İzmir 17

Page 1

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ CULTURE & TOURISM MAGAZINE HAZİRAN-TEMMUZ/JUNE-JULY 2012 YIL / YEAR: 3 SAYI / EDITION: 17 ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

SEFERİHİSAR-MENDERES

İç Mimarinin bir başyapıtı: Efes Yamaç Evleri 2

The address for those looking for serenity during their vacation

A masterpiece of interior design

Tatilde huzur arayanların adresi



İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

1


İmtiyaz Sahibi / Publisher on Behalf İZMİR VALİLİĞİ İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü adına Abdülaziz EDİZ İl Kültür ve Turizm Müdürü / Director of Culture and Tourism

Genel Yayın Yönetmeni / Publishing Director Cengiz KESKİNER İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Provincial Directorate of Culture and Tourism

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Responsible Manager of Editorial Department

Ali AKSAKAL İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Provincial Directorate of Culture and Tourism

Yayın Kurulu / Editorial Board Yayın Kurulu Başkanı / Head of Editorial Board Haluk TUNÇSU Vali Yardımcısı / Lieutenant Governor Prof. Dr.Şadan GÖKOVALI - Prof. Dr. Füsun BAYKAL Doç. Dr. Gözde EMEKLİ- Hamdi TÜRKMEN Sirel EKŞİ M. Kaan ERGE - Talat AYDİLEK İsmail GÖÇMEN - Güzfent DİLEMRE Nalân MELEK - Zeynep GÜVERCİN GÖÇMEN Mehmet İŞLER ETİK Başkanı Presedent of ETİK

Bülent TERCAN ETİK Başkan Yardımcısı

50

32 / Expo İzmir sunumu büyük beğeni topladı

Izmir’s Expo presentation was a big success

36 / ETİK’ten turizm zirvesi gibi genel kurul

ETİK’s general assembly turned into a tourism summit

44 / Kalplerin uyanışına tanıklık ediyor

Witnesses the awakening of the hearts

Vice Presedent of ETİK

50 / Tatilde huzur arayanların adresi

Danışma Kurulu / Consultative Board Başkan: Güman KIZILTAN Prof. Dr. Öcal USTA - Prof. Dr. Alp TİMUR Prof. Dr. İge PIRNAR - Necmi ÇALIŞKAN Alex BALTAZZI - Dilek GAPPİ Özer MUMCU - Veysi ÖNCEL

İzmir Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr ve www. izmirkulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz. You can have İzmir Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.izmirdergisi.com, www.izmir.gov.tr and www.izmirkulturturizm.gov.tr.

Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

The address for those looking for serenity during their vacation

64 / Kordelya’nın ilk Katolik Kilisesi: St. Helen

Kordelya’s first Catholic Church: St. Helen

70 / İç Mimarinin bir başyapıtı: Efes Yamaç Evleri 2

A masterpiece of interior design: Ephesus Terrace Houses 2

84 / “Tanınmayan yer sevilmez, sevilmeyen yer de vatan olmaz”

“You don’t like the place you don’t know and you can’t call the place you don’t love home”

96 / İzmir’de festival ateşi 26. kez yanıyor

ISSN: 977-1309 2642 İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 232 483 51 17 Faks: +90 232 483 42 70 E-Posta: iktm35@kulturturizm.gov.tr www.izmirkulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık

2

64

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

The fire of the festival burns for the 26th time in İzmir


70 106 / İzmir’in İki Seçkin Yapısı: Milli Kütüphane ve Elhamra Sahnesi

Two of İzmir’s most elite structures: The National Library and Elhamra Stage

116 / Yorgun ama büyüleyici kent Moskova

A tired but enchanting city

128 / “İzmir’in markası sanat olmalı”

“Art must be Izmir’s brand”

132 / “İzmirimize otel yatırımı daha da artmalı”

“We need more hotel investments in Izmir”

138 / Adala 12 bin yıllık volkanik cennet

A 12 thousand year old volcanic paradise: Adala

96 Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü Editorial Coordinator Sibel HEKİMOĞLU

REKLAM / ADVERTISING Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator İrfan IŞIK

Muhabir / Interviewer Derya ŞAHİN Serap GÜZELCAN

Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives Hakan KÜL Dilem ŞANLI Derya ÇOLAK

Fotoğraf Editörü / Photo Editor Süleyman DUMAN

Finans / Finance Dila Emral AYDIN

Grafik Tasarım / Graphic Design Rahşan AKSOY Sibel KAŞIKÇI Neslihan EDİZ Kapak Fotoğrafı-Cover Photo Süleyman DUMAN Çeviri / Translation Roxanne YURCHAK

144 / İzmir butik müzelerle renkleniyor

İzmir is jazzed up with boutique museums

150 / Doğal, kolektif ve barışçıl bir yaşam çağrısı

A call for a natural, collective and peaceful life

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti. 1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 (pbx) Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr bilgi@renklikalem.com.tr Baskı Yeri /Printing: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı Baskı Tarihi /Printing Date: 25.06.2012

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

3


‘’İzmir will be a star’’ Izmir is a unique city, the pearl of Ionia, where the entire world finds a peace from itself. Today, Izmir is welcoming the world with open arms with all its beauties and riches and shows us how big a heart it has. It is our duty to bring those natural and historical assets to future generations and EXPO is a big opportunity in doing that. EXPO, which will contribute greatly in taking Izmir to its rightful place, is one of the events I consider to be very important. I believe that Izmir, which welcomed 1, 5 million tourists last year, will be a star like Paris and London after this event. İzmir, with the green area established in İnciraltı for EXPO, will be a more popular destination. The organization of such a big event like EXPO in a unique city like İzmir and with an assertive theme like health, will greatly contribute to our culture, tourism and economy and in return, Turkey and the entire world will win. After our works which we are conducting with great care after our experience in 2011, Izmir will be greatly rewarded

4

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

and praised. That is why EXPO is one of our country’s most important projects. This is a great opportunity for us and for future generations. I urge all the people of Izmir to recognize this great opportunity and support us on our cause. Support in our efforts come from nongovernmental organizations that always push us to do better, the Governorship, the Metropolitan Municipality, all local authorities and institutions and most importantly, the locals of Izmir. I am proud of the works the City Cultural and Tourism Derectorate has achieved in advertising our city to the world. I would like to thank all the contributors of this magazine, which is the directorate’s gift to Izmir- an institution that has always supported me- and salute the people of Izmir with warmth.

Ertuğrul Günay Minister of Culture and Tourism


“İzmir yıldız olacak’’ Tüm dünyanın kendinden bir parça bulduğu, doğası, kültürü, tarihi ve insanıyla bağ kurduğu eşsiz bir kent İyonya’nın incisi İzmir. Geçmiş ve geleceğin muhteşem ahengiyle, tüm güzellikleri ve zenginlikleriyle İzmir bugün, dünyaya kucak açmakta; topraklarının, kültürünün ve insanının ne kadar büyük bir kalbi olduğunu göstermektedir bizlere. İzmir’de doğanın ve tarihin bize sunduklarını gelecek nesillere aktarmak sadece İzmir’e değil, Türkiye’ye ve tüm dünyaya borcumuzdur. EXPO ise bunun için büyük bir fırsattır. Türkiye’nin çok kültürlü yapısını, farklılıkları kucaklayan anlayışını, misafirperverliğini en iyi yansıtan kentlerimizden birisi olan İzmir’in hak ettiği yere gelmesine önemli katkıları olacağını düşündüğüm EXPO, benim büyük önem verdiğim etkinliklerden birisidir. Geçtiğimiz yıl 1.5 milyona yakın ziyaretçiyi ağırlayan İzmir’in, milyonlarca kişiyi kente getirecek bu etkinlik ile Paris ve Londra gibi bir yıldız olacağına inancım tamdır. İzmir, İnciraltı’nda oluşturulacak kentsel yeşil alan ile Türkiye’nin gurur duyacağı, dünyanın ise gıptayla bakacağı bir destinasyon haline gelecektir. İzmir gibi eşsiz bir kentte, İnciraltı gibi büyüleyici bir bölgede, sağlık ve termal turizm gibi iddialı olduğumuz bir konuda, EXPO gibi büyük bir etkinliğin gerçekleşmesi kültürümüzü, turizmimizi ve ekonomimizi hak ettiği yere taşıyacak ve hem Türkiye hem dünya kazanacaktır. Bu önemi kavrayarak,

EXPO 2011’de kazandığımız tecrübe ile daha bilinçli bir şekilde yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda İnciraltı’nın yeşilliği ve EXPO’nun şanı İzmir’e armağan olacaktır. İşte bu sebeple EXPO, ülkemizin en önemli projelerinden birisidir. Bu fırsat tüm İzmir, tüm Türkiye ve gelecek nesillerimiz için altın değerindedir. Ben de tüm İzmirlileri bu değeri fark ederek, bizim için bir mücevher olan İzmir’in turizmin incisi olması ve ülkemizin zirveye taşınması yolunda bize destek olmaya davet ediyorum. İzmir’i parlak bir geleceğe taşımak için yürüttüğümüz çalışmalarda bizi teşvik eden, daha iyisini yapmaya heveslendiren de sivil toplum kuruluşlarının, başta Valiliğimiz ve İl Büyükşehir Belediyesi olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarının, özellikle de İzmir halkının desteğidir. İzmir’i ve Türkiye’yi tüm dünyaya doğru tanıtabilmek için İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce toplumun her kesimi ile işbirliği içerisinde yürütülen çalışmaları dikkatle takip etmekteyim. Bakanlığım ve İzmir Milletvekilliğim süresince her daim yanımda yer alan İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün İzmir’e armağanı olan ve 2009 yılından bu yana İzmir’in tanıtılmasına değerli katkılar sağlayan derginizin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyor, tüm İzmirlileri en içten saygıyla selamlıyorum. Ertuğrul Günay Kültür ve Turizm Bakanı

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

5


Güncel / Actual

Christie’s müzayede kataloğu kapağında bir Türk sanatçı

Yurtiçinde ve yurtdışında birçok sergiye davet alan Fırat Neziroğlu, düzenli olarak katıldığı dünyanın en seçkin müzayedeleri Christie’s / Dubai ve Sotheby’s / Londra’da eserleri ile Türkiye’yi temsil ediyor. Müzayede katolog kapağında üretimiyle yer alan sanatçı, Anadolu’nun geleneksel kilim tekniğini uygulayarak eserlerini oluşturuyor. Neziroğlu, yün, pamuk, keten hatta kağıt kullanarak dokuduğu eserlerinde günün kavramlarını portrelere yansıtıyor. “Bir sanatçının ulaşmak istediği nokta, kendi sanat dili olmasıdır. Bu da özgün bir teknik ve bakış açısı ile harmanlanıp ortaya çıkar” diyen Neziroğlu, dokumalarında misina ipliği kullanıyor.

A Turkish artist on the cover of Christie’s auction catalogue

Fırat Neziroğlu, who is invited to many exhibitions all around the world, is representing Turkey at elite auction houses Christie’s / Dubai and Sotheby’s / London with his artworks. The artist, who is featured on the cover of the auction catalogue, establishes his artworks by applying Anatolia’s traditional carpet technique. Neziroğlu ref lects current issues on his portraits which he weaves from wool, cotton, f lax and even paper. Neziroğlu, who says “An artist’s target is to establish his own art language and this is formed with combination of a unique technique and viewpoint”, uses fishing line rope in his woven fabrics.

Çim konserlerinin ilki Zuhal Olcay’dan

2009 yılından bu yana İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ücretsiz düzenlenen ‘Çim Konserleri’ Zuhal Olcay’ın muhteşem performansı ile başladı. Sevilen sanatçı birbirinden güzel şarkılarını İzmirliler için seslendirdi. Tarihi Havagazı Fabrikası’ndaki konsere İzmirliler büyük ilgi gösterdi. Çim Konserleri kapsamında, birbirinden ünlü isimler İzmirlilerle buluşacak. 21 Haziran’da ‘Encanto Cubano’, 28 Haziran’da ise ‘Bike Baran’ sahneye çıkacak. Temmuz ayının ilk konuğu ‘Yüksek Sadakat’. Grup, 5 Temmuz’da sahne alacak. 12 Temmuz’da ‘Grup Kırıka’, 19 Temmuz’da ‘Orkestra Albatros’, 26 Temmuz’da ise ‘İncesaz’ çim konserlerinin konuğu olacak. Ağustos ayı ‘Ömer Faruk Tekbilek’in konseriyle başlayacak. 9 Ağustos’ta ‘Yansımalar’, 16 Ağustos’ta ‘Halil Karaduman ve Türk Kahvesi Grubu’, 23 Ağustos’ta da ‘Tual Sezi’, müzikseverleri Tarihi Havagazı Fabrikası’nda buluşturacak. 6 Eylül’de ‘Feridun Düzağaç’, her yaştan dinleyiciye seslenecek.

The first concert on the grass is from Zuhal Olcay

The “Grass Concerts”, organized since 2009 for free by the Izmir Metropolitan Municipality, began with a magnificent concert by Zuhal Olcay where the singer performed her most beautiful songs for the people of Izmir. Many locals attended the concert which took place at the historical Gas Factory. Many famous artists will perform during the event. ‘Encanto Cubano’ will take to the stage on June 21, followed by ‘Bike Baran’ on June 28. ‘Yüksek Sadakat’ will be the first group to perform in July and they will take the stage on July 5. ‘Grup Kırıka’ will perform on July 12, ‘Orkestra Albatros’ on July 19 and ‘İncesaz’ on July 26. The month of August will begin with a concert from Ömer Faruk Tekbilek. ‘Yansımalar’ will be on stage of August 9, Halil Karaduman ve Türk Kahvesi will perform on August 16, and ‘Tual Sezi’ will be on stage on August 23. On September 6, Feridun Düzağaç will take to the stage. 6

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

7


Güncel / Actual

Ayakkabı / Kış” Fuarı 32. kez açıldı.

“Ayakkabı / Kış – İzmir Ayakkabı, Çanta ve Aksesuarları Fuarı” Kültürpark Fuar Alanı’nda 32. kez açıldı. 127 firmanın katıldığı fuarda; bay, bayan, çocuk ve spor ayakkabı modeller, bot, çizme, çanta, bavul, cüzdan ve kemer tasarımları sergilendi. 11 bin metrekarelik alanda düzenlenen fuara yurtdışından Tayvan, yurtiçinden ise İzmirli ayakkabıcıların yanı sıra Adana, Ankara, Çorum, Gaziantep, İstanbul, Konya, Sakarya ve Trabzon’dan firmalar katıldı. Fuarın hazırlık sürecinde 41 ülkede alıcı çalışması yapan İZFAŞ, Azerbaycan, Birleşik Arap Emirlikleri, Hırvatistan, Macaristan, Mısır, Rusya, Slovakya, Suudi Arabistan, Suriye ve Yunanistan’dan gelen alım heyetlerinin ulaşım ve konaklama giderlerini karşıladı. Ayakkabı Yaz ve Ayakkabı Kış olmak üzere yılda iki kez gerçekleştirilen fuar; İZFAŞ, İzmir Ayakkabıcılar Odası, Ege Ayakkabı Sanayicileri Derneği (EGE-AYSAD) ve sektör temsilcilerinin destekleri ile gerçekleştirildi.

“The winter shoe fair opened for the 32nd time.

“The winter shoe, bag and accessories fair” opened at the Kültürpark Fair Area for the 32nd time. Casual and dress shoes for men, women and children, boots, bags, suitcases, wallets and belts were exhibited during the fair which was attended by 127 firms. Companies from Taiwan and from all around Turkey participated in the fair which took place on an 11 thousand square meter area. İZFAŞ, which researched buyers from 41 countries during the preparations for the fair, paid for the travel and accommodation expenses of buyers from Azerbaijan, the UAE, Croatia, Hungary, Egypt, Russia, Slovakia, Saudi Arabia, Syria and Greece. The fair which is being organized twice each year as Shoe Summer and Shoe Winter, was sponsored by İZFAŞ, Izmir Chamber of Shoe Manufacturers, the Aegean Shoe Industrialists Association and sector representatives.

Eski bisikletlerle tarihe yolculuk

19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı’nı dolu bir programla kutlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, bir yandan da İzmirlilere nostalji keyfi yaşatıyor. Gençlik Haftası kutlamaları kapsamında Tarihi Havagazı Fabrikası’nda açılan ‘Eski Bisiklet Sergisi’, işte bu keyif li etkinliklerden biri. Açılış kurdelesini İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, eşi Dr.Türkegül Kocaoğlu, Dışişleri Bakanlığı İzmir Temsilcisi Büyükelçi Serpil Alpman’ın kestiği sergiyle ilgili bilgi veren ‘Perşembe Akşamı Bisikletçileri’ kurucusu Muhlis Dilmaç, “Bu tarihi mekanda, aralarında 100 yıllık geçmişe sahip, şaftlı, elektrik motorlu, üç tekerlekli, iki tekerlik kay kay da dahil olmak üzere toplam 23 adet bisiklet sergileniyor. Ayrıca, resimler ve afişler de bulunuyor’’ dedi.

A journey back in time with old bicycles

The Izmir Metropolitan Municipality, which celebrated May 19th with an extensive program, also provides nostalgic events for the people of Izmir. The Old Bicycle Exhibition, which took place at the historical Gas Factory, was one of the events that was organized during the national holiday. The exhibition was opened by Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu, his wife Dr. Türkegül Kocaoğlu and Ambassador Serpil Alpman. The founder of the Thursday Night Cyclists Muhlis Dilmaç, who spoke at the opening ceremony, said “23 old bicycles are on display at this historical location along with pictures and posters.’’

8

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

9


Güncel / Actual

Adını İzmirliler koydu

İzmir Büyükşehir Belediyesi Doğal Yaşam Parkı’nda dünyaya gelen yavrunun adı belli oldu. İzmirlilerin anketle katıldığı oylama sonucunda sevimli yavruya, “Duman” adı verildi. Kış aylarında dünyaya gelmesine karşın ancak baharın sıcak yüzünü göstermesiyle birlikte gökyüzüyle tanışan bebek ayı, yaramazlıklarıyla kısa sürede İzmir Doğal Yaşam Parkı’nın en çok ilgi çeken üyelerinden biri oldu. Parkın sitesinde açılan ankete katılarak isim önerisinde bulunan İzmirliler, sevimli yavruya Duman isminin verilmesini kararlaştırdı. En çok önerilen diğer isimler arasında “Özgür” ikinci, “Şanslı” ise üçüncü oldu.

Named by the people of Izmir

We now know the name of the baby bear that was born in the Izmir Natural Park. After the poll, the people of Izmir named the bear “Duman” which means smoke in Turkish. The bear, who was born last winter, is one of the attraction points in the park. The majority of the people who voted to pick a name for the bear preferred Duman. The second most voted name “Özgür” which means free in Turkish and the third was “Şanslı” which mean lucky.

Antik Kentler Festivali başladı

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından bu yıl ilki Ege Bölgesi’nin 7 antik kentinde gerçekleştirilecek olan Antik Kentler Festivali, Kütahya’daki Aizonai Antik Kenti Zeus Tapınağı’nda başladı. Anadolu Filarmoni Orkestrası’nın şef Cemil Günçer yönetiminde Anadolu ve dünya müziklerinden seslendirdiği eserler dakikalarca alkışlanarak, büyük ilgi gördü. Tarihi mekanlara gerçekleştirdikleri program ile zenginlik katan Anadolu Filarmoni Orkestrası, Antik Kentler Festivali kapsamında sırasıyla Manisa Sart Harabeleri, Denizli Hierapolis Antik Kenti, Aydın Afrodisias Antik Kenti, İzmir Efes Antik Kenti, Çanakkale Assos Antik Kenti, Muğla Antik Tiyatro’da sahne alacak.

The Antique Cities Festival has begun

The Antique Cities Festival, which will take place for the first time in the 7 antique cities in the Aegean Region, began at the temple of Zeus in the Aizonai antique city in Kütahya. The concert, given by the Anatolian Philharmonic Orchestra conducted by chef Cemil Günçer, was a big hit with the crowd. The Anatolian Philharmonic Orchestra, which add richness to historical locations with their program, will perform at Manisa Sart Ruins, Denizli Hierapolis antique city, Aydın Aphrodisias antique city, İzmir Ephesus antique city, Çanakkale Assos antique city and Muğla antique theatre.

10

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

11


Güncel / Actual

Öncülerin şehri: İzmir The city of pioneers: İzmir

T

İ

zmir’in uluslararası tanıtım eksikliğinin giderilmesi amacıyla İZKA tarafından hazırlanan Kentsel Marka Stratejik Planı kapsamında dünyaca ünlü afiş tasarımcısı Emrah Yücel başkanlığındaki şirkete hazırlatılan İzmir Görsel Kimlik Çalışması kamuoyuna açıklandı. I Mean İt Creative Ajans Başkanı Emral Yücel, törende yaptığı konuşmada, Türkiye’de markasını geliştiren ilk kentin İzmir olduğuna dikkat çekti. İzmir’in görsel kimliği içinde kentin ilklere sahip olmasına atıfta bulunulduğunu belirten Yücel, Batı uygarlığının ilk anıtsal eseri olan İlyada’nın Homeros tarafından İzmir’de yazıldığını, Asya’nın ilk hastanesinin, Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşununun, ilk iktisat kongresinin, ilk kadın tiyatrocunun İzmir’den çıktığını dile getirdi. Bu kapsamda İzmir’in sloganının ulusal düzeyde “öncülerin şehri”, uluslararası alanda “frontier city of Turkey” olarak belirlendiğini kaydeden Yücel, kimliğin bu temel üzerinden yürütüleceğini söyledi. İzmir Valisi ve İZKA Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Kıraç ise EXPO 2020 12

kapsamında yapılan tüm çalışmalarda EXPO logosunun yanında bugün açıklanan görsel kimlik logosunun kullanılacağını belirtti. İzmir’in dünya kenti olma yolunda önemli bir adım attığını belirten Kıraç, şöyle konuştu: “İzmir’in dünya sahnesine çıkma ve kendini anlatma vakti geldi geçiyor. Bunu da EXPO süreciyle yerine getiriyoruz. Kendini anlatma süreci doğru argümanlarla ortaya konulmalı, inandırıcı ve güvenilir olmalı. İnsanlar gibi şehirler de dürüst olmalı, gerçeği yansıtmalı, tutarlılık göstermeli, dışarıyla kurdukları iletişim bütünlük arz etmeli, tek sesli olmalıdır. İzmir’in karakterini en iyi yansıtan görsel kimliği hazırlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu görsel kimlikle yeni bir alanda da öncülerin şehri olma özelliğini gösteriyoruz.” Vali Kıraç, İzmir ve İzmirlilerin kullanımı için hazırlanan logonun şehirdeki tüm iletişim materyallerinde birkaç ay içinde kullanılmaya başlanacağını kaydetti. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da İzmir’in öncü kimliğine uygun çalışmaların bugün de hızla devam ettiğini belirtti.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

he Izmir visual identity project, prepared by the advertising company headed by famous poster designer Emrah Yücel within the context of the Urban Branding Strategic Plan undertaken by the Izmir Development Agency, was shared with the public. The president of the I Mean It Creative agency Emrah Yücel, who spoke at the ceremony, pointed out that Izmir was the first city to develop its brand in Turkey. Yücel, who stated that they had highlighted the fact that Izmir was a pioneer in many things within the visual identity, said that Iliad, the first monumental book of the Western civilization, was written in Izmir by Homer, the first hospital in Asia was built in Izmir, the first economy summit was held in Izmir and the first female theatre performer was from Izmir. Yücel, who added that Izmir’s slogan was chosen as “the frontier city of Turkey”, said that the identity would be based on this slogan. The Governor of İzmir and İZKA Chairman Cahit Kıraç said that this new logo was going to be used along with the EXPO 2020 logo in all the works concerning the bid for EXPO 2020. Kıraç, who said that Izmir had taken a step towards becoming a world city, added: “It is now the time for Izmir to make it to the global stage. We are making that happen during the EXPO process. Its introduction should be believable and trustworthy. We must make the right arguments. Cities, just like people, must be honest, convey the truth, must be consistent, their communication must be unified and in harmony. We are happy to have prepared the best visual identity that correctly reflects the character of Izmir. With this identity, we are continuing our tradition of being a pioneer city.” Governor Kıraç said that the new logo will be in use within a month in all communication documents. İzmir Metropolitan Municipality Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu added that the works regarding the pioneer identity of Izmir still continued today.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

13


Güncel / Actual

Avusturya Cumhurbaşkanı

Efes’i gezdi

100 yılı aşkın süredir kazılarında Avusturyalı arkeologların görev yaptığı Efes Antik Kenti’ni gezen Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer, “Buradaki etkinliklerin değerini biliyoruz, çalışmaların sürmesini istiyoruz.’’

Austrian Presidentvisited Ephesus Austrian President Heinz Fischer, who visited the Ephesus antique city where Austrian archeologists have been involved in the excavations for over 100 years, said “We know the importance of the works here and we want them to continue.’’

14

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


Ö

zel bir ziyaret için Türkiye’de bulunan Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer, İzmir programı kapsamında Efes Antik Kenti’ni gezdi. Konuk Cumhurbaşkanı Heinz Fischer ve eşi Margit Fischer, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Avusturya Bilim ve Araştırma Bakanı Karlheinz Töchterle, Türkiye’nin Viyana Büyükelçisi Ayşe Sezgin’in yer aldığı heyete Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürü O. Murat Süslü, İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu, İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz, Selçuk Kaymakamı Ayhan Boyacı, Efes Müze Müdürü Cengiz Topal ve TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy ile Avusturya Arkeoloji Enstitüsü Efes Kazı Ekibi Başkanı Doç. Dr. Sabine Ladstatter eşlik etti. Türkiye ile Avusturya arasında önemli ilişkiler olduğunu belirten Fischer, Efes Antik Kenti’ndeki kazılarda 100 yılı aşkın süredir Avusturyalı arkeologların görev yaptığını hatırlatarak, Efes’te çok önemli bir kültürel mirasın ortaya çıkarıldığını dile getirdi. İzmir ziyaretinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bir araya gelme fırsatı bulduğunu da belirten Heinz Fischer, “Cumhurbaşkanı Gül ile Avrupa, buradaki ortaklıklarımız ve ikili ilişkilerimiz ile Avusturya-Türkiye arasındaki işbirliği hakkında görüştük. Daha sonra Türk hükümet yetkilileri, İzmir Valisi Cahit Kıraç ve milletvekilleri ile bir araya geldik. Sadece Efes’teki kütüphaneyi değil, bütün alandaki önemli hususları görme imkânımız oldu. Gerçekten çok değerli hususları ve izlenimleri paylaştık’’ diye konuştu. Cumhurbaşkanı Fischer, Efes Antik Kenti’ndeki Yamaç Evler’de yürütülen çalışmalarda da Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’nün önemli katkıları olduğunu ifade etti. Efes Antik Kenti’nde bilim insanlarının ellerinden gelenin en iyisi-

A

ustrian President Heinz Fischer who was in Turkey for a special occasion visited the Ephesus antique city during his stay in Izmir. Heinz Fischer and his wife Margit Fischer were accompanied by the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, the Austrian Minister of Science and Research Karlheinz Töchter-

le, Turkey’s Ambassador to Vienna Ayşe Sezgin, Cultural Assets and Museums General Director O. Murat Süslü, İzmir Assistant Governor Haluk Tunçsu, City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz, the kaimakam of Selçuk Ayhan Boyacı, the Director of the Ephesus Museum Cengiz Topal, TURSAB president Başaran Ulusoy and the head of the Ephe-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

15


Kültür ve Turizm Bakanı

Ertuğrul Günay, Efes’teki

işbirliğinin dünyaya örnek olacağını ve yeni ürünler vereceğini belirtti.

The Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay

stated that the cooperation in Ephesus would be an

example for the world and would yield new findings.

ni ortaya koyduklarını belirten konuk Cumhurbaşkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sayın Ertuğrul Günay başta olmak üzere bu bölgede çalışan bilim insanlarına teşekkür etmek istiyorum. Burada sadece Türkiye ve Avusturya’dan değil, dünyanın birçok yerinden gelen bilim insanlarının emekleri var. Müzisyenler, müziğin bütün dünyanın anlaştığı bir dil olduğunu söylerler. Kültürel ve bilimsel alandaki işbirliğimize baktığımız zaman bu alanların da ortak bir dil olduğunu söyleyebilirim. Buradaki etkinliklerin değerini biliyoruz, çalışmaların sürmesini istiyoruz.’’

Dünyaya örnek olacak işbirliği

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ise Efes’teki işbirliğinin dünyaya örnek olacağını ve yeni ürünler vereceğini belirtti. Günay “Biz son yıllarda Türkiye’de arkeolojik kazılara, kazı alanlarının yeniden düzenlenmesine, yeni müzeler yapılmasına ve eski müzelerin yeniden düzenlenmesine büyük önem veriyoruz. Arkeolojik alanda çalışırken tarihin hiçbir dönemini ayırmıyoruz. Hangi kültürden, hangi dönemden, hangi inançtan, hangi dinden kalmış olursa olsun bütün bunlar insanlığın ortak zenginliğidir. İnsanlığın tarihini, büyük geleceğini güzelleştirmek için çalışıyoruz” dedi. 16

sus excavations Doc. Dr. Sabine Ladstatter from the Austrian Archeological Institute. Fischer, who pointed out to the important relations between Turkey and Austria, and the fact that Austrian archeologists were working on the Ephesus digs for over 100 years, said that a very important cultural heritage was being unearthed in Ephesus. Heinz Fischer, who said that he had the opportunity to meet with Turkish President Abdullah Gül during his visit to İzmir, added “We spoke about our partnership here and the relationship between our two countries. Later on, we got together with members of the government and the Governor of Izmir Cahit Kıraç. We had the chance to see all the important artifacts here, not just the library. We shared important points and observations. ‘’ President Fischer stated that the Austrian Archeological Institute has contributed greatly to the excavations at the Terrace Houses in the antique city. The president, who said that scientists

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

were doing the best they could at the Ephesus antique city, continued: “I want to thank all the people working at the site but mostly Minister Ertuğrul Günay. There are people from all over the world working here. Musicians say that misc is a universal language. Looking at our cultural and scientific cooperation, I can say that we also have a universal language. We know the importance of the works here and we want them to continue.’’

A cooperation that could set an example in the world

The Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay stated that the cooperation in Ephesus would be an example for the world and would yield new findings. Günay said, “In recent years, we have put great importance on excavations, the reorganization of dig sites, the establishment of new museums and the renovation of old ones. In archeology, we don’t put specific importance on just one period. All these, no matter which period and religion they come from, are the joint assets of humanity. We are working towards improving the future of mankind.”


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

17


Güncel / Actual

İzmir’de yenilik seferberliği A renewal campaign for Izmir

İ

zmir Kalkınma Ajansı (İZKA) tarafından Ege Üniversitesi Bilim Teknoloji Araştırma ve Uygulama Merkezi (EBİLTEM) ve TÜİK İzmir Bölge Müdürlüğü ile birlikte yürütülen “İzmir Bölgesel Yenilik Stratejisi”, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın katıldığı toplantıda tanıtıldı. İzmir’in kendisine belirlediği ‘Koruyarak gelişen, üreterek büyüyen yenilikçi İzmir’ vizyonu ile yapılan çalışmanın bire bir uyduğunu belirten Yılmaz, “Bu strateji çalışmasının çizdiği yolda adımların atılması stratejinin uygulanması açısından önem taşıyor” dedi. İzmir Valisi ve İzmir Kalkınma Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Cahit Kıraç ise, 2023’te 500 milyar dolar ihracat hedefini yakalamak için daha yenilikçi bir İzmir’e ihtiyaç olduğunu söyledi. Kıraç, “Dünyanın en büyük 200 metropol kentinin ekonomileri arasında yapılan “Global Metromonitor 2011” adlı araştırmaya göre, Türkiye’nin

18

üç büyük şehri de dünyanın en hızlı büyüyen metropol ekonomileri arasına girmeyi başardı. Ancak İzmir listede, hızlı büyüme alanında İstanbul ve Ankara’yı geride bırakarak, 4’üncü sırada yer aldı’’ dedi.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

“The Izmir Regional Renewal Strategy”, jointly formulated by the Izmir Development Agency, The Aegean University’s Science and Technology Center and TÜİK İzmir Regional Directorate, was introduced during a meeting which was attended by the Minister of Development Cevdet Yılmaz. Yılmaz, who pointed out the project was in harmony with Izmir’s “an innovative city that develops while protects” vision, said “Following the necessary steps in the strategy is crucial for the implementation of the project.” The Governor of Izmir and chairman of the Izmir Development Agency Cahit Kıraç added that they needed a more innovative Izmir to meet their 500 billion dollar export target in 2023. Kıraç said, “According to the Global Metromonitor 2011 Poll”, conducted among the world’s largest metropolises, Turkey’s three biggest cities were named three of the world’s fastest growing metropolis economies. Izmir left Istanbul and Ankara behind, taking the 4th place.’’


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

19


Güncel / Actual

İzmir kıyıları yeniden doğuyor The shores of Izmir are being reborn

K

entin yetiştirdiği önemli mimar ve tasarımcıları bir araya getiren İzmir Büyükşehir Belediyesi, 40 kilometrelik sahil şeridini baştan sona tasarladı. “İzmirlilerin Denizle İlişkisini Güçlendirmekte Uygulanacak Tasarım Stratejisi Planı” adıyla yürütülen çalışma, tüm detaylarıyla birlikte İzmir basınına tanıtıldı. Mavişehir’den İnciraltı’na uzanan kıyı şeridinin ve Körfez’in yeniden tasarlanmasını hedef leyen projeye göre, körfez kıyıları 4 bölgeye ayrıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ‘’İzmir’in bir inovasyon kenti olması ve Akdeniz Akademisi çatısı altında, önce

20

Akdeniz’de var olup sonra dünyaya açılması için bir yol haritası belirledik. Projede alanında uzman 100’ü aşkın kişi gönüllük esasıyla çalışacak. Kısa sürede ihaleye çıkılacak ve çalışmalara bölüm bölüm başlanacak’’ dedi. Proje Lideri Prof. Dr. İlhan Tekeli ise çalışmanın İzmirlilerin denizle ilişkisini güçlendirmeyi ve yaşam kalitesini artırmayı hedef lediğini bildirdi. Proje kapsamında İzmirlinin denizle daha fazla bütünleşebilmesi için kent terasları, deniz balkonları, yüzer platformlar, kent kumsalı gibi uygulamaların hayata geçirilmesi öngörülüyor.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

T

he Izmir Metropolitan Municipality, which brought together the city’s most prominent architects and designers, completely redesigned the 40 kilometers shoreline of the city. The work, which is called “The strategic plan which will strengthen the bond of the people of Izmir and the sea”, was introduced to the press in detail. According to the project which involves the redesigning of the shoreline from Mavişehir all the way to İnciraltı, the shores were divided into four regions. İzmir Metropolitan Municipality Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu said, ‘’we drew a road map to make Izmir an innovative city that will first be recognized in the Mediterranean and then all around the world. Over 100 experts will work voluntarily for the project. The project will be opened for public bid shortly and works will begin gradually.’’ Project leader Prof. Dr. İlhan Tekeli added that the target was to strengthen the bond between the people of Izmir and the sea and increase the quality of life. City terraces, sea balconies, f loating platforms and city beaches will be built as part of the project.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

21


Güncel / Actual

İzmir ile İtalya artık daha yakın İzmir and Italy are now closer

U

lusal birliğine kavuşmasının 150. yıldönümünü kutlayan İtalya’ya, İzmir’den anlamlı bir jest geldi. İtalyan Konsolosluğu’nun talebi üzerine Alsancak semtindeki sokaklardan birine İtalya Sokağı adı verilerek, açılışı gerçekleştirildi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Açılışı yapılan sokağın iki ülke arasındaki dostluğun, barışın, kardeşliğin yanı sıra ekonomik ve sosyal ilişkilerin de gelişmesine katkıda bulunmasını diliyorum” dedi. İtalya’nın İzmir Konsolosu Igor Di Bernardini, ülkesinin Ulusal Birliği’nin 150. Yıldönümü etkinlikleri kapsamında İzmir’in en güzel sokaklarından birine İtalya Sokağı adının verilmesi kararının sembolik değerinin çok büyük olduğunu kaydetti. İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu ise Avrupa’daki toplumlar arasında Türklere en yakın özelliklere sahip uluslardan birinin İtalyanlar olduğunu, bu anlamda iki ülke arasındaki yakınlaşmaya imkân sağlayacak bu girişimin de hayli önem taşıdığını dile getirdi. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan da dostluk adına atılan adımın sadece İzmir değil, Türkiye adına da önem taşıdığını vurguladı.

22

T

here was a meaningful gesture from Izmir to Italy, which is celebrating the 150th anniversary of its national union. One of the streets in Alsancak was named Italian Street, per the request of the Italian Consulate. During the ceremony, Izmir Metropolitan Municipality Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu said, “I hope this street will improve the social and economic relationship and brotherhood between the two countries.”

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Italian Consul Igor Di Bernardini stated that the symbolic value of the gesture was very moving. İzmir Assistant Governor Haluk Tunçsu added that among European societies, Italians were the ones who most resembled Turkish people and said that this gesture was very important in bringing the two societies together. Konak Chief Magistrate Hakan Tartan added that this gesture was also important for Turkey.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

23


Güncel / Actual

Gediz Deltası fotoğraflara yansıdı Gediz Delta reflected on photographs

T

D

lamak amacıyla gerçekleştirilen sergi, Jean-François Hellio ve Nicolas Van Ingen tarafından çekilmiş 54 fotoğraftan oluşuyor. Sergi, görsel açıdan adeta bir şölen sunuyor.

Barındırdığı canlılar açısından Akdeniz havzasının en önemli sulak alanlarından olan Gediz Deltası’nda, deltanın yaşam alanlarını, biyolojik çeşitliliğini korumak, yerel halk ve yöneticilerle işbirliği içerisinde tanıtımına katkı sağ-

Gediz Nehri’nin denize döküldüğü noktada ince uzun ve karaya paralel kordonlarla denizden ayrılmış lagünler, tuzlu bataklıklar ve aktif olarak üretim yapılan tuzlalardan oluşan delta çok sayıda kuş, memeli ve iç su balığına ev sahipliği yapıyor. Bugüne kadar 263 kuş türü gözlenen delta, f lamingonun ülkemizdeki iki önemli üreme alanından birisi. Delta, birçok koruma statüsüne sahip olmasına karşın bugün plansız yapılaşma nedeniyle ciddi tehlike altında. İzmirliler ile iç içe yaşayan canlı türlerinin devamlılığı için İzmirlilerin alanı tanımasını hedef leyen sergi tüm İzmirlilerin ilgisini bekliyor.

oğa Derneği’nin Fransız Tour du Valat Biyoloji İstasyonu ortaklığı ile Gediz Deltası’nda yaptığı koruma çalışmaları kapsamında düzenlenen, Gediz Deltası’nın zengin biyoçeşitliliğini ve İzmir için önemini konu alan fotoğraf sergisi, Karşıyaka Belediyesinin açıldı. Hamza Rüstem Fotoğraf Evi’nde İzmirli sanatseverlerle buluşan sergi, 8 Temmuz 2012 tarihine kadar gezilebilecek. Aynı sergi 20 Haziran tarihinde İzmir Valiliğinin desteği ile İzmir Resim Heykel Müzesi, Kültürpark Sanat Galerisi’nde açılacak ve 27 Haziran tarihine kadar görülebilecek.

24

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

he photograph exhibition which exhibits the rich biodiversity of the Gediz Delta and its importance for Izmir within the context of the preservation works that are jointly carried out by the Nature Foundation and Tour du Valat Biology Station is now open at the Karşıyaka Municipality. The exhibition, which can be seen at the Hamza Rüstem Photography House, is open until July 8, 2012. The same exhibition will also come to the Kültürpark Art Gallery on June 20 and will be open until June 27. The exhibition, which was opened to fund the preservation of biodiversity in the region and support its advertising, includes 54 photographs taken by JeanFrançois Hellio and Nicolas Van Ingen and provides a visual festival. The delta, which is comprised of lagoons, salty marshes and saltpans that are separated from the sea by courses that run parallel to the land, is home to many species of birds, mammals and fish. The delta has housed 263 species of birds until now and is one of the two most important breeding areas for f lamingos in Turkey. Although the delta is named a protected area, it is in serious danger because of unplanned urbanization. The exhibition, which aims to introduce the area to the people of Izmir, is waiting for visitors for the continuity of the species that inhabit the region.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

25


Güncel / Actual

İzmir’in “rüya projesi” başlıyor İzmir’s “dream project” begins

İ

zmir Büyükşehir Belediyesi, üstün niteliklere sahip bir opera binasını kente kazandırmak için uygulama projesi sözleşmesi imzaladı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile mimari proje yarışması birincisi Yüksek Mimar Mehmet Kütükçüoğlu ile Yüksek Mimar Ertuğ Uçar’ın imzaladığı sözleşme kapsamında, Cumhuriyet tarihinin “opera sanatına özel” ilk binası İzmir’den yükselecek. “İzmir Opera Binası”nın sözleşme töreninde konuşan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, “Bugünkü verilerimize göre proje biter bitmez ihaleye çıkacak durumdayız ve bu dev projeyi gerçekleştirecek ekonomik güce sahibiz’’ dedi. Yüksek Mimar Mehmet Kütükçüoğlu’da, opera binasının İzmir’e çok yakışacağını belirtti. Yarışmada birincilik kazanan ekipte yer alan Yüksek Mimar Ertuğ Uçar ise, İzmir opera binasını “Rüya bir proje” olarak tanımladı. İzmir Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Sanat Yönetmeni Aytül Büyüksaraç da, “İzmir Opera Balesi’nin bu yıl 30. yılını kutluyoruz. Böyle bir zamanda bize verilen en büyük hediye bu olsa gerek’’ dedi. İzmir Opera Binası 25 bin metrekare bir arsa üzerinde kurulacak. İçinde operayı da destekleyecek ve ondan beslenen başka işlevler de yer alacak. 1200 kişilik ana salon, 400 kişilik bir küçük salon yer alacak. Bale ve onunla ilgili atölyeler de bulunacak. Sanatçılar ve jüri üyeleri projeyi, “İzmir ile birlikte anılacak, İzmir’i temsil edecek bir yapı” şeklinde tanımlıyor. Gündelik yaşamla sanatın buluşması için de ortam oluşturacağı düşünülüyor. 26

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

T

he Izmir Metropolitan Municipality signed an application project for the construction of a high end opera building. According to the agreement signed by İzmir Metropolitan Municipality Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu and architects Mehmet Kütükçüoğlu and Ertuğ Uçar, the f irst republic era opera building will be constructed in Izmir. Aziz Kocaoğlu, who spoke at the signing ceremony, said “According to our data, the public bid will begin as soon as we f inish the project and we have the economic power to realize this giant investment’’ Architect Mehmet Kütükçüoğlu added that the opera building

would be a great addition to Izmir. Award winning architect Ertuğ Uçar described the opera building as Izmir’s dream project. The director of the İzmir State Opera and Ballet and Art Director Aytül Büyüksaraç said, “We our celebrating our 30th anniversary this year and this is the biggest gift we have received.’’ The Izmir Opera Building will be constructed on a 25 thousand square meter land. There will be a 1200 people capacity main hall and a 400 people capacity smaller hall. The structure will also include ballet workshops. Artists describe the project as a building that will represent Izmir. It will also be a place where art will be incorporated into daily life.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

27


Güncel / Actual

Gül’den İzmirlilere EXPO taktikleri Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İzmir’de düzenlenen EXPO 2020 zirvesinde İzmirlilere kazanma taktikleri vererek, lobiciliğin önemine dikkat çekti. Cumhurbaşkanı Gül, “Bu işi şansa bırakmayın” dedi.

