BÜLTEN 5 (HAZİRAN)

Page 1

Mayıs 2012 Sayı: 5

MERHABA

DİSK Genel Başkanı Erol Ekici’nin, kamu emekçilerinin toplu sözleşme görüşmeleri ve 23 Mayıs grev hazırlıklarına ilişkin basın açıklaması: Türkiye sendikal hak ihlallerinin en yoğun olarak yaşandığı ülkelerden biri konumunda ve her yıl ILO’nun “kara listesi”nde yerini alıyor. Özgür bir toplu pazarlık sistemi yok. Grev hakkı, 12 Eylül faşist cuntasının çıkarttığı yasalarla, işçi statüsünde çalışan, sendikalı küçük bir grubun, o da son derece uzun prosedürler sonucunda uygulama olanağı bulduğu, neredeyse ulaşılmaz bir hak konumunda. Oysa grev hakkını yasaklayan yasalarda ısrar edenler, grevin değil grev yasaklarının, hak arayışının önünü kesme gayretinin gayri meşru olduğunu bilmeliler. Kamu emekçileri, KESK öncülüğünde yasaklara, hak gasplarına karşı verdikleri uzun ve kararlı mücadele sonucunda sendikallaşma (Debamı sayfa 3 de)

Dünyada ve ülkemizde çok yoğun çalkantılar, değişimler yaşanıyor. Avrupa, Amerika kaynıyor. Emekçiler ayakta. Krizlerin faturasını emekçi halklara çıkartma çabalarına karşı direniyorlar. Fransa’da Sarkozy, Yunanistan’da Papendreu, İtalya’da Berlusconi iktidarı kaybettiler. Almanya’da Merkel de hayırlısıyla gidici. İspanya, Portekiz sırada, darısı bizimde başımıza. Gelenlerin gidenleri aratmaması için toplumsal muhalefet örgütlerinin, sendikaların ayakta olmaları, taleplerini güçlü bir şekilde ifade ediyor ve elde ediyor olmaları gerekir. Türkiye’de sosyal devlet, demokrasi, hukuk, eşitlik, özgürlük, emek, sendikal haklar, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, temsilde adalet ve hatta genel olarak ‘ADALET’ perişan durumda. Var mı yok mu belli değil. Dünyada kriz oluyor. Kemer sıkma politikaları devreye girmesi gündeme geliyor. Karşı çıkabilenler var. Bizde kemerler sıkıla sıkıla kemerde yeni delikler açıldı, sıkılacak yer kalmadı, karşı çıkabilenlerin sesi dahi duyulamıyor. Bizim ülkemizde kriz olmadığından bahsediliyor. Son 30 yılda emeği ile geçinenler kemer sıkarak, yoksullaşarak krizin faturasını peşin ödüyorlar. Buna ilave son 10 yılda (2002 yılında) Asgari ücret 26 gram altın değerinde iken (2012 yılında) 6 gram altın değerine gerilemiştir. Halk yoksullaşırken 39 Dolar milyarderi yaratmışız. Neyin krizi, zenginler daha zengin, yoksullar daha yoksul olmuş ve devam ediyor. 12 Eylül faşizminin sebebi ve sonucu Türkiye’de yaratılan iş hayatı ve sendikal yaşam hükümetlerin ve işveren çevrelerinin ne kadar işine geldiği şu cümlede açıkça görülüyor. ‘ Barajları indirir, noter şartını kaldırır, sendikaların önünü açarsak, bu ekonomimizi olumsuz etkiler. Hatta ideolojik sendikalar kurulabilir.’ Ucuz emeğe, kalitesiz hizmete ve devlet desteğine dayalı ‘ UCUZ TURİZM POLİTİKASI’ duvara dayandı, dibe vurdu. Türkiye’yi ‘’UCUZ EMEK-UCUZ TURİZM’’ diye pazarlayanlar 2012 yılı başında rakip ülkelerde de fiyat kırmalarıyla karşılaşınca müşteri kaybetmeye, doluluk kaybetmeye başladılar. Sezon iyi başlamadı. Herkes kara kara düşünüyor. Ülkemize ucuz turist getiren acenteler şimdi biraz daha ucuzluk isteyecekler. ‘‘ Rakiplerinizden pahalısınız’’ diyecekler. ‘’ Mecburen o ülkelere götüreceğiz turistleri’’ diyecekler. Bu defa cennet ülkemizin değerli turizm işletmecileri nerelerden tasarruf yaratsınlar ki, biraz daha ucuza satış yaptıkları halde, para kazanabilsinler. İşçiler zaten açlık sınırı altında günde 12- 14 saat, sigortalı- sigortasız çalıştırılıyor. Etin, sütün, yiyeceğin, içe-


