BThaber - CXO 2019 Özel Sayısı

Page 1

25. yıl

BThaber Gazetesi’nin Özel Yayınıdır.

“GELECEĞİN REÇETESİ:

İLERİ ANALİTİK” • Sorun Değil Çözüm Biziz!!! • Dijitalleşmede madalyonun iki yüzüne de bakın! • 2019 yılı teknoloji trendleri: Güven zincirini koruyabilecek miyiz? • CEO’ların 2019 yatırım gündeminde yapay zekâ var

Haziran 2019


DÜNYANIN YENİ PETROLÜ DATA

STAR OF BOSPHORUS İLE FİZİKSEL VE DİJİTAL TEHDİTLERE KARŞI TAM KORUMA: Global standartlarda sismik izolasyon teknolojisi & dinamik kesintisiz güç kaynağı Yeni nesil donanımsal ve yazılımsal güvenlik anlayışı 7/24 izleme ve teknik destek

2


ÖNSÖZ Hepimiz aynı gemideyiz…

AYHAN SEVGİ

Özel olarak tasarlanmış bilgi işlem odalarında başlayan ve bilgi işlem müdürleri tarafından yönetilen şirketlerin bilgisayarlaşma süreçleri, günümüzde artık her iş biriminin genlerine işler hale geldi. Bu süreçte doğal olarak görev tanımları da gelişti. ‘CIO’ olarak değişen tanımın yerini artık bazı görevlerde ve büyük şirketlerde ‘CDO’ almaya başladı. Yine bir üç harfli, ama BT altyapısından değil, bu altyapı üstünde yükselen, çalışanları ve diğer paydaşları kapsayan dijital mimariden ve yeniliklerden sorumlu. ‘C’ ile başlayan ve BT’nin farklı başlıklarını içeren yeni görev tanımları, şirket ve kurumların dijital dönüşüm süreçlerinin temelinde yine bu unvanlara sahip kişiler yer alsa da bu süreçler artık her kademedeki tüm iş birimlerinin yöneticilerini yakından ilgilendiriyor. Finans, tasarım, üretim, idari işler, pazarlama, satış, satın alma, kurumsal iletişim fark etmez, her birimin BT birim ve yöneticilerinden ‘doğru taleplerde’ bulunması gerekiyor. İş birimleri ile BT birimlerinin oluşturduğu sinerji de yenilikleri ve başarıyı getiriyor. Tabii bu noktada genel müdür, CEO ve başkan fark etmez, üst yönetimin de bu sürecin yönetim ve gelişimindeki öncü rolü unutulmamalı. Şu bir gerçek ki, üst yönetimin benimsemesi, her departmanda tüm çalışanların da bilişim dahil olmak üzere her türlü yeniliği ve değişimi benimsemesinin hızını da artırıyor. Yıllar önce, ERP’ye geçiş sürecini tamamen bir BT projesi olarak görüp, iş birimlerinin yöneticilerini devre dışı bırakarak bu işi sadece BT yöneticilerine bırakan bir genel müdürün serzenişini unutamıyorum: “Projemiz başarısız oldu. Belki şu anda şirketim batmış da olabilir, ama ben bilmiyorum. Çünkü hiçbir birimden hiçbir raporu alamıyorum.” Evet, o günlerden bugüne çok zaman geçti, hayatımıza birçok yeni teknoloji girdi ve girmeye de devam ediyor, iş modelleri değişti ve değişmeye de devam ediyor. Bu süreç bize yeni bakış açıları, yeni fırsatlar sunduğu gibi tehditleri de beraberinde getiriyor. Artık güvenlik hepimizin sorunu ve hepimiz olası tehditlerin sürekli farkında olmalıyız. Bugün nasıl dünden çok farklıysa, yarın da bugünden çok farklı olacak. İşte bu dönüşüme birey, şirket veya ülke olarak hazır olmak, tüm çalışanlar ile ortak dili yakalamak zorundayız. Unutmayın ki hepimiz aynı gemideyiz…

1


www.bthaber.com.tr

bthaber@bthaber.com.tr

IÇINDEKILER

Bilişim Zİrvesi Etkinlik Organizasyon Limited Şirketi. adına Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü

Neslihan Aksun

Dijital dönüşüm bir takım sporudur

4

Geleceğin Reçetesi: İleri Analitik

6

Yöneticilerin siber güvenlik yatırımlarından beklentileri​ değişiyor

10

Sorun Değil Çözüm Biziz!!!

14

BThaber Grubu Yayın Koordinatörü

Ayhan Sevgi

ayhans@bthaber.com.tr Editör

Handan Aybars

handana@bthaber.com.tr

Ferit Çelik

feritc@bthaber.com.tr

Sedef Özkan (Ankara) sedefo@bthaber.com.tr Görsel Tasarım

Tuğçe Erarslan

Müşteri odaklı en yeni ölçüm metodu işbaşında

16

tugcee@bthaber.com.tr

Büşra Demirci

busrademirci@bilisimzirvesi.com.tr BThaber GENEL MÜDÜRÜ

Özlem Unan

İşletmeleri güçlendiren BT stratejileri 23 Yapay zeka rekabet gücü demektir

24

Otomotiv dünyası bir bütün olarak değişiyor​

28

CEO’ların 2019 yatırım gündeminde yapay zekâ var

30

Tüketici bizzat perakende sektöründen korkuyor!

32

ozlemu@bthaber.com.tr İŞ GELİŞTİRME VE SATIŞ MÜDÜRÜ

Abdurrahman Koyuncu

abdurrahmank@bthaber.com.tr REKLAM SATIŞ YÖNETMENLERİ

Kutay Göçe

kutayg@bthaber.com.tr

Çiğdem Şakar

cigdems@bthaber.com.tr

Arif Şuekinci

arifso@bthaber.com.tr REKLAM REZERVASYON SORUMLUSU

Suzan Bilken

Sağlık hizmetlerinde daha güvenli bir IoT için 7 adım ​34 Dijitalleşmede madalyonun iki yüzüne de bakın!

36

2019 yılı teknoloji trendleri: Güven zincirini koruyabilecek miyiz?

38

suzanb@bthaber.com.tr

Yönetim Yeri: Bilişim Zİrvesi Etkinlik Organizasyon Limited Şirketi Örnek Mah. Şehit Cahar Dudayev Cad. Örnek İş Merkezi No.14 K.5 34704 Ataşehir/İSTANBUL Tel 0216- 888 0 596 ISSN 1300-6495 Baskı

Apa Uniprint San ve Tic. A.Ş. Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul Tel 0212-798 28 40. BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır.



Dijital dönüşüm bir takım sporudur *Halil Aksu

Diyelim ki piyangoda kazandınız ve hayalinizdeki evi gerçekleştirecek imkanlara kavuştunuz. Dedenizden miras kalmış arsanın üzerinde istediğiniz gibi bir villa inşa edeceksiniz. Bir mimar seçtiniz. Ofisinde keyifli bir toplantı ile hayalinizi aktardınız. 12 ay sonra evinizi teslim almaya gittiniz. Hayatınız değişecek. Hikayenin kalanını dilediğiniz şekilde tamamlayabilirsiniz... a) Hayalinizdeki eve kavuşacak, hayatınızın sonuna kadar mutlu mesut bu evde yaşayacaksınız. b) Mimar kendi zevkine göre bir eser ortaya çıkarmış ve satmak zorunda kalacaksınız. c) Mimar paranızı almış, Hawaii’ye yerleşmiş, arsa aynen bıraktığınız şekilde duruyor. Seçeneklerin sayısı artırılabilir. Buna benzer senaryolar şirket içindeki teknoloji projelerinde veya dışarıdan çözüm olarak satın aldığınız teknoloji projelerinde de aynı şekilde yaşanmaktadır. Siz örnekleri gayet iyi anladınız... Evinize, ailenize, evlatlarınıza, haklarınıza sahip çıkmalısınız, takip etmelisiniz. Hayalinizdeki evi yaptırma

4

sürecinde, mimarla (ve tabii ki müteahhitle) ne kadar sık görüşürseniz, evde nasıl yaşamak istediğinizi ayrıntılı bir şekilde tarif ederseniz, evin altyapısının ve süreçlerinin ne kadar verimi iyi düşünülürse, ve belki de akıllı ev ile ilgili son teknolojiler dahil edilirse, hayalinize o kadar erişmiş olursunuz. Konu dijital dönüşümse, müşterilerimize ne tür deneyimler yaşattığımız önemlidir. Elimizdeki veriler sayesinde, daha önce olmadığı kadar hassas hesaplar yapabiliriz. Müşterimizin elindeki akıllı telefon ile, daha önce olmadığı kadar samimi etkileşimler sağlayabiliriz. Dijitalleşme sürecinde kişiselleştirme, müşteri analitiği ve dijital mecralardaki etkileşim işlerimize sihir katacaktır. Konu dijital dönüşümse, ikinci önemli husus operasyonel mükemmelliktir. Sadece üretim yapanlar için değil, lojistik, perakende, e-ticaret, havacılık, medya, sağlık, doğrudan tüketiciye dokunan tüm sektörler için, aynı şekilde işletmeler arası iş yapan

(B2B) sektörler ve şirketler için de geçerlidir. Nitekim tüm operasyonel süreçlerde hiç hata kalmayana kadar, tüm beklemeler ortadan kalkana kadar, her türlü rutin, angarya ve mükerrer verimsizlikler otonom hale getirilene kadar, mükemmelleştirme süreci devam edecektir. Yine sensörler, büyük veri, kameralar, yapay zeka, blok zinciri ve benzeri teknolojiler büyük değer katacaktır. Konu dijital dönüşümse, üçüncü unsur ise inovasyondur. Ürünler dijitalleşmekte, yeni deneyimler, izlenebilirlik, enerji tasarrufu ve farklı iş modelleri mümkün hale getirmektedir. Hizmetlerimiz dijitalleşmekte, platformlara dönüşmekte, yeni iş modelleri, yeni deneyimler, yeni gelir kalemlerine dönüşmektedir. Dijital imkanlar sayesinde daha önce hiç mümkün olmayan tümüyle yeni işler, yeni deneyimler, yeni servisler oluşmaktadır. Bu sürecin daha oldukça başındayız. Pazarlama yöneticileri dijitali çok sevdi. Eski mecralardaki maliyetler, yararını ölçememe ve gecikmeli sonuç elde etme


durumu son derece verimsizdi. Oysa şimdi doğrudan etkileşim var, çok fazla veri var, her türlü kanalda bulunma imkanları var, her şeyi en hassas bir şekilde ölçme, biçme, kişiye özel davranma, özel fiyatlar belirleme, özel ürünler konumlandırma, ve daha niceleri mümkün hale geldi. Veriler kurumundur, ortak bir havuza akmalıdır. Yoksa her birim kendi çorbasını kaynatır, büyük resmi kimse göremez. Zira pazarlamanın ürettiği veriler, aynı zamanda planlama açısından üretim, lojistik ve tedarik birimleri için altın değerindedir. İklim verileriyle birleşince, tüketici davranışları ve beklentileri analiz edilince, gelecek yılın satışları tahmin edilir, siparişler geçilir, trendler belirlenir, fiyatlar hesaplanır. Her şey birbiriyle entegredir. Bunun için bir orkestra şefine ihtiyaç vardır. Bugünkü adı CDO’dur. CDO yani ‘Dijital İşlerden Sorumlu Üst Düzey Yönetici’ kurumun dijitalleşmesini koordine etmekten sorumludur. Yazının başındaki mimar gibi,

işi sadece ona bırakamazsınız. Ama binayı siz kendi başınıza da inşa edemezsiniz. Bundan dolayı bir ekibe ihtiyaç vardır. Mimar konsepte, veriye, ekosisteme hakimdir. En iyi peyzaj mimarını bulur, en uygun mobilyalara karar verir, müteahhit birlikte seçilir, en iyi ustalarla çalışılır. Hatta ekosistemdeki sanatçılar evinizi dekore eder, değerine değer katar. Dijital dönüşüm herkesin sorumluluğudur Herkes veri üretir, herkes veri tüketir. Herkes başkasının verilerine muhtaçtır. Dolaysıyla veriler kurumundur, herkesin uygun kullanımına sunulmalıdır. Herkes akıllı telefonunda işlerini takip edebilmeli, sonuçları gerçek zamanlı görebilmeli, gerekirse müdahale edebilmeli, hatta sistem kendi kendine optimize etmeli, süreçler tıkır tıkır akmalıdır. Sizin şirket bu halede mi? Neden operasyonel birimlerde hala o kadar çok çalışan var? Neden hala o kadar çok şikayet eden müşteri var? İyileştirme hiçbir zaman bitmez. Dijitalleşme bunun en büyük yardımcısıdır. Veri miktarı arttıkça, süreçlere, ürünlere, hizmetlere,

kararlara bilimsel şekilde müdahale edebilme imkanları arttıkça, işleriniz gelişecektir. Çalışanlarımız daha yüksek vasıflı işlerle uğraşacak, müşterilerimize dokunacak değerler icat edecek, tüm angarya, rutin ve mükerrer işler makineler tarafından halledilecek. Şimdi. Her departman, her yönetici, her patron içine dönsün baksın. Bu halde misiniz? İyileşecek, dijitalin değer katacağı alan kalmadı mı? Mutlaka vardır. İşte onları tespit ettikçe, sorunlarınızla yüzleştikçe, dijitalin gerçek hikmetini kavradıkça, dijital size müthiş değer katacak. Dijital dönüşüm kaçınılmazdır. Her şirketin, her yöneticinin, her birimin bir dijital strateji ve dijital yol haritasına ihtiyacı vardır. Dijital olgunluk skorunuzu bilmelisiniz, nerede olduğunuzu algılamalısınız. Buna göre hedeflerinizi, dijital vizyonunuzu belirlemelisiniz. Bu süreçte biz size yardımcı olmayı arzu ederiz, dijital dönüşümüze değer katmak isteriz. *Gelecekhane Kurucusu

5


GELECEĞİN REÇETESİ:

İLERİ ANALİTİK Türkiye’nin lider markalarına dijital dönüşüm hizmetleri sunan KoçSistem, “Geleceği Keşfet” mottosu ile şirketlerin toplam değer zincirlerini dijitalleştirmeyi hedefliyor. Geleceği ileri analitik ile keşfetme felsefesini tüm çözümlerinde uçtan uca kurgulayan KoçSistem; Endüstri 4.0 odağında IoT, büyük veri ve ileri veri analitiği, güvenlik, bulut ve entegrasyon alanlarını bütünsel bir bakış açısıyla değerlendiriyor.

