Tehlikeli Oyunlar

Page 180

şerefimizi iki paralık eden miskinlere aramızda yer yok! Başhekimin casuslarını da temizlemeliyiz; gardiyanlar bile bu casuslardan şikâyetçi. Aklımızı kullanmalıyız aklımızı!» 339 «Yeter,» aeuı muauuıuu ^-.v-j. --~-------------da harcama.» «Bunlar, samimi duygularımdır albayım.» «Canım şimdi nutuk çekmenin ne manası var?» Hikmet güldü: «Ben nutuk çekmeğe mecburum albayım. İktidara gelmek için onların oylarına ihtiyacım var.» «Bir istismar kokusu olduğunu sen de itiraf ediyorsun değil mi?» «Hem de nasıl albayım. Fakat, onlarla ortak yanı olmayanlar, gerektiği gibi istismar bile edemez onları.» «Bu arada harcanmadan korkuyorum,» diyerek tecrübesini konuşturdu albay. «Zarar yok albayım. Bir Hikmet de onların uğruna mahvolsun. Ben de daha çok Hikmetler var.» «1789'u yapabildiniz mi?» diye çekinerek sordu emekli albay. «Bırakmadınız ki yapalım albayım.» Sağ elinin iki parmağını dudaklarına götürerek sigara istedi Hüsamettin Beyden. Bir süre konuşmadan sigarasını içti. «Düşüncelerimin acısına bazen ben de dayanamıyorum doktor. Öyle yoğun geliyorlar ki, bir aralık durmazsam, bu şiddete katlanamam. Fakat dişlerimi sıkmalıyım: 1789'a bütün milletçe ihtiyacımız var, tarihte atlama olmaz-, hepsi sırayla sahneye konulmalı. Canım küçük burjuvaları kiralın boyunduruğundan kurtarmalıyız ki, cici karılarını kollarına takarak Eşitlik Meydanında, Bağımsızlık Parkında ve Kardeşlik Aile Bahçesinde dolaştırabilsinler; bak sevgilim bizim için buralarda bir takım deliler kanlarını döktüler diye dedelerinden kalan kahramanlık mirasiyle gururlansınlar. Bu mirasın doğması için önce mülkiyet gerekli, mülkiyet. İş te biz de doktor, sarayın- isterseniz siz buna hastanenin diyebilirsiniz, bizim için farketmezbahçesinde toplanarak yarının insanlarına, tarihimizde eksiklikler kaldı diye üzül-memeleri için, bazı heyecanlı tarihler yazdık. «Hastanenin girişindeki büyük bahçeyi geçince sola dönün; iki yanı yüksek duvarlı iç bahçelerle sınırlanmış dar bir yol vardır. Çamur olmasın diye kışın kömür tozu dökerler yolun üzerine. Yazın da binaların tamiri için kullanılan kum yığınlarından geçilmez burası. İşte bu kum yığınlarından birinin üzerine oturmuştuk. Benden başka De 340 _____, —rvV^, uoioi, xYcujva,, canton, Aetıus iKültürlerı yetmediği için bazı adları ben vermiştim onlara) ve şimdi adını hatırlayamadığım bir peygamber vardı. Peygamber, durumunu kuvvetlendirmek için sakal bırakmış olduğu gibi — kara ve uzun bir sakalı vardı— heybetli görünmek istediğinden, gardiyana belli etmeden yatakhaneden yürüttüğü beyaz çarşafa sannmıştı. Ötekiler, günlük üniforma-lannı giymişlerdi. Şundan bundan konuşuyorduk. Ben, aramıza yeni kansan Danton ve Aetius'a. elimden geldiği kadar hayatlannı anlatıyordum; tarihte nasıl birer insan olduklannı açıklamağa çalışıyordum. Beni, bir öğrenci heyecanıyla dinliyorlardı. Arada sırada saçmalayarak hayat-lannın bazı kısımlanna itiraz ediyorlardı. Onlan kandırmakta-çok güçlük çekmiyordum: Öteki hayatlan sanki pek mi iyiydi? İçlerinde yalnız De Gaulle biraz Fransızca biliyordu. «Sezar, yanımızdan geçen bir ziyaretçiyi, kafasına tuğla atmakla tehdit ettiği bir sırada, ben herkese birer sigara dağıttım ve niyetimi açıkladım: Vurucu güçlerimizi birleştirmeliydik. Onu bunu boş yere korkutacağımıza, kuvvetimizi olumlu bir işte


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.