Çay Dergi / Ocak Sayısı

Page 26

Müco.” dedim, “Neden bu kadar iyimsersin?” Durdu biraz, iç çekti. “Hayat.” dedi, “Hayat, bir martının simidi kapıp uzaklaşması kadar kısa. Nefes alıp verirken bile yaşayacaksın. Bile.” “Doğru dedin.” “Hadi bana eyvallah, yarın görüşürüz.” Kalktı ayağa. Bez arabasını sırtladı. Giderken birkaç çöpe göz attı. Arkasından baktım bi’ süre. “

Müco, annesiyle birlikte derme çatma bir evde yaşıyordu. Babası o çok küçükken vefat etmiş. Durumları oldukça kötüymüş. Öyle sokaklarda büyümüş. Şimdi annesiyle birlikte geçinmeye çalışıyor. Eve çıkıp yatağa attım kendimi. Yazın bunaltıcı sıcağı terletiyordu. Pencereden mahalleye baktım. Ne kadar it kopuk dolu olsa da seviyordum burayı. Bu arada mahallede mafya olduğuna dair söylentiler olan Mehmet abi, birkaç tane adamla geçiyordu. Kafamı yastığa koydum. Sıcakla birlikte uyuyakalmışım. Sabah kahvaltı ettim. Sokağa çıktım. Müco’ya bakındım. Bu saatte çalışıyordur diye düşündüm. Akşamüstüne kadar çardakta telefonla oynadım. Sokağın köşesinden Müco göründü. Ayaklarını kaydırarak sırtında arabasıyla durdu. Yüzü siyahlaşmıştı. Bütün gün sokak sokak gezmiş yine diye düşündüm. Oturdu yanıma. “Gezmişsin yine.” dedim. “Tabii, dünya turu yaptım.” O sırada Mehmet Abi dedikleri adamın adamları bize bakıyorlardı köşede. Sonra bize doğru yürümeye başladılar. “Çöpçü bak lan buraya.” dedi uzun olanı. Müco tam davranacakken tuttum kolundan. “Yapma, kardeşim sırası değil.” dedim. “Mehmet Abi seni görmek istiyor. Bizimle geliyorsunuz.” dedi yine uzun olan. “Ben de geleceğim.” diye atıldım. Müco gelme der gibi baktı ama iş işten geçmişti. Şimdi arkadaşlar ben sizi buraya çağırdım, neden biliyor musunuz?” Adamın mekânındaki deri koltuklar kıçımı terletirken adamın dediklerine konsantre olamıyordum. Mehmet abi devam etti konuşmalarına: “Bilmiyorsunuz, tabii. Nereden bileceksiniz.” Adamın çok gıcık bir şivesi vardı. Konuşurken elleri arkasında bağlı, ileri geri yürüyordu. “Biz bugün size bi’ koruma paketi yapacağız. Aslında sen, çöpçünün yanındaki, seninle bi’ işimiz yoktu lâkin gelmiş bulundun artık. Sana da bir şeyler ayarlayacağız.” dedi gözlerime bakarken. Arada bir durup masanın üstündeki sigarasından bir yudum alıyordu. Mafyadan çok mafyacılık oynayan bir tipi vardı ama belindeki tabancanın oyuncak olmadığından emindim. “Şimdi arkadaşlar, bu arkadaşımız bundan sonra haftada 200 getirecek.” dedi Müco’yu işaret ederek. Sonra uzun adamına bakıp: “Anlaşıldı mı Tayyar?” “Anlaşıldı abi.” dedi bir şeyler not ederken. “Var mı sorusu olan? Yok galiba. Tayyar çocukları dışarı alalım.” dedi muzipçe gülümseyerek. O sırada Müco ayağa kalktı: “Ne 200’ü lan? Dalga mı geçiyorsunuz. Ben nasıl geçinmeye çalışıyorum, nasıl kazanıyorum bu parayı biliyor musunuz?” “Bizi pek ilgilendirdiğini sanmıyorum. Tayyar ilgilen çocuklarla.” “

Bizi biraz dövüp aldıkları yere fırlattılar. “Ne yapacağız?” dedim Müco’ya. “Bilmiyorum. Veremem tabii ki o kadar parayı her hafta.” O akşam evlerimize dağıldık. Annemleri birkaç yalanla savuşturdum. Uyumaya çalıştım ama bütün gece uyuyamadım. Ertesi gün sokağa çıkıp Müco’yu buldum. “Bu sabah yine geldiler.” dedi. “Nasıl?!” “Parayı vereceksin, biz de seni koruyacağız diyorlar, yani bildiğin haraç.” “Sen ne dedin?” “Vermem dedim.”

25


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.