Ekoreel Haziran 2016

Page 1

Türkiye'nin İlk ve Tek Faizsiz Ekonomi Dergisi

ISSN: 2459-1092

Haziran 2016 > Yıl: 2 > Sayı: 14 > Fiyatı: 7.5 TL

Ziraat Katılım a d 1 Yaşın

Mehmet ŞİMŞEK Başbakan Yardımcısı:

"Katılım bankacılığı, klasik bankacılığa iyi bir alternatif"

Uğurlu SOYLU Avrupa Bölgesi İslami Finans Danışmanı:

"Almanya’daki Türk kamu bankaları, ‘İslami Pencere’ çözümleriNE yönelmeli

Ziraat Katılım Genel Müdürü Osman ARSLAN:

"2016 yıl sonunda aktif büyüklüğümüzün 7.5 milyar TL, şube sayımızın da 50 olmasını hedefliyoruz"




İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Ufuk ALTINBAŞ Danışma Kurulu Prof. Dr. Arif ERSOY Prof. Dr. İbrahim Güran YUMUŞAK Prof. Dr. Fatih SAVAŞAN Doç. Dr. İshak Emin AKTEPE Fatma SELÇUK Kurumsal İlişkiler Koordinatörü Önder GÜZELARSLAN Akademi Bölümü Editörü Zeynep Hafsa ORHAN Editör Kenan ZADE kenan.zade@ekoreel.com Gayrimenkul Editörü Mehmet CANITATLI Teknoloji Editörü Bahadır KAYA Görsel Yönetmen Serhan SÜRÜCÜ İdari İşler Sorumlusu Muzaffer ALTINBAŞ Baskı Öncesi Hazırlık Reel Ajans www.reelajans.com Basım Yeri BB Basım Reklam ve Matbaa Hizmetleri Davutpaşa Matbaacılar Sitesi No:101-334 Topkapı-İstanbul Tel: 0212 430 45 57 Adres Abide-i Hürriyet Caddesi Hasat Sk No: 52 Merkez / Şişli İstanbul Telefon: 0212 9631378 GSM: 0533 315 43 23 Faks: 0212 963 13 41 bilgi@ekoreel.com www.ekoreel.com www.facebook.com/ekoreel https://twitter.com/EkoReel ISSN: 2459-1092 4 EKOREEL Haziran 2016

Mayıs İslami Finans Ayı Oldu Ufuk Altınbaş // ufuk.altinbas@ekoreel.com

M

ayıs ayı İslami Finans ile ilgili bir çok programın yapıldığı çok verimli bir ay oldu. Kamu, özel sektör ve akademi dünyasını birleştiren özlemini duyduğumuz programlardı bunlar. Öncelikle buradan bu programları organize eden ve katkıda bulunan BDDK, BİST, Sakarya Üniversitesi, Sabahattin Zaim Üniversitesi ve Düzce Üniversitesi'ne teşekkürlerimi arz ediyorum. BDDK Borsa İstanbul'da ‘Katılım Bankacılığı ve Girişimcilik’ programını organize etti. Bu programda katılım bankalarının girişimcilere sermaye ortaklığında bulunarak asli görevlerini ifa etmeleri gerekliliği bir kez daha ortaya çıktı. Ekonomi'nin en başındaki Başbakan Yardımcısı Sn. Mehmet Şimşek'in katıldığı çalıştay üst düzey katılmla temsil edildi. BDDK Sakarya Üniversitesi’nde TDFFS (Tasarrufa Dayalı Faizsiz Finans Sistemi) çalıştayı ile ‘Katılım Bankacılığı Birim Değer’ çalıştayını üniversite ile birlikte organize etti. Burada da hem özel sektör temsilcileri, hem kamu temsilcileri hem de akademisyenler bir arada çalıştılar. Sabahattin Zaim Üniversitesinde ise üç katılım bankasının genel müdürünün de katıldığı ‘İslam Ekonomisi’ çalıştayı gerçekleştirildi. Bu çalıştayda da yine özel sektör ve akademisyenler birlikte görüş alışverişinde bulundular. Düzce Üniversitesi’nde İslam Ekonomisi ve Finansı üzerine geniş katılımlı bir panel daha düzenlendi. 11 Mayıs günü ise Türkiye Katılım Bankaları Birliği'nin (TKBB) 15. Olağan Genel Kurulu en üst düzey katılımla gerçekleştirildi. Genel Kurul'da TKBB Başkanlığına Albaraka Türk Genel Müdürü Sayın Fahrettin Yahşi seçildi. Son olarak da 30-31 Mayıs tarihlerinde İslamic Finansal Service Board'un Türkiye'de organize ettiği tekafül çalıştayı yapıldı. İslam ekonomisi ve finansı alanında yapılan bunca çalışmaların meyveleri inşaallah önümüzdeki günlerde görülecek ve sektörde hızlı bir gelişim yaşanmış olacaktır. Bankacılık harici faizsiz finans kurumları çoğalacak ve sektör daha geniş kitlelere hitab edebiliyor olacak. 65. Hükümet Programı 65. Hükümet ülkemize hayırlı olsun. 64. Hükümetin kaldığı yerden daha kuvvetli bir şekilde devam ederek ülkemizi kalkındıracak inşaallah. Bunun sinyalini ben iki hükümet programındaki faizsiz finans maddesinde görüyorum. 65. Hükümet progrmaında ilgili madde biraz daha genişletilerek vergi avantajı da eklenmiş. Bu da çok sevindirici bir olay. Malum koordinasyon kurulu oluşturuldu. Sırada etik ilkeler ve kurumsal yönetim ilkeleri oluşturulacak. Bu konu da çok önemli inşaallah kısa zamanda hayata geçiriliyor olur. Sistemin gelişmesiyle ilgili olarak da vergisel avantajlar çok önemliydi. Bu konunun da mezkur maddeye girmiş olmması sektörün gelişimi açısından çok sevindirici ve ümit verici.



İçindekiler

14

34

18

38

22

26

28 6 EKOREEL Haziran 2016

14

Ziraat Katılım Genel Müdürü Osman Arslan, bankanın 2023 vizyonunu anlattı...

18

Borsa İstanbul’da gong ‘Katılım Bankacılığı Ve Girişimcilik’ için çaldı

22

Sakarya Üniversitesi İslam Ekonomisi Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Sosyal Bilimler Enstitüsü, bir ayda 3 çalıştaya ev sahipliği yaptı

24

Avrupa Bölgesi İslami Finans Danışmanı Uğurlu Soylu, Almanya’da İslami bankacılığın temellerini nasıl attıklarını aktarıyor…

26

TÜİK İstatistikçisi Uğur Keser, sağlik harcamalarının değerlendirilmesini yapıyor...

28

Türkıye Katılım Bankaları Birliği’nin 15. Genel Kurulu gerçekleşti

34

Arş. Gör. Hakan Aslan, “Sigortacılığa bir alternatif: tekafül sistemi ve Türkiye açısından değerlendirilmesi”

38

İstanbul Zaim Üniversitesi’nde İslam ekonomisi ve finansı etkinlikleri hız kesmeden devam etti...

42

Mehmet Canıtatlı: “Konutta özel finansman destekli model revaçta”

54

Sanal gerçeklik teknolojisi bankacılık ve finansı etkileyebilir mi?



Atamalar

Emre Sayın

GLOBAL LİMAN İŞLETMELERİ’NE YENİ KAPTAN Dünya’nın en büyük kruvaziyer liman operatörü Global Liman İşletmeleri’nin komutasına yeni bir isim atandı. Daha önce birçok küresel firmada yöneticilik yapan Emre Sayın, son yıllarda yaptığı yatırımlarla küresel pazarda lider konuma yükselen Global Liman İşletmeleri’nin, kaptan koltuğuna oturdu. Global Yatırım Holding iştiraki Global Liman İşletmeleri, Akdeniz’in doğusundan batısına, Asya Pasifik’ten, Adriyatik ve Ege’ye, 7 ülkede toplam 10 limanda operasyon yürütüyor. Sektöründe halen lider konumda bulunan ve önümüzdeki dönemde ciddi büyüme atılımları yapması beklenen Global Liman Holding, alanında dünyanın en güçlü markası olmayı hedefliyor. Emre Sayın 7 yıl boyunca Turkcell’de CEO’ya bağlı olarak Bireysel Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcılığı, Kurumsal’dan sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı gibi üst düzey görevleri üstlendi. Son 3 yıldır Vimpelcom, Amsterdam’da İş Geliştirme Genel Müdür Yardımcısı ve Verizon, New York’ta Kıdemli Danışman olarak çalışıyordu. 8 EKOREEL Haziran 2016

Ufuk Özdemir

KİBAR HOLDİNG’İN İK’SI ONA EMANET Kibar Holding Grup İnsan Kaynakları Müdürlüğü görevini yürütmekte olan Ufuk Özdemir, holdingin İnsan Kaynakları Direktörlüğü’ne getirildi. Lisans eğitimini İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü ve İşletme Bölümü’nde çift anadal derecesiyle tamamlayan Özdemir, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisans ve Bahçeşehir Üniversitesi’nde Executive MBA öğrenimi gördü. Özdemir, Bahçeşehir Üniversitesi MBA bölümünde misafir öğretim üyeliği de yaptı. Meslek kariyerinin ilk yıllarında AXA Sigorta ve Ciner Holding bünyesinde çalışan Özdemir, Kibar Holding’teki görevinden önce Aksigorta, Vodafone ve Türk Telekom Grubu’nda insan kaynakları alanında çeşitli yöneticilik pozisyonlarında görev aldı.

Ayşegül Rona

JLL TÜRKİYE’YE YENİ FİNANS DİREKTÖRÜ Ticari gayrimenkul üzerine finansal ve profesyonel hizmetler veren, yatırım yönetimi alanında danışmanlık hizmetleri sunan JLL Türkiye ailesine Mayıs ayında katılan Ayşegül Rona, farklı sektörlerde 10 yılı aşkın profesyonel finans tecrübesine sahip. Rona, JLL Türkiye Yürütme Kurulu üyesi olarak da görev yapacak olup; hem COO’ya hem de Yönetim Kurulu’na direkt raporlayacak. Ayşegül Rona, 2006 yılında 9 Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Kariyerine Eylül 2006 tarihinde EY’de Kıdemli Uzman olarak başlayan Rona, daha sonra Mayıs 2010 ile Temmuz 2012 tarihleri arasında AlcatelLucent’te Muhasebe ve Finans Yöneticisi olarak çalıştı. Temmuz 2012Haziran 2015 tarihleri arasında Fox’ta Finans Müdürlüğü görevini üstlenen Ayşegül Rona, en son Fox International’da Bütçe ve Raporlama Direktörü olarak görev yapıyordu.

Remko Rijnders

MEDIA MARKT OPERASYONLARDAN RIJINDERS SORUMLU Media Markt Türkiye’de Temmuz 2015’ten bu yana Operasyonlardan Sorumlu Co-COO olarak görev yapan Remko Rijnders, şirkete Operasyonlardan Sorumlu COO olarak atandı. Media Markt’ın yeni COO’su Remko Rijnders, üst yönetimde Media Markt Türkiye İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım’a bağlı olarak görev yapacak. Üniversitede iktisat eğitimi aldıktan sonra Lidl ve AbS Watson Group’ta Bölge Müdürü olarak edindiği kapsamlı ticari deneyimiyle Media Saturn Holding’e katıldı. Grup bünyesindeki kariyerine 2008 yılında, Hollanda’da Mağaza Müdürü olarak başlayan Rijnders, ardından Media Markt Çin’de dört yıl süresince farklı pozisyonların yanı sıra Satış Direktörlüğü’nü üstlendi. 2013’ten bu yana Media Markt Türkiye Bölge Direktörü olarak görev yapan, Temmuz 2015 yılında Operasyonlardan Sorumlu Co-COO üstlenen Remko Rijnders, Media Markt’taki görevini Nisan ayı itibariyle Operasyonlardan Sorumlu COO olarak sürdürüyor.


Güncel

TEKAFUL SİSTEMİ BİR KONFERANSTA MASAYA YATIRILDI

D

ünya Bankası, Hazine Müsteşarlığı, İslami Finansal Hizmetler Kurulu’nun işbirliğinde Türkiye Sigorta Birliği ve Katılım Sigortacılığı Derneği’nin sponsorluğunda düzenlenen ‘İstikrarlı ve Kapsayıcı Bir Finansal Sistem İçin Takāful Sektörünün Önemi’ isimli konferans İstanbul’da yapıldı. Katılım sigortacılığı olarak bilinen

takāfulün dinamiklerinin, uygulamalarının ve gelişiminin değerlendirildiği konferansta, sektörün önde gelen uluslararası uzmanları bir araya geldi. Konferans, Dünya Bankası Küresel İslami Finans Geliştirme Merkezi Direktörü Ph.D. Zamir Iqbal, Hazine Müsteşarlığı Müsteşar Yardımcısı Dr. Ahmet Genç, İslami Finansal Hizmetler Kurulu Genel Sekreteri Mr. Jaseem Ahmed, Türkiye Sigorta Birliği Başkanı Ramazan Ülger ve Katılım Sigortacılığı Derneği Başkanı Özgür Koç’un açılış konuşmalarıyla başladı. Konferans Dünya Bankası Küresel İslami Finans Geliştirme Merkezi Direktörü Ph.D Zamir Iqbal’ın konuşmasının ardından kapandı.

İSLAM EKONOMİSİNDE FİNANS UYGULAMALARI ÜZERİNE PANEL

1

0. yıl etkinlikleri kapsamında Düzce Üniversitesi İşletme Fakültesi tarafından düzenlenen ‘İslam Ekonomisi ve Finans Uygulamaları’ başlıklı panel, Cumhuriyet Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Programa; Düzce Valisi Ali Fidan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, Garnizon Komutanı J. Albay Bilal Güvenir, Rektörümüz Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, Rektör Yardımcımız Prof. Dr. İlhan Genç, protokol üyeleri, davetli misafirler, öğretim üyelerimiz, öğrencilerimiz ve basın mensupları katıldı. Üniversitenin İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Furat Akdemir tarafından okunan Kuran-i Kerim tilavetiyle başlayan programın açılış konuşmasını Rektör Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar gerçekleştirdi. Yüce Allah’ın, İslamiyet’le herkesin anlayabileceği dilde her türlü mesajı verdiğini dile getiren Rektör, gerçekleştirilen programın herkesin yaşamına değer katacağını ve insanların hayatını idame ettiren para kaynaklarının yönetimine önemli katkılar sağlayacağını ifade etti.

TİM’DEN İHRACATÇIYA YOL HARİTASI

T

ürkiye’nin dış ticareti ile ilgili çok boyutlu bir analiz ihtiyacından yola çıkılarak ilki 2 yıl önce hayata geçirilen, bu yıl da 3’üncüsü ile içeriği üzerinde iyileştirmeler yapılarak daha kapsamlı hale getirilen ‘Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu’, TİM’in Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel tarafından TİM Ar-Ge Ofisi katkıları ile hazırlandı. Rapor, 2015 yılının dış ticaret verileri için kaynak bir kitap olma niteliğinden öte; ihracat politikası, dış ticarette hedefler, stratejik

değerlendirme ve öneriler gibi bölümleriyle de ileriye ışık tutan bir yapıda. Rapora ilişkin değerlendirme yapan TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, “2015 yılında dünya beklentilerin altında büyüdü. Dünya mal ticareti de emtia fiyatlarındaki düşüşler ile geriledi. Ancak ülkemizin imalat sanayi temelli üretici özelliği ön plana çıkarak gelişen ülkeler içinde avantaj sağlama eğiliminde. Ülkemiz, emtia fiyatlarında bu düşüşü maliyet düşüşü anlamında fırsata çevirmelidir” dedi.

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi Haziran 2016 EKOREEL 9


Güncel

ÇAYKUR, ÇAYLA MARKASI İLE ÇAY EVİ ZİNCİRİ KURUYOR

Ç

ayla adı, çayla ikram edilen ve çayla iyi giden her şeye atıfta bulunmak üzere seçildi. Çayla’da başta geleneksel çay olmak üzere, bitki çayları ve özgün formüllü 60’a yakın farklı çay karışımları ile çaya eşlik eden yiyecekler servis ediliyor. Kahvaltı konusunda iddialı Çayla’da, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin yanı sıra, Türkiye’nin dört bir yanından yöresel lezzetler de kahvaltıya eşlik ediyor. Yeni nesil çay zinciri olan Çayla’nın hedefi bir-iki yıl içinde

yurt içi ve yurt dışında hızla yaygınlaşmak. Mayıs ayı içerisinde 3. şube ile Tuzla Marina, yaz aylarında da ilk yurtdışı mağaza olan Mekke hizmete girecek. Mekke mağazasının Hac ziyaretine yetiştirilmesi hedefleniyor. 250 metrekare ve üzeri farklı büyüklükte olan Çayla çayevleri için geleneksel ve modern çizgilerin bir arada kullanıldığı özgün bir mimari konsept geliştirildi. Çaykur Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı İmdat Sütlüoğlu, Çayla markası adı altında, Türk çay kültürünü önce Türkiye’de, sonra da tüm dünyada yaygınlaştırmayı misyon edindiklerini, Çayla’nın Türk çay kültürünü anlatmak için en uygun platform olacağını dile getirdi.

Çaykur Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı İmdat Sütlüoğlu

“81 İLDEN 81 ORGANİK ÜRÜNÜ MARKALAŞTIRALIM”

T

arımsal büyüklükte Avrupa’nın en büyük, dünyanın 7. büyüğü olan Türkiye’nin markalı organik ürünlerle tarım gelirlerini artırabilmesi için Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD)’nin Orta Anadolu ve Karadeniz bölgelerini kapsayan 3. Bölge Şube Başkanları Toplantısı’nda dikkat çeken bir formül önerisi geldi. 2023'te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olabilmek için tarımsal üretimin kilit önem taşıdığına vurgu yapan TÜMSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Orta Anadolu ve Karadeniz Bölge Başkanı Mevlana Karali, bu nedenle katma değeri yüksek organik tarım ürünlerine yönelmek gerektiğini ifade etti. Karali, organik tarımın geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için 81 ilden 81 markalı organik ürünün belirlenmesi ve Türkiye’nin markalı organik ürünlerle dünya sahnesine çıkması gerektiğini açıkladı. TÜMSİAD Orta Anadolu ve Karadeniz Bölge Başkanı Mevlana Karali, Türkiye’nin tarım zengini bir ülke olduğunu ve bu kaynaklarını çok iyi değerlendirmesi gerektiğini söyledi.

İTTİFAK HOLDİNG OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI

İ

ttifak Holding, 2015 yılı faaliyetlerini Konya’da gerçekleştirdiği olağan genel kurul toplantısında değerlendirdi. Anemon Otel’de gerçekleştirilen toplantıda İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Korkmaz değerlendirmelerde bulundu. 2015 yılında brüt kârı %15.93 artışla 220 milyon TL olan İttifak Holding, ana ortaklık net kârını da 5 kat artırarak 57.6 milyon TL’ye yükseltti. Holding’in toplam aktif büyüklüğü bir önceki yıla göre %16,9 artış göstererek 1.3 milyar TL seviyesinde gerçekleşirken kon-

10 EKOREEL Haziran 2016

İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Korkmaz

solide EBITDA kârlılığı da 2015 sonu itibarıyla 2014 yılına kıyasla %49 artış gösterdi ve 65.1 milyon TL’ye yükseldi. İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Korkmaz, genel kurul toplantısında yaptığı

konuşmada, ülkemizin dünyanın en önemli ekonomilerinden biri haline geleceğine inandıklarını belirtti ve 2015 yılının birlik ve beraberlik anlayışına en fazla ihtiyaç duyulan dönemlerden biri olduğunu ifade etti.


KOÇ HOLDİNG’DEN YARIM MİLYAR TL KÂR

K

oç Holding, 2016 yılının ilk çeyreğinde konsolide bazda toplam 14.1 milyar TL gelir elde ederken, 515 milyon TL ana ortaklık payı net dönem kârı gerçekleştirdi. Koç Holding’in ilk çeyrek finansal sonuçlarını değerlendiren Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu, “Topluluk Şirketlerimiz yılın ilk çeyreğinde gösterdikleri performans ile sektörlerinin itici gücü olmayı sürdürdüler. Gururla ifade etmek isterim ki, son dört yılda gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 26 milyar TL yatırım ile ülke-

miz ekonomisinde büyümenin yapı taşlarından biri olduk. Bu yatırımlarımızın olumlu sonuçlarının gerek operasyonel gerekse finansal sonuçlarımıza yansıdığını memnuniyetle görüyoruz. 2016 yılında da yatırımlarımıza planladığımız şekilde devam ediyoruz. Yılın ilk çeyreğinde 1.4 milyar TL yatırım yaptık. Yatırım ve ihracat odaklı stratejimiz ile büyümede sürdürülebilirliğe odaklandık. Önümüzdeki dönemde de küresel büyüme vizyonumuz doğrultusunda var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman

ŞİŞECAM TOPLULUĞU’DAN 161 MİLYON TL NET KÂR

Ş

işecam Topluluğu, 2016 yılı Ocak-Mart dönemindeki konsolide net satışlarını bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15 artırarak 1,9 milyar TL’ye ulaştırdı. Topluluğun Mart ayı sonu itibarıyla net karı da 161 milyon TL oldu. Yılın ilk çeyreğinde yurt içi ve yurt dışındaki kuruluşlarında 1 milyon tondan fazla cam üreten Topluluğun soda üretimi 556 bin ton, endüstriyel hammadde üretimi ise 893 bin ton olarak gerçekleştirildi. Şişecam Topluluğu Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Genel Müdürü Prof. Dr. Ahmet Kırman, ilk üç aylık sonuçlarla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: “2016 yılı ilk çeyreğinde konsolide net satışlarımız 1.9 milyar TL’ye yaklaştı. Konsolide satışlar içindeki Türkiye’den yapılan ihracat ile yurt dışı üretimden satışların toplamını ifade eden uluslararası satışların payı ise yüzde 52 oldu. Geçtiğimiz yıl kademeli olarak devreye alınan üretim tesislerinde yükselen kapasite kullanım oranlarının da olumlu etkisiyle 2016 yılı ilk çeyreğinde konsolide EBITDA hacmimiz bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 16 artışla 431 milyon TL seviyesini aştı.”

Armut’a 3,2 Milyon Dolar Yatırım

H

izmet ihtiyacı olanlarla yüzlerce kategorideki 90.000’i aşkın uzman hizmet vereni buluşturan armut.com gösterdiği hızlı büyüme ile yabancı yatırımcılardan toplam 3,2 milyon dolarlık önemli bir yatırım aldı. Bu yatırımla beraber şirketin aldığı toplam yatırım 4,2 milyon dolara ulaştı. Aylık ortalama 1,3 milyonun üzerinde ziyaretçiye ulaşan armut.com, son bir yılda ciro bazında %300 büyümüş ve Türkiye’nin hizmet kategorisinde en büyük online pazar yeri olma unvanını 2015 sonunda pekiştirmişti. Armut.com aldığı

yatırımı, yurt dışına açılmak için kullanacak. Hizmet ihtiyacı olanlarla, alanında uzman çalışanları ve kuruluşları İnternet üzerinden buluşturan, aylık 1,3 milyondan fazla ziyaretçiye ve 7 milyondan fazla sayfa gösterimine ulaşarak Türkiye’nin İnternet devleri arasına giren armut. com, ikinci yatırımını aldığını açıkladı. 2011 yılında kurulan armut. com, Avrupa kaynaklı yatırım fonları Addventure (%75) ile aynı zamanda ilk yatırımcısı da olan Hummingbird’ten (%25) toplamda 3,2 milyon dolarlık önemli bir yatırım daha aldı. Haziran 2016 EKOREEL 11


Makale

Doç. Dr. İshak Emin Aktepe

İslâmî Finans Konusunda Üç Yaklaşım - I

İ

slâm hukûku kaynağı itibariyle ilâhî olmakla birlikte farklı yorumlara imkân tanıması açısından beşerî bir yöne de sahip. İslâm hukûkunun temel iki kaynağı olan Kur’ân ve Sünnet, yoruma açık olmayan bilgiler içerdikleri gibi farklı değerlendirmelere müsait bilgiler de kapsıyorlar. İslâm hukûkunun usul/metodoloji başta olmak üzere ibadetler, insanlar arası ilişkiler (muamelat) ve ceza hukuku (ukubat) alanlarında pek çok değişik yaklaşım ve tercih söz konusudur. Görüş birliği bulunan konular dahi irdelenmeye başlandığı anda pek çok farklı bakış açısıyla karşılaşılıyor. Örneğin fâizin haram olduğu konusunda icma/görüş birliği bulunmakla birlikte fâizin nasıl gerçekleşeceği konusunda onlarca farklı yorum vardır. İslâm hukûkunun yoruma en fazla müsait alanı ise İslâmî finansı da içinde barındıran muamelat sahasıdır. İslâmî finans alanında İslâm hukukçularının değerlendirmelerine bakıldığında zaman zaman üç farklı yaklaşım sergiledikleri görülüyor: > İlkeye kısıtlayıcı yorumla bağlı kalıcı yaklaşım > Çözüm adına ilkeyi ihmal edici yaklaşım > İlke ve çözümü birlikte değerlendirici yaklaşım Bu çalışmada mezkur yaklaşımların kısaca sebeplerine değinilecek ve örnekler verilecek. Çalışmanın sonunda kendi tercihlerimize de işaret edilecek.

12 EKOREEL Haziran 2016

A. İlkeye Kısıtlayıcı Yorumla Bağlı Kalıcı Yaklaşım Bu yaklaşımın temel gerekçeleri ve örnekleri şunlardır: 1- İslâm dininde nelerin helal nelerin ise haram olduğu bellidir. Bunların arasında kalan ‘şüpheli’ (müştebihât) şeylerden kaçınmak gerekir. Bu gerekçe esasen meşhur bir hadise dayanıyor. Hadis şöyledir: “Helal de haram da bellidir. Bunlar arasında insanların çoğunun hükmünü bilemediği şüpheli şeyler vardır. Bu şüpheli şeylerden sakınanlar din ve şahsiyetlerini korumuş olurlar. Bu şüpheli şeylere girenler ise sahipli bir arazinin hemen yanıbaşında hayvan otlatan çoban gibidir. Araziye girmesi an meselesidir”... İbn Hacer el-Askalânî (ö. 852) bu hadis üzerine yaptığı yorumda şöyle der: “Helaller de haramlar da açıktır diye başlayan hadiste hükümler üçe ayrılıyor. Doğrusu da budur. Zira ya bir şeyin terki tehditle yasaklanıyor ve yapılması isteniyordur ya da yapılması tehditle yasaklanıyor ve yapılmaması isteniyordur. Üçüncü durum ise böyle bir açıklama olmamasıdır. Birinciler açık helal, ikinciler açık haramdır. “Helaller açıktır” ifadesi beyana ihtiyaç duyulmayacak derecede herkesin bilebildiği anlamına geliyor. Üçüncü kısım ise beyan edilmediği için bilinmeyenlerdir. Bunların helal mi haram mı olduğu bilinmez. Bunlardan kaçınılması gerekir. Zira hakikatte bunlar haramsa zaten kaçınıldığı için günaha girilmemiş olur. Yok hakikatte helal ise bu durumda da

kişinin maksadı güzel olduğu için sevap kazanılır” . İbn Battal el-Kurtubî (ö. 449) ise nelerin şüpheli sayıldığını ve şüphelilerden kaçınmanın veradan (helallerde bile özenli olmaktan) kaynaklandığını şöyle açıklar: “Âlimler nelerin şüpheli olduğu konusunda görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Bir grup âlim Hz. Peygamber’in bu hadiste işaret ettiği şüphelilerin haramlar ya da haram kategorisinde sayılabilecekler olduğunu söylemişlerdir. Onların bu konudaki dayanağı hadiste geçen “Kim bunlardan sakınırsa dinini ve dokunulmazlığını korumuştur” ifadesidir. “Dinini ve dokunulmazlığını korumayanlar harama düşenlerdir” derler. Diğer bir grup âlim ise bu hadiste zikri geçen şüphelilerin helaller olduğunu söylemişlerdir. Onların bu konudaki dayanağı ise hadiste geçen “sahipli arazinin yanında hayvan otlatan” ifadesidir. Böylece Hz. Peygamber şüphelileri, sahipli arazinin etrafına benzetmiştir. Sahipli arazinin etrafı ise araziye dahil değildir. Bu da şüphelilerin helaller olduğunu ve terkinin veradan kaynaklandığını gösterir. İbn Ömer ve onun izinden gidenlere göre vera, harama düşme endişesiyle bir kısım helali terk etmektir. Başka bir grup âlim ise şüphelilerin ne helaller ne de haramlar olduğunu söylemişlerdir. Çünkü Hz. Peygamber “Helaller de haramlar da açıktır” buyurmuş ve şüphelileri açık helallerin ve açık haramların dışında tutmuştur. Şüpheliler konusunda tevakkuf ederiz. Bu da veradan kaynaklanır”.



