Zamanın Dili

Page 1


ZAMANIN DİLİ Umut GÜNEŞ


Yeni Evre Kitaplığı

Kitabın Adı: ZAMANIN DİLİ Yazarın Adı: Umut Güneş Birinci Basım: 2019 İSBN: 978-605-80946-6-6 Yayın Sertifika No:15814

Baskı: Net Kırtasiye Tan. ve Matbaa San. Tic. Ltd: Şti. Adres:Ömeravni Mah. İnönü Cad. Beytülmalcı Sk. No:23/A Beyoğlu/İstanbul Tel: 444 07 08

Telif Eserleri Kanunu gereğince bu eserin bütün hakları Yeni Dönem Yayıncılık’a aittir

Yeni Dönem Yayıncılık Sofular Cad. İskenderpaşa Mah. 8/3 Fatih / İstanbul Tel&Fax: 212 533 32 57 www.mucadelebirligi.com


İçindekiler:

Büyük 15-16 Haziran İşçi Ayaklanması Sınıf Savaşımında Marksist Felsefenin Önemi Faşizm Barış İçin Devrim Devrim İçin savaş Eğitimin Tarihsel Serüveni Devrimci Eylemlere Hazırlanalım İnsanlığın Baharı Ekim Devrimi Gelecek ve Gençlik Parti Komünistten Ne İstiyor Umut Olmak Dil Kırım Devrimci Enternasyonalizmin Yeni Örneklerini Yaratalım Sosyalizmden Geri Dönüş Yok Devrimlerin Başarısı İçin Denizlerin Yolundan Gençlik Devrimi Büyütüyor Gençlik Dünyayı Devrimci Eylemle Değiştirecek Savaş ve Devrimci Gençliğin Tavrı 13 Mart Gençliği Görev Başına Gençlik Mücadelesinin Yönü Ne Olmalıdır Burjuvazinin Saldırıları ve Gençlik Cesaret, Cesaret Daha Fazla Cesaret Güncel Durum ve Gençlik Mücadelesi Marksizm -Leninizmin Yol Göstericiliğinde Satrançtaki Son Hamle Ulusal Sorunda Gerçek Çözüm Dağınık Güçleri Bir Araya Getirmenin Önemi Barış Süreci Üzerine Örgütlenmenin Önemi O Ağaçları Dikenleredir Hınçları Okul Koridorlarından Sokaklara 2013'den Bize Miras Kalan; Bir Ayaklanma, Bir Devrim Maskeli Balo'nun Sonu Çocuklar Öldürülmesin Şekerde Yiyebilsinler #Dns'yi Değil İktidarı Değiştir Anti-Faşist Mücadelede Gençlik Sokağa Sansür İşlemez Greif İşgalinden Notlar Neden Boykot Ediyoruz Başarının Yolu Gençlik Görev Başına İki Resim Denizlerin Yolundan

7 9 11 15 18 22 25 28 31 35 39 44 49 56 61 65 70 92 97 101 105 109 113 119 123 127 131 135 139 143 145 147 150 153 155 158 161 164 166 168 171 173 176


Bundan Sonrası Tufan Devrim Yaptığımızın Bilincinde Olmak Genç İşçiler Öne Kahrolsun Emperyalizmin Yeşil Kuşağı Devrimin Güvenilmez 'Dostları' Denizler Gibi İleri Atılalım Ayaklanmanın Öğrettikleri Gençliğin Enternasyonalist Eğitimi Yapı İşçilerine Anti Faşist Mücadele ve Öğrenci Gençlik İç Savaşın Devrimci Kadroları Biz de Kendimiz Yaparız Gençlik Konfedarasyonu İçin 1. Konferans ve Düşüncelerimiz Parti Her Yere Yeni Neslin Eylemle İmtihan Her Alanda Atılım Dönemi Gün Öncü Devrimci İşçinin Günüdür Sulu Gözlü Hümanizm Burjuvazi Silahlanmaya Çağırıyor Örgütlü Olmak Ne İfade Ediyor Yine ve Yeniden “Devrim” Özerk-Demokratik Üniversite ve Rektörlük Seçimleri Geleceğimiz Sandıkta Mı? Perde Kapanırken Sahnede Olmak Örgütün Gücü Gerici-Yağmacı Savaşın Karşısında Devrimci Savaşın Yanında Devrim Günleri Okulu Barışın Koşulları Nedir Sınandığımız Günler Olağan Bir Yaz Savaş Gerçeğini Kavramak Komün Barikatlarından Hendeklere Şiarımız Kitlelere Pratik Öncülük ve Kadro Devrim Güçlülerin Alanıdır Örgütlenmeyi Bilirsek Yenmeyi de Biliriz Gençliğin Öncüsü Olalım Zamanın Dili Gençlik Volkanı İktidarı Korkutuyor Beyaz Katliam Siyah İsyan Başarısız Bir Darbenin Ardından Sloganların Gerçek Anlamı

179 182 185 188 191 194 197 201 203 205 208 211 214 217 220ı 222 224 227 230 232 235 238 240 243 245 248 251 254 256 258 260 263 266 269 272 275 278 280 282 285 288 291


SUNU...

“Delikanlım!.. İyi bak yıldızlara, onları belki bir daha göremezsin. Belki bir daha yıldızların ışığında kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin.. Delikanlım!.. Senin kafanın içi yıldızlı karanlıklar kadar güzel, korkunç, kudretli ve iyidir. Yıldızlar ve senin kafan kâinatın en mükemmel şeyidir. Delikanlım!.. Sen ki, ya bir köşe başında kan sızarak kaşından gebereceksin, ya da bir darağacında can vereceksin. İyi bak yıldızlara onları göremezsin belki bir daha...”

Uzun bir yolculuktur devrim... Dur durak bilmeyen bir yürüyüş... Bir bayrak yarışı… Sessizce kayıp gidenler, sesini geride kalanlara devredenler... Bu soluksuz akışta kısacık bir ömrü nasıl anlamlandıracağını bilmeli insan. Sözünü eylemiyle destekleyebilmeli.


“Bir devrimciyi, savaşçıyı anlatmak istediğinizde; idealleri için mücadelesinden, çabasından başka ne söyleyebilirsiniz ki? Bu öyle bir yolculuk ki; ilk kavganız kendinizle, ilk zaferiniz kendinize karşıdır. Orada kazanamayanların bu serüvende pek adı geçmez” demişti Kenan... kendi muzaffer kavgasının ardından. Onu anlatmanın ilk adımı da “idealleri için mücadelesinden, çabasından” bir bölüm oluşturan yazılarını yayımlamaktır kuşkusuz. Ama sadece ilk adım olarak. Zira onu kavganın her alanında yaptıklarıyla anlatmaktır asıl olan. Elbette bu çalışmadan sonra sıra ona da gelecek. Zafere Kadar Genç Yoldaş dergisi ve Mücadele Birliği gazetesinde yayımlanan yazıların bir araya getirilmesinden oluşan elinizdeki kitapta devrime yalnız “hazım zamanlarını, boş gecelerini değil, boydan boya ömrünü ver”en Genç Adam’ın (Kenan Aktaş) düşünsel-teorik gelişimini takip etme imkanı bulacaksınız. Henüz lise yıllarında başlayan düşünsel üretim serüveni, “Umut Güneş” olarak yeni bir düzeye ulaşır. O eşiği aştığı andan itibaren Kenan, artık Umut Güneş’tir. Elinizdeki çalışmada tarih sırasına göre bir araya getirilen bu yazılar, Umut Güneş’in teorik gelişimini ve olgunlaşmasını görme fırsatı sunuyor okura. Genç bir devrimcinin adım adım büyümesini, gençliğin ve devrimin sorunlarına kafa yoran, çözüm bulmaya çalışan bir düzeye erişmesini görme imkanı sunuyor.


Zamanın Dili

BÜYÜK 15-16 HAZÝRAN ÝÞÇÝ AYAKLANMASI “Bütün ülkelerin tarihi göstermektedir ki iþçi sýnýfý salt kendi çabasýyla yalnýzca sendika bilincini, yani sendikalar içerisinde birleþmenin, patronlara karþý savaþým vermenin ve hükümeti gerekli iþ yasalarýný çýkarmaya zorlamanýn v.b.gerekli olduðu inancýný geliþtirebilir.” 1970’ lerin 15-16 Haziran iþçi ayaklanmasý Lenin’in bu sözlerine örnektir. 61 anayasasýyla birlikte gelen bazý demokratik haklarla TÝP (Türkiye Ýþçi Partisi) kurulur. 1968 yýlýnda ise TÝP’in öncülüðünde DÝSK kurulur. 1970 lere gelindiðinde iþçilerin sefaleti, huzursuzluklarý had safhaya ulaþýr. Bunun yaný sýra dönem hükümetinin DÝSK’i kapatmak istemesi iþçileri huzursuzlandýrmýþ ve iþçilerin öfkesini tam anlamýyla kazanmýþtýr. Burjuvazinin kapatma gerekçesi DÝSK’in tüzüðünde yer alan “iþçilerin sosyalist bilinçle eðitilmesi”ilkesi ve DÝSK’in dönemine göre devrimci eylemlerdir. DÝSK bu kararý durdurmak için toplanýr ve bir dizi eylem yapmaya karar verir. Oysa iþçiler bunu çoktan pratiðe geçirmiþlerdir. 15 Haziran sabahý Ankara’daki Otosan iþçilerinin yürüyüþüyle 7


Umut Güneş

baþlayan eylemler kýsa sürede Ýstanbul’a sýçrar ve yayýlýr. Öðrencilerin de katýlýmýyla birlikte burjuvazinin iki günlük kabusu başlamýþ olur. “Savaþ baþladý”, “zincirlerimizden başka kaybedecek bir þeyimiz yok” sloganlarýnýn yazýlý olduðu pankartlarla yürüyüþe baþlamýþtý iþçiler. Nesnel koþullar ve iþçilerin kendiliðinden sýnýf halinden kendisi için sýnýf durumuna gelmesi devrim için gerekli koþullar oluþturuyordu, bir þey dýþýnda, öznel koþul yani; PARTÝ! Evet, 15-16 Haziran iþçi ayaklanmasýnda iþçilerin öncü sýnýf partisinin olmayýþý iþçilerin son derece militan tavýrlarýna raðmen burjuvazi karþýsýnda fazla tutunamamýþtýr.15-16 Haziran iþçi ayaklanmasý sendika baþkanlarýnýn iþbirliðiyle sönmüþtü. Bu durum bizim karþýmýza þu sonucu çýkarýyor; iþçi sýnýfý burjuvaziyi ancak kendi devrimci zoruyla yýkabilir. Çünkü tarihte iktidarý kendi eliyle iþçi sýnýfýna teslim eden bir burjuva sýnýf görülmemiştir. Çünkü emek-sermaye çeliþkisi keskinleþmiþ ve burjuvazi son sözünü söylemiþtir; kar, kar, kar üstelik bunun için elindeki tüm imkanlarý; bilim, medya, orduyu kendi özel mülkiyetini korumak için kullanýyor. Ýþçi sýnýfý burjuvaziye karþý kendi öz örgütlülüðü olan Devrimci Ýþçi Komitelerinde ve milisler þeklinde örgütlenmeli, devrimci sýnýf partisi olan Leninist parti öncülüðünde iç savaþý bütün alanlara yayýp sýnýf savaþýný yükseltmeli ve burjuvazinin kalelerini yýka yýka iktidarý ele geçirmelidir. Ve iþçi sýnýfýna bu bilinç dýþarýdan verilecektir. Çünkü “Marksist-Leninist partinin görevi iþçi hareketini trade-unionculuktan (kendiliðinden iþçi hareketi) burjuvazinin kanatlarý altýna sýðýnan bu kendiliðindenci eðilimden kurtarýp onu devrimci sosyal demokrasinin kanatlarý altýna sokmak için proletaryaya sürekli olarak ve var gücüyle devrimci politik bilinci vermek olmalýdýr” diyor, proletaryanýn ölümsüz önderi Lenin. Haziran 2005

8


Zamanın Dili

SINIF SAVAÞIMINDA MARKSÝST FELSEFENÝN ÖNEMÝ

Sýnýf savaþýmýnýn geliþtiði ve iç savaþýn þiddetlendiði bu günlerde mücadelede öne çýkan alan pratik alandýr. Tam da bu günlerde iþçi ve öðrenci gençlik felsefeden ve teoriden uzaklaþýr. Pratik alanýn getirdiði sorumluluklarýn daha önemli olduðu bahanesiyle felsefe öðreniminden uzaklaþýrlar. Oysa felsefe, özelde marksist felsefe en çok bu günlerde bizim ihtiyaç duyduðumuz þeydir. Marksist felsefe çeliþkilerin doruða ulaþtýðý bu anlarda güvenebileceðimiz tek kýlavuzdur. Çünkü ancak onun ýþýðýnda içinde bulunduðumuz karmaþýklýðý anlayabilir ve acil görevlerimizi yerine getirebiliriz. Onun parlak ýþýðý altýnda sistemin oyunlarýný bozabilir ve süreci lehimize çevirebiliriz. Peki, felsefe nedir? Felsefe, farklý bilimlerin ortaya çýkardýðý olgularý ve yasalarý inceler ve birbiriyle karþýlaþtýrýr, bu malzemeyi bir araya getirir ve bundan zorunlu olarak çýkan vargýlara ulaþýr. O halde felsefe, insanlýk tarafýndan toparlanan bütün bilgilerden elde edilen bir vargý olan, doðanýn, toplumun ve düþüncenin geliþmesini yöneten daha genel yasalarýn bilimidir, (diyalektik ve tarihsel materyalizm) Felsefe sýnýflarýn ortaya çýkmasýyla var olmuþtur. Ve bu güne kadarki bütün felsefi akýmlar iki kutupta birleþmiþtir. Materyalizm ve idealizm. Bu iki akým felsefesinin temel sorunlarýna (hangisi birincildir madde mi, bilinç mi? Evren bilinebilir mi yoksa bilinemez mi olduðu ) iki zýt cevap vermiþtir. Bu yüzden birbirilerinin reddidirler. Ýdealistler ruhu birincil sayarak maddenin bir ruh tarafýndan yaratýldýðýný öne sürerek doðaüstü bir güce inanmaktadýrlar. Oysa materyalizm maddenin birincil olduðunu ve bilincin maddenin ürünü olduðunu öne sürerler. 9


Umut Güneş

Materyalistler ayný zamanda evrenin bilinebilirliðini ve insanýn evrenin iç yapýsýna kadar kavrayabileceðini öne sürerler, fakat idealistler tam tersini yani evrenin bilinemeyeceðini ve insanýn evreni kavrayamayacaðýný öne sürerler. Marksizmin özü diyalektik materyalizmdir ve diyalektik materyalizm ise bilimdir. Yani Marksizm bilimseldir oysa idealizm bilim dýþýdýr, meta fiziktir (fizik ötesi) idealizm insanlýðýn cehaletinin en yoðun olduðu dönemde doðdu ve onunla büyüdü oysa materyalizm bilimsel buluþlarýn ortaya çýkýþýyla var oldu. Uzun süre idealizmin karanlýðý altýnda kaldýysa da bugün materyalizmin haklýlýðý kanýtlanmýþtýr. Marksizme göre; Madde bilincin kaynaðýdýr, bilinç ise maddenin yansýsýdýr. Bilinç maddi dünyanýn uzun bir geliþme sürecinin ürünüdür. Bilinç yüksek organize olmuþ maddenin, yani beynin bir özelliði ve fonksiyonudur. Dil olmaksýzýn insan zihninin ve düþüncesinin var olmasý ve geliþmesi imkansýzdýr. Bilinç maddi emek faaliyetinin bir sonucu olarak doðar. Bilinç sosyaldir ve sosyal varlýk tarafýndan belirlenir.(materyalist felsefe sözlüðü) Ýdealizmin insanlarýn cehaletinden doðduðunu söyledik ve bu nedenledir ki sýnýflý toplumlarda egemen sýnýflar egemenliklerini koruyabilmek için bu felsefi akýmý doðru ve mutlak kabul ederler. Fakat sosyalizmde bu mümkün deðildir. Çünkü sömüren bir sýnýf yoktur ve sosyalizm bilimi esas alýr, doðal olarak sosyalist toplumda hüküm süren felsefi akým diyalektik materyalizmdir. Nasýl ki tohum toprak olmadan bir defter olmazsa marksist felsefe olmadan da burjuvaziye karþý savaþým olmaz. Eðer ki bir sýnýfa öncülük etmeyi iddia ediyorsak marksist felsefeyi öðrenmeliyiz yoksa bir devrimci dahi olamayýz. Çünkü “devrimci teori olmadan, devrimci eylem olmaz” Temmuz-2005

10


Zamanın Dili

FAÞÝZM

Sýnýf savaþýmýnýn yükseliþe geçtiði Türkiye ve K. Kürdistan’da, Türkiye tekelci kapitalizmi ve onun faþist devleti “faþist” yüzünü daha açýk bir biçimde göstermeye baþladý. Þemdinli’de kitap evine bomba atan, devrimci bir sanatçýyý kaçýrýp tecavüz eden ayný yüzdü, “faþizm”. Peki nedir faþizm? Neden her dönem deðil de belli zamanlarda ortaya çýkýyor? Bu sorulara cevap verebilmek için öncelikle faþizmin sýnýfsal niteliðini iyi kavramak gerekiyor. Yoksa faþizm tahlilinde büyük yanlýþlara sahip oluruz.

Faþizmin Sýnýfsal Niteliði Birinci emperyalist paylaþým savaþýndan sonra dünya kapitalizminin bunalýmý kitleler üstünde kapitalizme olan hoþnutsuzluklarý artýrmýþ ve kapitalizm geri dönülemez bir çöküþün içine girmiþti. Bunun yaný sýra ayný dönemlerde sosyalist Sovyetler Birliði’nin atýlýmý ve geliþimi dünya halklarýna barýþýn ve huzurun sosyalizmle mümkün olabileceðini gösteriyordu. Birbirine taban tabana zýt bu iki sistem (dünya) arasýndaki savaþ kapitalizmin bunalýmýyla daha da sertleþti. Ve Emperyalist tekeller kendilerine 11


Umut Güneş

içinde bulunduklarý koþullardan hareketle “özel bir hassa ordusu” yaratmýþtý. “Hassa ordusu” özellikle proletaryanýn devrimci çalýþmalarýný ortadan kaldýrmayý ve onun kendi koþullarýný düzeltmek amacýna yönelik giriþimlerini her seferinde daha zorba baskýlarla sindirmeye hizmet edecekti. Evet faþizm emperyalist-kapitalist sistemin çocuðudur. Emperyalizmin tarihsel yerini, somut geliþme eðilimlerini ve özüne iliþkin bilgileri açýkça kavramak gerekir. Çünkü faþizmin sýnýfsal niteliði ve iþlevi ancak böyle açýklanabilir. Emperyalizm; tekellerin ve mali sermayenin kurulduðu, sermaye ihracýnýn birinci planda önem kazandýðý; dünyanýn uluslararasý tröstler arasýnda paylaþýlmasýnýn baþlamýþ olduðu ve dünyadaki topraklarýn en büyük kapitalist ülkeler arasýnda bölüþülmesinin tamamlanmýþ bulunduðu bir geliþme aþamasýna ulaþmýþ kapitalizmdir. Özde saldýrgan ve anti-demokratik olan tekel, ekonomik ve politik gücünü mümkün olan en büyük boyutlara ulaþtýrýp ve dýþarýya doðru geniþlemek ister ve bu haliyle emperyalizme “her çizgide gericilik” damgasýný vurur. Emperyalizmin saldýrganlýðý herþeyden önce kendi özünden kaynaklanmaktadýr. Ancak, yeni çaðýn tarihsel koþullarý onu daha da azgýnlaþtýrmýþtýr. Uluslararasý sýnýf savaþýmýnýn diyalektiði öyledir ki; tarihsel açýdan yok olmaya mahkum emperyalizm, her yolu deneyerek kapitalizmden sosyalizme geçiþin nesnel yasallýðýna karþý koyar. Ve sosyalizmi dünyada zayýflatmaya çalýþýr. Bu durumda faþizm, mali sermayenin en gerici, en þoven, en emperyalist güçlerinin, emperyalizmi tarihsel savunma durumundan kurtarmak ve tarihin çarkýný geri döndürmek üzere başvurduklarý bir giriþimdir. Tekelci sermaye faþizm ile kendine kapitalizmin bunalýmýndan bir çýkýþ yolu aramýþtýr. Fakat faþizm hem ekonomik hem de politik alanda burjuvazinin kendi içinde ve kapitalist ülkelerin kendi aralarýndaki anlaþmazlýklarý ve çeliþkileri gidermemekte, tersine, daha da alevlendirmektedir. Bunun yaný sýra emperyalizmin temel çeliþkileri, iþçilerin ve 12


Zamanın Dili

yoksul köylülerin ve diðer emekçilerin toplumsal huzursuzluðunu artýran ekonomik ve politik bunalýmlarýn büyümesinde ortaya çýkmakla kalmýyor; bunlar ayný zamanda yeni bir dünya savaþý tehlikesini doðuran uluslararasý ölçekle sýnýf çatýþmalarýnýn büyük ölçüde keskinleþmesine yol açýyor. Bugün içine girdiði krizden kurtulamayan ABD’nin dünya halklarýna karþý baþlatmýþ olduðu 3. dünya savaþý ne demek istediðimizi çok iyi anlatýyor. Faþizm, kapitalizmin genel bunalýmýnýn bir ürünüdür. Söz konusu bunalým kapitalizmin tarihsel olarak ömrünü tamamladýðýný ifade etmektedir. Bu koþullarda faþizm emperyalizmin içte ve dýþta keskinleþen saldýrganlýðýný somutlaþtýrmaktadýr. Emperyalizm niteliðinden dolayý yurtiçinde tekelci sermayenin terörist diktatörlüðüne yurtdýþýnda ise egemenlik ve zorbalýða tekabül etmektedir. Bundan da anlaþýlacak olan þey faþizmin sýnýfsal temelinin, tekelci sermayenin en gerici yanı olduðudur.

Faþizmin Kitle Tabaný Faþizmin sýnýfsal niteliðini belirledikten sonra faþizmin tekelci sermayeye yarattýðý kitle tabanýný incelemek yerinde olur. Faþizm tekelci sermayeye, küçük burjuvazi içinde kitle tabanı, yaratmaya bakar. Bu noktada ne yapacaðýný bilemeyen köylülere, küçük esnafa, memurlara ve özellikle büyük kentlerde sýnýf dýþý olmuþ unsurlara yönelir. Orta katmanlarý etkilemesi, öncelikle ulusal demogojinin bir biçimde kullanýlmasý sayesinde olmuþtur. Bu noktada faþizmin en çok kullandýðý þovenizmdir. Ýdeolojik olarak þovenizm, faþizmin yayýlmasý amaçlarýný yansýtýr ve faþizmle savaþ arasýndaki ayrýlmaz baðý dile getirir. Faþizmin bu ideolojisi niteliði gereði burjuva emperyalist ideoloji olarak deðerlendirilir. Kapitalist özel mülkiyeti ve kapitalist toplum düzenini savunmayý amaçlar. Faþizm kitleleri etkilemek amacýyla toplumsal yaþamýn tüm alanlarýnda her ülkenin ulusal özelliklerinden ve halkın ulusal 13


Umut Güneş

duygularýndan yararlanmaya çalýþýr. Bu sýrada özellikle iþçi sýnýfýna karþý acýmasýz bir terör uygulamaktadýr.

Ve Faþizme Karþý Mücadele Bütün bunlardan sonra faþizmin tanýmýný yaparsak, faþizm; mali-sermayenin (finans-kapitalin) en gerici, en þoven, en emperyalist unsurlarýnýn açýk terörist diktatörlüðüdür. Tekeller her zaman açýk terörist diktatörlüðe baþvurmazlar; faþizm, özellikle kapitalizmin çöküþ aþamasýnda yani emperyalizm döneminde ortaya çýkar ve varlýk nedeni karþý-devrimdir. Bu durumda faþizme karþý mücadelede belirleyici güç iþçi sýnýfýdýr. Komünistlerin bu savaþýmda temel ilkesi proleter sýnýf savaþýmýnýn ve ayrý ayrý ülkelerdeki iþçi hareketinin ulusal biçimleriyle hiçbir zaman çeliþmeyen ve aksine onlarla diyalektik bir birlik oluþturan proleter enternasyonalizmdir. Proletarya ordusunun birer neferi olarak Türkiye ve K. Kürdistan proletaryasý faþizme karþý mücadelede üzerine düþenleri layýkýyla yerine getirmelidir. Proletarya toplumun diðer sýnýflarýný yanýnda örgütleyerek faþizme karþý mücadeleyi yükseltmelidir. Bu konuda özellikle genç iþçilere çok iþ düþüyor. Onlar, bir yandan proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin ideolojisi etrafýnda örgütlenirken bir taraftan faþizme karþý iþçi milislerini örgütlemelidirler. Þimdi yapýlmasý gereken, iyi bir þekilde komitelerde örgütlenmek ve cesaretle ileri atýlmaktýr. Faþizm, bir devrim olmadan yýkýlmayacaðýna göre, onu bir devrimle alaþaðý etmek için tüm güçleri seferber etmektir. Kapitalizmin genel bunalýmýndan kurtulmak için Ekim Devrimi’nin gösterdiði çýkýþ yolundan baþka yol yoktur. Tek çýkýþ yolu, sömürücü sýnýflarýn proletarya tarafýndan iktidardan indirilmesidir. Nisan-2006

14


Zamanın Dili

BARIÞ ÝÇÝN DEVRÝM DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞ Kürt halký Þemdinli, Yüksekova ve en son Amed isyanýyla özgürlük isteðini ve özgürlüðe giden yolu bir kez daha dosta düşmana gösterdi. Her þey Kürt halký özgülünde tarihi ve nesnel koþullara uygun geliþiyor. Tarihin düðüm noktasýna gelindiðinde bir tarafta uzlaþma isteði ve umudu hayalleri ile hareket eden Kürt ulusal burjuvazisi öbür tarafta ise daha fazla zor araç ve gereçlerine yönelen Kürt halkýnýn en yoksul kesimi. Ulusal hareketteki bu çeliþki ayný zamanda devrim isteyenle istemeyenler arasýndaki farký da gösteriyor. Ulusal hareketin k.burjuva önderlerinin yýllar önce baþlattýðý ve bugün de savunduðu “barýþ” politikalarý Kürt halkýna “barýþýn” deðil köleliðin ve ilhakýn devam edeceðini acý kanýtlarla göstermiþtir. Kürt halký bugün elinde bulundurduðu haklarýn hepsini savaþarak elde etti ve geleceðini tayin etme hakkýný da yani özgürlüðünü de savaþarak kazanacak. TC devletinin bugüne kadar ki izlediði tüm pratik politikalar ve yapýlan açýklamalar “siyasi çözüm” “kültürel özerklik” “federasyon” vb. biçimlerde bir çözümün söz konusu olamayacaðýný açýk bir þekilde gösteriyor. Bugün Türkiye ve K. Kürdistan’da iç savaþ her alanda boyutlanarak geniþliyor ve büyüyor. Faþist devletin Kürdistan’a yaptýðý askeri yýðýnak, çýkarýlmak istenilen yeni Terörle Mücadele Yasasý ile Türkiye ve Kürdistan halklarýnýn her türlü mücadelesi engelleniyor. 15


Umut Güneş

Bu saldýrýlýlarla “Birleþik devrimin”de nesnel koþullarý güçleniyor. Þimdi sorun “Birleþik devrimin” örgütlenmesidir. Devrimin en dinamik gücü olan gençlik’e (özellikle iþçi gençlik) büyük iþ düþüyor. Türkiye ve Kürdistan gençliði “Birleþik devrimin” zaferi için birleþik mücadeleyi geliþtirmelidir. Bu mücadele, günübirlik kazanýmlar uðruna deðil, istenilen bütün haklarýn ancak proleter bir devrimle elde edilebileceði hedefi ile yürütülmelidir. Bu þekilde devrimin ordusu güçlenecek ve bugün için burjuvaziden beklenen tavizler alýnabilecektir. Çünkü burjuva sýnýf, devrimin silahlý gücü kýrýldýkça, devrim güçten düþtükçe deðil, devrimin silahlý ordusu güçlendikçe, devrimin gücü arttýkça taviz verir, reformlara giriþir. Bunu niçin yapar? Asýl olaný, öz olaný, yani iktidarýný kaybetmemek için yapar. Ýktidarýnı kaybetme tehlikesi ortaya çýktýðý zaman, iktidarýný kaybetmemek için vermeyeceði taviz yoktur. Ýþte bunun için gençlik, mücadelesinde reformlarý devrimin yan ürünleri olarak görmeli ve mücadelesinin temeline sermaye iktidarýný yýkmayý koymalýdýr. Bu da ancak silahlý mücadeleyi yükseltmek ve devrimci iç savaþý her yere yaymakla olabilir. Bu konuda birleþik devrimin en büyük yardýmcýsý nesnel koþullardýr. Tarihsel koþullarý da içine alan nesnel koþullar, Türkiye burjuvazisini ve aslýnda toplumun tüm sýnýflarýný iradesi dýþýnda zor, þiddet yöntemlerine daha çok baþvurmaya itiyor. Bu ise zafer için kanlý kavgalý bir savaþtan geçmek zorunda olduðumuzu gösteriyor. Türkiye ve Kürdistan halklarý eðer bu savaþta zafer yüzü görmek istiyorsa mücadele birliðini örmek ve burjuvazinin bütün oyun, provakasyon ve politik çevirme hareketlerine karþý, sosyal reformist siyasetlere karþý, mücadeleyi geriye götürebilecek her türlü anlayýþlara karþý da mücadele etmek zorundadýr. Demek ki, ne PKK önderliðinin uzlaþma yolu Kürt halkýný ezilen ve ilhak edilen durumdan, ne de Türk halký eðer Kürt halkýyla “Birleþik devrimi” gerçekleþtirmezse sermaye egemenliðinden kurtulabilir. Þimdi Kürt halkýnýn yapmasý gereken üzerinde dolaþan uzla16


Zamanın Dili

þma bulutlarýný bir çýrpýda daðýtýp silahlý mücadeleyi, gerillayý, devrimi geliþtirmek ve Türkiye emekçi halklarý ile birlikte “Birleþik devrimi” zafere taþýmaktýr. Türkiyeli komünistlerin ve emekçi halklarýnýn önündeki en büyük sorumluluk ise Kürt halkýnýn kendi geleceðini tayin etme hakkýný koþulsuz savunmak ve kendi kurtuluþunun Kürt halkýnýn kurtuluþuyla birlikte olacaðýnýn bilincinde olmasýdýr. Bugün zafere her günkünden daha yakýnýz. Dünya ölçeðinde süren iç savaþta emeðin(sosyalizmin) hücumu dünya tekelci kapitalizmine güçlü darbeler vuruyor ve zaten kapitalizmin çatlamýþ olan temeli bu güçlü darbeler karþýsýnda daha fazla dayanamaz. Fakat unutulmamalýdýr ki burjuvazi iktidarýný ayakta tutmak için daha fazla baský, terör ve katliamlara giriþecektir ya da iþbirlikçiler devreye sokacak ve devrimci öfkeyi dindirip, devrimi geri plana itmeye çalýþacaktýr. Çoðu zaman ise bu ikisi birlikte iþler. Bu nedenle ulusal hareketin burjuva önderlerinin savunduðu barýþ politikalarý en çok uzlaþma çizgisinde olanlarý saflarýna çekmiþ ve bunlar çýrýlçýplak ortada zaten. Oysa Amed isyanýnda en çok atılan slogan “barýþa hayýr” olmuþtur. Bu da Kürt halkýnýn en yoksul kesimlerinin ve ulusal hareketin bu günlere gelmesinin dayanaðý olanlarýn devrimi istediðini gösteriyor. Kürt halký yýllardýr verdiði mücadele sonucunda barýþýn tekelci kapitalist düzen sýnýrlarý içerisinde mümkün olmadýðýný anlamýþtýr. Ve þimdi Kürt halkýnýn “barýþ, barýþ” diye söylenenlere vereceði en iyi cevap barýþ mý? Evet öyleyse haykýralým: “barýþ için devrim, devrim için savaþ.” Mayýs-2006

17


Umut Güneş

EÐÝTÝMÝN TARÝHSEL SERÜVENÝ

Marksizm-Leninizm, olgularý sýnýfsal bakýþ açýsý ile açýklar. Bu bakýþ açýsýdýr ki tarihi, toplumlarý ya da olaylarý doðru deðerlendirmemizin dayanaðýdýr. Tarihsel bir olgu olan eðitimi de incelerken bu bakýþ açýsýyla ele alacaðýz. Eðitimin tanýmýný kabaca yaparsak “eðitim insanlarýn belli bir amaca göre geliþtirilip yetiþtirilmesidir”. Tüm tarih boyunca eðitim, üretim iliþkilerine baðlý olmuþ, onunla birlikte geliþip karmaþýklaþmýþtýr. Üretimin en ilkel biçiminde, üretim sürecine ve topluluk yaþamýna iliþkin tüm bilgiler, aðýzdan aktarma yolu ile yapýlýrdý. Yazýnýn bulunmasý ile yazýlý bir kültür haline gelen bu aktarým, üretim sürecine paralel bir biçimde karmaþýklaþtýkça, yeni bir alan olarak eðitim ortaya çýkmýþ oldu. Aslýnda maddi yaþamýn yeniden üretilmesi için gerekli olan bilgi ve deneyimlerin aktarýlmasý demek olan eðitim, sýnýflý toplumlarda, üretim iliþki18


Zamanın Dili

lerinin devamýný saðlayan bir mekanizma haline geldi. Feodal düzende ise aile içinde ve usta-çýrak iliþkileriyle loncalarda gerçekleþtirilen eðitim, deðiþen üretim iliþkileri sonucu ailenin çözülmesi, aile içinde eðitimi veren kadýnýn üretim sürecine doðrudan katýlýmý ve diðer yandan üretimin karmaþýklaþmasý ile ayrý bir kategoriye dönüþür; eðitim bu dönemde üretimin dýþýna taþýnýyor. Orta çaðda daha çok kilisenin ve medreselerin yönlendirdiði eðitim, sadece ayrýcalýklý sýnýfýn müstakbel yöneticilerine açýktý. Eðitimin genel karakteri ise dinsel ve idealistti. Çünkü üretim iliþkileri, maddi güçlerden çok ekonomi dýþý zora dayanýyordu. Henüz piyasa ve meta iliþkileri geliþmemiþti ve egemen sýnýfýn ayrýcalýklý konumunun tanrýsal bir iradenin ürünü olduðu var sayýlýyordu. Daha sonra ekonomi dýþý zor yerini esas olarak ekonomik zora, kan baðý iliþkisi de yerini tamamen meta iliþkilerine býrakýnca, aydýnlanma hareketinin önderi olan burjuvazi kilise ve medreselere savaþ açtý. Sonunda idealist ve dinsel eðitimin yerini, burjuva düþüncesinin belirleyici olduðu laik eðitim aldý. Bütün bunlarýn sonucunda diyebiliriz ki, eðitim içinde biçimlendiði toplumun ekonomik ve politik düzeni ve bu toplumun maddi teknik temeli tarafýndan belirlenir. Ayný zamanda eðitim, üretici güçlerin ve üretim iliþkilerinin yeniden üretiminin en önemli aracýdýr.

Kapitalist Toplumda Eðitim Kapitalist toplumda eðitim genelleþti, fakat burjuvazinin bu eðitimden ne anladýðýna bir bakalým. “Alt sýnýflar üzerlerine düþecek görevleri yerine getirebilecek biçimde eðitilmelidirler. Daha yüksek bir kültürün zenginliklerini deðerlendirebilmelerine ve saygý göstermelerine yetecek bir öðrenim görmelidirler. Üst sýnýflar ise tümüyle deðiþik, alt sýnýflarýn önünde saygýyla eðilecekleri, kendilerine daha yüksek bir yetiþme düzeyi saðlayacak bir eðitime yönelmelidir’’ (R. Lowe) 1967’de söylenmiþ bu sözler burjuvazinin eðitimden ne beklediðini çok açýk bir þekilde gösteriyor. Burjuvazi, genel eðitim 19


Umut Güneş

sürecinden, sýnýfsal farklýlýklarý derinleþtirerek ya da en azýndan koruyarak çýkmak ister. Böylece eðitim süreci toplumsal bir eleme sistemine dönüþür, her sýnýf kendisine uygun görülen iþ payýnýn gerektirdiði biçim ve düzeyde eðitilir. Örneðin, orta öðretimde korkunç bir disiplin, dayak ve bunlarla birlikte din ve ahlak dersleri olmasýnýn nedeni, orta öðretim bitiminde elenenleri yönetilmeye, susmaya ve þükretmeye hazýrlamaktýr. Diðer yandan orta öðretim sürecini atlatabilenleri ya geliþkin bir yükseköðrenim ya da ikinci sýnýf bir eðitim beklemektedir; yönetmek için seçilenlere birincisi sunulur. Bu ayrýcalýklý kesim, din ve ahlak eðitiminden uzak, disiplinin görece gevþek olduðu bir okulda, þükretmeye deðil doymak bilmeyen bir hýrsa hazýrlanýr. Her öðrenci, kendisine seçtiði (ya da seçebildiði) dalda düzene hizmet edecek biçimde yetiþtirilir; bilinçsiz bir bireysellikle eðitilir; üniversite bitiminde, düzenin iþlemesini saðlayan küçük çarklardan biri olarak mekanizmadaki yerini alýr. Peki ya bu kesimin dýþýnda kalanlar? Onlar bu elemeler sonunda ya daha iþin baþýndan ya da elemelerin sonunda iþsizler ordusunun bir neferi olurlar. Ve bu þekilde harcadýklarý emeðin kapitalizmdeki deðerini anlarlar. Tarihsel serüvenini özetlerken, eðitimin temel iþlevi konusunda yaptýðýmýz saptama, kapitalist toplumda da deðiþmiyor. Bu iþlev, üretici güçlerin ve üretim iliþkilerinin yeniden üretilmesidir. Eðitimin bu iþlevi tekelci kapitalist dönemde kendini daha da belli eder, çünkü bilim teknik daha da geliþmiþ ve üretim daha karmaþýk bir hal almýþtýr. Böylesi bir dönemde burjuvazi eðitilmiþ emekçiye daha çok ihtiyaç duyar. Bu ise bilinçli iþçi tehlikesini beraberinde getirir. Burjuvazi bu geliþimin önünü týkayabilmek için eðitim sistemine getirdiði basamaklandýrmayý kullanmaktadýr. Bugün öðrencilerin yaþadýðý sorunlarýn sebebi budur. Örnek olsun orta öðretimde ki sýnavlar, liseli öðrenci gençliðin önünde kabus gibi duran ÖSS, ya da 12 Eylül faþizminin getirdiði YÖK bunun içindir. Toplumu bu sorunlardan kurtaracak olan ise sosyalist eðitimdir. 20


Zamanın Dili

Sosyalist Eðitim Sosyalist eðitimin kurucularý proletaryanýn önderleri Marx ve Engels’tir. Marx ve Engels insanýn kendi emeðine yabancýlaşmasýndan ancak insanýn yabancýlaþmasýný koþullandýran maddi güçler ortadan kalktýðýnda kurtulmanýn mümkün olacaðýný söyler. Bu ise sosyalist eðitimin iþidir. Sosyalist eðitim ile yetiþmiþ yeni insan yabancýlaþmayý tarihin çöplüðüne atacaktýr. Ýnsaný insan yapan þey, kendi ürettiklerinin sonucuna hükmedebilme özelliðidir. “Ýþ insaný yaratmýþtýr” diyor Engels. Yaþamýn tüm toplumsal ve kültürel ürünleri, iþ ve üretim temelinden doğmuþtur. Ýþte bu temellerden hareketle, sosyalist eðitim, iþ ve dersin birleþtirilmesi ilkesine dayanýr. Zihinsel, kültürel ve sosyal faaliyetle, üretici faaliyetin birleþtirilmesi, sadece üretici güçleri geliþtirmekle kalmaz, zihinsel emek ile bedensel üretim arasýndaki ayrýmý ortadan kaldýracaktýr. Sosyalist eðitim, iþ ve dersin birleştirilmesi ile kiþiliðin çok yönlü geliþimini de saðlamýþ olur. Sosyalist eðitim, insanýn içindeki yetenekleri bulup çýkartmaz. Fakat, insanlarýn bu yeteneklerini kendilerinin sýnamalarý, geliþtirmeleri ve yetenekleri ile deðiþtirdikleri maddi üretimi, kendilerinin kontrol edebilmelerini saðlar. Sosyalist eðitim budur. Haziran2006

21


Umut Güneş

DEVRÝMCÝ EYLEMLERE HAZIRLANALIM Dünya bir anda ardý ardýna geliþen eylemlerle sarsýldý. Her þey o kadar hýzlý geliþti ki, bir anda iþçi ve öðrenci gençlik son dönemin en kitlesel eylemleri içinde buldu kendini. Fransa’da CPE yasasýna karþý gerçekleþen eylemlerde 3 milyona yakýn insan sokaða dökülmüþ ve günlerce çok çetin bir mücadele vermiþlerdi. Ya da Yunanistan’da eðitimin özelleþtirilmesine karþý gerçekleþtirilen eylemler, 1991 yýlýndan bu yana en kitlesel öðrenci eylemleriydi. Üniversitelerin %80’ i iþgal edilmiþ ve sokaklar savaþ alanýna çevrilmiþti. Ayaklanmalar kýtasý Latin Amerika’da ise, Þili, lise öðrencileri tarafýndan zapt edilmiþ durumda. Eðitim alanýnda reform isteyen 1 milyon öðrenci sokaklara döküldü. Almanya’da üniversite öðrencileri üniversitede alýnan har(a)çlarýn arttýrýlmasýna karþý eylemdeler. Dahasý bütün dünya halklarýnýn çoðunluðu eylem halinde. Devrimci durum bütün dünyaya egemen oluyor. Bütün dünyada olup bitenleri tek yanlý deðerlendirirsek bütünün bir parçasýný açýklamýþ oluruz, ama hiçbir zaman bütünü açýklamýþ olmayýz. Bundan dolayý þu anki durumu açýklarken, emperyalist-kapitalist sistemin içine girmiþ olduðu Yeni Evre’yi iyi kavramamýz gerekiyor. Çünkü proletarya ile burjuvazi arasýndaki savaþ dönüm noktasýna gelmiþ bulunmakta. Son 200 yýllýk insanlýk tarihi bu iki uzlaþmaz sýnýfýn arasýndaki savaþla geçti. Ve bu savaþ artýk önümüze þu iki durumu çýkardý. Ya kapitalizmin zaferi, ki bu insanlýðýn ve doðanýn yok edilmesi anlamýna gelir, ya da kapitalizmin aþýlarak daha ileri bir sisteme geçilmesi, yani sosyalizme. Yeni Evre, dünyaya egemen olan emperyalist-kapitalist siste22


Zamanın Dili

min kendi iç dinamiklerinin, iç diyalektiðinin bu sistemi varacaðý son noktaya ulaþtýrmýþ olmasýdýr. Kapitalizm artýk, her sömürücü toplumsal sistem gibi, mezar kazýcýlarý tarafýndan tarihin çöplüðüne atýlacaðý ana yakýndýr. Fakat bu hiçbir zaman, kapitalizmin kendiliðinden yýkýlacaðý anlamýna gelmez. Tam tersine, mücadelenin daha da kýzýþacaðý ve çetin olacaðý dönemlerin geleceðini ifade eder. Çünkü iktidarda olan bu sömürücü zorbalar, yýllardýr ezdikleri, sömürdükleri yýðýnlara karþý iktidarlarýný korumak için sonuna kadar savaþacaktýr. Burjuvazinin verdiði bu burjuva iç savaþa karþý, proletarya da proleter iç savaþla karþýlýk vermelidir. Burjuvazi proletaryaya karþý iktidarda olmanýn gücünü kullanýr. Basýn- yayýn organlarý, eðitim, ordu vb. Bunlar burjuvazinin kullanabileceði ve kullandýðý silahlardýr. Proletaryanýn ise en büyük gücü, üretim sürecindeki konumundan kaynaklanmaktadýr. Proletarya, üretimden gelen gücüne, örgütlülüðünden gelen gücünü de ekleyerek burjuvaziye son darbeyi indirmelidir. Kuþkusuz bu örgütlenme içerisinde en önemli gücü gençlik oluþturmakta. Çünkü devrimin en dinamik gücü gençliktir. Özellikle mücadelenin tayinini belirleyecek olan iþçi gençlik, kapitalizme karþý verilen mücadelenin yükseldiði þu dönemde, daha da öne çýkmalýdýr. Bugüne kadar gençlik denince akla hemen öðrenci gençliðin gelmesi, iþçi gençliðin örgütlenmesini geride býraktý ve iþçi gençlik örgütlenmeleri zayýf kaldý. Öyleyse önümüzdeki en büyük sorumluluklarýmýzdan biri de iþçi gençliði mücadelemizin omurgasýna koyup, devrimin bu en dinamik gücünü ele geçirmemizdir. Gençlik her geçen gün mücadelede ön plana çýkýyor, iþçi, öðrenci gençlik güçlerini birleþtiriyor ve bu dinamizm ile bu mücadele zafere ulaþacaktýr. Gençliðin sýnýf savaþýndaki önemi gözler önünde ise, onu doðru hedeflere yönlendirmek de öncü komünist partinin görevidir. Kapitalist sistem bugünden geriye gidemez artýk. Süreç hep daha zorlu dönemlere doðru evriliyor. Gençlik bugünden devrimci eylemlere hazýrlanmalýdýr. Karþýmýzda bütün gericiliðiyle, zorbalýðýyla, yarattýðý açlýk ve sö23


Umut Güneş

mürü ile çürümüþ ve tarihin çöplüðüne atýlmayý bekleyen kapitalist sistem bulunmakta. Bu sisteme karþý, iþçi ve emekçilerin, gençliðin duyduðu öfke ortada. Ve bu öfke, duyulan kin ayný zamanda yeni bir dünya kurma isteminin ve karalýlýðýnýn ifadesidir. Böylesi bir dönemde iþçi, emekçi halklarý anti- kapitalist temelde, devrim ve sosyalizm bayraðý altýnda toplamamýz hiç de zor olmayacaktýr. Nesnel sürecin zorunluluklarýna göre hareket eden iþçi ve emekçiler, devrim ve iktidar hedefinden uzak, düzen içi sýnýrlara hapsolmuþ kesimlerce yönetilemezler. Çünkü eðer yeninin maddi durumu olgunlaþmýþ karþýmýzda duruyor ve yýðýnlarý peþinden sürüklüyorsa, ne eski ayakta kalabilir ne de eskinin kýyýsýnda dolananlar. Onlar da eski ile birlikte tarihin çöplüðündeki yerlerini alacaklardýr. Evet, genç yoldaþlar, süreç bizi devrimci eylemlere hazýr olmaya çaðýrýyor. Çaðýmýzýn gerçeði olan devrim için, iktidarý almak için, devrimci politikalarýmýzý ýsrarlý, kararlý ve cüretkar biçimde iþçi, emekçi gençliðe götürmeliyiz. Sürece uygun örgütlenmelere giriþip, ileri eylemlere yönelmeliyiz. Ýçinde bulunduðumuz dönemin eylem süreci olduðu unutulmamalý. Leninizmin ýþýðý altýnda devrim ve iktidar bilincini kuþanarak devrimleri yükseltmeliyiz. Temmuz-2006

24


Zamanın Dili

ÝNSANLIÐIN BAHARI EKÝM DEVRÝMÝ Eski takvime göre 25 Ekim yeni takvime göre 7 Kasým’da gerçekleþen büyük Ekim Devrimi 89 yaþýnda ve hala dünya proletaryasýnýn ve ezilen halklarýn yolunu aydýnlatýyor. Ýnsanlýk tarihinin en köklü devrimi olan Ekim Devrimi bütün dünyayý sarsmýþ ve kapitalist egemenliðin tüm dünyada kabusu haline gelmiþtir. Çünkü Ekim Devrimi’nden önceki devrimler hep bir sömürücü sýnýfýn diðer bir sömürücü sýnýfa üstünlüðü ile sonuçlanmýþtý; köle sahipleri yerini feodal beylere, feodal beyler yerini burjuvalara... Ama Ekim Devrimi ile birlikte tarihin bütün sömürü iliþkileri, sömürücü sýnýflarý, insanlýðýn üstünde bir kabus gibi duran çýkar savaþlarý ve aþaðýlýk ilahi adalet son bulmuþ, insanlýk sonunda özlediði o özgürlük yoluna girmiþtir. Bir çaðýn baþlangýcý ve bir çaðýn sonudur þanlý Ekim Devrimi; proleter devrimler ve ayaklanmalar yüzyýlýnýn baþlangýcý, özel mülkiyet köleliðinin yani emeðin köleliðinin sonudur. Dünyanýn ilk iþçi devleti olan Sovyetler Birliði dünya proletaryasýnýn öðretmeni olan Lenin önderliðinde sosyalist inþa sürecine girdiðinde, emperyalist kuþatma altýnda insanlýðýn özgürlük türküsünü ilmek ilmek örüyordu. Bu süreç içerisinde dünya devrimine yaldýzlý harflerle yazýlacak olan deneyimler ve kahramanlýklar tarihe geçiyordu. Ekim Devrimi: 25


Umut Güneş

KOMÜNÝZMÝ KURMAK Ekim Devrimi emperyalist-kapitalist sistemde açýlan ilk büyük gedik, ilk ölümcül yaraydý. Bütün pratiði ile komünizmi kurmayý amaçlayan ekim devrimi tarihte ilk kez ezilenleri iktidara getirmiþ ve bu özelliði ile dünya halklarýnýn sempatisini kazanmýþ ve bir dünya devrimi niteliðine bürünmüþtür. Ekim devrimi silahlý halkýn Çar gericiliðine karþý ayaklanmasý ve cesur savaþlarý sonucunda zafere ulaþtý. Bu nedenle parlamenter budalalýðý teþhir ve mahkûm etmiþtir. Nitekim Ekim Devrimi’nin etkisi Asya’ya, Afrika’ya, Latin Amerika’ya ulaþtýðýnda bunun doðruluðu kanýtlanmýþtýr. Rus iþçi ve köylülerinin kurduðu Sovyetler, iþçi- köylü devletinin dayandýðý organlar oldular. Bu þekilde Bolþevik Parti önderliðinde Proletarya diktatörlüðünü kuran iþçi ve emekçiler sosyalizmin inþasýný güvenle yerine getirebildiler. Lenin’in deyimiyle eðer proletarya diktatörlüðü güçlendirilmeseydi Ekim Devrimi bir gün bile ayakta kalamazdý. Proletarya diktatörlüðünün önemi Ekim Devrimi ile kendisini reddedilmez bir biçimde göstermiþtir. Ekim Devrimi öncesi Çarlýk Rusya’sýnýn egemenliði altýnda bulunan uluslar ve ulusal topluluklar Ekim Devrimi ile birlikte özgürlüðüne kavuþmuþ ve kendi geleceðini özgürce kendileri tayin edebilmiþlerdir. Bu durum ezilen uluslarýn mücadelesinde burjuvazinin önderliðini kýrmýþ ve ezilen uluslarýn ancak emekçi sýnýflarýn toplumsal egemenliði almasý ile özgür olabileceðini göstermiþ, proletaryanýn kendisi ile birlikte diðer ezilen yýðýnlarý da kurtarabileceðini göstermiþtir. Emperyalist devletler sömürgelerinde Ekim Devrimi’nin rüzgârý ile ayaklanmýþ halklar üzerinde bir daha eskisi gibi egemenlik kuramamýþ ve birçok yerde ise yenilmiþtir. “Proletarya, ezilen uluslarý kurtarmadan, kendisi de kurtulamaz” Stalin’in bu sözünü doðrulayan Ekim Devrimi eþit, gönüllü birliðe dayalý Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliði’ni kurarak ulusal sorunun proleter çözümünü gösterdi tüm dünyaya. Ekim Devrimi dünya proletaryasýna esin kaynaðý olmasý ve devrim sonrasý Sovyetler Birliði’nin dünyadaki her devrimci kalkýþmayý kucaklamasý ve desteðini te26


Zamanın Dili

reddütsüz sunmasý Ekim Devrimi’nin Enternasyonal karakterini gösterir. Sovyet halkýnýn Nazi faþizmine karþý 20 milyon evladýný feda etmesi ve dünya halklarýný bu beladan kurtarmasý ise bir baþka örnektir. Anavatan savunmasý komünizmin yeni insanlarý ile zafere ulaþmýþtýr, bu Ekim Devrimi’nin kazanımlarýndan biridir. Ekim Devrimi’ni izleyen devrimler hep Ekim Devrimi’nin ortaya koyduðu gerçekleri güçlendirip mücadeleyi daha da ileriye taþýdýlar. Sosyalizm sanýlanýn aksine dimdik ayakta ve emperyalist-kapitalist sisteme karþý hücuma kalkmýþ durumdadýr. Emperyalist-kapitalist sistem içine girdiði yeni evrede yýkýlýþý kaçýnýlmaz ve yeni Ekimler için son derece uygun koþullar yaratýyor. Sosyalizmin yaþadýðý tahrip; Leninist Parti anlayýþýna sýký sýkýya baðlý Komünist partiler öncülüðünde halkýn yaratýcý potansiyelleri harekete geçirilerek çözülebilir. Ekim Devrimi’nin 89. yýl dönümünde son sözü dünya proletaryasýnýn büyük önderi Stalin’e býrakýyoruz. “Ekim Devrimi, sadece ekonomi, siyasal ve toplumsal iliþkiler alanýnda bir devrim deðildir. O, ayný zamanda, kafalarda da bir devrim, iþçi sýnýfýnýn ideolojisinde de bir devrimdir. Ekim devrimi, Marksizm’in bayraðý altýnda, proletarya diktatörlüðü düþüncesinin bayraðý altýnda, emperyalizmin ve proleter devrimler çaðýnýn Marksizmi olan Leninizm bayraðý altýnda doðdu ve güçlendi. Ýþte bu yüzden Ekim Devrimi, marksizmin reformizm üzerindeki zaferini, Leninizmin sosyal demokratçýlýk üzerindeki zaferini, 3. Enternasyonalin 2. Enternasyonal üzerindeki zaferini kaydetmektedir.” (Stalin, Pravda)

Yeni Ekimler İçin İleri!

Kasým-2006

27


Umut Güneş

GELECEK VE GENÇLÝK “Gençliðe sahip olan geleceðe de sahip olur.” diyen Karl Liebnecht gençliðin toplumsal alandaki rolünü iyi tahlil etmiþti. Toplumun her zaman en hareketli ve enerjik kesimi olan gençlik, toplumsal mücadelede üretim iliþkilerinin belirli bir aþamasýnda, genç ve çocuk emeðinin ekonomik yaþamda ucuz iþ gücü olarak yer almaya baþlamasý ve artan sömürüye karþý koymasý sonucunda tarih sahnesine çýktý. Enerjik yapýsýyla üretim sürecine katýlan gençlik toplumsal süreci hýzlandýrdý. Azgýn sömürü ve artan sefalet koþulları gençliðin sýnýf bilincini geliþtirdi ve ilk proleter gençlik örgütlülüklerini yarattý. Gençliðin toplumsal mücadeleye katýlýþ süreci 1885 yýllarýna denk gelmekte ve 1886’da Belçika Ýþçi Partisi tarafýndan kurulan “Genç Muhafýzlar” ise tarihe ilk gençlik örgütü olarak geçmektedir. Kapitalist üretim geliþtikçe ve geliþen kapitalizmin ucuz iþ gücüne ihtiyacý arttýkça özellikle baðýmlý ülkelerde gençlik aðýr bir sömürüye tabi tutuldu. Gençlik hareketinin tarihi süreci içinde gençlik içerisinde öne çýkan en önemli unsur kapitalist-militarist saldýrganlýða karþý anti-militarist mücadele yürütmüþ olmasýdýr. Çünkü gençlik, idealleri olan ve bu idealleri için mücadele etmekten çekinmeyen ve ideallerinden vazgeçmeyen bir yapýya sahiptir. Genel olarak sýnýfsal kökenleri ne olursa olsun yenilikçi-ilerici bir rol oynamaktadýr. Çünkü gençlik kendisinin seçmediði koþullarda yaþar ve her daim bu koþullarý ileri yönde deðiþtirir. Çünkü gençlik eskinin celladý yeninin harcýdýr. Kurumlaþma, eskiyene, eski deðer yargýlarýna, örf ve adetlere, mülkiyet iliþkilerine yabancýdýr. Gençlik sýnýrsýzca mutlu ve özgür yaþamak ister. Bu yüzden eskiyen ve ayak baðý olan her þeyi mezara koyar. Dünya kapitalist sistemi geliþtirdiði yeni sömürge iliþkileri, baðýmlýlýk iliþkileri ve ekonomik ilhaklarla emperyalizme baðýmlý yerleri ayný zamanda ucuz iþ gücü pazarları haline getirdi. Ebette 28


Zamanın Dili

bu pazarýn iþçileri, yaþadýklarý en aðýr koþullar ve sömürü nedeniyle baþkaldýrýya yöneldi. Özellikle gençlik, baþkaldýrý hareketinin aktif militaný olduðu için, kapitalizmin hedef tahtasýna oturttuðu ilk kesimdir. Neden? Çünkü uzlaþmaz çeliþkilere sahip bir toplumsal sistemde deðiþtirici dönüþtürücü gücü olanlarýn önemi daha bir artar. Çünkü onlar bu hareketin, devrim ve sosyalizmin ATP’sidir. Kapitalist sistem sýçramalý eþiðine gelmiþken, halklar ayaða kalkmýþ ve “Kapitalizme Ölüm” þiarýný yükseltirken, emperyalizm girdiði her yerde bataklýða saplanýrken, kapitalizm gençliði yanına almadan ya da onu iþlevsiz hale getirmeden ayakta kalamaz. Gençlik içerisinde özellikle iþçi gençlik temel öneme sahiptir. Çünkü ucuz iþ gücü olduðundan en fazla sömürüye o uðrar ve sistemin hayat dýþý býraktýðý ya da býrakacaðý ilk kesim olan gençlik mücadelenin en ihtiyaç duyduðu anlarda ortaya çýkar ve harekete geçer. Aile babasý ya da anasý bir iþçinin harekete geçmesine engel olacak bir sürü neden vardýr. En baþta iþsiz kalma korkusu, aile geçimi ve omuzundaki sorumluluklardan dolayý harekete geçmekte zorlanýr. Bugün iþsizlik Engels’in bahsettiði yedek sanayi ordusu olmasý özelliðini çoktan yitirdi ve kalýcý hale geldi. Bu koþullarý bilen, bunun farkýnda olan bir iþçi harekete geçmekte zorlanabilir. Ýþte tam da bu zamanda genç iþçiler devreye girer ve hareketin önünü açar. Savaþçý ve kararlý karakteri yýlgýnlarý bile hayata döndürebilir. Baðýmlý ülkelerde çeliþkiler çok daha yoðun ve uzlaþmaz olduðundan mücadele de sert olur. Böylesine sert mücadeleler hemen bir sonuca varmayabilir. Zamana yayýlabilir. Bu uzun soluklu bir mücadeleyi gerektirir. Ve bu militan mücadeleyi ancak “Dünyayý deðiþtirme eylemini kendine ödev bilmiþ gençlik” yapabilir. Gençlik önemini özellikle proleter devrimler çaðýnda gösterdi. Gerek büyük Ekim Devrimi’nde gerek Doðu Avrupa devrimlerinde vb. önemini, gücünü tüm dünyaya gösterdi. Gençlik uzlaþmaz ve sýnýrsýz bir feda ruhuna sahiptir. Gençlik yenilik peþindedir ve bu özelliði hareketin devamlýlýðýnýn garantisidir. 29


Umut Güneş

Özellikle 68 gençlik hareketi tarihe damgasýný vurdu ve tüm dünya, gençliðin nasýlda uzlaþmaz bir mücadele yöntemini seçtiðini gördü. Avrupa’da baþlayan ve dünyanýn birçok yerine yayılan 68 gençlik hareketi, devamlýlýðýný sadece mücadelede zor yöntemlerini ortaya koyan ve uzlaþmaz mücadele yürüten yerlerde saðlamýþtýr. Avrupa komünizmi denen -ki ülkemizde fason TKP’nin yaptýðý þey- reformist anlayýþ Avrupa’da gençliði geri konuma çekerken, baðýmlý ülkelerde gençlik gerilla mücadelesini seçmiþ ve bu yerlerde hareketin devamýnýn kanýtý olmuþtur. Latin Amerika baþta olmak üzere Vietnam, Kore gibi yerlerde bu mücadele anlayýþý gençlikte vücut bulmuþ ve günümüzde de geçerliliðini korumaktadýr. Fakat þu gözlerden kaçmamalýdýr. Gençliðin taþýdýðý bu heyecan, coþku ve kararlýlýk ancak bilimsel öðreti ile yani bilimsel sosyalizmle bütünleþirse ileriye taþýnabilir, yoksa Marksizm-Leninizm’den yoksun reformist partiler bugünkü geri konumlarýnda olmazlardý. Gençliðin iþçi sýnýfý içerisindeki devrimci rolü ortaya çýktýðýndan beri daha aileden baþlayan kýsýtlamalar ve okulda devam eden itaatkarlýk eðitimi ile uyuþturucu, esrar ve kitle iletiþim araçlarý ile yozlaþtýrma çalýþmalarýyla burjuvazi gençliði mücadele dýþýnda her kanala itmeye çalýþýyor. Çünkü çürüme aþamasýndaki kapitalizm kendisi ile birlikte doðayý ve tüm insanlýðý ölüme götürmekten korkmayacaktýr. Ülkemizde son 35 yýl, ya iç-savaþ ya da iç- savaþa yakýn bir düzeyde geçti ki, son on beþ yýlýmýz iç savaþýn kendini en açýk gösterdiði dönem oldu. Geleceði kazanmak için önemli bir güç olan gençlik sürece uygun örgütlenme ve mücadele yöntemlerine sahip olmalýdýr. Genç yoldaþlar olarak, gençliði kazanmanýn, devrim ve komünizm mücadelesine katmanýn tüm araç ve yöntemlerini geliþtirmeli ve gençliði tarihsel rolünü oynamasý için ileri taþýmalýyýz. Mayýs2007

30


Zamanın Dili

PARTÝ KOMÜNÝSTTEN NE ÝSTÝYOR “Parti, iþçi sýnýfýnýn politik önderidir”, deyim yerindeyse komünist partisinin tarihi bilimsel sosyalizmin tarihi ile paralellik gösterir. Tarihteki ilk komünist partisi 1847 yýlýnda Marx ve Engels tarafýndan kurulan “Komünistler Birliði’dir”. Bilimsel sosyalizmin ustalarý hemen ardýndan “Komünist Parti Manifestosu’nu” yayýmladýlar ve iþçi sýnýfý mücadelesinin hedeflerini ve görevlerini, bu mücadelenin yollarýný ortaya koymakta ve iþçi sýnýfýnýn çaðdaþ toplumun diðer sýnýflarý ile iliþkilerinin ne olduðunu açýklamaktadýrlar. Ýþçi sýnýfýnýn en ileri ve en devrimci sýnýf olarak önemini ve rolünü açýklamaktadýrlar. “Komünist Manifesto”, iþçi sýnýfýnýn neden kendi partisini, Komünist Parti’yi yaratmasý gerektiðini açýklamaktadýr. Tarihin, iþçi sýnýfýnýn omzuna yüklediði görev; Ýþçi sýnýfýnýn devrimci mücadelede önder sýnýf olmasý gerektiðidir. İþçi sýnýfý tüm emekçilerin, yoksul köylülüðün ve toplumun kapitalizme karþý mücadelesinde öncü olmak zorundadýr. Peki, iþçi sýnýfý bu öncülüðü ne ile yerine getirir? Komünist Partisiyle. Peki, Partiyi var eden nedir? Kadro yani komünist. Ýþçi sýnýfýnýn öncü misyonu, hedefleri ve mücadele yöntemleri, kendisine komünist sýfatýný layýk görenlere bazý zorunlu yükümlülükler getiriyor. Öyleyse Parti komünistten neler talep ediyor? Parti iþçi sýnýfýnýn öncü gücüdür. Leninist Parti’de Türkiye ve 31


Umut Güneş

K. Kürdistan iþçi ve emekçilerinin öncü sýnýf partisidir. Teorik geliþkinlik ve öngörü olarak tartýþma götürmez derecede öncü olduðunu göstermiþtir. Gerek 1 Mayýs politikasý, seçimler dönemindeki devrimci boykot çaðrýsý, devrimci durum ve Yeni Evre gibi birçok politikasý ve saptamasý hayat buluyor ve kitleler tarafýndan hýzla kabul görüyor. Bütün bunlarýn yaný sýra Leninist Parti bu düzeye yollarýný bütün reformist ve oportünistlerden ayýrarak, onlarla diþe diþ bir mücadele yürüterek gelmiþtir. Ýþte Parti senden, Partiyi tanýmaný onun programýný bilmeni, tüzüðünü bilmeni, onun tarihini bilmeni, mücadele yolunu bilmeni ve onlarý savunup onlar için mücadele etmeyi bilmeni istiyor. Bugüne nasýl geldiðimizi, hangi yoldan gittiðimizi, hangi fýrtýnalara katlandýðýmýzý, hangi zorluklarý nasýl aþtýðýmýzý, zaferlerimiz için neyin gerekli olduðunu ve hangi bedellerin ödendiðini bilmek ve öðretmek zorundasýn. Bu senin zorluklar karþýsýnda daha dirençli olmaný saðlayacak ve sana güç verecektir. “Parti iþçi sýnýfýnýn öncü birliði olmak zorundadýr.” Bu her þeyden önce Stalin’in sözleri ile söylersek “Partinin devrimci teori ile, hareketin yasalarýnýn bilgisiyle, devrimin yasalarýnýn bilgisiyle silahlanmýþ olmasý gerektiði” anlamýna gelir. “Yoksa Parti, proletaryanýn mücadelesini yönetemez, proletaryaya önderlik edemez.” Bu yüzden parti senden kendine, devrimci teori ile ne ölçüde donanmýþ olduðun, devrimin yasalarý hakkýnda bir þey bilip bilmediðin, iþçi sýnýfýna önderliðe katýlýp katýlamayacaðýný, kitleleri ilerleteceðin yerde onlarýn arkasýndan gelip gelmeyeceðin sorusunu sormaný istiyor. Sen bir komünistsin ve bir iþçi sana herhangi bir politik konuda, ya da herhangi bir zor anda bu zor andan nasýl kurtulacaðýný, ne yapýlmasý gerektiðini sorma hakkýna sahiptir, o sana iþçi sýnýfýnýn öncü birliðinin bir üyesi olarak başvuruyor ve sen Partinin her kararýný bilmeli onu savunmalý, dikkatlice incelemeli ve özümsemelisin. “Program olmadan Parti, olaylar nasýl geliþirse geliþsin hep kendi çizgisini sürdürebilecek herhangi bir politik organizma olarak olanaksýzdýr” (Lenin). Parti programý nedir? Bu, Parti’nin komünizm için mücadeleyi nasýl kavradýðýnýn, sosyalizmin zaferini 32


Zamanın Dili

hangi yollardan tamamlamayý düþündüðünün ortaya konmasýdýr. Peki, öyleyse sen parti programýný kabul ederek iþçi sýnýfý önünde onu savunma, onu hayata geçirme, onun tümüyle gerçekleþmesi için mücadele etme, pratiðe geçirilmesinin önüne engel olmaya çalýþan herkese karþý mücadele yürütme, onun tümüyle uygulanmasýnýn karþýsýnda duran tüm zorluklarýn üstesinden gelme yükümlülüðünün altýna giriyorsun. Parti programý; tüm çalýþmalarýmýzýn hedefleri ve görevleridir. Ama programý bilmiyorsan ne için çalýþtýðýmýzý ve ne için mücadele yürüttüðümüzü bilmiyorsun demektir. Çalýþmanýn iyiliði için eleþtiri ve özeleþtiri zorunludur. Ama özeleþtiri keskin bir silahtýr. Bu yüzden onu kullanmasýný bilmeliyiz. “Bizim iþçi sýnýfýnýn kültür düzeyini yükselten, mücadele ruhunu geliþtiren, zafere inancýný pekiþtiren, gücünü arttýran ve onun ülkenin gerçek efendisi olmasýna yardým eden bir özeleþtiriye ihtiyacýmýz var.” Eleþtiri ve özeleþtiri bizi geliþtirecek ve eksik olan davranýþlar daha tohum halindeyken ortadan kaldýrýlacaktýr. Komünist partisi birçok alanda faaliyet gösterir ve onu yönetir. Sendikalar vb. gibi. Bu yüzden parti disiplini mücadele yaþamýmýzdaki istikrarýn vazgeçilmez koþuludur. Çünkü biz parti disiplininden bahsederken proleterlerin sýnýf birliðinin en yüksek biçiminden bahsediyoruz. “Parti”nin, ideolojik birlik, hedeflerin ve hareketin berraklýðý, pratik eylemlerin birliði ve geniþ parti kitlesinin Parti’nin görevleri karþýsýndaki bilinçli tavrý temelinde oluþan demirden bir proleter disiplin saðlanmasý zorunludur. Öyleyse komünist, kendine sormalýsýn: Parti disiplinini böyle mi kavrıyorsun? Parti disiplinini bilincin, partiye ve devrime sadakatin, dayanýklýlýðý, özverin ve kahramanlýðýnla güçlendiriyor musun? Parti senden sadece disipline uymaný deðil ayný zamanda parti disiplinini çiðneyenlere karþý uzlaþmaz olmaný istiyor. Leninist Parti bugünkü seviyesine oportünistlerden tereddüt etmeden yollarýnı ayýrarak geldi ve oportünizme ve reformizme karþý mücadelede ustalaþtý. Bu yüzden her komünist oportünizme ve reformizme karþý, onlarýn oyunlarýna ve manevralarýna karþý 33


Umut Güneş

gözü açýk olmalý, partinin politikalarýný kararlýca savunup, reformist ve oportünistleri iþçi sýnýfý önünde teþhir etmelidir. Bu devrim için verilen mücadeleden ayrý düþünülemez. Parti her komünistten Parti davasýna sadakat, en yüksek devrimci uyanýklýk, sýnýf öngörüsü ve sýnýf düþmanýna karþý mücadelede acýmasýzlýk talep etmektedir. Devrimci mücadele uzun soluklu bir mücadeledir ve bu süreç içerisinde en çok sorulan sorulardan ya da kafalarý kurcalayan sorunlardan biri de “kiþisel yaþama Parti karýþýr mý?” sorusu ya da problemidir. Bunun için öncelikle kiþisel yaþamýn ne olduðu bilinmelidir. Parti kýlý kýrk yararcasýna komünistin yaþamýný kontrol etmiyor ama bu dýþarýda, toplantýlarda çalýþtýðý yerde nasýl davrandýðýnýn Partiyi ilgilendirmediði anlamýna gelmez. Örneðin Partili bir iþçinin maaþýný nasýl kullandýðý Partiyi hem ilgilendirir hem de ilgilendirmez. Nasýl? Parti iþçinin parasýyla neler aldýðýna karýþmýyor ama ondan aylýk ödentilerini düzenli ödemesini talep ediyor. Ama bir komünist bütün parasýný içkiye yatýrýrsa, Parti buna kayýtsýz kalabilir mi? Tabii ki hayýr. Bunun iþçileri emekçileri partimizden uzaklaþtýracaðý açýk deðil mi? Ýþte bu nedenle Parti komünistten, aile yaþamýný büyük partisiz kitlelere örnek olacak þekilde kurmasýný, özel yaþamýnda, insani iliþkiler kurmaya çaðýrdýðý tüm kitlelere örnek olmasý gerektiðini bilmesini ve buna uygun hareket etmesini istiyor. Yani komünist, mücadelenin yaþamýn her alanýnda olduðunu bilmeli ve gözü açýk, davaya sonuna kadar baðlý, hatalarýndan ders çýkarmasýný bilen, devrimi yaþamýnýn temeline oturtmuþ, sýnýfýnýn en önünde inandýðý deðerler için savaþan bir militan olmalýdýr. Proletaryanýn savaþan partisi; Leninist Parti her komünistten bunlarý talep ediyor ve Partiye karþý sorumlu olduðunu bilmesini istiyor. Eylül-2007

34


Zamanın Dili

UMUT OLMAK “Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz.” Yüzyýllar önce dünyanýn döndüðünü iddia ettiði ve Avrupa’nýn karanlýk çaðýnda gericiliðe karþý kararlý ve ilkeli bir duruþ sergilediði, düþüncelerinden vazgeçmediði için Roma’da diri diri yakılan Giordano Bruno’nun, ölmeden önce ölüm emrini veren yargýçlara böyle söylediði rivayet edilir. Aþaðýdaki sözler de ona aittir: ‘‘Ne gördüðüm hakikati gizlemekten hoþlanýrým, ne de býýnu açýkça ifade etmekten korkarým. Aydýnlýk ve karanlýk arasýndaki, bilim ve cehalet arasýndaki savaþa her yerde katýldým. Bundan dolayý her yerde zorlukla karþýlaþtým ve cehaletin babalarý olan resmi akademisyenlerin yaný sýra kalýn kafalý çoðunluðun öfkesinde hedef olarak yaþadým.” Ýnandýðýnýz ve uðruna savaþ verdiðiniz düþünceler resmi toplumun karþýsýnda ise, gerçekleþmesi o an için mümkün olmasa bile, hatta Bruno’nun karþýlaþtýðý gibi ifade ettiðiniz gerçekler geniþ yýðýnlarýn çýkarýna olmasýna rağmen, yýðýnlar size karþýysa ya da düþmansa bile; cesaretli bir insan olduðunuzu kanýtlamanýz için sizi var eden düþüncelerinize sýký sýkýya sarýlmanýz gerekir. Bruno’nun kafasýnýn içinde cereyan eden düþünceler, her þeyden önce doðada var olan gerçeklerin dýþa vurumuydu. Bu düþünceler Bruno’nun kaleminden yazýya dökülmeden önce, maddi dünyanýn hareketinde zaten vardý. Bu maddi dünyanýn hareketini bütün gerçekliði ile ortaya dökmek ve bunu savunmak cesareti gerektiriyordu. Çünkü gerçekleri bilmek cesaret gerektirir. Bu gerçekleri dile getirmek ise, Bruno gibi hizmet ettiðiniz toplumun önünde yakýlmayý göze almayý gerektirir. Ýþte o zaman gerçeðin gücü ile dünyayý deðiþtirebilecek iradeyi elde edebilirsiniz. Çünkü gerçekler inatçýdýr ve ne kadar yok etmek isteseniz de, tarihin bir uðrak yerinde karþýlaþýrsýnýz onunla. Bugün dünyanýn dönmediðini iddia eden biri var mý? Dünya Dönüyor Kavga Sürüyor 35


Umut Güneş

Bugün herkes dünyanýn döndüðünü kabul ediyor, ama yeryüzünde hala cehalet ve bilim; insanlýk ve insanlýða karþý olan arasýndaki kavga devam ediyor. Marks proletaryanýn zaferinin kaçýnýlmaz olduðunu söylemiþti. Çünkü kapitalizmde üretim araçlarýna sahip olan burjuva sýnýfla, ancak emeðini satarak geçimini saðlayabilen proletarya arasýnda uzlaþmaz bir çeliþki var. Birinin çýkarý diðerinin zararýna denk düþüyor. Marks bu sonuca insan toplumunun tarihsel materyalist incelemesinin sonucunda varmýþtý. Ýnsan toplumunun itici gücü ne krallar, ne de yetenekli yöneticilerdi. Ýnsan toplumunun itici gücü üreten ve tüketen geniþ halk yýðýnlarýydý. Ve tarihteki her toplum, tarihin geliþimi içerisinde belli diliminde var olmuþtu. Mademki toplumlar zaman içerisinde yerlerini bir baþka topluma býrakmýþ ve bu süreçler devrimler yoluyla olmuþsa, kapitalizm de tarihseldir. Yani tarihin belli bir zaman diliminde ortaya çýkmýþ ve yine belli bir zaman diliminde ortadan kalkacaktýr. Fakat burjuva sýnýf egemen sýnýf olmasýnýn vermiþ olduðu avantajla, kapitalizmin aþýlacaðý düþüncesine karþý hep mücadele etti. Kapitalizmi sonsuz ilan ettiler. Kendilerine karþý olanlarý, týpký Avrupa’nýn karanlýk çaðýndaki rahipler, krallar gibi aforoz ettiler. Toplumdan dýþlamaya, eðitim sistemi ile uyuþturduklarý beyinlerin öfkesine maruz býraktýlar. Ve daha pek çok þey. Ama sonuçta kapitalizmin iþleyiþ yasalarý týpký Marks’ýn ön gördüðü gibi kapitalizmi krizden krize sokuyordu. Her geçen gün daha da yoksullaþan proletarya ilkin düþmanýný buharlý makineler sansa da -ki o dönemin bilinciyle baþka bir sonuç beklenemezdi- daha sonra onlara gerçekleri anlatan; neden sömürüldüklerini ve ne kadar çok çalýþýrlarsa o kadar çok yoksullaþtýklarýný anlatan bilimsel sosyalizmin öncülerini tanýdýlar. Proletarya ancak þimdi esas düþmana karþý yani burjuvaziye karþý mücadeleye giriþebilirdi. Ama Engels proletaryanýn kapitalizme karþý makine kýrýcýlýðý hareketini yine de son derece önemli bulur. Çünkü proletarya kendisini yaþamdan kovan güce karþý kararlý ve sert bir mücadeleye giriþmiştir. Kendisini yaþamdan kovanýn kapitalist sistem olduðunu anladýðýnda da, kapitalizmi bekleyen son farksýz olmayacaktýr. 36


Olmadý da...

Zamanın Dili

Komünden Sovyetlere Kavga Bayraðý Taþýnýyor Marks ve Engels proletaryayý bu kavgada hiç yalnýz býrakmadý. Proletarya bu iki büyük düþünüre baktýðýnda, onlarda kendi mutlu ve aydýnlýk geleceklerini görüyorlardý. Burjuvazi her ne kadar sosyalist bir toplumun ütopyadan öte bir þey olmadýðýný öne sürse de, yaþamda filizlenen gerçekler sosyalist toplumu zorunlu kýlýyordu. Proletarya bunu zorlu yaþamýnda, bizzat yaþamýn içinde çok daha iyi anlýyordu. Nihayetinde ilk iþçi iktidarý olan Paris Komünü, 72 günlük ömründe burjuvazinin yapamadýklarýný yapmýþtý. Yýðýnlar gördü ki; iktidar ellerine geçtiðinde sorunlarý çözmek o kadar da zor deðil ve sorunlar çözülebiliyor. Yýðýnlar anladý ki, kendileri de bu koca toplumu yönetebiliyor. Sosyalist bir toplum mümkün ve bu tamamen bizzat bizim, yani proletaryanýn mücadelesine, kararlý bir biçimde yürüteceðimiz savaþýma baðlý. Komün yenildi ama geleceðe büyük dersler býraktý Daha sonra kendisinden önce tek deneyimi Paris komünü olan Rus iþçi sýnýfý, kendi sosyalist toplumunu inþa etmeye baþladý. Dünyaya sosyalist toplumun kapitalizmden nasýl üstün olduðunu gösterdi. 1917 Ekim Devrimi ile birlikte dünya da artýk devrimler çaðý da baþlamýþ oldu. Kapitalizm her yerde çöküyor, daðýlýyordu. Bu süre içerisinde burjuvazinin karalama kampanyalarý hýz kazandý elbette. Ama nafile sosyalist toplum insanlýðýn, kapitalist barbarlýktan kurtuluþunun tek umuduydu. Dünya iþçi sýnýfý, Sovyet toplumundan güç alýyor ve kendilerinin de baþarabileceði, kendi ülkelerindeki burjuva sýnýfýný yenebileceði düþüncesi daha da güçlenmiþ oluyordu. Nitekim Sovyetler Birliði emperyalistlere karþý en büyük zaferlerinden birini 1945 de Nazi faþizmini Avrupa’dan söküp atarak kazandý. Faþizme karþý zaferin öncüsü olan Stalin, “ölümün adamlarýna ölüm” þiarýný yükselttiðinde Kýzýl Ordu’nun iþçi, köylü, öðrenci neferleri onda sosyalizmin zaferini görüyorlardý. Ýnsanlýðýn kapitalizme karþý kazanmýþ olduðu mevziiyi korumak gerektiðini ve arkasýnda yaratýlan ileri deðer37


Umut Güneş

lerin korunmasý gerektiðini anlýyorlardý. 1945 yýlýndaki zaferden ve Doðu Avrupa devrimlerinden sonra sosyalizm bir dünya sistemine dönüþtü. Dünyanýn 1/3’i sosyalistti artýk. Umut giderek büyüyor, savaþým her yerde yükseliyordu.