Akarca’nın dikkat çektiği gibi, kurum kültüründen insan kaynaklarına, yatırım hamlelerinden yeni iş modellerine kadar tüm alanlarda “dijital” düşünebilme kabiliyeti, artık klasik iş yetkinliklerinden daha fazla önem taşıyor. Türkiye’nin ise özellikle küresel ekonomiye entegre finans, bankacılık, telekom, perakende, otomotiv gibi birçok sektöründe dijitalleşme yatırımlarının ivme kazandığını görüyoruz. Endüstri 4.0’ın KoçSistem için sadece fabrikadaki üretim hattını ifade etmediğinin altını çizen Akarca, bu yorumunu “Tarladaki domates üretimini, çay alımını dijitalleştirmeyi, mağazalardaki vardiyaların analitik çözümlerle organize edilmesini de Endüstri 4.0 kapsamında değerlendiriyoruz” sözleri ile örnekledi. Asıl olanın değer üretmek olduğunu, toplam değer zincirinin tamamının dijitalleşmesi gerektiğini vurgulayan Akarca’nın belirttiği gibi, bu yönüyle üretimi etkileyen ve üretim yönetimini tetikleyen tüm çevresel unsur ve süreçlerin yenilenmesi ve akıllı hale getirilmesi şart. KoçSistem olarak yenilikçi teknolojilerle süreci hızlandıracak önemli adımlar attıkları bilgisini veren Akarca, stratejilerini, hedeflerini ve önceliklerini paylaştı:

KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Ali Akarca

Bugünün köklü şirketleri, yakaladıkları sürdürülebilir başarıyı aslında vizyoner bakış açılarına ve değişime uyum sağlama yeteneklerine borçlu. Geleceğin köklü şirketlerini ise şimdiden zorlu bir sınav bekliyor. “Teknolojik gelişmelere adapte olup dijitalleşen şirketlerin yarışta bir adım öne geçtiklerini görebiliyoruz” yorumunu yapan KoçSistem Genel Müdürü Mehmet Ali

6

Endüstri 4.0 odaklı çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? KoçSistem olarak finans, telekom, perakende, enerji, dayanıklı tüketim, otomotiv, kamu, sigorta ve daha birçok farklı sektörde sunduğumuz çözümler, markalarımızın Endüstri 4.0 rotalarını belirginleştiriyor. Bu anlamda küresel rekabette Türk ekonomisine kayda değer bir direnç de kazandırıyoruz. Ülkemizi çağın ilerisine taşımak ve küresel rekabetçi konumunu pekiştirmek için dijital dönüşümü çok iyi kavramak ve tüm kurumlarımızla bu dönüşümü hayata geçirmek gerektiğini düşünüyor, tüm çalışmalarımızda da bu temel hedefi gözetiyoruz.


Bölgede kapsama alanımızı daha da genişleteceğiz! KoçSistem; sadece dijital dönüşümü yaşayan değil “yaşatan”; kurumların inovatif çalışmalarını destekleyerek dijital dünyanın bir parçası olmalarını sağlayan “yol arkadaşı” olarak kendini tanımlıyor, ürün ve hizmetlerini geliştirirken sadece Türkiye pazarı için değil, yurtdışında da fark yaratacak ürün ve hizmetlere odaklanıyor. Geliştirdikleri katma değerli ürün ailesi, akıllı şehirler, Endüstri 4.0 trendlerine uygun çözümler, 50’ye yakın iş ortaklığı, hayata geçirdikleri katma değerli iş ortaklıkları ile dijitalleşmek isteyen Türkiye ve bölgedeki şirketlere

Şirket ve kurumların bu dönüşüm süreçlerine hazırlanması adına nasıl bir destek sunuyorsunuz? Dönüşüm ile birlikte elde edilen rekabet avantajları neler oluyor? KoçSistem, dijital dönüşümü hedefleyen müşterilerine, IoT, ileri veri analitiği, dijital işgücü, güvenlik, ağ, sistem entegrasyon ve iş çözümleri çerçevesinde pek çok yenilikçi çözüm ve servis sunuyor. Günümüzde rekabet ‘veriden değer elde etmek’ ekseninde şekilleniyor. Veri kaynaklarının alabildiğine zenginleştiği bu dönemde nesnelerin interneti bütün dünyada şirketlerin en fazla yatırım yaptığı teknolojilerden biri. Bu yönüyle geleceğin yol haritası aslında ileri analitikte yatıyor.

en son teknolojileri sunduklarını vurgulayan Mehmet Ali Akarca, bölgesel konumlarını şöyle anlattı: “Pazarın ana oyuncularından biri olarak sadece hizmet verdiğimiz kurumların değil, şirketimizin de vizyonunu dönüştürme hedefine uygun olarak, önümüzdeki 5 yılda 5 ülkede daha kurumların dijitalleşme ivmesini artıracak yeni nesil teknolojiler sunmayı planlıyoruz. Stratejik sektörel bakış açımız, pazar odaklı ürün yönetimi yaklaşımımız, teknolojiye yön veren Ar-Ge ve inovasyon gücümüz ile Türkiye’nin yanı sıra Azerbaycan’daki kurumların da stratejik iş ortağı olmayı hedefliyoruz. Azerbaycan’ın 2020 yılı vizyonunun da dijitalleşme ile

Boston Consulting Group’a (BCG) göre, küresel IoT pazarının 2020’da 250 milyar avro, 2023’te ise 575 milyar avro büyüklüğe ulaşması bekleniyor. Şu anda 15 milyardan fazla cihaz internete bağlı çalışırken, 2020’de toplam IoT cihaz sayısının 31 milyar adet olması bekleniyor. 2020’ye geldiğimizde, dünyada üretilen tüm verinin en az yüzde 40’ı IoT cihazlarda yer alan sensörlerden kaynaklanacak. Önümüzdeki beş yıl içinde gerçekleştireceğimiz projeler kapsamında 150 milyon sensörü yönetmeyi hedefleyen KoçSistem olarak, IoT yönetim çözümü Platform360, platforma entegre olabilen ileri veri analitiği uygulamaları ile büyük veri yönetimini şirketler için kârlılığa dönüştürüyoruz.

gelen büyümeye güç kattığını düşünüyoruz. KoçDigital ile de Doğu Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Orta Doğu gibi komşu bölgelerde 32 ülkede farklı sektörlerden şirketlere ileri analitik ve nesnelerin interneti gibi teknolojilerden faydalanarak iş çözümleri sunuyoruz. İhracat alanında çözümlerimizi ve bölgedeki coğrafi kapsama alanımızı hızla genişletmeyi planlıyoruz.”

Sunduğumuz ileri analitik çözümler kurumlarda zorlu iş sorularına cevap vermek, ileriye dönük önleyici tahminleme yapmak, veriden değer yaratmak ve anlamlandırmak gibi çeşitli amaçlarla kullanılıyor. Fiyatlandırma, risk analizi, talep tahminleme gibi karar vermeyi gerektiren daha birçok görev için bu çözümlerin işletmeler açısından büyük değeri var.

7


KoçSistem’in iştiraki olarak kurulan KoçDigital’in dijital dönüşüm vizyonundan bahseder misiniz? Kurumlara başarı odaklı değer paylaşım modeliyle hizmet veren KoçDigital’i IoT ve ileri analitik alanlarında müşteri taleplerine daha odaklı yanıtlar verebilmek amacıyla kurduk. Bu genç ve dinamik teknoloji şirketimiz, dünyanın sayılı danışmanlık şirketlerinden Boston Consulting Group iş birliği ve yüzde 100 KoçSistem iştiraki olarak Ekim 2018’de faaliyete geçti. İhracat ve markalaşmanın önemi paralelinde, KoçDigital ile bir hedefimiz de BT alanında hacimli ihracat yapan şirketlerden biri olmak, ülke ekonomisine katma değer sağlamak. Bu çerçevede Doğu Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Orta Doğu gibi komşu bölgelerdeki 32 ülkede farklı sektörlerden şirketlere ileri analitik ve IoT teknolojilerinden faydalanarak iş çözümleri sunuyoruz. Dijitalleşmenin gerek teknoloji araçları gerekse yetkin işgücü ile kendi ekosistemini yarattığını da görebiliyoruz. Bu çerçevede büyük veriden iş değeri yaratabilecek analitik zekâ ve yetkinliklere sahip insan kaynağı bizim için çok önemli.

Mobilde fırsatlar işbirliği ile büyüyecek! KoçSistem ile Samsung Electronics, geçtiğimiz haftalarda stratejik iş ortaklığı anlaşması imzaladı. KoçSistem açısından bu anlaşma; iş ortağı Samsung’un mobil cihaz ailesinde yer alan akıllı telefon, tablet ve giyilebilir diğer cihazları da kapsayacak şekilde Türkiye ve bölgede çözüm ve cihaz yönetimini bir arada sunma olanağını veriyor. Kurumlara mobil donanım temin etmenin yanı sıra Samsung mobil cihazlara yenilikçi dijital iş çözümleri de entegre eden KoçSistem, bu iş ortaklığı kapsamında mobil cihazları iş çözümleri ile donatırken, kendi veri merkezlerinde kurulan güvenlik hizmeti ve cihaz yönetimi ile müşterilerin ihtiyaçlarını da uçtan uca çözüyor. Söz konusu anlaşma Türkiye’deki girişimcilik ekosistemi için de önemli bir fırsat anlamına geliyor. KoçSistem desteğinde nesnelerin interneti, ileri analitik, güvenlik gibi alanlarda çözümler geliştiren girişimcilik platformu Techsquare ve Samsung’un start-up ekosistemindeki girişimcilerin geliştirdikleri yenilikçi mobil çözümler de

Özellikle ileri analitik ve IoT gibi konularda uzman yetiştirmek amacıyla, KoçDigital ile eş zamanlı olarak KoçDigital Akademi’yi de hayata geçirdik. Bunun için de Boston Consulting Group ile iş birliği yaparak küresel bilgi birikimi ve tecrübeyi Türkiye’ye taşıdık. Platform360, belirttiğiniz bu dönüşümde nasıl bir konuma sahip? Bu alana uzun soluklu yatırım yaparak, Iot ve ileri analitik odağında kurduğumuz yeni şirketimiz KoçDigital’in çözümü nesnelerin interneti platformu Platform360 ile özellikle üretim sektöründeki şirketlerde uçtan uca IoT yönetimi ve bağlı analitik uygulamaları kurgulayabiliyoruz. IoT cihazlarında kullanılan sensörler ile gerçek iş süreçlerinin dijital ortamda bire bir yönetimini sağlayan dijital ikizleri (Digital Twins) oluşturuyor, bu çerçevede üretim hatlarında üretim ve iş operasyonları ile bağlantılı tüm akan veriyi (datastream) sensörler yardımıyla izleyebiliyor, veriyi, iş kararları için anlamlı bilgilere dönüştürüyoruz.

öncelikli olarak müşterilerle buluşturuluyor.

KoçSistem’in IoT odaklı diğer çözümleri neler ve sektör bazında nasıl faydalar sağlıyorlar? Yaratıcı çözümlere konu olan ileri veri analitikleri iş süreçlerini mükemmelleştirme arayışında olan kurumlara önemli faydalar sağlıyor. Bu kapsamda geliştirdiğimiz bir diğer çözüm olan Vardiya Robotu; işletmelere aynı sayıda çalışan ile daha verimli çalışmayı sağlarken, çalışan maliyetleri, minimum kişi sayıları, minimum ve maksimum çalışma saatleri, mola süreleri gibi birçok parametreye göre simülasyonlar oluşturabiliyor.

KoçDigital, IoT platformu Platform360 ile dijital ikizlerin bir örneğini Türkiye’nin en büyük otomotiv üretim fabrikalarından birinde gerçekleştirdi. Bu fabrikada kullanılan robotlardan, insanların yaptığı montaj işlerine kadar 2 bin 200’den fazla istasyonda oluşan iş hareketlerini sensörler yardımıyla izleyebiliyor, 250’den fazla PLC’den 450 bin farklı veri toplayabiliyoruz.

İleri veri analitiği konusunda bir başka örnek olayda, 78 farklı model araca ve çeşitli kiralama seçeneklerine sahip bir araç kiralama kurumunda bin 326 farklı tahminleme gerçekleştirilerek, aylık araç grubu satış dağılımı analizlerini gerçekleştirdik. Bu tahminlemelerin kullanımı arttıkça, şirket de orta ve uzun vadeli kiralama planlarını gerçeğe en yakın şekliyle yapabiliyor. İş çözümleri ekseninde geliştirdiğimiz KoçSistem Dijital İşgücü (RPA) çözümümüz başta finans olmak üzere pek çok sektörden müşteriye hizmet veren KoçSistem Veri Merkezi’nde de kullanılıyor. Bu çözümle daha önce ciddi maliyet ve kaynak gerektiren birçok iş kaleminde çok kısa bir sürede iki kat yüksek verim aldığımıza da dikkat çekmek isterim. Aynı zamanda, müşterinin iş ihtiyaçlarına yönelik pek çok büyük yazılım projesini de hayata geçiriyoruz.

Böylece Platform360 üzerinde toplanan verilerden yola çıkarak, istasyon veya hat bazında hatalar, üretim hattında bulunan varlıkların çalışma süreleri, seçilen hat ve varlık bazında en çok karşılaşılan hatalar, bu hataların detayları, hataların toplam oluşma süreleri ve toplam oluşma adetleri tespit edilebiliyor. Bu da iş verimliliğini önemli düzeyde artırıyor.

Yazılım robotları ve Pixage’ı bir arada kullandığımız yeni nesil perakendecilik uygulamaları kapsamında önemli bir otomobil markasının bayilerinde gerçekleştirdiğimiz uygulama ile müşteri deneyiminden yola çıkarak, kuruma önemli artı değerler sağlıyoruz. Sayısal yayıncılık ürünümüz Pixage ve içinde yer alan araç konfigüratörü uygulaması ile bayi showroom’unu ziyaret eden müşteriler, satın