Röportaj XXXX

TÜRKİYE’NİN 2023 VİZYONU HEDEFLERİNE ULAŞMASINDA KATILIM BANKALARINA ÖNEMLİ GÖREVLER DÜŞÜYOR Ziraat Katılım Genel Müdürü Osman Arslan: “Ülkemizin 2023 vizyonu hedeflerine ulaşmasında katılım bankalarına önemli görevler düşüyor. Bu bankalar, ülkemizin üretim kapasitesinin artmasına, bunu yaparken de finansal piyasalardaki hacmin gelişmesine önemli katkılar sağlayacak”

14 EKOREEL Haziran 2016


M

ayıs 2015’te faaliyete başlayan Zaraat Katılım, 1 yılı geride bırakırken bu süre zarfında önemli gelişmelere imza attı. 3.4 milyar TL aktif büyüklüğe ulaşan bankanın 1 yıllık performansını Ziraat Katılım Genel Müdürü Osman Arslan, Ekoreel Dergisi’ne değerlendirdi... Türkiye'nin ilk kamu katılım bankası olmanın avantajlarının yanında bazı zorlukları da olsa gerek. Ziraat Katılım Bankasının kuruluş serüvenini anlatır mısınız? Ziraat Katılım Bankası, yetkili mercilerden gerekli izinleri almasının ardından 6 ay gibi kısa bir sürede ilk hazırlıklarını tamamladı ve 29 Mayıs 2015 tarihinde ilk şubesini açarak tarihi bir adım attı. Kamu sermayesiyle kurularak katılım bankacılığında bir ilke öncülük eden bankamız, faaliyete geçirdiği her şubesinde halkımızın yoğun ilgisini görüyor. Zorlukları açısından bakıldığında, bir kurumu sıfırdan inşa etmenin herkes için geçerli olan sıkıntılarını bizler de yaşadık fakat kadromuzun gayretli çalışmaları ve asırlık tecrübesinden

Ziraat Katılım Genel Müdürü Osman Arslan

ve birikiminden faydalandığımız Ziraat Finans Grubu’nun desteğiyle bu zorlukları rahatlıkla aştık. Asıl zorluk ilk kamu katılım bankası olmanın bizlere yüklediği sorumluluktu. Kamu katılım bankalarından beklentinin yüksek olmasının getirdiği bu sorumluluk duygusuyla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ziraat Katılım sonrası ikinci bir kamu katılım bankası da faaliyete geçti. Sizce kamu katılım bankalarının sektöre ne gibi faydaları olacak? Mevcut katılım bankaları ve piyasaya katılacak yeni oyuncularla birlikte, sektörde rekabetin artmasını, ürün ve hizmet kalitesinde gelişme yaşanmasını bekliyoruz. Katılım bankacılığının bilanço büyüklüğü, 2016 Mart sonu itibariyle 121 milyar TL’ye ulaşmıştır. Toplam bankacılık sektörünün genel büyüklüğü ise yaklaşık 2.4 trilyon TL’dir. Bu iki rakamı birlikte değerlendirdiğimizde katılım bankacılığının güçlü bir potansiyeli olduğunu görüyoruz. Kamunun katılım bankacılığına en önemli katkısı, hem mevcut ülke içi potansiyelin harekete geçirilmesi hem de

faizsiz yatırım ürünlerini talep eden yurtdışı yatırımcılara alternatif oluşturması olacak. Ülkemizin 2023 vizyonu hedeflerine ulaşmasında katılım bankalarına önemli görevler düşüyor. Çalışma prensipleri gereği reel ekonomi ile birebir bağlantılı olan Katılım Bankaları, ülkemizin üretim kapasitesinin artmasına, bunu yaparken de finansal piyasalardaki hacmin gelişmesine önemli katkılar sağlayacak. “2016’DA 7.5 MİLYAR TL AKTİF BÜYÜKLÜĞE ULAŞACAĞIZ” Ziraat Katılım Bankası bir yılı geride bıraktı. Şu an itibarıyla bankanın rakamsal büyüklüğü hangi seviyeye ulaştı? 2016 ilk çeyrek itibariyle; 3.4 milyar TL aktif büyüklüğe, 4.5 milyar TL nakdi ve gayrinakdi kullandırılan fon hacmine, 1.9 Milyar TL toplanan Fonlara ve 662 milyon TL özkaynak hacmine ulaşmış bulunmaktayız. Halen, 21 farklı şehirde 35 şubemiz ve yaklaşık 600 personelimizle müşterilerimize hizmet vermekteyiz. 2016 yıl sonu itibariyle; aktif büyüklüğümüzün 7.5 Milyar TL’ye, özkaynaklarıHaziran 2016 EKOREEL 15


Röportaj XXXX Ülkemizde faizsiz finans alanında kısa sürede büyük bir ivme kaydedilmiştir. Geçtiğimiz yıl içinde bizimle birlikte sektörde iki yeni katılım bankası hizmet vermeye başlamış oldu. Böylelikle, katılım bankacılığının sektördeki gücü ve bilinirliği artıyor. Faizsiz finans sisteminin daha hızlı ve sağlıklı geliştirilmesi ile ülkemizin uluslararası finans merkezi vizyonuna katkı sağlanması amacıyla Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu oluşturuldu. Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu'nun çalışmalarıyla sektörün önünü açmak için kurumlar arası koordinasyonun sağlanması ve düzenlemelerin hayata geçirileceği bir mekanizma oluşturulması hedefleniyor. Bu manada Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu’nun sektörde önemli bir boşluğu dolduracağına ve ülkemizde katılım bankacılığının gelişmesine önemli katkı sağlayacağına inanıyoruz.

“Katılım bankacılığının bilanço büyüklüğü, 2015 sonu itibariyle 120 milyar TL’ye ulaştı. Toplam bankacılık sektörünün genel büyüklüğü ise yaklaşık 2.4 trilyon TL’dir. Bu iki rakamı birlikte değerlendirdiğimizde katılım bankacılığının güçlü bir potansiyeli olduğunu görüyoruz” mızın 750 milyon TL seviyesine yükselmesini, şube sayımızın da 50 olmasını hedefliyoruz. Sizce halihazırdaki yasal düzenlemeler katılım bankacılığı için yeterli mi? Değilse önerileriniz var mı? Sektörün gelişmesi için yeni katılım bankalarının pazara girmesi, özkaynak katkısının artması ve yeni ürünlerin geliştirilmesi başlıca gereksinimlerdir. Bu alanlarda sağlanacak gelişmelerin mevzuat alt yapısının da gelişmesi sistemin sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde büyümesi açısından önemlidir. Katılım bankacılığına özel çözümler üretebilmek için ilgili kamu kurumları bünyesinde faizsiz finans alanında 16 EKOREEL Haziran 2016

uzmanlaşmış ekipler veya birimler oluşturularak konvansiyonel finans mevzuatı ile faizsiz finans mevzuatı mümkün olduğunca birbirinden ayrılmalıdır. Bu çerçevede, BDDK ve sektör temsilcileriyle birlikte finansal faaliyetlerin faizsiz şekilde icra edilebilmesine yönelik mevzuat altyapısında gerekli olan değişiklikler için çalışılıyor. “FAİZSİZ FİNANS KOORDİNASYON KURULU, ÇALIŞMALARIYLA SEKTÖRÜN ÖNÜNÜ AÇIYOR” Yeni kurulan Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu hakkındaki görüşlerinizi öğrenebilir miyiz? Sektörün gelişmesinde önemli bir misyon üstlenecek mi ?

Sektörle ilgili yetişmiş insan kaynağına erişimde sıkıntı yaşıyor musunuz? Ziraat Katılım Bankası olarak; kurulduğumuz günden bugüne insan kaynağına erişmede sıkıntı yaşamadık. Bunun temel sebeplerini; Ziraat markasının gücü ve sektörde katılım bankacılığında devletin yeni bir banka kurmasına duyulan ilgi olarak gösterebiliriz. Kuruluşumuzdan bu yana; çok yüksek sayılarda iş başvurusu aldık. Bu başvuruların hepsi bizim için değerli olmakla beraber mümkün olduğu kadar Bankamıza ve katılım bankacılığına uygun ve şube açtığımız bölgelerde bankacılık tecrübesi olan adayları seçmeye çalıştık. Bununla beraber; 2016 yılı içerisinde tecrübesiz personel alımına yönelik Servis Görevlisi İşe Alım Sınavı gerçekleştirdik. Bu sınavda da; üniversite mezunu adaylardan 43 bin civarında başvuru aldık. Öte yandan katılım bankacılığı sektörünün büyüme hedeflerini göz önüne aldığımızda, önümüzdeki yıllarda nitelikli ve yetişmiş eleman ihtiyacının artacaktır. Bu konuda sevinerek görüyoruz ki, üniver-


sitelerimizde gerek lisans gerekse lisansüstü seviyesinde faizsiz finans eğitimi veren bölüm sayıları artıyor. “İFM PROJESİ, TÜRKİYE EKONOMİSİ İÇİN STRATEJİK ÖNEME SAHİP” Türkiye'nin genel ekonomik durumu ve 2016 yılı beklentileriniz hakkında bir yorum yapar mısınız? 2016 yılında küresel ekonomik ve siyasi gelişmelerin ülkemiz lehine şekillenmesine bağlı olarak, enflasyon, faiz, kur rakamlarının Orta Vadeli Program (OVP) ile uyumlu gerçekleşmesini bekliyoruz. Mevcut katılım bankaları ve piyasaya katılacak yeni katılım bankaları ile birlikte, sektörde rekabetin artmasını, ürün ve hizmet kalitesinde gelişme yaşanmasını öngörüyoruz. 2023 vizyonuna göre, Türkiye'de katılım bankacılığını nerede görüyorsunuz? Agrasif değişiklikler bekliyor musunuz? Ülkemizde müşterilerin katılım bankaları ürünlerine olan talebi gün geçtikçe artıyor. Ülkemizin 2023 vizyonu hedeflerine ulaşmasında katılım bankalarına önemli görevler düşüyor. Bu nedenle, katılım bankacılığının bankacılık sektörü içerisindeki payını hızlı ve istikrarlı şekilde artırmak zorundayız. Hedefimiz sektörden alınan payın yüzde 15’ler seviyesine ulaşmasını sağlamaktır. İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin, İslami Finans Merkezi odaklı geliştirilmesi konusunda düşünceleriniz nelerdir? İstanbul Finans Merkezi (İFM) Projesi’nin ana odağında İslami finans olması ise gerek bölgesel gerek küresel ekonomik gelişmelerle uyumu bir tercih. İstanbul Finans Merkezi Projesi, Türkiye ekonomisinin stratejik hedeflerine ulaşması bakımından büyük bir önem taşıyor. Bu projenin sağlıklı bir altyapı ile mümkün olan en kısa sürede hayata geçirilmesi, İstanbul’un bölgemizin tartışmasız merkezi ve küresel finans ağının

“Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nce düzenlenen ‘Katılım Bankacılığı ve Faizsiz Finans Çalıştayı’nda sektörde öncelikli ihtiyaç duyulan konularda fikir birliğine varıldı” önde gelen aktörlerinden biri haline gelmesi için başta finans sektörümüz olmak üzere bütün paydaşlar tarafından sahiplenilmesi gerekiyor. Danışma kurulu hizmetlerinizden bahseder misiniz? Ürünlerinizin ve hizmetlerinizin hepsinin katılım prensiplerine uygunluğunu gösterir icazetleri var mıdır? İslami bankacılık prensiplerine göre hizmet veren katılım bankacılığı sektöründe danışma kurullarının görev yapıyor olması sadece yurtiçindeki değil yurtdışındaki yatırımcının talep ettiği ve işlemlerimizin fıkhi sıhhati hakkında bize yol gösteren bir husustur. Bankamız Danışma Kurulu, Prof. Dr. Hayrettin Karaman’ın başkanlığında Prof Dr. Hamdi Döndüren ve Mehmet Odabaşı’ndan oluşuyor. Danışma Kurulu, Ziraat Katılım’daki iş süreçlerini, uygulamalarını ve çalışmalarını katılım bankacılığı prensiplerine uygun olup olmadığını ve özellikle danışma kurulu kararlarının doğru

uygulanıp uygulanmadığını denetliyorlar. Genel Müdürlük birimlerinden ve şubelerden yazılı veya sözlü olarak gelen sorulara yazılı veya sözlü olarak cevap veriliyor. Gerekli durumlarda bu konular üzerinde toplantılara katılarak içtihat ve İslam hukuku çerçevesinde sorulara yanıtlar veriliyor. Katılım Bankacılığı Prensiplerine uygun olarak yeni finans ürünlerinin geliştirilmesi aşamasında danışma kurulu onayı alınıyor. “ZİRAAT BANKASI’INDAN TAMAMEN BAĞIMSIZIZ” Ziraat Katılım bankası olarak Ziraat Bankası’yla aranızdaki bağ hangi seviyede? Ürün ve hizmet çeşitliliği ile müşterilerine tamamen katılım bankacılığı prensiplerine göre hizmet veren Ziraat Katılım, Ziraat Finans Grubu'nun en yeni üyesidir. Kuruluş sermayesi tamamiyle TC. Hazinesi tarafından aktarılmıştır. Ana bankamız Ziraat markasının 152 yıllık gücü ve Türkiye çapındaki bin 800 şubesi ile güçlü bir işbirliği içerisindeyiz fakat gerek muhasebe altyapımız gerekse iş modelimiz itibariyle tamamen birbirinden bağımsız iki bankayız. Ziraat Katılım olarak katılım bankacılığı prensipleri konusunda taviz vermeden çalışmalarımıza devam ediyoruz. Haziran 2016 EKOREEL 17


Gündem XXXX

BORSA İSTANBUL’DA GONG ‘KATILIM BANKACILIĞI VE GİRİŞİMCİLİK’ İÇİN ÇALDI Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Borsa İstanbul ve İTÜARI Teknokent işbirliğiyle Katılım Bankacılığı ve Girişimcilik Çalıştayı kapsamında Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in de katılımıyla gong töreni düzenlendi. Törene Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca ve TKBB Başkanı Fahrettin Yahşi de katıldı

B

ankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından katılım bankaları ile girişimcilik ekosistemini bir araya getirmek, katılım bankalarındaki üst düzey yöneticilerde zihinsel dönüşümü sağlamak ve girişimcilere nasıl yatırım yapılacağına ilişkin teknik bilgi vermek amacıyla Borsa İstanbul ve İTÜARI Teknokent ile birlikte

18 EKOREEL Haziran 2016

2 günlük bir konferans ve eğitim dizisini de kapsayan çalıştay gerçekleştirilecek. Çalıştay’ın açılışı için Borsa İstanbul bünyesinde gerçekleştirilen gong töreninde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in yanı sıra Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca ve TKBB Fahrettin Yahşi de yer

aldı. Çalıştay kapsamında düzenlenen gong töreninde konuşan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, çalıştayın önemli iki konuyu ele aldığını dile getirerek, “Girişimcilik ekosistemi başlı başına bugün hem dünya hem Türkiye için hayati bir konu. Katılım bankaları da bu işin aslında önemli bir bileşeni olma potansiyeline sahip, bugün o fonk-


siyonu yerine getiriyor mu ondan emin değilim” değerlendirmesinde bulundu. Şimşek, Türkiye'nin geçmişte bir çok konuya, dünyaya göre gecikmeli başladığını, fakat girişimcilik ekosisteminin geliştirilmesi, oluşturulması ve iyileştirilmesi noktasında son yıllarda büyük mesafeler kat edildiğini aktardı. Melek yatırımcılığın girişimcilik ekosisteminin önemli bir bileşeni olduğuna ve katılım bankaları ile melek girişimcilik arasındaki uyuma dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti: “Uyuma rağmen katılım bankaları melek yatırımcılık sisteminde yok. Bu yüzden katılım bankalarımıza, ciddi bir şekilde bu girişim fonları oluşturmayı, melek yatırımcıları desteklemeyi ya da kendilerinin melek yatırımcı olarak bu işin içinde olmasını ciddi şekilde tavsiye ediyorum. Biz şu an sadece girişimcileri desteklemiyoruz. Devlet olarak fonların fonuna kaynak aktararak, aslında biz girişimcileri destekleyen girişimcileri, fonları destekliyoruz. Biz girişimcilik ekosisteminin gelişmesinin ne kadar hayati bir önem taşıdığının farkındayız. Türkiye'nin büyük yeraltı zenginlikleri yok. İyi ki de yokmuş. Belki de olsa biz de bu coğrafya gibi sırtımızı oraya dayayabilirdik. Bakıyorum bazı komşularımızın gelirlerinin yüzde 90'ından fazlası petrole, doğalgaza dayanıyor. İyi bir sistem değil, öyle olmadığını şimdi görüyoruz” “SÜRDÜRÜLEBİLİR BÜYÜME İÇİN GİRİŞİMCİLİK ŞART” Katılım Bankacılığı ve Girişimcilik Ekosistemi Çalıştayı Gong Töreni’nde konuşma yapan Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Himmet Karadağ, küresel piyasalarda belirsizliğin arttığı ve ekonominin yavaşladığı bir dönemde KOBİ’lere önemli görevler düştüğünü belirtirken, KOBİ’ler için uygun ölçeğe, uygun vadeye sahip finansal modellerin geliştirilmesinin Türkiye’nin girişimcilik ekosistemine katkı sağlayacağını ve sonuçta Türkiye’nin ekonomik büyümesinin desteklenmiş olacağını söyledi. Girişimciliğin, Türkiye açısından büyümemin

sürdürülebilmesi ve hızlandırılması noktasında büyük önem arz ettiğini ifade eden Karadağ, Türkiye’de son yıllarda girişim sermayesi yatırım fonları, bireysel katılım yatırımcılığı ve melek yatırımcılık gibi uygulamalar ile birlikte girişimciliği desteklemeye yönelik çeşitli mekanizmaların devreye girdiğini belirtti. “TEKNOLOJİK GELİŞMELER TÜRKİYE İÇİN ÖNEMLİ FIRSAT” BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben ise yaptığı konuşmasında içinde bulunduğumuz çağın teknoloji çağı olduğunu ve bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin bildiğimiz kavramları hızla değiştirdiğini belirtirken, “Bugün Endüstri 4.0 devrimi konuşuluyor. Nesnelerin interneti gibi kavramlar sayesinde araçların birbiri ile etkili çalışması planlanıyor. Bu sayede pek çok üretim faktörünün maliyetinde düşüşler bekleniyor. Mevcut üretim altyapılarının endüstri 4.0 gelişimi ile rekabet etmesi mümkün değil” şeklinde konuştu. Yaşanan bu değişimin en olumsuz etkisinin istihdam seviyesinde olacağını vurgulayan Akben, “Teknolojik gelişmeler önemli bir risk olmakla birlikte, bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için önemli fırsatlar sağlıyor. Bilgi birikiminin yenilikçi fikirler üzerinden gelir getirici teknolojik ürünlere dönüştürülmesi gerekiyor. Bu kapsamda startup olarak adlandırılan genç girişimciler muazzam başarılar ile öne çıkıyor. Startupları ülke ekonomisine entegre edilmesi için herkesin destek olması gerekiyor. Katılım bankalarımıza büyük görev düşüyor. Start-up’lara gerekli finansal kaynağın sağlanması ile katılım bankaları da düşük yatırımlar ile yüksek kar elde edebilecekleri bir kâr-zarar ortaklığı modeline kavuşacaklar. Startup’ların bu şekilde desteklenmesi istihdam için de bir kaynak sağlayacak” dedi. “ENDÜSTRİ 4.0, 10 YILDIR İTÜ’NÜN GÜNDEMİNDE” İTÜARI Teknokent’in temsilen

konuşan İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca ise, Endüstri 4.0 konusunun bir süredir Türkiye’nin gündeminde olduğunu belirtirken, İTÜ gibi 3. nesil üniversiteler için bu konunun 10 yıldır gündemlerinde olduğunu söyledi. 3. nesil üniversitelerin bilgiyi toplum için yapan, dünyadaki hayat standardını artırıp patent-ürün-faydalı model kurgularını daha çok bünyelerinde barındıran üniversiteler olduğunu söyleyen Karaca, İTÜ’nün bu açıdan teknokentleri ile birlikte Türkiye’den geleceğe hazır yegane üniversite olduğunu söyledi. İTÜ ARI Teknokent bünyesindeki 250 firmanın 30’undan fazlasının finans teknolojileri alanında çalıştığını belirten Prof. Dr. Mehmet Karaca, İTÜ’nün geçen yıl girişimci üniversiteler arasında dünyada 18., Avrupa’da ise 8 üniversite seçildiğini söyledi. “GİRİŞİMCİLİK İÇİN ÖZEL SEKTÖRÜN DE ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI GEREKİYOR” Çalıştayın açılışı için gerçekleştirilen gong töreninde konuşan TKBB Başkanı Fahrettin Yahşi ise, çağın gereklerini iyi okuyabilen yeni teknoloji şirketlerinin dünyaca ünlü markaların önüne geçebildiğini belirtirken, bu küçük iş fikirlerinin alışılagelmiş iş modellerini değiştirdiğini ifade etti. Yahşi konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devletimiz neredeyse tüm kurumlarıyla girişimcilik ekosisteminin desteklenmesini üstlenmiş durumda. Ancak sadece devletimizin desteği ile gelişmesi mümkün değil. Özel sektörün de elini taşın altına koyması gerekiyor. Gerçekleşen girişim sermayesi yatırımlarının da oldukça sınırlı olduğunu kabul etmemiz lazım. Mevcut yatırım miktarları ile istediğimiz hedeflere ulaşmamız mümkün değil. Finansmana erişim probleminin sadece devlet destekleri ile çözülmesi mümkün değil. Sermaye ve girişimcileri buluşturacak yeni araçlar üretilmesi gerekiyor. Girişim sermayesinin katılım bankacılığına da yeni fırsatlar sunması mümkün.” Haziran 2016 EKOREEL 19


Makale

Abdullah Bozgeyik / abozgeyik@yahoo.com

YATIRIMLARIN ARTMASI VE REEL BÜYÜME İÇİN AYLARIN ISKALANMAMASI GEREK “Ülke, sektör hatta firma bazında başarılı olmak ve geleceğe güvenle bakmak için öncelikle sorunları çözmek, yatırım almak, yatırımcılarımızı desteklemek, işsizliği azaltmak ve yatırımları artırmak gerekli. Böylece refah yayılacak”

Y

atırımların artması, işsizliği azaltmak ve büyüme hedeflerinin tutturulması kalan son altı ay veya bu yılın hedeflerinden çok daha önemli. Çünkü 2023 hedefelerimizle de ilişkisel olarak; kayıplarla geçen her ay ve hedefin gerisinde kalınan her yıl toplumsal refahdan uzaklaşmamız anlamına gelecek ve sadece işsizlik artmayacak, durgunluk daha da belirgin olarak bizleri etkisi altına alacak. İşte bu nedenle sadece sektör bazlı girişimleri değil aynı zamanda ilişkisel sektörlere etkisini de dikkate alarak ülkemizin gelişmesini sağlayacak reel girişimlere ağırlık verilmelidir. Ülke, sektör hatta firma bazında başarılı olmak ve geleceğe güvenle bakmak için öncelikle sorunları çözmek, yatırım almak, yatırımcılarımızı desteklemek, işsizliği azaltmak ve yatırımları artırmak gerekli. Böylece refah yayılacak. Bunları sağlayacak girişimci, yatırımcı, firma ve oluşumların ise hem kamu hem de özel sektörde hak ettiği ilgi ve desteği görmesi ancak reel ekonomiye yönelmekle olacağından tüm bu girişimlerin desteklenmesi büyümeyi beraberinde getirir. Bu konuda kamu kuruluşları tarafından sağlanan muhtelif imkanlar ve özellikle bankalar tarafından da sağlandığı belirtilen

20 EKOREEL Haziran 2016

muhtelif destekler aklımıza geliyor. Nedense işte tam bu aşamada kamu imkanlarının yeterince bilinmediği, olması gerektiği gibi yaygınlaştırılamadığı, özel bankaların ise proje finansmanından neredeyse haberlerinin ve ilgilerinin olmadığı gibi bir durumla karşılaşıyoruz uygulama aşamasında. Sanırım ülkemizdeki reel sektörün ve özellikle girişimci ve girişimci firmaların rekabette öne çıkabilmesi için önlerindeki engellerin ortadan kaldırılmasından bahsettiğimi fark ettiniz. Çözüm üretmek ancak sorunun parçası olmaktan uzaklaşmak ile bu yönde iyi niyetli çaba içinde olmakla dahası olumlu çabaları artırarak sürdürmekle mümkün. Bu konuda taraflara sorular yöneltmek suçlama ve savunma kapsamında algılanacağı için durum tespitini söz konusu desteklerden yararlanması öngörülen girişimci, KOBİ ve firmalardan alınacak cevaplara bakmak yerinde olacak. Bunun için sektör raporlarına bakmakla başlayıp özellikle KOBİ yoğun bölgelerde anket, araştırma yapmak bir fikir verecek. “YATIRIMIN ÖNÜNÜ AÇMAK İÇİN SORUNLAR ÇÖZÜLMELİ” Sözün özü, uzun yıllardır yerli ve yabancı yatırımcılar yanıdan firmalarla projeler hazırlıyoruz.

Bir süreden beri hem yerli hem de yabancı yatırımcılar ve iş ortaklarımızca artık daha sık ülkemizle ve projelerle ilgili sorular sorulması güzel ama bazılarınca kötü senaryolar eşliğinde değerinin hatta ekspertizin çok altına bazı tesislerimizi almak hayalciliği ise anlamsız

Nice güzel girişimlerde öylesine basitten kompleks sorunlarla karşılaştık ki diyerek konuyu fazla uzatmak istemediğimden aşağıdaki maddelere özetliyorum bazı tespitleri. Karşımıza çıkan sorunlar ve beklentiler hep bu yönde idi. Bu kapsamda basit bir liste hazırlayacak olursak; proje finansmanı sözde değil gerçekte uygulanır olmalı; uluslararası ticaret firmaları desteklenmeli; katma değer sağlayan yatırımlar artırılmalı, markalaşma ve uzmanlaşma teşvik edilmeli, teknoloji ve inovasyon yatırımlarına ağırlık verilmeli; döviz sağlayan, yatırımcı çeken sektörler desteklenmeli; orta ve uzun vadeli planlar doğrultusunda finansman sağlanmalı, yatırımlar için güven ve istikrar ortamı sağlanarak tanıtımları yurtdışına yapımalı; eğitime ve genç nesile, kadın istihdamına destek verilmeli; refah tüm topluma yayılmalı; durgunluk dönemlerinde farklı alanlara, sektörlere ve ülkelere de yönelmek gerekiyor. Çözüm için ise; katma değer üreten, uluslararası ticaret yapan, yatırımların artmasını sağlamak için hizmet üreten firmaları, girişimcileri ve iş insanlarının daha fazla desteklemek gerekiyor, sizce de öyle değil mi?