Emekçilerin Umudu Gerçekleþtirecekleri Devrim! Eðer bugün açlýk önceki zamanlardan daha fazla ise, yoksulluk sefalet geçmiþe oranla daha fazla ise, sömürü her zamankinden daha katmerli ise umutsuzluðun pençesi her gün proletaryanýn, gençliðin kapýsýný çalýyor demektir. Fakat bu umutsuzluk kitlelerin kendi geleceklerine dair bir umutsuzluk deðildir. Kapitalist sistem içerisindeki yaþamýn kendilerine bir þey veremeyeceklerinin, düzenden umutsuzluðun ifadesidir. Ýþçiler, emekçiler, gençlik seçeneksiz deðilsiniz. Genç yoldaşlarýn görevi kitlelerin düzen sýnýrlarýna hapsolarak var olana katlanmalarýný izlemek deðil, onlara farklý bir seçeneði göstermektir. En karanlýk anda parýldayan ýþýk nasýl ki, bulunduðumuz yeri aydýnlatýyor ve bastýðýmýz topraðýn neresi olduðunu biliyorsak; devrim seçeneði, sosyalizm de acý çekmeye mahkum edilmiþ, geleceksiz býrakýlmýþ gençliðin dünyasýnda ayný etkiye sahip olacaktýr. Bugün gençliðin, emekçilerin umuda her zamankinden daha fazla ihtiyacý var. Kendi güçlerinin ve yapabileceklerinin farkýnda olmaya ihtiyacý var. Lenin “kývýlcýmdan yangýnlar doðar” diyordu. Gençliðin büyük yangýnlarý oluþturabilecek kývýlcýmlara ihtiyacý var. Ve gençlik yangýnlarý tutuþturabilir. Bilimsel sosyalizmin öne sürdüðü görüþler kitlelerin kendisini kurtarabilecek olmasýdýr. Ve geniþ halk yýðýnlarý bunu ancak kapitalizme karþý kararlý bir mücadele vererek yapabilir. Umut devrimde, devrimci mücadelede. Ne bu düzende nede bu düzenin yamalý halinde emekçilere, gençliðe bir gelecek yok. Umut devrimde, gelecek devrimde! Ekim-2010

38


Zamanın Dili

DÝL KIRIM Heringer, “Balýk için su ne ise, insan için de dil odur” der. Yani siz birilerinin dilini yasakladýnýz mý, onun hayat damarlarýný da kesmiþsiniz demektir. Bu topraklarda hayat damarlarý kesilmeye çalýþýlan ve nüfusu milyonlarý bulan bir halk var. Kürt halký! Uzun yýllar uygulanan sistematik bir politikayla, yani bir devlet politikasý olan Kürt dilinin asimilasyonu yoluyla bir ulusun, hayat yurdundan uzaklaþtýrýlan bir ulusun hikayesi geliyor. Ýnsan yabancý topraklarda gözlerini bambaþka bir dünyada aþmýþ gibi olur, alýþamaz, rahat edemez ve yabancý topraklarýn yabancý insanlarý oluverir bir anda. Yabancýlýk canýný sýkar ve onu milyonlarca insanýn yaþadýðý bir yerde yalnýz býrakýr. Wilhelm von Humbold, “Bir ulusun dili onun ruhudur, ruhu da dilidir” der. Ruhsal þekilleniþ bir ulusun önemli özelliklerindendir. Bir ulusun ulus olabilmesi için gereken özelliklerdendir. Kürt ulusunun bu ruhsal þekilleniþi, dilinin yasaklanmasý ile bozulmak istenmiþ ve bir ulusa ait bütün bir tarih, kültür ve miras yok edilmek istenmiþtir. Bu istek bir kiþi ya da kiþilere ait deðildir. Bu istek Türk burjuva sýnýfýna aittir. Burjuvazi bu politikayý on yýllardýr uyguluyor ve bu þekilde milyonlarca insaný kendisine ait olmayan, kendisine yabancý gelen bir kültür ve ruhsal þekilleniþ içerisine sokmaya çalýþýyor. Burjuvazinin çýkarlarý söz konusu olduðunda, bunlarýn dýþýnda her þey önemsiz ve deðersizdir. Kürt Dilinin Asimilasyonu Devlet Politikasýdýr 39


Umut Güneş

Osmanlý imparatorluðunda birçok ulus ve ulusal topluluk “yaþardý.” Ve henüz uluslaþma sürecinin yaþanmadýðý dönemlerde, Osmanlýnýn toplum yapýsý dinlere göre ayrýlmýþtý. Bu toplum yapýsýnda Müslümanlar “millet-i hakimiye” yani hakim millet diye tabir edilirdi. Ezilen milletler durumunda olanlar ise gayrimüslimlerdi. Fakat genç Türk burjuva sýnýfýnýn kurulmasýna öncülük ettiði TC cumhuriyeti kurulduktan sonra bu durum deðiþti. Ezen ve ezilen ulus kavramý deðiþti. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda Türk burjuva sýnýfý açýsýndan, henüz güç dengeleri bu topraklarda yaþayan bütün ulus ve ulusal topluluklarý yok sayabilecek düzeyde deðildi. Ve bu durum Türk burjuva sýnýfýnýn en yetkili temsilcisinin aðzýndan þöyle açýklanýyordu: “Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasýyla bir iki noktayý arz etmek isterim. Burada maksut olan ve Meclis-i Alinizi teþkil eden zevat yalnýz Türk deðildir, yalnýz Çerkez deðildir, yalnýz Kürt deðildir, yalnýz Laz deðildir, fakat hepsinden mürekkep( oluþmuþ) A-nasýr-ý Ýslimiye’dir.” 1920 yýlýnda mecliste çýkan bir tartýþma üzerine Mustafa Kemal bu sözlerle sorunu kesin bir dille açýklýyor. Ama çok deðil 1924 anayasasýnýn ilaný ile görüldü ki, TC.’nin tanýdýðý tek ulus Türk ulusudur. Bunu herkese kabul ettirmek için ise her türlü yol denenmiþtir. Eðitim burada kullanýlan en önemli araçtýr. Her yerde Türkçe kullanýlmaya baþlanmýþ ve baþka dilleri kullananlar cezalandýrýlmýþtýr. 1925 yýlýnda kabul edilen ve uzun süre saklanan “Þarký Ýslahat Planý” ile ilk defa resmi olarak Kürtçe (ve diðer ulusal topluluklarýn dilleri) yasaklanýr. Bu yasanýn 41. maddesi þöyledir: ‘Malatya, Elazýð, Diyarbakýr, Bitlis, Van, Muþ, Urfa, Ergani, Hozat, Erciþ, Adilcevaz, Ahlat, Palu, Çarsancak, Çemişgezek, Ovacýk, Hýsnýmansur (Adýyaman), Besni, Arga, Hekimhan, Birecik, Çermik, vilayet ve kaza merkezinde, hükümet ve belediye dairelerinde, diðer kuruluþlarda, okullarda, çarþý ve pazarda Türkçeden baþka dil kullananlar, hükümet ve belediyenin emrine aykýrý davranmakla suçlanacak ve cezalandýrýlacaktýr’ Bu plan eksiksiz uygulanýr ve koyunun 25 kuruþ ettiði bir dönemde, konuþulan her Kürtçe kelime baþýna 5 kuruþ ceza alýnýr. Bu plan sadece bir ulusu inkar etmenin, akýllardan kazýmanýn 40


Zamanın Dili

ve o ulusun dilinin yok edilmek istenmesinin çok ötesinde, Türk burjuva sýnýfýnýn sermaye birikimini saðlamak adýna nasýl acımasýz yollarý kullandýðýný göstermesi açýsýndan ibret vericidir. Çünkü Türk burjuva sýnýfý o dönem henüz yeterince sermaye birikimine sahip deðildir, bu nedenle emekçiler ve ezilen Kürt ulusunu bu tür yasalarla sömürmekte, iliðini kurutmaktadýr. Ýkincisi; devletinin varlýðýný garanti altýna almak adýna, yeni yetiþen ve yetiþecek olan kuþaðý bu topraklarda sadece tek bir ulusun var olduðuna inandýrmak için uygulamaktadýr. Bu bir devlet politikasýdýr. Çünkü, TC. devletinin temelinde Kürt ulusunun inkarý vardýr, bu devletin temel direklerinden biridir. Öyle ki bugünün faþistleri nasýl Kürt halkýna saldýrmakta tereddüt yaþamaz ve devlet tarafýndan korunursa, o dönemde gerici burjuva cumhuriyetinin savunucularý, dilin önemini bildiklerinden dolayý halký Türkçe konuþmaya zorlamaktadýr. 1927 yýlýnda Dar-ül-fünun Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti “Vatandaþ Türkçe Konuþ” kampanyasý baþlatýyor. Buna bütün gerici gençlik örgütleri ve Türk ocaklarý destek veriyor. Kürtçe konuþanlar sokaklarda dövülür, otobüslerden dövülerek atýlýr ve saldýrýya maruz kalýrken, kendi anadilleri ile konuþanlarý büyük bir suç iþlemiþ gibi görürler. Suç ise açýktýr: “Türklüðe Tahkir” yani hakaret. Böylece sokaklarda eli sopalý dolaþan gericiler, Kürtçe konuþan ya da azýnlýk dillerinden her hangi birini kullananlara saldýrýrlardý. Bu politika 1960’lı yýllara kadar ara ara uygulandý. Dil bilimde, bir dilin bu þekilde yok edilmesi, asimile edilmesi “Dil kýrým” diye ifade edilir. Buna “Beyaz Ölüm” de denir.

Cizre’de bir Ortaokul 1950’li yýllarda Cizre’de bir ortaokulda okul müdürü, bütün öðrencilerin þaþkýn bakýþlarý içerisinde tahtaya þöyle yazar: “Kürtçe konuþanlara on kuruþ ceza, konuþanlarý ihbar edene beþ kuruþ mükafat. Kürtçe konuþaný gören, öðrenciyi ihbar etmezse ona on kuruþ ceza.” Bu yaþadýðýmýz döneme gelene kadar hiç deðiþmedi. Hep ayný biçim uygulanmadý elbette ama sonuçlarý hep benzer oldu, amacý 41


Umut Güneş

da ayný. Kürt ulusunun gencecik çocuklarý ürkeklik, içine kapanýklýk, tutukluluk vb. gibi toplumsal yaþama uyumda görülen bozukluklarýn birçoðunu yaþarken, travma içinde yetiþen kuþaklar boy verdi. Sonuçta Kürt ulusu üzerinde uygulanan imha ve inkar politikasý devletin resmi politikasý olarak günümüzde de sürüyor ama öncekilerden farklý koþullarda.

Yasaklanmýþ Dille Zafer Türküleri Fakat hiçbir þey olduðu yerde durmuyor. Buraya kadar anlattýklarýmýz Türk burjuva sýnýfýnýn resmi politikasýnýn ne olduðunu gösteriyor. Fakat anlattýklarýmýzdan çok daha acý olaylarýn yaþandýðý su götürmez. Ama bu madalyonun sadece bir yüzü. Madalyonun diðer yüzünde ise Kürt halkýnýn, Orta Doðu’nun bu en devrimci halklarýndan olan Kürt halkýnýn kendisini var etme ve kendisine ait olaný yaþatma mücadelesi var. Türk burjuva sýnýfýnýn uyguladýðý ve iþbirlikçi Kürt burjuva sýnýfýnýn destek verdiði bu politikalar ne kadar ürkütücü ve korkunç ise; Kürt halkýnýn buna karþý vermiþ olduðu mücadele o kadar görkemli ve haklý. Bugün Kürtçe hala yasak bir dil. Ne resmi kurumlarda kullanýlýyor ne de Kürt çocuklarý ana dillerinde eðitim görüyor. Ama önceki dönemlerde olduðu gibi Kürtçe konuþanlar, ya da Kürtçe müzik dinleyenler kolay kolay saldýrýya uðrayamýyor. Bugün Kürt halký uyanýþýný ve bu mücadelede elde ettiði zaferleri yasaklanmýþ olan diliyle sokaklarda, meydanlarda haykýrýyor. Taleplerini Kürtçe dile getiriyor. Bunu nasýl yorumlamak gerekir? Devletin, bu faþist devletin artýk daha “demokratik” oluyor olmasý ile mi, yoksa Kürt halkýnýn onurlu mücadelesi ile mi? Gerçekleri görmek isteyen herkes Kürt halkýnýn onurlu mücadelesi diyecektir. Bu mücadele sayesinde birçok kazaným elde edildi ve devrimin de en önemli dinamiklerinden olan Kürt halkýnýn mücadelesi, emekçilerin mücadelesi sayesinde faþist devlet birçok defa geri adým attý. Atmaya da devam edecektir. Ýktidarýný kaybetme korkusuyla burjuvazinin vermeyeceði taviz yoktur. Kürt halký ve emekçiler sürdürdükleri mücadele süreci içerisinde bunu görmelidirler, görüyorlar. Her 42


Zamanın Dili

deneyim daha ileri adýmlarýn zeminini hazýrlýyor ve yasaklar yaþamýn içerisinde tuzla buz oluyor. Devrimin gücünü görnek isteyen herkes, burjuvazinin yönetemediðini görmek isteyen herkes bu duruma bakabilir. Okullarýn açýldýðý dönemde “Ana Dilde Eðitim” için hem orta öðretim öðrencileri, sonrasýnda da üniversitedeki Kürt öðrencileri boykot eylemini gerçekleþtirdiler. TZP-Kurdi’nin çaðrýsýyla gerçekleþen bu eylemler, Kürt halkýnýn kendi taleplerini dile getirmesi açýsýndan önemli elbette ve desteklenmelidir. Fakat þunu da görmek gerekir salt ana dilde eðitim, Kürtçe üzerindeki asimilasyonun bittiði anlamýna gelmez ve bu talep “Resmi dil zorunluluðunun” kaldýrýlmasýna kadar ilerletilmelidir. Bütün devlet kurumlarýnda tek bir dilin konuþulma zorunluluðu kaldýrýlmalýdýr. Bununla beraber yukarýda da söylendiði gibi kazanýlan her hak mücadele içerisinde elde edildi. Haliyle faþist devlet yapýsý parçalanmadan; halklarýn özgürce geliþiminin önünü açacak ve destekleyecek bir Demokratik Halk Ýktidarý kurulmadan hiç bir hakkýn güvencesi olamaz. Bu nedenle Kürt halký asla bu düzenden bir umut beklememelidir. Umudunu devrime baðlamalýdýr. Çünkü bir ulusun kendi geleceðini tayin etme hakkýný tanýmayan bir devlet, o ulusun geliþmesini de istemez, ona ait olan kültürün, dilin devam etmesini de istemez. Kürt dilinin ve diðer bütün dillerin özgürce geliþip serpilebileceði, bu haklarýn bizzat halkýn kendisi tarafýndan garanti altýna alýnacaðý tek iktidar, Demokratik Halk iktidarýdýr. Mücadele bunu hedeflemeli ve onun için olmalýdýr. Ekim-2010

43


Umut Güneş

DEVRİMCİ ENTERNASYONALİZMİN YENİ ÖRNEKLERİNİ YARATALIM Geçtiðimiz günlerde Paris sokaklarýný dolduran binlerce liseli öðrenci “Ýþçi sýnýfýnýn askerleriyiz” sloganý ile günlerce polisle çatýþtý. 68 Baharýný hatýrlatan bu eylemlilikler, iþçi sýnýfý ile öðrenci gençliðin mücadelesinin bütünleþmesinin güzel bir örneðiydi. Yine ayný süreçte Yunanistan’da yaþanan eylemlilikler, Londra’da yaklaþýk yüz bin kiþinin sokaklara çýkmasý. Avrupa’da: Ýspanya, Yunanistan, Portekiz, Ýrlanda gibi ülkelerin kapýsýnda ekonomik krizin kendisini göstermesi. Avrupa emekçi sýnýflarýnýn ve gençliðinin sokaklarý ýsýtacaðýnýn iþaretlerini veriyor. Önümüzdeki günler hareketli olacak ve bugün gençliðin enternasyonal mücadeledeki rolünü yeniden ele almak önemli olacaktýr. Çünkü bir bütün olarak sermaye sýnýfý uluslararasý çapta dayanýþma içerisinde bulunup, kapitalizmin dehþet sistemini ayakta tutmaya çalýþýrken; proletarya da uluslararasý dayanýþma içerisinde olmalýdýr. Çünkü her ülkenin proletaryasý, uluslararasý proletarya ordusunun bir müfrezesidir. Proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarý, her ülkenin proletaryasýný ortak düþmaný olan sermaye sýnýfýna karþý ortak mücadeleye iter. Ýþte bu koþullarda gençliðin proletarya enternasyonalizmindeki rolü önemlidir. Geçmiþte Marks ve Engels’in yönlendiriciliðindeki birinci Enternasyonal, yine Engels’in yönlendiriciliðindeki ikinci Enternasyonal ve son olarak Lenin’in önderliðinde kurulan, Stalin, Dimitrov gibi komünist önderlerin yönetimindeki üçüncü Enternasyonal deneyimleri, proletarya enternasyonalizminin en güzel örneklerini verdi. Daha sonraki süreçte de dünyanýn her yerinde komünistler, enternasyonal dayanýþmanýn örneklerini yanýtlýlar. Filistin’e 44


Zamanın Dili

giden Deniz Gezmiþ ve yoldaþlarý, daha sonra 1982 yýlýnda Filistin gerillalarýyla birlikle Amon kalesini Ýsrail’e karþý savunurken ölümsüzleþen TKEP’in enternasyonal savaþçýlarý Ýmam Ateþ ve Mustafa Çetiner, yine 1986 yýlýnda ölümsüzleþen Teðmen Ali (Cevat Saim Çelen) bizlere izlememiz gereken örnekleri gösterdiler. Bu örnekler bu topraklardaki devrimci gençliðin yolunu aydýnlatýyor.

Sosyalizm Hücumda Kapitalizmin geliþme dönemlerini incelediðimizde kapitalizmin ilk dönemlerinde ayaklanmalarýn bir ya da birkaç bölgede olduðunu görürüz. Ama bugün ayaklanmalar dünyanýn bütününde gündeme geliyor. Yeryüzü mücadele alaný haline geliyor. Kapitalist sistemin yaþamýþ olduðu kriz, önlenemediði gibi giderek derinleþiyor. Bu yüzden sermaye ile proletarya arasýnda yaþanan savaþým her geçen gün nihai çatýþmaya doðru hýzla ilerliyor. Ama o aþamaya gelene kadar birçok bölgede dünyanýn genelini etkileyen çarpýþmalar yaþanacak ve bu çarpýþmalardan devrimin zaferle çýkmasýnda proletarya enternasyonalizminin büyük rolü olacaktýr. Dün yaþanan örnekleri bugün kitleler halinde göstermek gerekiyor. Yani kitleleri sokaða dökerek dayanýþma örneklerini göstermek gerek. Çünkü proletarya enternasyonalizmi; iþçi sýnýfýnýn ve onun Marksist- Leninist partisinin ideoloji ve politikasýnýn uluslararasý iliþkiler alanýndaki temel noktasý, burjuva milliyetçiliðinin, þovenizminin tam tersidir. Proletarya enternasyonalizmi birçok biçimde dile gelebilir. Bu tamamen tarihsel koþullar tarafýndan oluþur ve geliþir. Maddi ve manevi dayanýþmadan doðan karþýlýklý destek, ortak hareketler, iþçi sýnýfý partilerinin yoldaþça karþýlýklý iliþkileri, uluslar sorununun enternasyonalci anlayýþa uygun çözümü, sosyalizmin kurulmasýnda sosyalist ülkelerin sýký iþ birliði ve yardýmlaþmalarý, sosyalist ülkeler arasý ekonomik bütünleþmeler, tüm bunlar proletarya enternasyonalizminin dile geliþ biçimleridir. Sosyalizmin kapitalizme karþý hücuma kalktýðý günümüzde, Türkiye ve K. Kürdistan’da yükselen devrim mücadelesini, dev45


Umut Güneş

rimci gençlik göstereceði enternasyonal dayanýþma örnekleri ile geliþtirmelidir. Bu dayanýþmanýn nasýl olmasý gerekliðini elbette somut þartlar belirleyecektir, ama bundan önce gençliðin bu yöndeki eðitimini arttýrmak gerek.

Kore Yarýmadasýnda Savaþ Çanları Bu yazýnýn yazýldýðý zamanlarda haberlerde, Güney Kore’nin bir açýklamasý yer alýyor. Yapýlan açýklamaya göre Kuzey Kore tarafýndan Güney Kore’nin bir adasýna top atýþlarý yapýlmýþ fakat Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nden yapýlan açýklamada ise ilk top atýþlarýnýn Güney Kore askeri birlikleri tarafýndan yapýldýðý ve uyarýlara raðmen devam eden top atýþlarýna sert cevap verildiði söyleniyor. Bir süredir emperyalistlerin savaþ kýþkýrtýcýlýðý yaptýðý, Amerikan ve Güney Kore ordusunun Kore Yarýmadasýnda askeri tatbikatlar yaparak savaþ hazýrlýðýnda olduðu biliniyordu Sosyalist Kore’ye yönelik bu saldýrýlar yeni deðil. Daha önce de Güney Kore ve emperyalistler tarafýndan uydurma haberler yapýlarak saldýrý düzenlendiði ve Kuzey Kore’ye yönelik baskýları arttýrmak için kullandýðý biliniyor. En ünlüsü ise 1950 yýlýnda Kuzey Kore Birlikleri 38. enlemi aþtý bahanesidir. Gerçekte ise Güney Kore askeri birlikleri 38. enlemi aþarak Kuzey Kore’ye saldýrnýþ, devrimci iktidarý yýkmak için savaþ baþlatmýþtý. Ama düþündükleri gibi olmadý. Kýsa süre içerisinde Kuzey Kore birlikleri Güney Kore’nin baþkentini ele geçirdi. Onlarý kurtaran ise ABD’nin müdahalesi oldu. Bu emperyalistlerin bildik oyunlarýdýr. Nazi Almanya’sý da Sovyetler Birliði’ne böyle bir bahane ile saldýrmýþtý. Bugün ABD ve Güney Kore tarafýndan söylenenler de savaþ baþlatmak için uydurma haber yapmaktan baþka bir þey deðil. Fakat Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, verdiði sert yanýtla devrimi savunmak konusunda ne kadar kararlý olduðunu gösteriyor. Bu þekilde dünya iþçi sýnýfýna ve devrimci gençliðine büyük güven veriyor. Sosyalist Kore’yi savunmak devrimci gençlik açýsýndan bir görevdir. Kore yarım adasýnda yaþananlar, kapitalizmin ve onun baþ 46


Zamanın Dili

temsilcisi olan ABD’nin yaþamýþ olduðu derin krizden ayrý ele alýnamaz. Emekçilerin yükselen mücadelesinden ve anti-kapitalist kitle gösterilerinden ayrý ele alýnamaz. Birçok kapitalist ülkenin iflas tehlikesi ile karþý karþýya oluþu, kapitalistleri devrimci ayaklanmalara karþý hazýrlanmaya itiyor. Çünkü kapitalizm bugün dünya üzerinde yalnýzca daha fazla kan dökerek ayakta kalabilir. Sermaye açýsýndan baþka bir çýkar yol gözükmüyor. Bu ise insanlýðý iki seçenekle karþý karþýya býrakýyor. Ya kapitalizm altýnda yok oluþ, ya da sosyalizm.

Gençlik, Devrimci Enternasyonalizm Bayraðýný Yükseltmelidir! Enternasyonalizm devrimci temelde ele alýnmalýdýr. I990’larýn baþýna kadar devrimci enternasyonalizm örnekleri kendisini gösteriyordu. Ama son dönemde, özellikle Sovyetler Birliði’nin daðýlmasýndan sonra, düþünsel ve pratik olarak bir gerilemeye uðramýþtýr. Bunun temel nedeni kapitalist ülkelerde ki komünist partilerin oportünizme ve sosyal reformizme kaymasýdýr. Hal böyle olunca reformistleþen bu partiler tarafýndan enternasyonalizm örnekleri; dayanýþma fakslarý, açýklamalarý, yazýþmalar ve destek ziyaretlerinden öteye gitmedi. Bu partilerin öncülüðündeki gençliðin de yaptýklarý daha farklý deðildi. Oysa sermayenin uluslararasý kardeþleþmesi, hangi bölge olursa olsun gerçekleþebilecek devrimci bir ayaklanmanýn önünü kesmek ya da ezmek için yardýmlaþmalarý, reformizmin bu “enternasyonal dayanýþma’’ örnekleriyle karþýlanamaz. Çünkü bugün her ülkenin iþçi sýnýfýnýn ve gençliðinin uluslararasý düþmanlarý bulunuyor. Bu yeni bir þey deðildir. Ama bugünün farký, devrimlerin uluslararasý sermayenin gücüyle önlenmeye çalýþýlmasýnýn çok daha aleni olarak görülmesidir. Hatta artýk burjuvazinin devrimlerle baþ edebilmesi için uluslararasý bir ittifak, zorunludur. Bu sermayenin gelmiþ olduðu düzeyle alakalý. Sonuçta hangi ülkede bir devrim tehlikesi gündeme gelirse gelsin, baþta emperyalist ülkeler olmak üzere. burjuva sýnýflarýn hepsi bunu kendi ülkesinde 47


Umut Güneş

oluyormuþ gibi ele alýyor, kendi iktidarýný tehdit ediyormuþ gibi karþý koyuyor. Devrimin zaferi kaçýnýlmazdýr. Anti- kapitalist mücadelenin yükseliþe geçtiði bu dönemde, devrimci enternasyonalizm çok daha önemli bir yerde duruyor. Peki, bu ne demektir? Bu sorunun tek bir cevabý var: proletarya ve devrimci gençlik açýsýndan tek devrimci enternasyonalizm anlayýþý, kendi ülkelerinde ki sermaye egemenliðini yýkmaktýr. Devrimci enternasyonalizme dayanan bir mücadele, ancak komünist partiler öncülüğünde gerçekleþebilir. Bu nedenle gerçek Marksist-Leninist ilkelere dayanan komünist partiler iþçi sýnýfý ve gençliðin ihtiyaç duyduðu þeydir. Türkiye ve K. Kürdistan proletaryasý ve gençliði Komünist partisine sahiptir. Bu topraklarda devrime öncülük edecek ve devrimci enternasyonalizme dayalý bir mücadeleyi örgütleyip, yönetebilecek bir parti var. Bu parti Leninist Partidir. Kökleri Deniz Gezmiþ’lere dayanan ve bu nedenle Deniz’lerin Partisi diye de adlandýrýlan Leninist Parti, tarihine bakýldýðýnda görülecektir ki, devrimci enternasyonalizmin ateþiyle çelikleþmiþtir. Gençlik içerisinde faaliyet yürüten Devrimci Öðrenci Birliði (DÖB’ün de tarihi Deniz’lere dayanýr), Genç Emekçiler Birliði (GEB) gibi örgütlenmeler devrimci komünist gençliðin örgütlenmeleridir. Enternasyonalist yapýya sahiptir. Ve devrimci enternasyonalizmi temel alýrlar. Leninist Parti’nin önderliðinde devrimci gençlik mücadelesini yürüten DÖB, GEB gibi örgütlenmeler, yine Leninist Parti’nin önderliðinde devrimci enternasyonalizm bayraðýný yükseltecektir. Leninist Parti, tarihindeki devrimci enternasyonalizmin örnekleriyle gençliðe güven vermektedir. Kore yarým adasýnda ki savaþ gerginliði, Avrupalý emekçilerin kitlesel gösterileri, gençliðin devrimci eylemlikleri; Leninist gençliðin önüne devrimci enternasyonalizmin yeni örneklerini yaratma görevini koyuyor. Leninist gençlik görev baþýna! Kasým-2010

48


Zamanın Dili

SOSYALÝZMDEN GERÝ DÖNÜÞ YOK Latin Amerika’da küçük bir ada, ama kapitalist dünyanýn baþ belasý olan Küba’da yaþananlar, devrim düþmanlarýný heyecanlandýrdý. Uzunca bir süredir, yüzyýlýn komünü Küba’da yaþananlar dikkatle izleniyor. 89-91 karþý devrimleriyle daðýlan Sovyetler Birliði’nden sonra, neredeyse sosyalizmle özdeþleþen Küba’nýn, ayný süreci yaþamasý ve “sosyalizmden vazgeçmesi” burjuvazinin en büyük beklentisiydi. Fakat bu küçük adanýn, dev yürekli insanlarý Sovyetler Birliði olmadan 20 yýldýr sosyalizmin bayraðýný gururla dalgalandýrýyor. Küba’nýn doktorlarý Afrika’da, Latin Amerika’da, Asya’da insanlara saðlýk götürmeye devam ediyor. Küba sosyalizmi her geçen gün daha da geliþerek, halkýnýn daha iyi koþullarda yaþamasý için mücadele ediyor. Ama nedense Küba’daki her ilerleme, sermayenin propaganda merkezleri ve iþçi sýnýfý içindeki ajanlarý tarafýndan, “kapitalizme dönüþ” olarak yansýtýlmaya çalýþýlýyor. Korku, kaygý ve telaþ yaratýlmaya, “sosyalizmin son kalesi de çöküyor” psikolojisini oluþturmaya çalıþýyorlar. Kapitalizmin yenilmezliði anlayýþýný kabul ettirmek 49


Umut Güneş

istiyorlar. Hal böyle iken þunu rahatlýkla söyleyebiliriz, demek ki Küba iyi yolda, demek ki Fidel haklý “Vamos Bien”

Küba Sosyalizmi Dimdik Ayakta! “Sermaye toplumsal bir iliþkidir” diyordu Marx. Evet, Sosyalizm de toplumsal bir iliþkidir! Kapitalizmde bu iliþki; bir tarafta üretim araçlarýna sahip olan burjuva sýnýfýyla, üretim araçlarýndan yoksun olduðu için, emek gücünü satarak yaþamýný sürdürmeye çalýþan proletarya arasýndadýr. Bu iliþki biçimi kapitalist sistemde kimin egemen, kimin egemenlik altýnda olduðunu belirler. Sosyalizmde ise bu iliþki biçimi tersine döner. Yani yadsýnmanýn yadsýnmasý. Üretim araçlan toplumsal ‘mülkiyet haline gelir, burjuvazi mülksüzleþtirilir. Böylece proletarya egemen sýnýf haline gelir. Bu süreç sýnýfsýz, sýnýrsýz, devletsiz toplum olan Komünizme kadar sürer. Sýnýf savaþýmý bu süre içerisinde amansýz devam eder, fakat farklý koþularda, farklý biçimlerde. Sosyalizm bu sürecin ilk aþamasýdýr. Ýnsanlýk henüz Komünizmi görmedi, ama sosyalizmi gördü ve hala yaþýyor. Bugün sosyalizmin temsilcisi Küba’da olanlar, büyük bir dikkatle izleniyor, tartýþýlýyor. Sosyalist ülkelerde yaþananlarý tartýþmak için bazý zorunlu gördüðümüz açýklamalarý yapmamýz gerek. Tartýþma böyle daha saðlýklý yürüyebilir çünkü. Birincisi; sanýldýðý üzere sosyalizm içe kapanýk bir toplum ve sistem deðildir. Günümüze kadar yaþanan sosyalizm deneyimleri böyle bir izlenim yaratsa da aslýnda bu tamamen, sosyalist ülkelerin yaþamýþ olduðu ambargo, askeri abluka vb. nedenlerden kaynaklanmýþtýr. Buna bir de kapitalist merkezlerin propagandalarý eklenince böyle bir izlenim kafalarda oluþabiliyor. Kapitalizmden daha ileri bir toplumsal sistem olan sosyalizm, nasýl olur da dünyanýn bir bölgesinde, cam fanus içerisinde tek baþýna yaþayabilir? Üstelik kapitalizm tüm dünya üzerinde iletiþimi, ulaþýmý bu kadar yaygýnlaþtýrmýþ, ülkeleri birbirine bu kadar baðlamýþken bu düþünülebilir mi? Ýkincisi; sosyalizm kapitalist ülkelerle iliþki kurmaz, ticari iliþkiler geliþtiremez gibi bir kural yoktur, olmaz da. Her þeyden önce bugün kendi kendine yetebilen ülke düþüncesi çoktan ortadan kalktý, çünkü bir metanýn 50


Zamanın Dili

üretimi bugün dünya üzerine yayýlmýþ durumda. Yani birbirine baðýmlýlýk dünya ölçüsünde geniþledi. Bir kriz bir anda dünyayý etkisi altýna alýyorsa, zincirleme olarak ülkeler, þirketler çöküyorsa bu baþka neyin göstergesidir? Son olarak en az bunlar kadar önemli olan bir diðer konu ise yaþanan sosyalizm deneyimlerinin hepsinin sosyalizmin tek yanlý birer örnekleri olduðudur. Yaþanan sosyalizm deneyimleri birer örnek oluþturur ve buralardan dersler çýkartýlýr ama bir ulusun yaþam tarzý dahi o ülkedeki sosyalizm deneyimini, kendisinden önceki deneyimlerden çok farklý yapabilir. O ulusun kültürü, gelenekleri, coðrafýk etkiler vb. zorunlu olarak etkiler ve bu kaçýnýlmazdýr. Bu nedenle yaþanan iki deneyimi karþýlaþtýrmak birini haklý görmek, diðerini yanlýþ görmek, yaþanan bir deneyimi sosyalist sistemin bütün örneði olarak düþünmek saðlýksýz bir yaklaþýmdýr. Tehlikelidir. Bu þekilde yapýlan deðerlendirmelerden doðru sonuçlara ulaþýlamaz. Bu açýklamalardan sonra konumuza dönebiliriz. Küba devrimi her zaman kendi ayaklarý üzerinde durdu. Kendi insanýna ve gücüne güvendi. Ama Küba devrimini ayakta tutan, güçlenmesini saðlayan en önemli unsurlardan biri kuþkusuz Sovyetler Birliði idi. Haliyle Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra tek kaldýlar. Çok zorlandýlar. Kýsa süre içerisinde yakýtsýz ve gýdasýz kaldýlar. Þeker pazarýnýn büyük bir kýsmýný kaybettiler. Emperyalist ambargo sýklaþtýrýldý. Ekonomi ciddi sýkýntýlar yaþadý. Bu sýkýntýlar içerisinde bir de ideolojik savruluþ yaþayan sosyalist hareketlerin yaratmýþ olduðu bunalým ortamý, moral bozukluðu eklenince, herkes Küba’nýn da teslim bayraðýný çekeceðini düþündü. Fakat düþündükleri gibi olmadý. Küba halký, öncü komünist partisi ve Fidel “Sosyalizmden Geri Dönüþ Yok” dediler.

“Özel Dönem”den Bugüne Sosyalizm bayraðýný en önde taþýma kararý veren Küba, bu görevi çok zorlu koþullarda üzerine aldý ve baþarýyla da sürdürüyor. Sovyetler Birliði daðýldýktan sonra Küba’da sosyalizmin geliþiminin sekteye uðradýðý doðrudur. Çünkü ciddi sýkýntýya uðrayan ekonomiyi düze çýkarmak, halkýn ihtiyaçlarýný karþýlamak, üre51


Umut Güneş

timi sadece devam ettirmek deðil, geliþtirerek devam ettirmek, kaynaklarý çok olmayan bir ülke açýsýndan ve emperyalizmin ambargosu altýnda bunu yapmak pek de kolay olmasa gerek. Kaldý ki bu dönemin sýkýntýlarý sadece ekonomide yaþanmadý, bunun yansýmasý olarak sosyal yaþam içerisinde yolsuzluk vb. gibi problemler de baþ gösterdi. Bunlar kapitalist ülkelerle karþýlaþtýrýldýðýnda, önemsiz derecede de olsa yaþandý. Ama Küba sabýrla çalýþarak bu sorunlarýn üstesinden geldi. Yaþanan bu döneme Küba’da “Özel Dönem” deniyor. Bugün “Özel Dönem” denilen süreç hala hissedilse de, büyük oranda Küba hem ekonomide hem de sosyal yaþamda ki sorunlarý çözdü. “Özel dönem”in yaþandýðý süreçte, sosyalizmin en küçük olanaðý dahi boþa harcanmamalýydý ve öyle de oldu. Bu dönemde daha çok; eðitim, saðlýk, ulaþým, konut gibi temel hizmetler ekonominin ilk sýrasýnda yer aldý. Ama bu dönemden kaynaklý örneðin beyaz eþya, tv gibi elektronik eþyalar,internet vb. çok yaygýnlaþtýrýlmadý. Çünkü enerjiyi tasarruflu kullanmak gerektiðinden bu tür bir önleme baþvurulmuþtu. Zorunlu olarak kullanýlmasý gereken alanlar, kurumlar dýþýnda pek yaygýn olmamasýnýn temel nedeni budur. Nihayetinde sosyalizm de ekonomik bir sistemdir ve kaynaklarýn planlanmasý, yani planlý ekonomi sosyalist ekonominin özünü oluþturur. Küba sosyalizminin halkýný bu tür hizmetlerden mahrum býraktýðý propagandasýna alet olanlar, öncelikle yýllardýr Küba’ya uygulanan ambargonun nedenini sorsunlar. Bu ambargonun Küba ekonomisinde yarattýðý kayýplarý araþtýrsýnlar. Ve bu dönemde bile Küba insaný temel hizmetler konusunda sorun yaþamamýþtýr. Uluslararasý dayanýþmada en öndedir Küba. Yoksul ülkelere doktor, öðretmen yollamýþtýr. Küba saðlýk sistemi dünyada bir numaradýr. Neden? Çünkü sosyalizm insaný temel alýr. Ýhtiyaçlarý görür ve kendisini ona göre geliþtirir. Bugün telefon, tv, internet vb. özel dönemde yaygýn olmayan elektronik araçlar ve hizmetler yaygýnlaþtýrýlýyor. Çünkü Küba sosyalizmi daha da geliþiyor ve geliþtikçe halkýnýn ihtiyaçlarýný karþýlamak konusunda daha ileri adýmlar atýyor. Sosyalist sistemleri deðerlendirirken, hangi aþamadaki sosya52


Zamanın Dili

lizmi deðerlendirdiðimizi bilmeliyiz. Örneðin SSCB’nin varlýðýndaki Küba ile “Özel dönem”i yaþayan Küba’nýn ayný olduðundan bahsedilebilir mi? Ya da günümüz Küba’sý ile “Özel dönem”i yaþan Küba’nýn ayný olduðundan bahsedebilir miyiz? Her sosyalist deneyimi kendi geliþme evreleri içerisinde deðerlendirmek gerek. Ama tüm bu süre içerisinde ayný olan bir þey var: Üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyeti ve proletarya diktatörlüðü. Geliþimini, geliþiminin hýzýný; içerdeki üretim araçlarýnýn geliþkinliði, üretim iliþkilerindeki geliþkinlikle, uluslararasý durumla beraber deðerlendirmek gerek. Sosyalist sistemin evrimi devam ediyor, ama bunun hangi koþullarda olduðu ve hangi aþamadaki sosyalizmden bahsettiðimizi iyi bilmek gerek. Yaþadýðýmýz çað bütünsel olarak devrimler ve ayaklanmalar çaðýdýr, ama bu süre içersindeki her deneyim bütünsellik oluþturmaz. Her deneyim yaþadýðýmýz çaðýn bir deneyimidir ve çaðýmýza kendinden bir þeyler katar. Soruna böyle bakarsak, sosyalist sistem içerisindeki müdahaleleri, yaþanan geliþmeleri daha iyi kavrayabiliriz.

Reform Paketi Ve Tartýþmalar Reform paketi Küba’da açýklandýðýnda özellikle kapitalist propaganda merkezleri tarafýndan çarpýtýlmaya çalýþýldý. Küba’da sosyalist sistemin iþe yaramadýðýna dair, yanýlsamalar yaratmaya, reform paketini de buna örnek olarak göstermeye çalýþtýlar. Bu planlý ve programlý bir saldýrýdýr. Özellikle Küba devlet baþkanlýðýna Raul Castro’nun getirilmesinden sonra, Küba sisteminin çökeceðine dair propagandalar arttý. Sermayenin yaratmaya çalýþtýðý korku, kaygý ve kuþkuya yer yok! Bunun yaratýlmasýna da izin vermeyelim. Kafalarda bulanýklýða da yer yok! Bugün Küba’da olup biten, týpký “Özel dönem”deki gibi; Sosyalist ekonominin korunup, daha da güçlenmesi için gerekli olanlarýn yapýlmasýdýr. Küba Merkez Ýþçi Sendikasý(CTC) tarafýndan yapýlan açýklama, konuyu aydýnlatýyor: “ ...Küba, ekonomik açýdan ilerleme saðlama, üretimi daha iyi örgütleme, üretkenlik potansiyelini geliþtirme ve üretkenliði arttýrma, disiplin ve verimliliði iyileþtirme aciliyetiyle karþý karþýyadýr ve bu yalnýzca ve yalnýzca halkýmýzýn onurlu ve adanmýþ 53


Umut Güneş

çabasýyla mümkün olacaktýr. Bugün, Kübalýlarýn görevi, çalýþmak ve bunu ciddiyet ve sorumlulukla yapmak, sahip olduðumuz kaynaklarý daha iyi kullanmak ve böylece ihtiyaçlarýmýzý karþýlayabilmektedir. Devlet iþletmelerinde ve bütçeden ödenek alan kuruluþlarda istihdam fazlasýnýn bir milyon kiþiyi aþtýðý bilinmektir. Devletimiz istihdam fazlasýna sahip üretim ve hizmet birimlerini desteklemeyi ve ekonomiyi hantallaþtýran, ona çelme takan, kötü alýþkanlýklar yaratan ve iþçilerin davranýþlarýnda deformasyona yol açan kayýplarý sürdüremez ve sürdürmemelidir de... Kamu sektöründe yalnýzca tarým, inþaat, öðretmenlik, polislik, sanayi iþçiliði gibi eskiden bu yana, iþ gücü eksikliði çekilen temel iþlerdeki pozisyonlarýn doldurulmasý mümkün olacaktýr. Ülkemizde, petrol, inþaat, biyo-teknoloji, ilaç sanayi ve turizm gibifarklý sektörlerde kayda deðer bir yatýrým süreci yürütülmekte, ayný zamanda baþka mallarýn da üretimi arttýrýlmaktadýr; bunlarýn yaný sýra, hizmet ihracatý arttýrýlacak ve bu da yeni istihdam olanaklarý yaratacaktýr. Kübalý iþçilerin ve halkýmýzýn birliði, Devrimin yarattýðý devasa eserin, ortaya çýkartýlmasýnýn anahtarý olmuþtur ve þu anda baþlattýðýmýz dönüþümlerde de en önemli stratejik silahýmýz olmaya devam edecektir. CTC- Ulusal Sekretaryasý (17.09.2010)” Yapýlan bu açýlamanýn yeterli olduðunu düþünüyoruz. Fakat þunu da belirtmekte fayda var. Sosyalist üretim iliþkileri uzlaþmaz çeliþki ve çatýþmalarla ilerlemez. Orada üretim araçlarýnýn mülkiyeti ile üretim iliþkileri içerisinde uyum vardýr. Evrimsel bir süreç yaþanýr. Fakat bu demek deðildir ki, sosyalizm üretim araçlarýnýn geliþimini kendiliðinden güvence altýna alabilir. Hayýr. Üretim araçlarýnýn geliþimi olmadan, üretim iliþkileri ile üretim araçlarý arasýndaki uyum da mümkün olmaz. Bu nedenle üretim araçlarýnýn geliþmiþliðinin güvence altýna alýnmasý; toplumsal üretici güçlerle, toplumsal üretim iliþkileri arasýndaki uyum, üretici güçleri yöneten toplumun bilinçli, planlý müdahalesi ile olur. Küba’da 40 yýldýr açýlmayan küçük özel giriþimciliðinin açýlmasý da bu plan ve müdahaleye dahildir. Küba bunu kendisinden emin ve proletarya diktatörlüðünün kontrolünde yapýyor. Yani 54


Zamanın Dili

Sovyet devriminden sonra, uygulanan NEP politikasýnýn yaþandýðý dönemdeki gibi Kim- Kimi gibi bir sorunu yok. Bu sorun Küba’da çoktan çözüldü ve sosyalist ekonomi Küba’da yerleþmiþ durumda. Ama Sovyetlerde uygulandýðý dönemde henüz kimin kime üstünlük saðladýðý kesinlik kazanmamýþtý ve bu bir tehlikeyi içeriyordu. Ama Küba’da bu sorun çoktan çözülmüþ durumdadýr. Bu nedenle yaþanan bu süreci Sosyalizmden geri dönüþ olarak yorumlamak, Küba’yý ve sosyalist deneyimlerin tarihini bilmemek demektir. Tam tersine bugün Küba’da olan sorun þudur: Sosyalist ekonomiyi daha iyi nasýl geliþtirebilir ve sosyalist toplumu, kazanýmlanný emperyalizmin saldýrýlarýndan nasýl koruyabilirizdir. Sosyalist üretici güçleri ve iliþkileri nasýl geliþtirebilirizdir. Kasým-2010

55


Umut Güneş

DEVRÝMLERÝN BAÞARISI ÝÇÝN “Bugün olanlar, ülkemizin ve tüm Arap dünyasýnýn tarihindeki en büyük halk devrimidir.” Mýsýrlý sosyalistler Kuzey Afrika’da esen fýrtýnayý böyle deðerlendiriyor. “En büyük halk devrimidir” ifadesi, halk devrimlerinin dayanmýþ olduðu güçlü ekonomik, politik sebeplerden ve devrimlerin bölgede ki etkisinden, emperyalist- kapitalist sisteme vurduðu darbeden ötürüdür. Devrimin Arap halklarýna öðrettiklerinden, gösterdiði cesaretten ötürüdür. Çünkü Lenin’in söylediði gibi “Buz kýrýldý yol açýldý”. Halk sokaklarda ve daha iyi bir dünya istemi ile nýücadeleyi sürdürüyor. Devrim derinleþiyor. Bu süreç dünya halklarýna büyük moral verdi. Burjuvazi ise dehþet içerisinde ama yüzyýllarýn yönetme geleneði ile çöken sistemini ayakta tutmaya çalýþýyor. Fakat Avrupa’da her an sokaklarý doldurabilecek yýðýnlar; Latin Amerika’da esen sosyalizm rüzgarý ve þimdi kaynayan Kuzey Afrika. Burjuvazinin egemenliðini her yerde yitirmeye baþladýðýný gösteriyor. Bu nedenle kapitalizmin çöküþünü geciktirebilirler ama asla önleyemezler. Zira halk devrimlerinin güçlü ekonomik-politik sebepleri var ve burjuvazi her gün yaptýklarý ile devrim için çalýþmaya devam ediyor. 21. yüzyýl ayaklanmalar ve devrimler yüzyýlýdýr. Bu, dünyanýn her yanýnda yaþanan ayaklanmalarla, yýðýnsal anti- kapitalist gösterilerle, Mýsýr ve Tunus’ta olduðu gibi halk devrimleri ile kanýtlanmýþ durumda. Leninist yazýnda bu belirleme “Yeni Evre” olarak adlandýrýldý. Avrupa’dan Latinlere, Orta doðudan Asya’ya. Afrika’da emekçi halklarýn yoðunlaþan eylemleri ayaklanmalarý son büyük kapýþmanýn ön hazýrlýðý niteliðindedir ve yaþananlar son kapýþmaya hýzla gidildiðini gösteriyor. Yeni Evre Ve Halk Devrimleri Emperyalist kapitalist sistem büyük bir kriz içerisinde ve krizlerin tek sonucu halkýn artan yoksulluðu, sefaleti deðil. Krizlerin 56


Zamanın Dili

bir diðer sonucu ise halkýn yoksulluða, sefalete, iþsizliðe, yozlaþmaya, yolsuzluða karþý eylemleri, isyanlarý ve ayaklanmalarýdýr. Toplumun pek çok kesimi bu eylemler ve ayaklanmalar içerisinde yer alýyor. Baþta proletarya, kent küçük burjuvalarý, yoksul köylülük, gençlik sokaklarý her geçen gün daha fazla ýsýtýyor. Geniþ kitleler bu kadar hareketli iken, hareketin daha ileriye sýçramasý için sistemin kendisi hedef olarak gösterilmelidir. Sorunun bir sistem sorunu olduðu gerçeði görülmeli ve proletaryanýn kapitalizmi ortadan kaldýrmadan özgür olmayacaðý, emeðin iktidarýný kurmadan kendisi ile birlikte diðer ezilen kesimlerin de özgürlüðe kavuþamayacaðý bilinmelidir. Özcesi komünistler bu koþullardan devrim için yararlanmalýdýr Kapitalizme karþý ayaklanmalarýn bu kadar geniþ bir kesimi içermesi rastlantý deðil. Kapitalizmin yarattýðý yýkýmýn bir sonucudur. Lenin in söylediði “...dünya kapitalist sisteminin gidiþi tek tekele doðrudur; ancak kapitalizm bu aþamaya ulaþamadan birçok ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel nedenlerden dolayý kendi karþýtýna dönecektir” ifadesi, Tunus, Mýsýr ve diðer Arap ülkelerinde olanlarla bir kez daha kanýtlanmýþ durumda. Yaþananlar gösteriyor ki devrimler, kapitalizmin çöküþü pek çok nedene baðlý olarak gerçekleþecektir. Kapitalist sömürü zincirinin biriktirmiþ olduðu çeliþki ve çatýþmalar, iþçi ve emekçilerde, gençlikte düzene ve onun yozlaþmýþ yöneticilerine karþý büyük öfke duymalarýna neden oluyor. Ve bir kývýlcým hareketi baþlatmaya yetiyor. Düzenden kopuþun nesnel temelleri var oldukça, geriye sadece bir genel bahanenin emekçileri, gençliði harekete geçirmesi kalıyor. Tunus’ta olduðu gibi üniversite ateþleyicilerini bekliyor. Devrimin sýçramalý geliþimi tüm dünyada yaþanýyor. Halk devrimlerinin karakteri gereði, birçok sýnýf ve katman bu devrimlerde yer alýr. Fakat her sýnýf kendi sýnýfsal çýkarlarý gereðince bu devrimler içerisinde bulunur. Burada þunu söylemek gerek; mademki koþullar tüm dünyada devrimci bir yükseliþ sürecinin yaþandýðýný gösteriyor; iþçiler, emekçiler, gençlik, kapitalizmin dayanýlmaz yaþam koþullarýna isyan ediyor, o zaman ayaklanmalarýn sosyalizme bilinçli yönlendirilmesi, tamamen ko57


Umut Güneş

münistlerin en geniþ kitlelerle sýký baðlar kurup kurmadýklarý ve ayaklanmalara hazýr olup olmadýklarý ile ilgili bir konudur. Ve bu sorun komünist bir parti ve kadrolarý açýsýndan temel olandýr. Çünkü devrimlerin baþarýsý buna baðlýdýr. Bu geçmiþ devrim deneyimlerinin bize býraktýðý en önemli derslerden biridir. Tunus ve Mýsýr devrimlerinin bizlere öðrettiði de bundan farklý deðil. Mýsýr emekçi halkýnýn ayaklanmasý ve ayaklanmanýn baþlangýç günlerinde yer almamasýna rağmen, ayaklanmanýn derinleþmesi üzerine devreye sokulan Müslüman Kardeþler çetesi, Baradey gibi ABD uþaklarý, devrimin derinleþmesinin önlenmesinden baþka bir þeyle uðraþmýyor. Bu da gösteriyor ki, burjuvazi devrimlerin önüne geçmek için sadece zoru kullanmaz. Politik çevirme saldýrýlarýný da kullanýr. Ve bu saldýrýlar, halkýn kendi deneyimlerinden baþka bir uyarýcýsý yoksa yani iþçi ve emekçilerle, gençlikle güçlü baðlar kurmuþ bir komünist partisi yoksa geçici de olsa baþarý sağlayabilir, devrimi yavaþlatabilir. Geçici diyoruz çünkü iþçi ve emekçilerin ayaklanmasýný saðlayan koþullar ortadan kaldýrýlmadýðý sürece devrim her zaman gündeme gelecektir. Üstelik eskisinden daha da þiddetli olarak ama bu bir komünist partinin ve kadrolarýnýn geniþ kitlelerle bað sorununu, ayaklanmalara sertçatýþmalara hazýrlýk sorununu bir baþka sefere diyerek ertelemesine yol açamaz. Bu büyük bir hata olur. Ve tarih bu tür hatalarý affetmez. Tunus ve Mýsýr’da yaþanan devrimler Yemen, Bahreyn, Libya, Cezayir, Ürdün ve Ýran’a çoktan sýçramýþ durumda. Henüz çatışmalarýn baþlamadýðý yerlerde ise egemen sýnýflar, yoksullara yardým kampanyalarý baþlatarak, kendi tabanlarýný örgütleyerek ve daha pek çok biçimde hazýrlýklarýný yapýyorlar. Fakat sokaklara çýkan halk kendinden önce sokaða çýkanlardan cesaret alýyor. Onlarýn yaptýklarýný ve baþarýlarýný görerek kendilerinin de baþarýlý olabileceklerine olan inançlarý artýyor. Bu geliþecek yeni devrimlerin baþarýsý için çok önemli. Her devrim kendisine ait bir biçim yaratýyor. Ve halklar da bunu örnek alýyor. Mýsýr halkýnýn günlerce Tahrir (Kurtuluþ ya da özgürlük) meydanýný elinde tutmasý ve burayý ölümler pahasýna 58


Zamanın Dili

terk etmemesi, iç savaþta meydanlarýn ele geçirilmesinin ne kadar önemli olduðunu gösteriyor. Bunun dýþýnda ise Mýsýr halkýndan sonra Bahreyn halký da Ýnci meydanýna çadýrlar kurarak orada taleplerinin karþýlanmasý için beklemeye baþladý. (Ki bu yazý yazýlýrken gece saatlerinde Bahreyn polisinin meydandaki eylemcilere saldýrmasý sonucu 4 kiþinin öldüðü ve onlarca kiþinin yaralandýðý söyleniyor) Tunus ve özellikle Mýsýrda yaþanan sokak savaþlarý incelenmelidir, dersler çýkarýlmalý ve kendi devrim mücadelemiz açýsýndan deðerlendirilmelidir. Bu konuda en büyük hata devrimleri kitabi olarak kavramaktýr. Yaþamýn karþýmýza çýkardýðý devrimlerin geliþim biçimleri bu yüzden dikkatle izlenmelidir.

Devrimlere Pratik Yaklaþmak Uzun yýllardýr Leninist Parti devrimlere pratik yaklaþmak gerektiðini söylüyor. Bu söylemin arkasýnda Türkiye ve Kürdistan koþullarýnýn, dünyanýn bilimsel incelemesi yatýyor. Reformist ve oportünistler devrimi dogmatik kavradýklarýndan nesnel geliþmelerin yönünü göremiyorlar. Tunus ve Mýsýr devrimlerinden sonra Reformist ve oportünistler, yaþananlarýn devrim mi yoksa reform mu olduðu konusunda tartýþma yürütüyor. Onlarýn bu tartýþmasý tamamen Tunus ve Mýsýr devrimlerinin kendi kitabi anlayýþlarýna uymamasýndan ve kendi dogmatik kavrayýþlarýný doðrulamaktan kaynaklanýyor. Tunus ve Mýsýr’da yaþananlar devrimdir. Halk devrimleridir. Bu, Arap coðrafyasýndaki sosyalist ve komünist güçler tarafýndan zaten ilan edilmiþ durumda. Üstelik burjuvazinin kendisi bile yaþananlarý devrim olarak nitelendirirken, daha da yayýlacaðýndan korkuya kapýlýrken reformist ve oportünistlerin tartýþmasý, yangýnlar içerisinde meleklerin cinsiyetini tartýþmaktan öte bir anlam ifade etmiyor. Bizler açýsýndan ayaklanmalar yüzyýlýnda gerçekleþecek devrimlere hazýrlýklý olup olmadýðýmýz sorunu daha önemli bir yerde durmaktadýr. Çünkü Türkiye tekelci kapitalizmi geliþmeleri büyük bir korkuyla izliyor. Uzun yýllardýr süren iç savaþýn Türkiyeli iþçi ve emekçileri, gençliði ve Kürt halkýnı eðitmiþ olmasý, bu alanda saðlanan birikimler Türkiye ve Kürdistan koþullarýnda gerçekleþecek bir ayak59


Umut Güneş

lanmanýn daha þiddetli geçeceðini gösteriyor. Öyleyse genç Leninistlere düþen görev bu sürece daha iyi hazýrlanmak olmalýdýr. Þunu açýkça belirtmek gerek yaþam koþulları, hem Türkiye ve Kürdistan emekçi halklarý, hem de dünya halklarý açýsýndan son sýnýra dayanmýþtýr. Bugün için emekçilerin, gençliðin önünde ya daha iyi bir dünya için kanlý kavgalý bir mücadele, ya da doðanýn ve insanlýðýn yok olmasý gibi bir seçenek bulunuyor. Bundan daha azý, yani kapitalist- emperyalist sistemi ortadan kaldýrmak dýþýnda, onun iyileþtirme mücadelesi hiç bir þekilde emekçileri, gençliði kurtaramayacaktýr. Tek seçenek devrim ve iktidar mücadelesini yükseltmektir. Emekçi halklar ve gençlik açýsýndan savunulacak ve uðruna mücadele edilecek tek sistem sosyalizmdir. Gelinen noktada her þey devrim ve iktidar mücadelesine odaklandýrýlmalýdýr. Şubat-2011

60


Zamanın Dili

DENÝZLERÝN YOLUNDAN Her insan çevresinin ürünüdür. Yaþadýðý koþullardan ayrý düþünülemez. Ama insanlar çevrelerine karþý pasif deðildir. Aklidir. Ýnsan insanlýða ilk adýmýný doðaya karþý verdiði savaþýmla atar. Bu da onun pasif deðil, aktif olduðunu ve insanýn kendisini deðiştirmek için de çevresini deðiþtirmek zorunda olduðunu gösterir. Diyalektik geliþime de uyan budur. Tarih boþunca süren (ilkel komünal tolum dýþýnda) sýnýflar savaþýmý, birçok halk önderini çýkardý sahneye. Ve her devrimci önder ya da önderler, yaþadýklarý dönemin izlerini üzerlerinde taþýyarak tarihte ki rollerini oynadý. Bireyin tarihte ki yeri bellidir. Nazým’ýn þiirinde dediði gibi “Heraklit, Heraklit kabil mi akan suya vurmak kilit.” Yani birey tarihte, ya akan su yönünde hareket ederek tarihi süreci hýzlandýrýr, ya da akan suya karþý durarak tarihi yavaþlatmaya çalýþýr. Akan suya karþý durmak her zaman yenilgi ile sonuçlanýr. Çünkü tarihin iþleyiþ yasalarýný tersine çevirmek mümkün deðildir. Türkiye ve K. Kürdistan devriminin önderi olan Deniz Gezmiþ, Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan ve Sinanlarý da böyle deðerlendirmek gerekir. Denizleri yaþadýðý koþullarla, içinde bulunduklarý dönemle ve uluslararasý mücadelenin dünya üzerindeki yansýmalarýyla bir arada ele almak gerekir. Aksi takdirde Denizler ve devrimci çýkýþlarý anlaþýlamaz. Türkiye ve Kürdistan devrimine olan etkisi de anlaþýlamaz. Devrimin Genç Önderi Neydi Denizleri ortaya çýkartan koþullar? 1960’lý yýllar Türkiye’de mücadelenin yükseliþe geçtiði dönemdir. Ýþçiler Türkiye tekelci kapitalizminin artan sömürüsüne karþý, grevler, iþgaller ve kitlesel eylemlerle mücadelelerini yükseltiyordu. Sadece iþçi ve emekçiler deðil, köylüler, öðrenciler de eylemlere kalkýþýyor, yaygýnlaþan eylemler tekelci burjuva sýnýfýn yüreðine korku düþürüyordu. 61


Umut Güneş

Tekelcilik her anlamda gericilik demektir. Emekçilerin azgýn sömürüsü ve yükselen tepkilere alabildiðine tahammülsüzlük demektir. Bunun anlamý ise sýnýflar arasý çeliþkilerin keskinleþmesi ve çatýþmalarýn artmasý demektir. Böylece mücadele daha da sertleþerek sürer. Burada mücadeleyi ileriye taþýmak için nesnel koþularýn emrettiði sertlikte mücadeleyi sürdürmek esastýr. Her devrim mücadelesi sadece kendi koþullarýna baðlý deðildir, genel olarak dünyada süren mücadele de bunda etkilidir ve birbirlerinden baðýmsýz ele alýnamazlar. Sonuçta sadece bu topraklarda deðil, dünyanýn geri kalanýnda da yoðunlaþan devrim mücadelesi, çok geniþ kitleleri hýzla mücadeleye çekiyor. Sovyetler Birliði’nin varlýðý sosyalizmin gençlik ve iþçi sýnýfý üzerindeki etkisini artýrýyor. Bununla beraber 1959’da gerçekleþen Küba devrimi dünya gençliði üzerinde büyük etkiye sahip oldu. Sonrasýnda baþlayan ya da devam eden devrim mücadelelerinde Küba’nýn ve devrimci önderlerinin etkisini görmek mümkün. Özellikle devrimci komutan ve önder Ernesto Che Guevara gençliðin ve devrimci kitlelerin gözünde devrimin simgesi haline gelmiþtir. Yine 60’lý yýllarýn sonlarýna doðru Vietnam halkýnýn ABD emperyalizmine karþý verdiði mücadele zafer kazanmýþ ve özgürlük mücadelesi sürdüren halklara ilham kaynaðý olmuþtur. Dünya genel olarak devrimci yükseliþ sürecini yaþamaktadýr. Daha çok Avrupa’da yayýlan 68 Gençlik hareketi ise, bir baþka boyutuyla mücadeleyi büyütmüþtür. Ýþte Denizleri bu tarihi süreç içerisinde kavramak gerek. Yukarýda çok kýsa olarak bahsedilen dönem, Türkiye ve Kürdistan devriminde dönüm noktasý olacak etkilerde bulunmuþtur. Denizleri 68’li yýllardan 71 devrimci kopuþuna kadar geçen sürede etkileyen faktörler, dünyada yükselen devrim mücadelesi ve bu topraklarda emekçilerin giderek artan uyanýþýdýr. Denizler ilk olarak öðrenci eylemlerinde yer alýrlar. Deniz bu eylemlerde ya en öndedir, ya da örgütleyenidir. Okul sýnýrlarýna hapsolmayan bir mücadele adým adým örülmektedir. Deniz ayný zamanda iþçilerin eylemlerinde bulunmakta, onlarla beraber mücadeleyi sürdürmektedir. Deniz toprak iþgallerinde bulunan köylülerle birliktedir. Yeri iþçilerin, yoksul köylülerin yanýdýr çünkü. 62


Zamanın Dili

Deniz ABD’nin 6. filosuna karþý yapýlan eylemde de eyleme önderlik etmektedir. Gençliðin öncüsü, giderek devrimin öncüsü haline gelmekte, emekçilerin gönlünde yer almaktadýr. Genel olarak dünyada yükselen devrim mücadelesi, devrimin önderlerini de ayný þekillerde þekillendirmekte tüm geri olan yanlarýndan arýndýrmaktadýr.

Denizler ve 71 Devrimci Kopuþu “Tarihte hiç kimse iþe kendi malzemesiyle koyulmaz. Kendi malzemesiyle iþe baþlamadan önce, tarihin sunduðu malzemeyle iþe baþlamak zorundadýr. Denizler, Sinanlar devrimci mücadeleye giriþtiklerinde ilk önce var olan sosyalist hareketin düþüncelerine baðlanmak durumunda kaldýlar. Kendi görüþleri ancak zamanla þekillendi. Denizlerin ilk dönemler görüşlerinin bağlandýðý sosyalist hareketin uzun bir geçmiþi bulunmakla beraber ne o dönem geliþen sýnýf mücadelesine ayak uydurabilmiþti, ne de burjuvaziden ideolojik olarak tamamen kopuþu gerçekleþtirebilmiþti. Burjuvaziden ayrý hareket etmesine ve burjuvaziden baðýmsýz örgütlenmesine karþýn, kendi içinde burjuvazinin ideolojik görüþlerini sürdürüyordu. Dönemin sosyalist hareketi, genel olarak sosyalizm düþüncesini benimsemesine karþýn burjuvazinin ideolojisi olan Kemalizmle baðlarýný koparamamýþtý. Burjuvaziye karþý burjuva ideolojisiyle. burjuva görüþleriyle savaþamaz. Burjuvaziden her alanda tam kopamayan. oportünist, parlamenterist, ýlýmlý bir çizgi izleyen geleneksel sosyalist hareket, Denizler tarafýndan pratikte, eylemle, devrimci savaþla aþýldý.”( Devrimin Önsözü Deniz Gezmiþ, sf. 19, Yeni Dönem Yayýncýlýk)

Yukarýda yapýlan kýsa alýntýda anlatýldýðý üzere Denizleri emekçilerin öncüsü, gençliðin ve en nihayetinde devrimin öncüsü haline getiren þey onlarýn Devrimci pratikleridir. Marks devrimci savaþ dönemleri için devrimci pratiðin bir düzine programdan daha deðerli olduðunu söylüyor. Denizler 71 devrimci kopuþuyla silahlý mücadelenin öncüsü oldular. Her türlü burjuva ideolojisinden kopuþu saðladýlar. Bu reformist mücadelenin reddi, devrimci mücadelenin kabulüdür. Devrimin ancak zora dayalý gerçekleþebileceðinin göstergesidir. Bugün Denizlerin adýný aðzýna almaya çalýþan reformistler, 63


Umut Güneş

onun mücadelesini karalamaktan ve bu þekilde burjuvaziyle kol kola yürümekten baþka bir þey yapmýyor. Onlar 71 devrimci kopuþunun temelinde keskinleþen sýnýflar arasý çeliþkilerin var olduðu ve bununda pratik, teorik mücadeleye olan yansýmalarýný hiç bir zaman anlayamazlar. Çünkü Denizler Filistin’de Feda birliklerinde yer alýrken, reformist- parlamenteristler çok laf ediyorlardý. Denizler THKO ile devrimci savaþý baþlattýklarýnda onlar fazlasýyla laf ediyorlardý. Ve bugün reformistler yine fazlasýyla laf, daha az mücadele prensibini uygulamaya devam ediyor. Denizlerin günümüz gençliðine býraktýklarý deðerler, Leninist Parti tarafýndan korunup, güçlendirilerek bugüne geldi. Ve bugün Leninist gençlik, bu deðerleri daha da ileriye taþýmalýdýr. Denizlerin devrimci kiþiliði ve devrimci mücadelesi karartýlamaz. Denizlerin geleceðe býraktýğı ve bizler tarafýndan sahiplenilen deðerler özetle þöyledir: Ýllegalitenin temel alýnmasý, devrimci zora dayalý mücadele ve uzlaþmaz mücadeledir. Bu deðerlere sahip çýkmayan Denizleri sahiplendiðini söyleyemez.

6 Mayýs Þafaðý 6 Mayýs 1972. Devrimimizin üç önderi faþizmin cellatlarýnca idam ediliyor. 6 Mayýs 1972 þafak vakti doðan birçok çocuða Deniz adýný veriyor analar. Sadece bu bile Denizlerin emekçilerin gönlünde nasýl da yer ettiðini gösteriyor. Þimdi Deniz olunmalý! Deniz olup nehirler gibi akmalý. 6 Mayýs günü yoldaþlarý önderlerinin mezarlarý baþýnda bayraklarýný dalgalandýrýyor. Gözü yaþlý analar, Denizler için aðlýyor. Liseliler geleceðe Denizlerin gözlerinden bakýyor. Genç yoldaşlar, dün Denizleri var eden koþullar bugün fazlasýyla var. Denizleri devrimin öncüsü yapan pratikleri, bugün gençliðin önündeki en önemli görevdir. Bugün devrimi ileriye taþýmak demek Deniz olmak demektir. Deniz olmak demek, 6 Mayýs þafaðý darağacýna dimdik giden devrimimizin üç önderinin davalarýný zaferle sonuçlandýrmak, Denizlerin yolundan yürümek demektir. Þimdi Deniz olunmalý! Nisan-2011

64


Zamanın Dili

GENÇLÝK DEVRÝMÝ BÜYÜTÜYOR

Devrimin çok hareketli, coþkulu ve enerjik kesimi olan gençlik, tüm dünyayý etkisi altýna alan eylemlikler içerisinde. Söz konusu gençlik olunca, eylemlerin yýðýnsallýðýndan öte, militanlýðý öne çýkýyor. Bu gençlik eylemleri açýsýndan normal ve sürece de uygun olandýr. Devrimci bir süreçte en sýradan eylemler hile çatýþmaya dönüþme potansiyeline sahiptir. Hele de kabýna sýðmayan öfkesi ile söz konusu gençlik olunca militanlýðýn öne çýkmasý son derece doðal. Ayrýca gençlik sürece uygun olan mücadele tarzýný geliþtirmekte de zorlanmýyor. Devrimin bu en savaþçý kesimi þimdi mücadeleyi ilerleten, devrimi büyüten konumdadýr. Þili’den Yunanistan’a, Mýsýr’dan Ýspanya’ya kadar ve daha pek çok yerde gençlik (özellikle öðrenci gençlik) sokaklarda ve militan mücadele sürdürüyor. Bunun yaný sýra gençliði sokaklara döken sebepler benzer, talepler de öyle. Burada gençliðin talep ve istemlerinin arkasýndaki gerçekleri incelemek, gençliðin kapitalizmdeki geleceðinin ne olduðunu görmek açýsýndan önemli.

Sermayenin Geliþimi ve Eðitim Gençlik sýk sýk eðitimin ticarileþtirilmesi üzerinden eylemlere giriþiyor. Burada sermayenin eðitim ile olan iliþkisini görmek gerek. Emperyalist- kapitalist sistemin eðitim alanýndaki politikalarý, sermayenin geliþimi, ihtiyaçlarý ve yönelimi ile bağlantýlýdýr. Sermaye sýnýfý eðitimi nasýl ele alýr? Kapitalizmde eðitim her zaman iþ- gücünün eðitimi ile birlikte düþünülmelidir. (Burada eðitim yolu ile burjuvazinin ideolojisi ve kültürünü vs. gelecek kuþaklara aktarýmýný þimdilik dýþarýda tutuyoruz.) Eði65


Umut Güneş

timi toplumsallaþtýran ve toplumun en geniþ kesimlerine yayan burjuvazidir. Çünkü kapitalizmin geliþimi için en gerekli olan þeylerden biri de eðitimli iþ gücüdür. Bu nedenle burjuvazi eðitimi toplumsallaþtýrmýþ ve devlet eliyle kamu hizmeti olarak yürütmüþtür. Böylece sistemin ihtiyaç duyduðu eðitimli iþ-gücü karþýlanmýþtýr. Kapitalist geliþme sürecinde eðitim devletin üzerindedir. Ama þimdi burjuvazi eðitimi kendi üstüne alýyor. Çünkü bilimsel- teknolojik geliþme ile beraber, geliþen üretici güçler, daha az iþçi ile daha fazla üretimi olanaklý kýlýyor. Tabi bu burjuvazi açýsýndan daha fazla artý-deðer elde etmek demektir. Bu nedenle burjuvazi eðitimi devlet elinden alýp, kendi özel kuruluşlarýnýn, dershanelerin eline veriyor. Devlet elinde olan eðitim ise, iþçi- emekçi çocuklarýnýn karþýlayamayacaðý kadar pahalý. Burjuvazinin ihtiyacý olmadýðý halde, devletin neden toplumsal eðitime devam ettiði sorulabilir. Cevap yine ayný. Burjuvazinin azami kar hýrsý! Kapitalizmde iþçi-emekçi çocuklarý gelecek kaygýsý ile eðitime yönelirler çünkü eðitim yoluyla iþ-güçlerini daha nitelikli hale getirebilirler. Bu emekçi ailelerinin çocukları için çok daha önemli bir konudur. Ama görülmesi gereken gerçek þu; Dünya üzerinde o kadar çok iþsiz var ve iþsizler içerisinde de giderek artan kýsmý eðitimli iþsizlerken; geliþen teknoloji iþçiyi bir makinenin parçasý haline getirmiþ ve sermaye daha az iþ gücüne ihtiyaç duyuyorken; emekçi ailelerinin bu çabasý yalnýzca eðitimli iþ gücünün deðerinin düþmesine sebep oluyor. Bu nedenle burjuvazi toplumsal eðitimi sürdürmeye devam eder! Son 40 yýldýr burjuvazi eðitimi devletin elinden, kendi üstüne alýyor fakat ticari bir alan olarak, kar alaný olarak. Sonuçla burjuvazi sadece iþ-gücünün deðerinin düþmesi ile kazanmýyor, eðitim sürecinin kendisinden de kazanç elde ediyor: Yani bu sürecin sonunda burjuvazi düþük maliyet ve düþük ücret anlamýnda kazanmýþ oluyor. Ama sermayenin geliþimi ve uyguladýðý politikalarýn tek sonucu bu mu? Hayýr! Sonuçlardan biri de, sokaklarý gelecek kaygýsýyla savaþ alanýna çeviren gençliðin eylemleri... 66


Zamanın Dili

Gençliðin Öfkesi Burjuvaziyi Korkutuyor Sermaye sýnýfý özellikle 70’Ii yýllarda eðitim alanýnda ciddi dönüþümleri gerçekleþtirdi ve eðitim giderek her kademede emekçi çocuklarý için daha pahalý bir hale geldi. Sermaye ticari bir alan olarak eðitimi üzerine aldýðýndan bu yana, öðrenci gençliðin mücadelesi de artarak ve þiddetlenerek büyüyor. Sermayenin çýkarlarý gereði atýlan bu adýmlar, yine sermayenin kendi iktidarýnı sarsan gençlik eylemlerinin kývýlcýmý haline geliyor. Gençlik kapitalizmde emekçilerin sürekli yaþamdan kovulduðunu görüyor. Yoksulluðun ve sefaletin sürekli arttýðýný görüyor. Ve daha iyi bir yaþamýn kapýsý olarak gördüðü eðitim sürecinin kendisi için pahalý bir alan haline gelmesi ile gelecek kaygýsý ile sokaklara çýkýyor. Sorunlarýnýn çözümünü sokakta verdiði mücadelede görüyor. Mart ayýnda þifre skandalýyla sokaða dökülen liselileri bir düþünün, onca çaba ve emeklerin bir çýrpýda boþa düþürülmesi nasýl bir tepki doðurmuþtu. Sonuçta burjuvazinin iktidarý gençliðin eylemleri ile sarsýlýyor. Öðrenci gençlik içerisinde þimdi liseliler daha ön planda. Süreç içerisinde mücadelenin daha ileri örneklerini yaratacaklarý gibi, gençlik içerisinde de öncülüðü üstlenecektir. Fransýz liseli öðrencilerin “Ýþçi sýnýfýnýn askerleriyiz” demesi, liseli gençlik içerisindeki bilinç sýçramasýnýn göstergesidir. Ayrýca teknolojinin bu kadar geliþmiþ olmasý ve internet gibi bir iletiþim aracý ile birlikte, dünyanýn bütün devrimci gençliði ileri olaný hemen görüyor, örnek alýyor ve daha ileri adýmlar atmasý gecikmiyor. Liseli gençlik üniversiteli öðrencilerin okul sonrasý durumunu görünce, geleceðinin iþsiz güçsüz sefalet içinde yaþamak olduðunu görebiliyor. Kapitalizmde bir geleceðinin olmadýðýný gören liseliler bu nedenden ötürü erkenden mücadeleye girmiþ oluyor. Bu onlar için bir þans... Sonuçta burjuvazi devrim için çalýþmaya devam ediyor. Patlama noktasýnda olup da, sokaklarda olan yalnýzca gençlik deðil. Ýþçi ve emekçilerin büyük çoðunluðu, yaþam koþullarýnýn kendilerini patlama noktasýna getirmesinden dolayý sürekli eylem içinde. Kapitalizmin sürekli krizi ve yaþamýþ 67


Umut Güneş

olduðu büyük çöküþ, emekçilerin, gençliðin sokaklardaki eylemlikleri ile daha da hýzlanýyor. Bu dönemde öne çýkan bir baþka geliþme ise þu; hangi sebeple olursa olsun, en sýradan talep ve istemlerle bile sokaða çýkýldýðýnda emekçilerin, gençliðin burjuvazi ile çatýþma durumuna gelmiþ olmasýdýr. Sistem o kadar hassas dengeler üzerinde ki, burjuvazi ayakta kalmanýn tek koþulu olarak baský ve zoru görüyor. Çünkü burjuvazi emekçileri, gençliði aldatabilecek, oyalayabilecek güce ve olanaða sahip deðildir. En büyük emperyalist güç olan ABD bile çöküþün eþiðine gelmiþken diðerleri çok daha periþan halde bulunuyor. Ýþte bu nedenle devrimci eylemler, ayaklanmalar ardý arkasýna gündeme geliyor... Burjuvazinin, gençliðin devrimci eylemlerinden bu kadar korkuya kapýlmasýnýn sebebi budur.

Tabandan Örgütlenme Güçlü Eylem Bizler açýsýndan önemli olan bir baþka þey ise, burjuvaziyi korkutan bu eylemlerin nasýl örgütlendiðidir. Zira örgütlenme bu iþin en önemli aþamalarýndandýr. Kýsa süre içerisinde binleri örgütleyip sokaða dökmek, üzerinde durulmasý gereken bir konu. Yaþanan devrimlere, devrimci ayaklanmalara ve eylemlere baktýðýmýzda dikkatimizi çeken araç internet! Kitlelerin, gençliðin patlama noktasýna geldiði ülkelerde geniþ yýðýnlar sorunlarýna çözüm bulmak ya da paylaþmak adýna bir araya gelme, birlikte olma ihtiyacý duyuyorlar. En geniþ kesimleri bir araya getiren internet, bu geniþ yýðýnlarýn örgütlenme aracý haline geliyor. Oluşturulan örgütlenmeler, bizlerin üzerinde sýk sýk durduðu komite konsey tarzý örgütlenmelerdir. Geçmiþte böyle bir araç yokken, iþçiler, öðrenciler çalýþtýkları alanda ya da yaþadýklarý bölgede bu örgütlenmeleri oluþturmaya giriþirlerdi. Þimdi ise buna ek olarak internet üzerinden oluþturuluyor. Birbirlerini tanýmayan binlerce kiþi internet aracýlýðý ile yan yana geliyor, karar alýyor ve eyleme geçiyor, Tabandan oluþturulan bu örgütlenmeler sayesinde eylem hitap ettiði kesime ulaþýrken, eylemlerin gücünü ve etkisini de arttýrýyor. Neden? Çünkü en apolitik kesime kadar ulaþan bu örgütlenmeler, en geniþ yýðýnlarý 68


Zamanın Dili

politize ettiði ve örgütlenme ile birlikte hareket etme mantýðýný verdiði için, devrimin çýkarýna muazzam önemdedir. Ve devrim iddiasý bulunan Leninist gençliðin bu alana daha fazla ilgi göstermesi gerekiyor. Ýnternet sadece geniþ kitleleri (özellikle gençlik açýsýndan) sadece örgütleme, propaganda yapma alaný deðil ayný zamanda yönetme, yönlendirme aracýdýr da. Devrimin yükseliþte olduðu bu dönemde genç leninistler, geniþ kitleleri yönetme, yönlendirme yeteneðini göstermelidir. Devrimi zafere taþýyacak olanlarýn, bu konudaki eksiklikleri gidermesi gerekir. Bu geliþkinliði kazanmanýn en iyi yolu da pratiktir. Özellikle sokakta geniþ kitleleri yönetme deneyimine sahip olmak (ve mücadelenin kaderini belirleyecek alanlar sokaklarda), genç leninistler açýsýndan üzerinden atlanýlmamasý gereken bir konudur. Bu nedenle taban örgütlenmelerinin içerisinde yer almak ve bu örgütlenmeleri bizzat oluþturmak leninist gençliðin, süreci yönlendirmek ve devrime götürmesi için zorunludur. Bu noktada geniþ gençlik kesimlerine, gençliðin ruhuna da uygun olan; tüzük ve yasal zorunluluklarla engellenemeyen, hareketli devrimci örgütlenmeler olan, komite ve konseyleri örgütleme çaðrýsý yapýlmalýdýr. Bu komiteler oluþturulmalýdýr. Devrim ve iktidar amacýyla mücadeleye sevk edilmelidir.

Gençlik devrimi büyütüyor. Mücadelenin sertleþtiði Türkiye ve Kürdistan’da gençlik burada da sonucu belirleyecek konumdadýr. Ve leninist gençlik üniversitelerden tutun da, liselere, fabrikalara, atölyelere kadar her yerde, hem geniþ kitleleri örgütleme hem de yönlendirme baþarýsýný göstermelidir. Tarihi günlerin yaþandýðý bu günlerde mücadelenin zaferi buna baðlýdýr. 22. yýlýnda zafere yürüyen Leninist Parti’nin gençliðinden beklediði budur! Eylül-2011

69


Umut Güneş

GENÇLÝK DÜNYAYI DEVRÝMCÝ EYLEMLE DEÐÝÞTÝRECEK!

Giriş

Devrimci gençlik hareketinin devrimdeki rolü biliniyor. Gerek Türkiye ve Kürdistan’da, gerekse de dünyada son on beþ-yirmi yýl büyük alt üst oluþlarýn yaþandýðý bir dönem oldu. Peki genelde gençlik, özelde de öðrenci gençlik hareketi bu alt üst oluþlarýn neresindeydi? Bu sürece nasýl katýldý? Ne yönde etkide bulundu? Yine bu son dönem öðrenci gençlik hareketini nasýl etkiledi? Böylesine devrimci koþullarýn yaþandýðý bir dönemde, öðrenci gençliðin üstüne düþen görevleri yerine getirebilmesi için, yaþadýðý süreci bilmesi gerekir. Ne yapmasý gerektiðini ve ne yaptýðýný da. Bu çalýþmada bu süreci ve öðrenci gençlik hareketinin bu süreçteki konumunu ele alacaðýz. Öðrenci gençlik içinde yaþadýðý toplumdan baðýmsýz deðildir. Dolayýsýyla toplumu etkisi altýna alan her þey onu da etkiler. Kapitalist toplumda iki temel sýnýf vardýr: Proletarya ve burjuvazi. Bu iki temel sýnýf arasýnda süren savaþým, yaþanýlan sürecin temel dinamiðini oluþturur. Bu nedenle yaþadýðýmýz süreci deðerlendirirken, bu iki sýnýf arasýnda süren savaþýmý, bu savaþýn gelmiþ olduðu düzeyi ve sermaye sýnýfýnýn yönelimlerini ele almakla, önümüzü görebilir, süreci doðru tahlil edebiliriz. Bu, hem devrimci öðrenci gençlik hareketinin saðlam adýmlarla yürümesi, hem de öðrenci gençliðin önüne çýkan görevleri kavrayabilmesi için gereklidir. Öðrenci gençlik; nesnel koþullarýn önüne çýkardýðý görevleri yapmakla yükümlüdür. Çünkü nesnel olan bilimseldir, gerçek hareketin tüm izlerini üzerinde taþýr. Gerçek kurtuluþ ancak böyle bir politik anlayýþla mümkün olabilir. Aksi birazdan aþaðýda okuyacaðýmýz, ortalama sol hareketin düþmüþ olduðu politik 70


Zamanın Dili

sefalete götürür. Öyleyse sýnýf savaþýmý nasýl bir yol izliyor? Hangi görevleri karþýmýza çýkarýyor? Devrimci gençlik hareketinin ve devrimci öðrenci hareketinin doðru yolu kat etmesi için bu sorulara doðru cevap vermesi gerekir. Elbette bu iddiayý sürdüren anlayýþlarýn da… Dünyanýn kýsa bir süre moral bozukluðu yaþadýðý 89- 91 karþý devrimleri kapitalizmin sonsuzluðunu ilan etmesine neden olsa da, bu “zafer havasý” kýsa sürede endiþe ve matem havasýna dönüþüverdi. Meksika’da, Zapatista’larýn yürüyüþleri ile ateþlenen kapýþma hýzla þiddetlendi. Kitleler kapitalizme karþý mücadele bayraðýný çekince, kapitalizmin sonsuzluðu hikayesi de, iþçi ve emekçilerin ayaklarý altýnda ezildi. Moral bozukluk yerini, yeni ve daha güçlü temeller üzerinde yükselen devrimci pratiðin moral gücüne býraktý. Pratik süreç, iþçi ve emekçileri anti-kapitalist eylemlere yönlendirirken, bu yükseliþi deðil de, iþçi ve emekçiler tarafýndan pratik olarak aþýlmýþ olan, 89-91 döneminin karþý devrimlerini ve sosyalist blokun daðýlýþýný gören, sosyalizme pamuk ipliði ile baðlý olan anlayýþlar tuzla buz oldular. Dünya büyük bir sýçramanýn eþiðine hýzla yaklaþýyordu ve kapitalizm karþýtý gösteriler dünyanýn her yanýna hýzla yayýlýyordu. Diyalektik yöntemde temel önermelerden biridir, bir þeyde çürüyen ya da yok olan, yükselen ve oluþan yeni unsurlar vardýr. Ve burada çürüyen ve yok olaný deðil, geliþen ve yükseleni esas almak gerekir. Karþýdevrimler sonrasýnda yükselen devrimi göremeyenler, çürüyen ve tarihin çöplüðüne atýlacak olan kapitalizmle birlikte, çöplükteki yerlerini alacaklardýr. Nitekim dünya genelinde silkinme 94’te gerçekleþirken, Türkiye ve Kürdistan topraklarýnda, 12 Eylül faþizminin karanlýk bulutlarý çok daha önce parçalanmýþ, güçlü bir devrim dalgasý yükselmeye baþlamýþtý. Bu dalga nedeniyledir ki, 89-91 karþýdevrimlerinin etkisi bizde çok daha sýnýrlý oldu. Yükselen devrim, “küresel kýrýlma”nýn kýsa sürede aþýlmasýný saðladý. Devrimin nesnel koþullarý 12 Eylül askeri faþist darbesi ile ortadan kalkmamýþtý. Duraðanlýktan çýkýþýn ilk iþaretleri yine 71


Umut Güneş

84’lerde öðrenci gençliðin dernekler kurmaya baþlamasý ile ortaya çýkýyordu. Kürt ulusal kurtuluþ hareketi silahlý mücadeleyi baþlatýyor, savaþým sertleþiyordu. 89 yýlý ile birlikte tam bir patlama gerçekleþmekteydi. Ýþçi eylemleri görülmedik bir yaygýnlýk ve kapsayýcýlýða ulaþýrken, Kürdistan’da serhýldan provalarý olmaktaydý. Sýnýflar savaþýmý artýk bir devrimci durumun doðduðu aþamaya iþaret etmekteydi. Ve çok geçmeden savaþým, bir iç savaþ düzeyine ulaþacaktý.