EXPO tactics from President Gül President Abdullah Gül, who offered tactics to the EXPO committee during the EXPO 2020 Summit in Izmir, pointed out to the importance of lobbying activities. President Gül said, “Don’t leave this to chance”

C

P

Adaylık sürecinde temayı ilgilendiren kurum ve kişiler ile irtibata geçilmesi gerektiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti: “Seçtiğiniz konu çok iyi bir konu. Hem devletler hem de birey ve toplumlar için öncelikli bir konu. Bu konuyu iyi işleyebilmemiz gerekiyor. Çünkü bu konunun ortakları çok. Birincisi Dünya Sağlık Örgütü. Muhakkak bu işin içine dahil edilmeli. Sizin ortağınız gibi hareket etmeleri için ne gerekiyorsa yapın. Sağlıkla ilgili büyük şirketleri, sağlıkla ilgili cihazlar üreten, hastaneler yapan kurumları da

President Abdullah Gül, who described Izmir as a diverse and beautiful city, said that EXPO 2020 was not only Izmir’s project but an important project for the Aegean Region and Turkey. President Gül, who said that facilities and institutions regarding the theme must be contacted during the candidacy project, added: “The theme you have chosen is great. It is an important subject for states and societies. We need to process this theme well because the theme has many partners. The most important is the World Health Organization. They must be included in the process. Do everything in your power to make them act like your partner. Also include big health companies, hospitals and manufacturer of

umhurbaşkanı Abdullah Gül, İzmir Crowne Plaza’da EXPO 2020 ile ilgili yapılan sunum toplantısına katıldı. Cumhurbaşkanı Gül’e kabinenin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay eşlik etti. Konuşmasında İzmir’i çok çeşitliliği olan güzel ve şirin bir kent olarak tanımlayan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, EXPO 2020’nin bir İzmir projesi değil, büyük bir Ege Bölgesi ve Türkiye projesi olduğunu söyledi.

28

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

resident Abdullah Gül attended the presentation meeting concerning EXPO 2020 at İzmir Crowne Plaza. President Gül was accompanied by the Minister of Transportation, Maritime and Communication Binali Yıldırım and the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay.

Abdullah GÜL


bu işin içine sokun. Ne kadar lobiniz olursa o kadar etkin olursunuz. Yurtdışındaki üniversiteleri, tıp fakültelerini, doktor derneklerini bu işin içine sokun. Bunlar görünmez birer lobi kuruluşlarımız olsun. Dünyada 160 ülke var. Bazılarının kararları çok objektif olmayan süreçlerden geçer. Bu deneyimi daha önce yaşadınız. O deneyimlerden edindiklerinizle eksikliklerin giderilmesi lazım. Ticaret ve sanayi odaları da çok önemlidir. İzmir EXPO’sunun en önemli dinamosu iş dünyasıdır. Onlar da çok aktif şekilde bu işin içinde olmalı. Dışişleri Bakanlığımız da görünen en büyük güçtür. Çok değerli büyük elçilerin tavsiyelerini, getirecekleri önerileri dikkate alın.”

health devices. Lobbying will increase your effectiveness. Involve international universities, medical schools and medical associations. Let them be your invisible lobbies. There are 160 countries in the world. The decision of some cannot be objective. You have experienced it before. You need to make up for your shortcomings. Chamber of commerce and industries are crucial. The most important dynamic of İzmir’s EXPO is the business world. They must be more active during this process. Our Ministry of Foreign Affairs is also an important player. Take into account the valuable input of ambassadors.”

“Bu sefer işi şansa bırakmayın”

President Abdullah Gül, who stated that we have entered a period where Turkey’s general profile is rising in a positive manner, pointed out to two important intersection points during the candidacy process:

Türkiye’nin genel profiline bakıldığında pozitif anlamda yükseldiği bir dönem yaşadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, EXPO’nun kazanılması sürecinde iki önemli ayrım noktasına dikkat çekti. Gül, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu işin bir devlet eliyle yürütülen kısmı, bir de bunun ötesin-

“Don’t leave it to chance this time”

“The government has things and you have things to do during this process.

You need to secure the vote of each and every country. This is a time when the general profile of Turkey is rising. All the hotels in Istanbul are fully booked. The tourism season is going great. These are advantages. We also went through tough times. We had to withdraw our candidacy from a couple of major organizations. This is a time when we can achieve all of these. Today is the day. Don’t leave it to chance this time. Izmir will go under major renovation if we can secure the bid. Infrastructure investments will be realized. We need to work hard. If we have f laws, we will correct them. Last time, the zoning law concerning İnciraltı wasn’t ready but that was finalized last week. We are good to go. You have the full support of the government.”

Kocaoğlu thanked the government heads

İzmir Metropolitan Municipality Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu said that they had received the full support of the government during the EXPO process and thanked the government. Kocaoğlu,

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

29


“EXPO 2020 bir İzmir projesi değil, büyük bir Ege Bölgesi ve Türkiye projesi.”

“EXPO 2020 is not a

project for Izmir; it’s a project for the Aegean Region and Turkey.”

de size düşen görevler var. Her ülkeyi neredeyse üzerine zimmetlemelisiniz. Türkiye’nin genel görünümünün yükseldiği bir dönemdeyiz. İstanbul’a gittiğiniz zaman otellerde yer yok. Turizm sezonlarını soruyorum, çok iyi olduğu cevabını alıyorum. Tüm bunlar avantajlarımızdır. Bizim de çok sıkıntılı dönemlerimiz olmuştu. Aday oluğumuz çok büyük organizasyonlardan, adaylıklarımızı çekmek zorunda kaldık. Şimdi bütün bunları yapabilmek için iyi bir dönemdeyiz. Gün, bugündür. Bu sefer işi şansa bırakmayın. Böyle bir proje kazanıldığı zaman İzmir elden geçecektir. Alt yapı yatırımları yapılacaktır. Çok büyük çalışmalar yapmamız lazım. Eksiklikler varsa gidereceğiz. Geçen sefer İnciraltı ile ilgili imar yasası çıkmamıştı. Geçen hafta bununla ilgili kanun da çıktı. Hiçbir eksiklik yok. Her türlü devlet desteği arkanızdadır.”

Kocaoğlu, devletin zirvesine teşekkür etti

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da, EXPO sürecinde hükümet kanadından destek aldıklarını belirterek, duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Başkan Kocaoğlu, kentte yapımı devam eden ve yapılması planlanan projelerle ilgili bilgiler vererek, “İzmir’in yerel yönetimi olarak geleceğin modern kentini kurar30

ken, geleceğin kaynaklarını tüketmemeye özen gösteriyoruz. Sürdürülebilir ve tarihine sahip çıkan bir yerel yönetim anlayışı ile çalışıyoruz. Yürüttüğümüz tüm bu projeleri, ‘Herkes için sağlık’ sloganı ile yola çıkan EXPO ile kentin geleceğini kurgulayacağı için önemsiyoruz. Bu zorlu yolda her zaman yanı başımızda olan destekleri ile güç veren Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza ve bakanlarımıza teşekkür ediyoruz” dedi.

“En güçlü tema İzmir Türkiye’nin”

İzmir Valisi Cahit Kıraç ise EXPO’nun, İzmir’in ve Türkiye’nin rüyası olduğunu dile getirerek, projeyi önemsediklerini söyledi. Vali Kıraç, en güçlü temanın İzmir-Türkiye’nin olduğu yönünde görüşler aldığını belirterek, “Bizim temamız sağlık. Özellikle son 10 yılda Sağlık Bakanlığının politikalarını kendimize dayanak aldık’’ dedi. Dünyayı 5 bölgeye ayırdıklarını ifade eden Kıraç, “Buradaki delegelerle konsoloslar aracılığı ile görüşeceğiz. Ayrıca dünyada 154 ülkede var olan Türk okullarının da lobicilik anlamında bizim lehimize olacağını düşünüyoruz. ‘İzmir’in güneşi EXPO’nun ışığı ile birleşip dünyayı aydınlatacak’ sloganı ile yola çıktık” diye konuştu.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

who gave information about the ongoing projects and planned projects, said, “While establishing a modern city for the future, we are taking great care in trying not to consume the resources set for the future. We are trying to work as a municipality who takes care of its historical assets and aims for sustainability. We are putting great importance in these projects which will shape up the future of the city. I want to thank our President, Prime Minister and our ministers for their constant support.”

“The strongest theme is Izmir’s”

Governor of Izmir Cahit Kıraç said that EXPO was Izmir and Turkey’s dream and that they put great importance on the project. Governor Kıraç, who stated that the strongest theme was Izmir’s theme, said “Our theme is health. We have based our theme on the policies of the Ministry of Health.’’ Kıraç, who said that they had divided the world into 5 regions, added “We will meet with the delegates here through consuls. In addition, we believe that Turkish schools in 154 countries will act like our lobbies. Our slogan is “Izmir’s sun will illuminate the world with the light of EXPO.”


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

31


Güncel / Actual

Expo İzmir sunumu büyük beğeni topladı EXPO 2020 adayı İzmir, Fransa’nın başkenti Paris’te, BIE (Uluslararası Sergiler Bürosu) 151’inci Genel Kurulu’ndaki sunumuyla göz doldurdu.

Izmir’s Expo presentation was a big success Izmir, a candidate to host EXPO 2020, dazzled everyonewith its presentation at the 151st General Assembly of BIE in Paris.

E

XPO 2020 İzmir Heyeti, Uluslararası Sergiler Bürosu’nun (BIE) 151. Genel Kurulu’nda ikinci kez adaylık sunumunu yaptı. Organizanun diğer adayları olan Ekaterinburg, Ayutthaya, Dubai ve Sao Paolo’nun da sunum yaptığı genel kurulda, İzmir sunumu büyük beğeni topladı. Defne Samyeli’nin sunuculuğunda gerçekleşen İzmir sunumunda, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Dr. Mehmet Öz ve Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas konuşma yaptı. İzmir ve Sağlık konulu tanıtım filmleri, delegelerin beğenisini topladı.

Kocaoğlu: Bu rüya için destek istiyorum

İzmir adına ilk kürsüye çıkan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, İzmir’in tüm dünya için sağlık ko32

T

nusunda bir hayali olduğunu belirterek, bu hayalin gerçekleşmesi anlamında BIE delegelerinden destek istedi. Kocaoğlu, şunları kaydetti: “Sadece kentimizin yerel yönetimi değil, sivil toplum örgütlerimizden medyamıza ve tüm İzmirlilere hepimiz, EXPO’ya yürekten inanıyor ve destekliyoruz. İzmir’i her alanda EXPO’ya hazır hale getirmek için canla başla çalışıyoruz. Alanımız İnciraltı, hem temayla uyumlu hem de doğal zenginlikleri açısından bugüne kadar seçilen en güzel EXPO alanlarından birisi olacak. Siz değerli delegelerden, İzmir’in bu rüyasını gerçekleştirebilmemiz için bize destek olmanızı istiyorum.”

he EXPO 2020 İzmir Committee realized its second presentation at the 151st General Assembly of BIE. During the assembly, which other candidate cities Yekaterinburg, Ayutthaya, Dubai and Sao Paolo presented their introductions, Izmir’s presentation was very well received.

Arkas: İzmir tam bir hoşgörü cenneti

Kocaoğlu: I ask for support for a dream

Aziz Kocaoğlu’ndan sonra kürsüye çıkan ve Fransızca konuşan Lucien Arkas ise bol alkış aldı. Arkas, “Bir insanın ailesi 300 yıldan beri İzmir’de yaşıyor-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

During the briefing, where Defne Samyeli was the presenter, the Minister of Health Recep Akdağ, İzmir Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu, Dr. Mehmet Öz and Arkas Holding Chairman Lucien Arkas spoke to the assembly. The advertising films of Izmir and the health theme were well received by the assembly.

Chief Magistrate Aziz Kocaoğlu, who spoke at the meeting, asked for support from BIE delegates to make Izmir’s dream of becoming the world’s health


sa bir sebebi vardır. Doğa bu bölgeye güzellikler bahşetmiş. Yılın en az 8 ayı hava güzel, insanlar mutlu ve sakin. İnsan İzmir’de güzel uyuyor, güzel yiyor, güzel yaşıyor. İnsanların yaşama mutlulukla bağlı olduğu bir şehirde EXPO yapılacaksa bu doğru bir şeçim olur. Katolik bir ailenin çocuğu olarak söyleyebilirim ki, İzmir tam bir hoşgörü cenneti. Gelecek nesillerin İzmirliler gibi sağlıklı ve mutlu yetişebilmeleri için bize destek olun” dedi.

Akdağ: Hükümet İzmir’i destekliyor

Sağlık bakanı Recep Akdağ ise konuşmasında İzmir’in son 10 yılda sağlık alanında gerçekleştirdiği değişim ve dönüşümü aktardı. Hükümetin İzmir’in EXPO adaylığını tamamen desteklediğini belirten Bakan Akdağ, şunları söyledi: “İyi bir sağlık sistemi, uzun soluklu bir taahhüde bağlıdır. Türkiye’de, bu taahhüdü yerine getirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Bulaşıcı olmayan hastalıklarla mücadele etmek için programlar başlattık. Dünyada sigarayı bırakma konusunda Türkiye’yi en başarılı dördüncü ülke hale getiren ve sigara içen oranını 4 yılda yüzde 33’ten yüzde 27’ye gerileten “Tütün Kontrol Programı”nı buna örnek verebiliriz Her yurttaşımız için yaşam süresini neredeyse 4 yıl artırdık. Çocuk ölüm oranı her bin doğum için 9’a geriledi. Geniş bir ağ ve fayda paketiyle halkımızın yüzde 97’sinden fazlasını sigortalı yaptık. Aradaki fark anlaşılmış olmalı ki, halkımızın memnuniyet oranı neredeyse ikiye katlanarak, yüzde 39’dan yüzde 76’ya çıktı. Türkiye, zamanın, kültürlerin ve kıtaların tarihi bir kesişim noktası. Ve biz, bu yolculuğumuza gelecekte de devam etmek için birlik olmak adına EXPO 2020’yi İzmir’de yapmak istiyoruz.”

Öz: Sağlık yoksa refah yok

Ünlü kalp cerrahı Dr. Mehmet Öz de, İzmirlilerin sağlıklı yaşam geleneğine dikkat çekti. Öz, “Sağlıksız bir ülkenin refahı olamaz. 120 ülke gezdim ve anladım ki, insanlar bir takım şeylerin

farkına varıyorlar ama bilinçlenmiyorlar. Sağlık, insanları daha bilinçli hale getirerek geliştirilebilir. İnsanların günlük hayatlarında basit ve yeni alışkanlıklar edinmelerini sağlamak, birçok sağlık probleminin çözülmesini sağlayacaktır. EXPO ile günlük hayatlarımızı çok daha sağlıklı bir hale getirebiliriz. İzmir ve İzmirliler binlerce yıl öncesine dayanan bir sağlıklı yaşam geleneğine sahipler. İzmir, çağımızın sağlık problemlerine çözüm bulmak için bütün dünyayı bir araya getirecek mükemmel bir platform olabilir. Biz bunu bütün dünyayla paylaşabiliriz. EXPO 2020’yi daha sağlıklı

center come true. Kocaoğlu, said: “Not just us as local authorities, but all our NGOs, media and locals believe and support EXPO. We are working relentlessly to get Izmir ready for EXPO. Our chosen area, İnciraltı, will be one of the most beautiful EXPO areas with its natural beauties and harmonized stance with the theme. I ask for your support to make this dream come true for Izmir.”

Arkas: İzmir is a tolerance heaven

Lucien Arkas, who next took to the stage and spoke French, was applauded for many minutes. Arkas said, “If one’s fam-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

33


Mehmet Öz

bir dünya için istiyoruz” dedi. Sahnede sağlıkla ilgili örnekler vererek şov yapan Dr. Öz, izleyenleri hem güldürüp hem düşündürerek büyük beğeni topladı. Sunumdan sonra BIE Başkanı Ferdinand Nagi “İzmir zaten marka bir şehir, sunuma bile ihtiyacı yok. Adayların işi zor, çünkü İzmir çok güçlü bir aday” diye konuştu. EXPO 2020 İZMİR Yönlendirme Kurulu Başkanı ve İzmir Valisi M. Cahit Kıraç da, BİE Genel Kurulu sonrasında sunumu değerlendirdi. Vali Kıraç, “ Yoğun bir hazırlık sürecinden sonra başarılı bir sunum geçirdik.” dedi. Genel kurulun ardından gerçekleştirilen basın toplantısında hem sunum değerlendirmesi yapıldı hem de Dr. Mehmet Öz’ün doğum günü kutlandı. 34

ily has been living in Izmir for the past 300 years, it means that there is something here. Nature has been kind to this area. The weather is great for 8 months; people are happy and serene. People sleep peacefully in Izmir and eat well. Izmir will be an ideal place for EXPO. As a member of a Catholic family, I can safely say that Izmir a tolerance heaven. Please support us so that future generations will be as healthy and happy like the people of Izmir.”

Akdağ: The government supports Izmir

The Minister of Health Recep Akdağ talked about the improvement of health in Izmir over the past 10 years. The Minister, who said that the government fully supported Izmir’s EXPO candidacy, added: “A good health system depends on a long term commitment. We are working relentlessly in Turkey to make this commitment. We have started programs to struggle with noninfectious diseases. We have initiated the tobacco control program which made Turkey the 4th most successful country in the world in terms of quitting smoking. We have increased the life expectancy of all our citizens by 4 years. We have decreased the percentage of deaths at birth. We have insured more than 97% of our population. Turkey is the historical intersection point of cultures and continents. We want to host EXPO in Izmir to continue our journey in the future.”

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Öz: If there is no health, there is no affluence

Famous cardiologist Dr. Mehmet Öz pointed out to the healthy lifestyle of the people of Izmir. Öz said, “A country without health can’t have affluence. I have traveled to 120 countries and I realized that people realize things but they are rarely conscious. Health can make people more conscientious and improve their lives. Making them acquire simple and new habits could help solve many health problems. We can make our lives healthier with EXPO. The people of Izmir have a long standing tradition of living healthily. Izmir could be the perfect platform where the world can be united to solve health problems. We can share this with the entire world. We want EXPO 2020 for a healthier world.” Dr. Öz, who gave examples about health on stage, made people both laugh and think. After the presentation, BIE President Ferdinand Nagi said “İzmir is already a brand city and it doesn’t need a presentation. The others are facing tough competition because Izmir is a very strong candidate.” The chairman of the EXPO 2020 İZMİR Orientation Board and Governor M. Cahit Kıraç evaluated the presentation. Kıraç said, “It was a very successful presentation after hard work.” At the press conference after the general assembly, the presentation was evaluated and the birthday of hem de Dr. Mehmet Öz was celebrated.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

35


Güncel / Actual

ETİK’ten turizm zirvesi gibi

genel kurul

Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birligi’nin (ETİK) 18. Olağan Genel Kurulu ‘turizm zirvesi’ne döndü.

ETİK’s general assembly turned into a tourism summit The 18th General Assembly of the Aegean Touristic Facilities and Accommodations Association tuned into a tourism summit.

E

T

ge Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği’nin (ETİK) 18.Olağan Genel Kurulu geçtiğimiz günlerde yapıldı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Tanıtma Genel Müdürü Cumhur Güven Taşbaşı, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkanı Osman Ayık, Turistik Otelciler İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Başkanı Timur Bayındır’ın katıldığı genel kurul, ‘turizm zirvesi’ne döndü. Tek listeyle gidilen seçimde ETİK Yönetimi güven tazelerken, yeni yönetim kurulu Mehmet İşler başkanlığında, D. Bülent Tercan, Erdal Aktüre, Sevda Zorlu, Cazim Alaybaşı, H. Faik Alsaç, Ş. Sadun Alp, Gökhan Angın, Şinasi Akçay, Uğur Şahbaz, Adil Çakır’dan oluştu. Haluk Alay, Berkant Özadalı, İlter Yılmaz denetim kurulu üyeliklerine seçildi.

“EXPO’yu kaybetmeye hakkımız yok”

Toplantıya katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, “Bu genel ku36

he 18th General Assembly of the Aegean Touristic Facilities and Accommodations Association (ETİK) took place a while ago. The assembly, which was also attended by the Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay, Advertising General Manager Cumhur Güven Taşbaşı, TÜRSAB president Başaran Ulusoy, TÜROFED president Osman Ayık, and the president of TUROB Timur Bayındır, turned into a tourism summit.

Ertuğrul Günay

rul, olağan kurulun ötesine taşınmış, toplantı adeta turizm yüksek şurası toplantısına, Türkiye Turizm Platformu’na dönüşmüş” dedi. Konuşmasında EXPO çalışmalarına da değinen Bakan Günay, EXPO’nun 2020’ye giden yolda Türkiye’nin en önemli projelerinden

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

The ETIK management received a vote of confidence after the elections and the management team was chosen as Mehmet İşler (president), D. Bülent Tercan, Erdal Aktüre, Sevda Zorlu, Cazim Alaybaşı, H. Faik Alsaç, Ş. Sadun Alp, Gökhan Angın, Şinasi Akçay, Uğur Şahbaz and, Adil Çakır. Haluk Alay, Berkant Özadalı, and İlter Yılmaz were elected as members of the supervisory board.

“We can’t afford to lose EXPO”

The Minister of Culture and Tourism Ertuğrul Günay said, “This scheduled general assembly has turned into a Turk-


biri olduğuna dikkat çekti. İzmir’in dünya kenti olması için EXPO’nun inanılmaz bir fırsat olduğunu kaydeden Günay, şunları kaydetti: “Planlama çalışmalarını kazaya uğratmadan yürütmek için geçtiğimiz günlerde EXPO ile ilgili önemli bir yasayı Bayındırlık Komisyonu’ndan geçirdik. Temmuz ortasında TBMM kapanmadan önce İnciraltı için yaptığımız yasal düzenlemeyi parlamentodan çıkaracağız ve EXPO konusunda bizden beklenen her şeyi yapmış olacağız. 2013’te Paris’te yapılacak oylamayı kaybetmeye hakkımız yok.”

İşler: Üye sayısındaki artış sektördeki uyanışın göstergesi

ETİK Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, ETİK’in üye sayısında geçen yıldan bu yana yüzde 67 artış yaşandığına dikkat çekerek, “İzmir’de uyuyan bir devi hep beraber, el birliğiyle uyandırdık. Hepinize teşekkür ediyorum. Bundan sonra bize düşen daha çok çalışmak daha çok tanıtım yapmak ve birliğimizi, dayanış-

ish Tourism Platform.” Minister Günay, who mentioned the efforts for EXPO, said that EXPO was Turkey’s most important project on route to 2020. Günay, who said that EXPO was a great opportunity for Izmir to become a world city, added: “We approved legal regulation in the senate to keep the efforts going for EXPO. In the middle of July, before the senate goes on holiday, we will get the plans approved for İnciraltı and we will finish our part. We cannot afford to lose the elections in Paris in 2013. ”

İşler: The increase in members is the indication of the awakening of the sector

ETİK Chairman and TÜROFED Vice President Mehmet İşler, who pointed out to a 67% increase in member since last year, said “We have woken up a giant in Izmir which was asleep for a long time by working together. I thank you all. What requires on our part from now on is working more, advertising our city and strengthening our bond.” İşler, who said that tourism was the insurance of democracy and a secular life,

added that their goal was to make the country the leader in the Mediterranean. He added, ‘’Even though our prime minister says that the law for tourism is going to take a while, we are resilient and patient. We will keep on working.”

Bayındır: EXPO will improve Izmir

TUROB president Timur Bayındır, who spoke at the general assembly, pointed out to the importance of securing the bid for EXPO. Bayındır said, “After EXPO, everything will start flowing naturally. It would be great if we could host EXPO and Istanbul the Olympic Games in 2020.” Timur Bayındır, who said that Izmir must highlight congress tourism, added that the new congress center in Kuşadası would bring more activity to Izmir.

Ayık: İzmir is now an important lifting mechanism for Turkey

TÜROFED President Osman Ayık congratulated ETİK about its successful works and said that the Aegean region was one of the first regions where

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

37


Timur Bayındır

Osman Ayık

Başaran Ulusoy

mamızı daha çok güçlendirmektir” dedi. Turizm sektörünün demokrasinin ve laikliğin sigortası olduğunu dile getiren İşler, hedeflerinin Akdeniz çanağında lider konuma gelmek olduğunu belirtti. İşler, ‘’Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yasanın çıkmasının zaman alacağını söylese de, biz turizmciler çok dayanıklı ve duyarlıyız. Çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

geçtiğini, ancak dünyadaki konjonktürel olayların gelecek yıllarda engeller yaratabileceğine dikkat çeken Ayık, sürecin iyi değerlendirilmesi gerektiğini, İzmir’in bu süreçte Türkiye için çok önemli bir kaldıraç olduğunu kaydetti.

tourism developed in Turkey. Ayık, who said that 2011 was a successful year in tourism but the economic crisis in the world, could cause problems this year, added that the situation should be assessed carefully and that Izmir was an important factor in turning that around for Turkish tourism.

Bayındır: EXPO İzmir’i ileriye götürecek

Genel Kurul’da söz alan Turistik Otelciler İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Başkanı Timur Bayındır, EXPO’nun mutlaka İzmir’e getirilmesi gerektiğine değindi. Bayındır, “EXPO geldikten sonra her şey bir çağlayan gibi akmaya başlayacak. Bu bizim için de böyle. Düşünün 2020’de İstanbul’da Olimpiyatlar, İzmir’de EXPO” dedi. İzmir’de kongre turizmine ağırlık verilmesi gerektiğini de kaydeden Timur Bayındır, Kuşadası’ndaki Kongre Merkezi’nin İzmir’e de hareketlilik getireceğini belirtti.

Ayık: Artık İzmir Türkiye için önemli bir kaldıraç

TÜROFED Başkanı Osman Ayık, ETİK’i yaptığı başarılı çalışmalardan ötürü kutlayarak, Ege Bölgesi’nin Türkiye turizminin geliştiği ilk bölgelerden birisi olduğunu söyledi. 2011 yılının başarılı 38

Ulusoy: Gelin turizm sektör meclisi kuralım

Turizmcilerin mutlaka buluşarak bir araya gelmesi gerektiğine vurgu yapan TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, “Aramızdaki meseleleri çözmemiz gerek. Tanıtımımızı ayrı, pazarlamamızı ayrı yapıyoruz. Hepimiz ayrı ayrı. Gelin bir turizm sektör meclisi kuralım. Yamalı bohça olmaktan çıkalım. Durumu bakanlık ve hükümet yetkililerine anlatalım” dedi.

Renkli Kalem Medya Grubu’na plaket

ETİK’in 18. Olağan Genel Kurulu’nda sektöre emeği geçenler ve sponsor kuruluşlar için plaket töreni düzenlendi. Bakan Günay, katılımcılara ETİK Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte ETİK’in kurumsal kültürel ürünü, ebru sanatı uygulanmış tablo plaket verdi. Genel Kurulda Renkli Kalem Medya Grubu Başkanı Özer Kestane de, Ege Bölgesi ve İzmir turizmine katkılarından dolayı bir plaket ile ödüllendirildi.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Ulusoy: Let’s establish a tourism senate

TÜRSAB president Başaran Ulusoy, who pointed out to the importance of unity among tourism professionals, said “We need to solve the problems between us. We are advertising and marketing individually. Let’s establish a tourism senate. Let’s unite. Let’s take this to the government and the Ministry of Tourism.”

A plaque to Renkli Kalem Media Group at the ETİK General Assembly

A plaque ceremony was organized during the general assembly for sponsors and sector contributors. Minister Günay presented the attendees with paintings done with the traditional ebru style. The chairman of Renkli Kalem Media Group Özer Kestane was also awarded with a plaque for his contribution to tourism in Izmir and the Aegean Region.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

39


Fuar / Fair

ATM 2012’de İzmir’e etkin tanıtım Ortadoğu’nun en önemli turizm fuarı olan Arabian Travel Market, 30 Nisan-3 Mayıs tarihlerinde Dubai’de gerçekleştirildi. 88 ülkeden 2 bin 386 firmanın katıldığı fuarı 21 bin kişi ziyaret etti.

İzmir advertised efficiently at ATM 2012 Middle East’s most important tourism fair Arabian Travel Market took place between April 30 and May 3. 2368 companies from 88 different countries attended the fair which was visited by 21 thousand people.

K

ültür ve Turizm Bakanlığı’nın Dubai Kültür ve Tanıtma Ateşeliği aracılığıyla katıldığı ATM 2012 fuarında, Türkiye’den Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı Özgür Özaslan, Abu Dhabi Büyükelçisi Şefik Vural Altay, T.C.Dubai Başkonsolosu Elif Çomoğlu Ülgen ve çok sayıda turizmci bulundu. İzmir’in İzmir Valiliği’nden bir heyetle temsil edildiği fuara, Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu, İzmir İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz, İzmir İl Genel Meclisi üyeleri Cengiz Horasan ve Refik Durbaş, Çeşme Kaymakamı İnci Sezer Becel ve Ege Turistik İşletmeler Birliği Genel Sekreteri Sevda Zorlu katıldı. Türkiye, 612 metrekarelik alanıyla fuarda Abu Dhabi ve Dubai’den sonra en büyük üçüncü stantla temsil edildi. Her yıl belirli destinasyonların öne çıkarıldığı Türkiye standında bu yıl İzmir’e özel bir yer verildi. İzmir, İstanbul, Bursa ve Mersin ile birlikte standın en önünde tanıtıldı. Fuar alanında 4 gün boyunca yapılan 3 büyük reklamdan ikisi İstanbul, biri ise İzmir görseline ayrıldı.

40

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

T

he fair, where the Ministry of Culture and Tourism was represented by the Dubai Culture and Advertising Attaché, was attended by Undersecretary Özgür Özaslan, Abu Dhabi Ambassador Şefik Vural Altay and The Chief Consulate of Turkey to Dubai Elif Çomoğlu Ülgen and many tourism professionals. The fair was also attended by Izmir’s Assistant Governor Haluk Tunçsu, İzmir City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz, İzmir City Council members Cengiz Horasan and Refik Durbaş, the kaimakam of Çeşme İnci Sezer Becel and ETIK General Secretary Sevda Zorlu. Turkey was represented with a 612 square meter stand, the third biggest stand after Abu Dhabi and Dubai. On the Turkish stand where a destination is highlighted each year, Izmir had a special place in this year’s stand. İzmir was advertised extensively along with İstanbul, Bursa and Mersin. The 3 big commercials shown at the stand for four days were allocated to Istanbul and Izmir.


“Bölge Türkiye için çok önemli bir pazar.’’ Dubai Kültür ve Tanıtma Ateşesi Sedat Gönüllüoğlu Turizm istatistiklerine bakıldığında geçmiş yıllara oranla önemli bir artış yaşandığı görülüyor. Söz konusu istatistiklere göre bu yılın ilk üç ayında 2011 yılının aynı dönemine kıyasla BAE’den Türkiye’ye gelen turist sayısı yüzde 86.81, Bahreyn’den gelen turist sayısı yüzde 48.56, Kuveyt’ten gelen turist sayısı yüzde 54.38 ve Katar’dan gelen turist sayısı yüzde ise 102.3 arttı. 2011’de Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt ve Bahreyn’den 124 bin 791 kişi ülkemizi ziyaret etti. Bölge, Türkiye için önemli bir Pazar.”

“Dubai doğru destinasyon’’

İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu “Dubai, İzmir için hem yat hem de termal turizm açısından doğru bir destinasyon. Özellikle Seferihisar ve Çeşme’deki marina varlığı ve termal turizm olanakları, Arap turistlerin beklentilerine hitap ediyor. Bu potansiyel doğru bir şekilde de-

ğerlendirilir ve etkin bir tanıtım yapılırsa Arap pazarının İzmir turizmindeki payı artırılabilir. Bu fuarda Arap Turizm Teşkilatı Danışmanı İbrahim Halil ve Arap yatırımcılarla yaptığımız görüşmeler sayesinde Arap pazarının niteliğini analiz etme imkanı bulduk. Bu açıdan fuarın İzmir için oldukça verimli geçtiğini söyleyebilirim.

“Arap pazarına hitap edecek turizm çeşitliliğimiz var’’ İzmir Kültür ve Turizm Müdürü Abdülaziz Ediz Arap turistlerin Türkiye”de öncelikli olarak tercih ettikleri bölgeler İstanbul, Bursa ve Karadeniz. İzmir ve Ege Bölgesini kapsayan herhangi bir işbirliği çalışması hâlihazırda yürütülmüyor. Oysa İzmir Arap pazarına hitap edebilecek turizm çeşitliliğine sahip. Bu konuda özel bir çalışma yapılmasına ihtiyaç var. Bu fuarda çok sayıda görüşmeler yaptık. Bu görüşmelerin işbirliğine çevrilmesi için çaba gösterilmeli. Özellikle Arapların ilgisini çekebilecek sağlık, kültür ve termal turizm konularında işbirliği çalışmaları ya-

“The region is a very important market for Turkey.’’ Dubai Culture and Advertising Attaché Sedat Gönüllüoğlu When reviewing tourism statistics, an important increase is seen compared to previous years. According to these statistics, in the first three months on 2012, the tourists that came from UAE increased by 86.81%, tourists from Bahrain increased by 48.56% tourists arriving from Kuwait increased by 54.38% and tourists from Qatar increased by 102.3 %. In 2011, a total of 124 thousand 791 people from the UAE, Qatar, Kuwait and Bahrain visited our country. The region is a very important market for Turkey.”

“İzmir is the right destination”

İzmir Assistant Governor Haluk Tunçsu “Izmir is an important destination for Dubai, both in terms of yacht and thermal tourism. The marinas and thermal resources in Seferihisar and Çeşme are major attraction points for Arab tourists. If we put this potential to good use and

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

41


pılmalı. Bunun yanı sıra Arap pazarının İzmir’e daha fazla ilgi göstermesi için söz konusu bölgeden İzmir’e direkt uçuşların başlaması gerekiyor. Bu olanaklar sağlanırsa şu andaki mevcut tablo İzmir’in lehine değişecektir.

“Arap pazarı gelecek vaat ediyor’’ Çeşme Kaymakamı İnci Sezer Becel Dubai 2011 yılında 1,8 milyon nüfusa sahip olmasına rağmen 9,3 milyon turist ağırlayan ve bu rakamı 2012’de 10 milyonun üzerine çıkarmayı hedefleyen önemli bir körfez ülkesi. Dubai ile kıyaslandığında iklim, coğrafi yapı, tabiat, konum gibi çok önemli avantajları olan Türkiye’nin, sahip olduğu bu değerleri tam anlamıyla kullanamaması ise oldukça üzücü. Fuar esnasında yaptığımız görüşmelerde Arap turistlerin ülkemizde çoğunlukla İstanbul, Yalova ve Karadeniz Bölgesi’ni tercih ettiklerini, güneyde ise Adana ve Mersin’e gittiklerini öğrendik. İzmir bölgesi ise Arap turistlerin en az ziyaret ettikleri yerlerden biri. Bunun sebebi ise yazın nispeten daha serin olan bölgeleri tercih etmeleri. Ancak özellikle birçok Arap ülkesinde sıcakların arttığı şubat, mart, nisan aylarını İzmir’in serin geçirdiğini göz önüne alırsak kente yerli turizm açısından ölü geçen bu ayların Arap pazarı sayesinde avantajlı bir döneme çevrilmesi mümkündür. Avrupa ve Amerika’nın yaşadığı ekonomik kriz dikkate alındığında Türk turizminin yeni pazarlar bulmasının önemi daha da iyi anlaşılacaktır. Bu açıdan Arap pazarı gelecek vaat etmektedir.

“İzmir pastadan pay alabilir’’ Ege Turistik İşletmeler Birliği Genel Sekreteri Sevda Zorlu Bölgede faaliyet gösteren tur operatörleri ve seyahat acentelerimiz 2012’den oldukça umutlu Yaptığım incelemelerde İzmir’in bu bölgede etkin bir şekilde tanıtıldığını gördüm. Bu çalışmaların meyvelerinin turizm sezonunun sonunda toplanacağına inanıyorum. Özellikle Mısır’da başlayıp son dönemde pek çok ülkeye sıçrayan halk hareketleri, bölge insanının Türkiye’ye yönelmesine yol açtığı da bir gerçek. İzmir bu pastadan önemli bir pay alabilir. 42

effectively advertise it, we can increase Izmir’s share in the Arab market. In the meantime, we had the opportunity to analyze the Arabic market with the meetings we conducted at the fair. I can say that the fair was a success for Izmir.

“We have tourism diversity that will cater to the needs of the Arab market’’

İzmir City Culture and Tourism Director Abdülaziz Ediz Tourists from Arab countries prefer mostly İstanbul, Bursa and the Black Sea region. As of today, we don’t have a joint project concerning the Aegean region. However, Izmir has tourism diversity that can cater to the needs of the Arab market. We need to have special projects for this subject. We held many meetings during this fair. We must work to turn these contacts into joint projects. We especially need cooperation on health, culture and thermal tourism. Also, we need direct flights to Izmir to attract more tourists from the region. If we can achieve all that, Izmir will receive more Arab tourists.

“The Arab market is promising” The kaimakam of Çeşme İnci Sezer Becel Dubai is a bay city that has received 9, 3

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

million tourists in 2011 although it only has a 1, 8 million population and it is aiming to increase that number over 10 million in 2012. It is sad to see Turkey not taking advantage of its pluses like climate, geography and location when compared to Dubai. During the fair, we found out that Arab tourists mainly prefer İstanbul, Yalova and the Black Sea region in the north and Adana and Mersin in the south. İzmir is one of the least visited places by Arab tourists and that is because they prefer cooler locations during the summer. So, we can make the winter attractive for them. Turkey needs new markets due to the economic crisis in Europe and America. The Arab market is promising in this aspect.

“İzmir can receive a share from the market” ETIK General Secretary Sevda Zorlu ETIK General Secretary Zorlu, who stated that tour operators and travel agencies were very hopeful about the 2012 tourism season, said that Izmir was effectively advertised in the region this year and that the fruits of that labor would be harvested at the end of the season. Zorlu added that the incidents in the region, mainly in Egypt, would steer the crowds towards Turkey and that Izmir could receive a big share from this market.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

43


Sanat / Art

Kalplerin uyanışına tanıklık ediyor Osmanlıdan günümüze kadar gelen ebru, minyatür ve hat gibi sanatları kendine özgü farklı bir teknikle özdeşleştiren Ayten Mungan, resimleriyle insanların kendi içsel dünyalarında bir serüvene çıkıp ruhsal yapılanmalarını tamamlamalarına, kısaca kalplerin uyanışına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Yazı/Article-Fotoğraflar/Photographs: Derya Şahin

44

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


Witnesses the awakening of hearts Ayten Mungan, who identifies traditional Ottoman arts with her unique technique, aims to awaken the hearts of people with her paintings.

P

ek çoğumuzun gerekliler üzerine kurup, kendi ellerimizle hapishaneye çevirdiğimiz hayatları var. Öyle hızlı düşünüyor, karar veriyor, hareket ediyoruz ki, ne mutluluğumuzu ne de hüznümüzü layıkıyla yaşıyoruz. O koşturmacanın içinde sıkışıp kalınca da farkındalıklarımızı yitiriyoruz. Öyle bir an geliyor ki, okuduğumuz bir yazı, izlediğimiz bir film, bir dost sohbeti yitirdiklerimizi anımsatıp başka bir dünyanın kapılarını aralıyor. Tıpkı Ayten Mungan’ın resimleri gibi. Onun kendini bulma yolunda yaptığı yolculuğunu anlattığı resimler, görenleri de kendi içsel yolculuklarına çıkmaya teşvik ediyor. Başta Murathan Mungan olmak üzere pek çok sanatçının yetiştiği Mardinli Mungan ailesinin bir mensubu Ayten Mungan. Küçüklüğünden bu yana resme ilgi duyan ve bu alanda öğrenim görmek isteyen Mungan, masraf lı olduğu için bu isteğinden feragat edip, tarih eğitimi almış. Ancak, resim yapmaktan hiç vazgeçmemiş. Önce Şeref Bigalı ile çalışıp alt yapısını sağlamlaştırmış. Ardından farklılık aramaya başlamış. Bu da onu soyut resme yöneltmiş. O dönemde Feriha Turan ile çalışan Mungan, ebruya da ilgi duymaya başlamış. Ebru teknesinde sudaki aksini görmesi, onu kendi içinde bir yolculuğa çıkarmış. İşte bu keşif ona farklı bir dünyanın kaİZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

45


M

ost of us have lives we have turned into prisons, based on responsibilities. Such so that we make rash decision, move quickly and cannot live our life to the fullest. We forget what really is important through all that hustle and bustle. There comes a time when a book we read, a film we see and a conversation with a friend opens the door to another world. Just like the paintings of Ayten Mungan. Her paintings, which depict her inner journey, encourage others to do the same.

Mungan’a göre müzik ve matematik gibi

renkler de evrensel.

According to

Mungan, colors are universal, just like math and music.

46

pılarını aralamış. Mungan, bu yolculuk boyunca hissettiklerini, yaşadıklarını hep resimle anlatmış. Ama bunu yaparken o zamana kadar bilinmeyen ve kendi geliştirdiği bir tekniği kullanmış; klasik ebru tekniğini yağlı boya ile özel bir kâğıda çalışmış. Osmanlıdan günümüze kadar gelen ebru, minyatür ve hat gibi sanatları kendine özgü farklı bir teknikle özdeşleştiren Mungan, sanatın her daim gelişme göstermek zorunda olduğuna inanıyor. Bugüne kadar yurtiçi ve yurtdışında toplam 44 sergi açan, resimleri çeşitli yurt içi yurt dışı koleksiyonlarda yer alan sanatçı, Türkiye’yi temsilen

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Ayten Mungan comes from a family of artists from Mardin. Mungan, who has been interested in art since she was little, had to study history because studying art was far too expensive. But she never gave up painting. First, she studied under Şeref Bigalı and strengthened her technique. Then she started looking for something different and this led her to abstract painting. Mungan, who worked with Feriha Turan during that period, became interested in ebru, a traditional Ottoman art. Seeing her ref lection in the ebru basin led to an inner journey. And this discovery opened to doors to another world for her. Mungan painted all that she was feeling during that time. But while doing that, she used a unique technique she developed; doing the classic ebru technique with oil paint on a special paper. Ayten Mungan, who identifies traditional Ottoman arts with her unique technique, believes that art should continually progress. The artist, who has opened 44 exhibitions so far, represents Turkey successfully at international competitions. Mungan, who has received 6 awards at least year’s Second Master Cup International Illustration Biennial in China, was also awarded with the Second Lessedra International Painting and Mixed Media Competition and the Amateras Annual Paper Art Exhibition in Bulgaria. Finally, the artist received the Jury Special Award at the Second Gold Panda International


katıldığı yarışmalarda önemli başarılara imza atıyor. Geçtiğimiz yıl Çin’de düzenlenen The Second Master Cup International Illustration Biennial resim yarışmasında 6 ödül birden kazanan Mungan, Bulgaristan’da yapılan The Second Lessedra İnternational Painting and Mixed Media Competition ve Amateras Annual Paper Art Exhibition’da ödüle layık görüldü. Sanatçı son olarak Çin’de düzenlenen The Second Gold Panda International Cartoon and Illustration Competition’da jüri özel ödülüyle ödüllendirildi. Sanatçının resimlerinden biri de Almanya’da basılan Cemil Kavukçu’nun “Gamba” adlı eserine kitap kapağı oldu. Mungan resimlerinde belli bir çizgiye bağlı kalmadan yaşamın ve yaşadıklarının izlenimlerini kendine özgü simgelerle, soyut ve spiritüel bir yöntemle anlatıyor. Uygulanması zor bir malzemeyle çalışan sanatçı, eserlerinde ge-

Cartoon and Illustration Competition in China. One of her paintings was featured on the cover of Gamba, a book by Cemil Kavukçu, published in Germany. Mungan doesn’t follow specific lines in her paintings and depicts her own impressions with unique symbols and with an abstract and spiritual technique. The artist, who works with difficult materials, prefers themes like women, creation, change and rebirth. One of her trademarks is using colors boldly. According to Mungan, colors are universal, just like math and music. The artist, who likes to play with colors, creates harmony by using energetic red, calming greens, strong black, blue, purple and yellow. Here is how she describes the importance of colors for her: “Scientists and philosophers connect our life on earth to two things; being alive and enjoying life. I believe that colors

Bugüne kadar yurtiçi

ve yurtdışında toplam 44 sergisi açan

sanatçı, yurtdışındaki yarışmalarda aldığı

derecelerle Türkiye’ye pek çok ödül getirdi.