ceğin sahtesi zaten kullanılıyor. Gıda zehirlenmeleri zar zor basından kaçırılıyor, örtbas ediliyor. Devlete vergiyi sigortayı İsterlerse ödüyor, istemezlerse ödemiyorlar. Elektrik, su vs. aynen öyle. Peki, nereden tasarruf edip nasıl daha ucuza satabilecekler? Nasıl kar edecekler? Benim aklıma gelen öneriler şöyle: 1-İşçileri 16 saatten de fazla çalıştırın, asgari ücreti dahi ödemeyin. 2-Artık çifte bordro dahi yapmayın, direk sigortasız çalıştırın. 3-Devlete vergi ve sigorta pirimi ödemek zorunda kalmayın. 4-Yöneticiler dışındaki tüm görevleri, stajyer öğrencilere bedava yaptırın, işçi çalıştırmayın. 5-Personele üniforma yaptırmayın. Herkes kendi elbisesi ile çalışsın. 6-İşçilere yemek, kahvaltı, çay uygulamalarını derhal kaldırın. 7-Personel servis otobüsleri uygulamasını kaldırın. 8-Personel lojmanı uygulamasını kaldırın. 8-Sigorta primleri, vergiler, elektrik, su gibi ödemeleri af çıkana kadar bekletin, ödemeyin. 10- Müşterilere ucuz sucuk, sosis ( kilosu 3 TL ) gibi ürünlerle yemek yaptırın. 11- İçki şişelerini kendi arzu ettiğiniz ürünlerle doldurun. 12- Semt pazarlarında akşam satılmayan sebze meyveleri pazarcılar döküyor. Yoksul halk bunları topluyor. Otel satın almaları bu saatlerde semt pazarlarına uğrasın, halkımızla birlikte toplama dönemine geçsin. 12-Avrupa’da, dünyada emeğiyle geçinenler, yöneticileri zorluyor. Bu durum kabul edilemez. Patronlar kulübü dayanışmaya geçmeli, BM ve NATO’ dan müdahale kararı çıkartılarak direnen emekçiler derhal bastırılmalı. 13- Sendikalar Türkiye’nin istikrarını, ekonomisini olumsuz etkiliyor. Bunları toptan kapatın. Sizler düze çıkana, doyana kadar toplu iş sözleşmesi, sosyal devlet, hak, hukuk, adalet tatile çıksın. Şimdi bu duruma düşmüş ve düşecek olan oteller ve işletmeler var. Bunun yanında örnek alınabilecek işletmelerde var. İşçi hakları bakımından çok iyi durumda olmasalar da en azından ’TURİZMİ DOĞRU UYGULAMA’ diye bir dertleri, bir çabaları var. Bu bile Ülkemizin, Turizmin ve TURİZM İŞÇİLERİNİN geleceği açısından çok önemli ve takdir edilmelidir. Ülkemizi ve turizm sektörünü bu duruma düşürmek istemeyenler, sağduyu sahibi işletmeciler, yatırımcılar ve yöneticiler; bu gidişatın sonu yok! Sürdürülebilir değil! Emekçiler, işçiler, turizm çalışanları; bu durum en fazla sizi etkiliyor.‘ Şişman zayıflayana kadar’ Zayıf ölüyor. Bu kötü gidişi durdurmanın, döndürmenin yolu: Emeğin, emekçinin hakkını vererek, ülkenin ‘ DENİZ, KUM, GÜNEŞ’ diye özetlenen zenginliklerinden çok daha değerli ‘ KÜLTÜR VE DOĞAL ZENGİNLİKLER’ inide turizme kazandırıp, çeşitlendirerek, kaliteyi ve hizmeti yükselterek ‘ UCUZ EMEK, KALİTESİZ ÜRÜN, KALİTESİZ HİZMET, UCUZ TURİZM’ den derhal vazgeçmektir. Emekçiler, işçiler, turizm çalışanları; siz haklarınızı isterseniz, alırsanız, bu iflasa doğru gidişi siz durdurabilirsiniz. Bu değirmenin suyu ucuz emek cennetinden geliyor. Siz açlığa, geleceksizliğe razı olmazsanız bu rezillik devam edemez. Elele verelim, değiştirelim.