Gerici Burjuva Ýç Savaþ Dönemi Her sýnýf savaþýmý, ilerleyen süreçlerinde iç savaþ düzeyine ulaþýr. Ve bir kez bu düzeye ulaþýldý mý, artýk her þey iç savaþa göre ayarlanýr. Ýþçi ve emekçilerin bir patlama halinde büyüyen eylemleri (“Bahar Eylemleri”), Kürt halkýnýn serhýldanlarý, artýk sýnýflar savaþýmýnýn yeni bir aþamaya ulaþtýðýnýn, farklý bir zeminde yürümekte olduðunun göstergesiydi. Devrim adým adým büyüyordu. Geliþen devrimden korkan ve ürken burjuva sýnýf, gerici burjuva iç savaþý hazýrlayýp baþlattý. Burjuva iç savaþýn boyutunu anlamak için yaþananlara, o dönem zindanlarda bulunan on bine yakýn devrimci tutsaða bakmak yeter. Bunun yaný sýra yapýlan baskýlara, kaçýrýlýp öldürülenler, gözaltýnda iþkencede katledilenler, yakýlan binlerce köy... Yaþanan mücadelenin sertliði, devrimci koþullarýn nasýl olgunlaþtýðýnýn ifadesidir de. Peki bu dönem öðrenci gençlik ne yapýyordu? Öðrenci gençliðin yaþanýlan bu sürecin dýþýnda kalmasý düþünülebilir miydi? Elbette hayýr, bu dönemlerde üniversitelerde yaþanýlan faþist saldýrýlar alabildiðine arttý. Devrimci öðrenciler katledildi, tutuklandý. Savaþýn bu cephesi de diðerlerinden farklý deðildi. Nesnel koþullar öðrenci gençliði devrimci savaþýmýn içerisine çekse de, bu dönemler derneklere çöreklenmiþ reformist anlayýþlar yüzünden öðrenci gençliðin baþ gündemini, derneklerin niteliði, YÖK(Yüksek Öðretim Kurumu) vb. oluþturuyordu. Denebilir ki YÖK, düzenin kendisine verdiði deðerden çok daha fazlasýný, reformist ve oportünistlerden gördü. Devrimin koþullarýnýn böyle72


Zamanın Dili

sine olgunlaþtýðý bir dönemde, bu kesimlerin asýl gündemini; “YÖK kaldýrýlsýn”, “ÖSS-ÖYS kaldýrýlsýn”, “Savaþa Deðil Eðitime Bütçe” gibi kýrýntýlar için mücadele oluþturuyordu. Bu talep ve istemler giderek DÖB dýþýndaki bütün hareketleri etkisi altýna aldý. Öðrenci geçlik bu dipsiz kuyuda ývýr zývýr bir yýðýn akademik sorunla boðuluyordu. DÖB, öðrenci gençliðe “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz” þiarý ile gidiyordu. Politik iktidarý en öne koyarak, politikalarýný bu temelde yürütüyordu. Bu, devrimci öðrenci gençlik hareketinin saðlam temellerde yürümesinin de tek yoludur. Bu nedenle bu temel þiar ile DÖB, öðrenci gençliðe devrimci talepler sunuyordu. Bu dönemde burjuva sýnýf yoðun bir saldýrý içerisindedir. Emekçiler de sert mücadeleler veriyorlar. Ýç savaþ tüm sertliði ile yaþanýyor ve hýzla emekçiler, saldýrý konumuna geçiyorlar. Amansýz mücadele sürüyor. Burjuvazi her dönem için þu ya da bu þekilde mücadele içerisinde yer alan öðrenci gençliði sadece YÖK’ü kurarak durduramayacaðýný biliyor. Bu yüzden devrimci, demokrat, yurtsever gençliði sindirmek, yýldýrmak için, kendi eliyle besleyip büyüttüðü, silahlandýrdýðý sivil faþistleri öne sürüyor. Sivil ve resmi faþistler, her devrimci yükseliþ döneminde ya da genel olarak mücadelenin yükseliþe geçtiði dönemde saldýrýrlar; bunun için eðitilip hazýr bekletilirler. Mücadele bu alanda da diþe diþ bir hal alýr. Alabildiðine sertleþir. Bu dönem akademistler arasýnda, faþist saldýrganlýk karþýsýnda, daha örgütlü ve hazýrlýklý bir karþý koyuþ örgütlemek ve saldýrmak yerine direnme mantýðý egemendi. Bu mevcut politik anlayýþýn doðal bir sonucudur. Devrim iddiasý olmayan anlayýþlarýn, devrimi örgütlemek gibi bir çabasý da olmaz. Faþist saldýrganlýðýn, burjuvazinin yürüttüðü gerici burjuva iç savaþtan baðýmsýz olmadýðýný söylemeye gerek var mý? Öðrenci gençlik hareketi içerisinde devrimci süreç, giderek öðrenci gençliði zora dayanan mücadele yöntemlerini öne çýkaran örgütlenmelere itiyordu. Bu nesnel koþullarýn zorunlu bir sonucu olarak, 73


Umut Güneş

karþýmýza çýkýyordu. Ayný zamanda burjuva iç savaþýn karþýsýnda devrimci iç savaþýn baþladýðý döneme de uygun düþüyordu. Bu tarz örgütlenmelerin esas niteliði savunma deðil, saldýrýdýr. Bunlar, iç savaþ ve iktidar mücadelesinin araçlarýdýr. Devrim ile karþý devrim arasýnda süren savaþým, amansýz bir þekilde devam ediyor. Bu savaþýn devrimci ayaklanmalara evrilmesinin koþullarý hýzla olgunlaþýyordu. Bakýn Gazinin sokaklarý bunun iþaretini veriyor…

Gazi Ayaklanmasý Ve Sonrasý Sisteme duyulan öfke bilinçsiz yýðýnlarda farklý biçimde ifade edilirken, bunun yanýnda eylem ve mitingler, gösteriler, fabrika iþgalleri gibi radikal eylemlikler yaygýnlýk gösteriyordu. Burjuvazi, emekçiler ve Kürt halký üzerindeki hakimiyetini kaybediyor ve giderek savunma durumuna çekiliyordu. Yaþanan yoðun iç savaþta iþçilerin ve emekçilerin mücadele deneyimi artýyor ve örgütleniyorlardý. Buna karþýn sermaye sýnýfý baský, katliam, tutuklama, gözaltýnda kayýplar, kaçýrmalar, sokak ortasýnda vurmalarla, savaþý en insanlýk dýþý yöntemlerle sürdürmeye devam ediyordu. Bunun dýþýnda toplumu suni kamplaþmalara bölmeye çalýþýyordu. Alevisünni, laik- þeriatçý kisveleri altýnda toplumu bölmeye ve böylece karþýsýndaki gücü zayýflatmaya çalýþýyordu. Fakat burjuvazinin bu çabasý, devrimci koþullarýn böylesine olgunlaþtýðý bir ülkede baþarý saðlayamazdý; çünkü devrim ve devrimci ayaklanmalar en ufak bir çatlaktan, volkana dönüþebilecek potansiyele sahiptir. 11 Mart gecesi, Gazi sokaklarýnda bir araçtan birkaç kahvehaneye açýlan ateþ sonucu, bir alevi dedesi öldürüldü. Bu saldýrý duyulunca halk sokaklara çýkarak ilk tepkisini gösterdi. Faþist devlet bu saldýrýsýyla, yýllardýr emekçilerde biriken öfkeyi farklý kanallara akýtarak boþaltmak istiyordu. Bu þekilde emekçilerin hareketini kendi iktidarýndan uzak tutabileceðini hesaplýyordu. Yaptýðý saldýrý ile bir alevi- sünni çatýþmasý yaratmak istemiþti. Geçmiþte de buna benzer bir yýðýn saldýrý, katliam gerçekleþtirmiþti… Kürdistan’da yapýlan katliam ve kýsa süre önce Sivas’ta yapýlan kat74


Zamanın Dili

liam akýllarda hala tazeliðini koruyordu. Devlet 11 Mart 1995’de Gazi mahallesinde yaptýðý saldýrýdan sonra halkýn camilere saldýrmasýný bekliyordu, ama öyle olmadý… Deyim yerinde ise burjuvazinin evdeki hesabý çarþýya uymadý… Halk camilere deðil, karakola saldýrdý. Ýþçi ve emekçiler yýllarýn birikimi ile direk karakola yöneldiler. Böylece saldýrýyý kimin yaptýðýný ortaya koymuþ oldular. Ama Gazi mahallesinde olanlar bundan çok daha ötesidir. Her þeyden önce orada olan bir ayaklanmaydý. Ayaklanmalarýn ve ayaklanmacý ruh halinin daha geniþ bir alana yayýldýðýný gösteriyordu. Ýkincisi; Gazi’de yaþanan ayaklanma bu topraklarda yaþayan iþçi ve emekçilerin devrim yapabileceðini gösterdi. “Yaprak bile kýmýldamýyor” diyenlere “asýl siz kýpýrdamýyorsunuz ve ayaða kalkanlarý görmüyorsunuz” demiþ oldu. Ayrýca halkýn silahlanmasýnýn ne kadar önemli olduðunu da gösterdi. Devrimin örgütlenmesi pratik bir sorun olarak karþýmýzda duruyordu. Artýk tüm politikalar bu büyük eylemin örgütlenmesine baðlanmalýydý. Ayaklanma kýsa sürede Ýstanbul’un birçok mahallesine sýçradý, ama yaklaþýk 3 gün süren sokak savaþlarý, öznel güçlerin yetersizliði yüzünden daha ileri gidemedi. Süreç, Leninistlerin söylediði doðrultuda geliþiyordu. Devrim sürecinin yeni bir aþamaya girdiði dönemlerde öðrenci gençlik, 90’lý yýllarýn baþýnda daðýlmaya baþlamýþ olan öðrenci derneklerinden sonra yeni yönelimleri tartýþýyordu. Öðrenci dernekleri yeniden gündeme gelmiþ, bu da bir sonuca ulaþmamýþtý. Ama 94- 95- 96 sürecinde “Öðrenci Koordinasyon”u gündeme geldi. Bir yýðýn reformist ve oportünistin içinde yer aldýðý öðrenci koordinasyonu, öncekilerden farklý bir iþ yapmadý ve akademik sorunlarýn ötesine geçmedi. Hatta alabildiðine pasif hareket etti. Koordinasyonlarýn oluþma tarihine dikkat çekmek istiyoruz. Tam da bu dönemler devrimci mücadelenin güç kazandýðý, artýk ayaklanmalarýn örgütlenmesinin pratik bir sorun haline geldiði bir dönem ve öðrenci gençliðin gündemi her türlü ývýr zývýrla dolduruluyor!.. Bu gidiþat politik olarak iflasýn da habercisidir. Tek baþýna öðrenci gençlik alanýnda yaþanan bir þey deðildir bu. Genel devrimci harekette yaþanan politik savrulmanýn öðrenci gençlik 75


Umut Güneş

alanýnda yansýmasýdýr. 95 Gazi ayaklanmasý sonrasý her hareket kendisine göre dersler çýkardý. Ve elbette ki, kendi sýnýfsal konumunun ve ufkunun sýnýrlarýna göre. Kimisi iþçi sýnýfýnýn yetersizliðine iþaret etti, kimisi ise barikat savaþlarýný yere göðe sýðdýramadý. Ama Leninistler dýþýnda hiç kimse geliþen süreçte, sokak savaþlarýnýn strateji ve taktiðini, ayaklanmanýn hazýrlanmasý ve örgütlenmesi, yürütülen 3 günlük savaþta ileriye dönük ve ilerdeki savaþlara iliþkin dersler çýkarýp hazýrlanýlmasý gerektiði konusunda vs. görüþler öne sürmedi. Böylesi politik duruþun sonuçlarý baþka ne olabilirdi ki… Ayaklanma koþullarýnýn varlýðýný görmeyip, ona göre hazýrlanmayanlar kaybetmeye mahkumdur! Bu nedenle öðrenci gençlik içerisinde, reformist ve oportünistlerin, yaný baþlarýnda ki devrimi göremeyip, düzenin yýrtýðýný söküðünü dikmeye yönelmesi kimseye þaþýrtýcý gelmesin. Bu onlarýn sýnýfsal konumlarýna tamý tamýna uyuyor! Zaten öðrenci koordinasyonlarýnýn ömrü de fazla olmadý ve öðrenci dernekleri gibi onlarda iç- savaþýn sertliðine ayak uyduramayýp daðýldýlar. Ama varlýklarýnýn sürdüðü dönemde onlarda “YÖK”ü, “Disiplin Yönetmelikleri”ni “ÖSS- ÖYS” gibi konularý aþamadý. Bu zamanlarda biraz daha öne çýkan bir baþka konu ise “Paralý Eðitim” idi. Bu, reformist- oportünistlerin zannettiklerinin çok daha ötesinde olan bir þeyin eðitim alanýna yansýmasýdýr. Daha 80’li yýllarýn baþýndan itibaren emperyalistlerin, baðýmlý ülkelerin ekonomik tam ilhaký planýnýn bir sonucudur. Dahasý bu sermayenin hareketinin zorunlu bir sonucudur. Kapitalizm fiziksel sýnýrlarýnýn sonuna geldikçe, kar alanlarýný arttýrmaya yönelir. Ayrýca kar alanlarýný yaratmak onun için yaþamsal önemdedir. Bu nedenle bu ekonomik tam ilhak sürecinin, üst yapý kurumlarýnda da bir deðiþiklik yaratmasý þaþýrtýcý deðil. Eðitim tarih boyunca egemen sýnýflar için önemli rol oynadý. Hem iþ-gücünün eðitimi açýsýndan hem de egemen sýnýfýn kendisini yeniden düþünsel olarak üretmesi açýsýndan. Fakat eðitim kurumlarý, bugünkü koþullarda hýzla sermayenin kar alanlarý haline geliyor. Özel dershaneler, okullalar, üniversiteler, vakýflar vs. çoðalýyor. Bunun doðal sonucu elbette, emekçi çocuklarýnýn eðitim olanaklarýndan 76


Zamanın Dili

yararlanamamasý oluyor. Çünkü sermayenin zorunlu eðilimi tek tekele doðrudur. Bu tekellerin güçlenmesi oranýnda, tekeller dýþýnda kalan toplumsal kesimlerin yaþam alanlarýnýn kýsýtlanmasý, daha dar alanlara sýkýþtýrýlmasý sonuçlarýný da doðuruyor. Saðlýk alanýnda, eðitim alanýnda ulaþýmda ve daha pek çok alanda bu süreç yaþanýyor. Ama sermayenin bu hareketi de, karþýsýnda daha büyük boyutlarlarda toplumsal mücadeleleri doðuruyor. Ýþte burada reformist- oportünist hareket, sermaye hareketinin zorunlu bir sonucu olan ve ancak sermayenin ortadan kaldýrýlmasý ile son bulacak olan bu süreçte sermayeyi ortadan kaldýrmak için yani devrim için mücadele edeceðine, onun sonuçlarýna karþý mücadele ediyor. “Paralý Eðitim” karþýtý eylem ve gösteriler tam anlamýyla sivil toplumcu anlayýþa uygundur ve Marksizm ile de bir alakasý yoktur. Çünkü yýllar öncesinden Mark ve Engels, Gota ve Erfurt programlarýnýn eleþtirisinde kapitalizm koþullarýnda parasýz eðitim istemenin son tahlilde burjuva çocuklarýn eðitiminin dahi tüm toplumun sýrtýna yýkýlmasý anlamýna geldiðini, asýl olarak eðitimi burjuva devletin ellerinden almak gerektiðini söylemiþlerdi. Sonuç olarak burada da akademist anlayýþ öðrenci hareketini hýzla sivil toplumcu sýnýrlarýn içerisine çekmeye çalýþýyor. Tabi ilk baþta oraya kendileri giriyorlar, sonrasýnda bir bütün olarak devrimci mücadelenin geliþmesinin önünde engel oluyorlar. Yani akademizm burada da özünü gizleyebilmiþ deðil. Oysa yapýlmasý gereken geliþen toplumsal devrimi baþa koymak ve bu sürecin öznesi olabilmektir. Bunu öðrenci gençlik içerisinde yapan tek anlayýþ DÖB’dür. Bu mücadelenin her alanýna bakýþ açýsýnda da kendisini açýða çýkarýyor. Bunun en net görüldüðü alanlardan biri olan zindanlar cephesi ise bu konuda baþvurulacak en önemli alanlardandýr. Çünkü zindanlarda devrimci irade devlete boyun eðdiriyor ve devlet zindanlardaki hakimiyetini kaybediyor. Dýþarýdan sonra içerisinin de burjuvazinin yönetemeyeceði alanlar haline gelmesi, sýnýf mücadelesinin en keskin haline ulaþtýðýný da gösteriyor. Bu ise; en keskin mücadele araç ve yöntemlerinin gündeme gelmesi demek. Ve böylesi dönemlerde her eylem ya da hareket, kendi sýnýrlarýnýn ötesinde etki ve sonuçlar yaratýr. 77


Umut Güneş

Ölüm Oruçlarý ve Gerileme Zindanlar; devrim mücadelesinin önemli bir cephesidir. Sýnýflar savaþýmýnýn her dönem en keskin geçtiði alanlardýr. Özellikle 12 Eylül sonrasýnda son derece sert mücadelelere sahne olan zindanlar, iç savaþ döneminde de en sert mücadelelerin alaný oldu. 1995 yýlýna gelindiðinde sermaye sýnýfý artýk zindan cephesinde de hakimiyeti tümden yitirmiþti. Katliamlar süreci engelleyemiyor, zindanlar ve dýþarýsý aralarýndaki güçlü baðlarýn etkisiyle, devrimci doðrultuda ilerliyordu. Sermayenin zindan saldýrýlarý þiddetlendi. Katliamlar peþ peþe gelmeye baþladý. Hücre cezaevleri açýldý. Tutsaklarýn buna yanýtý önce genel direniþ, ardýndan 1996 ölüm orucu eylemi oldu. Ve bu süreçle birlikte “Cezaevleri Merkezi Koordinasyonu”, devrimci bir birlik olarak hayata geçiyordu. Tüm toplumu derinden etkileyen ölüm orucu eylemi, mücadelenin zirvesini teþkil ediyordu. Ama artýk küçük-burjuva devrimciliðinin soluðu kesilmiþ, dizlerinde derman kalmamýþtý. Bu en güçlü dönemde, küçük-burjuva sosyalizmi düzene dönmeye baþladý. Kitle hareketinin zirve noktasý, gerilemenin de baþladýðý nokta oldu. Ortalama sol hareket her alanda hýzla gerilemeye başladý. Uzlaþma arayýþlarý, devrimci anlayýþýn terk edilmesi, zaten aþamamýþ olduklarý “muhalefet cephesi”ne hýzla geri dönüþ... Ýþte dönemin özü budur. Daha öncesinde 94- 95- 96 sürecinde var olan “öðrenci koordinasyonu”ndan bahsettik. Bu koordinasyon kurulurken de, ve öncesinde (hatta bugünde geçerlidir bu durum) öðrenci gençlik mücadelesine bir “marjinalleþmekten” bahsedilir. Bu burjuva jargonun ortalama solun yazým dilinde yer almýþ olmasý bile, onlarýn burjuvazinin politik çevirme saldýrýlarýna karþý koyamadýklarýnýn da bir göstergesidir. Dahasý küçük burjuvaya özgü baðrýnda taþýdýðý çeliþkinin de bir ifadesidir. Öðrenci gençlik hareketinde bu dönemde de “muhalefet” çizgisi aþýlamadý. Akademizm; mücadele ne kadar sertleþirse, devrimden o kadar hýzla kopuyor ve savruluyordu. Zindanlarda yükselen mücadele sürecinden sonra da bu kesimlerin devrimci tutsaklarýn mücadelesine dair söyleyecek tek sözü koþullarýn iyi78


Zamanın Dili

leþtirilmesi ve var olan haklarýn korunmasýndan öteye gidemedi. Oysa zindanlardaki binlerce devrimci tutsaðýn içerisinde, binlerce öðrenci de yer alýyordu. Ve devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilmesi, öðrenci gençliðin özgür olmasýnýn koþuluydu. Bu nedenle öðrenci gençlik, mücadelesini bu talep etrafýnda örgütlemeli ve yaymalýydý. Fakat ortalama sol ve onlarýn öðrenci gençlik alanýnda ki temsilcileri “YÖK”ten, “Parasýz Eðitim”den vs. den baþka bir þeyi görmüyordu. Devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilmesi mücadelesinin propaganda, ajitasyon ve örgütlenmesini yalnýzca DÖB yapmaya çalýþtý. “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” DÖB’ün temel þiarlarýndan biridir ve DÖB devrimci tutsaklar özgürleşmeden, öðrenci gençliðin özgür olamayacaðý bilinci ile hareket eder.

Yeni Bir Evre Kapitalizm dünyada ebediliðini ilan ettikten kýsa bir süre sonra yeni bir evreye girdi. Leninist yazýnda yer almaya baþlayan Yeni Evre belirlemesi, dünya devrim mücadelesinin yeni ve daha uygun koþullarda geliþmesini, sermayenin sýçramalý çöküþünü ve sosyalizmin sýçramalý yükseliþini ifade ediyordu. Elbette bu sürecin gençlik mücadelesinin geliþimine etkisi de olacaktý. Bu süreçte proletarya mücadelede öne çýkýyordu. Sermaye birikimi muazzam boyutlara ulaþmýþ ve karþýsýnda da muazzam boyutlarda yoksulluk, açlýk ve sefalet yaratmýþtý. Sermayenin önündeki en büyük engel kendisiydi ve artýk tarihsel ve fiziksel sýnýrlarýna gelip dayanmýþtý. Sermaye kendisini yeniden gerçekleþtiremeden var olamaz, ama iþçi ve emekçiler ise sermayeyi ortadan kaldýrmadan tarihsel sorumluluklarýný yerine getiremez ve kendilerini var edemezler. Çünkü bugünkü koþullarda dünya halklarýnýn ve geçliðin önünde iki seçenek bulunuyor. Ya kapitalizm dünyayý ve insanlýðý büyük bir yýkýma götürecek; ya da kapitalizm aþýlarak sosyalist topluma ulaþýlacak. Yani bir toplumsal devrim! Bu nesnel koþullarýn zorunlu bir sonucudur. Nesnel koþullar devrimcidir ve bu kalýcý bir sonuçtur. Çünkü; nesnel koþullarý devrimci yapan olgular ortadan kalkmak 79


Umut Güneş

bir yana hýzla derinleþmekte ve giderek daha da güçlenmektedir. Bugün kapitalizmden bir kopuþ süreci yaþanmaktadýr. Bundan dolayý Yeni Evre; çaðýmýzýn özünü devrimci dönüþüm süreci olarak ifade etmekte; devrimci ayaklanmalar, iç savaþlar ve anti-kapitalist dev gösteriler bu süreçte öne çýkmaktadýr. Kitleler her gün daha fazla olarak yüzünü sosyalizme dönmektedir. Sosyalizm hücuma kalkmýþ durumdadýr! Latin Amerika’da, Asya’da, Avrupa’da, baðýmlý ülkelerde yaþanan sert mücadeleler bunun en açýk ifadesidir. Ve hiç kuþkusuz hangi temelden çýkarsa çýksýn mücadelenin yönü sosyalizme doðrudur. Çünkü maddi koþullar hareketi sosyalizme yöneltiyor. Sermaye sýnýfý bu koþullarda ayakta kalabilmek için, kendisini ve kendisine baðýmlý ülkeleri, yeniden biçimlendirmektedir. Baðýmlý ülkeler hýzla bu sürece girmiþlerdir. Çünkü buralarda geliþen savaþlar, baðýmlý ülke burjuva sýnýflarýný çok zor durumlara soktu ve yalnýzca emperyalizmin desteði ile ayakta kalabilirlerdi. Emperyalizm ise baðýmlý ülkeleri daha fazla ilhak ederek, sömürüyü en azgýn boyutlara çýkardý. Bu da onun ihtiyaç duyduðu þeydi. Ama bu hali ile çeliþkileri derinleþtirmekten ve dünya ekonomisini hiç olmadýðý kadar birbirine baðlamaktan baþka bir þey yapmadý. Bu sermayenin zorunlu bir eðilimidir, iliþkiler en üst boyutta yeniden ve yeniden üretilir. Ve dünya birbirine sýký sýkýya baðýmlý bir yumak haline gelir. Bu sermayenin toplumsal bir iliþki olmasýndan ötürüdür. Bu iliþkinin özünde bir tarafta üretim araçlarýna sahip olan bir egemen sýnýf ve üretim araçlarýndan yoksun olan, ancak emeðini satarak yaþamýný sürdürebilecek olan ücretliler sýnýfý arasýndaki üretim iliþkisi vardýr. Bu iliþki sermayenin özüdür ve bu iliþki olamadan sermaye de var olamazdý… Ýþte tarihin bu en devrimci hareketinin ortadan kaldýracaðý þey budur. Ve bu üretim araçlarýnýn toplumsal mülkiyeti ile mümkün olacaktýr. Yani sosyalizm ile… Kapitalist ekonominin gelmiþ olduðu düzeyin ayýrt edici bir diðer özelliði de ardýþýk devrimlerin koþullarýnýn hýzla olgunlaþmýþ olmasýdýr. Daha öncesinde dünya ekonomisi bu düzeyde birbirine baðýmlý deðil iken, bir yerde yaþanan devrim ya da ayaklanma, 80


Zamanın Dili

kriz vs. iliþki içerinde olduðu bölgeyi ya da yerleri etkileyebilirdi. Kimisi ise kendi sýnýrlarýndan öteye gidemezdi. Bu kapitalizmin eþitsiz geliþim yasasýndan kaynaklanmaktaydý. Bu yasadan dolayı devrim ilkin bir ya da birkaç ülkede gerçekleþebilirdi. Fakat þimdi ekonomik iliþkiler dünya ölçüsünde o kadar iç içe geçmiþ durumda ki, bu ekonomiden kopacak bir zincir çok daha büyük bir kütleyi kapitalist dünyadan koparabilir ve geride kalanlar ise çok daha zor durumlara düþerek geliþecek devrimler için uygun koþullar oluþturmaktan baþka bir þey yapamaz. Yani artýk ardýþýk devrimlerin koþullarý olgunlaþmaktadýr. (En son 2008 yýlýnýn Ekim ayýnda dünyanýn gündemine oturan kapitalizmin krizi buna en sýcak örnektir. ABD merkezli baþlamasýna raðmen, hýzla dünya ekonomisini etkiledi ve büyük yaralar açtý. Krizin bu derece etki ve geniþ bir çevreyi etkilemesinin nedeni yukarýda bahsettiðimiz nedenlerdir.) Bu süreç baðýmlý ülkelerin yeniden biçimlendirilmesini de gündeme getiriyor dedik. Aslýnda bu da nesnel yasalarýn bir sonucudur. Çünkü ekonomik alt yapý deðiþtikçe üst yapýda da buna uygun deðiþiklikler gündeme gelir. Eðitimde, Saðlýkta, Ulaþýmda, Konut Sorununda vs. yaþanan ve devlet kurumlarýnda yaþanan deðiþiklikler bununla iliþkilidir. Sermaye çok geniþ bir alanda emekçilerin kazanýlmýþ haklarýna pervasýzca saldýrýyor. Doðayý büyük oranda yýkýma uðratýyor. Ve bu belli bölgeler ile de sýnýrlý deðil, dünya ölçüsünde yaþanýyor. Bu durumun doðal sonucu bu kesimlerde çalýþan emekçiler yan yana geliyor ve kapitalizme karþý mücadeleye giriyorlar. Mücadele uluslar arasý bir niteliðe her zamankinden daha fazla bürünüyor. Seattle’da, Cenova’da yaþanan anti-kapitalist eylemler buna örnektir. Ve bunlar bugünün temel özelliðinin bir sonucudur. Sermaye ayakta kalma savaþýný sürdürdüðü sürece, bu sonucu da daha büyük oranlarda yeniden üretecektir. Tüm bu süreç emekçilerde büyük bir bilinç sýçramasý yaratýyor. Bunun altýnda ise sosyalizmin sýçramalý yükseliþi ve on yýllardýr verilen uzun süreli iç savaþlar mevcut. Bunlarýn hepsi sonuç alýcý çarpýþmalarýn geldiði anda zaferi getiren etkenler ola81


Umut Güneş

cak. Ve tüm bu süreçler boyunca proletarya, devrimin bu önder gücü, sýnýflar arasý güç dengelerini kendi lehinde geliþtiriyor. Bu durum öðrenci gençlik hareketinin mücadelesini ileriye sýçratabilecek muazzam koþullarý doðuruyor. Ayrýca gençlik genel olarak bu sürecin kaldýracý olacaktýr. Tabi burada iþçi, emekçi ve öðrenci gençlikten bahsediyoruz.(En son kapitalizmin krizi ile birlikte hem bu topraklarda hem de dünya da gençliðin büyük bir kýsmýnýn iþsiz kalmýþ olmasý, tekellerde büyük korku yarattý. Her açýklamada iþsizliðin tehlikeli boyutlara ulaþtýðýný ve iþsiz kalanlar içinde gençliðin yoðunlukta olmasýnýn bu tehlikeyi daha da arttýrdýðýný belirtiyorlardý. Çünkü gençlik geliþen devrimci harekete en kýsa sürede destek verecek ve bu hareketin motor gücü olacak olan kesimdir. Burjuva sýnýflarýn gençlikten korkmasý ve bu konunun bu kadar üstüne düþmesinin nedeni budur.) Bir taraftan ekonomik tam ilhak sürecinin, paralý eðitim uygulamalarýný arttýrmasý ve emekçi çocuklarýna üniversite kapýlarýnýn kapatýlmasý, öðrenci hareketini ciddi biçimde etkiliyor. Ayrýca üniversiteye girmiþ dahi olsa, üniversite sonun da iþ bulma umudunun olmamasý, gençliði geleceksizliðin bekliyor oluþu- ki bu Yeni Evre’de çok daha belirgin bir olgudur- gençliði mücadelenin tam ortasýna atýyor. Elbette tüm bunlarýn devrimci kitle eylemlerinin ve devrimci mücadelenin hýz kazandýðý bir ortamda gerçekleþtiðini söylemeye gerek yok. Bu koþullardan ötürü öðrenci gençlik hareketi kimi zaman iþçi ve emekçilerle girilen dayanýþma eylemlerinde kimi zaman devrimci tutsaklara yapýlan saldýrýlara karþý verilen cesur çýkýþlarda militan bir hal alýyor. Devrimci eylemliklerde bir an için düzen içi talep ve istemler unutuluyor. Ama daha sonra ayný kýsýr döngü devam ediyor. Koþullarýn dayatmasý sonucu devrimden ve devrimci mücadeleden bahseden akademizm, burada bile sað bir yaklaþýmla hareketi en geri noktaya, “çatýþmasýzlýk” noktasýna çekmeye çalýþýyor. Ve “gergin” ortam biter bitmez, ayrýlamadýklarý taleplerine yeniden sarýlýyorlar. Ve ayný okul duvarlarý, koridorlarý… Öðrenci koordinasyonunun daðýlmasýndan sonra (96 yýlý) her 82


Zamanın Dili

anlayýþ kendi yöntemleri ile öðrenci hareketini örgütlemeye çalýþsa da, güncel politikada birbirinden kopamayan reformistoportünist hareketler, artýk klasikleþmiþ taleplerini gür sesle haykýrarak duyurmaya çalýþýyor, ve neden öðrenci hareketininkendi deyimleri ile- “marjinallikten” kurtulamadýðýný saatlerce tartýþýp, ayný yollarý yeniden yürümek için ayrýlýyorlar… Dünya devrimi olgunlaþa dursun ortalama sol hareket iyice saða kayýyor, tamamen düzen içi taleplerle sýnýrlýyordu kendini. 19 Aralýk 2000’e, zindanlarýn “Dört Gün Savaþlarý” gelip dayandýðýnda durum buydu. Kendini her alanda düzenle sýnýrlayan oportünist ve sosyal-reformist hareket, öðrenci gençlik hareketi açýsýndan da farklý bir durumda deðildi. Sermaye ve faþist devlet kanlý bir savaþa hazýrlanýrken, bu kesimler “nasýl bir cezaevi istiyoruz” tartýþmalarý yapýyorlardý. Ýçeride ve dýþarýda kendilerini tamamen “muhalefet” (veya “aþýrý muhalefet”) ile sýnýrlayanlar, býrakýn politik iktidar hedefini, süreci belirli sýnýrlar içinde dahi karþýlayabilecek durumda deðillerdi. Faþist devlet 28 devrimci tutsaðý katletmiþ olmasýna ve yüzlerce tutsaðýn sakatlanmasýna, yaralanmasýna raðmen, devrimci tutsaklarý teslim alamadý. Devrimci tutsaklar sürdürdükleri ölüm orucu eylemi ile halklarýn bilincinde ve yüreðinde büyük bir zafer kazandýlar. Bu dönemler toplumun birçok kesimi zindanlara ilgi duymuþ, gündemlerine almýþlardý. Öðrenci gençlik de ayný þekilde devrimci tutsaklarla dayanýþma eylemleri düzenledi. Katliam saldýrýsýna ve öncesinde tutsaklar için eylemler düzenledi. Ama bu eylemlerin mantýðý tutsaklarýn özgürleþtirilmesi politikasýndan tamamen uzaktý. Ölüm orucu eylemine ve devrimci tutsaklara destekten öteye gitmiyordu. Ortalama sol siyaset içerisindeki politik savrulma, burada da yaþanýyordu. Ýlk baþlarda ortaya çýkan F- Tipine karþý eylemlilikler, giderek yerini “üç kapý, üç kilide” ve sonrasýnda ancak katliam gününde yapýlan, eylemliklere kadar geriledi. DÖB ise devrimci tutsaklarýn özgürleþtirilmesi sorununu her zaman gündeme getirip, temel þiarlarýndan bir haline getirmiþtir. Bu tutum kimi çevrelerce, “þimdinin sorunu deðil, gündem bu deðil” sözleriyle ge83


Umut Güneş

çiþtirilmeye çalýþýlsa da, bu onlarýn kendi dar bakýþ açýlarýnýn ifadesiydi ve zamanla bu gerçek daha açýk çýktý ortaya. Bu arada þunu da belirtmekte fayda var. Akademist hareketin, en devrimci dönemlerde dahi devrimden ziyade “devrimci muhalefet”ten bahsetmesi, ya da devrimin pratik örgütlenmesinden ziyade, bunu propaganda olarak ele alýp, politikalarýnýn merkezine reformlarý koymuþ olmalarý ve bunlarýn da kýsýr bir döngü gibi hep benzer talepleri ileri sürmeleri okuyucuya þaþýrtýcý gelebilir. Ama bu dünya reformist hareketi için de aynýdýr. Her dönem koþullarýn iyileþtirilmesini amaçladýklarýndan, bu yönde bir faaliyeti ve talepleri öne çýkartýrlar. Zindanlarda devrimci tutsaklarýn koþullarýnýn iyileþtirilmesi, düzen içinde de iþçilerin emekçilerin, öðrencilerin koþullarýnýn iyileþtirilmesi. Mücadelelerinin bütün özü özeti bu! Sürecin arkasýndan sürüklenmek bu hareketlerin temel özelliklerindendir. Bu nedenle kimi zamanlar devrimci eylemliklere katýlmýþ olmalarý hiç kimse için þaþýrtýcý olmasýn. Bu dahi sürecin arkasýndan sürüklenmelerinden ötürüdür. Ama her dönem ve her zaman sað bir politikayý savunurlar, ve “tehlikeli” gördükleri dönemlerde reformist taleplerine daha fazla sarýlýrlar. Dikkat edilirse son on beþ yirmi yýl, bu hareketlerin bütün gündemini; “YÖK”, “Parasýz Eðitim”, “ÖSS Kaldýrýlsýn”, “Disiplin Yönetmelikleri Deðiþsin” gibi ývýr zývýr þeyler için mücadele oluşturur. Ve hatta mücadele süreci içerisinde daha da gerilerler. Hem talepler düzeyinde hem de pratik olarak. Bu savrulmanýn dýþýnda kalabilen tek siyaset DÖB’dür. DÖB’ün bayraðýnda “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz” temel þiarý yazar. Ve politik iktidarýn kazanýlmasý için gerekli olan politikalardýr onun savunduðu. Pratik süreç gösteriyor ki bu kesimlerin bilinç düzeyi ya iþçi sýnýfýnýn kendiliðinden bilincine (sendikal mücadele düzeyi) denk düþüyor, ya da iþçi sýnýfýndan daha geri bir düzeye. Böylesi anlayýþlarýn, dünya defalarca yýkýlýp yeniden kurulurken, hala ayný düzeyde kalmalarý( ve doðal olarak gerilemeleri), bu hareketlerin giderek gericileþmesine de neden oluyor. Sýnýf mücadelesinin gerisinde kalýnca sonuç baþka türlü de olamazdý… 84


Zamanın Dili

Ve Dünya 3. Dünya savaþýný Görüyor! Yeni Evre ile birlikte kapitalizmin sýçramalý çöküþü o kadar belirgin bir halde ki, kitlelerin devrimci dönüþüm sürecinde etkin rol almasý, proletaryanýn mücadele sancaðýný en önde taþýmasý, uluslararasý sermayenin gözünü korkutuyor. Emperyalizmin askeri gücü olan NATO kendi varlýðýna gerekçe bulmakta pek de zorlanmadý. NATO 2000 yýlýnda yaptýðý toplantýda 21. yüzyýlý ayaklanmalar yüzyýlý olarak tanýmladý ve varlýðýný bu ayaklanmalarý bastýrmaya dayandýrdý. Fakat gelin görün ki ortalama solun bunu görmesi hala mümkün olmadý! Arjantin’de gerçekleþen ve bir ayda üç hükümet deviren halk ayaklanmasý bu belirlemenin somut kanýtýydý. Yine ayný dönemler Türkiye’de gerçekleþen esnaf ayaklanmasý bunun bir baþka kanýtýdýr. Türkiye tekelci kapitalizmi büyük bir kriz yaþýyordu. Hem Kürt halkýna karþý yürütülen savaþ hem de emekçilerin iktidar mücadelesine karþý verilen savaþ sermaye egemenliðini iliklerine dek sarsýyordu. Küresel bir anti-kapitalist ayaklanma, küresel bir iç savaþ... sürecin özü budur! Yeni Evre tam da bu durumu ifade etmektedir! Ýþte tam bu þartlar altýnda ABD emperyalizmi, kendi tezgahladýðý 11 Eylül saldýrýlarý ile Üçüncü Dünya Savaþý’ný baþlattý. Leninistler bunun ABD eliyle yapýldýðýný ve halkalara karþý baþlatýlacak savaþýn gerekçesi olduðunu söyledi. Sonraki süreç Leninistlerin bu belirlemesini doðruladý. Bu saldýrý sonrasýnda gerek ABD’de gerekse de baþka ülkelerde çýkarýlan yasalar tek kelime ile geliþen devrimi ve ayaklanmalarý ezmek içindi. ABD’de “Vatanseverlik Yasasý”, Türkiye’de çýkarýlan “Yeni Terörle Mücadele Yasasý”, polislere verilen geniþ yetkiler, Ýngiltere’de çýkartýlan yasalar, hepsi devrimci sürecin önünü týkamak, engellemek için örülmüþ yasal kýlýflardý. Bu yasalardan ve bahanelerden de, açýkça anlaþýlýyor ki, 3. dünya savaþý bir paylaþým savaþý deðildi. Devrimleri yok etme, ezme, ve kapitalist dünyanýn çöküþünün engellenmesi için verilen savaþýmdý. Bu savaþ, emekle sermaye arasýnda küresel ölçekte yaþanan iç savaþýn ne kadar sert olduðunu gösteriyor. 85


Umut Güneş

Bu savaþýn ilanýndan sonra, ABD Irak’a saldýrdý. Baðdat’a ilk bombalar düþtükten sonra Taksim de savaþ alanýna dönmüþtü. Kitleler kendiliðinden Taksim’e yönelmiþ, çatýþmalar çýkmýþ, iþçilerden, emekçilerden, öðrencilerden, iþsizlerden oluþan kitle bankalara, otellere vs. saldýrmýþtý. Halk kitleleri bu gerici savaþa olmasý gerektiði gibi karþýlýk veriyordu. Ayný zamanda dünyanýn geri kalanýnda, bu gerici savaþa dev gösterilerle karþýlýk verilmişti. ABD’de bile uzun yýllardýr görülmeyen eylemler oldu. Yüz bin kiþilik eylemler yaþanýyordu. Ýngiltere’de beþ yüz bine varan dev mitingler yaþanýyordu. Dünya böyle bir seçenekle karþý karþýya iken, reformizm yine bildik türküyü söylemeye baþladý. Yýðýnlarýn daha savaþ baþlamadan önce ifade ettikleri görüþleri, reformist- oportünistler ýsýtýp yeniden halka sunuyordu: Ayný þekilde akademistler de okullarda “Savaþa Hayýr” sloganýnda özetlenen çalýþmalar yapýyordu: Oysa kitleler pratikte nasýl bir tutum içine girmek istediklerini, Baðdat’a ilk bombalar düþtüðünde Taksim’i savaþ alanýna çevirerek göstermiþti. Akademistler ve diðerleri tarafýndan yapýlan bu çalýþma, ne öðrenci gençliði ve mücadelesini bir adým ileriye götürdü, ne de kitleleri… Kitlelerin daha ileriye gitmesi, eylemlerinin nitelik olarak daha yükselmesi için onlara doðru bir politika sunmak gerekiyordu. Oysa ortalama sol, kitlelerden bile daha geri olduklarýndan baþka bir þeyi göstermiþ olmuyor… Dahasý kitleleri kendi geri bilinçlerine çekmeye çalýþýyorlardý. Ne akademistlerin, ne de diðerlerinin aklýna bu savaþýn yarattýðý koþullardan devrim için yararlanmak gelmiyordu. Kitleleri böyle bir mücadeleye çaðýracaklarýna “savaþ karþýtlýðýnda” durmuþ olmalarý, onlarýn “aþýrý muhalefet partisi” olmaktan öteye geçemediklerinin kanýtý deðil miydi? Bu dönemde öðrenci gençliðe bu noktada çaðrý yapan ve çalýþmalarýný bu yönde yoðunlaþtýran tek hareket DÖB oldu. “Emperyalist Savaþý Ýç Savaþa Çevir”. Bu, tek doðru Leninist politikaydý. Öðrenci gençlik “savaþ karþýtý” gösterilere etkin olarak katýldý, ama daha ileri gidemediyse önündeki akademist (oportünist ve sosyal-reformist) barikatlardan ötürüdür. DÖB okullarda akademizme karþý tutarlý bir mücadele yürüterek, öðrenci gençli86


Zamanın Dili

ðin üzerindeki bu kara bulutu daðýtmaya çalýþýyordu. Öðrenci gençlik hareketinin ilerlemesinin baþka bir yolunun olmadýðýný biliyordu çünkü.

Pembe Hayaller Ve Gerçekler Irak halký ABD’ye, Irak’ý dar ede dursun, Türkiye tekelci kapitalizmi yeni bir sürece girdi. Emekçiler yeni bir saldýrý ile karþý karþýyaydýlar. Bu aslýnda çok daha öncesinde dile getirilen ama bugün öne çýkan bir politikaydý. Ýþçi ve emekçiler uzun bir dönem AB (Avrupa Birliði) pembe hayalleri ile oyalandý. Bir beklenti içerisine sokuldular. Toplumda önemli bir kesim bu beklentiyi belli bir süre taþýdý. Bu dönemde ortalama sol “hak”, “adalet” arayýþlarýný daha baskýn olarak dile getirdi. Buraya kadar gördük ki öðrenci gençlik içerisinde ki hiçbir ayrýþma, genel devrimci mücadeledeki ayrýþmadan baðýmsýz deðildir. Ve bu sadece ülkemiz ile de sýnýrlý deðildir. Dünya koþullarýnýn ortaya çýkardýðý ayrýþmalar, toplumun bir parçasý olan öðrenci gençliði de etkiliyor. Dünyanýn genel politik yönelimi de onu ayný þekilde etkiliyor. Bu nedenle, 2000 yýlýndan sonra, Türkiye tekelci kapitalizminin AB yönelimi, ki bunu emekçileri aldatarak, pembe hayaller sunarak yapmasý; düzenden umudunu kesmemiþ ve ufku düzen sýnýrlarýný aþmayan herkesi, bu pembe hayallerin þemsiyesi altýna topladý. Haliyle toplumda AB’ci ve AB karþýtlarý gibi iki ayrý kamp ortaya çýktý. Sanki sorun AB’ye girip girmemekmiþ gibi. Reformizm burada da burjuvazi için üstüne düþeni yaptý. Toplumda böyle bir kamplaþmanýn etkin üyeleri oldular. AB’den bir beklenti içerisinde olan küçük burjuvalar, bu beklentiyi uzun süre korudular. Haliyle küçük burjuva sol hareketler de bu beklentilerini baþka biçimlerde ifade ettiler. Esasýnda AB’ye girip girmemek sorunu burjuvazinin bir sorunudur, emekçilerin deðil. Burjuvaziyi buraya yönlendiren þey onun güçsüz sermayesidir. Bu haliyle geliþen devrimci hareketi durdurabilmesi ya da önleyebilmesi mümkün deðil. Ve emperyalizme de iyi hizmet edemez. AB’ye girme isteðinin nedeni budur. Ve bu sorunda emekçiler, gençlik kesinlikle þu ya da bu tarafta 87


Umut Güneş

olmamalýlar. Çünkü bu onlarýn sorunu deðil! Emekçilerin ve gençliðin sorunu kapitalizmdir. Onlar her koþulda, bu sömürü sisteminin ortadan kaldýrýlmasýný gündeme getirmelidir. Yani devrim ve devrimci mücadele burada da en öndedir ve devrim iddiasýný taþýyanlar için, her zaman da böyle olacaktýr. Ama öðrenci gençlik içersisinde aðýrlýklý olarak yer alan akademizm, AB karþýtlýðýný geliþtirerek, burjuvazinin tuzaðýna düşmüþ oldu. Haliyle öðrenci gençlik hareketi, burada da ileriye çýkabileceði olanaðý doðru deðerlendiremedi. Bu karþý çýkýþa rağmen bir beklenti içerisinde olduklarýný da eylemleri ve eylemlerinin içeriði ile ortaya koyuyorlardý. Fakat gerçekler daha baþka elbette. Ayný dönemler Ekonomik tam ilhak süreci hýz kazandý. Ve bu yönde özelleþtirmeler gündeme geldi. Ýþsizlik artmaya baþladý. Ýþgaller, grevler, mitingler, yürüyüþler… Tarihten ders alan iþçi sýnýfý, özelleþtirmeler baþlar baþlamaz, söylentisi bile duyulsa eyleme geçti. Seydiþehir iþçileri fabrikalarýný satýn almak isteyen burjuvanýn arabasýný yakmýþlardý. Polislerle çatýþmalara girmiþlerdi. Militan bir mücadele sergilemiþlerdi. Yine SEKA iþçilerinin onlarca gün süren iþgalleri, TEKEL iþçilerinin iþgalleri önemliydi. Öðrenci gençlik iþçi ve emekçilerin yanýndaydý. Onlarla beraber özelleþtirmelere karþý mücadele yürütüyordu. Ama bilinçlerinde reformizmin yarattýðý tahribat onlarýn daha ileri gitmesinin önünde engeldi. Ortalama sol, akademizm “Özelleþtirmelere Hayýr” þiarýný öne çýkardýlar ve yanýna “Parasýz Eðitim” talebini koydular. Özelleþtirmeleri, ekonomik tam ilhak sürecinin bir parçasý olarak gören, gerek Leninistler, gerekse de DÖB, emekçilere, gençliðe iktidar için savaþmayý önemle anlattý. Burjuvazi yeni koþullara ayak uydurabilmek için her yolu deniyordu. Ýþçilerin kazanýlmýþ haklarýna yönelik saldýrýlarda bu dönemde yoðunlaþtý. Türkiye’de 1980 Faþist darbesi döneminde dahi gündeme gelmeyen “Tazminat hakkýnýn kaldýrýlmasý” bu dönemde gündeme geldi. Bu burjuva sýnýfýn artýk son oksijenlerini de tüketmeye baþladýðýný gösteriyordu. Eðitimde yaþanan dönüþüm de bu sürecin bir parçasýdýr ve 88


Zamanın Dili

bunun ilk yansýmasý eðitimin hýzla paralý hale gelmesi ve bunun yetkinleþmesidir. Bu yönelime karþý dünyanýn pek çok bölgesin de büyük eylemlikler yaþandý. Þili’de lise öðrencileri, eðitimde yapılan ekonomik kesintileri protesto eylemleri düzenledi. On binlerce öðrencinin katýldýðý bu eylemler, ciddi çatýþmalara sahne oldu. Ayrýca okullar iþgal edildi ve bu günlerce sürdü. Yine Yunanistan’da öðrenciler, üniversitelerin özelleþtirilmesine karþý mücadeleye giriþti. Günlerce süren çatýþmalar yaþandý. Yine burada üniversiteler iþgal edildi. Devrimler ülkesi Fransa’da öðrenci gençlik ve emekçiler CPE yasasýna karþý sokaða döküldüler. Ýþçiler ve emekçilerle birlikte öðrenci gençlik-yüz binlerce kiþi- günlerce bu yasanýn geri çekilmesi için mücadele ettiler, çatýþtýlar. Ayný süreçte on binlerce Fransýz lise öðrencisi tarafýndan liseler iþgal edildi. Sonuçta Fransýzlar istediklerini elde etti, yasa geri çekildi… Almanya’da ise pazartesi eylemleri gerçekleþiyordu. On binlerce iþçi ve emekçinin yanýnda öðrenci gençlik de hazýr bekliyordu. Türkiye’de de öðrenci gençlik bu süreçte iþçi ve emekçilerin yanýndaydý. Öðrenci gençlik iþçi ve emekçilerin özgürleþmeden kendisinin de özgürleþemeyeceði gerçeðini pratikte yaþýyordu. Öðrenci gençlik “bütün iktidar emeðin olacak” þiarýný bayraðýnýn en üstüne yazmalýdýr.

Sonuç Devrimci öðrenci gençlik hareketi bugün olmasý gerektiði yerde deðil. Hem de çok uygun koþullara sahip olmasýna raðmen, 90 öncesi dönemde sahip olmadýðý olanaklara raðmen bu durumda. Bu konu üzerine herkes düþünüyor, çeþitli öneriler gündeme geliyor. Fakat þu ana kadar istenilen devrimci çýkýþ yakalanabilmiþ deðil. Bunun nedenini yukarýda anlatmaya çalýþtýk. Dikkat edilirse, sýnýf mücadelesi ne kadar sertleþirse, ve devrim için koþullar olgunlaþýrsa reformist oportünist hareket o kadar devrimden ve devrimci mücadeleden uzaklaþýyor. Çünkü proletaryanýn baðýmsýz sýnýf çýkarlarýný sonuna kadar savunma anlayýþýna sahip deðiller. Onlar küçük burjuva bakýþ açýsý ile hareket ediyorlar ve bu “yaþanan çeliþki”nin, devrim mücadelesinde tutarlý 89


Umut Güneş

bir politikasý yoktur. Öðrenci gençlik alanýnda da, yaþanan sorunu ancak sýnýf mücadelesi temelinde yürütülen bir politika ile aþabiliriz. 90’lý yýllar itibari ile bu ülkede devrimci durum ve iç- savaþ yaþanýyor. Bu koþullar her geçen gün olgunlaþýyor. Burada devrimci mücadele ve talepler dýþýnda, her þey burjuvazinin lehinedir. Akademist hareketin savunduðu politikalar, bulunduðu yer ise devrimci deðil. Çünkü hiç biri düzen sýnýrlarýna dahi varamıyor. Bizim gibi ülkelerde ise, bu politikalarla öðrenci gençlik hareketini geliþtirmek bir hayalden öteye gidemez. Zaten akademist hareketin her dönem yaptýðý deðerlendirmede, öðrenci gençlik mücadelesine dair daha olumsuz düþüncelere sahip olmasý, politik duruþlarýnýn kofluðunu gösteriyor. Bizim ülkemizde iþçi sýnýfý hareketi daha geç geliþti. Devrimci öðrenci hareketi ise daha önce. Ve uzun süre öðrenci hareketi sýrtýný yaslayacak bir dayanaktan yoksun mücadele etti. Bu dayanak elbette iþçi sýnýfý ve emekçilerin mücadelesidir. Ama daha sonra, yani 89- 90 dönemleri itibari ile iþçi sýnýfý mücadelede öne geçti ve öðrenci hareketinin de ilerleyebileceði koþullar olgunlaþmýþ oldu. 90’lý yýllardan sonraki süreç gösteriyor ki, emekçilerde hýzla yükselen devrimci pratik ve bilinç, öðrenci gençlik hareketini daha ileriye götürebilir. Burada öðrenci gençlik genel toplumsal mücadele içerisinde yer alarak geliþemez, o eski dönemde yaþanýlmýþ ve aþýlmýþtý. Artýk burada öðrenci gençlik hareketi hýzla devrimci harekete eklemlenmelidir. Ancak bu þekilde ileriye sýçrayabilir. Çünkü gençlik ve devrimci hareketin birbiri ile iliþkisi, bunlarýn karþýlýklý etkileri üzerine düþünüldüðünde þunu görürüz: Birincisi (gençlik), ikincisi (devrimci hareketi) tetikleyebilme kapasitesine sahip olmasý ve ikincisinin, birincisini belirleme kapasitesinin olmasý. Bu baþarýlmadan ortaya çýkabilecek sorunlar, yýllardýr yaþanýlan sorunlardýr. Ve bu sorunlarýn aþýlmasýnýn tek yolu da gençlik hareketinin devrimci hareketle sýký bað içinde olmasý ve devrimci hareketin bayraðýnda yazan hedefler için mücadele edilmesidir. Ýkincisi; ülkemizde reform- devrim iliþkisini kavrayamayan 90


Zamanın Dili

reformist- oportünist hareket, sorunu tam da burjuvaca ortaya koyup devrim mücadelesi yerine ývýr zývýr þeyler uðruna mücadeleyi öne çýkarýyor. Yani akademizm! Hal böyle olunca yanýnda fýrtýnalar dahi kopsa, o akademik sorunlarýn ötesini görmüyor. Oysa þu reformlar devrimin yan ürünüdür! Ama her þeyden önce böyle bir bakýþ açýsýna sahip olmak gerek. Devrimci öðrenci gençlik hareketinin örgütlenebilmesi için bu düzen içi anlayýþlardan hem pratik olarak hem de politik olarak ayrýþma þarttýr. Býrakalým onlar tatlý sularýnda sakince yüzsün! Devrimci koþullara uygun araç ve yöntemleri öne çýkarmanýn, bu koþullara uygun örgütler kurmanýn yaþamsal önemde olduðu açýk. Akademistler; dernek, koordinasyon, platform... akla gelebilecek her araca baþvurdular ve sonuç alamadýlar. (Sanki bakýþ açýsý deðiþmeksizin araçlarý deðiþtirmenin bir faydasý olabilirmiþ gibi!) Þimdilerde Genç-Sen denilen öðrenci sendikasý ise akademizmin yeni sýðýnaðý! Bu, AB’nin sivil toplum örgütlerini yaygýnlaþtýrdýðý, desteklediði bir dönemde, onun etkisi ile ortaya çýkmýþ bir araç. AB sürecine endekslenmiþ bir yönelim. Öylesine zavallý, öylesine uysal bir “muhalefet”! Oysa çeliþkiler derin, savaþým sert. Dönemin bu karakterini kavramadan, doðru mücadele araçlarý belirlemek mümkün deðil. Es kaza uygun bir araç önerilmiþ olsa bile, kýsa sürede içinin boþaltýlmasý kaçýnýlmaz. Son yaþanan krizle birlikte, hemen her alanda emekçiler, öðrenciler sokakta yan yana geldi. Bu bizzat kapitalizmin kendi koþullarýndan ötürüydü. Devrimci kitle eylemlerinin geniþlik kazanmasý da, devrimlerin þafaðýnda olduðumuzu gösteriyor. Sistemin bunalýmý artarak devam ediyor. Geliþmeler devrimci sürecin koþullarýný olgunlaþtýrýyor. Bu ise devrimci pratiði ve devrimci eylemi öne çýkartýyor. Esas olanýn deðiþtirmek olduðu mücadelede, gençlik dünyayý devrimci eylemle deðiþtirecek! Ekim-2011

91


Umut Güneş

SAVAÞ VE DEVRÝMCÝ GENÇLÝÐÝN TAVRI Dünyada yeniden savaþ davullarý çalmaya haþladý. Bir tarafta emperyalizmin bölgedeki iþbirlikçi güçlerinden Türkiye, diðer taraf, emperyalizmin tam ilhak politikalarýna karþý tavizler vererek geri çekilen Suriye. Türkiye ile Suriye arasýndaki iliþkiler, ortak bakanlar kurulu kurmaktan bahsedilen zamanlan çoktan geride býraktý ve savaþ çýðlýklarý havada uçuþtu. Türkiye tekelci kapitalizmi uluslararasý politikada bel kemiðinin olmadýðýný, Suriye konusunda aldýðý tavýrla bir kez daha gösterdi. Türkiye’nin dýþ politikasýnýn özünü baðýmlý olduðu emperyalizmin çýkarlarýný korumak oluþturuyor. Bunun tek nedeni emperyalizme göbekten baðýmlý olmasý deðil. En önemli nedenlerinden biri de içeride geliþen devrim mücadelesini, yalnýz emperyalizmin ekonomik, politik ve askeri desteði ile engelleyebileceðini düþünüyor olmasýdýr. Bu karþýlýklý iliþki Türkiye’yi bir anda füzelerin, tanklarýn hedefi haline getirdi. Yazýmýzýn konusu Türkiye’nin Orta-Doðu’daki politikalarý deðil. Yazýmýzýn konusu olasý bir savaþta devrimci gençliðin almasý gereken tutumun ne olacaðý ve savunmasý gereken politikanýn ne olduðudur. Marksizmden kopuþlarýn hýzla yaþandýðý. burjuva ideolojilerinin çeþitli biçimlerinin “sosyalist” harekete egemen olduðu bu dönemde savaþ konusunda da savunulan politikalarda ayný kopuþu görmek mümkün. Bu nedenle savaþ konusunda net bir politikaya sahip olmak için marksizmin bu konudaki bakýþ açýsýný 92


Zamanın Dili

hatýrlamak ve Marksist-Leninist ideolojiyi savunmak devrimci gençlik açýsýndan bir zorunluluktur. Yaþanan süreci doðru kavramak için de Marksizm-Leninizmin yol göstericiliðine ihtiyaç vardýr. Çünkü reformist ve oportünistlerin gençliðin kafasýný zehirleyen, uyuþturan politikalarýna karþý etkin bir mücadele yürütmek ve burjuvazinin aldatmacalarýna karþý gençliði uyarmak, doðru anlayýþýn savunulmasý için Marksist-Leninist ideolojinin tekrar tekrar hatýrlanmasý gereklidir. Komünistler halklar arasýnda olan savaþlara karþýdýrlar. Çünkü halklar arasýnda gerçekleþen bir savaþ iþçi ve emekçiler için büyük bir yýkým ve gözyaþýdýr. Ama komünistlerin savaþ karþýsýndaki tutumu sadece bununla açýklanamaz. Bir savaþ kan ve gözyaþýnýn dýþýnda baþka bir þeyi daha ifade eder. Ýþçiler, emekçiler ve gençle açýsýndan kendi burjuvalarýna karþý çok daha etkin bir mücadelenin yürütülmesi ve mücadelenin iç savaþa dönüþtürülmesi gerçeðini. Olasý bir savaþý engellemenin en iyi yolu budur, savaþ durumunda savaþa son vermek için ve devrimi ilerletmek, gerçekleþtirmek için yapýlacak tek þey budur Ayrýca devrim mücadelesini sürdürmenin baþka bir ifadesi de savaþ koþullarýnda kendi burjuvalarýnýn iktidarýný devirme ve emekçilerin iktidarýnýn kurulmasý mücadelesinden baþka bir þey deðildir. Lenin’in de dediði gibi “...ve savaþýn patlamasý durumunda, kapitalizmin devrilmesini hýzlandýrmak’ için savaþýn neden olacaðý “ekonomik ve politik bunalýmlardan” yararlanmalarýný, yani sosyalist devrim adýna hükümetlerin savaþtan ileri gelen sýkýntýlý durumlarýndan ve yýðýnlarýn öfkelerinden yararlanýlmasýný öngörmektedir. “ (Sosyalizm ve Savaþ, sf. 19-20. Sol yayýnlarý. V.Ý.Lenin.)

1912’de Basel’de kabul edilen ve ilan edilen bu kararlar, uluslararasý iþçi sýnýfý için, komünistler için emperyalist savaþ karþýsýnda ve koþullarýnda mücadelenin taktiklerinin açýklanmasýnda yer alýyor. Lenin ise o dönemin reformist ve oportünistlerinin I. emperyalist paylaþým savaþýndaki þoven tutumlarýný eleþtirmek ve proletaryanýn ve gençliðin nasýl mücadele edeceðini açýklamak için yeniden hatýrlatýyor. Savaþa karþý alýnan bu karar bizim için de geçerlidir. Neden? 93


Umut Güneş

Çünkü; iþbirlikçi Türkiye’nin öne sürülerek emperyalizmin istediði Suriye üzerinde tam ilhak politikasýný acilen gerçekleþtirmektir. Bu nedenle olasý bir savaþ “emperyalist bir yaðma savaþý” olacaktýr. Bu emperyalist yaðma savaþýnýn karþýsýnda durmak demek, savaþa neden olan koþullarýn ortadan kaldýrýlmasý mücadelesi demektir.

Savaþa Neden Olan Koþullar Nasýl Ortadan Kaldýrýlýr? Savaþ gibi olaðan üstü koþullar bir turnusol kaðýdý gibidir. Proletaryanýn ve gençliðin gerçek dostlarý ile sahte dostlarýný birbirinden ayýrýr. Geniþ yýðýnlarýn gözleri önüne serer. Reformist ve oportünistlerle, komünistler arasýnda hemen her alanda görüþ ayrýlýðý vardýr. Çünkü farklý sýnýf ve anlayýþlarý temel alýrlar. Proletaryanýn baðýmsýz ve uzlaþmaz sýnýf politikalarýný savunan komünistler savaþý yaratan koþullarýn kapitalizmin iþleyiþ yasalarýnýn, emperyalizmin tam ilhak politikalarýnýn, tüm dünyada her yere yayýlan ayaklanmalarýn ve isyanlarýn vs. neden olduðunu öne sürüyor ve yalnýzca kapitalizmin ortadan kaldýrýlmasýyla yani bir devrimle iktidarýn emekçilerin eline geçmesi ile savaþýn önlenebileceðini öne sürerken, reformist ve oportünistler hükümetlere, hükümetlerin politikalarýna kimi zaman ise hükümetler içerisinde bulunan bir kiþiye indirgeyerek gençliði, emekçileri aldatýr ve sorunun da hükümetlere karþý yürütülecek mücadeleyle çözülebileceðini öne sürerek, kitlelerin aklýný karýþtýrýp, onlara devrimden bahsetmeyerek, sadece savaþ karþýtlýðý ile kitlelerin ökelerinin boþalmasýný saðlayarak aslýnda sýnýf içerisinde burjuvazinin gizli ajanlýðýný da yapmýþ olurlar. Savaþ ne reformistlerin ve oportünistlerin yaptýðý gibi “savaþa hayýr” demekle önlenir, nede savaþý doðuran koþullar ortadan kaldýrılabilir. Neden? Çünkü savaþ, politikanýn baþka araçlarla devamýndan baþka bir þey deðildir. Politika ise ekonominin yoðunlaþmýþ ifadesidir. Buradan çýkarýlacak sonuç ise þudur: Komþularla sýfýr sorun politikasýný yürütme iddiasýnda olan bir hükümeti savaþ durumuna getiren þey, Suriye’de yaþanan olaylara Esad hükümetinin sert müdahaleleri, olaylara tanklarla vs. 94


Zamanın Dili

müdahale edip “insan haklarýný ihlal etmesi” vs. deðil. Emperyalizmin tüm dünyada uyguladýðý tam ilhak politikasýnýn bir devamýdýr. Uzun süredir Suriye, emperyalizmle iþbirliðini geliþtirmiþ olsa da emperyalizmin çýkarlarý bu yavaþ iþleyen sürece uymuyor. Emperyalizm Suriye’den tam iþbirliði istiyor, onun kendi denetimine tam anlamýyla girmesini ve kendi çöküþ koþullarýna uygun bir iliþkiyi hayata geçirmek istiyor. Oysa Suriye burjuvazisinin vereceði tavizlerin ise bir sýnýrý var. Ýkincisi Tunus’la baş-layan ve Arap halklarýný saran devrim dalgasý emperyalizmin elini çabuk tutmaya götürüyor. Zira devrim yangýný sadece Arap halklarý içerisinde deðil, tüm dünyada yanýyor. Bu nedenle savaþ onlarca ekonomik, politik iliþki yumaðýnýn bir sonucu olarak karþýmýza çýkýyor. Bu savaþ bugün deðilse bile baþka bir yerde baþka bir zaman yeniden tezahür edecektir. Bu nedenle savaþa neden olan koþullarýn ortadan kaldýrýlmasý, savaþýn önlenmesi sadece “Savaþa Hayýr” demekle mümkün deðil ve bunun pek çok örneði var. En yakýn örnek ise Irak savaþý. Bu konudaki bir baþka yanlýþ ise Esad’ý açýktan ya da kapalý olarak savunmaktýr. Onu emperyalizme karþý direnen bir güç olarak görmektir. Suriye’de egemen olan sýnýf burjuvazidir. Esad ise burjuvazinin temsilcisidir. Ve Suriye’nin emperyalizmle olan iliþ- kileri, iþbirlikçi karakteri Hafýz Esad döneminde baþlamýþ, bugün ise daha da hýzlanmýþtýr. Ýkincisi Esad iþçilerin, emekçilerin çýkarýný savunmuyor, tam tersine emekçileri sömürüyor, devrimcileri, komünistleri iþkencelerde katlediyor. Bu yüzden Suriye’de savunulamaz, Özetle 100 kölesi olanla, 200 kölesi olan köle sahipleri arasýndaki savaþta daha az köleye sahip olaný savunmak ya da desteklemek devrime ihanettir Ve Halklar arasýndaki barýþý desteklemekle de alakasý yoktur. Bir diðer yanlýþ ise “savaþa” karþý olduðunu ifade edip Suriye üzerindeki baskýyý haklý görecek, destekleyecek bir tutum almaktýr. Bu özünde burjuvaziye hizmet, kitleler içerisinde de burjuvazinin ajanlýðýný yapmak demektir. 95


Umut Güneş

Leninist Gençlik Devrimin Bayraðýnı Yükseltmelidir Bizler Leninist gençlik olarak elbette bir savaþýn yaþanmamasý için tüm gücümüzle bunun karþýsýnda olacaðýz. Ama pasifistlerin yaptýðý gibi yalnýzca “Savaþa Hayýr” diyerek deðil. Evet, etkin bir savaþ karþýtlýðý yapmak gereklidir ve doðrudur. Ama kitlelere bir baþka gerçeði de bununla birlikte býkýp usanmadan anlatmak gerekir ve bu devrim tarafýnda olmanýn esas belirleyiciliðini oluþturur. O da kapitalizm yýkýlmadan dünyada savaþlarýn asla bitmeyeceðini ve mevcut olasý savaþýn emperyalist bir yaðma savaþý olduðu, savaþýn önlenmesi ya da patlak vermesinden sonra savaþý sona erdirmenin tek yolunun bu emperyalist yaðma savaþýný bir iç savaþa dönüþtürmek olduðudur. Proletaryanýn ve onun devrimci gençliðinin savunmasý gereken politika da bu olmalýdýr. Çünkü savaþ yýðýnlarda öfkeyi arttýrýr. Ve bu öfkeyi devrime yönlendirmek yalnýzca bu politikayla mümkündür. Bu devrimin bayraðýnı yükseltmek demektir. Henüz koþullarýn bir iç savaþ için uygun olmadýðýný söyleyen reformist - oportünistlere ise cevabýmýz þudur: “...Bu duygularýn bilinçli bir duruma gelmesi, derinleþmesi ve biçimlenmesinde yýðýnlara yardým etmek bizim görevimizdir. Bu görev ancak þu slogan ile doðru olarak ifade edilir: emperyalist savaþý iç savaþ durumuna çeviriniz: ve savaþ sýrasýndaki bütün tutarlý sýnýf savaþýmlarý, ciddi bir biçimde yürütülen bütün “yýðýn hareketleri”, eninde sonunda bu amaca yönelmelidir. Güçlü devrimci bir hareketin, büyük devletler arasýndaki birinci mi, yoksa ikinci mi emperyalist savaþ sýrasýnda olacaðýný; savaþtan önce mi, savaş-tan sonra mý patlak vereceðini þimdiden söyleyemeyiz, ama ne olursa olsun bizim görevimiz bu yönde sistemli olarak, yýlmadan çalýþmaktýr: ” (Sosyalizm ve Savaþ, sf. 25, Sol yayýnlan. Lenin.) Ocak-2012

96


Zamanın Dili

13 MART GENÇLÝÐÝ GÖREV BAÞINA

Devrim, Lenin’in deyimi ile “tarihte tek tek kiþilerin bilgeliði yerine yýðýnlarýn bilgeliðinin kendini gösterdiði anlardýr.” Yani devrim yýðýnlarýn kendi eserini ortaya koyduðu, büyük bir düzensizlik ve karmaþanýn içinden mücadele ile doðan yepyeni bir dünyadýr. Bu büyük eylemin en önemli bileþenlerinden biri kuşkusuz gençliktir. Gençliðin olmadýðý tek bir devrim gösterilebilir mi? Enerjisi ve coþkusuyla, her devrimci atýlýmýn ilk savunucusu olan gençlik, devrimin olaðanca karmaþasý içerisinde devrimin neþesidir. Bu nedenle, gençlik mücadelesi kendisini ayrý bir alan olarak var ettiði günden bu yana, komünistler bu alana özel bir ilgi duymuþ ve geliþmesi için gereken çabayý göstermiþtir. Gençlik mücadelesi bugün de dün olduðu gibi, hatta daha fazla olarak Marksistlerin ilgi alanýndadýr. Bu alanýn doðru ve iyi örgütlenmesi, iþçi sýnýfýnýn burjuvaziye karþý savaþýmýnda sonucun belirlenmesinde temel öneme sahiptir. Çünkü gençlik demek gelecek demektir. Geleceðe sahip olmak için gençliðe sahip olmak gerekir. Gençlik mücadelesinin asýl sahipleri olan genç komünistler de, gençliðin örgütlenmesi ve mücadelesi konusunda eskiden bu yana uzun süren tartýþmalarýn ve pratiklerin sonunda belli baþlý sonuçlara ulaþmýþ ve bu sonuçlar üzerinden ilerleyen gençlik mücadelesi büyük basanlara imza atmýþtýr. Gençlik mücadelesi denince akla ilk gelen gençliðin ideolojik- politik- pratik eðitimini sağladýðý ve mücadele deneyimi kazandýðý komsomoldur. Bu konuyu ele almamýzýn sebeplerine aþaðýda deðineceðiz, ama devam etmeden önce Türkiye ve Kürdistan’da mücadele yürüten Komsomola adýný veren üç iþçiyi anmamýz gerekli. Seyit Konuk, Necati Vardar, Ýbrahim Ethem Coþkun yoldaþlar, 13 Mart 1982’de 12 Eylül faþizmi tarafýndan idam edildiler. Cellatlar yoldaþlarýn adlarýnýn unutulacaðýný, mücadelelerinin biteceðini düþünürken, 97


Umut Güneş

gençlik yani komsomol yoldaþlarýn adlarýný adları, kavgalarýný kavgalarý yaptý. 1988’de 13 Mart GKB( Genç Komünistler Birliði’nin) kurulmasýyla, gençlik mücadele edeceði örgütünü yani komsomoluna sahip olmuþtu. Bu yýl yoldaþların idam ediliþlerinin 30. yýlý ve 13 Mart gençliðini göreve çaðýrýrken, yoldaþlarý anmadan geçemeyiz. Týpký Denizler gibi, 13 Mart savaþçýlarý da Türkiye ve Kürdistan devriminin yolunu açmýþ, ýþýk olmuþtur. Genç iþçilere örnek olmuþtur. Genç iþçiler yaþamlarýný nasýl örgütlemesi gerektiðini bizzat kendi içlerinden çýkan ve 12 Eylül faþizminin idam ettiði ilk iþçiler olan 13 Martçýlardan öðrenmeli ve onlarýn izinden yürümelidir. Elbette bu mücadeleyi býkýp usanmadan sürdürecek olan, gençliði devrime ve sosyalizme kazandýracak olan, 13 Mart gençliði diye de adlandýrýlan sevgili komsomolumuzun ve komsomolcularýn görevidir.

Örgütlü Mücadele Gençliði hemen her alanda örgütlü mücadeleye sevk etmek gerek. Bu Genç Leninistlerin görevidir. Çünkü kendisine karþý mücadele ettiðimiz burjuva sýnýf o kadar zor durumda ki, ayakta tutmaya çalýþtýklarý kapitalist toplum insanlýðýn nefretini öylesine kazanmýþ ve tarih karþýsýnda, insanlýk karþýsýnda bütün geçerliliðini öylesine yitirmiþ durumda ki, ayakta kaldýðý her an insanlýðýn, doðanýn öylesine yýkýmýna yol açýyor ki, anti-kapitalist bir mücadelenin toplumsal tabaný öylesine geniþlemiþ durumda ki, devrim bugün yalnýzca kitleler içerisinde mücadele yürüten devrimci ve komünistlerin etkin ve cesur çalýþmasýna baðlýdýr. Yani devrimi göze almalarýna baðlýdýr. Biz Genç Leninistler devrimi göze alýyoruz! Peki, bu ne demektir? Her þeyden önce gençliði devrime örgütlemek demektir. Çünkü devrimin nesnel koþulları Türkiye ve Kürdistan’da var ve her geçen gün olgunlaþmaktadýr. Ama bu bir devrim demek deðildir. Devrim için kitlelerin etkin devrimci mücadelesi ve bu mücadeleye örgütlenmesi gereklidir. Bu da devrimci- komünistlerin görevidir. Gençliðin devrime kazanýlmasý görevi de Genç Leninistlerin görevidir. Koþullarýn devrim için 98


Zamanın Dili

uygun olduðu yerlerde gençliðin devrim mücadelesine etkin katýlmasý sonucu belirleyecektir. Ýþte burada temel örgütlenme komsomoldur. Ve komsomol örgütlenmesi gençliðin devrimi göze alacak politik-ideolojik- pratik eðitimini saðlayacaktýr. Çünkü Komsomol gençliðin okuludur. Türkiye tekelci kapitalizmi yaþamýþ olduðu derin ekonomik politik krizden çýkýþ yolunu bulamýyor. Çýkmak için attýðý her adýmda ise daha sarsýcý darbeler alýyor. Suriye sorununda yaþamýþ olduðu gibi savaþ çýðýrtkanlýðý yapacak kadar kendisini kaybetmiþ. Kontrolden çýkmýþ durumdadýr. Ayrýca Kürt halkýnýn yürütmüþ olduðu devrimci mücadele faþist devleti öylesine sarsýyor ki, faþizm ne yapsa elinde kalýyor. Zindanlarý dolduruyor karþýsýnda binlerce tutsak anasýný buluyor, herkes giderek daha politize oluyor ve devrimin zorunluluðunu daha fazla kavrýyor. Burada görülmesi gereken burjuvazinin kitleleri yönetememesi, onlara bir seçenek sunamýyor olmasýdýr. Kitlelerde eylemleri ile burjuvazinin iktidarý altýnda yaþamak istemediðini gösteriyor. Sonuç olarak burada sayamayacaðýmýz daha pek çok sebepten ötürü devrim, biz Genç Leninistler açýsýndan pratik, somut bir olgu olarak ele alýnmalýdýr. Burada önemli olan gençliðin nasýl bir örgütlenme içerisinde olacaðýdýr. Bu nedenle de gençlik örgütlenmesinde ve gençliði örgütlemede aðýrlýðý nereye vermemiz gerektiði konusu elzemdir. Lenin’in “Ýki Taktik” adlý çalýþmasýnda söylediði gibi “…. Þimdi en önemli olan, (iþçi sýnýfýnýn) eðitim ve örgütlendirme çalýþmasýnda esas siyasal aðýrlýðý nereye vermemiz gerektiðidir. Sendikalar ve yasal örgütlere mi, yoksa bir ayaklanmaya devrimci bir ordu ve devrimci bir hükümet yaratma çalýþmasýna mý? “ Þimdi bu soruyu gençlik çalýþmasý için de soralým. Gençliði nerelerde örgütleyeceðiz? Toplumda arayýþ içerisinde olan, yaþamýnýn kökten deðiþimini isteyen binlerce genci nerelerde örgütlemek gerek? Yoksa bir takým düzen içi sorunlarýn çözümü ve iyileþtirmeler için dernekler, kooperatifler, sendikalar gibi örgütlenmelerde mi? Hayýr! Bu, bugün için bir Marksistin vermesi gereken cevap deðildir. Tam tersine gençliðin bulunduðu her 99


Umut Güneş

yerde ve gençliðe ulaþtýðýmýz her yerde gençliðin sosyalist eðitimini ve örgütlenmesini ayaklanma organlarýný oluþturmaya, devrimin organlarýný oluþturmaya yöneltmeliyiz, buralarda eðitimini saðlamalýyýz. Bu bugün için Marksist olmanýn ölçütüdür. Buna göre hareket edilmelidir. Mücadelenin devrimci durum ve iç-savaþ halini aldýðý her yerde devrim somut, pratik bir mesele olarak ele alýnmalýdýr. Kitlelere býkýp usanmadan çaðrýsý yapýlacak olan þey devrimin zorunluluðudur. Ve bu dönemin baþta gelen örgütlenme araçlarý ise komite-konsey örgütlenmeleridir. Komite-konsey örgütlenmelerini devrimci dönemin organlarý olarak görmek gerek. Devrimci amaçlar, hedefler için mücadeleye sevk etmek gerek. Devrimci iktidarýn organlarý olarak örgütlemek gerek. Bugün kendiliðinden bir þekilde yan yana gelen ve doðal komiteler olarak hareket eden birçok oluþum var. Fabrikalarda, atölyelerde, üniversite ve liselerde gençliðin yan yana geldiði bu alanlara özel ilgi göstermek; gençliði bulunduðu her alanda öz örgütlenmesi olan komitelerde örgütlenmeye yönlendirmek bugünün devrimci görevleri açýsýndan zorunludur. Gençliði bulunduklarý her alanda örgütlenmeye ve örgütlü mücadeleye yönlendirmenin en iyi araçlarý komite-konsey örgütlenmeleridir. Burada iþin esas yükü gençlik içerisinde çalýþma yürüten Genç Leninistlerde bulunuyor. Eðer sorun bu þekilde anlaþýlmaz ve böyle ele alýnmazsa, devrim bir süreliðine de olsa avuçlarýmýz içerisinden kayýp gider. “Örgütlenin, Devrim Ýçin Örgütlenin!” þiarýmýz bu olmalý! Mücadelenin sürdüðü her alanda en geniþ örgütlenmeleri oluþturmalýyýz, komiteler aracýlýðý ile sömürünün karþýsýnda olan herkesi mücadele içerisinde aktifleþtirebiliriz. Geleceðin özgür dünyasýný kurmak, savaþsýz sömürüsüz bir dünya kurmak yalnýzca, kitleler içerisinde yürüteceðimiz bu çalýþmaya baðlý. Þimdi görev 13 Mart gençliðinin! 13 Mart gençliði cesaretli ve fedakar mücadelesiyle Denizlerin, Seyitlerin baþlattýðý mücadeleyi baþarý ile tamamlayacaktýr. Þubat-2012

100


Zamanın Dili

GENÇLÝK MÜCADELESÝNÝN YÖNÜ NE OLMALIDIR? Devrimci kitle hareketi yükseliþ içerisinde, devrimin toplumsal güçleri ayný zaman diliminde hareket halindeler. I Mayýs 2012 devrimin toplumsal güçlerinin buluþtuðu, güçlerini birleþtirdiði bir devrim meydanýna dönüþtü. Sömürünün aðýr zincirini kýrmak için mücadele yürüten iþçi ve emekçiler; ezilmiþliðin ve tutsaklýðýn sokaða döktüðü Kürt halký ve gençliði; yakýlarak yok edilmek istenen alevi inancýndan emekçiler, geleceksizliðin pençesinde kývranan gençlik; özgürlüklerini kendi ellerine almaya çalýþan emekçi kadýnlar; tiyatrocular, sanatçýlar vs. herkes oradaydý. Bu kadar geniþ bir kesim ayný noktaya doðru yol alýnca, iþte devrimin gerçek kitle gücünün bir yansýmasý, Taksim’de 1 Mayýs alanýnda ortadaydý. 1 Mayýs 2012 bize devrimin ne kadar geniþ bir tabanýnýn hareket halinde olduðunu ve bunun da içerisinde gençliðin büyük yer iþgal ettiðini göstermiþ olsa da, bir baþka gerçeði daha gösterdi. Katýlan milyonluk kitlenin büyük kýsmý baðýmsýz ya da çeþitli derneklerde örgütlenerek alanlara aktý. Herhangi bir sosyalist örgütlenme çatýsý altýnda deðil. Yani kitleler bir taraftan kapitalizme, onun faþist devletine karþý isyan ederken, sokaklara dökülürken; bir devrimci örgütlenme bu geniþ kesimin dikkatini çekebilmiþ, onlar için bir çekim merkezi haline gelebilmiþ deðil! Oysa devrimci kitle hareketinin yükseliþte olduðu, yýðýnlarýn ayaklanmacý bir ruh hali içerisinde olduðu bugün devrimin temel sorunu budur. Kitleler için bir devrimci odak olabilmek, onlarýn 101


Umut Güneş

güvendiði ve bayraðý altýnda mücadele ettiði bir güç haline gelebilmektir. Çünkü nesnel koþullar uzunca bir süredir uygun ve koþullar bir devrim için giderek daha hazýr hale geliyor. Eksik olan kitlelerle canlý, sýký baðlar kurmuþ olan bir komünist parti ve gençlik örgütlenmesidir. Kitleler için devrimci bir odak haline gelebilen devrime öncülük eder.

Devrimci Odak Olabilmek Biz burada daha çok gençliðin örgütlenmesi meselesini iþleyeceðiz. Zira devrimin zaferini tayin edecek esas güç gençliktir. Ayrýca gençlik, özellikle de iþçi gençlik þu anda, iþçi sýnýfýnýn militan mücadelesini yürütmeye en uygun güç olmasýna raðmen, en örgütsüz durumda olan güçtür de. Bu devrimci gençlik hareketinin ve sosyalist hareketin ciddi bir eksikliðidir Öðrenci gençlik bu konuda çok daha ilerdedir. Hem örgütlenme düzeyi açýsýndan hem de mücadele ve politik düzey açýsýndan. Öðrenci gençlik yýllar yýlý devrimci mücadele içerisinde, hemen her zaman var oldu ve kitleler için verdiði cesur mücadele ile moral tazeleyici bir güç oldu. Bugünkü durumu ise daha da önemli. Hem toplum içerisinde daha fazla yer kaplýyor hem de mücadelenin yükseliþinde geçmiþe göre daha da önemli bir rol oynuyor. Mýsýr ve Tunus devrimleri bize bunu gösterdi. Devrimci odak oluþturmak devrim iddiasý olan bir komünist parti için ne kadar acil bir sorun ise; savaþçý güç gençliði örgütleyecek olan, Genç leninistler için de ayný þekilde acil bir konudur. Öyleyse 1 Mayýs’ta ve 6 Mayýs’ta sokaklara dökülen, geleceðe umutla bakmak isteyen ama kapitalizmde bunu göremeyen gençliði nasýl örgütleyeceðiz? Devrimci odak oluþturmak ne demektir? Bu sorulara acilen cevap bulmalýyýz ve pratikte bunu hayata geçirmeliyiz. Biz bu soruya tek cümle ile þu yanýtý veriyoruz: Devrimci odak oluþturmak, devrimci bir politika etrafýnda yýðýnlarý örgütlemek, yönetmek ya da yönlendirmektir. Gençliðe devrimci politikalarý götürün, görülecektir ki gençlik 102


Zamanın Dili

bu politikalar için fedakarca bir mücadele yürütecektir. Burada sorun bunun nasýl ve ne þekilde yapýldýðýdýr?