8


almak istedikleri araçların renk, versiyon ve aksesuar gibi birçok seçeneğini ekran üzerinde isteklerine göre seçerek, aracın son görüntüsünü üç boyutlu ve fotoğraf gerçekliğinde görebiliyorlar. Kendi aracını bu şekilde yapılandıran müşteriler, araçlarının son halini hem görsel olarak görebiliyor hem bilgileri ile kendilerine e-posta atabiliyor, böylece tekliflerini oluşturmuş oluyorlar. Tüm bu konfigürasyonlar aynı zamanda yönetime de raporlandığından hangi showroom’da hangi araçların ne gibi özelliklerle oluşturulduğu bilgisi, satış ve pazarlama departmanı için değerli bilgiler içeriyor. Finans, üretim, otomotiv, perakende, savunma gibi sektörlerin dijital dönüşümünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Dijitalleşmeyi en çok benimsemiş olan bu sektörlerde profesyonellerin konuyu artık taktik adımlar olarak değil, dijital dönüşüm stratejisi olarak ele almalarından memnuniyet duyuyoruz. Dijital dönüşümde iyi örneklerin artışı ve yeni kuşakların katkısı ile bu farkındalık kısa sürede sektörlerin tamamına yayılacaktır. Özellikle bankacılık sektöründe operasyon ve süreç yönetiminden, müşteri memnuniyetinin en önemli göstergesi olan temel bankacılık hizmetlerine kadar hemen her aşamada KoçSistem’in dijital hizmet ve ürünleri müşterilerimizin dijital bankacılık çözümlerinde rekabetçi katkılarımız bulunuyor. Türkiye’de dijital bankacılık hizmetlerine erişen milyonlarca banka müşterisi, KoçSistem’in yenilikçi uygulamalarını kullanıyor. Bankacılık sektöründe ayrıca veri merkezi yönetimi ve siber güvenlik alanlarında gelişmiş yetkinliklerimiz ve yenilikçi teknolojilerimiz ile birçok çözüm sunuyoruz. Perakende sektöründe ise bayi yönetim sistemleri, uçtan uca mağaza yönetimi ve müşteri

etkileşimi, işgücü optimizasyonu, mobil uygulamalar ve çağrı merkezi yönetimi gibi alanlarda markaların müşteri deneyimlerini zenginleştiriyoruz. İçinde yer aldığımız grubun bu sektördeki güçlü varlığı ve uzun yıllara dayanan KoçSistem iş pratikleri ile dijitalleşmeyi hızlandırıyoruz. Perakende sektörünün lider markalarına verdiğimiz dijitalleşme hizmetiyle Akıllı Perakendecilik konseptini yaygınlaştırıyoruz. Otomotiv sektörü değer zincirinin de üretim, satış ve satış sonrası, çalışma ortamı gibi her aşamasında etkili çözümlere sahibiz. Ana sanayiinin belli başlı markalarının çeşitli iş süreçlerinde KoçSistem dijital dönüşüm hizmetleri ile çarpıcı iyileşmeler yakaladığımızı söyleyebilirim. Dijital tarım uygulamalarında da önemli mesafeler kat ettik. Yenilikçi teknolojileri tarımsal üretimle buluşturduğumuz projelerde kayda değer verimlilikler sağlıyoruz. Türk çiftçisinin yakından tanıdığı bir traktör markası için hazırladığımız mobil asistan hizmeti ise her gün tarlasına traktörü ile giden çiftçiyi, ihtiyaç duyabileceği hemen her konuda bilgilendiriyor. Şimdi çiftçilerimiz, günlük hava durumundan il bazında mahsul ve petrol fiyatlarına, araç servislerinden bakım planlarına kadar ihtiyaç duyabileceği ve gerçek anlamda işlerine yarayan her türlü bilgiyi anlık olarak mobil telefonlarından alabiliyor. KoçSistem Mobil Çiftçi uygulamamızı dokuz ay gibi kısa bir sürede 5 bine aşkın çiftçinin kullanmaya başlaması, tarımda böyle bir hizmete olan ihtiyacın ne boyutta olduğunu gösterdi. Sonuç olarak dijital dönüşüm şirketlerde iş kültürü haline gelirken, sağladığı faydalar da daha açık biçimde ortaya çıkıyor. KoçSistem de bu sektörlerdeki başarı öyküleriyle Türkiye ekonomisinin dijitalleşmesini ivmelendirmek üzere katkılarını sürdürecek.

9


Yöneticilerin siber güvenlik yatırımlarından beklentileri değişiyor Dünya çapında bin 400’ü aşkın kurumun üst düzey yöneticisinin katılımı ile EY tarafından hazırlanan Küresel Bilgi Güvenliği Araştırması’na (Global Information Security Survey - GISS) göre, yöneticilerin siber güvenlikten beklentileri gelişiyor. Kurumların günümüzün dijital ekosisteminde siber güvenlik tehdit ve saldırılarına karşı yaptıkları hazırlık ve yatırımlar ile ilgili sonuçları ortaya koyan araştırmaya göre; üst düzey yöneticiler siber güvenlik faaliyetlerinden ‘koruma’ ve ‘optimizasyonun’ yanı sıra ‘rekabet avantajı’ da bekliyor. Araştırmaya katılan üst düzey yöneticilerin yüzde 87’si siber güvenliğin sağlanmasında sınırlı bir bütçe kullandıklarını belirtirken, yüzde 55’i ise siber güvenliğin kurumun genel iş stratejisinin vazgeçilmez bir parçası haline getirilmediği kanısında. Büyük

10 10

ölçekli kurumlardaki üst düzey yöneticilerin yüzde 67’si, orta ölçekli kurumların da yüzde 66’sı gelecek yıl siber güvenliğe ayrılan bütçenin artacağını öngörüyor. Kurumların büyük bir çoğunluğu (%77) yapay zekâ ve robotik süreç otomasyonu gibi ileri teknolojileri kullanarak temel siber güvenlik önlemlerinin ötesine geçmeye ve siber güvenlik yetkinliklerini güçlendirmeye çalışıyor. Bu şirketler, siber güvenliği aynı zamanda organizasyonun daha etkin ve verimli hale gelmesini sağlayıcı bir unsur olarak kullanmayı hedefliyor. Ancak, atılımcıların yalnızca yüzde 8’i kurumlarının bilgi güvenliği fonksiyonunun ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşıladığı kanısında. Araştırmaya katılan üst düzey yöneticilerin tamamı, halen dijital dönüşüm projeleri yürüttüklerini ve yeni teknolojilere yönelik harcamalarını artırdıklarını ifade

ediyor. Araştırmada bulut bilişim, siber güvenlik veri analizi ve mobil bilgi işleme alanlarının siber güvenlik yatırımlarında bu dönem öne çıkan teknolojileri olduğu da belirtiliyor. Kurumların siber güvenlik konusunda barındırdıkları zafiyetlerin sıralandığı araştırmada; çalışanların bilgisizliği (%34), zaman aşımına uğramış güvenlik kontrolleri (%26) ve yetkisiz veri erişimleri (%13) en ciddi riskler olarak belirtiliyor. Katılımcıların yüzde 38’i karmaşık bir siber güvenlik ihlalini tespit edebilme ihtimallerinin düşük olduğunu, yüzde 10’u ise gelişmiş bir güvenlik sistemine sahip olduklarını ifade ediyor. Bununla birlikte üst düzey yöneticilerin büyük bir çoğunluğu (%82) siber güvenlik ihlallerini tespit etmede ne kadar başarılı olunduğu konusunda net bir yanıt veremiyor. Yani soru işaretleri ve riskler oldukça etkin.


11


Dönüşüm süreçlerinin merkezinde CEO olmalı ve bu irade tüm organizasyon tarafından görülmeli YD Yazılım CEO’su Oğuz Yılmaz, dijital çağa ayak uydurma sürecini; yeni teknolojileri kullanarak organizasyonel yapılardan başlayarak müşterilere ve ekosisteme değer katacak, iş süreçlerini geliştirecek ve tüm şirketin yetkinliklerini artıracak yeni iş yapış ve yeni düşünüş şekillerine geçiş süreci olarak değerlendiriyor. Bu süreçlerde CIO’ların yanı sıra diğer iş birimlerinin yöneticilerinin de önemli roller üstlendiğinin altını çizen Oğuz Yılmaz, şu bilgileri verdi:

YD Yazılım CEO’su Oğuz Yılmaz

Günümüz dünyasında şirketler, değişen tüketici ve müşteri davranışları, teknolojinin ilerleme hızı ve artan dijitalleşme ile birlikte iş modellerini, ürünlerini, hizmetlerini, müşterilerine yaşattıkları deneyimi, iş yapış şekillerini sorgulamak ve dijitalleşmeye ayak uydurmak zorunda kalıyorlar.

Değişimi önce CEO sahiplenmeli “Eskiden kurumlarda bilgi teknolojileriyle ilgilenen departmanların başındakiler CTO olarak adlandırılırdı. Sonra veriler önem kazanmaya başladı ve teknolojinin sadece bir araç olduğu, önemli olanın bilginin olduğu ve bu bilginin kullanılabilmesi ön plana çıktı. Bu noktadan sonra CTO’lar da kendilerine CIO demeye başladılar. Tüm dijital dönüşüm süreçlerinin merkezinde de bilgi ve bu bilginin kullanılması var ancak CIO’lar yine de bu noktada tek başına yeterli olamadılar, bu yüzden şirketler organizasyonlarına CDO’ları da dahil etmeye başladılar. Her ne kadar dijital dönüşüm süreçlerinin merkezinde CIO’lar ve CDO’ler gösterilse de bu sürecin arkasında öncelikle CEO’nun olması ve bu iradenin

YD Yazılım’ın yenilikçi çözümleri YD Yazılım, 2003’te tamamı Türk sermayesiyle kurulmuş ve ODTÜ Teknokent’te faaliyetlerini sürdüren bir yazılım ve mühendislik firması ve özel yazılım geliştirme, altyapı çözümleri, siber güvenlik, simülasyon teknolojileri, artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklik, Endüstri 4.0, eğitim teknolojileri alanlarında yenilikçi çözümler üretiyor. •

Endüstri 4.0 kapsamında nesnelerin interneti (IoT), büyük veri, makine öğrenmesi gibi teknolojileri kullanarak “Model Fabrika” projesi için geliştirilen tüm yazılımlar bir fabrika ortamında neler olabileceğini göstermek amacıyla gerçeğe yakın tasarlanan yazılımlar olup, deneyimsel öğrenme imkanı vererek eğitim

alan firmalarda 6,5 kata varan bir verimlilik artışı sağlıyor. •

Simülasyon teknolojileri ile sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ile geliştirilen askeri simülasyon çözümleri ile askeri ekipler sanal gerçeklik ortamında taktiksel bir eğitim alarak gerçek ortamda olabilecek her türlü imkanı deneysel olarak öğrenebiliyor.

Siber güvenlik alanındaki BugStack.io çözümü, yazılım geliştirmede gelişmiş hata takibi sağlıyor ve kodlama deneyimlerini iyileştiriyor. Böylelikle hatalara karşı daha hızlı aksiyon alma ve önlem alma süreçleri hızlı ve pratik hale geliyor.


tüm organizasyon tarafından görülmesi, hissedilmesini sağlaması gerekiyor. Burada CEO için ilk ve en önemli adım, öncelikle kendisine doğrudan bağlı kişileri bu vizyona inandırmak ve dijital stratejinin ana hatlarını onlarla ve bu işin uzmanı danışmanlarla (CIO ve CDO’lar) beraber oluşturmak. Diğer iş birimlerinin yöneticilerine de düşen en büyük rol bu vizyona inanmak ve dış çevreden iç çevreye çift yönlü bilgi akışını yönetmek.” Dönüşüm süreçlerinde eğitim olmazsa olmaz Bu süreçlerin başarıya ulaşması için eğitimin olmazsa olmazlar arasında yer aldığını belirten Oğuz Yılmaz, bu konuda şu bilgileri verdi. “Dijital dönüşüm süreçlerinden söz ederken birçok yeni araç ve gereç hayatımıza giriyor. İş akışlarını daha verimli hale getirmek ve dijitalleşme sürecinde ihtiyaç olabilecek

tüm araç gereçleri etkin kullanabilmek çok önemli. Bu anlamda şirketlerin çalışanlarının daha etkin olabilmeleri için tüm bu araç gereçlerin kullanıma yönelik ve yeni trendler konusunda “eğitimi” bu sürecin olmazsa olmaz bir parçası olarak planlarına dahil etmeleri gerekiyor. Biz de YD Yazılım olarak bu yönde geliştirdiğimiz öğretim yönetim ve uzaktan eğitim sistemleri ile dijital bir eğitim deneyimi sunuyor ve ürettiğimiz interaktif içeriklerle yeni trendlerin daha anlaşılır olmasını ve etkin bir öğrenmeyi sağlıyoruz. Ve doğal sonuç olarak kendi ürünlerimiz, kendi firmamız içerisinde gelişime destek olmak ve bilgiyi hızlı paylaşmak adına kullanıyoruz. YD Yazılım bir yazılım firması olmanın ötesinde güncel teknolojileri kullanarak yenilikçi yaklaşımlarla ileri teknoloji çözümler üreterek tüm dijital dönüşüm süreçlerini en temelden desteklemektedir.”

Yazılım geliştirme alanında özel çözümler

Kurumsal İş ve Etkinlik Yönetim Sistemi: Bu çözüm ile düzenlediğiniz ulusal ve uluslararası etkinlikleriniz ile ilgili aksiyon planları oluşturabilir, tanıtıcı web sayfaları, program ve katılımcı listeleri hazırlayabilir ve maliyet hesaplamaları yapabilirsiniz. Üretim Takip Sistemleri: Malzemelerin fabrika stoklarına girişi ile başlayıp, üretimin ve satışının yapılmasına kadar yürütülen bütün sürecinizi kayıt altına alabilir, barkod, qr, mifare v.b. sistemleri ile takip edebilir ve raporlayabilirsiniz. Ayrıca üretimi desteklemek üzere gerçekleştirdiğiniz kalite kontrol faaliyetlerine ilişkin tüm detayları ve testleri sistem üzerinden takip edebilirsiniz.

Çağrı Merkezi ve Kurumsal İş Yönetim Sistemi: Belediyenizin ya da kurumunuzun hizmet sınırları içerisindeki vatandaşın; web, mobil, sosyal medya ve diğer iletişim kanallarından size ulaşmasını sağlayabilir, başvuruyu çözümleyerek yine vatandaşın tercih ettiği kanal üzerinden geri bildirimde bulunabilirsiniz.

Teknokent Bilgi Sistemi: Firmaların teknokent bünyesinde ofis açabilmek için başvurdukları andan itibaren izlenen tüm süreçlerin takip edilebildiği bir yazılım çözümüdür. Teknokent yönetimi olarak bünyenizde bulunan firmaların dönemlik bildirimlerini takip edebilir ve Sanayi

Bakanlığı’na güncel formatta aktarabilirsiniz. Ayrıca sunduğunuz insan kaynakları, eğitim organizasyon, salon rezervasyon gibi hizmetlerinizi kayıt altına alabilirsiniz. •

Web Portal Çözümleri: Kurumsal kimliğinize özel olarak hazırlanmış tasarımlarla kurumunuzu ve faaliyetlerinizi sanal dünyaya aktarabilir, size farklı platformlardan ulaşılmasını sağlayabilir, üyelerinizle paylaşımlarda bulunabilir ve iletişiminizi güçlendirebilirsiniz.

