Demir Kucukaydin - Kurt Hareketinin Sorunlari Uzerine Yazilar - V-3

Page 50

Erkek hayvansaldır, kadın bitkisel. Erkek avcıdır, kadın toplayıcı. Erkek öldürür, kadın üretir. Kadın çevreyi düzenler, erkek tahrip eder. Erkek savaşcıldır, kadın barışcıl. Bu nedenle bütün kültürlerde evrensel olarak, kadın kıyafeti toplayıcılığa dayanan kökleriyle eteklik; erkek kıyafeti, avcılığa uygun olarak pantolondur. Ve çoğu kez erkek isimlerinin kökeninde hayvan, kadın isimlerinin kökeninde bitki isimleri yer alır. Çocukları yemesin diye erkekleri dışlayan, toplayan, çocukları büyüten, bin bir denemeyle yeni otlar, kökler, sepetler, kilimler, çömlekleri icat eden, hatta muhtemelen erkeklerin avlayarak öldürdüğü hayvanları ehlileştiren, bütün bunları diğer kadınlarla paylaşan, bunun için dili geliştiren, on binlerce yıl boyunca gelmiş geçmiş her biri isimsiz bir mucit ve kaşif olan, kadınlara borçludur insanlık bütün kültürünü. İnsanı hayvanlıktan çıkaran kadındır. Bu nedenledir ki, bütün "ilkel" toplumlarda kadın, bir tür ana tanrıca, şaman, kutsal anadır. İnsanlığın medeniyete, yani sınıflı topluma, geçmesiyle birlikte Kadın'ın toplumsal alt konuma geçirilişinin hikayesi de başlar. Klasik uygarlıkların geliştiği bütün yerlerde, kadının toplumdaki yeri aşağı düşer. Hatta uygarlık ile, kadının konumu arasında kesinlikle bir ters orantı vardır. Çin, Hint, Akdeniz uygarlığının geliştiği bütün yerlerde kadın yerin dibine yollanmıştır. Harem denen cinsel köle zindanlarını; kadınların ayaklarını dumura uğratmayı; ölen kocalarıyla birlikte yakmayı; gömmeyi hep medeniyet keşfetmiştir. Kadının bu alt konuma geçirilişi, fiziksel baskı ve terörün yanı sıra ideolojik bir savaşla birlikte yürütülmüştür. Ademin Cenneten atılmasının suçunu Havva'ya yüklemekten, kadın tanrıların meduza veya masalların dev anaları gibi gösterilmelerine kadar, tarih öncesinin masal ve efsanelerin ardına gizlenmiş tarihi aslında, Tıpkı, Atatürk'ün Nutku; ya da Stalin'in SBKP tarihi ya da "Barbarları" anlatan "uygarların" vekayinameleri gibi, gerçek tarihi erkeklerin bakış açısından tahrif eden ve yeniden yazan tersinden okunması gereken yalanlardır. Bu fiziksel ve ideolojik savaşın nasıl kanlı yürüdüğünü, en geç uygarlığa geçen Avrupa'nın yakın tarihindeki cadı yakma ve kovuşturmalarından biliyoruz. O yakılan cadılar, ilkel sosyalist toplumların "kadın ana"larının geleneklerini sürdüren son temsilcilerdiler. Onlarla birlikte sadece kadınlar aşağılara itilmiyor, topluma eşitlikçi ve özgürlükçü, devlet tanımayan ilişkileri unutturuluyordu. Açın bir dünya haritasını bakın. Klasik uygarlıkların ulaşamadığı yerlerde, kadının toplumdaki yeri yüksektir. Eski uygarlık beşiklerinin dağları, yollara, bezirgan ilişkilere uzaklığı ve kolay zapt edilemezliği ile, ilkel sosyalist eşitlikçi ve özgür ruhun sığınakları ola gelmişlerdir. Buralarda, kadınların toplumdaki yerleri de bezirgan kasabalarına ve uygar şehirlere göre çok daha yüksek olmuştur. Ve dikkat edilirse, kadının toplumdaki bu yerinin yüksek olduğu bölgeler, aynı zamanda, Batıni, yani muhalif tarikatların da yaygın olduğu yerlerdir. Örneğin İslam aleminin bütün dağları Alevi - Batınidir. Ege dağları veya dersim dağları: buralarda "kadın ana"lar hala vardır, yaşayan "cadılar" olarak; genellikle alevidirler ve uygarlık oralara fazlaca girememiştir. Dünya'da da böyledir. Avrupa'nın hiç bir zaman doğru dürüst medenileşmemiş kuzeyinde kadının yeri, kapitalizmin bütün farkları yok edici erezyonuna rağmen bir güney Avrupa ülkesiyle kıyaslandığında farklıdır. Dikkat edilirse, buralarda Roma uygarlığının ruhu Katolik Kilisesi fazla derine işleyen bir etki gösterememiştir, ve buralar aynı zamanda Protestanlığın 50


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.