The artist, who has

opened 44 exhibitions so far, has received many

international awards.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

47


Mungan resimlerinde belli bir çizgiye bağlı kalmadan yaşamın ve yaşadıklarının izlenimlerini kendine özgü simgelerle, soyut ve spiritüel bir yöntemle anlatıyor.

Mungan doesn’t follow specific lines in her paintings

and depicts her own impressions with unique symbols and with an abstract and spiritual technique. nellikle kadın, yaradılış, değişim, yeniden doğuş gibi temaları işliyor. Sanatçının geliştirdiği yöntemin en dikkat çekici özelliklerinden biri de renkleri cesurca kullanması. Mungan’a göre müzik ve matematik gibi renkler de evrensel. Renklerle oynamayı seven sanatçı, enerjik kırmızı ile huzur veren yeşili, güçlü siyah ile cesur beyazı, özgür mavi ile asil moru, neşeli sarı ile sıcacık turuncuyu eşleştirerek bir ahenk oluşturuyor. Mungan, renklerin kendisi için ifade ettiği anlamı şöyle özetliyor: “Bilim adamları ve felsefeciler bu dünyada yaşamamızı iki şeye bağlıyor, bunların birincisi sağ kalmak, diğeri ise hayattan zevk almak. İşte ben ikincisinde renklerin çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Bana göre herkesin bir rengi var. Örneğin kendi rengimin turuncu olduğuna inanıyorum, çünkü ruhsal bilgeliğe doğru bir yolculuk yaptığımı düşünüyorum.” Sanatçı, ünlü f ilozof Lao Tse’nin “Başkalarını anlamak bilgelik, ken48

dini anlamak aydınlanmadır” sözünden hareketle çıktığı bu yolda, bıraktığı izlerle sevgi, mutluluk, değişim dalgaları yaratmayı, hoşgörüsüzlüğü kaldırmayı, insanların kendi içsel dünyalarında bir serüvene çıkıp ruhsal yapılanmalarını tamamlamalarına kısaca kalplerin uyanışına katkıda bulunmayı amaçlıyor. Hayata bakış açımı esnetip, sorunları, yaşadıklarımı sindirmeyi resimle başardığını belirten Mungan’ın resme gönül veren gençlere de bir tavsiyesi var: “Resim çalışanlara önerim, mutlaka işin eğitimini alsınlar ama resim yaparken de, yaşarken de beyinlerini sınırlamasınlar. Şu ya da bu akıma uymaya çalışırken orijinalliği yakalayamıyorlar. İçlerinden nasıl geliyorsa çalışsınlar. Resim estetiktir, insanın iç dünyasının güzelliklerini ortaya çıkarır. Çok emek verirseniz mutlaka başarılı olursunuz. Ne işle meşgul olursanız olun, merakınızı ve heyecanınızı yitirmeyin. İnsanı başarıya götüren de budur.”

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

pay a great role in our enjoyment of life. I believe everyone has a color. I think my color is orange because I believe I am on a journey to spiritual wisdom.” The artist aims to create ripples of joy, happiness and change, eliminate intolerance and help others in completing their spiritual journey; in short; she aims to awaken their hearts, by following in the footsteps of philosopher Lao Tse, who said “Understanding others is wisdom, understanding yourself is enlightenment” Mungan, who says that she managed to eliminate her problems and f lex her view on life through painting, has an advice for youngsters that are interested in painting: “My advice is that they should study art but not limit their brains while painting. Those who try to follow any type of ecol lose their originality. They should paint what they feel. Painting is aesthetics; it reveals the beauty of the soul. If you work hard, you will be successful. No matter what you do, don’t lose your curiosity and excitement. This is the road to success.”


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

49


SEFERİHİSAR-MENDERES

Tatilde huzur arayanların adresi Antik çağlarda İyonya’nın deniz kıyısındaki en önemli yerleşim bölgesi olan Doğanbey, Ürkmez, Özdere ve Gümüldür dantelâ gibi işlenmiş uçsuz bucaksız koyları, altın kumlu plajları ve el değmemiş doğasıyla İzmir turizminin yeni gözdesi. Fotoğraflar / Photographs: Süleyman DUMAN / Seferihisar ve Menderes Belediyeleri Arşivi

50

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


The address for those looking for serenity during their vacation Doğanbey, Ürkmez, Özdere and Gümüldür which were Ionia’s most important settlements during the antique ages, are the new popular attraction points in Izmir with their magnificent bays, golden beaches and untapped nature.

İ

z m i r , Türkiye’de turizminin başlangıç noktalarından biri olmasına rağmen hala doğal yapısı bozulmamış cennetler barındırıyor. Seferihisar’a bağlı Doğanbey ve Ürkmez ile Menderes’e bağlı Gümüldür ve Özdere beldeleri bunların başında geliyor. Çeşme, Alaçatı, Foça gibi popüler tatil beldelerinin gölgesinde kalsa da İzmir turizminin yeni gözdesi olan bu hat, mavi ile yeşilin kucaklaştığı koyları, temiz havası, mis kokulu mandalinaların yetiştiği bereketli toprakları, şifa kaynağı kaplıcaları ve tarihi değerleriyle tatilde huzur arayanlar için adeta bir cennet… Geçmişte İyonya’nın deniz kıyısındaki en önemli yerleşim bölgesi olan ve 40 kilometreyi bulan bu sahil şeridinin kış nüfusu 25 binlerde iken bu sayı yaz aylarında 500 bine ulaşıyor.

Termal zengini Doğanbey

Seferihisar-Kuşadası yolu üzerinde, ilçe merkezine 20 kilometre uzaklıkta bulunan Doğanbey 9 kilometrelik sa-

A

lthough Izmir is one of the starting points of tourism in Turkey, it hosts paradises with untapped nature such as Doğanbey, Ürkmez Gümüldür and Özdere. This line, which still not as popular as Çeşme, Alaçatı and Foça, resembles a paradise with its clean air, magnificent bays, fruitful lands where tangerine grows, thermal resources and historical assets. The region, which was Ionia’s most important waterfront settlement during the antique age, has a population of 25 thousand during the winter and rises to 500 thousand during the summer.

Doğanbey: Rich in thermal resources

Doğanbey, which is located along the Seferihisar-Kuşadası road, 20 kilometers from the borough center, attracts attention with its 9 kilometer shoreline and underground and over ground riches. The region, which was called Makria Mull in the antique age and Ipsili during the Ottoman period, was the biggest Greek village of Seferihisar during that time. According to Prof. Dr. Bilge Umar, the last king of the Aydınoğulları Seigniory Cüneyt Bey spent his last days in the Castle of Ipsili. Today, there is no sign of the castle but there are decorated stones inside the town from buildings that date back to

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

51


Seferihisar

Doğanbey 9

kilometrelik sahil

şeridi, yer altı ve yer

üstü zenginlikleriyle

dikkat çekiyor.

Doğanbey attracts

attention with its 9

kilometers shoreline, underground and

over ground riches.

52

hil şeridi, yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle dikkat çekiyor. Antik çağda Makria Burnu, Osmanlı Döneminde İpsili olarak anılan bölge o dönemde de Sivrihisar (Seferihisar) kazasının en büyük Rum köyü imiş. Prof. Dr. Bilge Umar’ın Ionia kitabında anlattıklarına göre, Aydınoğulları’nın son beyi, İzmir Oğlu olarak bilinen Cüneyt Bey, son günlerini bu İpsili Hisarı’nda geçirmiş. Günümüzde Doğanbey’de adı geçen kalenin surlarından eser yok, ancak yerleşim alanı içinde, erken veya geç Bizans Çağı yapıtlarından kalma işlenmiş taşlar var. Osmanlı’nın son dönemlerinde de bölgeye Aydınoğlu Cüneyt Bey’in oğlu Doğan’a ithafen Doğanbey ismi verilmiş. Doğanbey’in turizm açısından en önemli değeri termal kaynakları. İzmir’in tamamına yetecek kadar termal kaynağı olduğu düşünülen bölgenin doğru yatırımlarla İzmir’in sağlık turizminin merkezi olabileceği iddia ediliyor.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

the early or late Byzantine era. The region was named Doğanbey in the last Ottoman period to honor Aydınoğlu Cüneyt Bey’s son Doğan. Doğanbey’s most important touristic assets are its thermal resources. It is believed that Doğanbey has enough thermal resources for the entire city and that the town could be the center of Izmir’s health tourism with the right investments. Another important investment that could increase the touristic potential of Doğanbey is the port. The construction of the port has been going on for the past 10 years and after the port is open, it will be able to host 60-70 yachts. The tent camps that are set up in the region during the summer also contribute to the tourism potential of the town. The locals, who used to make their living from fishing in the past, now produce grapes for winery, olives and tan-


Seferihisar

İzmir’in en büyük sahiline sahip köylerinden biri olan Doğanbey’in turizm potansiyelini artıracak bir diğer önemli yatırım ise liman. 10 yıldır devam eden çalışmalar tamamlandığında hizmete açılacak liman 60-70 tekneye ev sahipliği yapabilecek. Bölgede yaz aylarında kurulan çadır kamplar da Doğanbey’in turizm potansiyelini olumlu yönde etkiliyor. Geçmişten bu güne balıkçılık ile uğraşan bölge halkı şimdilerde şaraplık üzüm, zeytin ve mandalina üretimi yapıyor. Doğanbey sakinleri, çevre ve sahil düzenlemesi ile el değmemiş bölgenin turizme kazandırılacağı günü dört gözle bekliyor.

Doğanın tüm renkleri Ürkmez’de

Seferihisar-Kuşadası yolu üzerinde, ilçe merkezine yaklaşık 25 kilometre uzaklıkta bulunan Ürkmez, masmavi denizi

ve geniş, temiz kumsallarıyla Ege kıyılarında denize girilebilecek en güzel beldeler arasında yer alıyor.

gerine and they are waiting for the day that the town will become an important touristic destination.

Antik çağda Lebedos adıyla anılan belde, günümüzde Kısık adı ile bilinen yarımada üzerinde bulunan 12 İon kentinden biriymiş. Kolophon ve Teos’un topraklarıyla kesişen Lebedos çevresi İon güçlerine kadar Karyalıların işgalinde kalmış. Kuruluşuna dair kesin bilgiler bulunmamakla birlikte kentin M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren var olduğu biliniyor. Kent, M.Ö. 226’da Mısır firavunu II. Ptolemy tarafından ele geçirilmiş ve bu işgal 60 yıl kadar sürmüş.

Ürkmez: All the colors of nature

Lebedos tarihinin en önemli olaylarından biri de önce Teos, sonra da Efes’ten kovulan ve bir süre Myonnesos’da barınan Dionysos artistlerinin en sonunda buraya yerleşmeleri olmuş. Strabo’nun, Lebedos’ta her yıl Dionysos şerefine şenlik ve yarışmalar düzen-

Ürkmez, which is located on the Seferihisar-Kuşadası road and approximately 25 kilometers from the borough center, is one of the best swimming places on the shores of the Aegean with its crystal clear sea and clean, wide beaches. The town, which was called Lebedos in the antique age, was one of the 12 Ionia cities. Lebedos and its vicinity were ruled by the Carians before the Ionians. Although we don’t have an establishment date, it is believed that the town existed since 7th century B.C. The town was taken by Egyptian Pharaoh II. Ptolemy in 226 B.C. and this siege lasted 60 years. One of the most important events in the history of Lebedos was that it was the permanent settlement

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

53


lendiğinden bahsetmesi; Dionysos artistlerinin bu kente kendi geleneklerinin yanı sıra bir canlılık getirdiğinin de göstergesi olarak kabul ediliyor. Ege Bölgesi’nde meydana gelen depremler sonunda yok olan şehir, Orta Asya’dan göç eden Karacaoğulları’nın yerleşim bölgesi olmuş. Karacaoğulları uzun süre Yunanlılar ile mücadele etmiş ve İzmir’in kurtuluşu ile Yunanlılardan korkmadıklarını, ürkmediklerini ispatlamışlar. Beldeye de buna ithafen “Ürkmez” ismi verilmiş. 127 yıl önce şu anki yerleşim bölgesinin kuzeyinde, dağ eteğine kurulan Ürkmez, ormanlarla iç içe, etrafı tepelerle ve denizle çevrili konumu ve İzmir’e yakın oluşuyla günübirlikçilerin ve yazlıkçıların başlıca uğrak yerlerinden biri. Her türlü deniz sporuna elverişli olan Ürkmez sahillerinde isteyen deniz 54

Seferihisar

motoruyla gezerken, isteyen tüplü dalış yaparak deniz dibini keşfe çıkıyor, isteyen de teknelerle günü birlik turlara katılıyor. Ürkmez’in turizm açısından sahip olduğu değerler arasında termal kaynakların önemi de yadsınamayacak kadar büyük. Antik zamanda kaplıcaları ile şifa kaynağı olan beldenin en ünlü termal kaynakları Karakoç kaplıcaları. Ürkmez’in 5 kilometre batısında, eski Kavakdere-Ürkmez yolu üzerinde deniz seviyesinden 15 metre yükseklikte olan

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

of Dionysus artists after they were banished from Ephesus. Strabo’s mention of festivals and competitions organized in honor of Dionysus shows us that the artists continued their traditions in their new settlement. The town, which was destroyed after earthquakes in the region, then became the settlement of the Karacaoğulları clan that emigrated from Asia Minor. Karacaoğulları fought the Greeks for a long time and proved that they weren’t afraid of the Greeks, so that’s why the town was “Ürkmez”, which means “unafraid’ in Turkish. Ürkmez, which was established on the outskirts of a mountain 127 years ago, is a popular resort surrounded by hills and the sea. The shoreline of the town is ideal for all kinds of water sports, including sailing and diving.


Seferihisar

Karakoç Kaplıcaları’nın çamuru ve şifalı suyundan Helenistlik Roma ve Bizans dönemlerinde de faydalanılmış. Kaplıca sayesinde termal bir şehir niteliği taşıyan bölgede o çağlarda elit kesimin yaşadığı anlatılır. Banyo olarak kullanıldığında romatizma, deri hastalıkları ve raşitizme, içme olarak kullanıldığında ise mide ve bağırsak bozukluklarına iyi geldiği ifade edilir. Ürkmez’de turizmin en önemli doğal çekiciliklerinden biri de iklimdir. Hazirandan eylüle kadar hava sıcaklığının 20 derecenin altına inmediği belde, uzun bir turizm sezonuna sahip. Kış aylarında da en düşük sıcaklığın 8 derece olması, beldenin bu mevsimde de tercih edilmesini sağlıyor. Belde deniz ve kaplıca turizminin yanı sıra ormanları, su kaynakları ve dağlarıyla da doğaya dayalı ekoturizmin için eşsiz olanaklar sunuyor. Yeşilin her tonunu barındıran doğası, baharda

Thermal resources are also abundant in Ürkmez. The most famous thermal resources in the region are the Karakoç hot springs. The springs, which are located 5 kilometers to the west of Ürkmez on the old Kavakdere-Ürkmez road, are 15 meters above sea level and the healing waters of the springs were used in the Hellenistic, Roman and Byzantine periods. It is said that elite families lived in the region during that time which was sort of a thermal city because of the hot springs. The waters of the hot springs are used in the treatment of rheumatism, skin conditions and rickets and stomach aches and intestinal conditions when ingested. Weather is also an important attraction from tourism in Ürkmez. The weather never goes below 20 degrees from June to September and it is never cold that 8 degrees during the winter, which makes the town attractive throughout the year. The town also offers unique alter-

natives for ecotourism. Its greener than green nature witnesses color combustion during the spring. The pine area to the north of Ürkmez dam and Kalabak Rock on top of it, provide the greatest views. The most important source of income in the region is citrus fruits production. 95 thousand tangerine trees in town produce approximately 9500 tons of tangerines every year. 80% of the products are exported. The second most important agricultural product in Ürkmez is olive. 625 tons of olives are harvested each year from 25 thousand olive trees. Some of the olives are used in olive oil production. Fresh and tasty fish can be found all year round in the town. You can buy local products at the market that is set up every Wednesday in Lebedos Park.

Özdere: A resort town officially approved by the Ministry

Özdere is a cute borough with a 22 kilometer shoreline, magnificent bays,

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

55


Özdere

Yeşil dokunun nefes aldırdığı

Özdere’de denize girilecek, piknik

yapılacak irili

ufaklı birçok koy

ve sahil var.

Özdere has many shores and bays

of all sizes where you can swim

and picnic.

56

bir renk cümbüşüne tanıklık ediyor. Özellikle Ürkmez Barajı kuzeyinde dere boyunca ulaşılabilen çam alanı ile yol üstündeki Kalabak Kayası, doğa yürüyüşü yaparken görülebilecek en güzel manzaraya sahip. Bölgenin en önemli gelir kaynağı ise narenciye. Satsuma cinsi mandalinanın yetiştirildiği Ürkmez’deki 95 bin adet mandalina ağacından yıllık ortalama 9 bin 500 ton ürün alınıyor. Dünyanın en kaliteli mandalinası olarak kabul edilen bu ürünlerin yüzde 80’i ihraç ediliyor. Ürkmez’in ikinci önemli tarım ürünü ise zeytin. Beldedeki 25 bin zeytin ağacından yıllık ortalama 625 ton zeytin toplanıyor. Zeytinlerin bir bölümü sofralık olarak satılırken bir bölümünden de zeytinyağı yapılıyor. Toprağı kadar denizi de bereketli olan Ürkmez’de her daim taze ve kaliteli balık bulunabiliyor. Seferihisar Belediyesi tarafından her çarşamba Lebedos Parkı’nda düzenlenen üretici pazarında, Ürkmezliler tarafından üretilen ürünleri satın almak da mümkün.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Bakanlık onaylı turizm beldesi Özdere

22 kilometrelik sahil şeridi, dantelâ gibi koyları, altın plajları, mavinin yeşille harman olduğu doğasıyla İzmir’in şirin sahil beldelerinden biri Özdere. 7 bin yıllık bir geçmişin üzerine kurulu bu belde, Hitit ve İyonya kültürünün izlerini hala taşıyor. Hititler döneminde Kasura, İyonyalılar’da Dioshierron, Osmanlılar’da Kesre olarak adlandırılan bölge, 1960’lı yıllardan bu yana Özdere olarak anılıyor. Zamanında 28 ulusa ev sahipliği yapan bu topraklar, günümüzde ise kış aylarında 15 bin, yazın ise 100 bin kişiyi ağırlıyor. Kıyıdan çeşitli uzaklıklardaki turistik tesisleriyle toplam yatak sayısı 9 bini aşan Özdere, Menderes ilçesinin Bakanlar Kurulunca onaylı tek turizm beldesi. Kıyıya paralel gitmeyen sahili, girintili çıkıntılı koyları ve kumunun çok kaliteli olması, yerli ve yabancı turistlerin


Özdere

beldeyi tercih etme sebepleri arasında yer alıyor. Yeşil dokunun nefes aldırdığı Özdere’de denize girilecek, piknik yapılacak irili ufaklı birçok koy ve sahil bulunuyor. Ahmetbeyli Koyu ve Plajı, Koru Koyu, Zindancık Koyu, Göl Yatağı Koyu, Kuyubükü Koyu, Çukuraltı Plajları, Kalemlik Orman İçi Dinlenme Alanı ve Plajları, 14 Evler Plajı ve Göktur Plajı turistlerin gözdesi. Tescilli plajlarda denize girmek isteyenlerin tercihi ise Özdere sahil şeridinin mavi bayraklı plajları olan Orta Mahalle Gençlik Parkı, Club Maxima ve Sultan Tatil Köyü plajları. Özdere’nin ekonomisi turizme dayanıyor. Tarımsal üretimde öne çıkan ürün ise tıpkı Doğanbey ve Ürkmez’deki gibi Satsuma mandalinası. Beldede ayrıca balıkçılık da yapılıyor.

Kehanet merkezi Gümüldür

Denizden esen meltemin kıyıya taşıdığı Satsuma mandalinası kokusu eşliğinde mavi suların keyfini sürebileceği-

golden beaches and greener than green nature. The town, which is established on a 7000 year old history, still carried the traces of Hittite and Ionian culture. The region, which was called Kasura by the Hittites, Dioshierron by the Ionians and Kesre by the Ottoman, has been known as Özdere since the 1960’s. The lands, which have been home to 28 civilizations, now host 15 thousand people during the winter and 100 thousand people during the summer. Özdere, which has more than 9000 beds, is the only off icially approved touristic resort in the borough of Menderes. Tourists and locals prefer the town for its magnif icent shoreline, intricately woven bays and golden beaches. Özdere has many shores and bays of all sizes where you can swim and picnic such as Ahmetbeyli Bay and Beach, Koru Bay, Zindancık Bay, Göl Yatağı

Menderes’ in yeni

beldelerinden olan

Gümüldür, Ege’nin

dağlarının deniziyle kucaklaştığı bir

noktada bulunuyor.

Gümüldür, which is

one of the new towns

of Menderes, is located at the intersection of

mountains and the sea.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

57


Bay, Kuyubükü Bay, Çukuraltı Beaches, Kalemlik Forest Picnic Area and Beaches, 14 Evler Beach and Göktur Beach. There are also blue f lagged beaches in town such as Orta Mahalle Gençlik Park, Club Maxima and Sultan Resort beaches. Özdere’s economy is based on tourism. The most important agricultural product is Satsuma tangerine, just like Doğanbey and Ürkmez. Locals also earn their living by f ishing.

Gümüldür: A prophecy center

The best place where you can enjoy the smell of tangerine carried on to the shore by the breeze from the sea and swim in clear waters is Gümüldür, which is located on a spot where the Aegean mountains embrace the sea.

Özdere

niz yegane yer Gümüldür kuşkusuz. Menderes’in yeni beldelerinden biri olan Gümüldür, Ege’nin dağlarının deniziyle kucaklaştığı bir noktada konumlanmış. Gümüldür, 12 İyon kentinden biri olan, kendi adına para basan ilk şehir Lebedos’un kalıntıları üzerine kurulmuş. Beldeye ilişkin kayıtlar, Hellenistlik uygarlığı dönemine kadar uzanıyor. Dönemin üç önemli kenti olan Teos, 58

Klaroros ve Ephesos’un yol güzergâhı üzerinde bulunması dolayısıyla yeteri kadar büyüyemese de yerleşim yerleri ve yaptığı sosyal aktivitelerle çağa damgasını vurmuş. Yunan yarımadasında tertip edilen olimpiyatların bir benzeri olan Asya Olimpiyatları, bu bölgede düzenlenmiş. Roma ve Bizans döneminde önemini iyiden iyiye yitiren kentin nüfusunun bir bölümü bugün Gümüldür’ün bulunduğu yere, bir bölümü de Efes’e taşınmış.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Gümüldür was established on the ruins of Lebedos, one of the 12 Ionia cities. Records concerning the town date back to the Hellenistic age. Even though it isn’t as developed as big cities like Teos, Klaroros and Ephesos, it made a mark with its settlements and social activities. The Asian Olympics, an Olympics resembling the Greek Olympics, were organized here. A part of the population emigrated to where Gümüldür is built today and a part moved to Ephesus when the town lost its importance during the Roman and Byzantine eras. Klaros, which was one of the most important prophecy centers in history and the region’s most important port Nation, shed light on the history of the area. You can access Klaros through a road that is surrounded by gardens on both sides. Klaros greets its visitors with Nation, the port of Colophon, the most important city in Anatolia. Although there are very few traces of Lebedos and Colophon, excavations still continue. Although the construction date of Klaros is unknown, it is believed that it was built in 7th century B.C. for Apollo, the main God of Colophon. In the sculptures room of the temple, which was built in Dorian style, there is a big Apollo


16. yüzyılda yöreye gelen Kağızmanlı Türkler, deniz kenarına yerleşmiş. Zaman içinde askeri açıdan önem taşıyan kent, pek çok korsan istilasına da sahne olmuş. Tarihin en büyük kehanet merkezlerinden Klaros, Anadolu’nun en eski kentlerinden Kolophon ve Kolophon’un limanı Nation bölgenin tarihine ışık tutuyor. Klaros’a, iki tarafı bahçelerle kaplı bir yoldan geçilerek ulaşılıyor. Anadolu’nun en eski kentlerinden Kolophon ve Kolophon’un limanı Notion’la beraber misaf irlerini karşılıyor Klaros. Kentin ilk yerleşimi Lebedos ve Kolophon’da eski uygarlıklardan pek iz kalmamışsa da kazı çalışmaları süren Klaros ve Notion, geçmişle ilgili değerli ipuçları verebiliyor. Ahmetbeyli’de yer alan Klaros’un kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, milattan önce yedinci yüzyıl başında Kolophon’un baş tanrısı Apollo adına inşa ettiği sanılıyor. Dor düzeni bir üslupla inşa edilen tapınağın kült heykelinin bulunduğu odada büyük boyutlu Apollon heykeli ile kız kardeşi Artemis ve annesi Leto’nun heykelleri yer alıyor. Yedisekiz metre yüksekliğinde olduğu düşünülen bu heykellerden Apollon oturarak, Artemis ve Leto’nun ayakta betimlenmiş olduğu düşünülüyor. Tapınağın cellasının altında, bugün taş kemerleri kalmış kutsal bölümde kehanet, antik kaynaklara göre Delphi’de olduğu gibi Pythia adı verilen kadın aracılığı ile değil, bir erkek kâhin aracılığı ile gerçekleştirilmiş. Klaros’taki Apollon tapınağının kehanet üzerindeki işlevini ortaya koyan en eski bilgi, Büyük İskender döneminde karşımıza çıkıyor. Yunanlı gezgin ve coğrafyacı Pausanias’a göre; bir gün Büyük İskender’e rüyasında Pagos (Kadifekale) dağının eteklerinde yeni, büyük bir kent kuracağı söylenmiş. Bunun üzerine kral, rüyanın yorumu için Klaros’taki Apollon kahinine danışarak, olumlu yanıt aldıktan sonra yeni

Klaros

statue and smaller statues of his sister Artemis and his mother Leto. Prophecies were conducted by a male oracle in the holy area, where the stone arches still stand. The oldest information about the temple’s importance concerning prophecy comes to us from the time of Alexander the Great. According to Greek traveler and geographer Pausanias, Alexander has dreamed that he will establish a big city on the outskirts of Mount Pagos (Kadifekale). After consulting the oracle in Klaros, he built Smyrna.

Gümüldür, just like Özdere, has many beaches and bays where you can swim and sunbathe. The wide, long and clean shoreline of the town has many white sandy beaches and bays. Denizatı Resort Village, Club Yalı and Club Yalı Paradise are some of the town’s blue f lagged beaches. The fate of Gümüldür, which was a municipality during the republic period, changed after Nusret Şener form Rize settled in the area in the 1940’s. The

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

59


“Hedefimiz dört mevsim turist ağırlamak’’ Menderes sahip olduğu asırlık doğal güzellikleri ve tarihsel zenginlikleriyle adından sıkça söz ettiren ve bu zenginliklerini günümüze ulaştırmayı başarmış bir ilçe. Adnan Menderes Havalimanını, Aliağa-Menderes hızlı treninin son durağını bünyesinde barındıran ve İzmir’in en uzun ve en güzel sahil şeridine sahip bu topraklar, kent turizminin önemli merkezlerine ev sahipliği yapıyor.

Ergun ÖZGÜN

Menderes Belediye Başkanı Menderes Chief Magistrate

İlçenin sahip olduğu önemli turizm değerlerinden Klaros ve Kolophon tarih ve kültür meraklılarını, Özdere ve Gümüldür ise deniz-kum-güneş tutkunlarını cezbediyor. Bu değerlerin İzmir turizminden hak ettiği payı alması için Menderes Belediyesi olarak çok ciddi çaba sarf ediyoruz. Turizmde altyapı çalışmalarına ağırlık veriyoruz. Bu çalışmalar sonucunda Özdere

ve Gümüldür sahilleri özellikle son yıllarda yapılan modern düzenlemelerle oldukça konforlu ve kullanışlı bir hale geldi. Spor ve çocuk park alanları, yürüyüş ve bisiklet parkurları ile zenginleştirilmiş olan sahil hattı, bölgeyi ziyaret edenlere keyifli anlar yaşatıyor. Bunun yanı sıra bölgemizdeki deniz turizmi potansiyelini sağlık turizmiyle de destekleyip Menderes’i dört mevsim turist ağırlayan bir ilçe haline getirmeyi hedefliyoruz. Bunun için Menderes’i farklı kılan değerlerin doğru yatırımlarla desteklenmesi gerekiyor. Sahillerimizdeki kumun kalitesi, nem oranın dengesi, korunmuş doğal ve tarihsel değerlerimizi aşırı kullanımla tüketmeden, bu ayrıcalıkları herkesin yaşayabilmesi için uzun soluklu yatırımlarla geleceğe taşımayı istiyoruz.”

“Our goal is to host tourists during all seasons’’ Menderes is a well known town with its natural beauty and historical assets. These lands, which harbor the Adnan Menderes Airport, the last station of the AliağaMenderes fast railroad and has the most beautiful shoreline in Izmir, is home to the most important touristic centers of Izmir. Klaros and Colophon attract history and culture enthusiasts while Özdere and Gümüldür are attraction points for sea sun and sand lovers. We are working very hard as the Menderes Municipality so that these assets receive their fair share from Izmir’s tourism. We are concentrating on infrastructure works in tourism. After these works, the shorelines of Özdere and Gümül60

dür have become very modern and comfortable. Sports and children’s park areas, walking and cycling tracks make for enjoyable times. In addition, we want to support the region’s potential in sea tourism with health tourism and make

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Menderes a town that hosts tourists all year round. In order to do that, these assets need to be supported with the right investments. We want to leave our beautiful beaches to future generations so that everyone can benefit from this privilege.”


“Seferihisar dünyanın sağlık kenti olabilir”

Tunç SOYER

Seferihisar Belediye Başkanı Seferihisar Chief Magistrate

Seferihisar 49 kilometre sahil şeridi, bozulmamış doğası, iklimi, hava koşullarıyla dünyanın en cazip turizm bölgelerinden bir tanesi. Dünyanın hiçbir yerinde olmayan eşsiz bir değere sahip olan bu bölge, termal kaynaklarını masmavi denizle buluşturuyor. İzmir için konu EXPO olunca sağlık turizmine çok uygun kaynaklar ilçemiz sınırları içerisinde yer alıyor. Bunların en önemlisi Doğanbey beldesinde bulunuyor. Beldedeki kaynakların İzmir’in tamamına yetecek kadar bol olduğu biliniyor. Bu kaynakları verimli kullanarak ve önümüzdeki 30-50 yılı planlayarak dünyanın sağlık kenti olmayı başarabiliriz. Yaklaşık iki yıl önce yaşamın kolay olduğu kentlerin uluslararası ağı Cittaslow’a (Sakin Şehir) başvurumuzun kabul edilmesiyle Türkiye’yi yeni bir yerel kalkınma modeliyle tanıştırdık. Kriterler kapsamında

yaptığımız çalışmalarla doğal enerji kaynaklarının kullanımı, üretici pazarları gibi birçok projeye imza attık. Tüm bunlar sayesinde İzmir’in ve Türkiye’nin dikkatini çekerek, 3 aylık turizm dönemini 12 aya yaymayı başardık. Şimdi ise Cittaslow EXPO’suna ev sahipliği yapacağız. Yılın 6 ayı, 27 ülke ve 154 üye kentin standları Seferihisar’da açık olacak. Dünyadaki tüm Sakin Şehirleri bir arada görmek isteyenler, Seferihisar’da buluşacak. Ayrıca Oxford Üniversitesi ve 19 Mayıs Üniversitesi ile birlikte imzaladığımız protokolle Oxford Yaratıcı Yazarlık Merkezi’ni Sığacık’ta açıyoruz. Tarihte birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, İyonya’nın başkentlerinden biri olan Teos’ta Sanatçılar Birliği kurmuş, dönemin sanatçılarının yaşadığı Seferihisar’ın tarihi, doğası ve turizmini Sakin Şehir konseptiyle birleştirerek, dünyanın en güzel, en çok görülmek istenen, merak edilen Sakin Şehir’i yapmak istiyoruz.”

“Seferihisar could be the world’s health center” Seferihisar, with its 49 kilometer shoreline, untapped nature, climate and weather, is one of the most alluring touristic regions in the world. This region, which has unique assets, unites its thermal resources with a crystal clear sea. We have ideal thermal resources that could be used in accordance with Izmir’s EXPO health theme. The most important of these thermal resources are located in the town of Doğanbey. The resources in the town are enough to cater to the entire city. By using these resources

efficiently and carefully planning the next 30-50 years, we could be the health center of the world. We introduced Turkey to a new development model after our application to Cittaslow was accepted two years earlier. We realized many projects on the usage of natural energies and producer’s markets in accordance with Cittaslow criteria. We attracted the attention of Izmir and Turkey and succeeded in extending tourism to 12 months. Now, we are going to host the

EXPO of Cittaslow. The stands of 27 countries and 154 member cities will be open for 6 months. People who wish to see all the Cittaslow cities will meet in Seferihisar. In addition, we are opening the Oxford Creative Writing Center in Sığacık with a protocol we signed with Oxford University and 19 Mayıs University. We wish to make Seferihisar the world’s most sought after Cittaslow by combining its natural and historical assets with the slow city concept.”

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

61


Satsuma sapling, which was introduced to the people of the Black Sea in Japan and brought to Turkey, put the town on the map. Satsuma is grown on a 3000 acre land in Gümüldür, which is the first town in Turkey to start Satsuma production. A majority of the production- 40 thousand tons a year- is exported. So, the biggest source of income is agriculture. The majority of the locals also work in fishing. On the other hand, Gümüldür is one of the fastest growing tourism centers in the region. It is a popular vacation destination with its 8 kilometers shoreline, cool sea, beaches and climate. Gümüldür is an ideal place for all water sports, especially diving.

Smyrna’yı kurmuş. Gümüldür de tıpkı Özdere gibi, deniz-kum-güneş tatilinin keyif le yapılacağı birçok koy ve plaja sahip. Beldenin geniş, temiz ve uzun sahil bandı, pırıl pırıl beyaz kumla kaplı koy ve plajları barındırıyor. Denizatı Tatil Köyü, Club Yalı ve Club Yalı Paradise ise Gümüldür’ün mavi bayraklı plajları arasında yer alıyor. Cumhuriyet döneminde belediye olan Gümüldür’ün kaderi, 1940’lı yıllarda Rizeli Nusret Şener’in bu bölgeye yerleşmesiyle değişmiş. Dünyanın her köşesine dağılmış Karadenizlililerin Japonya’nın Satsuma Adası’nda tanıyıp sevdikleri, sonra da vatanlarına getirdikleri fidan, yöreyi dünyaya tanıtmış. Böylece Ege Bölgesi’nde mandalinanın yetiştirildiği ilk yer olan Gümüldür’de bugün 12 bin dönüm arazide satsuma yetiştiriliyor, yılda 40 bin tonluk üretimin büyük bölümü ihraç ediliyor. Haliyle beldenin en önemli gelir kaynağı tarım. Halkın önemli bir bölümü de balıkçılık ile uğraşıyor. Ancak Gümüldür bölgenin en hızlı gelişen turizm merkezlerinden biri. 8 kilometrelik sahil şeridi, serin denizi, kumsalı ve esintisi kesilmeyen iklimiyle yerli ve yabancı turistlerin aradığı bir tatil beldesi. Her türlü su sporu yapılabilen Gümüldür, dalış meraklılarına çeşitli olanaklar sunuyor. 62

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

63


İnanç Turizmi / Belief Tourism

Kordelya’nın ilk Katolik Kilisesi:

St. Helen

Bizans İmparatoru Konstantin’in eşi olan Saint Helen (Flavia Julia Helena), İsa’nın çarmıha gerildiği gerçek hacı bulundurmasından dolayı nam yapmış, azize mertebesine erişmişti.

Yazı-Article: Alex Baltazzi Fotoğraflar-Photographs : SÜLEYMAN DUMAN

Kordelya’s first Catholic Church: St. Helen The wife of Byzantine Emperor Constantine, Saint Helen (Flavia Julia Helena), was anointed a saint because she possessed the real cross where Jesus was crucified.

K

arşıyaka’daki Saint Helen (Sainte Helene) Kilisesi 1904-1905 yıllarında, Karşıyaka’nın ileri gelen İtalyan-Levanten ailelerinden Aliottilerin bağışladığı bir arsada inşa edilmiştir. Bir zamanlar Kordelya olarak anılan Karşıyaka’nın ilk Katolik kilisesi olan St. Helen Kilisesi, günümüzde cumartesi ve pazar ayinlerine ev sahipliği yapıyor. Mimarı 1854’te Fransa’da doğan, 1929’da İzmir’de vefat eden, Konak Saat Kulesi’ni, Alsancak Devlet Hastanesi acil servis binasını ve Köprü semtindeki Ayşe Mayda Konağı’nı inşa eden, İzmir St. Polikarp Kilisesi’nin restorasyonunu üstlenen ve fresklerini yapan, Raymond Charles Perre’dir. Karşıyaka’nın merkez bölgesinde, Kilise Sokağı olarak bilinen 1728 Sokak’ta bulunan kilise, yüksek orta mekanı,

64

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

T

he Saint Helen (Sainte Helene) Church in Karşıyaka was built in 1904-1905, on a land donated by the Italian- Levantine family Aliotti. The St. Helen Church, which is the first Catholic church in Karşıyaka, which was known as Kordelya back in the day, is open for religious services on Saturdays and Sundays. The architect of the church is Raymond Charles Perre, born in France in 1854 and died in Izmir in 1929. He was also the architect of the Konak Clock Tower, the ER building of the Alsancak State Hospital, the Ayşe Mayda Mansion in Köprü neighborhood and he was the one who restored the St. Polycarp Church. The church, located in 1728 Street, known as Church Street in Karşıyaka, is a typical basilica with its high middle section, low side naves and solutions that illuminate the interior. It was built


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

65


Kilisenin inşa edildiği zaman burada 200’den fazla Katolik - Levanten ailenin yaşadığı tahmin edilmektedir. Over 200 CatholicLevantine families are thought to have been living in the area during the time when the church was built.

alçak yan nef leri ve aradaki yükselti farkından dolayı iç mekana ışık alan çözümleriyle tipik bir bazilikadır. Yapı, içteki nef leri, kolonları, ön cephesindeki üçgen alınlıklı giriş mekanı ve sivri kemerli pencereleriyle Neo Gotik özellikleri taşımaktadır. Perre, kilisenin iç dekorasyonunda da renkli vitraylara, St. Joseph’in, St. Polycarp’in, St. Francois’nin, St. Antoine’nin heykellerine ve Hz. İsa’nın yaşamını anlatan sahnelerin yer aldığı gotik nitelikli panolara yer vermiştir. Kilisenin içindeki şapellerin birinde, Karşıyaka’nın Hollanda asıllı Levanten ailelerinden olan Van der Zee’lerin genç yaşta kaybettikleri evlatları Carol ve Vlademir anısına ithaf edilen birer yazı bulunmaktadır. Günümüzde de ibadete açık olan bu kilisede, Fransa’da Başbakanlık yapmış Edouard Balladur’un vaftiz edildiği söylenmektedir. Latince adı Flavia Julia Helena olan Saint Helen (246/50- 330), Bizans İm66

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

in the neo gothic style with its inner naves, columns, entrance with a triangular façade and steep arched windows. Perre has decorated the interior of the church with colorful stained glass, sculptures of St. Joseph, St. Polycarp, St. Francois and St. Antoine and gothic panels depicting the life of Jesus. There are two epigraphs in one of the chapels dedicated to Carol and Vlademir, the children of the Dutch Van der Zee family who died at a very young age. It is believed that former French Prime Minister Edouard Balladur ’was baptized in this church, which is still open for religious services. The wife of Byzantine Emperor Constantine, Saint Helen (Flavia Julia Helena), was anointed a saint because she possessed the real cross where Jesus was crucified. In 1898, in old Karşıyaka where Greeks lived, there was also an Orthodox church by the name of Saint Helen. The


paratoru Konstantin’in eşi idi ve İsa’nın çarmıha gerildiği gerçek hacı bulundurmasından dolayı nam yapmış, azize mertebesine erişmişti. Rumların da yaşadığı eski Karşıyaka’da, 1898 yılında Ankara İlköğretim Okulu mevkisinde inşa edilen Saint Helen isimli bir de Ortodoks kilisesi vardı. Mimarı da Sakız Adası asıllı Karşıyakalı Emanuel Petrocochino (Petrokokino) ve Nikolau Manganioti’diydi. Alsancak 1482 Sokak Anıları (Heyamola Yayınları) kitabımda anlattığım gibi, bugün Alsancak’taki Muzaffer İzgü (eski 1482 Sokak) Sokağı, eskiden Petrocochino ismini taşıyordu. Yaptığım araştırmalar neticesinde elde ettiğim bazı verilere göre, bu sokaktaki arsalar eskiden Petrocochinolar’a aitti. Sokakta hala ayakta duran kırmızı taşlı cumbalı evlerin mimarisi ile Petrocochino ve Perre mimarlarının ilgileri olduğunu tahmin ediyorum. Perre’nin dul eşi Anais Russo, ailesine ait bu sokağın

architects of the church were Emanuel Petrocochino (Petrokokino), originally from Chios and Nikolau Manganioti. As I stated in my book “Memories from Alsancak 1482 Street”, the 1428 Street we know today was named Petrocochino Street. According to my research, the lands on this street used to belong to the Petrocochino family. I believe that the architecture of the houses with red stone balconies in this street was built either by Petrocochino or Perre. Perre’s widow, Anais Russo, lived in one of these houses in the 1930’s. Emanuel Petrocochino, who is a relative of mine, had served on the Izmir Municipality Board and the Teacher’s Housing building across Karşıyaka Pier and the Petrocochino club that was used for various social functions, belonged to this family. Karşıyaka, formerly known as Kordelya, was always a multi cultured, multi religious area. Over 200 Catholic- LevanİZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

67


St. Helen Kilisesi’nin mimarı Konak Saat Kulesi’ni de yapan Raymond Charles Perre’dir. The architect of St. Helen Church was Raymond Charles Perre, who also built the Konak Clock Tower. sonundaki bir balkonu Cumhuriyet Bulvarı’na bakan, şimdi ise Kafe Fiesta olan güzel, kırmızı taşlı evde 1930’lu yıllarda ikamet etmiştir. Babaannemler tarafından akraba olduğum Emanuel Petrocochino, İzmir Belediye Heyetine seçilmişti ve Karşıyaka’da vapur iskelesi karşısındaki güzel Öğretmenler Evi binası, toplantı ve baloların yapıldığı Petrocochino Kulübü bu aileye aitti. Kulübün mimarının da yine Emanuel Petrocochino olduğu tahmin edilmektedir. Eski adı Cordelio olan Karşıyaka, her zaman çok kültürlü, çok dinli bir yapıya sahip olmuştur. Kilisenin inşa edildiği zaman burada 200’den fazla Kato68

lik - Levanten ailenin yaşadığı tahmin edilmektedir. Sevgili dostum yazar Yaşar Aksoy, değerli Karşıyaka kitabında yüzü aşkın, çoğunun Karşıyaka Soğukkuyu Katolik Mezarlığı’nda aile mezarları bulunan ünlü Levanten aileden bahsetmektedir. Bu Levanten nüfusu şimdi çok azalmışsa da inşa ettirdikleri güzel villalar hala ayaktadır. Karşıyaka günümüzde Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın Evi, güzel kordonu, çarşısı, restoranları, kafeleri, rahat ulaşım olanaklarıyla turistlerin ilgisini çekmektedir.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

tine families are thought to have been living in the area during the time when the church was built. My dear friend, author Yaşar Aksoy mentions a famous Levantine family that has a family cemetery in Karşıyaka Soğukkuyu Catholic Cemetery in his book. Although Levantine population has decreased greatly, the beautiful mansions they have built still stand. Today, Karşıyaka attracts tourists with the house of Atatürk’s mother, its beautiful shore, market, restaurants, cafes and easy transportation opportunities.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

69


Ören Yeri / Ruin

70

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


İç Mimarinin bir başyapıtı:

Efes Yamaç Evleri 2 Akdeniz dünyasının en büyük antik kentlerinden biri olan Efes’te, Bülbül Dağı’nın kuzey yamacında yer alır Yamaç Evleri 2. Günümüze kadar şaşırtıcı biçimde korunarak gelen bu eşsiz mimarlık eserleri, Roma döneminin varlıklı üst sınıf yaşantısını günümüze kadar taşır. Yazı-Article: Doç. Dr. Sabine Ladstatter/Efes Kazı Başkanı-Head of the Ephesus Excavations Fotoğraflar-Photographs: Süleyman Duman - Avusturya Arkeoloji Enstitüsü arşivi-The archives of the Austrian Archeology Institute

A masterpiece of interior design: Ephesus Terrace Houses 2 Terrace Houses 2 are located on the northern outskirt of Bulbul Mountain in Ephesus, one of the biggest antique cities of Mediterranean. These unique architectural monuments, which have surprisingly been preserved to this date, reflect the lifestyle of upper class Roman families.