Ajitasyon, Propaganda ve Örgütlenme Gençliði örgütlemeliyiz! Gençliði örgütleyecek devrimci araçlarýmýz ve politikalarýmýz var! 1 Mayýs ve 6 Mayýs Deniz anmalarý, bunu gösterdi. Denizlerin devrimci özü Leninistlerin yaptýklarý eylemlerde kendisini gösterdi. Ama bugüne kadar yaptýðýmýz, yapacaklarýmýz için bir temel oluþtursa da artýk yeterli deðildir. Devrimci bir dönem içerisinde ise asla yapýlanlar yeterli görülmemelidir! Ajitasyon ve propaganda çalýþmalarýmýz þimdi katlanarak artmalýdýr. Gençliðin olduðu her yere, kelimenin gerçek anlamýyla bir taarruzda bulunmalýyýz. Fabrikalarda, atölyelerde en örgütsüz durumda olan, ama devrimin en savaþçý ve kararlý unsuru olan iþçi gençliði örgütlemeliyiz. Liselerde, üniversitelerde, mahallelerde öðrenci gençliði örgütlemeliyiz! Derneklerde, taraftar gruplarýnda ya da baþka alanlarda gençliði örgütlemeliyiz. Gençliðin gruplaþtýðý, yan yana geldiði, birlikte hareket ettiði her yere gitmeli ve onlarla canlý, sýký baðlar kurmalýyýz! Bugüne kadar gençlik mücadelesinin temel sorunlarýný, devrimin temel sorunlarýný, görevlerini yazýnsal alanda, diðer gençlik örgütleri ile vs. tartýþtýk. Ama bu artýk miadýný doldurdu. Dün bu konularý tartýþmak gerekliydi. Dile getirmek gerekliydi. Ama artýk eskidi ve þimdi bu sorunlarý en geniþ kesimlerle tartýþma zamaný. Çünkü geniþ yýðýnlar, gösterdiði pratikle ve an’ýn görevlerini kavramada reformist ve oportünistlerden daha ilerdeler. Dahasý reformist ve oportünistler her gün yaptýklarý, söyledikleri ile kitlelerden daha geri olduklarýný, kendi umutsuzluklarýný kitlelere mal ettiklerini ve kitlelerin önünde bir set oluþturduklarýný göstermiþ oluyorlar. Bizler devrimin sorunlarýný, devrimi yapacak olan kitle ile tartýþmalýyýz. Doðrudan onlarý bu politikalara ikna etmeye çalýþmalýyýz. Örneðin, Geçici Devrim Hükümeti politikasýný 103


Umut Güneş

üniversitelerde, fabrikalarda propaganda etmeli, tartýþtýrmalýyýz. Ajitasyon ve propaganda bir komünistin günlük çalýþmasýdýr. Süreklidir. Sürekli yapýldýðýnda, doðrudan kitleyle iliþkiye geçildiðinde, kitleleri örgütlemede, yönlendirmede çok etkili bir araçtýr. Devrimci eylemlerin kitlelerin bilincinde nasýl bir sýçrama yarattýðý Tekel iþçilerinin eylemlerinde görüldü. 2012 1 Mayýs’ýný anlatan bir iþçi þöyle diyor. “Ben Taksim’de devrimi hissediyorum” Temel taleplerimizi, devrimin zorunluluðunu vs. doðrudan gençlik kitlelerine götürmeliyiz. Onlarla doðrudan baðýmýzý kuracak çalýþma biçimlerini geliþtirmeli, çalýþmalar içerisinde bunlarýn sonuçlarýný mutlaka deðerlendirmeliyiz. Çünkü devrimimizin zaferi buna baðlýdýr. Bu nedenle ajitasyon, propaganda çalýþmalarýmýzýn özünü bu oluþturmalýdýr. Ve bu öze uygun örgütlenmeler oluþturma temel uðraþýmýz olmalýdýr. Þimdi tüm Genç Leninistler dikkatlerini, aþaðýda Lenin’in vurguladýðý noktalara vermelidir. Çünkü An’ýn görevi budur. “Burada söz konusu olan, tüm sosyalistlerin en tartýþmasýz ve en temel görevidir. Kitlelere devrimci durumun varlýðýný anlatmak, geniþliðini ve derinliði açýklama, proletaryanýn devrimci bilincini ve kararlýlýðýný uyandýrma, devrimci eylemlere geçme ve bu yönde faaliyetler yürütmek için devrimci duruma uygun örgütler yaratmada ona yardýmcý olma görevi” (Lenin, Seçme Eserler 5.cilt)

104

Mayýs-2012


Zamanın Dili

BURJUVAZÝNÝN SALDIRILARI VE GENÇLÝK Binlerce yýllýk yönetme geleneðine sahip burjuvazi, iktidarýný korumak adýna her yolu dener. Devrim mücadelesinin geliþimine göre baský ve zordan tutun da, politik manevralara kadar pek çok yol, sýnýflar mücadelesinin geliþiminde görülmüþtür. Türkiye ve K. Kürdistan birleþik devriminde de bunun pek çok örneðini görmek mümkün. Bugün birleþik devrimimizin her iki parçasý da hareketli günler geçiriyor. Önemli deneyimler yaþýyor. Devrimin birleþik karakterinden ötürü, burjuvazinin ve faþist devletin hangi tarafa olursa olsun yaptýðý saldýrı, birleþik devrimin kendisine, geliþimine dönük bir saldýrýdýr ve bir arada durulmasý, birlikte karþýlanmasý gerekir. Sokakta oluþan mücadele birliðinin daha da geliþtirilmesi ve güçlendirilmesi gerekir. Birleþik devrimimizin en örgütlü, hareketli ve bilinçli kesimi olan Kürt halký ve devrimci gençliði, sadece burada deðil, Ortadoðu’da da kilit öneme sahip bir güç haline geliyor ve bölgede emperyalist güç105


Umut Güneş

lerden tutunda, bölgede gerici, faþist devletlerin yoðun saldýrısına maruz kalmaktadýr. Þimdiden þunu söylemek gerekir ki bu saldýrýnýn ana hedefinde, devrimci mücadele çizgisinin sürecin dýþýnda býrakýlmasý, etkisiz kýlýnmasý ve yok edilmesi bulunuyor.

Devrimci Mücadeleden Vazgeçmek Özgürlükten Vazgeçmektir! Burjuvazi devrimci mücadele yürüten kitleleri bu mücadele çizgisinden vazgeçirmek adýna çok uðraþ verdi, hala da veriyor ama baþarýlý olamýyor! Baþarýlý olamamasýnýn nesnel ve öznel birçok sebebi var. Hatýrlanacaktýr, Amed ayaklanmasýndan sonra yaþanan süreçte “polise taþ attýklarý” gerekçesi ile yüzlerce çocuk yaþlarýnýn kat be katý cezalar almýþ, zindanlara atýlmýþtý. Zindanlarda çocuk yaştaki tutuklularýn ne tür saldýrýlara uðradýðý da görüldü. Yine en demokratik haklardan olan basýn açýklamasý gibi eylemlere katýldýðý için binlerce genç aðýr cezalar almýþ ya da davalar açýlmýþtý. Ayný dönemde Ýstanbul’da bir protesto eylemi gerçekleþtirmek isteyen üniversiteli öðrencilere polis çok sert müdahale etmiþ ve bir kadýn çocuðunu kaybetmiþti. Burjuva partilerden, gazetelere, reformistlere kadar geniþ bir kesim bu olay üzerinden polis þiddetini eleþtirmiþti. Eleþtirme noktaları ise öðrencilerin demokratik haklarýný kullanacaklarý ve “yasa dýþý” herhangi bir þey yapmayacaklarýydý. Burjuva partiler yaptýklarý açýklamalar ile ve hatta polis saldýrýsýna maruz kalan öðrencileri savunur görünmekle aslýnda þunu yapýyorlardý; “benim size çizdiðim sýnýrlar içerisinde kalýrsanýz, bunun dýþýna çýkmazsanýz, benim için tehlike oluþturabilecek bir yola girmezseniz, polis ya da asker saldýrýsýna uðramazsýnýz. Bunun dýþýndaki yapýlan her eylem ya da protesto devletin en sert saldýrýsýna uðrayabilir” düþüncesini topluma kabul ettirmek, toplum nezdinde polisin, askerin, mahkemelerin en tam ifadeyle faþist devletin devrime karþý giriþeceði tüm saldýrýlarý, katliamlarý topluma kabul ettirmenin bir yoluydu. Taþ atan çocuklar için de medyada çýkarýlan gürültünün nedeni 106


Zamanın Dili

aynýydý. “Bunlar çocuk, terörist olsalar olabilir ama bunlar henüz çocuk” diyerek faþist devletin daðlarda kullandýklarý kimyasal silahlarý ve katliamlarý topluma kabul ettirmeye çalýþmaktý. Esas mesele ise kitlelerin devrimci mücadeleyi ve araçlarýný tercih etmelerinin önüne geçmekti. Çünkü devrimci durum ve içsavaþ koþullarýnýn yaþandýðý Türkiye ve K. Kürdistan’da 7’den 70’e devrimci mücadele sürdüren bir Kürt halký faþist devlet açýsýndan son derece tehlikelidir. Üniversitelerden, liselere gençliðin, iþçi ve emekçilerin, kadýnlarýn önündeki engelleri bir bir açýp, devletle çatýþmalara girmesi, devrim ve sosyalizm sloganlarýnýn, çaðrýlarýnýn her an duyulmasý faþist devlet açýsýnda son derece tehlikelidir. Kitlelerin nesnel geliþmelerin etkisi ile devrimci mücadeleye yönelmesi, devrimci mücadele çizgisinin güç kazanmasý ve yaþanan krizlerden, yoksulluk ve sefalete karþýlýk gençlikte ve toplumun hemen her kesiminde artan ayaklanmacý, isyancý ruh halinin burjuvazi açýsýndan büyük bir tehdit oluþturduðu aþikar. Ama reformist ve oportünist hareket burjuvazinin bu tür oyunlarýna kanýp, medyada burjuva yazar çizer takýmýnýn eleþtirileri ile aðýz birliði yapýp, faþist devletten “hak, hukuk, adalet ve özgürlük” taleplerine devam ediyor. Bu tutum her yerde kitlelere teş hir edilmeli ve bu alanda ideolojik, politik pratik bir mücadele güncel bir görev olarak önümüzde durmaktadýr. Çünkü kapitalist toplumda burjuvazinin yasalarýnýn saðlayacaðý ve güvencesi altýnda olacak olan bir özgürlük aslýnda bir köleliktir. Burjuva sýnýf için özgürlük, iþçi sýnýfý ve emekçiler açýsýndan ise bir diktatörlüktür. Kapitalizmde sömürülen, ezilen ve geleceði çalýnan yýðýnlar yalnýzca, kapitalist sisteme karþý yürüttükleri mücadele ile özgürlüklerini saðlayabilir ve iþçi sýnýfý iktidarýnda bunu garanti altýna alabilirler. Ne Yapmalý? Bu saldýrý baþka bir biçimle bugün Kürt halkýna karþý yapýlýyor. Burjuvazi bu sorunun çözümü noktasýnda “devrimci mücadele çizgisini” ve bunu savunan hareketleri dýþarýda býrakmaya

107


Umut Güneş

çalýþýyor. Türkiye tarafýnda ise düzen içi mücadele çizgisini hemen her alanda egemen kýlmak için burjuvazi yoðun bir çaba sarf ediyor. Bunun yanýnda ise reformistlerden tutun da, oportünistlere kadar savunduklarý politikalarý ile burjuvazinin bu çabasýna yardýmcý oluyorlar. Buna karþý baþta Türk ve Kürt iþçi, emekçi, öðrenci gençliði olmak üzere diðer ulus ve ulusal topluluklarýn gençliði devrimci mücadele ekseninde burjuvaziye karþý birlikte mücadele etmelidir. Her alanda isyan, ayaklanma, devrim çizgisini savunmalý, sorunlarýnýn çözümünde devrimci mücadele araç ve yöntemlerinin kitlelere propagandasýný yapmalý ve devrimci mücadele organlarýný oluþturmalýdýr. Çünkü gençlik Özgür olmak ve geleceðini kendi ellerine almak istiyorsa, faþizmden kurtulmak istiyorsa ve sömürüsüz bir toplum idealleri kuruyorsa; devrimci mücadele çizgisinden vazgeçmemek, ýsrarla bunu savunmaktýr. Ve bu sömürücü sistemi temellerinden uçurmak ve sosyalizmi kurmaktýr. Temmuz-2012

108


Zamanın Dili

“CESARET, CESARET DAHA FAZLA CESARET” Her an dengelerin deðiþebildiði, güçlü olanýn zayýfladýðý, yok sayýlanýn belirleyici konuma geldiði ve belki de Ortadoðu halklarýnýn “kaderinin” belirlendiði Suriye’de, her þey açýk bir þekilde yaþanýyor. “Muhalif denilen paralý askerler sürüsü, Suriye’nin içlerine doðru ilerlemeye çalýþýrken, þu ana kadar çatýþmalarda yer almayan ve hem ÖSO denilen çapulcularýn, hem de Esad’ýn dokunamadýðý, karþý karþýya gelmediði Kürt halký; bölgeyi derinden sarsan bir çýkýþ yaptý. Batý Kürdistan halký Afrin’den Qamiþlo’ya kadar geniþ bir bölgede kontrolü eline aldý ve özerkliðini ilan etti. Askeri gücü ile, örgütlenmiþ kadýný, çocuðu ve emekçisi ile Batý Kürdistan þu an Kürt halkýnda ve savunma birliklerinde! Ya Türkiye! Bu bahtsýz ülke her ne yapmaya çalýþtýysa elinde kalýyor. Financial Times (FT) gazetesinde yazdýðýna göre “istikrarlý ve kararlý iþbirliðine” raðmen, bir türlü istediðini elde edemiyor. Komþularýyla sýfýr politikasý diyor; Rusya, Ýran ve Suriye’nin füzeleri kendisine çevriliyor, Irak Türk Dýþ Ýþleri Bakanýný tutuklamaktan bahsediyor. Suriye’den kaçanlara yer sağlarken, “mülteciler” kendisine karþý ayaklanýyor vs... Bu da yetmezmiþ gibi Türkiye’de iþçi emekçi eylemleri yayýlmaya devam ediyor. En son Antep proletaryasýnýn gerçekleþtirmiþ olduðu patlama dikkatlerimizi yoðunlaþtýrmamýz gereken þeylerden biri. Zira ilerleyen dönemde bu tür eylemlere, patlama109


Umut Güneş

lar daha fazla tanýk olacaðýz. Çünkü bu devrimin kendisidir. Diðer yerlerde de emekçilerin eylemleri kararlý bir þekilde sürüyor. Yine Malatya’dan baþlayan katliam giriþimi Alevi emekçilerin ve diðer halklarýn güçlü tepkisi ile püskürtüldü. Duyulduðu andan itibaren sokaklarda toplanan halk, dünden bugüne bilinçlendiðini, örgütlendiðini ve faþizme yeni katliamlar için izin vermeyeceðini gösterdi. Ve son olarak günlerdir Þemzinan’da süren çatýþmalar, gerillanýn bölgede alan hakimiyetini saðlamýþ olmasý TC.nin kabuslarýný arttýrýyor. Önceleri burjuva medyanýn gücü ile yok sayýlmaya çalýþýldýysa da, Þemzinan’a incelemelere giden BDP heyeti ve konvoyunu gerillanýn durdurmasý ve halkla gerillanýn kucaklaþmasý bazý gerçekleri gün yüzüne çýkardý. Birincisi; gerilla bölgeye hakim ve devlet geri çekilmiþ durumda. Ýkincisi; burjuvazinin yalan þebekesi olan burjuva medya, kendi kapanýna sýkýþtý ve az da olsa var olan güvenirliðini yitirdi. Üstelik bu olay Valinin “20 gün süren operasyonlar bitti, görevimizi yaptýk” açýklamasýndan sonra gerçekleþti.

Bölge Devriminin Dinamosu Kuþkusuz bütün bir bölgede herkesin gündemine oturan gelişme Batý Kürdistan halkýnýn kendi halk iktidarýný kurmuþ olmasýdýr. Batý Kürdistan’da olan þey bir devrimdir. Politik bir devrimdir. Demokratik bir halk devrimidir. Milyonlarca Kürt emekçisinin, kadýnýn komiteler ve konseylerde örgütlenerek, sokakta iktidarýný kurup, yönetimini oluþturarak ilerledikleri bir devrimdir. Danton’un dediði gibi, her devrimin tek doðru parolasý olan “Cesaret, cesaret, daha fazla cesaret” yolunu izleyerek ilerliyor. Kürt halkýnýn bu adýmý bölge gerici ve faþist iktidarlarýný derinden sarsan bir etkiye sahiptir ve yönelimi Suriye, Türkiye, Irak ve Ýran’ý doðrudan etkileyecek; yaratacaðý sonuçlar itibari ile Dünya’da yükselen devrimci dalganýn da itici gücü olacak olan bir bölge devrimini, geliþmeler sürekli beslemektedir. Bu sürece nasýl gelindi? Bunun þu an çok da önemi yok! 110


Zamanın Dili

Önemli olan onlarca çeliþkinin ve çatýþmanýn ortasýnda, bombalarýn ve sinsi planlarýn ortaya konduðu bir coðrafyada, yok sayýlan bir halkýn, Kürt halkýnýn oluþan iktidar boþluðunu cesur bir kararla doldurmuþ olmasýdýr. Kürt halkýnýn gerçekleþtirmiþ olduðu demokratik devrim ve demokratik iktidardýr. Öyle ki bölgede daha güçlü konumda olan Rusya, Çin ve ABD ile AB bile Kürt halkýný hesaba katmadan bir plan yapamaz, yol alamaz durumdadýr. Bölge devriminin de düðümü Kürt halkýndadýr. Hatta emekçi sýnýflara ve diðer ezilen halklara düzenin yaþamýþ olduðu krizden, iktidarýn nasýl eline geçirileceðinin de iyi bir örneðini vermiþ oldular. Batý Kürdistan’da yaþanan Demokratik Devrim bölge halklarý için bir umut ve güç kaynaðýdýr. Bu nedenle bölge gerici faþist iktidarlarýn hemen kinlerini ve nefretlerini kazanmýþ durumda, fakat bölge ezilen ve sömürülen halklarýnýn, gençliðinin de sempatisini ve desteðini de kazanmýþ durumdadýrlar.

Gençliðe Düþen Görev Öncelikle þunun görülmesi gerekiyor; geleceðimizi etkileyen olaylar yaný baþýmýzda yaþanýyor ve hýzla bir dýþ savaþa doðru sürükleniyoruz. Ama ayný zamanda bir dizi devrimin patlak vereceði ve belki de Ortadoðu’nun, hatta dünyanýn kaderini etkileyecek devrimlerin nesnel koþullarýnýn hýzla olgunlaþtýðýný ve tayin edici çarpýþmalarýn yaþanacaðý ana hýzla yaklaþtýðýmýzý söylemeliyiz. Sonuç olarak; Bir dýþ savaþ ihtimali durumunda tavrýmýzýn ne olmasý gerektiði bu sayfalarda daha önce açýklandý, açýklamaya da devam edeceðiz. Suriye’ye dönük bir müdahalede bu savaþýn karakterinin emperyalist niteliði gençliðe ve geniþ kesimlere etraflýca açýklanmalý ve “emperyalist savaþý iç savaþa çevirelim” politikasýný hayata geçirmek için, yoðun bir ajitasyon, propaganda ve örgütlenme çalýþmasýna giriþmeliyiz! Ýkincisi; Savaþ, savaþ örgütlerinde yürütülür, bu nedenle gelişmelere uygun örgütlenmeleri ve araçlarý, olanaklarý bulmak 111


Umut Güneş

gençliðin asli görevidir. Üçüncüsü; Þu anda bütün geliþmelerin merkezinde olan, bölge devriminin de esas dinamosu olan Kürt halkýnýn her ileri adýmýný desteklemeli ve baþta Türk iþçi ve emekçileri olmak üzere diðer halklara Kürt Ulusunun Kendi Kaderini Tayin Hakký’nýn propagandasýnýn yapýlmasý için yoðun bir aydýnlanma çalýþmasýna giriþmeliyiz; halklarýn mücadele birliðini oluþturmalýyýz. Bu, demokratik devrimlerin ayakta kalmasý ve geleceðe yön vermesi için zorunludur. Dördüncüsü; Türkiye ve Kürdistan birleþik devriminin toplumsal güçlerini tek bir odakta toplayacak olan, Geçici Devrim Hükümeti sorununu pratik açýdan ele almalý; emekçi kitleler içinde ve gençlik içinde bu sorunu tartýþmalý ve anlatmalýyýz. Beþincisi; yaþanan onca olaydan ve geliþmeden sonra hýzla bilinçlenen ve artýk olaylara tepkisini kendiliðinden de olsa örgütlü bir þekilde gösteren, yýðýnlarýn içerisinde daha fazla yer alarak, onlara iktidara yürümenin zorunluluðunu anlatmalý, devrimin kaçýnýlmazlýðýný kavratmalýyýz. Ve son olarak da kitle içerisinde faaliyet yürüten bütün kadrolar, sempatizanlar ya da taraftarlarýn dikkatini halklarýn devrimci yürüyüþüne vermek ve oluþan iktidar boþluðunu týpký Batý Kürdistan’da olduðu gibi cesur bir adýmla ele geçirme zorunluluðunu anlatmak görevi gençliðe düþmektedir. Batý Kürdistan’da Kürt halký bu adýmý attý, çünkü; 7’sinden 70’ine örgütlüler ve özgürlük mücadelelerine dikkatlerini vermiþ durumdadýrlar. Öyleyse gençliði baþtan sona örgütlemek, canlý kitle baðlarý kurmak gençliðin görevidir. Denizlerin Partisi’nin ve gençliðinin 23. mücadele yýlýnda iktidara yürümesinin koþulu budur! Aðustos-2012

112


Zamanın Dili

GÜNCEL DURUM VE GENÇLÝK MÜCADELESÝ “Bu nedenle sosyalistler, sadece iþçilerin var olan talepleri ile deðil, bu talepleri ve sorunlarý siyasal iktidar hedefiyle uyumlu hale getirmek ve bu þekilde sunmak, ekonomik ve siyasal talepleri siyasal iktidarýn fethi talebine baðlamak zorundadýr.” Ekonomizmin Eleþtirisi, Baki YAÞ

Tarihte olaylar iki kez yaþanýr diyordu Marks, birincisinde trajedi olan olaylar, ikincisinde karþýmýza komedi olarak çýkar. Yaþamýn canlýlýðý içerisinde defalarca kanýtlanmýþ olan bu söz bir kez daha bu topraklarda yaþanýyor ve ortalama sol daha gülünç olmanýn önüne bir türlü geçemiyor... Sosyalist hareketin tarihi incelendiðinde bazý konularýn sürekli tartýþýldýðý görülür. Sýnýflý toplumlarýn varlýðý devam ettiði ve sýnýf savaþýmý da sürdüðü sürece birazdan bahsedilecek olan tartýþmalar devam edecektir. Bizim için önemli olan ise tüm bu süre içerisinde Marksist tutumu kararlýca savunmak ve her zaman iþçi sýnýfý mücadelesi içerisinde yer alan burjuva ideolojisinin türlerine karþý savaþým yürütmektir. Reformizm, ekonomizm gibi anlayýþlar iþçi sýnýfý davasýnýn her zaman düþmaný olmuþlardýr. Burjuva yasallýðýný göðe yükselten reformizm ve kitle hareketinin önünde eðilen ekonomizm gibi burjuva anlayýþlar ile, iþçi sýnýfý mücadelesinin ortalama solun deyimi ile, “radikal” kanadý olan Marksist anlayýþýn savaþýmý sürekli sürdü. Okurlarýmýz baþlýðýn adýna bakýp “güncel durumla” bu eskide 113


Umut Güneş

kalmýþ tartýþmalarýn alakasý nedir diye sorabilir. Meraklanmayýn sevgili okur, birazdan okuyacaklarýnýz güncel devrimci görevlerimizin kavranýp kavranmadýðýnýn tartýþmasý olacak. Ya da bu görevlerin nasýl yerine getirileceði... Çünkü sevgili okur günümüzde o kadar büyük bir kesim Marksizmden o kadar hýzlý savrulmaktadýr ki, belki siz bile karþýlaþtýðýnýz ortalama solun, ortalama sloganlarý ve politikasýna onay vermiþ ve Marksizmden savrulan kesime destek sunmuþ olabilirsiniz. Hatta þu an ki güncel durumun hareketli ve sýcak ortamýna bakýlýrsa, böyle teorik bir konunun ele alýnýþý sizde soru iþaretleri uyandýrabilir, ama mesele deðil çünkü doðru cevaplar hep böyle sorularýn arkasýndan gelir. “Yýðýnlarýn kendiliðinden atýlýmý ne kadar

büyük olur, hareket ne kadar yaygýnlýk kazanýrsa, sosyal demokrasinin (komünistlerin- bn) teorik, siyasal ve örgütsel çalýþmasýnda yüksek bir bilinç zorunluluðu o kadar çabuk ortaya çýkar”* Lenin.

Ýki Farklý Anlayýþ; Küçük Burjuva Anlayýþ Evet, bu yüksek bilinç zorunluluðu Türkiye ve K. Kürdistan komünistleri için uzun zamandan beri vardýr ve her geçen gün de artmaktadýr. Bakýn savaþ kapýmýzda ve Türkiye tekelci kapitalizmi devrime karþý bir dýþ savaþa büyük bir istek duyuyor. Bakýn Alevi emekçilerine dönük katliam hazýrlýklarý ve giriþimleri yeniden ortaya çýkýyor. Buna karþýn Alevi emekçilerinin ve gençliðinin bu saldýrýlara karþý vermiþ olduklarý refleksler, hiç bir þeyin eskisi gibi olmadýðýný gösteriyor. Kürt halký özgürlük yürüyüþünde büyük ilerlemeler kaydediyor, emekçiler birçok yerde eylemde ve grevde. Gençlik eðitimden tutun da pek çok soruna dair sokaklara çýkýyor ya da ruh hali bu yönde. Ve tüm bu olaylarda en çok dikkati çeken ise yýðýnlarýn kendiliðinden de olsa örgütlü olan ve sürekli yüzünü sokaða çevirdiði eylemliliðidir. Ýþte burada öncü olanýn rolü daha da artýyor ve ele alacaðýmýz konu öncü olanýn var olan kitle hareketine nasýl yaklaþmasý gerektiði sorunudur. Kitle hareketine götürülmesi gereken politika ne olmalýdýr? Ve 114


Zamanın Dili

kitlelerin güncel talepleri nasýl ele alýnmalýdýr? Sosyalist hareketin proleter kanadý ile küçük burjuva kanadý bu sorulara neredeyse birbirine zýt iki farklý yanýt verir. Örneðin geçmiþte Rusya’da ortaya çýkan bu tartýþmada ekonomist kanat(burjuva anlayýþýn iþçi sýnýfý içerisindeki bir türü) þu yanýtý veriyordu: Ýþçi sýnýfý henüz geri bir konumdadýr, bu nedenle ona sadece olanaklý olan bir yolla, onun anlayabileceði bir politika ile gitmek gerekir. Olanaklý olan ise var olandýr. Bu ise ekonomik bir mücadeledir ve bunun dýþýna çýkmamak gerekir. Siyasal savaþým için ise henüz çok erkendir. Bu aydýnlarýn iþidir. Ýþçi sýnýfýnýn deðil. En özet ifade ile söylersek bu þekilde cevap veriyorlardý. Kitle hareketinin önünde eðilmek, onun taleplerinin bir adým ötesine geçmemek bu anlayýþýn temel hareket tarzýdýr. Ýþçi sýnýfý içerisinde ekonomizm diye kendisini gösteren bu anlayýþ, gençlik hareketi içerisinde ise kendisini akademizm olarak ortaya koyar. Bu anlayýþ kitle hareketinin kendiliðinden yükseliþi döneminde canlanýr ve o saatten sonra son derece tutucu bir anlayýþla, kitle hareketinin ortaya attýðý tüm talepleri sahiplenir. Bu taleplerden ileriye gitmemek konusunda da kararlý bir savaþým içerisine girer. Örneðin Parasýz eðitim talebi, okul içi sorunlar vs. Burada öðrenci gençliði siyasal sorunlardan uzak tutmakla daha geniþ bir yýðýný harekete geçirme amacýný güden akademistler, aslýnda kendi burjuva dar görüþlülüklerini yýðýnlarýn üzerine atarak, burjuva anlayýþýný savunmaktadýrlar. Ve ne yazýk ki bu anlayýþ Rusya’nýn 1900’lü yýllarýnda kalmýþ deðil, kapitalizmin en zayýf halklarýndan olan ve birleþik devrimin hýzla güç kazandýðý, yaklaþýk son 40 yýllýk tarihinin ya iç savaþ, ya da iç savaþa yakýn bir düzeyde geçtiði Türkiye ve K. Kürdistan’da hala hüküm sürüyor.

“Genel siyasal ortamýn büyük devrimci kabarýþlarla belirlendiði ve büyük atýlýmlara gebe olduðu ortamlarda, ekonomizm kendini bir sapma olarak açýða çýkartýr. Çünkü artýk dar propaganda gruplarý olmaktan çýkýp, geniþ kitleleri kapsayan çalýþmalar ve ajitasyon gereklidir. Yýllarca dar propaganda çevrelerinde, ancak o darlýkla sýnýrlý ufuklarýnda çalýþma yürütenler için engin bir denizdir bu, ancak yüzmeyi bilmeyenlerin hemen boðulacaðý bir deniz. Yeni dönemin farklý koþullarýný, sadece daha fazla kitleye ajitasyon götürmek ile sýnýrlayan, 115


Umut Güneş

ancak bu yeni dönemin yeni hedefleri ve yeni çalýþma ve mücadele biçimlerini de getirdiðini anlamaya, en çok da bu yeni dönemde öne çýkan iktidar hedefini anlamaktan uzak bir kafa yapýsý için, ekonomizme düþmek kadar kolay bir þey yoktur.” * Baki Yaþ.

Yukarýda yapýlan alýntý ortalama solun genel kitle hareketi konusundaki yaklaþýmýný ve anlayýþýný çok güzel özetliyor. Biz bu sorunu biraz daha incelersek þunu göreceðiz. Burjuvazi kapitalist toplumda egemen olan sýnýftýr ve egemen ideoloji de burjuva ideolojidir. Sanýldýðýnýn aksine burjuvazi her zaman iþçi sýnýfýný siyasetten uzak tutmaz, onun uzak tuttuðu siyasetin, Marksist- Leninist olanýdýr. Yani kitle hareketinin baþýnda ve kendiliðinden olduðu dönemlerde görülen, kitledeki politik bilinç düzeyi henüz burjuva ideolojisidir. Burjuvazi bu düzeyden ürkmez. Tam tersine destekler bile. Çünkü bu henüz kapitalist sýnýrlarýn aþýlmasý demek deðildir. Bu düzeyde birçok kez yýðýn hareketleri ortaya çýkar ve yýðýnlarýn desteðini alabilir. Ýþte ortalama solun yaptýðý hata da buradadýr. Ortalama sol kitleselliðe bakýp, kitlenin sayýsýna kanar ve kendiliðinden bilinç düzeyine hayran kalýr. Ve kitle hareketinin kendiliðinden düzeyinin talepleri, onun bayraðýnda en ön sýralarda büyük harflerle yazýlýr. Oysa bu burjuva ideolojisinin kutsanmasýdýr. Marksistlerin görevi ise bu deðildir. Marksistler; iþçi sýnýfýnýn, sýnýf olarak kendi çýkarlarýný savunan bir düzeye gelmesi için çalýþýr. Bu ise; kendisini sömüren kapitalizme karþý mücadele eden ve sýnýfsýz toplumun yolu olan proletarya diktatörlüðünü kurmaya yönelen bir düzey demektir. Ekonomist sendikal bilinç düzeyindeki iþçiyi sýnýf bilinçli iþçi sayar. Oysa bu burjuva sýnýfýn çýkarlarýnýn içerisinde, düzeninin içerisinde böyledir. Gerçekte ise sýnýf bilinçli iþçi kapitalist sýnýflarýn egemenliðinin yýkýlmasý gerektiðini bilir ve bunun için savaþýr, savaþtýrýr. Sosyalizmin kurulmasý gerektiðini bilir ve bunun için mücadele eder. Burada esas görev öncüye düþmektedir. Çünkü iþçi sýnýfýna siyasal bilinç dýþarýdan verilmektedir. Ama öncü bir ekonomist ise þöyle yapacaktýr: Kitleyi ileri düzeye götüreceðine, devrimci ko116


Zamanın Dili

münist politikayý kitlelerin genel düzeyine çekecektir. Sonuçta ortaya çýkan burjuva karakterini yitirmemiþ, bunu aþmamýþ bir yýðýn hareketi ve bu noktaya düþmüþ bir “öncü” olacaktýr. Ama daha vahim olaný bir devrimin avuçlarýmýzdan kayýp gitmesidir. Yoksa burjuva anlayýþýn kölesi haline gelmiþ bir ekonomist umurumuzda deðil!

Proleter Anlayýþ Lenin, aslolanýn iþçi sýnýfý hareketini sosyalist bir hareketin düzeyine yükseltmek olduðunu birçok kez dile getirmiþtir. Bu proleter anlayýþýn özünü oluþturur. Bu nedenle proleter anlayýþ kendisini asla var olan yýðýn hareketi ile sýnýrlý tutmaz. Çünkü sosyalist hareket genel olarak, iþçi sýnýfý hareketinin önünden gider ve onun karþýlaþabileceði engelleri önceden görebilir ve bunun için sürekli teorik inceleme ve çözümleme yaparak kitle hareketine önderlik eder, ona yol gösterir. “Bu nedenle sosyalistler, sadece iþçilerin var olan talepleri ile deðil, bu talepleri ve sorunlarý siyasal iktidar hedefiyle uyumlu hale getirmek ve bu þekilde sunmak, ekonomik ve siyasal talepleri siyasal iktidarýn fethi talebine baðlamak zorundadýr.”* Baki Yaþ’ýn da dediði gibi,

proleter anlayýþýn yapmasý gereken yýðýnlarýn kendi baþýna ulaþamayacaklarýný ona vermektir. Yani, siyasal bilinci. Þimdi dönüp de üzerinde mücadele ettiðimiz koþullara bir bakalým, göreceðiz ki, görevimizin ne olduðu kendiliðinden ortaya çýkýyor. Görevimiz bütün yýðýn hareketleri içerisinde hareketin ileri karakterini temsil eden devrimci komünist politikayý egemen kýlmak, hareketin köklerini çok daha derinlere götürerek, çok daha geniþ, çok daha kararlý ve inisiyatifli bir mücadele örgütlemektir. Bunun dýþýndaki bir yol en kaba tabirle kitle hareketi içerisinde yer alan kafa sayýsýný göklere çýkarmaktýr. Ama biz böyle yapmayacaðýz! Bunu yapan yeterince ortalama sol hareket var. Biz; Kürt Ulusunun özgürlük mücadelesi söz konusu olduðunda, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkýný savunacak ve bunun için her yerde propaganda, ajitasyon ve örgütlenme ça117


Umut Güneş

lýþmasýna aðýrlýk vereceðiz. Bunun karþýsýnda yer alan þovenist ve sosyal þoven anlayýþlara karþý kararlýca mücadele edeceðiz. Bir dýþ savaþ söz konusu olduðunda gençliðe; bu savaþýn bizim savaþýmýz olmadýðýný, bu savaþýn emperyalist bir savaþ olduðunu ve hem savaþýn önüne geçmek hem de olasý bir savaþta bu savaþa son vermenin tek gerçek yolunun “emperyalist savaþý iç savaþa çevirelim” politikasý olduðunu, “halk iktidarýnýn bir savaþý önleyebileceði” bilincini taþýyacak ve bunun baþarýsý için en kararlý savaþý yürüteceðiz. Alevi emekçilerin ve gençliðinin sorunlarý söz konusu olduðunda þunu savunacaðýz; yalnýzca sosyalizmde gerçek özgürlüklere sahip olunabilir. Bunun için, sosyalizm için faþizme karþý kararlý bir savaþým yürütmeliyiz. Faþizmi yýkmalý sosyalizmin kurulmasý için, sosyalizm için savaþan tüm güçlerle birleþmeliyiz. Evet bunu söyleyecek ve savunacaðýz. Gençliðe; Ýþçi ve öðrenci gençliðe geleceklerinin yalnýzca sosyalizmde olduðunu, bunun ise iþçi sýnýfý ve ezilen halklarla mücadele birliðini gerektirdiðini, okullardan, fabrikalardan, atölyelerden sokaða, devrime, akmak gerektiðini söyleyeceðiz. Gerçekten bilimsel bir eðitimin sosyalizmde mümkün olduðunu, ve bunun için burjuvazinin iktidarýna ve saldýrýlarýna karþý emekçilerle birlikte politik iktidar için mücadele edeceðimizi söyleyeceðiz. Ýþte 23. yýlýmýza girerken güncel görevlerimiz bu olmalýdýr. Yýðýn hareketi içerisinde devrimci komünist politikayý egemen kýlmak; bu politika ile kitlenin güvenini kazanmak ve kitle hareketini burjuva iktidara yöneltmek, leninist gençliðin temel gündemi olmalýdýr. *Ne yapmalý, Lenin *Ekonomizmin Eleþtirisi, Baki Yaþ

Eylül-2012

118


Zamanın Dili

MARKSÝZM -LENÝNÝZMÝN YOL GÖSTERÝCÝLÝÐÝNDE

“...biz iþçiler sadece Marks’ta ve Lenin’de yaþam için bir yol görürdük görsek görsek...” Beltolt Brecht’in “Ninniler” þiirinde böyle

yazýyor. Bir ananýn kendi çocuðuna yakarýþlarýnda, kendileri ve kendisi gibi olanlarýn yaþamýn sýkýntýlarýndan ve karmaþýklýðýndan nasýl kurtulacaklarýnýn yolunu gösteriyor. Çünkü dönem ikinci emperyalist savaþ dönemidir ve iþçiler yoksulluktan kýrýlýrken, kendi çýkarlarýna olmayan bir savaþta genç iþçiler, kadýnlar harap olmaktadýr. Yaþam için bir yolu yalnýzca Marksizm- Leninizm vermektedir. Marksizm- Leninizm bir bilimdir, iþçilerin, emekçilerin, sömürülenlerin, kapitalist toplumda en fazla baský altýnda bulunan sömürülen sýnýflarýn kurtuluþunun bilimidir. 20. yy ve içinde bulunduðumuz 21. yy’da hala toplumlar, Marksist- Leninist yol ve yöntemlerin öncülüðünde kendi kurtuluþlarýný yaþadýlar ve yaþýyorlar. Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Doðu Avrupa devrimleri, Küba devrimi, Kore Halk devrimi, Vietnam, Angola ve daha pek çok ülke, kapitalist sömürüden ve emperyalizmin savaþlarýndan, faþizmden ancak Marksist- Leninist ideoloji ve partilerin kurmaylýðýnda zafer kazandý. Bugünün gençliði de ayný þekilde Marksist-Leninist ideolojinin yol göstericiliðinde, mücadelesini ileriye taþýyacak ve sosyalizmin kurulmasýnda yer alacaktýr. Peki, biz bugün neden bu konuyu ele alýyoruz? Gençlik neden Marksizmi-Leninizmi öðrenmelidir? Bugün gençliðin içinde bulunduðu durumu göz önüne alýrsak, cevabý da kendiliðinden ortaya çýkar. Toplumun önemli bir kesimi gençlikten oluþuyor. Üstelik gençlik dinamik ve hareketli bir güçtür. Gelecek demektir. Öyleyse gençliðimiz, yani geleceðimiz ne durumdadýr? Gençlik toplumda bir sýnýf teþkil etmez. Genel olarak gençliði; iþçi, emekçi ve öðrenci gençlik diye ayýrmak mümkündür. Gençlik kesiminin her birinin kendine özgü sorun119


Umut Güneş

larý olmakla birlikte ortak sorunlarý da vardýr. Zaten bu ortak sorunlar yaþamda tüm bu gençlik kesimlerini yan yana getirir. Þimdi bunlarýn her birini inceleyelim! Lenin yýllar önce Bolþevik partiye þöyle sesleniyordu; “gençliðe gidin baylar, gençliðe, çünkü savaþýmýn sonucunu gençlik belirleyecektir, özellikle iþçi gençlik.” Bu sesleniþ hala canlýlýðýný koruyor.

Ýþçi gençlik savaþýmýn sonucunu belirleyecek güçtür. Ama ne yazýk ki, bu topraklarda geliþkin bir iþçi gençlik örgütlenmesi mevcut deðildir. Geçmiþte çeþitli deneyimler yaþanmýþ ve birçok devrimci kadroyu sýnýf mücadelesine kazandýrmýþ örgütlenmeler olsa da yeterli deðil. Ýþçi gençlik örgütlenmesinde sosyalist hareket yetersiz bir durumdayken, iþçi gençliðin sýnýf mücadelesine kazandýrýlmasý için nesnel koþular son derece olgundur. Bu çeliþki çözülmek zorundadýr. Çünkü yaþanan son devrim örnekleri de gösteriyor ki, gençlik belirleyici konumdadýr. Türkiye’de Genç iþçiler ekonomi de büyük yer kaplýyor. Ýstatistiklerle gençlik 2011 adlý raporda Türkiye’de 15-24 yaþ grubunda 12 milyon 542 bin kiþi bulunduðu belirtiliyor. Raporda, 2011’de gençlerde iþgücüne katýlým oraný yüzde 39,3 olarak belirtilmiþ. Ucuz emek olarak görülen gençlik kapitalist sömürüde önemli bir yere sahip. Bu rakam resmidir ve her resmi sonuçta olduðu gibi gerçek bir parça gizlenir. Zira birçok yerde çalýþtýrýlan gençlerin, önemli bir kesimi de bu resmi rakamlara dahil edilmemektedir. Sonuçta gençlik ekonomide daha büyük bir yer kaplýyor. Burada artýk kapitalizmde sürekli hale gelen iþsizliðe ve genç iþsizlere de deðinmek gerekiyor. Düzeni esas korkutan da bu kesimdir. Raporda yine 15-24 yaþ arasýndaki gençlerde iþsizlik oraný yüzde 18,4, tarým dýþý iþsizlik oraný yüzde 22,1 olarak açýklanmýþ. TÜÝK, lise ve dengi meslek lisesi mezunu gençler arasýndaki iþsizlik oranýný yüzde21,8 olarak saptamýþ. Bu kategoride erkekler arasýndaki iþsizlik oraný yüzde 18,6 iken, kadýnlarda iþsizlik oraný yüzde 27,3 olarak açýklanmýþ. Yükseköðretim görmüþ gençlerde iþsizlik oraný ise yüzde 30 olarak yer almýþ. Yükseköðretim görmüþ genç erkeklerde iþsizlik oraný yüzde 24 iken, genç kadýnlarda iþsizlik oraný yüzde 35,6 olduðu belirtilmiþ. Ýþte bu resmi rakamlara 120


Zamanın Dili

bakýldýðýnda dahi gençliðin örgütlenmesi anlamýnda ne kadar uygun koþullara sahip olduðumuz görülebilir. Bununla birlikte genç kadýnlarýn oraný, genç kadýnlarýn devrimci mücadele içerisinde giderek daha fazla yer almasýný açýklýyor. Genç kadýnlar zincirlerini kýrýyor, daha fazlasýný da kýrmalýyýz! Bu gidiþat sadece bizde deðil, dünyanýn pek çok bölgesinde böyle. Yunanistan, Ýspanya ve daha pek çok ülke... ÝLO’ dan (Uluslararasý Çalýþma Örgütü) yapýlan açýklamaya göre ise, genç iþsizlerdeki artýþ önümüzdeki 4 yýl boyunca devam edecek ve korkutucu boyutlara ulaþacak. Örneðin Afrika’da kayýp bir kuþaktan bahsediliyor. Kayýp bir kuþak geleceðimizin kaybedilmesi demektir. Ve geleceðimizin kaybedilmesi resmi rakamlarla her yýl açýklanýyor... Gençliðin diðer bir kesimi olan öðrenci gençlik ise iþçi gençliðe göre daha örgütlü ve sosyalizm mücadelesinde çok daha aktiftir. Geçen yýllarda liselilerin sokaklara dökülmesi ile birlikte bu alanda çok genç yaþtaki öðrenciler dahi sosyalizm mücadelesine kapitalizm karþýtý mücadeleye dahil olmaktadýr. Kapitalizm öðrenci gençliðe hiçbir þey vermemektedir. Yukarýda genç iþsizlere dair verilen rakamlarda lise ve üniversite gençliðinden gençliðin iþsizlik gibi bir sorunla karþý karþýya olduðunu ve yarýnlarýnýn koca bir hiçlik olduðunu görüyoruz. Kaldý ki bu rakamlarýn çýplak gerçeði yansýtmadýðýný belirtelim. Zira eðitimde yaþanan sorunlar sadece bunlar deðil ve her þey rakamlarýn donukluðunda ifade edildiði gibi de deðil. Örneðin sýnav baskýsýndan intihar eden öðrenciler...Ya da kamu alanýnda ve diðer alanlarda çalýþan genç emekçilerin yaþadýðý sorunlar... Hizmet sektöründe de genç emekçilerin yoðunluðu vardýr ve çok yansýmasa da giderek sokaklarý zapt edecek güçlerden olacaklardýr.

Umutsuzluk, Öfke ve Ýsyan Buraya kadar açýklamaya çalýþtýðýmýz þey; gençliðin kapitalizmde her gün daha fazla sorunlar yumaðý ile karþý karþýya olduðu ve kapitalizmin buna bir çözüm bulamadýðýdýr. Bizler gerçeklerin, düzenin resmi kurumlarýnýn ifade ettiðinin çok daha 121


Umut Güneş

ötesinde olduðunu biliyoruz. Ama tüm engellemelerine raðmen kendilerinin de itiraf ettikleri bir þey var; gençlerde yaþanan sorunlarýn sonuçlarý... Afrika gibi Avrupa’da da kayýp kuþak olabileceði uyarýsýnda bulunan ILO’ya göre, gençler arasýnda umutsuzluk yaygýnlaþýyor, iþ bulamadýkça baþarýsýzlýk ve dýþlanmýþlýk hissi artýyor. Bu nedenle yaklaþýk altý milyon gencin iþ aramayý býrakacak noktaya geldiði, birçok gencin kendi eðitiminin ve kapasitesinin altýnda, çoðunlukla vasýfsýz iþlerde ça-lýþmak sorunda kaldýðý da raporda yer alýyor. Okurun dikkatini gençlerde artýþ gösteren umutsuzluk, dýþlanmýþlýk gibi hislere vermek istiyoruz. Bu his Tunus’ta kývýlcýmý yakan histi. Lenin, umutsuzlukla birlikte yükselen devrimci mücadelenin baðýný yýllar önce ortaya koymuþtu. Gençlerde umutsuzluk ve dýþlanmýþlýk hissi arttýkça, gençler kapitalizmi de dýþlayacak ve kapitalizme dair tüm umutlarýný yitirecektir. Ama burada karþýmýza çýkan sonuç ne yapýlmasý gerektiðidir. Ýþte gençler bu yüzden Marksizm-Leninizmi öðrenmek zorundadýr. Çünkü gençlere yaþam için bir yolu yalnýzca Marksizm-Leninizm vermektedir. Çünkü gençlere yaþadýðý sorunlarý ve bu sorunlarýn kaynaðýný tüm çýplaklýðý ve dürüstlüðü ile Marksist-Leninist örgütlenmeler göstermektedir. Ve yalnýzca Marksizm- Leninizm bizlere özgürce yaþayacaðýmýz dünyanýn yolunu aydýnlatmakta, bizlere cesaret vermektedir. Düzene karþý umutsuzluk ve öfkeyle birlikte isyan dalgalarý da her yere yayýlýyor, burada isyanlarýn zaferle sonuçlanmasý için gençlerin sýký bir örgütlenmeye ve Marksist-Leninist eðitime ihtiyaçlarý vardýr. Bu öyle bir bilimdir ki, yaþamýn tüm temel sorunlarýný çözecek anahtarý vermektedir. Bu çaðrý sadece tüm gençlere deðildir, özellikle sosyalizm mücadelesi içerisinde yer alan genç devrimcileredir. Çünkü Marksizm-Leninizmi bilmeden düþmanýmýzla nasýl savaþacaðýmýzý bilemeyiz. Nasýl ki bir asker silah kullanmayý bilmiyor, sürünmeyi, siper kazmayý bilmiyor ve yenik düþüyorsa; Marksizmi-Leninizmi yeterince öðrenmemek de ayný sonuca yol açar. Sosyalizmin zaferi, gençliðin sömürüden ve faþizmden kurtulmasý için Marksizmi-Leninizmi öðrenelim! Ekim-2012

122


Zamanın Dili

SATRANÇTAKÝ SON HAMLE Bugün artýk Suriye savaþý deðil ama Suriye merkezli ve dünyaya yayýlabilecek bir savaþýn hazýrlýklarý yapýlýyor. Ortadoðu halklarý bu savaþýn tam merkezinde olacaklar. Herkes Suriye’deki olaylarýn sadece Suriye ile sýnýrlý kalmayacaðýný biliyordu. Ýran, Rusya ve Çin’in bir tarafý, emperyalizmin bölge jandarmalýðýný yapan Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve emirleri altýnda bulunduklarý NATO ve AB bir diðer tarafý oluþturuyor. NATO’nun Patriot füze savunma sistemlerini Türkiye’ye yerleþtirilmesiyle birlikte resim tüm hatlarýyla karþýmýza çýktý. Ardýndan Rusya ve Ýran baþta olmak üzere füze sistemlerine karþý açýklamalarda bulundular. Türkiye her ne kadar Patriotlarýn Suriye’ye karþý önlem için yerleþtirileceðini söylese de, buna inanan pek kimse yok. Ama dünya halklarý ve gençliðini belki de öncekileri çok geride býrakacak bir dünya savaþý bekliyor. Bu dünya savaþý diðer iki dünya savaþýndan bir farkla ayrýlýyor. Öncekilerde temel olan paylaþýlmýþ olan pazarlarýn yeniden paylaþýmýydý. Ýkinci paylaþým savaþýnda ise Sovyetler Birliði’ni yýkmak gibi bir hedef de vardý. Her dünya savaþýndan sonra kapitalistler bir baþka yerde devrimlerle tanýþtý. Sovyet devrimi, Doðu Avrupa devrimleri vs. Ama þimdi emperyalistleri bir dünya savaþýna iten þey pazar kavgasý deðildir. Birincisi; Emperyalistkapitalist sistemin yapýsal krizinin onarýlamaz bir noktaya gelmiþ olmasýdýr. (2008 kriziyle birlikte burjuva ekonomistler dahi kapitalizmin sonunun geldiðini söylemekteydiler. Ama onlar kapitalizmden sonra devrimlerin ve bu devrimlerin sosyalizme varacaðý düþüncesini söyleme cesaretinde deðildirler.) 123


Umut Güneş

Ýkincisi; Bu krizin bir sonucu olarak dünya genelinde anti-kapitalist ayaklanmalar artmýþ, dünya halklarýnýn kapitalizmi yerle bir edecek bir devrimler sürecini yaþýyor olmasýdýr. Nihayetinde karþýmýza þu sonuç çýkýyor; geçmiþte savaþlar iç-savaþlar doðuruyor ve devrimler patlak veriyorken, bugün daha önde olan ise iç-savaþlarýn ve devrimlerin savaþlara sebep olduðudur. (En somut olarak Mýsýr ve Tunus devrimleri, Güney Batý Kürdistan devrimi ve Avrupa’dan tutunda Latin Amerika’ya kadar uzanan halklarýn sosyalizme yürümesi örnek gösterilebilir.) Bugünkü 3. dünya savaþýnýn temel dürtüsü, gözlerimizin önünde yaþanan ayaklanmalar ve devrimlerdir. YENÝDEN TAHRÝR; DEVRÝMÝN SAHÝBÝ BÝZÝZ

Burjuva cephede bunlar yaþanýrken, halklarýn gündeminde yeniden sokaklara dökülen Mýsýr halký var. Tahrir meydanýný duvarlarla ören Mursi iktidarý halkýn devrime yürüyüþüne engel olacaðýný düþünüyor ama yanýlýyor.Tunus’da baþlayýp Tahrir’de tavan yapan devrimin birinci perdesi þimdi, tavan yaptýðý yerde Tahrir’de ikinci perdeyi açtý. Bunun bölge halklarýna ve devrimleri çalýnmýþ diðer halklara ilham ve moral vereceði açýktýr. Hatta bu süreç dünya halklarýný düþünüldüðünden çok daha fazla etkileyecektir. Yeni bir zafer her þeyi baþtan sona deðiþtirebilir, ya da bu süreç uzadýkça kesin bir sonuç için her an savaþlar patlak verebilir. Tahrir’de ikinci perde açýlmýþken Mýsýr ve Tunus devrimlerinin derslerini yeniden hatýrlamakta fayda var. Zira gelecekte zafer kazanmamýz için bu dersleri özümsemiþ ve gereklerini yerine getirmiþ olmamýz gerekiyor. Çünkü devrime en yakýn ülkelerden biri Türkiye ve Kürdistan! DERSLER VE GÖREVLER

Tunus’la baþlayan devrim süreci Kuzey Afrika’da ya gerici ve emperyalist güçlerin desteði ile geçici olarak geriye çekildi (Yemen, Bahreyn) ya da diktatörlerin kovulduðu ve devlet yapýsýnda çatlaklara sebep olan ayaklanmalar, burjuvazinin seçim 124


Zamanın Dili

oyunu ile yine burjuvazinin bir baþka iþbirlikçi kesiminin eline geçti. (Mýsýr-Müslüman Kardeþler, Tunus-El Nahda) Tüm bu yaþananlar bize iþçi ve emekçilerin bir Komünist parti etrafýnda örgütlenmelerinin zorunluluðunu göstermiþ oldu. Öncü bir gücün yönlendirmesinde halklar özgürlüðe hýzla ilerleyebilir ve yoluna çýkacak engellere karþý nasýl mücadele edeceðini öðrenebilir. Ýkincisi; Tunus örneðinde olduðu gibi ki, buna Yunanistan, Fransa, Ýspanya gibi ülkeleri de eklemek mümkün. KP’lerin olduðu ve kitle ile baðlarýnýn olduðu ülkelerde ise bir baþka sorun karþýmýza çýkýyor. Var olan KP’lerin iktidarý hedefleyen bir politika ile mücadele etmedikleri sorunu. Tunus’ta komite ve konsey örgütlenmesine sahip olan Tunus Ýþçileri Komünist Partisi, örgütlerini ayaklanmayý örgütlemek, yönlendirmek ve iktidarý almak yerine burjuva demokratik haklar mücadelesine ve ekonomik bir mücadeleye yönlendirmiþ durumdaydý. Oysa devrimci organlar devrimci olan politikalarla iþlevlerini yerine getirebilir. Üçüncüsü; KP’lerin ya da devrimci örgütlenmelerin en geniþ kitle ile olan baðlarýnýn zayýflýðý sorunu. Ayaklanma bir kez başladýktan sonra tüm güçlerinle ayaklanmanýn zaferi için mücadele etmelisin. Yalnýz bu süreç baþlamadan önce en geniþ kitle bağlarýnýn kurulmasý ve devrimin örgütlenmesi sorunu güncel bir sorun olarak karþýmýzda durmaktadýr. Aksi taktirde yaþananýn devrim olduðu gerçeðine geç varýlýrsa, geride kalýndýðýnýn bilincine de geç varýlýr, ki halklar sizin önünüze geçer. Bir kitapta geçtiði gibi “Parti sözünü vaktinde söylemezse, iþçi sýnýfý onun önüne geçecektir” (Yarýn Bizimdir Yoldaþlar-Manuel Tiago)

Dördüncü; bütün Kuzey Afrika’daki ayaklanmalar ve devrimler, Avrupa’da yaþanan isyanlar þu gerçeði tartýþmasýz bir þekilde ifade ediyor: Devrimlerde gençlerin ve kadýnlarýn öncü rolünü... Hatýrlanacaktýr, Tunus’ta ve Mýsýr’da gerici-faþist iktidarlarýn iþ baþýna gelmesiyle birlikte devrime yönelik ilk saldýrýlar da kadýnlara dönük çýkartýlan yasalarla olmuþtu. Ama bu saldýrýlara karþý cevap yine kadýnlardan ve devrime katýlan kitlelerden gelmiþti. Þimdi somut olarak bizlerin önündeki görevlere gelirsek; Tür125


Umut Güneş

kiye ve Kürdistan’ýn dünya devrim sürecinin en hareketli alanlarýndan biri olduðu gerçeðini en geniþ kesimlere götürmeliyiz. Örgütlenin! Parolamýz bu olmalý! Çünkü iþçi ve öðrenci gençliðin örgütlenmesi, gençlikle en geniþ baðlarýn kurulmasý devrimin geleceði açýsýndan belirleyici önemdedir. Gençliðimizin kitle çalýþmasýnda, ajitasyon ve propaganda da yeni yöntemler bulmasý, bölge ve dünya halklarýnýn gençliði ile mücadele birliðinin oluþturulmasý, bunun propagandasýnýn yapýlmasý son derece önemlidir. Ki, bu savaþ olasýlýðýnýn çok güçlendiði bir dönemde yükseltilmek istenecek olan þovenizm gibi zehirlere karþý enternasyonalizm düþüncesini ve eylemini örgütleme görevini önümüze koymaktadýr. Yaþananlarýn devrim sürecinin bir parçasý olduðu ve devrimler için doðru devrimci politikanýn en geniþ kesime ulaþtýrýlmasý sorununu önümüzde durduðu ve buna baðlý olarak emekçi halklar ve gençlik içerisinde burjuva politikasý anlamýna gelecek olan reformizim, oportünizm gibi sapmalara karþý etkin mücadele görevi önümüzdedir. Emperyalist savaþa karþý emekçi halklar ve gençlik için geçerli tek politikanýn emperyalist savaþý iç savaþa çevir politikasý olduðunu ve bu politikanýn ete kemiðe bürünmesi için büyük sorumluluðun biz gençlere düþtüðünü bilmeliyiz. Bir satranç oyununda tüm taþlar ve oyunlar þahý mat etmek içindir, bizler içinde tüm politika ve örgütlenme araçlarý ve örgütlerimiz, satrançtaki o son hamle için, yani burjuvazinin politik iktidarýný almak içindir. Leninist gençliðin görevi son hamleyi yapmaktýr. Aralýk-2012

126


Zamanın Dili

ULUSAL SORUNDA GERÇEK ÇÖZÜM Yeni yýla girilmesi ile birlikte devlet Ýmralý ile görüþmeye başladý ve bu siyasetin gündemine oturdu. Bu görüþmeler belli bir kesimde sürekli hüsrana uðrayan “barýþ umutlarýný” yeniden canlandýrmýþ olsa da, baþta Kürt gençleri ve analarý olmak üzere, pek çok hareket bu sürece temkinli yaklaþýyor. DTK eþ baþkaný Aysel Tuðluk açýktan þunu söylüyor. “ (Oslo) Görüþmelerin ardýndan Roboski katliamý ve toplu gerilla katliamlarý gerçekleþtirildi. Bu nedenle artýk halkýn hükümetten yana ne umudu kaldý ne de güveni kaldý.” Bu

önemli bir vurgudur, çünkü burjuvazinin þu an hükümet olan partisine olan güven ne kadar az olur ve yok olursa Kürt halký o kadar özgürlüðüne yakýn olacaktýr. Ama yine de reformist ve oportünist hareketler “silahlar sussun”, “barýþ olsun” diye dua etmekte ve kitlelere burjuvaziden medet ummayý öðütlemektedir. Peki, yeni yýlýn daha ilk dakikalarýnda devlet neden böyle bir adým attý ve biz devrimci gençlik bu sürece nasýl yaklaþ malýyýz? Sermaye Sýnýfýnýn Açmazý Bu soruya cevap vermek için bir kaç ay gerilere gitmek ve geçen yýlýn olaylarýný þöyle bir gözden geçirmek yerinde olur. Çünkü yaþanýlan her olay ve olgu tekelci sermaye sýnýfýný ve fa127


Umut Güneş

þist devletinin sonunu yaklaþtýrmaktadýr. Sermaye sýnýfý büyük bir açmazda ve kendine bir çýkýþ yolu bulmaya çalýþýyor ama nafile! Öyleyse bu açmazýn nedenlerini aþaðýda bir bir ele alalým: Birincisi; Sermaye sýnýfý yoðun bir ekonomik politik kriz yaþýyor ve þimdilik bu krizden bir çýkýþ yolu gözükmüyor. Zira sermaye sýnýfýnýn önüne koyduðu her çözüm yolu daha büyük bir problemle karþýsýna çýkýyor. Ýkincisi; Kitlelerin devrimci mücadelesi sürekli artýyor, yoðunlaþýyor ve giderek faþizmin karþýsýnda bir birleþik güç yaratýyor. Bu kitle gücü Türkiye ve Kürdistan’da ezilen ve sömürülen her kesimi içine almaktadýr. Üçüncüsü; Kürt halký artýk eskisi gibi deðildir. Kürt halký devrimci bir halktýr ve gerekirse evlatlarýný daðda, gerekirse dört duvar arasýndan söküp alabileceðini göstermiþ durumdadýr. Zindanlara yönelen bir Kürt halký, devrime yönelmiþ durumdadýr. Dördüncüsü; Tüm bu mücadelenin bir sonucu olarak tekelci sermaye sýnýfý ve faþist devlet içinde bulunduðu krizden ve yükselen devrim belasýndan kurtulmak için önüne savaþ gibi bir seçeneði koydu. Ama bu politikasý da hüsrana uðradý ve sonunda pek çok ülke ile savaþ durumuna geldi. Beþincisi; Kürt halký kendisine en lazým olaný, devrimci ve proleter bir yöntemle sorunun çözüm örneðini yine geçen yazýn baþlarýnda Rojava devrimi ile gördü. Ve bu halk devrimi ezilen bütün halklara moral olduðu gibi, devrim seçeneðini de halklarýn önüne koymuþ oldu. Bu sürecin sonunda Kürt halký bölgesel anlamda ciddi bir güç haline geldi ve bölgesel devrimlerin de önünü açtý. Altýncýsý; Türkiye ve Kürdistan’da gençliðin devrimci potansiyeli son ODTÜ eylemleri ile bir kez daha görüldü ve ülkenin tüm gündemini kapladý. Ýþte tüm geliþmeler göz önüne alýnýnca sermaye sýnýfýnýn açmazý kendiliðinden ortaya çýkýyor. Devrim sermaye sýnýfýnýn ensesinde, soluðunu hissettirmektedir. Sermaye sýnýfý ne yapsa altýndan kalkamýyor. 128


Zamanın Dili

Sermaye Sýnýfýnýn Korkusu Emekçi ve ezilen halklarýn devrimleri sermayenin bitmez korkusudur. Ve Ýmralý’yla yapýlan görüþmeler bu korkunun bir ifadesi olarak ortaya çýkmaktadýr. Ayný zaman diliminde yeniden baþlayan anayasa yapma görüþmeleri büyük bir umut kaynaðý olarak karþýmýza kondu yine. Hem de burjuva partilerinin ortak görüþleri ile, çünkü tüm burjuva partileri gidiþatýn pek de iyi olmadýðýný görmekte ve sermayenin egemenliði söz konusu olduðunda hiçbir þekilde ayrýlýkçý durmayýp emekçilere, ezilenlere karþý nasýl birleþtikleri ortada. Sermaye sýnýfý yaný baþýndaki örnekten, Rojava devriminin kendi sýnýrlarý içerisinde yaþanmasýndan inanýlmaz korkmaktadýr. Anayasa görüþmeleri de, Ýmralý ile yapýlan görüþmeler de bu nedenledir. Burjuvazinin dillendirdiði ve burjuvalardan tutunda pek çok reformist yapýnýn savunduðu “Kürt sorununun barýþçýl-anayasal çözümü” mümkün müdür? Buna evet diyenler var, ama onlar Kürt halkýna karþý yalnýzca katliam ve baský gördüler. Roboski katliamý buna örnektir, ya da bu görüþmeler baþladýðýnda 10 gerillanýn katledilmesi de bir örnektir. Tüm bu yaþananlardan sonra burjuvazinin bu sorunun anayasal çözümü mümkündür demeleri, kendi egemenliklerini korumaktan öte bir anlam taþýmýyor. Ve biz devrimci öðrenci ve iþçi gençlik olarak bu “çözüm” den yana deðiliz. Çünkü bu bizi burjuvazinin þemsiyesi altýna sokar. Bizim savunduðumuz çözüm ulusal sorunun Marksist çözümüdür. Bizce Uluslarýn Kendi Kaderinin Tayin Hakký gerçekleşmeden Kürt ulusal sorunu gerçekten çözülmüþ olmayacaktýr. Ýþçi ve öðrenci gençliðimiz, halklarýmýz bu aldatmaya daha fazla katlanmamalý ve halklarýn birlikte yapacaðý devrimi örgütlemelidir. Kürt halkýnýn güvenebileceði tek güç Türkiye iþçi ve emekçileri, Dünya iþçi sýnýfý ve halklarýdýr. Bunun dýþýndaki her güç onu ya yarý yolda býrakacaktýr ya da onu arkadan hançerleyecektir. Þimdi gençliðimiz birleþik devrimin örgütlenmesine hýz vermelidir. Devrimci bir süreçte devrimci örgütlenmelerin inþasý ne kadar zayýf olursa, ilerlemek de o kadar zor olur. Birleþik devri129


Umut Güneş

min örgütlenmesinin propagandasý þimdi çok büyük bir önem kazanmýþtýr. Zira anayasal hayaller burjuvazinin egemenliðinden ötürü belli bir güç kazansa da emekçi kitleler ve gençlik bu hayallere tenezzül etmemektedir. Gençlik Denizlerin yolundan gitmektedir. Denizlerin ODTÜ’ye yazdýðý “DEVRÝM” hedefi onlarýn yoludur. Denizlerin idam sehpasýnda söyledikleri son söz bizlerin yapmasý gerekenlerdir. Ne diyordu Deniz idam sehpasýnda “Yaþasýn Türk ve Kürt Halklarýnýn birlikte mücadelesi” Ýþte bu mücadele ile birlikte gelen, sonunda faþizmin yýkýldýðý ve emekçilerin özgür olduðu bir yerde, emekçilerin iktidarýnda bu sorun gerçek çözümüne kavuþur. Ve bugün için sokaklar bu kadar “yeryüzünün lanetlileri” ile doluyken; emperyalist kapitalist sistem büyük bir yýkýlýþ içinde iken Denizlerin bizlere gösterdiði yol gerçek devrimci yoldur. Þimdi Türk ve Kürt gençliði; halklarýn mücadele birliði için sokaklara çýkma zamaný. Ocak-2013

130


Zamanın Dili

DAÐINIK GÜÇLERÝ BÝR ARAYA GETÝRMENÝN ÖNEMÝ Bugün iþçi gençlik belki de en çok taþeronlaþma ve buna baðlý olarak güvencesiz çalýþma, sendikasýzlaþtýrma sorunu ile karþý karþýya. Bu elbette bir þeyi ifade ediyor. Her þeyden önce burjuvazi taþeronlaþtýrma ile iþçi sýnýfýný örgütsüzleþtirmeyi hedeflerken; esnek çalýþma metotlarýyla da artý- deðer üretimini artýrmayý ve daha fazla kazanmayý hesaplýyor. Burjuvazi ayný zamanda taþeron sistemi ile iþçinin mücadele etmesi gereken alanlarý çoðaltýrken, sorunun gerçek sahiplerini ince bir örtüyle gizlemeye çalýþýyor. Buna baðlý olarak iþçileri oyalamaya çalýþýyor. Ama baþarýlý olamýyorlar çünkü her durumda iþçiler kimin çok kazandýðýný, kimin daha çok yoksullaþtýðýný görebiliyor. Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfý giderek egemen olan taþeron sistemin geliþmesinin önünde set olamadý. Olamazdý da çünkü bu kapitalist geliþmenin bir evresidir. Ama bu sistemde önemli delikler açmayý baþardý ve hala da çeþitli iþ kollarýnda mücadele devam ediyor. Bugün nereye bakarsanýz bakýn bir iþçi eylemi, direniþi görmeniz mümkün. Bu eylemlerin temelinde yatan sebep burjuvazi131


Umut Güneş

nin taþeronlaþtýrma ve buna baðlý olarak iþçilerden gasp ettikleri haklarý. Ýþçiler sendikalý olsun, sendikasýz olsun bu saldýrýlara karþý koymaya çalýþýyorlar. Belediyelerden tutun da, hemen hemen bütün iþ kollarýnda benzer sebeplerden iþçiler saldýrýlara uðruyor ve eylemler, direniþler baþlýyor. Kapitalist sistem açısından bu eylemlerin her biri sistemin krizini işaret etmektedir. Toplumun çok farklı kesimleri bu saldırıların sonunda daha hızlı politikleşiyor. Politikleşebileceği alanların içerisinde daha fazla yer alıyor. Eylemlere çok fazla aşina olmayan bölgeler, insanlar sendikalı olmak için ya da işten atıldığı için, ücretleri ödenmediği için gerçekleşen eylemelere, direnişlere tanık oluyor. Eylem alanlarının bir çok yere dağılması mücadelenin etkisini daha geniş bölgelere taşıyor elbet. Ama aynı zamanda da gücü bölmüş ve toplamda burjuvazi üzerinde yapacağı etkiyi azaltmış oluyor. İşçi sınıfı üzerindeki etkisi de her zaman istenildiği gibi olmuyor. Bazen öyle oluyor ki, aynı ilde olmanıza rağmen haberinizin olmadığı eylemler oluyor. Güncel gelişmeler karşısında burjuva medyanın ablukası altında zihinlerden kolayca silinebiliyor. Oysa kapitalizm o kadar büyük kriz içerisinde ki, dağınık halde olan bu eylem ve direnişleri bir odakta toplamak; burjuvazinin ve onun devletinin üzerine yönlendirmek gerekiyor. Böylece işçi sınıfı, sınıf dayanışmasını arttırır. Bir birine güvenir, arkasında olur. Birleşmiş işçi sınıfı burjuvazi üzerinde daha etkili olabilir. Hak gasplarını önleyebilir, gücünün farkında olur. İşte bu önemli görev sosyalist işçi- emekçi gençliğimize aittir. Sınıf bilinçli her işçinin savunması gereken bir görevdir. Genç Emekçiler Birliği içerisinde yer alan her işçi ve emekçi bilmelidir ki; işçilerin mücadele birliğini gerçekleştirmek demek, iktidar olmak demektir. Gerçekten de iktidarın yolu farklı kanallardan akan toplumsal güçleri, hareket halinde olan kitleleri tek bir yumruk gibi birleştirmekten geçiyor. Tabi bizim burada bahsettiğimiz birlik “ne olursa olsun birlik olsun” denilen birliktelikler değildir. Bizim burada bahsettiğimiz birliktelik; kapitalist sömürü karşısında burju132


Zamanın Dili

vaziyle dişe diş, göze göz bir mücadele gerçekleştirecek olan birliktir. Militan bir birliktelik. Böylesine bir mücadele karşısında toplumda durağan olan kitleler bile harekete geçecek, işçi sınıfının peşinden ilerleyecektir. 1993’de Zonguldak madencilerinin mücadelesi buna örnektir. Köylerden kent merkezlerine kadar birçok yer madencileri sadece karşılamak için bile büyük hazırlıklara girişmiş, sınıf kardeşlerini desteklemişlerdi. Yine yakın dönemde TEKEL eylemi de başta Ankara olmak üzere Türkiye ve Kürdistan’da büyük etki uyandırmıştı. Siyasetin merkezi işçilerin oluşturduğu çadır kente taşınmıştı. Peki, bu kadar önemli bir konuda sendikalar neden bu kadar pasif ve donuklar? Dağınık halde yer alan eylemleri neden birleştirmiyorlar? Çünkü sendikaların güçlü bir işçi sınıfı hareketi yaratmak gibi bir derdi yok. Ama bizim var ve biz bunu yapacağız. Genç Emekçiler Birliği çatısı altında yer alan her devrimci işçi bu önemli görevi gerçekleştirmek konusunda direktif beklemeden harekete geçmelidir. Ve bu görevi başarmamız yalnızca eylemdeki işçilerle kuracağımız sıkı bağlar üzerinden, onları bu konuda ikna etmemiz üzerinden mümkün olabilir. Bu yüzden her eylem ve hareketliliğin olduğu yerde işçilerin mücadele birliği politikasını işçilere götürmek, bunu onlarla tartışmak durumundayız. Bu ertelenemez bir görevdir. Dağınık güçleri burjuvazinin sinir merkezlerinde bir araya getirip, burjuvaziyi gerçekten zora sokabiliriz. Ankara TEKEL’i burada bir kez daha hatırlayalım. Peki bu nasıl olacak? Lenin bunun devrimcilerin, komünistlerin her gün yapacağı günlük sıradan işlerde gizli olduğunu söylüyor. Her gün yapýlacak görüþmelerle, býkýp usanmadan emeðin iktidarýnýn nasýl kurulacaðýnýn iþçilerle tartýþýlmasýyla mümkün olacaktýr. Burada elbette daha fazla genç iþçilerle irtibat halinde olmak gerekir. Çünkü biz onlarý onlar da bizleri rahatlýkla anlar. “Daha az tumturaklý sözler ve daha çok günlük iþ... Daha az siyasal gevezelik, komünizmin kuruluþunun en basit ama canlý olgularýna daha büyük dikkat” Lenin( Büyük Ýnisiyatif yazýsý)

Bu sorun sadece iþçi-emekçi gençlikte yok. Ýþçi hareketinde

133


Umut Güneş

olduðu kadar olmasa da öðrenci hareketi de ayný sorundan rahatsýz. Bir yerde faþist bir saldýrý olduðunda küçük yerlerin dýþýnda, büyük illerde hemen bir araya gelemiyor; birlikte faþizmi üniversitelerden söküp atamýyorlar. Gençlik hareketi bir bütün olarak bu sorunun çözümünde en önde görev almalýdýr. Çünkü burjuvazi açýsýndan çanlar çalýyor ve burjuvazi daðýnýk güçlerin bir araya getirilmemesinden güç alýyor. Devrimci iþçi ve öðrenci gençlik büyük atýlýmlar gerçekleþtirebilir ve burjuvaziye karþý yürüttüðümüz mücadele ancak zaferle taçlanabilir. 1 Mayýs’larý hatýrlayýn ne kadar görkemli ve güçlü. Kendinden emin ve kendine güvenen iþçi sýnýfý... Öyleyse neden olmasýn? Tek tek her iþçi ve emekçi ile yapacaðýmýz tartýþmalar, kuracaðýmýz baðlar altýn deðerindedir. Çünkü Leninist gençliðin önünde devrimin pratik örgütlenmesini gerçekleþtirmek gibi bir hedef de var. Yaptýðýmýz her þey bu büyük hedef için. Ve bu eylem halindeki kitleleri, mücadele birliði bilinciyle birleþtirmekten daha somut biçimde yapýlamaz. Þimdi devrimle birlikte kuracaðýmýz dünya için harekete geçme zamaný! Nisan-2013

134


Zamanın Dili

BARIÞ SÜRECÝ ÜZERÝNE

Dünya üzerinde ulusal özgürlük mücadelesi yürüten halklardan biri de Tamillerdir. Geçtiðimiz günlerde İsveç’de, Tamillere dönük 2009 yýlýnda yapýlan katliamýn anmasý gerçekleþti ve kardeþ halk olarak gördükleri Kürt halkýna da bir mesaj ilettiler. İsveç Tamil Forumu Baþkaný Jefan Mohan þöyle söylüyor Kürt halkýna: “Batýlýlara asla güvenmeyin. Kendi özgücünüze güvenin.” Bu belirleme çok acý deneyimlerin sonucunda ortaya çýkmýþ durumda. Hatýrlayalým. 2009 Yýlýnda Sri Lanka devleti emperyalistlerin de desteði ile, yaklaþýk 6 ay süren bir operasyonla Tamil halkýnýn özgürlük mücadelesini kanla bastýrdý. Bu katliamda 40 bin kiþinin öldürüldüðü, yüz bine yakýn kiþinin kaybolduðu ve 25 bin civarýnda çocuðun öksüz kaldýðý söyleniyor. Bu rakamlar BM’nin insan haklarý örgütlerinin hazýrladýðý raporlarda var. Ayrýca askerlerin saldýrýlar sýrasýnda kadýnlara dönük tecavüzlerini ve yakaladýklarý gerillalara iþkenceleri vs. söylemiyoruz bile.İþte bu sürecin sonunda Sri Lanka’da Tamiller için örgütlenme alaný neredeyse kalmazken, Tamiller yurt dýþýnda örgütlenmelerini ve mücadelelerini sürdürüyorlar. Burada önemli olan þey þu; bu katliamýn Tamillerle Sri Lanka devleti arasýnda süren barýþ görüşmeleri sýrasýnda olmasý. Biz buradan nasýl bir sonuç çýkarmalýyýz, þu an süren “barýþ süreciyle” baðýný nasýl kurmalýyýz. Türkiye’nin Kürt halkýna dönük gönlünden geçirdiði aslýnda Sri Lanka örneði bir çözümdür. Eðer faþizmin bunu yapmaya gücü yetseydi, hiç düþünmez yapardý. Zira çoluk çocuk demeden katlettiðini defalarca gördük. Roboski en yakýn örneði. Fakat Birleþik devrimin gücü ve daha bir dizi koþullar faþist devleti böyle bir katliam yapamaya deðil ama baþka bir yola sokmuþ durumda. Fakat bu seçenek her zaman faþist devletin masa baþýnda duruyor. Bunu akýldan çýkartmamak lazým. 135


Umut Güneş

İkincisi; Barýþ görüþmeleri sýrasýnda hatta ateþkes yapýlmýþ ve barýþ antlaþmasý da yapýlmýþ olmasýna karþýn böyle bir katliam gerçekleþiyor. Demek ki barýþ görüþmeleri, antlaþmalarý savaþýn durduðu anlamýna gelmiyor. Burjuvazi fýrsatýný bulduðu an yaptýðý antlaþmayý yýrtýp atabiliyor ve en vahþi biçimde saldýrabiliyor. Üstelik bir güç biriktirmenin, dinlenmenin ardýndan ve emperyalistlerin yoðun desteði altýnda daha etkili saldýrýlar düzenleyebiliyor. Bununla birlikte çýkarýlmasý gereken en önemli sonuç ise þudur; Jefan Mohan Batýlýlar demiþ, ama daha doðrusu: Burjuva sýnýfa asla güven olmaz. Güveneceðimiz tek güç kendi öz gücümüz ve ezilen, sömürülen halklarýmýzdýr. Öyleyse þimdi Barýþ görüþmelerinden sonra bizde barýþ havasýnýn esip esmediðine bakalým. Sondan baþlayarak hafýzamýza göz atalým. Türkiye’nin 11 Eylül’ü olarak ifade edilen Reyhanlý’daki bombalý saldýrý ve onlarca insanýn ölümü, yüzlercesinin ise yaralanmasý... Sonrasýnda Reyhanlý’daki saldýrýya karþý yapýlan gösteriler ve devletin halka dönük saldýrýsý, bu devletin neyi istediðinin göstergesidir. Faþizm ruhlarýný o kadar yok etmiþ ki, yakýnlarýný, komþularýný kaybetmiþ insanlarýn tepkisine raðmen vahþice saldýrabiliyorlar. Ve bunlar barýþ isteyen, barýþý korumak için ellerinden gelen çabayý sarf eden bir devletin marifetleri. Ayný tabloyu üniversitelerde gerçekleþen eylemlerde de görmek mümkün. Ankara’da bütün üniversitelerden öðrenciler Dýþ iþleri Bakanlýðýna yürüyerek tepkilerini gösterdiler. İþte size bu topraklarda süren iç- savaþýn bir tablosu. iþçiler devlet kurumlarýný hedefliyor, gençlik de öyle. Sonuçta havada barýþ deðil ama savaþýn kokusu var. Ya 1 Mayýs’a ne demeli? Tam bir kara mizah görüntüsüdür açýlan köprüler. Çünkü barýþ isteyen, özgürlükler vaat eden bir devlet, sýnýf düþmanlarýyla; yani iþçilerle, emekçilerle, öðrencilerle aralarýndaki köprüyü tamamen attý. Açýlan köprülerin anlamý budur. Ama 1 Mayýs’ý bir bütün olarak yorumlayacaksak, faþist devlet bir ayaklanma provasý yapmýþtýr. Tam bir kale savunmasý gibi, kalesine çekilmiþ düþmaný elde kýlýç bekleyen askerler gibi... Ýþte bu devlet halkýna barýþ vaat ediyor, özgürlükler vaat ediyor. 136


Zamanın Dili

Ve daha öncesine gidelim. Üniversitelerde baþlayan Hizbullah saldýrýlarý ne anlama geliyor? Barýþ görüþmelerinde bulunan devlet hala direnç içinde olanlarý baský altýna almak, sindirmek için 5. kolunu harekete geçiriyor. Bir anda bir çok üniversitede Hizbullah saldýrýlarý yaþandý. Bu dinci- faþistleri harekete geçiren yine faþist devlet idi. 5. kolun bir diðer gücü ise son dönemde sürekli öne çýkartýlan ÝPGB’li faþistler. Hepsi bir bütün olarak devrimin en dinamik gücü olan gençliði teslim almak için harekete geçirilmiþ durumdalar. Biri dini diðeri ulusalcýlýðý kullanarak yoðun bir saldýrýya baþladýlar. Ve bu saldýrýnýn hedefinde sadece gençliði sindirmek yok! Ayný zamanda gençliði gericileþtirmek de var. Ýþte tüm bunlar “barýþ süreci” denilen dönemin son 1 -2 ayýnda yaþandý. Barýþ sürecini kuþlarýn, böceklerin özgürce uçacaðý ve öteceði bir dönem olarak algýlayan -devlet de böyle algýlanmasýný istiyor- reformistler ve diðer ortalama sol þaþkýna düþmüþ durumda. iki kelimelerinden biri çatýþma ortamýna girmemek, sað duyu vs. olan ortalama sol gerçeklerin üzerini örtmeye çalýþýyor. Oysa gerçekler yaþadýklarýmýz, niyetler deðil. Ve yaþadýklarýmýz bize söylenenlerden farklý bir þeyi ifade ediyor. Burjuvazi birleþik devrimimizi bastýrmak, boðmak ve devrimci güçleri ezmek için, belki de saldýrýlarýn en çoðunu insanlarý beklentiye soktuklarý böylesi dönemlerde yapýyor. Bu saldýrýlarýn biçimi tarzý farklý olabilir. Hedefi farklý olabilir ama amacý ayný;birleþik devrimi boðmak ve içine girmiþ olduðu krizden kurtulmak. Barýþ Savaþý, Savaþ Ýse Hazýrlýðý Gerektiriyor Her dönemin kendi yasalarý vardýr. Belirleyici olan da niyetler, istekler deðil bu yasalardýr. Nasýl ki savaþ dönemlerinde savaþýn olmamasýný istemek, savaþý bitirmiyorsa barýþ istemekle de barýþ olmuyor. Savaþ döneminin yasalarý nasýl ki olaðan iþleyiþi bozar, düzensizliði egemen kýlar ise; savaþý kazanmak için savaþ araçlarýna sahip olmayý, oluþturmayý gerektiriyor ise; barýþ görüþmelerinin sürdüðü bu dönemlerin de bizlere yüklediði görevler vardýr. 137


Umut Güneş

Þimdi sonuçlarý ve gençliðimizin üzerine düþen görevleri toparlayalým. 1-Burjuvaziye asla güvenmemeli ve kendi öz gücümüze güvenerek hareket etmeliyiz. 2-Barýþ görüþmeleri sürerken yaratýlmak istenen ýlýmlý havaya gençliðimizin kapýlmasýna izin vermemeliyiz. Çünkü barýþ isteyen, savaþý yaratan koþullarý ortadan kaldýrmak zorundadýr. Ve bu bugün yalnýzca bir dizi devrimle faþizminyýkýlmasý, Demokratik Halk Ýktidarýnýn kurulmasýyla mümkündür. 3-Barýþ görüþmeleri sýrasýnda da iki güçten biri diðerini daha da zayýflatmak, kendi elini güçlendirmek için mutlaka mücadeleyi sürdürür. Bizim örneðimizde olduðu gibi dinci- ulusalcý faþistleri harekete geçirerek, dinamik güçleri baský altýna almaya çalýþýr, sindirmeye çalýþýr. 4-Bugün burjuvazi dini ve ulusalcýlýðý kullanarak gençliði gericileþtirmeye ve gençlikte devrimci olaný öldürmeye çalýþmaktadýr. Buna karþýn devrimci gençliðimiz yoðun ve geniþ bir ajitasyon, propaganda ve örgütlenme faaliyetine yönelmelidir. 5-Her ne kadar faþist devlet barýþ görüþmeleriyle demokrasi getiriyorum demekle uðraþsa da aslýnda (1 Mayýs örneðinde olduðu gibi) bir toplumsal devrimden korkmakta ve onu bastýrmak için önlemler almaktadýr. Bizler ise devrimin zaferi için kitleleri devrimci eylemlere, isyanlara ve ayaklanmalara yönlendirmeliyiz. Tabi ki karþýmýzda faþizmin olduðunu bilerek ve kitleleri devrimci araçlara yönlendirerek. Çünkü savaþ ciddi bir hazýrlýðý gerektiriyor. 6-Son olarak tüm bunlara karþý biz devrimci gençler, Marksizm- Leninizmin yol göstericiliðinde örgütlenip sosyalizm mücadelesini büyütmeliyiz. Kürt halkýnýn özgürleþmesi; emekçilerin sömürüden kurtulmasý; gençliðin özgür bir geleceði yalnýzca kapitalizmi temellerinden sarsacak bir devrimle mümkündür. Çünkü bugün demokrasi de devrim sorunudur. Devrimci gençliðimiz; faþizme karþý birleþelim, örgütlenelim, savaþalým! Mayýs-2013

138


Zamanın Dili

ÖRGÜTLENMENÝN ÖNEMÝ 31 Mayýs Ayaklanmasý milyonlarca insaný harekete geçirdi. Hem de o kadar çeþitli alanlarda ilgili ve o kadar farklýlýðý içeren bir kitleyi harekete geçirdi ki, devrimci mücadeleye umutsuzca bakanlar bu tablo karþýsýnda þaþkýna döndüler. Çünkü devrimin toplumsal tabanýnýn bu kadar geniþ ve genç olduðuna inanmýyorlardý. Ama pek çok þeyde ezberleri bozan 31 Mayýs Ayaklanmasý, bizlere devrimin örgütlenmesi gereken ve örgütlenebileceði, bunun için gereken kadrolarýn kitlelerin içinde olduðunu güzel bir pratikle gösterdi. Sokak çatýþmalarý döneminde; Taksim’in ele geçirildiði ve kontrol edildiði süre içerisinde buna hepimiz tanýk olduk. Bu saatten sonra devrimi örgütlemeyi önüne koyan bir hareket ve kadrolarý bu gerçeðin üstünden atlayarak geçerse affedilemez bir hata yapmýþ olur. Zira yýllardýr burjuvazinin örgütlenme aðý içinde apolitikleþtirilmiþ kitleler; politikayý duymak istemeyen kitleler; hatta bizlerin dýþladýðý kitleler o günlerde ve bugün hala çok önemli iþler yapmaktalar. Bu potansiyel yeni toplumu kuracak olan ve hala hareketsiz bekleyen “tarafsýz” kitleyi tarafýmýza çekebilecek kabiliyette ve esnekliktedir. Yeter ki bizler onlarý kavrayalým ve kendimizi doðru organize edebilelim! “Örgüt”lenme nedir? Son dönem gençliðin çok izlediði bir film var. “3 idiots” yani “3 Aptal”. Film Hindistan’da bir mühendislik üniversitesinde geçiyor ve ezberci eðitimi eleþtiriyor. Filmin bir bölümünde üniversite hocasý öðrencilerine “makinenin” 139