Tankınız ne güçlü generalim, Siler süpürür bir ormanı, Yüz insanı ezer geçer. Ama bir kusurcuğu var; İster bir sürücü. Bombardıman uzağınız ne güçlü generalim, Fırtınadan tez gider, filden zorlu. Ama bir kusurcuğu var; Usta ister yapacak. İnsan dediğin nice işler görür, generalim, Bilir uçurmasını, öldürmesini, insan dediğin. Ama bir kusurcuğu var; Bilir düşünmesini de.

BERTOLT BRECHT

Mustafa YAHYAOĞLU Dev-Turizm-İş Sendikası Genel Başkanı

Devrimci turizm işçileri sendikası aylık ücretsiz bülten. Sahibi: Mustafa Safvet YAHYAOĞLU Yazı işleri Müdürü: Burhan KAYAOĞLU Basıldığı yer: Can Ajans

Adres: Üçgen mahallesi Anafartalar cad.Saraçoğlu iş merkezi 78/93 ANTALYA Tel: 0242 244 69 96- 0533 553 12 79 Web: http://devturizmis.org Mail: info@devturizmis.org


(Başı 1. Sayfada) haklarını kazandılar. Bu hak alma sürecinde kamu emekçilerinin sendikal hareketinin önünü kesmek isteyenler, bugün kamu erki yolu ile güçlendirildiler. 12 Eylül Referandumu’nda kamu emekçilerine toplu sözleşme adı altında yeni yasakları müjdeleyenler, önceki yasanın bile gerisinde bir düzenlemeyi meclisten geçirdiler. İşçi sınıfının tüm emekçilere mücadele mirası olan grev hakkını, kamu emekçilerine kullandırmamak amacıyla bir yasal çerçeve oluşturmaya çalıştılar. Yaptıkları düzenleme ile yandaş sendikacılık hükümet işbirliği ile kamu emekçilerinin özgür iradesini hiçe saymak çabasına girdiler. Bugün kamu emekçilerine dayatılan %3+3 dayatması bu çabanın ürünüdür. Yandaşlıkta yarışanlar, işçi sınıfının 1 Mayıs kutlamalarını devlet töreni haline getirmek isteyenler, 1 Mayıs kürsüsünde bakan konuşturarak zam alacaklarını sananlar, sınıfla değil, sermaye dostu hükümetle dayanışma içine girenler, kamu emekçilerinin mücadele geçmişinden bir parça bir şey öğrenmemiş olanlar, kapalı kapılar ardında da zam pazarlığı yürütüyorlar.

Meydana gelen kazada otel çalışanlarını taşıyan otobüs devrildi, 3’ü ağır 16 kişi yaralandı. Kaza 16 Mayıs 2012 Saat 07.00 sıralarında Antalya- Kemer karayolunun Topçam Mevkii’nde meydana geldi. Kemer’deki Crystal Flora Beach Oteli’nin çalışanlarını taşıyan 07 YJ 548 plakalı otobüsün sürücüsü Salih Enginsel, yağıştan kayganlaşan yolda direksiyon kontrolünü yitirdi. Devrilen otobüstekiler bir anda kendilerini can pazarında buldu.

Kamu emekçisine önerilen 3+3 artış 1 Mayıs alanında işçilerle, emekçilerle, ezilenlerle değil, hükümetle kutlama yapmak isteyenlerin, niyet beyanıdır.