B

undan 50 yıl önce 1962 yılında keşfedilen Romalıların şehir merkezi Efes Antik Kenti’nin tam merkezinde bulunan ve 4 bin metrekareye yayılmış alana verilen isimdir Yamaç Evleri 2. Günümüze kadar şaşırtıcı biçimde korunarak gelmiş olması, Yamaç Evleri 2’nin en önemli ve göze çarpan özelliğidir. Öyle ki, yapının sadece yer döşemelerinin zengin işçiliği üst katları da korumuştur. Korunmasına, özgün mimarisinin yanı sıra tarihsel ve kronolojik etkiler ile Roma dönemine ait müthiş malzemeler yardımcı olmuştur. Bölge, Efes şehrinin tepelerinden biri olan Bülbül Dağı’nın kuzey yamacına konuşlandırılmış ve doğu batı taraflarında ek binalarla çevrilmiştir. Yamaç Evleri 2, güneyde Yamaç Evleri Caddesi ve kuzeyde Curetes Caddesi ile sarılmıştır. İnsulanın (pek çok kişiye kiralanan ev) üçgen alt planı, eski ve birbirine bağımsız planlarda

T

errace House 2 (Fig. 1) is the name given to a ca. 4,000 m² insula lying directly in the Roman city centre of Ephesos, which was discovered 50 years ago in 1962. Due to its exceptionally good state of preservation – not only are the rich furnishings of the ground floors of the individual residences partially preserved, but also those of the upper storeys – Terrace House 2 counts amongst the most scientifically important and moreover most remarkable monuments of its type. The special state of preservation results in the fact that the structure not only allows a classification and analysis based on ground plan, chronology and history of style, but also represents an almost inexhaustible source for the material culture of the Roman period, for analyses of function, and for sociological and psychological aspects in the study of domestic architecture. The insula was constructed on İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

71


Evlerin bulunduğu bölge, Roma

dönemindeki prestijli

Efes’in tüm kutsal

ve cenaze merasim

eserlerinin karakterlerini

barındırır.

The region which

harbors the houses also

contains the monuments

related to religious and

mortuary services in

Ephesus, which was a

prestigious city during the Roman era.

72

yatay ve dikey kesişen planların karakteristik özelliğini açıklar. Kenarlardan iki basamaklı giriş yollarıyla çevrilmiştir, bu yollardan müstakil evlere de geçiş yapılmaktadır. Girişler 27 metrelik açığın üstünden gelmek durumunda kalmıştır. 3 terasta da orijinal olarak 6 tane bitişik ev inşa edilmiştir. Kuzey yolundaki caddede, Curetes Caddesi’ne açılan taberna (dükkan) vardır ve bu sıra binalar dükkan olarak ya da bar olarak hizmet vermiştir. Taberna ve caddenin kendisi ile arasında tören yolunda, geç Helenistik döneme ve imparatorluk zamanına ait olan anıtsal eserler sıralanmıştır. Evlerin bulunduğu bölge, Roma dönemindeki prestijli Efes’in tüm kutsal ve cenaze merasim eserlerinin karakterlerini barındırmakla kalmaz, bu eserlerin o dönemde yaşayan sivil elit kesimden insanlara ait olduğunu ve bu insanların söz konusu eserleri yaptırmaya gücünün yettiğini ortaya çıkarır. Zaten bu evler, zengin Efesli vatandaşların belediyeye misafir ağırlama ve günlük işlerinde kullanması için verdikleri evlerdi. Evlerin

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

the steep north slope of the Bülbüldağ, one of the city hills of Ephesos, and was flanked at the west and the east by additional structures which are comparable in form and decoration (Fig. 2). Terrace House 2 itself was bounded at the south by the Terrace House Street and at the north by the Curetes Street. The irregular course of the ancient processional way, which did not conform to the orthogonal gridplan of the streets, also explains the characteristic trapezoidal ground plan of the insula. At the sides the building was flanked by two stepped alleyways which had to overcome a difference in height of 27 m, and from which the individual residences were accessed. Originally, six enclosed residential units were built on three terraces. At the north along the street were tabernae which opened on to the Curetes Street and which served as commercial shops or bars. Between the tabernae and the street itself stood a row of late Hellenistic and Imperial-period honorific monuments which lined the processional way. Already the location of Terrace House 2,


M.S. 1.yüzyılın ikinci çeyreğinde yapılmaya başladığı açıkça ortadadır. Güney bölgesindeki Ünite 6’nın sonradan yapılan ana binaya uzantısı ile müthiş büyüklükte bir büyüme meydana gelmiştir. Hadrianic dönemde yenilenen mermer bölüm ve bazalica olarak bilinen geniş apsidal odanın da M.S. 2.yüzyılın ortalarında yenilendiği ortaya çıkmıştır. Mermer bölümün kaplandığı duvar, yapının yapıldığı devre ait çok açık kanıtlar vermektedir. 3. döneminden İmparator Hadrian’ın isminin baş harflerinin bulunduğu arka yüzdeki kabartmalar, (M.S. 119) bizlere yapının tarihiyle ilgili kesinlik vermektedir. Konsolos Cn. Augur, M.S. 121’den bahseden ikinci bir yazma, yine aynı tarih hakkında ipucu vermektedir. Severan döneminin sonlarına ait (M.S. 220) olarak tarihlenebilinen bir yıkımdan arta kalan arkeolojik kanıtlar da, belirgin izler bırakmışlardır. Bu dönemden sonra, büyük bir kitleyi kapsayan, tüm bölümleri içine alan büyük bir yenilenme yapılmıştır. Buna bağlı olarak, resimlerin çoğu ve mermer revetmanın tarihi, 3.yüzyılın

nestled within public complexes as well as within sacred and funerary monuments of prestigious character in the city centre of Roman Ephesos, suggests that its residents belonged to the civic élites who could afford property in this prominent area. These are municipal residences of prominent and wealthy Ephesian citizens, whose houses served as spaces in which business was conducted and clients and guests were received, and which in short promoted the prestige of their owners. The insula was constructed without doubt in the 2nd quarter of the 1st century A.D. A massive structural intervention was represented by the extension of Residential Unit 6 to the south and the related refurbishment of the “Marble Hall” in the Hadrianic Period as well as the large apsidal room known as the “Basilica” (Room 8) in the mid of the 2nd century A.D. The wall covering of the “Marble Hall” provides precise evidence for the dating of the buildin

gactivity: on the rear face of one of the plaques there is an inscription which names the Emperor Hadrian (Fig. 3) in his third consular year, that is, 119 A.D., thereby providing a secure terminus post quem. A second inscription, mentioning the consul Cn. Augur of 121 A.D. gives another clue for the date. Distinct traces in the archaeological evidence were left by a destruction which can be dated to the late Severan period (ca. 220 A.D.). After this, a final, extensive phase of decoration and renovation occurred in all of the residential units. Accordingly, the majority of the wall paintings (Fig. 4) and the marble revetment dates to the second quarter of the 3rd century, while in contrast older mosaic floors frequently remained in use. A catastrophic event in the the third quarter of the 3rd century (270/280 A.D.) led to an extensive destruction of the insula. The evidence suggests that this was a severe earthquake, which drastically affected the building substance

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

73


and ultimately led to the abandonment of entire residential areas. In some areas of Terrace House 2, at the time of the catastrophe earlier damage was just being repaired and renovation work carried out. The original early Imperial plan was conceived as six residential units, consisting of peristyle houses of approximately the same size (400-600 m²), which spread out over three terraces and which were provided with at least one upper storey. The date is proved by building sacrifices under the oldest floor levels. From the first and early second century A.D. only poor traces are preserved. One of the exceptions is the so-called Sokrates-fresco (Fig. 5), found in unit 4 and dated to the early 2nd century A.D. The main entrances were located on the narrow side alleys and were in part accentuated with marble-faced portals. The water supply for the residences was provided by wells and fountains, which were primarily located in the entrance zones and the courtyards (Fig. 6). The 74

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

latrines were located here as well, so that they might be easily accessible for guests. Sewage was diverted via a branched channel system into the main drain beneath the stepped side alleys. The central peristyle retained its function as communication centre of the house and as prestigious reception room for guests. This room complex consequently underwent an especially careful and in part luxurious refurbishment. The courtyards exhibit, for example, costly marble revetment on the main walls and the parapet walls, built-in wells, figural polychrome mosaics and high-quality wall painting. The concentration of small-figure decoration (Fig. 7) underscores the meaning of the courtyards as the representative core zones of the houses. The courtyards served as light sources, whereas windows are usually located above the doors on a high level, some of them framed in iron grilles. To provide additional light, numerous lamps of pottery, metal and glass were employed, but their open fire constituted a permanent danger. In the entrance zones and in the peristyle court were also located accoutrements for sacred purposes; their appearance could take a variety of forms


2000 yılında ziyarete

açılan Efes Yamaç Evleri

2’nin kazılmış bölümünde bir de müze açıldı.

There is also a museum

in the already excavated

part of the terrace houses 2, which was opened to public in 2000

ikinci çeyreğine denk gelir. Aslında bu da hali hazırda kullanılabilinen mozaik yer döşemelerinin tarihiyle zıtlık oluşturmaktadır. 3. yüzyılın üçüncü çeyreğinde (M.S. 270/280) meydana gelen feci bir olay, insulanın çok büyük bir hacminde yıkımına sebep olmuştur. Kanıtlar bunun tüm bölgedeki binaların yıkılıp zarar görmesine sebep olan çok büyük bir deprem olduğuna işaret eder. Felaketin hemen ardından Yamaç Evleri 2’nin bazı bölgelerinde zarar onarılmış ve yenileme çalışmaları başlamıştır. Orijinal olan erken İmparatorluk planı, altı ana üniteden tasarlanmıştı, hemen aynı ölçülerde (400-600 metrekare) olan sütunlu avlu şeklindeki evlerden oluşmaktaydı. Bu binalar 3 terasa yayılmıştı ve en azından bir üst kat ile desteklenmişti. Tarih, en eski alt kat binalarında bulunan yapılardan ortaya çıkarıldı. M.S. 1. yüzyılda ve 2. yüzyıl başlarında sadece zayıf kalıntılar korunmuşt u. İstisnalardan biri Sokrates olarak anılan fresktir. Ünite 4’te bulunan bu fresk, M.S. 2.yüzyıl olarak belgelenmiştir. Ana girişler dar taraflı koridorlar tarafında konuşlandırılmıştı ve mermer yüzlü portrelerle çevrelenmişti. Evlerin su ihtiyacı kuyulardan ve genellikle giriş

depending on preference and also on the family tradition of the owner of the house. Small cult niches are numerous (Fig. 8), in which reliefs depicting heroic scenes or banquets in honour of the dead were set in. In Terrace House 2, on the south side of the courts were situated, in general, cool vaulted rooms cut out of the rock. Some of these rooms were particularly accentuated due to their prominent location and their rich decoration and equipment, and might be interpreted as reception areas of the patrons, like the exedra in unit 2. Glass mosaics decorated the vaults and lunettes (Fig. 9), while the walls and the floor were provided with marble facing. The central medallion of the vault mosaic shows Dionysos and Ariadne, surrounded by an illusionistic wine garden, representing the heavenly paradise. In front of the exedra in the southern corridor of the courtyard a figural floor mosaic was laid down (Fig. 10): represented here is a section of a sea thiasos, surrounded by a braided border, with Amphitrite, Triton and a hippocamp. In contrast, to the north are adjoined

generally large prestigious rooms for the reception of guests and banquets, while at the western and eastern sides, smaller rooms of diverse function were situated. The division into two or more storeys at least doubled the usable spatial area, which could be used for additional, prestigious rooms, private chambers or to be rented out. In a large room in unit 1, which might have served for dining purposes, outstanding wall paintings are preserved. In the main zone life-size servants (Fig. 11) offer various gifts, like garlands, drinks and blossoms to the entering guest, while in the red panels theatre scenes are depicted. The upper zone shows a mythological scene (Fig. 12) – the myth of Philoktet – framed by a theatre architecture. Interpreted as rooms for the reception of guests are also the so-called “Rooms of the Muses”, which are attested in a number of residential units (Fig. 13). Indeed, identifying a monocausal functional purpose of this room type is difficult, but nevertheless the location within the framework of the house in combination with the characteristic wall decoration makes an interpretation of the “Rooms of the Muses” as a room for the reception

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

75


chrome figural mosaics were also placed in Terrace House 2, for example the lion mosaic (Fig. 14) as well as Dionysos and Medusa (Fig. 15) in Residential Unit 3. Courtyard surfaces, in contrast, could be completely paved with marble slabs. In areas with fewer pretensions floors of brick, packed earth, or even wooden floors, which nonetheless have not survived, were common. In the Hadrianic period, Terrace House 2 had been connected with the municipal water supply. Nearly all of the residences were now equipped with rooms with hypocaust systems and bathing installations (Fig. 16). In some of these rooms however the characteristic bathing appliances were lacking, but they naturally offer an additional source of warmth in cold seasons.

bölgelerinde, avlularda bulunan çeşmelerden sağlanıyordu. Tuvaletler de gelen ziyaretçilere kolaylık olması için bu bölgelerde bulunuyordu. Kanalizasyon, bölümlere ayrılmış bir kanal sistemiyle kurulmuştu. Merkezde bulunan ve oldukça lüks şekilde dekore edilen sütunlu avlu,, iletişim merkezi ve misafirler için prestijli yer olma konumunu korumuştu. Çok iyi işçilikli mozaikler, duvarlara gömülü kuyular ve çok yüksek kalitede duvar süslemeleri bulunmaktaydı. Küçük figür konsantrasyonları ile yapılan dekorasyondan, avluların evleri temsil eden yerler olduğu anlamı çıkmaktadır. Avlular ışık kaynakları olarak hizmet vermekteydi. Pencereler genellikle kapıların üstünde yüksek 76

of guests likely. This assumption can be further supported by archaeological evidence, as in all of the “Rooms of the Muses” wine amphorae were found leaning in the corners. In general, the mosaic floors in Terrace House 2 were not decorated with figural motifs, but were designed with predominantly black-and-white contrasting, geometric patterns. Such tesselated floors were not only highly valued for their décor, but also for their quality as waterproof and easily cleanable surfaces; when possible, they were preserved for generations and successively repaired. In only a few exceptional cases, poly-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

In addition to reception rooms and living rooms, areas for industrious activity are also attested; these are generally located near the entrance to the houses. In contrast, built-in kitchens are infrequent, so that it would not be incorrect to reconstruct the presence of portable equipment made of metal or clay. O the other hand take away food was very common as we know from numerous graffiti on the walls in terrace house 2. It is interesting to note that the industry areas were accessible from many residential units at the same time, by corridors or staircases: communal usage of kitchens, latrines and courts can therefore be deduced. The upper storeys were accessed via a staircase in the peristyle court and in the entrance zones. Finds of collapsed walls and mosaic floors of the highest quality in the earthquake rubble attest to the existence of rooms decorated with the greatest sophistication in the upper storeys as well. The series of earthquakes in the third quarter of the 3rd century, with its abrupt moment of destruction, allows an insight into the most recent concepts of


seviyelere yapılmış, bunlardan bazıları demir çubuklarla çevrelenmiş, ekstra ışık sağlamak için metal ve camdan oluşan meşaleler konmuştur. Fakat bunların sürekli açıkta olan ateşleri her zaman bir tehlike arz etmekteydi. Giriş bölgelerinde ve iç bahçede, görünüşleri, amaçları ve aile gelenekleri doğrultusunda değişiklikler gösteren kutsal amaçlı teçhizatlar da mevcuttu. Bu bölgelere küçük ibadet oyukları, bu oyuklarda epiksi kahraman sahneleri veya ölenler anısına buketler konulmaktaydı. Yamaç Evleri 2’de, avluların güney tarafında, genellikle kayadan oyma serin odalar mevcuttur. Bu odalardan bazıları döşeniş biçimine göre sınıflandırılmış, efendilerin bölgeleri olarak değişik cam mozaiklerle süslenmiş, duvarlar ve yer döşemesi mermer yüzle kaplanmıştır. Dionysos ve Ariadne figürlerinin bulunduğu ilüzyonik bir şarapevi ile çevrelenmiş ortadaki mozaik, cenneti tasvir eder. Exedranın önünde, avlunun güney koridorunda, bir deniz savaşını anlatan figürlü yer mozaiği vardır. Anfi tiyatro, Triton ve hippocamp ile sınırlarda çevrelenmiştir. Buna zıt olarak, kuzeyde birbirine geçmeli genellikle geniş prestijli odalar bulunmaktadır, Misafirler ve davetler için ayrılan bu odaların batı ve doğu kanatlarında, küçük odalar mevcuttur. İki veya daha fazla kata bölünmeleri kullanım alanlarını çoğaltmıştır. Ünite 1’deki harika duvar süslemeli geniş odanın da, akşam davetleri ve yemekleri için düzenlenmiş olduğu tahmin edilmektedir. Ana bölümde yaşam boyu hizmet eden görevliler, misafirlere çeşitli hediyeler, buketler-içecekler-çiçekler sunmaktaydı, aynı zamanda kırmızı panellerde tiyatro sahneleri sahnelenmekteydi. Tiyatro binası ile çerçevelenmiş üst bölüm mitolojik bir sahne (Philoktet miti) göstermektedir. ‘İlham perileri odaları’ da denilen misafir kabul odaları, birkaç ev tipine sahiptir. Bu odaların aslında ne için kullanıldıklarını anlamak güç de olsa, duvarlardaki dekorasyon, odaların misafir kabul odaları olabileceğini göstermektedir. Bu teori, ar-

decoration and phases of usage of the Roman domestic structures. Regarding the furniture, folding chairs (Fig. 17) and tables in bronze or iron have to be mentioned. From klinai (Fig. 18) only the lavishly ornamented straps are preserved, some them with incised decoration, others with inlaid work of glass. The self representation of the house owners is expressed by numerous private portraits (Fig. 19), which were displayed in the main zones of the houses and may interpreted as family members. On the other hand indications for the imperial cult or for the worshipping of Roman emperors are also visible in Terrace house 2 (Fig. 20).

Residential Unit 6 is situated in the north-east of Terrace House 2, on the lowest, northernmost terrace. Here in the 2nd century A.D. a generously laid out and splendidly appointed urban villa arose, when the originally much smaller house unit was extended to the south and was fundamentally redesigned with the construction of the so-called Marble Hall and the large apsidal hall designated the “Basilica”. The building complex, now covering an area of 950 m², could be entered directly from the Curetes Street. The house is impressive even today due to its scale, its multi-storey design, and its luxu-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

77


keolojik buluntularla da desteklenir. Öyle ki, odaların kenarlarında şarap amforaları bulunmuştur. Genelde, Teras Evleri 2’deki mozaik zeminler, motiflerle süslenmemiştir. Onun yerine zemin, siyah ve beyaz geometrik şekillerle dekore edilmiştir. Bu tip zeminler dekorasyon açısından bir zenginlik kattığı gibi, su geçirmez ve kolay temizlenebilen özellikleri ile de tercih edilmiştir. Sadece bazı örneklerde aslan mozaikleri gibi çok renkli figürlü mozaikler kullanılmıştır. Ayni zamanda Dionysus ve Medusa figürleri de kullanılmıştır. Bunun karşılığında, 3. ünite evlerinin avlularının tamamının mermer bloklarla örtüldüğü gözlenir. Daha gösterişsiz evlerin zeminlerinde ise tuğla, sıkıştırılmış kum, hatta tahta kullanılmıştır. Hadrianus döneminde evler, belediyeye ait olan su rezervlerine bağlanmıştı. Evlerin hemen hepsinde yeraltı ısıtma sistemleri ve banyo bulunurdu. Bazı evlerde tipik 78

banyo unsurları bulunmasa da yeraltı ısıtma sistemleri soğuk havalarda ısı sağlardı. Misafir ağırlama salonları ve oturma odaları hariç, evlerde üretim ile ilgili odalar da bulunur ve bu odalar genelde evin girişine yakın olarak konumlanırdı. Gömme mutfak genelde bulunmazdı. Duvarlardaki resimlerden yemeğin genellikle dışarıdan sağlandığı anlaşılmaktadır. Merdiven ya da koridorlarla ulaşılabilen üretim odasının birçok ev tarafından kullanılacak şekilde oluşturulması da ilginçtir. Üst katlara sütunlarla çevrili bir merdivenle ulaşılır. Depremden sonra ulaşılan yığınlarda bulunan duvar parçaları ve mozaik zeminler, üst kattaki odaların da zengin şekilde dekore edildiğini gösterir. 3. yüzyılın üçüncü çeyreğinde meydana gelen bir dizi deprem, Roma dönemindeki evlerin dekorasyonu ile ilgili önemli bilgiler verir. Katlanabilen sandalyeler ve bronz ya da demirden yapılan masalardan

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

rious furnishings. The largest display rooms were located to the south of the peristyle court. From the southern ambulatory, the so-called Marble Hall, a 178 m² spacious hall, could be entered. This hall (Fig. 21), which was luxuriously decorated during the Hadrianic period, remained basically unaltered until its final destruction in the third quarter of the 3rd century. The “Marble Hall” served as a reception room for guests, as a banqueting hall, and provided space for at least nine wide klinai, upon each of which three individuals could recline. In this luxurious atmosphere without doubt members of the city élites met for social occasions. The interior decoration of the room is extremely sumptuous and splendid: the walls and floor were faced with marble revetment, and the location of the klinai was marked on the floor by black-and-white mosaic bands. A fountain located in the axis of the room as well as a draw well in the south wall, provided with fresh water by means of a conduit, not only contributed to a comfortable interior climate but also to a tasteful ambience. The hall had a wooden ceiling, the carved decoration of which preserves traces of gilding. The walls were revetted in three zones, with marble plaques which were in part polychrome, and with fields of opus sectile decoration. In addition to the ornamental decorative system, a few figural motifs are also preserved. To the west of the “Marble Hall” were additional, large, prestigious rooms. Starting from a small court, a large basilical hall with apse (Fig. 22) could be entered by a staircase in the south, while to the west lay a vaulted room with high quality wall- and vault-decoration. In addition, a freshwater basin was found here, which once contained fish (Fig. 23). From the court, a second flight of steps led to the upper storey of the residence, where a number of richly appointed rooms were also located. Very little is preserved of the original furnishing of the apsidal hall, but it is probably correct to recognise here the reception- and au-


bahsedilir. Klinai’den sadece zengince dekore edilmiş bantlar ya da cam eşyalar günümüze ulaşmıştır. Ev sahipleri birçok özel portrede resmedilmişlerdir. Evlerin ana mekanlarında sergilenen bu portrelerin aile bireylerine ait oldukları düşünülmektedir. Bu evlerde Roma imparatorlarına tapınıldığı da anlaşılmaktadır. 6. ev, Yamaç Evleri 2’nin kuzeydoğusunda, en aşağıdaki yamaçta yer almaktadır. 2. yüzyılda geniş ve oldukça zengin bir koyun bulunduğu bu bölgede evler, mermer odanın katılımıyla daha da büyümüştür. Büyük apsisli oda, bazilikaya işaret eder. 950 metrekareye yayılmış bu komplekse Curetes Sokağı’ndan girilebilir. Bu ev, zengin dekorasyonu ve büyüklüğüyle halen ilgi çekicidir. Evdeki en büyük odalar, sütunlarla çevrili avlunun güneyinde yer alır. Güneyden, oldukça büyük olan, 178 metrekarelik mermer odaya ulaşılır. Hadrianus zamanında oldukça zengin dekore edilen bu oda, 3.yüzyılın 3. çeyreğinde tamamen yıkılana dek hiç değiştirilmemiştir. Mermer oda, misafirler için bir resepsiyon odası olarak kullanılmış ve ziyafetlere yönelik hazırlanmıştır. Odada dokuz adet büyük sofa bulunur. Bu çok şaşaalı odalarda büyük ihtimalle şehrin önde gelenleri sosyal aktiviteler için toplanmıştır. Odanın dekorasyonu inanılmaz derecede zengindir, duvarlar ve zemin mermer revetmanlarla kaplanmıştır ve sofaların olduğu yerler siyah ve beyaz mozaik bantlarla işaretlenmiştir. Odanın ekseninde bulunan bir çeşme ve güney duvarındaki bir memba, taze su sağladığı gibi, odanın soğuk kalmasını ve zevkli bir ambiyansın oluşmasını sağlar. Tahta bir tavanı olan odadaki duvarlar üç ayrı şekilde dekore edilmiştir. Bu odadan bazı süslemeler ve birkaç motif günümüze ulaşmıştır. Mermer odanın batısında, yine büyük ve prestijli odalar yer alır. Küçük bir avludan başlayarak, apsisli bir bazilika stilli odaya güneydeki bir merdivenle ulaşılır. Batıda ise kaliteli malzemeden yapılmış tonozlu bir oda bulunur. Burada içerisinde balıkların korunduğu bir taze su havzası bulunmuştur. Avlu-

dan, bir başka merdivenle çıkılan üst katta da zengin dekore edilmiş odalar bulunur. Buradaki orijinal dekorasyondan pek az parça günümüze ulaşmıştır. Günümüze ulaşan bölümün resepsiyon odası olması muhtemeldir. Batı duvarından daha küçük ama aynı oranda zengince dekore edilmiş, sıvalı, başka bir odaya geçilir. Bu oda, küçük organizasyonlar için kullanılmaktaydı. Bina, Efes’teki, Dionysos’taki büyük rahip Caius Flavius Furius Aptus’un ailesinin eviydi. Sosyal ve politik organizasyonlar için kullanılan evde, ayrıca özel misafirler de ağırlanıyordu. Tarih, bilim ve kültür için mükemmel bir referans olan Efes Yamaç Evi 2, restorasyonu ve muhafaza edilmesi zorlu bir yapıdır. 1970 ve 1980’lerde yapılan kazılarda evlerde çok iyi şekilde korunmuş olan resim ve mozaik gibi dekorasyon unsurlarının olduğu gibi kalması ve anıtın üzerinin bir çatı ile örtülmesine karar verilmiştir. Ancak bunun yapılabilmesi ve yapının halka açılabilmesi için 38 yıl geçmesi gerekti. Yapının korunması için gereken standartları sıralayan işlevsel bir dokuman oluşturuldu. Buna göre yapının renk, inşaat ve malzemesine uygun restorasyon malzemeleri seçilmeli ve

dience-room of the master of the house. Set into the west wall was a door leading to a small yet lavishly appointed room – the stucco room (Fig. 24), in which private gatherings for a small circle of friends took place. The fortunate circumstance that we not only know the building itself, but also can trace the family who owned it over a number of generations, allows a precise assignment of the building: it is identified as the urban residence of the family of Caius Flavius Furius Aptus, a man who held the office of priest of Dionysos at Ephesos. His house was used for the reception of clients as well as for social and political gatherings, and for the welcoming and entertaining of private guests. In addition to its undisputed relevance for science and cultural history, Terrace House 2 also represents a great challenge in terms of conservation and restoration. It was already clear during the extensive excavation work of the 1970s and 1980s that the amazingly wellpreserved painted and mosaic decoration should remain in situ and that a roof should be erected over the monument, but it took 38 years, many discussions

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

79


bu yenilikler binanın orijinal formuyla uyum sağlamalıydı. Bunun yanı sıra hava koşulları, geri çevrilebilirlik ve yeniden inşa da önemliydi. Daha önce yapılan yanlışlar da göz önüne alındığında hava koşulları ile ilgili bulgulara önem verildi. Binanın üzerine, yapıyı UV ışınlarından koruyacak bir deri örtülmesi ve doğal ventilasyon sağlanması kararlaştırıldı. Sonunda binanın üzeri kumaşla örtülü paslanmaz bir çelikle kaplandı. 2000 yılında ziyarete açılan Efes Yamac Evleri 2’nin kazılmış bölümünde bir de müze açıldı. İçerisindeki tarihi kalıntılar eksperlere antik çağdaki evlerin detayları hakkında bilgi veriyor. Özellikle, yapının iç konstrüksiyonu antik materyalleri öne çıkarıyor. Ayrıca ışıklı yollar ve ziyaretçi yolları, Roma dönemi ile örtüşmüyor. Ziyaretçiler için oluşturulan yeni bir yardımcı sistemi ile gelenler, malzemeleri değişik bir şekilde görebiliyor. Bu koruyucu sistem, inanılmaz tarihi önemi olan bu binayı korumakla birlikte, kalıntıların biraz da olsa orijinal hallerini geri kazanmalarını sağlıyor. Borusan Holding sponsorluğunda 2007 yılından beri devam eden restorasyon projesi, mermer odada bulunan mermer duvar revetmanının yeniden yapılandırılmasını içeriyor. Yamaç Evleri 2’nin içerisinde bulunan 72 adet resim de 2010’da başlayan bir restorasyon projesi dahilinde yeniden hayat bulacak. Bu proje Efes Vakfı tarafından destekleniyor. Restorasyonu halen devam eden bina, 2011 yılında 100 binden fazla kişi tarafından ziyaret edildi. 80

and numerous project designs until the present protective structure could be erected over Terrace House 2 and the monument could finally be made accessible to the public. A functional specification document defined the standards for such a protective structure, which ought to be distinctly differentiated in construction, colour and choice of material from the building elements of Terrace House 2, yet in its appearance ought to recede into the background compared to the ruins. Furthermore, regarding the protective function, the effect of the weather, reversibility, and the ability to be deconstructed were all vital requirements. Taking into account the mistakes of the past, great emphasis was placed on the climatological diagnoses. Thus, a breathable, UV-protective and stable skin should be stretched over the building, which furthermore should enable natural ventilation. The result is a stainless steel construction which is covered by a textile roofing skin designed to have great stability and a long life, whereas the façade of transparent polycarbonate in the form of folded scales guarantees the ventilation. These lamellae of Lexan, in addition, permit a view out over the surrounding area while at the same time contributing in great measure to a comfortable temperature due to their permeability to air. With the protective structure over Terrace House 2, which was opened in 2000, a museum in the excavated city

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

itself was set up; the ancient ruins preserved beneath it provide both specialist and layman alike with an insight into the ancient living environment. In particular, the interior working of the construction should be mentioned; this optically recedes, promoting the ancient material into the foreground. A reconstruction of the ancient building elements was consciously avoided, and the lighting paths and guidance routes also do not conform to Roman realities. With the aid of a system for guiding visitors (Fig. 25), illusionistic insights and overviews have instead been attained which permit a completely new and unexpected appreciation of the material on view. The protective structure therefore conserves not only a monument of immense cultural-historical and scientific significance, but it also has given back to the ruins a part of their original living function. Since 2007 a restoration project, financed by Borusan-Holding, deals with the reconstruction of the marble wall revetment in the Marble hall of unit 6 (Fig. 26). A second huge conservation project of all wall paintings in more than 72 rooms in Terrace House 2 was invented in 2010 and is financed by the Ephesus Foundation, Istanbul (Fig. 27). As a large-scale, living restoration workshop and as a magnet for visitors, the monument today is frequented by large numbers of people; alone in 2011 more than 100,000 interested individuals found their way to Terrace House 2.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

81


ADVERTORIAL

Eğlence hayatının gözdesi

Çeşme’de Ünlü mekânlarından Hayal Kahvesi’nin 10. şubesi MFÖ konseriyle Çeşme Marina’da açıldı

The favorite venue of night life opens in Çeşme The 10th branch of Hayal Kahvesi opened at Çeşme Marina with a concert by legendary Turkish group MFÖ.

E

H

Türkiye’nin en uzun soluklu müzik gruplarından olan MFÖ konseriyle açılışı yapılan Hayal Kahvesi, bu yaz Çeşme’nin en iddialı mekânı olmaya aday. 20 yıldır kaliteli eğlencenin adresi olan, müzik, dans ve ritimle buluşan gecelere ev sahipliği yapan mekân, yaz boyunca birçok yerli ve yabancı müzisyeni ağırlayacak. Kurulduğu günden bu yana alternatif yaşam yönelimlerinin vazgeçilmez mekanı olarak nitelendirilen Hayal Kahvesi, farklı müzik akımlarını bir araya getirme, yeni olanı sunma misyonunu Çeşme’de de sürdürecek. Çeşitlilik, kültürel

The venue, which opened with a concert by legendary Turkish group MFÖ, looks like it is going to be one of the favorite spots in Çeşme this summer. The venue will welcome famous national and international musicians. The venue, which is known as the mecca of alternative music, will continue the trend in its new branch. The venue, which ref lects the naturalism and richness of diversity and cultural differences, will feature music from rock to folk, from jazz to samba. The venue, which will jazz up the night in Çeşme, will welcome famous Turkish musicians such as Teoman, Şebnem

ğlence hayatının en önemli mekânlarından biri olan Hayal Kahvesi, artık Çeşme’de. 20 yıldır kaliteli eğlencenin adresi olan mekan, Beyoğlu, Çubuklu, Caddebostan, Bursa, Akatlar, Çanakkale, Taksim, Şaşkınbakkal ve Ankara şubesinden sonra Çeşme Marina’da İzmirliler ile buluştu.

82

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

ayal Kahvesi, one of the most important venues of Turkish nightlife, is now in Çeşme. The venue, which has been the place of quality entertainment for the last 20 years, is now at Çeşme Marina after branches in Beyoğlu, Çubuklu, Caddebostan, Bursa, Akatlar, Çanakkale, Taksim, Şaşkınbakkal and Ankara.


farklılıkların doğallığı ve zenginliğini yansıtan mekân, rocktan folka, cazdan sambaya uzanan dinamizmi, büyük şehir sokaklarının ayak sesini, ayrı tarzını buraya da taşıyacak. Teoman’dan Şebnem Ferah’a Duman’dan Emre Aydın’a Sertab Erener’den Bulutsuzluk Özlemi’ne Mirkelam’dan Nev’e Türk müzik sektöründeki büyük isimleri sahnesinde ağırlayan Hayal Kahvesi, Çeşme’nin yaz gecelerini hareketlendirecek. 200 kişilik yemek ve 800 kişilik barıyla toplamda 1000 kişiyi ağırlayabilecek kapasiteye sahip olan mekân aslında bir performans hall. Çeşme Marina Hayal Kahvesi, dünya mutfağının ön planda olduğu yemek menüsü, zengin ve fresh kokteyllerinin yanı sıra, yerli ve ithal şarapların olduğu zengin şarap menüsü ile oldukça iddialı.

Mekân, misaf irlerini sabah kahvaltısından akşam yemeğine günün farklı saatlerinde farklı lezzetlerle ağırlayabiliyor. Müşteri odaklı hizmet anlayışını benimseyen Hayal Kahvesi Çeşme’nin, f iyatları da oldukça makul. Hayal Kahvesi Çeşme’nin ortaklarından Cüneyt Eren, mekanın atmosfer, üretim ve programıyla yaşlar, sınıf lar ve kültürlerarası geçişlere olanak sağlayacağını söylüyor. Çeşme’nin özellikle yaz döneminde zengin bir eğlence skalasına sahip olduğunu belirten Eren, “Hayal Kahvesi göçebe ve yazlık değil, kalıcı ve daimi bir ihtiyaç ve içerik nedeniyle var. Eğlenceden çok bir hayat tarzı olan mekan, yazlık ve edinilmiş değil sahici ve kalıcı kimliği ile Çeşme’ye yeni bir soluk getirecek. Herkese verecek gerçek bir şeyimiz var. Bir yerde hayat varsa orada kırk yıl hatırı kalacak bir Hayal Kahvesi ihtiyacı hep olacak ” diyor.

Ferah, Duman, Emre Aydın, Sertab Erener, Bulutsuzluk Özlemi, Mirkelam and Nev. The venue has a 200 capacity dining area and an 800 capacity bar and is actually a performance hall. Çeşme Marina Hayal Kahvesi is also assertive with its menu, rich and fresh cocktails and wine cellar which includes Turkish and international wines. The venue serves breakfast, lunch and dinner and the prices are highly reasonable. One of the owners of Hayal Kahvesi Çeşme Cüneyt Eren says that the venue, with its atmosphere, production and program, will enable transit between ages, classes and cultures. Eren, who states that Çeşme has a rich entertainment scale during the summer, says “Hayal Kahvesi exists because of a loyal crowd and permanent program. It is now just a summer venue. It will bring Çeşme a new breath. We have things that will appeal to all.” İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

83


Söyleşi / Interwiev

“Tanınmayan yer sevilmez, sevilmeyen yer de

vatan olmaz”

“Ben her şeyden önce öğrenmeyi sevdim” diyor Şadan Gökovalı. Öğrendiklerini de kimi zaman yazdığı bir şiirle, bir kitapla, kimi zaman da Anadolu’yu karış karış gezdiği turlarda anlattığı efsanelerle sevdirmeye çalışıyor. Yazı-Article: Derya Şahin Fotoğraflar-Photographs : SÜLEYMAN DUMAN

“You don’t like the place you don’t know and you can’t call the place you don’t love home” “The first thing I loved was learning” says Şadan Gökovalı. He is trying to make people love what he has learned through poems, books and tours in Anatolia.

O

kendini “uzak taşranın cahil delikanlısı” olarak tanımlasa da, 73 yıllık ömrüne 73 asırlık iş sığdırmış bir derya Şadan Gökovalı. Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat’ın manevi oğlu, şair, yazar, gazeteci, turist rehberi, mitolog ve eğitimci unvanlarıyla donattığı, bir dolu farklı hayatı bir arada yaşamış. İsminin önüne eklenen bunca sıfatın ardında öğrenmeye ve öğrendiklerini paylaşmaya olan tutkusu yatıyor. “Ben her şeyden önce öğrenmeyi sevdim” diyen Gökovalı öğrendiklerini kimi zaman yazdığı bir şiirle, bir kitapla, kimi zaman da Anadolu’yu karış karış gezdiği turlarda anlattığı efsanelerle sevdirmeye çalışıyor. Tanınmayan yerin sevilmeyeceğine, sevilmeyen yerin ise vatan olmayacağına inanan Gökovalı ile başarılarla dolu yaşamı ve “dünyada bir eşi daha yok” dediği İzmir üzerine keyif li bir söyleşi yaptık.