Eğitim Teknolojileri: Hem kamu hem de özel sektör için geliştirdiğimiz ulusal ve uluslararası uzaktan eğitim projeleri ile hazırladığımız alt yapılar eğitimlerin paylaşılabilirliğini ve izlenebilirliğini, eğitimleri mobil platforma taşıyarak ise erişilebilirliğini artırdık. Yaygın olarak kullanılan SCORM ve Tin Can standartlarına uyumlu eğitim içerikleri hazırlıyor, e-öğrenme alanındaki güncel yaklaşımları takip ediyor ve hazırladığımız eğitimlerde oyunlaştırma (gamification) ve uyarlanabilir öğrenme (adaptive learning) tekniklerini kullanıyoruz. Bugüne kadar eğitimi dijitalleştirme çözümlerimiz 1,5 milyonun üzerinde kullanıcıya, istediği zaman istediği yerde dilediği ortamda istediği eğitimi alma imkanı sunuyor. Detaylı bilgi için: ydyazilim.com

Advertorial


Sorun Değil Çözüm Biziz!!! #çözümbiziz

Bahadır Kumrallar Atasay CIO’su

Eskiden beri işimiz hep zordu, şimdi daha da zor oldu. Senelerden beri sunucusuydu, sistemiydi, network’üydü, backup’ıydı, projesiydi, pilotuydu, canlısıydı, entegrasyonuydu, sorunuydu, çökmeseydi uğraşıp duruyoruz. Nereye kadar online hayatlarımızdan online fedakarlıklar yapacağız? Kimi zaman ailemizden, çocuklarımızdan, dostlarımızdan birçok zaman

14

çaldık. Halen de devam ediyoruz. Bu konuyu paylaşmaya başladığım zaman çok acı hikayeler duydum. Sistem arızası yüzünden babasının cenazesine gidemeyen, kızının doğumuna yetişemeyen veya eşini son anda işini bitirip doğuma götüren, nikah töreninden bir saat öncesi düğün arabasından getirdiği laptopuyla sorun çözen gibi bir çok trajik bir o kadar da insana komik gelen durumlar çıktığını gördüm. Hatta Sevgili BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan abi bana tokat gibi bir soru sordu “Bilişimciler grev yapsa ne olur?” Evet ne olur? Aslında ne olacağını söyleyeyim. İlk planda pek bir sorun olmaz çünkü biz sorun olunca çıkan teşekkür bile edilmeyen ekipleriz. Aslında biz arkada devamlı olarak çalışıyoruz kimse bunun farkında bile değil. Bu süre maksimum bir ay

devam eder. Sonra yavaş yavaş sıkıntılar yaşanmaya ve kendini göstermeye başlar. Üçüncü ayın sonunda insanlar artık isyan eder. Bugün Instagram iki saat kesilse insanlar ne oluyor yahu demeye başladığını düşünürsek. Bu süre daha da kısa olabilir. Gerçekten bu kadar kronik sorunlar yaşar mıyız? Şu anda bankacılık sisteminden tutun, tüm hastane sistemleri teknolojik altyapıyla çalışmaktadır. Artık insanların mobil telefon kullanma oranı günlük ortalama 3.5 saati bulmuş durumdadır. Artık her şey bilişim teknolojileri altyapısı üzerinden çalışıyor. Evet kağıtlı günlere geçmek mümkün ama şu andaki ortamda sadece acil durumları ve çok kısa vade için bu mantıkla çözebilirsiniz. Siz grev yaparsanız dışarıdan destek alırız ne olacak ki? Bence de en mantıklı yöntem bu dışarıdan destek almak ama bu sektörde bu hiç sandığınız kadar kolay değil. Benzer bir grevi


belediye işçileri yapsa, o çöpler alınmazsa üç ay sonra her yer mikrop olur. Ama belediyenin şöyle bir şansı var; tutar bir ekip (gerekirse yurtdışından getirir) ve kamyon temizler. Ama bizim için aynı şey söz konusu değil. İyi bir uzman topolojisini bilmediği bir sisteme asla hemen müdahale etmek istemez, zaten edemez. Hele hele bizim gibi Türk kurnazlığıyla kısa yollar yapılmış sistemlere yurtdışındaki kaynaklar bile zor müdahale eder. Diyelim ki etti illaki başka şeyler bozulur ve sisteme hakim olması büyüklüğe göre en az bir aydan başlar. Günün sonunda aslında verilen emek ve fedakarlık ortada ama kimse bunu tam olarak anlayamıyor. Belki bir federasyon veya sendika kurmak lazım ama inanın onun için bile vaktimiz yok. Bu konuyu son üç seneden beri çok düşünüyorum. Bunu yansıtmak gerektiğini

düşündüm, birisinin bu dertli ekiplerin dertlerini anlatması gerektiğini inandım. Üç sene sonra bizim de bir şarkımız olsa diye çıktığım yola daha önceki ekiplerimde olan birlikte çalıştığım Uğur Karataş (Helpdesk Uzmanı) Mustafa Kırsaç (Sitem ve Network Admin) ve Kaptan H. Davran (Bilgisayar Müh.) oturup Güngören’de bir ses stüdyosunda buluştuk. İlk planda aynı bu yazıda anlattığım gibi anlattım onlara bir de hepsi aynı ağızdan “Evet abi bunu anlatmamız, ifade etmemiz lazım” dediler. Aslında şarkı yapıp bir şekilde Youtube’da yayınlayacaktım. Ancak hep bir yanım daha fazlası dedi. Bu derdi bir de kliple anlatmam gerektiğini düşündüm. Bu konuyu Sevgili abim Murat Göce ile paylaştım. Ancak bazı imkansızlıklar onun da benim de elimi bağladı. Vazgeçmedim firma sahiplerini aradım tek tek hepsini en az konuştuğum

10 dakika sağ olsun destek vereceklerini söylediler. Öncelikle zaten Murat Göce hiç desteğini kesmedi hatta klipte bile oynadı sağolsun. Günün sonunda “Sorun değil, Çözüm benim” şarkısını ve klibini yaptık ve bu şarkıyı tüm bilişim teknoloji ekiplerine, firmalara ve sektöre hediye ettik. Aslında daha fazlasını çok yapmak isterdim. Hatta keşke bir kısa filmimiz olsa, hatta kafemiz, bize özel kamplar, okullar olsa. Biz farklıyız, bizim ruhumuz da farklı, çalışmamız da farklı. Belki patronlar, direktörler, çalışma arkadaşlarımız bize teşekkür etmiyor. Onlar bunu bir zorunluluk gibi görüyor, sadece sıkıntı çıkınca değerimiz anlaşılıyor o da beş dakikalığına… Ben tüm bilişim teknolojilerinde çalışan emek veren arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız iyi ki sizinle aynı sektördeyim…

15


Müşteri odaklı en yeni ölçüm metodu işbaşında Günümüzde tüketiciler öylesine güç kazandı ki, bu gücü arkalarına alarak, şirketlere ve ürünlerine yön verebiliyor. Bu da müşteri deneyimini ölçebilen yeni metriklerin ortaya çıkması ihtiyacını beraberinde getiriyor. Bu kapsamda PwC, şirketlerin başarısını ölçmek için kullanılan yatırım geri dönüşü (Return of Investment - RoI) metriğinin yanı sıra Deneyimin Geri Dönüşü (Return of Experience - RoX) adı verilen yeni bir metriğin kullanılmasını öneriyor.

16 16


2008 yılında dünyayı pençesine alan global ekonomik buhranın 10 yıl sonrasında, dünya normalleşme adına büyük yol kat etti. Bunda şaşırtıcı bir şekilde değişen tüketici eğilimleri de büyük rol oynadı. Teknolojik gelişmelerin de etkisiyle ‘tüketimin altın çağı’ olarak adlandırabileceğimiz bir döneme girdik. Özellikle mobil teknolojilerin gelişimi, herkesin cebinde duran cihazları da dünyanın tüm pazarlarına gece gündüz demeden anında ulaşabilecekleri 7 gün 24 saat açık birer dükkana dönüştürdü. Mart 2019’da dalgalanan hisse senetleri, ülkeler arası ticari anlaşmazlıklar, Çin’in büyüme hızının yavaşlaması, dünya genelindeki izolasyon ve popülizm eğilimlerine rağmen tüketiciler küresel ekonominin yanında durmaya, çalışmaya, satın almaya, güven duymaya ve teknolojiyi özümsemeye devam ediyor. Financial Times’ın 2018 yılında yaptığı araştırmaya göre, küresel işsizlik oranı yüzde 5,2 ile son 38 yılın en düşük seviyesine ulaştı. Brookings Instituon verileri de tarihte ilk kez 3,8 milyar insanın, yani dünya nüfusunun yarısından fazlasının ‘orta sınıf’ olarak nitelendirilebilecek ölçüde zenginleştiğini gösteriyor. PwC’nin 10’uncu kez gerçekleştirdiği ve 27 bölgeden 21 bin çevrimiçi tüketicinin dahil olduğu Global Consumer Insights Survey (GCIS) araştırması, tüketicilerin sahip oldukları teknolojik araçlar sayesinde kendilerine özgü tasarlanmış, sosyal açıdan duyarlı ve sosyal medyayı da içine alan deneyimler yaşamak üzere şirketlere yön verme gücüne kavuştuğunu gösteriyor. İster ev eşyası olsun ister otomobil veya finansal bir hizmet, sattığınız şey ne

olursa olsun, müşteriye en ideal deneyimi yaşatmak, sizi bulunduğunuz yerde lider konuma yükseltiyor. Dünyayı Artık Tüketiciler Yönlendiriyor Steve Jobs ürün tasarımında “Daha azı demek daha fazlası demektir” inancıyla hareket ederdi ve bu bakış açısıyla dünyanın dört bir yanında büyük bir hayran kitlesi edindi. Ancak, iş teknolojiye gelince, artık tüketiciler hep daha fazlasını istemeye başladı. Sesli asistanlar, akıllı ev ve otomobiller de zaten hep bu taleplerin sonucunda ortaya çıktı. Sözün özü; gelinen noktada tüketiciler, dijital teknolojilerin her anına yön verdikleri bir hayatı fazlasıyla benimsedi. Bu eğilimler pek çok alanda kendini gösteriyor. Haftada bir veya daha sık çevrimiçi alışveriş yapanların oranı yıldan yıla yüzde 31 artarken, ‘asla çevrimiçi alışveriş yapmadım’ diyenlerin oranı yüzde 3 azalmış. Bu arada akıllı telefonlar da yüzde 24 ile çevrimiçi alışverişte zirveyi ele geçirmiş. PwC de bunun 10 yıllık araştırmada bir ilk olduğuna dikkat çekiyor. Haftada en az bir kez çevrimiçi içerik izlediklerini söyleyenlerin oranı yüzde 54, haber için öncelikle geleneksel medya yerine sosyal medyaya baktığını söyleyen gençlerin oranı ise yüzde 39. Kısacası, artık tüketiciyle karşı karşıya geldiğiniz pek çok nokta var ve tüm bunlarda sunduğunuz deneyimi ölçebilmek son derece önemli. Bu sayede müşterilerinizi tatmin edecek ve onların bağlılığını artıracak doğru noktalara yatırım yapabilirsiniz. Bu da klasik yatırım geri dönüşünde odaklandığınız reklam, dahili

bilgi teknolojileri altyapısı, paylaşılan servis merkezleri ve diğer sahip olduğunuz unsurlara farklı açılardan bakabilmeniz gerekiyor. Örneğin; müşteriye bakan yüzünüz olan, onlara ürün ve hizmet sunan çalışanlarınızın deneyimine yeterince odaklanıyor musunuz? PwC’nin 2018 yılında yayınladığı “Experience is everything: Here’s how to get it right” raporuna göre, müşterilerine ve çalışanlarına ideal deneyim sunabilen şirketler, ürün ve hizmetlerini yüzde 16’ya varan oranda daha yüksek fiyatla sunsa bile tüketici tarafından kabul görüyor. Müşteri deneyimi indeksi, müşteriye doğrudan temas ettiğiniz her noktada performansınızı görmenizi sağlar. Böylece hem iyi yaptığınız şeylerin altını çizmenize hem de düzeltilmesi gereken alanları belirlemenize yardımcı olur. Yani kontrol tamamen sizde. Böylece bunları işletmenizin yeteneklerini artıracak fonksiyonlara dönüştürebilirsiniz. Bunun için kendinize şu soruları sormanızda fayda var: • Çalışanlarınızın markanızla duygusal bağı nedir ve bunu müşterilerinize hangi ölçüde aktarabiliyorlar? • Kritik davranışların farkında mısınız ve bunları uygun şekilde gerçeğe yansıtıyor musunuz? • Müşterilerinizi sizin adınıza konuşan samimi marka elçileri haline getirebilme beceriniz var mı? Bunun için önünüzdeki engeller neler? • Müşterilerinizin ve çalışanlarınızın gözünde katma değer oluşturabiliyor musunuz? • Değer odaklı ölçüm sistemi sizi kâr/zarar noktasında nereye taşıyor?

17


Bu sorulara verdiğiniz yanıtlar zaman içinde müşteri deneyiminizin netleşmesine yardımcı olacaktır. Buralardan alacağınız içgörüleri iş

süreçlerinize hızlı bir şekilde yansıtarak gerçek bir değer ortaya koyabilirsiniz. Böylece sadece uzaktan bakarak büyük bir orman görmekle kalmayıp,

ormanın içinde yürüyerek her bir ağacın kendi başına ne kadar güzel olduğunu da keşfedebilirsiniz. Çünkü yeni bir CRM devri başladı.

Müşteri Deneyimizi Güçlendirmenin 6 Yolu 1. Çalışan Deneyiminizi Artırın Çalışanlarınınızın deneyimi müşterilerin deneyimine de doğrudan etki eder. Dolayısıyla çalışanlarınızın deneyimini iyileştirmeden müşterilerinizin deneyimini iyileştirmeye çalışmak da boşuna olacaktır. Kültürünüzü, bağlantılarınızı, davranışlarınızı gözden geçirerek, çalışan deneyimini de müşteri deneyimine en iyi şekilde hizmet edecek hale getirebilirsiniz. 2. Amacı Olan Toplulular Oluşturun Paylaştığınız değerler üzerinde anlamlı bir iletişim kurabilmek için müşterilerinizin ve çalışanlarınızın sizden ne beklediğini bilmeniz gerekir. İçeride ve dışarıda anlamlı iletişim fırsatları yaratmak için gerektiğinde sosyal medyanın gücünü kullanın. 3. Müşteriniz İçin Sihirli Anlar Kurgulayın Her ne kadar müşteriye ulaşmak için kullanabileceğiniz yollar çoğalsa da, aynı şekilde müşteri bağlılığını kaybetmek bir tuşa basmak kadar kolay hale geldi. Bunun önüne geçmek için müşteri sadakatini artıracak, sihirli ve unutulmaz anlar kurgulayın.

18

4. Müşterilerinizi Davranışlarına Göre Sınıflandırın Farklı müşteri profilleri, farklı davranışlar gösterir. Bunu da sadece demografik veriler eşliğinde tahmin edemezsiniz. Bunların farkında olmak ise kişiye özgü deneyimler kurgulanamanıza ve müşteri sadakatini artırmanıza olanak tanır. 5. Müşterilerinizin Verilerine Saygıyla Yaklaşın Müşteriler şirketlerle paylaştıkları verilerin nasıl işlendiğine önem verir ve olası bir güvensizlikte marka ile vedalaşmaktan da çekinmez. Bu konuda samimi olun, müşteriye kontrolü ne ölçüde vereceğinizi iyi planlayın ve en önemlisi, bundan müşteriniz için değer yaratın. 6. Müşterinizin Yolculuğunu Keyifli Hale Getirin Müşterinizin dijital dünyadaki yolculuğu pek çok durak ve kavşaktan geçer. Buralardaki fırsatları iyi değerlendirin. Böylece ihtiyaç duyduğunu gissettiğiniz anda uygun çözümler sunabilir, daha iyi ve daha dolu dolu bir deneyim yaşatabilirsiniz.Müşteri bağlılığı adına bu, artık kritik önemde.