Kaza haberi duyulur duyulmaz sağlık birimlerinden hemen ambulanslar sevk edildi,

DİSK, haksızlığa boyun eğmeyen, mücadeleci kamu emekçilerinin yanındadır. DİSK, kamu emekçilerinin insanca yaşanacak ücret, güvenceli istihdam başta olmak üzere talepleri için en demokratik hakları olan grev haklarını kullanmalarını desteklemektedir.

ları sağlık görevlilerinin sedyelerini alarak yaralıların ambulanslara taşınmasına

“Grev hakkının ne zaman nasıl ortaya çıktığı bellidir. Ben böyle bir hakkın ortaya çıktığını düşünmüyorum” diyen Başbakan’a işçi sınıfının mücadele tarihine bakmasını öneririz çünkü grev hakkı, gücünü yasalardan değil, işçi sınıfının mücadele mirasından almaktadır. Grev hakkı, iktidarın, sermayenin karşısında yegane gücü birliği olan emekçilerin gereksinim duyduklarında, hak almak için başvurdukları en etkili silahtır. Bu hakkın kullanımını hükümet değil, emekçilerin kendi özgür iradesi belirler. Haksızlık varsa, grev haktır. DİSK olarak kamu emekçilerinin 23 Mayıs grevini selamlıyoruz. Yaşasın kamu emekçilerinin grevli, toplusözleşmeli sendikal hak alma mücadelesi!..

tedbir amaçlı olarak da Antalya Büyükşehir Belediyesine’ ne ait İtfaiye Kurtarma ekiplerine haber verildi. Yerde yardım bekleyen yaralılara ilk müdahaleyi yoldan geçen vatandaşlar yaptı. Kazayı öğrenip olay yerine gelen otel çalışanlarının yakınyardım etti. Yaralılar Antalya’daki çeşitli hastanelere götürüldü.

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, idam edilişlerinin 40. Yılında ülkenin pek çok noktasında düzenlenen etkinlikler ve yürüyüşlerle anıldı.


Türkiye de çalışma yaşamında, emekçilerin kazanımlarının zirvesi 12 Eylül 1980 di, diyebiliriz. 80 öncesi emekçiler lehine gelişen denge 1980 faşist darbeyle son verildi. 90 lı yıllarla beraber Sovyet ve Sosyalist blok un yıkılması ile emekçilerin hak gaspları da hız kazandı.

ye’de sendikal örgütlenmenin her geçen yıl erimesine yol açmaktadır. Türkiye’de 2000’li yıllarda ciddi bir ekonomik büyüme yaşandığı öne sürülmektedir. Bu ekonomik büyümenin niteliği tartışmalıdır. Çünkü bu büyüme, istihdam yerine işsizlik yaratan bir büyümedir. Türkiye’de yalnızca işsizlik oranı değil, işsizlikte geçen süreler de artmıştır. İşsiz sayısı ve oranındaki artışa, işsizlikte geçen sürelerindeki artışın da eşlik etmesi ile birlikte, işsizlik sorunu daha da katmerleşmiştir.

karşın, aynı dönemde yaptığı işten ötürü herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna kayıtlı olmadan çalışanların %40,7 olarak gerçekleşmiştir. 2012 yılının ilk altı aylık döneminde geçerli olan sigorta primine esas kazanç (asgari ücret) üzerinden kabaca bir hesaplama yapıldığında Maliye ve SGK’nın yıllık vergi ve sigorta primi kaybının yaklaşık 50 milyar lira olduğunu söyleyebili-