Umut Güneş

tanýmýný soruyor. Ne kadar zor bir soru? Çünkü kitapta yazaný aynen ifade etmeleri gerekiyor. 3 Aptal’dan bir tanesi çýkýyor ve þöyle cevap veriyor “insanlarýn yaþamlarýný kolaylaþtýran her þey bir makinedir. Telefon, televizyon hatta fermuar” Bu cevap karþýsýnda afallayan hoca, kitaptaki tanýmý istiyor ve bu aptal öðrenciyi sýnýftan kovuyor... 31 Mayýs ayaklanmasýna katýlan geniþ kitleler içerisinde, hatta sosyalist hareketin bir bölümünde “örgütlenme fobisi” oluþmaya baþladý. Burjuvazinin medya devleri birleþerek “marjinal” gruplardan uzak durulmasý gerektiðini iþlediler; “iþte örgüt bayraðý” nidalarýyla kitleler arasýnda dolaþtýlar. Sonuçta belli bir kesimde ki sýnýf kökeni daha çok orta katmanlar olan bir kitlede- bunu baþardýlar. Aslýnda sokak çatýþmalarýnýn en sert geçtiði dönemlerde göremediðimiz bu durum, duraðan ve nispeten yavaþ geçen dönemlerde kendisini daha fazla gösterebiliyor. Bunda reformist hareketin etkisini de söylemek gerek. Ama tüm bu propagandalarýn arasýnda, kendisini örgütsüzüz diye tanýmlayan kitle, devrimci hareketin kadrolarý, sempatizanlarýyla birlikte koca bir örgütlülük yaratmadý mý? Bu öyle bir örgütlülüktü ki, birbirlerini tanýmayan ama büyük bir güven içinde hareket edebilen ve internetten, twitterdan haberleþerek toplanan; ya da her zaman çatýþtýðý sokaðý dolduran binlerle ordan oraya hareket edip, arkasýný kollamasý gerektiðini söyleyen ve çatýþmalarý birlikte sürdüren, milyonlarý içine alan bir örgütlenme. Kuþkusuz bu oluþumun içinde örgütlü güçler var ve etkili ama bu milyonlarýn ortaya çýkardýðý ve adı “ ayaklanan kitleler” ya da moda deyimle “çapulcular” olarak bilinen koca bir örgütlenme... Kitleler güven duyacaklarý yerler arýyor ve bulduðunda ise ondan kopamýyor. Ýþte kitlelerin bu “tehlikeli” gidiþatýný önlemek ve onlarý kendi burjuva toplumunun bir parçasý olarak tutmak isteyen burjuvazi; örgütsüzlüðü öven ve örgütlenmeyi yeren ifadeleriyle buna eþlik eden reformistlerin de çabasýyla kitlelerin bir bölümünde böyle bir etkiyi oluþturmayý baþardýlar. Bu etkinin geniþ kitleler içinde yayýlmasýný önlemek bizlerin görevidir. Her 140


Zamanın Dili

zaman için böyle bir kitlenin varlýðýndan bahsedilebilir ama bir ayaklanma anýnda örgütsüzlüðün propagandasýný yapmak devrime karþý iþlenmiþ bir suçtur. Yukardaki sorumuzun cevabýna gelirsek; örgütlenmek bir araya gelmek demektir. Bir þey için bir araya gelmek. Akþamki eylemi örgütlemek, barikatý kurmak için ya da korumak için sabahlamak; kazanýlan bir baþarýnýn küçük de olsa herkese ulaþsýn diye internet baþýnda uykusuz kalmak örgütlenmek demektir. Yeter ki ne yapýlacaðý bilinsin, kitleler onu onca yaratýcýlýkla ortaya koyarlar. Bu yüzden örgütlenmenin kesinkes geliþmesi ve güçlenmesi için çalýþmalýyýz! Peki insanlar “bireysel” olarak bir þeyler yapmak isteyemez mi? Ve böyle kalmak. Tabi ki isteyebilirler ama örgütlenmek, bir araya gelen kitleleri ortak bir amaç doðrultusunda harekete geçirir. Birbirine duyulan güvenin ortaya çýkarmýþ olduðu kurallarý vardýr. Disiplini vardýr. Eylem saati geldiðinde polisin yanýnda ya da uzaðýnda da olsan iþaret verildiðinde slogana, alkýþa katýlýrsýn. Barikatýn ardýnda durursun ve onu korursun. Mücadelenin ilerleyen aþamasýnda düþmanýn kendi içinde nasýl disiplinli ve organize olduðunu farkeder, onun kadar düzenli ve disiplinli olduðunda kazanabileceðini anlarsýn. Ýstiklal caddesindeki çatýþmalar sýrasýnda bir duvar yazýsý buna iþaret ediyordu; “Panik Olma Organize Ol”. Ýþte bu örgütlenin çaðrýsýdýr. Çünkü örgütlenmek demek organize olmak demektir. Organize olmak yani örgütlenmek ama ne için? Bu artýk bilinçli bir örgütlenme aþamasýdýr. Geniþ kitleler bunu sloganlarla, öne sürdüðü taleplerle ortaya koyarlar. Daha sýký örgütlenmeler ise programlarýyla, tüzüðü ile... Ama herþey karþýmýzdaki düþmaný yenmek ve hedeflerimize ulaþmak içindir. Ýþte tüm bunlardan dolayý örgütlenmek eski toplumu yýkmak yeni toplumu kurmak demektir. Devrim demektir... Mücadele içerisinde kitleler örgütlenmek gerçeðini böyle kavrarlar ve hayata geçirirler. Ýþte biz bu gerçeði görerek onlara örgütlenme çaðrýmýzý götürmeliyiz. Kitleleri örgütlemek burjuvazi ile emekçi kitleler arasýnda süren mücadele üç kulvarda sürer ve bunlardan biri de ideolojik 141


Umut Güneş

mücadeledir. Bu mücadele esasýnda tarafsýz diye görülen en geniþ kesimi etkisi altýna alma ve kendi savunduðun görüþler doðrultusunda harekete geçirmek için verilen mücadeledir. Bu nedenle sosyalizmin önderleri orta yol yoktur derler. Tarafsýzým diyen, egemenlerin yanýnda olduðunu ifade eder. Kitleleri örgütlemek istiyorsak onlara doðru politik görüþleri götürmeli ve devrimin kaçýnýlmazlýðýný, zorunluluðunu anlatmak zorundayýz. Çünkü devrimin baþarýsý için “tarafsýz” diye tabir edilen kitleyi yanýna çekmek son derece önemlidir. An geldiðinde kitleler politik hedeflerini net olarak duymak isterler, kitlelerin devrimci ruhu ve savaþkanlýðý için bunlar önemlidir. Doðru politik yönlendirme ve kitleler içinde kitleler ile birlikte oluþturulacak esnek örgütlenmeler, iþte bize baþarýyý getirecek yol budur. Ve dahasý en geniþ kitleleri örgütlemek istiyorsak iktidarý almalýyýz. Bu ise yalnýzca politik olgunluða, esnekliðe ve cürete sahip genç kadrolarla mümkündür. Eylül-2013

142


Zamanın Dili

O AÐAÇLARI DÝKENLEREDÝR HINÇLARI Bir süredir gündemi ODTÜ ve ortasýndan geçirilmek istenen yol iþgal ediyor. Eylül ayýnda baþlatýlan proje, ilk kepçenin çalýþmaya baþlamasýyla sokaklarý hareketlendirmeye yetti. Gezi ayaklanmasýyla birlikte toplumda artan yeþil duyarlýlýðý burada da kendisini gösterdi. Ve hükümetin Eylül korkusu bir anlamda gerçeðe dönüþtü. Ahmet Atakan’ýn Antakya’da katledilmesinden sonra hareketlilik doruðuna ulaþtý. Fakat saldýrýlarýna durmadan devam eden faþizm, her fýrsattan yararlanmaya ve kendine avantaj saðlamaya çalýþýyor. Ve bayramda beklenen oldu, hükümet ve zeka küpü belediye baþkaný Melih Gökçek bayramý fýrsat bilip, öðrencilerin olmadýðý bir zamanda gece baskýnýyla 5 bin aðacý yerinden söktü. Betonlaþtýrma projesine devam etmekte kararlý olduðunu gösterdi. Ankara trafiðini çözmek iddiasýnda olanlar, büyük tepkilerle ve sokak eylemleriyle karþýlaþabileceklerini bilmelerine raðmen neden ýsrar ediyorlar? Bu kadar mý doða düþmaný ve beton sevdalýlarýdýrlar. Dinci faþist iktidarýn doðanýn dostu olmadýklarýna eminiz. Hatta onlar ceplerini dolduracak her türlü “çýlgýn” projenin de altýna imza atabilecek kadar giriþimcidirler. Ama hükümetin kafasýný meþgul eden tüm bu çýlgýn projelerinden daha fazla olan bir þey var: Devrim ve iktidarý kaybetme korkusu! AKP hükümeti ve temsil ettiði sýnýflar 31 Mayýs Ayaklanmasýndan son derece ürkmüþ durumdalar. Öyle þanslýlar ki, ayný öze sahip olduklarý Müslüman Kardeþler örgütü ilkin halkýn mücadelesiyle, ama sonra darbeyle iktidardan düþürüldü ki bu, AKP’nin rüyalarýný kabusa çeviriyor. Bir diðeri El Nahda ise Tunus’ta halkýn mücadelesine diz çökmek zorunda kaldý. Üstelik 6 143


Umut Güneş

aylýk ömrü var dedikleri Esad hala ayakta olunca; AKP ve temsil ettiði sermaye sýnýfý deyim yerindeyse diken üstünde oturuyor. Bu yüzden iç politikada son derece baskýcý ve saldýrgan bir tutum takýnýyor. Neredeyse her halk hareketini ezmek ve daha serpilip güçlenmeden yok etmek istiyor. Polislere verilen yetkiler, üniversitelerde polisin bulunmasýna karar vermiþ olmalarý ve kendi tabanýný örgütlü tutmak için çýkartýlan yasalar, eðitimin her adýmda daha fazla gericileþtirilmesi güçlü bir iktidarý deðil ama gücünü giderek yitiren ve köþeye sýkýþan bir iktidarý ifade ediyor. Hal böyle olunca dinci ve faþist iktidarýn her adýmýnda püf noktayý devrimin ezilmesi ve baský altýna alýnmasý oluþturuyor. Bu nedenle ODTÜ’de olanlarý da esas olarak bu noktadan deðerlendirmek gerek. Zira ODTÜ’de yurtlar bölgesinde öðrencilerin yazdýðý þu slogan tüm gerçeði, son derece yalýn bir biçimde ifade ediyor: “O aðaçlarý dikenleredir hýnçlarý!” Kimdir bu aðaçlarý dikenler ve kökleri bu topraklarýn en derinliklerine ulaþabilmiþ; gençliðin ve halkýn gönlünde bu kadar derine kök salabilenler? Gecenin karanlýðýný ODTÜ stadyumuna yazdýklarý “DEVRÝM” yazýsý ve verdikleri büyük mücadele ile aydýnlatan Deniz Gezmiþ, Hüseyin Ýnan, Yusuf Aslan ve Sinan Cemgil gibi devrimci önderlerdir. Çünkü onlar devrimi temsil ediyorlar. Çünkü onlarýn baþlatýcýsý olduðu mücadele gençliðin ve emekçilerin geleceðini düþleyen özgür, mutlu ve barýþçýl dünyayý simgeliyor. Söz konusu yer ODTÜ olduðu için, böylesine bir hýnçla saldýrmalarýnýn ve doðayý katletmelerinin arkasýnda sadece rant vs. yatamaz. Onlarýn yok etmek istediði devrimin önderlerinin emekçiler ve gençlik üzerinde yarattýðý etkidir. Ama insanlar umut ettiði sürece bunu hiçbir zaman baþaramayacaklar. Ekim-2013

144


Zamanın Dili

OKUL KORİDORLARINDAN SOKAKLARA Gezi eylemleri ile birlikte artan birlik ve dayanýþma duygusu 6 Kasým’da da kendisini gösterdi. Neredeyse her yerde YÖK protestolarý üniversitelerin baþlamasýyla birlikte örgütlenen üniversite forumlarý ve eðitim emekçileriyle ortak organize edildi. Gerçekleþen eylemler kitlesel olmakla birlikte düzene olan öfke de öne çýkmaktaydý. Gençlik hemen her yerde Ali Ýsmail Korkmaz’a ve 31 Mayýs ayaklanmasý’nda ölümsüzleþenlere sahip çýkarak, faþizme karþý cesur duruþunu bir kez daha gösterdi. Dinci faþist iktidarýn temsilcileri düzene uygun kafalar yetiþtirmek, gençliði alabildiðine gericileþtirmek için ellerinden gelen tüm çabayý sarf etseler de, 6 Kasým’da sokaða dökülen binlerce genç hala toplumun büyük bir kesimi için umut olmaya devam ediyor. Tam da bundan dolayý öðrenci gençlik hareketi, devrim mücadelesinin en dinamik gücü olarak hareketinin sorunlarý üzerine daha fazla düþünmeli ve politik hedeflerini netleþtirmelidir. Zira politik söylemler ve sloganlar o kadar hýzlý yayýlýyor ve gençliðin çok geniþ bir kesimi o kadar hýzlý politikleþiyor ki; atýlan her sloganýn, gösterilen her hedefin önemi son derece büyük! 145


Umut Güneş

Mücadelenin Yönü Ne Olmalý? Öðrenciler okul koridorlarýnda olabilirler ama yaþadýklarý sorunlar en nihayetinde politik iktidara ve politik iktidarýn üzerinde yükseldiði kapitalist sisteme dayanýyor. Bu durum onlarý zorunlu olarak okul dýþýnda da bir mücadeleyi örgütlemelerini önlerine koyuyor. Ama bu yalnýzca AKP karþýtlýðýyla özetlenecek bir mücadele demek deðildir. Dinci gerici iktidara karþý çok güçlü bir öfke ve güç birikmiþ olsa da, mücadele politik iktidara yönelmediði zaman bu birikmiþ öfke ve güç zamanla etkisini yitirmekle yüz yüze kalacak ve hareketin ivmesi düþecektir.. Gençliði sokaklara döken sorunlar olduðu yerde durduðu sürece elbette mücadele bitmez ama sorunumuz bu birikmiþ öfkeyi ve gücü devrimin örgütlenmesine yöneltmek ise; þiarlarý okul sýralarýndan çýkmayan bir öðrenci hareketi baþarý saðlayamaz. Üniversiteler ticarethane olmaya, eðitim pahalýlaþmaya, gericileþmeye ve üniversiteler faþizmin iþgali altýnda kalmaya devam edecektir. Sorun tüm bu gidiþata son vermek ise; öðrenci hareketinin 31 Mayýs ayaklanmasýnda olduðu gibi devrimin toplumsal güçleri ile birlikte sokaklara çýkarak, iktidar mücadelesini vermek dýþýnda bir çýkar yolu yok. Bugün için mücadelenin her alanýnda iktidar odaðý yaratmak ve faþist iktidarý parçalayýp tarihin çöplüðüne atmak esas hedef olmalýdýr. Eðer eðitimden saðlýða, toplumsal yaþamýn her alanýnda emekten, emekçiden yana bir iktidar görmek istiyorsak bu sadece ve sadece Denizlerin öncülüðünü yaptýðý devrim mücadelesini zafere taþýmakla mümkündür. Kasým-2013

146


Zamanın Dili

2013’DEN BÝZE MÝRAS KALAN; BÝR AYAKLANMA, BÝR DEVRÝM... “Doðada ve tarihte mucize yoktur, fakat her devrim, tarihin her ani dönemeci gibi öyle zengin bir içeriðe sahiptir, mücadele biçimlerinin ve mücadele eden güçlerin karþýlýklý iliþkisinin kendine özgü bileþimlerini o kadar beklenmedik biçimde ortaya çýkarýr ki, birçok þey darkafalý beyinlerde mucize olarak görünmek zorundadýr.” (Lenin, Seçme Eserler Cilt 6, Uzaktan Mektuplar, Birinci Mektup)

2013 yýlý tam da böyle oldu. Öyle olaylar yaþandý ki, mucizelerin eseridir diyenlerden, “demek ki ayaklanma böyle oluyormuþ” diyenlere kadar, son derece çeþitli yorumlara imza atýldý. Oysa toplumun üzerinde durduðu topraklar çeþitli þiddetlerde sarsýntýlar geçiriyor, toplumun bir þeylere gebe olduðu, kahredici bir sessizlik havasýnda hissediliyordu. Ve son Mayýs’la birlikte o 147


Umut Güneş

kahredici sessizlik bir çýðlýða dönüþtü. Artýk politika adýna, devrim adýna söylenecek sözler ayaklanmanýn ve ayaklanmanýn yarattýðý politik etkinin gerisine düþemez. Ancak üzerine eklenebilir. Ancak ayaklanmanýn ötesi kitlelere anlatýlabilir, tabi olanlarý mucize olarak deðerlendirmiyorsanýz... 2013 yýlý adýna yapýlacak bir deðerlendirme elbette ayaklanmadan ve onun sonuçlarýndan ibaret olamaz ama ayaklanmanýn önüne geçecek bir deðerlendirme de mevcut deðil. Burada uzun uzun olanlarý sýralamak artýk gereksiz, fakat birleþik devrimimizin zaferi için mücadele yürüten güçlerin saflarý geniþledi, güçlendi. Devrimin toplumsal güçleri içindeki ön yargýlar hissedilir ölçüde kýrýldý, þovenizm zehrinin panzehirinin sokaklarda verilen mücadele olduðu kanýtlandý. 2013 yýlýnda yüz binlerce atýl kitle politik yaþama uyandý. Politika yeni bir dil ile canlýlýk kazandý. Duvarlar herkesin dili, duygularýný ifade ettiði yegane yerler oldu. Medya tekelleri onca gücüne raðmen kitlelerin haklý bir davayý savunmasýnýn önüne geçemedi. Gerçekleri gizleyemedi. Sosyal medya tekellerin yalan makinesini olan görsel ve yazýlý medyayý alt etti. Kitlelerin Taksim kýzýl meydanda baþlattýðý park forumlarý kýsa sürede birçok yere yayýldý. Nihayetinde sokaktaki mücadele taze güçlerle tanýþtý ve bu uyanýþ, siyasetin sürekli gündeminde olacak, mutlaka dikkate alýnacaktýr.

2013 Gençliðin Yýlý Oldu! Dinci faþist iktidar ayaklanan güçler geriye çekilir çekilmez gençliðe saldýrdý. Kýzlý erkekli meselesi ile baþlayan ve daha bir dizi saldýrýyla devam eden süreç gençliði zincirlemenin, gericileþtirmenin hazýrlýðýdýr. Toplumun en geri duygularýna hitap ederek gençliði gericileþtirmeye çalýþmak, dinci faþist iktidarýn çaresizliðini ortaya koyuyor. Geleceði olmayan bir iktidar geleceði olmayan toplumsal deðerlere sarýlarak hayatta kalmaya çalýþýyor. Fakat iþin gerçeði þu ki; ayaklanmayý doðuran koþullar olduðu yerde duruyor. Üstelik dinci faþist iktidarýn varlýðý ve baþbakanda

148


Zamanın Dili

bütünleþen hükümet gençlikte, kitlelerde öfkeyi sürekli kýlýyor. Sonuçta deðiþmesini istediðimiz bu düzen, gençliðin enerjik, militan ve cesur mücadelesiyle zafere ulaþacak. Öyleyse ne yapmalý? Gençlik bir sonraki ayaklanmaya nasýl hazýrlanmalý? Bu sorular bugün doðru sorulardýr, zira doðru sorularý sormak, doðru cevaplarýn kapýsýný aralar. *Yeni mücadele yýlýnda gençliðin dikkatini burjuvazinin ve küçük burjuvazinin yaptýðý gibi seçimlere deðil, ayaklanmaya ve ayaklanmanýn hazýrlýðýna yöneltmeliyiz. *Devrimci gençliðin kadrolarý okullarý, üniversiteleri, fabrikalarý, atölyeleri mesken eylemeli ve en geniþ kitle baðlarýný örmelidir. Esnek ve çabuk hareket edebilen örgütlenmeler buralarda mücadelenin dayanacaðý organlar olacaktýr. *31 Mayýs ayaklanmasýnýn deneyimleri hala taze, bu deneyimlerden çýkacak dersler büyük önemdedir. Zira bir sonraki ayaklanmanýn baþarýsý büyük ölçüde çýkarýlan derslerin hayata geçirilmesi ile mümkündür. *Gençliðe doðru politik sloganlarý götürmek, devrimci döneme uygun örgütlenme araçlarýný götürmek ve ortaya çýkan yeni güçleri iktidar mücadelesine yönlendirmek elzemdir. Yeni dünya eskimiþ ve çürümüþ olan dünyaya karþý zafer kazanacaktýr, ve bu zaferde gençliðin rolü belirleyici olacak! Aralýk-2013

149


Umut Güneş

MASKELÝ BALO’NUN SONU!

“Ýki hýrsýzýn kavgasý her zaman hayýrlýdýr, birbirlerinin kirli çamaþýrlarýný ortaya dökerler” der Marks... Yaþananlar Marksý bir kez daha doðruladý. Ortaya çýkan yolsuzluk, rüþvet ve yaðma burjuvazinin tümü için geçerliyken, sokakta ki halk, gençlik de bunun farkýnda! Kapitalist toplumun kendisi zaten yaðma üzerine kuruludur. Burjuvazinin ilkel sermaye birikimini hatýrlayanlar, sermayenin nasýl da kan ve göz yaþý üzerine kurulu olduðunu bilirler. Bugünde kapitalist toplum yaþananlar dünden farklý deðil. Sefalet, yoksulluk o kadar çok; çalýnan hayaller ve geleceði mahvolan gençlik o kadar çok ki, burjuvazi sömürüye azgýnca devam ediyor. Burjuva sýnýfýnýn evrensel ahlaký bu; yolsuzluk, yaðma, rüþvet vs... Zira devrilen hemen her burjuva iktidarda ayný olaylarý görmek mümkün. Peki emekçi halk nasýl yaþýyor? Emekçi halkýmýz ve çocuklarý hayatlarýný devam ettirebilmek için saatlerce çalýþmak, ter 150


Zamanın Dili

akýtmak zorundadýr. Yaþamak için çalýþmak zorundadýr ama çalýþtýkça hayatý tükenir ve bir çoðu erken yaþlanýr, erken ölür! Emekçilerin çocuklarý genç yaþta haftada 100 TL için ölebilir. Ýþ güvenliði iþçi güvenliðinden daha önemli olduðu için, her yýl binlerce iþçi cinayeti yaþanýr, hayatý ucuzdur çünkü... Ne de olsa dýþarýda yerini alacak olan milyonlarca genç, yaþlý, kadýn, erkek iþsiz beklemektedir... Emekçilerin çocuklarý kendilerine ait olmayan, kendi çýkarlarýna olmayan bir savaþýn kurbaný olabilir. Sokak ortasýnda vurulabilir ve hesabýný soran aile suçlu olur... Emekçilerin çocuklarý; bir umut ile yýllarca okul sýralarýnda daha iyi bir gelecek için dirsek çürütebilir. Ama sonunda gördüðü sadece hayallerinden her geçen gün uzaklaþtýðýdýr. Sonuçta milyonlarca iþsizin arasýnda yer bulmak kapitalist toplumda yapýlabilecek en kolay þeydir. Burjuvazinin yolsuzlukla kokuþmuþ iktidarý ve emekçilerin yoksulluklarý arasýndaki çeliþki bu kadar açýk ve net. Ve mevcut iktidar bu düzenin devamý için her türlü katliamý yapmaya hazýr. Ýyi ama ne oldu da “sorunsuz gittiði” söylenen, rekorlar kýrýldýðý söylenen bu düzende bunlar yaþandý? Ne oldu da beraber halký soyan bu çeteler birbirlerine düþman kesildiler? Biz en önemlilerine deðinelim! • Dinci- gerici hükümetin izlediði politikalar o kadar baskýcý ve özgürlükleri kýsýtlýyordu ki; uygulanan ekonomi politikalarýyla açlýk ve yoksulluk öylesine iyi örgütlenmiþti ki... • Dýþ politikada hem kendi çýkarlarý, hem de devrime karþý güvendiði emperyalizme baðlý olarak, savaþýn ve katliamlarýn savunumundan baþka bir þey olmayan dýþ politikasý çökünce, izlenen mezhepçi politika azýnlýklar dahil pek çok halkýn düþmanlýðýný kazanýnca... • Ve tüm bunlarýn sonucu olarak Gezi’de kendisini bulan genel bahane tüm halkýn ayaklanmasýný saðlayýnca, Taksim Komünün’de yaratýlan deðerlerle politikaya uyanan milyonlar eskisi gibi kolay aldatýlamayýnca, hükümetin ve temsil ettiði rejimin artýk sonu da gelmiþ oldu. 151


Umut Güneş

Sonuçta bir iktidar krizi yaþanýyor ve bu krizin temel dinamiði 31 Mayýs’la birlikte giderek olgunlaþan birleþik devrimin kendisidir. Ve emekçi gençlik bu sürecin en aktif, en militan ve enerjik katýlýmcýsý olarak, yaþanan krizden çalýnan hayallerinin hesabýný sormak için yararlanmalýdýr. Ýþçi ve öðrenci gençlik olarak yukarýda bir kýsmý anlatýlan( ama kesinlikle tamamý deðil) çeliþkilere son vermek; ve gerçekten aydýnlýk bir gelecek için sokaklardan çýkmamalýdýr. Mevcut düzeni alaþaðý etmek için ihtiyacýmýz olan daha fazla cesaret, daha fazla günlük örgütlenme ve propaganda faaliyeti ve politik hedeflerde ki açýklýk, netliktir. Öyleyse amacýmýz açýk ve net! Yaðma ve soygun düzeni olan kapitalizmi ve onun faþist devletini yýkmak! Öz örgütlenmelerimize ve yaratýcýlýðýmýza dayanarak kendi iktidarýmýzý kurmaktýr! Çünkü bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri canýmýza tak etti ve emekçi halklarýn özgürlük dolu iktidarý için gemileri yakalým, sokaklara çýkalým! Yaþasýn Devrim! Aralýk-2013

152


Zamanın Dili

ÇOCUKLAR ÖLDÜRÜLMESÝN ÞEKERDE YÝYEBÝLSÝNLER

Nazým bu þiiri dünyayý kasýp kavuran 2. emperyalist paylaþým savaþý döneminde ABD’nin Hiroþima ve Nagazaki’ye attýðý atom bombasýndan sonra yazmýþtý. Ve dünyaya böyle seslenmiþti. Bugün çocuklar o bombalarýn etkisiyle hala sakat doðabiliyor. Sadece çocuklar da deðil doða da öyle... Bugün de bu katliam devam ediyor. Esasýnda ucuz iþ gücü olarak çocuklar çalýþtýrýlmaya baþlandýðýndan bu yana milyonlarca çocuk aðýr çalýþma þartlarý altýnda sessiz sedasýz bu dünyadan göçüp gitti. Çocuklar þeker yemek isterdi elbette ama yýllar önce baklava çalan bir çocuða 10 yýl ceza verilince aklýmýza Romalý senatör Cato’nun dediði þu sözler geliyor; “ufak hýrsýzlar zindanda... acýlar içerisinde, ama resmi hýrsýzlar Altýn ve ipeklilere bürünmüþler...” Ve bunlarýn gerçek olduðunu görüyoruz. Týpký 2.5 yýl önce 16 yaþýnda ölen Muhammet İsa Soysal’ýn ailesine mahkemenin söylediði þu sözler gibi “Oðlunuz 65 yaþýna kadar yaþardý, asgari ücretle çalýþýrdý” deyip, 47 bin lira tazminat belirlemesi gibi. İþte tam da bu nedenle insanlar maðazalardan beðenip giydiði ayakkabýlara ve elbiselere dikkat etmelidir. Üzerinde bilemediðimiz bir ulustan ve bilemediðimiz bir dilde acý haykýrýþlarla yaþamdan göçüp gitmiþ bir çocuðun kaný olabilir. Bu yýl 55 Çocuk Öldü Haberiniz Var mý? Çocuk iþçiler konusunda Türkiye’nin hiç de iyi bir karnesi yok. Ve çýkardýklarý yasalarla çocuk iþçiliðinin önündeki tüm engelleri kaldýrýyor, yaygýnlaþýp palazlanmasý için ellerinden geleni yapýyorlar. İstanbul İþçi Saðlýðý ve İþ Güvenliði Meclisi, 20 Kasým Dünya Çocuk Haklarý Günü nedeniyle düzenlediði basýn açýklamasýnda 2013’te 55 çocuk iþçinin yaþamýný yitirdiðini ifade etti. Bu sayý her yýl giderek artýyor. Zira 2012 de bu sayý 38 idi. Eðitim sisteminde yapýlan 4+4+4 deðiþikliði ile mesleki ve teknik 153


Umut Güneş

okullara baþlama, dolayýsýyla mezun olma yaþý düþürüldü. Ayný sistemle genel liselerin ortadan kaldýrýlmasý ile de Anadolu liselerine giremeyen çocuklar zorla meslek liselerine yönlendiriliyor. AKP döneminde çýkan torba yasada meslek lisesi öðrencilerinin staj yaparlarken aldýklarý ücreti, brüt deðil, net asgari ücret üzerinden almalarý saðlandý ve on personeli olan bir iþletmenin stajer sýnýrý kaldýrýldý. Sonuçta bugünün Türkiye’sinde 6-17 yaþ grubunda toplam 15 milyon 247 bin çocuk bulunuyor. Nüfusun yüzde 20,6’sýný oluþturan bu çocuklarda çalýþanlarýn sayýsý da yýldan yýla artýyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2012 yýlý Ekim, Kasým ve Aralýk aylarýnda uygulanan Çocuk iþ gücü anketi sonuçlarýna göre, çalýþan çocuk sayýsý 6-14 yaþ grubunda 292 bin kiþi, 15-17 yaþ grubunda ise 601 bin kiþi olarak hesaplandý. Bu da 2006’dan bu yana 3 bin kiþilik artýþ anlamýna geliyor. 6-17 yaþ grubundaki çocuklarýn yüzde 66,5’i kentsel, yüzde 33,5’i kýrsal yerlerde yaþýyor. Çocuklarýn yüzde 91,5’i bir okula devam ederken, yüzde 8,5’i okumuyor. Yaþ gruplarý itibariyle, 6-14 yaþ grubundaki çocuklarýn yüzde 97,2’si, 15-17 yaþ grubundaki çocuklarýn ise yüzde 74,7’si okula devam ediyor. Avrupa Birliði (AB) Komisyonu’nun Geniþlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Türkiye’nin çocuk iþçi çalýþtýrmayla mücadelede baþarýlý olduðunu belirtiyor, ‘Türkiye 2014 itibariyle çocuk iþçi çalýþtýrmayý bitirmeyi taahhüt ettiðini ve Uluslararasý Çalýþma Örgütü’nün (ILO) Türkiye’yi 2006’da çocuk iþçilikle mücadelede baþarý saðlayan üç ülkeden biri seçmesine neden olduðunu’ söylüyor... Oysa 2013 de 893 bin çocuðun çalýþýyor olmasý -ki, kayýt dýþý olanlarla bu sayýnýn çok daha fazla olduðu bir gerçek- ve 55 çocuðun katledilmiþ olmasý, ödülün çocuk iþçiliði önlemek için deðil ama Türkiye’nin çocuk iþçi cenneti haline getirilmesine verildiði anlaþýlýyor. Ama herkes duysun çocuk iþçiler þöyle sesleniyor: “Yaþamý üreten bu küçük ve nasýrlý ellerimizden yükseliyor mücadelemiz...” Aralýk-2013

154


Zamanın Dili

#DNS’yi Deðil Ýktidarý Deðiþtir Burjuvazi gençlikten intikam alýyor! Hem de öyle büyük bir intikam ki, ayaklanmanýn tüm izlerini silerek ve gençliði sessiz bir kuþa çevirerek rahat bir nefes alabilir burjuvazi. Gençliðe dönük son saldýrý ise internet yasaklarýna yenisini eklemek oldu. Öyle ki internet ortamý gençliðin kendi düþüncelerini (hatta düzen sahipleri dýþýndaki herkesin) özgürce ifade edebileceði, yaratýcýlýklarýný herhangi bir kýsýtlama olmadan gerçekleþtirebileceði en geniþ alan. Ýlk önce üniversiteler polis getirmek istediler (sanki içinde yokmuþ gibi), sonra kýzlý-erkekli ayný evde kalýnmaz dediler ve þimdi de internete gelen yasaklamalar. Bunlar ne anlama geliyor? Ýnternet ortamý sokakta söz söyleyemeyenden tutun da, sokaðýn sesini daha güçlü örgütlemek isteyene kadar hemen herkesin eleþtirilerini korkusuzca ifade ettiði bir alan. Son dönemin bütün büyük gösterilerine, ayaklanmalarýna ve devrimlerine bakýn internetin kullanýlmadýðý bir yer; sosyal paylaþým sitelerinin etkin olmadýðý bir alan var mý? Hele de koþullarýnýn devrimci olduðu ve patlamaya hazýr bir halk, faþizmin bütün baskýsýna ve dayatmalarýna isyan etmiþ bir gençlik var ise... Bu koþullar bizde var ve 31 Mayýs’ta bunun etkisini çok iyi gördük. Bir anda milyonlara varan tweetler, sokaklara insanlarýn dolmasýndan, sokaklarda olan biteni herkese yayan araç da internetti. Modern toplumda iletiþim olanaklarý çok geliþti. Ýnternet bu alanýn baþýný çekiyor. Yýllar önce ilk olarak emperyalistler askeri amaçlar için kullanýlmýþtý, þimdilerde baþka amaçlar için kul155


Umut Güneş

lanýlýyor... Halkýn kendilerini sömürenlere karþý savaþýnda kullanýlýyor. Kitlelerin ve gençliðin bedel ödeyebileceði tek gerçek savaþ için!.. Bu savaþýn alaný dünyanýn ayak basýlan her topraðýný kapsýyor. Öyle ki yan sokaðýnýzdaki yoldaþlarýnýzla, Yunanistan ya da Þiilideki yoldaþlarýnýz arasýndaki mesafe bir telefon uzaklýðýnda olabiliyor... Mýsýr halký Tahrir’de devrim yapmaya baþladýðýnda, Taksim’in artýk Tahrir olduðunu söyledik. Oldu da, 31 Mayýs’ta baþlayan ayaklanma Tahrir’den ve dünyanýn diðer merkezinden coþkuyla selamlandý. Deneyimler ve dersler aktarýldý. Hem de büyük medya tekellerinin olan biteni göstermemek için verdikleri onca çabaya raðmen. Ýþte bu, bugün burjuvaziye karþý çoðunlukla gençlik tarafýndan çok etkili kullanýlan bir silahla, internetle yapýlýyor. Evet modern sýnýf savaþýmlarýnda en etkili silahlar arasýna internet ve sosyal paylaþým siteleri çoktan girdi bile. Ve burjuvazi dünyanýn her yerinde yükselen devrim hareketini engellemek adýna, internet yasaklarýna daha fazla baþvuruyor. Ama bu önlemler burjuvazinin sonunu engelleyemiyor, engelleyemez de. Çünkü internet bir iletiþim aracý olarak, kitlelerin sanal alemde iliþki kurmasýný saðlýyor. Ama kitleleri sokaða döken nedenler ekonomik ve politiktir. Yasaklar sorunlarý ortadan kaldýrmaz. Çünkü sorunlar canlý yaþamýn içinde apaçýk ortada. Ama bu gerçekler internet aracýlýðýyla en geniþ kitlelere duyuruluyor; kapitalizmin zeka yüklü eleþtirileri yine bu araçla milyonlara ulaþýyor; deyim yerindeyse düzen sahipleri dünya aleme bu araç sayesinde rezil ediliyor. Sonuç internet kýsýtlanýyor. Gerçekler bugünün dünyasýnda artýk daha fazla gizlenemiyor. Ýþte bu nedenle internet yasaklarýna baþvuruyor burjuvazi ama nafile... Zira bu yasaklar normal þartlar altýnda sokaða adýmýný atmayacak bir kitlenin dahi tepkisini çekiyor. Ve sokaða çýkýyorlar. Öyleyse þu an iktidarý sallanan dinci faþist yönetimin, genç beyinlerin kafasýnda uyanan, büyüyen yaratýcý ve devrimci fikirler için “içeride kalsýn” emri de boþa düþmüþ oluyor. Nasýl düþmesin ki, bu fikirlerin maddi bir temeli var ve bu fikirler yaþamda karþýlýk 156


Zamanın Dili

buluyor. Buna karþý gelmeye çalýþmak, bunu engellemeye çalýþmak tam anlamýyla baðnazlýk ve gericiliktir. Dinci faþist iktidarý bu kadar baðnaz ve gerici yapan þey, ona devrimi engelleyecek baþka bir yol görünmeyiþinden de kaynaklýdýr. Her þeye sahip olma, her þeye hakim olma, kendi iradesi dýþýnda bir iradeyi yok saymak baþka türlü açýklanamaz. Bu bir dönemin ve düzenin sonunu ifade etmektedir. Ama o sonu kendi gözlerimizle görmek ve havasýný solumak için yapmamýz gereken çok þey var! Öncelikle bu dinci faþist iktidar ayakta kaldýkça, demokrasi laflarý arasýnda yasaklar birbirini izlemeye devam edecek. Gençlik yozlaþtýrýlmaya ve gericileþtirilmeye çalýþýlacak. (Dindar bir nesil yetiþtireceðiz çýðlýklarý) Ýkincisi; toplumu yönetemeyen burjuvazi ve onun dinci faþist hükümeti yasaklamalarla kontrolü yeniden saðlamak istiyor. Ama bunun iþe yaramadýðýný on yýllardýr süren devrimci mücadele ve 31 Mayýs ayaklanmasý göstermiþtir. Gençlik en son internet yasaklarýna karþý þiarýnda da ne yapýlmasý gerektiðini bildiðini açýk ve net bir þekilde göstermiþtir. Gençliðin þiarý haline gelen #DNS’yiDeðilÝktidarýDeðiþtir hashtagý sorunun kaynaðýný ve çözümün yolunu gösteriyor. Sorun bu iktidarda, hem de yalnýzca AKP’de somutlaþan dinci gerici iktidarda deðil, burjuva sýnýfýn iktidarýndadýr. Çözüm de burjuva sýnýfýn iktidarýnýn devrilmesinde, sosyalizmin yani emeðin iktidarýnýn kurulmasýndadýr. Çünkü burjuvazinin demokrasisi, emekçi sýnýflar ve gençlik için bir diktatörlüktür. Oysa sokaðýn en geniþ kitlelere sunduðu özgürlüklerde ise burjuvazi kendi sonunu görüyor. Biz devrimci gençler, tarihin bu en alçak sýnýfýný korktuklarý sonla buluþturalým. Ýþte o gün bizim günümüzdür! Ocak-2014

157


Umut Güneş

ANTİ-FAŞİST MÜCADELEDE GENÇLİK Üniversite ve liselerde süren devrimci mücadele, birleþik devrimimizin geliþimi açýsýndan son derece önemlidir. 31 Mayýs ayaklanmasýnda öðrenci gençliðin ve genel olarak gençliðin katýlýmýnýn yoðunluðu, gençliðin faaliyet yürüttüðü alanlara daha özel bir ilginin olmasý gerektiðini bir kez daha gösterdi. Öðrenci gençliðin her devrimci atýlýma verdiði destek, onun bu düzenden kurtulmak istediðini gösteriyor. Öðrenci gençliðin tüm devrimci duygularýna ve devrime verdiði dürüst, samimi desteðe raðmen, mücadelesinin önündeki engelleri tartýþmak, üzerine gitmek bizzat gençliðin tartýþmasý gereken konular arasýndadýr. Baþarý kazanmak istiyorsak bunu yapmalýyýz. Burada özellikle son dönemde yeniden gündeme gelen faþist saldýrýlar ve bizlerin faþizmin saldýrýlarýna karþý nasýl mücadele yürüteceðimiz konusunu ele almak istiyoruz. Bu konu özellikle incelenmelidir. Zira faþist öðrencilerin devrimci, demokrat, yurtsever öðrencilere dönük saldýrýlarýndan sonra gösterilen tepkiler ya cýlýz ya da etkisiz kalýyor. Üstelik gerçekleþtirilen eylemliklerde, öne sürülen politikalarýn gerçek anlamda, faþizmin iktidarý altýnda yaþam bulmasý ve yaþamýn gerçeklerini ifade et158


Zamanın Dili

mesi de mümkün deðil. Sonuçta ortaya ciddi bir moral bozukluðu ve güçsüzlük çýkýyor. En son Marmara Üniversite’sinde yaþananlarda da bunu gördük. Akademisyenler “Öðrencime dokunma” diyerek, öðrenciler de “Satýr dýþarý bilim içeri” diyerek sorunun özünü kavramadýklarýný bir basýn açýklamasýyla duyurmuþ oldular. “Siyaset bir bilimdir” diyor Marks ve bu bilimin bizlere gösterdiði gerçekler ise baþka bir þeyi ifade ediyor. Sýnýflý toplumlarda, egemen sýnýftan baðýmsýz bir bilim, öðrenim olmayacaðý gibi; sýnýflý toplumlarda yaþamýn gerçek ilerleticisi, sýnýflar arasýnda süren savaþýmdýr. Ve bu savaþ büyüdükçe her yere yayýlýr. Üniversitelerdeki çatýþmalarýn esas nedeni de burjuvazinin iktidarýný yýkmaya çalýþan emekçilerle, kendi iktidarýný korumaya çalýþan burjuvazinin arasýndaki süren savaþýmdýr. Ýþte sorun bu kadar açýk. Problem bu gerçeði görüp görmemekte!

Anti-Faþist Birliklerin Önemi! Biz devrimci öðrenciler olarak bu gerçeði uzun zamandýr görüyor, dile getiriyor ve hayata geçmesi için uðraþýyoruz. Daha da fazlasýný yapacaðýz! Faþizme karþý verilen mücadelede anti-faþist gençliði örgütleyecek ve mücadeleyi her alanda büyüteceðiz. Devrimci gençliðimiz üniversitelerden tutunda, fabrikalara, atölyelere, mahallelere kadar güçlü bir mücadele yürütmek istiyorsa, zafer kazanmak istiyorsa sürecin karþýmýza çýkardýðý görevleri en büyük çabayla gerçekleþtirmelidir. Nedir bu görevler? a) Öncelikle bir ayaklanma yaþadýðýmýzý ve bu ayaklanmanýn iktidarý ciddi olarak sarstýðýný, ayaklanma koþullarýnýn halen devam etmekte olduðunu unutmamak ve gençlik içerisinde en geniþ propaganda ve ajitasyonunu yapmak. Koþullarý bir kez böyle belirledikten sonra ise; takvim yeni bir ayaklanmayý gösterdiðinde ona hazýr olmak en birincil görevdir. b) Gerçekleþen hemen her eylemde gençlik bu düzeni istemediðini, bu düzenden bir gelecek ummadýðýný ifade ediyor. Ama bu ifadeyi, düzene olan öfkeyi gerçekliðe dönüþtürmek için bir alternatif olarak karþýlarýna çýkmak gerek. Anti-faþist gençlik ör159


Umut Güneş

gütlenmesi ve yürüteceði mücadele bu açýdan da önemlidir. c) Bizler bu faþist düzenin yamalarýný dikmek istemiyoruz. Bu iþ reformistlerin ve oportünistlerin iþi. Biz faþizmi yýkmak ve emeðin iktidarýný kurmak istiyoruz. Bu yüzden rotamýz hep sokaklar ve burjuvazinin iktidarýný sarsacak, yýkacak bir mücadele hattý olacaktýr. Anti-faþist gençliðin de mücadele hattý bu olmalýdýr. ci) Anti-faþist gençliðin bulunduðu her yerde faþizmin sivil- resmi güçlerine üstünlük saðlamasý; eylem ve hareket üstünlüðünü kurmasýyla mümkündür. Savunma deðil saldýrý, moral üstünlüðü bir an dahi elden býrakmamak için sürekli ve canlý bir çalýþma! cii) Hemen her yerde süren mücadeleler mutlaka incelenmeli ve deneyimler yaygýnlaþtýrýlmalýdýr. ( Ýzmir’de Ege üniversite’sinde faþist öðrencilerin eyleminin daðýtýlmasý ve bu eyleme yapýlan hazýrlýklar gibi) ciii) Gençliði kazanacaðýz! Tüm kadrolarýmýz gençlik kitlelerinin içinde ve onlarla kurduklarý güçlü baðlarla devrimin pratik örgütlenmesi için göreve! Ocak-2014

160


Zamanın Dili

SOKAĞA SANSÜR İŞLEMEZ! Ýnternette sansür yasasý meclisten geçti! Çaldýklarýný ayakkabý kutusunda saklayanlar, daha da fazlasý ortaya çýkmasýn diye; herkesin “kiþisel haklarýný” bilgisayar kasalarýnda güvence altýna alýyor. Baþbakan da Ýstanbul’da “Çok çok affedersiniz, kusura bakmayýn, edepsiz görüntülere dokunma diyerek, edepsizce sokaða çýkýyor,” diyerek bu yasanýn neden çýkarýldýðýný çok güzel özetliyor! Demek ki yaptýklarýnýn edepsizlik olduðunu kabul ediyor. Ve burjuva sýnýfýn tüm edepsizlikleri ifþa olmasýn diye her þeyi yapmaya hazýrlar. Herkes artýk çok rahatlamýþ olmalý, ne de olsa herkesi dinleyen burjuvazi artýk sanal alemde haklarýmýzý koruyacak! Artýk her birey güvende. Yaþasýn kiþisel haklar ve özel yaþamýn gizliliði ilkesi, kahrolsun toplumun özgürlüðü! Yaþasýn burjuva sýnýfýn ‘bir’icik iktidarý, kahrolsun burjuva iktidara karþý olanlar! RTE’nin bilinç altýnda yatanlar bir kenara, TV ekranlarýnda, 161


Umut Güneş

yazýlý basýnda dile getirdikleri “kiþisel haklarý” koruma altýna alýyoruz, interneti güvenli hale getiriyoruz sözleri koca bir yalan. Bu eski bir tartýþma ama burjuva iktidarlarýn en güvenilir silahlarýndan biri olan “bireyin özgürlüðü”, “bireyin haklarý” vs. türünden lakýrdýlar bilinen liberal görüþlerdir. Burjuva özgürlük kavramý, halklarýn ve emekçilerin özgürlüðü dýþýnda her þeyi içeriyor. Burjuva iktidarý güvence altýna alacak her türlü ahlak, her türlü birey hakkýný içeriyor. Çünkü burjuvazi kendi iktidarý ve iktidarýnýn devamlýlýðý için bu haklarý tanýyor! Ama bir sýnýf olarak karþý koyuþun amansýz düþmanýdýr burjuvazi! Zira orada kendi yok oluþunu görür ama “birey”de kendi varlýðýný!... Burjuvazi “ben”cidir. “Bencil”dir. Toplum adýna konuþtuðu her an, bahsettiði kendi sýnýf çýkarlarýdýr esasýnda. Birincisi; “kiþisel haklar” dedikleri þey burjuva özel mülkiyeti ve bu mülk edinmenin yasalarýný içermektedir. Yani bildiðimiz çalma, sömürme ve gerekirse öldürme! Ýkincisi; güvenli internet diye bahsettikleri burjuva iktidarýn güvence altýna alýnmasýdýr. Her türlü eleþtirinin yok edildiði bir ortamý yaratmaktýr. Bugün AKP þahsýnda Türkiye tekelci kapitalizmi, emekçilerin yumruðu altýnda ezilmiþ burjuva sýnýflarýn yaþadýðý bunalýmý ve çöküþü yaþýyor. Normal þartlar altýnda burjuvazinin kabul edebileceði pek çok þey bugün tahammül edilemez boyutta. Ýnternette ki sansür bunu ifade ediyor! Ama insanlýk nelere þahit oldu! Burjuvazi kendi sýnýf çýkarlarýný korumak için neler yapmadý ki? Kremetoryumlar, dünya savaþlarý ve bu savaþta yaþananlar akla ilk gelenler. Ve bu kanlý tarihin sahibi burjuva sýnýflar hep “bireyin” özgürlüklerinden bahsedip, koruyucusu olacaklarýný ilan ettiler. Ne zaman ki tüm toplumun özgürlüðü gündeme gelir, o zaman polis joplarý, asker dipçikleri ve anayasal zincirler “birey”i korumak adýna iþler! Ne zaman ki toplum farkýna varýr kendisinden çalýnanlarýn, o zaman “birey” kazançlarý, kayýplarý gündeme gelir! Ne zaman ki toplum kendisinden saklanan gerçekleri öðreniverir ve harekete geçer, o zaman “birey” in haklarýna olan saldýrýlarý durdurmak için sansür devreye girer. Ve bunun hep böyle gideceðini zannederler!... 162


Zamanın Dili

Neyse ki sokaklar var! Evet, karanlýðýn sizi boðduðunu düþündüðünüz anda sokaklardan yükselen sesler sizi uyandýrýr. Ve o sokaklarda gerçeklerin gücüne inanan ve haklý olduðunu bilerek mücadele eden binlerce genç var. Emekçiler var! Ve burjuvazi yasalarla gerçeklerin yok edilemeyeceðini bu sokaklarda öðrenecek! Ama daha da önemlisi þu; toplumun ezici çoðunluðu, bu yasalarýn toplumu susturmak için çýkarýldýðýnýn farkýnda! Hükümetin tüm kadrolarý her ne kadar bunun aksini kanýtlamak için TV’lerde kendi gerici ve liberal görüþlerini zýrvalasalar da, inandýrýcýlýklarýný çoktan yitirdiler. Kullandýklarý argümanlar toplumun en geri duygularýný harekete geçirmek için hazýrlanmýþ ve sipariþ edilmiþtir. Bu da yalnýzca kendi tabanlarýnýn en gerici unsurlarýný harekete geçirir. Burjuvazi ne yaparsa yapsýn aslýnda hayata geçirdiði tek bir þey var: Devrimin toplumsal güçlerini sokaklarda birleþtirmek! 31 Mayýs ayaklanmasý da böyle bir patlama deðil miydi? Ýnsanlarýn hareket alaný daraldýkça daralýyor ve geriye tek bir þey kalýyor: Sokaða Çýkmak! Sokak, iþçi ve emekçilerin, gençliðin siyaset alaný oldukça ürkecek bir þey yok! Zira sokaktaki siyaset devrimci ve halkýn iktidarýna yürüyen bir rotaya sahip. Þubat-2014

163


Umut Güneş

GREİF İŞGALİNDEN NOTLAR

31 Mayýs ayaklanmasýnýn etkileri artýk iþçi sýnýfý içinde kendisini eylemlerle de göstermeye baþladý. Yerel seçimler yaklaþýr ve tüm burjuva partiler yalanlarýný halka anlatmaya dursun; genç iþçilerin önünde etkileyici bir örnek var. Ayaklanmanýn sloganý olan “Bu Daha Baþlangýç Mücadeleye Devam” þiarýyla fabrikalarýný iþgal eden Greif iþçileri, iþgallerinin ikinci haftasýný geride býrakýyor.(bu yazý yazýlýrken 15. günüydü) Üstelik bu eylem kýsa sürede yine bir fabrika bölgesi olan Lüleburgaz’da etkisini gösterdi ve Zentiva ilaç fabrikasýnda da iþten atma tehdidine karþý iþçiler fabrikalarýný iþgal ettiler. Bunca yolsuzluk ve dolanýn içerisinde genç iþçi ve emekçilere, öðrenci genç liðe gerçeði iþçi sýnýfýnýn bu militan eylemleri yol gösteriyor, ki içlerinde genç iþçilerin sayýsýnýn fazlalýðý bu eylemlere enerji ve güç katmýþ durumda. İþçi sýnýfý hareketi içerisinde böylesi eylemler uzun zamandýr görülmüyordu. Sokaklarda binlerle gücünü ifade eden; fabrika önlerinde aylarca süren direniþlere, þimdide fabrika iþgal eylemleri eklenmiþ oldu. Kuþku yok ki, bu eylem türünü daha fazla göreceðiz. þimdi bu eylemin gücüne, örgütleniþine ve genç iþçilere yol gösterici olan birkaç özelliðine deðinelim. a)İlk olarak komite- konsey örgütlenmesinin önemi, avantajlarý ve mücadele içerisindeki rolü bu iþgalde çok açýk görülüyor. Bölüm bölüm örgütlenen Greif iþçileri, örgütlü olduklarý sendikanýn dahi haberi olmadan fabrikalarýný bu komitelere dayanarak iþgal ettiler. Yine bu komitelere dayanarak iþgallerini sürdürüyorlar. Ayrýca birlikte tartýþýlýp, kararlarýn birlikte alýnmasý burjuvazinin saðlayamadýðý demokrasiyi de saðlamýþ oluyor. Greif iþçilerinin örgütlenme yetenekleri ve eylemin kendisi, iþçi ve emekçilerden gelen, sosyalist güçlerden gelen karþýlýksýz, samimi dayanýþmayla büyüyor. b)Komite- konsey örgütlenmelerinin sendikal bürokrasiyi nasýl dize getirdiðini yine bu eylemde görmek mümkün. Sendikal bü164


Zamanın Dili

rokrasi iþçilerin öz örgütlenmesi karþýsýnda yenilmiþtir ama tamamen ezilmemiþtir. Yenilmiþtir çünkü, daha ilk günden eylemi desteklemediklerini ifade eden sendikacýlar, iþçilerin kararlýlýðý karþýsýnda geri adým atmýþtýr. Ezilmemiþtir çünkü; görevleri iþçileri kontrol altýnda tutup sermayenin diþlilerinin sorunsuz iþlemesi olan sarý sendikacýlarýn yýllarca yönetme kabiliyetlerine karþý iþçiler uyanýk olmalý ve kontrolü ellerinden býrakmamalýdýr. Böylece sarý sendikacýlarýn her türlü saldýrýlarý, oyunlarý boþa çýkartýlabilir. c) İþçilerin talepleri arasýnda bulunan taþeron iþçilerin de kadrolu olmasý (ki bu talep iþçilerin olmazsa olmaz taleplerinden ve neredeyse iþçilerin üçte ikisi taþeronda çalýþýyor) da son derece önemlidir. Örgütsüzlüðü, esnek çalýþmayý ve aðýr sömürü çarkýný yaygýnlaþtýran taþeron sistem tuzla buz edilmelidir. d) İþçi sýnýfýnýn mücadele tarihinde her zaman anýlacak bu örneði yaratan Greif iþçileri; 1 Mayýs öncesinde iþçi sýnýfýna moral ve güç katmýþ, burjuvaziye korku salmýþtýr. (Daha þimdiden çevre fabrikalarda iþçilerin maaþlarýna olan zamlar %1- 2’lerden, %15’e çýkmýþ durumda) e)Yukarýda söylenenler bu eylemin öne çýkan yanlarýdýr. Daha þimdiden eylemin içinde vücut bulmuþ yanlardýr. Ama burada þunu da belirtmek gerek; genç iþçiler bu eylemlerde her zaman iþçilerin birlikteliðini, dayanýþmasýný ve örgütlülük bilincini en önemli kazaným olarak görmeli ve korumalýdýr. Bu daha ileride yürütülecek mücadelelerin güvencesidir. İkincisi ise; Greif iþçileri kendi taleplerinin yaný sýra toplumun ezilen kesimlerinin genel çýkarlarýný savunduklarý, dile getirdikleri oranda, toplumun en genel desteðini kazanacaktýr. Çünkü bütün eylemlerin sonunda ( baþarý kazandýðýmýz ya da kaybettiðimiz) karþýmýza çýkan çýplak gerçek þudur: İþçi ve emekçiler kendi iktidarlarýný kurmadýkça, sömürücülerin iktidarýný yýkmadýkça, iþçi sýnýfý ve toplumun diðer ezilen kesimleri mutlu yaþama sahip olamaz. İþçi sýnýfýnýn mücadelelerle dolu tarihi bu baþarýyý kazanmanýn örneklerini genç iþçilere, emekçilere fazlasýyla veriyor. Þubat-2014 165


Umut Güneş

“Az olmamýz felaket deðil, milyonlar bizimle olacaktýr”

Lenin

NEDEN BOYKOT EDÝYORUZ! Neden etmeyelim? Bugüne kadar kapitalist dünyanýn sandýklarýndan emekçilere, gençliðe yarar bir þey çýktý mý? Yerel seçimler deyip küçümsemeyin, dinci gerici hükümet bu seçimlere farklý anlamlar yüklüyor ve öyle de. Her þeyden önce 31 Mayýs’tan sonra ülkede yaþananlar olaðan üstü bir hýzda geliþiyor. -Lenin’in deyimi ile yýllar günlere, haftalara ve günlere sýðýyor-. Hükümet katýnda krizler, istifalar patlak veriyor. Burjuva dünya kimin daha çok çaldýðýný, yolsuzluðun alasýný kimin yaptýðýný tv’lerde, gazetelerde ve reklamlarda, mitinglerde göstermek ve kendi baþýný kurtarmak için çýrpýnýyor! Burjuva dünyada herkes bizlere diðerinin yalan söylediðini söylüyor. Ve en az yalan söyleyeni de bulmamýzý istiyorlar. Yani bizden oy vermemizi istiyorlar… Ne için? Gençliðin taleplerini dile getireceði ve mücadelesini büyüteceði baþka bir alan mý yok? Neredeyse soygun ve talaný ahlaký haline getirmiþ bir düzenin, alternatifi yine soygun ve talan düzeninin içinde olduðu için mi? Hayýr! Ne iþçi gençliðin daha fazla taþeron çalýþma ve iþ cinayetleri için, ne de öðrenci gençliðin daha fazla cop, daha fazla baský ve pahalý eðitim için verecek oyu yok! Hayýr! 31 Mayýs’tan bu yana sarstýðýmýz, çatlattýðýmýz bu dinci gerici iktidar daha fazla orada dursun ve yalan söylemeye, soy166


Zamanın Dili

maya devam etsin diye, katletmeye ve hakaret etmeye devam etsin diye verecek oyumuz yok! Geleceðimizi daha fazla karartsýnlar diye verecek bir tek oyumuz dahi yok! Çünkü biz uzun bir zamandýr geleceðimizi kendi ellerimize alacak mücadelenin yolunu fazlasýyla açtýk. Emekten ve halktan yana bir iktidarýn tohumlarýný attýk. (Forumlar, komiteler vs.) Ve buradan yürümek istiyoruz. Danýþmanlarýnýn, ekonomistlerinin ve satýlmýþ tüm yazarlarýnýn ortak çabasýnýn yaklaþan büyük çöküþü gizlemek, düzenin bekasý için rakamlar ve raporlar sýraladýklarýný biliyoruz. Ama bizlerin peþinden gideceði tek þey yaþamýn gerçekleridir. Ve onun karþýmýza çýkardýðý rakamlar, raporlar bize baþka bir þeyi ifade ediyor: Devrimin kaçýnýlmaz ve güncel olduðunu! Eðer biz iþçi ve öðrenci gençlik sokaklarda kurduðumuz iktidarý(Taksim Komünü), siyasal iktidarla pekiþtirirsek özgürlük bize hiç de uzak deðil. Hayallerimizin peþinden korkusuzca gideceðimiz günler hiç de uzakta deðil. Ýþte bu yüzden þimdi boykot etmeliyiz! Hemen hepsi emekçilerin alýnterini ceplerine indirmiþ ve daha üç aylýk çocuklar soðuktan ölürken; yaþamýn bize gösterdiði gerçek buyken bunu görmezden gelemeyiz! Gelmeyeceðiz de! Aktif boykotu örgütleyeceðiz. Daha güzel bir çevrede yaþamak için daha adil ve emekten yana bir iktidarýn gerekli olduðunu söyleyeceðiz. Elektrik faturasýný ödeyemediði için kýzýný satmak zorunda kalanlarýn olmadýðý bir dünyanýn mümkün olduðunu Taksim’de gösterdik diyeceðiz. Ýþçi ve öðrenci gençliðin samimi çabasýnýn, politikaya hiç olmadýðý kadar uyanan milyonlardan destek göreceðini ifade ediyoruz. Çünkü biz artýk iç savaþýn birçok aþamasýnda eðitildik, kitleler eðitildi ve iktidarýn milyonlarýn göstereceði cüretin ve alacaðý doðru politik tutumun arkasýnda olduðunu biliyoruz. Evet boykot ediyoruz çünkü devrimi örgütlüyoruz! Mart-2014

167


Umut Güneş

BAŞARININ YOLU “Bugün insan, bu baþarýnýn nedenlerini, yani Gramci, Togliatti, Terracini tarafýndan yönetilen hareketin ülkenin politik sahnesinde en öndeki yeri almasýna yol açan nedenleri kavramak isterse, bunlardan ilkinin haftalýk derginin kendisinden ve onun, ülkenin en ileri devrimci çekirdeðini oluþturan Torino’lu iþçilerle doðrudan iliþkilerinden kaynaklandýðýný görür” (Togliatti yaþamý ve savaþýmý, sf. 46)

Ýtalya faþizmin iktidara geldiði ilk yer. 1922’de Musoloni liderliðindeki faþist güçler, Ýtalyan iþçi sýnýfýna ve ezilen halklara ýzdýrap dolu yýllarý yaþattýklarý iktidarlarýný kurdular. Ýtalyan faþizmi aþaðýdan yukarýya örgütlenen ve iktidara gelen faþizm türlerindendir. Týpký Hitler faþizmi gibi... 1944’de Ýtalya’da faþizmi yýkana kadar Ýtalyan komünistleri nasýl mücadele ettiler? Sendikalardan, gençlik örgütlerine kadar her yerde örgütlerini kuran faþizm, yýllarca iktidarda kalsa da; 2. paylaþým savaþýmýnda Yunan, Habeþistan vb. halklara kan kusturmuþ olsa da, Musoloni iktidarý Ýtalyan iþçi sýnýfýnýn, gençliðinin ve baþta Sovyet halklarý olmak üzere dünya halklarýnýn mücadelesiyle kendi oluþturduðu kan denizine gömüldü! Yukarýda aktarýlanlar iþte bu faþist iktidarýn pençeleri altýnda 168


Zamanın Dili

mücadele eden Ýtalyan Komünistlerin baþarýsýnýn anahtarýný anlatýyor. Elbette tek baþýna en ileri iþçilerle kurulan baðlar bu baþarýyý saðlayamaz ama o olmadan da olmaz! 31 Mayýs ayaklanmasýyla birlikte yaþadýklarýmýzý gözden geçirdiðimizde; gerek iþçi sýnýfý içinde gerekse de öðrenci gençlik içinde ortaya çýkan ve arkasýnda onlarý, yüzleri, binleri yürüten doðal öncüleri görmemek elde deðil. Devrimci mücadelenin onlarca yýllýk çalýþmasý ve birikimi böylesi patlama anlarýnda meyvesini veriyor. Ama iþ bununla bitmiyor. Sadece pratikte deðil, süreç içerisinde politik olarak da öne çýkan, geliþen bu kadrolar mücadelenin geliþimi açýsýndan hayati önemdedir. Bu baðlar Ýtalyan faþizminden (sadece baský olarak deðil, faþist iktidarý ayakta tutmanýn yolu olarak oluþturduklarý örgütlenmeleri ile de) pek de farký olmayan dinci- gerici iktidara karþý verilen mücadelede ve en nihayetinde bu iktidarýn yýkýlmasý için son derece önemlidir. Hayatýn her alanýnda bu insanlarla kurduðumuz iliþkilerde, yaþadýðýmýz sürecin devrim süreci olduðunu ifade eden en güçlü kanýtlarý görmüþ olacaðýz. Sürecin kitlelerde yarattýðý bilinç sýçramasýný görmüþ olacaðýz. Hemen her alanda korku duvarýnýn tuzla buz olduðunu görmüþ olacaðýz. En önemlisi kitlelerin türlü yollarla ifade ettiði devrim isteðinin ne kadar güçlü olduðunu görmüþ olacaðýz. Devrimci araçlarýn ve söylemlerin kitleler tarafýndan ne kadar çok dile getirildiðini ve pratiðe geçirildiðini görmüþ olacaðýz. Baþarýlý bir devrimci çalýþmanýn ölçütlerinden birinin kurulan bu baðlar olduðunu hatta en önemlisi olduðunu söylemeye gerek yok. Berkin Elvan’ýn ölümsüzleþmesinden sonra yaþanýlanlara bir bakýn; boykot gibi devrimci bir araç hemen hiç tartýþýlmadan en baþta liseliler olmak üzere, üniversiteliler tarafýndan nasýl da hayata geçirildi. Liseli öðrenciler birbirlerinden cesaret alarak ve öfkelerini doðru biçimde kullanarak hareket ettiler. Bir ayaklanma deneyimi yaþadýlar. Kimi yerlerde öðrenciler sýnýflarý dolaþarak profesyonel bir devrimci gibi ajitasyonlar çekerek, kimi yerlerde müdürleri ile kavga ederek kimi yerlerde ise ne yapýlacaðý sanki önceden kararlaþtýrýlmýþ gibi tek vücut olarak hareket ettiler. Ýþte 169


Umut Güneş

bizlere baþarmamýzýn, kitlelerin sevgisini kazanmamýzýn yolunu açan ara halkalar yýðýnla yaþamýn içinde. Ve bizlerin oralarda olmasý, bu doðal öncülerle güçlü, saðlam baðlar kurmasý gerekiyor. Onlarýn oluþturduklarý örgütlenmeleri desteklemek, bu örgütlülüðü en doðru biçimde mücadeleye sevk etmek için yardýmcý olmamýz gerekiyor. Eðer bu noktada gerekeni yaparsak, Ýtalyan yoldaþlarýmýzýn gösterdiði baþarýyý bizlerin de baþarmasý mümkün. Ki bizler çok daha olgun koþullara sahibiz. Hem iþçiler içerisinde GEB, hem de öðrenciler içerisinde DÖB (ki liseliler son derece aktif) bu öncüllerle güçlü politik iliþkiler kurmalýdýr. Çünkü mevcut dinci gerici iktidar uyguladýðý politikalarla milyonlarý politik yaþama uyandýrmada ve harekete geçirmede son derece baþarýlý. Ve buna bir son vermek istiyorsak, politikanýn insanlarýn yaþamýna bu kadar girdiði bir ortamda, bizlerin de daha fazla günlük çalýþma ve örgütlenmeye giriþmemiz gerekiyor. Hem de hiç vakit kaybetmeden! Mart-2014

170


GENÇLÝK GÖREV BAÞINA!

Zamanın Dili

Ýþte o gün geliyor! Tüm dünya iþçi sýnýfýnýn birlik, mücadele ve zafer günü olan 1 Mayýs yaklaþýyor. Tüm dünyada olduðu gibi bizlerde sokaða çýkacak, Taksim’in yolunu tutacak ve görkemli bir günü( belki de günleri) yaþamak için harekete geçeceðiz. Hatýralarýmýz hala taze. 31 Mayýs’tan bu yana her Taksim’e çýktýðýmýzda zihnimizde canlanan barikatlar, hep istenilen birliktelik ve dayanýþma duygusu ve kuracaðýmýz yeni dünyanýn küçük bir örneði olan Taksim komünü! O günleri istemekte her genç, kadýn ya da çalýþan haklýdýr. Çünkü orada bizlerin, iþçilerin, emekçilerin iktidarý vardý ve nasýlda köklü sorunlara bir anda çözümler bulmuþ ve burjuvazinin yalanlarýný ortaya koymuþtuk. Korkularýmýzý yýkýp, birlikteliðimizin gücünü, sokaðýn gücünü gördük. Hala 31 Mayýs’ýn anýlarý günlük yaþantýmýza ve siyasetimize yön veriyor. Çünkü 31 Mayýs ayaklanmasý en köklü sorunlarýn zor yoluyla çözülebileceðinin( tarih birçok kez göstermesine raðmen) bir kanýtýný daha gösterdi. Ve biz gençler; öðrenciler, iþçi gençler, kadýnlar, iþçiler olarak sokaðýn devrimci deðiþtirici yolunu tek gerçek ve güvenilir yol olduðunu ifade ediyoruz. (Hatta seçimler sonucunda hükümette olan, muhalefette olan ya da seçimlere bel baðlayan reformistler de dahil, oylarýný dahi sokakta korumaya çalýþarak sandýðýn ne kadar hileli, güvenilmez olduðunu bir kez daha ifade etmiþtir. Üstelik bu durum seçimlerin tek gerçek sonucudur.) Hatýralar güzeldir, özelikle devrimci dönemlerin anýlarý ama biz Marksist- Leninistiz ve hatýralarýn mest ediciliði ile deðil gerçeklerin yol göstericiliðinde hareket ederiz. Ve gerçek þu ki; 1 Mayýs burjuvazi için bir ayaklanma provasý olacak. Bütün bir yýlda kazandýðý tüm tecrübelerini kullanacak. Sokak savaþlarýnda etkin olabilmenin tüm yollarýný deneyecek. En nihayetinde devrim sadece hayallerde kalabilsin ( o da acý olaylarla anýlsýn diye) ve bir daha cüret edilmesin diye, tüm ayaklanmacýlarýn yenilmesi için uðraþacaktýr. Bir defa belirlemeyi böyle yaptýktan sonra, bizlerin görev ve sorumluluklarý da ortaya çýkmýþ oluyor. O zaman en baþta sa171


Umut Güneş

vaþacak ordumuzu toplamalýyýz. Ki bir yýldýr, ayaklanma koþullarýnda okullarýnda, mahallelerinde bizzat savaþýn içinde eðitilmekteler. Devrimin en kararlý ve coþkulu ordusu iþçilerden, özellikle de genç iþçilerden oluþacaktýr. Burjuvazinin sinir uçlarýnda( sanayi alanlarý, üretim merkezleri) kriz yaratacak olan onlardýr. Genç iþçileri sokaklara dökmeli ve en büyük inisiyatifle mücadeleye yönlendirmeliyiz. Ve öðrenci gençlik; her zaman fedakar ve cüretli mücadelenin neferi olan bu kesim 1 Mayýs günü ve sonrasýnda en güvenilir güçlerdendir. Burjuvazi 1 Mayýs’ý resmi tatil yaparak bu hareketli kesimin sürekli sokaða çýkmasýnýn da önünü açmýþ oldu. Bu avantajý deðerlendirmek gerek. Üstelik tüm 1 Mayýs alanlarýnda gözler Taksim’e çevrilmeli ve orasý devletle çatýþmaya girdiðinde, cepheyi geniþletmek de diðer bölgelerde yer alan yoldaþlarýmýzýn görevidir. Bu nedenle ayaklanma günlerinden bu yana savaþ sahamýzý (Taksim ve tüm merkezler, mahalleler) bir komutanýn savaþ sahasýný incelemesi gibi incelemek ve bütün bir yýlýn deðerlendirmesine göre yeni yöntemler, taktikler geliþtirmek durumundayýz. Çünkü sonucu belirleyecek olan sokakta vereceðimiz mücadele ise hazýrlýðýmýzý da ona göre yapmak zorundayýz. Burjuvazi belli merkezleri elinde tutarak, kendi kurduðu barikatlarýn arasýnda savunmada olacaktýr. Ki siyasal açýdan da burjuvazi savunma durumundadýr. Onu yýkmak ve devirmek için en cüretli biçimde saldýrmak gerekir. Bu politika bizi zafere götürecek olandýr. Gençlik yaratýcý ve cesur giriþimleriyle burada öncü konumundadýr. Artýk tüm sözler içeriðin gerisinde kalmakta ve pratik en öne geçmiþtir. Þimdiden örgütlenmek ve cesaretle saldýrmak için harekete geçmeliyiz. Zincirleri kýrýp özgürlük bayraðýný dalgalandýrdýðýmýzda tüm dünya iþçi sýnýfýnýn kalbiyle ve bilinciyle bizimle olduðunu, onlarýn da devrimin özgürleþtirici yolunu izleyeceðini unutmayalým. Zafere Kadar Devrim! Nisan-2014

172


Zamanın Dili

ÝKÝ RESÝM Tarihte her büyük olayý ifade eden simgeler vardýr. Fransýz devrimini anlatan, elinde bayraðý ile barikat üstünde duran kadýn ya da Bastill’in basýlýþýný gösteren resimler gibi... Ekim devrimin ayaklanmasýný gösteren, görkemli mitingleri günümüze aktaran resimler gibi… Her büyük olayda öne çýkan, olayýn içeriðini ifade eden simgeler zaman geçse de etkisini ve anlamýný yitirmez. Gelecek kuþaklara kalýr ve her dönemin devrimcileri kendi örneðini de yaratýr. Bizim devrimimizin kalbinin nerede attýðý sorulursa, cevap Taksim meydaný olacaktýr. Ýki ayrý kuþak yarattýklarý örneklerle bunu gösterdi. Çünkü tarihimizin iki önemli olayý bu meydanda hayat buldu. Bu öyle iki olay ki kendi dönemine damga vuran, 173


Umut Güneş

güncel politikasýna yön veren ve sýnýflarýn karþýlýklý iliþkisini yeniden belirleyen önemdeydi. Biri 77 1 Mayýs’ý, diðeri ise 31 Mayýs ayaklanmasýdýr. Her iki olay da tarihe geçti ve kendisini gelecek kuþaklara aktaran araçlara sahip. Örneðin 77 1 Mayýs’ýnýn en görkemli resimlerinden biri olan, AKM üstünde zincirlerini kýrýp, kollarýný açmýþ ve ona doðru yürüyen yüz binleri kim unutabilir? Geldi geliyorum diyen devrimi gelecek kuþaklara daha iyi ne gösterebilir? Örgütlü iþçi sýnýfýnýn burjuvazide yarattýðý korkuyu da görmek mümkün zira 77 1 Mayýs’ý sermaye sýnýfýnýn ve faþist devletinin, devrimin geliþimini engellemek için neler yapabileceðini gösterdi. 77 katliamý iþçi sýnýfýnýn zihninden asla silinmeyecek. Ama 77 1 Mayýs’ý birleþik devrimimizin ve dayanacaðýmýz sýnýfýn iþçi sýnýfý olduðunu da, daha o gün kanýtlamýþtý. Ýkinci resim ise, 31 Mayýs ayaklanmasýnýn milyonlarca çekilmiþ kareleri içinde nerdeyse en çok öne çýkanýydý, yine AKM üstüne asýlmýþ ve çeþitli sloganlarýn yazdýðý pankartlarýn olduðu ve 31 Mayýs ayaklanmasýnýn toplumsal tabanýný yansýtan renkli AKM binasý resmidir. (Tarihte çok az kültür binasý bir devrimin geliþimi içinde böyle yer almýþ ve tanýðý olmuþtur.) Ve o resimde yer alan pankartlar arasýnda dev Deniz Gezmiþ pankartý ise týpký 77’de zincirlerini kýrmýþ iþçi gibi kendi dönemini ifade ediyordu. Bir dönemin ifadesi olmanýn yaný sýra asýlý kaldýðý sürece ayaklanmacýlara büyük moral vermiþ, ayaklanmacýlarýn deyimi ile “eksik olan” tamamlanmýþtý. 77 1 Mayýs’ý iþçi sýnýfýnýn gücünü ve görkemli yükseliþini simgeliyordu. 31 Mayýs ayaklanmasý ise tam anlamýyla gençliðin öncülük ettiði ve toplumun hemen her kesiminin faþizme karþý ayaklandýðý bir olaydý. Denizleþen gençlik bir döneme artýk yeter demiþ ve ayaklanmýþtý. Ayaklanma politik iktidarýn alýnmasýyla sonuçlanmamýþ olsa da, yarattýðý deðerler devrime güç katmýþtýr. Üstelik ayaklanma koþullarý bugün de sürmekte ve giderek daha olgun hale gelmektedir. 77’yi bize gösteren resim devrimin dayanacaðý sýnýfý tart174


Zamanın Dili

ýþmasýz bizlere anlatýyor, 31 Mayýs’ý gösteren resim ise devrimin motor gücü olan gençliði… Ve þimdi, biri Mayýs’ýn baþýnda diðeri sonunda olan iki tarihsel olayýn öne çýkan kesimleri; 2014 1 Mayýs’ýnda birlikte devrimimizin kalbi olan Taksim Meydanýna girmek için yan yana gelecek! Belki bir üçüncü resim, faþizmin yýkýlýþýný ve devrimin zaferini simgeleyen kareyi görmek mümkün! Ama önce aþýlmasý gereken engeller var! Burjuvazi hazýrlanýyor, 1 Mayýs’ta sokaða çýkanlarý ezmek için güçlerini toparlýyor. Devrimci gençliðimiz de sermaye sýnýfýyla ve onun faþist devleti ile kýyasýya bir mücadeleye hazýr olmalýdýr. 1 Mayýs günü barikatlarýn ardýnda biz deðil onlar olacak. Ve ne kadar engel olmaya çalýþsalar da, hemen her sokaktan, caddeden ve birçok araçla Taksim’e girmek isteyen kitle karþýsýnda ne kadar küçük olduklarýný görecekler. Biz ise ne kadar çok ve büyük olduðumuzu göreceðiz… Düzenli ve ancak düzen içinde bir þey ifade eden güçlerini daðýtmak için, Denizleþen gençlik bu güne kadar ki sokak savaþlarýnýn deneyiminden faydalanmalýdýr. Kitlelerin devrimci þiddeti, sermayenin kurduðu barikatlarý da, engellerini de aþabilecek güçtedir. Ýki resmi yan yana koyunca eksik olan þey devrimin zaferini gösteren resimdir. Bu 1 Mayýs’ta olanlar ise devrimin zaferi gerçekleþtiðinde önemli bir yer kaplayacak. Þimdi hazýrlanmalý, örgütlenmeli ve Denizlere verdiðimiz sözü tutmak için harekete geçmeliyiz! Nisan-2014

175


Umut Güneş

DENİZLERİN YOLUNDAN Her dönemin simgeleri vardýr. Her simgenin de anlamý. Devrimci dönemlerin simgeleri hemen her mücadele alanýnda yaný baþýmýzda bulunur. Bizlere güç ve moral verir. Fakat simgeler taþýdýklarý deðerlerle, ifade ettikleriyle önemli ve anlamlýdýr. Nasýl ki tüm dünyada Che, devrimin ifadesiyse ve her devrimci giriþimde neresi olursa olsun onu görüyorsak; Denizler de Türkiye ve K. Kürdistan birleþik devriminin simgesidir. Bu topraklarda yaþanan her devrimci giriþimde de Denizleri görmek mümkün. Yediden yetmiþe emekçilerin gönlünde yer etmiþ olan Denizler, devrimci düþünceleri ve pratikleri ile onlarla kopmaz baðlar kurmuþlardýr Denizleri sadece idamlarýyla dile getirmek, ama faþizmin neden onlarý idam ettiðini ifade etmemek, en hafif tabirle Denizleri etkisiz romantiklere dönüþtürmektir. Oysa gerek DÖB, gerekse de THKO pratikleri, Denizlerin bugünün devrimcile176


Zamanın Dili

rine dahi kalan devrimci derslerle doludur. Devrime boylu boyunca hayatlarýný vermeleri ve burjuvaziyle uzlaþmaz bir mücadeleyi yaþamlarýyla bütünleþtirmiþ olmalarý; emekçilerin onlara duyduðu sevginin en büyük kaynaðýdýr. Çünkü bu uzlaþmaz mücadelede Denizler; öðrenci gençliðin, emekçilerin, yoksul köylülerin gelecek ideallerini, yaþamak istedikleri dünyayý ve özlemlerini temsil ediyordu. Bugün dahi öyledir. Hem Che hem de Denizler yaþadýklarý dönemin canlýlýðýyla emekçilerde ve gençlikte ayný istekleri ve geleceði ifade ediyor. Ýþte bu nedenle, ne burjuvazinin her þeyi metaya dönüþtürme çabasý, ne de devrimci olan ne varsa tahrif eden, içini boþaltan reformizm, Denizlerin devrimci etkisini emekçiler ve gençlik üzerinde yok edemez! Her ne kadar reformizm devrimci yükseliþ dönemlerinde, düzen içi bir alternatif yol olarak Marksizmin karþýsýnda yer alsa da, gerçek yaþam baþka bir þeyi ifade ediyor. Gerçek yaþam týpký Denizlerin idam sehpasýna tereddütsüzce çýkýþlarý gibi; devrimi gençliðin karþýsýna tereddütsüzce çýkarýyor. Bu nedenle nerede uzlaþmaz bir mücadelede ve devrimci kopuþ görsek ellerde Denizleri görürüz. Ama kimse Denizleri uzlaþmanýn ve pasifliðin simgesi haline getiremez. Zira bugünün dahi en temel ve köklü sorunlarýna Denizler devrimci cevaplar vermiþtir. Deniz Gezmiþ’in idam sehpasýnda söylediði son sözler bunu en yalýn ve güzel ifadesidir. Ezilen uluslar sorununda çözümün yolunu (bazýlarý bunu reformistçe ifade etse de) göstermiþtir. “Yaþasýn Türk ve Kürt halklarýnýn birlikte mücadelesi” sloganý bunu en özlü biçimde ifade etmektedir. Ortak düþmanlarý olan Türk ve Kürt burjuvalarý halklarýn ezilmesi için birleþmiþtir. Öyleyse bizlerin de özgürlüðü, mücadelemizi ortak düþmana karþý birleþtirmekten geçiyor. Yine öðrenci gençliðin mücadele perspektifi Denizlerle yeni bir boyut almýþtýr. Onu yoksul köylüler için toprak iþgalinden tutun da, iþçiler için eylem alanlarýnda görmek mümkündür. Öðrenci gençliðin mücadelesi onlarda hiç bir zaman salt 177


Umut Güneş

öðrenci olmamýþtýr. Her zaman bakýþlarında devrim vardýr. THKO’nun kuruluþu ise tam anlamýyla Denizlerin devrimi nasýl algýladýklarýný ve hayata geçirmek istediklerini göstermektedir. Kaç kiþi olduklarýna bakmadan yapýlmasý gerekenleri yapmak için adým atma, etkin olmak ve kitlelerin devrimci mücadelesi için harekete geçmek THKO pratiðinde görülebilir. Devrimci enternasyonalizm yine Denizlerin yaþamýnda Filistin kamplarýnda feda birliklerinde savaþacak kadar ileridir. THKO’nun doðuþu ise birleþik devrimimizin kaderini baþtan sona deðiþtirmiþtir. Zira Denizler bu topraklarýn ilk gerilla önderleridir. Ve 71 devrimci çýkýþýndan itibaren devrimci mücadele döneminin baþlatýlmasý tesadüfi deðildir. Ve tüm bunlar elbette bir kýlavuz öncülüðünde oldu. Denizlerin kýlavuzu Marksizm Leninizmdir. Marksist Leninist düþüncenin yol göstericiliðinde anýn devrimci görevleri Denizler açýsýndan yerine getirilmiþ ve bugüne miras kalmýþtýr. Ýþte bugün “Denizlerin Yolundan” gitmek demek, ya da “Deniz Olmalý” demek devrim olmak, devrimi örgütlemek demektir. Bunun bir adým gerisi dahi Denizlere, Nurhak’ta ölümsüzleþen yoldaþlara ve bugün Deniz’in bayraðýný taþýyanlara hakaret etmek demektir. Mayýs-2014

178


Zamanın Dili

BUNDAN SONRASI TUFAN Ýnsan nasýl bir dünyada yaþadýðýný düþündükçe dehþete düþüyor. Birçok acýya ve olaya tanýk olmuþ kiþilerce dahi yaþanýlanlar fazlasýyla kabul edilemez. Soma’da yaþananlara tanýk olanlar, kapitalist dünyanýn insanlýða ne vaat ettiðini bir kez daha çýplak gözlerle gördü ve gördüklerimiz yediden yetmiþe herkesi dehþete düþürdü. Burjuvaziye duyulan öfke bin kat artmýþ durumda, faþizme duyulan nefret bin kat artmýþ durumda. Nasýl olmasýn ki? Yerin iki bin metre altýnda üç kuruþ için çalýþmak ve her gün ölüme gider gibi ayrýlmak. Eðer sað geri dönülürse kapitalizmin acýmasýz çarklarýna karþý bir gün daha zafer kazanýlmýþ demektir. Ama geri dönülmez ise? Ýþte bunun cevabýný kimi sessizce, kimi ise geri dönmeyenin yerini 179


Umut Güneş

alarak, kimisi de diþlerini sýkýp küfrederek verir. Soma’da olanlar ve sonrasýnda yaþanýlanlar her ne kadar geniþ bir bölgeyi savaþ alanýna çevirmiþ olsa da, kimsenin içine yine de sinmiyor! Sinmeyecek de, yüreðimizin biraz olsun soðumasý ancak faþizmin tabutuna son çiviyi çaktýðýmýzda olabilir. Aksi mümkün deðil. Soma katliamýndan sonra yaþanýlanlarýn ifade ettiði budur. Berkin’den sonra da böyle olmuþtu.