19


20


21


22


İşletmeleri güçlendiren BT stratejileri *Hakan Cem Topal Her şeye rağmen ne yaparsanız yapın maalesef bazen olmuyor. Birçok yatırım yaptınız, şirket içinde ekipler kurdunuz, dünyanın en büyük şirketlerini arkanıza alıp proje yapmaya başladınız. Ama işler yolunda gitmedi ve büyük hedefler ile başladığınız projeniz tam bir hayal kırıklığı ile karşınızda duruyor. Peki sorun ne? Bu konuda da biz BT yöneticilerine çok büyük görev düşüyor. Çalıştığı şirketlerinin dijitalleşmesi ve yeni teknolojilere adaptasyonunda en etkin görevler biz BT yöneticilerin olacak. Bu kapsamda KPMG’nin yapmış olduğu 2018 CIO araştırmasında çıkan alttaki sonuçlara çok dikkat edilmesi gerekiyor. Dijital teknolojinin olanaklarından sonuna kadar faydalanabilmek için liderlerin bir vizyon oluşturması ve bunu kuruluş bünyesinde paylaşması, daha sonra da kuruluşa bu yolculukta rehberlik etmesi gerekir. BT birimi ve CIO bu liderlik görevini yerine getirebilecek konumdadır; ama maalesef çoğu zaman bunu üstlenmezler. BT uzmanları, iş süreçlerinin standart hale getirilmesine yardımcı olmak üzere teknolojinin kullanımında beceriklidirler; ölçeklenebilir, güvenli, yeniden kullanılabilir dijital hizmetlerin nasıl yaratılacağını bilirler. Bu devam eden çalışma, dijital hayata geçiş için çok önemlidir. Ancak artık BT liderlerinin bir dijital stratejiyi ifade edebilmesi ve hayata geçirebilmesi de gerekir. Dijital stratejiyi benimseyen BT liderleri işletme karlılığında yüzde 26’lık bir fark yaratabilir. Dijital

lider konumundaki BT birimleri, işletmeyi güçlendiren şu dört faaliyet konusunda çok iyiler. Stratejik CIO: Dijital lider konumundaki kuruluşlarda bulunan CIO’lar daha stratejik hareket ediyor. Dijital teknolojilerin etkin kullanımı konusunda kurum üzerinde etki yaratmak ve kurumu yönlendirmek üzere üst düzey yönetim ekibiyle beraber çalışıyorlar. Kurumu dönüştürmek ve büyütmek üzere dijitalin nasıl kullanılacağına dair bir vizyon yaratılmasına yardımcı oluyorlar. Bu nokta, dijital dönüşümün faydalarının gelir artırma ekseninde belirlenmesinin stratejik CEO’lar için ikna edici olacağını gösteriyor. (Dijital lider şirketlerin ilk yüzde 25’lik diliminin CEO’ları, projeler konusundaki tercihlerini yüzde 75 oranında, tasarruf sağlayacak projeler yerine para kazandıracak projelerden yana kullanıyorlar.) Dijital disiplin: Dijitalde lider olan firmalarda BT biriminin tamamı daha stratejik hareket ediyor. BT biriminin faaliyetleri işletmenin performansını üç açıdan yükseltiyor: finansman, entegrasyon ve deneysellik. Dijital liderler, en alt çeyrekteki kuruluşlarla kıyaslandığında BT için yapılan genel harcamaların daha fazlasını yönetiyor ve kontrol ediyorlar. Bu kuruluşlar, dijital çözümler kullanarak temel iş süreçlerini entegre etme konusunda daha etkin olup böylelikle, yenilikçiliğin yayılması için daha fazla fırsat yaratmış oluyorlar. Gelişmiş bir müşteri etkileşimi: Dijital lider konumundaki kuruluşlar,

tüm kanallarda müşteriye yönelik tek bir görünüm oluşturuyor ve müşteri deneyimi geliştiren dijital teknolojilere yatırım yapıyorlar. Bugünlerde BT liderlerinin, müşteri deneyiminin nasıl ölçüldüğü ve yönetildiği konusunda kuruluşlarının daha profesyonel hale gelmesine yardımcı olması özellikle önem taşıyor. Operasyonel verimlilik: Dijital şirketlerin de her şeyin ötesinde işlemlerin ve ana verilere erişimin güvenli ve güvenilir olmasını sağlaması gerekiyor. İş süreçlerinin verimliliğini artırmak için otomasyona yatırım yapmalılar. BT birimlerinin iş süreci maliyetlerini düşürdüğüne ilişkin olarak yıllardır dile getirilen söyleme rağmen bu konudaki sonuçlar şaşırtıcı bir biçimde düşük ve müthiş bir fırsat sunuyor. Arka ofis faaliyetlerinin otomasyona tabi tutulması ve maliyetlerinin düşürülmesi, yeni iş fırsatlarının dijital yenilikle karşılanması kadar ikna edici olmasa da verimlilik, dijital alanda yüksek bir anlayışa sahip olmanın önemli bir parçası ve kaçınılmaz olarak gelecek olan sıkıntılı dönemlerde yine baskın konumda olacak. CIO’lar ve BT birimi, stratejik açıdan kuruluşlarına önderlik etmeleri, dijitalden tüm kurum genelinde faydalanmaları ve çok iyi bir müşteri etkileşimi yaratma ile operasyonel verimliliği sağlama şeklindeki iki hedefe eş zamanlı olarak odaklanma şartıyla önemli bir rol oynuyor. *Flokser Bilgi Teknolojileri Müdürü

23


Yapay zeka rekabet gücü demektir

Gelecekhane Kurucusu Halil Aksu

Yapay zeka sadece bir programlama yöntemi değildir. Yapay zeka önümüzdeki bir kaç yıl içinde dünyanın, ekonominin ve toplumun temel işletim sistemi haline gelecektir. Bundan ötürü herkes yapay zeka ile ilgilenmek zorundadır. 14 Mart 2019 tarihinde 2. Türkiye Yapay Zeka Zirvesini düzenledik. Çok zengin bir program kurasyonu yaptık, fikir liderlerinden şirket yöneticilerine kadar, akademik uzmanlardan çiçeği burnunda girişimcilere kadar çeşitli konuşmacılar ağırladık. Artık Türkiye yapay zekanın farkına varmış, yatırım yapmaya başlamış. Bu iyi haber. Ama bu yeterli değil.

24

Zirvemizin ana teması ve söylemi ‘Algoritmaların Liderleri Buluşuyor’ idi. Bunu ofisimizde ve aklına güvendiğimiz dostlarla çok tartıştık. Acaba çok mu teknik kaçar? Acaba katılımcılar bilimsel içerik dinlemekten sıkılırlar mı? Hayır, zor bir karar da olsa, yapay zekanın dilini, algoritmaları konuşmamız gerektiğine karar verdik. Açılış konuşmamda önemli bir vurgu yaptım. Tarım devrinden ve toplumundan sanayi devrimine ve sanayi toplumuna evrildik. Bu binlerce yıl sürdü. Sanayi devrimi iki yüzyılı aşkın süredir devam etmekte. Hala bazı toplumlar yolun başında, bazıları ortasında, gelişmiş

ülkeler bir sonraki aşamaya geçmiş durumda. Servis toplumuna, hatta bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna dönüşmüş toplumlar ve ekonomilerin sayısı tek elde sayılacak kadar az. Bu süreçte, özellikle son yüzyılda yeni yöntemler ve yeni lisanlar icat ettik. Yönetim konseptlerini keşfettik ve uygulamaya koyduk. Bürokrasi oluştu. Hiyerarşik organizasyon şemaları bugün hala geçerli. Şirketleri bütçelerle yönetir hale geldik. Performans sistemleri kurduk. Muhasebe şefi CFO oldu. Hepimiz finans dilini öğrendik. Personel şefi İnsan Kaynaklarından sorumlu yönetici oldu (CHRO) ve insan en değerli nimetimizdir dedik. Ki halen hakkını vermiyoruz, hala yapım aşamasında. Reklam işleriyle uğraşan ekipler Pazarlama birimi haline geldiler ve CMO rolünü icat ettik. Ve tabii ki bilgi işlem şefi uzun çabalar sonucunda CIO veya CTO oldu. Bugünlerde şirketlerde dijital bir Rönesans yaşanmaktadır ve CDO ünvanı ve organizasyonları oluşmaktadır. Ortadaki ‘D’ harfi çoğu zaman dijital için kullanılmaktadır, nadiren Tasarım (Design) için kullanılmaktadır. Ara ara ise ‘Data’ yani veri için kullanılmaktadır. Zira veri 21. Yüzyılın petrolü olduğunu düşünürsek, yapay zekanın temel yakıtı veri olduğunu düşünürsek, ve dünyanın şu an en değerli beş şirketi GAFAM, yani


Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft ise, dünyanın verisine de bunlar sahip ve bunlar işliyorsa, veri olaylarında bir hikmet var demektir. Bundan dolayıdır ki, herkes, her yönetici, hatta her öğretmen, mimar, doktor, avukat, polis, yönetici, politikacı, reklamcı yapay zekanın dilini, algoritmaların dilini öğrenmek, bilmek, anlamak, kullanabilmek zorundadır. Nasıl hepimiz segmentasyon kelimesini öğrendik. Nasıl hepimiz FAVÖK ve amortisman gibi teknik kavramları öğrendik. Nasıl hepimiz iş veren markası olmayı öğrendik. Aynı şekilde hepimiz veri bilimini, derin öğrenmeyi, yapay sinir ağlarını, veri kalitesi, entegrasyonu ve benzeri kavramları öğrenmek zorundayız. Herkes programcı olmak zorunda değil. Ama yapay zekanın ne işe yaradığını bilmek zorundasınız. Siz onunla ilgilenirseniz, yönetebilirsiniz, rekabet gücü elde edersiniz. Eğer ilgilenmezseniz, o sizinle ilgilenir, er yada geç, sizi fetheder, manipüle eder, alt eder. Genetik ve biyoteknoloji, Grafen ve nanoteknoloji, Füzyon ve ileri enerji teknolojileri dışında, 21. Yüzyılın en önemli teknolojisi kesinlikle yapay

zekadır. Çünkü aynı üstteki diğer teknolojiler gibi, içine girmeyeceği hiç bir eşya kalmayacaktır. Cep telefonlarımızdaki sanal asistanlarla sohbet etmeye başladık. Hatta mutfağımıza konuşabildiğimiz hoparlörler koymaya başladık. Ses devrimi başlamış durumda. Ses yeni bir arayüzdür. internet, mobil, dokunmatik ekrandan sonra, artık yakında her şeyi sesimizle kontrol edeceğiz. Arabalarımızı, evlerimizi, asansörler, televizyon, toplantı odası ve daha niceleri. Akıllı fabrikalar, akıllı okullar, akıllı hastaneler, akıllı şehirler, akıllı enerji şebekeleri, akıllı evler, akıllı herhangi bir şey, yapay zeka ile akıllı hale gelecek. Sizin ürününüz, mekanınız, deponuz, üretim tesisiniz, enerji sarfiyatınız akıllı değilse, büyük bir sorununuz olacak, rekabet gücünüzü hızlıca kaybedeceksiniz. Veri miktarı arttıkça, bilişim gücümüz geliştikçe ve kullandığımız algoritmalar keskinleştikçe, kameralar insan gözünden iyi görecek, mikrofonlar insan kulağından iyi duyacak, sensörler ve motorlar insan ellerinden ve kollarından daha güçlü, hassas ve

yorulmaz hale gelecek. Özetle pek çok işi makinelere ve akıllı (yapay zekalı) sistemlere devredeceğiz. İstihdam alarm zilleri çalıyor düşünebilirsiniz. Bununla ilgili farklı araştırmalar var. Alman hükümetinin araştırmasına otomasyon nedeniyle görevinden olan bir personel yerine 1,3 seviyesinde yeni ve yüksek teknoloji yeni istihdam oluşmaktadır. Tabii ki bunlar aynı kişiler değil. Tabii ki her fabrika çalışanı, şoför, memur, yapay zeka veya robotik uzmanı olamayacak. Bu değişim süreci daha önceki çağlarda da benzer bir şekilde yaşanmıştı. İyi haber, süreç biraz sürecek ve evrimsel gelişecek. Bir iyi haber daha var. Pek çok meslek var olmaya devam edecek. Ama doktor, avukat, mühendis, tasarımcı, mimar, polis, öğretmen, yeni teknolojilere hakim olması gerek, onunla sinerji içinde çalışacak ve yaşayacak. Rutin, angarya, sıkıcı ve mükerrer işleri makineler yapacak, empati, eleştiri, şefkat, yaratıcılık ve duygusal zeka gerektiren işleri insanlar yapmaya devam edecek. Bizler beşeri varlıklarız. İnsan temasını severiz, ararız, tercih ederiz. Makinelerin yeri bellidir.

25


Zaten pek çok alanda hayatımızı çoktan beri kolaylaştırıyorlar. Traktörden uçağa kadar, mikroskoptan bulaşık makinesine kadar, hesap makinesinden çamaşır makinesine kadar. 21. Yüzyılda bunların üstüne otonom araçlar, dijital kişisel asistanlar, belki sanal arkadaşlar, hayatımıza değer katacak, henüz icat edilmemiş, adı konulmamış daha nice yeni oyuncak hayatımıza girecek. 4 Mayıs 2019 Cumartesi günü önemli bir çalıştay düzenledik. 50’den fazla üst düzey yönetici, girişimcilerin ve fikir lideri uzmanların katıldığı çalıştayda, Türkiye’deki yapay zekanın mevcut durumunu inceledik ve beş çarpıcı sonuç tespit ettik. • Büyük kurumlar kendileri geliştiriyor, küçükler hizmet alıyor Yetenek bakımından zengin kurumlar, bankalar, perakendeciler, telekom operatörleri, gibi, kendi bünyelerinde analitik ekipler geliştiriyor ve aynı anda pek çok yapay zeka projesi üzerinde çalışıyorlar. Daha küçük veya imkanları bu kadar gelişmiş olmayan kurumlar, girişimlerden veya teknoloji şirketlerinden hizmet alıyorlar. Acaba bu şekilde rekabet edebilecekler mi, yoksa büyüklerin galibiyeti ve küçüklerin hüsranı kaçınılmaz mı?

26

Proje başarısı için veri, bilişim ve cesaret gerekli Yapay zeka alanında proje yapmak tahmin edildiği kadar kolay değildir. Öncelikle doğru problemi tespit etmek, sonra o problemin verilerini derlemek gerekmektedir. Bir çocuğun veya stajyerin öğrendiği gibi, yapay zeka öğrenerek gelişmektedir. Şirketler ve çalışanları önümüzdeki dönemde ilaveten yapay zekayı geliştirmekle, yani ellerindeki angarya ve rutin işleri halledecek çözümleri geliştirmek ve yetiştirmekle uğraşacaklar. Bankalarda, sigorta şirketlerinde, telekom operatörlerinde rutin evrak işleri robotlara emanet edilmeye başlandı. İnsandan çok daha güvenilir, çok daha hızlı ve hatasız çalışan robotlar, aynı zamanda çok daha ekonomik. Bu durumda pek çok beyaz yakalı çalışan işsiz kalma riskiyle karşı karşıyadır. Aralarında bunu yeterince erken fark eden ve kendini geliştiren, bu robotların tasarımcı haline gelmektedir. Bir banka bize bilfiil böyle bir yapılanmaya gittiğini açıkladı. • Verisini açanlar, yepyeni çözümlere kavuşuyor Mart ayında yapılan LC Waikiki Datathon etkinliğinde 100’den fazla genç yetenek perakendecinin üç önemli problemine muazzam çözümler ürettiler. Datathon

sayesinde elde edilen kazanımları gördükten sonra, kurumun üst düzey yöneticisi ‘verilerimizi ilgililere açacağız’ vizyonunu ortaya koydu. Benzer yaklaşımlar geliştirilebilir ise, bankalar, sigortalar, telekom operatörleri, üretim şirketleri, enerji sağlayıcıları, belediyeler, kamu kurumları bu trendden yararlanabilir, yetenekler kendini gösterir, ciddi ekonomik katma değer oluşturacak yepyeni çözümler üretebilir. • Yapay zekada ciddi beyin göçü yaşanıyor Yapay zeka dünya çapında çok önemli bir fenomen. ABD, Avrupa, Çin, Japonya ve daha pek çok güçlü ekonomi bu alanda muazzam çalışmalar yürütmektedir. Teknoloji devlerinden yeni kurulan girişimlere kadar, her türlü sektöre yönelik yapay zeka projeleri var. Türk mühendisleri bu küresel rekabetin içinde yer almaktadır, istihdam olarak bu ülkelerde çok rahat iş bulabilmektedir. Türkiye’deki şirketler maalesef ellerindeki değerli yetenekleri küresel rekabete kaptırmaktadır. Sonuç itibariyle Türkiye özel sektörü yapay zeka devriminin tam ortasında. Daha ileride olanlar var, şekil verenler var, geri kalanlar var, belki de yolda kalacaklar var. Ama bu devrimin önümüzdeki yıllarda bizi daha çok meşgul edeceği kesin.


