELÝME:

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

NOT: Şifreli kelimeyi eyupkultursanat@gmail.com’a atabilirsiniz, sürpriz hediyeniz adresinize gönderilecektir.

1

2

Hazýrlayan: Yalçın Sabrioglu


BİR ÇİZGİ

Hasan AYCIN

E Y Ü B Ü M / A R A L I K 2 0 1 4

79


80

KÜLTÜR-SANAT



S E Z O N

Eyüp KÜLTÜR SANAT MERKEZİ

Göktürk Kültür SANAT Merkezİ

B A Ş L A D I !

Caferpaşa Kültür SANAT Merkezİ

Sertarİkzade Kültür SANAT Merkezİ

Afİfe Hatun Kültür Evİ


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.