Tüm dünyada ve Türkiye de sendikasızlaştırma çabaları işverenler açısından büyük ölçüde başarıldı. Dünyanın birçok bölgesinde sendikacılığın gerilemesi, değişen ekonomik ve siyasi koşullarla açıklanmaya çalışılsa da devletin ve işverenlerin sendikalara karşı düşmanca ve şüpheci yaklaşımı, endüstri ilişkilerinde geçmişten bu yana yaygın olarak görülen bir durumdur. HAK IHLALLERI SGK’nin Nisan 2011 verileri dikkate alınARTIYOR, ÇALIŞMA KOŞULdığında Türkiye’de toplam 10 milyon 314 LARI bin 95 kayıtlı işçi çalışıyor. Bu işçilerin 922 bin 188’i bir işçi sendikasına üye bu- AĞIRLAŞIYOR lunuyor. Bu veriler çerçevesinde sendikalaşma oranı yüzde 8.94’e karşılık geliyor. 2000’li yıllar boyunca işçilerin çalışma koşulları daha da ağırlaşmış; hak ihlalleri Oysa 1980 öncesi 50 milyonluk Türkiye artmıştır. Ekonomik büyüme politikasını de 2 milyon 500 bin sendikalı işçi vardı. ve “rekabet gücünü” ucuz işçilik ve yo1980’den bu yana süre giden sendikasız- ğun emek sömürüsü üzerine kuran Türkilaştırma süreci, 2000’li yıllarda da devam ye ekonomisinde, daha az işçiyle daha çok üretim yapma felsefesi üzerine kuretmiştir. Özelleştirme, taşeronlaştırma, gulanan üretim süreçleri, kaçınılmaz olaesnek istihdam, dar, yasakçı ve adeta sendikalaşmayı zorlaştıran yasal mevzuat rak daha ağır çalışma koşulları ve hak gibi sendikal örgütlenmeyi zayıflatan poli- ihlallerini de beraberinde getirmektedir. tikaların yanı sıra, özellikle özel sektörde Özellikle sendikasız işyerlerinde İş işverenlerin hukuka aykırı uygulamalarla Yasası ile belirlenen asgari çalışma koşulişçilerin sendikalaşmasını engellemesi ve ları dahi uygulanmamakta; işyerinde çahükümetlerin buna göz yumması, Türki- lışma koşullarını mevzuat değil işverenler belirlemektedir. Yasal sınırların üzerinde çalışma süreleri, ödenmeyen fazla mesailer, yıllık ücretli izin ve hafta tatili hakkının kısıtlanması, ücretlerden keyfi kesinti yapılması, ücretlerin geç veya eksik ödenmesi, hatta hiç ödenmemesi, sigorta primlerinin gerçek ücret yerine asgari ücretten yatırılması ya da eksik riz. Belki dünyanın hiçbir ülkesinde kayıt yatırılması gibi hak ihlalleri, yaygın dışı istihdamın tamamen sıfırlanması olarak yaşanmaktadır. mümkün olmamakla birlikte, ülkemiz için %41 seviyesindeki oranın makul olduğuTÜRKIYE’DE ÇALIŞANLARIN nu söylemek de mümkün değildir.

YAKLAŞIK %41'I KAYITDIŞI ÇALIŞIYOR.

GÜVENCESIZLIK Kayıt dışı istihdam, esasen ülkemizin en ARTIYOR . başta gelen sorunları arasında yer almaktadır. TUİK’in Kasım 2011 dönemi için Özel sektördeki işçilerin büyük çoğunaçıklanan verilerine göre, toplam istihluğu da iş güvencesinden yoksun bidam sayısı 24 milyon 267 bin olmasına


çimde çalışmaktadır. . 2000’li yıllarda taşeronlaştırma özel sektörde de hızla yaygınlaşmış; özellikle büyük ölçekli işyerlerinde temizlik, güvenlik, yemekhane gibi yardımcı işler taşeron şirketlere devredilmiş, birçok işletmede asıl işler de taşerona verilmiştir. Özel sektörde taşeron şirketlerde, iş güvence-

“Torba Yasa”nın onaylanması ile yasal zemine kavuşan ‘’esnek çalışma’’ modeli çalışanlar aleyhine işverenler dengelerini yeniden kurmaya başladılar. Daha az istihdam, daha çok sömürü anlamına gelen esnekliğin yaygınlaştırılmasını, gençlerin sömürüsünü ve işçilerinin işlerini hedef alan torba yasa, istihdamın yapısında önemli değişimler yaratacak bir özelliğe sahiptir. Torba yasa ile Stajyerlerin ve 16-18 yaş gençlerin ücretleri düşürülmekte, 25 yaş altı gençlerin deneme süreleri uzatılmaktadır. Ayrıca çalışma hakkının gasp edilmesi, işten çıkartılma, iş bulamama karşılığında işçilere ücret ödenmesi için ayrılan kaynak, işverenlerin daha fazla yağmasına açılmaktadır.