Kitle Eylemlerinin Niteliði Gün geçtikçe devrimimizin toplumsal tabaný daha fazla öðreniyor ve bilinçleniyor. Her devrimci kitle eylemi, bir öncekinin örneklerini içeriyor ve aþýyor. Ama geliþim sürekli ileriye doðrudur. Berkin’in ölüm haberi duyulduðunda, nasýl ki okullar boykota çýktý ve sokaklarý doldurdu ise, Soma katliamýnda da böyle oldu. Nasýl ki iþçiler fabrikalarýnda durmayýp sokaklara çýktýysa (yetersiz dahi olsa), mahalleler gecelerini molotoflarla aydýnlattýysa, bugün de öyle oldu. Greif iþçileri ile baþlayan iþgal eylemleri dalgasý, öðrencileri de sardý ve bir günde 4 üniversiteye birden yayýldý. Soma’da yaþanýlan katliamýn sorumlularýna duyulan öfke o kadar büyük ki, olduklarý her yerde eylemler de anýnda bitiverdi. Büyük illerin merkezleri günlerce çatýþmalarla sarsýldý, görenler faþist devletin kendi ülkesini iþgal ettiðini sanýr. Binlerce kiþilik polis gücü, baðnaz ve faþist basýný ve tüm bunlarýn azgýnca saldýrýsý sýrasýnda, eylemler arasýnda kalan bir kadýn polise öfkeyle þöyle baðýrýyor: “Ne oluyor, iç savaþta mýyýz?” Görüntüye bakýp böyle söylüyor ama gerçekte de böyledir. Evet tam bir iç savaþtayýz. Hem de son derece acýmasýz ve sert bir iç savaþ… Ve kitle eylemlerimizin geliþimi bu gerçeði göz önüne alarak geliþecektir. Ama bu süreci hýzlandýrmamýz gerek. Neden? Çünkü; faþizmi devirmek istiyoruz ama yaptýklarýmýz henüz yeterli deðil. Çünkü; düþmanýmýzýn sýrtýný yere sermek istiyoruz. Sereceðiz de, ama eylemlerimizin þiddeti, öfkemizle doðru orantýlý deðil. Artýk “bundan sonrasý tufan” diyeceðimiz bir dönemde180


Zamanın Dili

yiz ve tarihin gördüðü o en kutsal silahý, ATEÞ’i devreye koyma vaktidir. Sokak savaþlarýnda düþmanýna acýmadan vurma ve ona pes dedirtme dönemidir. Engels’in dediði gibi “Dü-

þmanlarýn darbeleri önünde eðilip bükülmek yok; birçoklarýnýn yaptýðý gibi, ‘inanýnýz ben zararlý hiçbir þey yapmadým’ diye aðlayýp zýrlamak yok. Yumruða yumrukla karþýlýk vermek, düþmanýn her bir yumruðuna karþý iki üç yumruk atmak: iþte bizim taktiðimiz daima böyle olmuþtur.”

Devrimci þiddet kitlelerce birçok biçimde uygulandý bunlar önemli, þimdi ise buna bizlerin zafer katacak katkýlarý eklenmeli. Üstelik vakit yitirilmeden. Kitle eylemlerinin daha da ilerlemesi, ayaklanmanýn zafere dönüþmesi devrimci öncülerin katkýlarýyla ve örgütlü devrimci gücün kitlelerle birlikte hareket etmesiyle olabilecek bir þeydir. Ýþte burada en büyük sorumluluk gençliðe aittir. Çünkü fedakar bir mücadele döneminin ilk gönüllüleri ve ilk öne atýlanlarý her zaman gençlik olmuþtur. Her zaman cesur giriþimlerin altýnda gençliðin imzasý bulunmaktadýr. Her zaman en riskli ve tehlikeli giriþimler gençlik tarafýndan, kendisine özgü coþkuyla gerçekleþtirilmiþtir. Eðer bugün devrimci kitle eylemlerinin eksikliklerini hýzla kapatmak istiyorsak, gençlik hiç düþünmeden cesur adýmlar atmalýdýr. Ve atacaktýr! Söylenecek fazla söz yok. Eðer bir deðerlendirme yapmak gerekirse, koþullarýn tamamen devrimci olduðu ve hasmýmýzýn zor durumda olduðunu söylemek þimdilik yeterli. Ama illa da söylenecek bir þeyler arýyorsak, söz eylemin ve ateþin! Leninist genç-liðin, Denizlerin yoldaþlarýnýn bunu gerçekleþtireceðine hiçbir þüphe yok. Madem ki sonucu sokaklarda kýzýþan savaþým belirleyecek, söylenecek son þey, CHE’nin veda ederken bizlere söylediðidir: Hasta La Victoria Siempre! Mayýs-2014

181


Umut Güneş

DEVRİM YAPTIĞIMIZIN BİLİNCİNDE OLMAK! “Bugün için yüzleri, binleri yönetiyoruz ama yarýn on binleri, yüz binleri yöneteceðiz. Bu nedenle her açýdan geliþkin kadrolar olmak zorundayýz.” (Leninist bir tutsaðýn mektubundan)

Bu sözler 2008 krizinin hemen öncesinde, tam da bugün yaþadýðýmýz ayaklanma günleri için söylenmiþtir. Gerçekten de milyonlar sokaklara döküldüðünde kitlelerin mücadelesini yönetmenin ne kadar zor olduðunu hep birlikte gördük. Sadece ayaklanmanýn en üst boyutta olduðu an mý, sonrasýnda devam eden süreçte her sorunda sokaklara on binlerin dökülmesi ve neredeyse her günü eylem, isyan ve ayaklanma olarak geçen günlerde, her açýdan geliþkin kadrolarýn ihtiyacýný ne kadar çok hissettiðimiz ortada deðil mi? Ýç savaþýn en sert dönemlerinden birini yaþýyoruz ve kitleler bin bir yolu deneyerek bu süreçte yer almaya ve onu devam ettirmeye çalýþýyor. Duran adamdan, kitap okuyana ya da bir alkýþla harekete geçenden, anýnda barikat kurana; silahlarýn konuþtuðu kadar, çiçeklerin de devrede olduðu bu süreçte; belki de en önemlisi ve zoru bu zenginliði içinde barýndýran- bu kesinlikle bir zenginliktir- yönetebilecek esneklikte ve militan kadrolara olan ihtiyaçtýr. Çünkü ne olursa olsun en küçük bir çalýþma için dahi kadrolara ihtiyacýmýz var. Devrimci bir kadro, bir komünist devrimin zafer kazanabilmesi için olmazsa olmazdýr. Bir kadro için ise en büyük hata –böylesi bir süreçte- bu zenginliði ve çeþitliliði görmeyip, hareketin biçimlerinden birini daha öne çýkarmak ve diðerlerini küçümsemektir. Böylesi bir davranýþ 182


Zamanın Dili

en hafif deyimi ile devrimin önüne bir engel daha çýkarmak anlamýna gelir. Oysa pek çok devrim deneyimi gösteriyor ki; devrimci komünist kadrolar hareketin geliþimini ve sürekliliðini saðlayacak ve onu en nihayetinde iktidara taþýyacak olan sürecin birçok biçimde yaþandýðýný bilir ve yaþanan her deneyimi devrimin kazanýmý haline getirmek için çabalar. Hiçbir mücadele biçimini ve aracýný göðe çýkarmaz; ya da en baþtan ret etmez. Bu ütopik sosyalistlere, anarþistlere yani Marksizm dýþý hareketlere ait bir düþünce ve hareket tarzýdýr. Biz Leninist gençlikten kesinkes uzak olmasý geren bir davranýþ ve düþünme biçimidir. Fakat bir yýldýr yaþananlarý düþündüðümüzde ne kadar çok geliþtiðimizi ama ne kadar da çok hatamýz olduðunu görüyoruz. Geliþkin kadrolar sadece kitaplarýn içinden çýkmaz, geliþkin kadrolar devrimci mücadelenin içinden çýkar ve 1 yýllýk süreç bizim için bulunmaz bir laboratuardýr. Ýþte bu laboratuardan çýkan sonuçlardan biri de geliþkin kadrolarýmýzýn eksikliðidir. Kendimize karþý dürüst olmalýyýz yoksa kitlelere karþý da dürüst olamayýz. Ayaklanmanýn baþýndan itibaren, örgütsüz kitlelerin kimi hareketleri kimi kadrolarýmýzca küçümsendi. Ayaklanmanýn baþýndan itibaren ise kimi kadrolarýmýz daha solda bir tutum aldý. Bir yýllýk sürecin sonunda ise bu tutumun sonuçlarý her iki kesimi de haklý çýkarmadý ve devrim kendi yataðýnda olaðanca çeþitliliði ile ilerlemeye devam etti. Bazen tekrarlar gerçekleþtirilmeye çalýþýldý ama olmadý. Çünkü tarih tekerrür etmez ya da her eylem biçimi her zaman ayný sonuçlar vermez. Bunu öðrenmiþ olmak bir sonuçtur ve önemlidir. Ama kitlelerin her eylem giriþiminde tekrarlar yaþanýyor diye bu eylemliklere burun kývýrmak ise bir küçük burjuva hastalýðýdýr. Yine bunun karþýsýnda en solda yer alýp, en uç noktadan pratiðe geçmek ise ayný hastalýðýn baþka bir versiyonudur. Sonuçta her iki tutum da kitlelerin mücadelesinde handikaplar yaratýr. Ayaklanmanýn yýl dönümünü yaþadýðýmýz bu günlerde, geride kalan yýldan bir sonuç çýkarmak gerekirse; Kitlelerin eylemi devrimci kadrolarýn organizeli eylemleri gibi olmaz. Ama devrimci komünist kadrolar kitlelerin hareketini olabilecek her biçimde iktidar mücadelesine yönlen183


Umut Güneş

dirmek, onlara bu konuda yardýmcý olmak ve en nihayetinde faþizmin sýrtýný yere sermek için anýn görevini açýklamak ve yapmak durumundadýr. Zira devrimi yapmak istiyorsak bunun kitlelerle olacaðýný bilmek gerekiyor. Bu nedenle kitlelerin faþizme karþý her eylem giriþiminden büyük bir coþku duymalý ve moral bulmalýyýz. Ýþte bu nedenle geliþkin kadrolara sahip olmak, kadrolarýmýzýn hýzla geliþmesi son derece önemlidir. Zira devrimin zaferi Leninistlerin etkinliði ile çok daha kýsa sürede gerçekleþecektir. Çünkü devrim için koþullarýn uygun olduðunu her fýrsatta söylüyoruz ama eksik olan bu süreci yönetecek, kitlelerle çok yaygýn ve saðlam iliþkiler kurmuþ olan güçlü bir partidir. Leninist Parti buna adaydýr. Ama bu Leninist Partinin kadrolarýnýn etkinliðine, örgütlenme yeteneðine ve çalýþmasýna baðlýdýr. Geliþkin kadrolar devrimci mücadelenin içinden çýkar dedik. Çünkü devrimci mücadele içerisinde okunan her þeyin bir karþýlýðý olur. Mücadele içerisinde yaþanýlan her deneyim bir tecrübeye dönüþür. Mücadele içerisinde yýllarýn birikimi ile oluþmuþ devrimci kültür genç kadrolara aktarýlýr. Mücadele içerisinde ve mücadelenin ateþiyle, cesur ataklara giriþilebilir. Daha sayamadýðýmýz pek çok þey mücadele içerisinde kazanýlýr. Portekiz Devrimi’nin önderi Alvaro Cunhal yoldaþýn dediði gibi; bir devrim sorumsuz sloganlar atarak deðil, gerçek devrimci bir çalýþmayla baþarýlýr. Yani broþürlerde, bildirilerde ve yayýnlarýmýzda yazdýðýmýz, kitlelere ulaþtýrmaya çalýþtýðýmýz politikalar ancak saðlam teorik birikime sahip, militan ve parti kültürünü almýþ olan kadrolarýmýzýn çabalarýyla vücut bulacak ve yine bu kadrolar; kitlelere, devrime öncülük etmeye, devrim yapmaya cesaret eden Leninist partinin varlýðýný göstermiþ olacaktýr. Haziran-2014

184


Zamanın Dili

GENÇ İŞÇİLER ÖNE! Sendikalar iþçi sýnýfýnýn okullarýdýr. Ýþçi sýnýfýnýn sýnýf örgütlerinden biridir. Ama bugün sendikalarýn örgütlenme düzeyi o kadar düþük ve sendikalarýn iþçi ve emekçilerde yarattýðý güvensizlik o kadar fazla ki; iþçi örgütlenmesinde faaliyet yürüten devrimcilerin iþi eskiye nazaran bu alanda daha zor. Çünkü karþýmýzda sadece sermaye sýnýfý, onun faþist devleti yok! Onunla birlikte iþçi sýnýfý içerisinde yer alan ve sendikalarýn tepesine çöreklenmiþ bir elit tabaka ve oluþturduklarý bürokrasi ile birlikte bütün cesaretsizlikleri var. Ve tabi nerdeyse bütün iþçi eylemlerinde, grevlerde, direniþlerde bol bol yapýlan uzlaþma ve sonucunda yaratýlan güvensizlik var! Kuþku yok ki, her 10 iþçiden belki de 9’unun aklýna sendika denince bunlar geliyor. Haliyle mücadele etmek isteyenlerin de önündeki güçlükler artýyor. Güçlükler artýyor ama mücadeleyi zorlayan koþullar daha hýzlý ve daha geniþ bir alanda kendini hissettiriyor. Öyleyse ne yapacaðýz? Sendikalardan vaz mý geçeceðiz? Bizce hayýr! Sendikalardan vazgeçemeyiz! Çünkü onlar hala iþçi sýnýfýnýn okuludur. Ama bu haliyle de kabul edemeyiz. Çünkü þu an sýnýf mücadelesini ilerletmekten çok onu zayýflatýyor, her adýmda güçsüzlüðün göstergesi olarak kitlelerin karþýsýna çýkýyor. Fakat iþçilerin örgütlenmesi ile ilgileniyor, iþçi sýnýfýný devrimin dayanacaðý güç olarak görüyorsak; iþçi 185


Umut Güneş

sýnýfýnýn örgütlenebileceði her alaný önemsemeli ve yaþanan sorunlarýn üzerine gitmeliyiz. Bugün tüm pasifliðine ve ürkekliðine raðmen, iþçi sýnýfý zor ve çekilmez bir yaþamý yaþýyor. Buna yaþamak denirse tabi! Ýþçilerin büyük çoðunluðu örgütsüz ama düzenden ve gidiþattan da memnun deðil. Peki ne yapmalý?

Genç Ýþçiler Mücadelenin Taþýyýcýsý Olacaktýr! Son bir yýlý ayaklanma halinde geçirdik ve bu süreç devam edeceðe benziyor. Ama hala bu sürecin önemli eksiklerinden biri iþçi sýnýfýnýn sýnýf olarak varlýðýydý. Ýþçi sýnýfýný birçok kez ayaða kaldýrmasý gereken olaylar yaþandý ki-Soma katliamý gibi- iþçi sýnýfý gücünü gerçekten gösterebilseydi sistemi yerinden oynatýrdý. Evet milyonlarca insan sokaklara döküldü ama bu süre zarfýnda fabrikalarý, atölyeleri, ulaþýmý vs. durduramadýk. Çünkü iþçiler ya örgütsüz ya da örgütlü olunan yerlerde sendikalarýn pasif ve ürkek tutumu egemen. Öðle arasýnda iþ durdurma eylemi yapacak kadar cesaretli! Oysa bize daha fazlasý gerek! Burada genç iþçiler bayraðý en önde taþýmalýdýr. Gerek örgütlenme alanýnda, gerekse de mücadele alanýnda genç iþçiler öne çýkmalýdýr. Genç iþçilerin aileye bakma zorunluluðunun olmamasý, enerjik ve atak olmasý gibi pek çok sebep sorumluluðun daha fazla genç iþçilerde olmasýný beraberinde getiriyor. Örgütlenme ve mücadele etmek için iþçilerin o kadar çok sebebi var ki saymakla bitmez. Ýþte burada öncelikli görev genç iþçilerin örgütlenmesidir. Genç iþçileri örgütleyecek ve genç iþçilerle sýnýf mücadelesini daha ileriye taþýyacaðýz.

Militan Bir Sýnýf Sendikacýlýðý Ýçin! Sendikalarýn þu an þu bizlere gösterdiði tablo þöyle; son derece pasif, kavgadan uzak ve açýkçasý arkalarýndaki kitle baskýsý olmasa, þu an olaný dahi yapmaya niyetleri yok. Ama sendikalar sýnýf ve kitle örgütleridir ve önemlidir. Genç iþçilerin önün186


Zamanın Dili

deki bir diðer görev ise, sendikalarýn içinde gerçekten militan bir sendikacýlýk örneði yaratmaktýr. Ýþçi sýnýfý örgütlenmesini güçlendirecek ve iþçilerin güvenebileceði bir odak yaratmak ancak böyle olur. Bunun kolay bir iþ olmadýðý ortada, lakin iþçi sýnýfýnýn içinde güçlü ve saðlam bir örgütlenmeye sahip olmak istiyorsak, yönelimimiz bu olmalýdýr. Genç Emekçiler Birliði iþçi gençlik içindeki faaliyetlerinde bu hedefleri de gerçekleþtirmek istiyor. GEB’in tüm faaliyeti iþçi ve emekçi gençliðin örgütlenmesi; militan bir iþçi hareketi yaratmak; gençliðin sosyalist bilinç ve kültürle yetiþmesini saðlamak ve en nihayetinde devrimin geliþimini örgütlendiði her alanda saðlamaktýr. GEB sýnýf hareketi içerisinde her türlü bürokratizme karþýdýr. Sýnýf hareketini ilerletmek isteyen her genç iþçinin yeri GEB’dir. Çünkü GEB iþçi gençliðin mücadele örgütüdür. Dünya devrim tarihi bu konuda yaratýlmýþ örneklerle doludur. Keza bizim kendi tarihimiz de incelendiðinde GEB’in önemi ve genç iþçi örgütlenmesinin önemi görülüyor. Öyle ki; GEB içinden enternasyonal dayanýþmanýn en iyi örneklerinden birini yaratmýþ olan Teðmen Ali( Cevat Saim Çelen) gibi kadrolarý çýkarmýþtýr. Tarihimiz bize güç veriyor! Devrimci koþullar bize pek çok olanak saðlýyor. Ýþte bu nedenle, iþçi sýnýfýnýn iktidarý için genç iþçiler en öne! Haziran-2014

187


Umut Güneş

KAHROLSUN EMPERYALİZMİN YEŞİL KUŞAĞI!

Irak’ta dinci faþist IÞID adlý katiller sürüsünün ilerleyiþi ve burjuva medyada dolaþan katliam görüntüleriyle birlikte, özellikle Alevi inancýna mensup kesimlerde büyük bir korku yaratmak istiyorlar. Suriye’de yaptýklarý katliamlarla adýndan söz ettiren katiller sürüsü, Irak’a girmesi ile hedefini epey geniþletti ve Ýstanbul’u da hedefleri arasýna dahil etti. Her þey bir yana dinci faþistlerin bu derece ortalýða dökülmesi, katliam görüntülerini yaymasýnýn tek bir amacý ve nedeni var. Ýlk önce neden; emperyalist kapitalist sistem derin bir çöküþ sürecine girmiþ ve emekçi halklar isyanlarý, ayaklanmalarý ve devrimleri ile sistemin duvarlarýný parçalarken; emperyalist kapitalist sistemin elinde iktidarýný korumak için zordan, kandan, katliamdan ve vahþetten baþka bir araç kalmýyor… Bugün yeniden dinci gerici örgütlerin palazlanmasý ve ortalýða dökülmesinin nedeni sistemin derin bunalýmý ve geri dönülmez çöküþ sürecinden kaynaklýdýr. Gelelim katiller sürüsünün icraatlarýna; bu icraatlarýnýn ve icraatlarýnýn burjuva medyada ve kimi sol akýmlarda sayfalarca verilmesinin (çoðu teþhir adýna diyecektir) tek bir amacý var: Korku! Evet tek kelimeyle toplumda korku yaratmak ve sokaða çýkan emekçileri korkunun esiri haline getirerek, burjuvazi ve 188


Zamanın Dili

onun orta çaðdan kalma hayallerinin karþýsýnda diz çökmesini saðlamak; sömürü ve aþaðýlanmaya sessiz kalmasýný istemek, itaat etmesini saðlamaktýr. Kültürlü burjuvazi iktidarýnýn güvencesini iþte bu orta çaðdan kalma dehþet ve onun týlsýmlý sözcüðü korku da görüyor…

Yeþil Kuþak Palazlanýyor 1917 Ekim Sosyalist devrimi ve ardýndan sosyalizmin faþizm karþýsýndaki tarihi zaferinin ardýndan, sosyalizmin etkisi tüm dünyaya yayýldý. Emperyalist kapitalist sistem derin bir kriz içerisindeydi ve halklarýn her ayaklanmalarý, devrimleri sermaye düzeninin çöküþünü hýzlandýrmaktaydý. Bunun üzerine burjuvazi “komünizmin yayýlmasýnýn önüne geçmek” adýna özellikle müslüman coðrafyada dinci gericiliði tüm gücüyle destekledi. Cinayet þebekeleri, katil sürüleri oluþturdu. Latin Amerika’da faþist paramiliter yapýlar kurmasý gibi, bugün “geniþletilmiþ Ortadoðu” adýný verdiði bölgede de “yeþil kuþak” yaratmaya giriþti. Bu dinci çeteler devrimin geliþim gösterdiði hemen her noktada ortaya çýktýlar ve komünistlere karþý, emekçilerin özgürlük mücadelesine karþý cihat ilan ettiler. Bu örgütlerin baþýnda gelen ve Mýsýr, Libya, Cezayir gibi yerlerde güçlenen Müslüman Kardeþler örgütü daha 1920’li yýllarda Ýngilizler tarafýndan Mýsýr’da kuruldu. Mýsýr’da Sovyet devriminin etkisi altýndaki emekçilere ve devrimcilere karþý ölüm taburlarý görevini gördü. Yine bugün dünyanýn pek çok bölgesinde faaliyet yürüten ve gericiliðin baþ temsilcisi ve ABD’nin katliam birlikleri olan El Kaide Afganistan’da sosyalistlere karþý savaþsýn ve onu içten krize soksun diye bizzat ABD tarafýndan kuruldu ve eðitildi. Devrimci mücadelenin geliþtiði ve komünistlerin güçlendiði her yerde emperyalizmin yeþil kuþaðý palazlandý. 1970’li yýllarda devrimci mücadelenin merkezi olan Filistin’de FHKC ve El- Fetih’e karþý güçlendirilen ve mücadeleye sürülen HAMAS buna örnektir. Çok uzaða gitmeye gerek yok. 1980 faþist darbesinin yaptýðý icraatlara bir bakýn, bu kuþaðýn geli189


Umut Güneş

þmesi için neler yapýlmýþ görülecektir; zorunlu din dersleri, imam hatip okullarýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý, devrimci- demokrat yayýnlarýn yakýlmasý, profesörlerin, öðrencilerin imhasý, sürgüne gönderilmesi tek cümle ile; devrimi bir daha uyanmamak için ezmek ve bu görevin ölene kadar bekçisi olsunlar diye yetiþtirilen tosuncuklar…

Korkunun Panzehiri UMUT! Ortaçaðýn Engizisyon mahkemeleri de korkuyla çöküþün önüne geçmeye çalýþmýþtý ama yanýldýlar. Ya da Hitler’in Nazi ordusu da yarattýklarý korkuyla emekçilerin rüyasý Sovyetleri yok etmek istemiþlerdi ama yanýldýlar… Küba, Vietnam, Angola ve diðerleri hepsini korku ve cehaletle emperyalizm diz çöktürmeye ve itaat ettirmeye zorladý ama baþarýlý olamadý… Yapmamýz gereken þey, burjuvazinin medyasýyla, ordusuyla kitlelerde yaratmak istediði korkuyu kýrmak ve onlara umut olmaktýr. Devrimci ve komünistler en zor anda emekçilere, gençliðe umut olmalý ve karanlýðýn zafer kazanmasýnýn önüne geçmelidir. Çünkü Umut korkunun panzehiridir. Önümüzde gerçek bir savaþ var. Dinci gerici katiller sürüsü boþuna toplanmadý, ki; Maraþ, Çorum, Sivas gibi deneyimlerimiz de var. Tüm bunlardan doðru sonuçlarý çýkarmalý ve burjuvazinin emekçilerin yaþamýnda bir korku çemberi kurmasýnýn önüne geçmeliyiz. Bu savaþa hazýrlanmak, örgütlenmek ve gericiliðe karþý her türlü mücadelede öne geçmek Denizleþen gençliðin doðal bir sorumluluðudur... Temmuz-2014

190


Zamanın Dili

DEVRÝMÝN GÜVENÝLMEZ ‘DOSTLARI’ Sermaye sýnýfý bir tarafta zenginliði büyütürken, diðer tarafta da sefaleti ayný ölçüde büyütür. Bir doða yasasý gibi, kentlerin görkemli semtlerinin yaný baþýnda beliren, yaþam süren varoþlar, emekçilerin yaþam sürdüðü mahalleler böyledir. Buralarda her þey emek sermaye çeliþkisinin tezahürü gibidir. Yaþamýn kurallarý buralarda daha sert, acýmasýz ve umutsuzlukla yüklüdür. Sefaletin büyüklüðü kadar umutsuzluk ve yozlaþma hepsi iç içedir. Varoþlarda sadece sefalet ve umutsuzluk yok. Buralarda her gün iþlenen, günden güne artan devrimci çalýþma ve faaliyetler de var.Devrimci kadrolarýn sürekli beslendiði, konakladýðý ve üstlendiði yerlerdir buralar ayný zamanda... Nitekim kapitalizme duyulan öfke ve isyanýn bir çok çeþidini buralarda görürüz. Bir tarafta hýrsýzlýk, fuhuþ, çeteleþme vs. yürürken (devletin özel yönelimidir bu), diðer tarafta da devrimci eylemler, hemen her gün devlete karþý gerçekleþtirilen çatýþmalar vs... Yaþamýn en umutsuz olduðu bu yerlerde gençlerin; geleceðe dair güvenleri son derece zayýftýr, yaþamlarýnda disiplinden uzaktýr ve kapitalizm altýnda sýnýf atlama þansý da yoktur. Bir tarafta yozlaþma, çürüme ve soysuzlaþma; öbür tarafta devrimc imücadele ve devrimci bir 191


Umut Güneş

yaþam... Özellikle bizim gibi kapitalist geliþme sürecini sancýlý yaþamýþ ülkelerde, köyden kente gelen, çalýþmak zorunda kalan ve kentin emekçileri haline gelen yoksul köylüler; proleterleþme sürecini de sancýlý yaþadýklarýndan, önemli bir kýsmý karþýmýza lümpen proletarya olarak çýkýyor. Lümpen proletarya kültürü, anlayýþý ve yaþam tarzý...

Nereye Dayanmalýyýz? Gezi ayaklanmasý kapitalizme ve onun faþist devletine karþý öfke duyan, isyan eden büyük bir kitleyi harekete geçirdi. Emekçiler olduðu kadar, küçük burjuva tabakalar da ayaklanmaya katýldýlar( hatta daha fazla). Emekçi mahalleri günlerce eylemlerle, çatýþmalarla sarsýldý. Ýþçi ve emekçiler hemen her gün iþ çýkýþý evine geldikten sonra, eþleri ve çocuklarý ile bu ayaklanmada boy gösterdiler. Ve bu görkemli isyanýn içinde elbette mahallelerin sýnýf dýþý olmuþ olan unsurlarý yani lümpen proletaryasý da burada yerini aldý. Her sýnýf ve tabaka gittiði her yere kendi kültürünü ve alýþkanlýklarýný da götürür. Ayaklanmanýn kendi süreci incelendiðinde, her sýnýfýn karakteristik davranýþlarýný görmek mümkün. Konumuz itibari ile emekçi mahallelerde daha yoðun olarak bulunan lümpen proletaryayý ele alacaðýz. Ayaklanmanýn gün gün eylemleri incelendiðinde, lümpen proletaryanýn kararsýz, disiplinsiz ve baþýna buyruk tavýrlarý görülebilir. Lümpen proletarya toplumun tortusu, sýnýf dýþý kalmýþ unsurlar olarak tamamen þekilsiz, kararsýz ve baþýna buyruktur. Sonuna kadar gidilecek bir mücadelenin temel dayanaðý asla olamaz. Ayaklanma sonrasý özellikle emekçi mahallerinde devrimci çevrelerin çevresine girmeye çalýþan ya da bulunan bu tür kesimler, mücadelenin ilerleyen aþamalarýnda büyük problemlerin de sahibi olurlar. Disiplinsiz tavýrlarýyla daðýtýcý, baþýna buyruk halleriyle güvenilmez ve gücün yanýnda yer almalarý karakteristik davranýþlarý olduðu için, faþizmin olasý bir zaferinde, emekçi ma192


Zamanın Dili

hallelerinde faþizmin kitle tabaný haline de gelebilirler. Devrimlerin yenilgi süreçleri incelendiðinde bu net biçimde görülecektir. Uzaða bile gitmeye gerek yok. Mýsýr Devriminde, devrimin önünü alamayan milyonluk polis gücünün yanýnda, ceza evinden çýkartýlan katil, tecavüzcü, hýrsýz vb. suçlardan yer alan insanlarý hatýrlayýn. Onlar lümpen proletaryadýr. Ve o halleriyle aslýnda eylemlerde yaný baþýmýzda (güç devrimde olduðu için) yer alan lümpen proletaryadan hiç farklarý yoktur. Ayný þiddet ve öfkeyle güçlü olan kimse ve yaþamýndaki dar çýkarlarý kim ona vaat ediyorsa, onun yanýnda saf tutmak temel karakterleridir. Ýþte dikkat etmemiz ve önlem almamýz gereken sorunlardan biri de budur. Bu bütünüyle devrim iddiasýný taþýyan tüm devrimcilerin ve devrimci hareketin dert edinmesi gereken bir meseledir. Ayaklanmayý doðuran koþullar hala varlýðýný koruyor. Bu sorunlar çözülebilmiþ deðil. Kapitalizmin ve faþist devletin, en temel sorunlarý bir kenara býrakýn, kýsmi sorunlarý dahi kalýcý olarak çözmesi mümkün deðil artýk. Ýþte bu nedenle devrime hazýrlýðýmýzýn ve örgütlenmemizin bütün hýzýyla devam etmesi gerekiyor.Ve bu süreç içerisinde hemen her yerde proleter karakterimizin korunmasý ve proleter karakteri, proleter kültürü büyütmemiz gerekiyor. Genç iþçi ve emekçilere dayanmamýz, gücümüzü buralardan almamýz gerekli. Leninist Parti’nin proleter karakteri, bugüne kadarki saðlam duruþunun en önemli dayanaklarýndandýr. Proletaryaya dayandýðýmýz ve mücadelemizin odak noktasýna devrimi koyduðumuz ölçüde, devrimin geçici yol arkadaþlarýný dümen suyumuzda yürütür ve zarar vermelerinin de önüne geçmiþ oluruz. Her genç Leninist, lümpen proletarya ile yan yanayken bir yumruðunu da sýkýlý ve hazýr tutmalýdýr. Temmuz-2014

193


Umut Güneş

DENÝZLER GÝBÝ ÝLERÝ ATILALIM “Bir devrimci mezarda bile ateþ gibi parlamalýdýr!” Blanqui

Che’nin Bolivya daðlarýndan yükselen çaðrýsý; “iki, üç daha fazla Vietnam” çok geçmeden dünyada yankýsýný bulduðunda, bu dönem tarihe 68 gençlik ayaklanmasý ya da rüzgarý olarak geçti. Bu dönem sadece gençliðin deðil, binlerce iþçinin grev ve direniþlerine; ezilen -sömürülen halklarýn özgürlük kavgasýnýn da yükseldiði bir dönemdi. Devrimci atýlýmlarýn bir çok yerde gerçekleþtiði bir dönemdi. Birçok yerde özellikle üniversite gençliði sokaklara dökülmüþ ve mücadele etmiþlerdi. Gençlik büyük bir atýlým göstererek Che’nin devrim çaðrýsýna uymuþ ve dünya devriminin simgesi haline gelmiþ olan Che resmi dünyanýn hemen her yerinde, her eylemde ve sokak çatýþmasýnda görünür olmuþtu. Che’nin devrim çaðrýsýna en çok gençliðin cevap vermesi kadar doðal bir þey yok. Zira devrim denen kökten deðiþimin ihtiyaç duyacaðý enerji ve ruh en çok gençlikte mevcut. Tarihin sayfalarýnda devrimci giriþimleri þöyle bir incelediðimizde, 194


Zamanın Dili

gençliðin olmadýðý tek bir giriþim dahi gösterilemez. Dünya devriminin simgesi haline gelen Che, hiç kuþkusuz bunu hak etmiþ bir devrimci önderdi. Bugün onu görenlerin haklý bir heyecan ve devrimci bir coþku duymasý bu yüzdendir. O kabul edilmiþ bir önderdir. Denizler de bizim devrim tarihimiz için öyledir. Denizler de Che’nin devrim çaðrýsýna uymuþ, Vietnam devriminden Che gibi çok etkilenmiþ ve kendi ülkesinde ayný baþarý için harekete geçmiþtir. Devrimin genç önderlerini devrim yapmak için yola düþüren þeylerin baþýnda emekçilerin mücadelesinden duyduklarý heyecan ve coþku geliyor. Che’nin ve Denizlerin devrimci atýlýmlarýnýn o dönemin gençliði baþta olmak üzere emekçilerde yarattýðý devrimci coþku binlerce gencin sosyalizmin saflarýnda mücadele etmesini saðladý. Zira Denizleri de üniversite sýralarýndan Nurhak daðlarýna götüren, emekçilerin ve gençliðin kalbinde yer ettiren en önemli özelliklerden biri de buydu. Denizler 71 devrimci çýkýþýnýn mimarlarý, Filistin’de feda birliklerinde savaþacak denli enternasyonal bilince sahip ve 20 kiþiyle devrimin kývýlcýmýný yakacak kadar cesur yapan þey, sahip olduklarý devrimci coþku ve ruhtur. Devrimci bir ruh ya da ruh halinden bahsederken mistik bir þeyden bahsetmiyoruz. Bahsettiðimiz þey; mücadelenin haklýlýðýnýn; insanlýðýn ve doðanýn çýkarýný savunanlarýn tarafýnda olma ve gerçekliðin gücüyle hareket edenlerin hiç bir engeli tanýmadan mücadele etmesidir. Bu öyle bir atýlýmdýr ki, imkansýzý gerçekleþtirmekten bahsedenler tam anlamýyla bu devrimci atýlýmdan bahsediyorlar. Denizleri üniversite sýralarýndan Filistin’e ve oradan da Nurhak daðlarýna götüren, en sonunda bugün bile bize güç veren daraðacý karþýsýndaki tutumlarýnýn arkasýnda yatan gerçek budur. Devrimci bir dönemde yaþýyoruz ve düþmanýmýzýn sýrtýný yere sermek, ayaklanan kitlelerin kalbinde yer etmek için ihtiyacýmýz olan þey Denizlerin ve yoldaþlarýnýn sahip olduðu coþku ve ruhla mücadele etmektir. 195


Umut Güneş

Devrimci Coþku Nasýl Yaratýlýr! Yukarýda yazýlanlardan anlaþýlacaðý üzere oturarak ya da bir þey yapmadan olamaz. Hele önce okuyup öðrenelim ondan sonra bir þey yapalým demekle hiç olmaz. Öðrenilen onca þey (bugünün reformist ve kimi aydýn tabakasýnda olduðu gibi) pasifliðin, baþarýsýzlýðýn ve örgütsüzlüðün bahanesi haline gelir. Devrimin diyalektiði teoriyi ve pratiði bir arada ifade ediyor çünkü birlikte olduðu zaman güç haline geliyorlar. Bu nedenle devrime, partisine ve yoldaþlarýna olan baðlýlýklarý yüksek olan kadrolar, düþüncelerin gücüyle birlikte devrimin gerçekten saðlam ve dayanýklý kadrolarý haline geliyorlar. Sonuçta devrimci coþku devrimci mücadele içerisinde yaratýlýr. Baþka bir yerde deðil. Devrimci teori devrimci mücadele içerisinde yol gösterir ve devrimci coþkuyu besler. Kitlelerin uðradýðý haksýzlýk ve baský karþýsýnda duyulan öfkenin, devrimci bir kadro açýsýndan mücadelede ileriye götürmesi de buna baðlýdýr. Aksi taktirde bir süre sonra umutsuzluðun bahanesi ve kanýtý olur. Oysa Fidel’in dediði gibi “devrimcilik haksýzlýðýn karþýsýnda sessiz kalmamaktýr” Ama bunun için haksýzlýk karþýsýnda durabilecek cesarete sahip olmak gerek. Oysa insan haksýzlýða uðradýðýný bilmeden ya da göremeden nasýl karþý durabilir. Bu nedenle yaþamýn içinde olmak, kitlelerin arasýnda; iþçilerin, öðrencilerin arasýnda olmak ve onlarýn tepkilerini görmek (ki kitlelerin tepkisi genellikle doðru sonuçlar veren bir barometredir) ve buna yön vermek biz devrimci kadrolarýn en önemli sorumluluklarýndan biridir. Sonuçta ayaklanmanýn ruh halini yaptýðýmýz her çalýþmada göstermek ve büyütmek zorundayýz. Çünkü bir eþikteyiz ve bu eþiði aþmamýz için gerekli olan þey bugün yeni bir devrimci atýlýmý örgütlemek ve büyütmek. Denizlerin yoldaþlarý! Denizler gibi ileri atýlalým, iç savaþtan proletaryanýn ve Leninist Parti’nin zaferle çýkmasý için mücadeleyi büyütelim.. Temmuz-2014

196


Zamanın Dili

AYAKLANMANIN ÖĞRETTİKLERİ Zaman bir devrimin geliþimini daha iyi anlatamayacak kadar hýzlý geçiyor ama ayaklanmanýn ve devrimin dersleri hemen her gün yeni bir olayla karþýmýza çýkýyor. Çünkü ayaklanmayý doðuran koþullar hali hazýrda varlýðýný koruyor. Bu sürede iki seçim yaþanmýþ olmasýna raðmen bir süredir- özellikle son iki seçim- seçim sonuçlarý sermaye sýnýfýnýn sokak savaþlarý ve ayaklanma yoluyla yenilebileceði Leninist düþüncesini haklý göstermekten öte bir anlam ifade etmiyor. Özellikle son seçimde boykot oraný, seçimlerin hile ve hurda yardýmý ile birinci gelen partisi ya da partinin adayýndan fazlaydý. Yani zafer boykot partisinindi. Yani düzenin karþýsýnda çok daha büyük bir güç var. Öyleyse soru þu; bu büyük güce nasýl ulaþacaðýz, nasýl ve ne þekilde örgütleyeceðiz? Devrimci mücadele içerisinde nasýl konumlandýracak ve harekete geçireceðiz? Buna herkesin bir cevabý vardýr elbette ama devrimin dehþetli günlerinin dersleri yeterince kavranmamýþsa bu sorun nasýl çözülecek? Bu sorunu çözmek öncelikle bir yöntem sorunudur. Öyle ki bugün “evet bu bir hataydý yoldaþlar ve bunun bir hata olduðunu görüyoruz” demekle sorunu çözdük diyecek kadar pasif mi, yoksa “ ayaklanma kapýmýza dayandýðýnda yeterince güçlü ve geniþ bir örgütlülüðe sahip deðildik. Ayaklanma bize gösterdi ki; özellikle gençlik ve emekçi kadýnlar ayaklanmanýn en önündeydiler ve bizler bu alanlarda eskisin197


Umut Güneş

den on kat, yüz kat daha büyük bir örgütlenme yaratacaðýz. Fabrikalara, atölyelere, üniversitelere, liselilere gençliðin olduðu, emekçi kadýnlarýn olduðu her yere leninist politikalarý ve mücadele anlayýþýný götüreceðiz.” diyecek kadar atak mý olacaðýmýzý belirleyecek kadar önemlidir. Ýþte Bolþevik devriminin beyni ve ruhu olan Lenin’den gelen çaðrý: “Hareketin, kendi seyri içinde bütün bu eskimiþ ve cansýz fikir

kalýntýlarýný süpürüp bir kenara atacaðýna en ufak bir þüphe dahi yoktur. Ancak, böyle bir kenara atýþ, sadece eski hatalarýn red edilmesi durumuna indirgenmemelidir, fakat mukayese kabul etmeyecek kadar önemli olan þey, bunun yeni görevlerin yerine getirilmesine yönelik, bugün muazzam kitleler halinde devrimci alana gitmekte olan yeni güçlerin Partimize çekilmesine ve bunlardan yararlanmaya yönelik yapýcý devrimci çalýþma þeklini almasý gerektiðidir.”( Yeni Görevler Yeni Güçler makalesinden)

Lenin özcesi her deneyimden, doðrudan ve pratik devrimci çalýþma için dersler çýkarmak gerektiðinden bahsediyor. Örgütlenme faaliyetimizde, kadrolarýn geliþtirilmesinde yaþanan devrimci süreci ve bu sürecin kitlelerde yarattýðý deðiþikliði dikkate almadan kabul edilecek ya da mahkum edilecek her eskimiþ düþünce aslýnda bu alandaki sorunumuzu ortaya koymaktan öte bir anlam ifade etmez diyor… Oysa ayaklanma öncesinde ve sonrasýnda yoðun olarak sayfalarýmýzda iþlenen düþüncelere bakýldýðýnda tek bir parolanýn ýsrarla vurgulandýðýný görüyoruz: Devrimin pratik örgütlenmesi... Bununla beraber iþçi ve emekçilerin, gençliðin içerisinde yaygýn, güçlü ve sýký baðlar kurmak; bu kesimlere devrimin kaçýnýlmazlýðýný ve yeni bir ayaklanmanýn gün be gün örüldüðünün ajitasyon ve propagandasýný yapmak; devrimin pratik örgütlenmesine vakit kaybetmeden geçmek gerektiði ýsrarla vurgulanýyor. Ýþte bu nedenle kadrolarýmýzýn politik ve pratik eðitiminin de bu yönde olmasý gerekiyor. Ayaklanma günleri devrimi kimin istediðini ve kimin öncülük edebilecek politik güce sahip olduðunu gösterdi. Orda olanlar bilir - ki binlerce kiþi- ayaklanmaya hafta sonu yaþanan bir 198


Zamanın Dili

eylem süreci diyen ve hafta baþý iþ günü daha ne kadar sürdüreceðiz, insanlar gider diyen bir yýðýn reformist ve oportünist hareket vardý. Haftanýn ilk günü sabahýn erken bir saatinden itibaren, siyahlar giymiþ ama ayaklanmanýn canlý ve devrimci ruhunu meydanlara taþýyan liseli gençler bu iþin burada bitmediðini herkese gösterdi. Bizler bu giriþimden ne kadar mutlu olduk ve coþkuyla dolduysak, pazartesi sabah saatlerinde tatlý uykularýna dönmek isteyen hareketler de bir o kadar þaþkýnlýða düþmüþlerdi. Çoðu o saatten sonra yaþananlarýn biraz daha farklý olduðunu anladý. Ama sadece o kadar… Þimdi tüm bu süreci yaþayan bizler, gençliðin –özellikle liseli gençlik- öncekinden çok daha fazla, bizlerden de baðýmsýz mücadeleye girdiðini görüyoruz. Bu bir sýr deðil ama onlarla iliþkiye girmekte aðýr hareket ediyor, onlara faþizme ya da kapitalizme karþý giriþtikleri her eylemde ya da mücadelelerinde yardýmcý olmuyorsak, onlarý bayraðýmýzýn altýnda dövüþmeye çaðýrmakta tereddüt ediyorsak; ayaklanmaya dair söylediðimiz birçok þey birer boþ laftan ibaret olur. Ayný þey iþçi sýnýfý içindeki çalýþma içinde geçerlidir. Ýþçi sýnýfý sýnýf olarak ayaklanmada belirleyici olamadý ama özellikle emekçi semtlerinde ve daha birçok yerde mücadeleye dahil oldular. Öyleyse buradan çýkarýlacak ilk sonuç iþçi sýnýfý içinde örgütlenmeye hýz vermektir. Zira iþçi sýnýfý devrimin temel gücüdür ve iþçi emekçi gençlik de motor güç olarak öne çýkýyor. Sonuçta nereye varmak istiyoruz? Varmak istediðimiz yer ayaklanmada belirgin biçimde öne çýkan alanlarda ve ayaklanmayla mücadeleye dahil olan yeni devrimci kitleler içerisinde ajitasyon, propaganda ve örgütlenme faaliyetine hýz vererek, bu kitleleri devrimin bayraðý altýnda birleþtirmektir. Bunu biz yapmazsak, daha dün birlikte yürüdüðümüz güçleri baþka bayraklar ve haliyle baþka davalar için dövüþürken görmek kaçýnýlmaz tek sonuç olur. Ayaklanmadan öðrenilen bir þey varsa, eksiklikler görülmüþse gördüðümüzü ifade etmenin en iyi yolu budur… 199


Umut Güneş

Daha fazla söze gerek yok! Leninist parti Leninist gençliðinden örgütlenmesini ve Leninist politikalarý her yerde egemen kýlmasýný istiyor. Kitlelerin faþizme karþý giriþtiði her mücadelede Denizlerin bayraðý kitlelere devrimi hedef gösterecektir. Ve kitlelerin bugün için her türlü kararsýzlýktan uzak, canlý, devrimci coþkuyu bulunduðu her alana taþýyan; kitlelerin kafasýndaki sorulara devrimci cevaplar verebilecek bir örgütlülüðe ihtiyaçlarý var. Eðer emekçi kesimler, gençler Denizleri her gördüklerinde akýllarýna ilk getirdikleri þey devrim ise; örgütlenmek ve devrimi gerçekleþtirmek için yapýlacak þey açýkça ortadadýr. Denizlerin ve tüm devrimci kitlelerin beklediðini hayata geçirmek en önemli devrimci görevdir… Aðustos-2014

200


Zamanın Dili

GENÇLİĞİN ENTERNASYONALİST EĞİTİMİ

Denizler 71 devrimci çýkýþýný gerçekleþtirdiklerinde, bu konuda atýlan ilk adýmlardan biri, o dönem için devrimci mücadelenin merkezi haline gelmiþ olan Filistin’de eðitim almalarýydý. Ama bu eðitim salt askeri bir eðitim deðildi, ayný zamanda Filistin halkýyla kurulan güçlü baðlarýn ilk düðümüydü. Denizler Filistin’de kaldýklarý süre boyunca feda birlikleri de dahil yer alacak ve Ortadoðu halklarýnýn katili Ýsrail’e karþý mücadele de edeceklerdi. Ayný ruhu Vietnam kasabý Commer’in ODTÜ’de arabasýnýn yakýlmasýnda da görebiliriz. Bu Vietnam halkýnýn verdiði özgürlük mücadelesinin yanýnda olduðunu göstermenin en iyi yollarýndan biri olurken, Vietnam halkýnýn acýlarýný da paylaþmanýn bir yoludur. Ya da 6. Filonun denize dökülmesi, Amerikan emperyalizmine karþý duruþun bir göstergesi olduðu kadar, Amerikan emperyalizminin iþlediði suçlarýn cezasýnýn kesilmesinin bir türüdür. Denizlerin enternasyonalist bilinci elbette kendiliðinden oluþmadý, 68 hareketinin etkisi, özellikle Vietnam ve Küba devriminin etkisi, yaþamlarýnýn merkezine devrimi koyan o dönemin öðrenci gençlik önderlerini enternasyonalist bir ruhla donattý. Denizler 71 devrimci çýkýþýný gerçekleþtirmek için yola çýktýklarýnda hedeflerinde Nurhak daðlarý vardý ve devrimci Kürt halkýnýn onlarý destekleyeceklerini biliyorlardý. Ezilen bir ulusun emekçileri, köylüleri ezilenler için bir þey söylendiðinde hangi dilde olursa olsun anlar. Bugün Denizler Kürt halký için neyi ifade ediyorsa bunun temelleri o dönem yapýlanlarca atýldý. Devrim tüm ezilen ve sömürülen halklarýn ihtiyacý olunca, devrimci önderlerde ezilen ve sömürülen halklarýn önderi oluyor. Che’nin tüm dünya da yarattýðý etki de böyledir. Enternasyonalizm Arjantinli bir devrimcinin Küba’da devrim yapmasýný ve Kongo’da siyah isyana katýlmasýný ve Bolivya’da ölümsüzleþmesini açýklayabilir. Leninist Parti’nin devrimci tarihi Denizlerden aldýðý bu bilinci özenle koruduðunu ve geliþtirdiðini gösteriyor. Denizlerin ardýn201


Umut Güneş

dan Filistin’e gidiþlere devam edildi ve hatta denebilir ki Leninist Partinin bugünkü devrimci komünist programa kavuþmasýnda Filistin’de geçen günlerin etkisi büyüktür. Enternasyonalizm bayraðý sonrasýnda Cevat Saim Çelen (Teðmen Ali), Ýmam Ateþ ve Mustafa Çetiner yoldaþlarca taþýndý. Bu yoldaþlar parti kararý ile Filistin’e gönderilip orada eðitim aldýlar. 1982’de Siyonist Ýsrail, Lübnan’ý iþgal edince orada savaþmaya gönderilir. Ýsrail Beyrut’u kuþatýr. El-Habakiye bölgesinde bulunan Arnun Kalesin’de Mustafa Çetiner ve Ýmam Ateþ birlikte Ýsrail’e karþý Filistin’li siper yoldaþlarýyla birlikte savaþýr ve uçaksavar baþýnda birlikte ölümsüzleþirler. Yoldaþlarýnýn ölümsüzleþmesinden çok etkilenen Teðmen Ali yoldaþ ise kendi isteði ile Güney Lübnan’a gönderilir. Burada gösterdiði baþarýlardan ötürü Lübnan Komünist Emek Örgütü tarafýndan Lenin Niþaný ile ödüllendirilir. 1986’da ise Filistin mevzilerinde Ýsrail’e karþý savaþýrken uçaksavar baþýnda ölümsüzleþir. Enternasyonalizm Leninist Partinin karakterine ölümsüzleþen yoldaþlarýyla iþlenmiþtir. Enternasyonalizmin ne olduðunun en güzel örneklerinden birini, yoldaþlar, mücadeleleriyle göstermiþtir. Tüm bunlar Leninist politikalarýn doðrudan bir sonucu ve Leninist Partiyi Leninist yapan en önemli özelliklerdendir. Yoldaþlarýmýzýn yýllar önce yaptýklarýnýn önemi bugün daha iyi anlaþýlmalýdýr. Zira baþta Ortadoðu olmak üzere, tüm dünyada gerçekleþen mücadelelerde ezilen ve sömürülen halklarýn mücadelesinin nasýl bir birinden ayrýlmaz hale geldiðini gösteriyor. Ve bu noktada gençliðin enternasyonalist eðitimi büyük önem kazanýyor. Yaný baþýmýzda yükselen devrimler ve emperyalizmin paralý katiller sürüsünün emekçi halklara dönük katliamlarý gençliðin enternasyonal mücadelesini, birliðini öne çýkartýyor. Emperyalist kapitalist dünya insanlýða karþý her yerde bir savaþ yürütüyor, genç liðin de tüm dünya da emperyalizme, kapitalizme ve faþizme karþý güçlerini birleþtirmesi ve enternasyonal mücadeleyi büyütmesi gerekiyor. Zira düþmanýmýz ortak, ‘kaderimiz’ de öyle… Eylül-2014

202


Zamanın Dili

YAPI İŞÇİLERİNE Geçtiðimiz haftalarda inþaat iþçileri resmen ayaklandý. Birçok yerde çalýþma koþullarý 19. yüzyýl þartlarýnda olan bu sektör, taþeron çalýþmanýn da en yoðun olduðu alanlardan. Ýþ cinayetlerinin de… Ýnþaat sektörünün kapitalizmin içinde ne kadar önemli bir yer iþgal ettiðini herkes biliyor. Kendisi ile birlikte yaklaþýk 300 farklý iþ kolunu harekete geçiriyor. Hemen her yerde yükselen yapýlar büyük ihtiþamlarý altýnda ne saklýyor dersiniz? Ýþçilerin kaný ve gözyaþýný, geride býraktýklarýnýn aðýtlarýný… Bu kadar yüksek olmasalar, bu acýlar çok daha fazla görünür olurdu! Bir süredir inþaat iþçileri ya paralarýný alamadýðý için, ya yemeklerin kötü olmasýndan ya da iþ cinayetlerinden ötürü sokaklarda. Eylemlerin ortaya çýkýþý öyle bir zamanlamada oldu ki, iþçi sýnýfýný unutanlar yeniden hatýrladý. Zira daðýnýk halde ve sürekli bir yerde çalýþmayan yapý iþçileri, çoðunlukla örgütsüz ve güvencesiz durumda iken, bu eylemler yapý iþçilerinin örgütlenmesinin ve bir araya gelmesinin de önemli bir tetikleyicisi oldu. Üstelik bu alanda çalýþan genç iþçilerin de çok yoðun olduðunu biliyoruz. Çoðunluðu Kürt olan ve köylerinden þehirlere çalýþmaya 203


Umut Güneş

gelen bu göçmen iþçiler, içinde çok büyük bir devrimci potansiyel taþýyor. Yapý iþçileri kan ter içinde yükselttikleri tekellere ait yapýlarý, yapýmýndan çok daha hýzlý biçimde çökertebilecek güce sahipler. Bu gücü harekete geçirmek için bir an bile zaman kaybetmemeliyiz. Zira emek ve sermaye arasýndaki çeliþki büyüdükçe, yoksulluk ve sefalet arttýkça, en ucuz þey bir iþçinin caný olurken sýnýf mücadelesinin geliþme dinamikleri de büyümüþ ve güçlenmiþ oluyor. 32. kattan düþen iþçilerin cesetleri her yapý iþçisinin yaþadýðý korku ve endiþenin somut halidir. Kapitalizmin iþçilere en çok vaat ettiði ve vaat ettikleri içinde en çok gerçekleþtirdiði þeydir. Ýþçiler bunu biliyor. Birçok sebepten henüz bütünü harekete geçmemiþ olabilir, geçmeyebilir de… Bütünün harekete geçmesini beklemek sömürüye ve baskýya göz yummak demektir. Bu kendisine devrimciyim diyen bir iþçinin yapmayacaðý tek þeydir. Buradan bizlerin çýkarmasý gereken iþçi eylemliklerinin ve emek sermaye arasýndaki çeliþkinin kendisini her geçen gün daha fazla dayattýðýdýr. Kuþkusuz bir sonraki ayaklanmada iþçiler çok daha yoðun ve kararlý biçimde sokakta olacaklarýdýr. Yapý iþçileri de hem bileþimi itibari ile hem de aðýr çalýþma koþullarýndan ve bu alandaki taþeron çalýþmanýn iþçilerde yarattýðý öfkeden dolayý baþý çekecek olanlardandýr. Bizler için yapýlacak þey açýk; her ne kadar örgütlenmesi zor bir alan da olsa, yükselen her beton yapýnýn yanýnda kapitalizmi yýkacak iþçi komite ve konseylerinden oluþan yapýlarýmýzý oluþturmalýyýz. Genç iþçiler burada da baþý çekeceklerdir. Kapitalizmin kendiliðinden yýkýlmayacaðýný ve yaþattýðý acýlarýn da kendiliðinden sona ermeyeceðini bilmek gerekiyor. Yapý iþçileri örgütlenmeli. Onlarý örgütlemeliyiz. Taþerona karþý deðil sadece, iþ cinayetlerine karþý da deðil, ya da paralarýný alamadýklarý için de deðil; emeðin iktidarýný inþa etmek ve iktidarý almak için örgütlemeliyiz… Eylül-2014 204


Zamanın Dili

ANTİ FAŞİST MÜCADELE ve DEVRİMCİ GENÇLİK

Bir süredir IÞÝD adlý katiller sürüsünün Kobani’ye dönük saldýrýlarýna karþý odaklanan mücadele, üniversitelerin açýlmasýyla birlikte buralarda da kendisini hemen gösterdi. Üniversitelerin açýlmasýyla faþistlerin saldýrýlarý da baþladý. Önce Trabzon’da sosyalist bir öðrenciye atýlan pusu, sonrasýnda ise devrimci öðrencilerin güçlü olduðu Ýstanbul Edebiyat Fakültesi’ndeki IÞÝD’e destek verenlerin stand açan öðrencilere sopalý saldýrýsý bu konuyu yeniden ele almamýzý zorunlu kýlýyor. Zira bir sorun önünüzde duruyor ve ortadan kaldýrýlmamýþ ise yeniden ve yeniden ele almak gerekiyor. Ki öðrenci gençlik anti -faþist mücadelede sembol kesimlerden biridir ve öðrenci gençliðin faþizme karþý yükselttiði mücadele her zaman devrimci mücadeleyi hem büyütmüþ hem de büyük moral katmýþtýr. Yine de anti -faþist mücadele konusunda öðrenci gençlik içerisinde tartýþýlmasý gereken ve çözülmesi gereken sorunlar var. Çünkü kimi dönemler faþistlerin saldýrýlarý o kadar çok artýyor ve ‘solcu’ öðrenciler sürekli dayak yiyen, saldýrýya uðrayan kesim olmaktan kurtulamýyor. Bu ise gerçekten büyük bir sorun. Anti- faþist mücadele konusunu ele alýrken iki temel konuyu alarak devam edeceðiz. Bunlardan birincisi teorik yaklaþým diðeri ise pratiktir.

Anti -Faþist Mücadeleden Ne Anlýyoruz! Faþizme karþý mücadeleden bahsedilince genellikle þiddet ve kandan yola çýkýlýyor ve ne zaman þiddet artsa(polis, sivil faþistler vs.) faþizme karþý mücadele de gün yüzüne çýkýyor, oysa normal zamanlarda yani çatýþmanýn ya da gerginliklerin, saldýrýlarýn olmadýðý zamanlar sanki faþizm yokmuþ gibi hareket ediliyor… Bu faþizmin kavranmamasýndan kaynaklanan bir sorun ve pratik mücadeleye de doðrudan etkisi var. Çünkü üniversitelerde yaþa205


Umut Güneş

nan (tabi üniversitelerin dýþýnda da) faþist saldýrýlara karþý devrimci demokrat gençliðin verdiði zayiatýn büyüklüðü, bu yanlýþ ve çarpýk anlayýþtan kaynaklanýyor. Faþizm çoðu reformist ve oportünist anlayýþýn aksine RTE, AKP hükümeti vb. öte bir þeydir. Faþizm denince aklýmýza ilk gelmesi gereken bu anlayýþýn hangi sýnýfa dayandýðý ve hangi sýnýfýn çýkarlarýný koruduðu olmalýdýr. Bu eski ve çözümlenmiþ bir tartýþma olmasýna raðmen bir cümle ile söyleyelim: Faþizm finans kapitalin en gerici, en þoven ve en ýrkçý kesimlerinin kanlý diktatörlüðüdür. Yani en büyük tekellerin iktidarýdýr. Bizde faþizm askeri darbeler yoluyla tepeden aþaðý biçimiyle gerçekleþtirilmiþ ve 3 darbe sonunda devlet bütün kurumlarýyla faþistleþtirilmiþtir. Öyleyse karþýmýzda Türkiye tekelci kapitalizmi ve onun faþist devleti bulunmaktadýr. Ýç politikada ve dýþ politikada faþist devlet Tekelci kapitalizmin çýkarlarýna göre hareket eder. Bu iþin bir yönü iken diðer ve en önemli yanlarýndan biri de þudur: Faþizm her zaman için devrimin yükseliþ dönemlerinde devrimi ezmek ve bastýrmak için kendisinin gerçek yüzünü gösterir. Bu nedenle faþizme karþý mücadele kesinlikle sadece sivil faþistlere karþý ele alýnmamalý ve yine kesinlikle sivil faþistler ellerinde sopalar ve satýrlarla karþýmýza çýktýðýnda ele alýnmamalý. Faþizme karþý mücadele devrim mücadelesinden kopartýlýr ve faþizmin yýkýlması devrim dýþýnda, faþist devletin yýkýlmasý dýþýnda bir yolla ele alýnýrsa; sonuç her zaman devrimci saflarda katliamlar, ölümler ve saldýrýlar olur… Sýnýf mücadelesinin son derece aðýr sonuçlarý olan deneyimlerini yeniden denemenin bir anlamý yok. Geçmiþ deneyimler ( hem kendi mücadele deneyimlerimiz hem de dünya halklarýnýn deneyimleri) bizlere faþizme karþý nasýl mücadele etmemiz gerektiðini gösteriyor. Ýþte bu da iþin pratik kýsmý…

Faþizme Karþý Mücadele Nasýl Olmalý? Bu konuda söylenecek o kadar çok þey var ki bu yazýnýn sýnýrlarýný aþar. Ama yapýlmayacak olan þey faþizme karþý mücadelenin kalemle sýnýrlandýrýlmasý ve onlarýn da insan olduðu ve 206


Zamanın Dili

onlarý da anlamamýz gerektiðini söylemektir. Bu Davutoðlu’nun IÞÝD için “onlar terörist bir örgüt deðil, öfkeden yan yana gelmiþ gruplardýr” demesine benzer ki, bu tür düþünceleri ileri sürenlere karşý Davutoðlu’na karþý nasýl hissediliyorsa öyle hissedilmelidir. Faþizme karþý mücadele kendi sýnýf mücadelemizin düzeyine ve gereklerine göre yürütülmelidir. Bu topraklarda uzun zamandýr devrimci durum ve iç savaþ koþullarý var ve bu dönemlerin mücadele araçlarý da beyaz eldivenleri elden çýkarmayý gerektiriyor. Genel yaklaþýmýmýzý ortaya koyduktan sonra üniversitelere geçebiliriz. a) Öncelikle her mücadelenin ve savaþýn temel sorununun kadrolar ve davaya inanmýþ kitleler olduðunu unutmamalýyýz. Örgütlenme ilk ve öncelikli görevdir. Sürekli olmasý gerekendir. b) Ýç savaþýn hýzýna ve ihtiyaçlarýný karþýlayabilecek esnek ve hýzlý hareket edebilen komite ve konseyler üzerinden örgütlenmeli ve mücadelenin hedefleri net olarak ortaya konmalýdýr. c) Anti- faþist gençlik hemen her yerde ve mücadelenin ihtiyaç duyacaðý her biçimde yan yana getirilmeli ve alabildiðine inisiyatifli olunmalýdýr.(Anti- faþist birlikler gibi) d) Eylem ve hareket üstünlüðünü ele geçirmemiz gerek. Faþizmin kitle tabanýna çalýþma alaný ve yaþama alanýný býrakmamak! e) Olabilecek her biçimde ve araçla, hiçbir aracý küçümsemeden ve ilahlaþtýrmadan silahlanmak. Silahlanma denen þey sadece savunma amaçlý deðildir, faþizmi yenmek için yani saldýrmak içindir. f) Ve her zaman moral üstünlüðü elde tutma, çünkü savaþ ilkin kafada kazanýlýr. g) Öðrenci gençlik bütün gücünü devrimin hedefleri doðrultusunda harekete geçirmelidir. Okul sýnýrlarý içinde kalmamalýdýr. Hem kafada hem de mücadelenin pratik sýnýrlarý anlamýnda okul duvarlarýný parçalamalýdýr. Bu maddeler daha da artabilir. Ama gerisini öðrenci gençliðin yaratýcýlýðýna ve politik zekasýna býrakýyoruz. Eylül-2014 207


Umut Güneş

ÝÇ SAVAÞIN DEVRÝMCÝ KADROLARI Ýnsanlar pek çok þeye dair hayal kurar ama bir Marksist- Leninist devrime dair hayal kurduðunda gerçeklerden ve sýnýf mücadelesinin hareket ettiði zemini esas almak zorundadýr. Zira genel kitle eylemlerinin silahlý ayaklanma boyutuna vardýðý bir aþamada, düzgün ve süslü kortejleri hayal etmek, gerçek bir hayal olurdu. Türkiye ve Kuzey Kürdistan topraklarý son iki yýlýný ayaklanma ve ayaklanmaya yakýn koþullar içinde geçirdi. Bunun öncesinde koþullar sürekli ayaklanmayý besleyen, kimi zaman kýsa süreli ayaklanmalarýn patlak verdiði (Diyarbakýr ayaklanmasý) dönemleri yaþadý. Ama þunu kesinlikle belirtmeliyiz 8990’dan itibaren bu topraklar devrimci durum koþullarýný yaþýyor. Son çeyrek asýrlýk mücadele o kadar zengin mücadele deneyimlerini gösterdi ve kitleler bundan o kadar öðrendi ki; iþte içinde bulunduðumuz dönemde bir silahlý ayaklanma gündeme geldi. Gezi ayaklanmasýndan daha derin bir siyasi içeriðe sahip ve mücadele araçlarý itibariyle zor araçlarýný temel alan bir ayaklanma. Sýnýfsal niteliði ise kentin yoksullarýna ve yoksul gençliðine dayanan bir ayaklanma! Ýç savaþýn devrimci kadrolarý ve Partisi için; büyük öðretileri olan bir ayaklanma… 208


Zamanın Dili

Bu ayaklanma þimdilik bir yenilgi yaþamadan, Kürt halkýnýn öncülleri tarafýndan “saðduyu” çaðrýlarý ile geriye çekildi, çekiliyor! Ama ayaklanmayý doðuran sebepler orta yerde duruyor ve yeni bir silahlý ayaklanmanýn kapýmýzda olduðunu söylemek kahinlik olmaz. Belli þartlar altýnda yeni bir silahlý ayaklanma çok uzakta deðil ama bu ayaklanma içinde, geçtiðimiz sürecin eksikliklerini görmüþ ve ortadan kaldýrmýþ olarak karþýlanýr ise; sonuçlarý muazzam olur! Ayaklanmanýn en þiddetli olduðu anda atýlan bir tweet durumu mizahi bir dille ifade ediyor: “Kobani deðil ama Türkiye düþüyor” Ayaklanmanýn Temel Sorunu: Ýktidar!

“Bir marksist, kendini sýnýf mücadelesine dayandýrýr, toplumsal barýþa deðil. Belirli keskin siyasal ve iktisadi bunalým dönemlerinde, sýnýf mücadelesi doðrudan bir iç savaþ, yani toplumun iki kesimi arasýndaki silahlý mücadeleye doðru geliþme gösterir. Böyle dönemde marksistler, iç savaþtan yana yerlerini almak zorundadýrlar. Ýç savaþýn herhangi bir moral suçlamasý, marksist açýdan kesinkes benimsenemez.” (Lenin, 30 Eylül 1906, Proletari,Sayı. 5)

Mevcut koþullar iç savaþýn þiddetlendiðini ve silahlý ayaklanmanýn gündeme geldiðini gösteriyor. Leninist Parti çok öncesinden dönemin özünü doðru saptamýþ ve buna uygun faaliyet içine girmiþti. Sýnýflar savaþýnýn her duraðýnda Leninist Partinin saptamalarýnýn ne denli doðru olduðu net bir þekilde görüldü. Dipten gelen dalga yüzeye vurdu. Ayaklanma ve devrim dev gövdesini ortaya koydu. Toplumun tüm kesimleri için güncel bir olgu haline geldi. Þimdi artýk bu ayaklanmayý ve devrimi zafere ulaþtýrmaya geldi sýra. Genç devrimci kadrolar, iþçi emekçi, iþsiz gençler yaþadýðýmýz silahlý ayaklanmanýn temel gücünü oluþturdular. Savaþçý gücünü oluþturdular. Kürt gençliði bu konuda pek çok deneyime sahip öðrenmeli ve öðretmeliyiz.

“Baþkaldýrmanýn bütün ülkeyi kucaklayan uzun bir iç savaþ, yani halkýn iki kesimi arasýndaki silahlý bir mücadele þeklinde daha yüksek ve daha karmaþýk bir biçim olacaðý kesinlikle doðal ve kaçýnýl209


Umut Güneş

mazdýr. Böylesine bir savaþ, oldukça uzun aralýklarla çok az sayýda büyük çarpýþmalar ve bu aralýklar arasýnda çok sayýda küçük çarpýþmalar ve bu aralýklar sýrasýnda çok sayýda küçük çatýþmalar dizisinden baþka birþey olarak anlaþýlamaz. Böyle olunca -ve kuþku yok ki, böyledir- sosyal-demokratlarýn, bu büyük çarpýþmalarda ve ayný zamanda da olabildiði kadarýyla, bu küçük çatýþmalarda yýðýnlara en iyi bir biçimde önderlik edecek örgütlerin yaratýlmasýný kendilerine görev edinmeleri kesinlikle zorunludur. Sýnýf mücadelesinin iç savaþ noktasýna kavuþtuðu bir dönemde, sosyal-demokratlar, yalnýzca bu iç savaþa katýlmayý deðil, ayný zamanda da önderlik rolünü oynamayý da görev edinmelidirler. Sosyal-demokratlar, örgütlerini, düþman güçlerine zarar verecek bir tek fýrsatý bile kaçýrmayan bir savaþçý parti olarak gerçekten hareket edebilecek biçimde eðitmek ve hazýrlamak zorundadýrlar.” (Lenin, 30 Eylül 1906, Proletari, Sayı. 5)

Ýþte iç savaþýn devrimci kadrolarýna düþen görev bunlardýr…

Ekim-2014

210


Zamanın Dili

“BÝZ DE KENDÝMÝZ YAPARIZ” Türkiye ve K. Kürdistan devrimci hareketinin önünde çözülmesi gereken bir sorun var. Öncelikle kafada çözülmesi gereken bu sorun, çözüldüðünde pratik mücadeleyi doðrudan etkileyecektir. Sorun bir çok biçim de adlandýrýlabilir ama biz buna “yensek de zaferimizi talep edelim” sorunu diyelim. Yaklaþýk iki yýldýr süregelen ayaklanmalar var. Herkes sokaða çýkmak için kendisine bir sorun bulmakta sýkýntý çekmiyor. Ýþçisi, öðrencisi, esnafý, yoksul köylüsü, taraftarý... faþizmin sokaktaki sureti olan polisle, askerle, vergi dairesiyle sürekli karþý karþýya geliyor. Çatýþmalar yaþanýyor. Ölümler oluyor, yaralanmalar oluyor. Baský yasalarý sürekli devreye sokuluyor, olabilecek en anlamsýz iþlerde dahi kiþileri fiþleyecek mekanizmalar devreye sokuluyor. Ýnsan aleminin görebileceði en psikopat adamlardan, medeniyet sahipleri medet umuyor. Kýsacasý sermaye sýnýfý çöküþünü engellemek adýna akla gelebilecek her yolu deniyor. Deniyor ama “kýzýl þeytan” sürüsünün ilerleyiþini bir türlü durduramýyor. Devrim karþýsýna çýkan her engeli aþarak, kendisini unutmak isteyenler de dahil olmak üzere, hatýrlatýyor. Bu sýnýf 211


Umut Güneş

mücadelesinin güç dengelerine göre açýklanabilecek bir olay ama her ileri adýmda burjuvaziye biraz daha yalvaran talep ve sloganlarla kitlelerin karþýsýna çýkmaya ne demeli? Bunu nasýl açýklamalý? Kendi güçlerine olan güvensizlikle mi? Yoksa devrimin ciddi bir aþamaya gelmesiyle mi? ( 6-7 Ekim Kobane ayaklanmasýnda, iki günde onlarca ölü, OHAL, þehrin giriþ ve çýkýþlarýna kazýlan hendekler vs.) Yoksa kitlelere ve devrime olan güvensizlikle mi? Sorular çoðaltýlabilir ama biz devrimci kalkýþmalarýn sýradan bir iþçiye verdiði öz güveni, gücü bir örnekle ele alalým. Yýl 1917, emperyalist savaþýn devrimin eþiðine getirdiði dünya’da ilk isyan Rusya’da patlak vermiþ ve Þubat devrimi gerçekleþmiþtir. Henüz bir burjuva hükümeti kurulmamýþ olsa da geçici bir komite kurulmuþ ve iþçiler gibi ayaklanmýþ olan askerler sorununu ele almaktadýr. Askerlerden bir delegasyon Petrograd’da, Geçici Komite’ye gelerek ordunun devrim karþýsýndaki tutumunu içeren bir emir verilmesini rica eder. Kendilerine böyle bir karar için henüz erken olduðu yanýtý verilince askerlerden birisi, “Eh, ne yapalým, biz de bu emri kendimiz yazarýz” diyerek çýkýp giderler. “Biz de kendimiz yaparýz” sözleri, devrimin daha baþlangýcýnda, askerlerin kendilerini örgütlemesine yardýmcý olan bir slogan olmuþtur. (Kay: 1917 Sovyet Devrimi-1,sf 109)

Ýç Savaþ Gerçeðini Kavramak! “Biz de Kendimiz Yaparýz” sloganý devrimi gerçekleþtirmek isteyen ve burjuvazinin türlü dolaplarýný engelleyecek olan bir slogandýr. Ayný zamanda kitlelerin ne yapmak istediðinin bilincinde ve öz güveninde olduðunun açýk kanýtýdýr. Kitlelerin her hareketinde karþý devrim ile devrim arasýndaki fark daha net ve açýk görünmektedir. Kitleler kendi güçlerinin farkýna varmaktadýr. Ýþte bu güç anýn devrimci görevlerini ifade eden slogan ve propagandayla daha ileri gitmekte tereddüt etmeyecektir. Ekim devriminin eþsiz örneklerini gösteren Rusya proletaryasýný ve askerlerini, Bolþevik Partinin sloganlarýndan ve politikalarýndan ayrý düþünebilir miyiz? Yoðun çalýþmanýn ve kitlelere doðru politikalarý götürme212


Zamanın Dili

nin meyvesini Ekim devrimiyle alan Bolþevik parti bizlere de nasýl yapmalý konusunda eþsiz bir örnek vermektedir. Yoðun devrimci bir dönem yaþýyoruz. Her gün yeni bir yerden saldýrý ve ölüm haberleri geliyor. Üniversiteler de faþistler saldýrýyor. Sokak ortasýnda devrimci bir gazete daðýtýmcýsý öldürülüyor. Ýþçiler baský altýna alýnýyor, saldýrýya uðruyor. Polis daha fazla öldürmek için daha fazla yetki alýyor. Tüm bunlar sermaye sýnýfýnýn kendisini iç savaþa göre konumlandýrdýðýný ve devrimin geliþimine ayak uydurmaya çalýþtýðýný ifade etmektedir. Bu gerçek kavranmalý ve kitlelere de sabýrlý bir çalýþmayla kavratýlmalýdýr. Yol ve yöntemlerini bulmak bizim görevimiz. Medyanýn ve burjuva propagandalardan doðan aldanmalarýn önüne geçmek bizim görevimiz. Özellikle ortalama sol söylemlerin ve programlarýn kitlelerin enerjisini heba eden tutumlarýný teþhir etmeliyiz. Özcesi “Bir þey yapamayýz, elimizdeki ile yetinelim” diyorlar. Bunu Taksim’i fethetmiþ milyonlara söylüyorlar. Ortadoðu’nun en örgütlü ve savaþçý halklarýndan biri olan Kürt halkýna söylüyorlar. Ortalama sol iç savaþýn dehþetinden, düzensizliðinden o kadar ürküyor ki; bir esnaf misali sabah dükkanýný açýp akþam saati geldiðinde de evinin yolunu tutmak istiyor. Ýþte kitlelere en büyük ayaklanmalarda bile telaþla ifade ettiði görüþlerin özü budur. Artýk bu sözde politik görüþleri bir kenara býrakýp, gerçek politikaya; faþizmin köklerine kadar sökülüp atýlmasýna, halklarýn özgürlüðünü saðlayacak olan devrimin örgütlenmesine ve silahlý halk ayaklanmasýnýn hazýrlanmasýna dönmek zorundayýz. Tüm bunlarý yaparken kitlelere karþý alabildiðine somut, açýk ve sade açýklamalar yapmak zorundayýz. En büyük inisiyatifle hareket etmek zorundayýz. Devrimin örgütlenmesi, ayaklanmanýn organlarýnýn oluþmasý için 1917’nin ve tüm devrimlerin en sýradan iþçilerinin öz güveni ile hareket etmek Leninist gençliðin baþlýca karakteri olmalýdýr. Bunu bizler de yapabiliriz. Ekim-2014 213


Umut Güneş

Gençlik Konfedarasyonu Ýçin I. Konferans Ve Düþüncelerimiz Türkiye ve K. Kürdistan’ýn bir çok yerinden gelen ve çoðunluðunu yurtsever gençliðin (DÖDEF) oluþturduðu gençler, bir gençlik konfedarasyonu için toplandýlar. Yýllardýr gençliðin birleþik mücadelesine dair ortaya konulan temenniler bugün bir çok olay ve olgunun yan yana gelmesi ile kendisini daha fazla tartýþtýrýr oluyor. ‘Sessiz sedasýz’ örgütlenen bu konferans aslýnda birleþik devrimin en dinamik güçlerinden birini bir araya getirmiþ ve önemli bir iþ yapmýþtýr. Devrimci mücadelenin geliþimi içinde oluþan politik kamplaþma gençlikte de kendisini göstermektedir. Ulusalcý cenahýn Viþnelik toplantýlarý, HDK-HDP oluþumu da gençlik cephesinde hemen kendisini göstermiþ ve son 6 Kasým eylemliklerinde de pratiðe yansýmýþtýr. Bu iki kesimin de dýþýnda olan güçler var. DÖB bu güçlerden biri ve 1. Gençlik Konferansý’nda da düþüncelerini dile getirdi. Gençliðin yeni bir dünya için attýðý her adým önemlidir. Dikkate alýnmalý ve deðerlendirilmelidir. Konferans geniþ bir katýlýmcý gruba(Leninist öðrenciler, anarþistler, reformistler, HDP gençliði) ve politik içeriðe sahipken, konferansýn üzerinde hareket ettiði zemin esasýnda son derece net ve sadedir. Devrim ve karþý-devrim arasýnda daðýlan güçler iç sa214


Zamanın Dili

vaþta henüz siperlerini kazýp mevzilenmediler ama politik olarak renklerini belli ettiler. Saflar giderek netleþiyor ve bu zamanda devrimci ittifaklarýn- eylem birlikteliklerinin önemi büyük. Öyleyse nasýl bir birliktelikten bahsettiðimizi yeniden ele almamýz gerek.