84

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

E

ven though he describes himself as the ignorant man of a faraway suburb, Şadan Gökovalı is a very educated man that has done 73 centuries worth of work in his 73 years on earth. He is the adopted son of the fisherman of Halicarnassus and Azra Erhat, a poet, a writer, a journalist, tour guide and educator. His passion for learning and teaching is behind all these attributes that precede his name. The first thing I loved was learning” says Şadan Gökovalı. He is trying to make people love what he has learned through poems, books and tours in Anatolia. We spoke to Gökovalı, a person who believes that you can’t love a place you don’t know and you can’t call a place home until you love it, about his life and Izmir. It is hard to decide what to say about you at the start; you are the adopted


Sizi anlatırken söze nasıl başlamak gerektiğine karar vermek zor. Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat’ın da manevi oğlu, şair, yazar, gazeteci, turist rehberi, mitolog ve eğitimci... Peki Şadan Gökovalı nasıl anlatır kendini? GÖKOVALI: Herkes gibi benim de birer fiziksel anam ve babam var. Anam Emine Dudu, babamsa Gökova’nın efsanevi muhtarı Mehmet Gökovalı. Muhtarlık mührünü Muğla Valisine teslim edeli 70 yıldan fazla süre geçtiği halde, bizim sülalenin adı hala ‘Muhtarlar’dır, bana da “Muhtar Mehmet’in Şadan” derler. Balıkçı’nın ve Azra Erhat’ın manevi evladı olmak, onurumdur. Bunun öyküsünü uzun uzun anlatmaktansa, ikisinin vasiyetinden birkaç tümce aktarayım: “Şadan Gökovalı’ya arkadaşım, oğlum desem azdır. Çünkü mevcut insanlar arasında beni temadi (devam) ettirecek, daha doğrusu temadi ettirmeye en müsait insan odur. Ölsem, ölüm bana galebe çalmamış olacak. Çünkü Şadan var’’ (Halikarnas Balıkçısı, 18 Haziran 1973) “Ben Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Azra Erhat. Anamdan babamdan çok şey aldım. Fakat mayam Atatürk’tür. Her birini canımdan çok sevdiğim Türk gençleri arasından şu üçünü kendime evlat seçtim: Cengiz Bektaş, Şadan Gökovalı, Ayça Abakan” ( Azra Erhat, 6 Eylül 1982) Ben kendimi “uzak taşranın cahil delikanlısı, güzeli seven güzel canlısı” olarak tanımlıyorum. Saydığınız sıfatlara gelince, bana bu sıfatlar gökten zembille inmedi. Bir kısmı köyden, babadan aldıklarım, biriktirdiklerim, geri kalanı da öğrendiklerim. Ben her şeyden önce öğrenmeyi sevdim. Asıl büyük şansım da öğreticiliğim oldu. Öğrenmenin en kolay, en kestirme yolu öğretmektir ne de olsa. Halikarnas Balıkçısı ile nasıl tanıştınız? GÖKOVALI: Halikarnas Balıkçısı’nın hayatına girmem de son derece kolay oldu. “Merhaba, ben Şadan Gökovalı,

child of the fisherman of Halicarnassus and Azra Erhat, you are a poet, author, journalist, tour guide, mythologist and educator. How would you describe yourself? GÖKOVALI: Just like everybody, I have biological parents. My mother is Emine Dudu, and my father is the Mehmet Gökovalı, the legendary muhtar of Gökova. Although he hasn’t been a muhtar for over 70 years, they

still call us the family of the muhtar. I am proud to be the adopted child of the fisherman and Azra Erhat. Instead of telling the whole story, I’ll give you a few words from their wills: “Şadan Gökovalı is my friend and closer to me than a son because he is the one who will carry on my legacy. I won’t be sorry when I die because there is Şadan’’ (the fisherman of Halicarnassus, June, 18, 1973)

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

85


senin Gökova’ndan” dedim. “Öyle mi” dedi. Çabucak ısındık birbirimize. O, çeşitli dillerdeki kitap ve makalelerini daktilo edecek birini arıyordu. “Benden uygunu bulunamaz” deyip kaptım bu işi. Bir süre sonra, bu hizmet için para kabul etmiyorum diye yazılarını bana vermek istemez oldu. Yazılarını daktilo etmekle, onları ilk olarak ben okuduğum için memnuniyetimi dile getirdim. Öldüğü 1973 yılına dek hemen tüm makale, öykü ve romanlarını ben daktilo ettim. Doğal olarak, bu yazıların orijinalleri bendedir. Balıkçı ile söyleşide zayıf kalmamak, bir anlamda Anadolu’yu daha iyi tanımak için Turizm Bakanlığının düzenlediği kursa katıldım. Birincilikle bitirdiğim bu kursun sonunda ‘Profesyonel Ülkesel Turist Rehberi’ oldum. O gün bugündür, tanınmayan yerin sevilemeyeceğini, sevilmeyen yerin vatan olamayacağını düşünürüm. Balıkçıya mahcup olmamak için mi rehber oldunuz yani? GÖKOVALI: Balıkçıyla aramız çok iyiydi ama ben yanlış bir şey söylerim diye çok korkardım ondan. Nihayetin86

de ben bir takım şeyleri çok amatörce yapmıştım. Rehberlik kursu da tesadüfen o zaman açıldı. Önce çok zor geldi açıkçası ama zamanla çok sevdim. Ertesi yılar başta mitoloji olmak üzere birçok dersi ben verdim. Halikarnas Balıkçısı, biz rehberleri Bergama’ya götürürdü. Büyük bir heyecanla giderdik, Bergama’nın uygarlığa hizmetlerini anlattıktan sonra, “Teknik tarafını Şadan Gökovalı anlatacak” derdi. Ben de böylece bilmesem mahcup olurum düşüncesiyle bu alanda kendimi geliştirdim. O yıllarda yazılarımla Turizm Bakanlığının açtığı “Bir kıyı kentini en iyi anlatan yazar” yarışmasında, Selçuk Turizm Derneğinin, “Efes’i en iyi anlatan yazar” yarışmasında birinci oldum. En son 1978’de “Bergama’yı en iyi anlatan yazar” seçildim. Eskiye dair ama eskimemiş değerleri anlatıyorsunuz. Anlatım tarzınız çok beğeniliyor. Bunun sırrı ne? GÖKOVALI: Bana “mitoloji ne işe yarar?” diye soran çok olmuştur. Bir kere mitolojiyi çıkarsanız müzelerde eser, tarihi kentlerde yapıt kalmaz. Birçok

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

“I am Azra Erhat, a citizen of the Turkish Republic. I have learned so much from my parents but my guide is Atatürk. I have chosen these three young men as my adopted sons: Cengiz Bektaş, Şadan Gökovalı, Ayça Abakan” (Azra Erhat, September 6, 1982) I describe myself as the ignorant young man from a faraway suburb and a lover of all things beautiful. As for the attributes you have mentioned; some I took from my father and some I have learned. First and foremost, I loved learning and my biggest luck was me being a teacher. The easiest way to learn is to teach. How did you meet the fisherman of Halicarnassus? GÖKOVALI: That was quite easy too. I went and introduced myself and we quickly bonded. He needed someone to type his books and articles and I got the job. After a while, he didn’t want to give me any work because I refused to take money. I told him that the real satisfaction was reading his work first. When he died in 1973, I typed almost


Her tarafı giz ve gizem doludur İzmir’in.

Bundan dolayıdır ki başka şehirler için

zor söylenecek sözler

söylenmiştir İzmir için.

Izmir is filled with

mysteries. That is why

many things have been said about Izmir that

they haven’t been said about other cities..

şiir ve tiyatro mitolojiden beslenerek yazılmıştır. Benim başarım, bilgileri yerli yerinde vermemden kaynaklanıyor olsa gerek. Sevdiğim için, sevdirmeye çalışıyorum. Ustam Balıkçı gibi ben de, Anadolu anlatımında ‘kendimi ekonomize etmem!’ Deyim yerindeyse Denizli horozu gibi öte öte kendimden geçerim. Zaten sen severek anlatmazsan karşındaki dinlemekten zevk alır mı? Uzun yıllar bana “Anlattığın gibi bir mitoloji kitabı yaz” dediler. Sonunda oturdum “Söylence” kitabımı yazdım, yılın en başarılı mitoloji kitabı seçildi. Rehberliğimi bir yana bırakırsak ben bir iletişimciyim aslında. İletişimcinin işi de dinlenir kılmak, zevkli hale getirmektir. Bunun yolu da defalarca anlatmaktan ve şiirden geçer. Eğer o konuda bir şiir varsa ben zaten bilirim, yoksa da yazarım, sizden kıymetli mi? İzmir’in geçmişinden bugüne geçirdiği değişimi değerlendirdiğinizde nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? GÖKOVALI: İzmir’in dünyada bir eşi daha yok. “Gökovalı olmasaydım İzmirli olurdum” diyorum ama ar-

all of his books, stories and articles. So, naturally, I have all the originals. I enrolled in the workshop of the Ministry of Tourism to know Anatolia better and to better converse with the fisherman. I became a professional tour guide after finishing first in my class. From that day on, I believe that you can’t love the place you don’t know and you can’t call a place home unless you love it. So you became a tour guide not to be embarrassed in front of the fisherman? GÖKOVALI: We used to get along famously with the fisherman but I was afraid that I’d say the wrong thing. After all, I was an amateur in many aspects. That’s when the topic of the workshop for tourism came up. First it was hard nut in time I loved it. Years later, I taught many classes there, mainly mythology. The fisherman used to takes us tour guides to Bergama. We used to go and after he had told us about the contributions of the Bergama kingdom to civilization, he’d say that I would fill in the technical details. So I improved myself so as not to be embarrassed in

situations like this. In those years, I received first place in a competition organized by the Selçuk Tourism Association and was named the best writer to define Ephesus. You are talking about old but not diminished values. You style is very popular. What is your secret? GÖKOVALI: A lot of people have asked me what mythology is. If you take out the mythology, there will be no artifacts in museums and structures in historical cities. Many poems and theaters were written based on mythology. I guess I am successful because I give information at the right place. I love it so I try to make other people love it. Just like my mentor, the fisherman, I go on and on when I’m talking about Anatolia. If you don’t tell it with passion, you audience will not enjoy listening to you. For many years, they told me to write a mythology book like I was telling the stories. Then I sat down and wrote “Söylence” which was elected the best mythology book that year. Aside from being a tour guide, I am a communicator. The duty

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

87


Sen severek anlatmazsan karşındaki dinlemekten zevk alır mı?

If you don’t tell it

with passion, you audience will not

enjoy listening to you Alaçatı

tık İzmirliyim. Ömrümün 4’te 3’ünü İzmir’de geçirdim ve bütün üretimimi İzmir’de yaptım çünkü. İzmir ilklerin şehridir. İlk şair Homeros İzmirli. Kaldırım, güzel yol anlamına gelen ‘kala dramos’tan türetilmiştir. Parke taşlarıyla döşenmiş yol ilk defa İzmir’de yapılmıştır. İlk Çeşme de İzmir’de yapılmıştır. İlk ızgara planlı şehir yine İzmir’dir. İlk anıt mezar Kral Tantalos’un mezarı, İzmir’dedir. İlk megaron, mağara tipi evler İzmir’de yapılmıştır. Sanat tarihi müzesinde İzmir’in simgesi olan dev yüksek kabartmalar vardır. Bunlardan yan yana, tamamı görülebilenlerden birisi bereket tanrısı Temeter, diğeri de deniz tanrısı Poseidon’dur. Bundan dolayı İzmir hem deniz hem de kara şehridir. Her tarafı giz ve gizem doludur İzmir’in. Bundan dolayıdır ki başka şehirler için zor söylenecek sözler söylenmiştir İzmir için; “İonia’nın süsü”, “Asya’nın birincisi”, “İnsanlığın yüzakı” vb. Bunlar Heredot’un da övdüğü İzmir iklimini akla getirir. Heredot, “İonialılar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü altında ve en güzel iklimde kurmuşlardır” demiştir. Öyle bir iklimdir ki bu, İzmirliler yalın kat giysi ile dört mevsimi geçirebilirler bu şehirde. İzmir aynı zamanda bir başkaldırı şehridir de. Pek çok efsane bunu 88

anlatır. Güzel sanatlar tanrısı Apollon ile Dinarlı Marsias yarışa girer. Apollon kazanır ve rakibinin derisini yüzer. Ama Tanrı’ya meydan okuyan bir sanatçı çıkar nihayetinde. Tanrıça Athena ile Lidyalı Arakhne’nin de benzer bir öyküsü vardır. Arakhne tanrıçaya meydan okuduğu için örümceğe çevrilir. Ancak yine bir meydan okuma vardır. İlle de taş, ağaç olarak değil, yapıt olarak da ünlüdür İzmir. İlyada, Odessiya, Halikarnak Balıkçısı’nın 30 kadar kitabı var. İzmir için yazılan kitap sayısı 100’den fazla. Son kitabınızın adı “İzmiriçe’nin Tacı Kadifekale.” “İzmiriçe” tanımını kullanmanızın özel bir sebebi var mı? GÖKOVALI: Antik kültürde şehirler ve ovalar dişidir, dağlar ve nehirler erkektir. Dolayısıyla İzmir, İzmiriçedir, Kadifekale de 189 metre ile kentin en yüksek noktası olduğu için İzmir’in tacıdır. Türkiye’de İzmir’den daha yüksekte olan şehirler vardır elbette ama İzmir’e Kadifekale’den baktığınız zaman tüm şehri görürsünüz. Çok az şehirde İzmir’deki kadar antik şehir vardır. Bergama, Bergama İmparatorluğu’nun ve Roma eyaletinin de başkenti. Fakat orası resmi eyalet olduğu halde genel valiler Efes’te otururlardı, orası da başkentti. Dünyanın en büyük kehanet merkezlerinden

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

of the communicator is to make the whole process fun and enjoyable. And the way to do it is to tell it a thousand times and poetry. If there is a poem about it I know it and if it doesn’t exist, I’ll write it. When you evaluate the change Izmir has gone through, what do you see? GÖKOVALI: İzmir is one of a kind in the world. I now consider myself a local because I have lived and worked here almost all my life. Izmir is the city of firsts. The first poet, Homer, is from Izmir. A road made with parquet was first built in Izmir. The first fountain was built in Izmir. The first monumental tomb, the tomb of Tantalus, is in Izmir. The first megaron, cave like houses, were built in Izmir. There are giant bass reliefs, the symbol of Izmir, can be seen at the Art History Museum. One is the God of abundance, Demeter and the other is Poseidon. That is why Izmir is both a land and sea city. Izmir is filled with mysteries. That is why many things have been said about Izmir that they haven’t been said about other cities; “the ornament of Ionia”, “the first of Asia” and “the pride of humanity”. Herodotus has said “The people of Ionia have built their cities under the most beautiful sky and in the most


Klaros, çok ünlü bilim adamlarının yetiştiği Kolofon yine İzmir’de. Bütün bu devletler bugün var olsaydı insanın İzmir’de ayağını uzatıp dinlenmesi için neredeyse pasaport alması gerekirdi. Bütün bu anlattığınız özellikler İzmir’in kültür turizminde yeterince değerlendiriliyor mu sizce? GÖKOVALI: Bütün bu zenginlik ve güzellikleri başkalarına tanıtabilmek için, bunları önce kendimiz tanıyıp sevmeliyiz. Tanınmayan yer sevilmez, sevilmeyen yer de vatan olmaz çünkü. Atatürk’ten başlayarak Balıkçı’nın, Azra Erhat’ın, Sabahattin ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yaptığı budur. Bu öncüler, yaşadığımız toprakları, altındaki ve üstündeki varlıklarla tanıtıp sevdirdiler, bir anlamda vatan bağışladılar bize. Şükürler olsun ki, artık “bize kültür turu yaptır” diyenler çoğaldı. İzmir’de 700 kadar rehber var. Bunlardan her biri bir tura rehberlik etse ne güzel olur. Kentlerin tanıtımında akılda kalıcılık açısından simgeler büyük önem taşıyor. İzmir de Saat Kulesi ile özdeşleştiriliyor. Sizce Saat Kulesi bu anlamda doğru bir simge mi? GÖKOVALI: Saat Kulesi 1901’de Abdülhamit’in tahta çıkışının 25. yılı şerefine inşa edilmiş bir yapı. Ancak İzmir’in simgesi olamaz bence. Eskiden savaşlarda elde edilen galibiyetler daha önemliyken, şimdi yetiştirilen bilim ve sanat insanları önemseniyor. Bu açıdan bakınca İzmir’in simgesini bulmak son derece kolay. İzmir’in simgesi lir çalan Homeros’tur bence. Bu kadar dolu geçen hayatınızda sizi en çok gururlandıran nedir? GÖKOVALI: Beni gururlandıran o kadar çok şey var ki. Muhtar Mehmet’in, Halikarnas Balıkçısı’nın, Azra Erhat’ın oğlu olmam mesela. Sonra kitaplarım; 30 kitap yazdım. Fakat benim en değerli eserim onlar değil, öğrencilerim. Bugün İzmir’de bin tane rehber varsa, 700’ü benim öğrencimdir. Geçtiğimiz günlerde birini gördüm, “Hocam senin

Şirince

beautiful climate.” It is such a climate that the people of Izmir can survive all seasons with wearing little clothing. Izmir is also a rebellious city. Many legends confirm this. Apollo and Marsias are engaged in a competition. Apollo wins and skins his opponent. Athena and Arakhne have a similar story. Izmir is also famous for its artworks. The fisherman has 30 books and over 100 books were written about Izmir. You latest book is called “Kadifekale: the crown of İzmiriçe” What does “İzmiriçe” mean and why did you use that word? GÖKOVALI: In antique culture, cities and plains are female, mountains and rivers are male. So Izmir is İzmiriçe, a Goddess and because Kadifekale is at 89 meters and the highest point of the city, it is the crown of Izmir. Undoubtedly there are higher cities in Turkey than Izmir but when you look at Izmir from Kadifekale, you can see the entire city. There are only a handful of cities in the world that have so many antique cities as in Izmir. Bergama was the capital city of the Bergama Kingdom and the Roman state. Mayors used to live in Ephesus. Klaros, one of the world’s most important prophecy centers and Colophon, where many scientists were educated, are both in Izmir. If all these countries existed today, one would need a passport to come to Izmir.

Do you think all the values are being evaluated efficiently when it comes to culture tourism in Izmir? GÖKOVALI: In order to advertise these assets, first we need to learn them and love them ourselves. You can’t love the place you don’t know and you can’t call that place home if you don’t love it. This is what Atatürk, the fisherman, Azra Erhat, Sabahattin and Bedri Rahmi Eyüboğlu tried to do. Thank God there are many people who want to take culture tours today. There are about 700 tour guides in Izmir and if each of them took people on tours that would be great. Symbols are very important in the recognition of cities and Izmir is associated with the Clock Tower. Do you think it is the right symbol? GÖKOVALI: The Clock Tower was built in 1901 to commemorate the 25th anniversary of Sultan Abdülhamit’s coronation but I don’t think it could be the symbol of Izmir. Today, scientists and artists are more important than victories. I think the symbol of Izmir is Homer, playing the lyre. What are you most proud of in your life? GÖKOVALI: I am proud of so many things; being the son of Muhtar Mehmet, the fisherman of Halicarnassus and

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

89


Öğrenmenin en kolay, en kestirme yolu öğretmektir.

The easiest way to learn is to teach.

Azra Erhat. Then, there are my books; I have written 30. But my biggest accomplishment is my students. If there are 1000 tour guides in Izmir today, 700 of them were my students. I saw one of them the other day and he told me that he became a tour guide because of me. I have turned teaching into a game. I told everyone that tour guiding could be learned on tours. I took my students all over Izmir. One time, we went to Selçuk by train to visit Ephesus and we climbed to the Virgin Mary at the back of a tractor.

yüzünden turizmci oldum” dedi. Çünkü ben öğretmeyi adeta oyun haline getirirdim. “Rehberlik okulda değil, turda öğrenilir” derdim. İmkânlar kısıtlı olsa da ufak tefek yarışmalar düzenler, öğrencilerime İzmir’i gezdirirdim. Hiç unutmuyorum, bir keresinde Efes’i gezmek için trenle Selçuk’a gittik. Ardından 40 öğrenciyle bir traktörün arkasında Meryemana’ya çıktık, dönüşte de Efes’in tamamını gezdik. Yine unutamadığım anılarımdan biri 1989 yılı Türkiye turudur. 31 günlük turun bitiminde öğrenciler sürpriz bir kutlama dü90

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

zenleyip, “Şadan Hoca sen çok yaşa” diye tezahüratta bulundu. O turun sonunda bana verdikleri kartpostalı hala saklıyorum. 41 öğrencinin 41’i de bu kartpostala benimle ilgili görüşlerini yazmış. Bunların her biri birer ilanı aşk. Bir de tabii iletişimci öğrencilerim var. Mustafa Balbay, Atilla Sertel, Yılmaz Özdil başta olmak üzere İzmir’deki gazetecilerin büyük bir kısmı benim öğrencim. Birçok öğrencim, şu üniversiteden mezunum yerine “Şadan Gökovalı’nın öğrencisiyim” der. Bu da parayla pulla sahip olunacak bir şey değil.

And one time, in 1989, we were touring Turkey. At the end of the 31 day tour, my students organized a surprise party and cheered for me. I still keep the postcard they gave me that night. All 41 students had written things about me at the back of that postcard. And there is also my students that have become journalists. Mustafa Balbay, Atilla Sertel and Yılmaz Özdil are all my students. Many of my students say that they graduated from the school of Şadan Gökovalı and this is something you can’t buy with all the money in the world.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

91


El Sanatları / Handcrafts

Yarım asırdır bakıra can katan usta eller İzmir’in en güzel ve özgün ilçelerinden birisi olan Tire, yok olmaya yüz tutmuş geleneksel el sanatlarının zamana karşı direnişine tanıklık ediyor. Sanayileşmenin gölgesinde eski önemini yitiren keçecilik, urgancılık, kalaycılık gibi pek çok geleneksel el sanatı, Tire’de usta ellerde yaşam buluyor. Yazı-Article / Fotoğraflar-Photographs: SÜLEYMAN DUMAN

Masterful hands that breathe life into copper for half a century Tire, one of Izmir’s most beautiful and unique boroughs, witnesses the resistance of almost extinct traditional handicrafts against time. Traditional handicrafts such as felt making, rope making and tin glazing come back to life in the hands of masters in Tire.

T

ire Çarşısı’nda sanatını icra etmeyi sürdüren geleneksel el sanatlarının son temsilcilerinden birisi de kalaycı ustası Mehmet Dönmez. Osmanlı’dan kalma bakır kazanları kalaylamak üzere Rodos Adası’na gönderilen ve Yunan Başkonsolosluğu’ndan teşekkür belgesi alan Mehmet Usta, artık kimsenin bu işi yapmak istememesinden şikâyetçi olsa da, son nefesine kadar sanatını icra etme konusunda kararlı. İzmir’in Tire ilçesi, doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra halen yaşatılan geleneksel el sanatları ile de ünlü. Tire Çarşısı, el becerilerini zamana meydan okurcasına sanat eserine dönüştüren geleneksel el sanatlarının son temsilcilerine ev sahipliği yapıyor. Keçecilik, nalıncılık, urgancılık ve kalaycılık gibi geleneksel Türk el sanatlarının en güzel 92

örnekleri, Tire’de üretiliyor. Sanayileşmeyle birlikte eski önemini yitiren bu sanatlar, Tire’de üretilen eserlerle yaşamaya devam ediyor. Tire’de varlığını sürdüren önemli geleneksel el sanatlarından birisi olan kalaycılığın geçmişi bir hayli eskiye dayanıyor. Bakırdan yapılan mutfak eşyalarının günlük yaşamda kullanıldığı dönemlerde en parlak çağını yaşayan kalaycılık, bakırın önemini yitirmesi ile birlikte güç kaybediyor. Kalaycılık, bakır eşyaların hem sağlıklı olması hem de kullanım ömürlerinin uzaması için kullanılan bir kaplama tekniği olarak bakır tencere, tava, sini ve sürahi gibi eşyaların mutfaklarda kullanıldığı uzun dönemler boyunca vazgeçilmez meslek dallarından birisi olarak varlığını sürdürmüş. Bakır eşyaların her ay düzenli olarak kalaylanması gerektiği

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

M

ehmet Dönmez is one of the masters who continue his art of tin glazing in the Tire market. Mehmet Usta, who goes to glaze copper cauldrons from the Ottoman era to Rhodes and has a thank you certificate from the Greek Embassy, is adamant on continuing his trade until his last breath although he complains that no one else wants to carry on the tradition. The borough of Tire is famous for its traditional handcrafted arts besides it natural and historical beauties. The Tire Market is home to the latest representatives of traditional handcrafted arts. The most beautiful examples of traditional Turkish handicrafts such as felt making. Rope making and tin glazing are produced in Tire. These almost extinct art forms come to life in the hands of masters.


için süreklilik arz eden bir meslek olan kalaycılık; düğün, bayram, şenlik gibi özel günlerde daha bir önem kazanmış. Bu özel günlerde bir gelenek haline gelen kalaylama için ustaların dükkânları önünde oluşan sıralar günümüzde bakır eşyaların sadece süs amacıyla kullanılması ile birlikte yerini bir sessizliğe bırakmış olsa da Tire’de bu sanat, inatçı birkaç ustanın ellerinde yaşam bulmaya devam ediyor.

Ustalık gerektirir

Uzun bir dönem boyunca günlük yaşam içerisinde önemli bir rol üstlenen kalaycılık da diğer el sanatları gibi pek çok inceliğe hâkim olmayı gerektiriyor. Tavlanma, temizlenme ve kalaylama olmak üzere üç aşamadan oluşuyor. İlk aşama olan tavlama işlemi daha önce kalaylanmış olan kapların ateş üzerinde körük yardımıyla yakılarak, tortusunun ve kullanımdan kaynaklanan atıkların temizlenmesini içeriyor. Bu işlemi tavlanan metallerin, tuz ruhu ve ince kum yardımı ile silinmesi olan temizleme

The history of tin glazing, one of those art forms that still live on in Tire, goes back a long way. Tin glazing, which was highly popular during the time when copper utensils were frequently used in kitchens, lost its importance after copper became less popular. Tin glazing, which involves casing copper materials such as pots, pans and pitchers for health purposes and longevity, was a very popular profession for a long time. Tin glazing is a sustainable profession because copper materials need to be tin glazed every month and this profession became even more important during special days such as holidays and religious festivals. Even though there are no long lines in front of the stores, the art lives on in Tire, thanks to a couple of masters.

Needs expertise

Tin glazing, like all handicrafts, needs expertise. The process involves three stages; scraping, cleaning and glazing. During the first step, the previ-

ously glazed pots are put on fire and the residue is scraped off the pot. Once the metal is scraped, it is cleaned with hydrochloric acid and thin sand. After this, the uneven parts are straightened out with hammers and it is time for the glazing. The pot is again heated and glaze is applied with cotton and volatile salt so that the glaze is distributed evenly. 73 year old Mehmet Dönmez, one of the last representatives of this art in Tire, has learned his craft from a master in Bayındır. Dönmez, who opened his own shop in Tire after finishing his apprenticeship, has been performing his art for the past 50 years. Dönmez, who complains about not being able to find an apprentice so that the art could be carried on to future generations, is adamant in continuing his profession until his last breath. He is yearning for the old days and says he misses the time when people would queue in front of shops to get their metals glazed.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

93


aşaması izliyor. Bu aşamanın ardından bükülmüş veya düzgün olmayan yerler, çekiç ile düzeltilerek kalaylama aşamasına geçiliyor. Kalaylama aşamasında ise körük yardımı ile tekrar ısıtılan kabın üzerine nişadır ve pamuk kullanılarak, kalayın düzenli olarak dağıtılması sağlanıyor. Tire’de kalaycılık mesleğinin son temsilcilerinden 73 yaşındaki Mehmet Dönmez, Bayındır’da bir ustanın yanında öğrenmiş sanatını. Çıraklık evresini tamamladıktan sonra Tire’ye gelerek, kendi dükkânını açan Dönmez, sanatını yarım asırdır burada icra ediyor. Sanatının gelecek kuşaklara aktarılması için yetiştirecek çırak bulamamaktan şikâyetçi olan Dönmez, gençler arasında bu geleneksel el sanatına ilgi duyulmamasından şikayetçi olsa da gücü yettiğince sanatını icra etme konusundaki kararlılığını sürdürüyor. Eski günlere özlemini “Bayram önceleri kalaycı ustalarının kapısını önünde uzun kuyruklar oluşurdu. Yetiştiremeyeceğim için iş almazdım. Şimdi kimseler yok” sözleriyle dile getiriyor.

Rodos’tan çağırdılar

Mehmet Usta, Yunanistan’ın Rodos Adası’na giderek, Osmanlı döneminden kalma bakır kazanları kalaylamak gibi bir şansa da kavuşmuş 50 yıllık meslek yaşamı içerisinde. Rodos’ta kalaycı ustası bulunamayınca İzmir’den yardım istenmiş ve İzmir Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Tireli Mehmet Dönmez’e ulaşarak bu iş için görevlendirmiş. Rodos Adası’nda konuk edildiği 4 gün boyunca Fethi Paşa Vakfı’na ait “Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi” bahçesinde bulunan büyük boy aşure kazanlarını ve bunlara ait kap kacak ve kepçe gibi bakır eşyaları kalaylayan Dönmez, Yunanistan’da çok iyi karşılandığını belirtiyor. Yaptığı işin büyük ilgi gördüğünü söyleyen Dönmez, emeği karşılığında Yunanistan Başkonsolosu tarafından teşekkür belgesi ile ödüllendirilmiş olmaktan gurur duyuyor ve tekrar çağrılması halinde bundan memnuniyet duyacağını belirtiyor. 94

Called to Rhodes

Mehmet Usta has gone to Rhodes to glaze copper cauldrons from the Ottoman era. When a tin glazer couldn’t be found in Rhodes, help was asked from Izmir and the Izmir Chamber of Artisans tracked him down and offered him the job. Dönmez, who glazed the big cauldrons, pots and

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

pans in the yard of the Hafız Ahmet Ağa Library during the four days he was in Rhodes, says he was highly appreciated in Greece. Dönmez, who said that his work attracted a lot of attention, is proud to have received a thank you note from the Greek Consulate and says he’d be glad to go back.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

95


Sanat / Art

İzmir’de festival ateşi

26. kez yanıyor Bu yıl 26. kez İzmirli sanatseverlerle buluşan Uluslararası İzmir Festivali, zengin programıyla göz dolduruyor. 4 Haziran’da start alan festival, 28 Eylül’e kadar birbirinden başarılı sanatçıları ağırlayacak.

96

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


The fire of the festival burns for the 26 th time in İzmir The Izmir International Festival, which is being organized for the 26th time this year, attracts attention with its rich program. The festival will begin on June 4 and end on September 28, hosting world famous artists.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

97


İ

zmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı’nın (İKSEV) düzenlediği ve kentin en büyük kültür ve sanat etkinliği olan Uluslararası İzmir Festivali, bu yılki zengin programıyla EXPO 2020 yolunda İzmir’in en büyük kozlarından biri olmaya aday.

4 Haziran – 28 Eylül 2012 tarihleri arasında, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kalkınma Ajansı ve Konak Belediyesinin destekleri, Eczacıbaşı Holding’in ana sponsorluğu, Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası ve ARKAS Holding’in program sponsorluğu, Goethe Enstitüsü İzmir, İstanbul Polonya Başkonsolosluğu ve İzmir İtalyan Konsolosluğu işbirliği ile düzenlenen 26. Uluslararası İzmir Festivali, sıra dışı etkinliklere sahne olacak.

Festivalin startını Ejderha verdi

26. Uluslararası İzmir Festivali, “Türkiye’de Çin Kültür Yılı” olarak kutlanan 2012’yi ‘Ejderha’ ve ‘Aslan’ sokak gösterisiyle selamladı. Asya kültürlerinde kutsal kabul edilen efsanevi iki kah98

T

raman, İzmir sokaklarında boy gösterirken, kentte festival ateşini de yaktı. Pekin Chong Qing Tongliang Ejderha Dans Topluluğu ile Çin’de ve uluslararası yarışmalarda ödüller almış Foshan Aslan Dans Topluluğu, yıllarca unutulmayacak renkli bir sokak şöleni sundu.

he Izmir International Festival, the biggest culture and art event in the city organized by the İzmir Culture, Art and Education Foundation (İKSEV), is one of Izmir’s biggest trump cards in the city’s bid to host EXPO 2020 with its rich program.

Orkestra olun! Siz çalın!

The festival, which will take start on June 4 and end on September 28, 2012, is being supported by the Prime Ministry Advertising Fund, the Ministry of Culture and Tourism, the Governorship of Izmir, Izmir Metropolitan Municipality, Izmir Development Agency and the Municipality of Konak. The event, which is full of surprises, is being sponsored by Eczacıbaşı Holding (main sponsor), Turkish Derivatives Exchange and ARKAS Holding and with association with the Goethe Institute İzmir, the Polish Consulate İstanbul and the Italian Consulate in Izmir.

26. Uluslararası İzmir Festivali bu yıl, başta Londra olmak üzere dünyanın sayılı şehirlerinde gerçekleştirilmiş dev bir sanat organizasyonunu da konuk ediyor. Dünyada dört kez sahne alan ve dijital sanatın en seçkin örneklerinden birini oluşturan “Re-Rite- Ses ve Video Enstalasyonu”, Türkiye’de ilk kez İzmir’de sanatseverlerle buluşuyor. Çağımızın en önemli orkestralarından biri kabul edilen Philharmonia Orkestrası ve daimi şef leri Esa- Pekka Salonen’in “Basit bir fikrin olağanüstü sunumu” olarak nitelenen bol ödüllü bu dijital projesiyle, 128 yıllık tarihi Reji-İzmir Sigara Fabrikası da yeniden hayat bulacak. Yıllardır kaderine terk edilen Reji - İzmir Sigara Fabrikası 5-24 Haziran 2012 tarihleri arasında her gün saat 10.00 – 22.00 arasında festival izleyicilerini ağırlayacak.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

The dragon starts the festival

The international festival began with the street show called “The dragon and the lion”, since 2012 is celebrated as the Year of Chinese Culture in Turkey. The two legendary figures, which are considered sacred in Asian cultures, lit the


Açılış konseri: “Askerin Öyküsü”

Yıllardır sessizliğini koruyan, Konak Belediyesinin katkılarıyla temizlenip festivale hazırlanan tarihi İzmir Sigara Fabrikası’nda sürprizler Re-Rite Ses ve Video Enstalasyonu ile sınırlı değil. 4 Haziran Pazartesi günü festivalin açılış gecesinde, Philharmonia Orkestrası’nın yedi solist sanatçısı, Stravinsky’nin bir diğer başyapıtı kabul edilen ‘Askerin Öyküsü’nü orijinaline sadık kalarak seslendirdi. Bir Rus halk öyküsünden esinlenilen ‘Askerin Öyküsü’nde firari bir asker ile eninde sonunda onun ruhuna sahip olacak Şeytan’ın hikâyesini, tiyatro sanatçısı, yönetmeni ve eğitmeni Gürol Tonbul anlattı.

Klasik’ten rock’a şiirsel köprü

Bu yılki festivalin unutulmaz konserlerinden biri de hiç şüphesiz rock ile klasik müziğin olağanüstü bir estetikle buluştuğu “Rock Konçerto” olacak. Paganini Uluslararası Keman Yarışması birincilik ödüllü Rus keman virtiözü Alexander Markov ile James V. Remington’ın birlikte bestelediği “Rock Konçerto”, festivalde ilk kez kullanılacak İzmir Ekonomi Üniversitesi Açık Hava Gösteri Merkezi’nde, 20 Haziran 2012 saat 21.30’da çalınacak. “Şeytanın Kemancısı” olarak tanımlanan Paganini’nin kemanıyla çalma onuruna ulaşmış nadir kemancılardan biri olan Markov’un özel tasarım altın kaplama 6 telli elektronik kemanını, güçlü bir Rock topluluğunu, bir klasik koro ve senfonik altyapıyla zenginleştiren “Rock Konçerto”, rock ve klasik müzik severleri de buluşturacak. “Rock Konçerto”da İKSEV ile her zaman olumlu işbirliği içinde olan İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nı, Şef Erol Erdinç yönetecek. İzmir Festival Korosu da eşlik edecek.

İlham veren romantikler

Dünya çapında isim yapmış pek çok festivalde düzenli olarak yer alan Alman Oda Müziği Grubu Fauré Quartett, 26. Uluslararası İzmir Festivali kapsamında 22 Haziran 2012 günü 21.30’da geçen yıl festival mekânları arasına katılan Aya-

vukla Kilisesi’nde konser verecek. İzmir Goethe Enstitüsü işbirliği ile gerçekleştirilecek konserde; Fauré Quartett’ı 1995’te kuran müzisyenler; Erika Geldsetzer (keman) Sascha Frombling (viyola), Dirk Mommertz (piyano), Konstantin Heidrich (çello), adını taşıdıkları besteci Gabriel Fauré ile Johannes Brahms’ın eserlerini seslendirecek.

festival torch while roaming the streets of Izmir. The Beijing Chong Qing Tongliang Dragon Dance Troop and the award Foshan Lion Dance Troop gave a performance that wouldn’t be forgotten for years.

You be the orchestra!

The festival will host a giant art orga-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

99


Actor, director and mentor Gürol Tonbul narrated the piece, which tells the story of a renegade soldier and the devil who claimed his soul.

A poetic bridge between classic and rock

Undoubtedly, one of the highlights of this year’s festival will be the Rock Concerto, which combines rock and classical music with amazing aesthetics. The concerto, composed by Russian violin virtuoso Alexander Markov and James V. Remington, will be performed on June 20, 2012 at 21.30 at the İzmir Economy University Outdoor Festival Center. The concerto, which enriches Markov’s gold plated 6 stringed electronic violin with a strong rock band, a classical choir and a symphonic background, will be much appreciated by rock and classical music fans. The orchestra will be conducted by Chef Erol Erdinç and the İzmir Festival Choir will accompany the band.

Inspiring romantics Uzaktaki müzik

26. İzmir Festivali, 25 Haziran 2012 gecesi saat 21.30’da Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde kendi alanlarında tartışmasız en büyük üç ismi ağırlayacak. Perdesiz gitarın mucidi Erkan Oğur, kemençe sanatçısı Derya Türkan ve Fransız Çellist Vincent Segal farklı kültürlerin müzikal esintilerini getirecek. Kendisini “sadece müziği seven birisiyim” diyerek ifade eden Erkan Oğur, klasik kemençeyi bir dünya çalgısı yapma yolunda önemli başarılar kaydeden Derya Türkan ve çellonun en önemli virtüözlerinden Vincent Segal, kendi kültürlerinden kopmadan yakaladıkları evrensel tınıları festivale taşıyacak.

Mükemmelin peşinde

Oda müziği dendiğinde akla ilk gelen isimlerden biri olan Camerata Salzburg, 26. Uluslararası İzmir Festivali’ne geliyor. 28 Haziran 2012 saat 21.30’da Celsus Kütüphanesi’nde 100

nization which was organized in prominent cities around the world, mainly London. “Re-Rite- Audio and Video Installation”, a digital show that was staged only four times in the world, will take place for the first time in Turkey in Izmir. The 128 year old tobacco factory will come alive again with this award winning digital show by the Philharmonic Orchestra and its permanent chef Esa- Pekka Salonen. The factory, which has been abandoned for many years, will be open during the festival everyday between 10.00-22.00, from June 5 until June 24.

The opening concert: “The story of a soldier”

The Re-rite Audio and Video Installation show is not the only surprise at the abandoned tobacco factory, renovated by the Municipality of Konak. On June 4, the seven soloists from the Philharmonic Orchestra performed Stravinsky’s “The story of a soldier”.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Fauré Quartet, the German chamber Music choir which attends many festivals around the world, will be on stage at Ayavukla Church on June 22, 2012, at 21.30. During the concert, organized by the İzmir Goethe Institute; musicians who established Fauré Quartet in 1995; Erika Geldsetzer (violin) Sascha Frombling (viola), Dirk Mommertz (piano), Konstantin Heidrich (cello), will play the works of Gabriel Fauré and Johannes Brahms.

The music far away

On June 25, 2012, at 21.30, the festival will host the three most important musicians of their genre at Ahmed Adnan Saygun Art Center. The inventor of the fretless guitar Erkan Oğur, kemençe artist Derya Türkan and French cellist Vincent Segal will perform pieces from different cultures. Erkan Oğur, who describes himself as “only a music lover”, Derya Türkan, who has achieved important things in making the classical kemençe a world known


Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsası’nın (VOB) program sponsorluğunda yapılacak konserde, orkestra Şef Hans Jörg Schellenberger yönetiminde çalacak. Topluluk, Türkiye’nin kendisini batıda kanıtlamış sayılı müzisyenlerinden biri olan keman sanatçısı Tuncay Yılmaz’a eşlik edecek. Aynı zamanda Almanya’nın sayılı obua solistlerinden biri olan Hans Jörg Schellenberger, J. S. Bach’ın keman ve obua için ikili konçertosunda Yılmaz ile birlikte çalacak. 20 farklı ülkeden gelen müzisyenlerin oluşturduğu Camerata Salzburg’un programında Haydn ve Mozart’ın eserleri de yer alacak.

Rüzgâra karşı

Doğu Akdeniz’in en önemli yat limanlarından biri olmayı hedef leyen Çeşme Marina, bu yıl 26. Uluslararası İzmir Festivali’nin etkinlik mekânları arasına girecek. 5 Temmuz 2012 saat 21.30’da Polonyalı grup KROKE, Polonya Cumhuriyeti İstanbul Başkonso-

losluğu işbirliği ile yapılacak konserde; özel kurulacak sahnede unutulmaz bir konser verecek. Jerzy Bawoł (akordiyon), Tomasz Kukurba (viyola) ve Tomasz Lato’’dan (kontrbas) oluşan Kroke, Yahudi ve Balkan ezgileri ağırlıklı, ayrıca farklı etnik müziklerden ilham alıp, bunları caz unsurları ve doğaçlama ile harmanladıkları zengin müziklerini sunacak.

Sonsuza kadar opera

Dünyanın en iyi tanınan on yapısı içinde yer alan, muhteşem atmosferi ile her konseri unutulmaz kılan Efes Celcus Kütüphanesi, 26. Uluslararası İzmir Festivali’nde Mezzosoprano Francesca Franci ve piyanist Paolo Villa’yı ağırlayacak. İzmir İtalyan Konsolosluğu işbirliği ile 7 Temmuz 2012 saat 21.30’da yapılacak konserde, dünya sahnelerinin en çok aranan opera yıldızlarından biri olan Franci, İtalyan operalarının ölümsüz aryalarını seslendirecek.

instrument and Vincent Segal, a world famous cellist, will perform universal sounds laced with their cultural music.

Chasing perfection

Camerata Salzburg, who is one of the first people who come to mind in chamber music, is coming to the festival. The musician will perform on June 28, 2012 at 21.30 at the Celsus Library. The concert is sponsored by VOB (Turkish Derivatives Exchange) and the conductor will be Hans Jörg Schellenberger. The orchestra will be accompanied by world famous Turkish violinist Tuncay Yılmaz. Hans Jörg Schellenberger, who is also one of Germany’s most famous oboe players, will join Yılmaz for J. S. Bach’s concerto written for the violin and oboe. Camerata Salzburg, which is comprised of musicians from 20 different countries, will also play pieces by Haydn and Mozart.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

101


Pink Martini retrospektif turnesi

“Sympathique”, “Hang on Little Tomato”, “Hey Eugene!” ve “Splendor in the Grass” albümleri ile Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine sahip, her albümleri ile altın plak kazanan Pink Martini, grubun 17 yıllık kariyerlerini özetlediği yepyeni “en iyiler” albümleri “A Retrospective”’in Avrupa turnesi kapsamında 26. Uluslararası İzmir Festivali’nde olacak. Samurayların aşk şarkılarından 1930’ların Küba müziğine, Fransızca şansonlardan Brezilya sokak şarkılarına kadar dinlemesi en keyif li şarkıları tozlu raf lardan bulup çıkaran topluluk, yeni solistleri Storm Large ile 8 Temmuz 2012 saat 21.30’da Çesme Açıkhava Tiyatrosu’nda olacak.

Çin Kültür Yılı armağanı

26. Uluslararası İzmir Festivali, Türkiye’de Çin Kültür Yılı kutlamaları çerçevesinde Çin Halk Cumhuriyeti’nin önemli sanat kurumlarından birini ağırlayacak. Çin’in çağdaş müzikteki önemli temsilcisi Shenzen Senfoni Orkestrası, Şef Christian Ehwald yönetiminde 9 Temmuz 2012 saat 21.30’da ASSM’de halka açık bir konser verecek. Çin’in tamamını dolaşan ve Taiwan, Hong Kong, Macau’ya, Almanya, Çekoslovakya, İtalya, Fransa, Singapur, Malezya, Endonezya gibi ülkelerde ba102

şarılı konserler veren Shenzhen Senfoni Orkestrası konserinin davetiyeleri 1 Temmuz 2012’den itibaren İKSEV Ana gişesinden temin edilebilecek.