Yazılım endüstrisinin merkezinde artık CBS var Konum bilgisi; yeni teknoloji kavramlarının en kritik ögesi haline gelirken Netcad, Coğrafi Bilgi Sistemleri alanındaki teknoloji ve pazar liderliğini pekiştiriyor. Dijital dönüşüm artık hayatımızın yadsınamayacak bir gerçeği. Bugün dijital dönüşümü kavrayamayan hiçbir şirketin ayakta kalabilmesi mümkün değil. Günümüzde dünyadaki küçük firmaların yalnızca yazılım sayesinde büyük firmalardan pazar payı aldıklarını görüyoruz. Airbnb, Booking, Netflix, Spotify gibi varlığını tamamen dijital uygulama üzerine kurmuş şirketler pazarların yapısını değiştirdiler.

Yazılımlardaki katma değer konum bilgisi… Teknolojinin dünyada geldiği nokta itibarı ile Netcad ve tüm CBS şirketlerinin yazılım endüstrisinin merkezine oturmaya başladığını belirten Ali Güven, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

Netcad Yazılım CEO’su Ali Güven “Çünkü dünyanın tüm yazılımlarına artık ‘konum’ bilgisi eklendi. CRM, ERP, AI, IOT, Big Data, Cloud Computing, Navigation, Industry 4.0 gibi günümüzün tüm popüler teknoloji kavramlarının artık en kritik öğesi ‘konum’ bilgisi. Örneğin, bir firma müşterisinin tüm bilgilerine sahip olsa da artık o müşterinin konumunu da bilmek istiyor. Ve kurum – kişi ilişkisi olan her ortam için bu gerekli. Bir banka müşterisinin, bir hastane hastasının, bir telekom şirketi abonesinin, bir kamu kurumu vatandaşının yerini anlık data olarak bilmek istiyor. Çünkü bu konum bilgisi o kişiye daha iyi, daha çabuk, daha çok hizmet verilebilmesine veya daha sağlıklı ürün veya hizmet satışı yapabilmesine yarayan uygulamalar için vazgeçilmez bir değer sağlıyor.” Netcad, 30 yıldır pazar lideri Belediyelerde, kamuda ve özel sektörde konum bilgisine bağlı tüm uygulamalarda pazar lideri olarak kendi kategorisini yaratmış bir yazılım şirketi olan Netcad, bu yıl 30. yaşını kutluyor. Netcad’i müşterileri için farklı kılan temel unsurların, ‘Müşteri ihtiyaçlarını çok iyi gözlemlemek’, ‘Mevzuatı ve teknolojik gelişmeleri yakından takip etmek’ olduğunun altını çizen Ali Güven, “Bunun neticesinde de ihtiyaçlara en iyi teknolojiyle çözüm sağlamış oluyoruz. Bazen de daha müşteri ihtiyacı ortaya çıkmadan onun hayatını kolaylaştıracak çözümler sunuyoruz. Hem tüm yazılım kodlarının bize ait olması hem de deneyimli yazılımcı ve teknik personelimiz bizim için çok büyük avantaj. Rakip firmalar arasında bizi öne çıkaran en önemli noktaya gelecek olursak da ‘Paket ürün çıkarma anlayışımız’ diyebilirim. Biz ürün odaklı bir firmayız, proje yapmak bizim öncelikli hedefimiz değil. Hep ürüne odaklanırız ve mükemmeli hedefleriz” dedi. 27

Advertorial

Netcad ise dijital dönüşüm sürecinde araştırma, planlama ve uygulama aşamalarına yönelik olarak coğrafi verilerin; • daha hızlı, ekonomik ve hızlı elektronik ortama atılması • Hızlı sorgulanması, etkin şekilde analiz edilmesi • Çok farklı nitelik ve nicelikte raporlarının alınabilmesi, tematik haritalanabilmesi ve • Karar destek süreçlerini hızlandırması için yönetici konsolları oluşturmaya yönelik ürün, çözüm ve hizmetler sunuyor. “Ben Yüksek Performans Kültürü’ne inanan bir yönetici oldum hep. Yani müşteriyi, pazarı, ülkeyi, dünyayı, rakipleri çok iyi bilmeniz ve çalışanınıza doğru hedef verebilmeniz ve tabii bunu ölçümlemeniz çok önemli” diyen Netcad Yazılım CEO’su Ali Güven’in verdiği bilgilere göre, çalışanlara, kolay ulaşılamayacak kadar zor ama peşini bırakmayacağı kadar da yapılabilir hedefler verilmeli. Bu süreçte, ölçümleme yapabilmenin daha da zor olduğunun altını çizen Ali Güven, “Bir şirketi veya bir kişiyi başkasının performansı ile değil, yapabileceğinin en iyisi ile kıyaslamak, ölçümlemek gerekir. Bu ölçümleme sonucunda en önemlisi ödüllendirme veya cezalandırmadır. Çünkü ne iş yaparsa yapsın, bir kişinin performansı karşılığında, bir ödül veya bir ceza alması yalnızca o kişiye değil şirketin geri kalanına da bir adalet mesajıdır. Ben organizasyonunun bir şirketin DNA’sı, süreçlerinin ise sinir sistemi olduğuna inanıyorum. Çünkü bir şirketin organizasyonu, onun pazara nasıl baktığını da gösterir. Organizasyon şeması ne kadar net ise o şirketin kafası o kadar nettir. Yöneticilerin bunu iyi kavraması gerekir” dedi.


Otomotiv dünyası bir bütün olarak değişiyor

KPMG’nin hazırladığı Küresel Otomotiv Raporu, otomotiv sektöründe 2030 yılına kadar yaşanacak gelişmelerle ilgili öngörüler sunuyor. Rapora göre sektördeki ana trendlerin ilk sırasına bu yıl da bağlanabilirlik ve dijitalleşme yerleşti. Sektör yöneticilerinin yüzde 59’u 2030 yılına kadar bağlanabilirlik ve dijitalleşmenin bir numaralı trend olacağını düşünüyor. KPMG Türkiye Otomotiv Sektör Lideri Hakan Ölekli, 5G ve bağlantılı trafik altyapısı gibi teknolojik gelişmelerin, otomotiv sektöründeki trendleri pekiştirdiğini söyledi. Ölekli, “Geleneksel otomotiv endüstrisinin teknoloji ve telekom sektöründeki büyük oyuncularla ve devlet kurumlarıyla işbirliği yaptığı yeni bir ekosisteme doğru ilerliyoruz. Paylaşım ekonomisi de bu ekosistemde önemli bir rol oynuyor. Araç paylaşımının artan popülerliği ise bunun bir örneği” dedi. Ölekli 2018’in, ‘dizel’ skandalına yanıt olarak ortaya çıkan ve motorlu taşıtlar için yeni test\onay döngüsü anlamına gelen “Küresel Hafif Araç Test Prosedürü” (WLTP) açısından

28

da önemli bir yıl olduğunu vurguladı. Ölekli, “WLTP’nin daha gerçekçi sonuçlar vermesi nedeniyle ortalama CO2 salınımı bir önceki döneme kıyasla yüzde 20 yüksek çıktı. Araç üreticileri belirli modellerin üretimini WLTP standartlarına uymadıkları veya yatırımların çok yüksek olması sebebiyle durdurdu. Ayrıca Eylül 2018’de, WLTP’nin başlamasından hemen önce araç satışlarında büyük artış yaşanırken, WLTP’nin devreye girmesi ile hızlı bir gerileme yaşandı. Bu düşüş eğiliminin 2019’da devam edip etmeyeceği ya da sadece bir tesadüf mü olduğunu bekleyip göreceğiz” ifadelerini kullandı. Rapora göre sektörde öne çıkan trendler şöyle: • Hammadenin önemi artacak: Araştırmaya katılan yöneticilerin 4’te 3’ü, bir ülkenin tercih edilen güç

aktarım teknolojisinin ardındaki destekleyici gücün hammadde olacağını düşünüyor. Uzmanların yüzde 77’si, düzenleyici makamın, Orijinal Ekipman Üreticileri (OEM) gündemini, sanayi politikaları aracılığıyla yöneteceğini öngörüyor. Ayrım ortadan kalkacak: Uzmanların yüzde 60’ına göre, gelecekte insan ve mal taşımacılığı arasında bir ayrım kalmayacak. Uygulamalı düşünceyi ekosistem destekli bir teknoloji yapısı ve ortak altyapı projeleriyle birleştiren şirketler mobilitede lider olacak. Çin’in yükselişi sürüyor: Yöneticilerin 3’te 2’sine göre 2030 itibariyle, araç üretiminin yüzde 5’inden azı Batı Avrupa’da gerçekleşecek. Çin ise özellikle bataryalı


elektrik araçları ile piyasada öne çıkacak ve e-mobilite piyasasını oluşturacak. Ürün değeri: Elektrikli araçlar pahalı bulunuyor Araştırmaya katılan yöneticilere göre, gelecekte birçok farklı güç aktarım teknolojisi birbirleriyle uyum içerisinde var olacak. 2040 yılı tahminleri ise şu şekilde dengeli bir tablo çiziyor: Bataryalı Elektrikli Araç (yüzde 30), Hibrit Araç (yüzde 25), Yakıt Pilli Elektrikli Araç (yüzde 23) ve İçten Yanmalı Motorlu Araç (yüzde 23). Uzmanlar, yakıt pillerine ilişkin yatırım önceliğinin ise en düşük seviyede olduğunu düşünüyor. Elektrikli araçlar ise pahalı görülüyor. Uzmanların yüzde 71’i, sürücülü ve sürücüsüz araçların birbirine karışmayacağına inanıyor. Şarj sorununu çözen altyapı ve yol davranış kurallarını belirleyen bir sistemin kurulduğu ve sürücüsüz araçlar için ayrı yolların oluşturulduğu senaryoda ise uzmanların yüzde 88’i, uygulama temelli bir ürün grubunu (metropol, şehir, vb.) tercih edeceğini belirtiyor. Müşteri değeri: Fiziki satış noktalarının sayısı azalacak Araştırmaya göre, OEM’lerin müşteri ilişkilerinde başarılı olacağına güvenen uzmanlar

da (yüzde 49) tüketiciler de (yüzde 42) artış gösteriyor. Veri gizliliği ve güvenliği öncelikli satın alma kriteri olmaya devam ederken, toplam sahip olma maliyetine ilişkin şeffaflık da aynı önem seviyesine ulaşmak üzere. Tüketicilerin araçlarını kişiselleştirmek için harcama yapmaya en çok istekli olduğu özellikler navigasyon sistemleri (yüzde 27), uyarlanabilir seyir kontrolü (yüzde 22) ve motor yükseltme (yüzde 16) olarak sıralanıyor. Araştırmaya katılan uzmanların yaklaşık yüzde 50’si, fiziki perakende satış noktalarının yüzde 30-50 arasında azalacağı kanısında. Yöneticilerin yüzde 82’si, perakende satış noktalarının var olmaya devam edebilmesi için tek yolun hizmet tesislerine veya kullanılmış araba merkezlerine dönüşmesi ya da kimlik yönetimine odaklanmak olduğuna inanıyor. Perakende satışı destekleyen gücün ürün olduğunu düşünen uzmanların oranı ise yüzde 80. Dolayısıyla uzmanların yüzde 92’si, satış sonrası ürün ve hizmetlerin büyük olasılıkla OEM faaliyetinin bir parçası haline geleceği kanısında. Ekosistem değeri: BT işbirlikleri Çin’i öne çıkartacak 2018 yılında önde gelen 15 mobil, teknoloji ve dijital web

şirketinin piyasa değeri, yine önde gelen 50 otomotiv şirketinin toplam değerinin 5 katına denk geliyordu. Bu da BT alanında faaliyet gösteren şirketlerin güçlendiğinin göstergesi. Otomotiv ve BT şirketleri arasındaki işbirliği ise her zamankinden daha gerçekçi bir boyuta ulaştı. Hatta uzmanların çoğu rekabetten ziyade işbirliğine inanıyor. Araç verileri açısından bakıldığında, OEM’lerin kazanan taraf olduğu görülüyor. Uzmanlar, otomotiv şirketlerinin verileri en iyi güvenlik ve performans odaklı hizmetlerle oluşturabilecekleri kanısında. Sektör genelinde geleneksel otomotiv şirketleri için kârlılığın düşmesi beklense de yöneticilerin bu konuda daha az endişeli olduğu görülüyor. Öncelikli kaygı noktası, tedarikçilerin etkilenmesi. Yöneticilerin yüzde 69’u, işlem sayılarında artış bekliyor. Bunun sebebi ise otomotiv şirketlerinin büyük dijital oyunculara yatırım yaparak, uzun vadede pazar paylarını genişletmeyi hedefliyor olması. Bu anlamda piyasayı son zamanlarda teknoloji devleri ile işbirliği yapan Çin’in domine etmesi bekleniyor. Araştırmaya katılan yöneticilere göre gelecekte pazar payını artırması en muhtemel şirket Toyota olarak görülürken, onu BMW ve Tesla izliyor.