Gündem

‘İŞ’İN KALBİ 16. MÜSİAD EXPO’DA ATACAK Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından her iki yılda bir düzenlenen uluslararası MÜSİAD EXPO’nun 16’ıncısı 9-12 Kasım 2016 tarihlerinde İstanbul CNR Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. B2B görüşmelerle yeni iş fırsatlarının adresi olacak olan 16. MÜSİAD EXPO ile eşzamanlı, yüksek teknoloji fuarı High Tech Port ve 20. Uluslararası İş Forumu ( IBF ) Kongresi de düzenlenecek

‘İ

ş; Burada!’ sloganıyla, firmaları birlikte iş yapmanın yeni ortak noktasına çağıran 16. MÜSİAD EXPO, 9-12 Kasım 2016 tarihleri arasında CNR Fuar Merkezi Yeşilköy’de gerçekleşecek. 16. MÜSİAD EXPO, fikir ve hedeflerini birlikte hayata geçirecek yerli ve yabancı binlerce iş adamını Türkiye’nin en iyi iş platformunda 100 bin metrekare alana yayılmış 8 salonda bir araya getirecek. 2014 yılında 352 alım heyetini ağırlayan MÜSİAD EXPO’da, bu yıl gıda, makine, tekstil, başta olmak üzere turizm, bilgi teknolojileri, eğitim, enerji, mobilya gibi 25 ana sektör ve alt dallardan talebi olan 24 ülkeden 402 yabancı ziyaretçi B2B görüşmelerinde Türk firmaları ile buluşacak. Tüm yatırımcıları sağlam ve kalıcı değerlere yaslanarak büyümeye ve geleceğin dünyasını tasarlamaya; birlikte kazanmanın ortak noktasında yer almaya davet eden 16. MÜSİAD EXPO Fuarı, küresel iş ağları kurmak, global pazarlarda söz sahibi olmak, KOBİleri güçlendirmek ve etkin büyümeyi hızlandırmak üzere iş adamlarını bir araya getirecek.

20. ULUSLARARASI İŞ FORUMU İSTANBUL’DA TOPLANACAK İslam dünyasının liderlerinin katılımıyla gerçekleşen ve 1995 yılından bu yana düzenlenen Uluslararası İş Forumu Kongresi (IBF)’nin 20’ncisi ‘Finansın Geleceği ve Reel Ekonomi’ temasıyla İstanbul’da toplanacak. 20. IBF etkinlikleri de

16. MÜSİAD Expo ile bu yıl eş zamanlı olarak 09-12 Kasım 2016 tarihleri arasında, İstanbul CNR Fuar Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Enformasyon ve küresel ağ örgütlenmesine dayalı yeni ekonomide söz sahibi olmak, eylem ve dayanışma geliştirmek isteyen İslam ülkeleri birlikte düşünmenin ortak noktası IBF’de bir araya gelecek. 15. MÜSİAD EXPO VE 18. IBF FUARI’NA 150 BİN ZİYARETÇİ 26–30 Kasım 2014 tarihleri arasında İstanbul CNR Expo Fuar merkezinde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın yaptığı açılışla birlikte 27 bin metrekare net stant alanı ile toplam 100 bin metrekarelik kapalı alanda gerçekleştirilen 15. MÜSİAD Fuarı ve 18. Uluslararası İş Forumu’na, 746 yerli ve yabancı firma, 123 ülkeden toplam 7 bin 250 yabancı işadamı ve Türkiye’den toplam 150 bin ziyaretçi katıldı. Haziran 2016 EKOREEL 21


Gündem XXXX

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ 3 ÖNEMLİ İSLAMİ FİNANS ÇALIŞTAYINA EV SAHİPLİĞİ YAPTI Sorunları: Türkiye Piyasası İçin Bir Değerlendirme’ başlıklı sunumlara geçildi.

S

akarya Üniversitesi İslam Ekonomisi Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Sosyal Bilimler Enstitüsü tarafından düzenlenen ‘İslam Ekonomisi ve Finansı Çalıştayları’ kapsamında ‘Tekafül (İslami Sigortacılık) Çalıştayı’ 4 Mayıs 2016’da gerçekleştirildi. İstanbul, Konya Karatay ve Marmara Üniversitesi’nden akademisyenler, başta Haizne ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı olmak üzere ilgili kamu kurumları temsilcileri ve tekafül sektörü temsilcilerinin katılımı ile verimli bir çalıştay gerçekleştirildi. Çalıştayın açılışında konuşan SAÜ Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas, üniversite bünyesinde kurdukları merkezlerle sosyal alanlarda değerleri öne çıkaracak çalışmalar yapıldığını ifade ederek, İslam iktisadı konusunun da bu anlamda en iddialı ve en güncel konuların başında geldiğini söyledi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Fatih Savaşan ise “Sakarya Üniversitesi olarak çok sayıda kongre, çalıştay ve konferansa ev

22 EKOREEL Haziran 2016

sahipliği yaptıklarını ve kurumun İslam ekonomisi ve finansı alanında öncü rolünü sürdürdüğünü söyledi. “Tekafül, katılım bankacılığına göre daha yeni olmasına rağmen gelişme hızı bakımından ümit veriyor” diye konuşan Savaşan, “İslam ekonomisi ve İslami Finans bir bütün olarak ele alınmalıdır ve para ve sermaye piyasaları oluşmuş bir İslami Finansın reel sektörü de rahatlatacaktır” diey devam etti. Çalıştayda açılış konuşmalarının ardından sırasıyla ‘Tekafül Sigorta Sistemi ve Teorisi’, ‘Hayat Sigortacılığında Tekafül’, ‘Ticari Sigortacılık Tekafülden Farklı mı?’, ‘AAOIFI Standartlarında Tekafül’, ‘Tekafül Uygulamalarının Güncel

SONUÇ BİLDİRGESİ 1. Ekonomik göstergeler dünyada gelirin arttığına, ancak gelirin ve refahın adaletsiz dağılımı sorununun da derinleştiğine işaret ediyor. 2. İslami prensiplere uygun ekonomi ve finans, refahın oluşumu ve adil dağılımı için uygun mekanizmalar öneriyor. 3. Dünya üzerinde İslami finansal ürünlere olan talebin artmakta olduğu ve İslam ülkeleri arasında buna yönelik işbirliği çalışmalarının da arttığı görülüyor. 4. İslami prensiplere uygun ‘para piyasası araçları’, ‘sermaye piyasası araçları’ ve ‘reel sektör’ üçlü sacayağı oluşturuyor ve birbirini besliyor. 5. Tekafül başta İslami prensiplere uygun sigorta talep edenler olmak üzere riski, paylaşım ile minimize etmeye çalışan ekonomik birimlere çözümler öneriyor. 6. Tekafülde Türkiye’de son yıllarda yaşanan gelişmelerin sürdürülebilirliği için mekanizmalar geliştirilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır. Bu bağlamda ‘danışma kurumunun’ (fıkhi kurumsal yönetim) tesis edilmesi ve aktif olarak çalıştırılması hayati öneme sahip. İç ve dış fıkhi denetim mekanizmaları geliştirilmeli. 7. Sürdürülebilirlik ve İslamilik bakımlarından retekafül sisteminin yurt içi ve yurt dışı boyutuyla reasüransa ihtiyaç bırakmayacak şekilde güçlendirilmesi gerekir. 8. Tekafüle özel kavramların oluşturulması ve bu kavramların kullanımının yaygınlaştırılması sistemin konvansiyonel sigortacılıktan farklarının belirginleştirilmesi


bakımından önemlidir. 9. Kurumsal kapasitenin geliştirilmesine ve yeni ürünler üretilmesine yönelik akademik çalışmaların teşvik edilmesi önerilir. 10. Tekafül sözleşmelerinde İslamiliğin gerektirdiği tüm unsurlar açıkça yer almalıdır. 11. Kamu otoritesi tekafül alanında gerekli mevzuatı oluşturarak, bu mevzuat doğrultusunda denetim mekanizmasını kurmalıdır. 12. İslami esaslara göre faaliyette bulunan kooperatif sigortacılığı alternatifi ülkemizde de geliştirilmeli ve kamunun denetimi altında yürütülmelidir. 13. Tekafül fonu, uluslararası tekafül standartlarında öngörüldüğü üzere hukuki düzenlemelerle tekafül şirketinden bağımsız bir tüzel kişilik haline getirilmelidir. Fon ile yönetim şirketinin mal varlıkları hukuken birbirinden ayrışmalıdır. Böyle bir düzenleme tekafülün farkının ortaya çıkması açısından önem arz eder. 14. Tekafülde katılımcıların denetleme amacıyla tekafül fonu yönetiminde temsil edilmeleri önem arz eder. 15. SEGEM tarafından yapılan acente teknik personel yeterlilik sınavlarına ‘tekafül acenteliği teknik sınavı’ modülü eklenmelidir. 16. Artan bakiyenin katılımcılara dağıtılması standartlarının oluşturulması gerekir. Dayanışmayı geliştirecek şekilde mikro tekafül benzeri uygulamaların geliştirilmesi tavsiye ediliyor. 17. Vakıf temelli sigorta sistemi modelleri geliştirmek amacıyla bilimsel araştırmalar yapılabilir. 18. ‘Bankatekafül’ uygulamasına geçilmesi özellikle ‘hayat tekafülün’ gelişmesine yardımcı olacak. Tekafül sisteminde dönem sonunda ortaya çıkan artı bakiyenin katılımcılara dağıtılması söz konusu olduğunda bu tutarların tüm vergi ve resmi harçlardan muaf tutulması önerilir. TASARRUFA DAYALI FAİZSİZ FİNANSMAN ÇALIŞTAYI Sakarya Üniversitesi ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından ortaklaşa

organize edilen “Tasarrufa Dayalı Faizsiz Finans Sistemi Çalıştayı”, SAÜ Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. . Yaklaşık seksen katılımcı ile 20 Mayıs’ta yapılan çalıştayda sektör, katılım bankaları, ilahiyat, finans ve ekonomi alanından akademisyenler ile ilgili kamu kurumlarından tebliğci ve müzakereciler yer aldı. Katılımcılar çalıştayda ayrıca “elbirliği sistemi” denilen aracılığın hem şer’i hem de finans boyutlarını ele aldı. Sistemin İslami prensiplere uyumluluğunun, yaygınlaştırılmasının ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasının müzakere edildiği çalıştay sonunda bir de sonuç bildirgesi açıklandı. > ‘Elbirliği Sistemi’ olarak bilinen finansman sistemi esas itibariyle çoğunlukla konut, otomobil gibi ihtiyaçların giderilmesi amacına hizmet etmek üzere ortaya çıkmıştır. > Tasarruf sahiplerini bir tür organizasyonla konut ve otomobil sahibi yapmaya yönelik olarak kurgulanan sistem bir finansman yöntemidir ve ‘Tasarrufa Dayalı Faizsiz Finansman Sistemi (TDFFS)’ olarak adlandırılabilir. > TDFFS’nin tasarruf sahiplerinin ve organizatör kuruluşların hak ve menfaatlerini koruyan bir sistem olarak kurgulanması gerekir. Bunun yanında ve aynı derecede öneme sahip diğer bir husus TDFFS’nin faizsizlik prensibine uyumluluğudur. > Mevcut haliyle sistemin küçük tasarruf sahiplerinin ihtiyaçlarına bir ölçüde cevap verdiği görülüyor. > Ancak üçüncü maddede belirtilen unsurlar bakımından sistemin gözden geçirilmesi ve gerekirse revize edilmesi de bir ihtiyaç. Böylece sistemin paydaşlarının üstlendikleri riskler ve kazanımları bakımından şeffaflığın sağlanması mümkün olabilecek. > Öne çıkan iki sorun alanı sistemin üzerine bina edildiği akit türleri ve fazla fonların kullanımı meselesidir. > Katılımcı-organizatör kuruluş, aynı ve farklı gruplarda yer alan katılımcılar arasındaki ilişkilerin hukuki mahiyeti açıkça tanımlan-

malıdır. > TDFFS’nin yaygınlaştırılması faizsiz finansman piyasasına yeni bir aracın tanıtılması açısından önem taşımaktadır. KATILIM FONLARI VE BİRİM DEĞER ÇALIŞTAYI YAPILDI Sakarya Üniversitesi (SAÜ) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından ‘Fıkhi Değerlendirmeler Işığında Katılım Fonları ve Birim Değer Çalıştayı’ düzenlendi. Çalıştaya katılım bankaları, ilahiyat, finans ve ekonomi alanından akademisyenler, kamu kurumlarından temsilciler katıldı. Katılımcılar, katılım fonlarının değerlendirilmesi ve birim değer hesaplaması ile ilgili şer’i sorunları masaya yatırarak çözüm önerileri geliştirdiler. Katılma hesabı sahipleri ile katılım bankaları arasında hakkaniyete ve İslami prensiplere uygun bir paylaşım yapılabilmesi için sorun alanlarının tespit edildiği çalıştayda bazı sorunlara somut çözüm önerileri geliştirilirken bazı sorunlar için de paydaşların derinlikli çalışma yapmaları gerektiğine vurgu yapıldı. Haziran 2016 EKOREEL 23


Röportaj XXXX

“ALMANYA’DA GENÇLER İSLAMİ BANKACILIĞA DAHA ÇOK İLGİ DUYUYOR” Avrupa Bölgesi İslami Finans Danışmanı Uğurlu Soylu: “Bankaların ana amaçlarından biri uluslararası ticareti desteklemektir. Almanya Türkiye için en önemli ticari partner konumunda. Türkiye de Almanya için gelişen ülkeler arasında en önemli dış ticaret pazarlarından biri”

Avrupa Bölgesi İslami Finans Danışmanı Uğurlu Soylu

A

vrupa’nın ilk faizsiz bankası olarak faaliyete başlayan Kuveyt Türk Bank Almanya, 2015 yılında tam bankacılık lisansı alarak hizmet ağını genişleterek büyüyor. Bankanın kurulma aşamasında tüm süreçleri baştan sona yöneten Uğurlu Soylu ile Avrupa’da İslami banka kurmanın zorluklarını ve bu kıta insanının faizsiz bankacılığa bakışını konuştuk... 24 EKOREEL Haziran 2016

Almanya'da ilk İslami banka oluşturma sürecini baştan sona siz yürüttünüz. Bu süreci anlatır mısınız? İlk olmasının zorlukları ve avantajları nelerdi? Kuveyt Türk 2004 yılında Almanya piyasasına ilk girdiğinden itibaren uzun vadeli hedef olarak tam bankacılık hizmeti vermek istiyordu. Ancak bu hedefe varmak için iş alanını hem kapsam hem derinlik açısından adım adım genişleterek sağlam bir şekilde ve riski minimize ederek ilerledi. Süreç 2004 yılında Almanya’da bir temsilcilik açılarak başlanıldı. Bu aşamada hem Almanya piyasasının katılım bankacılık açısından potensiyel araştırmaları ve aynı zamanda banka otoritesine, medya, kamu oyuna katılım bankacılığın prensipleri ve işleyişle ilgili tanıtım faaliyetleri yapıldı. 2009 yılında ilk katılım bankası olarak Almanya’da üçüncü ülkelere mevduat toplama ve para transfer lisansını elde ederek müşterilere sınırlı bir hizmet alanı sunuldu. Ekim 2012 tarihinde tam bankacılık lisansı için başvuru yapıldı ve 2.5 yıl süren uzun bir zaman zarfı sonrası Mart 2015’de lisans verildi. Bu aşamada hem kâr-zarar bazlı tasarruf hesapları, katılım bankası olarak mevduat sigorta fonuna üyelik ve bazı vergi sorunları gibi çok önemli gelişmelere imza atıldı.

Almanya'daki bankacılık sisteminden bahseder misiniz? Almanya’da bankacılık çok gelişmiş durumda. Hem çesitlilik hem sayı olarak çok zengin olup Almanya’da yaklasık 2 bin banka bulunuyor. Bunlar 37 bin 300 adet şubeyle ve 640 bin çalışanlarıyla (2014 sonu) yaklaşık 7.7 trilyon Euro’luk toplam varlıklara (2105 sonu) sahip. Yatırım, emlak, teşvik bankaları gibi özel amaçla kurulan bankalar yanı sıra üç tür banka bulunuyor: özel bankalar, kamu bankaları ve kooperatif bankalar. Toplam varlıklara göre piyasa dağılımı şu şekilde: özel bankalar %39, kamu bankaları %28, kooperatif bankalar %14, diğer özel amaçlı bankalar %19. Yani özel bankalar piyasa çogunluğuna sahip değil. Almanya’nın genel yapısında olduğu gibi bankacılık sektörü de çok çeşitli. Özel bankalar içinde kilise bankaları hariç 4 etik banka mevcut: Triodos Bank, GLS, Ethik Bank ve Umweltbank. Bunlar çalısmalarında belirlirli bir alana; çevre koruma veya yenilenebilen enerji üzerine odaklanıyorlar. Ayrıca destek verdikleri projelerin topluma fayda sağlayan ve sürdürebilir olmalarına dikkat ediyorlar. Almanya dışında Avrupa’da İslami banka çalışmaları oldu mu? Şu anda faaliyet gösteren kaç adet İslami banka mevcut?


Kıta Avrupa’sında tam bankacılık yapan kurumlar Almanya haricinde sadece Bosna Hersek’te mevcut. Hissedarları İslami Kalkınma Bankası, Dubai İslami Bankası ve Abu Dhabi İslami Bankası’ndan oluşan Bosnia Bank International 2002 yılından beri faaliyetlerini sürdürüyor. Konvansyonel bir banka olmakla beraber Fas kökenli bir bank olan Chaabi Bank Fransa’da başarılı bır şekilde bir İslami ‘pencere’ üzerinden İslami bankacılık hizmeti sunuyor. Almanya ve Avrupa’da İslami banka harici, İslami protföy şirketleri gibi İslami finans ve yatırım şirketleri var mı? Konvansyonel bankalar (Deutsche Bank, Commerzbank gibi) çok sayıda İslami yatırım araçları sunuyorlar. Genelde bu ürünler Luxemburg piyasasında geliştrilip bütün Avrupa’da sunuluyor. Çok yeni bir gelişme olarak Arabesque adında bir şirket hem İslami, hem etik ve ekolojik açıdan sürdürebilirlik kriterlerine uygun bir yaklaşım ile ve bu alanda dünya çapında en iyi uzmanların katkısıyla,, Almanya’ya banka otorisinden izin alarak bireylere bu enteresan yatırım imkanını sunuyor. Aktif yönetilen ve üste belirtilen kriterlere uygun hisse senetlerine yatırım portföyü oluşturuyorlar. Alman halkının ve Almanya'da yaşayan gurbetçilerin İslami bankaya karşı ilgileri ne ölçüde? Genel olarak Almanya’daki tüketiciler daha bilinçli ve tüketici koruma kurumu çok güçlü. Finansal krizden sonra insanlar mevcut sistemin insanlar ve üreticilerden kopmuş olmalarını daha iyi fark etmiş durumda ve etik anlayışı ve reel sektöre hizmet eden bankalar ve yaklaşımlara çok ilgi duyuyorlar. İslami bankaya ilgi çok yüksek. Kuveyt Türk banka lisansi elde ettikten sonra bütün medyada hemen hemen hepsi olumlu olan 2 bine yakın haber çıktı. Bir çok akademik çalışmalarında; tüketici koruma kurumları da hemen hare-

kete geçip sözleşmeleri incelemeye başladı. Müslümanlar da, özellikle gençler, bu konuya büyük rağbet gösteriyor. Alman hükümeti İslami finans kuruluşlarının gelişmesini ve çoğalmasını istiyor mu? Alman hükümetinin doğrundan bu konuda bir resmi demeci yok. Ancak Alman banka otoritesi BaFin, 2010 ve 2012 yılında olağan olmayan bir durum olarak İslami Bankacılık hakkında iki konferans düzenledi ve bu esnada İslami banacılığa açık olduklarını beyan ettiler. BaFin’in bağımsız bır kurum olmadığını ve Maliye Bakanlığı’na bağlı olduğunu düşündüğümüzde, böyle bir stratetejik kararın siyasi görüşü de yansıttığını söyleyebiliriz. Almanya ve Avrupa’daki ekonomik durumdan biraz bahseder misiniz? Euro krizi daha stabil bir durum almış olmasına rağmen halen ekonomik ve siyasi riskler devam ediyor. Özellikle güney periferlerinde bulunan devletler (İspanya ve Portekiz) devlet borçlanmasının Maastricht sınırlarını (GSMH’nın %3’ü) tekrar aştılar, Yunanistan bütün çabalara rağmen büyüme göstermiyor, İngiltere yakında AB’den çıkıp çıkmama hakkında referandum yapacak (Brexit) ve mülteci sayısının Türkiye ile anlaşmayla beraber gerçekten kalıcı düşmesi hakkında ciddi tereddütler var. Bütün bunlar Fransa, İngiltere, Hollanda, Macaristan, Avusturya ve Almanya’da aşırı sağ ve Euro’yu reddeden partilerin güçlenmesine sebeb oldu. Özetle ekonomik sorunlar tamamen de olmazsa büyük ölçüde iyimser bir gidişat gösterse de, siyasi riskler yükselmiş durumda ve Türkiye bu konuda kilit rol oynuyor. Almanya ve Türkiye arasında İslami finans kriterlerine uygun olarak, finansal işbirlikleri geliştirilebilir mi sizce? Bankaların ana amaçlarından biri de uluslararası ticareti destekle-

mektir. Almanya Türkiye için en önemli ticari partner konumunda. Türkiye de Almanya için gelişen ülkeler arasında en önemli dış ticaret partnerlerden biri. Bu alanda katılım bankacılığı prensiplerine uygun olan özel Hermes Euler dış ticaret sigortası/kefalet çok daha önemli bir rol oynayabilir. Bu fonksyonu ayrıca İslami Kalkınma Bankası (IDB) grubundan Islamic Corporation for the Insurance of Investment and Export Credit de üstlenebilir. Türkiye Almanya’da 150 yılı askın çalısan Kooperatif bankaların ve son dönemde yeni çıkan etik bankaların uygulamalarından çok şeyler örnek alabilirler. Bu etik bankalar kredi talebi durumunda finansal gösterilere yanı sıra şirketin kendisi veya çalıstığı ortaklara mesela çevreye zarar vermeden, insan haklarını ihlal etmeden ve kullandıkları ham maddelerin sürdürebilir kaynaklardan olup olmadığını tesbit edip ancak bu kriterlere uygunluk olunca kredi kullandırıyor. Ziraat Bank, Vakif Bank gibi Avrupa’da uzun zamandan beri faliyet gösteren bankalar mevcut lisanslarıyla ‘İslami pencere’ çözümleri sunup, hem yeni müşteri portföyleri elde edebilir, hem Türkiye’deki mevcut katılım bankalarıyla iş birliği yapabilir. UĞURLU SOYLU KİMDİR? Kuveyt Türk Katılım Bank Finasal Hizmetler Almanya Genel Müdürü olarak Uğurlu Soylu Avrupa’da ilk İslami banka lisans başvurusunu başlattı ve İslami ürün geliştirme, vergisel ve yasal sorunlara çözüm üreterek bu süreci başarıyla sonuçlandırdı. Bu bağlamda Uğurlu Soylu, 10 yılı aşkın bir tecrübe ile kıta Avrupasında İslami bankacılık alanında kamuda ve banka otoritesi nezdinde öncü ve uzman olarak kabul ediliyor. Sürekli olarak bu konuda birçok üniversitelerde ders ve konferanslarda sunumlar yapıyor. Almanya’nın banka piyasasında önde gelen EuroFinanceWeek gibi etkinliklere ana konuşmacı olarak davet ediliyor. Çok sayıda bilimsel makale yazmış ve şu an ‘Almanya‘da islami bankacılığın etik bankacılığa katkısı’ konusunda bir kitap hazırlıyor. Uğurlu Soylu Avrupa‘nın en iyi üniversitelerinden olan Mannheim Üniversitesi’nde yüksek lisans tezini tamamlayarak, Kuveyt Türk’e katılmadan önce aynı üniversitede 2010 yılına kadar asistanlik yaptı. “İslami toplumlarda sosyoekonomik değişim” hakkında doktora çalışmasını devam ettiriyor. Haziran 2016 EKOREEL 25


Makroekonomi

Uğur KESER / TÜİK İstatistikçisi

SAĞLIK HARCAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalıklardan korunma değil, bir bütün olarak fiziki, ruhi ve sosyal açıdan iyi olma hali olarak açıklar. Sağlık hakkı; ülkelerce temel insan hakkı olarak tanımlanmış ve sağlığın korunması devletler tarafından üstlenilmiştir

S

ağlık harcamaları sağlığı geliştirme veya koruma amacını benimseyen tüm koruma, geliştirme, bakım, beslenme ve acil programlar için yapılan harcamalar olarak kabul ediliyor. Ülkemizde 1920 yılında kurulan Sağlık Bakanlığı, yıllar itibariyle çeşitli politikalar üretip uygulayarak sağlık sistemini optimize etmek için çalışıyor. 3 Kasım 2002 seçimlerinin hemen ardından ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ hazırlanarak örgütlenme, hizmet sunumu ve finansman konularında köklü değişimler planlanmış ve dönem dönem yeni

26 EKOREEL Haziran 2016

başlıklar ilave edilerek uygulamaya geçilmiştir. Bu programların temel hedefleri arasında sağlık harcamalarının kontrol altına alınması önemli yere sahip. Sağlık harcamalarının hesaplanmasında ve tespitinde TÜİK ve Sağlık Bakanlığı Sağlık Harcamaları İzleme ve Değerlendirme Komisyonu (SHİDK) başı çekiyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) üye ülkeleri için, Dünya Sağlık Örgütü ise dünya ülkeleri için sağlık harcamaları verilerini üretiyor. TÜİK tarafından derlenen sağlık harcamaları verileri

OECD ve Avrupa İstatistik Ofisi (EUROSTAT) standartları ile uyumludur. TÜİK'e göre sağlık harcamaları; cari sağlık harcamaları ve yatırımlar olmak üzere iki başlıkta derleniyor ve her yıl kasım ayında açıklanıyor. Ayrıca açıklanan haber bülteninde Genel Devlet Sağlık Harcamaları ve Özel Sektör Sağlık Harcamaları başlıklarında verilere de ulaşılabilir. TÜİK Genel Devlet Sağlık Harcamaları için; Kalkınma Bakanlığı’nın ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)'nun idari kayıtlarından faydalanıyor. Özel Sektör Sağlık Harcamaları için ise, TÜİK tarafından uygulanan Hanehalkı Bütçe Anketi sonuçlarından, Türkiye SigortaReasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği'nin verilerinden, kâr amacı gütmeyen kuruluşların, vakıf üniversitelerinin ve diğer işletmelerin sağlık harcamaları verilerinden faydalanılıyor. TÜİK'in yayınladığı Sağlık Harcamaları İstatistikleri ele alındığında toplam sağlık harcamalarının, GSYH içindeki payını gösteren Grafik 1'de; son 16 yılın ortalamasının 5,46 olduğu, 2006 ve 2010 yılları arasında ortalamanın üzerinde olan payın son yıllarda ortalamaya yaklaştığını görüyoruz. Bu durum 1999 dan sonra artış eğiliminde olan sağlık harcamalarının ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ ve ekonomik istikrarla birlikte dengeye geldiğini, 2006 ve 2010 arasında demografik yapının değişimi ve teknolojik gelişmelerin harcamalarda artışa neden olup küresel ekonomik krizin etkileriyle


1. YIL

Grafik 1: Kaynak; TÜİK, Sağlık Harcamaları İstatistikleri,2015

özellikle 2008-2009 yıllarında daralan GSYH daki durağanlık ile açıklanabilir. Grafik 2 incelendiğinde 2000 ve 2013 yıllarında OECD ülkelerinden bazılarının toplam sağlık harcamalarının GSYH içindeki payları görülüyor. 2000 yılında toplam sağlık harcamalarının GSYH içindeki payı OECD ülkeleri ortalaması %7,2 iken 2013’te %8,9'a çıktı. Bu alanda başı çeken ABD'nin 2000 yılındaki payı %12,5 iken 2013 de %16,4'e yükseldi, Türkiye ise 2000 yılında %4,7 iken 2013’de %5,1'e yükselerek 34 üye ülke arasında son sırada yer aldı. Sağlık harcamalarındaki bu artışın birkaç nedeni olabilir: Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri karşısında tedavi edici sağlık hizmetlerine yönelme, ilaç sektöründe yaşanan gelişmeler, teşhis teknolojisindeki ilerlemeler, hastalara ‘müşteri’, sağlık kurumlarına ‘işletme’, sağlık hizmetlerine de ‘piyasa’ yaklaşımının öne çıkması, ülke nüfus piramitlerinin yukarı doğru genişlemesi (60 yaş üzeri nüfusun fazlalaşması) ve kronik hastalıkların artışı sağlık harcamalarındaki artışın nedenleri arasında sayılabilir. Türkiye diğer ülkelerle kıyaslandığında 60 yaş üzeri nüfus oranının düşük olmasıyla avantajlı bir durumdadır. Ancak diğer nedenler her ülkeyi etkilediği gibi ülkemizi de etkilediğinden harcamaların dengelenmesi açısından uygulanacak sağlık politikaları büyük önem kazanıyor.