Akdeniz’de bir liman

160 yıllık geçmişi ve bulunduğu konum itibariyle Avrupa klasik müziğinin tam kalbinde yer alan Viyana Filarmoni Orkestrası, “Deniz ve Müzik” temalı Akdeniz turu kapsamında İzmir’i ziyaret edecek. Efsanevi İsveçli Şef Herbert Blomstedt yönetiminde 26. Uluslararası İzmir Festivali’nde Antik Efes’in Ticaret Agorası sanat etkinliklerine açılacak. Dünyanın en iyi klasik müzik topluluğu kabul edilen, geleneksel yeni yıl konserleri ile tüm dünyada hatırı sayılır bir izleyici topluluğunu avucuna almayı başaran Viyana Filarmoni Orkestrası, İzmir Festivali kapsamındaki ilk ziyaretinde Efes Ticaret Agorası’nda kendisi için tasarlanan özel sahnede çalacak. 10 Temmuz 2012 saat 21.30’daki konserde, Orkestra Franz Schubert’in eserlerini yorumlayacak.

Ölümü alt eden aşk

Romantik balenin başyapıtlarından biri olon Adam’ın “Giselle”i, 26. Uluslararası İzmir Festivali’nde sahnelenecek. Klasik balenin en önemli topluluklarından, bu yıl 50. yılını kutlayan Hollanda Ulusal Balesi, Türkiye’de ilk kez sah-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Against the wind

Çeşme Marina, which aims to be one of the most important marinas in Eastern Mediterranean, will also be a venue during the festival. On July 5, 2012, at 21.30, Polish band KROKE will perform on a specially constructed stage at an event sponsored by the Polish Consulate in Istanbul. KROKE, which is comprised of Jerzy Bawoł (accordion), Tomasz Kukurba (viola) and Tomasz Lato (contrabass), will mainly play Jewish and Balkan music laced with jazz and improvisations.

Opera until infinity

The Ephesus Celsus Library, which is one of the ten most recognized buildings in the world and turns each concert into an unforgettable event with its magnificent atmosphere, will host mezzo-soprano Francesca Franci and pianist Paolo Villa for the international festival. Franci, one of the world most sought our opera singers, will perform arias from famous Italian operas during the concert on July 7, 2012, at 21.30, sponsored by the Italian Consulate.

Pink Martini retrospective tour

Pink Martini, which has a big fan base in Turkey with albums like “Sympathique”, “Hang on Little Tomato”,


ne almak için festivalin davetini kabul etti. Saygın topluluk, delirmeyi ve hatta ölümü bile zarafetle anlatan “Balenin Hamlet”i Giselle’i sunacak. Çağımızın tartışmasız en seçkin koreograf larından Ted Brandsen’in yönetimindeki topluluk, güzeller güzeli Giselle’i ölüme sürükleyen aşkı, Willi’lerin göz kamaştıran uçucu danslarını, 13 Temmuz 2012 saat 21.30’da Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu’nda sahneleyecek.

Üç devrin çağrısı

Uluslararası Çaykovski Yarışması’nda altın madalya aldıktan sonra dünya markası haline gelen Alman Çellist Gustav Rivinius, ülkemizden ender yetişen ve dünyaya açılan sanatçılardan keman solist Tuncay Yılmaz ile piyano solist sanatçısı Emre Elivar’dan oluşan ARKAS TRİO, 14 Temmuz 2012 saat 21.30’da Çeşme Kalesi’nde verecekleri konserle festivalin yaz konserlerini sona erdirecek. ARKAS Holding’in program sponsorluğunda gerçekleştirilecek konserde; ARKAS TRİO, Beethoven, Mendelsshon ve Hasan Uçarsu’nun bestelerini seslendirecek.

Festival özel konseri – Berlin Filarmoni Orkestrası

26. Uluslararası İzmir Festivali, 28

“Hey Eugene!” and “Splendor in the Grass”, will perform at the festival as part of their European tour for their latest greatest hits album “A Retrospective”. The group, which has an eclectic sound that includes love songs of samurais, 1930’s Cuban music, French chansons and Brazilian street music, will be at the Çeşme Theatre on July 8, 2012, at 21.30, with their new singer Storm Large.

A gift for the Chinese Culture Year

The festival will also host one of China’s most important art institutions as an homage to the Chinese Culture Year celebrated in Turkey. The Shenzhen Symphony Orchestra, one of China’s most important representatives in modern music, will be performing at AASSM on July 9, 2012, at 21.30, accompanied by conductor Christian Ehwald. Tickets for the concert can be obtained from the IKSEV main ticket booth starting July 1, 2012.

A port in the Mediterranean

The Vienna Philharmonic Orchestra, which has a 160 year old history and is located in the heart of European classic music, will visit the festival during its Mediterranean tour themed “Sea and

Music”. The orchestra, conducted by legendary Swedish chef Herbert Blomstedt, will perform at the trade agora of ancient Ephesus. The orchestra, which travels all around the world and is considered one of the best classical orchestras, will perform at the stage specially designed for them at the ancient venue. The orchestra will perform pieces by Franz Schubert on July 10, 2012.

Love that defies death

Giselle, a classic masterpiece of romantic ballet, will be performed during the festival. The Holland National Ballet, which is celebrating its 50th anniversary this year, will be in Turkey for the first time to perform at the 26th Izmir In-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

103


Eylül 2012 saat 20.00’de Efes Ticaret Agorası’nda Festival Özel Konseri ile sona erecek. Dünyanın en iyi orkestralarından kabul edilen Berlin Filarmoni Orkestrası (Berliner Philharmoniker), 27 Eylül 2012 Saat 20.00’de İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde vereceği konserin ardından İzmir’e gelecek. Efsanevi Şef leri Simon Rattle yönetimindeki orkestra, Türkiye’nin gurur kaynağı iki kardeşe Efe Baltacıgil (çello) ve Fora Baltacıgil’e (Kontrbas) Giovanni Bottesini’nin çello, kontrbas ve orkestra için Büyük İkili Konçertan adlı eserinde eşlik edecek. 2012 sezonunda kuruluşunun 130’ncu yıldönümünü kutlayan Berlin Filarmoni Orkestrası’nın (Berliner Philharmoniker) İzmir programında Schubert’in ‘Bitmemiş Senfoni’si ve Beethoven’in La Majör 7. senfonisi de yer alacak. 104

ternational Festival. The world famous troop will perform Giselle, the Hamlet of ballet. The troop, choreographed by Ted Brandsen, will be on stage to tell the story of Giselle, on July 13, 2012, at 21.30 at the Kültürpark Theater.

The call of three eras

ARKAS Trio, which includes German cellist Gustav Rivinius, who became an international celebrity after winning the gold medal at the International Tchaikovsky Competition, world famous Turkish violinist Tuncay Yılmaz and pianist Emre Elivar, will conclude the summer concerts of the festival with their performance on July 14, 2012 at the Çeşme Castle. The trio will play Beethoven, Mendelssohn and Hasan Uçarsu during a show sponsored by ARKAS Holding.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Festival special concert Berlin Philharmonic Orchestra

The 26th Izmir International Festival will end with a special concert at the Ephesus trade agora on September 28, 2012, at 20.00. One of the world’s best orchestras, the Berlin Philharmonic Orchestra, will f ly to Izmir after their performance in Istanbul on September 27. The orchestra, led by legendary conductor Simon Rattle, will accompany Turkey’s upcoming starts, Efe Baltacıgil (cello) and Fora Baltacıgil (contrabass) during Giovanni Bottesini’s piece written for cello, contrabass and orchestra. The orchestra, which is celebrating its 130th anniversary this year, will play Schubert’s ‘Unfinished Symphony’ and Beethoven’s La Major 7th symphony during the concert in Izmir.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

105


Mimari / Architecture

İzmir’in İki Seçkin Yapısı:

Milli Kütüphane ve Elhamra Sahnesi İzmir’in simge yapılarından Milli Kütüphane ve Elhamra Sineması, Türk mimarlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Neo-klasik Türk mimarisi akımının başarılı örnekleri arasında gösterilen yapılar bu açıdan ulusal birer kültür eseridir. Yazı/Article :Ahmet GÜRLEK-Milli Kütüphane Müdürü Director of the National Library Fotoğraflar/Photographs: Süleyman Duman

Two of İzmir’s most elite structures: The National Library and Elhamra Stage The National Library and Elhamra Stage, two of Izmir’s symbols, are very important in Turkish architecture. These structures, which are successful examples of neo-classic Turkish architecture, are national treasures.

İ

zmir’in tarih boyu çeşitli din, dil ve ırklara mensup topluluklardan oluşan mozaik bir yapısı vardı. 18. ve 19. yüzyıllarda nüfusunun büyük çoğunluğunu Türklerin oluşturmasına karşın kentin ticaret, sanat ve kültür yaşamına azınlıklar hâkimdi. Bu durum kütüphane konusunda da gözlenmekteydi. Türklerde kütüphanecilik hizmetleri, camilerde ve kıraathanelerde yürütülüyordu. Oysa Levanten, Rum, Ermeni ve Musevi toplulukların oldukça gelişmiş büyük kütüphaneleri vardı. 1911 yılında Türkler de bir Milli Kütüphane kurmaya karar verdi. Kadızade İbrahim Refik’in başını çektiği çok az sayıdaki aydın tarafından, “Milli Kü-

106

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

T

hroughout history, Izmir had a mosaic structure that included societies from different races and religions. Although most of the population was Turkish during the 18 and 19th centuries, trade, art and culture was dominated by minorities. This situation was also visible when it came to libraries. For Turks, library services were conducted at mosques and country cafes. However, Levantines, Greeks and Jews had very big libraries. In 191, Turks decided to build a National Library. A committee led by Kadızade İbrahim Refik was established and donations started to be collected. And finally, the National Library opened on July 6,


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

107


1912 in the selamlique part of Salepçioğlu Mansion. In order to sustain and improve the library, a cinema building was built in the garden of the mansion. The foundations of the complex, which included a library, cinema, ice rink and entertainment areas, were laid on May 16, 1915 but the start of WW1 halted construction. Works resumed after the liberation of Izmir. In 1925, the Izmir National Library Society was established. The cinema was built first to secure funds for the library. The cinema, built by İpekçi brothers, opened in 1926. The structure, which was first called the National Cinema, the Cinema of the National Library and the National Library Theatre, became famous as Elhamra Cinema after 1926. The building, which served as a cinema until 1978, was leased by the Ministry of Culture and has been serving as the Izmir State Opera and Ballet since 1982. The National Library building, opened with a great ceremony seven years after the cinema, on October 31, 1933. The National Library, which will celebrate its 100th anniversary this year, continues to serve as the headquarters of a nongovernmental organization.

The symbol of neo-classic architecture in Izmir

tüphane ve Teşvik-i Maarif Encümeni” oluşturuldu, maddi ve kitap yardımları toplandı. Ve nihayet Milli Kütüphane, Beyler Sokağında Salepçioğlu Konağı’nın Selamlık bölümünde 6 Temmuz 1912 tarihinde okuyuculara kapılarını açtı. Kütüphaneyi yaşatmak ve geliştirmek amacıyla konağın bahçesinde bir de sinema binası yapılmasına karar verildi. Vali Rahmi Arslan’ın sağladığı arsa üzerinde kütüphane, sinema binaları ile kütüphaneye gelir sağlayacak patinaj ve eğlence 108

yerlerinin temelleri 16 Mayıs 1915 tarihinde atıldı. Ancak I.Dünya Savaşı’nın zor koşulları inşaatlara ara verilmesine sebep oldu. Çalışmalara İzmir’in kurtuluşundan sonra yeniden başlandı. 1925 yılında İzmir Milli Kütüphane Cemiyeti kuruldu. Kütüphaneye gelir sağlamak düşüncesiyle öncelik sinemaya verildi. İnşaatı İpekçi Kardeşler tarafından tamamlanan sinema, 1926 yılında perdelerini açtı. Daha önceleri “Milli Sinema”, “Milli Kütüphane Sineması”, “Milli Kütüphane Tiyatrosu” gibi adlarla anılan bu

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

The library and the cinema are two of the first structures of the Republic period. The National Library was built in accordance with Turkish neo-classic architecture, pioneered by Mimar Kemalettin and Vedat Bey. The plans of the buildings were done by army architect Tahsin Sermet. Architect Tahsin Sermet Bey is the chief applicant of this architectural ecol in Izmir. The entrance of the library which was built with a cradled roof to illuminate the middle hall was raised in the form of a tower that cuts the roof fringes. The side tower that has a square plan which distinguishes itself from the round planned structures of that era has two horseshoe shaped arched doors and steep arched windows on the exterior.


Mili Kütüphane, gerek iç

ve dış yapısı, gerekse de

sanatsal ve estetik çizgileriyle günümüzde ayakta kalmış

eşsiz yapılardandır.

The National Library, with

its exterior and interior and

its aesthetic lines, is one of the most exquisite structures that

has survived to this date.

yapı, 1926 yılından sonra “Elhamra Sineması” olarak ün yaptı. 1978 yılına kadar sinema olarak kullanılan ve o tarihten sonra Kültür ve Turizm Bakanlığınca kiralanan bina, 1982 yılından bu yana da İzmir Devlet Opera ve Balesi olarak hizmet veriyor. Milli Kütüphane binası ise, sinema yapısından yedi yıl sonra tamamlanarak 31 Ekim 1933’te, Cumhuriyet Bayramı’nın onuncu yılında büyük bir törenle hizmete açıldı. Bu yıl yüzüncü yılını kutlayacak olan İzmir Milli Kütüphanesi, bir sivil toplum örgütü olarak hizmetini sürdürüyor.

Neo-klasik mimarinin İzmir’deki sembolü

Kütüphane ve sinema yapıları Cumhuriyet döneminin ilk yapılarındandır. Milli Kütüphane, Mimar Kemâlettin ve Vedat Beylerin öncülük ettiği Neo-klasik Türk mimarisi tarzına uygun olarak inşa edilmiştir. Kütüphane ve sinema projeleri, Vali Rahmi Bey tarafından 1909’da kolordu mimarı Tahsin Sermet’e yaptırılmıştır. Mimar Tahsin Sermet Bey, bu mimari ekolün İzmir’deki en önemli uygulayıcısıdır. Kütüphanenin dış yüzü ve iç dekorasyonunun zarif ve etkileyici bir yönü vardır. Bina gerek iç ve dış yapısı, gerekse de sanatsal ve estetik çizgileriyle günümüzde

The three sides of the structure open up to three different streets. The fourth side is connected to the cinema. On the fronts, twin arched windows are located in the interior and the walls separating the windows are on the exterior, thus creating vivacity. On the exterior of the building, there are double windows on top of each other. The lower row of windows is decorated with upper arches and marble and the upper row is decorated with tiles in the shape of plants. Between the two rows, there are tile decorations in the shape of plants inside rectangular panels. In addition, there are similar decorations on the facades and corners of the upper row windows. There are also similar decorations between steep arched windows. There are stone motifs that resemble lion’s feet below the square panels. The side exterior of the building that runs all along Hastane Avenue is not as decorated and fancy as the main exterior. This part was also built with marble. In the side exterior, just like in the front exterior, there are steep arched double windows. The lower floor windows are encased in plant motif irons. In the lower part of the upper floor windows, there are rectangular panels and square panels inside them. These rectangular and square panels are not decorated like the ones on the main

exterior. In the western part of this exterior, there is an entrance shaped like a crown door. The door, which is similar to the door on the western front, is accessed via a marble staircase. The back exterior of the structure is similar to the side exterior. The entrance of the structure is heavily decorated. The entrance part slightly protrudes from the exterior and is higher than the exterior. Entrance to the library was made possible by a stone arch clearing and an alternate style was achieved by using red and white marble. There are plant motifs on the sides and upper parts of the brow arch. The upper part of the entrance, which includes two cylindrical columns with hourglass heads, ends with decorations that resemble stalactites. There are triple steep arched windows above the entrance that is crowned with a decorated marble. The part between the windows and their upper areas, built with marble, are decorated with plant motifs made with tiles. The structure is accessed via the entrance with the crown shaped door on National Library Avenue and you reach a square planned transit area. Another transit area is accessed through a large door that is located on the northeastern part of the first transit area. There are doors on each wall

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

109


Bu yıl yüzüncü yılını kutlayacak kütüphanenin dış yüzü ve iç dekorasyonunun zarif ve etkileyici bir yönü vardır.

The exterior and interior design of the library, which will celebrate its 100th anniversary this year, is elegant and impressive. ayakta kalmış eşsiz yapılardandır. Bugün çevresindeki iş hanlarının gölgesinde kalmasına karşın bir cevher gibi varlığını sürdürmektedir. Yapının üç cephesi üç ayrı sokağa açılır. Dördüncü cephe, Opera (Milli Sinema) binasına bitişik sağır cephedir. Cephelerde ikiz kemerli pencereler içte, pencereleri ayıran duvarlar dışta bırakılarak hareketlilik sağlanmıştır. Yapının cephesinde altlı üstlü ikişer pencere bulunur. Girişteki sivri kemerli pencerelerden alttakilerin üst kemerleri ve köşelikleri mermerle, üsttekilerinki ise bitkisel unsurlu çini süslemeleriyle kaplıdır. Altlı üstlü 110

ikişer grup oluşturan pencere dizelerinin arasında da dikdörtgen biçimli panolar içinde bitkisel unsurlu çini süslemeler yer alır. Ayrıca üst kat pencerelerinin alınlıklarında ve köşeliklerinde bitkisel unsurlu çini süslemeler bulunur. Sivri kemerli pencere dizelerinin arasında da kare panolar içinde, pencere alınlıkları ve köşelerinde olduğu gibi bitkisel unsurlu çini panolar vardır. Kare panoların hemen alt kesimlerinde ise aslan ayağına benzer taş motifler yer alır. Binanın Hastane Caddesi boyunca uzanan yan cephesi, ana cephe gibi süslü ve gösterişli değildir. Burası da su basmanı

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

of this octagonal transit area. The door on the north wall leads to horizontal rectangular large space. This hall, which used to be the publishing section, now serves as a storage unit. Through a large door on the northeast of the octagonal transit area, you can reach a rectangular large space in the center of the building. This section is used as a reading area and there are rooms of all shaped and sizes that surround it. There are a total of eight octagonal columns in the reading room and on these columns there are twelve steep arches that are thrown over the walls. The hall is covered by a stain glass structure. You can access the management department through two doors located on the southern wall of the hall and the big book depot and two smaller book depots through the other three doors on the north wall. The plan of the upper floor is similar to the plan of the lower floor.


mermer malzeme ile inşa edilmiştir. Yan cephede ön cephede olduğu gibi altı süslü sivri kemerli ikiz pencere açıklıkları vardır. Alt kat pencereleri bitkisel motif li demirlerle kaplıdır. Üst kat pencerelerinin alt kesimlerinde dikdörtgen biçimli panolar, aralarında ise kare biçimli panolar yer alır. Gerek dikdörtgen biçimli, gerekse kare biçimli panoların içleri ön cephedeki panolar gibi süslenmemiş, boş bırakılmıştır. Bu cephenin batı kesiminde, batı cephesinde olduğu gibi taç kapı şeklinde düzenlenmiş bir giriş açıklığı bulunur. Batı cephesindeki girişle tamamen benzer özellikte inşa edilen ve günümüzde kullanılmayan bu kapıya mermer basamakla ulaşılır. Yapının arka cephesi de yan cepheyle benzerlikler gösterir. Yapının girişi, yoğun bir süsleme ile bezenmiştir. Giriş kısmı cepheden dışarıya doğru biraz taşıntı yapmakta ve yüksekliği itibariyle de cepheyi aşmaktadır. Tamamen mermer kaplı giriş kesiminde kütüphaneye giriş, kaş kemerli bir açıklıkla sağlanmış, kemerin üzerinde kırmızı ve beyaz renkli mermer kullanılarak almaşık bir düzen yaratılmak istenmiştir. Kaş kemerin köşelerinde ve üstlerinde oldukça yoğun bitkisel süslemeler bulunur. İki yanında kum saati başlıklara sahip birer silindirik sütunun yer aldığı girişin üzeri sarkıt biçimini andıran süslemelerle sona erer. Bitkisel motifli süslemelerle bezeli mermer bir blokla taçlandırılan girişin üstünde sivri kemerli üçüz pencere yer alır. Mermer malzeme ile inşa edilen pencerelerin araları ve üst kesimleri bitkisel unsurlu çinilerle süslenmiştir. Yapıya Milli Kütüphane Caddesi üzerindeki taç kapı şeklinde düzenlenen girişten girilir, kare biçimli bir geçiş mekânına ulaşılır. Geçiş mekânının kuzey doğusundaki büyük giriş kapısı ile bir başka geçiş mekânına ulaşılır. Sekizgen planlı bu ikinci geçiş mekânının hemen her duvarında birer kapı bulunur. İkinci geçiş mekânının kuzey duvarı üzerinde yer alan giriş yatay dikdörtgen biçimli büyük bir mekâna açılır. Bu salon daha önceleri süreli yayınlar bölümü

olarak hizmet verirken şimdi depo olarak düzenlenmiştir. Sekizgen planlı geçiş bölümünün kuzeydoğusunda bulunan geniş bir kapı ile yapının tam merkezinde yer alan kareye yakın dikdörtgen biçimli oldukça büyük bir mekâna ulaşılır. Okuma salonu olarak kullanılan bu bölümün dört tarafında, mekânı çevreleyen büyüklü küçüklü odalar sıralanmıştır. Okuma salonunda her biri sekizgen biçimli sekiz adet sütun bulunur. Bu sütunlardan duvarlara doğru atılmış on iki adet sivri kemer vardır. Salonun üzeri vitray camlı bir örtüyle kapatılmıştır. Merkezdeki bu salonun güney duvarı üzerinde yer alan iki kapı ile yönetim bölümü odalarının bulunduğu koridora, doğu duvarı üzerinde bulunan üç kapı açıklığından birisiyle büyük kitap deposuna, diğer ikisiyle de küçük kitap depolarına geçilir. Binanın üst katının plan şeması hemen hemen alt katın plan şemasıyla benzerlik gösterir.

Sinemadan opera ve baleye

İzmir Milli Kütüphanesi’ne katkı sağlamak üzere inşa edilen Elhamra Sineması, bu yapıyla bir bütünlük oluşturur. Ayrı giriş kapısı bulunan bina, kütüphane ile birlikte 2 bin 6 metrekarelik bir alan üzerinde estetik bir külliye özelliğini taşır. 840 kişilik salonu ve 120 metrekarelik sahnesiyle dönemin en büyük ve en konforlu sineması olan Elhamra, Cumhuriyetin ilk yıllarında etkinliğini sürdüren

From cinema to opera and ballet

The Elhamra Cinema, which was built to contribute to the National Library, achieves integrity with this structure. The structure, which has a separate entrance, is like an aesthetic complex on a 2600 square meter area that also includes the library. Elhamra, with its 840 people capacity hall and 120 square meter stage, was the biggest and most comfortable cinema during that time and was built in Turkish neo-classic style. Straight cut stones were used as casing material on the front exterior of the structure that was built with reinforced concrete and marble was used scarcely on door and window arches. The upper part of the two storey structure is covered with a cradle roof and the roof is covered with tiles. The big wooden dome that covers the entrance was built for decorative purposes and is covered with lead. The dome pulley is very high and Turkish triangles are used in dome transits. Vivacity was achieved with a smaller wooden dome in the middle of the roof. The sides of the entrance are similar to each other. There is a window clearing in this section. There are glazed tile decorations in the arch corners and facades of the upper floor windows. The windows on the lower floor have rectangular arches

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

111


ve yaygın olan Neo-klasik Türk mimari tarzında inşa edilmiştir. Betonarme malzeme ile inşa edilen yapının ön cephesinde kaplama malzemesi olarak düzgün kesme taş, pencere ve kapı kemerlerinde ise yer yer mermer kullanılmıştır. Bodrum üzeri iki katlı olan yapının üzeri beşik çatıyla örtülmüş, çatı kiremit ile kaplanmıştır. Girişin üzerini örten ve dekoratif amaçla yapılan, taşıyıcı bir unsuru olmayan büyük ahşap kubbenin üzeri kurşunla kaplıdır. Kubbe kasnağı oldukça yüksek tutulmuş ve kubbe geçişlerinde Türk üçgenleri kullanılmıştır. Yapının çatısının ortasında bulunan bir diğer küçük ahşap kubbeyle de hareketlilik yaratılmaya çalışılmıştır. Girişin yan bölümleri birbirine benzer özellikler taşır. Bu kesimde altlı üstlü birer pencere açıklığı bulunur. Üst kat pencerelerinin kemer köşelerinde ve alınlıklarında çini süslemeler yer alır. Alt kat pencereleri dikdörtgen şeklinde iken üst kattakiler yuvarlak kemerlidir. Üst kat pencereleri ile alt kattaki pencereler arasında dikdörtgen biçimli panolar oluştu112

rulmuş, bu panoların içleri bitkisel motifli çinilerle süslenmiştir. Cephenin bu kesimlerinde üzeri birer yalancı kubbe ile örtülü kule biçiminde çıkıntılar yer alır. Kule biçimindeki çıkıntıların cephesinde sivri kemerli nişler yer almaktadır. İkinci kat seviyesinde ön cephenin ortasında yuvarlak kemerli üçüz pencere açıklıkları yer alır. Ortadaki pencere yanlara göre daha uzun yapılmıştır. Bu pencere sistemi büyük kaş kemerli bir çerçeve içinde bulunur. Cephe merdiven şeklindeki basamaklarla kademeleşen bir alınlıkla sonlanmaktadır. Pencere köşelerinde yer alan karmaşık bitkisel motifli çiniler dikkat çekicidir. Bu üçlü pencere sisteminin altında silindirik iki kemerli üçlü bir giriş bulunur. Sivri kemerleri taşıyan silindirik sütunlar mermer olup her birinin mermer başlığı vardır. Giriş ahşap bir sundurma ile örtülmüştür. Cephe ortasında kaş kemer içine alınmış üçlü pencere sistemi, bitkisel çini süslemeleri, köşelerin birer küçük kubbe ile taçlandırılması, üçgen kuşaklarla geçilen

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

whereas the windows on the upper floor have round arches. There are rectangular panels between the upper and lower windows that are decorated with plant motif tiles. There are tower like eaves on these parts which are covered with a fake dome. There are steep arched niches on the exterior of these tower like eaves. In the middle of the front exterior of the second floor, there are round arched triple window clearings. The window in the middle is longer than the ones on the side. This window system is encircled with a brow arched frame. The exterior ends with a façade that establishes grades with stairs. The intricate plant shaped glazed tiles in the corners of the windows are striking. There is a cylindrical, double arched entrance below this triple window system. Cylindrical columns that carry the steep arches are made from marble and all have marble heads. The entrance is covered with a wooden portico. The triple window system encircled with a brow arch, plant motifs made with glazed


silindirik kubbe, yapının Osmanlı mimarisine özgü özelliklerden sayılabilir. Yapının batı cephesindeki üçlü girişten binanın içindeki geçiş mekânına girilir. Yatay dikdörtgen biçimli geçiş mekânının güneydoğu köşesinde ahşap malzeme ile yapılmış gişe kabinleri bulunur. Bu mekânın kuzey duvarında yer alan pencere, yapıya sonradan eklenen ek mekâna açılır. Geçişin doğusunda bulunan üçlü giriş ile bir ara mekâna, ara mekânın kuzeyinde ve güneyinde bulunan merdivenler aracılığıyla da üst kata çıkılır. Ara mekânın doğusunda bulunan kapı ile de büyük salona geçilir.

tiles, the crowning of sides with small domes and the cylindrical dome are traits that are unique to Ottoman architecture.

Atatürk üç kez film izledi

Atatürk watched 3 films

Gösterilerin yapıldığı bu salon, düşey dikdörtgen biçimlidir. Salonun doğu tarafında sahne, sahne önü, orkestra çukuru olmak üzere üç bölüm yer alır. Sahnenin batısında yarım daire biçiminde yapılmış bir loca bulunur. Loca, özel izleyiciler için tasarlanmış kare biçimli on dört küçük odaya bölünmüştür. Bu localarda, Ulu Önder Atatürk, üç kez film izlemiştir. Opera binasının hemen yanın-

The transit area of the structure is accessed through the triple entrance on the western exterior. There are wooden ticket booths on the southeastern corner of the rectangular plan transit area. The window on the north wall opens up to the additional space that was added later on. The upper floor is accessed via stairways that are located on the north and south of the transit area. The main hall is accessed through a door in the east.

This hall, where the movies are shown, has a vertical rectangular shape. There are three parts in the eastern part of the hall: the stage, the front of the stage and the orchestra pit. There is a box seat in the shape of a half circle to the west of the stage. The box seat is divided into 14 small rooms with square plans, designed for special guests. Atatürk has watched three movies here. There is a rectangular

planned building right next to the opera building that was added later on. When you enter the structure from the main door located on the western exterior, you will reach a small space. There is a small ticket booth in the north of this additional building. With a small door on the east wall, you can reach the wardrobe. The lobby is quite large and has a perpendicular rectangular plan. The basement is accessed via a staircase from the lobby. You can reach backstage through a door on the eastern wall of the lobby. The main stage is accessed via a door on the southern wall and outside the building through a door on the east. There are rumi decorations on the dome band and the façade above the windows. The blue glaze tile decorated facades above the windows add another kind of beauty to the entirety of the structure. The exterior of the cinema is decorated with the same style as the National Library. There are square tile panels under the windows. The tiles on the build-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

113


da, sonradan eklenen dikey dikdörtgen planlı bir yapı görülür. Bu ek yapının batı cephesindeki ana giriş kapısından yapıya girildiğinde küçük bir mekâna ulaşılır. Mekânın kuzeyinde biletlerin satıldığı küçük bir gişe vardır. Doğu duvarında bulunan küçük bir kapıyla gardırobun bulunduğu yere ulaşılır. Sinema binasının kuzey duvarının batısından yapının fuaye mekanına geçilir. Fuaye, dikey dikdörtgen biçiminde oldukça geniş bir yerdir. Burada yapılan merdivenle bodrum katına inilir. Fuayenin doğu duvarı üzerinde yer alan kapı ile yan sahneye geçilir. Buranın güney duvarı üzerinde bulunan kapı ile ana sahneye, doğu duvarında yer alan kapı ile de yapının dışına çıkılır. Kubbe kuşağı ile pencereler üzerindeki alınlıkta rûmi süslemeler vardır. Pencereler üzerinde bulunan, mavi zemin üzerine kırmızı renkli figürlerle işlenmiş Kütahya çinileri ile süslenmiş olan alınlıklar yapının bütününe ayrı bir güzellik katar. Sinemanın dış cephesi, Milli Kütüphane binasının çinileriyle aynı görünümde ve aynı hizadadır. İki kenardaki pencere altında kare şeklinde çini panolar yer alır. Yapının üzerinde bulunan çiniler, kütüphane binasında olduğu gibi Kütahya’da Rifat Çini tarafından yapılmıştır. Yapının giriş kesiminde merdiven şeklinde kademelerden oluşan alınlığın üzerinde süslemeler yer alır. Merdiven şeklinde kademelenen basamakların en üstü üçgen ve içi tamamen bitkisel unsurlu süslemelerle bezenmiş bir alınlıkla taçlandırılmıştır. Sinemanın içyapısı ve süslemeleri dışı kadar ilgi çekicidir. Yapının iç kısmında en dikkat çekici öğelerin başında, binanın mimarisiyle uyumlu stilize edilmiş şark tipi zengin avizeler ve şark atmosferini veren kandiller gelir. Salonun ortasından aşağı sarkan zarif bir avize bu uyuma egzotik bir hava katar. Bina içinde yer yer çini panolar bulunur. Balkonun altını oluşturan tavan ise tamamen Türk nakışlarıyla bezenmiştir. Salonun yan duvarlarını, Ressam Naci Kalmukoğlu tarafından yapılmış Türk ve Batı temaşa sanatını konu alan dört adet fresk pano 114

ing were done by Rifat Çini in Kütahya. There are decorations on the façade at the entrance of the structure. The steps are crowned with a headpiece decorated with plant motifs.

süsler. Bu panolarda Madam Butterfly, Rigeletto, Figaro’nun Düğünü, Saraydan Kız Kaçırma operalarından ilginç sahneler resmedilmiştir. Bu duvar panolarının arasında J.Weinberg tarafından yapılmış 1925 tarihli oval çerçeveli iki Atatürk resmi dikkati çeker. Atatürk’ün biri mareşal üniformalı, diğeri cumhurbaşkanı yağlı boya portreleri, altın yaldızlı oval çerçeveye yerleştirilmiştir. Alan olarak 120 metrekareyi bulan sahne ise büyük tiyatro ve konser gruplarının sanatlarını icra etmelerine son derece elverişli bir şekilde düzenlenmiştir. Yapı, tarihi sürecinde çeşitli sanatsal etkinliklere ve önemli birçok olaya tanık olmuştur.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

The interior decorations of the cinema are as striking as the exterior. First and foremost, there are Eastern style rich chandeliers and candelabrum, stylized in harmony with the entire building. An elegant chandelier that hangs down to the middle of the hall adds an exotic feel to this harmony. There are tile panels all over the building. The ceiling which forms the bottom of the balcony is decorated completely with Turkish embroidery. The side walls of the hall are decorated with four fresco panels that depict Turkish and Western contemplative art. There are scenes from Madam Butterfly, Rigoletto, the wedding of Figaro and the Abduction from Seraglio on these panels. There are two oval framed Atatürk paintings between the panels that were done by J. Weinberg, dated 1925. The 120 square meter large stage was designed to accommodate big theatre groups and bands. The structure has witnessed various art activities and important events throughout its history.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

115


Bir Başkent / A capitalcity

Yorgun ama büyüleyici kent

MOSKOVA Bir kenti sadece kelimelerle anlatmaya kalksanız, herhalde en fazla sözcük ve isim Moskova’nın ardına sıralanır. Hatta sadece yazar, şair ve müzisyen adları bile bu kentin kültür hazinesini ifade etmeye aday olabilir. Yazı/Article: Resmiye Dinlenmez Fotoğraflar/ Photographs:: Recep Alfatlı-Resmiye Dinlenmez

116

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


A tired but enchanting city If you try to describe a city just with adjectives, Moscow would probably have the most among others. Names of authors, poets and musicians could be enough to describe the city’s cultural heritage.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

117


U

nesco Dünya Mirası listesindeki Kızıl Meydan ve Kremlin Sarayı… Bir yandan Çarlar, bir yandan Çaykovski, Mayakovski, Nazım Hikmet ve tabii Lenin... Tolstoy, Dostoyevski, Puşkin, Şolohov, Çehov, Gorki, Troya Hazineleri, Bolsoy Balesi, Kızıl Ordu Korosu, votka, Matruşka bebekleri, Faberge yumurtaları, Arbat Sokağı, Devrim ve Tiyatro Meydanları… Birden bu sözcüklerin ne kadar çok uzayıp gidebileceğini fark ediyorum…

Bir kenti sadece kelimelerle anlatmaya kalksanız, herhalde en fazla sözcük ve isim Moskova’nın ardına sıralanır! Hatta sadece yazar, şair ve müzisyen adları bile bu kentin kültür hazinesini ifade etmeye aday olabilir. Girişlerin vizeli olduğu dönemde gitmiştim Moskova’ya. Görmeyi çok istediğim Sen Petersburg’dan sonra yer alıyordu sıralamamda. Her ikisini de gördükten sonra Moskova’ya haksızlık ettiğimi düşündüm.

T

he Red Square and Kremlin Palace on the UNESCO World Heritage List… Czars, Tchaikovsky, Mayakovski, Nazım Hikmet and Lenin... Tolstoy, Dostoyevsky, Pushkin, Sholokhov, Chekov, Gorki, the Troy treasures, the Bolshoi ballet , the Red Army Choir, vodka, Matryoshka dolls , Faberge eggs, Arbat Street, Revolution and Theatre Squares… I suddenly realize that more words can come after these… If you try to describe a city just with adjectives, Moscow would probably have the most among others. Names of authors, poets and musicians could be enough to describe the city’s cultural heritage. I went to Moscow while a visa was still required. I had a list of places I wanted to see and Moscow was right after St. Petersburg. After seeing both, I realized that I had Moscow injustice. Maybe it was our tour guide Nina that made me love Moscow so much. A tour guide is very important- you may have read everything about the city you’re visiting but it is the tour guide that ref lects the soul of the city. During our trip from the airport to the hotel, everything we saw along the way looked like a construction site. This sight, visible in many of the capitals in the former Republic of Russia, wasn’t a surprise for most people; they were constructing huge malls, big hotels and restoring old buildings. The first thing that we noticed was the abundance of parks and trees. A green Moscow was greeting us. Squares, cathedrals, wide avenues and girls in miniskirts wearing high heels…the girls look very beautiful but we can’t say the same thing about the guys… Nina tells us; Moscow, with a population of more than 10 million, is as big as Istanbul. It is not easy being the capital of such a big country. Russia is almost 20 times bigger than Turkey. With 17

118

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


Belki de rehberimiz Nina’ydı, bana Moskova’yı bu kadar sevdiren. Bir kenti, bir ülkeyi gezdiren –anlatan rehber o kadar önemli ki, ne kadar okumuş, ne kadar çok hazırlık yapmış olursanız olun, o kentin ruhunu yansıtan yerel rehberiniz oluyor. Havaalanından otelimize doğru yolculuğumuzda gördüğümüz her yer şantiyeyi andırıyordu. Eski Sovyet Cumhuriyet başkentlerinin pek çoğundaki bu şantiye hali artık kimseyi şaşırtmıyordu. Devasa alışveriş merkezleri, otel inşaatları, yenilenen, temizlenen restore edilen eski binalar vs… İlk dikkatimizi çeken şey, parkların, ağaçların bolluğu idi. Yeşil bir Moskova karşılıyordu bizi. Meydanlar, katedraller, geniş caddeler ve caddelerde çok yüksek ökçeli ayakkabılar giymiş mini etekli genç kızlar. Kızlar gözümüze çok güzel görünüyor ama erkekler nedense o kadar yakışıklı değil… Nina bize anlatıyor; 10 milyonu geçkin nüfusu ile Moskova, İstanbul büyüklüğünde bir şehir. Kolay değil bu kadar büyük bir ülkenin başkenti olmak. Rusya, Türkiye’nin neredeyse 20 katı büyüklüğe sahip. 17 bin kilometrekare ile dünyanın yüz ölçüm olarak en büyük ülkesi. Bir o kadar da insan ve kültür çeşitliliği. Yuvarlak yüzlü, simsiyah saçlı, çekik gözlü ya da sapsarı lepiska saçlı, uzun bacaklı kızlar, upuzun ya da kısa boylu insanlar... Burası için “megapol” tanımlamasını kullanmak doğru olur sanırım. Bir dergide okumuştum, “Moskova, Rusya’nın sadece en büyük şehri ve başkenti değil, aynı zamanda, minyatür Rusya demektir ” diye. Evet, gerçekten doğruymuş. Barok, gotik, değişik kubbeli pek çok yapı arasından Oka Irmağı’nın kolu olan Moskova Irmağı, şehrin içinden kıvrıla kıvrıla akıyor. Üstünde mavnalar, şilepler… Nazım Hikmet’in Vera’ya yazdığı şiir geliyor aklıma; “Moskova’nın 110 kilometre doğusunda / Oka ırmağından öğrendim gümüş tür-

Nazım Hikmet Ran’ın mezarı

küsünü ırmakların / durup dinlemeden akıp gitmenin ululuğunu / ırmak gemilerinden suya düşen ışıkların çağrısını uzaklara / Oka ırmağından öğrendim hasretlerinin dalgın deliliğini. Yaz geceleri Oka Irmağı / ince kumları ve sedef leriyle / ak bir kadını yıkayarak / aktı odamda kalın kütüklerin arasından / yaz geceleri düşmedi dallarından zamanların yaprakları / gitmeden gittim, adını hala bilmediğim topraklara.”

thousand square kilometers, it is the biggest country in the world. It also has this many people and cultures. People with round faces, black hair, slanting eyes or girls with blonde hair and long legs, short people, tall people…I think the word “megalopolis’ fits this place best. I had read in a magazine once; “Moscow is not just Russia’s capital and biggest city, it is also a miniature

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

119


Arbat Caddesi

10 milyonu geçkin nüfusu ile Moskova, İstanbul

büyüklüğünde bir şehir.

Moscow, with a population of more than 10 million,

is as big as Istanbul.

Moskova, eski Sovyet döneminden kalma otellere olduğu gibi gayet düzgün modern yeni otellere de sahip. Görünen o ki, Türk inşaat firmaları burada epeyce iş yapmış ve yapmaya devam ediyor. Otelimiz 4 yıldıza uygun standartlarda ve merkeze yakın. Grubumuz Nina’dan ve otelimizden memnun görünüyor. 120

Akşam yemeği için Arbat Caddesi’ne gidiyoruz.18. yüzyıldan beri değişmemiş gibi bir cadde burası. Eski evler, dar sokak araları, sanat galerileri, sokak satıcıları, Rusya’ya özgü her türlü hediyelik eşya… Caddeyi yürümeye devam edince modern, yeni Arbat Caddesi’ne çıkıyorsunuz. Burada şık –modern dükkânlar, alış-veriş merkezleri, restoranlar… Ertesi sabah Rus tarihinin mimarisi ve siyasi tarihinin merkezi Kremlin’e gideceğiz. Moskova’nın nadiren yaşanan çok sıcak günlerinden birindeyiz. Bir yanımızda Kızıl Meydan diğer yanda Kremlin duvarları uzanıyor. Geçmişi 15. yüzyıla uzanan bu duvarlar adeta zamana okuyor. Kremlin’e Napolyon’un ordusunun girdiği (Eylül 1812), 80 metre yüksekliğe sahip Kutsal Üçleme Kulesi’nden giriliyor. Öğreniyoruz ki, kulenin altındaki tünellerde Neglinnaya Irmağı

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Russia” Yes, I think that was a correct assessment. The Moscow River nestled between baroque, gothic and many domed buildings, f lows through the city and boats and barges cruising on it… *** Moscow has both old and new, more modern hotels. It seems that Turkish construction companies have done a lot of work here and they are still doing. Our hotel is a 4 star hotel and is close to the center. Our group seems satisfied with the hotel and our tour guide. We head to Arbat Avenue for dinner. This is an avenue that has stayed the same since the 18th century. Old houses, narrow side streets, art galleries, street vendors and souvenir shops… When you keep on walking along the avenue, you are faced with the more modern part of Arbat where you can see chic stores, malls and restaurants. The


akmaya devam ediyormuş. Hemen yanında Kutafya Kulesi’ni, sarı duvarları ile göz alıcı boyanmış Tophane, kubbeli çatısıyla Senato ve Yüksek Sovyet Prezidiyumu’nu görüyoruz. Beyaz mermer ve camdan yapılmış muhteşem bir yapı olan Kongre Sarayı’nı fotoğraflıyoruz. Burası konser ve opera sahnesi olarak kullanılmakta. Bugüne kadar üretilmiş en büyük top olan ama hiçbir savaşta kullanılmamış Büyük Çar Topu’nun (1596) önünde hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.