29


CEO’ların 2019 yatırım gündeminde yapay zekâ var Uluslararası danışmanlık ve denetim şirketi EY’nin (Ernst & Young) Yapay Zekâ Araştırması’na göre; ABD’li CEO ve iş dünyası liderleri bu yıl yapay zekâya yatırım yapacak. Ancak araştırmaya katılanların yaklaşık yarısı Çin’i ABD’de yapay zekânın gelişimi karşısındaki en büyük engel olarak görüyor. Dünyanın lider danışmanlık ve denetim şirketlerinden EY, (Ernst & Young) ABD’li 500 CEO ve iş dünyası lideri ile yapılan görüşmeler sonucu oluşturulan Yapay Zekâ Araştırması’nın sonuçlarını açıkladı. Araştırma sonuçlarına göre; ABD’li üst düzey yöneticilerin %85’i teknolojiye duyduğu güvenin yükseldiğini ve yapay zekâ konusunda iyimser olduğunu ifade ediyor. Katılımcıların %87’si ise şirketinin 2019 yılında yapay zekâya yatırım yapacağını belirtiyor. CEO’lar ABD’nin yapay zekâ yarışında Çin’in gerisinde kalacağından endişeli Araştırma sonuçları, ABD’li CEO’ların yapay zekâ konusunda iyimser bir tutum sergilemelerine rağmen ABD’nin küresel yapay zekâ yarışında Çin’in gerisinde kalacağından endişe duyduklarına işaret ediyor. Yöneticilerin 30

yarısından fazlası (%52) ABD’nin küresel yapay zekâ yarışını önde götürdüğünü belirtirken, %50’si en iyi uzun vadeli yapay zekâ stratejisine ABD’nin sahip olduğunu ifade ediyor. Öte yandan yöneticilerin %47’si ise Çin’i ABD’de yapay zekânın gelişimi karşısındaki en büyük engel olarak gördüğünü dile getiriyor. Kamu-özel sektör işbirlikleri yapay zekânın büyümeyi teşvik etmesini sağlayacak EY Orta, Doğu, Güneydoğu Avrupa ve Orta Asya (CESA) Gelişmekte Olan Teknolojiler Danışmanlık Hizmetleri Lideri Alper Karaçar, konu ile ilgili şu değerlendirmede bulundu: “CEO’lar ve yönetim kurullarının teknolojinin şirketler üzerindeki gerçek etkisini görmesiyle birlikte yapay zekâya ilginin yükseldiğini gözlemliyoruz. Büyüme ve verimlilik odaklı bu

ilgi, şirketlerin yapay zekânın benimsenmesinde küresel bir yarışa girmesine neden oldu. Önümüzdeki dönemde yapay zekâ konusunda rekabet avantajına sahip olmayı hedefleyen şirketlerin yapay zekâ odaklı eğitim programları hayata geçirmeleri önem taşıyor. Bununla birlikte kamu ve özel sektör arasında gerçekleştirilecek işbirlikleri de yapay zekânın büyümeyi teşvik etmesini sağlayacaktır.” Yapay zekâ dönüşümünde gelecek 3 yıl yöneticiler için son derece kritik Araştırmaya katılan yöneticilerin %82’si yapay zekânın şirketlerini gelecek üç yıl içerisinde önemli bir ölçüde dönüştüreceğini öngörüyor. Yapay zekânın güvenirlik, tutarlılık ve süreklilik alanlarında şirketlerin ve çalışanların performansını yükseltmesi bekleniyor.



Tüketici bizzat perakende sektöründen korkuyor! KPMG’nin hazırladığı Tüketici Kaybı Barometresi araştırması, tüketicilerin son yıllarda yaşanan kişisel veri ihlallerinden dolayı perakende firmalarına olan güvenlerinin sarsıldığını gösteriyor. Araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 71’i, kişisel verilerinin bilgisayar korsanları tarafından çalınmasından ziyade, bunların perakende firmalarınca kötüye kullanılmasından endişe ettiklerini belirtti. Katılımcıların yüzde 45’i, online perakende firmalarından, kişisel bilgilerini saklamalarını ve başkalarıyla paylaşmamalarını beklediğini söyledi. Katılımcıların yüzde 34’ü, kişisel bilgilerinin saklanması ve üçüncü partilerle paylaşılması konusunda kontrol kendilerinde olduğu sürece, kişiselleştirilmiş alışveriş konusunda herhangi bir endişeleri bulunmadığını kaydetti. Araştırmaya göre, tüketiciler yüzde 48 ile en fazla perakende firmaları tarafından coğrafi konumlarının takip edilmesinden de rahatsız. KPMG Türkiye Tüketici Ürünleri ve Perakende Sektör Lideri Emrah Akın, “Perakendeciler, müşteri güvenini kaybetmemek için kişisel

32

verilerin korunması ve kullanılması konularında şeffaf olmalı. Bu noktada müşterilere, kişisel verileri üzerinde kapsamlı bir kontrol yetkisi tanınmalı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte tüketicilerin dijital ürün ve hizmetlerin nasıl sunulduğuna ilişkin beklentileri de yükseliyor. Güvenlik de müşterilerin dijital deneyimlerinin önemli bir parçası” dedi. Araştırmaya göre; tüketicilerle bilgi güvenliği yöneticileri arasında siber güvenlik konusunda farklı görüşler var. Müşterilerin yüzde 42’sinin önceliği olası bir siber saldırı sonrasında tüm kayıplarının karşılanması. Güvenlik şeflerinin önceliği ise siber saldırıdan etkilenen tüm taraflardan özür dilenmesi (yüzde 47) ve bilgi güvenliği ekibine direkt bir iletişim hattı kurulması (yüzde 47). Siber saldırı mağduru müşterilerin kayıplarının karşılanması ise güvenlik yöneticilerinin sadece yüzde 42’sinin önceliği. Araştırmaya göre, tüketicilerin kişisel bilgilerinin gizliliği açısından en riskli bulduğu teknolojilerin başında aplikasyonları (yüzde 78) ve Wi-Fi (yüzde 74) geliyor. Bunların

nesnelerin interneti (yüzde 69), bulut (yüzde 67) ve otomobiller (yüzde 56) izliyor. Katılımcıların yüzde 75’i mobil cihazlar ve uygulamalar tarafından toplanan kişisel verilerinin çalınacağından ya da kötüye kullanılacağından yana endişeli. Tüketicilerin yüzde 75’i bulut teknolojisi ve bağlantılı cihazlara korsan saldırılara karşı ek güvenlik getirilmesi gerektiği kanısında. Ama sadece yüzde 35’i, bu tür cihazlarda hassas bilgilerini kısıtlı şekilde kullanıyor ve güvenliği artırılmış cihazlar için daha fazla para vermeyi kabul ediyor. Katılımcıların yüzde 48 ile yarıya yakını finans kuruluşlarının, bankacılık için kullanılan mobil cihazların güvenliği konusunda tam ya da eşit sorumluluğa sahip olması gerektiğini düşünüyor. Tüketicilerin yüzde 56’sı da otomobillerinin haklanmasından endişe duyduğunu, yüzde 73’ü gelecek 5 yıl içerisinde araçlarının haklanmasından korktuğunu belirtiyor. Araştırma, müşterilerin, araçların siber güvenliği konusunda üreticilerden beklenti içerisinde olduklarını da gösteriyor.


33


Sağlık hizmetlerinde daha güvenli bir IoT için 7 adım Nesnelerin interneti (IoT) cihazları sağlık hizmetlerinde eşi benzeri görülmemiş faydalar sunabilir. Hasta sonuçlarının iyileştirilmesi, personel verimliliği ve operasyonel maliyet tasarrufu sağlanırken, yeni güvenlik riskleri de beraberinde gelebilir. İnternete bağlanabilir her türlü cihaz potansiyel risk teşkil edebilir; hatta kablosuz ampuller bile… Bu tehditleri en aza indirgemek için ise çok katmanlı bir güvenlik yaklaşımı gerekiyor. *Ersin Uyar Adım 1: Ağınızı hem içeriden hem de dışarıdan tanıyın Network’ünüze bağlı IoT altyapısını güvenceye almak için tam olarak neyin yürürlükte olduğunu bilmeniz gerekir. Daha fazla çalışan ve kullanıcı network hakkında bilgi sahibi oldukça, bu kişilerin ağa bağlı olup olmadıklarını kontrol etmek zorlaşıyor. Ne de olsa artık ağa bağlananlar sadece IT profesyonellerinden ibaret değil. Görev bazlı yönetim ve network segmentasyonlarının yer aldığı modern bir ağ çözümü, bu tehditle başa çıkmak için müthiş bir başlangıç noktasıdır. Bu çözümler, network ve güvenlik yöneticilerinin ‘nesneler’ ve cihazlar arasındaki politika belirlemesini mümkün kılacak. Böylece isteyen herkes ağa giremeyecek. Bunun da ötesinde, hangi veri ve uygulamaya kimin erişebileceği ve kimlerin bu ağ ve cihazları yönetip koruyabileceğini belirleyen izinleri de koymaları mümkün. Bu çözümler, ağdaki bağlantıları

34

otomatik olarak izler ve IT personelinin karantina aksiyonu almasına gerek kalmadan ayrıştırabilir. Atanmış IT personeli, şüpheli kötü niyetli olaylara karşın aksiyon almaları için bilgilendirilecektir.

için ayrılmaz bir unsur. Aynı zamanda, bu, kurumların halihazırdaki ekipmanlarını daha iyi kullanmalarını sağlayarak, IoT’nin sağlık hizmetlerinin bir parçası haline gelmesine neden olacaktır.

Adım 2: Kullanıcılar, cihazlar ve nesnelerin görevlerini bilin Network’ün verimli çalışmasından emin olmak için sayısız cihazın taşıdığı verilerin iletimi, network’teki konumlanmaları ve hem birleşik hem de yenilikçi bir deneyim için nasıl kullanıldıklarını değerlendirmek önemlidir. Sağlık hizmetlerinde, ameliyat odasında fiziksel olarak bulunmadan, hastanın kalp atış hızı gibi yaşamsal faaliyetler takip edilebilir. Bu beceri, olası bir sorunu tıbbi görevlilere gerek kalmadan hızlıca tespit etmek ve harekete geçmek (örneğin, yakınlardaki hemşireyi uyarmak) için kritik olabilir. Açıkça görülüyor ki, bu tip kullanımlar sağlık kurumlarının güvenli ve verimli çalışması

Adım 3: Değişiklikleri takip etmek için yapay zekayı kullanın Cihazların network üzerinde tek bir yönetim platformunda bir araya getirilmesi ile güvenlik personeli elindeki ekipmanları bütüncül bir şekilde ele alıp daha akıllıca güvenlik politikaları tesis etmeye başlar. Fakat gerçek şudur ki, bir ağı güvenceye almak için ne kadar planlı ve sabırlı olunsa bile, tehditler yine de bir yolunu bulabilir. Neyse ki, en yüksek becerileriyle mücadele etmek isteyen kuruluşlar için yapay zeka tabanlı makine öğrenimi, erken ve orta derece tehdit senaryoların tanınmasına yardımcı olma adına daha sofistike bir hale


bürünüyor. Sofistike siber saldırılar birkaç ay içerisinde zamanla kendini gösterir ama analitiğin devreye girmesiyle bu teknoloji genellikle kullanıcı cihazının profilinde kalıplara uymadığını gösteren davranış değişikliklerini tespit edebilir. Nitekim yakın tarihli bir rapor, güvenlik ihlallerinin üçte ikisinin dahili güçler tarafından değil, içerideki aktörler aracılığıyla gerçekleştiğini gösterdi. Yapay zeka ile birlikte güçlü bir erişim kontrol çözümünün bir araya getirilmesi, şüpheli cihazların veya çalışanların -güvenlik ekiplerinin özellikle ilişkili anormallikleri analiz etmeye odaklanmalarını sağlamak için- geçici olarak karantinaya alınmalarını sağlar. Bu yolla elde edilen tasarruflar, IT ekiplerinin güvenlikte daha proaktif bir pozisyon almaları için iş yüklerini dengelenmesine izin veriyor. Adım 4: Ağınızı daha iyi bir güvenlikle şekillendirin Siber saldırıların küresel yükselişiyle beraber, network ve güvenlik ekipleri arasındaki bağlantı artık kesilemez. Birincil güvenlik ögeleri, daha sofistike güvenlik politikalarının network geçidini sağlamak veya bant genişliğine erişim izni vermek için ağa gömülmelidir. Bununla ilgili karşılaşılabilecek zorluk, tarihsel olarak bazı özelliklerin standart olarak değil, isteğe bağlı olarak yerleştirilmesidir. Bu yüzden, cihazlar ve uygulamalar, network tasarımındaki risk unsuru oluşturabilecek kusurları pas geçebilir. Günümüzde hem kablosuz hem de kablolu networklerde gömülü güçlü güvenlik özellikleri, IoT ve mobiliteyle beraber saldırı yüzeyinin katlanarak büyüyen bir dünyada güvenlik ekiplerinin

bunu yapabilmesini sağlar. Bu, güvenlik stratejisine içeriden bir yaklaşım gerektirir. Adım 5: Sadece varsayılan ayarları kullanmayın Varsayılan kimlik bilgileri ve parolaları değiştirmemenin bir sonucu olarak ortaya çıkan ihlallerin ne kadar sık yaşandığını duymak şaşırtıcı olabilir. Gerçek şu ki, bugüne kadarki IoT ile ilişkili ihlaller, kurumların güncelleme yapmaması nedeniyle mağduriyetle sonuçlandı. Tedarikçiler, şimdilerde daha da akıllandılar; şaşırtıcı bir şekilde, internette sergilenen standart “yönetici” ve “parola” varsayımlarından daha farklı seçenekler sunmaya başladılar. Yine de, bu, internete bağlı her cihaz için özel kimlik bilgisini gerektirmez. Bunun yerine, rol bazlı güvenlik tavsiyelerine bağlı kalan karakter uzunlukları ve kombinasyonları bütün cihazlar için uygulanabilir. Sağlık hizmetlerinde bu görev biçilen tüm kapı kilitlerinin ya da kalp ritmini ölçen ekranların, benzersiz kimlik bilgilerine sahip olabileceği anlamına gelir. Doğru kimlik bilgilerini giren çalışanlar, konumlarına, cihaz tiplerine ve kurumsal yönetişime bağlı olarak belli başlı uygulamalara erişebilirler. Bu, güvenlik ekiplerine çoklu kimlik doğrulamasından, bir güvenlik yazılımı güncellemesi ya da daha fazla denetimin sağlandığı karantina sürecine kadar uzanan ölçekte gerçekleştirilen bir dizi eylem değişikliğinde kuralları koyabilecek parametreleri kullanma şansı verir. Adım 6: Güvenlikte en zayıf halka çoğu zaman insanlardır Halihazırdaki teknolojiden ya da yürürlükte verilen izinlerden bağımsız olarak, cihazları

kullanan ve erişen bireyleri eğitmek, bilgilendirmek ve izlemek kritik öneme sahiptir. Bilindiği üzere, güvensiz uygulamalar genellikle zayıf bir anlayışın sonucudur. Organizasyonun güvenliğini sürdürme yolunda, yürürlükteki protokollerin anlaşılması için tüm personeli düzenli olarak gözden geçirmek ve yeniden onay sürecine almak kritik önem taşır. Parola koruması ve istemi ile bir dizi süreç ve alıştırma yaratarak, çalışanlar, networkün güvenli kalmasını sağlamak adına kendilerine düşenleri yapabilirler. Bireylere özgü parola istemi, herkesin sahip olduğu sağlam bir koruyucu çeper inşa etmek hem kendi kimlik bilgilerini hem de nihayetinde networkü korumak için anahtar görevi görür. Adım 7: Yeniden değerlendirme ve gözden geçirme Ağın güvenliğini sağlamak için ne kadar çaba sarf edilirse edilsin, yapılacaklar hiçbir zaman tam olarak bitmez. Bunun yerine organizasyonların, yeni teknolojiler ve öneriler ortaya çıktığı müddetçe uygulamalarını dönüştürmek ve geliştirmek için çaba harcamaları gerekir. Bu, herkesin güvenlik konusunda uzman olması anlamına gelmez. Tam tersine, yeniliği takip etmeleri ve sektörü geliştirmeleri için kurumların, tedarikçilerini ve iş ortaklarını gözden geçirmeleri anlamına gelir. Tüm bu adımları atmak güvenliği garanti etmez fakat güvenlik konusunu ciddiye alan sağlık kuruluşları, insandan, süreçten ya da teknolojiden doğan zayıflıkların büyük bir kısmını önleyeceklerdir. *HPE Aruba Ülke Müdürü

35


Dijitalleşmede madalyonun iki yüzüne de bakın! Aon’un, hızla dijitalleşen şirketlerin karşı karşıya kalabileceği sekiz farklı alandaki riskleri inceleyen 2019 Siber Güvenlik Risk Raporu, şirketlere teknolojinin kazanımlarından faydalanırken, siber risklere karşı hazırlıklı olmaları tavsiyesini yapıyor.