KIDEM TAZMİNATININ GASPINA ZEMİN HAZIRLANIYOR.

sinden yoksun biçimde çalışan işçi sayısı bilinmemekle birlikte; taşeronda çalışan işçilerin sayısının yüz binlerle hatta milyonlarla ifade edilebileceği söylenebilir. Öte yandan hızla gelişen hizmetler sektöründe marketçilik alanı başta olmak üzere “firma elemanı” uygulaması hızla yaygınlaşmakta; taşeronlaştırmanın yanı sıra “firma elemanı” uygulaması ile de güvencesiz istihdam artmaktadır.

da, patronlar istediği anda, istediği sayıda işçiyi kolayca işten çıkarabilecektir. Çünkü artık işten çıkartırken tazminat ödemesi gerekmeyecektir. Fonla birlikte her an işten çıkarılma korkusuyla daha kötü koşullarda çalışmak zorunda kalacağız.

Temel ihtiyaçlara ve hizmetlere ardı ardına zamlar geliyor, vergiler artırılıyor. İşçi ve emekçilerin hakları ellerinden alınıyor. Ücretler düşürülüyor, çalışma ve yaşama koşuları kötüleştiriliyor. Hak arayabilmenin yoları da tıkanmaya Bizlere güvencesiz, kuralsız çalışma daya- çalışılıyor. Hak gaspına uğrayan veya tılıyor. haksız bir biçimde işten atılan bir emekçinin yasal olarak hak aramak için mahkeŞimdi de mücadeleyle kazandığımız ve 75 melere başvurmazının önü tıkanıyor. Zor yıl boyunca kullandığımız kıdem tazmina- ve düşük ücretlerle çalışan emekçilerin tımıza göz diktiler. Kıdem tazminatımız dava açabilmek için mahkeme haçlarını Fona devredilerek sermayeye peşin ödemesi zorunluluğu getirildi. Yak(patronlara) peşkeş çekilmek istenilaşık 1000 TL tutarında olan bu miktarı yor. Aylık kıdem tazminatının bugünkü asgari ücretle çalışan bir işçinin peşin karşılığı yüzde 8,3’tür. Oysa Fona devir olarak ödeyebilmesi neredeyse imkansız. sonrası şirketlerden sadece yüzde 3’lük prim kesintisi yapılması düşünülüyor. Bu durum açıkça gösteriyor ki, işçinin alaca- Bu karanlık tablonun oluşmasının ğı tazminat yüzde 64 oranında azalacak. temel nedeni 1980’lerden bu yana uygulana gelen yeni liberal politikaHalen, sermaye tarafından işten atılma lardır. Küresel kapitalizmin yeni liyanında, işyerinin taşınması, işçinin aske- beral politikaları, daha çok işsizlik, re gitmesi, kadın işçinin evlenmesi, 15 yıl daha çok güvencesizlik ve daha çok ve 3600 prim gününü doldurması, çalışsömürüden başka bir şey getirmema koşullarında değişiklik yapılması, işmektedir verenlerin işçiyi taciz etmesi gibi 20’yi aşkın nedenle kıdem tazminatı alabiliyo“Milyonlar aç, milyonlar işsiz, işte kapitaruz. Oysa yeni düzenlemeyle kıdem tazlist sisteminiz” teması bu süreci özetler minatı sadece emeklilik ve ölüm halinde niteliktedir. “Gündüzlerinde sömürülmeverilecek. yen, gecelerinde aç yatılmayan” günlere olan özlemimiz ve inancımız, bu karanlık Kıdem tazminatı işten çıkarmayı da zortabloyu değiştirmeye yönelik mücadelelaştırmaktadır. Fon söz konusu olduğun- mizde her geçen vücut bulacaktır…


Anadolu’nun herhangi bir kentinden ya da kasabasından gelen, 2 yıllık turizm meslek yüksek okulu mezunu olan herhangi bir kadın hummalı bir iş arama mücadelesinden sonra Antalya da (Turizm in başkenti) iş bulmuştur.Kişi adı ya da tesis adının çok önemli olmadığını vurgulamak istiyorum özellikle..Uygulamalar birbirine yakındır nede olsa.. Muhtemelen mevsimlik iş olduğu için ev tutma gibi bir lüksü yoktur.Tesisin personel lojmanlarında kalacak-