Katedral Meydanı

Rus sanat ve mimarisinin en önemli anıtı sayılan Katedral Meydanı’na geldiğimizde 5 adet gümüş kubbesiyle On iki Havari Katedrali’ni ve Patrik Sarayı’nı görüyoruz. Buradaki çok zengin Sanat Müzesi’ni geziyoruz. 700 eserlik, mücevher, kitap, mobilya kolleksiyonunu gezerken eski Sovyet döneminde bu eserlerin korunduğunu görmekten mutluk duyuyoruz. 1475-1479 yılları arasında Bolonyalı mimar Aristotele Fioravantito tarafından yapılan Meryem’in Göğe Çıkışı Katedrali – beşik çatıları ve beş altın kubbesiyle çok görkemli bir yapı. Rus Çarlarının taç giyme törenlerinin yapıldığı katedralin içi fresko ve ikonlarla süslü. Eski Tretyakov Sanat Gelerisi’nde aslı bulunan Vladimir’in Kutsal Bakire eserinin 15. yüzyılda yapılmış olan kopyasını burada görmek mümkün. En eski yapılardan Fasetalı Sarayı’na geçiyoruz. Dokuz adet altın kaplama soğanı ile Meryem’e Müjde Katedrali, sarayın sol yanında yer alıyor. 15. ve 16. yüzyılda yapılan bu ünlü katedral, çarların vaftiz ve evlilik törenlerinin yapıldığı yer. İç mekanda ressam Andrey Rublyov ile hocası Yunanlı Theophanes’in yaptığı çok değerli ikonaları görüyoruz.

200 tonluk çan çalınamadan çatlamış

Katedral Meydanı’nın önemli yapılarından biri de Büyük İvan Çan Kulesi. Kulenin altın Çan Kulesi Moskova’nın en

Dünyanın En Büyük Çanı

next morning, we are going to Kremlin, the center of Russian architecture and politics. It is a rare hot day in Moscow. On one side we have the Red Square and the walls of Kremlin on the other side. The walls of Kremlin, which date back to the 15th century, defy time. We enter Kremlin from the 80 meter high Holy Trinity Tower where Napoleon entered Kremlin in September 1812. We find out that the Neglinnaya River still f lows

in the tunnels under the tower. Right next to it, we see the Kutafya Tower, Tophane- painted in striking yellow-, the Senate, with its domed roof and High Soviet Presidium. We take pictures of the magnificent Congress Palace, made from white marble and glass. This place is being used as a concert and opera hall.

Cathedral Square

As we reach Cathedral Square, which is considered Russia’s most important monument, we see the Cathedral of

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

121


Kremlin Meydanı

Geçmişi 15. yüzyıla kadar

uzanan Kremlin duvarları

adeta zamana okuyor.

The walls of Kremlin, which date back to the

15th century, defy time.

önemli yapıları arasında yer alıyor. Büyük İvan Çan Kulesi’nde en büyüğü 64 ton ağırlığında olan 21 çan bulunuyor. Londra’daki Big Ben’in 13.5 ton ağırlığında olduğunu öğrenince Büyük İvan Çan Kulesi daha bir heybetli görünüyor gözümüze. Moskova’ya giden herkesin yanında fotoğraf çektirdiği devasa büyüklükte122

Kızıl Meydan

ki bu çandan söz etmek gerekiyor. 200 tonluk bu çan ne yazık ki hiç çalınamadan çatlamış. Usta İvan ve oğlu Mihail Motorin tarafından dökülen çan, daha kalıbından çıkarılmadan, çıkan yangını söndürme çalışmaları sırasında çatlamış. Meydanda sergilenen bu çan, turizmin önemli fotoğraf noktalarından biri. Kremlin Sarayı’nın Devlet Silahhanesi bölümüne geldiğimizde gezdiğimiz hazine evi gerçekten çok görkemliydi. Çarların taçları, mücevherler (faberge mücevherleri), kıyafetler tahtlar ve faytonlar… Tüm gezimiz boyunca her yerde o kadar çok evlenen çift gördük ki, şaşırdık. Aralarında Türk damatlar da vardı. Hitler Ordularının saldırısına karşı savunmanın anısına yapılmış Meçhul Asker Anıtı da evlenen çiftlerin ziyaret yerlerinden biri. Borodino

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Savaşı

Panorama

Müze-

the 12 Apostles with its 5 silver domes and the Patriarch Palace. We tour the magnificent Art Museum. While touring the jewelry, book and furniture collection that contains 700 pieces, we are happy to see that these artifacts from the former Soviet Union have been preserved. The Virgin Mary’s Rise to Heaven Cathedral, built by Italian architect Aristotle Fioravantito between the years 1475 and 1479, is a glorious building with its cradled roofs and 5 golden domes. The interior of the cathedral, were formed Russian czars were crowned, is decorated with frescoes and icons. You can see the replica of Vladimir’s Virgin Mary in the cathedral. The original, made in the 15th century, is at the Old Tretyakov Art Gallery. We move on to Fasetalı Palace, the oldest structure in the area. The Gospel of Mary Cathedral is to the left of the palace. This famous cathedral, which was built in the 15th and 16th century, is where czars were


Lenin Mozolesi

si, kentin biraz dışında. 26 Ağustos 1812’de Moskova’nın 130 kilometre batısında Napoleon’a karşı verilen savaşın anısına yapılmış 360 derecelik büyük bir resim panosu. Savaşı çok etkileyici olarak canlandırıyor. Dünyanın pek çok yerinde artık bu tarz sergilemeler yapılmakta. Sanıyorum ki, ilk canlandırmalar içinde yer alan bu müzeninki gayet başarılı. Gördüklerimizden çok etkilenmiş ama yorgun otelimize döndük… Akşam bir bale-show’a gidiyoruz…

Kızıl Meydan

Bugün Kızıl Meydan’ı gezeceğiz. Kendi adıma heyecanlıyım. Dünya tarihini derinden etkilemiş, yepyeni bir sistem kurmaya önderlik etmiş Lenin’in Mozolesi’ni ziyaret edeceğiz. Meydana geldiğimizde mozolenin ziyarete kapalı olduğunu öğrenince hayal kırıklığına uğruyoruz. Neyse ki, Kızıl Meydan çok renkli, çok kalabalık. Meydanın sonuna doğru Rusya’nın en önemli manzaralarından birini oluşturan Aziz Vasili

baptized and got married. In the interior, we see valuable icons made by painter Andrei Rublyov and his teacher Theophanous.

The 200 ton bell has cracked before it ever sounded

One of the most important structures in Cathedral Square is the Bell Tower of Ivan the Great. The golden bell tower is considered one of the most important buildings in Moscow. There are 21 bells- the biggest is 64 tons- on the tower. When we learn that Big Ben in London is 13, 5 tons, we realize how big this one is. We need to talk more about a bell that is swarmed with people taking pictures. This 200 ton bell unfortunately cracked before it ever sounded. The bell, built by Master Ivan and his son Mikhail Motorin cracked even before it was taken out of its casing.

When we came to the State Armory within Kremlin Palace, the treasures house was really impressive. The crowns of czars, jewels, clothes, thrones and horse carriages… During our entire trip, it was surprising to see so many people getting married; we even saw Turkish grooms. The Monument of the Unknown Soldier, built to honor resistance against Hitler’s armies, is one of the attraction points. The Borodino War Panorama Museum is a little bit outside the city. It is a huge, 360 degree painting done in memoriam to the war waged against Napoleon in 1812. It depicts the war perfectly. These types of depictions are now very popular around the world and the one in this museum is quite good. We head back to the hotel tired but very impressed. We are seeing a ballet this evening…

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

123


Red Square

Today, we are going to tour the Red Square and I am very excited. We will visit the mausoleum of Lenin- a political figure that deeply affected world history. When we get to the square we find out that the mausoleum is closed for visitation and we are disappointed. Fortunately, the Red Square is colorful and crowded. At the end of the square, we see the colorful, onion towers of Saint Vasili Cathedral. The original name of the structure, which every traveler photographs at least once, is the Intercession of Virgin Mary Cathedral. Ivan the Terrible commissioned this cathedral in the 16th century after his victory over the Tatars. According to legend, Ivan plucked out the eyes of the architect so that he couldn’t build a more beautiful structure in the future. The structure, which has a simple interior compared to the exterior, was named Saint Vasili Church after the bones of Saint Vasili were brought here in 1588. In the 67 meter tower by the Messiah Door, there is a bell tower that sounds at quarter hours.

Moskova Savunması Sanat Anıtı

Katedrali’nin çok renkli soğan kuleleri yükseliyor. Her gezginin en az bir kez fotoğraf ladığı yapının asıl adı Meryem Ananın Şefaati Katedrali. 16. yüzyılda Korkunç İvan, Tatarlara karşı kazandığı zaferin anısına bu katedrali yaptırmış. Rivayete göre Korkunç İvan daha güzel bir yapı yapmasın diye katedralin mimarının gözlerini çıkartmış. İç mekanı dışı kadar etkileyici olmayan yapı, 1588 yılında Aziz Vasili’nin kemiklerinin kiliseye getirilmesinden sonra onun adıyla anılmaya başlanmış. Mesih Kapısı’nın orada 67 metrelik kulede çeyrek saatleri haber veren bir çan kulesi bulunmakta… Katedral- müze gezmekten sıkılanlar meydanın karşısında yer alan GUM – 124

Devlet satış mağazasına atıyorlar kendini. Burada her türlü ünlü markayı bulmak mümkün. Meydanlar, parklar derken, Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi’ne gidiyoruz. Rembrandt, Rubens ve Van Gogh’un eserleri ile Cezanne, Degas, Gauguin, Corot, Manet, Picasso, Matise, Renoir, Toulouse, Monet’in eserlerini ve heykel koleksiyonlarını görüyoruz. Troya Hazinelerini içimiz sızlayarak seyrediyoruz. “Troya’da sergilenseler daha iyi olurdu” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Lenin Mozolesi’ne ayırdığımız zamanı, Tolstoy’un Evi’ne giderek değerlendiri-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Those who are tired to visiting cathedrals and museum go to GUM- the state mall- across the square. You can find all kinds of famous brands here. After squares and parks, we head to the Pushkin Fine Arts Museum. We see the works of Rembrandt, Rubens ve Van Gogh, Cezanne, Degas, Gauguin, Corot, Monet, Picasso, Matisse, Renoir and Toulouse. We feel sad as we see the treasures of Troy and think how good it would be if they were actually on display in Troy. Since we can’t see the mausoleum of Lenin, we go to Tolstoy’s house. This simple but beautiful house nestled in a garden makes for a fine rest stop. At the Old Tretyakov Art Gallery we see the works of many Russian artists, including Kandinsky and works by Ayvazovski, Siskin, and Andrei Rublyov. I can safely say that I have seen the most


Moskova Metrosu

yoruz. Bahçe içindeki sade ama güzel evin sakinliği bizi de dinlendiriyor. Eski Tretyakov Sanat Galerisi’nde, Kandinsky dahil 20. yüzyıl başlarına kadar yaşamış pek çok ressamın eserlerini ve Ayvazovski, Şişkin, Andrei Rublov gibi Rus sanatının en iyi örneklerini inceliyoruz. Dinsel sanat açısından en zengin ve önemli ikon koleksiyonunu burada gördüğümü rahatlıkla söyleyebilirim. Bir zamanlar dinin belli ölçülerde yasaklandığı Rusya’da bu eserlerin korunup saklanmış olması hepimizi şaşırtıyor. Bu yönüyle Moskova çok büyük bir tarihi mirasa ve kültürel zenginliğe ev sahipliği yapmakta.

Moskova Metrosu’nu görmemek bir gezgin için eksiklik

Pek çok büyük parkın içinden, bakımlı korulukların yanlarından geçiyoruz. Nina bize Moskovalıların az karlı geçmiş kıştan ve çok ısınan havadan şikayetçi olduklarını anlatıyor.

beautiful and extensive icon collection in terms of religious art in this museum. It is surprising to see all these preserved artworks in Russia where religion was partly banned once. With this regard, Moscow hosts a huge historical heritage and cultural richness.

You must the Moscow Subway

We pass through many huge parks and well groomed groves. Nina tells us that the locals complain about the past winter where they had very little snow and the hot weather. It is time for the subway. I have seen many subways all around the world but I must stress that you have to see the one in Moscow. Some parts of the subway, which was also designed as a bunker, are still closed for visitations. When you reach the station after going down long stairs, we are faced with magnificent areas decorated with fancy chandeliers, sculptures of heroes of the revolution and paintings. These stations İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

125


are the pride and joy of workers, youngsters and women of the era. We saw the Revolution Square, Mayakovskaya, Kropotkinskaya and Kievskaya subway stations. Sıra geliyor metroya. Dünyanın pek çok metrosunu gördüm ancak Moskova Metrosu’nu görmemek bir gezgin için eksikliktir diyebilirim. Sığınak olarak da tasarlanan metronun bazı bölümleri halen ziyarete kapalı. Uzun merdivenlerle indiğinizde devrim kahramanlarının heykelleriyle, halk ressamlarına yaptırılmış resimlerle süslü, parıltılı, ışıltılı avizelerle aydınlatılmış görkemli istasyonları görüyorsunuz. Dönemin işçilerinin, gençlerinin, kadınlarının eseri göz bebeği bu istasyonlar. Bizim görebildiklerimiz Devrim Meydanı, Mayakovskaya, Kropotkinskaya ve Kievskaya istasyonları. Moskova’daki son günümüzde meydanlardan geçiyoruz. Devrim Meydanı, Tiyatro Meydanı gibi önemli meydanların 126

öykülerini ve tarihlerini öğreniyoruz. Bizim de Moskova’daki son durağımız ünlü şairimiz Nazım Hikmet’in ve ünlü Rus devlet adamları ve sanatçılarının son durağı, Kuğu Gölü’nün bitişiğindeki Novodeviçi’deki mezarlık olacak. Bir sanat galerisini andırıyor mezarlık. Anton Çehov, Yeltsin, Kruşçev daha pek çok ünlü isim son uykularında Nazım Hikmet’le birlikteler bu mezarlıkta. Moskova’dan ayrılmadan bir halk pazarını da görmek istiyoruz. İzmailov Parkı’ndaki pazar yeri çok renkliydi. Bu pazarda, taklit resimlerden faberge yumurtalara, Matruşka bebeklerinden Rus kalpaklarına, her türlü yiyecek ve içecekten eski fotoğraf ve paralara, eski madalyonlara kadar her türlü ürünü bulmak mümkün.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

We spend our last day in Moscow in squares. We visit Revolution Square and Theatre Square and learn their stories and histories. Our last stop in Moscow will be the cemetery in Novodevichy where famous Russian politicians and artists are buried. The cemetery looks like an art gallery. Anton Chekov, Yeltsin, Khrushchev and many more important figures are buried here. Before leaving Moscow, we want to visit the public market. The market in Izmailov Park was very colorful. There are all kinds of products for sale in this market including replicas of famous paintings, Faberge eggs, matryoskha dolls, Russian fur caps, old coins, photographs and food.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

127


Sanat / Art

“İzmir’in markası sanat olmalı” Seba Uğurtan’ın en büyük hayali, İzmir’in her köşesinin resim, müzik, tiyatro yapılan, sokakları sanat kokan bir kent haline gelmesi. İzmir’in sanata çok yatkın bir kent olduğunu dile getiren sanatçıya göre, İzmir’in markası da sanat olmalı. Yazı-Article/ Fotoğraflar-Photographs: Derya Şahin

“Art must be Izmir’s brand” The biggest dream of Seba Uğurtan is for Izmir to become a city filled with art where pictures are painted and music is played at every corner. According to the artist, who says that Izmir has a big inclination for art, Izmir’s brand must be art.

128

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


B

ertolt Brecht’in, “Bütün sanatlar, sanatların en büyüğü olan yaşama sanatına katkıda bulunurlar” sözünü daha bir anlamlı kılıyor Seba Uğurtan’ın yaşam öyküsü. Karşılaştığı her zorluğu sanatına tutunarak aşan Uğurtan, yaşamla arasındaki bağı, sanat aracılığıyla kurmuş. Bedenini kemiren kanser hücrelerine elinden düşürmediği fırçası ve yüzünden eksiltmediği gülümsemesiyle karşı koymuş hep. Bugüne kadar yurtdışı ve yurtiçinde 40 kişisel, çok sayıda da karma sergi açan, İtalya Floransa Bienali’nde uluslararası bilimsel komiteye seçilen ilk Türk ressam olma onuruna erişen, İzmir’e kendi adını taşıyan bir sanat galerisi kazandıran ve burada yetiştirdiği öğrencileriyle Su Grubu’nu kuran Uğurtan’ın, İzmir sanat hayatına katkıları saymakla bitmiyor. Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen ve İzmir’de bir ilk niteliği taşıyan Uluslararası İzmir Sanat Bienali’nin düzenlenmesini sağlayan ressamın “Bienalin bana en büyük hediyesi yaşamak oldu” cümle-

si, sanatın onun yaşamındaki yerini fazlasıyla özetliyor aslında. Onun bireysellikten uzak, tüm İzmir’i içine alan sanatsal çalışmalarının ardında sanatın toplumla paylaşıldığında anlam kazandığına olan inancı yatıyor. Öyle ki Uğurtan’a göre, sanatın yeri insanın yanı olmalı ve eğer insanlar galerilere gitmiyorsa, sanat insanların ayağına götürülmeli. İşte bu düşünceyle onun kurduğu Su Grubu’nun 40 bayan ressamı, “yerde resim mi yapılır” diyenlere inat, İzmir’in sokaklarında bağdaş kurup resim yapıyor. O resimler kimi zaman bir hastanenin kimi zaman da bir okulun duvarlarını süslüyor. Bu tür sanatsal faaliyetlerin daha yaygın hale getirilmesi gerektiğini belirten Uğurtan’ın en büyük hayali de İzmir’in her köşesinde resim, müzik, tiyatro yapılan, sokakları sanat kokan bir kent haline gelmesi. Sanatçı son sergisinde de bu hayalini resmetmiş. Geçtiğimiz günlerde İzmir Devlet Resim Heykel Müzesi’nde sanatseverlerle buluşan “İzmir, Deniz ve Kadın” adını

T

he life of Seba Uğurtan make Bertold Brecht’s word, “All art contribute to the biggest art of all, the art of living”, even more meaningful. Uğurtan, who has overcome all the obstacles in his life by hanging on to his art, has made art his lifeline. He has fought cancer with the paintbrush he never leaves and his constant smile. The contributions of Uğurtan, who has opened many solo exhibitions, who was the first Turkish artists to be elected to the international science committee at the Florence Biennial, who opened an art gallery with his own name and formed the Su Group, to the art life of Izmir are too many to mention. The painter, who made the International Izmir Art Biennial possible last year, says that the greatest gift the biennial had given him was life and this statement sufficiently summarizes how important art is for him. The belief that art is valuable when it

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

129


verdiği sergisinde İzmir’in denizini, kadınını, balıkçılarını, huzurlu ve renkli gece hayatını resmetmiş Uğurtan. Bu sergi Cahit Külebi’nin “İzmirin denizi kız, kızı deniz, sokakları hem kız hem deniz kokar” dizelerini getiriyor insanın aklına. Uğurtan ise kendisi için çok özel olduğunu söylediği sergiyi şöyle anlatıyor: “Bu sergide benim hayallerim var. Her köşe başında müziğin her dalından örnekler veren genç müzisyenlerin bulunduğu, gece hayatında kadının zarafet ve letafetin hâkim olduğu, kadının toplum içinde çağdaş görüntüsüyle yer aldığı, deniziyle, körfeziyle, balıkçısıyla İzmir. Bu gördüğünüz kadınların arkasında saklanan zaten İzmir’in ta kendisi. Ben bu sergide kadını, denizi, faytonu, güvercinleri, kumruları, özgürlüğü, mutluluğu, pozitif yüzü ve renkleriyle İzmir’i anlattım.”

Bienal hazırlıkları tüm hızıyla sürüyor

Geçtiğimiz yıl ilki gerçekleştirilen Uluslararası İzmir Sanat Bienali’nin ikincisi için hazırlıkların tüm hızıyla sürdüğünü söylüyor Uğurtan. 30 Nisan-5 Mayıs 2013 tarihlerinde gerçekleştirilmesi planlanan etkinlik için başta Kültür ve Turizm Bakanlığı olmak üzere İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Konak Belediyesi ve Ege Üniversitesinin büyük bir çaba harcadığını belirten sanatçı, bienalin büyük ses getireceğine inanıyor. Uğurtan, “Uluslararası İzmir Sanat Bienali geçen yıl 46 ülkeden 535 sanatçıyı ağırladı. Bu yıl da çok yoğun talep var. Şu ana kadar 60’a yakın ülke müracaat etti. Hazırlıklar müthiş akıcılıkla sorunsuz ilerliyor. 30 Nisan-5 Mayıs arasında İzmir’i bütün dünyaya tanıtacağız. Bir şehri ancak bu şekilde sanatla tanıtabiliriz” diyor. İzmir’in sanata çok yatkın bir kent olduğunu dile getiren Uğurtan’a göre, İzmir’in markası da sanat olmalı. Bu potansiyelin EXPO 2020 sürecinde de değerlendirilmesi gerektiğini belirten sanatçı, bu konuda oldukça da iddialı. Öyle ki Uğurtan, “Destek verilirse biz sanatçılar olarak bütün dünyaya İzmir’i doğru bir şekilde tanıtıp, bu kente EXPO’yu kazandırırız. Çünkü EXPO İzmir’in hakkı” diyor. 130

Uğurtan “İnsanlar galerilere gitmiyorsa, sanat insanların ayağına götürülmeli” diyor.

Uğurtan “If people aren’t going to art galleries, then art must be taken to them”

is shared with the masses is behind all his artworks. According to Uğurtan, art must be for people and if people don’t go to galleries, then art must be brought to them. 40 women from his Su Group paint on the streets of Izmir. Those paintings decorate the walls of a hospital or a school. The biggest dream of Seba Uğurtan is for Izmir to become a city filled with art where pictures are painted and music is played at every corner. The artist has expressed this wish in his latest exhibition. Uğurtan, in his exhibition which opened at the Izmir State Painting and Sculpture Museum, “İzmir, sea and women”, has painted the sea, women, fishermen and colorful nightlife of Izmir. This exhibition reminds us of Cahit Külebi, who had said “The sea of Izmir smells of girls, the girls smell of sea and its streets smell of both girls and sea”. This is how Uğurtan, who points out how important this exhibition is for him, describes the event: “My dreams are in this exhibition. An Izmir filled with music, young musicians at every corner, modern women elegantly dressed; Izmir with its sea, fishermen and bay. Here is Izmir, standing behind these women. In this exhibition, I depicted Izmir with

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

all its aspects; its sea, horse carriage, women, seagulls, freedom, happiness, positive face and all its colors.” Preparations for the biennial continue Uğurtan says the preparations for the second International Izmir Art Biennial are in full swing. The artist, who states that the Ministry of Culture and Tourism, the Governorship of Izmir, Izmir Metropolitan Municipality, the Municipality of Konak and Ege University are working very hard for the event that will take place between April 20 and May 5, believes that the biennial will be very successful. Uğurtan says, “The event welcomed 535 artists from 46 countries last year. There is a lot of demand this year. So far, 60 countries have applied. The preparations are going great. We will introduce Izmir to the entire world during the event. We can only advertise a city properly with art.” According to Uğurtan, who says that Izmir has an inclination for art, believes that Izmir’s brand must be art. The artist, who states that this potential must be used during EXPO 2020, is very assertive on the subject. He says, “If we are supported, we as artists can advertise Izmir to the world and secure the bid to host EXPO because Izmir deserves EXPO.”


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

131


Söyleşi / Interwiev

“İzmirimize otel yatırımı daha da artmalı” Eminoğlu Mermer İnşaat Turizm Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Vatansever, İzmir’in turizm sektöründe hakettiği gerçek kimliğine özellikle yatak kapasitesinin artması ile kavuşacağına inanıyor ve bu nedenle otel yatırımlarının daha da artmasının gerekliliğini ifade ediyor.

132

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


“We need more hotel investments in Izmir” The Chairman of Eminoğlu Mermer İnşaat Turizm Sabahattin Vatansever believes that Izmir will take its fair share from tourism once there are more beds and says that hotel investments must increase.

İ

zmir’de mermer ve inşaat sektörlerinin öncü kuruluşlarından olan Eminoğlu Mermer ve Emsa İnşaat, turizm sektörüne de el attı. Firmanın ilk turizm yatırımı olan Armis Hotel, Mart 2012’de Kahramanlar Mürselpaşa Bulvarı üzerinde hizmet vermeye başladı. Mermer Fuarında yaşanan otel sıkıntısını görünce turizme yatırım yapma kararı aldığını belirten Eminoğlu Mermer İnşaat Turizm Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Sabahattin Vatansever, “Bir şehrin ne kadar çok oteli varsa turist çekme potansiyeli de o denli artıyor” diyor. 36 yıldır ticaret hayatında yer alıyorsunuz. İş yaşamına adım atışınızın öyküsünü bizimle paylaşır mısınız? VATANSEVER: 1969 yılında Bulgaristan’dan İzmir’e göç etmiş bir ailenin çocuğuyum. İş hayatına henüz 14 yaşında iken başladım. Askerden geldikten sonra 1976 yılında konfeksiyon üzerine Kemeraltı Salepçioğlu’nda mağaza açtım. 1987’de Emsa İnşaat ile inşaat sektörüne ve 1992 yılında Eminoğlu Mermer olarak mermer sektörüne adım attım. O günden bugüne dek İzmir ve Bulgaristan da inşaatlar yapan ve halen İzmir’de inşaat yatırımları devam etmekte olan, mermerde ise ABD, Avrupa, Japonya, Çin başta olmak üzere Rusya, İsrail, Singapur gibi 30’un üzerinde ülkeye mermer ihraç eden bir firma haline geldik. 2012 Mart ayında Armis Hotel markamız ile turizm sektörüne adım attık.

Eminoğlu Mermer ve Emsa İnşaat İzmir’in öncü kuruluşlarından. Peki turizm sektörüne yatırım yapmaya nasıl karar verdiniz? VATANSEVER: İzmir’in ev sahipliği yaptığı Marble Uluslararası Doğaltaş ve Teknolojileri Fuarı’nın gerçekleştiği dönemlerde otel sıkıntısı yaşandığını fark ettim. O sıralar Bulgaristan’da bir otel yatırımım vardı. Yaşadığım şehir olan İzmir’de de bir otel yatırımı yapmaya karar verdim. Armis Hotel’in şu anda bulunduğu yerin arsasını aldık. 5 bin metrekarelik kapalı alanda 74 odalı, 154 yataklı, şık bir otel yaptık. 14 çeşit mermerin kullanıldığı Armis Hotel’de 3 adet toplantı salonumuz, Roof Bar, açık ve kapalı otoparklarımız bulunmakta. Turizm 2000 yılından bu yana yatırım yapmak istediğim bir sektördü, kısmet bugüneymiş. Farklı sektörlerde yatırım yapmak aslında riskli bir durum. Başarılı olamamaktan çekinmiyor musunuz? VATANSEVER: İnce eleyip sık dokur, kendime güveniyorsam yatırım yaparım. Çok şükür bu güne kadar tüm yatırımlarımızda başaralı sonuçlar elde ettik. Turizm sizin için yeni bir sektör. İnşaat ve mermer sektörü ile kıyasladığınızda zorluklar var mı? VATANSEVER: Henüz yolun başındayız, otelimiz misafirlerine kapılarını açalı üç ay oldu. Turizm benim için

E

minoğlu Mermer ve İnşaat, one of the prominent marble and construction companies in Izmir, is now branching out into the tourism sector. The company’s first tourism investment, Armis Hotel, opened in Kahramanlar in March 2012. The Chairman of Eminoğlu Mermer İnşaat Turizm Sabahattin Vatansever, who says that he decided to invest in tourism after witnessing a problem with accommodation during the international marble fair, links the fewer number of tourists that come to Izmir to the lack of insufficient accommodation. You have been in business for the past 36 years. Can you tell us how that started? VATANSEVER: I am the son of a family that immigrated to Izmir from Bulgaria in 1969. I started working at a very young age. I started working at age 14 because we needed the money. First, I used to work as an apprentice at a yoghurt shop between 4 and 9 in the morning. After that, I used to rent my bike and at nights I worked at the fair. I used to work three jobs a day. After high school, I went into the military. Later on, I got interested in ready to wear clothing and opened a shop in 1976 in Kemeraltı. In 1987, I started working in the construction and in 1992, in the marble sector. We constructed many buildings and now, we are exporting marble to over 30 countries around the

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

133


inşaat ve mermerden sonra üçüncü bir sektör ve oldukça farklı bir heyecan oldu. İş hayatında profesyonel bir kişi olarak bu otelin inşasında normal bir yatırımcıdan daha fazla müdahil olmuşsunuzdur herhalde? VATANSEVER: Evet, biraz öyle oldu. Benim inşaat ve mermer sektöründe yıllara dayanan tecrübelerimi ve mimarımızın profesyonelliğini Armis Hotel’de uyguladık. Lobiden, banyo ve odalarımıza kadar otelimizin her köşesinde mermerin şıklığını ve zarafetini yansıtmaya çalıştık. Mobilya ve mermeri bütünleştirdiğimiz dekorasyonumuzda çoğunluğu yerli olmak üzere en özel yerli ve ithal mermerlerden oluşan bir karma oluşturduk. 14 çeşit mermeri dekoratif amaçlı otelimizde kullandık. Bu anlamda Armis Hotel bir ilk diyebilirim. Burada kullandığımız mermerlerin birçoğu ilk olarak otelimizde yerlerini almışlardır. Mermer Fuarı için İzmir’e gelen meslektaşlarımızın otelimizi beğenmelerinden dolayı da gurur duymaktayız. Turizm yatırımlarına devam etme gibi bir düşünceniz var mı? VATANSEVER: Cazip bir nokta bulursak önümüzdeki 5 yıl içerisinde bir 134

world, mainly USA, Japan, China, Germany, Russia, Israel and Singapore. We began working in the tourism sector with Armis Hotel, which we opened in March 2012. Eminoğlu Marble and Emsa Construction are pioneer companies in Izmir. How did you decide to invest in the tourism sector? VATANSEVER: I realized that Izmir didn’t have enough hotels during the International Marble fair. At that time, I was thinking of building a hotel in Bulgaria but I decided to make that investment in Izmir. First we found the land which Armis Hotel is now built on. We built a chic hotel on a 5000 square meter area that has 154 beds. Tourism was a sector we wanted to be involved in since 2000 and I guess this was my time. Investing in different sectors is risky. Aren’t you afraid of failure? VATANSEVER: I analyze everything very carefully and invest if I am confident. Thank God I have never been wrong before. Tourism is a new sector for you. Are there any difficulties when you compare it to the construction and marble sectors? VATANSEVER: We are just beginning;

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

our hotel opened three months ago. Even though tourism comes after construction and marble for me, it has been a very different experience. I guess for someone who knows the construction business well, you were more involved in the building of the hotel than any other investor? VATANSEVER: Yes, that was the case a little bit. We applied our expertise and experience in the construction and marble sectors to Armis. I designed 80% of the hotel. We tried to reflect the elegance of marble in our lobby, rooms and every corner of our hotel. We mixed the most exquisite local and foreign marbles in our decoration. There isn’t another hotel in Izmir where marble is used so much in decoration and I believe our hotel is the first in Izmir with this aspect. You cannot find many of the marbles we used here in any part of Turkey. We are proud that our colleagues who come to Izmir for the Marble Fair love our hotel. Do you think your tourism investments will continue? VATANSEVER: If we find another attractive area, we are thinking about constructing another hotel in the next 5 years. I would very much like to build another one in Izmir but we could go with Istanbul.


şehir oteli yatırımı daha yapmayı düşünüyoruz. Gönlüm İzmir’den yana, ama İstanbul da olabilir. Son 6 – 7 yıldır isminiz İzmir’de vergi ödemelerınde üst sıralarda yer almakta. Turizmde de bu tarz büyük hedef leriniz var mı peki? VATANSEVER: Bunu zaman içinde göreceğiz diyorum. Diğer yatırımlarımızda da olduğu gibi turizmde de hedef imiz misaf ir odaklı hizmet anlayışı ile kaliteden ödün vermemektir. 4 aydan beri faaliyette olan Armis Hotel’de yakalamış olduğumuz başarı, bizleri hedef konusunda daha da şevklendirmekte. İzmir’in turizmde ulaştığı noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? VATANSEVER: Potansiyeli çok yüksek ve önü açık eşsiz bir şehir olarak nitelendiriyorum. Otel yatırımlarının daha da artması, yatak kapasitelerinin çoğalması, kongre merkezinin biran önce organize edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bir şehirde ne kadar çok otel var ise; o şehrin turist çekme kapasitesi de o kadar artıyor. Ayrıca İzmir’in fuarlar ve kongreler şehri olma gibi bir hedef i de var. Otelimizi açtığımızdan bu yana fuarların ve kongrelerin İzmir’imizin geleceği açısından ne kadar önemli olduğunu ağırladığımız misaf ir potansiyelinden görmekteyim. Bu düşünceler ile İzmir EXPO’yu alabilir mi sizce? VATANSEVER: Yurtdışındaki örneklerini inceledikten sonra diyebilirim ki EXPO İzmir’i ileriye taşıyacak bir organizasyondur. Önümüzde epey zaman var. Disiplinli çalışmalarla başarıya ulaşacağımızı düşünüyorum. Rakiplerimiz küçümsenecek rakipler değil, şansımızı çok yüksek görüyorum. Ben şahsen dört gözle olsun istiyorum. Armis Hotel olarak da bu konuda her türlü desteğe hazırız. Otelimize gelen yerli – yabancı tüm misaf irlerimize EXPO ile ilgili çeşitli sunum ve bilgilendirmeler yapıyoruz.

In the past 6-7 years, your name has been at the top of list for the most taxes paid. Do you have this type of a goal in tourism? VATANSEVER: I think time will tell. As in our other investments, our goal is guest oriented service and high quality. The success we have achieved with Armis Hotel in the past 4 months is encouraging us about our target. What do you think about tourism in Izmir? VATANSEVER: Izmir is a city which has immense potential and a great future. Hotels investments and bed capacity must increase and the congress center must be organized immediately. The tourist potential of a city increases with the number of hotels it possesses. Izmir

is aiming to be a fair and congress city. I see from the guests we accommodate how important fairs and congresses are for the future of Izmir. Do you think Izmir can secure the bid to host EXPO? VATANSEVER: After examining the examples abroad, I can safely say that EXPO is an organization that will improve Izmir immensely. We have a lot of time ahead of us. I believe that we will succeed if we work in discipline. We are facing tough competition from other candidate cities but I think we have a 55% chance. I really want us to win. We, as Armis Hotel, are willing to support the process. We are informing our foreign guests about our EXPO bid.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

135


21 yılını doldurduğu sektörde kariyer basamaklarını hızla tırmanan Özadalı, bugüne kadar çeşitli ulusal ve uluslararası zincir otellerde yöneticilik yapmış. Özadalı ayrıca 2005 yılında İzmir’de gerçekleşen “Universiade İzmir 2005” de Operasyon Direktörlüğü görevini yerine getirmiş. Armis Hotel’de kuruluş aşamasından bu yana genel müdürlük görevini sürdürüyor.

S. Berkant Özadalı

“İzmir’in geleceği EXPO’da” Armis Hotel’in genel müdürlük koltuğunda genç yaşına rağmen oldukça deneyimli bir turizmci olan S. Berkant Özadalı oturuyor. 1990 yılında turizm sektörüne adım atan Özadalı, ilk otelcilik deneyimine Çeşme Altınyunus Resort Çeşme’de başlamış.

Armis Hotel’in zarif mermer dekorasyonuyla İzmir’deki farklı bir konumda olduğunu belirten Özadalı, bu farklılığın otel misafirleri tarafından da büyük beğeniyle karşılandığını söylüyor. Özadalı, mermerin çağlar öncesine dayanan yolculuğunun yansıdığı otelin gelişmiş teknoloji ile donatıldığına dikkat çekerek, “Burada tam hizmet ve misafir odaklılık konseptiyle yola çıktık. Yeni açılan bir otel olmamıza rağmen süreklilik diye tabir ettiğimiz misafir portföyümüz kısa sürede çok gelişti. Otel doluluk oranlarımız çok

“İzmir’s future depends on EXPO” S. Berkant Özadalı is the general manager of Armis Hotel. Özadalı, who has quickly climbed the steps in his 21 year career which began at Çeşme Altınyunus Hotel’s front desk, was a manager in the sales and marketing departments of various national and international chain hotels. Özadalı was also the director of Universiade, which was organized in Izmir in 2005. Özadalı, who previously worked as the sales manager of Swiss Hotel, has been working at Armis since its establishment.

Özadalı, who points out that the hotel distinguishes itself from other hotels in Izmir with its marble decoration, says that this difference is very much liked by the guests. Özadalı, who says that the hotel is also designed with high technology, adds “We began with

136

the concept of full service and customer focus. Although we have just opened, our guest portfolio has improved greatly in a short time. Our occupancy rate is very good. Our team consists of young and experienced people. Our guests feel at home in our hotel.” Özadalı, who is also a member of the ETIK Supervisory Board, believes that EXPO will greatly contribute to the acceleration of Izmir in the tourism sector. Özadalı, who states that they support EXPO as Armis Hotel, says; “Tourism is s field where everyone must work together and that is why we need more hotels like ours where expert people work. We need to work professionally until November 2012 for EXPO because the future of Izmir depends on it. We need to make Izmir a band by working together in unity.”

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

iyi. Ekibimiz çok genç ve tecrübeli bir kadrodan oluşuyor. Dolayısıyla misafirlerimiz kendi evinde gibi hissediyor” diyor. Aynı zamanda Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) Denetim Kurulu Üyesi olan Özadalı, parlayan bir şehir olarak nitelendirdiği İzmir’in turizmde hak ettiği konuma gelmesinde EXPO’nun önemli bir ivme yaratacağı görüşünde. Armis Hotel olarak EXPO’yu desteklediklerini ifade eden Özadalı, bu süreçte yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor; “İzmir turizmi el birliğiyle çalışılması gereken bir alan. Güzel İzmir’imizin EXPO’yu kazanması için 2013 Kasım’ına kadar şevkle, canla başla hepimizin mücadele vermesi, güçbirliği içerisinde elele koşturmamız gerekiyor. Çünkü harika şehrimiz İzmir’imizin geleceği EXPO’da yatıyor. Bunun için birlik ve beraberlik içerisinde İzmir’i bir marka haline getirmeliyiz.”


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

137


Gezi / Trip

ADALA 12 bin yıllık volkanik cennet Antik çağdan günümüze uzanan binlerce yıllık geçmişi ve volkanik coğrafi yapısı ile dikkat çeken Adala beldesi, binlerce yıldır Hermos Nehri’nin taşıdığı bereketi bağrında harmanlıyor. Fotoğraflar/ Photographs: Süleyman DUMAN

138

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


A 12 thousand year old volcanic paradise: Adala The town of Adala, which attracts attention with its thousands years of history and volcanic geographical structure, gathers the blessings carried by the Hermos River within its bosom.

E

ge Bölgesi’nin hayat ve bereket kaynağı olan Gediz Nehri’nin iki yakasına kurulmuş bir belde olan Adala, yemyeşil doğası, antik çağdan günümüze uzanan binlerce yıllık geçmişi ve volkanik coğrafi yapısı ile adeta keşfedilmeyi bekleyen bir cennet. Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Adala beldesi, Üşümen Tepesi ile Dibek Dağı’nın arasından geçen Gediz Nehri’nin Salihli Ovası’na açıldığı düzlükte kurulmuş bir yerleşim merkezi. Gediz Nehri tarafından iki yakaya bölünmüş tarihi, turistik ve coğrafi güzellikleri ile dikkat çeken şirin bir belde olan Adala’nın geçmişi, binlerce yıl öncesine kadar uzanıyor. Lidyalılar tarafından kurulan Adala’nın antik çağdaki adının Satala olduğu sanılıyor. Adala ile ilgili olarak anlatılan mitolojik bir efsane, bölgenin kuruluşunun yanardağ lavları ile yakından ilintili olduğunu gösteriyor. Efsaneye göre; yanardağ lavlarının günlerce sürüp batıya doğru akarak vadi önünde bulunan yerleşim alanına doğru gelmesinden ürperen halk, silahlanıp din adamlarından yardım istiyor. O dönemde Satala olarak adlandırılan kentin din adamları tanrılarına yalvararak, büyük bir inançla lavlara “Satetkitala” yani “Dur ya Zavallı” diyerek bağırıyorlar ve bu içten yakarış üzerine lavların akışı duruyor.

A

dala, which is established on both shores of the Gediz River, a river that breathes life into the Aegean Region, is a paradise waiting to be discovered with its greener than green nature, deep rooted history and volcanic geographical structure. Adala, which is a part of the Salihli borough in Manisa, is a settlement that is situated at the f latness where the river meets Salihli Plain. The history of Adala, a cute town that attracts attention with its historical, touristic and geographical assets, goes back thousands of years. We believe that the town, which was built by the Lydians, was called Satala in the antique ages. A myth associated with Adala states that the establishment of the town is closely related to lava. According to the legend, locals who were afraid of the lava reaching the living area ask the priests for help. The priests then pray to the Gods to stop the lava from reaching the city and the lava stops.

A wonder of nature established by lava

Adala rises above volcanic stones formed by lava. Volcanic accretions around Adala, one of the oldest settlements in Manisa, are some of the most important

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

139


Yanardağ akıntılarının

oluşturduğu volkanik taşlar üzerinde yükselen Adala,

bulunan 12 bin yıllık ayak

izleri ile dünyanın en önemli

doğa müzelerinden birisi

olma potansiyelini taşıyor.

The town of Adala, which

attracts attention with its thousands years of history

and volcanic geographical

structure, gathers the blessings carried by the Hermos

River within its bosom.

140

İlk insana ait kaya resimleri

Lavların oluşturduğu doğa harikası

Adala, yanardağ etkinlikleri sonucu oluşan lav akıntılarının son bulduğu düzlükte volkanik taşlar üzerinde yükseliyor. Manisa’nın en eski yerleşim yerlerinden birisi olan Adala civarında bulunan volkanik yığılmalar, Türkiye’nin en önemli volkanik şekilleri arasında yer alıyor. Yörede genişliği 15, uzunluğu ise 50 kilometreye ulaşan bir alanda 68 civarında genç volkan konileri bulunuyor. Bu

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

volcanic structures in Turkey. There are around 68 volcanic conics that are up to 15 meters wide and 50 kilometers long in the region. The diameters of these conic structures can be up to 15 kilometers and can be as high has 150-200 meters. Adala takes its natural beauty not only from its volcanic structure but from Demirköprü Dam, which is located on Gediz River. The town, which is built


konilerin çapları 15 kilometreye, yükseklikleri ise 150-200 metreye kadar ulaşabiliyor. Adala, doğal güzelliğini, volkanik yapısının yanı sıra Ege Bölgesi’nin su ihtiyacının önemli bir kısmını karşılayan ve Gediz Nehri üzerinde kurulu bulunan Demirköprü Barajı’ndan alıyor. Binlerce yıldır bereketli ovaları sulayan ve eski ismi Hermos olan Gediz Nehri’nin iki yakasında kurulu belde, çevresini saran dağ ve tepelerin eteklerini kaplayan bitki örtüsü ile mavi ve yeşilin dayanılmaz uyumunu sergiliyor.