Grafik 3: Kaynak; TÜİK, Sağlık Harcamaları İstatistikleri,2015

Ülkemizde sağlık hizmetleri vergiler, sosyal sigorta primleri, hanehalklarının cepten yaptığı ödemeler ve özel sağlık sigortaları ile finanse edilmektedir. Burada en büyük pay sosyal sigorta primleri ve SGK' nındır. Son 16 yılda Toplam Sağlık Harcamalarının ortalama %44,4'ü, Genel Devlet Sağlık Harcamalarının ise ortalama %61,1'i SGK tarafından gerçekleştirilmiştir. Yine son 16 yılda toplam sağlık harcamalarının ortalama %27,69'u Özel Sektör Sağlık Harcamalarıdır. Özel Sektör Sağlık Harcamalarının içinde ise en büyük payı Hanehalklarının Cepten Yapılan Sağlık Harcamaları alır. Grafik 3 incelendiğinde 1999 yılında Cepten Yapılan Sağlık Harcamalarının Toplam Sağlık Harcamaları içindeki payı %29,1 iken 2009 yılında küresel ekonomik krizinde etkileriyle %14,1 ile son 16 yılın en düşük seviyesine inmiş, 2014 yılında ise %17,8 seviyesine ulaşmıştır. Cepten Yapılan Sağlık Harcamalarının Toplam Sağlık Harcamaları içindeki payı ne kadar düşükse devlet sağlığın

korunması ile ilgili sorumluluğunu o kadar yerine getiriyor demektir. Ülkemizde de 2010 dan sonra Cepten Yapılan Sağlık Harcamalarının Toplam Sağlık Harcamaları içindeki payı artış eğiliminde olsa da 1999 yılından günümüze gerçekleşen düşüş trendi devletin sağlığın korunması ile ilgili sorumluluğunu yerine getirmek adına sağlık politikalarında iyi adımlar attığı sonucunu ortaya koyabilir. Ülkemizde Genel Devlet Sağlık Harcamalarının, Toplam Sağlık Harcamaları içindeki payının yüksek olması kamunun sağlık alanında güçlü bir ekonomiye sahip olduğunu gösterir. Harcamalardaki artış trendi ise hizmet sunumunu daha az harcamayla yapmayı hedefleyen sağlık politikamızda ilave tedbirlere ihtiyaç duyulduğuna işaret etmektedir. Birinci basamak sağlık hizmetlerine teşvik eden devlet tarafından finanse edilen dinamik bir sağlık politikası izlenmesi sadece bizim değil, bütün dünya ülkelerinin vazgeçilmezi olmalıdır.

Grafik 2: Kaynak; OECD, Sağlık Harcamaları İstatistikleri,2014

Haziran 2016 EKOREEL 27


Gündem XXXX

TÜRKİYE KATILIM BANKALARI BİRLİĞİ 15. GENEL KURULU GERÇEKLEŞTİ Türkiye Katılım Bankaları Birliği 15. Genel Kurulu, T.C. Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben’in katılımıyla gerçekleşti. TKBB Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Finans Katılım Bankası Genel Müdürü Osman Çelik, Kuveyt Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Ufuk Uyan, Albaraka Türk Katılım Bankası Genel Müdürü Fahrettin Yahşi, Asya Katılım Bankası Genel Müdürü Abdullah Güzeldülger, Ziraat Katılım Bankası Genel Müdürü Osman Arslan ve Vakıf Katılım Bankası Genel Müdürü İkram Göktaş ve katılım bankalarının üst düzey yöneticileri de toplantıda yer aldılar

28 EKOREEL Haziran 2016


G

enel Kurul, TKBB Yönetim Kurulu Başkanı Osman Çelik’ in konuşmasıyla başladı. Çelik konuşmasının başında, “Katılım Bankacılığı sektörü 2015 yılında temel bilanço kalemlerinde büyümesine devam etmiştir. Aktiflerimiz 2015 yılında %15,2 artarak 120.2 milyar TL’ye yükselirken, pazar payımız %5,1 olarak gerçekleşmiştir. Nakdi kullandırılan fonlarımız %14,8 artışla 81 milyar TL’ye, toplanan fonlarımız ise %13,3 artışla 75.6 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu kalemlerde pazar payımız sırasıyla %5,3 ve %5.7 olarak gerçekleşmiştir. Öz kaynaklarımız %10 artışla 10.6 milyar TL’ye yükselmiştir. Sektörümüze iki yeni kamu katılım bankasının giriş yapmasıyla banka sayımız 6’ya yükselmiştir. Şu anda bin 100’e ulaşmış şube sayısı ve 16 binin üzerinde personel ile müşterilerimize hizmet veriyoruz. Sektör yurt genelindeki şubeleşme faaliyetlerinin yanı sıra yurt dışında da atağa geçmiştir. Böylece ülke genelinde şube ağını genişleten sektör, yurt dışında da bölgesel güç olma yolunda hızla ilerliyor. Kamu bankalarının sektörümüzde faaliyete geçmeleri ile artan rekabete bağlı olarak, ürün ve hizmet kalitesi de yükselecektir” açıklamasına yer verdi. 2015 yılında, Strateji Belgesi’nde yer alan eylemler doğrultusunda birçok aksiyon alındığına değinen Çelik, bu kapsamda, Türkiye Katılım Bankacılığı sektörünün algı, itibar ve tanıtımının geliştirilmesine, iletişim faaliyetlerinin planlanmasına ve artırılmasına yönelik olarak stratejik marka iletişimi danışmanlığı hizmeti alınmaya başlandığını ve bu konuda bütçelerinden önemli bir kaynak ayrıldığını da belirtti.

“KATILIM BANKACILIĞI OLARAK BİR ÜST LİGE ÇIKMAYA HAZIRIZ” Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, faizsiz finans sektörünün önünün açık olduğunu, önemli olanın potansiyeli harekete geçirmek olduğunu belirterek, bunu şöyle açıkladı: “Sistemin niye önü açık, çünkü küresel finans sistemini güçlendirecek bir yapı. Çünkü var-

lığa dayanıyor, spekülasyona kapalı, risk faktörü yok. Ayrıca ahlaki değerleri ön planda tutuyor. Klasik bankacılığa iyi bir alternatif.” Geçen yıl G20 dönem başkanlığı sürecinde, İslam Kalkınma Bankası ile birlikte istişare edilen “Megabank” projesine de değinen Şimşek, İstanbul merkezli bu girişimle, faizsiz finans sisteminin küresel sisteme entegre edilmesinin amaçlandığını açıkladı. Şimşek, faizsiz bankacılık algısının güçlendirilmesi, sektörün tanınırlığının artırılması, alt yapının güçlendirilmesi, ürün ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi gereğine de değindi. Geçtiğimiz Mart ayında ilki gerçekleştirilen “Faizsiz Finans Koordinasyon Kurulu” toplantısı sonrasında ürün ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi görevinin TKBB’ ye verildiğini de belirtti. Böylece, Türkiye katılım bankacılığı sektörünün geleceğinin parlak olduğu, faizsiz bankacılık potansiyelinin hem ulusal hem de uluslararası arenada daha fazla kullanılacağı ve yeni gelişmeler ışığında da sektörün bir üst lige çıkmaya hazır olduğu tescil edilmiş oldu.

Genel Kurul sonrası yapılan seçimde, TKBB Yönetim Kurulu Başkanlığına Albaraka Türk Genel Müdürü Fahrettin Yahşi seçildi. Başkan Yardımcılığı’na ise Ziraat Katılım Bankası Genel Müdürü Osman Arslan getirildi

“FAİZSİZ FİNANS, İSTİKRAR VE RİSK PAYLAŞIMINI ESAS ALMASI NEDENİYLE ÇOK ÖNEMLİ” BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, faizsiz finans sisteminin tüm dünyanın gündeminde olduğunu, finansal istikrar ve risk paylaşımını esas almasının sistemi önemli kıldığına değindi. BDDK olarak, faizsiz finans sitemi için ayrı bir daire oluşturulduğunu ve Ar-Ge çalışmalarına başlandığını belirtti. Sisteme bankalar dışında, sermaye piyasaları, tüketici finansmanı, finansal kiralama ve sigortacılık gibi yeni alanların ve ürünlerin eklenmesinin sektörü geliştireceğini belirtti. Haziran 2016 EKOREEL 29


XXXX Sermaye Piyasaları

FAİZSİZ YATIRIM ARAÇLARI TABLOSU Açıklama Ad veya ISIN Kodu

Son 1 Aylık

Son 3 Aylık

Son 6 Aylık

Son 12 Aylık

1-KATILIM HESAPLARI

Albaraka Türk Katılım Bankası Bank Asya Katılım Bankası Kuveyttürk Katılım Bankası Türkiye Finans Katılım Bankası Ziraat Katılım Bankası

0,67% 0,52% 0,64% 0,62% 0,60%

2,07% 1,56% 1,93% 1,96% 1,87%

4,35% 3,17% 3,90% 4,03% 3,90%

9,26% 7,63% 7,67% 8,12% N.A

2-HAZİNE SUKUKLARI

TRD280916T17 TRD150217T18 TRD160817T11

-0,35% -0,50% -0,20%

4,52% -0,60% -0,10%

3,23% 2,49% 2,51%

6,47% 5,54% N.A

3- ÖZEL SEKTÖR SUKUKLARI

TRDTFVK61619 (Türkiye Finans Varlık Kiralama) TRDTFVK71618 (Türkiye Finans Varlık Kiralama) TRDABVK61618 (Aktifbank Sukuk Varlık Kiralama) TRDTFVK51610 (Türkiye Finans Varlık Kiralama) TRDTFVK81617 (Türkiye Finans Varlık Kiralama)

0,89% 0,97% 0,63% 0,25% 0,72%

2,94% 2,80% 3,64% 2,96% N.A

N.A N.A 10,00% N.A N.A

N.A N.A N.A N.A N.A

4- ENDEKSLER

KYDKIRASERKAMU ( Kamu Kira Sertifikaları Endeksi ) KYDKIRASEROZEL ( Özel Sektör Kira Sertifikaları Endeksi ) KAT50 ( Katılım 50 Endeksi ) KATLM ( Katılım 30 Endeksi ) KATMP ( Katılım Model Portföy ) XUSIN ( Sanayi Endeksi )

0,24% 0,82% -6,69% -6,80% -2,44% -8,40%

2,35% 2,74% 8,49% 8,43% 13,56% 8,93%

3,65% 5,57% -1,65% -1,36% 2,97% 0,10%

8,17% 11,08% -5,15% -4,72% -2,67% -6,27%

5-EMEKLİLİKFONLARI

Asya Emeklilik ve Hayat A.Ş Katılım Standart Emeklilik Yat. Fonu Garanti Emeklilik ve Hayat A.Ş Alternatif Standart Emeklilik Yat. Fonu Halk Hayat ve Emeklilik A.Ş Katılım Standart Emeklilik Yat. Fonu Katılım Emeklilik ve Hayat A.Ş Alternatif Standart Emeklilik Yat. Fonu Metlife Emeklilik ve Hayat A.Ş Alternatif Standart Emeklilik Yat. Fonu Vakıf Emeklilik A.Ş Gelir Amaçlı Alt. Kamu Borç. Araç. Std. Emek. Yat. Fonu Ziraat Emeklilik ve Hayat A.Ş Alternatif Standart Emeklilik Yat. Fonu

0,37% 0,25% 0,30% 0,14% -1,48% -0,23% 0,25%

1,98% 1,75% 1,80% 2,17% 3,65% 2,81% 2,22%

3,11% 2,38% 2,90% 3,53% 2,56% 2,90% 3,35%

7,39% 6,05% 6,36% 7,21% 4,61% 6,09% 6,98%

6- KATILIM FONLARI

Ak Portföy Kira Sertifikaları Katılım Fonu Alkhair Portföy Kira Sertifikası (Sukuk) Katılım Fonu Alkhair Portföy Birinci Katılım Fonu Azimut Pyş Kira Sertifikaları (Sukuk) Katılım Fonu Bizim Portföy Birinci Katılım Fonu Bizim Portföy Birinci Kira Sertifikası Katılım Fonu Bizim Portföy İkinci Kira Sertifikası Katılım Fonu Bizim Portföy Enerji Sek.Kat.His.Sen.F(H.S.Y.F) Bizim Por.İn.Sek.Kat.H.S.F(Hsyf) Bizim Portföy Katılım 30 Endeksi Hisse Senedi Fonu(H.S.Y.F.) Kt Portföy Birinci Katılım Fonu Kt Portföy Kira Sertifikaları Katılım Fonu

0,13% 0,44% -0,66% 5,08% -3,77% 0,17% 0,30% -6,56% -4,08% -5,55% -3,38% 0,09%

2,60% 1,81% 2,32% 4,04% 9,51% 1,58% 1,94% 12,22% 13,76% N.A N.A N.A

4,11% -0,36% 2,58% 7,01% 3,10% 2,34% 4,19% 4,71% 4,86% N.A N.A N.A

11,49% -2,32% 6,93% 17,97% 1,64% 4,38% -89,35% 10,19% -4,70% N.A N.A N.A

7- KIYMETLİ MADEN

Altın Gümüş Platin Paladyum

6,20% 1,65% 4,06% -1,81%

3,05% 8,65% 8,15% 13,06%

21,84% 21,53% 25,01% 11,66%

18,99% 8,67% 0,71% -16,93%

30 EKOREEL Haziran 2016


1. YIL Katkılarıyla

MAKRO VERİLER

Açıklama

Son 3 Aylık

Son 6 Aylık

Son 12 Aylık

Enflasyon 0,78% 6,57% USD/TL 5,56% 0,58% 4,51% 15,49% Euro/TL 5,25% 1,95% 10,16% 14,15%

Son 1 Aylık Getirilere Göre En Çok Getiren İlk 5 EN YÜKSEK GETİRİ

Son 1 Aylık

Son 1 Aylık Getiriler ( % )

Altın

5,56%

USD/TL

5,25%

Euro/TL

5,08%

Azimut Pyş Kira Sertifikaları (Sukuk) Katılım Fonu

4,06%

Platin

1,65%

Not: Vadesi bitmiş olan kira sertifikalarının getirisi son işlem tarihindeki veri baz alınarak hesaplanmıştır. Kira sertifikalarının getirilerinin hsaplanmasında getiri hesabının yapıldığı tarihler arasında kupon ödemeleri gerçekleşmişse söz konusu kupo ödemeleri getiriye eklenmiştir. Endekslerin getirileri hesaplanırken söz konusu tarihlerdeki kapanış verileri baz alınmıştır ve datalar Finnet Data sağlayıcısından elde edilmiştir. Kıymetli Madenlerin getirileri İstanbul Altın Borsası ağırlıklı ortalama fiyatlarınden elde edilmiştir. Emeklilik fonları ile katılım fonlarının bilgileri TEFAS'dan alınmıştır ve kar payı ödemeleri hesaba dahil edilmemiştir. Enflasyon bir önceki aya göre olan değişimi göstermektedir. Büyük olan rakam ise geçen senenin aynı ayından bu yana TÜFE'den meydana gelen değişimi göstermektedir. Son 1 aylık,3 aylık,6 Aylık ve Yıllık getirilere ulaşmak için 20.05.2016 , 22.04.2016 , 19.02.2016 , 20.11.2015 ve 20.05.2015 tarihli verilerden yararlanılmıştır. 1- Katılım bankalarının kar payı getirilerini göstermektedir. Tüm getiriler Katılım Bankaları Birliğinin sitesinden 20.05.2016 itibari ile elde edilen gerçekleşen verilerden elde edilmiştir. 2-En çok işlem gören hazine sertifikaları alınmıştır. Tüm getiriler Finnet Data sağlayıcısından 20.05.2016 tarihi itibari ile elde kapanış verilerine göre hesaplanmıştır. 3- İşlem gören özel Sektör kira sertifikaları verileridir. Tüm getiriler Finnet Data sağlayıcısından 20.05.2016 tarihi itibari ile elde kapanış verilerine göre hesaplanmıştır. 4-Tüm veriler Finnet Data sağlayıcısından 20.05.2016 tarihi itibari ile elde kapanış verilerinden hesaplanmıştır. 5-Listedeki Fonlar Katılım Bankaları Birliği tarafından işlem yapılabilir kategoride değerlendirilen fonlardır. Tüm veriler TEFAS'tan 20.05.2016 tarihi itibari ile elde kapanış verilerinden hesaplanmıştır. Fonların kar ödemeleri getiri hesaplamasında dikkate alınmamıştır. 6-Listedeki Fonlar Katılım Bankaları Birliği tarafından işlem yapılabilir kategoride değerlendirilen fonlardır. Tüm veriler TEFAS'tan 20.05.2016 tarihi itibari ile elde kapanış verilerinden hesaplanmıştır. 7-Getiriler İstanbul Altın Borsasının Ağırlıklı Ortalama fiyatlarından yola çıkılarak elde edilmiştir. Söz konusu verilere Borsa İstanbul'un kıymetli metaller adı altındaki veri tablolarından elde edilmiştir.

Haziran 2016 EKOREEL 31


Gündem

TÜRK TELEKOM GÖNÜL DAĞI İLE GENÇLERE KUCAK AÇTI Türk Telekom CEO’su Rami Aslan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Gönül Dağı projesi kapsamında, yetiştirme yurdundan ayrılan gençlere istihdam sağladıklarını açıkladı. Gönül Dağı projesinin tanıtım toplantısında konuşan Rami Aslan, “Türk Telekom olarak böylesine değerli bir projeye katkıda bulunmaktan gurur duyuyoruz” dedi

T

ürk Telekom CEO’su Rami Aslan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın organize ettiği, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın katılımlarıyla gerçekleşen Gönül Dağı projesinin tanıtım toplantısında bir konuşma gerçekleştirdi. Yetiştirme yurdundan ayrılan gençlere istihdam sağlamak amacıyla Nisan ayında başlatılan proje kapsamında 6 gencin istihdamını sağladıklarını ifade eden Aslan, “Proje kapsamında yılsonuna kadar daha fazla gencimizi istihdam edeceğiz" dedi. Törende yaptığı konuşmada, Gönül Dağı gibi projelerin toplumla güçlü bağlar kurmak adına değerli olduğunu söyleyen Rami Aslan, sosyal sorumluluk projelerinin, ‘Türkiye’ye Değer’ vizyonu ile Türk Telekom’un faaliyetlerinin merkezinde yer aldığını ifade etti. Aslan sözlerine şöyle devam etti: “Türk Telekom olarak sürdürülebilir ekonomik büyüme ve toplumsal kalkınma için temel itici güç olan bilişim teknolojilerini Türkiye’nin 81 ilinde kullanıma sunmak üzere pek çok sosyal sorumluluk projesi yürütüyoruz. Herkes için erişilebilir teknoloji prensibinden hareketle dezavantajlı gruplara bilgiye erişimde fırsat eşitliği sunmayı amaçlıyoruz. Bu doğrultuda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın organize ettiği Gönül Dağı projesine de destek vermekten; gençlerimizin geleceklerini inşa etmelerine ve umut dolu yeni 32 EKOREEL Haziran 2016

bir yaşama başlamalarına katkıda bulunmaktan gururluyuz. Türk Telekom olarak tüm imkanlarımızla ülkemizin dijital devrimini gerçekleştirme yolunda çalışmayı sürdüreceğiz.” “TT AİLESİNİN BİR PARÇASI OLDUĞUM İÇİN ŞANSLI HİSSEDİYORUM” Törende Gönül Dağı projesi kapsamında Türk Telekom’da çalışmaya başlayan ilk 6 kişiden biri olan Göksen Sarıyar da bir konuşma yaptı. 12 yıl Sivas’taki yetiştirme

yurdunda kaldıktan sonra Türk Telekom ailesine katılmasıyla birlikte hayatında yepyeni bir sayfa açıldığını ifade eden Sarıyar; “Türk Telekom’da insanlara yardımcı olduğumu, insanların hayatlarını kolaylaştırdığımı, ihtiyaçlarına cevap verdiğimi hissediyorum. Tüm bunları yaparken arkamdaki güce yani Türk Telekom’a güvenebilmek, bu güvenle insanlara dokunabilmek çok güzel bir duygu. Bu büyük ve güven veren ailenin bir parçası olduğum için kendimi şanslı hissediyorum” dedi.

GÖNÜL DAĞI PROJESİ Gönül Dağı projesi, yetiştirme yurdundan ayrılan gençlere istihdam olanağı sağlamak üzere, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı tarafından hayata geçirildi. Proje, gençlerin devlet tarafından işe yerleştirilinceye kadar geçen sürede hayata tutunmalarını ve geçimlerini sağlamalarını hedefliyor. Bu yıl Nisan ayında başlayan proje kapsamında bugüne kadar 15 ilden toplam 50 genç iş başı yaptı. Yılsonuna kadar bu sayının 100’e ulaşması hedefleniyor.


Gündem

“İŞ AHLAKI BAKIMINDAN HELAL-HARAM İLİŞKİSİ ZAYIFLAMIŞTIR” “İş Ahlakının Yaygınlaştırılmasında İş Dünyası, Üniversiteler ve Sivil Toplumun Rolü” paneli, Mayıs ayında Gaziantep’te gerçekleştirildi. Panele, İGİAD Başkanı Ayhan Karahan, Gaziantep AK Parti Milletvekili Mehmet Erdoğan, Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu, Ziylan Grup Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ziylan ile davetliler katıldı

İ

GİAD Başkanı Ayhan Karahan, 13 yıl önce kurulan İGİAD’ın iktisadi girişim ve iş ahlakı konusunda iş dünyası ile STK’ları bir araya getirme gayreti içinde olduğunu dile getirdi. Ahlak çalışmaları içinde yer alan önemli konulardan birisinin iş ahlakı olduğunu ifade eden Karahan, “Günümüzde iş ahlakı bakımından helal-haram ilişkisinin zayıflaması bizi fazlasıyla endişelendiriyor. Kazancın niteliğinden çok miktarının esas alındığı bir zamanda yaşıyoruz. Bizim için hak eksenli bir iş hayatı, helal kazanç ve adil paylaşım esastır. Yine bizim için ahlaki olmayan iş meşru değil. Lakin gelinen bu noktada çok fazla yoldan sapmalar olmuştur. İş ahlakı alanında en önemli göstergelerden biri de borç alacak ilişkisidir. Bu ilişki karşılıklı güven, verilen sözde durma ve yapılan taahhüde uyma esası üzerine kuruludur. Bu hususta da erozyon yaşanıyor” dedi

“İŞ AHLAKI DEYİNCE İYİ, DOĞRU VE GÜZELİ ARIYORUZ” Özellikle iş ahlakının günümüzde gelindiği noktanın önemine vurgu yapan Yıldız Teknik Üniversitesi, İİBF İşletme Bölümü, Örgütsel Davranış Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nihat Erdoğmuş: “İş ahlakı deyince iyi, doğru ve güzeli arıyoruz. İş ahlakının yaygınlaşması sadece İslam toplumunun değil dünyanın çözüm aradığı bir husus. Özellikle batılı ülkelerde 30 yıl önce iş ahlakı ders olarak okutulmaya başladı, ülkemizde de yeni yeni okutulmaya başladı. Üniversiteler bu

dersi okutarak teorik alanda, iş dünyası da pratikte öğretileriyle bu alana destek verecektir ümidindeyiz” dedi. “İNSANLARA DAHA FAYDALI OLMAK İÇİN ÇABALAMALIYIZ” İnsanlığa faydada yarışmalıyız diyen Ziylan Gurup Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Ziylan: “Herkes daha ileri, daha başarılı olmak için çalışması gerekiyor lakin daha çok zengin olmak için değil insanlara daha faydalı olmak için çabalamalıyız. İnsanlara hatta bütün mahlûkata faydalı olmak için elimizden ne geliyorsa yapmamız gerek. Neden İslam dünyası geri kalmış, düşünmeden edemiyorum. Çünkü İslam her yerde yalan söyleme diyor. Miskinlik yapmayı Müslüman toplumuna yakıştıramıyorum. İnsan çalışırken alın teriyle helalinden kazanması lazım” dedi. Prof. Dr. Saffet Köse: “Modern dünya en çok ahlaka ihtiyaç duyarken, hayatı sekülerleştirdiği için de ahlakı imkânsız kılanda bizzat kendisi oluyor. Vicdanımızın boyutuyla ahlakı irdelememiz gerekiyor. Vicdan Allah’ın kalbimizdeki sesidir”

“AHLAKIN İÇİNDE DİN YOKSA KALICILIK OLMAYACAKTIR” Hukuk ile ahlak arasındaki bağlantıyı işaret eden İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Saffet Köse:” Gerçekten ahlak önemli, iş ahlakını oluşturamamışsanız hukuk ile netice almanız çok zor. Eğer hükümler ahlaka dayanmıyorsa bir kalıcılık yok. Modern dünyanın ürettiği seküler kavramların içinde Müslüman kalmaya çalışıyoruz. Tüketiciler üreticilerin adeta esiri haline gelmiş durumda. Helal peşinde koşmanın farz üstüne farz olduğunu unutmamamız lazım. Ahlakın içinde din yoksa kalıcılık olmayacak” dedi. Haziran 2016 EKOREEL 33


Dosya Arş. Gör. Hakan ASLAN / Sakarya Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finansı ABD / PESA Araştırmacısı

SİGORTACILIĞA BİR ALTERNATİF: TEKAFÜL SİSTEMİ VE TÜRKİYE AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Tekafül, konvansiyonel sigortacılığın bir alternatifi olarak sunulan bir sistemdir. Kökleri İslam öncesinde uygulanan ve İslam döneminde de uygulamasına devam edilen ‘akile’ sistemine dayandırılıyor. Bu makalede tekafül ve konvansiyonel sigortacılık arasındaki temel farklara değinilecek

34 EKOREEL Haziran 2016


İ

slami finansın her ne kadar teorik kökleri çok daha eskilere dayansa da, modern anlamda yaklaşık 50 yıllık bir geçmişe sahip olduğu görülüyor. İlk olarak bankacılık deneyimiyle Müslümanlara bir alternatif oluşturmaya çalışan İslami finans uygulamaları, gelişen piyasalar ve artan finansal ihtiyaçlara cevap verebilmek için hizmet çeşitliliğini artırmıştır. Dünyadaki uygulamalar arasında; İslami yatırım fonları, sukuk, tekafül, İslami endeksler ve mikro finans ürün ve hizmetleri sayılabilir. Türkiye’de ise özel finans kurumları ile alternatif finansman yöntemleri arayışıyla başlayan süreç, günümüzde katılım endeksi, kira sertifikaları (sukuk) ve tekafül (İslami sigortacılık) gibi hizmetler ile gelişmeye devam ediyor. Tekafül, bu süreç içerisinde en son gelişmekte olan, çeşitli düzenlemelere ve altyapıya en çok ihtiyaç duyan bir finansal hizmet olarak görülüyor. Tekafül, konvansiyonel sigortacılığın bir alternatifi olarak sunulan bir sistemdir. Kökleri İslam öncesinde uygulanan ve İslam döneminde de uygulamasına devam edilen ‘akile’ sistemine dayandırılıyor. Bu makalede tekafül ve konvansiyonel sigortacılık arasındaki temel farklara değinilerek, Türkiye ve dünyadaki son durum ele alınacak. Yapılacak olan değerlendirme ve önerilerin Türkiye açısından tekafül sisteminin geliştirilebilmesi için önemli olduğu düşünülüyor.