tır.Yeme ,içme gibi temel gereksinimleri karşılanacaktır.Oldukça karlı Bir anlaşma gibi gelir ilk başta çalışanımıza.. Sezon açılır.Yeterince eleman yoktur.Malzeme eksiktir.Bu eksiklerin telafisi çoğu zaman çalışanın daha fazla çalışmasıyla kapatılmak istenir.Eğer komi ise tabak azdır.Room maid ise çarşaf, havlu azdır.Çamaşırhane de ise kimyasalı kısıtlı kullanması gere kir.Mutfakta ise Az malzemeyle çok yemek hazırlamak zorundadır ve müşteri memnuniyeti gibi bir sorumluluğu

da vardır. Çalışma saatlerinin patronlara endeksli olduğu günler yaşıyoruz turizm iş kolunda. Gidip gelen işçiler gün bitiminde servislerine binip evlerine giderler.Ama personel lojmanında kalanlar “HAZIR ASKER” dir.Hizmet adına açılan her gedik lojmanda kalan personel ile doldurulur.”sen lojmanda kalıyorsun birkaç saat yardım et arkadaşlarına diye başlayan cümlelerin sonu gelmez olur.Lojmanda kalan eleman

çoğu zaman antraklı çalışır.Açıkçası onun mesaisi pek bitmez.Yoğunluk azalır.Dinlenmeye gönderilir.Yoğunlu artar çağrılır.. 14 saatten az olmamakla birlikte ,16 saati bulur mesaisi. Lojman koşulları tesislere göre değişse de bir insanın sosyal alan genişliği göz önüne alınmaz. Mantık daha çok kişiyi bir arada yatırabilmek, barındırabilmektir.Yemek saatleri bellidir.Odalar sıcak ya da soğuktur.

Müşterilere gösterilen özenden çok uzaktır kullanılan malzeme. Sıcak su her zaman bulunmaz.Etrafı yasaklarla örülüdür. Arada bir denetlenir odalar… Size de çok tanıdık geldi değil mi bu uygulamalar. Okulların tatil dönemi gelince bu kalabalığa bir de stajyerler katılır.Onlar daha kötü koşullarda kalırlar.Genellikle kör odalar diye tarif edilen güneş görmeyen havasız yerlerde kalırlar.

Kabaca lejyoner olarak tanımlayabileceğimiz( lojmanda kalan) turizm emekçileri Türkiye’nin Çalışma hayatının gün geçtikçe kötüleşen ,emek sömürüsünün ,yatılı hale gelmiş şeklidir. BU ZİNCİRİ KIRMAK İÇİN SENDİKAL HAKLARIMIZ İSTİYORUZ!! HEMEN ŞİMDİ ‘ Fatma KAYAOĞLU


Sosyal Sigortalar Kanununa göre iş kazası, aşağıdaki hal ve durumlardan birinde meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedence veya ruhça özüre uğratan olaydır. a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada, b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla, c) Sigortalının, işveren tarafından görev ile başka bir yere gönderilmesi yüzünden asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,

İş kazasına uğrayan işçiye her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilir. İş Kazası sebebiyle geçici iş göremezlik maaşı alan bir işçi çalışmaya devam ederse, normal bir çalışan gibi sigorta primlerini ödemeye devam eder. İşçiye aldığı yüksek tutarlı olan aylığın tamamı, düşük tutarlı olan aylığın yarısı verilir.

d) Emzikli kadın sigortalının çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda, e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere toplu olarak götürülüp getirilmeleri sırasında " İş kazası geçiren işçinin sigortalı ya da sigortasız olması, işçi aleyhine bir durum yaratmayacaktır. İş kazası sonrasında, işçiyi sigortasız çalıştırıldığının tespit edilmesi halinde SGK’nın yaptığı bütün masrafları işveren öder. İş Kazasından dolayı, işçinin işverene dava açma hakkında zaman aşımı 10 yıldır.

Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 54'üncü maddesine göre; Malullük, yaşlılık, ölüm sigortaları ve vazife malullüğü ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık veya gelirlerden yüksek olanın tamamı, az olanın yarısı, eşitliği halinde

ise iş kazası ve meslek hastalığından bağlanan gelirin tümü, malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığının yarısı bağlanır. Yani, bir sigortalıda iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinden birkaçı birleşirse, geçici iş göremezlik ödeneklerinden en yükseği verilir. İş kazasının bildirilmesi: İş yeri sınırlarında gerçekleşen iş kazalarında İşveren, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde, ( iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa; kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde, iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.