İlk insanın ayak izleri

Türkiye’nin hem tarihi hem de fiziksel açıdan önemli yerlerinden birisi olan Adala beldesi, 12 bin yıllık ayak izleri ile dünyanın en önemli doğa müzelerinden birisi olmaya aday. Adala ve Gökeyüp beldeleri arasında Divlittepe olarak adlandırılan bölgede olan ve “ilk insanın ayak izleri” adı verilen fosil ayak izlerinin dünyada sadece üç örneği bulunması, Adala’nın önemini daha da artırıyor. Bu fosil ayak izlerinin dünyada Fransa, İtalya ve Macaristan’daki örneklerinde sadece bir insanın ayak izi bulunurken, bölgedeki buluntuda bir erkek, bir kadın, bir çocuk ve tavşan veya köpek olduğu tahmin edilen hayvan ayak izlerinin de olması, bölgenin dünyanın en önemli doğa müzesi potansiyeli taşıdığını gösteriyor.

Kız Köprüsü

Adala, tarihe ve ilginç coğrafi yapılara ilgi duyan ziyaretçiler için olduğu kadar doğaya meraklı ziyaretçiler için de önemli bir zenginlik sunuyor. Belde ile Demirköprü Baraj seti arasında, Gediz Nehri’nin üzerinde kurulu bulunan Kız Köprüsü, Adala’nın en önemli değerlerinden birisi olarak dikkat çekiyor. Antik Kral Yolu’nun da geçtiği noktada inşa edilmiş olan köprü, 6 gözenekli sütun üzerine kemerli taş yapısı ile Mimar Sinan stilini andırıyor. Yapım yılı tam olarak bilinemese de Osmanlı dönemine ait bir eser olduğuna inanılan Kız Köprüsü, civarında bulunan alabalık üretim tesisleri ise eşsiz bir ziyafet olanağı sunuyor.

on both shores of the river, provides a harmonious union of blue and green, thanks to the f lora that surrounds the mountains and hills.

footprints like these in France, Italy and Hungary, the ones in Adala include the footsteps of a male, a female, a child and a rabbit or a dog.

Footprints of the first human

Kız Bridge

Adala, which is an important town in Turkey with its historical and physical assets, is destined to be one of the world’s most important nature museums in the world with the 12 thousand year old footprints it hosts. The fossil called ‘the footsteps of the first human’, located at a place called Divlittepe between the towns of Adala and Gökeyüp, and is one of the three examples in the world. While there are only one set of

Adala provides an important potential for nature lovers besides history and geography enthusiasts. Kız Bridge, which is situated between the town and the Demirköprü Dam set, is one of Adala’s most important structures. The bridge, which was built on the antique King’s Road, resembles the style of Mimar Sinan with its arched stone structure that stands on 6 cellular columns. The bridge, which was thought to have been

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

141


built during the Ottoman era, is an ideal place to eat fish at the trout production facilities nearby.

Su Uçtu Waterfall and Adala Canyon

The water that f lows beneath Kız Bridge turns into a waterfall after 2 kilometers to the west that f lows to the starting point of Adala Canyon from 25 meters. The f lora of the volcanic canyon and the waterfall are perfect spots from nature enthusiasts.

Adala Bridge Picnic Area

Su Uçtu Şelalesi ve Adala Kanyonu

Kız Köprüsü’nün altından akan su, her iki yakasından batıya doğru takip edildiğinde yaklaşık 2 kilometre sonra 25 metre yükseklikten Adala Kanyonu’nun başlangıç noktasına dökülen Su Uçtu Şelalesi ve devamındaki volkanik kanyonun f lorası ise doğa tutkunları için görülmeye değer bir alan olarak karşımıza çıkıyor.

Adala Köprüsü Piknik Alanı

Adala girişinde, 1954 yılında inşa edilen Adala Köprüsü’nün belde belediyesi tarafından düzenlenmesi ile oluşturulan açık piknik alanı, temiz hava eşliğinde yemyeşil bir atmosfer sunuyor. Köprü ayaklarından dökülen suların serinliği söğüt, çınar ve kavak ağaçlarının gölgesi ile bütünleşiyor. Bu piknik alanı, kuş cıvıltıları ve su sesinin birbirine karıştığı bir ortamda ruhu dinlendirme olanağı veriyor.

Attalos At Çiftliği

Adala Beldesi İncirlidere mevkisinde yer alan Attalos At Çiftliği, doğa yürüyüşleri ve piknik yapma olanağı sunmasının yanı sıra eğitmen gözetiminde at biniş dersleri alma ve at gezintisi yapma 142

gibi olanaklarla da dikkat çekiyor. Bölgenin doğal dokusuna zarar verilmeden oluşturulan piknik alanında, çardaklarda ve palamut ağaçlarının gölgesinde yapılan pikniklerde gerekli olan her şey çiftlikten temin edilebiliyor.

Nasıl gidilir?

Kara yolu ile: Adala’ya karayolu ile ulaşım oldukça rahat. Ayrıca büyük şehir merkezlerine yakın olmasından dolayı ulaşım aracı temini de kolay. İzmirAnkara karayolu 90. kilometresindeki Salihli’nin Ankara yönü çıkışından Adala yoluna dönüldükten 15 kilometre sonra Adala’ya ulaşmak mümkün. Kendi aracı olmayanlar ise İzmir otobüs terminalinden Demirci otobüsleriyle 1 saat 45 dakikada Adala’ya ulaşabiliyor. Ayrıca Salihli’ye 20 dakikada bir sefer yapan otobüsler ile 1 saat 30 dakikada Salihli otobüs terminaline ulaşılıyor. Salihli otobüs terminalinden yine Adala’ya sefer yapan minibüslerle 15 dakikada beldeye rahatlıkla ulaşmak mümkün. Havayolu ile: Adala’da havaalanı bulunmuyor. Ancak beldeye yakın olan İzmir-Adnan Menderes Havalimanı’ndan yararlanılabilir.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

The picnic area, built by the municipality, offers a green atmosphere and clean air. The coolness of the water that f lows from the feet of the bridge unites with the shadow of willow, plane and poplar trees. The picnic area is a great place to unwind, accompanied by sounds of birds and the water.

Attalos Stud Farm

The Attalos stud Farm, located in İncirlidere, offers horseback riding lessons and trips besides nature walks and picnicking. You can provide all you need for a perfect picnic under the trees and gazebos from the farm.

How to get there?

By road: It is easy to reach Adala by road and you can easily find transport because the town is very close to big city centers. You can reach Adala from the 90th kilometers of the İzmirAnkara highway and turning to the Adala road after you’ve reached Salihli and follow the sign to Ankara. For those that don’t have a car, you can get to Adala in 1 hour 45 minutes with buses from the Izmir bus terminal. In addition, buses that depart every 20 minutes reach Salihli in 1, 5 hours. There are minibuses that go from Salihli to Adala in 15 minutes. By air: There isn’t an airport in Adala but you can use the Izmir Adnan Menderes Airport which is close to the town.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

143


Müze / Museum

144

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


İzmir butik müzelerle

renkleniyor

İzmir’de son üç yılda açılan butik müzeler, kentin kültür yaşamını zenginleştirirken renkli dünyaların kapılarını da aralıyor. 2011 yılında açılan İzmir Mask Müzesi, bünyesinde barındırdığı 250 mask ile dünyanın en önemli mask müzeleri arasında yer alıyor Yazı-Article: Serap Güzelcan Fotoğraflar-Photographs: Süleyman Duman

İzmir is jazzed up with boutique museums Boutique museums, which opened in Izmir in the past three years, enrich cultural life and open the doors to a more colorful life. The Izmir Mask Museum, which opened in 2011, is one of the most important mask museums in the world with the 250 masks on display.

B

utik müzelerin sayısını artırarak İzmir’in kültür ve sanat yaşamını zenginleştirmeyi amaçlayan Konak Belediyesi, Oyuncak Müzesi’nin ardından açtığı mask ve karikatür müzeleri ile kent yaşamına renk katıyor. 2011 yılında açılan ve Türkiye’de bu alanda ilk olan İzmir Mask Müzesi, bünyesinde barındırdığı 250 mask ile dünyanın en önemli mask müzeleri arasında yer alıyor. Son olarak açılan Neşe ve Karikatür Müzesi ise tarihi binasında Ege ve Akdeniz’in mizah anlayışını en seçkin örneklerle gözler önüne seriyor.

Türkiye’de bir ilk

Konak Belediyesi tarafından oluşturulan butik müzeler zincirinin en önemli halkalarından olan İzmir Mask Müze-

si, 2011 yılından bu yana Alsancak’ta kentin kültür ve turizm yaşamına katkı yapmayı sürdürüyor. Müzelerin, kentlerin gelişmişlik düzeyinin bir göstergesi olduğu düşüncesinden hareket eden Konak Belediyesi tarafından 2009 yılında başlatılan çalışmalar sonucunda kurulan İzmir Mask Müzesi, hem İzmirliler hem de kenti ziyaret eden yerli ve yabancı turistler tarafından büyük ilgi görüyor. Dünyadaki en önemli mask müzeleri arasında yer alan İzmir Mask Müzesi’nde Türkiye’den ve çeşitli ülkelerden toplam 250’nin üzerinde mask sergileniyor. Müzede, Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Aziz Nesin, Atilla İlhan, Aşık Veysel, Homeros gibi kültür ve sanat dünyasının önemli isimlerinin masklarının yanı sıra dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde farklı topluluklar tarafından teatral ve dini amaçlarla kulla-

T

he Municipality of Konak, which aims to enrich the art and cultural life of Izmir by increasing the number of boutique museums, jazzes up the city with the mask and caricature museums. The Izmir Mask Museum, which opened in 2011, is considered one of the world’s most important mask museums with the 250 masks on display. The Fun and Caricature Museum, on the other hand, exhibits the most elite examples of humor in the Aegean and Mediterranean.

A first in Turkey

The Izmir Mask Museum continues to contribute to the cultural life of Izmir since its establishment in 2011. The museum, which began to be created in 2009 by the Municipality of Konak, attracts a lot of attention from locals and tourists.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

145


nılan masklar yer alıyor. Masklar, taşıdıkları görsel ve estetik değerle birlikte ait oldukları topluluklar hakkında bilgi vermesi anlamında da büyük bir önem taşıyor.

Masklar geçmişe ışık tutuyor

Tarihte farklı topluluklar tarafından çeşitli amaçlarla kullanılan masklar, kültürel tarih açısından çok önemli objeler olarak değerlendiriliyor. Kimi topluluklar tarafından dini, kimileri tarafından sağlık, kimileri tarafından ise teatral amaçlarla ya da savaş ve ölüm hallerinde kullanılan masklar, geçmiş hakkında önemli ayrıntılar sunuyor. Pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Anadolu topraklarında kazılar sonucunda bulunan masklar, Türkiye’nin kültürel ve tarihi mirasının önemli parçaları olarak görülüyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Arkeoloji Bölümü’nden akademisyenlerin danışmanlığında, dünya 146

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Ümran Baradan Oyun

ve Oyuncak Müzesi’nin ardından açılan İzmir

Mask Müzesi ve Karikatür Müzesi, hayal dünyasının sınırlarını zorluyor.

The Izmir Mask Museum and Caricature Museum,

which opened after Ümran Baradan Games and

Toy Museum, push the

boundaries of imagination.

There are over 250 masks from all over the world on display at the museum. The collection includes the masks of important art figures such as Nazım Hikmet, Necip Fazıl Kısakürek, Aziz Nesin, Atilla İlhan, Aşık Veysel and Homer and various masks from all over the world used in theatres and religious services. The masks, besides their visual and aesthetic value, also provide information about the societies they belong to.

The masks shed light on the past

Masks, which have been used by different societies throughout history, are considered important objects for cultural history. Masks, which have been used in religious services, for health purposes or in theatres, give us important details about the past. Masks, which were found during excavations in Anatolia where many civilizations lived, are regarded as important pieces of Turkish cultural and historical heritage.


müzeleri örnek alınarak bilimsel bir temelde oluşturulan İzmir Mask Müzesi Müjdat Gezen, Sunay Akın, Ertuğrul Özkök, Erdoğan Aşıcı, Pervin Özdemir ve Hıfzı Topuz gibi önemli isimlerin yaptığı bağışlarla büyümeye devam ediyor. Müzede ayrıca deri ve alçıdan mask yapımı ile ilgili eğitimler de veriliyor. Hüseyin İnal Öz tarafından bağışlanan tarihi bir binanın restore edilmesi ile oluşturulan İzmir Mask Müzesi, zemin dışında iki kattan oluşuyor. Zemin katta kafeterya, dinlenme ve hediyelik eşya bölümleri yer alırken, binanın birinci katında 95 adet etnik mask ile iki heykelin yer aldığı etnik mask salonu, ikinci katında ise Anadolu seçkisi, iz bırakanlar, sergi salonu ve atölye bulunuyor. Anadolu seçkisi olarak sunulan bölümde, Anadolu’da hala yeni yılı karşılama ve kutlama şenliği olarak bilinen Kalo Gağan ve bir çocuk oyunu olan Kose Geli sırasında kullanılan masklar ve kostümler sergileniyor. İz bırakanlar bölümünde İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Metin Oktay, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Manisa Tarzanı, Atilla İlhan, Deniz Gezmiş, Aşık Veysel, Dario Moreno, Müjdat Gezen, Uğur Dündar, Aziz Nesin (ölüm maskı), Mao Zetung, Homeros, Troçki ve Victor Hugo’nun maskları bulunuyor. Sergi Salonu’nda ise dönemsel mask sergileri düzenleniyor. Müzede Sunay Akın Çocuk Maskları koleksiyonu ve Erdoğan Aşıcı tarafından sübye balığından yapılan mask sergisi de bulunuyor.

Neşeli Müze

İzmir’in butik müze zincirinin son halkası Ocak ayı içerisinde Alsancak Yüzbaşı Şerafettin Bey Sokak ’ta açılan Neşe ve Karikatür Müzesi oldu. Konak Belediyesi tarafından tarihi Kızılay binasının restore edilmesi sonucu açılan Neşe ve Karikatür Müzesi, mizahın eleştirel gücünün yanında barışçıl ve birleştirici gücünü de ön plana çıkarmayı amaçlıyor. Arşiv ve toplantı odaları ile iki sergi salonu ve bir de hediyelik eşya bölümünden oluşan müzede,

Ege ve Akdeniz kültüründen beslenen karikatür örnekleri yer alıyor. Uluslararası Akdeniz Neşesi Sergisi ile kapılarını ziyaretçilerine açan müze, ilk günden itibaren büyük ilgi görüyor. Dilek Maktal Canko, Tan Oral, Eray Özbek ve Turgut Çeviker’den oluşan Müze Kurulu’nun 2010 yılından bu yana sürdürdüğü çalışmalar sonucunda açılan Neşe ve Karikatür Müzesi, mizahın ulaşabildiği her yaş grubundan insanın keyif alacağı ve neşele-

The Izmir Mask Museum, which was built with the consultancy of academics from the Dokuz Eylül University’s Fine Arts Faculty and Archeology Department, keeps improving with donations from Müjdat Gezen, Sunay Akın, Ertuğrul Özkök, Erdoğan Aşıcı, Pervin Özdemir and Hıfzı Topuz. There are also workshops regarding mask making from leather and plaster at the museum. The Izmir Mask Museum, which was built after the restoration of a historical building donated by Hüseyin İnal Öz, has two floors and a ground floor. On

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

147


neceği bir mekân olarak tasarlanmış. Müze kapsamında Türk ve dünya mizahını görsel ve metinsel olarak barındıran kitap, albüm, katalog, broşür, dergi, plak, efemera gibi belgeler bulunuyor. Müzede ayrıca Ef latun Nuri, Güngör Kabakçıoğlu gibi Türk karikatürünün önde gelen sanatçılarının eserlerinden ve dünya karikatür örneklerinden oluşan bir arşiv de yer alıyor.

Mizah arşivi sunuyor

Neşe ve Karikatür Müzesi’nde yer alan iki sergi salonunun birinde temalı sergiler, diğerinde ise güncel olaylarla ilgili geçmişten günümüze uzanan karikatürler yer alıyor. Sadece karikatürün değil, mizah edebiyatı, komik film afişleri ve hayata renk katan yaklaşımıyla neşeyi ön plana çıkaran bir konsepte sahip olan Neşe ve Karikatür Müzesi, Ali Fuad Karagöz’ün 1900’lü yılların başında yayınlanan karikatürlerinden Oğuz Aral’ın Avni’sine, Ef latun Nuri’den Altan Erbulak ’a geniş bir yelpaze sunuyor. Müzenin arşivi ise konu hakkında araştırma yapan kişiler için önemli bir kaynak oluşturuyor.

148

the ground floor, we have the cafeteria, souvenir shops and rest areas. On the first floor, there is the ethnic mask gallery which hosts 95 ethnic masks and two sculptures. On the second floor, there is the Anatolian gallery, the memorable gallery, the exhibition hall and the workshop. In the Anatolian Gallery, tradition masks and costumes used in Anatolia during New Year celebrations are on display. In the memorable gallery, masks of famous figures such as İsmet İnönü, Bülent Ecevit, Metin Oktay, Necip Fazıl Kısakürek, Mehmet Akif Ersoy, Manisa Tarzanı, Atilla İlhan, Deniz Gezmiş, Aşık Veysel, Dario Moreno, Müjdat Gezen, Uğur Dündar, Aziz Nesin (death mask), Mao Zetung, Homer, Trotsky and Victor Hugo are on display. In the Exhibition Hall, period masks are on display. The museum also hosts the Sunay Akın children’s mask collection and a mask exhibition made from squid by Erdoğan Aşıcı.

A fun museum

The last ring of the boutique museum chain in Izmir is the Fun and Caricature Museum that opened in Alsancak, Yüzbaşı Şerafettin Bey Street in January. The museum, which was opened by the Municipality of Konak after the restoration of the historical Red Crescent build-

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

ing, aims to highlight the conciliatory and connective power of humor. In the museum, which consists of archive, meeting rooms, 2 exhibition halls and a gift shop, the most elite examples of humor in the Aegean and Mediterranean are on display. The museum, which opened its doors with an exhibition called The Fun of the Mediterranean, has been an attraction point since day one. The museum, which was opened after extensive research that began in 2010 by the museum board that includes Dilek Maktal Canko, Tan Oral, Eray Özbek and Turgut Çeviker, is designed as a space where people from all ages can enjoy themselves. There are books, albums, catalogues, brochures, records and documents related to humor within the museum. There is also an archive in the museum which hosts caricatures from famous Turkish and international caricaturists.

Offers a humor archive

In one of the exhibition halls at the museum, themed exhibitions and in the other, caricatures about daily life from past to present can be seen. The museum, which highlights fun with not just caricatures but literature and comic movie posters, offers a wide selection of humorous works. The archive of the museum is a great resource for researchers.


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

149


Ekoturizm / Ecotourism

Doğal, kolektif ve barışçıl bir yaşam çağrısı Başka bir dünya mümkün” diyenlerin ortak düşü İmece Evi. Onlar, dünyada hızla yayılan ekolojik köylerin yitirilen geleneksel, kendine yeten modelini İzmir’in kıyısında cennet bir köşede oluşturmak için var güçleriyle çalışıyor. Yazı-Article: Derya ŞAHİN Fotoğraflar / -Photographs: İmece Evi Arşivi

A call for a natural, collective and peaceful life The Community House is the common dream of people who think another kind of world is possible. They are working relentlessly to establish a paradise on the shores of Izmir that resembles a self sustaining, ecological village.

Y

aşamdan beklentilerimizi ne kadar paramız olduğuna ve satın alabildiklerimize indirgediğimiz için belki de, ne kazanma hırsımızın ne de rekabet duygumuzun sonu geliyor. Hal böyleyken hayat bir yarış, çevremizdeki herkes de rakip oluveriyor. Gün gelip de bu yarış sahasının dışında, samimi yaşamlarla karşılaşınca içinde sıkışıp kaldığımız çemberin farkına varıyoruz. İşte o zaman yaşamın büyüsünü yitirdiğimiz ve hayatı ıskaladığımız gerçeği bir tokat gibi çarpıyor yüzümüze. “Başka bir dünya mümkün” diyenlerin ortak düşü olan İmece Evi de, bu etkiyi yaratıyor sunduğu felsefeyle. “Böyle gelmiş böyle gider”ciliğe inat, alternatif yaşam biçimlerinin olabileceğini de uygulamalı olarak gözler önüne seriyor. İmece Evi’nin öyküsünü öğrenmek için 2007 yılına dönmek gerekiyor. Sayıları bir elin parmaklarını geçmese de kendi kendine yeten, doğayla uyumlu ve kolektif bir yaşam kurma özlemi ile bir araya gelmişler. Kaz Dağları’nın yeşili ile Edremit Körfezi’nin büyüleyici maviliği arasında, deniz kenarında kiraladıkları bir kampı çiftliğe çe150

P

robably because we demote our lives to how much money we have and what we can buy, there is no end to our ambitions and competitive nature. When this is the case, life becomes a constant competition and everyone around us, our rivals. When we encounter sincere people who are outside this vicious circle, we realize

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

the pattern we are stuck in. Then, the fact that we are missing out on life hits us really hard. The Community House, the common dream of people who think another kind of world is possible, creates this effect with the philosophy it presents. It clearly demonstrates that there are alternative lifestyles despite common belief.


virerek atmışlar ilk adımı. Düşleri, İmece Evi Yaşam Kolektifi ve İmece Evi adıyla ete kemiğe bürünmüş. İnsanların barış içerisinde, doğayı kirletmeden yaşamalarını mümkün kılmak için ihtiyaç duydukları her şeyi üretmeyi öğrenerek başlamışlar işe. Kısa sürede öğrenme merkezine dönüşmüş İmece Evi. Bilgilerini, deneyimlerini, tohumlarını ve belki de en önemlisi heyecanlarını paylaşmışlar.

Üretiyor, satın almıyorlar

10 kişiyle çıktıkları bu yolda sayıları gün geçtikçe artmış, dünyanın her yerinden pek çok insan gelmiş. İmece Evi’’ne gönül verenlerin sayısı arttıkça evi genişletmek de şart olmuş. Kiralık alanda daha fazla genişleyemeyip, çoğalamayınca kendi arazilerine geçmeye karar vermişler. Bu düşünce onları Kaz Dağları’ndan İzmir’e getirmiş. Nasıl mı? İmece Evi için toprağı, suyu ve havası kirlenmemiş bir yer ararken, Menemen’de, Dumanlıdağ’ın içerisinde 30 yıl önce terk edilmiş bir köyün varlığından haber almışlar. Eski adı Dutlar yeni adı Turgutlar olan bu köy, İmece Evi Doğal Yaşam ve Ekolojik Çözümler Çiftliği’nin yeni adresi olmuş. Hiç elektrikli alet kullanmadan, tamamen insan gücüyle inşa edilen İmece Evi, doğayla uyum içinde bir yaşam alanı. İmece Evi Yaşam Kolektifi, kadim, yerel, geleneksel yöntemleri modern bilimle harmanlayıp doğal üretim yaparak, bunları dostlarıyla paylaşıyor. Enerjilerinin bir kısmını kendileri üretiyorlar, neredeyse hiç atık bırakmıyorlar. Ekonomik ihtiyaçlarını az sayıda ürettikleri zeytin, zeytin yağı, peynir, salça, şarap gibi ürünleri ve kendileri gibi üretmesi için cesaretlendirdikleri köylülerin ürünlerini, çalışmalarına katılan “imecan”larla paylaşarak karşılıyorlar. Yani onlar üretiyor, satın almıyorlar. Gün erken başlıyor İmece Evi’nde. Kapılarının çoğu ve ana cephenin doğuya baktığı evde genellikle güneşi doğuruyorlar. Meyvelerini yiyip sindirim sistemlerini güne hazırlıyorlar. Sonra günün planını yapıp gönüllü oldukları işleri akşama kadar yemek, çay molaları eşliğinde yapıyorlar. Şu aralar zeytin hasadı bitmek üzere. Foça’da yeni kurulmakta olan taş değirmende sıkacaklar zeytinlerini; geleneksel, doğal yön-

We need to go back to 2007 to learn about the story of the Community House. They have come together to establish a sustainable, collective and natural life style. Their first step was to turn a camp into a farm between the green of Kaz Dağları and the green of Edremit Bay. Their dreams became reality with the Community House Life Collective. They started by learning to produce things they needed without polluting the environment and in peace. The Community House rapidly turned into a learning center. They shared their experiences, their seeds and most importantly their excitements.

The don’t buy, they produce

Many people have joined this journey that started with just 10 people and many came from all over the world. When more people came, they had to build a bigger house. So they decided to purchase their own land and came to Izmir. While they were looking for an unpolluted area, they came across a village in Menemen that was abandoned 30 years ago. Turgutlar village, which was known as Dutlar, became the new address of the Community House Natural Life and Ecological Solutions Farm. The Community House, which was built without using electric tools, is a settlement area that is in harmony with nature. The Community House Life Col-

lective realizes organic production by blending traditional methods with modern science and shares it with their friends. It proves that it can produce lots of things that people need in their daily lives. They partially produce their own energy and leave almost no waste. They make money by sharing their products such as olive, olive oil, cheese and wine and the products of the villagers with members of the community. In short, they don’t buy, they produce. The day starts early at the farm at sunrise. They eat fruit for breakfast and ready their digestive system for the day. Then they plan their day and work on their volunteered projects until sunset, taking lunch and tea breaks. Nowadays, olive harvest is almost finished. They will press their olives in the new stone mill in Foça with traditional methods, thus preserving the nutrients! At nights, they use the electricity derived from the sun. We ask the members if this dream was really hard to achieve since we’ve been hearing from so many people that they want to leave the city and settle in a village. They say that it depends in how ready you are for this life. According to them, being a farmer or living in nature is something that can be learned. The Community House proves that everyone can produce their own food, house, electricity, detergent and paint and everything else that one may need. They are willing to support similar groups who want to take a step towards natural living.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

151


10 kişiyle çıktıkları yolda sayıları gün geçtikçe artmış, dünyanın her yerinden pek çok insan gelmiş. İmece Evi için toprağı, suyu ve havası kirlenmemiş bir yer ararken, Menemen’de 30 yıl önce terk edilmiş bir köyün varlığından haber almışlar. Many people have joined this journey that started with just 10 people and many came from all over the world. While they were looking for an unpolluted area, they came across a village in Menemen that was abandoned 30 years ago.

temle ve soğuk olarak, yani tüm şifasını koruyarak! Akşamları güneşten ürettikleri elektrikle aydınlanıyorlar. “Son yıllarda şehir yaşantısından kaçıp bir köye yerleşme ve çiftçilik yapma fikrini çok sık duyar olduk. Bu hayali gerçeğe dönüştürmek sanıldığı kadar zor mu?” diye soruyoruz İmece Evi Kolektifine. Bunun beklentiye hazır olmaya bağlı olduğu cevabını alıyoruz. Onlara göre çiftçilik ve doğada yaşam öğrenilebilen bir şey. İmece Evi, herkesin kendi gıdasını, yiyeceğini, evini, elektriğini, deterjanını, boyasını ve ihtiyaç duyduğu pek çok şeyi üretmesinin mümkün olduğunun kanıtı aslında. Bu alanda atılacak her adıma da destek olmaya hazırlar. Amaçları Dutlar’ı ekolojik köy 152

haline getirmek. Dileyen doğa dostunun gelip arsasını, arazisini alıp, ortak üretim gerçekleştirmesini planlıyorlar. Dünyada hızla yayılan ekolojik köylerin yitirilen geleneksel, kendine yeten modelini İzmir’in kıyısında cennet bir köşede oluşturmak için var güçleriyle çalışıyorlar. Uzun lafın kısası pek çoğumuzun aksine dayatılan sistemi eleştirmekle yetinmiyor, barışçıl, kolektif ve ekolojik bir yaşam özlemiyle ona karşı çıkıyorlar. Çağrıları da sade ve ekolojik yaşama yüzü dönük olanlara, insanın doğanın bir parçası olduğuna inanan, doğa ile uyumlu yaşamaya istekli olanlara, evrensel değerlere, iletişime, dinlenmeye, öğrenmeye ve öğretmeye, dayanışmaya öncelik verenlere. Bu çağrıya kulak vermek ise niyetiniz “ben de varım” demeniz yeterli…

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Their goal is to turn Dutlar into an ecological village. They plan on joint production with those who will buy their own land in the area. They are working relentlessly to establish a paradise on the shores of Izmir that resembles a self sustaining, ecological village. In short, not only are they criticizing the system, they are objecting to it by providing a peaceful, collective and ecologic life style. They are only calling out to people who prefer a simple and ecologic lifestyle, those who believe that humans are a part of nature and are willing to live harmoniously with nature and those who care about universal values, communication, listening, learning and teaching. If you want to answer this call, all you have to do is say “I’m in!’


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

153


Mutfak / Cuisine

Serin sulardan sofralara

midyeli pilav

Ege sahillerinin vazgeçilmez lezzetlerinden biri midyeli pilav. İzmir Körfezi’nin serin sularında yetişen taze midyeler, yüzyıllardır pirinç ile harmanlanarak, sofralardaki yerini alıyor. Midyeli pilav enfes tadı ve pratik hazırlanışı ile de farklı lezzet arayanların da tercihi. Uygulama-Application: Erkan Karadeniz / Armis Hotel Fotoğraflar-Photographs: Süleyman Duman

Rice with mussels: A dish from cool waters to dinner tables Rice with mussels is an indispensible dish from the shores of the Aegean. Fresh mussels that can be found in the cool waters of Izmir Bay are being mixed with rice for centuries. Here is the recipe, which is very easy to prepare:

154

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


Malzemesi:

Malzemeler (4 kişilik) - 400 gram pirinç - 300 gram midye - 100 gram soğan - 50 gram şam fıstığı - 25 gram kuş üzümü - 5 gram karabiber - 3 gram tuz - 3 gr yenibahar - Zeytinyağı - 20 gram tereyağ - Bir demet maydanoz

Ingredients:

- 400 grams of rice - 300 grams of mussel - 100 grams of onion - 50 grams of pistachio - 25 grams of currant - 5 grams of black pepper - 3 grams of salt - 3 grams of pimento - Olive oil - 20 grams of butter - A bunch of parsley

Hazırlanışı:

Recipe:

Tek başına ya da balık ile servis edilebilen midyeli pilavın yanında içecek olarak beyaz şarap tercih edilebilir. Ege mutfağını füzyon mutfağına uyarlamaya çalışan şef Erkan Karadeniz, midyeli pilavın değişik varyasyonlarını denemeyi tercih ediyor. Kabuklu midyeli pilav ya da makarna da şefin tercihleri arasında yer alıyor.

The dish can be served as a main course or alongside fish and is best accompanied by white wine. Chef Erkan Karadeniz likes to cook different versions of this dish and he also substitutes rice with pasta and cooks the mussels with their shells.

Lezzetli bir midyeli pilav yapmanın yolu, öncelikle midyenin kendine has kokusunun giderilmesinden geçiyor. Bunun için de midyelerin, limon ve bir miktar tuz ile haşlanması gerekiyor. Bir diğer püf noktası ise pirincin iyi seçilmesi. Osmancık veya Jasmine türleri tercih edilebilir. Midyeler kaynarken ıslatılmış olan pirinç, suyun içerisinde bekletilir. Pilavın içi hazırlanırken bir adet soğan ince ince doğranır ve şamfıstığı, soğan, kuş üzümü, pirinç ile birlikte kavrulur. Ardından midyeler pilava eklenir. Son olarak tuz, karabiber, maydanoz ve gerektiği kadar su ilave edilerek, kısık ateşte 7-10 dakika pişirilir.

The secret to tasty rice with mussels lies first in getting rid of the smell of mussels and for that, you have to boil them in pan with lemon juice and a little bit of salt. Another important point is picking the right type of rice, which can be Osmancık or jasmine. While the mussels are boiling, rice is covered with water. While cooking the rice, onions are finely diced and added to the rice along with pistachios and currant. The mussels are added. Finally, salt, black pepper, parsley and water to cover the mixture is added and cooked under low heat for 7-10 minutes.

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

155


Rehber / Guide

BALÇOVA TERMAL OTEL 35330 Balçova / İZMİR Tel: +90 232 259 01 02 Faks: +90 232 259 08 29 www.balcovatermal.com info@balcovatermal.com

HİLTON İZMİR Gaziosmanpaşa Blv. No:7 35210 / İZMİR Tel: +90 232 497 60 60 Faks: +90 232 497 60 00 www.İzmir.hilton.com sales.İzmir@hilton.com

SOLTO ALAÇATI HOTEL 2.Çark Plajı Liman Mevkii Alaçatı Çeşme / İZMİR Tel:+90 232 716 06 61 Faks:+90 232 716 06 69 info@soltohotel.com www.soltohotel.com

DenİzAtı Holiday Village Meryemana Cad. No:19 Gümüldür / İZMİR Tel: +90 232 790 91 91 www.denizati-hv.com

EGE PALAS Cumhuriyet Bulvarı No.210 35220 Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 463 90 90 Faks: +90 232 463 81 00 www.egepalas.com.tr

İZMİR PALAS OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 465 00 30 Faks: +90 232 422 68 70 www.İzmirpalas.com.tr info@İzmirpalas.com.tr

KİLİM OTEL Atatürk Bulvarı 35210 İZMİR Tel: +90 232 484 53 40 Faks: +90 232 489 50 70 www.kilimotel.com.tr info@kilimotel.com.tr

MARLIGHT HOTEL Fevzipaşa Bulvarı 1367 Sk. No:3 Çankaya - İzmir Tel:+90(232) 484 12 13 info@marlightotel.com www.marlightotel.com

OTEL KÂYA Gaziosmanpasa Blv. No: 45 35230 Çankaya / İZMİR Tel: +90 232 483 97 71 Faks: +90 232 483 97 73 www.otelkaya.com info@otelkaya.com

RESIDENCE BUTİK HOTEL Mürselpaşa Bulv. No:28 Fuar karşısı Kahramanlar / İZMİR Tel: +90 0 232 441 90 90 Faks: +90 232 441 60 40 www.residencehotel.com.tr info@residencehotel.com.tr

KARACA OTEL Necatibey Blv. 1379 Sokak No:55 Alsancak - İZMİR Tel: +90 232 489 19 40 Faks: +90 232 483 14 98 www.otelkaraca.com

VİLLA SARAY İzmir Cad. Saray. Sk. Ilıca Çeşme / İZMİR Tel: +90 232 723 02 66 Faks: +90 232 723 36 72 www.villasaray-vip.com www.viltur.com

OĞLAKÇIOĞLU BOUTİGUE PARK HOTEL 1366 Sokak No:6 Çankaya - İZMİR Tel: +90 232 425 33 33 Faks: +90 232 425 34 33 www.parkhotelizmir.com

ALTIN KAPI 1444 Sok.No:9/A Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 422 27 09 Faks: +90 232 421 21 47 www.altınkapi.com altınkapi@superonline.com

DENİZ RESTAURANT İzmir Palas Oteli Zemin Kat Atatürk Cad. No: 188/B Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 44 99 Faks: +90 232 463 00 86 www.denizrestaurant.com.tr

EGEBY ET & BALIK RESTAURANT V. Kazım Dirik Cad. No.6 Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 489 49 49 Faks: +90 232 441 18 74 info@egeby.com.tr www.egeby.com.tr

VERA PALAS OTEL 1488 sok. No:7 Alsancak - İzmir Tel:+90 232 421 1287-88 Faks:+90 232 421 0269 info@verapalas.com www.verapalas.com

BİR OPTİK Milli Kütüphane Cad.(Opera karşısı) B Blok No.14/C Konak İZMİR Tel: +90 232 445 45 75 e-mail: izzet@bblens.com www.biroptik.com

156

ORTY AIRPORT HOTEL Adnan Menderes Havalimanı Gaziemir - İzmir Tel:+ 90 232 274 71 71 Faks: +90 232 274 76 15 www.ortyhotel.com

EGEFORM CLUB Kıbrıs Şehitleri Caddesi No 39/101 Mazhar Zorlu İş Merkezi Alsancak / İzmir Tel : +90 232 464 47 03 0232 464 24 24 www.egeformclub.com

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


GÜVERTE BALIK RESTAURANT Fish& Meat Balıkçı Barınağı Mevkii Özdere/İzmir Tel: +90 232 797 82 84 + 90 232 797 84 36 www.guverterestoran.com

İPEKSİ TATLAR Cumhuriyet Bulvarı 192/12 Üstay Apt. Gündoğdu Meydanı Alsancak / İZMİR Tel:+ 90 232 421 5988 Faks: +90 232 464 9088 www.ipeksitatlar.com

KORDONBOYU BALIK PİŞİRİCİSİ Atatürk Caddesi 196/A 1.Kordon Alsancak - İZMİR Tel: +90 232 422 40 01 Tel: +90 232 422 15 90 www.kordonboyu.com.tr

LA CIGALE Cumhuriyet Blv. No: 152 Fransız Kültür Merkezi Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 421 47 80 Faks: +90 232 464 79 86 lacigalealsancak@hotmail.com

ABC İŞİTME CİHAZLARI SATIŞ VE UYGULAMA MERKEZİ Şair Eşref Blv. 66/1-A Alsancak - İZMİR Tel: +90 232 422 25 46 Fax: +90 232 422 25 47 www.abcisitmecihazlari.com

TAVACI RECEP USTA Atatürk Caddesi No.364 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 444 19 78 +90 232 463 87 97 Faks:+90 232 422 61 71 www.tavacirecepusta.com

TOPÇU’NUN YERİ Restoran İşletmeleri Kazım Dirik Cad. No: 3/A-B Pasaport / İZMİR Tel:+ 90 232 484 14 70 +90 232 425 90 47 www.topcununyeri.com

VELİ USTA Atatürk Cad. No:212/A Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 464 27 05 10 Sk. N:179/A İnciraltı/İZMİR Tel:+90 232 277 77 66 www.İzmirbalikpisiricisi.com

SAVAŞ YANGIN SÖNDÜRME ARAÇLARI 6171 Sokak No:4/B Işıkkent - İZMİR Tel:+90 232 472 17 59 Faks:+90 232 472 08 17 www.savasyangin.com.tr

A&A ÇİFTE KUMRULAR İnciraltı Cd:49-136 Balçova/İzmir Tel Plus: 0 232 259 75 85 Tel Merkez: 0 232 277 91 58 Fax: 0 232 277 04 77 ciftekumrularnet@gmail.com www.ciftekumrular.com.tr

Ümay İnşaat

REMAX ORİON GAYRİMENKUL & DANIŞMANLIK Mithatpaşa Cad. No:1133/Z-1 Üçkuyular / İZMİR Tel:+90 232 247 31 32 Faks:+90 232 247 92 71 info@remax-orion.com www.remax-orion.com

ÜMAY İNŞAAT 1550 Sokak No:1 Doğanlar Mah. Bornova - İZMİR Tel: +90 232 479 42 52 Fax: +90 232 478 01 11 www.umayinsaatmalzemeleri.com

SİMMSAR GAYRİMENKUL Değerlendirme Yalı Caddesi No:414/1 Karşıyaka-İzmir Tel: +90 232 364 47 48 Faks: +90 232 368 95 97 info@simmsar.com.tr www.simmsar.com.tr

SEDEKO 1399 Sok. No.9 K.2 D.5 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 465 18 00 Fax: +90 232 465 29 39 sedeko@sedeko.com.tr www.sedeko.com.tr

Kedİ Kültür Sanat Merkezİ Atatürk Cad. No: 386/A 35220 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 99 35 Faks: +90 232 464 98 35 info@kedikultursanat.org www.kedikultursanat.org www.kedikultursanat.com

MAS

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

Gümrükleme

Levha Saclar • CNC Kesim • Raylı Kesim

AÇAN DEMİR TİC. SAN.LTD. ŞTİ. Ankara Cd. No. 200 A Blok No.11 Demirciler Sitesi Bornova - İZMİR Tel:+90 232 478 18 99 Faks: +90 232 478 19 43 www.acandemir.com.tr

DİKİLİ LİMAN VE TURİZM İŞLETMELERİ TİCARET A.Ş. Atatürk Caddesi No: 11 35980 Dikili – İZMİR Tel: +90 232 671 44 00 Faks: +90 232 671 20 29 info@portofdikili.com www.portofdikili.com

SOLMAZ GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ Kıbrıs Şehitleri Cad. Kristal İş Merkezi No:136 K :3 Alsancak / İZMİR Tel :+90 232 463 65 16 (pbx) Faks: +90 232 463 65 20 www.solmaz.com.tr ismailt@solmaz.com

NOTTINGHAM BAR Gazi Kadınlar Sokağı No:13 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 464 36 72 www.nottingham.com.tr

MAS GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ 1471 Sokak No:45 Karabulut Apt. K:3 D:5 Alsancak - İZMİR Tel:+ 90 232 463 35 93 Faks: +90 232 463 98 00 www.masgumrukleme.net

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

157


Güncel / Actual

İZMİR KÜLTÜR VE TURİZM DERGİSİ’NE SİZ DE ABONE OLUN !

1 YILLIK ABONELİK 60 TL Tarih:

/

ADIMA FATURA EDİNİZ ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

/ 20..........

ADI SOYADI

KURUMU

GÖREVİ

ADRESİ

TELEFON

FAX

E-MAIL

VERGİ DAİRESİ/NO

....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim.

ŞEHİR

POSTA KODU

ABONE TELEFON

ÜLKE

(0232) 463 75 40

ABONE FAX

BULMACANIN ÇÖZÜMÜ

Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz.

(0232) 421 92 24

E-MAİL

bilgi@renklikalem.com.tr

WEATHER CONDITION in İZMİR In İzmir, while summers are hot and dry, winters are mild and rainy due to its location in Mediterranean climatic zone. The fact that mountains run perpendicular to the sea and plains edge in with threshold of the Inland Western Anatolia allows marine effects spread through inner regions. However, physical geography differences such as altitude throughout the Province, or distance from the west and the coast cause climate differences that can be assumed as important in terms of rainfall, temperature and sun. On the basis of the Province, annual average temperature changes between 14-18 ºC in coastal regions. While the hottest months are July (27.3 ºC) and August (27.6 ºC), the coldest months are January (8.6 ºC) and February (9.6 ºC). In summer, temperature at the coastal regions is approximately 1-2 ºC lower in comparison with inner regions by the effect of sea breeze. Temperature which is average 7 ºC in winter season decreases occasionally due to maritime air mass coming from the north and the northwest. In İzmir, significant differences are seen in rainfall distribution according to the months and seasons. Annual average rainfall amount in İzmir is 700 mm ; while more than 50 % of the annual rain falls in winter season and the 40-45 percentage falls in spring and autumn, as for 2-4 %, it falls in summer months. While number of snowy days is not almost existed in lower regions, both number of snowy days and snow’s residence time on the ground increase in higher regions.

158

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012


İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

159


Bulmaca / Crossword

160

İZMİR Haziran - Temmuz / June - July 2012

Fulya OMAÇ / e-mail: medyapuzzle@yahoo.com




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.