Sigortacılık ve Tekafülün Karşılaştırılması Sigorta kelimesi dilimize İtalyancada güvence anlamında gelen ‘sicurta’ sözcüğünden geçmiştir. Teknik anlamda ise sigorta, bireylerin sigorta şirketlerine prim ödemeleri karşılığında, kendilerini ya da eşyalarını ileride karşılaşma ihtimali olan risklere ve bunların oluşturacağı zararlara karşı güvenceye alması olarak tanımlanabilir. Sigortacılığın tarihi çok eskilere, ilk uygulamalarının M.Ö. 4500 yıllarında Mısır’daki işçi sandıklarına dayandırılıor. O zamanlarda çeşitli işçi sandıklarında para toplanarak,

Tekafül sisteminde fonlar teberru’ (gönüllü bağış) sözleşmesi ile toplanır. Bu, tekafül sistemini sigortacılıktan ayıran en önemli unsur olarak görülür. Toplanan bu fonların sahipliği katılımcılara ait olmakla birlikte, fonların yönetimi vekâlet sözleşmesi ile tekafül şirketine devrediliyor işçilerin ölümü halinde bu sandıktan ailesine belli bir miktar para veriliyordu. Ancak bu yöntemler modern anlamdaki sigortacılığı temsil etmiyor. Günümüzde uygulanan sigortacılığın temelinin 14.-15.yy’da nakliyat sigortacılığı ile atıldığı biliniyor. İlk poliçenin kesilmesinin ve ilk sigorta şirketinin kurulmasının da bu döneme rastladığı belirtiliyor. Ülkemizde ise Osmanlı Devletinin son zamanlarında yani 19.yy’da, modern anlamdaki sigortacılık faaliyetlerinin uygulamaya başladığı söylenebilir. Sigortacılık; sigortalanabilir menfaat, tazminat, azami hüsniyet, yakın sebep, hakların devri (halefiyet) ve hasara katılım gibi genel ilkelere dayanıyor. Sigortalanabilir menfaat; sigortaya konu olabilecek mal, yaşam veya sorumluluk gibi poliçe sahibiyle finansal ilişkisi olması gereken bir konuyu ifade ediyor. Tazminat; sigortalının hasar gerçekleşmeden önceki maddi durumuna geri getirilmesi gerektiğini ve yakın sebep prensibi de bu tazminatın ödenmesi için, hasarın sigorta poliçesine konu olan bir durumdan gerçekleşmesi gerektiğini zorunlu kılıyor. Eğer

bu riziko birden fazla sigorta şirketi tarafından sigortalanmış ya da paylaştırılarak sigortalanmış ise her sigorta şirketi hasara kendi oranında katılmak durumunda. Halefiyet prensibi; sigorta şirketine, sigortalıyı üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisi veriyor. Azami hüsniyet (iyi niyet) ise sigortalı ve sigortanın karşılıklı beyan yükümlülüklerini yerine getirmelerini ifade ediyor. Bu ilkeye göre sigortalı, sigorta konusu olan unsur ile ilgili tüm detayları açık bir şekilde ifade etme ve sigorta şirketi de bunun sigortalanabilir bir menfaat olup olmadığını belirtme zorunluluğu taşıyor. Sigortacılık faaliyetleri bu ilkeler ışığında yürütülüyor. Sigortacılığın kendi içerisinde sigortanın konusuna, çeşidine veya yapısına göre sınıflandırılması mümkün. Ancak genel ayrım; mal sigortalarını esas alan ‘hayat dışı (elementer) sigortalar’ ve yaşamı konu alan ‘hayat sigortaları’ şeklinde yapılıyor. Sigortacılık temel olarak şöyle bir işleyiş yapısına sahiptir: Müşteriler prim ödemelerini gerçekleştirerek, sigorta poliçesi satın alırlar. Sigorta bir satış sözleşmesi olduğu için primlerin sahipliği sigorta şirketine ait olur. Bu sözleşme ile birlikte sigortalı, riski, ödediği prim karşılığında sigorta şirketine devrediyor. Toplanan bu primlerden çeşitli masraflar, harcamalar ve rezerv payı düşüldükten sonra kalan miktar çeşitli yatırım araçlarına yönlendiriliyor. Bu yatırımların tüm kârı sigorta şirketine ait oluro. Tazminat ödenmesi gerektiği durumlarda da ödeme bu fonlardan sağlanır. Eğer bu fon, dönem sonunda yetersiz kalırsa şirket, kendi özsermayesinden bu açığı kapatmak zorunda. Artı bir bakiye oluşması durumunda ise; bu bakiye sigorta şirketinde kalıyor. Bunun dışında birikimli hayat sigortalarında az önce bahsedilen risk fonunun yanı sıra bir de yatırım fonu bulunuyor. Ödenen primlerin bir kısmı risk fonuna diğer kısmı da yatırıma yönlendiriliyor. Sigortalı poliçe süresi sonunda risk gerçeklemese dahi bu birikimlerini çeşitli kesintiler yapıldıktan sonra alabiliHaziran 2016 EKOREEL 35


Dosya yor. Birikimli hayat sigortaları bu açıdan bireysel emeklilik sistemine benziyorlar. Tekafül, kelime olarak Arapça’daki kökünden gelmekte olup, karşılıklı dayanışma anlamına geliyor. Türkçe ’de tekeffül, yani karşılıklı kefil olma şeklinde bir kullanım da bulunuyor. Teknik anlamda ise tekafül, katılımcıların gelecekte maruz kalabileceği rizikoların gerçekleşmesi halinde bunun maddi zararını tazmin etmek üzere anlaşmalarıdır, şeklinde tanımlanabilir. Konvansiyonel sigortacılık, içerisinde ğarar (aşırı belirsizlik), riba (faiz) ve meysir (kumar) içerdiği gerekçesiyle İslami açıdan uygun görülmüyor. Prim ödemesi ile karşılığında neyin satın alındığı tam olarak tasnif edilememesinden dolayı ğarar ve cehalet unsuru ortaya çıkıyor. Toplanan fonların faizli alanlarda yatırıma yönlendirilmesi ile de faiz unsuru söz konusu oluyor. Prim ödemesi yapıldığında karşılığının alınıp alınmayacağı, eğer riziko gerçekleşmez ise sigortalının yatırdığı parayı kaybedeceği, tazminat gerçekleşir ise de küçük bir miktar ile büyük kazanç elde etmiş olunacağı söz konusu olacağından meysire (kumara) benzetiliyor. Ancak burada belirtilmesi gereken en önemli husus sigorta poliçesinin bir alış-veriş sözleşmesi olduğudur. Ğarar ve meysirin meydana gelmesindeki temel unsurun bu durum olduğunun belirtilmesi gerekir. Bununla birlikte sigortacılık hakkında âlimler üç farklı görüş belirtmişler. Birinci görüş, toptan sigortayı reddeden görüştür. Bu görüşe sahip âlimler az önce sayılan unsurların yanında sigortanın; insanları tevekkülsüzlüğe itebileceği, karz ve sadaka benzeri yardım unsurlarının geri kalabileceği ya da İslam’ın kendine özgü vakıf uygulamalarından uzak kalınabileceği gibi temeller ile sigortacılığı reddediyorlar. Diğer bir görüş ise sigortacılığı olduğu gibi kabul eden görüştür. Bu görüşe göre; sigortacılık, toplumun maslahatı açısından faydalı olduğu ve günümüz şartlarında bir nevi zorunlu olduğu gerekçesiyle toptan kabul ediliyor. Üçüncü görüş ise; hem sigortacılık benzeri 36 EKOREEL Haziran 2016

akile gibi İslam tarihindeki uygulamaları dikkate alan ve günümüzdeki sigortanın toplum açısından faydalarını gören hem de sigortanın içerdiği İslam hukukuna göre aykırı durumları gidermeye çalışan bir görüştür. Bu görüş ışığında tekafül sisteminin doğduğu söylenebilir. Tekafül sisteminde fonlar teberru’ (gönüllü bağış) sözleşmesi ile toplanır. Bu, tekafül sistemini sigortacılıktan ayıran en önemli unsur olarak görülür. Toplanan bu fonların sahipliği katılımcılara ait olmakla birlikte, fonların yönetimi vekâlet sözleşmesi ile tekafül şirketine devrediliyor. Tekafül şirketi vekâlet sözleşmesi çerçevesinde sigorta faaliyetlerini yürütülmesini sağlıyor. Bu fonların yatırıma yönlendirilecek olan kısmı, İslami finans ilkelerine uygun araçlarda değerlendiriliyor. Tekafül şirketi, burada katılımcıları bir araya getiren bir operatör görevi görür. Bu bakımdan katılımcıların maruz kalabileceği risklerin sigorta şirketine transferi değil, katılımcılar arasında paylaştırılması söz konusu oluyor. Toplanan fonlarda dönem Sözleşme Yatırım Denetim Riziko Katkı/Prim Dönem Sonu Bakiyesi

Tekafül Teberru’ (bağış), vekalet ve kâr/zarar paylaşımı akitlerini içerir İslami finansal araçlara yatırım yapma zorunluluğu var İslami finansal ilkelere uygunluk için ekstra denetim gerekir Sigortalılar arasında riskin paylaşımı söz konusu Toplanan katkıların sahipliği katılımcılara aittir Artı olması durumunda katılımcılarla paylaştırılır. Eksik çıkması halinde şirket karz vererek daha sonra borcunu geri alır. Müşterilerden fazladan katkı talep edilmesi de söz konusu olabilir

sonunda bakiye fazlası olması durumunda tamamı katılımcılara paylaştırılıyor, bir sonraki senenin priminden düşürülüyor ya da ihtiyaç sahiplerine verilebiliyor. Genel uygulama katılımcılara iade edilmesi yönündedir. Eksi bakiye durumunda ise katılımcılardan ekstra katkı talep edilebiliyor ya da şirket fona borç vererek sonraki dönemlerde tahsil edebiliyor. Genel uygulama şirketin, tekafül fonuna borç vermesi şeklinde uygulanıyor. DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE TEKAFÜL UYGULAMALARI 1972 yılında çıkan fetva ile uygun bir model olan tekafül sistemini ilk benimseyen şirket 1979 yılında Sudan’da kuruldu. Ardından Suudi Arabistan(1980) ve Malezya (1984)’da kurulan tekafül şirketleri ile sistem dünyaya yayılmaya başladı. Uygulamaya geçen ülkeler, gerekli yasal düzenlemeleri sağlayarak tekafül sistemin yaygınlaşmasına destek oldular. Günümüzde Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya uygulama alanı bulunan tekafül piyasası, 2014 yılı sonu itibariyle toplam varlığı yaklaşık 33 milyar dolar ve yapılan brüt katkıların toplamı da 14 milyar dolar civarına ulaşmış bulunuyor (World Takaful Report, 2016). Toplam büyüklüğünün 2 trilyon dolar civarında olan İslami finansal piyasalar içinde tekafülün, ihtiyaca rağmen oldukça küçük bir paya sahip olduğu görülüyor. Dünyadaki tekafül fonlarının yaklaşık yarısı Suudi Arabistan’a aittir. Konvansiyonel sigortacılık Bey’ (alış-veriş) sözleşmesi vardır Her çeşit finansal aracın kullanılması mümkün Ekstra denetime ihtiyaç duyulmaz Sigortalılardan sigorta şirketine riskin transferi söz konusu Primlerin sahipliği sigorta şirketine aittir Artı bakiye müşterilere paylaştırılmaz. Eksik çıkması halinde şirket kendi sermayesinden üstlenir


Arabistan'ın ardından %30’luk pay ile Güney Doğu Asya ülkeleri geliyor. Daha sonra da körfez ülkeleri ve diğer ülkeler geliyor. Son 5 yıl içinde tekafül fonlarına bakıldığında çift haneli bileşik büyüme rakamlarına sahip olduğu görülür (EY Takaful Insight, 2014). Türkiye’de ilk tekafül ile uygulama girişimlerinin 1990’lı yıllarda (İslam Ticaret Hukuku Kongresi, 1996) olduğu belirtilmekle birlikte, resmi bir veriye ulaşılamıyor. Türkiye’deki ilk tekafül uygulaması Neova Sigorta şirketi tarafından 2009 yılının sonunda başladı. Ardından 2011 yılında Asya Emeklilik ile hayat sigortaları (aile tekafülü) ve faizsiz emeklilik hizmeti başlamış olup, 2013 yılında da Katılım Emeklilik şirketi ile de yeni bir şirket kuruldu. Günümüzde ise Ziraat Katılım Bankası’nın ve Doğa Sigorta Kooperatifi’nin pencere şeklinde tekafül uygulamaları ile sektöre girmiş bulunuyorlar. 2015 yılı sonu itibariyle tekafül şirketleri, toplam varlıkları ve toplam katkıları bakımından sigorta sektöründeki payının %1,5-2 seviyelerinde olduğu görülüyor. Ülkemizde her ne kadar yasal bir kısıtlama olmasa da tekafül ile ilgili herhangi bir tanım ya da düzenleme bulunmuyor. 2013 yılında ‘katılım sigortacılığı’ adıyla kanuna girmesi beklenirken daha sonra torba yasadan çıkarılmıştır. Sonuç ve Değerlendirme İslam, beş temel esasın korunmasını emreder. Bunlar; nefis (can), akıl, din, nesil ve maldır. Tekafül sistemi de bir nevi bu emrin yerine getirilmesine katkı sağlıyor denebilir. Şöyle ki; Resulullah (sav)’ın bir hadisinde rivayet edildiğine göre; malının tümünü hibe etmek isteyen Sa’d bin Ebi Vakkas (RA)’a : “Ey Sa’d! Varislerini varlıklı bırakman, onları muhtaç ve halka (sadaka için) ellerini açar bir halde bırakmandan daha hayırlıdır.” diyerek en fazla malının üçte birini bağışlamasına müsaade etmiştir (Müslim, Vasiyyet, 5). Buradan da anlaşılacağı üzere; bir kişinin malının çoğunun ailesine miras olarak bırakması, bağışlamasından daha efdaldir. Başka bir hadiste de “Deveni bağla

Günümüzde Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya uygulama alanı bulunan tekafül piyasası, 2014 yılı sonu itibariyle toplam varlığı yaklaşık 33 milyar dolar ve yapılan brüt katkıların toplamı da 14 milyar dolar civarına ulaşmış bulunuyor öyle tevekkül et” denilerek önlem almanın caizliği ve gerekliliği görülüyor. Konvansiyonel hayat dışı sigortacılığın bir alternatifi olan genel tekafül, kişinin; araç, ev, iş yeri ve ticaret eşyası gibi malının ziyana uğraması halinde kendini bir nevi korumaya almasını sağlayan bir sistemdir. Bu niyetle yapılan tekafül, dinimizde korunması emredilen beş esastan birini, malı, bir nevi koruma altına almış olur. Bunun yanı sıra konvansiyonel hayat sigortalarının alternatifi olan aile tekafülü ile de kişi, ölümü halinde mirasçılarına geçimlerini sağlayabilecekleri bir miktar para bırakmış oluyor. Böylece ailenin geçim kaynağını sağlayan kişi, vefatı halinde mirasçılarını kişisel ihtiyaçlarını karşılayamama riskine karşı koruma altına almış olarak bir nevi neslini de koruma altına almış olacak. Bu sistemin Türkiye’de çeşitli düzenlemeler ile geliştirilmesi gerekiyor. Bunlar: 1. İlk olarak katılım sigortacılığı veya tekafülün ilgili mevzuatta bir tanımının yapılması gerekiyor. Diğer düzenlemelerin yapılması ilk olarak bu tanımla mümkün olacağı düşünülüyor. 2. Tekafülde akdin ne kadar önemli olduğuna değinilmiştir. Türkiye’deki uygulamada acentelerin tekafülü ne kadar bildiği, sözleşme yapılırken katılımcıları yeteri kadar bilgilendirip bilgilendirmediği bilinmiyor ki, bu konuda yasal herhangi bir yasal zorunluluk bulunmuyor. Bu nedenle ivedilikle bu konuda bir düzenleme getirilmesi gerekiyor. Malezya’da tekafül acentelerine uygulanan tekafül temel sınavına benzer bir düzenleme elzemdir. Türkiye için acente teknik personel sınavına bir ek modül konulması ve yönetmelikte

ufak bir değişiklik yapılması ile bu durumu düzeltmek mümkün. 3. Katılım bankalarının bazılarının konvansiyonel sigortacılık yapan şirketlerin poliçelerini sattıkları tespit edilmiştir. Eğer tekafül sistemi geliştirilmek isteniyor ise; katılım bankalarının sadece tekafül acenteliği yapması gerekir. Aksi halde katılım bankaları konusunda bir kafa karışıklığı oluşabilecek. Bu düzenleme ile de bankatekafülün faydasının sektöre yansıması ve yeni girişimlerin ortaya çıkması bekleniyor. Ayrıca bankaların sigorta ürünleri anlamında en önemli pazarlama kanalı olması nedeniyle büyük katkı sağlaması bekleniyor. 4. Tekafül şirketlerinin reasürans ihtiyacının giderilmesi için bir retekafül şirketinin ülkemiz bünyesinde kurulmasının faydalı olacağı bekleniyor. 5. Tüm İslami finansal kurumlar için gerekli olan, İslami finansal ilkelere uygunluğunun denetimiyle alakalı bir mekanizma geliştirilmesi gerekir. Bu denetim mekanizmasının hem iç hem de dış denetimi kapsayacak şekilde düzenlenmesi ve dış denetimin şirketten bağımsızlığı sistemin sürekliliği açısından çok büyük önem arz ediyor. İslami finansal kurumların amaçlarından en önemlisi; dini hassasiyete sahip kişilerin finansal ihtiyaçlarını karşılamalarıdır. Günümüzdeki İslami finansal kurumlar, her ne kadar bazı eksik veya hatalı yanları olsa da – ki bazıları zarureten kabul edilen hatalardır - bu hassasiyete sahip kişilerin finansal ihtiyacını karşılıyorlar. Tekafülün de yukarıda belirtilen eksik/hatalı yanları giderilerek geliştirilmesi ve sistemin faydası açısından önem arz ediyor ve finansal tabana yayılmayı artıracağı öngörülüyor. Haziran 2016 EKOREEL 37


Gündem XXXX

ZAİM ÜNİVERSİTESİ’NDE İSLAM EKONOMİSİ VE FİNANSI ETKİNLİKLERİ HIZ KESMEDEN DEVAM EDİYOR

İ

stanbul S. Zaim Üniversitesi’nde İslam Ekonomisi ve Finansı ile ilgili olarak yürütülen bilimsel etkinlikler hız kesmeden devam ediyor. Mayıs ayında yapılan Çalıştay’a sektörün en önemli temsilcileri katılırken, aynı zamanda da İslam’da Bankacılık ve Finansman Kitabı’nın tanıtımı da gerçekleştirildi. LARIBA sisteminin kurucusu Dr. Yahia Abdul-Rahman ile Prof. Dr. Salih Tuğ’un da katıldığı toplantıda ABD’de ve Türkiye’de faizsiz sistemin gelişim serüveni ele alındı. İZÜ tarafından gerçekleştirilen önemli bir etkinlik ise Bakü’de ilk defa yapılan İslam Ekonomisi ve Bankacılığı Sertifika Programı’dır. Mayıs ayında gerçekleştirilen ve Ağustos ayında yapılacak olan Yaz Okulu’na ilişkin bilgiler aşağıda yer alıyor.

İSLAM EKONOMİSİ VE FİNANSI ÇALIŞTAYI 20 Mayıs 2016 tarihinde İstanbul 38 EKOREEL Haziran 2016

Sabahattin Zaim Üniversitesi Halkalı kampüsünde üniversitesektör işbirliği alt başlığını taşıyan İslam Ekonomisi ve Finansı Çalıştayı düzenlendi. Etkinlik kapsamında tüm gün boyunca süren oturumlara gerek katılım bankaları gerekse SPK, IDB, Borsa İstanbul gibi kurumlardan üst düzey yetkililer katılarak şu ana başlıklar altında üniversite-sektör işbirliği hususunu tartıştılar: > Üniversite-Sektör İşbirliğinin Geliştirilmesine Yönelik Ortak Proje Alanları > İslam Ekonomisi ve Finansı Öğretim Programlarında Üniversite-Sektör İşbirliği > Yeni İslami Finansal Ürünler Geliştirmede Üniversite-Sektör İşbirliği > İslami Finans Okuryazarlığını Geliştirmeye Yönelik İşbirliği Alanları > Katılım Bankacılığı İnsan Kıymetlerini Geliştirmede Üniversite-Sektör İşbirliği

İlk konuşmacı olarak kürsüye çıkan Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan, katılım bankaları olarak faizsiz finans hassasiyetine sahip insan kıymeti ihtiyacının altını çizdi. Bu kapsamda Banka’da Kampüs, Çağrı Akdemi gibi yürü-

Dr. Yahia Abdul-Rahman


tülen projelerden bahseden Uyan, bunlar ve benzeri projelerin sektörüniversite işbirliğinin önemli birer aracı olduğunu vurguladı. Uyan son olarak, Kuveyt Türk tarafından hazırlanan Katılım Bankacılığına Giriş kitabının üniversiteler tarafından ders kitabı olarak kullanılabilme potansiyeline işaret etti. Oturumda ikinci olarak söz alan, Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Melikşah Utku, sektörün büyümesi için üniversite ile işbirliğinin önemine vurgu yaptı. İşbirliğine dair belli alanları ise şöyle listeledi; uzmanlaşmış çalışan artırımına katkı, ilgili alanlarda lisans-yüksek lisans ve doktora eğitimi sunulması, ders kitabı eksikliğinin giderilmesi ve akademisyen yetiştirilmesi. Üniversitelerin çalışıp bilgi üretip aktarma özelliği sayesinde İslami bankacılığı anlayan mevzuat yapıcı, hukukçu, politikacı ve merkez bankası çalışanı yetiştirebileceğini dile getiren Utku, üniversitelerin böylece toplumu yönlendirme misyonunu üstleneceğinin altını çizdi. Genç Albarakalılar Projesinin üniversiteleri de kapsayacak şekilde genişletilebileceğinden bahseden Utku, katılım bankalarındaki bilgi deposunun araştırmalar için kullanılması dilekleriyle konuşmasına son verdi. Ziraat Katılım Genel Müdürü Osman Arslan, katılım bankaları için 2025 yılı hedefi olarak belirlenen %15’i gerçekleştirmek için sadece insan kaynağı değil, aynı zamanda öz sermaye ve müşteri bulma gerekliliğine vurgu yaparak sözlerine başladı. Bu son hususla ilişkili olarak üniversitelerdeki araştırmaların özellikle gelecekteki müşteri profili ve davranışına yönelik olması hakkındaki düşüncesini

paylaştı. Katılım bankaları arasına en son katılan Vakıf Katılım’ın Genel Müdürü İkram Göktaş, katılım bankalarının, özellikle de kendileri gibi yeni açılanların eleman açığı olduğunu belirtti. Bu konuda üniversitenin desteğine olan ihtiyacı dile getirdi. Çalışanların yabancı dil eksikliği problemine de dikkat çeken Göktaş, bu problemin lisans seviyesinde halledilebileceğine dikkat çekti. İstanbul’un Finans Merkezi’nden önce İslami Finans Merkezi olmasının daha mümkün olduğunu vurgulayan Göktaş, bu amaç doğrultusunda Enstitü ve Merkezlerin kurulmasına ihtiyaç olduğunun altını çizdi. İSLAM’DA BANKACILIK VE FİNANSMAN KİTABININ TANITIMI Etkinliğin bir başka aktivitesi, Dr. Yahia Abdul-Rahman’a ait The Art of Islamic Banking isimli kitabın tanıtımı idi. Prof. Dr. Salih Tuğ ve M. Abdullah Tuğ tarafından Türkçeye İslam’da Bankacılık ve Finansman ismiyle çevrilen ve İZÜ tarafından basılan kitabın tanıtımına Dr. Abdul-Rahman bizatihi teşrif ettiler. Amerika’da LaRiba isimli projenin ve bu proje kapsamında kurulan faizsiz finans kuruluşlarının fikir babası olan Abdul-Rahman, amaçlarının insanları faizsiz finans kurumlarına yönlendirmek olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Bu amaç doğrultusunda RF’nin önemine dikkat çeken Abdul-Rahman, bunun açılımı-

nın Müslümanlar için riba yani faizsiz, Hristiyan ve Yahudiler için ribitten arındırılmış, herhangi bir dini inanca sahip olmayanlar içinse sorumlu finansman olduğunu açıkladı. Peygamber efendimiz döneminde Müslümanlarca gerçekleştirilen şu katkıların özellikle incelenmesinin gerektiğini de sözlerine ekledi: serbest piyasa, ticaretin genişlemesi, parasal disiplin, piyasaya göre ayarlama (marking to market). RF fikrinin 1987’de hayata geçirildiğini anlatan yazar, Kaliforniya ve Teksas’ta merkezlerinin olduğunu belirtip İslami okullar ve merkezlerin de finanse edildiği bilgisini verdi. Söz konusu oluşumun, paranın kiralandığı kredi uygulamalarının aksine yatırıma odaklandığını da ekledi. Abdul-Rahman’ın paylaştığı bir başka husus, gayrimenkul, petrol gibi unsurların altına bağlı fiyat-

