Ortadoğu İçin Demokrasi Manifestosu

Page 8

Hint alt kıtasının kuzeyinde, Pers ve İslam uygarlığının etkisinde kalmış bölgelerde (Pakistan, Bengaldeş) bir varlık gösterebildi. Bunun nedeni de yine, Hint alt kıtası uygarlığının arkaik karakterinde gizlidir. Tıpkı kıtaların hareketleri sonucu diğer kıtalardan izole olan Avustralya ya da Madagaskar’ın diğer türlerin etkilerine kapanması nedeniyle, oradaki canlıların yaşayan fosiller olarak kalmaları gibi, Hindistan da, Himalaya dağlarının oluşturduğu aşılmaz doğal set nedeniyle, benzer bir sosyal izolasyon yaşamış, bir tür yaşayan fosil özelliği kazanmıştır. Dış etkilerin ve başka halkların istilalarının bin yılda bir kere yaşanması nedeniyle; kapitalizm öncesi uygarlıkların temel eğilimi olan kastlaşma orada en uç noktalara varmıştır. Böyle bir sistemde, her etni, her dil, her halk aynı zamanda bir kast oluşturmuştur. Bu ise, her biri ayrı halklardan oluşan kastların ayrı uluslar olarak şekillenmesinin, ayrı bir burjuvazi ve entelijansiya çıkarmalarının maddi koşullarını ortadan kaldırmıştır. Buna karşılık, Orta Doğu ve Akdeniz uygarlık alanı ise, tarihin yol geçen hanı gibidir. Sürekli barbar halkların istilaları ve imparatorlukları yıkışları, kastlaşma eğiliminin gelişmesine hiçbir zaman fazla olanak tanımamıştır. Kast yapısı, sadece belli işlerde belli bölgelerin veya halkların uzmanlaşması eğilimi olarak doğuş halinde kalmış, Hindistan’daki gibi bir geçişsizlik, bir dokunulmaz paryalar kastı hiçbir zaman olmamıştır. Bizzat kendileri bölgenin bu özelliğinin bir yansıması olan Hıristiyanlık ve İslam gibi toplumsal sistemi düzenleyen dinler de, böyle bir kastlaşma eğiliminin önünde bir engel olmuşlardır. Kastlaşma eğilimi sadece Yahudiler ve Romalar biçiminde varlığını toplumun gözeneklerinde sürdürebilmiştir. Hemen görüleceği gibi, Orta Doğu ve Akdeniz uygarlık alanına kıvraklık veren kastlaşmama, yani farklı dillerin ve halkların belli sınıflar ve meslekler biçiminde, jeolojik katmanlar gibi taşlaşmaması da ulusçuluk karşısında onu savunmasız bırakmıştır. İran – Pers uygarlık alanı ise, ulusçuluğun bu meydan okuyuşuna, Pers, Sasani uygarlık birikiminin ve kültürünün İslam altında devam eden biçimi olan Şiilikle; ulusu, yani siyasi olanı, Şiilikle tanımlayarak cevap vermiştir. Ulusun, dile, soya, kültüre göre tanımlanması karşısında, dine, ama İran uygarlık alanının dinine göre tanımlanmasının, bu uygarlık alanının birliğini ne kadar sürdürebileceğinin cevabı henüz ortada durmaktadır. Orta Doğu ve Akdeniz ise bu soruya henüz cevabı bulabilmiş değildir. Akdeniz’in kuzeyi ve Avrupa’nın Güney’i bu cevabı Orta Doğu, Akdeniz alanından Avrupa alanına geçerek, yani kaderini bölgenin kaderinden ayırarak en azından kendisi için kısmi çözüm bulmaktadır. Afrika’nın Kuzeyi, Mezopotamya, Anadolu ve Kafkaslar ise kanamaktadır ve böyle giderse daha çok da kanayacaktır. Soyut bir olasılık olarak, bölge içinden bir ülkenin, yani Türkiye’nin de, diğer Güney Avrupa yarımadaları gibi yaparak, ulusu Avrupa yurttaşlığıyla tanımlayan Avrupa Birliği çerçevesinde Balkan Halklarıyla yeni bir birliğe yönelmesi belki, sadece bu ülkenin yangından kaçmasını sağlayabilir. Bizans ve Osmanlı’nın kalbinin Balkan ve Anadolu olması böyle bir olasılığı çağrıştırmaktadır. Ama yangın ve kanama bölgeyi tüketmeye devam edecektir. Ne var ki, somutta, bu giriş, ancak, Kürdistan’ın dışta kalması ve böylece Türkiye’nin Avrupa’nın en büyük ve kalabalık ülkesi olmaktan çıkmasıyla ve buna bağlı olarak Devlet Bürok8


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.