Konferans Neyi Hedefliyor? Konferans gençlik mücadelesinde odak noktasý olabilecek bir örgütlenme ortaya koymak istediðini; Türkiye ve K. Kürdistan’da geliþen her olayda gençliði harekete geçirebilecek bir güç olmayý hedeflediðini ifade etti... Gençlik içerisinde odak noktasý olmak; bu konuda geçmiþte de giriþimler oldu ve sonuçlarýný hep birlikte gördük. Genç-Sen, Öðrenci Koordinasyonu gibi örnekler nasýl yapýlamayacaðýnýn örnekleri haline geldiler. Gençlik içerisinde eylem birliktelikleri baþka alanlara göre çok daha hýzlý yaþanabiliyor. Ama gençlik içerisinde odak noktasý haline gelmek ve gençlik mücadelesine buradan yön vermek baþka bir þey. Bunun iki ayaðý var. Birincisi bir mücadele programý ve ikincisi pratik örgütlenmenin kendisi... Gençlik Konfederasyonu giriþimi, adý üzerinde giriþim olduðu için henüz bir programa sahip deðil ama program için taslak olarak deðerlendirilebilecek öneriler var ve bu ilan edildi. Ýlan edilenleri þöyle bir incelediðinizde ileri örnekleri de görmek mümkün. Örneðin kararlarý içerisinde iþçi-iþsiz gençlikle de bað kurmak, iþçi eylemliklerinin yanýnda olmak ve dayanýþma için mitingler düzenlemek, diðer ezilen ve sömürülen halklarla ortak mücadele oluþturmak gibi düþünceler var. Burada ilan edilen düþüncelerin hepsini yazmamýz mümkün deðil ama þunu söylememiz mümkün. Önüne mevcut faþist düzeni yýkmayý koymamýþ bir program eksiktir. Önüne doðayý ve insanlýðý yýkýma uðratan kapitalizmi yýkmayý koymamýþ bir program, doðayý savunacaðýný ilan etmekle kendi kitlesini aldatmýþ sayýlý. Zira kapitalizm her gün ve her saniye doðaya ve insanlýða çok þey kaybettiriyor. Ve evimizin önündeki aðaç kesilmiyor diye doðamýzýn korunduðunu düþünmek gerçekten baþka bir durumu 215


Umut Güneş

ifade eder. Önüne emperyalizme karþý mücadele hedefini koymamýþsak, o zaman baþka halklarla enternasyonal dayanýþmamýz havada kalmýþ demektir. Leninist gençliðin asgari olarak belirttikleri öneriler özünde birleþik devrimimizin gençliðin ruhu ve enerjisiyle büyütülmesi anlamýný taþýyor. Özcesi bugün devrimi pratik olarak önüne koymayan bir devrimci ittifak ya da örgütlenme geçici, sýnýrlý ve kitlelerin sonuna kadar izleyebileceði bir örnek olmaktan uzaktýr. Geçmiþ örneklerin tamamý bu gerçeði baðýrarak bizlere söylüyor. Bu örneklerden ders aldýðýmýzý iþte bu yeni giriþimi örgütlerken göstermeliyiz. Zira pratik sürecin örgütlenmesi devrimci bir programdan kesinlikle ayýrt edilemez. Konferansýn ruhu devrimcidir ama programý ayný nitelikte olmaz ise elbette bir yerde tökezler ve cevap veremez hale gelir. Devrimci bir programdan yoksun olarak ölmüþ ve artýk iþ yapamaz halde olan o kadar çok birliktelik var ki; bazýlarýmýz artýk ‘birlik’ sözünden ürker hale geldi. Bu döngünün kýrýlmasý gerekiyor. Zira insanlarýn dönüp dönüp ‘birlik’ten bahsetmesi, bir tek gerçeði ifade eder: Kitlelerin ve gençliðin ezici çoðunluðu bu faþist düzenden kurtulmak istediði içindir. Bunun en kýsa yolunun da devrimci güçler arasýndaki güçlü birlikteliklerin oluþmasýna baðlayan sokaktaki, kantindeki insanlar bu sebeple sürekli birlik tartýþmalarýný yürütür ve bu yöndeki isteklerini dile getir. Bizler devrimci olduðu ve devrimci hedeflere sahip olduðu sürece bu tür birlikteliklere/ ittifaklara önem vermeliyiz. Bugün için bu tür ittifaklarýn devrimi bir hedef olarak deðil, bugünün bir sorunu olarak ortaya koymasý ve önüne güncel bir görev olarak koymasý gerekir. Programýn ilk maddesi bu olduðu sürece sayfalarca yer tutan diðer talepler bir anlam ifade eder. Yoksa tek baþýna bir temenniden öteye gidemez... Kasým-2014

216


Zamanın Dili

PARTÝ HER YERE! Bilinen bir hikayedir. Þubat devrimi sonrasýnda Lenin sürgünden gelir ve Rusya iþçi sýnýfý öncüsünü büyük bir coþku ile karþýlar. Sonrasýnda Sovyetler kongresinde burjuva hükümette yaþanan kriz üzerine yapýlan tartýþmalarda, Menþevik ve Sosyalist Devrimci liderler Rusya’da iktidarý almaya hazýr bir devrimci partinin olmadýðýný ve bu yüzden de burjuvazinin iktidarda kalmasý için, deyim yerinde ise her türlü yalvarmaya ve tavize yönelmek gerektiðini ifade ederler. Ýþte o anda Lenin ayaða kalkar ve var gücüyle þöyle seslenir “Hayýr! Rusya’da iktidarý almaya hazýr bir parti vardýr. Bu parti Bolþevik Partisidir” der. Sovyet delegelerinin çoðunluðu (Menþevik ve Sosyalist Devrimci) Lenin’i ilk kez kendi sesiyle duymaktadýrlar. Zira Menþevik ve Sosyalist devrimcilerin Lenin ve Bolþevik Parti hakkýnda söyledikleri büyük oranda çarpýtmalara ve açýkça yalanlara dayanmaktadýr. Sovyet delegeleri Lenin’in kürsüden konuþmasýný 217


Umut Güneş

isterler. Lenin kürsüye çýkar ve Rusya iþçi sýnýfý ve köylülüðünün Sovyetler aracýlýðýyla iktidarý almasý gerektiðini ifade eder. Nisan tezleri olarak da bilinen tezlerini orada da yineler ve Bolþevik Parti programýný Sovyet delegelerine yalýn bir dille anlatýr. Konuþma süresini aþmasýna raðmen delegelerin baskýsýyla Lenin konuþmaya devam eder. Ýþte o cesur çýkýþ Rusya iþçi ve yoksul köylülerinin ve askerlerinin yönünü Bolþevik Partisine ve Lenin’e daha fazla döndüðü bir tarihsel andýr. Rusya’nýn devrimci proletaryasý ve gençliði öncüsüne güvenmekle hata etmemiþtir. Kýsa süre sonra da tüm dünyada devrimler yüzyýlýný baþlatan 1917 Ekim devrimi gerçekleþecektir. Bir halklar hapishanesi olan Çarlýk Rusya yýkýlacak ve halklar özgürlüðüne kavuþacaktýr. Ýþçi sýnýfý ilk kez iktidara gelecek (Paris Komününü saymazsak) ve sosyalizmin kuruluþu için büyük bir mücadele vereceklerdir. Dünya Avrupa proletaryasýndan bir devrim beklerken (Bolþevik Parti ve Lenin de buna dahildir), Rusya proletaryasý ve asker üniformasý içindeki köylülük devrimi gerçekleþtirerek dostlarýn ve düþmanlarýn dikkatini çekmiþtir. Ekim devriminin üzerinden uzun zaman geçmesine ve dünya birçok devrim örneði yaþamýþ olmasýna raðmen dönüp dönüp Ekim devriminin incelenmesinin bir sebebi var. Parti olgusu Ekim devriminde son derece öndedir ve Bolþevik parti kitlelerle kuruduðu bað ile bugün hala örnektir. Önemli çünkü; Tunus örneðini saymazsak Kuzey Afrika’da ve Ortadoðu’da yaþanan ayaklanmalarda kitlelerle güçlü denebilecek baðlar kurabilen bir partinin varlýðý yok. Yine de kitleler yaþamýn dayanýlmaz þartlarýna isyan edip ayaklandýlar. Kapitalizm her gün ürettiði çeliþkilerle devrimlerin zeminini hazýrlarken, en büyük eksiklik ayaklanmacý kitlelere iktidar hedefini gösterecek ve iktidarý almaya odaklanmýþ bir komünist partinin eksikliðidir. Bu eksiklik (ki bu önceki dönemler için de geçerlidir) kendiliðindenlik ve örgütsüzlüðün bir dönem için öne çýkmasýna sebep olsa da; yýllar yýlý örgütlenmiþ ve deneyim kazanmýþ burjuva devlet aygýtý ve örgütleri, emek cephesinde de güçlü bir örgütlülüðün varlýðýný dayatýyor. 218


Zamanın Dili

Parti Bayraðý Her Yere Her Eyleme! Türkiye ve Kürdistan devriminin son iki yýlda yaþadýðý hareketli günlerin çok öncesinde Leninist Parti böyle seslenmiþti kadrolarýna ve sempatizanlarýna. Neden? Bu sorunun cevabýný geçtiðimiz iki yýl veriyor. Leninist tezler Türkiye ve Kürdistan devrimi için o kadar ön açýcý ki, sürekli vurgulanan devrimin güncelliði yaþanýlanlarla kanýtlanýnca, kitleler içinde Leninist Partinin saygýnlýðý ve yeri daha çok arttý. Taksim komünü günlerini hatýrlayanlar Leninist Partinin sloganlarýnýn ve taleplerin nasýl da kitlelerle buluþtuðunu gördüler. Yine de þunu söylemeden geçemeyeceðiz. “Parti Bayraðý Her Yere Her Eyleme” sloganý yeterince anlaþýlmýþ ve hayata geçmiþ deðildir. Lenin’in cesur çýkýþý nasýl ki kitlelerin yüzünü daha çok Bolþeviklere çevirmiþse, bizler için de ayný þey geçerlidir. Parti sloganlarýný ve politikalarýný kitlelere götürmek ve onlarla canlý, sýký baðlar kurmak Türkiye ve Kürdistan birleþik devriminin yönünü belirleyecektir. Ortada ciddi bir boþluk var! Devrim için koþullar uygun ve sýnýrlarýmýzýn etrafý devrimci güçlerle gerici faþist güçlerin çarpýþmalarýyla kaynýyor. Ýþte tam da bu anda, Leninist Partinin hemen her yere ulaþmasý, toplumun devrimci kesimleriyle bin bir yolla kurduklarý bað ve en nihayetinde geçerli olanýn devrimci pratiðin kendisi olduðunu unutmadan yapacaðýmýz iþler bizleri zafere taþýyacaktýr. Artýk her þey Leninist kadrolarýn olanca coþkularý ile verecekleri mücadeleye ve ortak aklý olan kolektifimize olan güvene baðlýdýr. Tarih boyunca bu gemi hiçbir yerde ve kimseyi yarý yolda býrakmadý. Ayný hamurdan yoðrulmuþ Leninist Parti de öyle… Kasým-2014

219


Umut Güneş

YENİ NESLİN EYLEMLE ÝMTİHANI Tarih bize daha neleri gösterecek! Bireysel özgürlüðü en çok savunan ve bunun için milyonlarca insanýn hunharca öldürüldüðü bir çok ‘ulvi’ savaþa giren sermaye sýnýfý þimdi bunlarý bir çýrpýda elinin tersiyle itiyor. Bu da yetmezmiþ gibi yaþamýn her alanýný alabildiðine görmek, duymak ve hissetmek için (yaþam emekçilerin ve onlarýn çocuklarýnýn olduðu her yerdir) elinden geleni her türlü demagoji ile yerine getiriyor. Yeni nesil hangi deðerlerle yetiþecek dersiniz? Bundan sonra öðrenilecek ilk ‘ulvi’ deðer itaat etmek olacak gibi görünüyor. Ýtaat et ve sürekli kork! Kork ki, düzene uygun kafalar yetiþtirelim ve bunda tarihi baþarýlar elde edelim... Etrafýnda gördüðün Xray cihazlarýndan korkma onlar senin güvenliðin için, ama kafandaki sorulardan kork zira onlar senin geleceðini karanlýklara götürüyor. Oysa GBT sorgulaman aydýnlýk günler gibi temiz çýkmalý! Ýþte o zaman sinsi sinsi bakan ve Xray cihazýnýn arkasýnda olmayý dünyanýn en güvenli yeri zanneden, yüksek IQ’lu aynasýzlara bakarak rahat ol! Çünkü sermayenin çarklarý dönüyor ve sorunsuz insan öðütmeye devam ediyordur. Ýþte sizlere verilen hayat ve bu hayatýn deðerleri... Ne özgürlük ama, o kadar özgürüz ki, kimsenin yaþam alanlarýný ihlal etmiyoruz. Bizlere ayrýlan metre karelik yerlerde etrafa düzen ve huzur saçan öðeler haline gelmiþ durumdayýz. Herkes bizlerle gurur duyuyor çünkü zamansýz ve amansýz sorularla, sermayenin ve bekçilerinin zamanýný çalmýyoruz! Oysa ayný dakikalarda çalýnan milyonlar, yüksek deðerlerin bir niþaný olarak burjuvazinin medyasýnda ve þakþakçýlarýn aðzýnda sakýz gibi çiðneniyor! Yeni bir nesli bekleyen gerçekte nedir? Yeni bir nesil bizlerden gerçekte ne bekliyor? Kafamýzda sorular bir dolu? Kaygýlar yine öyle... Oysa þöyle bir kaygýlardan arýnsak ve düþünsek; korkma! Henüz kafanýn içindekileri okuyacak bir cihaz icat edilmedi ama edilseydi bile ne deðiþirdi? Böylesi deðerli düþüncelere ulaþmak 220


Zamanın Dili

için zahmetsiz bir yol bulmuþ olurlardý. Ve orada akþam evine mutlu dönmek isteyen insanlarýn hayalinden baþka ne görürdü ki? Gerçeði öðrenme çabasý, gerçi bu sermaye için tehlikeli! Eskiyi hatýrlayýnca! O zamanlar düþüncelere ulaþmak için ne de çok terlerdi aynasýzlar ve ne de çok üþürdü, ýslak avluda yatan genç bedenler! Ama sen yine de adým at! Çünkü kafanýn içindeki sorular orda duramaz. Hem nasýl dursun ki, yolunu bulmak ve kaybolmamak için sorular sormaz mý insan? Biz sessiz sedasýz büyüyen bir nesil deðiliz, en güzel günlerimiz ve en genç olduðumuz anlar; sorular sorup, eyleme geçtiðimiz anlardýr. Ýþte güç ve cesaret orada, o kalabalýðýn içinde. Gelecek orada çünkü oranýn dýþýnda her þey ve her yer bizlere orta çaðýn kasvetli havasýný hatýrlatýyor. Ve geleceðe dair söylendiði iddia edilen her þey esasýnda geçmiþe ve her gün daha fazla koku veren ‘yarýna’ dairdir. Zira çürümüþ, güçsüzleþmiþ bir yapý üzerine yeni dünyalar inþa edilmez! Ne yaparsak yapalým kafamýzýn içindeki o düþüncelerle Xray cihazýný geçeceðiz ve itaat etmeyeceðiz. Duraksama söz konusu dahi olamaz! Deniz’den gelen çýðlýk her türlü tereddütü yok etmeye yeter. Deniz bu yüzden engin ve huzur vericidir. Artýk adým atma zamaný! Çünkü durgun dalgalar yok etrafýmýzda, etrafýmýz kaynayan bir kazan ve nereden patlak vereceði bilinmiyor. Ama sýnýra dayandýðýmýzýn sermaye de farkýnda, bu yüzden okul kapýlarýný dahi koruma ihtiyacý duyuyor. Yeni nesli düþündüðü için deðil, yeni neslin kendisine ne kadar tehlikeli olduðunu anlamak için... Ýtaatkar ve sorgu sual bilmeyen bir nesil yalnýzca örümcek beyinlerin icadý ve hedefi! Sana uzaktan bakýnca güçlü görünebilir, ama yaklaþtýðýnda karanlýklar içindeki korkusunu ve yok oluþunu görebilirsin. Evet adým atma vakti geldi! Hem de kafandaki düþünceler ve onlarýn eylem isteði ile birlikte! Cesaret isteyen bir andayýz, bu doðru ama cesaret gerçeklerin gücüyle dünyayý deðiþtirmeye karar vermek demek. Karar verildi mi, güzel. Öyleyse þimdi güzelce dinle, ne de güzel ötüyor sermayenin son teknoloji ürünü Xray cihazý “Dikkat! Komünizm Tehlikesi” Aralýk-2014 221


Umut Güneş

HER ALANDA ATILIM DÖNEMİ

Devrim ve karþý devrim arasýnda süren savaþ, her alanda yoðun biçimde devam ediyor. Burada bir benzetme yapmak amacýyla savaþ kavramýný kullanmadýk, çünkü son iki yýlda yaþadýklarýmýzý tarif edebilecek tek þey, iç savaþtýr ve iç savaþ da diðer savaþlar gibi bir savaþtýr. Türkiye ve Kürdistan topraklarýnda zaman zaman ayaklanmalara varan iç savaþ, bir dönemin sonunu yeni bir donemin de baþlangýcýný doðurmuþ oldu. Sancýlý ve zorlu bir doðum bu. Yeni bir toplumu, yeni insaný ve yeni bir yaþamý savunmak; karanlýðýn adamlarýna karþý verilen savaþý kazanmayý gerektiriyor. Önümüzdeki mücadele döneminin temel karakterini kent savaþlarý ve ayaklanmalar oluþturacak. Bu bilince çýkartýlmalý ve unutulmamalýdýr. Artýk yapýlacak tüm çalýþmalar ve hazýrlýklar bu temel karakter göz önünde bulundurularak yapýlmalýdýr. Devrime ulaþmak ve onu iktidar kýlmak istiyorsak gençliðe, faşistleri yenilgiye uðratmak ve faþizmi karanlýðýna gömmek istediðimizi göstermek zorundayýz. Sabýrlý, yoðun ve ýsrarlý bir çalýþma olmadan bu mümkün deðil. Kobani direniþinin baþlangýcýnda, Kobani savaþýnýn Stalingrad´a benzetilmesi boþuna deðil. Zafere odaklý bir mücadele sabýr, kararlýlýk ve kazanýlacaðýna dair umut olmadan baþarýlý biçimde yürütülemez. Þimdi tüm belirtiler yaþamýn bizden yana aktýðýný gösterirken, bizlerin de daha fazla yaþama yönelmesi gerekiyor. Ýleriye doðru atýlacak her büyük adýmda unutmamamýz gereken üç þey var: Gerçeklik, Umut ve Devrimci Pratik! Nereye bakarsak bakalým, gerçeklik bize sermaye sýnýfýnýn iktidarýný yýkmamýz gerektiðini söylüyor. Açlýk, iþsizlik, savaþlar, doða katliamý vs. her yerde gördüðümüz bu sorunlar bir tek þeyin ifadesidir: insanlýðýn önünde sadece iki seçenek var, ya ortaçað karanlýðýna ya da daha gerilere gitmek (hayal gücünüz nasýl ifade ederse) ya da yeni bir toplumu, sosyalizmi kurmak. Biz sosyalizmi tercih ediyoruz çünkü kapitalizm son sýnýrlarýna dayandý ve insanlýða acý, baský ve sýradanlaþmanýn ötesinde bir þey vermiyor. Bu nedenle sokaklar durulmuyor, gençler, kadýn222


Zamanın Dili

lar emekçiler ve tüm ezilenler kendilerine ait olaný geri almak için mücadele ediyor. Bu mücadele istediklerimizi almadan da bitmeyecek. Yalnýzca sosyalizm toplumun ezilen çoðunluðunun isteklerine cevap verdi, verebilecek tek sistem. Umutluyuz çünkü ezilenlere, emekçilere, iþçi sýnýfýna güveniyoruz! Güvenmekle ne kadar haklý olduðumuzu umutsuzluða düþülen her anda, bir yerlerden gelen isyan haberleri kanýtlýyor. Devrimci eylem hemen her yerde, sorunlarýn çözümüne doðru giden yolun baþlangýcý oluyor. Devrimci eylem giderek bilinçlerde yer ediyor ve toplumsal mücadelede temel biçim halini alýyor. Bu þartlar altýnda sermaye sýnýfýnýn her karþý saldýrýsý devrimci eylemi büyütüyor, devrimci eylem daha fazla kitleyi kapsýyor, kitlesel devrimci mücadele halini alýyor. Bu nedenle her genç Leninist, çalýþma yaptýðý alanlarda izlenecek örnekler yaratmalý ve örgütlenmeye hýz vermelidir. Leninist gençlik bugün hiç olmadýðý kadar geniþ bir alanda örgütlenme faaliyeti içerisinde. Bu faaliyetler somut hedefler doðrultusunda ilerlemeli ve baþarý kazanmak noktasýnda ýsrarcý olunmalýdýr.

Denizler Bize Yol Gösteriyor! Bir çok alanda olduðu gibi gençlik hareketi de kendi öncü gücünü arýyor. Leninist gençlik, öðrenci gençlik hareketinde daha fazla deneyime ve yaygýnlýða sahip olmakla birlikte iþçi gençlik çalýþmasýnda da yol almaya baþladýk. Ve gençliðin bu iki temel alanýnda ataða kalkma, iliþki aðýmýzý ve örgütlenmemizi on, yüz kat arttýrmalýyýz. Bunun nasýl yapýlacaðýný soran varsa Denizlerin örneðini tekrar tekrar incelemeli ve dersler çýkarmalýdýrlar. Deniz nasýl ki her ayaða kalkýþýn önünde, kitleyi yürüten ise; Denizlerin yoldaþlarý da iç savaþýn bu tayin edici anýnda mücadele eden kitlelerin öncüsü ve sürükleyicisi olmalýdýr. Bu gerçekten ýsrarlý ve sabýrlý bir çalýþma olmadan mümkün deðil. Gençlik devrimin motor gücüdür, Leninist gençlik de gençlik hareketinin motor gücü olmalý. Önümüzdeki somut hedef budur! Aralýk-2014 223


Umut Güneş

GÜN ÖNCÜ DEVRÝMCÝ ÝÞÇÝNÝN GÜNÜDÜR! Ýþçi sýnýfý eylemlerinin yaygýnlýk gösterdiði bir dönemi yaþýyoruz. Bir çok yerde irili ufaklý eylemler, direniþler yaþanýyor ve hemen bulunduklarý çevreyi etkisi altýna alýyorlar. Neredeyse bütün eylemlerin ve direniþlerin ortak noktasý esnek çalýþma, taþeronlaþma ve sendikalaþma sorunlarýndan kaynaklanýyor. Ülker iþçilerinin baþlattýklarý eylem biraz daha farklý bir yerde duruyor. Ýþçiler sarý sendikacýlýk demenin yetersiz kaldýðý bir sendikadan, DÝSK’e baðlý bir sendikaya geçmek için bir eylem baþlattýlar ve içinde çok öne çýkmamýþ olsa da siyasal bir duruþu da barýndýrýyor. Çünkü ekonomik temelli taleplerin deðil gerçekleþmesi, konuþulmasýna dahi müsaade etmeyen bir Öz Gýda Ýþ’ten(HAK-Ýþ’e baðlý) DÝSK’e geçmek burjuvazinin gözünde bir siyasal tercihtir. Ýþçiler için de öyle... Bu son derece önemli bir eylemdir. Zira mevcut hükümetin en büyük destekçilerinden ve mevcut hükümetin en fazla palazlandýrdýðý ÜLKER’de gerçekleþmesi, hükümetin oy potansiyeli olarak görülen milyonlarca iþçinin kaderini yakýndan ilgilendiriyor. Din kisvesi altýnda, cemaat iliþkileri içerisinde milyonlarca emekçi alabildiðine sömürüldü. Ve bu sömürünün sonunda pek çok milyoner ortaya çýktý ya da milyonlarýna milyonlar kattý. Ama altta yýðýnla emekçi asgari ücret karþýlýðýnda, 19. yüzyýl þartlarýnda çalýþtýrýlýrken (ÜLKER iþçileri 14-16 saate varan çalýþma saatleriyle buna örnektir); “Yeni Türkiye”nin temellerinde binlerce iþçinin kanýyla geliþen bir sermaye grubu ortaya çýkarýldý. Çoðunlukla eski aile iliþkilerine ya da akrabalýk baðlarýna dayanan iliþkiler, 224


Zamanın Dili

iþçilerin bu dayanýlmaz koþullara sessiz kalmalarýna sebep oldu ama artýk yolun sonuna gelindi. Her ne kadar kýsa süre önce iþçilerin tazminat hakkýna göz diken sermaye sýnýfý, taþeron iþçilerin çalýþma þartlarýnda ve maaþlarýnda düzeltmeye gittiyse de, bu köklü bir deðiþiklik olmadýðý için sermayeye sadece zaman kazandýrmýþ oldu. Çölde bir damla su misali yaþamý deðil ölümü hýzlandýrdý bu süreç. Çünkü hemen arkasýndan bu sistemin sonuçlarý Soma’da, Torunlar’da çok net görüldü...Varýlan nokta iþçileri isyan ettirdi. Soma hala durulmuþ deðil... Son iþçi eylemlerinin hemen hepsinde görüldü ki, sermayenin kolluk güçleri bizzat hükümete oy vermiþ kesimlerin karþýsýna çýkýyor. Çünkü bizim için hükümet ve devlet toplumun hemen her kesimini o kadar bezdirdiler ki; devrimci güçler bu dönem içerisinde toplumun önemli bir kesimiyle iliþkiler gerçekleþtirdi, baðlar kurdu. Bunlarýn içerisinde son Ülker örneðinde görüldüðü gibi; devrimci güçlerin sürekli anti propagandasýnýn yapýldýðý kitlelerle içiçe geçildi ve pek çok ön yargýyla birlikte, nice yalanlar da iþe yaramaz hale geldi. Sosyalist hareket iþçi sýnýfýnýn bütün kesimleriyle her geçen gün daha güçlü ve daha fazla buluþuyor. Eylem içerisinde iþçilerin bilinçlerinde gerçek devrimler yaþanýyor ve bunun sýnýf mücadelesinin gidiþatýný devrimci yönde ilerlettiðini biliyoruz. Burada bütün bu eylemlerin ve yaþanan süreçlerin seçim zamanýnda AKP’ye ne kadar oy kaybettireceðini hesaplayanlara diyecek bir þeyimiz yok. Onlar ayaklananlarýn en güçlü olduðu anda dahi sokaða çýkanlarý devrim neferleri olarak deðil de birer oy pusulasý olarak görüyordu. Sadaka Toplumu Gidiþat böyle iken geçtiðimiz günlerde hükümetin, yýllýk yoksullara yardým adý altýnda yaptýðý yardýmlarýn vardýðý nokta açýklandý: 26 milyar dolar. Burjuvazi din kisvesi adý altýnda sadece yeni zenginler ortaya çýkarmadý, ayný zamanda esas hedefi de toplumu itaatkar ve el avuç açan, sonrasýnda ise þükür eden bir konuma getirmekti; yani bir sadaka toplumu yaratmak. Bu kültür 225


Umut Güneş

sessizce kaderimize boyun eðmeyi öðütlerken, yaþamýn gerçekleri farklý þeyler söylüyor. Açýklanan rakam toplumun önemli bir kesiminin yoksul ve sefalet koþullarýnda yaþadýðýný ortaya koyuyor. Marx’ýn dediði gibi sermaye büyürken, altta da büyük bir yýkýmý gerçekleþtiryor. Tüm bunlarý son iki yýldýr geçirmekte olduðumuz devrimci ayaklanmalarýn ve toplumda yaþanan bilinç sýçramasýnýn yanýna koyunca; iþçi sýnýfýnýn devrimdeki önder rolünün daha da öne çýktýðýný rahatlýkla söylüyoruz. General devrim en büyük kozunu sahaya sürmek üzere, bu gerçekleþtiðinde, kapitalist toplum kurulduðundan daha hýzlý biçimde yýkýlacak ve biz bu kuþaðýn genç devrimcileri buna sadece þahit olmayacaðýz, kurulacak yeni dünyanýn mimarý da olacaðýz. Zira isyan ve karþý koyuþlar hükümetin ve devletin en çok güvendiði kesimlerde de baþ göstermeye baþladý. Burjuvazi toplumsal tabanýnda bir daralma ve bunalýmla hýzla karþý karþý kalýyor. Ýþçi sýnýfý bu kesimleri de etrafýnda kenetlendirecek ve zaferini garantileyecektir. Genç iþçi ve emekçilerin üzerine düþen sorumluluklar artýyor. Gün artýk bizim. Her þey büyük bir enerjiyle faaliyetlerimize yönelmek için uygun. Bizler iþçi sýnýfýnýn en ileri kesimleriyle birlikte siyasal ve toplumsal devrimi gerçekleþtirme görevi ile karþý karþýyayýz. Yaþanan acýlara bir son vermek bizlerin sabýrlý, kararlý ve fedakar sýnýf çalýþmasýna baðlýdýr. Farbrikalarda ve iþçi sýnýfýný nefes aldýðý her yerde devrimci komitelerimizi var etmeli, var gücümüzle burjuvazinin kriz içinde yuvarlanan sistemine son yumruðu indirmeliyiz. Öncü devrimci iþçiler en kritik ve önemli zamanlarda insiyatifi almalý ve toplumsal deðiþimin bayraðýný en önde taþýmalýdýr. Gün dünyayý deðiþtirecek iþçinin günüdür. Burjuvazinin yýllardýr bizleri mahkum ettiði bu zorba düzeni sona erdirme günüdür. Daha fazla sefalet için deðil, kendimiz ve sýnýfýmýz adýna yeni bir dünya için ter akýtalým! Ocak-2015

226


Zamanın Dili

SULU GÖZLÜ HÜMANÝZM Bazen kendinizden þüphe ediyorsanýz, bilin ki pek çok insan böyle hissediyor. Dünyamýz ilginç olaylara sahne oluyor. Bunu en iyi Fransa’da Charlie Hebdo baskýnýndan sonra dünya emperyalist kapitalist sisteminin liderlerinin yan yana geldiði Paris yürüyüþünde görürsünüz. O fotoðrafta her þey iki yüzlüce ve sahte! Sanki dinci faþistleri besleyip büyüten kendileri deðilmiþ gibi, kendileri bu katliamlarýn babasý denebilecek katliamlar yapmamýþ gibi... Sulu gözlü “insan sevgisi”nin acýnasý söylevlerine inanacak halimiz yok. Zira emperyalistlerin ve iþbirlikçilerinin hümanizmi her zaman köleleþtirilecek bir halkýn varlýðý ile baþlar ya da biter. Bugüne kadar bu hümanizm ile milyonlarca emekçi acýmasýzca sömürülmüþ ve burjuvaziye de arada bir yalancý gözyaþlarý dökmekten öte bir þey kalmamýþtýr. Burjuvazi çoðu zaman kendi katliamlarýna gözyaþý dökmüþ ve orada baþka katliamlar sergilemek için gereken öfkeyi ve inancý bulmuþtur. Bu yüzden onlarýn insan haklarý çaðrýlarý da, hümanizmleri de, demokrasileri de en büyük sahtekarlýklara örnek oluþturabilecek 227


Umut Güneş

ölçüde iyi hazýrlanmýþtýr ve emekçi halklar aðýr bedeller ödemek zorunda kalmýþtýr! Tüm bunlar biz gençleri neden ilgilendiriyor? Neden bir burjuvanýn gözünden akan tek bir damla yaþ dahi bize alabildiðine düþmanca, sinsice gelmekte ve biz ona bir an dahi sýrtýmýzý dönmemekteyiz? Cevabý sýnýflar mücadelesinin içinde açýkça yer alýyor. Emekçi halklarýn tarihi bizlere yeterince örnekler ve dersler sunuyor. Sonuçta yavrusunu yiyen timsah acý ile deðil, yavrusunu yiyebilmek için göz yaþý döküyor. Geriye de sahte göz yaþlarý kalýyor. Ýþte bu burjuvazinin ruhu ve düþünüþ tarzýdýr. Bunu bilmek ve öðrenmek zorundayýz! Zira iç savaþýn sertliði ve açýklýðý gün gibi ortadayken, bir çok yerde savaþlar, çatýþmalar, mezhep kavgalarý tertiplenirken bile; burjuvazi sahte özgürlüklerin, bireysel haklarýn ve sýnýrlarýn üzerinde gemisini kurtarmaya çalýþýyor. Burjuva bireyciliði ne kadar sahte ise hümanizmi de, demokrasisi de öyledir. Çünkü hepsi beraberinde burjuva toplumun mükemmel bir örgütlenmesini ortaya koyar ki; bugüne kadar yapýlan savaþlarýn, katliamlarýn ve sömürünün haklý çýkmasý için bu yavan düþünceyi kabul etmek yeterdir. Winston Churchill, Ýngiliz burjuvazisinin kýdemli anti-komünist baþkaný zamanýnda þöyle demiþti; “gerçek bazen yalanla örtülmeye ihtiyaç duyar.” Burjuvazi emekçiler karþýsýnda her zaman böyledir. Kendi çýkarýný toplumun çýkarý gibi gösterir, kendi sýnýfýnýn özgürlüðünü bireysel özgürlükte ifade eder, insan sevgisini ise; kendisine artý deðer ürettiði sürece... Ve emekçiler nedense bunu hep cenaze merasimlerinde ya da taziyelerde görmüþtür. Sözü fazla uzatmaya gerek yok. Burjuva hümanizmi ve bireyciliðine göre genç bir iþçi ya da öðrenci tevekkülle, itaat etmekle ve burjuva topluma karþý duyduðu sabýrla mutlu ve huzurludur. Güvendedir. Geleceðinden kaygý duymamalýdýr. Zira burjuva toplum ebedidir. Oysa kendi geleceðinin iþçi sýnýfýnýn ve ezilen halklarýn yanýnda, burjuvaziye karþý mücadelede olduðunun bilincinde olan bir iþçi için ise; birliktelik, 228


Zamanın Dili

örgütlülük, kendi sýnýfýnýn yanýnda olma ve kaderini iþçi sýnýfýnýn kaderi ile birleþtirme mutlu bir yaþamýn teminatýdýr. Burjuva sýnýfýn karakterini ve ruhunu iki yüzlülük, sahtelik temsil ediyorsa; iþçi sýnýfýnýn ve onun devrimci gençliðinin karakterini ise cesaret, coþkunluk ve amaçlarý açýkça açýklanmýþ, sömürü ve tahakkümün ortadan kaldýrýlacaðý bir mücadelenin, sosyalizm mücadelesinin bayraktarlýðýný yapmak ifade eder. Gerçi tüm gerçekler ortada olmasýna raðmen, onu göremeyenler, görmeyenler olacak. Týpký liberallerin etkisi ile bireysel özgürlük yaygarasýnda bulunanlarýn aslýnda, özgürlüklerin en büyük düþmaný olan burjuvaziyi tepeye oturtmalarý gibi... Bu gerçekten de böyledir. Örneðin Gezi ayaklanmasý sýrasýnda yakalanan özgürlük ortamýný, düþünce özgürlüðünü, ifade özgürlüðünü Türkiye tekelci burjuva sýnýfý tarihinin hiç bir döneminde ve bugünde de yakalayamamýþtýr. Toplumsal bilinç bu kadar hýzlý geliþmemiþ, ön yargýlar bu kadar hýzlý daðýtýlmamýþtýr. Ama o dönem dahi burjuva bireyciliðinin etkisi altýnda kalanlar, örgütsüzlüðün savunuculuðunu yaptýlar ve sonuçta geldikleri yer ortada. Ýfade özgürlümüz engelleniyor diye her gün daha fazla yaygarayý basýyorlar. Oysa yalýn gerçek bize daha örgütlü ve disiplinli bir mücadeleyi, merkezi bir idarenin ihtiyacýný ve devrimci bir programýn, amaçlarýn ve hedeflerin netliðini vurgulamamýz konusunda baðýrýyordu. Peki yalýn gerçek bugün ne için baðýrýyor ve bizi uyarýyor? Burjuvazi ve burjuva toplum için tehlikeli olan sýnýfý yani iþçi sýnýfýný ve ezilen halklarý un ufak etmek, parçalamak, örgütlülüklerini daðýtmak için burjuva bireyciliðine, hümanizmine ve kültürüne karþý mücadele edilmeli diyor. Bu mücadele en baþta gençliðin içinde ve gençlikle yürütülmelidir. Ocak-2015

229


Umut Güneş

BURJUVAZÝ SÝLAHLANMAYA ÇAÐIRIYOR! Dinci faþist AKP hükümetinin iktidara geldiði dönemi hatýrlayanlar bilir, AKP topluma büyük ‘özgürlükler’ vaat ederek gelmiþti. Liberallerin ve bazý ‘sol’cularýn desteðini bu yolla almýþtý. ‘Yetmez ama Evet’çiler böyle ortaya çýktý. Gerçi barýþ sürecinin yürütülmesi nedeni ile hala bazý ‘sol’cular dinci faþist hükümeti zaman zaman eleþtirerek desteklerini sürdürüyorlar. Devrime karþý daha mantýklý ve düþünülmüþ, öfke nöbetleriyle alýnmamýþ kararlar, liberallerden tutun da dinci faþist hükümetin her türlü destekçileri için de en uygunudur... Hal böyle iken; 6-7 Ekim ayaklanmasý ile doruðuna varan devrim burjuvazinin ve dinci faþist hükümetin hesaplarýný biraz karýþtýrdý. Zira yaþanan silahlý ayaklanma devrimin gücünü göstermekle kalmadý, burjuva sýnýfýn ve dinci faþist hükümetin vaat ettiði “bireysel özgürlüklerin” aslýnda burjuvazinin diþleri arasýnda 2 günde çiðnenebileceðini de göstermiþ oldu. Bu neden önemlidir? Reformistlerin, liberallerin ve burjuva cenahtan bazý temsilcilerin söyledikleri yasal haklar, meþruluk ve benzerlerinin aslýnda nasýl da koca bir yalan olduðunu kitleler kendi deneyimleri ile görmüþ oldu. Kitlelerin bilincine kazýnan bu dersler iç savaþýn ilerleyen aþamalarýnda önemli rol oynayacaktýr. Sonuçta 2 günde OHAL uygulanan iller, ilçeler, vurulan insanlar iþleyen tek gerçek yasanýn sýnýf mücadelesinin yasalarý olduðunu gösterdi. Bu dersi önemli kýlan budur. Bu dersler elbette anlayan için önemlidir. Çünkü ruhunu burjuva yasallýðýna satmýþ 230


Zamanın Dili

her kesim kaybedilmiþ haklarý için resmen savaþ ilan eder de, sýra devrime gelince son derece kararlý bir duraðanlýk ve pasiflik gösterir. Ýþte 6-8 Ekim ayaklanmasý sonrasý dinci faþist hükümetin ortaya attýðý ‘Ýç Güvenlik Yasasý’ bu nedenle “ciddi” tartýþmalara sebep oluyor! Ýç Güvenlik Yasasý neyi içeriyor? Öz olarak bu topraklarda yýllarca uygulanmýþ ve hali hazýrda da uygulanan yasalardýr. Polis gözünü kýrpmadan bir devrimciyi ya da çocuðu vurmuyor mu? Gezi ayaklanmasýnda polisin kullandýðý gaz bombalarýnýn öldürücü nitelikte olduðunu kendileri daha dün ifade etmediler mi? Binlerce devrimci kaçýrýlarak, kaybedilerek katledilmedi mi? Bizzat polis asker eliyle faþistler halkýn üstüne salýnmýyor mu? Denebilir ki bunlar demokratik haklarýmýza, anayasal ve yasal haklarýmýza saldýrýdýr, tecavüzdür. Doðrudur. Ama sorulmasý gereken soru bu deðil? Sorulmasý gereken burjuvazinin iktidarý söz konusu olduðunda hangi yasasýný çiðnemeyeceðidir. O biricik yasa; iktidarý kaybetmemek için devrimi ezmek ve bunun için ne gerekiyorsa onu yapmaktýr. Onun dýþýndaki yasalar ve haklar bir kalem darbesiyle tuzla buz edilir! Burada þuna da deðinmek gerekir. Burjuva partilerden de bu yasaya eleþtiriler ve karþý görüþler geliyor. CHP- MHP de bu yasaya karþý olduðunu ifade ediyor. Bu iki partinin muhalefet etmek adýna oynadýklarý rolleri saymazsak, yasa da karþý olduklarý þey burjuva cenahýn arasýndaki kavgada tuttuklarý yerden dolayýdýr. Polise saðlanan kolaylýklar, verilmesi istenen silahlar -tank vs.- esas tartýþma sebebidir. Sonuçta burjuva sýnýf devrime karþý ortak hareket ediyor olsa da, kendi arasýndaki kavga da sürüyor. Gerisi çoðunlukla görüntüdür. Biz Leninist gençler açýsýndan bu yasaya daha fazla anlam yüklemek mümkün deðildir. Reformist ve oportünist kesim bir çok anlam yükler, bizim açýmýzdan ise durum bu kadar sadedir. Burjuvazi Ýç Güvenlik Yasasý’nda silaha 1 yýl, molotofa 2 yýl ceza ön görüyor! Bu açýk bir silahlanma çaðrýsýdýr! Daha gerisine düþmek olmaz! Þubat-2015 231


Umut Güneş

ÖRGÜTLÜ OLMAK NE ÝFADE EDÝYOR? Örgütlü olmak neyi ifade ediyor? Nasýl davranmayý gerektiriyor? Özellikle toplumun medya, internet gibi araçlarla daha fazla yönlendirildiði günümüzde, örgütlülük neyi ifade ediyor? Sermaye ideologlarýnýn yaydýklarý fikre göre “iradesini baþkasýna veren”, “birey olamayan”, “özgür olmayan” bir garip “insancýk”! Ne kadar da hoþ, deðil mi! Kendilerini vareden, plazalarda odalar, gazetelerde dedikodularýný düþünce diye satacaklarý köþecikler, TV programlarý, evler, rezidanslar, kabarýk banka hesaplarý sunan sermaye sýnýfýna uþaklýkta birbirleriyle yarýþan bu “özgür bireyler”, emek saflarýndaki insanlarýn örgütlü olmalarýna nasýl da horgörü ve tahammülsüzlükle saldýrýyorlar! Sahi, burjuva ideologlarýn sürekli ve sürekli saldýrdýklarý “örgütlü olmak” nedir gerçekte? “...Bir kalabalýðýn öðeleri deðil, bir topluluðun üyeleri olduklarýndan kitle psikolojisi ile hareket etmiyorlardý.” Bir romanda geçen ve bir grup insanýn davranýþlarýndan yola çýkarak yazarýn vardýðý tespit yukarýda okuduðunuz, ‘kalabalýk’ oluþturan bir öðe ile, ‘topluluk’ (ki burada ayný anlayýþ, ahlak 232


Zamanın Dili

ya da amaç etrafýnda toplanmýþ insanlardan bahsediliyor) oluþturan bir üye arasýndaki en temel farký ifade ediyor. Tabi biz burada ‘topluluk’ kavramýný bugünün anarþist ve liberallerin sýkça ifade ettiði ve ‘örgütlülük’ ya da ‘tüzüksel ve programatik olarak’ davranýþlarýn ve mücadele biçiminin belirlendiði bir birlikteliðin yerine koymuyoruz. Bu önemli bir nokta çünkü son çeyrek yüzyýlda sýnýf mücadelesi yerine ‘geniþ topluluklarýn mücadelesi’ ya da ‘sýnýf’ yerine de ‘çoðunluk olan vb.’ gibi kavramlarýn kullanýlmasý moda haline geldi. Kim tarafýndan, ne için? Bizzat burjuva teorisyenler tarafýndan ve örgütsüzlüðü yaymak, örgütlü mücadeleyi zayýflatmak için. Bu nedenle ‘kitle psikolojisi’ ile hareket etmek ile ‘örgütsüz’ olmak arasýnda neredeyse hiç fark yok. Bir fark yok çünkü ayný yere varýyor. Hatta ayný gerekçelerle besleniyor. Yani bireyin ve bireysel isteklerin, çýkarlarýn öncelliði, önemi vs. gibi gerekçelerle... Oysa esas hata burada yapýlýyor. Yani bir örgütlülüðün dýþýnda olmak, onlara göre ‘birey’in özgürlüðünü saðlamak demek. Oysa bugünün kapitalist toplumunda bu anlayýþý savunmak esasýnda kapitalist toplumda ve kapitalist toplum için bir örgütlenmede yer almak anlamýna geliyor. Hangi toplum yýðýnlarýn yaþamýný organize (örgütlemeden) etmeden ayakta kalabilir ki? Kitle psikolojisi kapitalist toplumdaki en yaygýn örgütlenme biçimlerinden birinin ifadesidir. Ve her gün bir çok yolla daha fazla kiþiyi etrafýnda toplamak için yaygýnlaþtýrýlýyor. Bu nedenle örgütlülükten bahsettiðimizde ne tür bir örgütlülükten bahsettiðimizi açýklamak zorundayýz. Genel olarak bahsedilen örgütlülük genellikle mevcut düzenin çýkarýnadýr. Ama devrimci- komünist bir örgütlenme kapitalist toplumu bir devrimle devirmeyi ve emeðin dünyasýný kurmayý gerektirir. Biz Marksist Leninistler olarak örgütlülükten bahsettiðimizde iþte bundan bahsetmiþ oluruz, devrimci bir mücadele ve bu mücadele içerisinde geliþen bir yaþam, duygu, karakter, ahlak ya da insan... Che’nin ve pek çoðumuzun bahsetmekten çok zevk 233


Umut Güneş

aldýðý yeni insan... Devrimci bir örgütlülüðün ve bu örgütlülüðü oluþturan kadrolarýn rolü iþte budur. Bu devrimci komünist bir yaþamý örmek için örgütlenmek ve devrim yapmak demektir. Karþýmýza çýkabilecek pürüzler ancak bu yolla aþýlabilir. Burjuva örgütlenmeler ancak bu yolla daðýtýlýr. Kitle arkasýndan sürüklenen bir ‘öðe’ olmak son derece kolay, zira bizlere her gün söylenen onlarca yalandan birini tekrarlamak ve onu rehber edinmek yeterli, ama devrimci-komünist bir örgütlenme de yer almak her zaman bilimsel olaný öðrenmeyi ve ona uygun davranmayý gerektirir. Bilinçli eylemi gerekli kýlar. Tarihin bilinçli yazýlýþý anlamýna gelir. Herkes sessizlikten þikayet ederken, devrimci eylemi örgütlemeyi, kitleleri devrimci eylemlere yönlendirmeyi gereksinim duyar. “Devrim ya ruhumuzdadýr ya da hiç bir yerde” sözü devrimci komünist bir örgütlenmenin güzel bir ifadesidir. Örgütlü olmak, bugünün kapitalist toplumunda her yer açlýkla, yoksullukla, sömürüyle örülmüþken; ezilen ve sömürülen kitleleri bu sefaletten kurtaracak “devrim” olmak demektir. Þubat-2015

234


Zamanın Dili

Yine ve Yeniden “DEVRÝM” “Yaþasýn Marksizm- Leninizmin Yüce Ýdeolojisi”, bu sözler idam sehpasýnda son sözlerini söyleyen Deniz Gezmiþ’e ait. Okullarý, sokaklarý eylem alanlarýna çeviren, Marksizm-Leninizmin bir eylem kýlavuzu olduðunu eylemleriyle ortaya koyan Yusuf Aslan, Hüseyin Ýnan, Sinan Cemgil gibi gençlik liderlerinin -ki Türkiye ve Kürdistan birleþik devriminin de liderleri olacaklardýr- bizlere býraktýðý eserin en özlü ifadesi ve temelidir. 70’li yýllarýn baþýnda dünyada geliþen devrimlerin etkisiyle, bu topraklarda geliþen mücadeleyi birleþtiren; alýþýlagelmiþ tüm mücadele araçlarýný bir çýrpýda kenara koyup, anýn görevlerini yerine getirmek için cüretli adýmlar atan bu genç liderler bugüne en çok, iþte bu yanlarýný býrakmýþlardýr. Devrimci pratiðin sýnýrlarý yok! Öðrenmenin de! Öyle ki silahlý mücadele kararý alan Denizler, feda birliklerine kadar uzanan bir sürecin parçasý olarak Filistin’de, o dönemin enternasyonal mücadele235


Umut Güneş

sinin merkezinde korkusuzca yer almýþlardýr. Tek bir amaçla; Türkiye ve Kürdistan birleþik devrimini bir adým öteye götürmek, bu topraklarýn ilk gerilla liderleri ve savaþçýlarý olmak için... Okul sýralarýndan, boykotlardan elde silah gerillaya uzanan bu yolda, onlara rehberlik eden þey Deniz Gezmiþ’in sözlerinde ifade ettiði “Marksizm- Leninizm” olmuþtur. Çünkü o devrimci eylemin kýlavuzudur ve devrimci eylemin bu ustalarýnýn güvendiði ve eylemlerinin içeriðini belirleyen tek ideoloji olmuþtur. Marksist Leninist bilimsel görüþten yoksun olanlar bugün karaya oturmuþ gemilerini hala ‘denize’ döndürmeye çalýþýyorlar. Ama bu beyhude bir çabadýr. Çünkü Denizler, Sinanlar genç kitlelerce göründüðünde, ifade ettikleri þey ve gerçekleþtirdikleri þey devrimdi. Týpký Che’nin dünya haklarý için ifade ettikleri gibi... Sözü fazla uzatmaya gerek yok! Onlar bize geliþtirilip güçlendirilmesi için çok önemli bir miras býraktýlar. Biz Leninist gençler olarak bu mirasa sadece sahip çýkmýyoruz, eðer öyle olsaydý güzel masal anlatýcýlarýna dönüþürdük. Bizler bu mirasý bugün de olmasý gerektiði gibi devrimci mücadele içerisinde gerçek kýlýyoruz. Düþüncelerimizle, sözlerimizle ve elbette devrimci pratiðimizle gerçek kýlýyoruz. Eðer devrimci eylem yoksa, ‘Denizlerin yolundan’ demenin de bir anlamý yok! Bunu neden söylüyoruz? Reformist hareket tarih boyunca komünistlerden belki bir konuda uzunca bir süre önde olmuþtur: Geliþmeler karþýsýnda devrimci politikalarý, sembolleri, sloganlarý zamanýnda ve yerinde kullanmakla! Ama onlar tüm bunlarý emekçileri, gençlik kitlelerini coþkulu bir biçimde sermaye sýnýfýnýn iktidarýný devirmek, devrimi gerçekleþtirmek için deðil; bunlarý düzen içine kanalize etmek için kullandý ya da kullanýyorlar. Tarihin bütün devrimci liderlerinin baþýna gelen bizde de, Denizler, Hüseyin Ýnanlar ve Sinan Cemgiller’in baþýna geldi. Bugün reformistler ‘Deniz Olunmalý’ dediðinde gençliðin devrimci yönelimini kendi aðlarý içinde boðmak için söylüyorlar. 236


Zamanın Dili

Bu nedenle Denizlerin içini boþaltmýþ oluyorlar. Onlarýn bu çabasý bir yana, reformistlerin Denizlere sarýlmasý, devrimin güncelliðinin ve gücünün de bir ifadesidir. Öyleyse ne yapmalý? Gençliði Denizleþtirmeliyiz. Denizleþen bir gençlik mücadelesi örgütlemeliyiz. Bu anýn devrimci görevlerini korkusuzca önüne koyan ve gerçekleþtirmek için amansýz bir mücadeleyi yürüten gençlik demektir. Bu devrimi istemek deðil, devrim olmak demektir! Karþýmýza çýkan engeller karþýsýnda gençliðin o bitip tükenmez enerjisiyle çalýþmak ve her durumda ilerlemenin bir yolunu bulmak demektir! Deniz gençliði olmak kolay deðil! Birde onunla tarihsel bir baðýn varsa, hiç kolay deðil... 28 Mart’ta DÖB; Denizlerin THKO’yu kurduklarý ve yeni bir dönemi baþlattýklarý o yerde; Sinan Cemgil’in üniversite hocalarýný dahi derinden etkileyen konuþmalarýnýn olduðu o yerde, Vietnam kasabý Commer’in arabasýnýn yakýldýðý ve ABD emperyalizmine en güzel cevabýn verildiði o yerde; THKO’nun gerillalarýnýn amaçlarýný kocaman yazdýklarý o yerde, ODTÜ’de Deniz gençliði buluþuyor! “DEVRÝM”i örgütlemek ve devrimin genç yürekleri olmak için; bu topraklarýn ezilen ve sömürülen bütün uluslarýndan gençleri buluþturmak için yan yana geliyorlar. Ýþte bu nedenle bir kez daha Denizlerin o baþ döndüren koþullarýný incelemek, onlardan öðrenmek bir görevdir! Aradan onlarca yýl geçmiþ olsa da, bugün hala her devrimci kalkýþmada Denizler bizlere yol gösteriyor. Gençliði “DEVRÝM’e götürmek için onlarýn yolundan yürümeye ve mücadele etmeye devam edeceðiz! Mart-2015

237


Umut Güneş

ÖZERK- DEMOKRATÝK ÜNÝVERSÝTE VE REKTÖRLÜK SEÇÝMLERÝ Uzun süredir öðrenci gençliðin tartýþmadýðý ve gündemine almadýðý bir olgu var. Öðrenci gençlik pek çok zaman bu sorunun etrafýnda döndü, hatta onunla iliþkili konulara deðindi ama kendisine deðinmedi. Görünürdeki sorunlarla boðuþup duranlar, asýl tartýþýlmasý gereken konunun üzerinden atlýyor her defasýnda. Ýstanbul Üniversitesindeki rektörlük seçimi sonrasýndaki tartýþmalar da bu duruma bir örnektir. Diðer adaylarýn yanýnda daha farklý duran ve Eðitim-Sen’li olan bir aday rektörlük seçimlerini önde tamamlýyor. Ama rektörlüðün belirlenmesi sadece bir seçim üzerinden olmuyor, önce YÖK, sonrasýnda ise Cumhurbaþkanýnýn son sözü söylemesi gerekiyor. Ýþte sorun burda baþ gösteriyor. Seçimi kazanan deðil, baþka aday rektör olarak atanýyor. Ýstanbul Üniversitesi’nde reformist kesim “bizim rektörümüz” adýyla bir kampanyaya baþlamýþ durumda. Sadece görünürde olanla uðraþan bir yaklaþým bu. Genel olarak eðitimin özel olarak da üniversitelerin son derece katý biçimde devlete ve sermayeye olan baðýmlýlýðý bu sorunu karþýmýza çýkartan esas sebeptir. Üniversiteler yönetsel bir özerkliðe sahip deðil. Üniversiteler mali ve bilimsel özerkliðe de sahip deðil. Hal böyle olunca rektörlük seçimleri neyi ifade edebilir ki! Ýstanbul Üniversitesi’nde yaþanan þey “Özerk-Demokratik Üniversite” mücadelesi ekseninde ele alýnmadýðý sürece güdük kalacak, öðrenci gençliðe de geçerliliði olmayan vaatler zincirini sunacaktýr. Mali, yönetsel ve bilimsel özerklik olmadan göstermelik seçimlerle sorunun çözülmesi mümkün deðil. Üstelik bu göstermelik seçimlere bile tahammülü olmadýðýný sýk sýk görüyoruz sermaye düzeninin. Sermaye sýnýfý ve faþist devlet sadece seç238


Zamanın Dili

tikleri yöneticilerle üniversiteleri kendilerine baðlamazlar. Bin bir yol ve aðlarla üniversiteler sermaye sýnýfýnýn hizmetinde ve devletin denetimindedir. Bu bir devrim sorunudur!

Sorunu Nasýl Ele almalýyýz! Devrimci öðrenciler özerk demokratik üniversite mücadelesini, öðrenci hareketini genel devrimci mücadeleye baðlamanýn ve bir dizi devrimin gerçekleþmesinde öðrenci gençliði aktif kýlmanýn bir aracý olarak ele alýr. Ýkinci olarak üniversitenin demokratikleþmesi ve üniversitede propaganda, ajitasyon ve örgütlenmenin önündeki engelleri kaldýrmaya, rahat çalýþma imkanýna sahip olmaya dönük yürütür. Fakat tüm bu çalýþmalar içerisinde Özerk-Demokratik üniversite de dahil olmak üzere (ki bu tekelci sermaye sýnýfýnýn ve faþist devletin var olduðu günümüz koþullarýnda, bir dizi devrim gerçekleþmeden olamayacak bir taleptir.) hiç bir akademik talebi amaç haline getirmez, en baþa toplumsal devrimi koyar. Bunun bir parçasý olmak için diðer tüm talepler araç rolünü oynar. Burada sorunun temelini göz ardý eder, bir parçasýný en baþa koyarsak kendimizi de, gençliði de aldatmýþ oluruz. Ýstanbul Üniversitesi’nde yaþanan süreci “Özerk-Demokratik Üniversite” talebini öne çýkartarak ve buradan öðrenci gençliði faþizme karþý mücadeleye etkin þekilde katarak yürümeliyiz. Peki bu; demokratik bir adayýn karþýsýnda yer almamýz anlamýna mý geliyor? Hayýr! Üniversitenin demokratikleþmesi mücadelesini her zaman destekledik, desteklemeye de devam edeceðiz. Ama rektörlük seçimlerine gereðinden fazla anlam yüklemememiz anlamýna geliyor. Öðrenci gençliðe hala genel devrimci mücadelenin bir parçasý olmalarýný ve faþizme karþý mücadelenin önünde yer almalarý gerektiðini söylememiz anlamýna geliyor. Üniversitelerin gerici ve faþist yapýsýnýn, bilimin “bilimselliðini” yitirdiði bu koþullarýn bir dizi devrim olmadan deðiþemeyeceði anlamýna geliyor. Mart-Nisan-2015 239


Umut Güneş

GELECEÐÝMÝZ SANDIKTA MI? Modern çaðda gerçekler deðil, yalanlar egemendir. Bunu modern çaðýn en iyi ‘demokrasi’ oyunu olan seçimlerde görürüz. Bir birlerine rakip partiler ve liderleri seçimlerden galip ayrýlmak için, tüm kirli çamaþýrlarý orta yere sererler ve gerçek ortaya çýkar: Çaðýn egemeni yalanlardan ibarettir. Kitleler mutlu ve refah dolu bir yaþam vaadi ile aldatýlmýþtýr. Çünkü kitlelerin yaþamýnda mutluluk adýna olan tek þey, yaþamlarýnda olmayýþýdýr. Refah ise emekçilerin yaþamýnda ümitten ve hayalden öte bir yerde deðil! Demokrasi, barýþ, özgürlük, gelecek ve daha nice vaatler. Bir anlamý olmalý, yoksa ifade edilmezlerdi öyle deðil mi? Tüm bu vaatlerin ortak amacý birilerinin geleceðimizin sandýkta olduðunu bize hatýrlatmasýdýr. Hatta daha ileri gidenler de var ve her þeyi sandýktan çýkacak oya baðlayabiliyorlar. Oysa sýnýflar mücadelesinin tarihi göstermiþtir ki; her sýnýf iktidar olmak için kendi çýkarýný toplumun çýkarý gibi gösterir ve kendine bir toplumsal taban yaratýr. Bütün söylenenlere raðmen bizzat resmi makamlarýn açýklamalarý, burjuva medya tekellerinin haberlerinde yer alanlar dahi bir seçime deðil, ama daha çok bir iç savaþ yaþadýðýmýz ve dýþ savaþýn da fena þekilde kýþkýrtýldýðý 240


Zamanın Dili

yönündedir. Bir günlük haber akýþýný izleyen aklý baþýnda herkes bunu görebilir. Hal böyle olunca bir taraftan sandýðýn önemine iþaret etmek, öbür tarafta da alabildiðine dinci faþist çeteleri savaþa hazýrlamak iki þeyi ifade eder: Birincisi; Kitleler ciddi bir deðiþim istemiyle hareket ediyor. Bu devrimci bir dinamiðin sonucudur. Kitlelerin bu istemi ‘Artýk Ýktidar Olmalýyýz’ biçiminde okunmalýdýr. Sermaye sýnýfý da bu devrimci deðiþim istemini görüyor, kendi çöküþünü de görüyor ve bu nedenle sandýðý bir çýkýþ yolu olarak sunuyor. Sermaye sýnýfý bu yolda tek baþýna deðil, sosyal- reformist partiler de ayný istemi parlamenter kanallara akýtarak tutumunu açýkça ortaya koyuyor. Küçük burjuva anlayýþ, Gezi Ayaklanmasý’ndan sonra bile 2013 seçimlerini hükümetin düþeceði/zayýflayacaðý bir alan olarak görmüþ, umduðunu bulamadýðý zaman itirafýný gerçekleþtirmiþti: ‘Faþizm/Diktatörlükler Sokakta Yenilir’ Ama gelin görün ki sandýk yolu görünür görünmez sözlerini unuttular. “Kendi kendinize verdiðiniz sözü tutmak, En çabuk unuttuðumuz þeydir ne yapsak.” (Shakespeare-Hamlet)

Sandýk burjuvazinin elinde sokaklarý temizlemenin bir yolu ise ortalama solun elinde devrimden kaçýþýn bir aracýdýr. En hafif tabirle en geri bilinçlerin kölesi olduklarýnýn ifadesidir. Ýkincisi; eðer ilk yol baþarýlý olmaz ya da kitlelerin devrimci mücadelesinin önüne geçemez ise burjuvazi zoru kitleleri bastýrmak ve deðiþim istemlerini en katý tutucu istemlere dönüþtürmek için kullanacaktýr. Ama yüzyýllarýn yönetme deneyimine sahip egemen sýnýflar iki sopayý da birlikte kullanýyor ve iktidarlarýný ayakta tutmaya çalýþýyorlar. Tüm bunlarýn ifade ettiði gerçek ise þudur: Sermaye sýnýfý ile iþçi sýnýfý ve ezilenler arasýnda süren iç savaþýn; devrimle karþý devrim arasýnda süren iç savaþýn hýzla nihai kapýþmaya yaklaþtýðýdýr. Bütün mesele burada düðümleniyor. Gençliðin ve kitlelerin deðiþim istemi, baþka bir dünya istemi þeffaf kutularda deðil, sokaklarda, fabrikalarda, okullarda, üniversitelerde verilen mücadele ile gerçekleþecek. 241


Umut Güneş

Gerçekleri Egemen Kýlmanýn Zamaný! Sözler söylendi ve hesaplar yapýldý. Onlar ne yaparsa yapsýn, bizlere düþen en devrimci coþku ve sabýrla yaþamýn gerçeklerini kitlelere anlatmaktýr. Devrimci bir dönemin Leninist gençliðe yüklediði sorumluluk tek cümle ile þöyle ifade edilebilir; yapýlmýþ küçük iþler, planlamýþ büyük iþlerden daha iyidir. Zira bizi kitlelere götürecek, devrimci politikalarý maddi bir güce dönüþtürecek þey sabýrla yürüttüðümüz günlük faaliyetlerimizdir. Dönem Leninist politikalarý öne çýkartacak bir dönem. Ortalama solun parlamenter yolu bürokrasinin donuk ruhunu ve cansýzlýðýný ifade ediyor, oysa Leninistlerin devrimci yolu sokaðýn coþkusunu ifade ediyor. Devrimci deðiþimi isteyen, faþizme son vermek isteyen gençliðe bir kez daha seslenelim ve söyleyelim: Geleceðimiz sandýkta mý? Bizce hayýr! Geleceðimiz iþçi sýnýfý ile ezilenlerle sermaye sýnýfý arasýnda süren iç savaþý, devrimle karþý devrim arasýnda süren iç savaþý kimin kazanacaðýna baðlýdýr! “…Þimdi olacaksa bir þey yarýna kalmaz. Yarýna kalacaksa, bugün olmaz. Bütün mesele hazýr olmakta. Madem hiçbir insan býrakýp gideceði þeyin gerçekten sahibi olmamýþ, Erken býrakmýþ ne çýkar. Ne olacaksa olsun!” (Shakespeare- Bütün Mesele Hazýr Olmakta) Mayýs-Haziran-2015

242


Zamanın Dili

PERDE KAPANIRKEN SAHNEDE OLMAK Herkesin merakla beklediði seçimler sonuçlandý. Sandýktan “kriz” çýktý. Dahasý var olan ekonomik ve politik kriz ayyuka çýktý. Bahsettiðimiz þey burjuva partilerinin seçim sonuçlarýndan sonra hükümet kurmakta dahi zorlanýyor oluþu deðildir. Hükümet kuramýyor dahi oluþlarý krizin boyutunu göstermesi açýsýndan dikkate deðer. Ama sadece burada dönen tartýþmalar gerçeðin üzerini örtmek anlamýna gelir. Ve artýk giderek önemsizleþen örtü tamamen kaldýrýldýðýnda görülecektir ki, ortada tam bir çöküþ ve bu çöküþün önüne geçememenin hiddeti ve çýlgýnlýðý vardýr. Bu defa burjuvazinin yaþadýðý çöküþe, kitlelerin büyük mücadele birikimleri ve deneyimleri eþlik ediyor. Üstelik deðiþim isteðinin kitleler nezdinde ekmek ve su gibi ihtiyaç olduðu da ortadadýr. Seçim sonuçlarýnýn bu açýdan ele alýnmasý bizleri daha doðru sonuçlara götürür. Zira sermaye sýnýfýnýn hoyrat yönetimi, yolsuzluðu, çürümüþlüðü kitlelere bir gelecek vaat edemiyor. Seçime birkaç gün kala Amed’de gerçekleþen patlama ve sonrasýnda yaþananlar gösteriyor ki, burjuvazinin elindeki tek þey savaþ. Þimdilik bu ihtimali ne kadar erteleyebilir ve sosyal reformistlerin çabalarý buna ne kadar hizmet edebilir bilinmez. Ama devrimle karþý devrim arasýnda yaþanan iç savaþta dinci faþist hükümetin tercihi perde kapanýrken sahnede olmaktan yana görünüyor. Ama bu öyle gururlu bir duruþun ürünü ya da geleceðe býrakýlan bir miras deðildir. Mevcut iktidarýn ve önde gelenlerinin bu direniþi, yolsuzluðun ve pisliðin içine bulanmýþ bir iktidar olmasýndan ve baþka seçeneðinin olmamasýndandýr. Öyleyse bu savaþýn sonunda hasýmlarýmýzý korkunç bir yýkýmýn beklediðini ve öncü birlikleri görünen proletaryanýn bu yýkýma son darbeyi vurmasýnýn kaçýnýlmaz olduðunu söyleyebiliriz. Elbette deðiþim isteðinin en güçlü savunucularý olarak biz 243


Umut Güneş

gençler, bu darbenin vurulmasýnda kilit rol oynayacaðýz. Sermaye dünyasý hangi tartýþmalarý önümüze sürerse sürsün, artýk bir olgu ortaya çýktý ve geliþmelerin merkezinde bu olgunun olduðunu söyleyebiliriz. Sermaye sýnýfý ve dinci faþist hükümeti bir çöküþün içinde ve hiçbir þey onlarý bu sondan kurtaramaz. Sermaye sýnýfýnýn bu sonu uzun zamandýr birçok geliþmeyle besleniyor ve görünüyordu. Burada tarihin yönünü tayin edecek olan emekçi kitleler ve gençliðidir. Tarih pek çok kez çöküþün eþiðinde olan sermaye iktidarlarýnýn bir süreliðine de olsa paçayý kurtardýðýný göstermiþtir. Bu örneklerden birinin daha yaþanmamasý için, ayaklanmanýn ve devrimin baþarýsý için gerekli olan disiplini ve örgütlenme yeteneðini göstermeliyiz. Leninist politika bizlere yolu gösteriyor ama o yolu yürümeden gösterilen hedefe ulaþmak mümkün deðil. Þimdi gençliði devrimci iç savaþýn ihtiyaç duyduðu politik ve pratik zorunluluklarla örgütlemeli ve eðitmeliyiz. Devrimi isteyen her genç, onu örgütleyebileceði bir komitede ya da organda yer almalýdýr. Bizler devrimci örgütlenmelerimizi kitlelere ulaþýlabilir kýlmalýyýz. Bu daha uzun bir yazýnýn konusu olsa da, kitleler için ulaþýlabilir olmalýyýz. Çünkü her kesim ve sýnýf rolünü büyük ölçüde oynadý ve tarafýný belirledi. Ýliþkiler bazen karmaþýk görünse de bir proleter devrim karþýsýnda sermeye sýnýfýnýn tamamýnýn bulunacaðýna ve bir çok yardakçý küçük burjuvanýn da olacaðýna þüphe yok. Uzun mücadeleler sonunda ciddi ilerlemeler kaydettik ve Gezi’de bir eþiði, 6-8 Ekim ayaklanmasýnda ise bir baþka eþiði aþtýk. Hala yürümemiz gereken bir yol var mý? Var. Ama biz Leninist Partinin genç militanlarýna düþen de bu yolu kýsaltmaktýr. Tüm dikkatimizle çok uzakta olmayan büyük kapýþmanýn hazýrlýklarýna giriþelim. Artýk bu hedefi ve amacý gütmeyen bir pratik, eylem ya da toplantý bu sömürücü iktidarýn ömrünü uzatmaktan öte bir anlam ifade etmez. Ve zafere giden yolda kaybedecek vaktimiz yok! Haziran-2015

244


Zamanın Dili

ÖRGÜTÜN GÜCÜ Seçimlerin her hangi bir þeye çözüm olmadýðý, aksine bu seçimler için çeliþki ve çatýþmalarý kýzýþtýran etkisi olduðunu daha önce bu yayýnda okumuþtuk. Sonuç gerçekten de öyle oldu. Önce dinci faþistler burada bir yenilgi aldýlar ve azgýnca saldýrdýlar. Sonrasýnda bu dinci faþist çevrenin aktif desteklediði, silahlandýrdýðý IÞÝD adlý katiller sürüsü Tel Abyad’dan sürüldü. 2 Kanton birleþti ve 3. Kantonla birleþmesi için arada bir bölge kaldý. Bu yenilginin þokunu üstünden atamayan IÞÝD katliam saldýrýlarý ile sonuç almaya ve saflarýndaki daðýlmayý önlemeye çalýþýyor. Kitleler iki önemli ayaklanma deneyimi ile daha tecrübeliler. Tabii burjuvazi de. Gezi’de kitlelerin üstünlüðü milyonlar olmasýndan ve hemen her yerden bir sel gibi harekete geçmesinden kaynaklanýyordu. Burjuvazi milyonlarýn bir araya gelmesine fýrsat 245


Umut Güneş

vermeden saldýrarak, her ne pahasýna olursa olsun onlarý bir araya getirmeyerek karþý hamlesini yaptý. 6-8 Ekim ayaklanmasý ise bir silahlý ayaklanmaydý. Bu ayaklanmada burjuvazi Gezi ayaklanmasýndan sonra daha hazýr hale getirdiði gericileri harekete geçirmiþ, iki günde onlarca kiþi ölmüþ ve çok daha fazlasý yaralanmýþtý. Özellikle Kürdistan’da ve Ýstanbul’da gördüðümüz bu çatýþmalar burjuvazinin de iktidarý yitirmemek için kimi merkezlere özel yýðýnaklar ve hazýrlýklar yaptýðýný gösteriyor.

Gençliði Savaþa Hazýrlamak! Gençliði savaþa en iyi yine kendi örgütü hazýrlayabilir. Kapýmýzda bekleyen büyük kapýþma önceki deneyimlerin üstüne ve gerileyen, daðýlan bir gücün son çýrpýnýþlarý olacaðý için çok daha zor olacak. Ama örgüt zaten bunun için vardýr. Gençliðin faþizme ve sermaye sýnýfýna karþý mücadelesinin önünü açmak ve ona yol göstermek, en asli iþidir. Bugüne kadar aðýrlýklý olarak kitle hareketinin içinde olmaya ve ona yön vermeye dönük çalýþýyorduk. Bu güncel mücadelenin örgütlenmesinde yer almaya devam etmek gerek ve edilecektir de. Oysa sosyalizm mücadelesini kazanmak istiyorsak artýk iradi müdahaleyi daha öne çýkarmalýyýz. Gençliðin akademik, ekonomik ve kültürel mücadelesini sosyalizm mücadelesi haline getirmenin bugün için en iyi yolu budur. Yýllar yýllar önce Karl Liebknecht birinci emperyalist paylaþým savaþý devam ederken Gençlik Enternasyonali yayýnýnda þöyle diyordu. “...Hayýr, nasýl ve ne söylenirse söylensin, kim söylerse söylesin, komünist partisinin ve devrimci örgütlerin görevi, sadece ekonomik ve tarihsel koþullarý ve onlarýn geliþmesini inceleyip deðerlendirmek deðil, ayný zamanda bilinçli olarak müdahale edip bilinçli olarak biçimlendirmektir. Onlarýn birinci görevi kitlelerin baskýsýný bilinçli kýlmak ve böylece onu daha da büyütmek, çeliþkileri þiddetlendirmek ve uç noktaya çýkarmaktýr.” (KGE Tarihi, Cilt II, Sf. 36)

Bir örgütün gücü iþte burada yatar. Gençlik örgütümüzün rolü de iþte budur. Bugün süren mücadeleyi bilinçli olarak biçimlendirmek için öncelikle iç savaþ gerçeðine ideolojik ve politik ola-

246


Zamanın Dili

rak hazýr kadrolar gereklidir. Gençlik örgütümüzün birinci ödevi bunu tüm kadrolarýna kavratmak olmalýdýr, sonra sempatizanlarýna ya da destekçilerine bu düþünceyi en sade þekilde açýklamak, onlara sürecin nasýl iþlediðini aktarmak gereklidir. Burada amaç hem genç kadrolarý hem de destek güçleri iç savaþa zihnen ve psikolojik olarak hazýrlamaktýr. Ýkincisi; iç savaþýn devrimci saflarýnda hemen her kesimden ama en çok da iþçi- emekçi gençlik kesiminden doldurmak. Ýþçiemekçi gençliði devrimci saflara kazanmak burjuvazinin ve gerici-faþist örgütlerinin belini kýrmak için önemlidir. Üçüncüsü; Bir savaþ, savaþ örgütleri olmadan yürütülemez. Ve bu sorumluluk daha fazla ertelenemez. Gençliðin anti faþist savaþýný örgütleyecek, yönetecek, sermayeye karþý iþçi sýnýfý yanýnda gençliði hazýr hale getirecek olan komsomol, gençliðin birleþeceði sancak olmalýdýr. Genç yoldaþlar; bizim gençlik örgütümüzün gücü de önüne koyduðu bu sorumluluklarý hýzla hayata geçirmesinde ve genç kitlelerin mücadelesini sosyalizm mücadelesi haline getirmek, iç savaþta daha fazla öðrenci- genç iþçiyi kazanmasýnda yatýyor olacak. Genç kitlelerin bilinçli mücadelesi burjuvaziye ve onun dinci faþist örgütlerine öyle darbeler indirmeli ki; bu darbelerden burjuvazi ve örgütleri toparlanamaz ve daðýlmanýn önüne geçemez olsun. Ayný zamanda gençlik örgütümüz devrim ve sosyalizm için mücadele etmek isteyen gençliðin odak noktasý, birleþeceði merkez olsun! Haziran-2015

247


Umut Güneş

GERÝCÝ-YAÐMACI SAVAÞIN KARÞISINDA DEVRÝMCÝ SAVAÞIN YANINDA! Gençliðin unutmamasý gereken bir ilke varsa o da budur! Bir süredir dinci-faþist hükümetin sýcak savaþýn hazýrlýklarýný yaptýðýný görüyoruz. Bu hazýrlýk bir kaç cephede sürüyor. Birincisi; sýnýra ciddi bir askeri yýðýnak yapýlýyor, binlerce asker, tank, obüs vs. Ýkincisi; hali hazýrda Suriye’de savaþan çetelere sürekli silah sevkiyatý ve her türlü yardýmýn alenen yapýlmasý. Üçüncüsü; medya eliyle Kürt halkýnýn özgürlük savaþýna karþý, Alevi inancýna mensup emekçilere karþý, kýsacasý faþizmin karþýsýnda yer alan tüm güçlere uygulanan terör ve þovenizmin yükseltilmeye çalýþýlmasý. Dördüncüsü; dünyanýn her yanýndan getirilen dinci faþistlerin eðitilip, burada Türkiye ve Kürdistan topraklarýnda bir karþý-devrimci vurucu gücün yaratýlmasý... Tüm bu geliþmelerin ve hazýrlýklarýn altýnda, hükümetin Suriye’ye “demokrasi” götürme hayali olduðunu düþünmek herhalde bu dünya da yaþamamak demektir. Bu geliþmelerin altýnda yatan þey gerek bölgede, gerekse de bu topraklarda geliþen devrim ve burjuvazinin çöken saltanatýdýr. Bir savaþa imza atmak, iç savaþý 248


Zamanın Dili

hemen her yere yaymak demektir. Hükümeti böylesi istekli olduðu bir savaþtan þu ana kadar alýkoyan þey; iþte bu yalýn gerçektir. Ve bizi güçlü bir örgüt yaratmak için var gücümüzle çalýþmaya iten þey; yine ayný yalýn gerçektir.

Gençliði Savaþ Ruhuyla Eðitmek Reformistlerin ve oportünistlerin aksine devrimci komünist gençlik devrimci savaþýn savunucusudur. Bizim karþýsýnda yer aldýðýmýz savaþ; her zaman için halklarý köleleþtiren, bir avuç sermayenin çýkarýna yürütülen ve genç yoksul iþçi emekçi gençliðin (hangi ulustan olursa olsun) yaðmanýn ve sermayenin “katili” konumuna getirildiði emperyalist- kapitalist karakterli yaðmacý savaþlardýr, haksýz savaþlardýr. Yine de halklarýn birbirini boðazladýðý savaþlarýn kararlýca karþýsýnda dururuz. Ve olabilecek her araç ve yöntemle savaþýn önüne geçmeye çalýþýrýz. Ama savaþ bir kere baþladý mý, savaþý baþlatan sermayedarlarýn iktidarýný devirmek ve emekçilerin iktidarý için; eskisinden 10 kat daha fazla kararlýca savaþýrýz. Ýþte bu güçlü bir örgütlenmeyi ve bu örgütlenmenin de gençliði devrimci savaþ ruhuyla ve bilinciyle örgütlemesini, eðitmesini gerektirmektedir. Sermaye egemenliðine ve faþizme karþý yönelmeyen bir mücadelenin genç kadrolara devrimci bilinç ve enerji vermesi mümkün deðildir. Ayrýca gençliði þovenist histeri karþýsýnda, gericiliðin azgýn saldýrýlarý karþýsýnda gençliðe güven verecek ve onu yönetecek örgütlenmeyi saðlamaktýr.

Ayaklanmanýn ve Büyük Kapýþmanýn Saati Yaklaþýyor! Devrimci bir dönemde yaþadýðýmýzýn en iyi göstergesi gerçekten de þudur: Ýnsan, her an yeni ve farklý bir þeyler doðabileceðini duyumsuyor, bilinmeyeni sorguluyor ve bir ölçüde de þansa güveniyor. Baþkaldýrý gerçekten de, büyük ölçüde, ölçüye sýðmaz þeylerden oluþur ve belki de bir rastlantýya; bir grup gencin, baþkalarýnýn düþündüðünden daha ileri gitmesine (Mýsýr devrimi) ya da genç 249


Umut Güneş

bir külhanbeylinin yaðmalama yahut adam öldürme nedeniyle bir kaç gün sonra belki de vurulacak olmasýna baðlýdýr. ( Fransa Getto isyanlarý, Ýngiltere siyah ve göçmen isyaný, Tunus) “Düzen öğesini, sözün asýl anlamýyla devrimci gruplarýn varlýðý saðlar; yani, olaylardan bilinmeyen ve umulmayan þeylerden etkilenmeyen, güçlü bir iradeye sahip ve kesin bir amacý olan, istemlerine göre davranmaya hazýr ve yetenekli insanlar nüvesi. Bir ayaklanma bir toplumsal örgütlenme biçiminin çözülmesi anlamýna gelir; bilinçli, yürekli ve yetenekli insanlarýn harekete geçirmesiyle, bir bütün olarak toplum yeni bir yapý kazanma yönünde devinime geçtiði zaman, devrim baþlar. Ayaklanmanýn kargaþa içindeki baþlangýç aþamasý; öncü gruplarýn, hareketin baþýna geçmesine, kendi yollarý üzerindeki güçlükleri gidermeye giriþmesine, baþkaldýrý hareketinin alýþkanlýk ve þekilsizlik verdiði kitlelere organik bir biçim kazandýrmasýna dek sürer.” (Antonia Gramsci, Komünist Partisine Doðru, sf.34) Gramsci’nin 1919’da Ýtalya’daki devrimci eylemlikler üzerine yazdýklarý, bizim Gezi ayaklanmamýza ne kadar da uyuyor. Geziyi hatýrlayanlar milyonlar halinde olup kendisini ne kadar güçlü hissetmiþse, o güce hakim olamamanýn verdiði güçsüzlüðü de hissetmiþtir. Fazla söze gerek yok! Ýþ yapabilecek, sorumluluk almak isteyen her insan bugün, gelecek büyük kapýþma düþünülerek, devrimci savaþ için, güçlü örgütlenmemizin bir yerine konumlandýrýlmalýdýr. Temmuz-2015

250


Zamanın Dili

DEVRÝM GÜNLERÝ OKULU “ Her devrimin temel yasasý, yýðýnlarýn kendi öz siyasal deneyimlerinden öðrenmeleri ve bilinçlenmeleridir” (Taylan Iþýk, Reformizmin Eleþtirisi, Demokratik Devrim ve Halk Demokrasisi, sf: 94)

Son bir haftada bu topraklarýn gençleri yüksek bir siyasal deneyim elde etti. Hem de onlarca can ve yüzlerce yaralý pahasýna, göz yaþlarý ve yürek yakan acýlar pahasýna... Ama Türkiye ve Kürdistan baþta olmak üzere, Ortadoðu uzun yýllardýr devrimler ve ayaklanmalarla çalkalanýyor. Devrimci gençliðimiz baþta olmak üzere milyonlarca yoksul emekçi; iç savaþýn içinde savaþmayý, örgütlenmeyi, dayanýþmayý öðreniyor ve bilinçleniyor. Taksim ayaklanmasýnda geçen o iki haftada yýðýnlar onlarca devrimci örgütün ve yüzlerce kadrosunun yoðun pratiðiyle ancak, belki de bir kaç yýlda öðrenebileceðinden çok daha fazlasýný öðrendi. Ya forumlara ne demeli? Burjuvazinin ve reformizmin baþ üstünde tuttuðu sandýk demokrasisi, forumlarýn kitlelere kazandýrdýðý demokrasi eðitiminin yanýna yaklaþabilir mi? Gezi ayaklanmasý, burjuvazinin halklar arasýnda oluþturduðu ön yargýlarý bir çýrpýda yýktý ya da bunun önünü açtý. Bu devrimci çalýþmalarýn önemsizleþtirilmesi demek deðildir! Tam tersine yýðýnlarýn kendi öz deneyimlerinin öneminin görülmesini saðlamak demektir. Çünkü son bir haftadýr yaþadýklarýmýz da, týpký Taksim Komünü gibi, 6-8 Ekim Kobane ayaklanmasý gibi bir dönem ve bunun önemini kavramak olaðan üstü derecede hayatidir. Devrimci eylemlerin ve ayaklanmalarýn içinde eðitilmiþ olmayý küçümseyen, önem vermeyen ya da dikkate almayan, pratik çalýþmalarýný ve kadro þekilleniþini bu geliþmelere göre konumlandýrmayan bir hareket devrimin ancak hayalini kurmaya muktedir olabilir. Ama devrim okulunda okuyan, iç savaþýn demokratik eðiti251


Umut Güneş

minden geçen yýðýnlar, Türkiye ve Kürdistan iþçi sýnýfýnýn ve ezilen halklarýnýn öncü Komünist Partisi olan Leninist Partiye her geçen gün daha çok yakýnlaþýyor. Bu ise komünist hareketin yýðýnlarla daha fazla kaynaþmasý, birleþmesi ve bütünleþmesi anlamýna gelmektedir. Ýþte burada Leninist Parti ve onun genç militanlarý devreye giriyor!

Þansýn Anasý Hazýrlýktýr! Ýstanbul ve Ýstanbul gibi büyük kentlerde yaþayanlar bilir, meydanlarda, büyük caddelerde günün her durumuna iliþkin ihtiyaç duyduðunuz þeyi satan iþportacýlar vardýr. Yaðmur damlasý daha yere deðmeden þemsiye satmaya baþlayan, maç olduðunda atký vs. satan, bayrak satan iþportacýlar. Hatta Gezi ayaklanmasý sýrasýnda fazlasýyla tanýk olmuþtuk, ayný iþportacýlar gaza karþý maske ve duvar yazýlamalarý için de sprey satýyorlardý. (O dönemin esprilerinden biri þuydu, silahlý bir ayaklanma yaþýyor olsaydýk muhtemelen tezgahlarda çeþitli silahlarýn satýmýný görecektik.) Ýþportacýlarýn bu kadar hýzlý her þeye cevap vermeleri ve insanlarýn ihtiyaçlarýný karþýlayabiliyor olmalarýnýn sýrrý nedir? Tek kelime ile söylersek: Hazýrlýk! Evet iþin püf noktasý budur: Hazýr olmak. Kitleler gün geçtikçe programýmýza ve onun iþaret ettiði sürece yaklaþýrken bizlerin esas yapmasý gereken bu hazýrlýðý tamamlamaktýr. Bir taraftan -bugün olduðu gibi- yoðun devrimci pratik içinde kitlelere güven verme, sloganlarýnla ve politikalarýnla ona süreci en sade haliyle açýklama ve kavratma, diðer taraftan da -ama ayný süreç içinde- o büyük çarpýþmaya hazýrlanmaktýr. Ve devrim okulunda okuyan kitleler öncü komünist güçlerden her zaman daha fazlasýný bekleyeceklerdir. Bununla birlikte bu süreç komünistlerin devrimin pratik örgütlenmesinde karþýlaþtýklarý sýkýntýlarý aþmakta onlara yardýmcý olacaktýr. An’ýn Somut Görevleri Yaþadýðýmýz dönemin karakterini iyi kavramak zorundayýz. Faþist devlet devrim güçlerini ezmek ve yýðýnlarla baðlarýný ko252


Zamanın Dili

parmak için her yolu deniyor. Bunu þu ana kadar baþaramadýlar. Suruç’ta ölümsüzleþenlerin cenazelerine bakmak bile buna yeter. Ama yine de güçlerimizi en uç noktaya kadar sarsmalý ve iç savaþýn düzeyine göre konumlandýrmalýyýz. Devrimin her yükseliþ döneminde olduðu gibi þimdi de, reformist, aldatmaca olan toplumsal barýþtan yana ve ‘iyiliksever’ insanlar daha fazla ortaya çýkýyor. Bunlarýn emekçileri kandýrmasýna izin vermemeliyiz. Zira yaþadýklarýmýzdan öðrendiðimiz bir gerçek varsa, o da þudur; faþizm devrim güçlerini ezmek için her dönem hazýr hale gelmek için uðraþ veriyor. Bizler iç savaþ gerçekliðini esas olarak hareket etmenin toplumumuz yararýna, sýnýfýmýzýn yararýna olduðunu dile getirmeliyiz. Ýç savaþ, diðer savaþlar gibi bir savaþtýr. Bu nedenle bir savaþýn önümüze koyduðu tüm görevler, iç savaþta da önümüzde durmaktadýr. Güçlerimizi toparlamak, savaþ ruhunu egemen kýlmak, zor araçlarýyla donanmak ve düþmanýmýzý ezmek için somut planlara sahip olmak. Çünkü bu sürecin sonunda burjuvazinin barýþçýl biçimde teslim olacaðýný düþünmek bir yanýlgýdýr. Savaþýn usta kuramcýlarýndan Von Clausewitz þöyle diyor: “Ýyi yürekli insanlar

doðal olarak, düþmaný fazla kan dökmeden silahsýzlandýrmanýn ya da yenmenin ustaca bir yöntemi olduðunu düþünebilir; savaþ sanatýnýn gerçek hedefinin bu olduðunu da sanabilirler. Kulaða hoþ gelse de bu, açýkça sergilenmesi gereken, bir yanýlgýdýr. Savaþ öylesine tehlikeli bir iþtir ki, iyilikten kaynaklanan hatalar en kötüleridirler. Savaþta tek etkin kuvvet, çarpýþmaktýr; çarpýþmanýn amacý, daha ileri bir amacýn aracý olarak, düþman kuvvetlerini yok etmektir. Buradan çýkarak bütün askeri hareketlerin temelinde düþman kuvvetlerinin yok edilmesi yatar, sonunda tüm planlar buna dayanýr”

Ýþte Leninist Partinin programý ve tüm planlarý, kadrolarýna verdiði tüm direktifler ve taktikler tek bir amaca hizmet etmektedir: Burjuvazinin iktidarýna son vermek, demokratik devrimi gerçekleþtirip, halk iktidarýyla birlikte sosyalizme ulaþmaktýr. An’ýn temel görevi bu planlarý gerçek kýlacak pratiði en yüksek seviyede göstermektir. Temmuz-2015

253


Umut Güneş

BARIÞIN KOÞULLARI NEDÝR? Ýç savaþýn düzensizliði, karmaþasý içinde pek çok kavram, tanýmlama tahrif ediliyor. Bu öyle bir noktaya ulaþtý ki, Marksizmin abc’si sayýlan pek çok konuyu yeni baþtan ele almak bir zorunluluk haline geliyor. Ýç savaþýn giderek sertleþtiði bu günler, her genç devrimcinin bilinci de açýk olmalýdýr. Bir süredir devrimci iç savaþý yükseltmek için hazýrlanmanýn önemine iþaret ediyoruz. Tüm dikkati pratiðin örgütlenmesine vermek, iç savaþýn sorunlarýný çözmeye yönelmekten bahsediyoruz. Devrimci bir programýn yol göstericiliðinde mücadele yürütmek, geliþmeleri proletaryanýn bakýþ açýsýndan yorumlamak ve çözümlerimizi sunmak zorundayýz. Þimdi özellikle geliþmeleri küçük burjuvazinin penceresinden izleyen her parti ya da hareket ‘derhal barýþ’ çaðrýsýnda bulunuyor. “Devletin saldýrganlýðýnýn durmasý” deðil, faþist baský ve terörün durmasý deðil, “karþýlýklý ateþin durmasý” olarak barýþ! Ezenle ezilenin uzlaþmasý olarak barýþ. Devrimci savaþýmýn durmasý olarak barýþ! Haklý ve haksýz savaþ ayrýmý yapmaksýzýn “her türden savaþa karþý barýþ!” Özünde tam da bu, yüz yýl önceki devrim kaçkýnlarýnýn, sosyal pasifistlerin ve sosyal þovenlerin tutumudur. Dünyada ölmek isteyen, amacý bu olan ya çok az insan vardýr ya da yoktur. Biz de insanlarýn ölmesinden, birbirini boðazlamasýndan yana deðiliz. Ama biz, emekçilerin alýnteri, kaný ve caný üzerinden, en aðýr sömürü üzerinden, baþka uluslarýn ezilmesi üzerinden saðlanacak “barýþ ve refaha” karþýyýz. Bu nedenle biz komünistler devrimci iç savaþtan yana olduðumuzu dile getirdiðimizde amacýmýz ‘gerçek barýþý saðlamak’týr. Ýþçi sýnýfýnýn bakýþ açýsýndan bu hiç bir þekilde oraya ya da buraya çekiþtirilmeyecek kadar açýktýr. Sýnýflar var olduðu sürece, sýnýflar arasý savaþým devam edecek ve ortalama solun bahsettiði ‘barýþ’ asla 254


Zamanın Dili

mümkün olmayacaktýr. Kapitalizm egemen oldukça, emperyalizm dünya halklarýný boyunduruk altýnda tuttukça ‘barýþ’ mümkün olmayacaktýr. Dahasý bir aldatmaca olacak, hatta özgürlük için dövüþen halklarýn köleliðini garanti altýna alacaktýr. Ýçi doldurulmamýþ, boþ sözlerin toplamýnýn ifade ettiði tek þey, ezilmenin ve sömürülmenin devamý olacaktýr.

