«Çoğu zaman bilmemek bilmekten daha iyi olur,» dedi. Büyük oğlan anlattı: «İki saattir yürüyoruz, direk altlarında, köşelerde bir şeyler arandık ama bulamadık.» Gavroche yine bilgeliğini gösterdi: «Bilirim, köpeklerden bize bir şey kalmaz ki.» Biraz susup ekledi: «Ya, demek ailemizi yitirdik, ne yapacağımızı da, onların ne rede olduklarını da bilmiyoruz. Fakat hayır, yaşlıları böyle kay betmek olmaz, yine de bazen oluyor işte.» Çocuklara soru bile sormadı, barı nakşız olmak Gavroche için epey sıradan bir durumdu. Tam o sırada çocukluğun kaygısızlığına dönen büyük oğlan: «Olacak iş değil! Fakat annemiz bizi pazar duası için kilise ye, kutsanmış şimşir dalı almaya götüreceğine söz vermişti, na sıl unutur?» «Martaval,» dedi Gavroche. Büyük oğlan sürdürdü: «Annemiz Matmazel Miss’le oturur.» Gavroche buna da bir karşılık buldu: «Taş arabası.» Bu arada durmuş ve birkaç dakikadan beri pılı pırtısının bü tün ceplerini karıştırmaya başlamıştı. Sonra başını kaldırdı, mutlu görünmek istemişti, ama utkulu bir tavırla: «Haydi afacanlar sakinleşin bakalım, işte üçümüz için akşam yemeği.» Ceplerinin birinden bir metelik çıkarmıştı. Küçüklere düşünecek vakit bırakmadan, onları fırıncıya itti ve parasını tezgâhın üstüne atıp: «Beş santimlik ekmek,» dedi. Fırıncı, eline bir ekmekle bir bıçak aldı. Gavroche muhteşem bir seste: «Üç parçaya ayır,» dedi ve aynı sesle ekledi: «Üç kişiyiz.» 913