Haziran 2016 EKOREEL 39


Gündem XXXX amaçlar doğrultusunda Merkezin ev sahipliğinde ve İslam İşbirliği Teşkilatı İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi desteğiyle bu yıl 27-31 Ağustos 2016 tarihleri arasında III. Uluslararası İslam Ekonomi ve Finansı Yaz Okulunu düzenleniyor. Program 40 saatlik eğitimden oluşuyor. Eğitim, İslam ekonomisi ve finansı ile ilgili teorik ve uygulamalı dersleri kapsayacak. Programın toplam süresi 5 gündür. Derslere %70 devam zorunluluğu vardır. Dersler, İZUİSEFAM binasında gerçekleştirilecek.

landırmasının yatırım analizlerinde daha gerçekçi fikir sunduğu idi. Buna dair yapılan analizlerin görsellerini de paylaşımına ekledi. Kitabın tercümanlarından Prof. Dr. Salih Tuğ’un da söz aldığı tanıtımda Tuğ, özellikle ilgili alanlardaki kitapların tercümesi aşamasında daha önceleri yaşanan sıkıntılardan bahsetti. BAKÜ’DE İSLAM EKONOMİSİ VE BANKACILIĞI SERTİFİKA PROGRAMI İstanbul S. Zaim Üniversitesi ile Azerbaycan arasındaki akademik ilişkilerin gelişmesinin bir sonucu olarak 22-27 Mayıs 2016 tarihleri arasında Bakü’de İslam Ekonomisi ve Bankacılığı sertifika programı düzenlendi. Başta bankacılar olmak üzere geniş bir talebinin olduğu programa 40 kişi kabul edildi. 5 günde 40 saat verilen eğitim sonunda yapılan sınavda başarılı olanlara sertifikaları törenle dağıtıldı. TİKA Bakü Temsilciliği ile Türkiye Katılımı Bankaları Birliği’nin de destek verdiği programa Azerbaycan’dan bazı resmi ve sivil toplum kuruluşları ev sahipliği yaptı. Prof. Dr. İbrahim Güran Yumuşak’ın koordinatörlüğünde Azerbaycan’da ilk 40 EKOREEL Haziran 2016

defa yürütülen bu projeye, Prof. Dr. Servet Bayındır, Prof. Dr. Ekrem Erdem, Doç. Dr. Mahmut Bilen ile Doç. Dr. Hakan Sarıbaş da ders vererek katkı sağladılar. Önümüzdeki dönemlerde de periyodik olarak sürdürülmesi planlanan bu etkinliğin, Azerbaycan’daki İslam ekonomisi alanında yapılacak bilimsel çalışmalara ivme katması ve katılım bankacılığına olan ilgiyi artırması bekleniyor. İSLAM EKONOMİSİ VE FİNANSI YAZ OKULU İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Uluslararası İslam Ekonomi ve Finansı Uygulama ve Araştırma Merkezi (İZUİSEFAM), bu alanda Türkiye’de üniversite düzeyinde kurulmuş ilk araştırma merkezidir. Merkezin temel amacı; İslam ekonomisi ve finansı konularında akademik çalışmalar yapmak, bu alanlarda disiplinler arası bir yaklaşımla bilgi üretip uygulama modelleri geliştirmek, seminerler ve konferanslar düzenleyerek özelde öğrenciler ve araştırmacılar; genelde ise toplumun İslam ekonomisi ve finansını daha iyi öğrenme, anlama, tatbik etme ve yorumlamalarına katkıda bulunmaktır. Bu

Ders vermesi planlanan öğretim üyeleri aşağıdaki gibidir: > Prof. Dr. Mehmet BULUT, Istanbul Sabahattin Zaim University, Turkey > Prof. Dr. Humayon DAR, Edbiz Corporation, England > Prof. Dr. Masudul Alam CHOUDHURY, University of Toronto, Canada > Prof. Dr. Arif ERSOY, Istanbul Sabahattin Zaim University, Turkey > Assoc. Prof. Dr. Dzuljastri ABDUL RAZAK, International Islamic University of Malaysia, Malaysia > Assist. Prof. Dr. Zeyneb Hafsa ORHAN, Istanbul Sabahattin Zaim University, Turkey > Dr. Zamir IQBAL, World Bank Global Islamic Finance Center, Turkey > Dr. Valentino CATTELAN, University of Florence, Italy > Dr. Ahmet Şuayb GÜNDOĞDU, Islamic Development Bank Group, Turkey > M. Emin ÖZER, Bizim Menkul Değerler, Turkey > Prof. Dr. Seif Ibrahim TAG EL-DIN, Imam University, Saudi Arabia > Prof. Dr. Abdul GHAFAR ISMAIL, IRTI, Kingdom of Saudi Arabia > Assoc. Prof. Dr. Nagaoka SHINSUKE, Koyo University, Japan > Prof. Dr. Mehmet ASUTAY, Durham University, England


Makroekonomi

EKONOMİK GÜVEN ENDEKSİ %12 ARTTI

E

konomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir. Endeks, tüketici güven göstergesi ile mevsim etkilerinden arındırılmış imalat sanayi (reel kesim), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait normalleştirilmiş alt endekslerin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşuyor. Ekonomik güven endeksi Mayıs ayında bir önceki aya göre %12 oranında artarak 73,46 değerinden 82,26 değerine yükseldi. Ekonomik güven endeksindeki artış, hizmet sektörü ve tüketici güven endekslerindeki artışlardan kaynaklandı. Hizmet sektörü güven endeksi Mayıs ayında 94,5 değerine, tüke-

tici güven endeksi 68,75 değerine yükseldi. Reel kesim (imalat sanayi) güven endeksi bir önceki aya göre değişmeyerek 105,7 değerinde kaldı. İnşaat sektörü ve perakende ticaret sektörü güven endeksleri ise Mayıs ayında sırasıyla 79,18 ve 103,82 değerlerine geriledi. Hizmet sektörü güven endeksi %5,1 arttı Mevsim etkilerinden arındırılmış hizmet sektörü güven endeksi Nisan ayında 89,93 iken, Mayıs ayında 94,50 değerine yükseldi. Hizmet sektörü güven endeksindeki bu artış; son üç aylık dönemde ‘iş durumu’nun iyileştiğini, ‘hizmetlere olan talebin’ arttığını değerlendiren ve gelecek üç aylık dönemde ‘hizmetlere olan talebin’ artacağını bekleyen

girişim yöneticisi sayısının artmasından kaynaklandı. Hizmet sektöründe bir önceki aya göre; iş durumu, hizmetlere olan talep ve hizmetlere olan talep beklentisi endeksleri sırasıyla %6,4, %4,7 ve %4,3 arttı. Perakende ticaret sektörü güven endeksi %0,1 azaldı Mevsim etkilerinden arındırılmış perakende ticaret sektörü güven endeksi Mayıs ayında 103,82 değerine geriledi. Perakende ticaret sektörü güven endeksindeki bu düşüş; son üç aylık dönemde ‘iş hacmi-satışların’ arttığını ve gelecek üç aylık dönemde ‘iş hacmi-satışların’ artacağını bekleyen girişim yöneticisi sayısının azalmasından kaynaklandı. ‘Mevcut mal stok seviyesinin’ mevsim normallerinin altında olduğunu değerlendiren girişim yöneticisi sayısı ise arttı. Perakende ticaret sektöründe bir önceki aya göre; iş hacmi-satışlar ve iş hacmi-satışlar beklentisi endeksleri sırasıyla %0,1 ve %0,3 azalırken, mevcut mal stok seviyesi endeksi %0,1 arttı. İnşaat sektörü güven endeksi %2,9 azaldı Mevsim etkilerinden arındırılmış inşaat sektörü güven endeksi bir önceki ayda 81,54 iken, Mayıs ayında 79,18 değerine düştü. İnşaat sektörü güven endeksindeki bu azalış; gelecek üç aylık dönemde ‘toplam çalışan sayısında’ artış bekleyen girişim yöneticisi sayısının azalmasından kaynaklandı. ‘Alınan kayıtlı siparişlerin mevcut düzeyini’ mevsim normalinin üzerinde değerlendiren girişim yöneticisi sayısı ise arttı. İnşaat sektöründe bir önceki aya göre; toplam çalışan sayısı beklentisi endeksi %6,9 azalırken, alınan kayıtlı siparişlerin mevcut düzeyi endeksi %3,4 arttı. Haziran 2016 EKOREEL 41


Gayrimenkul XXXX

Mehmet Canıtatlı / Gazeteci - yazar

KONUTTA ÖZEL FİNANSMAN DESTEKLİ MODEL REVAÇTA Katılım Bankacılığının lokomotif hizmetleri arasında önemli yer tutan konut finansmanının hacmi günden güne büyüyor. Ancak hâlâ arzu edilen seviye yakalanmış değil. Müteahhitler, son yıllarda satış ve pazarlama sirkülasyonda katılım bankalarına da yer vermeye başlasa da müşteriler, kendilerine daha sık sunulan seçenekleri tercih ediyor. Öte yandan kamu ve özel bankaların konut kredilerinde uyguladığı faiz yüzünden hayalindeki evine kavuşamayanların imdadına yine konut üreticisi olan firmalar ulaşıyor. Şirketler, geliştirdikleri finansman destekli modellerle hem tüketiciyi kazanmış oluyor, hem de ürettiği konutu son adresine teslim ediyor

1

980’li yıllarda ekonominin temel dinamikleri arasında yer alan bankacılık sektörünün bir parçası olarak faaliyetlerine başlayan katılım bankacılığı, artık Türk bankacılık sektörüne bir alternatif değil, sistemin tamamlayıcı bir parçası olarak algılanıyor. Bu algının oluşmasında şüphesiz sistem içerisinde rol alan tüm aktörlerin payı var. Katılım bankacılığı alanında yapılan çalışmaların bir kısmı da direkt tüketicilere yönelik olup, özellikle konut finansmanın bir tercih nedeni olarak görülmeye başlanması biz gayrimenkul uzmanlarını da memnun ediyor. Bu memnuniyetin temelinde ise tüketicinin emeği karşılığında yıllarca sağladığı birikimi doğru adresler aracılığıyla değerlendirebilmesi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yüzlerce yıla sari kültürü olan, kanaat, bereket, dayanışma, paylaşma gibi duygularını hiç kaybetmeden bugün-

42 EKOREEL Haziran 2016

lere ulaşan esnafın faiz altında ezilmeden ekmeğini kazanması, kazandıkları ile işini geliştirmesi, aşını bereketlendirmesi için faizin olmadığı bir düzenin hayat bulması için birçok kez mesajlar verdi. Aynı kesimin ve toplumun diğer katmanlarında emeği ile hizmet verenlerin de faizsiz bir kurgu ile konut sahibi olması için şirketler çaba harcıyor. YÜKSEK FAİZLİ EZİYET MEKANİZMASI Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son iki yılda sık sık dile getirdiği katılım bankası ile faizsiz sistemin geliştirilmesi konusunda süreç ilerleye dursun, yüksek faiz altında ezilmeyi göze alarak özel bankalardan orta ve uzun vadeli konut satın alanlar yükümlülüklerini zar zor yerine getirebiliyor. Birçok müşteri banka şubesinin yolunu tutarken, adeta varını yoğunu toplamak zorunda kalabiliyor. Bunun adına eziyet dersek kimse alınmasın. Nasıl eziyet

olmasın ki! Hesap ortada… Yüzde 1 civarında seyreden faiz oranı üzerinden bir konut satın almak isteyen tüketici, 10 yıllık yükümlülüğünün karşılığında almış olduğu banka kredisinin neredeyse iki katını ödemek zorunda kalıyor. Yaşanan bu eziyeti fark eden bazı inşaat firmaları ya katılım bankaları ile çözüm ortaklığına gidiyor ya da kendi iç finansman imkânlarını seferber ediyor. BİREYSEL KREDİLERDE GERİDE Türk bankacılık sektöründe 6 katılım bankası ve 13 finansman şirketi yer alıyor. Finansman şirketlerince sağlanan kredi miktarı 24 milyar TL olup, bankacılık sektörü tarafından 2015 yılsonu itibariyle kullandırılan toplam kredilere oranı yüzde 1.6 olarak gerçekleşti. Sektörün tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarından oluşan bireysel kredi toplamı ise 385 milyar TL oldu. Katılım ban-


Katkılarıyla

kaları tarafından kullandırılan bireysel kredi tutarı ise sadece 15 milyar TL. Rakamlar ortada iken, mevcut katılım bankalarının tüketimin finansmanında eksik kaldığı kanısının bir an önce bertaraf edilmesi gerekiyor. Başka bir deyişle, kullandırılan toplam bireysel kredi tutarı ve toplam tüketim harcamaları birlikte değerlendirildiğinde, bireysel finansman tarafından Türkiye’nin önünde hâlâ çok önemli fırsatlar olduğunu görüyoruz. Özellikle de finansman şirketlerinin paylarının çok geride kaldığı çok net bir şekilde anlaşılıyor. Acaba mevcut katılım bankaları bu ihtiyacı karşılamakta yetersiz mi kalıyor? Bankacılık sektörünün önde gelen isimlerinden biri bu durumu değerlendirirken, faizsiz işlem duyarlılığı olanların beyaz eşya, motorlu araçlar, elektronik malzemeler, eğitim harcamaları, turizm giderleri gibi birçok alanda kendilerine finansman sağlayabilecekleri bir ortamı arzu ettiklerini ve özellikle konut finansmanında daha büyük kolaylıklar istendiğini dile getiriyor. KATILIM BANKALARI KONUTTA HIZLI BÜYÜYOR Dönem dönem yayınlanan Konut Kredisi Piyasasına Bakış raporuna göre katılım bankaları konut finansmanında kamu bankaları ve özel bankalara göre iki kat daha hızlı büyüyor. Ancak bu büyüme hâlâ istenilen seviyede değil. Faiz hassasiyeti bulunan kesimin ekonomiye katılmasını sağlayan katılım bankaları sundukları farklı ürünlerle bu bireylerin karşısına çıkıyor. En çok talep edilen ürünlerin başında ise konut finansmanı geliyor. Mortgage yasasının çıktığı 2007'ye kadar katılım bankalarının kullandırmış olduğu konut kredilerinin büyüklüğü 1.3 milyar lira olarak gerçekleşti. Katılım bankalarının tüketici kredilerinin yanında konut finansmanına odaklanmalarının da etkisiyle bu alandaki kredi hacmi yıldan yıla arttı.

Katılım bankaları sundukları modelde tüketicilerin beğenip almayı düşündükleri evi onların yerine satın alarak, alış fiyatı üzerine eklediği kar payı ile evi tekrar belirlenen taksit ve ödeme planı ile geri satıyor. Katılım bankaları 2013 yılı başı itibariyle kamu ve özel bankalarına göre yaklaşık iki katı hızlı büyüdü. Son üç yılda ise bu artış hızının devam ettiğini gözlemledik. Tüketicilerin de daha çok tercih etmesiyle öne çıkan faizsiz konut finansman modeli artık inşaat sektörünün de gözardı etmediği bir gerçek. Tabi ki katılım payı adı altında faizle eşdeğer bir politika izlemeden tüketiciye hitap edenler bu işten daha kârlı çıkıyor. ÇÖZÜM, ŞİRKETLERİN KENDİ DİNAMİKLERİ Konut kredisi kullanarak ev sahibi olmak isteyenler kadar yeterli peşinatı olmayanların tercih ettikleri bir yol da şirketlerin faizsiz fırsatlar sunan seçenekleri oluyor. Markalı konut projelerinde kendi finans desteklerini veren şirketler, bir taraftan

müşterisini kaçırmama şansını yakalarken öte yandan finans sirkülasyonun daha disiplinli bir şekilde yürütülmesini sağlamış oluyor. Bu konuda gelişim sağlayan firmalardan birkaçını sıralayacak olursak;Dumankaya İnşaat, Ege Yapı Group, Gül Yapı, Gül Proje, Emlak Konut GYO, Dağ Mühendislik ilk akla gelenler arasında yer alıyor. Bu firmaların geliştirdiği projelerde konut satın almak isteyenlere adeta faizsiz kredi desteği sağlanıyor. Üstelik vadeler 36 ile 48 aya kadar yayılabiliyor. Bu modelde tüketicilerin beğenip almayı düşündükleri konutlar, belli bir peşinat ( yüzde 40 – 50) ve senet karşılığında taksitlendiriliyor. Satışların noterden yapıldığı bu modelle ev sahibi olanların oranı ise yüzde 30’lar seviyesinde. Tüketiciler tarafından giderek daha çok tercih edilir hale gelen şirketlerin kendi bünyelerinden sağladıkları konut finansmanı sisteminin sağlıklı işlemesi için geçen yıl yürürlüğe giren ve kamuoyunda Tüketici Kanunu olarak bilinen düzenlemelerin tekrar gözden geçirilmesinde yarar görüyoruz.

Mortgage yasasının çıktığı 2007'ye kadar katılım bankalarının kullandırmış olduğu konut kredilerinin büyüklüğü 1.3 milyar lira olarak gerçekleşti. Katılım bankalarının konut finansmanına odaklanmalarının etkisiyle bu alandaki kredi hacmi yıldan yıla arttı Haziran 2016 EKOREEL 43


Gayrimenkul XXXX

DESTEKLER ÇEŞİT ÇEŞİT Bazı firmalar işlemlerini noter üzerinden ve senetle yürütürken bazıları kira öder gibi ev sahibi olunma sistemi üzerinden ikinci el konutların satışında da rol oynuyor. İmece usulüyle sağlanan doğal kredi sayesinde isteyen herkes evsahibi olabiliyor. Bu uygulamanın en bariz örneğini FuzulEv’de görüyoruz. FuzulEv’de bütçeyi zorlamayan 4 tip ödeme şekli bulunuyor. Bunlar; ‘Çekilişli Kira Destekli Sistem’, ‘Vade Ortası Sistem’, ‘Peşinatlı Erken Teslim Sistemi’, ‘Ara Ödemeli Sistem’. Şirket, ev almak isteyen vatandaşları destekleyen ödeme sistemleriyle, kişileri belli bir projeye hapsetmeyerek Türkiye’nin her yerinden daha erken ev sahibi olmalarını sağlanıyor. Fuzulev Genel Müdürü Eyüp Akbal, Grubun yılların vermiş olduğu deneyim ve oluşturduğu güvenle konut sektörüne yeni bir soluk kazandırdığını söyleyerek, “FuzulEv sistemi ile ev almak ya da yatırım yapmak isteyen herkesi uygun koşullar ile mülk sahibi yapmayı amaçlıyoruz. Küçük birikimi olsa da, ev sahibi olma hayaliyle bugünlere gelen herkesi ofislerimize bekliyoruz. Onları bin lira taksitle ev sahibi yapabilecek 44 EKOREEL Haziran 2016

tekliflerimiz var” mesajını veriyor. Finansman destekle tüketicinin yanında olduğunu gösteren şirketler arasında Dumankaya İnşaat’ı da sayabiliriz. Ürettiği konutların neredeyse yüzde 25’inde kendi finansman gücüyle tüketiciyi destekleyerek satışlarını gerçekleştiren firmanın 40 ay vadeli uygulaması Ramazan döneminde de devam edecek. Üstelik yüzde 5’in üzerinde ek indirim imkânı sunarak.

FAİZ MAYINLI ALAN GİBİ CAN YAKIYOR Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın piyasaya sürdüğü para miktarı geçen yıl 100 milyar lira civarındaydı. Bankalar ise piyasayı bu değerin 13 katı yüksekliğinde kredilendirdi. Bazı kesimler faizli kredi alırken imzalarını isteksiz bir şekilde atarken bazıları katılım bankalarının rekabetçi gücünden habersiz bir şekilde hareket etti. Sonuçta, emeğin faiz ile hiç edildiği bir döngü söz konusu. Bu döngünün kırılmasının yolu ise katılım bankalarının ilgili birimlerinin direkt tüketicileri bilinçlendirici projeler üretmesinden geçiyor. Bu konuda ilk adımın konut finansmanının sağlanmasında atılmasını bekliyoruz.

FuzulEv’de bütçeyi zorlamayan 4 tip ödeme şekli bulunuyor. Bunlar; ‘Çekilişli Kira Destekli Sistem’, ‘Vade Ortası Sistem’, ‘Peşinatlı Erken Teslim Sistemi’, ‘Ara Ödemeli Sistem’ Kendi sistemine faiz bulaştırmadan tüketiciyle buluşturan 10 şirket ve projeleri: Şirket ismi Faizsiz vade Proje ismi Dumankaya 40 ay Ritim İstanbul – Sancaktepe Mozaik – Bahçeşehir Hi Fit - Flex Ofis KİPTAŞ 24 ay Bahçeşehir Vaditepe Dağ Mühendislik 40 ay Tual Bahçekent Ağaoğlu 24 ay Central Park Torunlar GYO 36 ay 5. Levent Eval İnşaat 48 ay Eval Park Bahçeşehir Pasifik İnşaat 30 ay Nex Level Pekdemir İnşaat 50 ay Evimiz Kocaeli Akyapı, Eşbah Yapı ve Nil Yapı 36 ay TEM34 Ege Yapı Grup 60 ay Batışehir & Pega Kartal


Gündem

TÜRKİYE VE İRAN ARASINDA PLASTİK ENDÜSTRİSİNDE DEV İŞBİRLİĞİ Ekonomik ve ticari işbirliğinin geliştirilmesi amacıyla yola çıkan ve bugün 3,7 trilyon dolarlık bir pazara ulaşan D-8 ülkeleri plastik endüstrisi için güçlerini birleştirdi. Mısır’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen D-8 Bakanlar Kurulu Toplantısı’nda toplam 100 milyar dolara yaklaşan plastik mamul üretimini daha da yukarıya taşımak amacıyla Kimya, Petrokimya ve Plastik Derneği kuruldu Türkiye’nin başı çektiği üye 8 ülke tarafından kurulan Kimya, Petrokimya ve Plastik Derneği, 100 milyar dolara yaklaşan plastik mamul üretimini daha yukarı taşımayı hedefliyor. 2015 yılında gerçekleştirilen toplam plastik mamul üretiminin yüzde 31’ini Türkiye üstlenirken; yüzde 17’si Endonezya, yüzde 14’ü Malezya, yüzde 13’ü Mısır ve yüzde 11’i İran tarafından yapıldı. Nijerya ve Pakistan toplam üretimden yüzde 5 pay alırken; Bangladeş ise yüzde 4 paya sahip oldu.

“2015 yılında D-8 ülkeleri toplam olarak plastik mamul dış ticaretinde 288 milyon dolarlık dış ticaret fazlası verirken; Türkiye, Malezya ve İran değer bazında plastik mamul dış ticaretinde net ihracatçı olduğunu kanıtladı”

T

ürkiye’nin önderliğinde Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya ve Pakistan’ın katılımı ile oluşturulan D-8, bugün ulaştığı toplam 3,7 trilyon dolarlık pazarı geliştirecek adımlar atmaya devam ediyor. Üye 8 ülke, kalkınma yolundaki ülkelerin dünya ekonomisi içindeki konumlarını iyileştirmek, ticari ilişkilerini çeşitlendirmek ve ticaret alanında üye ülkelere yeni imkânlar yaratmak, uluslararası seviyede karar verme mekanizmalarına güçlü biçimde katılımlarını sağlamak ve halklarının yaşam seviyesini yükseltmek amacıyla yürüttüğü çalışmalara bir yenisini

daha ekledi. Mısır ev sahipliğinde gerçekleştirilen son Bakanlar Kurulu toplantısına T.C. Bilim, Sanayi ve Ticaret Bakan Yardımcısı Hasan Ali Çelik ve Sanayi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Kılıçaslan liderliğinde Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV)’nın da aralarında olduğu 55 kişilik Türk heyeti katıldı. Genel Sekreter Seyyid Ali Muhammed Musavi ve Mısır Başbakanı Şerif İsmail katılımıyla gerçekleşen ve plastik sektörünün de ele alındığı toplantıda, D-8 ülkelerini kapsayacak Kimya, Petrokimya ve Plastik Derneği kuruldu.

PLASTİK MAMUL İHRACATINDA ASLAN PAYI TÜRKİYE’NİN 8 üye ülkenin 2015 yılındaki toplam plastik mamul ihracatı ise miktar bazında 3.6 milyon ton, değer bazında ise 11.1 milyar dolar oldu. Değer bazındaki ihracatta aslan payı yüzde 39 ile Türkiye’nin oldu. Türkiye’yi; yüzde 30 ile Malezya, yüzde 11 ile Endonezya ve İran, yüzde 7 ile Mısır takip etti. Pakistan, Nijerya ve Bangladeş ise toplam ihracattan yüzde 1’in altında pay aldı.

TÜRKİYE’YE EN FAZLA HAMMADDE İRAN’DAN 2015 yılındaki 8,6 milyon tonluk üretimi ile dünya altıncısı ve Avrupa ikincisi olan Türk plastik sektörü, D-8’in plastik mamul üretiminde en önemli role sahip. Ancak polimer hammadde üretimi Türk plastik sektörünün ihtiyacının yüzde 15’ini ancak karşılayabiliyor. Aynı şekilde D-8 ülkeleri içinde yine polimer hammadde dış ticaret açığında Türkiye en önde. Hammadde de yüzde 85 oranında ithalata bağımlı olan Türk plastik sektörünün D-8 ülkelerinden toplam ithalatının büyük bir bölümünü petrokimya rezervleri ile dikkat çeken İran üstlendi. Haziran 2016 EKOREEL 45


Makale

Fikret Akdemir / TMSF Fon Uzmanı

KATILIM BANKALARININ EZBERİ: MURABAHA Murabaha’ya göre yapılan işlemler, geleneksel bankaların kredi işlemlerine benzer özellikler taşıyor; bu nedenle kazanç denilen ‘kâr payı oranı’ ile ‘piyasa faiz oranı’ birbirine yakın seviyede seyrediyor. Dolayısıyla 30 yılı aşkın bir süredir hâlâ “İki tür banka arasında ne fark var?” sorusu sorulabiliyor

İ

slam Kalkınma Bankası’nın öncülüğünde, Dünyada 1970 yılından itibaren yaygınlaşmaya başlayan faizsiz bankacılık sistemi, Türkiye’de ilk defa 1975 yılında DESİYAB (Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası A.Ş) ile gündeme gelmiş, birkaç yıl (19751977 yılları arası) uygulama alanı da bulmuş ancak sonraki yıllarda politik nedenlerle faizli sisteme (Türkiye Kalkınma Bankası AŞ.’ye ) dönüştürüldü. Türkiye’de 1983 yılında tekrar gündeme gelen faizsiz bankacılık sistemi, 1985 yılında Özel Finans Kurumları (ÖFK) adı altında faaliyete başladı; 1999 yılına kadar bir Kararname ile yönetilmiş; nihayet 2006 yılında Bankacılık Kanunu ile ‘Katılım Bankaları’ olarak Türk finans ve bankacılık sektörüne entegre oldu. Türkiye ekonomisi 1985 yılından bu yana önemli ekonomik hadiseler yaşadı. Özellikle 1990-2001 yılları arasında üç büyük finansal ve ekonomik krizlerle karşılaşıldı. Katılım bankaları, kriz dönemlerinden başarıyla çıktı. 30 yılı aşkın bir süredir Türk finans ve bankacılık sektörünün içinde yer alan katılım bankaları, kendine özgü, faizsiz finansal enstrümanlar ile ülke ekonomisinin kalkınmasına, istihdama ve reel sektörün gelişimine katkı sağlamıştır/sağlıyorlar. Bahse konu süreç içerisinde katılım bankalarının ‘başlangıç aşaması’ diyebileceğimiz özellikle banka olup-olmadıkları yönündeki kavram kargaşasını, hukuki

46 EKOREEL Haziran 2016

düzenlemeleri, alt yapı eksiklikleri, rekabet koşullarındaki eşitsizlikleri vb. sıkıntıları, kısaca ‘üvey evlat’ muamelesini geride bırakarak gelişme aşaması’na geçtikleri söylenebilir. Ancak bankacılık sektörü içerisindeki mevcut pazar payları ve dünyadaki emsalleri ile karşılaştırıldığında sektördeki yeri, henüz az sayılabilecek oranlarla ifade edilebilir. Diğer taraftan; katılım bankaları, katılım hesabı fonlarının %90’ını ‘Murabaha’ yöntemiyle kullanıyorlar. Bu durum ‘başlangıç aşaması’ dediğimiz yıllarda (enflasyonist ortam, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık) makul karşılanabilirdi. Ancak ‘gelişme aşaması’ diyebileceğimiz kamu katılım bankalarının da yeni oyuncu olarak girdikleri bugünkü koşullarda bu ‘ezbere’ devam ediliyor. Oysa başlangıçta teorisyenler murabahayı nadiren uygulanması gereken zayıf bir enstrüman olarak görmüşlerdi. Şimdi ise o zayıf ve neredeyse ancak istisnaî olarak uygulanması düşünülen bu model, katılım bankalarının temel çalışma prensibi haline geldi. Murabaha’ya göre yapılan işlemler, geleneksel bankaların kredi işlem-

lerine benzer özellikler taşıyor; bu nedenle kazanç denilen ‘kâr payı oranı’ ile ‘piyasa faiz oranı’ birbirine yakın seviyede seyrediyor. Dolayısıyla 30 yılı aşkın bir süredir hâlâ “İki tür banka arasında ne fark var?” sorusu sorulabiliyor. Halbuki Victor Hugo'ya atfedilen ‘adil olmak yetmez, adil görünmek de gerekir’ vecizesinde olduğu gibi ‘farklı olmak yetmez, farklı olduğunu göstermek de gerekir’. Yani ‘farkı fark ettirmeli...’ Bu durum, Vakıf Katılım Bankası'nın açılış töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da, “Banka nedir, katılım nedir, bunları ayırmak lazım. Banka deyince ister istemez mevcut bankacılık sistemleri ve onun finans yöntemleri akla geliyor. Oysa burada çok daha farklı modelden bahsediyoruz. Derdimiz bir bankanın yanına isim hilesiyle yeni bir banka koymak değil, bunu da açıkça söylüyorum. Banka yılda yüzde 10-12 faiz uygulaması yapıyor, katılım sektörü de oranlarını yüzde 10-12 uyguluyorsa buna da hile-i şer’iye denir. Onun için de işin başında olanlar bunu da hassasiyetle değerlendirmelidir” şeklinde dile getirildi.

