Bursa'da Zaman Sayı:23

Page 84

derleme / Osmanlı Bursa’sında Sözün, Müziğin İlk Durağı; Kahvehaneler / E. Ertan Akman

okuyunca Firdevs meleklerini hayran ederdi. Kıssahan Harşene Mahmud, Kara Firuz ve Tireli Ali Bey Eba Müslim-i Teberdar’ı okumada “güya shib-i siyer-i Veysi idiler. Kısacası Bursa Kahvehaneleri bir okul, bir eğitim yeriydi. Kıssahan ve meddah kahvehanelerinin en ünlüsü Ulu Camii dibindeki Emir Kahvesi idi. Bunun dışında Şerefyar Kahvesi, Serdar Kahvesi ve Cin Müzezzin Kahvesi bu meddahların sanatlarını gösterdikleri tanınmış yerlerdi.

KAHVEHANELERDE YÜKSELEN BİR SÖZ SANATI; MEDDAHLIK

Bilir misin nedir alemde meddah Birbiriyle halkı ede ıslah Selçuklu sarayında ve orduda Farsça kasideler ve gazeller yazan şairler dışında, birtakım ozanların hikâye anlattıkları ve şiir okudukları hem Bizans hem Doğu kaynaklı belgelerden öğrenilmektedir. Osmanlı sarayında da başlangıçtan itibaren bulunduğu bilinen ozanlar, nedimler ve oyuncular Türk meddahlığının gelişimine öncü olmuşlardır. Temel olarak öykü anlatıcılığına dayanan meddahlık, önceleri anlatı konusuna göre faklı adlarla tanımlanmıştır. Peygamber kıssaları ve dini konu anlatıcıları “Kıssahan”, Firdevsi’nin Şehnamesinden bölümler anlatanlar “Şehnamehan”, Mesnevi anlatıcıları “Mesnevihan”, taklitçiler “Mukallit” olarak adlandırılmışlardır. Zaman içinde dinî konulardan ve belirli bir temaya bağlı kalmaktan uzaklaşan anlatıcılar, dinleyicilerin ilgisini daha fazla çekebilmek için anlattıkları kıssalarda geçen çeşitli hayvanlarla canlıların ses ve hareketlerini taklit etmeye başlamışlar, konuları arasında açık saçık fıkralara ve hikâyelere de yer vermişlerdir. Zamanla hepsine “Meddah” denilmiş, daha sonra bu unvan genelleşmiş, anlatılan konulara bakılmaksızın hemen hepsi meddah ortak terimiyle adlandırılmıştır 16. 17. ve 18. yüzyıllarda meddahların sayısı ve toplumdaki fonksiyonları giderek artmıştır. 19. yüzyıl meddahları hikâye anlatma dışında orta oyununda ve Karagöz oynatmada da ustalaşmış, çeşitli tipleri hem palangada, hem 82

BURSA’DA ZAMAN

| Temmuz 2017 | Sayı 23

kahvelerde ustaca yansıtır olmuşlardı. Meddahların ne gibi nitelikleri bulunması gerektiğini anlatan Fakīrî Risâle-i Ta’rîfât’ta, “Bilir misin nedir âlemde meddâh / Biribiriyle halkı ede ıslâh” diyerek meddahın toplumdaki konumunu belirtir. Yabancılar gözünde meddah şairdir, tarihçidir, masalcıdır, efsane yazarıdır; o insanın hayal dünyasına giren bütün konulara değinir. Bunu yaparken de kendi halkının mizahını, duygularını, özlemlerini ve düşüncelerini dile getirir. Meddahların başlangıçtaki bazı simgeleri değişik biçimlerde zamanımıza kadar gelmiştir. Meddahların yanında süngü ve teberzin bulunurdu. Sonradan meddahın simgeleri büyük boy mendil, makreme ile değnek haline dönüşmüştür. Meddah bunları birbirinden farklı eşyalar olarak kullanır. Meddahın özel eşyaları

arasında en başta iskemle gelir. İskemlenin ikisi altta, ikisi üstte olmak üzere dört temeli vardır; üstteki iki temelden biri bilgi, diğeri dünya görüşüdür; alttaki iki temelden biri sabır, diğeri kararlılıktır.

BURSA’NIN NAMI OSMANLI’YI TUTMUŞ MEDDAHLARI

KÖR HASAN: 14. Yüzyılda, Yıldırım Bayezid döneminde yaşamış, taklitleri ve zekâsıyla ünlü meddah ve mukallit. Padişahın yanına vezirlerin bile sokulmadığı kızgın anlarında

yanında olduğu ve bazı önemli sorunların çözümlenmesinde şakacılığı ile yardımcı olduğu bilinmektedir. BURSALI HACI KISSAHAN: Adı Bursalı şair ve nakkaş Safi’nin divanında bir manzumede geçen meddahın, 15. yüzyılda, 2. Murat’ın sarayında ünlendiği anlaşılmaktadır. BURSALI ÂŞIK MUHAMMED ÇELEBİ: 16. Yüzyılda, 2. Selim’in sarayında yer alan meddah ve mukallitler arasında yer alan Âşık Muhammed Çelebi şair ve tarihçiliği ile de tanınmaktadır. BURSALI MUSTAFA CENANİ: 16. Yüzyıl, 3. Murat döneminin en gözde meddahları arasında yer alan Cenani, iyi eğitim görmüş, Farsça, Arapça ve Türkçe söz söyleme yeteneği olan hoşsohbet, nüktedan, ince ruhlu ama biraz aç gözlü ve dalkavuk olarak bilinmektedir. Kıssalarına çok iyi hazırlanır, eski ve bilindik öyküleri anlatmaktan hoşlanmaz, yeni öyküler yazıp bunları canlı bir üslupla anlatırdı. Öykülerinin çoğu günümüze ulaşmayı başarmıştır. 1595 yılında ölmüş ve Hamza Bey Camii Civarındaki mezarlığa defnedilmiştir. SEYYİT MUSTAFA BABA (LAL’İN KABA): 16. Yüzyıl, 3. Murat döneminin gelmiş geçmiş en büyük meddahı. Lal’in Kaba namıyla bilinir. Bursalı Tarihçi ve Şair İsmail Beliğ; Şehnamecilikte ilerledikten sonra nefsini kırmak ve benliğini eğitmek için epeyce gezdikten sonra kıssahanlığa başladığını ve bu sayede 3. Murat’ın sarayına alındığını belirtir. 1601 yılında Bursa’da vefat etmiş ve Deveciler Mezarlığına defnedilmiştir. SAÇAKÇIZADE: Yaşamı hakkında çok az bilgimiz olan bu meddahı görüş alanımıza sokan trajik ölümü. Olayı yine İsmail Beliğ’in “Güldeste-i Riyaz-ı İrfan’ından öğreniyoruz. Saçakçızade, kahvehanelerde meddah ve kıssahanların pek çoğaldığı bir dönemde “Bedii ile Kasım” öyküsünü anlatmaktadır. İzleyiciler kendilerini öyküye öyle bir kaptırırlar ki Bir bölümü Bedii, bir bölümü Kasım’dan yana tavır alır. İzleyiciler arasında yer alan bir gözü sakat, şair Hayli Bey’de Kasım taraftarıdır. Beliğ’e göre “saçmasapan konuşan” Saçakçızade ise olayları Bedii’den yana anlatmaktadır. Anlatının bir yerinde eğlence olsun diye


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.