36


Aon’un Siber Risk Çözümleri Birimi, 2019’da dijitalleşme sürecindeki şirketlerin karşı karşıya kalması muhtemel şu sekiz risk alanına odaklanıyor: Teknoloji, tedarik zinciri, IoT, iş faaliyetleri, çalışanlar, şirket birleşmeleri ve satın almalar, yasal düzenlemeler ve yönetim kurulu. Sonuçları değerlendiren Aon Türkiye Eş CEO’su Selda Oknas, şunları söyledi: “2019’da dijitalleşen dünyada oluşan büyük fırsatlar, büyük riskleri beraberinde getiriyor. Siber risklere karşı tedbir alma ihtiyacının katlanarak artacağını öngörüyoruz. Teknoloji ve dijital dönüşümün sunduğu fırsatlardan yararlanırken, şirketleri siber saldırılara karşı koruyacak tedbirleri de eş zamanlı olarak hayata geçirmelerini yönetim kadrolarına tavsiye ediyoruz. 2019 Siber Riskler Raporu, kurumların özellikle tehdit istihbaratı paylaşımına destek vermeleri gerektiğini gösteriyor. Farklı sektörler ve kurumlar arasındaki siber güvenlik dayanışması, şirketlerin en değerli varlıkları olan dijital bilgilerin güvenliğinin sağlanmasına önemli katkıda bulunacak.” Öncelikler uygulanmayı bekliyor Aon’un raporunda öne çıkan tespitler şöyle: Teknoloji: Teknolojinin daha yoğun ve geniş kapsamda kullanılması, şirketlerin iş yapış biçimlerinde köklü değişikliklere neden oluyor, siber saldırılara yönelik yeni zafiyetler yaratıyor. Şirketler, bu yeniliklerin farklı riskleri beraberinde getirebileceğinin farkında olmalı ve dijital dönüşüm süreçleri devam ederken, bu riskleri yönetebilmeli. Tedarik zinciri: Tedarik

zinciri tarafında iki eğilimin, siber risklerin de artmasına neden olabileceği öngörülüyor. Bunlardan biri, mobil ya da IoT özellikli yeni nesil cihazlar vasıtasıyla bulut ortamlarına genişleyen ve siber saldırı riskine maruz operasyonel verilerin artması. İkincisi ise üçüncü, hatta dördüncü taraf tedarikçilerin ve hizmet sağlayıcılarının, siber saldırganların şirketlerin tedarik zincirine ulaşabilecekleri yeni arka kapılar sunması. Nesnelerin interneti: Pek çok şirketin, işlerini yürütürken kullandığı konferans sistemleri, güvenlik kameraları, yazıcılar, bina otomasyon sistemleri gibi ağ bağlantılı IoT cihazlarının sayısı, şirketlerin yönetimindeki BT varlıklarının sayısını aşabiliyor. Yani, şirketler IoT cihazlarının tamamını güvenli yönetemiyor, hatta bu cihazların envanter kaydını dahi tutmuyor. Bu da şirketlerin veri ihlaline uğramasına neden oluyor. İş faaliyetleri: Endüstriyel kontrol sistemleri ve kritik kamu hizmetleri altyapıları geleneksel anlamda bağımsız ağlar olarak işletilmekle birlikte, bu sistem ve altyapıların büyük bir kısmı internete bağlanmakta ve geleneksel BT ortamlarına entegre olmakta. Bu durum operasyonel verimliliği artırırken, potansiyel siber saldırı alanını da genişletmekte, saldırganlar için şirketin BT ağının tamamına ulaşabilmeyi kolaylaştırmakta. Yetersiz yedekleme süreçleri de siber saldırıların, kurumların iş faaliyetleri üzerindeki etkisinin şiddetli olmasına yol açıyor. Çalışanlar: Gerek kötü niyetli gerekse ihmal sebepli olsun, çalışanlar hala veri ihlali vakalarının en yaygın nedenlerinden biri. Kurumların, kurum içi siber güvenlik

risklerini azaltmak için kapsamlı bir yaklaşım geliştirmeleri gerek. Bu doğrultuda, güçlü veri yönetimi, kurum genelinde siber güvenlik politikalarının iletişimin yapılması, etkin erişim ve veri koruma kontrollerinin uygulanması önemli. Şirket birleşmeleri ve satın almalar: Siber saldırganlar, sıklıkla daha büyük firmalar tarafından satın alınma sürecinde olan firmaları hedefliyor. Yeni bir birleşme veya satın alma sürecinde, anlaşma tamamlanmadan önce meydana gelebilecek bir siber saldırı, satın alma fiyatını düşürebiliyor. Satın alan şirketin kendi kurumsal siber güvenlik yaklaşımları ne kadar güçlü ve sorunsuz olsa da, özellikle satın alınacak ya da birleşilecek hedef şirketin aynı şekilde siber güvenlik önceliklerini yerine getirdiğinden emin olması şart. Yasal düzenleme: 2018 Mayıs ayında yürürlüğe giren ve Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde uygulanmaya başlanan GDPR (Avrupa Birliği Genel Veri Koruma Yönetmeliği), ihlali durumunda, siber güvenlikle ilgili olarak 20 milyon avro’ya ya da bir kuruluşun yıllık küresel cirosunun yüzde 4’üne varan yaptırımları beraberinde getiriyor. Öyle ki, 2018’deki veri ihlallerinin sorumlusu olan şirketlerin GDPR kapsamındaki ihlallerinin netleşmesi durumunda, şirket başına 500 milyon dolar ile 1 milyar doların üzerinde para cezası alabileceği tahmin ediliyor. Yönetim kurulu: Yönetim kurulu üyelerinin, siber güvenlikle ilgili daha kararlı bir tutum sergileyerek, hem siber güvenlik yönetimiyle ilgili alınan aksiyonlar hem proaktif tedbirler konusunda tüm şirkete bu anlamda da önderlik etmesi önemli.

37


2019 yılı teknoloji trendleri: Güven zincirini koruyabilecek miyiz? 2018 yılı her ne kadar yazılım, donanım ve çevrimiçi servislerin gelişimi adına parlak bir yıl olsa da, teknoloji liderlerinin verimlilik ve karlılığın yanı sıra güven kavramının güçlendirilmesi adına almaları gereken dersler de var. Özel araçlar, artırılmış gerçeklik, 3 boyutlu baskı teknolojisi... Teknoloji irdelenecek, potansiyeli keşfedilecek, zaman kazandıracak pek çok kavramı beraberinde getiriyor. Diğer taraftan teknoloji ve insan iç içe geçtikçe kişisel ve ticari verilerin toplanması ve kullanılmasıyla ilgili endişeler de su yüzüne çıkıyor. Bugün hangi teknolojiyi ne ölçüde verimli kullandığınız kadar, müşterilerinize ve iş ortaklarınızla aranızdaki güven köprüsünü sağlam tutmak da önemli. Ama işin bu tarafında yolunda gitmeyen bir şeyler var. Son dönemde iyice ısınan ticaret savaşları ve küresel gerilimler

38

de teknoloji şirketlerinin daha güçlü rekabet etmek ve inovasyon stratejilerini daha ileri taşımak için ihtiyaç duydukları küresel ticaret fırsatlarına ulaşmayı zorlaştırıyor ve tedarik zincirlerine zarar veriyor. PwC’nin 22. Yıllık Küresel CEO Anketi’ne göre teknoloji liderleri arasında 12 ay boyunca kuruluşlarının gelir artış potansiyeline “çok güvendiklerini” ifade edenlerin oranı sadece yüzde 40. Güven göstergesi de son 5 yılın en düşük seviyesinde. Peki bunu düzeltmek için inovasyon yeterli olacak mı? Geçtiğimiz birkaç yıl boyunca, yaşam tarzımızı ve işletmelerin

çalışma şeklini büyük ölçüde etkilemesi beklenen, heyecan verici ve ümit vaat eden bazı teknolojilerin yükseldiğine şahit olduk. Yapay zeka, AI, artırılmış gerçeklik, blok zinciri, otonom hava araçları, Nesnelerin İnterneti (IoT), robotik teknolojiler, sanal gerçeklik, 3 boyutlu baskı, bulut tabanlı bilgi işlem ve otonom sürüş teknolojilerini bunlar arasında saymak mümkün. Ama bunların hiçbiri sürekli bir yatırım getirisi sağlayacak ölçüde yaygınlaşamadı. Bu da tüketici gözünde teknolojinin dünyayı nasıl değiştirdiğini net olarak açıklarken zorlanmamıza sebep oluyor. Robotik, yapay zeka


gibi uygulamaların tüketiciye doğrudan temas eden yüzeyleri şimdilik oldukça sınırlı. Üstelik bu gibi teknolojiler sosyal hayata, etik değerlere, algoritmaların neden olduğu önyargılara ve istihdama yönelik pek çok tartışmayı da beraberinde getiriyor. Toplum otonom sistemlerin yaptığı hatayı kolay affetmiyor. Yeni teknolojiler güvene ihtiyaç duyuyor Diğer yandan teknolojinin bu sorunları akademik inovasyon perspektifinden ele alarak kaybedecek zamanı yok. Çünkü işler o kadar uzun süre bekleyemiyor. Yine de teknoloji şirketlerinin ve teknoloji satın alan şirketlerin, yeni teknolojilerin ortaya çıkardığı büyük sorunların çözümünde istekli davranması ve bu sorunların nasıl ele alınması gerektiği konusunda gerçekçi

yaklaşımlar sunabilmesi gerekiyor. Böylece yeni teknolojiler olgunlaştıkça değerli ve güvenilir ticari araçlar haline dönüşebilir. İşin bir de bireysel gizliliği ciddiye alma ve hassas müşteri verilerini koruma kısmı var. Facebook ve Google gibi şirketler üzerindeki kamuoyu ve politik baskı, tüm teknoloji sektörü için değişen bağlamın bir göstergesi niteliğinde. İnternet kullanıcıları için daha fazla gizlilik sağlamak adına güçlü önlemler Avrupa Birliği ülkelerinde çoktan yürürlüğe girdi, ancak ABD’de ve dünyanın diğer pek çok yerinde bu sorun hala devam ediyor. Veri gizliliği konusundaki genel odaklanmaya rağmen, ankete dahil olan teknoloji CEO’larının sadece yüzde 20’si, iş dünyasında güven eksikliğinin gelir beklentileri için bir tehdit olduğunu ve bu konuda “son derece endişeli” olduklarını

söylüyor. Bu ciddi bir dar görüşlülüğe işaret ediyor olabilir. Teknoloji sektörünün içindeki ve dışındaki şirketler giderek artan oranda müşterilerden ve diğer kaynaklardan daha fazla kişisel veri toplamaya bağlı dijital iş modelleri kurguladıkça, sundukları hizmetler kullanıcıların hayatlarına ve kurumsal müşterilerin iş faaliyetlerine daha derinlemesine dokundukça güven hayati bir konu olmaya devam edecek. Bu güveni kırmak önemli sonuçlar doğuracaktır. İnsanlar kişisel verilerinden vazgeçmeye daha az istekli hale gelebilirler. Yapay zeka, nesnelerin interneti ve otonom sürüş gibi teknolojilerin yaygınlığı, bilgi güvenliği, mahremiyet ve kişisel güvenlik üzerindeki endişeler nedeniyle hız kesebilir. Kurumsal müşteriler, satın aldıkları ve uyguladıkları teknolojilerin

39


kendi itibarlarını tehlikeye sokacak şekillerde davranacağı endişesine kapılabilir. Güven nasıl temin edilir? Bu nedenle, teknoloji riskinin daha iyi yönetilmesi ve güveni artırma çabaları sektörün tamamı için bir zorunluluktur. Bu noktada kalmak artık işe yaramayacak. Veri kullanımı ve şeffaflık gibi konuları dışarıda bırakarak, sadece siber güvenlik konularına odaklanmak tüketicilerin ve kural koyucuların gözünde teknolojinin güvenli olduğunu kanıtlamaya yeterli olmayacak. Bunun yerine, siber güvenlik önlemlerinin şirketlerin dijital gizliliği korumada proaktif bir şekilde nasıl bir rol üstlendiğini ve kişisel verilerin kötüye kullanılmasına karşı neler yapılabileceğinin örnek olarak sunulması gerekecek. Teknoloji şirketleri, potansiyel riskleri önlemek için gereken özel yetenekleri ve organizasyonel yapıları geliştirirken veri kullanımı ve güven ile ilgili konularda

40

bütünsel ve sürdürülebilir bir etik yaklaşımı benimsemek zorunda. Bunun için: • Potansiyel iç riskleri ve yönetmek, en aza indirmek için operasyonel kapasiteyi tanımak için güvenilir yönetişim mekanizmaları kurgulanmalı. Şirketlerin, yeni teknolojilerin sonuçlarını ve pazara nasıl getirildiklerini, kullanıcı bilgilerini gizlice yakalayan uygulamalar olup olmadıklarını analiz etmeli. Potansiyel sorunları önceden tahmin edebilmeli ve ortaya çıkarlarsa bunlarla açık bir şekilde başa çıkabilmeli. • Yeni teknolojiler ve teknolojiye bağlı iş modelleri piyasaya sürülürken birçok şirketin yapmaya çalıştığı gibi, devlet yetkilileri ve politika yapıcılarının taş duvarlarla kaplanması, güveni artırmanın yolu değildir. Bir kurul ve üst düzey bir ekip, politika

yapıcıları yeni teknolojilerin kullanımı ve potansiyel sonuçları konusunda eğitmeli bu teknolojileri düzenlemek için makul kurallar geliştirme konusunda onlarla işbirliği yapmalı. Hükümetin bu konuya dair düzenlemelerini aktif olarak şekillendirmeye odaklanmalı. • Hataların özgürce kabul edildiği ve çalışanların riskli davranışlar hakkında konuşmaya istekli olduğu bir kurum kültürü teşvik edilmeli. Kendini koruyan tutum genellikle eski, bürokratik şirketlerin ortak sorunudur. Ancak bu durum teknoloji şirketlerinde de giderek artan bir sorun haline gelmektedir. Burada, aşırı risk almaya aşırı teşvik eden tazminat programlarını yeniden değerlendirmek, hızlı bir fark yaratabilir. Kurumsal verim adına bu önemli.


3


Gururluyuz! Perakende #1 Akıllı Telefon dağıtıcısı Türkiye #1 Giyilebilir Aksesuar dağıtıcısı Perakende #1 Tablet dağıtıcısı

4


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.