Katılım Bankalarından artık ‘murabaha’ ezberini bozmaları, mevcut uygulamalara ilave yeni enstrümanları kullanmaları, kâr-zarar ortaklığına dayalı proje bankacılığına yönelik inisiyatifler almaları bekleniyor


Gündem

TÜRK BÜYÜME VE İNOVASYON FONU İÇİN ÜST DÜZEY ZİRVE 200 Milyon Euro büyüklüğündeki Türk Büyüme ve İnovasyon Fonu, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Avrupa Yatırım Fonu Başkanı Pier Luigi Gilibert‘in katılımıyla Mayıs’ta İstanbul’da resmen hayata geçti

A

vrupa Yatırım Fonu, Hazine Müsteşarlığı, KOSGEB ve Türkiye Sınai Kalkınma Bankası (TSKB) tarafından yenilikçi, teknoloji odaklı ve hızlı büyüme potansiyeline sahip firmaları desteklemek amacıyla kurulan ‘Türk Büyüme ve İnovasyon Fonu’ (TBİF) resmen hayata geçti. Türk Büyüme ve İnovasyon Fonu Tanıtım Toplantısı Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in teşrifleriyle gerçekleşti. Avrupa Yatırım Fonu Başkanı Pier Luigi Gilibert, Hazine Müsteşarlığı Genel Müdürü Ali Arslan, KOSGEB Başkanı Recep Biçer, TSKB CEO’su Suat İnce’nin yanı sıra ülkemizdeki finans, girişimcilik ve yatırım ekosisteminin en önemli isimleri de toplantıya katılım sağladı. TBİF İstanbul Risk Sermayesi Girişimi’nin (iVCi) devamı niteliğinde Türkiye’nin yeni nesil fonların fonu olma niteliğini taşıyor. 2007’de kurulan İstanbul Risk Sermayesi Girişimi içlerinde Türkiye’nin en başarılı fonlarının da bulunduğu 10 fona yatırımını tamamladı. TBİF da güçlü bir inovasyon odağına sahip şekilde sermaye fonlarını desteklerken, erken dönem yatırımlara güç katmaya devam edecek. Fonun danışmanlığını ise Avrupa Yatırım Fonu yapacak. TBİF hakkında Avrupa Yatırım Fonu Başkanı Pier Luigi Gilibert, “Yeni nesil fonların fonu olarak nitelendirdiğimiz TBİF’i iVCİ’nin yıllardır sürdürdüğü başarılı faaliyetlerden kazandığımız deneyimlerden elde ettiğimiz güç ile bugün hayata geçiriyoruz. Şunu belirtmeliyim ki, Avrupa Yatırım

Fonu olarak hayata geçecek bu fon ile Türkiye’deki orta ve küçük ölçekli işletmeleri, hayata geçirilecek yeni girişimleri desteklemek için hazırız ve oluşturulacak 200 Milyon Euro’luk bu büyük fona yapacağımız 60 Milyon Euro’luk destek ile Türkiye’deki işletmelere ilk yatırımlarımızı yapmayı dört gözle bekliyoruz” dedi. “SİLİKON VADİSİ’NDE NE SUNULUYORSA, O ORTAMI SAĞLIYORUZ” Fonların fonu bizim çok önem verdiğimiz, girişimcilik eko sistemini tamamlayıcı çok önemli bir unsurdur diyen Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Silikon vadisinde, ABD'nin doğusunda girişimcilere ne sunuluyorsa, nasıl bir eko sistem varsa, biz de onu oluşturmak için yoğun çaba içinde olduk. Türkiye'nin temel sorunlarından bir tanesi, katma değer zincirinde arzuladığımız yerde olmamamız. Bizim girişimcileri destekleyen fonlara ve girişimcilere destek

vermemiz lazım. O nedenle buradayız. Avrupa Yatırım Fonu ile bu çok önemli bir birliktelik. Bu işin içinde Hazine, KOSGEB, TSKB ve birçok bileşen var. Önemli olan durum şu: biz güç birliğine gidiyoruz. Her birimiz bir miktar kaynak koyuyoruz. Şimdi 200 milyon Avro ama 300 milyon Avroya çıkarılabilir. Başlangıç olarak iyi. Hazine olarak biz bu konuya 500 milyon TL kaynak hazırladık. İnanıyoruz ki, bu sürecin sonucunda girişim sermayesi fonları hacmi 2 milyar dolara varır. Dolayısıyla heyecanlı bir dönem başındayız” diye konuştu. GİRİŞİMCİLER PANELDE BİR ARAYA GELDİ Etkinlik kapsamında ‘Girişim sermayesi yatırımları Türk girişimciler için nasıl bir değer yaratıyor?’ ve ‘Girişim sermayesi yatırımları için bölgesel bir merkez olarak İstanbul’ başlıklı iki panel gerçekleşti. Proje partnerlerinin üst düzey temsilcilerinin yanı sıra Pera Capital Partners Yönetici Ortağı Kerim Yalman, Mediterra Capital Partners Yönetici Ortağı Murat Erkurt ve EarlyBird Venture Capital Yönetici Ortağı Evren Üçok’un da panelist olduğu toplantı ülkemizdeki girişimcilik ve yatırım ekosisteminin en önemli isimlerini bir araya getirdi. Haziran 2016 EKOREEL 47


Makale

Özgüven Saymaz / ozguven.saymaz@ozguvenatolyesi.com

İş Sürekliliği Yönetimi – 3

İŞ SÜREKLİLİĞİ ‘KAPSAM’ VE ‘İŞ ETKİ ANALİZİ’ Etkili bir iş sürekliliği yönetim sistemi kurabilmenin temel adımlarından biri firmanın maruz kaldığı risk ortamının iyi analiz edilmesidir. Firmayı tehdit eden iç ve dış faktörler ile firmanın zayıflıkları iş sürekliliği için bilinmesi ve önlem alınması gereken unsurların başında gelmektedir. Bunun için firmalara iki aşamalı bir çalışma yapmaları önerilir

F

irmaların kendilerine soracağı önemli sorulardan biri, kurulacak iş sürekliliği yönetim sisteminin kapsamı ne olmalıdır ve nasıl belirlenmelidir. Bu sayıda bunun üzerinde duruyor ve firmalara ipuçları veriyor olacağız. İş sürekliliği her ne kadar tüm işletmeyi kapsasa da, firma için önemli olan ürünlere, hizmetlere ve bunları gerçekleştiren süreçlere ve kaynaklara odaklanmaktadır. Bu, önemli ürün, hizmet ve süreçlere odaklanma yaklaşımı aynı zamanda firma kaynaklarının daha verimli ve daha etkin kullanımına olanak sağlamaktadır. Firma için önemli olan ürün, hizmet ve süreçlerin belirlenmesine kapsam analizi, yaşanan bir iş kesintisi olayı sonrası bu ürün, hizmet ve süreçlerin olay öncesi hale getirilmesi için ihtiyaç duyulacak kaynakların, bağımlılıkların ve yöntemin belirlenmesine ise iş etki analizi çalışması denilmektedir. Firma, öncelikle kendi hayatının devamlılığı için önemli olan ürünleri ve hizmetleri belirlemelidir. Bunu yaparken, öncelikle bu değerlendirmede kullanılacak etki kriterlerini tanımlamalı ve her bir ürün ve hizmetini bu kriterlere göre değerlendirmelidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, bir iş kesintisi olayı sonrası değerlendirilecek ürün veya hizmetin sunulamamasının firmaya etkililerin kriter bazında analiz edilmesi gerekliliğidir. Bunun için aşağıda belirtilen etki kriterlerinin ve analizi yönteminin

48 EKOREEL Haziran 2016

kullanılması önerilir. Değerlendirme kriterleri: yasal etki, finansal etki, müşteri kaybı etkisi, itibar ve imaj etkisi Analiz yöntemi: > Öncelikle firmanın paydaşları ve bu paydaşlara sunulan ürünler ve hizmetler ile bu ürünleri ve hizmetleri gerçekleştiren süreçler belirlenmelidir. > Akabinde, her bir kriter için zaman boyutunda kesinti sonrası kayıp / olumsuzluk etkilerinin düzeyi, finansal ve finansal olmayan maksimum dayanma süresi göz önüne alınarak belirlenmelidir. Bu çalışma, iş sürekliliğinin odaklanacağı alanların belirlendiği “iş sürekliliği kapsam çıktısını” üretecektir. Bu sayede, firma kaynaklarını hem riski önlemede ve tedbir almada hem de olaya müdahalede ve mücadelede verimli ve etkili bir şekilde kullanılacaktır. İş etki analizi, iş sürekliliği kapsamında belirlenen ürün ve hizmetlerin bir kesinti olayı sonrası tekrar sunulabilmesi için gerekli olan, kaynakların, iç ve dış bağımlılıkların, alternatif iş gerçekleştirme yöntemlerinin belirlenmesine yönelik yapılan kapsamlı bir analiz çalışmasıdır. Bu çalışma, > İş sürekliliği stratejileri, > İş sürekliliği yönetim ve organizasyon yapısı, > İş sürekliliği (iş kurtarma) planı ya da planlarının hazırlanmasına temel teşkil edeceğinden son derece önemlidir.

İş etki analizi çalışması kapsamında asgari aşağıda yer alan bilgilerin belirlenmesi amaçlanmalıdır: > Önemli olarak belirlenen ürün ve hizmeti gerçekleştiren süreci yürüten birim / bölüm > Sürecin tekrar işler hale getirilmesi için gereli maksimum süre ve hedef kurtarma süre > Sürecin gerçekleştirildiği yoğun dönemler > Sürecin gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğu zaman periyodu > Sürecin gerçekleştirilmesi için gerekli bilgi varlıkları * > Belirlenen bilgi varlıklarının yedeklenme gereksinimi ve tahammül edilebilir veri kaybı süresi > Sürecin yürütüldüğü uygulama sistemleri (bilgi ve iletişim teknolojileri gereksimleri) > Sürecin sistem olmadan gerçekleştirilebilirliği / alternatif süreç gerçekleştirme yöntemleri > Sürecin gerçekleştirilebilmesi için gerekli iç bağımlılıklar (birim / bölüm). Bağımlılık konusu ve iletişim yöntemi > Sürecin gerçekleştirilebilmesi için gerekli dış bağımlılıklar (tedarikçi firma). Bağımlılık konusu ve iletişim yöntemi. > Sürecin gerçekleştirilmesi için gerekli anahtar personel > Sürecin işletilmesi için gerekli alternatif çalışma alanı > Alternatif çalışma alanında ihtiyaç duyulacak ofis ortamı gereksinimleri.


Gündem

TÜRKİYE’DE AİLE ŞİRKETLERİNİ VERASET YOLUYLA DEVRETMEK DAHA KÂRLI KPMG’nin Avrupa Aile Şirketleri Derneği (EFB) ile birlikte hazırladığı Vergi Araştırması’nda Amerika, Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Türkiye dâhil belli başlı 42 ülkede veraset ve emeklilik yoluyla devredilen aile şirketlerinden alınan vergiler incelendi. Rapora göre, Türkiye’de aile şirketlerini gelecek kuşağa veraset yoluyla devretmek daha mantıklı

K

PMG Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Abdulkadir Kahraman, “Dünyanın farklı bölgelerinde farklı uygulamalar söz konusu ve araştırmamızda bunların önemli olanlarını inceledik. Türkiye’de aile büyüklerinin vefat etmeden işlerini bir sonraki kuşağa devretmeleri hâlinde ödenecek vergi, vefat hâlinde ödenecek vergiden daha yüksek. Bu uygulama şu anlama geliyor; daha az vergi vermek ve kasadan çıkan parayı azaltmak istiyorsanız işinizi ölmeden önce bir sonraki nesle aktarmayın. 10 milyon TL değerinde bir şirketin devrinde Türkiye’de veraset durumunda yaklaşık 815 bin TL vergi alınırken aynı şirket hibe yoluyla devredilirse vergi miktarı yaklaşık 2 milyon 670 bin TL oluyor.” Kahraman, “Gelişmiş ekonomilerde varlıklar vergilendirilirken, geçerli olan vergi yükü, gelişmekte olan ekonomilere kıyasla çok daha yüksek. Ancak gelişmiş ekonomiler geniş kapsamlı ve cömert indirimler uygulayarak vergi yükünü azaltmakta ve böylece aile şirketlerini parasal açıdan korumaktadırlar. Bu durum gelişmiş ekonomilerin servet birikimini teşvik etme politikası ile de örtüşüyor” dedi. Aile şirketinin veraset yoluyla intikalinden alınan verginin, hayattayken hibe yoluyla yapılan devirden alınan vergiden daha yüksek olduğu ülkeler arasında Belçika, Fransa ve ABD (bazı eyaletler) de var.

“Hükümetler, aile şirketi sahiplerinin en önemli hedeflerinden birinin şirketi aile içinde tutmak ve bir sonraki kuşağa başarılı bir şekilde aktarmak olduğunu, ancak şirket sahiplerinin şirketlerinin geleceğiyle ilgili verecekleri kararlarda vergi yükünün de önemli bir rol oynayabileceğini hesaba katmalı”

Aradaki fark önemsiz denmeyecek kadar büyük (10 milyon TL değerindeki bir şirketten bahis ediyor isek, Belçika – yaklaşık 300 bin TL Fransa yaklaşık 421 bin TL ABD (bazı eyaletler) – yaklaşık 615 bin TL ). Çalışmaya dahil edilen ülkelerin çoğunda (30 ülke), indirim sonrası vergiler dikkate alındığında aile şirketindeki devrin vefat sonrasında veya emeklilikte yapılması arasında ya hiç fark yok ya da aradaki fark çok küçük (5 bin TL’den az). 10 ülkede ise, aile şirketinin emeklilikte hibe yoluyla devrinden alınan vergi, veraset vergisinden daha yüksek. Bu ülkelerden, Japonya, Ürdün, Türkiye ve Avustralya’da, hayattayken yapılan hibelerden alınan vergi ciddi oranda daha yüksek (veraset vergisinden alınan 1 milyon TL’den daha fazla). Sonuç olarak, bu ülkelerde varlıkların

mümkün olduğu kadar uzun bir süre bir evvelki kuşağın elinde kalması kaçınılmaz. Veraset yoluyla intikalde ve hibe yoluyla devirde farklı vergi yüklerinin söz konusu olması, nöbet değişiminin ne zaman yapılması gerektiği konusunda ailenin tutumunu ve şirket sahibinin kararlarını önemli ölçüde etkiliyor. Aile şirketinin şirket sahibi hayattayken değil de veraset yoluyla devredilmesi bazı durumlarda vergi açısından olumlu sonuçlar doğurmakla beraber, büyümesine katkıda bulundukları şirkette ‘sahip’ konumunda olmamaları genç kuşakların hevesinin kırılmasına da neden olabilir. Mülkiyet bir önceki kuşakta, yönetim ise genç kuşakta olacak şekilde bir denge kurabilmek için, her iki tarafın da düşünceli davranması ve ortayı bulması gerekir. Haziran 2016 EKOREEL 49


Katılım dünyası

Türkiye Finans’tan 150 milyon TL’lik kira sertifikası ihracı

K

uruluşundan beri müşterilerine Katılım Bankacılığı prensiplerine uygun yatırım çözümleri sunan Türkiye Finans, kira

sertifikası ihraçlarına devam ediyor. Banka iştiraki TF Varlık Kiralama A.Ş. aracılığı ile 17-1820 Mayıs 2016 tarihleri arasında, yurt içinde 150 milyon TL tutarlı kira sertifikasının talep toplama işlemi Burgan Yatırım liderliğindeki konsorsiyum aracılığı ile tamamlandı. TF Varlık Kiralama A.Ş.’nin halka arz yöntemiyle 24 Mayıs tarihinde ihracını gerçekleştirdiği kira sertifikasının nihai getiri oranına ilişkin özel durum açıklaması, Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda açıklandı. Konuyla ilgili açıklama yapan Türkiye Finans Genel Müdürü Osman Çelik, “Varlığa dayalı olarak gerçekleştirilen kira sertifikası ihraçlarında da Banka olarak bugüne kadar çok sayıda ilke imza attık. Yurt içi ve yurt dışında gerçekleştirdiğimiz ihraçlar ile hem müşterilerimize yüksek kazançlı ve güvenilir yatırım alternatifleri sunmuş oluyoruz, hem de bu ihraçlardan elde ettiğimiz kaynaklar ile işletmelerimize uygun vadeli ve maliyetli fon imkanı sağlıyoruz” diye konuştu.

TÜRKİYE FİNANS’A ETİK ÖDÜLÜ

T

ürkiye Finans, Türkiye’de etik bilincinin oluşturulması, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla kurulan Türkiye Etik Değerleri Merkezi’nin (EDMER) ‘Etika 2015 Türkiye Etik Ödülleri’ kapsamında ödüle layık görülerek Türkiye’nin En Etik Şirketleri arasında yerini aldı. Türkiye Finans; Etik Değerler, Etik Kültür, İtibar Yönetimi, Kurumsal Yönetim, Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Liderlik, Yaratıcılık, Önderlik ve Uyum Yönetimi kategorilerinde EDMER’in belirlediği standartlara uyum sağlayarak Etika 2015 ödülünü almaya hak kazandı. ‘ETİKA 2015 Türkiye Etik Ödülleri’; etik değerlere önem veren, şirket yönetimlerinde iş ahlakı ve etik değerlere bağlı olarak faaliyetlerini sürdürme konusunda titiz davranan şirketlerin ödüllendirilmesi ve toplum önünde itibarlarının arttırılması amacını taşıyor. Türkiye Finans, 6 kategoride hazırlanan 80 soruyu cevaplandıran şirketler arasında, uluslararası etik standartlara göre yapılması gereken uygulamaların yüzde 70’inden fazlasını yerine getirerek ETİKA 2015 Türkiye Etik Ödülü’ne sahip oldu.

Bankanın kârı yüzde 35 arttı

T

ürkiye Finans 2016 yılı ilk üç aylık finansal sonuçlarını açıkladı. İstikrarlı büyüme performansını sürdüren Banka, ilk çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre %35 artışla 86.7 milyon lira net dönem karı elde etti. Türkiye Finans’ın 2016 ilk çeyrek dönemine ait sermaye yeterlilk rasyosu ise %13.35 olarak gerçekleşti. Geçen yıl aynı dönemde bu oran %12.6 olarak gerçekleşmişti. Banka’nın 2016 yılı ilk çeyrek bilanço sonuçlarını değerlendiren Türkiye Finans Genel Müdürü Osman Çelik, “İlk üç aylık dönem sonucunda

50 EKOREEL Haziran 2016

ulaştığımız finansal göstergeler, Bankamızın istikrarlı büyüme çizgisini devam ettirdiğinin önemli bir göstergesi. Net karımızı geçen yıla göre %35 artırdık. Yeniden yapılanmamızın, alınan tedbirlerin ve istikrarlı çizgimizin başarımıza etkisinin büyük olduğuna inanıyorum. Ana hissedarımız NCB’nin de tam destek veriyor olması bu anlamda bize güç ve cesaret veriyor. Önümüzdeki dönemde Katılım Bankacılığı prensiplerinden ödün vermeden, sektör liderliği hedefimiz doğrultusunda yolumuza devam edeceğiz” diye konuştu.

Türkiye Finans Genel Müdürü Osman Çelik


KUVEYT TÜRK’TEN 300 MİLYON TL’LİK KİRA SERTİFİKASI İHRACI

K

uveyt Türk’ün 9-10-11 Mayıs 2016 tarihlerinde talep toplamasını gerçekleştirdiği 179 gün vadeli 300 milyon TL tutarındaki kira sertifikası (sukuk) ihracı, yurt içinde halka arz edilen en yüksek tutarlı TL cinsinden kira sertifikası olma niteliğini taşıyor. Böylece Kuveyt Türk Katılım Bankası 13 Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirdiği 200 milyon TL’lik kira sertifikası ihracının da üzerine çıkmış oldu. Yurt içi ve yurt dışı sermaye piyasalarında gerçekleştirdiği kira

sertifikası ihraçları ile kaynak çeşitliliğini artırarak sukuk piyasasında yeniliklere ve rekorlara öncülük ettiğini açıklayan Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan halka arz sürecini değerlendirdi. Uyan, “Kira sertifikalarının halka arz şeklinde ihraç edilmesini önemsiyoruz, çünkü katılım bankacılığı prensiplerine uygun bu ürünümüzün daha geniş kitlelere yayılmasını ve derinleşmesini arzuluyoruz. Bu nedenle ilerleyen dönemlerde de benzer halka arz işlemlerine devam edeceğiz” dedi.

Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan

YILIN İLK ÇEYREĞİNDE 125 MİLYON TL KÂR ELDE ETTİ

K

uveyt Türk Katılım Bankası 2016 yılının ilk çeyreğini, net kârını bir önceki yıl aynı döneme göre yüzde 25 artırarak 125 milyon TL ile kapattı. Toplam aktiflerini 42.3 milyar TL’ye çıkaran Kuveyt Türk, öz varlıklarını da 3.5 milyar TL’ye yükseltti. Banka’nın söz konusu dönemde toplanan fon büyüklüğü 27.7 milyar TL, kullandırılan fon büyüklüğü ise 28 milyar TL oldu. Yılın ilk çeyreğinde başarılı sonuçlar aldıklarını belirten Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan “Büyüme ve karlılıkta sektör ortalamasının üzerinde rakamlar elde ettik. Müşterilerimize en iyiyi sunmaya ve ihtiyaca göre yenilikçi çözümler üretme heyecanını ‘sağlam bankacılık’ prensibinden ödün vermeden sürdürmeye devam edeceğiz” dedi. 2016 yılı hedeflerinden de bahseden Uyan, “Bu yıl da katılım bankacılığı hizmetlerini daha geniş kitlelerle buluşturma misyonumuza devam ediyoruz. İlk çeyrek sonunda en çok şube açan ilk 3 banka arasında yer alan bankamız yılsonunda toplam 30 yeni şubeyle ve yaklaşık yüzde 25’lik bir büyüme kaydederek 50 Milyar TL’yi aşan bir aktif büyüklüğe ulaşmayı hedefliyoruz” dedi.

Kuveyt Türk, müşterilerinin haklarını şikayet oluşmadan koruyacak

E

tik bankacılık ilkesine bağlılığını bankacılık hizmetlerinin her aşamasında gösteren Kuveyt Türk Katılım Bankası, müşterilerinin haklarını koruma ve gözetme konusunda kendini denetlemek amacıyla bir “ilk”e imza atarak Müşteri Hakları Müdürlüğü’nü kurdu. Hukuk ve Risk Takip Grubu altında sistemin müşteri haklarını korumaya ve şikayet olmadan alınacak tedbirlere yönelik otokontrolün sağlanması için faaliyet gösterecek. Müşteri Hakları Müdürlüğü’nün açılmasına ilişkin görüşlerini paylaşan Kuveyt Türk Genel

Müdür Yardımcısı Nurettin Kolaç, “Kuveyt Türk, faizsiz bankacılığın esasları doğrultusunda, bankacılığın genel etik ilkelerinin yanı sıra sağlam bankacılık, adalet, güven, profesyonellik, yenilikçilik ve takım ruhu değerlerinden ödün vermeden müşterilerine hizmet sunmaktadır. Müşterimizin haklarını korumaya yönelik çabalarımızı ayrı bir müdürlük altında yönetecek olan bankamızın bu girişiminin tüm bankalara örnek teşkil edeceğine inanıyorum. Müşteri memnuniyetinin yanı sıra müşterinin hakkını koruyabilmek için bu müdürlüğü kurduk” dedi.

Kuveyt Türk Genel Müdür Yardımcısı Nurettin Kolaç Haziran 2016 EKOREEL 51


Katılım dünyası

TKBB’NİN YENİ BAŞKANI YAHŞİ OLDU Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin yeni yönetim kurulu başkanı, Albaraka Türk Genel Müdürü Dr. Fahrettin Yahşi oldu. 2 yıl boyunca TKBB Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenecek Yahşi, resmi olarak görevine başladı

A

lbaraka Türk Genel Müdürü Dr. Fahrettin Yahşi, Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin (TKBB) yeni yönetim kurulu başkanı oldu. Yahşi, Osman Çelik’ten devraldığı yeni görevine dün itibariyle başladı. Türkiye’de katılım bankacılığının son dönemde gösterdiği başarılı grafiğe dikkat çeken Yahşi, “Ülkemizde katılım bankacılığı sektörü hem nitelik olarak hem de rakamsal açıdan son yıllarda önemli gelişmeler kaydediyor. Sektöre yeni bankaların girdiğini görüyoruz. Aynı zamanda yurt-

dışından da mercek altındayız ve dikkatle izleniyoruz. Tüm bu gelişmeler kapsamında TKBB olarak bundan sonra da çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Katılım bankacılığı sektörünün 2025 yılında ulaşmayı hedeflediği yüzde 15’lik pazar payına, tüm üyelerimizin gayretiyle ulaşacağız” değerlendirmesini yaptı. 6 üyesiyle 10 yılı geride bırakan Birlik, katılım bankacılığı sektörünün büyümesini ve sektördeki rekabet gücünün sağlıklı bir şekilde oluşturulmasını; dünya standartlarında finansal ürün ve hizmet sunulmasını amaçlıyor.