Gençlik Devrimin Ordusu Olacaktýr! Fakat gençlik özgürlük istiyor. Kadýnlar özgürlük istiyor. Emekçiler sömürülmek ve baský altýnda yaþamak istemiyor. Üstelik bu istek faþizmin onca baský araçlarýna, yýldýrma giriþimlerine, katliamlara raðmen kararlýca sürüyor. Öyleyse þunu rahatlýkla söyleyebiliriz. Bizler halklarýn boðazlanmasýný kolaylaþtýracak ve halklarý faþizmin her saldýrýsýnda sessizca savunmaya çekecek pasifistlerden yana deðiliz ve bu pasifistleri affetmiyoruz. Çünkü kelimenin gerçek anlamýyla halklarý aldatmak bir komünistin tarih boyunca hiç iþi olmamýþtýr. Ve yine kelimenin gerçek anlamýyla pasifizmin her türlü savunucularý, halklarý boþ ve güçsüz vaatlerle oyalýyor ve aldatýyorlar. Evet bizler barýþ istiyoruz. Ve bunun için burjuvazinin egemenliðini tuzla buz edecek ve emeðin iktidarýný kuracaðýz. Ýþte o dakika milyonlarca emekçinin barýþý gerçek anlamda yaþadýðý an olacaktýr. Ve bizler burda da durmayacak gerçek barýþýn koþullarýný, yani emeðin iktidarýný sonuna kadar koruyacak ve sosyalizmin kurulmasý için mücadelemizi sürdüreceðiz. Ve her iþçisinden, iþsizine kadar toplumun her kesimine de tüm geliþmelerin devrimi daha güncel ve acil bir hedef haline getirdiðini söyleyeceðiz. Ve barýþ isteyen herkesin önünde devrimi zafere taþýmak gibi bir görevin olduðunu söyleyeceðiz. Gençlik pasifistlerin söylediði gibi aldatýcý bir barýþýn deðil, devrimin ordusu olacaktýr. Aðustos-2015

255


Umut Güneş

SINANDIÐIMIZ GÜNLER! Þu an hissettiðimiz duygularý muhtemelen yýllar önce Hitler faþizmi karþýnda Avrupa’nýn ve dünyanýn bütün komünistleri de hissetmiþti. 1933’te Alman iþçi sýnýfý ne hissediyorsa bizde aynýsýný hissediyoruz. Nasýl olur da insanlýðýn gördüðü bu en vahþi iktidarý engelleyememiþtik. Nasýl olur da bilincimiz körelmiþ, belki de korku ele geçirmiþti... Nasýl olur da sessizce köþemizde durmak bize yeterli gelmiþti. Nasýl olur da sözlerle karþý çýkmak görevimizi yerine getirmek olmuþtu. Nasýl olur da sonrasýnda ödeyeceðimiz bedelin büyüklüðünü bile bile, o ilk bedeli ödeyememiþtik? Ýþte bugün gördüðümüz þovenist histeri, faþizmin azgýn saldýrýsý karþýsýnda daha fazlasýný yapamamak bir devrimci açýsýndan ne kadar zor ve dayanýlmasý güç bir durum. Burada politik deðerlendirmeler yetersiz kalýyor. Burada sözler gerçek anlamda önemini yitiriyor. Burada önceki anlarýn görevini yerine getirememiþ olmak ve bundan doðan çaresizliðin nasýl yüreðimizi sýkýþtýrdýðýný hissetmek sadece öfke uyandýrtýyor! Öyle ki düþmanýmýzýn dahi bu duyguyu hissetmesini istemeyiz! Bir devrimci, devrimci mücadelenin dýþýnda nedir ki! Eðer bu saldýrý dalgasýný durduramaz ve en nihayetinde yok edemezsek varacaðýmýz sonuç budur! Bunun dýþýnda aklýn ve mantýðýn kabul 256


Zamanın Dili

edebileceði bir þey yok! Eðer öneriler sessizlikle karþýlanýyor ve baþlar eðik oluyorsa, mantýðýn dayanýlmaz söylemlerini yürek kabul etmiyor demektir. Yürek baþka bir þey söylüyor ve o an hýzla yaklaþýyor demektir. Burada pratik görevlerden bahsetmiyoruz. Sadece insan kalabilmenin son barikatlarýný sonuna kadar korumaktan ve ilerlemekten bahsediyoruz. Ýdeallerimizi gerçekleþtirmek için yapacaðýmýz baþka ne var? Bugün sessizlik içinde kaybolursak, kalabalýklar içinde sesimizi duyan olmaz! Hayýr! Bir savaþçý tüm olanaklarý tükendiðinde ve sessizlik ona rahat bir yaþam vaat ettiðinde dahi, o, bunu kabul etmeyecek ve silahýna sarýlacaktýr. Çünkü silah onun son sýðýnaðýdýr. Bilincinin ve yüreðinin bir parçasýdýr. Ýþte Kürt halkýyla yazgýmýzýn birleþtiði nokta burasý. Zaferlerinin ortaðý olabildiðimiz kadar, acýlarýnýn da ortaðý olabilecek miyiz? ‘Zafer’ lafýný duyunca seçimleri aklýna getirenler hemen söküp atsýn! Kastettiðimiz o uðursuz oyun deðil. Kastettiðimiz devrim yangýnýný büyüttüðümüz mücadele alanlarý, sokaklar ve faþizmle yürütülen amansýz mücadelelerdir. Bugün komünistlerin sýnandýðý gündür. Yýllar yýlý hatýrlanacak bir sýnav. Soru þu: Yýllar sonra anlýmýz ak, baþýmýz dik mi anacaðýz bu günleri yoksa sýkýntýdan patlayýp, baþýmýzý dahi kaldýramadan ve gözlerimizi kaçýrarak mý anacaðýz? Ýþte bir komünistin bugün kendisine sormasý gereken devrimci soru budur! “Mücadele her zaman erken bir zafer vaat etmez, ancak savaþçý, uðruna baþ koyduðu mutluluk ülkesine kavuþacaðýndan emin olmadýðýnda bile yeniden ve yeniden ataða geçer.” (Ateþi Çalmak, 5. cilt, sf. 50) Eylül-2015

257


Umut Güneş

OLAĞAN BİR YAZ Son birkaç yýldýr devrimci mücadelenin yoðunluðu o kadar fazla ki, olaðan yazlarýmýz iç savaþýn çetin günleri ile geçiyor. Öðrenci gençlik için tatil anlamýna gelen yaz aylarý, birkaç yýldýr mücadele tecrübesini geliþtireceði zamanlar haline geldi. Bir devrimci için yaz ayýný bundan daha iyi geçirmek olmaz herhalde. Ama artýk okullar açýlýyor ve koca bir yaz boyunca sessiz kalan kampüsler, koridorlar artýk sloganlarla dolmaya hazýr. Üniversiteler, liseler uzunca bir zamandýr toplumda eskisinden daha da önemli bir yer iþgal ediyor. Devrimci hareketin hala görece güçlü olduðu üniversiteler ve verdiði anti-faþist mücadele ile toplumun geniþ bir kesiminin yüreðini ferahlatan, cesaret veren öðrenci gençlik; sermaye sýnýfýnýn onca çaba ile Kürt halkýna dönük birkaç gün sürdürebildiði þovenist histeriye karþý, bir dalga kýran rolü oynayacaktýr. Yine kararsýz pek çok insaný devrimin ve enternasyonal tutumun etrafýnda toplayacaktýr. Fakat bu o kadar da kolay yerine getirilebilecek bir sorumluluk deðil. Birincisi; þartlar iki ay öncesinden bile çok daha farklý. Burada eskisi gibi düþünüp hareket edeceðini planlayan varsa, epey hayal kýrýklýðýna uðrayacaðý kesin. Zira dönem artýk kentleri kuþatma altýna alýp topa tutma dönemi. Mücadelenin geldiði düzey budur. Bu düzeyin özellikle Türkiye tarafýndaki üniversi258


Zamanın Dili

teler ve liselerdeki etkisi ayný olmayacaktýr kuþkusuz ama birçok yerde stant açmak için dahi polisle kavga edilecek, ilk baþkaldýrýda dinci ve ulusalcý faþistler sahaya sürülüp gençlik sindirilmeye çalýþýlacaktýr. Yoðun bir ideolojik ve politik saldýrýyla karþý karþýya kalacaktýr gençlik. Son dönemde gerçekleþen bayrak mitingleri ya da yürüyüþleri ile burjuvazi önemli bir kesimi Kürt halkýnýn yanýnda saf tutmasýn diye sindirmeye çalýþtý. Daha çok orta kesimi vuran bu adým emekçiler üzerinde de ciddi bir baský oluþturmayý hedefledi. Buralardaki etkisi sýnýrlý olsa da, geçici bir süre ‘baþarý kazandý’. Fakat burada esas önemli olan tutum Türkiyeli sosyalistlerden (Leninistler hariç) tek bir ses çýkmamýþ olmasýydý. Devrimci öðrenci gençlik ayný hataya düþmemelidir. Kafa göz kýrýlma pahasýna da olsa (buradan faþist saldýrýlar karþýsýnda dayak yemeyi göze almaktan bahsetmiyoruz. Faþizmle diþe diþ bir kavgadan bahsediyoruz) þovenist histeri karþýsýnda durmak, enternasyonal tutumu göstermek önemlidir. Bu konuda pek çok þey yazýldý ama bugün söylenecek bir þey varsa o da þudur; faþizme üniversiteleri ve liseleri dar etmeliyiz. Faþizme karþý mücadelede devrimci güçlerin birlikteliðini saðlamak ne kadar önemliyse, en az onun kadar önemli olan da bu birlikteliðin hangi muhtevaya sahip olacaðýdýr. Bu bir cümle ile ifade edilirse, þöyle denmelidir: Faþizme hiç bir yaþam þansý vermemeliyiz. Faþist örgütlenmenin olduðu bir yer varsa daðýtýlmalý, güçlenebileceði bir alan bulmamalýdýr. Bu konuda devrimci öðrencilere düþen sorumluluk sadece güçlü bir anti-faþist hareket örgütlemek olmayacaktýr, bu iç savaþta bir düzeyi yakalamak olacaktýr. Kürt halkýyla ateþten köprüler kurmak istiyorsak, birleþik devrimin zaferini görmek istiyorsak bize bir vurana on vurmalýyýz. Dönemin bizden beklediði budur! Eylül- 2015

259


Umut Güneş

SAVAÞ GERÇEÐİNİ KAVRAMAK! Savaþ her geçen gün bir olasýlýk olmaktan çýkýp, yaþamýmýzý dizayn eden bir etken haline geliyor. Öyle ki, bölgemiz barut fýçýsý gibi. Dünyanýn en güçlü askeri örgütlenmesine sahip devletlerin donanma ve hava gücü Akdeniz’de toplanmýþ durumda. Sadece onlar da deðil, dünyanýn her yanýndan toplanmýþ paralý askerler Suriye’de son derece “duygusal” bir savaþ yürütmeye çalýþýyor. Türkiye “maneviyatý güçlü bir iktidara” sahip olmanýn avantajý ile paralý askerlerden kurulma çetelerle süren savaþý her zaman en aktif destekleyen ülkelerden oldu. Yetmedi bölge ülkelerini ve NATO’yu bir askeri müdahale için kýþkýrtmaktan tutun da, bizzat kendisinin örgütlediði, planladýðý katliamlarla uluslararasý arenada destek bulmaya çalýþtý. Ama olmadý. “Maneviyatý güçsüz Avrupa ve ABD” bir türlü askeri müdahaleye yanaþmadý! Sonuçta uzun süre dengede devam eden ve sýkýþan savaþýn düðümünü Rusya çözdü. Rusya’nýn devreye girmesi Suriye’de iþleri deðiþtirdi. Ýç savaþta ibre Esad lehine döndü ve en önemli merkezlerde yaptýklarý operasyonlarla ilerleme kaydettiler. Deyim yerinde ise dev bir kuþatma gerçekleþtirmeye çalýþýyorlar. Umudunu paralý askerlerden oluþan çetelere baðlayanlar tutuþmaya ve paniklemeye baþladýlar. Türkiye bu ülkelerin baþýnda geliyor. Ýþte bu panik ve çaresizlik hali içerisinde bir Rus savaþ uçaðý düþürüldü. Bu adýmýn arkasýnda söylenecek tek bir þey var; savaþ dinci faþist iktidar için bir olasýlýk 260


Zamanın Dili

olmaktan çýkýp neredeyse tek ihtimal haline geldi. Bunun bir sebebi dýþarda uðradýðý yenilgi ise bir diðer sebebi içerde koþullarýn hiç de dinci faþist iktidarýn lehine olmamasýdýr. Uzunca bir zamandýr devrimci durum koþullarýnýn yaþandýðýný ifade ediyoruz. Bu koþullarýn önünde sonunda dinci faþist iktidarý savaþ seçeneði ile karþý karþýya býrakacaðýný da ifade etmiþtik. Ýþte bu ihtimal artýk bir gerçeklik haline gelmiþ durumda. Savaþ Gerçeðini Kavramak! Tabi bizlere þu an hiçbir ülkeyle savaþ içerisinde deðiliz diye karþý çýkabilirler. Doðru. Pek çok ülkeyle savaþýn eþiðindeyiz hatta kimi bölgesel faktörler devrede olmasa savaþ hali içinde olurduk. Ama bizim deðinmek istediðimiz konu, dinci faþist iktidarýn savaþ koþullarýný olaðan hale getirmesi ve birleþik devrimin geliþimini bu yolla engellemeye çalýþmasýdýr. Zira atacaðý her adýmýn her zaman daimi bir gerekçesi olacaktýr. Savaþ! Bölgesel Güvenlik! Kamu Güvenliði! vb. gibi nedenler ve böylece en sýradan demokratik hakký dahi çiðnemesi yasa haline gelecektir. Bu gerçeði kavramanýn bir diðer önemli yaný da þudur; dinci faþist iktidara karþý mevcut sýnýrlar içinde mücadele etmenin olanaksýzlýðýdýr. Zira böylesi koþullarda yasa denilen þey burjuvazinin uyguladýðýdýr. Anayasa kitapçýklarýnda yazan deðil. Bu nedenle sýrtýmýzý oraya dayamamýzdan bahseden herkes istisnasýz bize boðun eðmemizi ve itaat etmemizi söylüyor demektir. Bu basit gerçek gözlerimizin önünde ve ona her baktýðýmýzda gördüðümüzü düþünüyorsanýz yanýlýyorsunuz! Zira bu gerçeði görmek demek, devrimci faaliyetin yol ve yöntemlerinin, kitlelerle kurulacak baðlarýn biçiminin olaðan üstü hýzla deðiþtiðini fark etmek demektir. Ama bu yetmez; güçlerinizin bütün konumlanýþýný bu gerçeðe göre yapmak demektir. Fakat bu da yetmez; çaresizliðin ve çýkýþsýzlýðýn sonucunda yýkýlmakla yüz yüze olan faþist iktidara karþý açýkçasý acýmasýzca bir mücadele yürütmek zorundasýnýz. Doðru bir politik hat ve kitlelerin çoðunluðunu kazanmak için verilen olaðan üstü çaba bu dönemin devrimci faaliyetinin ayýrt edici ve kritik önemde olan bir özelliðidir. 261


Umut Güneş

Öfkeli miyiz? Yaþanýlanlar hepimizi etkiliyor. Gençliðin üstüne düþen sorumluluk her geçen gün artýyor. Yalnýzca gençliðin enerjisiyle gerçekleþtirilebilecek sorumluluklar doðuyor. Her gün haberlerde bir gencin, çocuðun ya da devrimcinin öldüðünü görmek, duymak hepimizi etkiliyordur. Nasýl olmasýn ki? Che dünyanýn öbür ucundaki bir insanýn yediði haksýz tokatýn acýsýný hissetmemizi söylerken, dostlarýmýzýn, yaný baþýmýzdakilerin katledildiklerini görmek sýnýf kinimizi biliyordur. Fakat bilmemiz gereken bir þey daha var. Olup bitene kýzmak, burjuvaziyi suçlamak, faþizmi lanetlemek bir dönem sonra olanlarý engelleyemediðimizi, deðiþtiremediðimizi itiraf etmek anlamýna geliyor ki, bu tehlikeli ve en büyük dikkatin gösterilmesi gereken bir durumdur. Gençliðe sormalýyýz, yaþanýlanlar bizi burjuvaziye ve onun faþist iktidarýna karþý mücadelede daha kararlý hale getiriyor mu? Öfkelendiriyor mu? Cevap evet ise, öfkemizi ve hiddetimizi dinci faþist iktidarý ve burjuva sýnýfý yenmek için kullanmalý, onun yaðmacý, halklarý köleleþtiren gerici savaþlarýna karþý yönlendirmeliyiz. Devrimi kazanmak istiyorsak bizim için de tek gerçek ihtimal budur! Aralýk-2015

262


Zamanın Dili

“Ah o cömertlik, olaðanüstü içten insanlarýn o saf destaný!” Louise Michel

KOMÜN BARÝKATLARINDAN HENDEKLERE

“Büyük kentler! Zaman, artýk manifestolarýn zamaný deðil, harekete geçme zamanýdýr; söz, top mermisinindir. Duygudaþlýk yeter, tüfekleriniz ve mühimmatýnýz var, Fransa’nýn büyük kentleri ayaklanýn! Paris size bakýyor; Paris, korkak bombacýlar karþýsýnda saflarýnýzý sýklaþtýrmanýzý ve cezadan kaçmalarýný engellemenizi bekliyor... Komün Dýþ Ýliþkiler Temsilcisi Paschal Grousset” (Louise Michel, Komün, Tarih ve Anýlar, sf: 198)

Neredeyse 150 yýl öncesinden baðýra çaðýra yapýlan bu çaðrý ne kadar da tanýdýk! Fransa yerine Türkiye yazmanýz yeterli. Görünen o ki Paris Komünü’nden Kürdistan’ýn komünlerine uzanan yolda devrimin ortak dersleri ve aþmasý gereken engelleri var. Fransa için utanç verici olan kýrsal çoðunluk olmuþtu, bugünse Türkiye tarafýndaki sessizlik çoktan utanç verici hale geldi. Komün bu çoðunluða raðmen yoluna devam etti, Kürt halký da büyük bir cesaretle yoluna devam ediyor ve onu bu yoldan döndürecek bir þey de yok gibi görünüyor. Nasýl olsun ki yaþamak için devrimi sürdürmek tek seçenek haline gelmiþken, mücadele 263


Umut Güneş

etmek var olmanýn en önemli biçimiyken baþka ne yapýlabilir? Yine de arada sýrada bu sorunu “anayasal sýnýrlarýn” ve “demokratik yollarýn” içinde çözmeliyiz diyenler çýkýyor. Ki bu kesimler daha yolun baþýnda yasallýða mahkum olduðunu ifade ederek, bunu en büyük erdem saydýlar. Ne sorumlu bir davranýþ! Ýtaat ve korkuyla hüküm sürmeye çalýþan düzenin takdirini alan, tarihin nezdinde ise her zaman halklarýn öfkesini üzerinde toplayacak olan bu tutum her devrimin en büyük belasý! Türkiye ve K.Kürdistan topraklarýnda hiç kuþku yok ki, en demokratik ve özgür yer kuþatýlmýþlýðýna, tank ve top ateþine tutulmasýna raðmen halkýn silahlandýðý ve kendi devrimci iktidarýný ilan ettiði Sur, Cizre gibi yerlerdir. Sorunun demokratik çözümünü arayanlar kesinlikle burayý incelemelidirler zira ortada bir demokrasi varsa halkýn en etkin katýlýmýný görmek gerek ve bu bölgelerde çocuðundan yaþlýsýna herkes bu devrimci sürecin parçasý ve demokrasiyi son derece geniþ biçimde uyguluyorlar. Devrimci ruhun egemen olduðu, devrimci coþkunun her adýma yön verdiði bir süreçte Kürt halký ve militan gençliði yaratýcý, savaþýmý ilerleten bir pratiðin içinde. Bu pratik birleþik devrimimizin yürüyeceði yeni bir yolu da açmýþ oldu. “Yerden kalkmýþ gibiydik. Biz ölsek, Paris ayaklanýrdý. Belli zamanlarda kalabalýklar insan okyanusunun öncüsüdür.” (sf; 131, ayný kitap)

Ýþte bu zamanlarda, cesaretin ve özgürlük isteðinin bir araya getirdiði, kadýnlarýn öncüsü olduðu hareket; dinci faþist düzeni alaþaðý edecek yýðýnlarý bir araya getirecek ve saflarý sýklaþtýracak, netleþtirecektir. Paris’in kýzý olarak bilinen Louise Michel’in hissettiði duygularý, ayaklanmanýn en sýcak bölgelerinden savaþan, parçasý olan her kadýn hissediyordur. Fakat her ilerleme, beraberinde saflarýn içindeki kararsýzlarýn düþmesine, farklý sesleri duruma göre cýlýz ya da yüksek sesle dile getirmesine de neden oluyor. Bu Komün günlerinde de böyleydi, bugün de öyle. “... Yasallýk, evrensel oy hakký, devrimleri baþarýsýzlýða uðratan bütün bu tarz endiþeler her zaman olduðu gibi devreye girdi.” (sf; 132, ayný kitap)

264


Zamanın Dili

Bizim devrimimizde benzer engellerle boðuþuyor. Reformizm ve yasallýk belasý gözlerimizin önünde serpilip geliþmeye çalýþan devrimin en büyük engeli. Bu engeli aþmak zorundayýz. Sadece Kürt halkýna dönük katliamlarýn önüne geçmek için deðil, dinci faþist iktidardan kökten kurtulmak ve özgürlüðü alabildiðine solumak için... “Ah! Bu adanmýþ adamlar yasallýða daha az uysalardý, Komün’ün Versailles yolunda devrimci bir þekilde ilan edilmesi ne güzel olurdu.” (sf; 133 ayný kitap)

Louise Michel bu sözlerinin hemen öncesinde, belki ölürdük ama muhafazakar tepkiyi kendi yuvasýnda ezerdik diyor. Devrimler tarihi böylesi kararlarýn zamanýnda alýnmasýyla baþarýyý ya da baþarýsýzlýðý yazmýþtýr. Komün kahramanca bir savaþýmýn ardýndan yenildi. Ama etkisi bugün bile devam ediyor. Devrimlere öðretmeye devam ediyor. Bizim için “gericiliði yuvasýnda ezebilirdik” diyebileceðimiz an geçmiþ midir bilinmez, ama var olan gerçek gericiliði ezmek için halklarýn arasýndaki dayanýþma, birlik ruhunu kaybetmemek için elimizden geleni yapmamýz gerektiðidir. Çünkü tarih keþkelerle yazýlmaz, belirleyici olduðumuz bir dönem gelecekse, bilinmelidir ki o dönemin uzunca bir zamandýr içindeyiz. “Yaþamýn uyandýrdýðý, öðrenimin de belirginleþtirdiði dünya görüþü artýk eylem ve savaþýmýn baskýn çýkmasýný gerektirir” ( Palmiro Togliatti, Yaþamý ve Savaþýmý, sf; 37)

Hayýr! Kaybeden biz olmayacaðýz! Tarih yenildiðimizi deðil, dalgalarýn arada sýrada yukarý çýkardýðý yumurta kabuklarýna rağmen þanlý zaferimizi yazacak! “Söylev yok, yalnýzca tek ve büyük bir çýðlýk: “Yaþasýn Komün” (sf:150 ayný kitap)

Þubat-2016

265


Umut Güneş

ÞÝARIMIZ KÝTLELERE! Dinci faþist iktidar, birleþik devrimin gücü karþýsýnda saldýrganlýðýný kontrolsüzce arttýrýyor. Öyle ki, Eskiþehir’de üniversite öðrencileri ‘nefes almak istiyoruz’ diyerek bir eylem bile gerçekleþtirdiler. Ama ortada tezat bir durum mu var yoksa üniversite gençliði durumu abartýyor mu? Bir yanda birleþik devrimin gücünden bahsedip, diðer yanda dinci faþizmin ölçüsüz saldýrganlýðýndan dem vurmak ne anlama geliyor? Hemen söyleyelim. Her devrim karþýsýnda bir karþý devrim örgütleyerek geliþir. Tersi de doðrudur. Yaþananlar bu teorik belirlemeyi doðruluyor. Uzun zamandýr büyük bir çöküntü yaþayan dinci faþist iktidar, iktidarýný ayakta tutmak adýna saldýrganlýðý, baskýyý, ilk ve temel yöntem olarak kullanýyor. Her türlü demagojiyi yaparak toplumun en aþaðý kesimini, lümpenleri, serserileri ve daha pek çok kesimi etki altýna alarak, devrimin toplumsal güçlerinin hareket alanlarýný daraltmaya, onlarý hareketsiz ve sessiz tutmaya çalýþýyor. Ýþte devrimci güçler açýsýndan, devrimci gençlik örgütleri açýsýndan sorun burada baþ gösteriyor. Dinci faþist iktidarýn bu saldýrýlarý ve taktiði karþýsýnda gençlik örgütleri olarak üniversitelerde, fabrikalarda, sokaklarda nasýl karþý koyuyoruz? Dinci faþist iktidar, emekçilerin haklarýna saldýrýyor, sendikalar bekliyor! Dinci faþistler, emekçi mahallelerde ör266


Zamanın Dili

gütleniyor, mahalli örgütlerimiz buna karþý yeterli refleksi gösteremiyor Üniversiteler, okullar kýþlaya, gericiliðin cehalet yuvalarýna çevriliyor, gençlik örgütleri, “üniversiteler bizimdir” diyor! Ýþte sorun burada. Devrim bu kadar güçlü olanaklara ve koþullara sahipken bir üniversitede öðrencilerin “nefes alamýyoruz” demelerinin nedeni budur. Bu söylem, toplumun örgütlü ve mücadeleci güçlerine bir çaðrý olarak algýlanmalýdýr! Zira patlama aný çok uzak deðil demektir. Toplum bu düzene öfke kusuyor; ama biz onu yeterince örgütleyip mücadeleye sevk edemiyoruz! Faþizmin saldýrýlarýný püskürtemiyoruz. Her saldýrý karþýsýnda bir adým geri çekiliyor, burjuvaziye indirici yumruðu vuramýyoruz! Ýþte, devrimi pratik olarak örgütlemek isteyen bir devrimcinin kendisine sormasý gereken soru, bu gidiþatý nasýl tersine çevireceði olmalýdýr. Koþullar bir devrimi mümkün kýlýyor; ama örgütlü güçler yetersiz! Bu durumu tersine çevirebilen, hiç kuþkusuz gençliðin olanca enerjisiyle donanacak ve burjuvaziye indirici darbeyi vuracaktýr!

Örgütlerimiz Kitlelerle Bütünleþmeli! Her zor soru için söylenen þey, karþýmýzdaki bu problem için de geçerlidir. Cevap, sorunun içinde! Yaþadýðýmýz süreci kitlelerden ayrý tartýþtýðýnýzda baþka bir cevap bulursunuz, kitlelerle tartýþtýðýnýzda baþka! Bir leninist, kitlelerle bu sorunu tartýþmalý ve bulduðu cevaplarý hemen hayata geçirmelidir. Çünkü devrimci gençlik örgütleri de dahil olmak üzere, örgütlü güçlerin temel sorunu, kitlelerden kopuk olmalarý ve dinci faþist iktidara karþý kitlelerden kopuk bir mücadele yürütmeleridir. Öyleyse þiarýmýz “Kitlelere” olmalýdýr! Kitlelere gitmeliyiz, onlarýn sahip olduðu öfkeyi ve deneyimleri, mücadeleye itici bir güç olarak katmalýyýz. Kitlelere gitmeliyiz, eleþtirilerine son derece açýk olmalý ve devrimi nasýl örgütleyeceðimizi birlikte tartýþmalýyýz. Kitlelere gitmeliyiz, binlerce iþçinin, emekçi kadýnýn, gencin programýmýzdan yeterince haberi yok; sloganlarýmýzýn anlamýný onlara bütün açýklýðýyla anlatmalý ve sorularýna cevap olmalýyýz. Bunu baþarmalýyýz. Ayaklanmalarýn en görkemli olduðu anlarda devrimci programýmýzýn, 267


Umut Güneş

sloganlarýmýzýn nasýl sahiplenildiðini gördük. Bütün içtenliðiyle ve dürüstlüðüyle, kitleler bizlere düþüncelerini dile getirdi. Bu kitlelerin devrime hazýrlanmasýndan ve kendi geleceði üzerine kafa yormasýndan baþka nedir ki? Kitlelere gitmeliyiz. Ortada bir sorun var: kapitalist sömürü sistemi ve onun dinci faþist iktidarý. Bu iktidarýn baskýsý ve zorbalýðý… Bu sorunu yalnýzca kitlelerle birlikte aþabiliriz. Yaklaþmakta olan 1 Mayýs sürecini bu anlayýþla ele almalýyýz! Göreceðiz ki devrim bize sadece nefes aldýrmayacak, özgürlüðümüzü de kazandýracak! Genç leninist kadrolar, bu dönemde “kitlelere” þiarýný, parolalarý olarak belirlemeli ve mücadeleyi böyle örmelidir! Nisan2016

268


Zamanın Dili

“Korkaklar sonunda kendi hapishanelerinin parmaklýklarýnı hazýrlar” Paulo Coelho (Iþýðýn Savaþçýsýnýn El Kitabý.sf.138)

PRATİK ÖNCÜLÜK VE KADRO Devrim sorununa pratik yaklaþmak bugünün en çok edilen lafý. Artýk pek çok kesim devrime pratik yaklaþmaktan bahsediyor. Diðerlerinin ne düþündüðü ve neyi kast ettiði bir yana; leninist gençlik devrime pratik yaklaþmaktan bahsettiðinde, devrimin somut sorunlarýnýn çözümünden bahsetmelidir. Devrimin nesnel ve öznel geliþiminin teorik politik açýklamasý yapýlýr elbette ama bunu pratik adýmlara yol göstermek, onun önünü açmak için yapar. An’ýn devrimci görevlerinin örgüt açýsýndan yerine getirilmesini ele alýr. Kadrolarýn gerek bireysel gerekse de örgütsel geliþimini önüne somut bir iþ olarak koyar. Kadronun sürecin geliþimini kavramasý, doðru sloganlarý atmasýndan daha önemlidir. Zira ancak o zaman geniþ kitlelere karþý olan sorumluluðunu yerine getirebilir. Kuþkusuz burada pratik öncülükten bahsettiðimizde, öncülüðün iki yönünü ifade ediyoruz. Birbirinden asla ayrýlmayan, birbirini besleyen ve ancak birlikte var olabilen iki yönden. Biri örgütsel öncülük, diðeri kadrolarýn öncü rolü! Burada neyi kastediyoruz? Birincisi; yani örgütsel öncülük devrimci mücadelenin geliþimini her yönüyle inceler. Mücadelenin serpilip geliþtiði ülkenin ve dünyanýn ekonomik politik tahlilini yapar, sýnýflarýn karþýlýklý konumlanýþýný, karþýlýklý güç 269


Umut Güneş

iliþkilerini en sade haliyle devrimin toplumsal kitlesine açýklar. Stratejiler ve taktikler ortaya koyar. Devrimin kurmaylýk görevini yerine getirir. Ýkincisi; yani kadronun öncü rolü ise tüm bu deðerlendirmelerin sonunda ve pratik yaþamýn kimi zaman rastlantýsal kimi zaman ise zorunluluklarýn sonucu olarak karþýsýna çýkardýðý görevleri yerine getirmeye çalýþýr. Hem de bir memur gibi çalýþarak deðil, bu görevlerin kitlelerce kavranmasýný da saðlayarak ve kitleleri sürecin bir parçasý haline getirerek yapmaya çalýþýr. Ýþte devrime pratik yaklaþmak tam da burada hayat bulabilir. Dahasý devrime pratik yaklaþmaktan bahsettiðimizde, kitlelerle temasýmýzýn içeriðini, biçimini, kapsamýný kökten deðiþtirmiþ oluyoruz. Öncülük esas burada vuku buluyor. Ve bu iþin politik netlik kýsmý gece ise, kadrolarýn tüm bu görevleri yerine getirmesi için gösterdiði pratik çaba gündüz olarak tarif edilebilir.

Sokaða Çýkma Zamaný! Öyleyse bizler gençliðe nasýl öncülük edebilir ve onun önünü açabiliriz? Komsomol bu öncülüðü nasýl gerçekleþtirebilir? Burada kelimenin gerçek anlamýyla somut olmak gerek. Gençlik her türlü gerici örgütlenmelerin ve ideolojilerin, kültürlerin, alýþkanlýklarýn kýskacýnda çürütülmeye çalýþýlýyor. Üniversitelerdeki faþist baský nefes almayý dahi zorlaþtýrýyor. Faþist örgütlenmeler, devrimci örgütlenmeleri ezmek için bizzat devlet eliyle palazlandýrýlýyor. Faþist devlet ne katliamlar gerçekleþtirmekten ne de bunlarý piþkince savunmaktan çekinmiyor! Kadýnlara ve çocuklara dönük taciz ve tecavüzler gericiliðin düzeyini bir nebze anlatabilir. Ýþte tam bu noktada komsomol gençliðe bu ablukayý kýracak araç ve yollarý sunamýyorsa, gençlikle olan temasýný güncel olan görevler üzerinden kuramýyorsa devrime pratik olarak yaklaþmýyor demektir. Savaþ kapýmýzda iken, savaþa hazýrlýk yapmýyorsa güzel sözler neye yarar! Bir devrimci alev gibi yanan sözcüklerin gücünü bilir ama bugün gençliðin yüreðindeki alevi harlayan, bilincini aydýnlatan sözcükler deðil, eylemdir! 270


Zamanın Dili

Burada bu açýklýðýn ve netliðin konmasý önemlidir. Zira bu öncülüðün birinci kýsmýna denk düþmektedir. Komsomol gençliðin kurmayý, kadrolar da harekat subaylarýdýr. Burada bütün iþ iþte bu aþamadaki yoldaþlarýn çabasýna baðlýdýr. Öyleyse ilk kýsým bize faþizme karþý etkin mücadele edebilmek için örgütlenmeler oluþturmamýzý ve vakit kaybetmeden eyleme geçmemizi söylüyor. Devrimin pratik örgütlenmesini saðlayacak organlar ancak mücadele içerisinde oluþur. Yani pratikte, masa baþýnda deðil! Bu saatten sonra bütün iþ kadrolarýn özverili ve disiplinli çalýþmasýna baðlýdýr. Zira komsomol kurmay görevini ancak bu þekilde yerine getirebilir. “Kadro, Birleþik Sosyalist Devrim Partisinin ideolojik motorunun dinamik diþlisidir. Ýþlemeyi saðlayan parça olduðu için diþli, yalnýzca öneri ve istekleri yukarýdan aþaðýya, aþaðýdan yukarýya ileten bir organ olmakla kalmayýp kitlelerle geliþmeleri için iþbirliði yapan, edindiði bilgileri yöneticilere aktararak baðlantý noktasý oluþturan yaratýcý bir güç olmasý bakýmýndan dinamiktir.” (Che, Politik Yazýlar, sf. 126)

Artýk belirleyici çalýþma 3- 5 kiþinin yan yana geldiði, okul, mahalle, fabrika neresi olursa olsun, genç kitleler arasýnda oluþturulacak olan devrimci örgütlenmelere baðlýdýr. Bu örgütlenmelerin baþýnda komsomol örgütlenmesi en baþta geliyor. Onun etrafýnda þekillenecek olan açýk kitle örgütlenmeleri gençliðin gücünü ve enerjisini arttýracaktýr. Ve devrimci eylem bu örgütlenmelerin ruhunu oluþturacaktýr. Kadrolarýn bugünkü rolü o kadar önemlidir ki, sahada faaliyet yürüten her devrimci kadro devrimi ilmek ilmek ördüðünü bilmeli ve yaptýðý iþi bu ciddiyetle önemsemelidir.

“... Bunun için þehir savaþýnda küçük birliklere komuta eden subaylarýn rolleri, erlerin ve çavuþlarýn çarpýþmadaki insiyatifleri büyük önem kazanýr. Bazen harekat önemini alacak kadar büyüyebilen taktik sorunlarý çözecek olanlar onlardýr, savaþýn baþarýsý onlara baðlýdýr.” (Mareþal Vasili I. Chuikov, Nazi imparatorluðunun Sonu, sf. 238) Nisan-2016

271


Umut Güneş

“Devrim Güçlülerin Alanýdýr”* Lenin’in kadrolar için yaptýðý bu belirleme esasýnda devrimcikomünist hareketler için de geçerlidir. Devrim öylesine büyük ve ciddi bir harekettir ki, orada sadece “gücü olanýn” sözü geçer. Türkiye ve K. Kürdistan’da süren iç savaþa dikkatlice bakan biri, bu savaþýmýn yönünü deðiþtirebilen kuvvetlerin güçlendiðini ve güçlü olduðu içi etkili sarsýcý müdahalelerde bulunabildiðini gösterir. Bu müdahale kuþkusuz iki yönlüdür. Bu iki yön politik ve pratiktir. Politik olarak güçlü olmak her þeyden önce berrak ve net bir anlayýþa; proletaryayý iktidara taþýyacak, demokratik devrimi baþarýya ulaþtýracak ve nihayetinde sosyalizmi kuracak bir programa sahip olmayý ve kitleleri peþinden sürükleyebilecek sloganlara sahip olmayý gerektirir. Pratik olarak güçlü olmak ise bir partinin esas olarak kendisini kanýtlayacaðý alanda belli olur, yani yaþamýn içinde! Mücadele alanýnda! Bu iki alanýn ayrýlmaz birliði ve bütünlüðü kitlelere güven vermenin ve onlarý kavramanýn en önemli olayýdýr. Burada devrimci programýn kitlelerin günlük istekleriyle bütünleþebilmesi, sürece uygun taktiklerin hayata geçirilmesi ve mücadelenin yönünü her daim demokratik devrimin yengisine doðru yöneltmeyi baþarabilmek gerek. Kitlelerin eylemini örgütlemek ve yönetmek bu gücün en açýk göstergesidir. 272


Devrim ve Gençlik

Zamanın Dili

“Gençliðin katýlmadýðý bir devrim, ancak yarým bir devrimdir” (Alman Proletaryasýnýn önderi Ernst Thaelmann, sf.250)

Ýþçi-emekçi ve öðrenci gençliðin öncüsü komsomol’un ilk görevi gençliði kazanmak ve onu Marksist-Leninist ideoloji ile eðitmektir. Mücadelenin devamlýlýðý, coþkunluðu gençliðin kazanýlmasýna baðlýdýr. Zaferin kazanýlmasý da öyle!.. Komsomolcularýn gençlik faaliyeti yürütürken dikkat etmeleri gereken en önemli þey, gençliði kazanmanýn yolunun radikal sözlerden geçmediðidir. Bu çalýþma içerisinde “radikal olmak” gençliði kazanmaktan çok, onu kavramamaya ve anlamamaya yol açar. Hemen arkasýndan gelecek olan ise daralmadýr. Kitle baðlarýnýn azalmasýdýr. Yani devrimci olmak, radikal olmak demek deðildir. Gençliði demokratik devrime kazanmak ve bu devrimin muzaffer bir þekilde tamamlamasý için mücadele etmek istiyorsak; sabýrlý, coþkulu ve yaratýcýlýkla bezenmiþ çalýþmalarla gençliðe gitmeliyiz. Böylece saflarýný gençliðin enerjisiyle ve cesaretiyle doldurmuþ komsomol açýsýndan, gençlik mücadelesinin pratik olarak da öncüsü olabilir. Bugün gençliðe hangi politikayla gitmek gerek? Gençliði hangi taleplerle ve araçlarla mücadeleye sevk edebiliriz? Örgütlenmenin önündeki engelleri hangi yol ve yöntemle aþabiliriz? Bu sorular mücadelenin her safhasýnda sorulmalý ve mutlak biçimde çözümler üretilmelidir. Komsomol gençlik mücadelesinin güçlü bir bileþeni olmak istiyorsa; a) Bugün gençliði “Anti- faþist birlikler” temelinde örgütlemeli ve üniversiteler, liseler, mahalleler baþta olmak üzere faþizme karþý etkin bir mücadele örmelidir. Anti faþist her genç bu birliklerde yer alabilmeli, hatta sorumluluk alabilmelidir. Faþizme karþý mücadele edebilecek tüm güçleri bir araya toplamalýyýz! b) Gençliðin sosyalist eðitimine özel önem verilmelidir. Çünkü tüm coþkusuna ve cesaretine raðmen, mücadelede yaþanan geçici geri düþüþler, bilinci saðlam olmayan her genç devrimciyi sarsabilir. Hatta kimi zaman umutsuzluk tohumlarý bile görülmeye baş273


Umut Güneş

lanabilir. Ama tüm bunlarýn üstesinde gelmeye yardýmcý olan yegane güç bilinçtir. c) Devrime olan inanç, bu mücadelenin haklýlýðýnýn farkýnda olmak ve gerçeðin gücüne güvenen saðlam karakterli genç devrimciler yetiþtirmek. Bu her þeyden önce mücadelenin içerisinde geliþmesi gereken bir süreç, ama genç kadrolarýn geliþiminde bu yan sürekli gözlemlenmelidir. “Devrim güçlülerin alanýdýr.” Nasýl ki bir kadro yüzlerce deneyimin sonunda çelikleþirse; mücadelenin zorluklarý onu olgunlaþtýrýrsa; komsomol açýsýndan da durum aynýdýr. Aldýðý her kararda bir tecrübe edinecek, hatalarýndan dersler çýkaracak ve güç kazanacaktýr. Ýç savaþýn çetin þartlarý pek çok hareketi kararsýzlýða ve yalpalamaya doðru iterken; genç komünistler ýsrarlý ve kararlý bir þekilde demokratik devrimin zaferi için Deniz’lerin yolundan gidecektir.

“Halklarýn kaderi yaþýn getirdiði temkinliliðe, deneyimlerinizin size öðrettiði dikkate deðil, gençliðin dizginlenemez gücüne baðlýdýr.” (Friedrich Engels’in Asi Gençliði, sf. 364)

*1905 Devrim Yýllarý, sf.391

Nisan-2016

274


Zamanın Dili

ÖRGÜTLENMEYİ BİLİRSEK YENMEYİ DE BİLİRİZ!

“Devrimci eylemin baþka hiçbir aracý, iyi bir örgütlenmenin yerini tutamaz.” Alvaro Cunhal

Birleþik devrimimizin geliþimi ve gidiþatý için önemli bir dönemi geride býraktýk. Sýnýf mücadelesinin her keskin dönemeci, bu mücadeleye önderlik etmek isteyen güçlerin kendilerini bir süzgeçten geçirmeleri, pratik eylemlerini ve varlýðýný deðerlendirmesini gerekli kýlar. Ýþte bizim için de esaslý bir deðerlendirme yapma vaktidir! Uzunca bir süredir faþist devletin Kürdistan’da yaptýðý yýkýma, yaðmaya ve katliama karþý gösterilen refleksin zayýflýðý ortada. Bu ortak mücadele yürütmeyi önüne koymuþ güçler açýsýndan ciddi bir sorundur. Zira böylesi olaylarýn her biri halklarda derin yaralara yol açmaktadýr. Halklar arasýndaki güven ve samimiyet zedelenmektedir. Tüm bu sürece bir de son dönemde yeniden artmaya baþlayan þovenist/ýrkçý saldýrýlarý eklersek, bu konuda gösterilen tutumun yarattýðý olumsuz sonuçlarý daha iyi anlarýz... Ýkinci önemli geliþme ise sendikalarýn ve reformist partilerin öncülüðünde -bir dizi devrimci hareketi de bu kervana katmalýyýz1 Mayýs’ta Taksim’den vazgeçmeleridir. Bunun sýradan bir olay 275


Umut Güneş

olmadýðý herkesin malumu, öyle ki, sonrasýnda devletin 1 ve 2 numarasý teþekkürlerini dile getirmeden edemediler. Hatta ülkenin daha iyiye gitmesi için izlenmesi gereken yolun bu olduðunu söylediler. Nedir bu yol: Uzlaþma! Sermaye sýnýfýyla uzlaþma! Devrimin toplumsal güçlerinin önemli bir kesimi iþte bu sözden bahsediyorlar ve bunu en tehlikeli yoldan, iyi niyet göstergeleri ile yapýyorlar. Peki bu bütün siyasal arenaya hakim olan görüntü müdür? Hayýr! Kürdistan’daki katliama ve saldýrýlara yetersiz ve zayýf da olsa devrimci güçler karþý koymaya çalýþýyor. Þovenizmin karþýsýnda kararlýca duruyor. Kürt halkýna dönük saldýrýlarýn her yerde tavan yaptýðý, linç ayinlerinin düzenlendiði bir dönemde leninistlerin Taksim’de gerçekleþtirdikleri eylem Cizre’de, Nusaybin’de yankýsýný bulmuþ ve “demek ki yalnýz deðiliz” dedirtmiþti. Çünkü faþist sürülerin toplandýðý bir zamanda Taksim Meydanýnda gerçekleþen bu eylem -Kürt halký Yalnýz Deðildir / Mücadele Birliði pankartý açýlmýþtý- tam bir cesaret örneðiydi ve o faþist dalganýn kýrýlmasýnda da önemli rol oynadý... Ve ayný yetersiz kuvvetler 1 Mayýs’ta Taksim’i zorlayarak, gün boyu meydana deyim yerindeyse saldýrýlar düzenleyerek, bu ülkede sermaye sýnýfýyla uzlaþma olamayacaðýný göstermiþ oldu. Emekçilerin, gençliðin umudunu taze ve sýcak tutmuþ oldu. Peki bu mücadele emekçilere hangi yolu gösteriyor? Devrim! Üstelik bu yolu son derece gerçekçi bir biçimde ifade ediyor. Devrimi baþaramazsak, dünyanýn, insanlýðýn ve doðanýn sonu yýkým ve çürümeden ibarettir. Düþünce, Eylem ve Disiplinin Birliði! Yine de tüm bunlar genel görünümü ifade ediyor. Üstelik kaba bir görünüm. Ve bu görünüm için de bizler kendimize bakmalýyýz. Biz bu sürecin içinde nasýldýk? Uzunca bir zamandýr devrimci durum koþullarýndan bahsediyoruz. Hatta iki önemli ayaklanma deneyimi yaþadýk ve sýnýf mücadelesi bu düzeyin altýna düþmeyeceðini Kürdistan’daki pratikle gösteriyor. Peki, örgütlerimizin düzeyi bu koþullara uygun mudur? Hayýr!

276


Zamanın Dili

Bu soruya hayýr cevabý vermemizin en büyük nedeni örgütlenmemizin yetersiz olmasýdýr. Sayýsýz eksiniz olabilir, hatta bir savaþýn içinde etkili silahlarýnýz bile olmayabilir ama kitlelerle kadrolarýnýzýn iliþkisi yeterince sýkýysa, yani Parti kitlelerin elleri ve kollarý arasýndaysa tüm sorunlarýnýzýn ve eksiklerinizin çözümü sadece zaman sorunudur. Ama örgütlenmemiz zayýf ise depolarca silahlarýnýz olsun o savaþý kaybedersiniz. Ýþte yoldaþlar; bu dönemin sonunda çýkaracaðýmýz en önemli sonuç budur. Örgütlenmeyi bilmeyen bir parti en fazla kitlelere heyecan verebilir. Onlara cesaret kazandýrabilir. Bazen sessiz, bazen de coþkuyla alkýþýný alabilir. Övgü alýr. Ama asla baþarýlý bir devrim gerçekleþtiremez. Kadrolarýmýzýn hedefinde devrimi gerçekleþtirecek, kitlelerin ayaklanmasýný yönetecek ve en nihayetinde iktidarý alacak bir örgütlenme yaratmak olmalýdýr. Bu önemli konuda baþarý saðlamak istiyorsak, özellikle Gezi ayaklanmasý sonrasýnda yayýlan ya da bu ayaklanmayla daha rahat biçimde kendisini gösteren bir özelliðe dikkat etmeliyiz. Kadrolarýmýzýn bir bölümünde görülen tartýþma aþký için tartýþma ve eleþtiri için eleþtiri ve sonunda en büyük laflarý edip en büyük bireysel tutumu sergileme alýþkanlýklarýný saflarýmýzdan uzaklaþtýrmalýyýz. Çünkü dönem düþüncenin, eylemin ve disiplinin birliðini gerekli kýlýyor. “Bir devrim, sorumsuzca sloganlar haykýrarak deðil, gerçek bir devrimci çalýþma gerçekleþtirerek yapýlýr. Eðer herkes zafere ulaþýlacak tek ve gerçek yolu anlasaydý, herkes hararetli bir örgüt çalýþmasýný geliþtirebilseydi, kavgayý yönetebilmek amacýyla her an kitlelerin duygularýný tanýmaya çalýþarak halk mücadeleleri üzerinde yorulmadan ýsrarla durulsaydý, ayaklanma ve zafer günü, genel olarak düþünüldüðünden çok daha yakýn olurdu.” Alvaro Cunhal Mayýs-2016

277


Umut Güneş

GENÇLÝÐÝN ÖNCÜSÜ OLALIM! Mücadele çok boyutlu olarak ve bir çok cephede sürüyor. Devrim ve karþý-devrim arasýndaki mücadele o kadar geniþ boyutlar kazandý ki toplumun en kalbur üstü kesimleri dahi taraf seçmek zorunda. Ýþte bu nedenle mücadele bugün bir sinir harbi biçiminde devam ediyor. Doðru zamanda doðru kararlarý almak, öfkene tutsak düþüp erken adým atmamak, hasmýnýn en zayýf noktasýný keþfedip ani saldýrýlarda bulunmak, bir savaþýn anlatýmýnda yer alabilecek tüm deyimler ve kavramlar bugün süren mücadele için rahatlýkla ifade edilir. Kültürel sanatsal alanlar, akademik kürsüler, stadyumlar, her yer savaþýn þu ya da bu düzeyde sürdüðü alanlardýr. Ýdeolojik, politik ve kültürel alanlarda en gerici, en koyu cehaleti ve uygarlýðý esas alarak kendisine fanatik düzeyde baðlý, deyim yerindeyse hücum kýtalarý oluþturmaya çalýþýyor. Özellikle 10 Ekim ve sonrasýnda kitleleri sokaklardan uzaklaþtýrmak ve kitlelerin öncü güçlerini yalnýzlaþtýrmak için planladýðý katliamlarla, toplumu yönetmeye çalýþýyor. Kitleleri sokaklardan uzaklaþtýrmada belli bir baþarý kazandýðýný ifade etmek gerek. Fakat her saldýrýda kitleler de istediklerinde sokaklara çýkma cesaretinin olduðunu gösterdi. Ýþte dinci faþist iktidarýn yok etmek istedikleri ve her gördüklerinde dehþete kapýldýklarý þey; kitlelerde var olan bu mücadele azmi ve gerektiðinde gösterdikleri bu cesarettir. Bizim de düþmaný alt etmek için dayanacaðýmýz manevi ve iradi güç kitlelerdeki bu mücadele azmi ve cesarettir. 278


Zamanın Dili

Militan Mücadele Ýçin Ýleri! Bir süredir kitleleri kazanmanýn önemine iþaret ediyoruz. En nihayetinde zafer kitlelerin mücadelesiyle kazanýlacak. Dönemin özgül koþullarý kitleleri sokaklardan bir süredir çekmiþ olsa da, bu kalýcý bir durum deðildir. Zira þartlar kesin bir kapýþmanýn da zeminini hazýrlýyor. Gericiliðin fütursuzca yaptýðý saldýrýlar, bu saldýrýlara karþý eleþtiri silahýný kullanmanýn son derece yetersiz olduðunu göstermektedir. Artýk silahlý eleþtiri yapmanýn vaktidir. Ve bu mücadelede gençliðin öncüsü olmak, yine genç komsomolcularýn sorumluluðundadýr. Bu sadece mücadele etmek isteyen gençliðin güvenini kazanmak için deðil, ayný zamanda kendi yoldaþlarýmýzýn da mücadele azmini arttýracak bir etkidir. Týpký aþaðýda duygularýný ifade eden bir Sandinist gerillanýnki gibi; “...Burada ilginç bir þey var. Devrimci öncünün silahlý eylemleri yalnýz kitlelere manevi ve siyasal bir güç vermiyor, yani etkileri yalnýzca örgüt dýþýnda olmuyor demek istiyorum, kadrolarda da oluyor, militanlarýn dövüþme arzusunu canlandýrýyor. Bu inanýlmaz derecede tatlý bir þey, bunu tam olarak anlamanýz için yalamanýz gerekir. Gizliden, tam sessizliðin içinde kim olduðunuzu biliyorsunuz: Öncü” (Daðdan Kopan Ateþ, sf.28)

Bir yandan sosyalizmin, yaþamýn gerçeklerinin propagandasýný yaparken, kitlelere ev ev, sokak sokak ulaþmaya çalýþýrken, diðer taraftan da düþman güçlerinin karargahýnda korku ve kararsýzlýðýn ruh halini hakim kýlmak için militan mücadelenin ileri örneklerini yaratmalý ve örgütlemeliyiz. Deyim yerindeyse bugün artýk savaþýmýmýzýn adý sabýr deðil, sabýrsýzlýk ve eylemdir! Mayýs-2016

279


Umut Güneş

ZAMANIN DÝLÝ “Bütün sorun, her defasýnda belirli tarihsel ana tekabül eden dili bulmaktýr.” 1967’de Albaylar cuntasý yaþandýðýnda Yunanistan’da

komünistlerin tartýþtýðý ve gençliði nasýl kazanmalý sorusuna verdikleri cevaplardan biri yukarýda okumuþ olduðunuz tespittir. Gerçekten de yaþadýðýmýz dönemin dili bize ne anlatýyor? Eðer onu anlamak ve kavramak istiyorsak ayný dili konuþmak zorundayýz. Ve eðer yaþadýðýmýz dönemin zamanýna anlam katmak istiyorsak yine ayný dili konuþmak zorundayýz. Bu önemli belirleme tarihin belirli bir döneminden günümüze Theodorakis’in “Direnme Günlüðü” kitabýndan gelmektedir. Sadece bir aydýn olmayýp ayný zamanda komünist olan Theodorakis bir militan olarak gençliðin her zaman dikkatini çekmiþ ve etkilemiþtir. Yunanistan tarihi ulusal kurtuluþ savaþlarý, Nazi ve Musollini faþizmine karþý verilen mücadelelerle, faþist darbelere karþý gösterdikleri sabýrlý ve azimli çalýþmalarla tam bir hazine. Bu kadar yoðun ve çeþitli mücadele evrelerinden geçmiþ bir halk özgürlüðe giderken- ki o dönem son derece güçlü bir komünist partiye sahiplerdi- mücadelenin her anýný kendi içinde deðerlendirip çözüm bulmaya çalýþmalarý bir þeyleri ifade ediyor. Bizim tarihimiz de pek çok zengin mücadele deneyimlerini içeriyor. Yine de zengin deneyimlerin yeteri kadar incelenip günümüz koþullarýna aktarýlmasý ve gençliðin kazanýlmasý konusunda ne kadar baþarýlý olduðumuz bir muamma… Çok çetin günler geçirdik ve gençliðimizin duygu dünyasýnda neler yaþandýðýný tam olarak ifade etmeye kalksak sanýrýz 3 þey söyleriz: Öfke, korku ve kafa karýþýklýðý… 280


Zamanın Dili

Her biri için de haklý nedenler var. En yakýn dostlarýmýzý, tanýdýklarýmýzý, selam verdiklerimizi ya da masanýn karþý tarafýnda oturan ve bir eylemi planladýðýmýz siper yoldaþlarýmýzý kaybettik. Sevdiklerimizi kaybettik. Kardeþlerimizi, abilerimizi anne ve babalarýmýzý… Sayamayacaðýmýz kadar çok ve bir yakýnlýk belirtme ihtiyacý duymadan sahiplendiðimiz binlerce savaþçý özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleþti. Ýþte bu nedenle öfke, düþmanýmýza karþý hissettiðimiz ilk duygudur. Korku! Öfke ile korku arasýnda böylesi dönemlerde ince bir çizgi vardýr. Düþmanýn vahþeti, kana susamýþlýðý, her hareketleriyle nefretin temsilcisi olduklarýný göstermeleri gençliðin belli bir kesiminde de korkuyu doðuruyor. Fakat bu duygu belirli bir anda düþmana en cesaretli akýnlarý gerçekleþtirmeye muktedirdir. Gezi ayaklanmasýnda düþmanýn tüm vahþetine raðmen binlerce genci barikat baþýnda günlerce nöbet tutmaya iten ve çarpýþtýran sebepler incelendiðinde görülecektir. Kafa karýþýklýðý, arada kalmýþlýk, düzene karþý hala sönmeyen umutlar ayný zamanda gençlik enerjisinin getirdiði dünyayý deðiþtirme arzusu… Bu kesim savaþýn bu aþamasýnda sayýsal olarak çoðunluðu oluþtursa da, kitlelerin þahlanýþýnda ciddi bir bölümü saflarýmýzda yerini alacaktýr. O güne kadar gerek politik, ideolojik ve kültürel tartýþmalarla gerekse de hayatýn gerçeklerinin bilinçlerinde yarattýðý sarsýntýlarla saflarýmýza kazanmaya çalýþacaðýmýz kesimlerden biri olacak. Ýþte bu aþamada sormak gerek, zamanýn dili nedir? Hangisi gençliðin duygu ve bilinçlerine giden yolu açmaktadýr. Yaþadýðýmýz “…tarihsel ana tekabül eden dil” hangisidir. Propaganda ve ajitasyonda bunu düþünmeliyiz. Ýþçi emekçi olsun, genç olsun insanlarýn sorunlarýný ve eleþtirilerini dinlerken bunu düþünmeliyiz. Bulmamýz gereken bir cevap. Ki bu cevap çalýþmalarýmýza da yön verecek! Haziran-2016

281


Umut Güneş

GENÇLİK VOLKANI ÝKTİDARI KORKUTUYOR!

Ýstanbul’un tarihi liselerinden biri olan Ýstanbul Erkek Lisesi’nde öðrencilerin mezuniyet töreni sýrasýnda gerçekleþtirdikleri eylem, bir anda onlarca liseyi sardý ve liseli öðrenciler ardý ardýna faþizmin gerici eðitim anlayýþýnýn karþýsýnda durdurduklarýný ifade ettiler. “Karanlýða sýrtýmýzý dönüyoruz” diyerek gerçekleþtirdikleri eylem, faþizme karþý mücadelenin en renkli ve dinamik kesimlerinden biri olabilecek olan liseli gençliði harekete geçirdi. Bir volkan harekete geçti ve dinci faþist iktidarýn bunu önleyebilecek bir seti yok! Demek ki gençlik bir kývýlcým bekliyormuþ ve dinci faþist iktidarýn yarattýðý dehþet, en çýlgýnca ve ümitsizce giriþimlerin ilk talibi olan gençliði karanlýða mahkum etmeye yetmemiþ. Buradan bazý sonuçlar çýkarmak gerek. Birincisi; dinci- faþist iktidarýn böylesine bir gericiliðe yönelmesi, iktidarýn çöküþünün resmidir. Zira kendi çöküþünü engellemek ve iktidarýný korumak adýna aydýnlýk bir geleceði temsil eden her þeyi, her sembolü yok etmek istiyor ve gençliði karanlýðýn tutsaðý haline getirmek istiyor. Bu apaçýk görünen süreç uzun süredir çeþitli biçimlerde karþýmýza çýkýyor. Dinci faþist iktidar düþlerinde ve söylevlerinde ortaçað karanlýðýný görüyor. Bu çökmekte olan her sömürücü iktidarýn refleksidir: Geçmiþe ve aþýlmýþ olana yani zamanýn çoktan tarihin çöp sepetine atmýþ olduðu döneme gitmek. Bu iþin bir yaný…Bir diðer yan ise çok daha önemli. Zira bu gidiþata dur demek ve onu yenmek için bizlerin göstereceði tavýr sonucu belirleyecektir. 282


Zamanın Dili

a- Liseli gençliðin devrimci potansiyeli ortada, bu alan devrimci gençlik faaliyetinin en önemli alanlarýndan biri ve giderek merkezine de oturuyor. Hali hazýrda üniversiteyi besleyen ona güç ve dinamik katan liseliler gittikleri her yere düþlerini ve gelecek ideallerini de götüreceklerinden devrimci mücadelenin alanlarýný geniþletecek ve güç katacaktýr. Bu nedenle devrimci çalýþma alanlarýnýn bu geliþmeler göz önüne alýnarak yeniden düzenlenmesi. b- Liseli gençliðin son dönem eylemlilik sürecine göz atarsak orada þunu görürüz; liseli gençler kendi kuþaðýnýn ve zamanýnýn yeniliklerine saldýrgan tutum sergileyen iktidarlara karþý - iktidarlarýn muhtevasýný düþünmeden- kararlý bir duruþ sergiliyor. Þu ana kadar bu hareket hep devrimci- demokrat temelde iþledi. Gençlik geleceðin temsilcisi olarak gerici ve çaðdýþý unsurlarýn hep uzaðýnda oldu. Ve mücadele potansiyelini göstermekten geri durmadý. c- Ýþte esas soru da tam burada sorulmalý. Gençlik mücadelesi hangi amaçlar ve hedefler için mücadele etmeli.Gençliðin son isyanýný ateþleyen þey dinci faþist iktidarýn bir düzenlemeyle; gençliðin söz hakkýný elinden almasý ve biat etmesini istemesinden doðmuþtu. Ulusalcý çevreler bu isyana en hýzlý müdahale eden kesim oldu.Yine de þunu belirtmeliyiz.Ulusalcý çevrelerin eðitimdeki bu gerici saldýrýlara karþý tavrý saðlýklý deðil. Zira onlar sorunu salt AKP iktidarýnda görüyor ve hareketlerini yöneten temel düþünce AKP karþýtlýðý. Bu tutum dinci faþizm karþýnda baþka bir gericiliðe iþaret eder. Çünkü TC’nin kuruluþundan günümüze gelene dek eðitim hep þoven, ýrkçý ve anti- komünizm olmuþtur. Kemalizm yani ulusalcýlarýn kendilerine rehber edindikleri anlayýþ bu nedenle tutucu ve gericidir. Bir biçimiyle ulusalcý çevrelerin etkisi altýnda olan gençliði Kemalizmin aðlarýndan kurtarmalý ve sosyalizmin birer savaþçýsý haline getirmeliyiz. Bu tür hareketlerin doðru temelde hareket edebilmesi ve gençliði sosyalizme kazanmak için etkin bir propaganda ve ideolojik mücadele gereklidir. d- Her alanda mücadele denen þey tam da bu. Eðitimde, bi283


Umut Güneş

limde, sanatta, fabrikada vs…Çeliþkiler giderek tek bir noktada düðümleniyor: Dinci faþist iktidarýn ve kapitalist sistemin tüm deðerleri ve gelenekleriyle birlikte alaþaðý edilmesi… Liseli gençliðin devrimin geliþimi için ne kadar önemli bir güç olduðu, dinci faþist iktidarýn temsilcilerinin tepkilerinden de anlaþýlýyor. Sosyalizm ve bunun için demokratik halk devriminin zaferinin gerek eðitimde gerekse de sosyal yaþamda insanlýðýn ulaþtýðý seviyeyi temsil edecek tek yol olduðu konusunda ikna etmeli ve kazanmalýyýz. Sosyalizm gençliðin hayallerini gerçekleþtirebilecekleri, bilimin en geliþmiþ haliyle doðaya ve insanlýða yönelimini saðlayacak tek sistem olduðunu ifade etmeliyiz. Ýþte tam da bu nedenle yüzümüzü faþizmin her türüne ve saldýrýsýna karþý devrime dönmeliyiz. Haziran-2016

284


Zamanın Dili

BEYAZ KATLÝAM SÝYAH ÝSYAN

“Ölmek de acý ama belki daha büyüðü yok olmak…” Steve Biko

Özgürlükler ülkesi bir süredir (esasýnda yüzyýllarca) ýrkçýlýða karþý verilen mücadeleyle yeniden gündemde. Yaþanan tam bir vahþet. Neredeyse haftada 2 siyahinin beyaz polisler tarafýndan öldürüldüðü bir ülkede, her gün binlerce insanýn beyaz adamýn düþleri için öldüðü bir dünyada yeni bir genç kuþak yetiþiyor. Bu kuþak öfkeli, yaþanan adaletsizliðe tahammülü son derece az ve açýkçasý bu duruma karþý sabýrlý davranmamak bir tercih! Her ne kadar konuyu yaþanan son katliamlar üzerinden ele alsak da ortaya çýkarmamýz gereken gerçek þu; her yerde bir egemen ve egemenliðini ifade eden bir renk, ýrk, kültür vs. var. ABD’de siyahiler,Meksikalý Amerikalýlar, Kýzýlderililer ve diðer halklar beyaz adamýn düþleri ve idealleri doðrultusunda yaþamaya 285


Umut Güneş

zorlanýyor. Dýþlanýyor. Gettolara yollanýyor. Sokak ortasýnda vurulmasý haklý ve gerekli görülüyor. Üstelik bunlar birkaç ýrk geçmiþiyle kafayý bozmuþ tiplerin eseri deðil. Sistemin saðlýklý ve sorunsuz iþlemesi için gerekli ve tavsiye edilen bir yöntem. Burjuvazi her yerde ayný yöntemi uyguluyor. ABD’de siyahiler, Avrupa’da uzunca bir süredir Çingeneler, þimdilerde mülteci karþýtlýðýyla ýrkçýlýk yükseltiliyor, dün Yahudiler ayný akýbete uðradý, bugün Siyonistler Filistin’de ayný þeyi yapýyor. Bizim topraklarýn faþistleri ise ayný þeyi Kürt halkýna uyguluyor. Öyleyse ýrkçýlýk bölgesel ve insanlarýn derileriyle ilgili bir mesele deðil. Irkçýlýk egemen olmak ve bu egemenliði sürdürme gayesiyle ilgili bir mesele. Burjuvazinin tarihi bu konuda fazlaca tecrübeye sahip olduðunu gösteriyor. Irkçýlýk karþýtý mücadele ABD’de çok bedeli ödemeyi gerekli kýldý ama herhalde en acýsý siyah derili ve beyaz ruhlu bir baþkanýn yönetiminde bunlarý yaþamak. Obama bir beyaz. Buna kuþku yok! Eylemlerine, sözlerine ve düþüncelerine hükmeden kara derili insanýn týpký diðer insanlar gibi özgür olduðu düþüncesi deðil; dolarýn dünya hakimiyeti ve onun için gerekli olanlar. Yine de bu beyaz baþkanýn gösterdiði bir þey var ki, gelecek mücadele günleri için son derece önemli; sorun derimizin rengi deðil. Kýzýl, sarýþýn ya da siyah kapitalist iþleyiþ yasalarýnýn çarklarý altýnda ezildikçe tüm bu renkler birleþmeli ve onu ezmelidir. Þimdi Siyah’ý Anlama ve O’nun Yanýnda Olma zamaný! Irkçýlýk siyahlarýn bir sorunu deðildir. Irkçýlýk beyazlarda bulunan ve kurtulmalarý gereken bir problemdir. Siyahý anlamak gerçekte tüm dünyanýn ezilenlerini anlamakla ayný þey…Kiþi olayý böyle yorumlamýyorsa özünde bir beyazdýr yani ýrkçýdýr. Bugün ABD’de olanlara karþý çýkan ama kendi ülkesinde bir baþkasýna ayný hýnçla saldýran biri nasýl Siyah’ý anlayabilir. Daha aylar öncesinde Antalya’da sýrf Kürt olduðu için linç edilen ve Mustafa Kemal büstünü öpmeye zorlanan insaný unuttunuz mu? Üstelik bu devlet saldýrýyý yapanlarý deðil de lince uðrayan kiþiyi tutuklamýþtý. Ýþte bu topraklarýn siyahý ve beyazý… “Siyah olmak, insanýn derisinin rengi ile ilgili bir þey deðildir, 286


Zamanın Dili

siyah olmak zihinsel bir yaklaþýmýn yansýmasýdýr. Sadece kendinizi siyah olarak tanýmlamakla kurtuluþ yoluna girmiþ olursunuz; siyahlýðýnýzý itaatkar bir varlýk olduðunuzu gösteren damgalama olarak kullanmaya çalýþan bütün güçlere karþý, kavgaya kendinizi adamýþ olursunuz.” Steve Biko, sorunu çözmüþtü. Bizler bu dünyanýn ezilenleri, yok sayýlanlarý yaþamýmýzýn ortaya koyduðu gerçekleri kabul etmeli ve olmadýðýmýz gibi davranmaktan vazgeçmeliyiz. Gerçek þudur: “Beyaz tahakkümün ardýndaki mantýk, bu ülkede siyah insaný hizmetçi rolüne hazýrlamaktýr.” Öyleyse o tahakkümü reddetmeli, o kültürü ve anlayýþý yýkmalýyýz. Yoksa yaþanan suça iþtirak etmiþ oluruz! “Deðiþim için tek aracýnýzýn, þahsiyetini kaybetmiþ bu insanlar olduðunu idrak ettiðinizde, hakikati görmek daha zorunlu hale gelir. Öyleyse atýlacak ilk adým, siyah adamý kendine getirmektir, boþ kabuðunun içine hayat pompalamaktýr, ona özsaygý ve onur aþýlamaktýr, suistimal edilmesine ve doðduðu ülkede kötülüðün hüküm sürmesine izin verdiði için kendisinin de bu suça ortak olduðunu hatýrlatmaktýr. ” Gençliğin sosyalizm mücadelesine kazanýlmasý, onu sosyalist bir kültürle yetiþtirmenin ilk koþulu kuþkusuz onu bu mücadeleye katmaktýr. Ve nasýl katacaðýmýzý kendimize sorduðumuzda yaþanan son isyanýn ortaya çýkardýðý karakteri göz önüne almak cevabý bulmamýza yardýmcý olacaktýr. “Maddi yoksulluk yeterince kötüdür, ama bir de ruhsal yoksullukla birleþirse, öldürür.” *Alýntý yapýlan sözler Steve Biko’ya aittir. Temmuz-2016

287


Umut Güneş

BAÞARISIZ BÝR DARBENÝN ARDINDAN Ve genç kuþaðýmýz bir darbe giriþimini de gördü. Sýnýflar mücadelesinin birçok metoduyla karþýlaþtýk, sonunda iktidar bloðunda bir taraf diðer tarafý alaþaðý etmek için darbe yapmaya çalýþtý ama baþarýsýz oldu. Ýktidarýn kendi iç çeliþkileri o kadar yoðunlaþmýþ ve sertleþmiþ durumdaydý ki, bir çatýþmanýn en üst boyutu denebilecek silahlý ayaklanmaya kalkýþtýlar. Fakat bu darbe ak ve karayý ortaya çýkardý. Gerek devlet iktidarýnda, gerekse de toplumsal yaþamda bütün iliþkilerin yeniden kurulacaðý bir süreç baþlýyor. Bu gerçek anlamda yeni bir süreç ve artýk buna göre konum almalýyýz. 1) Öncelikle ilk günlerde sosyal medyada çoðunlukla konuþulan darbenin Erdoðan’ýn bir oyunu olduðu biçimindeki düþünce doðru deðil, kuþaðýmýz gerçek bir darbe olayýyla karþýlaþtý. Yani darbe gerçekti. Darbe hükümet karþýtý bir içerik taþýyordu. Burjuvazinin iç kavgasý öyle çýkýþsýz bir noktaya gelmiþ olmalý ki bir taraf diðer tarafý yok etmek için böyle bir çaba içerisine girdi. Silahlý bir ayaklanma ya baþka hiç bir yol kalmadýðýnda ya da sabýrlý ve inatçý bir çalýþmanýn sonunda baþarýnýn son hamlesi olarak gündeme gelir; bizim gördüðümüz ilkiydi. Yani baþka yollarý kalmamýþtý ve hükümet kanadýnýn( artýk devlet kurumlarýnýn tamamý) 288


Zamanın Dili

Fetocu dedikleri kesim bu olayý gerçekleþtirdi. Þunu da belirtmek gerekir ki, sonrasýnda basýna sýzan haberler de bunu doðruluyor, emperyalizmin bu iþle doðrudan ilgisi ve alakasý var. Eðer baþarsalardý, bugün darbecileri kutluyor olduklarýný ve Erdoðan gibi hýrslý ve kontrol edilemez birini siyaset sahnesinden silmiþ olmalarýnýn olumlu ve faydalý yanlarýný anlatýyor olurlardý. Þimdi ise anayasaya baðlýlýðýn öneminden bahsediyorlar. Sonuçta emperyalist burjuva elini tek ata oynamaz. Onlar cephesinden gördüðümüz bu ve hükümet kanadý da bunu görüyor. 2) Darbe baþarýsýz oldu. Ama sanki baþarýlý olmuþ gibi bir hava var ülkede. Binlerce insan gözaltýna alýnýyor, yüzlerce kurum kapatýlýyor, cezaevleri dolup taþýyor. Kimileri buna sivil darbe diyor. Çoðunlukla ulusalcý cenah böyle diyor. Ama gördüðümüz hasmýný yenmiþ bir gücün, kendisine baþkaldýramasýn diye gerçekleþtirdiði seferler var. Týpký eski zamanlarda olduðu gibi bir ordu diðerini kuþatýr ve kazanan bir süre her þeyi yapma özgürlüðüne kavuþur. Zafer kazanan ordunun komutanlarý ve askerleri yenilenlerin mallarýný mülklerini yaðmalar, kadýnlara tecavüz eder, erkekleri öldürür, tam bir vahþet yaþatýlýr. Yaþadýðýmýz tam da bu. Baþarýsýz darbeden hemen sonra dinci faþist güruh polis korumasýnda tam olarak sokakta linç ayinleri düzenledi. Darbeci askerlerin bazýlarýnýn kafalarý dahi kesildi. En ufak bir karþý koyuþ acýmasýzca eziliyor ve sokakta yaratýlan dehþet kahramanlýk destanlarý olarak anlatýlýyor. 3) Sonuçta Erdoðan’ýn baþýnda oldu kesim hiçbir anayasanýn ona kazandýramayacaðý bir özgürlüðe kavuþmuþ durumda. Bu arada kitapçýklarda yazan yasalarýn gücünü de görmüþ olduk. Hiç! Dinci faþist iktidar sokaklarda tam bir beyaz-yeþil terör uygulayarak istediðini yapmaya çalýþýyor. Sokaktaki terörle güçlerini yeniden dizayn ediyor. Ama söylemeye hiç gerek yok ki, iç çeliþkilerini belli ölçülerde çözmüþ bir güçle karþýlaþacaðýz artýk. Yani daha zorlu bir mücadeleye hazýr olmak gerek. Bunun için yapýlacak ilk þey eðer hala yasalar içerisinde özgürlüklerin elde edileceðini düþünen anlayýþlar varsa, onlarý bir çýrpýda geride býrakmak gerek. Yaþadýðýmýz olaylarýn içeriðini, anlamýný, müca289


Umut Güneş

delemiz üzerindeki etkilerini açýklamalý ve mevcut gerçekliðin bize, gücün yasa olduðunu gösterdiðini ifade etmeliyiz. 4) Þu ana kadar burjuvazi üzerinden deðerlendirdik olanlarý. Fakat devrim güçleri için bu süreç birçok ders içeriyor ve mutlaka titizlikle incelenmelidir. Toplumsal desteði olmayan bir ayaklanma baþarýsýz olmaya mahkumdur. Yaþadýðýmýz örnek bunu bire bir gösteriyor. Devrim tüm eksikliðini bir ayaklanma anýnda halk denizinden giderir. Bizim en güçlü yanýmýz budur. 5) Faþizmi devirecek bir ayaklanma kararlý bir önderlikle zafer kazanabilir. Kararlýlýk sanýldýðýndan daha da üstün bir güçtür. Bir ayaklanma anýnda zafer kazanmak isteyen güç en ufak bir kararsýzlýk gösterdi mi çözülme arkasýndan gelir. Gerek ikna gücüyle gerekse de silahýn gücüyle hedefe yürümek konusundaki kararlýlýðýmýz düþmanýn her bir askerinde hissedilmelidir. 6) Madde madde bu olaylar incelenmeli elbette ama burada daha acil olan þeyin devrim güçlerinin bu süreç sonrasýnda nasýl tutum alacaðýdýr. Zira burjuvazinin iç çatýþmasýndan doðan boþlukta devrimci iktidarlarýn ya da devrimcilerin ve halkýn kontrolündeki bölgelerin oluþturulamamasý ciddi eksikliklerin var olduðunu gösterir. Bu nedenle vakit kaybetmeden radikal deðiþiklikler de dahil olmak üzere adým atýlmalýdýr. Sadece bu tür olanaklarýn deðerlendirilmesi için deðil -þimdilik bu ihtimal geçmiþ gibi görünüyor- artýk kitle gücüyle kendine biraz daha güvenen faþizmle yürüteceðimiz mücadelenin ihtiyaçlarýný karþýlamak için. Karþýmýzda resmi ve sivil güçleriyle bütünleþmiþ bir güç bulunuyor. Ve baþarýsýz darbeden önceki gibi olamaz hiçbir þey. En azýndan zafer kazanmak isteyen bir güç için bu durum böyle. 7) Ýç savaþý kazanmak istiyoruz. Bunun için devrimci bir program öncülüðünde savaþan, genç-yaþlý, kadýn-erkek hemen herkesi içinde barýndýrabilecek ve sýký örgütlenmiþ bir Halk Ordusuna ihtiyacýmýz var. Er ya da geç çatýþmanýn boyutlarý artacak ve iç savaþ farklý biçimleri karþýmýza çýkartacaktýr. Ýþte bu durumda hazýrlýksýzdýk demek, ne tarihin ne de halkýmýzýn kabul edeceði bir gerekçedir. Temmuz-Aðustos-2016

290


Zamanın Dili

SLOGANLARIN GERÇEK ANLAMI “Ve ýþýðýn savaþçýlarý, kabul edilmez olaný asla kabul etmezler”

Iþýðýn Savaþçýsýnýn El Kitabý, Paulo Coelho, sf. 90

Korku, Endiþe, güvensizlik, tedirginlik, örgütsüzlük, eylemsizlik, içe kapanýklýk ve çürüme! Ýþte dinci faþist iktidarýn bugün yaratmak istediði, toplumun her kademesinde egemen kýlmak istediði duygu, ruh hali ve davranýþlarýn bazýlarý. Korku karanlýktan beslenir, karanlýk cahilliðin büyüdüðü topraktýr. Ýtaat etmeyi ve boðun eðmeyi tavsiye eder. Sonunda yapamadýklarýnýz ve baþarýsýzlýklarýnýzla birlikte bir hiç oluverirsiniz. Zamanýn nasýl geçtiðini, olayýn nasýl olduðunu anlamadan. Burjuva dünyanýn ýþýklý ve pýrýltýlý görselinin arkasýnda yatan gerçek budur. Oysa bu bir devrimci için kabul edilemez bir sondur. 291


Umut Güneş

Yine de tarihin derinlerine indiðimizde, topraðý derinlemesine kazdýðýmýzda yýðýnla devrimcinin oralarda kabul edilmez olaný, kabul ettiði için kemiklerini ve derilerinden arta kalan parçalarýný bulursunuz. Hepsi bugün bizim geçmekte olduðumuz dönemlerin benzerlerinden geçmiþ ve düþmüþtür. Boðun eðmiþtir. Pasiflik ve eylemsizlik ruhlarýna iþlemiþtir. Zihinlerinde yarattýklarý zincirleri en kalýn zincirlerden daha güçlüdür ve bu nedenle yalnýzca kendileri gibi olanlarla yan yana oldukça, o zincirleri kýrabilecek gücü bulurlar. Ama onlar uzak kalmayý tercih etmiþ ve bu nedenle tarihin muzaffer güçleri tarafýndan hazin sonlarý ortaya konmuþtur. Bu neredeyse deneyimle sabittir. Öyleyse dünyayý yeniden keþfetmenin manasý yok! Oysa devrim az önce okuduklarýnýzýn tam tersidir. Coþku egemendir. Ama sabýrla büyür. Ve asla kabul edilmez olaný kabul etmez. Dünyayý deðiþtirme iradesini üzerinde biriktirmiþ bir insan, insanlarýn yaþamýnda ve doðada kalýcý, iz býrakan deðiþikliklere yol açabilecek güce sahiptir. Ýnsanýn tarihi böylesine vefakar ve asil yaþamlarla dolu deðil midir? Elbette öyledir. Her gün ayný çalýþmayý yapmak karþýmýza tecrübe olarak çýkýyorsa, en büyük tecrübelerin ve baþarýlarýn altýnda yatan o ufacýk, önemsiz çalýþmalarýn anlamý daha da büyür. Ýþte devrim bu büyük olayýn kendisidir. Tamamýdýr. Bütünsel bir süreçtir. Gerek toplum gerekse de insan en yoðun haliyle bunu yaþar. Týpký þu an yaþadýklarýmýz gibi...

Fýsýltýlardan Çýðlýða! Yaþadýðýmýz dönem sessizliðin ve gözyaþlarýnýn hüküm sürdüðü bir dönem deðil. Sessizliði ve gözyaþýný egemen kýlmak istiyorlar, ama baþaramýyorlar. Çünkü her gün sessizce yürütülen devrimci faaliyetler, kuru gürültüleri bastýrmak konusunda bire bir. Çünkü en büyük ayaklanmalarýn temelinde yatan “Ör-

gütlenme çalýþmasý! Ýnsandan insana, bir çevreden ötekine küçük, gözle görünmeyen bir çalýþma, her kelimenin bir anlamý var, ama yalnýzca küçük sayýlarla hesap yapýlabilir. Ama eðer her kelime aklý

292


Zamanın Dili

biliyorsa, yeni fikirler uyandýrýyorsa, öfkeyi ve darbe isteðini alevlendiriyorsa, bir ikinciye, bir üçüncüye aktarýlýyor ve böyle böyle, daireler geniþleyene deðin yaygýnlaþýyorsa, o zaman bu evlerde yürütülen, görünürde önemsiz çalýþma muazzam bir þeye doðru geliþir, bu þey lokallerde, küçük kahve masalarýnda tehdit edici bir fýsýltý halinde kabarýr, coþar, tek gýrtlaktan çýkan, zorlu bir çýðlýða dönüþür.” ( Devrim Yýllarý 1905, sf. 267)

Öyleyse yukarýdaki alýntýyla bir mesele daha açýklýða kavuşmuþ oluyor: Uyanan her yeni fikir ve bunun kitlelere ulaþmasý, yani sloganlarýmýz esasýnda bir eylem çaðrýsýný ifade eder. Bize bir durumu açýklar ve bizi harekete geçirir. Bize An’ýn en temel sorusunu cevaplandýrmamýz için gerekli sesi ve soluðu verir. Sloganlarýmýz en hafif halinde dahi, faþizmi yýkmak gibi büyük bir eylemi anlatýr. Ateþ gibi yanan sözcükler, ateþ gibi yanan yüreklerle birleþince bir volkana dönüþür. Güçlü kuvvetli ellerin silaha sarýlmasýný saðlar, zihinlerde düþmanýn en zayýf noktasýndan vurmaya dönük planlarý açýða çýkartýr. Sloganlar kitleleri devrime çaðýrmanýn en özlü ve net, sade ifadesidir. Ama eyleme geçildiðinde bir anlam ifade eder. Öyleyse yoldaþlar, en açýk kulaklarýn iþitemediði fýsýltýlarý deðil, en saðýr kulaklarýn duyacaðý çýðlýklar yaratmak istiyorsak; ikirciksiz, yalpalamasýz eyleme geçmek gerekir. Zira yoldaþlar, halklar sabýrla deðil, sabýrsýzlýkla özgürleþir. Size bundan sonra sabretmeniz gerektiðini söyleyen her söze kulaklarýnýz kapayýn ve eyleme geçin. Yeni bir dünya ancak gençliðin dizginlenemez gücüyle kurulabilir! Ağustos-2016

293


Umut Güneş

294



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.