Türkiye Katılım Bankaları Birliği’nin (TKBB) yeni yönetim kurulu başkanı Dr. Fahrettin Yahşi

ALBARAKA’YA MÜŞTERİ DENEYİMİNDE A.L.F.A. AWARDS’TAN ÖDÜL

Türkiye’nin ilk katılım bankası Albaraka, sikayetvar.com işbirliğinde düzenlenen Türkiye’nin tek online şikayet yönetimi yarışması A.L.F.A. Awards’ta, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da ödüle layık görüldü

T

ürkiye’de katılım bankacılığında 30 yılı geride bırakan Albaraka, Türkiye’nin tek online şikayet yönetimi yarışmasında ödüle layık görüldü. Markaların, sikayetvar.com’a gelen şikayetleri nasıl yönettikleri incelenerek, kazananların belirlendiği yarışmada, şikayet yönetimi ve müşteri algısının değişimi göz önünde bulunduruluyor.

52 EKOREEL Haziran 2016

Albaraka müşterilerinin beklenti ve taleplerini karşılama konusunda hassas bir süreç izlediklerini ifade eden Albaraka Türk Genel Müdürü Dr. Fahrettin Yahşi, “Bankacılık faaliyetlerimizde her geçen gün hizmet kalitemizi artıracak yeni adımlar atıyoruz. Müşterilerimizin talebini sağlıklı biçimde yönetmek, taviz vermek istemeyeceğimiz konuların başında geliyor. 30 yıl içinde daima büyüme gösteren

bir katılım bankası olarak, müşteri portföyümüz ve sunduğumuz hizmetler çeşitlendikçe, müşterilerimizin ihtiyaçlarına da aynı hız ve kalitede cevap vermeye devam edeceğiz” diye konuştu. İlk kez geçtiğimiz yıl yapılan A.L.F.A. Awards, sikayetvar.com sitesindeki şikayetlerin esas alındığı ve Method Research Company ve Marketing Türkiye tarafından düzenlenen Türkiye’nin ilk online şikayet yarışması olarak biliniyor. Şirketlerin şikayetleri nasıl cevapladığı ve kullanıcıların memnun kalıp kalmadığına ilişkin süreçlerin değerlendirildiği yarışmada, 25 farklı sektörden katılan yarışmacılar ödüllendiriliyor.


“VAKIF KATILIM SEKTÖRÜ BÜYÜTECEK” Geçtiğimiz Şubat ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açılışını yaptığı Vakıf Katılım, hedeflerini açıkladı. Vakıf Katılım Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran, sektörün yeni oyuncusu olarak uluslararası fonları Türkiye’ye getirmek ve pastayı büyütmek istediklerini söyledi

K

atılım bankacılığına vakıfların paylaşım kültürünü katarak sektörde yeni bir açılıma öncülük yapma hedefiyle giren Vakıf Katılım, İstanbul’u, 2 trilyon dolarlık İslami finans sektörünün merkezi yapmayı hedefleri arasına koydu. Geçtiğimiz Şubat ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan Vakıf Katılım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran ve Genel Müdürü İkram Göktaş, gazetecilerle bir araya gelerek, hedeflerini ve sektörün potansiyelini değerlendirdi. Vakıf Katılım Yönetim Kurulu Başkanı Öztürk Oran, Türkiye’de ilk olarak 1984’te finansal yaşamın parçası haline gelen katılım bankacılığının aradan geçen süre içerisinde bankacılık sektöründe yaklaşık yüzde 5 paya sahip olduğunu anımsatarak, sektörün önünde ciddi bir büyüme potansiyeli bulunduğuna işaret etti. Oran, “Bugün dünya katılım bankacılığı sektöründen yalnızca yüzde 6 pay alan Türkiye, katılım bankacılığının yaygın olarak faaliyette bulunduğu ülkeler arasında henüz olması gereken sıralamada değil. Bizim hedefimiz sektördeki pastayı bölüşmek değil, sektörü büyütmek. Sektörü birlikte büyütürsek, pasta büyür ve bu pastadan herkese daha çok düşer” diye konuştu. Bugün sektörün gelişmesi için koşulların çok daha elverişli olduğunu söyleyen Oran, “Her şeyden önce ikinci kamu katılım bankasının açıldığını ve üçüncüsünün yolda olduğunu düşündüğümüzde siyasi irade bu sektöre tam destek

Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş: “Katılım bankacılığı sektörünün küresel büyüklüğü 2 trilyon dolara ulaştı. Çalışma modeli ‘İslami Finans’ olmasına rağmen sektörün merkezi Londra. Katılım bankacılığı, İstanbul Finans Merkezi projesinin en önemli ayaklarından biri. Biz de İstanbul’u katılım bankacılığının merkezi yapmak için çalışacağız”

veriyor. 13 yılı aşkın süredir sağlanan siyasi ve ekonomik istikrar; faiz hassasiyeti taşıyan fonlara sahip Körfez ülkelerinin Amerika ve Avrupa’da yaşanan İslamofobiden duyduğu rahatsızlık ve Türkiye’nin bu ülkelerle sıcak ilişkileri ülkemizde katılım bankacılığının güçlü potansiyelinin diğer ipuçlarını oluşturuyor. Bu süreçte katılım bankalarının yapacağı vizyoner stratejik değişiklikler sayesinde ülkemizin İslami finans alanında en önemli oyuncular arasında yerini alacağına inanıyoruz” dedi. “2 TRİLYON DOLARLIK İSLAMİ FİNANSIN MERKEZİ TÜRKİYE OLMALI” Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş ise, katılım bankacılığının İstanbul Finans Merkezi projesinin en önemli ayaklarından biri olduğunu vurgulayarak, dünya çapında 2 trilyon doları aşan büyüklüğe sahip İslami finans modelinin merkezini şu anda İngiltere’nin oluşturduğunu, Türkiye’nin coğrafi konumunun avantajını da kullanarak faizsiz bankacılık için cazibe merkezi olma

potansiyeli taşıdığını anlattı. İkram Göktaş, Vakıf Katılım’ın hedeflerine değindiği konuşmasında şu bilgileri paylaştı: “Şubat ayında Merkez şube / 120 çalışanla kapılarımızı açtık ve bu süre zarfında alt yapı çalışmalarımızı tamamladık. Artık hızlı bir şubeleşme ve büyüme sürecine giriyoruz. Bu çerçevede yılsonuna kadar 30 şube açarak yaklaşık 500 çalışan sayısına ulaşmayı hedefliyoruz. İlk şubelerimizi bu ay sonunda İstanbul İkitelli ve Ümraniye’nin yanı sıra Ankara, Konya, Gaziantep, Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Denizli ve Sakarya’da açacağız. Sonrasında da kısa sürede Türkiye geneline yayılmayı hedefliyoruz. Bu kapsamda 3 yılın sonunda müşterilerimize 100 şube ve bin 200 çalışanla hizmet vermeyi öngörüyoruz. Vakıf Katılım olarak öncelikli amacımız sektörü büyütmek; hem yurtiçi hem de yurtdışında daha fazla fonu sisteme dahil etmek ve daha fazla kişiye ulaşmak. Böylece katılım bankacılığı sektöründeki pazar payımızın 2018 yılında yüzde 10’a çıkmasını ve 2023’te sektör liderliğini bize getirecek seviyeye ulaşmasını bekliyoruz.” Haziran 2016 EKOREEL 53


Teknoloji

Bahadır Kaya / bahadir@bahadirkaya.com.tr

SANAL GERÇEKLİK TEKNOLOJİSİ BANKACILIK VE FİNANSI ETKİLEYEBİLİR Mİ? Sanal gerçeklik, teknik olarak bireylerin orda olma hissini yaşadığı bilgisayar kaynaklı 3 boyutlu ortam olarak özetlenebilir. Böyle bir ortam fiziksel hareketlerinizi ve sözlü komutlarınızı sanal ama inanılmaz sürükleyici bir dünyaya taşıyor. Bu sanal dünyaya uygun yapılar (Sanal Gerçeklik) oluşturmak ilerleyen yıllarda finans kurumları için bir lüks olmaktan çıkabilir

G

ünümüzün teknoloji meraklısı yeni nesline ödemeler için ATM kullanmanın ilgi çekici gelmediğini söylemek zor değil. Yeni nesil, akıllı telefon ve tabletler ile işlemlerini 2 parmak hareketi arasında tamamlayarak dijital alışkanlıklar ediniyorlar. Ancak, bankacılık ile ilgili olan ilişkilerini yetişkin oldukları dönemde örneğin bir ev kredisi çekmek için banka şubesine taşımaları gerekecek. Haliyle, yetişen neslin beklentileri ve günümüz insanına ait dijital alışkanlıklar, bankacılık alanında farklı yaklaşım ve ürünlerin de doğmasının yolunu açıyor. Geçtiğimiz günlerde, sanal gerçeklik ile ilgili atölyeye katılma fırsatı buldum. Atölyenin ilk saatlerinde eğitim ve oyun alanında geliştirilebilir ürün ve hizmetleri tecrübe edinirken, Sanal Gerçeklik Teknolojisi Bankacılık ve Finansı Etkileyebilir mi? sorusu aklıma geldi. Atölye de sanal gerçeklik ürün ve hizmetlerinin finans sektörü üzerinde yapabileceği değişiklikleri de, sanal gerçeklik ürünleri geliştiren arkadaşlar ile istişare etme fırsatım oldu.

54 EKOREEL Haziran 2016

SANAL GERÇEKLİK OLAN BİR BANKACILIK DÜNYASINDA NE GİBİ ARTILARI OLABİLİR? Birçok zaman bankacılığa ait haberleri ve teklifleri görüyor değerlendirmeye çalışıyoruz. Finansal rakamları yorumlarken, insanın rakamlarla etkileşimi çok soyut ve teorik kalıyor. Sanal gerçeklik burada devreye girdiğinde çok boyutlu görselleştirme, kişiye ait sözel - fiziksel komutları algılama özellikleri sayesinde kişi ile finansal veri arasındaki yapının daha anlaşılır ve her şeyden evvel görülebilir bir hal almasını sağlayabilir. Kulak misafirinin olmadığı, bire bir iletişime ait dezavantajların olmadığı bir ortamda müşterinin beklentilerini karşılamak; üstelik üst kalite bir finansal danışmanla her an müşterinin etkileşimde olma imkanı hizmet kalitesini standart bir hale getirip artırabilir. Farklı finans kurumlarına uğramadan, onlara ait ürün ve hizmetleri karşılaştırabilmek mümkün olabilir. Bu karşılaştırmalarda, yapacağı kısa vadeli yatırımın ona uzun vadede etkisini yaşatacak

bir deneyim kişiye sanal ortamda sunulabilir. Sanal gerçeklik dünyası, bunları altyapının kalitesiyle doğru orantılı kolaylıkla sunabilir. Hali hazırda sanal gerçeklikte geliştirilen birçok ürün ve oyun içerisinde satın almalar gerçekleştiriliyor. Geliştiriciler sanal marketlerde dolaşarak alışveriş yapılan ürünler üzerinde çalışıyor. Dünyada bu tartışmalar finans için bir yıldır yoğunlukla yapılıyor. Asya’da bir banka, müşterilerin sanal gerçeklik ile uzaktan geleneksel bankacılık yapmasını sağlayacağı bir platform üzerinde çalışıyor. Avrupa’da birkaç banka sanal gerçeklik ürünlerini test eden ekipler kurdu. Bankacılık için, regülasyon, bilgi güvenliği ve maliyet gibi konuların olgunlaşmadan sanal gerçekliğin geleceğini söylemek pek mümkün değil. Ancak, yukarıda bahsettiğim yeni nesil 2025 de çalışan kesimin 3 de 1 ini oluşturacak ve beklentiler değişim gösterecek. Tüm bunlar sanal gerçeklikte bir bankacılığı mümkün kılacak olursa yukarıda sıraladıklarımın gerçekleşmesi hayal değil.


SİBER FÜZYON MERKEZİ AÇILIYOR

S

iber dünyadaki saldırıları gerçekleşmeden tespit eden Türkiye’nin ilk Siber Füzyon Merkezi, Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir’in katıldığı törenle açıldı. Bilişim güvenliği konusunda önemli çalışmalara imza atan ve kritik teknolojileri ülkemize kazandıran Savunma Teknolojileri Mühendislik ve Ticaret A.Ş (STM) imzasını taşıyan Siber Füzyon Merkezi’yle Türkiye önemli bir güce kavuştu. STM, bir ilke imza attı. İç ve dış tehditlere karşı siber uzaydaki saldırıları daha gerçekleşmeden haber veren Türkiye’nin ilk Siber Füzyon Merkezi 17 Mayıs Salı günü Ankara’da açıldı. STM’nin merkezindeki açılışı Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir ve STM Genel Müdürü Davut Yılmaz gerçekleştirdi. Konuyla ilgili değerlendirme yapan SSM Müsteşarı Demir, “Dünyada sadece birkaç ülkede bulunan Siber Füzyon Merkezi’yle Türkiye, siber güvenlik

konusunda önemli bir güce kavuştu. Dünyada ülkelerin güvenliğini tehdit eden en büyük unsurlardan biri, siber saldırılar. Siber saldırıları gerçekleşmesinden önce analiz etmek, önüne geçebilmek kritik bir öneme sahip. Bugün bunun için büyük bir adım atıldı” dedi. STM Genel Müdürü Davut Yılmaz, yeni nesil Siber Füzyon Merkezi ile, klasik yöntemlerin çok ötesine geçtiklerini belirtti. Yılmaz,”Hem sayıları artan, hem de tespit ve kullanılan yöntem anlamında boyut değiştiren siber tehditleri, klasik yöntemlerle tespit etmek imkansız hale geldi. Bu nedenle saldırı olmadan haberdar olmak ve buna göre otomatik olarak savunma kurgusunu oluşturmak, yani reaktif değil, proaktif bir yaklaşım göstermek gerekiyor. Bugün kullanıma açtığımız siber füzyon merkezi, bu yeni nesil siber güvenlik anlayışının bir ürünü ve ülkemiz için her anlamda pek çok ilki bünyesinde barındırıyor.” dedi.

NISSAN XSTORAGE İLE TESLA’YA RAKİP OLUYOR

T

esla, daha önce ev tipi batarya ürünü olan Powerwall’ı tanıtmış ve araçlara şarj olma imkanı sunmuştu. XStorage’da Nissan tarafından Mayıs ayında tanıtıldı. xStorage ile kıyaslandığında Powerwall’un avantajları daha fazla olsa da. Bu rakip firmaların Tesla’yı alanında yalnız bırakmayacağının göstergesi. Buna ek olarak, Mercedes önümüzdeki günlerde benzer bir ürün açıklayacağını duyurdu. xStorage hem kapasite olarak hem fiyat olarak Powerwall’ın gerisinde kalıyor. Ürünün kurulum ücreti xStorage (4,2 kWh)’ da 4 bin Euro iken, Tesla (6,4 kWh) da 5 bin dolar. Ev tipi batarya pazarının lideri sanırım, aracı en çok satılan markanın olacak.

GOOGLE, 2016 EN İYİ GOOGLE PLAY UYGULAMALARINI AÇIKLADI!

G

oogle, I/O Konferansında Android işletim sisteminde öne çıkanları 2016 Google Play Ödülleri kapsamında ödüllendirdi. Ödül alan yazılımlarda aranan şartların arasında, son bir yıl içerisinde yayınlanmış olma koşulu, aklınızı karıştırmasın. İşte o uygulamalar: • En İyi Aile Uygulaması: Thinkrolls 2 • En İyi Küresel Açılış: Pokemon

Shuffle Mobile • En İyi Oyun: Clash Royale • En Yenilikçi: NYT VR • Material Design’ı En İyi Kullanan: Robinhood • En İyi Indie Oyun: Alphabear • Google Play Oyun Servisleri’ni En İyi Kullanan: Table Tennis Touch • En Çok Göze Çarpan Startup: Hopper • En İyi Uygulama: Houzz Haziran 2016 EKOREEL 55


Teknoloji

FIAT VE GOOGLE SÜRÜCÜSÜZ OTOMOBİL ÜRETECEK

G

oogle ve Fiat, Mayıs ayında birlikte sürücüsüz otomobil geliştireceklerini açıkladılar. Otomobil yeni bir tasarım veya marka olmayıp, Fiat’ ın hali hazırda bulunan Chrysler Pacifica (Hibrit) aracı üzerinde geliştirilecek. 2017 yılında 100 adet otomobilin yollarda olması planlanırken, aracın

yazılım ve sürücüsüz kısmında Google, üretimi ve içerisindeki bilgisayarlardan Fiat’ ın sorumlu olacağı açıklandı. Geniş bir araçta denenecek olması aklı ilk aşamada karıştıran olgulardan olsa da. Araba piyasasında ki ilişkilerin karmaşıklığı düşünülecek olursa Google’ ın tecrübe edinmek istemesi ile açıklanabilir.

TELEGRAM VERİLERİ ELE GEÇİRİLDİ

T

eröristlerin bile kullanmaktan çekinmediği mobil mesajlaşma uygulaması Telegram hesapları bir Rus hacker grubu tarafından ele geçirildi. Konuyla ilgili Telegram

sahibinin verileri paylaşmamasından ötürü Rusya hükümeti ile sorun yaşamaktaydı. Bu bağlamda ortaya farklı iddialar da atıldı. Rus Telekom grubu MTS nin olaya göz yumması da bu iddiaların başında geliyor. Rusya’dan sorunlu bir şekilde ayrılan Telegram’ın kurucusu ve CEO’su Pavel Durov, bunun teknik olarak her yerde mümkün olabileceğini ama demokratik ülkelerin mahkeme kararı olmadan kısa mesajları durdurmayı tercih ettiğini, aksi halde bu müdahalenin çok ses getireceğini söylüyor.

BMW i3‘ÜN MENZİLİNİ %50 ARTTIRIYOR

B

MW hibrit aracı ile i3 ile ilgili geliştirmelere devam ediyor. 2017 yılında çıkacak yeni i3 lerin %50 daha fazla menzille, 184 km ye yol alabileceği açıklandı. Otomobilde bataryaların artılması ve hibrit bir modelin de olacağı açıklandı. Bu gelişmeleri doğal olarak şarj süresinin artması takip ediyor, yeni i3 tam kapasite dolum için 4,5 saate ihtiyaç duyuyor. Araçtaki geliştirmelerin olumlu karşılanacağını söylemek yanlış olmaz. Ancak, piyasadaki rakibi Tesla 3 e göre geride kalacağını düşünüyorum.

MICROSOFT SQL SERVER 2016, 1 HAZİRAN’DA TÜM KULLANICILARA AÇILIYOR

S

QL Server 2016’nın Enterprise, Standard, Express ve Developer olmak üzere dört farklı sürümünü de 1 Haziran’da genele açıyor. SQL Server’ da ki yeni özellikler ise şu şekilde özetleyebiliriz. Yeni Always Encrypted teknolojisi gibi kapsamlı güvenlik özellikleri,

56 EKOREEL Haziran 2016

sabit ve hareket halindeki verilerinizi korumanıza yardımcı oluyor ve birinci sınıf yüksek erişilebilirlik ve felaketten kurtarma çözümü AlwaysOn teknolojisine yeni zenginleştirmeler ekliyor. Kuruluşlar, doğrudan kendi veritabanlarında gelişmiş çözümleme gerçekleştirmek ve her cihazda

zengin ticari öngörüler sunmak için iş zekasının ötesine geçen yeni özelliklerle tüm verilerine ilişkin daha ayrıntılı öngörüler elde ediyor. SQL Server 2016 ile buluta yönelik araç ve geliştirmeler, kurumun stratejisi doğrultusunda ilerlemeye devam ediyor.


2016’DA VERİ MİKTARI 4.1 ZETABAYT OLACAK

M

obil teknoloji ve sosyal medya kullanımının artması ile veri hacmi hızla artmaya başladı. Akıllı telefonların kullanımın yaygınlaşması, internete erişimin eskisine oranla kolaylaşması, online mesajlaşma uygulamaları ile Facebook,

Twitter ve Instagram gibi sosyal medya uygulamaları, veri miktarı oluşumundaki hızlı artışın temel nedenleri arasında. Mesaj, fotoğraf ve video paylaşımlarının her geçen gün artması büyük miktarlarda dijital içerik oluşmasını beraberinde getiriyor. Bireyler, hızla artan veriye aynı şekilde hızla ulaşıp paylaşmak ve depolamak istiyor. Gartner tarafından yapılan araştırmaya göre, 2016 yılında tüketiciler, dijital içeriklerinin yüzde 36’sını bulut sistemleri üzerinde depolayacak. 2011 yılında 329 Eksabayt boyutundaki veri miktarının 2016’da 4,1 Zetabayt olması öngörülüyor.

GOOGLE YENİ ÜRÜNÜ DUO’YU TANITTI!

G

oogle, I/O Konferansında Duo isimli mobil uygulamasını tanıttı. Mobil uygulama ile kullanıcılar birbirlerini görüntülü arayabiliyorlar. Iphone Facetime a bir alternatif olarak düşünebileceğiniz uygulama, IOS ve Android için

kullanıma açılacak. Duo yu ilginç yapan detay ise, arandığınız zaman telefonu açmadan, sizi kimin aradığını veya nasıl bir durumda olduğunu görebilecek olmanız. Ürünün tanıtımı sonrası tasarım açısından kitlelere hitap edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır.

FACEBOOK’DAN KENDİ ÜRETTİĞİ 3D KAMERAYLA VİDEO

M

ark Zuckerberg Facebook tarafından sanal gerçeklik ve 360 derece açıya sahip videolar için üretilen kamerayla çektikleri ilk videoyu kendi hesabından yayınladı. Facebook’un ilk kez geçtiğimiz ay düzenlediği f8 etkinliğinde gösterdiği kamerasının üzerinde tam 17 kamera bulunuyor. Böylece kamera etrafta olup biten herşeyi tüm ayrıntısına kadar kaydedebiliyor. Şirketin kamerasıyla ilk videosunu çekmek için belirlediği yer ise New York’ta bulunan Grand Terminal. 3,5 dakika uzunluğundaki videonun içerisine üçten fazla duygusal hikaye yedirilmiş ve kamerayı 360 derece oynatarak bu hikayelere oradaymışsınız gibi tanıklık edebiliyorsunuz. Mark Zuckerberg kendi hesabından yaptığı açıklamada 360 derece videoların en büyük avantajının size gerçekten oradaymışsınız hissi vermek olduğunu belirtmiş. Kamera ise örnek bir ürün olup satışa çıkarılmayacağını belirtmekte fayda var.

ANONYMOUS TÜRKİYE'DEKİ HASTANELERİ HACK'LEDİ

H

acker grubu Anonymous, Türkiye’deki sağlık kurumlarının veritabanlarını hack’lediğini duyurdu. Hacker grubu hasta isim ve kayıtları, hastalara konan teşhisler, sağlık raporlu hastaların hastalık takipleri, tahlil istemleri, tahlil sonuçları (kürtaj, HIV vs.) gibi verileri ele

geçirdi. Sağlık Bakanlığı'ndan gelen açıklamada ise "Söz konusu saldırıdan sadece Diyarbakır ilimizdeki hastanelerimizin kısmen etkilendiği tespit edilmiş olup, bilgi sistem altyapımızdaki yedekleme mekanizması sayesinde olası veri kayıplarının önüne geçilmiştir" denildi. Haziran 2016 EKOREEL 57


Makale

Sidoma Tasarım - Yönetim Sistemleri Danışmanı Hakan Özel

KATILIM BANKACILIĞININ YÜKSELİŞİ Katılım bankacılığı, ürün ve hizmetler konusunda gelişmiş modeller ve süreçler ile çalışmalıdır. Bu sektörde artık büyümeliyiz deniyorsa modern yöntemler ile ürün hizmet süreçleri oluşturulmalı, yönetilmelidir. Burada asıl amaç katılım bankacılığının büyümesi olarak görülse de bu başarıyı sağlayabilmek için müşteriyi kalben ve madden rahatlatacak yöntemlerin oluşturulması gerektiği atlanmaması gereken konudur

T

ürk halkının sempati duyduğu, ama katılım bankacılığı paydaşlarının fark yaratamaması sebebi ile işlemlerini taşımadığı İslami finans sektörü, Türkiye’de büyümeden İslam dünyasına nasıl etki edebilir? Sorunun cevabı aslında kendi içinde mevcut. Yani katılım bankacılığı, bankacılıktan kurtulup sade katılım olduğunda, vatandaşın isteklerine bankacılık çözümleri yerine günümüz İslami çözümleriyle cevap verdiğinde, İslami katılım yöntemine de akım başlayacak. Bu noktada İslami kesim için ‘öze dönüş’, günümüz bakışıyla ise ‘inovasyon’ kavramları devreye giriyor. Örneğin İslami bir kavram olan ama günümüzde kullanılmayan ‘Karz-ı hasen’ (Güzel ödünç), günümüz katılım bankacılığına inovatif bir ürün olarak sunulamaz mı? Vatandaşın beklediği

kafalardaki soru, kredi kartı ödemesini geciktirdiğimde, katılım bankası ne yapar? Bu sorunun cevabını öze dönüşle veya inovatif ürünlerle çözemezseniz o zaman normal bir bankadan farkınız olmaz. PEKİ KATILIM BANKACILIĞI PAYDAŞLARI NE YAPMALI? Kalite kavramının önemli bir başlığı olan ‘yeni ürün ve hizmet süreci’, katılım bankacılıği tarafında sadece risk odaklı olarak değerlendiriliyor. Yeni ürün ve hizmetin katılım bankasına getireceği veya götüreceği riskler tespit edilmeye çalışılıyor. Oysa faizli sistem içindeki ‘mutsuz’ vatandaşın, öze dönüş ve inovatif İslami ürün ve hizmetler ile kazanılması konusunda pek bir atılım görülmüyor. Yeni ürün ve hizmet süreci, sektördeki payını büyütmeyi hedefleyen her banka için en önemli başarı

Söylemleriniz ve uygulamalarınızın bir olduğu noktada, bir de üstüne ihtiyaç analizleri ile net tespit edilmiş konulara, vatandaşın beklediği şekilde çözüm ürettiğiniz takdirde artık yolunuz açık demek 58 EKOREEL Haziran 2016

faktörüdür. Yeniliği, teknolojiyi, en iyi uygulamaları takip edip, bunların bir adım ötesine geçtiğinizde, artık müşterinizin beklemediği fırsatları veriyor veya ihtiyacı olan hizmetleri ‘oh be’ dedirtecek şekilde karşılayabiliyorsunuz. Bu kapsamda katılım bankaları için genel anlamda süreç geliştirme departmanları ve bu departmanların içinden yükselmiş ürün yönetim birimlerine ihtiyaç duyuluyor. Ürün yönetim birimleri, piyasadaki mevcut ürünleri bir taraftan katılım bankacılığına adapte ederken diğer taraftan da öze dönüş olarak vasıflarını yitirmiş hizmetleri katılım bankacılığına kazandırmaya çalışmalıdır. Tabii bu çalışmaların dışında mutlaka müşteri ihtiyaç analizleri ile, vatandaşın gerçek bir finans kurumundan istediği şeylerin tespit edilmesi, radikal hizmetler ile de bu ihtiyaçların giderilmesi sağlanmalıdır. Örneğin faiz konusuna en hassas olması gereken katılım bankalarının, gecikme cezalarını tahsil ederken, faizli bir bankanın artık gecikme faizi almayacağını açıklayarak, bu yeni bakış açısı vatandaşı nasıl etkileyeceğini bir düşünün.




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.